Print Friendly and PDF

Translate

Venom: Zehirli Öfke (2018)Venom

|

112 dk
Yönetmen:Ruben Fleischer
Senaryo:Kelly Marcel, Todd McFarlane, David Michelinie
Ülke: ABD, Çin
Tür:Aksiyon, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:05 Ekim 2018 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Ludwig Goransson
Web Sitesi:Resmi Facebook Sayfası
Nam-ı Diğer:Antidote
Oyuncular:Tom Hardy, Michelle Williams, Riz Ahmed, Reid Scott,
Özet
Eddie Brock hırslı bir muhabirdir. Sevgilisinin çalıştığı araştırma firmasının sahibi de peşinde olduğu hikayelerden biridir. Kötü niyetli ve kendi amaçları doğrultusunda hareket eden bu adamın hikayesinin peşinde koşarken, Eddie, sadece simbiyoz hâlinde yaşayabilen ve adrenalinle beslenen uzaylı bir organizmanın firma tarafından keşfedildiğini ve insan deneklerle birleştirilmeye çalışıldığını öğrenir. Ancak araştırmasında fazla ilerleyen Eddie, Venom adı verilen bu organizmanın sıradaki taşıyıcısı olur. Bir yandan vücudunu ve zihnini kontrol altına alan organizmayla mücadele eden Eddie, bir yandan da firma sahibinin kendisini öldürmesi için gönderdiği kişilerden kaçmalıdır.
Yaşam Vakfı Denetimi, YV1 konuşuyor.
 Numuneler güvende ve eve dönüyoruz.
  Anlaşıldı YV1.
 Atmosfere giriş için hazırlanın.
  Anlaşıldı.
 Atmosfere giriş düzeni başlatılıyor.
  Yüz üç mahallinden, mahal dörde  Kahretsin!
  Kapat şunu.
 Kapatın şunu!
  YV1, Görev Denetim.
 Sesiniz kesiliyor.
 Lütfen tekrar edin.
  - Mayday, Mayday!
 - YV1!
  - Mayday!
 - Görev Denetim.
 Lütfen tekrar edin.
  YV1, Görev Denetim.
 Tekrar edin lütfen.
 <b>DOĞU MALEZYA Bir durum raporu almak için tam temizliği beklemek zorunda kalmak istemiyorum.
 - Veriyi mümkün olduğunca çabuk topluyoruz.
 - Bu yeterince iyi değil.
 Pekâlâ, belki ne olduğunu bana sen anlatabilirsin.
 Bir tür ihlal olmuş.
 Astronotlardan biri yardım çağrısı gönderdi.
 - Peki ya mürettebat?
 - Hâlâ araştırıyoruz.
 - Nereye düştü?
 - Sibu'nun 20 kilometre batısına.
 - Tüm numuneleri aldık mı bari?
 - Hayır, elimizde üçü var.
 Organizmalardan biri numune kabından çıktı ve kayıp.
 Hangisi olduğunu bilmiyoruz.
 - Ne diyor?
 - Astronotlardan biri hâlâ yaşıyor.
 Jameson bu.
 <b>Borneo Hutan Simpan Orman Rezervi'ne Hoş Geldiniz <b>Yaşam Vakfı <b>VENOM Keyifli Seyirler <b>San Francisco, KALİFORNİYA  <b>Çeviri ~ Nehirin & Irmak twitter: Nehirin_ & Irmak_tt - Günaydın gün ışığı.
 - Ne?
 Uyanığım.
 Iskaladın.
 - Uyanığım.
 - İşte, buyur.
 Geri alabilirsin.
 Teşekkür  Vay be, takım elbise giyiyorsun.
 Evet!
 - Takım elbise giymene bayılıyorum.
 - Sağ ol.
 Yaşam Vakfı davasında bugün ifadelerim var.
 Toplantının nasıl geçtiğini bana haber et.
 Toplantım mı?
 Kahretsin, tabii ya.
 Toplantım!
 Kahve.
 - Mükemmelsin.
 - Teşekkür ederim.
 - Bak ne diyeceğim, bu gece hangi gece biliyorsun değil mi?
 - Randevu gecesi.
 Öyleyse saat altı civarında seni alırım ve lütfen kaskını unutma.
 Hoşuna gitmesine sevindim çünkü düğünümüzde giymeyi düşünüyorum.
 - Çok ateşli.
 - Kediyi besle.
 Beslerim.
 Seni seviyorum!
 Ben de seni seviyorum.
 Kediyi besle.
  Eddie Brock bugün Mission District'te boy göstererek peşine düştüğü kimi   Herkes biliyor ki Silikon Vadisi'ndeki efendilerimiz Google ve Facebook'ta   Geçen defa tatsız sorular sorup araştırıyordum.
  Evsizlik artarak binlerce kişiyi   Eddie Brock bugün, caddelerde büyük gösterilerin yapıldığı    Oakland şehir merkezinden bildiriyor.
  Birkaç haftadan beri bu gayrimenkul rüşvet söylentisini takip ediyorum.
  Hepsine zor kullanılıyor olması sizleri çok kızdıracak   Cesedin durumundan dolayı adli tıp henüz ölüm nedenini belirleyemedi, ancak    doğal nedenlerden dolayı bir çöp sahasının dibini boylamazsınız.
  Yani görünen o ki, şehir bu insanları artık katilden daha fazla umursamıyor.
  Ben Eddie Brock, Brock Haber'le sizinleydim.
 - Hey Richard!
 İyi görünüyorsun!
 - Eddie!
 Oraya park edemezsin birader.
 Hadi ama ahbap!
 Yapılamaz diye bir şey yok.
 O nasıl yapıyor?
 Berkeley.
 Brown.
 MIT!
 - Kız burs kazandı birader.
 - Ne demiştim ben?
 - Ne demiştin?
 - Yapılamaz diye bir şey yok.
 Eddie!
 - Motosiklet!
 - MIT!
 Vay be!
 Bu manzarada sevdiğim ne biliyor musun?
 İnsan hiç bıkmıyor.
 Evet, tabii  Yükseklik pek bana göre değil.
 İyi de  Mesele nedir?
 - Sana büyük ve özel bir haber buldum.
 - Öyle mi?
 Kim?
 Carlton Drake.
 - Carlton Drake mi?
 - Vizyoner bir adam.
 Roketlerinden bahsedip herkesin güvende olduğuna   kazanın anormal bir durum olduğuna herkesi ikna etmek istiyor.
 - Adam  Cidden uçmuş.
 - Açık konuşacağım.
 Carlton Drake isterse, bizi cebindeki parayla satın alıp bu binayı garajına dönüştürebilir.
 Şimdi adama uzay programını soracaksın, teşekkür edip güzel bir gün dileyeceksin.
 Adam dolandırıcının teki.
 Eddie gidecek bir yerin yokken sana bir yuva verdik.
 Eddie Brock şovu sevdiğimizi biliyorsun.
 Bugün çalışan daha iyi bir araştırmacı gazeteci yok   ama kimse yayın ağının üzerinde değildir.
 O yüzden bana bir iyilik yap Eddie, sakın saçmalıklarına başlama yine.
 Tamam, tamam.
 - Hatrım için.
 - Tamam, yapacağım.
 Bu görevi niye bana verdi bilmiyorum Annie.
 Benim işim değil ki.
 Annem hep şöyle derdi   hayatta elde etmeye değer her şey fedakârlık, sabır   ve çok çalışmayı gerektirir.
 - Sen böylesin.
 Senden bahsediyorum.
 - Hiç değil.
 - Hayır.
 - Evet.
 Bana sahip olduğun için şanslısın.
 Açık konuşmak gerekirse kaçırılacak adam değilim.
 Annem öyle derdi.
 Yarın uslu duracak mısın?
 Hayır.
 Hayır, işimi yapacağım.
 Yapacağım şey bu.
 İşimi yapmazsam olmaz ki.
 Emrinde çalıştığın adam tam bir  Drake için çalışmıyorum, şirketim için çalışıyorum ve şirketim onun için çalışıyor.
 Eminim senin değersiz olduğunu düşündüğün   birçok kişiyi savunuyorlardır ama tekrar olmasını istemeyiz.
 - Tekrar mı?
 - Daily Globe olayının.
 Sahi mi?
 Olay demek!
 Olay falan değildi o.
 - Bebeğim New York'tan kaçtın.
 - Kaçmadım.
 Kaçmadım.
 - San Francisco'dan da kaçmanı istemem.
 - Hayır, New York'ta hâlâ değerim var.
 Seyahat ediyordum.
 Kaçmıyordum, seyahat ediyordum.
 - İşin aslı San Francisco'ya senin için taşındım.
 - Benim için mi?
 - Benim ailemsin sen.
 - Sen de hiç fena değilsin şampiyon.
 - Az konuşup daha çok öp.
 - Pekâlâ.
 Hesabı alalım hadi.
 Bir içecek alayım.
 <b>Lee Taglin, Yaşam Vakfı Yasal Bildirisi - Gizli -  Sayın Bayan Woying, dava dosyası değerlendirmeniz için eklenmiştir.
  Daha fazlasına ihtiyacınız olursa, lütfen haber verin.
 Teşekkürler.
  Avukat Lee Taglin.
 Vekil Avukat.
 <b>MICHELINIE & McFARLANE HUKUK BÜROLARI Yaşam Vakfı Yanlış Ölüm İddiası  Yaşam Vakfı, Carlton Drake.
 Dava Dosyası; 02-93.
 Tahsis; PF_708.
 Çok yakında diğer bir Yaşam Vakfı roketi bir keşif görevine gönderilecek.
 İşte bu şekilde günün birinde hepimiz uzayda yaşayabiliriz.
 - Vay!
 - Havalı değil mi?
 Şimdi burada yaptığımız bazı havalı şeyleri size gösterdim.
 Umarım her birinize oraya gidip   diğerlerinin yalnızca hayalini kurduğu şeyleri yaratmak için ilham vermişimdir.
 - Bay Drake!
 - Sorun değil.
 Kızı susturmayın.
 - Gel buraya.
 Adın ne?
 - Allie.
 Sorun yok Allie.
 Bazen insanlar bunu yapar biliyorsun.
 Soru soran bizleri susturmaya çalışırlar ama bak ne diyeceğim   sonuçta dünyayı değiştirenler biziz.
 Buna iyi bak Allie.
 Çocuklar bu hanım Doktor Skirth.
 Merhaba deyin.
 - Merhaba.
 - Merhaba çocuklar.
 Böldüğüm için üzgünüm ama röportajınız için üstünüzü değiştirme vakti.
 Evet!
 Çocuklar sizi bırakacağım için üzgünüm.
 Allie sorumlu sensin.
 Çakın birer beşlik.
 Doktor Skirth, Allie'nin ve diğerlerinin sorularını yanıtlayacak.
 - Bir dahaki sefere görüşürüz çocuklar.
 Hoşça kalın!
 - Hoşça kalın!
 Ne dersiniz Bay Drake, en baştan başlayalım mı?
 İngiliz anne-babadan doğdunuz ve sonra 19 yaşındayken bir gen terapisi keşfettiniz.
 Pankreas kanseri hastalarının yaşam sürelerini   kelimenin tam anlamıyla iki katına çıkarıyor.
 - Aslında   yaşam sürelerini üç katına çıkardı ama sorun değil.
 Tamam.
 Yirmi dört, yine de son derece genç.
 - Pekâlâ!
 Yaşam Vakfı'nı yarattınız!
 - Bir gecede olmadı.
 Sonra da roketleri!
 Sonra da her normal bir insan gibi uzayı keşfetmeye karar verdiniz.
 Mesele ne biliyor musunuz?
 Daima uzayı keşfetmenin   bize burada, Dünya'da sorun oluşturan her şeyi   çözme arayışımızda hayli önemli olduğuna inandım.
 Gelgelelim okyanuslarda ve karada bulduğumuz her şeyi düşünecek olursanız   artık yukarıya, el değmemiş bol kaynaklara bakmanın vakti gelmedi mi?
 Buu tutkuyu hayata geçirmenize yardımcı olması için   ilaç şirketlerinizde bolca el değmemiş kaynağa da sahipsiniz sanırım.
 - Tabii ki.
 - Evet.
 - Tam devir.
 Yani  Şunu sormam gerek; Yaşam Vakfı işi tam olarak nasıl işliyor?
 Nasıl  Bu nasıl  Bilmiyorum.
 Mesela tıbbi ürün deneyleri nasıl gidiyor?
 - Eddie burada roketten bahsediyoruz.
 - Hayır.
 Ben ondan bahsetmiyorum.
 Ben iddialardan bahsediyorum.
 - Üzgünüm ben  - Söylendiğine göre   tüm imparatorluğunuz cesetler üzerinde inşa edilmiş.
 - Eddie.
 - Doğru ama, değil mi?
 Söylendiğine göre en savunmasız insanları   çoğu kez insanların ölümüyle son bulan deneylerde   gönüllüler olarak çalıştırıyormuşsunuz.
 Evet, internetteki bu söylentilerden haberdarım.
 - Bugünlerde etrafta çok sahte haber var.
 - Peki yasal davalardan ne haber?
 Anlayamadım.
 Mevcut yasal davalar.
 Sarah Chambers   Phil Barclay, Rob MacDonald gibi.
 - Bu kadar.
 Gitme vakti.
 Benimle konuşmaya geldiğiniz için çok teşekkürler Bay Brock.
 - Onlar yalnızca bu kapılardan geçen bazı insanlardı.
 - İyi günler.
 - Kamerayı kapatın lütfen.
 - Çok teşekkür ederim.
 - Vakit doldu, hadi.
 Şunu çıkabilir misin?
 - Onlar öldüler.
 Öldüler!
 Ölüm Vakfı şeyi!
 - Daha bitirmedik.
 - Evet, bitirdiniz Bay Brock.
 - Tehdit mi bu?
 - Güzel bir hayat dilerim.
 Ne söyleyeceğini biliyorum ama o herif baştan aşağı kötü Jack.
 - Şayet yalnızca ver  - Kaynağın kim?
 - Affedersin?
 - Kaynağın kim Eddie?
 Aslında bir kaynağım yok ama bir önsezim var.
 Vahşi Batı değil burası!
 Bir önseziye istinaden sonunu düşünmeden davranmayız.
 Üzerinde çalışırız, ithamlarımızı kanıtlarız, delil sağlarız.
 Akıllı bir adama göre çok ahmakça davranıyorsun.
 Kovuldun Eddie.
 Sana güvenemem.
 Güzel bir hayat dilerim.
 - Yalnızca bir saniye sürecek.
 - Peki.
 - Patolojik olarak bencilsin sen!
 - Annie önce benimle konuşabilir misin?
 Egonun sürekli ilgiye ihtiyacı var ve acayip inatçısın!
 Yine de bunlara katlanmaya hazırdım Eddie çünkü seni sevdim.
 Beni "sevdin" mi?
 Ne demek oluyor bu?
 Yaptığın şey beni de kovdurdu.
 Beni kullandın.
 Annie!
 Annie.
 Aman Tanrım!
 Çok güzelsin.
 <b>ALTI AY SONRA  Deney 36.
  İki farklı organizma arasındaki biyolojik etkileşimler.
  Bu yaratıkların oksijen bakımından zengin bir ortamda    istedikleri kadar hayatta kalabilmek için    solunum sistemi olan bir konakla bağ kurması gerek.
 Neden tüm bu konaklar hiperakut reddetmeyi gösteriyor?
 Öğrenmeye çalıştığımız da bu.
 Bağlanma süreci başlıyor.
 Eşitleniyor.
 - İyi de neden?
 Neden bu tavşan?
 - Organ nakline benziyor.
 Yani organ bağışçısıyla ve alıcının tamamen eşleşme mi sağlaması gerektiği gibi mi?
 - Doğru.
 - Tamam.
 O hâlde durup bir düşünelim.
 Simbiyozu elde edersek, burada hayatta kalabilmeleri gerekir   ama aynı zamanda bizim de orada hayatta kalabilmemiz mümkün olacak.
 Biz mi?
 - İnsan denemelerine başlayın.
 - Böyle bir şeyi düşünmeye başlamak için bile çok erken.
 Doktor Skirth bilimsel bir buluşun ön planındasınız.
 Cesaretinizi korumanız gerek.
 Tamam mı?
 - Anlıyorum ama bu etik bir mesele.
 - Gelecek nesilleri, çocuklarınızı düşünün.
 Sahi, çocuklarınız nasıl?
 İnsan denemelerine başlayın.
 İyi çalışmalar.
 Baksana Jack.
 - Hiç hayatının devasa bir hata gibi olduğunu hissettin mi?
 - Hayır.
  Burada, Yaşam Vakfı'nda, daima inandığımız şey  Senin arkadaşın değil mi bu?
   hayal kırıklıklarımızdan ders çıkarmaktır.
  Roketimizin başarısız olduğu aylarda çok şey öğrendik.
 Ne dersin, şunu kapatabilir miyiz?
 - Bazı insanlar bunu izlemeye çalışıyor.
 - İzlemeye mi çalışıyorsun?
 Öyle mi?
 - Eddie Brock değil misin sen?
 - Eskiden öyleydim.
  Aynı ilerleme görüşündeyiz.
 Bunu duyurmaktan heyacan duyuyorum    Yaşam Vakfı artık sonraki fırlatmanın hazırlıklarına başladı.
 Pekâlâ Jack, bu senin için.
 Hepsini bir defada harcamanı istemiyorum.
 Eve gidiyorum ve kendimi odada kovalayıp durarak ağırdan satacağım.
 - Selam Maria.
 - Eddie.
 - Nasıl gidiyor?
 - İyidir Eddie.
 Evet, boşuz.
 - Sana 5 dolar olur.
 - Bedava bir gazete için 5 dolar mı?
 Otomat makinesine kadar onca yolu yürüdüm, gazeteleri çıkarıp aldım, buraya getirdim   o yüzden sana bizzat teslim edildiklerini kabul edebilirsin.
 - Bunu benim için mi yaptın?
 - Evet öyle.
 - Beş papel.
 - Oldukça fahiş bu.
 Ne diyeceğim, şarkı için bir dolar verirsen gazeteleri yanında bedava veririm.
 Bak ben ne diyeceğim, sana 20 papel vereyim ama şarkı falan olmasın, tamam mı?
 Anlaştık.
 - Teşekkür ederim.
 - Rica ederim.
 Hayır, asıl ben rica ederim.
 - Selam Bayan Chen.
 - Nasılsın Eddie?
 - Ağrı sızı işte bilirsiniz.
 Ağrı sızı.
 - Bok gibi görünüyorsun.
 - Affedersiniz.
 - Bok gibi görünüyorsun.
 Sizse her zamanki gibi güzel görünüyorsunuz.
 - Tanrım.
 - Zihin ve beden bütündür Eddie.
 - Sana gösterdiğim gibi meditasyon yaptın mı?
 - Hayır yapmadım.
 - Hem işe de yaramaz.
 - İşe yaramaz   çünkü hiç şans vermiyorsun!
 - Hayır, işe yaramaz   çünkü kuzeninden bir DVD aldım ve Mandarin çıktı.
 Evet, bunu da anlamıyorum.
 Bak işte, az önce ne dediğini de anlamadım.
 Sorun bu!
 - Bir şişe viski, paramın üstünü de unutma.
 - Lütfen.
 Hadi!
 Yoksa korumam karşılığındaki ücret yükselecek.
 Tam ödeme zamanı geldi.
 Hemen.
 Paramı hazır etmeye bak Chen.
 Beklemekten hazzetmem.
 Hayat acıtır Eddie.
 Aynen öyle.
 Gitmem gerek.
 - Peki.
 Seni seviyorum bebeğim.
 - Görüşürüz bebeğim.
 Ne şerefsiz ama.
 Oradaki personeli sormuyorum bile.
 Niye bunu yapayım ki?
 Adımı kullanamam.
 Takma ad kullanabilirim.
 Herhangi bir ad düşünün.
 Siz bir ad seçin.
 Kadın da olabilirim.
 Tootsie'yi gördünüz mü?
  Selam dostum bana gönderebileceğin iş var mı?
 Yönlendirebileceğin herhangi bir iş?
  Üzgünüm Eddie, burada sana göre hiçbir şey yok.
 <b>Bulaşıkçı Aranıyor Sizi sonra ararım.
 Tamam aramam.
 Teşekkürler, hoşça kalın.
  Şu anın sahip olduğun tek şey olduğunu derinden hisset.
  Şu anı hayatının ana odak noktası yap.
  Herhangi bir eylem genelde hiç eylem olmamasından iyidir.
  Özellikle de uzun zamandır mutsuz bir durumda sıkışıp kalmışsan.
  Bir hataysa da hiç olmazsa bir şeyler öğrendin, ki bu durumda artık   Bizi şu ana getirdiğiniz için hepinize teşekkür ederim.
 Bizler toprak olduktan sonra dahi adlarımız uzun zaman anılacak.
 Tarih şimdi başlıyor, bu da ilk günü.
 Bu ilk temas.
 İşe koyulalım hadi.
  Deneğin temel değerleri oluşturuluyor.
  Tüm yaşamsal belirtiler normal.
 Beni bağlasana.
 Korkmayı gerektiren bir şey yok Isaac.
 Hiç gerek yok Isaac.
 Bu İncil'den bir ad biliyor musun?
 - Evet  Evet efendim.
 - Tanrı İbrahim'e dedi ki   "Bana oğlunu ver, senin için en kıymetli olanı feda etmeye hazır olduğunu göster.
" İbrahim hazırdı.
 Bu hikâyede beni hep ne etkilemiştir biliyor musun?
 Bu İbrahim'in değil, İshak'ın fedakârlığıydı.
 Ne tür bir Tanrı birinden bunu ister bilemem ama benim için hiçbir şey değiştirmez.
 İshak yine de bu hikâyenin kahramanı.
 Etrafına bir bak.
 Dünyaya bak.
 Ne görüyorsun?
 Savaş, yoksulluk, çöküşün eşiğinde bir gezegen.
 İddia ediyorum ki, Tanrı bizi terk etti.
 Verdiği sözü yerine getirmedi Isaac.
 Şimdiyse bunu yoluna koymak sana ve bana düşüyor, ki bu defa yapabiliriz Isaac.
 Yapacağız.
 Bu defa bizi terk etmeyeceğim.
  Evet.
 Açın.
 Bu da neyin nesi?
 Ne?
 Hayır, ne  N'olur izin verin  Hayır.
 Lütfen, lütfen!
 N'olur!
 Yaşamsal belirtileri sabit.
 - Ne cehenneme gitti?
 - Olağanüstü.
 Nereye gitti?
 Nerede?
 Sonraki gönüllüyü getirin.
 Eskiden muhabirdim.
 Ben  Oldukça da başarılıydım anlıyor musun?
 İşim takip edilmeyi istemeyen insanları takip etmeyi   ve göz önünde olup fark edilmemeyi gerektiriyordu.
 Yani  Nasıl görünmez olacağını bilmen gerek.
 Oldukça iyiydim ama bilirsin  Sen her kimsen berbatsın.
 Peki  Adım Dora Skirth.
 Yardımına ihtiyacım var.
 - Yaşam Vakfı'nda çalışıyorum.
 - Öyle mi?
 - Evet.
 - Vay be!
 Aferin sana.
 - Konu kapandı.
 - Hayır.
 Bay Brock lütfen  Lütfen dinleyin beni.
 Onu itham ettiğiniz her şeyde haklıydınız.
 Hepsi doğru.
 - Artık umurumda değil.
 - Sahi mi?
 Çünkü yoksullarla dolu bir laboratuvarı var   ve hepsi de anlamadıkları feragatnameleri imzalıyorlar.
 Onları kobay gibi kullanıyor ve ölüyorlar.
 Hepsi ölüyor.
 - Bunu gördün mü?
 - Evet.
 Buraya gel.
 - Sana neden inanayım ki?
 - Çünkü doğru.
 Ona inandım ve   kendime buna değdiğini söyledim çünkü kanseri tedavi ediyorduk ama şimdi farklı.
 - Bambaşka bir şey.
 - Polise git.
 Bunu yapamam.
 Aileme olacaklardan korkuyorum.
 - Çok tehlikeli bir adam ve çok da nüfuzlu.
 - Biliyorum, ne kadar tehlikeli farkındayım.
 Çünkü onunla ilk kez, yalnızca bir kez röportaj yaptığımda   hemen ertesi gün işimden oldum.
 Mesleğimi kaybettim, ilişkimi kaybettim   dairemi kaybettim, önemsediğim her şeyi kaybettim.
 Neden biliyor musun?
 Carlton Drake beni mahvetti, bitirdi.
 Gerçekten söylediğini kişiysen ve kanıtın varsa   o zaman çok ama çok korkmalısın.
 - Korkuyorum.
 Kendinize başka bir kurtarıcı bulmanız gerek Bayan Skirth çünkü ben bittim.
 - Bu saçmalığı bıraktım.
 - Hangi saçmalığı?
 Tüm bu "arkadaşımı kurtarayım" saçmalığına.
 Tamam mı?
 İyi geceler.
 Eddie!
 Annie!
 Etrafta öylesine dolaşıyordum ve Bay Belvedere'i gördüm.
 - Sağlığı için endişe ettim o yüzden  - Eddie, bu Dan.
 Dan, bu da Eddie.
 Evet.
 - Selam.
 - Selam ahbap.
 - Annie senden çok bahsetti.
 - Sahi mi?
 - Evet.
 İşinin büyük hayranıyım.
 - Teşekkür ederim.
 - Sahi mi?
 O kadar insanı alaşağı etmesi harika bir şey.
 Evet, ben de onlardan biriydim.
 İzin vereyim de konuşun.
 İçeride görüşürüz.
 - Tanıştığımıza sahiden sevindim dostum.
 - Ben de öyle.
 Anahtarı var.
 Anahtarı olduğunu biliyor muydun?
 Evet.
 Başka türlü içeri nasıl girecek ki?
 Evet.
 Ne var ne yok?
 Bunun seni hiç mi hiç ilgilendirmediğinin farkındasın değil mi?
 Öylesine soruyorum.
 - Dan avukat mı?
 - Hayır, doktor.
 - Aslında cerrah.
 - Bu arada Bay Belvedere nasıl?
 Seni özlüyor derdim ama bu palavra olur çünkü  - O bir kedi.
 - Hayır çünkü seni hiç sevmedi.
 O yalnızca bir kedi ve kediler kimseyi sevmezler.
 Bu arada iyi görünüyorsun.
 İyi misin?
 - Burada ne arıyorsun Eddie?
 - Buradayım çünkü seni çok özlüyorum.
 Bir süre önce evlilik planı yapıyorduk ama şimdi   şu durumda olduğumuza inanamıyorum.
 Eskisi gibi olmaya çalışamaz mıyız?
 Hayır, yapamayız.
 Bunu sen yaptın Eddie.
 Ne Carlton Drake ne de yayın ağı.
 Sebebi sensin.
  Merhaba.
 Ben Doktor Skirth.
 Benim, Eddie Brock.
 Konuş.
 - Bunun işe yarayacağına emin misin?
 - Çeneni kapa ve kafanı kaldırma lütfen.
  53.
5, win-909 RPM.
  Nüfus fazlalığı ve iklim değişikliği.
 - Drake bu iki unsuru kontrol edemiyor.
 - Tamam, anladım.
 Yaşanılması mümkün olmayan Dünya'ya bir nesil uzaktayız sadece.
 - Evet.
 - Drake şahsi roketlerini arazi keşfi için kullanıyor.
 Bu oldukça ilginç bir hikâye   fakat insanları öldürdüğü kısma geçmeliyiz.
 Drake bilgi toplama göreviyle bir gemi yolladı.
 - Geri gelirken bir kuyruklu yıldız buldular.
 - Kuyruklu yıldız mı?
 Geminin bilgisayarları yaşam belirtisi gösteren milyonlarca organizmayı tespit etti.
 Milyonlarca organizmayla   ne demek istiyorsun?
 - Buraya birkaç numune getirdik.
 Uzaylılardan mı bahsediyorsun?
 Şey gibi mi   E.
T.
 eve telefon.
 Uzaylılar, evet.
 Evet ama onlara bu adı vermiyoruz.
 - Onlara simbiyotlar diyoruz.
 - Simbiyotlar mı?
 Yardımımız olmadan ortamımızda hayatta kalamazlar.
 Drake insan ve simbiyot arasında kurulan birliğin   dünyadan başka yerde yaşamımızı sürdürmenin anahtarı olacağına inanıyor.
 Drake insanoğlu ile uzaylıları bir araya getirmeye mi çalışıyor?
 - Uzayda yaşayabilsinler diye mi?
 - Onlara konak diyoruz.
 Delilik bu değil mi?
 Tamamen çılgınlık.
 Evet.
 Bu şey için protokol yok.
 Onları besliyor.
 Eş tam eşleşme olmazsa   Asansör devriye kontrolü.
 Lütfen içeri gir.
 Sakın bir şeye dokunma.
 - Dokunmam, dokunmam.
 - Hadi git.
 Onunla ben ilgilenirim.
 Doktor Skirth.
 Eve gittiğinizi sanıyordum.
 Evet.
 Ne derler bilirsin.
 Bilim asla uyumaz.
 - Eddie!
 Beni dışarı çıkar!
 - Maria.
 Maria.
 - Lütfen beni dışarı çıkar!
 - Seni nasıl dışarı çıkaracağımı  - Dışarı çıkar beni!
 - Nasıl yapıldığını bilmiyorum.
 Tanrım!
 Tanrım!
 Maria, hayır!
 Maria!
 Maria!
 Hayır Maria, hayır!
  Laboratuvar Bölge 3'te güvenlik ihlali.
 Olamaz!
 Maria!
 Maria!
 Siktir!
  Tekrarlıyorum.
 Bu güvenlik ihlali gri kod kapsamındadır.
  Bütün güvenlik personeli Laboratuvar Bölge 3'e müdahale etsin.
 Kımıldama!
 Onu görüyorum!
 Koşun!
 Koşun!
 Hangi cehenneme gitti?
 - Onu göremiyorum.
 - Dağılıp   onu bulun.
 - Henüz bir şey yok.
  Arama ekibi 4, arama ekibi 4.
  Doğuya doğru 70 metreyi geriye dönük olarak arayın.
  Ben Dora.
 Lütfen mesaj bırakın.
 Skirth, benim.
 Az önce eve döndüm.
 İyi misin?
 Senden haber almadığım için   iyi olup olmadığını öğrenmek istedim.
 Laboratuvara yaptığım ziyaret harikaydı.
 Kesinlikle haklısın.
 Dinle beni.
 Bir adamım var.
 Onu arayacağım ve  Birkaç fotoğraf da çektim.
 Fotoğrafları adamım yayınlar ama sen de yanımda olmalısın.
 Beni arayabilir misin?
 Beni geri ara.
 İşte!
 Benim neyim var?
  Eddie.
 - Ne kadar kötü?
 - Kötü.
 - Ne kadar kötü?
 İçeri zorla giren kişinin onu aldığını sanıyoruz.
 - Aldı mı?
 Aldı mı?
 - Ne olduğunu bilmiyoruz.
 Geçtiğimiz akşam nöbette olan herkesle konuşmak istiyorum.
 - Yapıldı bile efendim.
 - Ama ben konuşmadım.
 Yıkılın karşımdan.
 - Carlton şunu görmelisin.
 - Şimdi ne var?
 Tansiyonu ve karaciğer fonksiyonları normale dönüyor.
 Biliyordum.
 Bedeninin uyum sağlamak için vakte ihtiyacı vardı.
 - Artık zamanı boşa harcamak istemiyorum.
 Testler yapılsın.
 Tamam mı?
 - Evet.
 Buraya gel.
 Kovuldunuz.
 Simbiyotumu bulun!
 Hemen!
 Tanrım!
  Dikkat!
 2517 uçuş numaralı Hong Kong - San Francisco yolcuları    15 dakika içinde 9 numaralı kapıdan uçağa binişiniz gerçekleştirilecektir.
  Lütfen biniş kartlarınızı   Suzy, gel buraya hadi.
 Annie Weying ile konuşabilir miyim?
 Ona acil bir durum olduğunu söyleyebilir misiniz?
  Yemek.
 Kim konuştu?
 Hayır, size demedim.
 Nerede olduğunu bana söyleyebilir misiniz?
 Harika.
 Teşekkür ederim.
  Dora Skirth - Ne oluyor?
 Beni ara!
 - Ben iyiyim.
 Seni sonra ararım.
 Dikkatli ol!
 Tamam.
 Evet, Lana adına iki kişilik yer mi?
 - Özür dilerim fakat  efendim, efendim  - Tamam, tamam anladık.
 Tamam.
 - Efendim!
 - Evet.
 Tanrım, Eddie.
 Burada ne işin var?
 - Annie  - Hayır, hayır.
 - Sana söylemem gereken bir şey var.
 - Hayır, hayır, hayır.
 - Hayır, hayır, lütfen.
 - Hemen şimdi konuşmalıyım.
 İşten burada olduğunu söylediler.
 Güvendiğim tek kişi sensin.
 - Sarhoş musun?
 - Hayır, Yaşam Vakfı'na gizlice girdim.
 - Eddie ne yaptım dedin?
 - Ama galiba   galiba bana bir şey bulaştı.
 Cayır cayır yanıyor.
 - Hasta görünüyorsun Eddie.
 - Evet, hastayım.
 Tanrı aşkına Eddie!
 Ölü bu.
 Ölü.
 Otur Eddie.
 Tamam, pekâlâ.
 Tamam.
 Eddie, Eddie, Eddie.
 Kes şunu.
 - Kusura bakmayın lütfen.
 - Kes artık Eddie.
 Bırak şunu Eddie!
 Kendine gel!
 Hayır.
 Tamam.
 Bunun faydası olmaz.
  İyi misin Bobby?
 Doktorum.
 Ben doktorum.
 Burası çok sıcak.
 Başkalarına da sıcak geliyor mu?
 Yaralandınız mı?
 - Efendim, müsaadenizle  - Hayır!
 Dur!
 Nereye gidiyorsun Eddie?
 Bu durum kabul edilemez.
 Polisi arayacağım.
 Ne yapıyorsun?
 Sakın yapma.
 - Yapacağım.
 - Lütfen Eddie.
 Tanrım!
 - Artık polisi arayacağım.
 - Hayır, lütfen polisi aramayın.
 Buraya bir ambulans çağırın.
 Ben doktorum, şu kişiyse  hastam.
 - Çok daha iyi.
 - Çıldırmışsın.
 - İnsanları öldürüyor.
 - İnsanları öldüren kim?
 - Carlton Drake.
 - Tanrım, Eddie   tekrar başlama.
 - Evet, öldürüyor.
 Kanıtım da var!
 Eddie   Eddie.
 Eddie.
 Beni duyabiliyor musun Eddie?
 - Seninle konuşan kişi benim, Dan.
 - Selam Dan.
  - Tekrar hoş geldin.
 - Neredeyim?
  MRI'dasın.
 Sana küçük bir doz sakinleştirici verdik.
  - Anne nerede?
 - Anne şu an burada değil.
  Sana birkaç test yapacağız.
 Canın hiç yanmayacak.
  Yalnızca kıpırdamamaya çalış.
  Sakin ol ve  Tamam, işte başlıyoruz.
 Orada neler oluyor Eddie?
  Eddie iyi misin?
 Kapat.
 İyi misin?
 Çık dışarı.
 İyi misin?
 - Evet.
 - Bana bak, bana bak.
 - İyi misin?
 - Evet.
 Pekâlâ, derin bir nefes al.
 İyi misin?
 Tamam.
  Bak, bu makinenin içinde korkutan çıldıran ilk kişi değilsin.
 Ben de klostrofobiğim.
 Doktor Lewis.
 Tanrım!
 Merhaba Bayan Manfredi.
 Nasılsınız?
 Az önce Morris'i gördüm.
 Yine koca bir bebek gibi mızırdanıp şikâyet ediyor.
 - Güzel.
 - Çok teşekkürler.
 Benim için bir zevkti.
 Bayan Manfredi daha önce köpek konusunu konuşmuştuk.
 Köpeği seviyorsunuz biliyorum ama onu buraya getiremezsiniz.
 Özür dilerim.
 Gemini.
 Bu durum sebebini bulacağız.
 Tamam mı?
 Sana bunun sözünü veriyorum.
 Ama şimdilik eve git ve biraz dinlen.
 Testlerin sonucu geldiğinde seni arayacağım.
 - Tamam, sağ ol.
 - Peki.
 - Sağ ol Dan, sağ ol.
 - Tamamdır.
 - Merhaba doktor.
 - Merhaba.
  Isı derecesi göz önüne alınmadan aynı tepkileri  İyi günler Doktor Skirth.
 Yaratık ve konak birleşti.
 Her şey yolundaydı.
 Peki öyleyse insan niye tükenmeye devam ediyor?
 Bilmiyorum.
 Ona bir fili doyurmaya yetecek kadar sıvı gıda verdik.
 Peki organizma etkilendi mi?
 - Simbiyot gelişiyor.
 - Güzel.
 Fakat bir kez daha söylüyorum.
 Simbiyot, konağı öldürüp organlarını tüketiyor.
 Şunu izleyin.
 Ne yapıyorsun?
 Canını yakıyorsun, kes şunu!
 4.
000 ila 6.
000 hertz aralığındaki sesler onun için oldukça zararlı.
 - Öyleyse o sesleri çıkarma.
 - Tamam.
 Durumu dengeleniyordu.
 Ne oldu?
 Akut karaciğer yetmezliğine giderek yaklaşıyor.
 Başka bir konağa ihtiyacımız olacak.
 Ne zavallı bir tasarım.
 - Anlayamadım.
 - İnsanoğlu.
 Böldüğüm için üzgünüm.
 - Güzel birkaç haber duymak istersiniz diye düşündüm.
 - Özür dilerim.
  Açım!
 Hassiktir!
 İyiyim.
 Benim için endişelenmeyin.
 Şöyle geçebilir miyim acaba?
 Affedersiniz.
 Sağ olun.
 Tramvay durana kadar burada bekleyeceğim, tamam mı?
 Tamam, hiç sorun yok.
 Sağ olun.
 Affedersiniz.
 - Selam Anne.
 - Merhaba Eddie.
 Nasılsın?
 - Biraz hasta gibiyim.
 - Sende parazit var Eddie.
 Parazitin sana nasıl bulaştığını tam olarak bilmiyorlar ama bu durum ateşi açıklayabilir.
  Mantıklı.
 Bu arada bir ses de duyuyorum.
  Aslına bakılacak olursa işitsel halüsinasyonlar epey yaygındır.
 Selam Dan.
 Nasılsın?
  Seninle de konuştuğumu fark etmemiştim.
 - Evet, buradayım.
 - Dan acaba bu parazit beni   uzun ama çok uzun bir ağaca   hızlı ama çok hızlı bir şekilde tırmandırabilir mi?
  Evet.
 Yaptık ya.
 Eddie şu durum vücudunun homeostazı sabit tutmasını zorlaştıran   bazı metabolik anomalilere yol açabilecekmiş gibi duruyor.
 Yol açmak ve vücut dediğin an kafam karıştı.
 Dinle Eddie, sana bazı ilaçlar verip sorunu ortadan kaldıracağız.
 - Tamam.
 - Bu asla olmayacak.
 Şuna bir son verebilir misin?
 Şimdi sırası değil.
  - Sana yardım etmeye çalışıyoruz Eddie.
 - Biliyorum.
 Biliyorum.
 Aslında sizinle konuşmuyordum Annie.
 Kiminle konuşuyorsun?
 Sonra seni ararım, tamam mı?
 Sağ ol.
 Sağ ol Dan.
 İkinize de teşekkür ederim.
 Evet.
 Müziğin sesini biraz kısar mısın lütfen?
 Oldukça zor bir dönemden geçiyorum da.
 Bana ne!
 - Tamam, tabii dostum.
 Hemen kısarım, kusura bakma.
 - Sağ ol, sağ ol.
 Yaptığımız şeyden rahatsız olmuştum.
 Anlıyorum.
 Anlıyorum.
 Hepimiz rahatsızız.
 Yaptığımız işin doğası böyle.
 Ancak bana yanında kim olduğunu söylemelisin.
 Bunu senden duymalıyım.
 Yapamam.
 Dostundan, burada olan kişiden başlamadığımız sürece   işleri yoluna koyamayız.
 Çünkü ölecek.
 Büyük bir tehlike içinde.
 Bunu biliyorsun değil mi?
 Onu buraya, hayatta tutmaya yardım edebileceğin yere   geri getirmezsek ölecek.
 Dora.
 Sana söz veriyorum, bundan sonra işler daha farklı olacak.
 Bana güvenecek misin?
 - Eddie Brock.
 - Eddie Brock mu?
 En iyi elemanımız sendin.
 Açın şunu.
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
  Kapıyı sakın açma.
 Kımıldama.
  - Selam Eddie.
 - Bu herif de kim?
 Bay Drake'e ait olan şeyi geri almalıyım.
  - Ne yapıyorsun?
 - Ben   ellerimi kaldırıyorum.
  Bizi küçük düşürüyorsun.
 Ben  Hayır, küçük düşürmüyorum.
  Evet, küçük düşürüyorsun.
  - Hayır, küçük düşürmüyorum.
 - Evet, küçük düşürüyorsun.
  - Hayır, küçük düşürmüyorum.
 - Bunu niye yapıyorsun?
 Çünkü en akla yatkın olanı böyle davranmak.
  - Eddie  - Bu meseleyi ben hallederim.
 - Ne?
 - Böcek nerede Eddie?
 Onu etkisiz hale getir.
 Arkadaşların için çok üzgünüm.
  - Bu da ne?
 - Ne değil, kim diyeceksin.
 Siktir.
  Muhteşem.
  Şimdi bir ısırıkta kafalarını koparalım ve bir köşeye bedenlerini yığalım.
 Bunu niye yapalım ki?
  Beden yığını, kafa yığını.
 Kahretsin!
 Hayır!
 Hayır, hayır!
 - Neler oluyor?
 - Dostum!
 Bunu nasıl yaptın?
 Galiba bende parazit var.
 Kurbanımız simbiyota ev sahipliği yapıyor Bay Drake.
  Şimdi yayın bağlantısı kuruyorum.
 Simbiyoz yaşama kavuşmuş.
 Şunu görüyor musunuz?
 Görüyor musunuz?
 Simbiyoz yaşama kavuşmuş!
 Treece  Bana yaratığımı geri getir Treece.
  Eddie.
 Burada değilsin bile, değil mi?
 Halüsinasyon bunlar.
 Yaşananlar gerçek değil.
 Sen benim kafamdasın   çünkü yalnızca bir parazitsin.
  Parazit mi?
 Beyninde tümör var Eddie.
 Onu buldum.
 Schueller Building'ın arkasındaki ara sokakta.
 Sana parazit dediğim için özür dilerim.
 Bu konuyu iki erkek gibi tartışabiliriz.
 Nedir bu?
 Nedir bu?
 Kaçmasına sakın izin verme.
 Beni anlıyor musun Treece?
  Anlaşıldı.
 Silahlar ateşlenmeye hazır.
 Dronelar fırlatılsın.
  Eğil.
  - Teşekkürler.
 - Rica ederim.
 Mümkün olur sandıklarımızın çok daha ötesinde bu.
 Tanrım, hayır!
 Hassiktir!
 Treece kaçmasına sakın izin verme.
 Onu yakaladım.
 Tüm taşıtlar harekete geçsin.
 Hedef şu an Grant'ın doğusuna yöneliyor.
 Tanrım!
 Bir şey yap!
 Bu da ne  Oyuna başka arkadaşlar da katıldı.
 Ne güzel!
 Hayır, hayır, hayır!
 Hayır!
 Aklını kaçırmışsın!
 Hayır!
  - Çıkmaz sokak burası!
 - Bizim için öyle değil.
 Evet!
 - Öleceğim!
 - Ölmeyeceksin!
 Aslında bu epey havalıydı.
 Yalan söyleme  Onu yakaladım.
  - Onu bana getir.
 - Anlaşıldı.
 İnanılmaz.
 - Başıma püsküllü bela oldun Eddie.
 - Benim işim bu.
  Gözler, ciğerler, pankreas.
  Şunları ayaküstü yiyivereyim.
  San Francisco Polisi!
 Kımıldama!
 Arabadan in!
 Bacaklarım.
 Tanrım, bacaklarım kırılmıştı.
 Şimdiyse kırık değiller.
 Neler oluyor?
 Sen de kimsin?
  Bana Venom derler.
  Ve sen de benimsin.
 Birinin kafasını ısırarak kopardın.
  Karnımı doyurmalıydım.
 Dikkatle dinle Eddie.
  Bizi sen bulmadın.
 Biz seni bulduk.
  Kendini aracım say.
 Nereye gidiyorsun?
  Carlton Drake'in roketine ihtiyacımız var.
  Onu anımsarsın.
 Bunu nasıl biliyorsun?
 - Ben her şeyi bilirim Eddie.
 - Bilir misin?
 - Hakkında her şeyi.
 - Nasıl?
  Kafanın içindeyim ben.
 Eziğin tekisin Eddie.
 - Başka birini daha yiyecek misin?
 - Büyük ihtimalle.
 - Tanrım!
 - Burada bulunma sebebimiz bu.
 İş birliği yaparsan hayatta kalabilirsin.
 Anlaşma böyle.
  İyi akşamlar hanımlar ve beyler.
 San Francisco'ya hoş geldiniz.
  Güvenliğiniz ve memnuniyetiniz için lütfen koltuklarınızda kalıp  Selam bebeğim.
 Eve vardım sayılır.
 - Eddie nerede?
 - Niye?
 Neler oluyor?
 Eddie'nin test sonuçlarını aldım.
 Durum düşündüğümden de kötü.
 Üriner ve endokrin sistemi anormallik sergiliyor.
  Daha önce böyle bir şey görmemiştim.
 Bunun anlamı ne Dan?
 Bana ne anlatmaya çalışıyorsun?
  - Onu buraya getirmelisin.
 - Tanrım.
  - Ben Eddie Brock.
 Mesaj bırakın.
 - Kahretsin.
 Doktor Skirth'in bedeninden çıktığı zaman neredeydiniz?
 - O neredeydi?
 - Ben  Üst düzeyde bir yaşam formu bu.
 Bir kenarda durup ölümünü izlemişsiniz.
 Küstahlık.
 Dinle beni Treece.
 Şu olaydan sonra başka bir uygun konak bulana kadar   Brock'u öldürmeyi göze alamayız.
 Yanında Brock yoksa bir daha karşıma çıkma!
 Neler oluyor memur bey?
 Oraya gitmeliyim.
 - Orası arkadaşımın dairesi.
 - Bina boşaltıldı.
 Orada güvende olmazsınız hanımefendi.
 Bir tane daha bulundu Bill.
 Sokaklarda dolaşmayın.
 Evinize gidin.
 Bu akşam şehrin her yerinde ceset var.
 Ceset mi?
 Tanrım, nerelerdesin Eddie?
  Anne kim?
 Nabzın hızlandı.
 Bu seni hiç ilgilendirmez.
  Sana ait her şey beni ilgilendirir Eddie.
  Aramızda hiç sır yok.
 Öyle mi?
 O zaman roketini almadan önce   tam olarak hangi sebepten buraya geldiğimi de biliyorsundur.
  Tabii.
 Mantıksız biri değilim.
 Kahretsin!
 Evet.
 Tanrı'ya şükürler olsun Eddie.
 Neredesin?
 Seni görmeliyim.
 Hayır, hayır.
 Beni göremezsin.
 Bana nerede olduğunu söylemelisin Eddie.
 Seni almaya geliyorum.
 Hayır, bana yakın hiçbir yere gelemezsin.
 Şu an yakınlarıma gelemezsin.
  - Richard.
 Richard  - Hayır!
  - Eddie.
 - Hayır, yukarı çıkmalıyım.
 Burada olmaman gerektiğini biliyorsun Eddie.
 Yukarı çıkmalıyım dostum.
 Bak seni severim birader ama bunu yapamam.
 - Yapılamaz diye bir şey yoktur.
 - Özür dilerim dostum.
 Tamam, tamam.
 Bunu ona verebilir misin?
 - İçindekileri görmeli.
 - Lütfen Eddie.
 Bu işe sahiden ihtiyacım var.
  - Hadi beynini yiyelim.
 - Hayır!
 Sakın ona dokunma!
 - Arkadaşım o benim.
 - Senin neyin var?
 Ailesine bakmak için üç işte çalışıyor.
 - Neler oluyor Eddie?
 - Gidiyoruz biz.
  - Biz mi?
 - Evet.
 - Biz de ne demek?
 - Olduğun yerde kal.
 Tamam.
  - Siktir.
 - Yukarı çıkmak mı istiyorsun?
  O zaman niye söylemedin?
  - Burası nasıl da huzur dolu.
 - Yükseklik pek bana göre değil.
  Dünyanız yine de o kadar çirkin değil.
 Sonu geliyor diye neredeyse ağlayacağım.
  Bunun anlamı ne?
 Nereye kayboldun?
 Nereye kayboldun?
  Bizi tuttum.
 Yine mi?
 Ölümüme sebep olacaksın.
  Sen ölürsen ben de ölürüm.
 Evet ama bedenimi bir başkasıyla her zaman değiştirebilir   ihtiyacın olduğunda yerime başkasını koyabilirsin.
  Bunu niye yapayım?
 Elden çıkarılmayacak kadar iyi bir eşsin.
  Ayrıca senden hoşlanmaya başlıyorum.
  İkimiz çok da farklı değiliz.
 Sağ ol.
  Doğru olanı yap Ahmak!
 Tamam.
 Kanıtın işte burada.
  Atla.
  Ödlek.
 Eller yukarı!
 Hemen yere yat!
 İnanın bana, bunu yapmak istemezsiniz beyler.
 - Maske!
 - Anlaşıldı!
 Pekâlâ, siz bilirsiniz.
  - Maske!
 - Anlaşıldı!
 Bu şey de ne böyle?
 Bu da ne?
 Ateş etmeyin!
 Fişekler!
 Orada!
 Orada!
 Yeniden doldurun!
 Onu gören var mı?
 Onu gören var mı?
  Termale geçiyorum.
 Hedef aranıyor.
 Onu göremiyorum.
 Nerede?
 Sersemletici el bombası!
 Atın şunları!
 Sersemletici el bombası!
 Çatı kirişinde!
 Yukarıda!
 İşte orada!
 Koşun, koşun, koşun!
  Hayır!
 Biz polis yemeyiz.
 - Annie!
 Dur Annie!
 Lütfen dur.
 - Neydi o?
 Ben değildim.
 Bana bir şey bulaştı.
 - Neler oluyor Eddie?
 - O içimde.
 - O mu?
 - Evet.
 - Kulağa çılgınca geldiğini biliyorum ama  - Hastasın sen.
 - Eddie gerçekten hastasın.
 - Hayır, korkuyorum!
 - Ve yardıma ihtiyacım var.
 - Hastane.
 Hemen.
 - Seninle gidemem.
 Güvenli olmaz.
 - Arabaya bin Eddie.
  - Arkaya.
 - Onu sevdim.
 Bin.
 Kontrolden çıktım.
 Dan başka bir MRI daha çekecek.
  - MRI olmaz.
 - Hayır, hayır.
 MRI olmaz.
 Ne?
 Niye?
  4.
000 ila 6.
000 hertz aralığındaki sesler ölümcül olur.
 MRI'daki frekanslar onun için gerçekten çok zararlı.
 Ne yani?
 Ses onun kriptoniti mi?
  - Tüm sesler değil.
 - Ateş de.
 - Ateş.
 Ateş de.
 - Seninle konuşuyor mu?
 Daima.
 - Acı çekiyor musun?
 - Hayır.
 Hayır, aslında hiçbir şey hissetmiyorum.
 Sadece hep açım.
  Onun yanındayken kendini üzgün hissediyorsun değil mi Eddie?
 Çık aklımdan dostum.
  Hiç özür dilemedin.
  Özür dilemek için önüne başka fırsat çıkmayabilir.
 Annie.
 Söylemek isterim ki olacaklar için   yani olacak her şey için ve sana yaptığım her şey için çok özür dilerim.
 Gerçekten çok ama çok özür dilerim.
 Ve seni seviyorum.
 Eddie  Şimdi bunun zamanı değil.
 Seni hayatta tutmaya çalışalım olur mu?
  Ne güzel.
 Sırılsıklamın ve üşüyorum.
 Şunu giyebilir miyim?
 - Evet, ne istiyorsan giyebilirsin.
 - Sağ ol.
 Merhaba.
 Burada ne arıyorsun?
 - Kayıp mı oldun?
 - Kaybolmadım.
 Geldiğin için teşekkürler.
 - Üzgünüm Eddie.
 - Ne?
 Eddie test sonuçlarını aldım ve kalbinde ciddi bir atrofi söz konusu.
  Sakın onu dinleme.
 Kalbini iyileştirebilirim.
 İyileştirmeni istemiyorum.
  Sana şifa verebilirim.
 Hastalığı geçirebilir misin?
 Hayır.
 Daha önce böylesini görmemiştim.
  - O parazit her ne ise  - Parazit mi?
 Organlarını mahvediyor.
 Parazit değil o.
  - Onu tüketiyorsun.
 - Hayır.
 Yanılıyor.
 - Seni yoğun bakıma yatırmalıyız.
 - Bir dakika.
  - Eddie yani ben, ölüyor muyum?
 - Hayır!
 Onu öldürüyorsun.
  Neden bahsettiklerini bilmiyorlar.
 Dinle, fazla zamanımız yok.
  - Aman Tanrım!
 - Buradan gitmeliyiz.
 - Dur!
 - Tanrım, seni öldürüyor!
 Seni öldürüyorum!
 Çok özür dilerim.
 Hayır!
 Sakın bunu yapma!
 İyi misin?
 Özür dilerim Eddie.
 Seni ondan kurtarmalıydım.
 Ne bu?
 Beni öldürüyor muydun?
 "Biz" diyordun, ne oldu dostum?
 "Biz" lafına ne oldu?
 Evet, şimdi şu haline bak.
 Artık sen de ölüyorsun.
 İşimiz bitti.
 - Nereye gittiğini sanıyorsun?
 - Buradan başka herhangi bir yere.
 - Sence küçük bir sorunumuz yok mu?
 - Dur Anne, beni burada bu şeyle bırakma.
 Neler olup bittiğini bana anlatacak mısın?
 Anlatacağım ve haklısın.
 Bu konuda konuşmalıyız   ama ben de senden fazlasını bilmiyorum.
 Sanırım gidecek başka kimsesi yoktu.
 Anlaşılmaz bir adamdır.
 Ancak Dan sana yemin ederim   Eddie ile aramda hiçbir şey yok.
 Eddie ile sizden bahsetmiyorum Anne.
 Şu şeyden bahsediyorum.
 Dan.
 Nerede o?
 Eddie, Eddie, Eddie.
 Beni öldürebilirsiniz çünkü zaten ölüyorum.
 Seni öldürmeyeceğim.
 Bu hiç eğlenceli olmaz.
 Hayır, hayır, hayır.
 Dilini kökünden keseceğim.
 Dur.
 Laboratuvarımı kan yapıyorsun.
 Git.
 Git!
 - O nerede?
 - Bilmiyorum.
 Bilseydim de söylemezdim hem.
 Sana güvenmiyorum.
 Çıldırmışsın sen.
 - Kırıldım.
 - Üzgünüm.
 Bu akşam epey konuşacağız.
 Aptal gibi davranıyorsun Brock.
 Ben çıldırmadım.
 Günümüzde insanlar çıldırmış gibi yaşamayı seçiyor.
 Düşünsene.
 Tek yaptığımız şey almak, almak, almak.
 Böyle devam edemez.
 Gezegeni yok olmanın eşiğine getirdik.
 Bizler parazitiz.
 Sen güzel bir örneksin.
 Düşünsene.
 Tek yaptığın almak.
 Simbiyotumu aldın.
 Görevini yerine getirmeye çalışan   harika bir insana ateş açtın.
 - Kime?
 En sevdiğin insan tarafından en çok güvendiğin kişi tarafından   kandırılmadın mı?
 İşte çıldırmak bu.
 Ben yeni bir dünyanın, yeni bir türün başlangıcını yaptım.
 İnsan ve simbiyot bir arada.
 İzin ver sana bir şey söyleyeyim ahbap.
 Erkek erkeğe.
 Çünkü o yaratık kıçımın içindeyken onunla epey vakit geçirdim.
 O kadar eğlenceli değil.
 Sonra öğrendim ki tüm o süre boyunca   insanı öldürüyorlarmış.
 Sana son kez soruyorum.
 - Simbiyotum nerede?
 - Hiçbir fikrim yok.
 - Nerede o?
 - Tanrım!
 Venom nerede?
 Bu şu ana kadar gördüğüm en çirkin şey.
 Biliyor musun Brock, sen işime hiç yaramazsın.
 Treece!
 Gelip pisliğini temizle.
 Onun da kıçına girmiş.
 Özür dilerim.
 Dostlarını, diğerlerini hayatta tutmaya çalıştım.
 Bizden daha var.
 Milyonlarcası.
 Nereye gidersem peşimden gelirler.
 - Biz nereye gidersek.
 - Evet, biz.
 Ama önce onlara kavuşmalıyız.
 Bu meseleyi halledebilirim.
 Ne yapacaksınız?
 Beni ölünceye kadar yürütecek misiniz?
 Kapa çeneni.
 Arkadaşın olmadan o kadar güçlü değilsin.
 Annen seni sevmedi mi?
 Hassiktir!
 Sanırım uzman olmak işe yarıyor.
 Beni öldürseniz de öldürmeseniz de fark etmez   çünkü bu dünyada bizden çok daha önemli şeyler olup bitiyor.
 Benden çok daha önemli.
 Sizden de çok daha önemli.
 - Karmayla oyun olmaz.
 - Karmaya inanmam.
 Selam Eddie.
 Olamaz.
 Az önce bir adamın kafasını kopardım.
 Biliyorum, biliyorum.
 Ben de yaptım, hiç eğlenceli değil.
  - Drake'tekinin adı Riot.
 - Riot kim?
  Riot takım liderine verilen addır.
  Silah deposu var.
  - Drake'in kendi simbiyotu var.
 - Onu durduramazsın.
  - Harika.
 - Gitmeliyiz!
 Gitmek mi?
 Nereye gideceğiz?
  - Sizinle geliyorum.
 - Hayır!
  İşler korkunç bir hal alacak.
 - Korkutucu şekilde dövüşebilir.
 İnan bana.
 - Evet, dövüşüm korkutucudur.
  Bugün olmaz.
 Saçmalığa bak.
 Simülasyon değil bu.
 Uçuş ekibi henüz hazır değil.
 Uzay aracını ben idare edeceğim.
 - Siz mi?
 - Evet, ben.
 Ne kadar var?
 İnsansız uzay roketini yüklüyor, hata bulucuları çalıştırıyoruz.
 Ama tam otomatik olsa bile aracı tek başınıza uçuramazsınız.
 Yalnız değilim.
 Hassiktir!
 Az önce ne oldu öyle?
 Annie'yi orada bıraktık.
  Orada güvende olmaz.
 Riot'u durdurmazsak    türümün milyonlarcasıyla buraya geri gelir.
 Milyonlar mı?
 Ne yani, roketi alacak   bir istila ekibiyle buraya geri mi gelecektiniz?
 Sonra da gezegendeki herkesi yiyerek    karnınızı mı doyuracaktınız?
 - Evet!
  Ama artık iş değişti Eddie.
 Kalmaya karar verdim.
  Gezegenimde ben de senin gibi eziğin tekiyim.
  - Fakat burada daha fazlası olabiliriz.
 - Anlayamadım.
  Burayı sevmeye de başladım.
 Şimdi de bizi sevmeye başladın öyle mi?
  Bununla birlikte o roketi durdurmazsak sevecek pek bir şey de kalmayacak.
 Şimdi anladım.
 İş tamamen yok olmaya gelince    yeniden biz oluyoruz.
 - Biziz.
  Hoşuna gitse de gitmese de ikimize de iş düşüyor.
 Saçmalama artık.
 Düşünceni gerçekten ne değiştirdi?
 Sen.
 Sen değiştirdin Eddie.
 Hata bulucuları iptal et.
 - Efendim.
 - Beni duydun mu?
 Fırlatmayı başlat.
  Fırlatmaya beş dakika.
 Otomatik gidiş başlatıldı.
 Siktir.
  Kalan zaman 4 dakika, 30 saniye.
  Tanrım!
 Şu herifi haklayabilirsin değil mi?
 Onda bilmediğin ne numaralar var.
  Bunun anlamı ne?
 Şansımız nedir?
 Sıfıra yakın.
  Siktir et o zaman.
 Gidip Dünya'yı kurtaralım.
  Kalan zaman 4 dakika.
  Uydu hava yüzeyi profil testi başlatılıyor.
 Venom.
 Rokete bin.
 Hayır, bu dünyayı yok etmene izin vermeyeceğiz.
 Öyleyse öl.
  - Hassiktir!
 - Sana söyledim.
  Kalan zaman 3 dakika.
 Konağın güçlü   ancak yeterince güçlü değil.
  Kalan zaman 2 dakika, 30 saniye.
 Eddie.
 Dur Drake!
 Korkutucu şekilde dövüşebileceğimi sana söyledim.
  Kalan zaman 1 dakika.
 Çok geç kaldın.
 Bu bir sonraki aşama  Çok konuşuyorsun.
  Kalan zaman 30 saniye.
 Sen bir hiçsin.
  10 saniye.
  Dokuz.
  Sekiz.
  Yedi.
  Altı.
  Beş.
  Dört.
  Üç.
  İki.
  Bir.
  Kalkış.
 - Hain!
 - Güzel bir hayat dilerim.
  Elveda Eddie.
 Venom, hayır!
  Yanımda olup beni kurtardığın için teşekkür ederim Annie.
 Peki tüm yaşananlardan sonra kendini nasıl hissediyorsun?
 Harika hissediyorum.
 Evet, bu arada dava açmayı düşünüyorum.
 Avukatım olmak ister misin?
 Şanslısın.
 Hayır duasına çalışmaya karar verdim.
 - Kamu avukatlarına katılacağım.
 - İyi birisin Annie.
 Peki sen ne yapacaksın?
 Ağ, programı yeniden yayınlamak istediğini söyledi.
 Drake'in kısmıyla başlamak istiyorlar.
 Öyle mi?
 Sen ne dedin peki?
 İlgilenmiyorum.
 Yazılı basınla uğraşmak istiyorum.
 Hayatımın röportajını yaptım.
 - Gerçekten mi?
 Kiminle?
 - Röportajı okumak zorundasın.
 - Diğer herkes gibi.
 - Evet.
 Venom için üzgünüm.
 O öpücük hakkında konuşmak ister misin?
 O mu?
 Ona öpücük mü diyorsun?
 Hayır, o yalnızca  O  Dostunun fikriydi.
 Tamam.
 Bildiğim iyi oldu.
 - Yine de çok güzeldi.
 - Ne?
 - Yani  - Güç mü?
 - Evet.
 Bilirsin işte.
 - İçindeyken mi?
 - Ne demek istediğimi biliyorsun.
 Peki.
 Eddie, Dan'e bundan bahsetmeyeceğiz.
 Tamam mı?
  Haline bak.
 Aklına onu geri alacağımız hiç gelmiyor.
 Hayır, hiç sanmıyorum.
 - Özür dilerim, ne dedin?
 - Dan'e söylemeyeceğiz.
 Bana söylemek istediğin bir şey var mı Eddie?
  - Hayır.
 - Sen bize aitsin Annie.
 Eddie emin misin?
 Tanrım şuna bak!
 Saat kaç olmuş.
 Gitmem gerek.
 - Seni görmek güzeldi.
 - Evet.
 Kendine dikkat et tamam mı?
 - Sen de kendine dikkat et.
 - Hoşça kal.
 İkiniz de sakın ondan vazgeçmeyin.
 Vazgeçmeyiz.
  - Kim bu adam?
 - Tamam.
  Dur.
 Bu şey lezzetli görünüyor.
 Seninle takılmak benim için hiç sorun değil   ama bunu yapacaksak bazı temel kurallarımız olmalı değil mi?
 Canının istediği herkesi yiyerek sokaklarda dolaşamazsın.
  - Dolaşamam mı?
 - Hayır, dolaşamazsın.
 Tamam, bunu birkaç kez tekrarlamamız gerekiyor.
 Bu dünyada pek çok iyi insan var.
 Tabii kötüler de var.
 Aradaki farkı anlamalısın.
 Anlaşma şu, sadece ama sadece şeytan kadar kötü insanlara   dokunacak, onları yiyecek ve mümkünse onlara zarar vereceksin   ama melek kadar iyi olanlara asla ama asla dokunmayacaksın tamam mı?
  - Tamam.
 - Güzel.
  - Peki aradaki fark nasıl anlaşılıyor?
 - Çok kolay.
 Demek istediğim yapacağın şey  İçine doğmalı, algılayabilmelisin.
 Bazen hissedebilirsin bile.
  Sen öyle diyorsan.
 Peki şimdi bir şeyler yiyebilir miyiz?
  Yoksa karaciğerin gözüme çok lezzetli ve sulu görünmeye başlıyor.
 Tamam, olur.
 Buralarda bir yer biliyorum.
 Selam Bayan C.
 Nasılsın Eddie?
 - Hava durumundan başka değişen bir şey yok.
 - Evet.
 O zaman bu akşam hangi leziz yiyecekleri canımız çekiyor?
  - Tater tots ve çikolata.
 - Tamam, peki.
 Olur.
  Ödeme vakti Chen.
 Lütfen.
 Bunu yapmaya devam edemem.
 Hemen.
  - Kötü insan değil mi?
 - Evet.
 Bir daha buraya gelecek olursan  Aslında bu şehirde herhangi bir yerde masum insanları huzursuz edersen   seni bulur, iki kolunu   sonra iki bacağını da yeriz.
 - Hayır, hayır.
 Hemen ardından yüzünü parçalarız.
 Anlıyor musun?
 - Lütfen.
 - Evet.
 Kolsuz, bacaksız, yüzsüz biri haline gelip   sokaklarda rüzgâra kapılmış bok misali savrulursun.
 - Beni anlıyor musun?
 - Sen neyin nesisin?
 Bize Venom derler.
 - Bir daha düşündüm de  - Lütfen.
 Eddie.
 O neydi?
 Ben de parazit var da.
 İyi geceler Bayan Chen.
  - Parazit mi?
 - Evet.
 Sevgi sözcüğü, hepsi bu.
  - Özür dile!
 - Hayır.
  - Özür dile!
 - Tamam, peki.
 Özür dilerim.
 Şimdi ne yapmak istersin?
  Bana göre ne istiyorsak yapabiliriz.
  SAN QUENTIN HAPİSHANESİ
 Hiç ses çıkarmamalısın.
 Bu bizim değil, benim meselem.
  - Anladın mı?
 - Tamam ama elini çabuk tut.
  5 açılsın.
  Geçin.
 Açılıyor.
 Bana sorarsan ipleri ona vermekle salaklık yapmışlar.
 Onunla röportaj yapman için seni istediği an bu saçmalığa bir son verirdim.
 FBI'yı bilirsin.
 Herifin konuşacağı tek andan yararlanmaya bakıyorlar.
 Fazladan birkaç cesedin kimliğinin belirlenmesinde yardım edebilirim sanıyorlar.
 FBI onunla yakından ilgilenip şahsen uğraşmaz.
 Kurallara uymazsan FBI senin kimliğini belirlemek zorunda kalır.
 Selam Red!
 Ziyaretçin var.
  Hoş geldin Eddie.
 - Merhaba Eddie.
 - Selam.
 Tüm o ürkünç seri katil zırvalıklarını bir kenara bıraksak sorun olur mu?
 Tabii, bana uyar.
 İstersen tüm hünerimi gösterebilirim.
 Fışkıran kandaki dadaizm izlerinden bahsedebilirim.
 Eminim bahsedersiniz.
 Bu ışıkta seni görmek zor Eddie.
 - Yaklaş.
 - Pekâlâ.
 Geldim.
 Buradan çıktığımda ki çıkacağım   katliam yaşanacak.
Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar