Korku Terapisi (2015)
| |
Regression 106 dk
Yönetmen:Alejandro Amenábar
Senaryo:Alejandro Amenábar
Ülke:İspanya, Kanada
Tür:Suç, Korku, Gizem
Vizyon Tarihi:09 Ekim 2015 (Türkiye)
Dağıtımcı:Pinema
Dil:İngilizce
Müzik:Roque Baños
Oyuncular: Ethan Hawke, Emma Watson,David Thewlis,Lothaire
Bluteau
Özet
İçimdeki Deniz ve Diğerleri filmlerinin yönetmeni Alejandro
Amenabar, başrollerini Ethan Hawke ve Emma Watson'ın paylaştığı yeni filmi
Regression ile birlikte yeniden gerilim kulvarına doğru direksiyon kırıyor.
Amenabar'ın senaryosunu da kaleme aldığı film, 1990 yılında Minnesota'da
geçiyor. Hatırlayamadığı bir suçla karşı karşıya kalan John Gray'in soruşturma
sürecini ön plana alan film, meraklılarına ince işlenmiş bir suç gerilimi
vadediyor.
Alt Yazı
1980'DEN İTİBAREN AMERİKA'DA ŞEYTAN AYİNLERİ YAPILDIĞI
SÖYLENTİSİ AYYUKA ÇIKMAYA BAŞLADI.
PANİK VE ŞÜPHE BİRÇOK
TOPLULUĞA SIÇRADI.
BU FİLM GERÇEK
OLAYLARDAN ESİNLENİLMİŞTİR KORKU TERAPİSİ
HOYER, MINNESOTA - 1990
Lütfen Tanrım, bana yardım et.
Lütfen Tanrım, bana
yardım et.
Döndün mü John?
Bizim oğlanlar bu
sefer ne kırmış?
John!
Ofisime geçelim.
John seni buraya
çağırmamın nedeni Otursana.
Papaz Beaumont kısa
süre önce buraya uğradı.
Kızının kilisede
yaşadığını söyledi.
Ne zamandan beri?
Salı'dan beri.
Bu çok tuhaf.
Bana bunu verdi.
Kızın imzalamış.
Bir sorun mu var
patron?
Ben Dedektif Bruce
Kenner.
Bugün 14 Kasım 1990.
İsminizi söyleyin.
- John Gray.
- Mesleğiniz?
- Tamirciyim.
- Pekâlâ, sen beni tanıyorsun,
ben de seni tanıyorum bu yüzden olayı
yokuşa sürmeden bana neden burada olduğunu anlatmaya başla.
- Benim kafam
gerçekten çok karışık ve bir süredir düşünüyorum da - Neyi?
Bunu tüm gecedir
düşünüyorum ve dua ediyorum.
- Dua etmek yardımcı
oluyor mu?
- Evet.
Evet.
Ama gördüğün gibi
bilemiyorum.
Bir yanım bunun imkansız
olduğunu söylüyor.
Hiçbir şey
hatırlamıyorum.
Bu imkansız.
Peki diğer yanın ne
diyor?
Apaçık görünen şeyi.
Ne gibi?
Öncelikle bir şeyden kesinlikle
eminim.
Angela yalan söylemez.
Asla böyle bir şey
yapmaz.
Annesi de tıpkı onun
gibiydi, azizdi.
Bilemiyorum, bana
sarılmaması ya da öpmemesi gibi küçük detaylar vardı.
- O hâlde senden uzak
duruyordu.
- Evet.
- Tabii bir de - John.
Palavrayı kes, önce
şu şapkanı bir çıkar.
- Ne?
- Çıkar şu şapkanı.
Senden neden uzak
durduğunu düşünüyorsun John?
Çünkü ben yaptım.
Ben yaptım.
Kabul ediyor ama
yaptığını hatırlamıyor mu?
Anlamadım.
Zaman çalıyor sadece.
En kısa sürede o
kızla konuşmam gerek.
Papaz, kızın kimseyi görmek
istemediğini söylüyor.
Papaz umurumda değil.
Bizim psikologa
ihtiyacımız var.
- Psikologa mı?
- Hem de iyi olanına.
Çözülene kadar adamın
üzerine git işte.
Bildiğin şeyi yap.
Burada konu çocuk
istismarı Şef.
Bayan Gray.
Size çay getireyim,
olur mu?
Bayan Gray.
Biliyor muydunuz?
Papaz beni arayıp
söylemişti.
Ama ben oğlumla konuştum ve o da öfkeden delirdi.
Her şeyi inkâr etti.
Papaz efendi lütfen, onu
görmem gerek.
Bunu daha önce de
konuştuk Rose.
Şu an kilisede
kalması daha iyi.
Bayan Gray, sizin
için de bir mahsuru yoksa Angela'nın odasına bakabilir miyim?
- Üst katta.
- Teşekkür ederim.
Sondaki kapı.
- Ne?
- Odası sondaki kapı.
Bruce!
Bu doğru değil, arama
izni almamız gerek.
Kadın bize izin verdi.
Ayakta mı uyuyorsun?
Çocuk nerede?
Roy mu?
2 sene önce gitti.
Nereye gitti?
Bilmiyor musun?
Ailenin dostusun ve
çocuğun nereye gittiğini bilmiyor musun?
Zaten çok acı
çektiler.
Ben de acılarını
tazelemek istemedim.
Bayan Gray.
Torununuzdan haber
aldınız mı?
Pek aldığım
söylenemez.
Ara sıra iyi olduğunu
söylemek için arar.
- Ama - Neden gitti?
Sizce babasından mı
kaçıyordu?
- Oğluma dün gece
sordum.
- Peki ne dedi?
Elimi tuttu ve beraber dua ettik.
Bu şehir efsanesi değil.
Satanistler aramızda
yaşıyor.
Tıpkı diğer dini gruplar gibi onlar da tanrılarına yani Şeytan'a tapıp korkunç ayinler
düzenliyorlar.
Burada kendimize sormamız gereken soru Bunu şu an nasıl dinleyebiliyorsun?
Sakıncası yoksa
kapatabilir miyim?
Tabii ki, kapat.
Ne de olsa senin
araban.
John'ın sorunları
olduğunu biliyordum ama kendi kızını taciz etmek mi?
- Buna inanamıyorum.
- Neden?
Aynı kiliseye
gittiğiniz için mi?
Ya bu Ya bu sadece sevip okşamaksa?
Yakınlığının bir
göstergesi olarak.
Kızı olayı abartıyor.
Zor bir tiptir.
Gerçekten mi?
Ben öyle duymadım.
- Bana biraz utangaç
olduğunu söyledi.
- Onunla beraber
büyüdük Bruce.
Evlerini gördün, yaşayış
şekillerini gördün.
Her şeyden öte annesi
kaybetti.
Çok boktan bir hayatı
vardı.
Belki de bütün bunlardan uzaklaşmak istemiştir.
Bilemiyorum işte.
Bütün bunlara
rağmen 17 yaşında bir kızın sırf hayatını değiştirmek istediği için babasını hapse tıkacağını mı düşünüyorsun?
Bunu da göz ardı
edemeyiz ama.
Değil mi?
Evet, haklısın.
Göz ardı edemeyiz.
Torunu büyükannesini
bardan arıyormuş.
Aramalardan birinin
izini bulun bari!
Çocuğu bulana kadar
beni aramayın.
Evet?
- Akli dengesi
yerinde görünüyor.
- Bunu zaten
söylemiştin.
Asıl soru, bu ani
hafıza kaybının nedeni.
Ona hiç kimse
inanmayacak.
Bruce?
Bay Raines burada.
- Bir şeyin peşinde
olduğunu düşünmüyor musun?
- Ne?
Eğer avukat
istemiyorsa kendini savunmaya çalışmayacak demektir, öyle değil mi?
- Anlamadım.
Bruce!
- Tamam, geldim.
Bir daha söyler misin
profesör?
Kafam bazen ağır
çalışıyor da.
John'ın yaptığının bir
strateji olduğunu düşünmüyorum aksine
işbirliği yapmaya çalışıyor bence.
Sürekli ''Sanırım ben
yaptım.
'' diyor ama yaparken orada değilmiş gibi söylüyor.
Büyük ihtimalle de
orada değildi.
Bu adam yıllarını içkiyi
bırakmak için harcamış ve bunu da inanç
sayesinde başarmış.
Ki bu tehlikeli bir
birleşimdir.
Çünkü bir taraftan
çok ileri gidip korkunç şeyler yapabilir.
Diğer taraftan ise
yaptığı bu korkunç şeylerde yaşayamaz.
Şu anda ise o
yaptıklarını aklının içinde bulamıyor.
- Bulamıyor mu?
- Bunları bastırmış.
Bu anılar bazı
kapıların ardında saklı.
Anahtarı bulup
bunları özgür bırakmak zor değil.
Geçmişi tetiklemek
gerek.
Bak, ben uzman
değilim ama bilemiyorum bütün bunlar
biraz-- - Biraz tuhaf değil mi?
Sanırım öyle.
Öğrencilerime sık sık
aklın koca bir evren olduğunu söylerim.
O makaleyi okumuştum.
Geçmişe dönük hipnoz büyük
ilerleme sağladı beyler.
Her neyse, umarım bu konuyu konuşmak için derslerimi
aksatmazsınız.
Yoksa çoktan
aksattınız mı?
O zamandan beri kafam
çok karışık.
Babam kimseye
söylemememi tembih etti.
İyi bir kız olmamı ve
Tanrı'nın bizi izlediğini söyledi.
Ama bunun yanlış
olduğunu biliyordum.
Bana dokunuyor ve seks
yapmak için beni zorluyordu.
Korkuyordum.
Korkmalı mıyım onu da
bilmiyordum.
Pekâlâ, John, tekrar
et.
İlk satıra odaklan.
''Babam geçen yıl
odama gelmeye başladı.
'' cümlesine.
Geçen yıl Sana söylediğimi hatırla John.
Sarkacın aklını
temizlemesine izin ver.
Ona bak.
Bir işe yaramıyor.
Bunu daha ne kadar
yapacağız?
Son bir kez daha.
Kendini rahat bırak.
Vücudundaki her kasın
gevşemesini istiyorum.
3.
cümle.
Babam kimseye
söylemememi tembih etti.
İyi bir kız olmamı ve Tanrı'nın bizi izlediğini söyledi.
Tanrı bizi izlediğini Evet, bunu söyledim.
Bunu ona birçok defa
söyledim.
Ama Bana dokunuyor ve seks yapmak için beni
zorluyordu.
Bunu kızın yazmış.
Bunun farkındasın
değil mi?
Bu onun kendi el
yazısı John.
Sen kendi ağzınla ''kızım
yalan söylemez'' demişsin.
Evet, yalan söylemez.
Bana hiç yalan
söylemedi.
Söylemiş olmalı ve sen
bunu hatırlamıyorsan Tanrım!
Tanrım, lütfen.
Hayır!
- Tanrım bana yardım
et.
- John.
John.
Sarkacın ardında Tam ardında
Durun, durun.
Sanırım bir şey
görüyorum.
Pekâlâ John, bize ne
gördüğünü anlat.
Evimi görüyorum.
Ve ilerliyorum.
Tanrım!
Tanrım!
Sanki oradaymış
gibiyim.
Yeniden oku lütfen.
Babam geçen yıl odama gelmeye başladı.
O zamandan beri kafam çok karışık.
Bana dokunuyor ve seks yapmak için beni zorluyordu.
Onu görüyorum.
Yatakta oturuyor.
Ben de onun
üzerindeyim.
Aman Tanrım!
- Tanrım, olamaz!
- Ona ne yapıyorsun?
Ellerini yatak
başlığına bağlıyorum.
Bağlıyor musun?
İp görebiliyor musun?
Evet, ipi görüyorum.
Siyah bir ip.
Neden siyah?
Bu bir tür ayin mi?
Durun, durun.
Oğlanın Şimdi de ayaklarını bağlıyorum!
Dur biraz.
''oğlan'' dedin.
Bunu nereden
izliyorsun?
Tam oradan.
Hemen yatağın yanında
ayaktayım.
- Kendini görüyor
musun?
- Sanırım.
Oradaki ben
olmalıyım, değil mi?
Hayır, o sen değilsin
John.
O başka biri.
Yüzüne odaklan.
Nasıl yani?
O hâlde neden engel
olmuyorum?
Orada ne işim var ki?
Birinin içeri
girmesine izin vermişsin.
Tanıdığın biri olmalı.
Neden engel olmuyorum
ki?
Tanrım!
Angela!
John, o yüz tanıdığın
biri.
Kim olduğunu
bilmiyorum!
Herhangi biri
olabilir!
John, geçen yıl
evinde kimler kaldı?
- Kim olduğunu
biliyorsun John.
- Dedektif!
Sanırım, elimde
kamera tutuyorum.
Fotoğrafını çekiyorum!
Durun biraz, sanırım
gördüm.
- Bu George!
- George Nesbitt mi?
- Pekâlâ.
- George Nesbitt mi?
George!
Selam Bruce.
John'la nasıl gitti?
- Nereye gidiyorsun?
- Sence?
Vardiyam bitti.
Bir sorun mu var?
Senin adın söylendi.
Benim adım mı?
Ne dedi?
Sen söyle George.
Sen söyle.
Sana bütün
fotoğraflara baktığımı söylesem, bunu yaptığını bana söyler miydin?
- Elimizde
fotoğraflar var.
- Eğer bana gösterirsen!
Şimdi anlıyorum.
- Dur biraz, hayır.
- Evet.
- Bütün bunlar çok
tuhaf.
Cidden tuhaf.
5 dakika önce asla
inanmazdım, şimdiyse seni öldürmek istiyorum.
- Silahını ver.
- Bruce, sakin ol
biraz.
Sakinim zaten.
Silahını ver.
Hangi fotoğraflardan Şimdi de neden bahsettiğimi bilmiyorsun demek?
- Siktir!
- Orospu çocuğu!
Lütfen, bırak bu
işleri.
Ona tek kelime
etmeden saldırmışsın.
Bunu asla yapmam
Katie, bunu sen de biliyorsun.
Yalan söylediğini
biliyorsun.
Bu kadar yeter!
Nesbitt artık benim
müvekkilim.
Ayrıca şu fotoğraf
konusunda da elinde olsa bana çoktan göstermen
gerekirdi, öyle değil mi?
Şimdi buradaki asıl
yalancı kim Bruce?
Tek kelime etmedenmiş!
Bu saçmalığı duyuyor
musun Şef?
Kızla konuşmamız
gerek.
Eğer onu teşhis
ederse Tamam, tamam.
Frene bas biraz.
Bazen keşke senin
gibi olsaydım diyorum Bruce.
Benim için bütün
bunlar Nesbitt bizden biriydi.
Bunu unutma yeter.
Pekâlâ, psikologunu
al.
Teşekkür ederim Şef.
Gidiyoruz.
John adını söylemeden
önce de Nesbitt'ten şüphelenmişsin.
Neden?
Onda yanlış bir
şeyler vardı.
Ben dedektifim
Profesör.
Anlıyorum.
Yine de bir daha terapime müdahale etmemeni rica
ediyorum.
Sen ve sizinkiler ona
istediğinizi sorabilirsiniz.
Ama ondan sonrası benim işim.
Selam.
Merhaba Angela.
Benim adım Bruce.
Bruce Kenner.
Lütfen otur.
Biz aslında daha önce
babanın tamirhanesinde tanışmıştık.
Sen hatırlamazsın
tabii, o zamanlar daha küçüktün.
Biraz konuşmak
istiyoruz.
Bu Profesör Raines,
psikologumuz.
Angela, kalmamı istiyor
musun?
Sana birkaç soru
soracağız.
Ben deli değilim.
Hayır, tabii ki
değilsin.
Bu kadar çok soru
sormamın nedeni odanda başka birinin
daha olduğunu biliyoruz.
- Baban bize anlattı.
- İyi de neden?
- Neden bunu söylesin
ki?
- Bu fotoğraflara dikkatlice
bakmanı istiyorum.
- Bu görüşmeye devam
etmek istemiyorum.
- Angela, bu insanlar
senin canını yaktı.
Başkasının da canını
yakabilir.
Baban ayinle ilgili
bir şeyler söyledi?
Nedir bu?
Yazmak ister misin?
Bazen yardımcı olur.
Yalnız.
Bunu yalnız yapmak
istiyorum.
Tamam.
Her zaman üzgün
biriydi.
İçine kapanık gibiydi.
Törenlerimizden
biriydi.
Uzak dur benden Şeytan.
Benim Tanrım var.
Bir anda durduk yere ağlamaya
başladı.
Sonra Tanrı'nın benimle konuştuğunu fark ettim.
Ben buna sezgi demeyi
yeğlerim Papaz.
Adına ne derseniz
deyin.
Yapanın babası
olduğunu biliyordum ama.
Ve bu birçok kez
yaşanmış.
Angela?
Şeytan
çağırdıklarında sana bunları mı yaptılar?
Orada babandan başka
kim vardı?
Bana söyler misin?
Adını söyler misin?
Büyük iş başardın.
Maalesef Satanizm
hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
İnançlı biri misin?
Maalesef bunu
cevaplayacak havada değilim.
Agnostiksin.
İnanmak istiyorsun
ama inanamıyorsun.
Endişelenme.
Ben de aynı safhadan
geçtim.
Ben de bir tane var
zaten.
Onu ters haçla
damgalamışsın.
Bize neden geldiğini yeni
yeni anlıyorum.
Karının ölümünü
atlatmak için değildi.
Kilisemize
saygısızlık yapmak içindi.
Papaz efendi Ben -
Ben - Neden bahsettiğimi bilmiyorsun.
Aşağılamaları ya da işkenceyi
hatırlamıyorsun.
Ya da insan dışkısını.
Pekâlâ John, hepimize
bir iyilik yap.
Hatırlamayı dene!
Kara büyünün de dahil
olduğu bir ayinin parçası.
Suç ortaklarından
biri de Hoyer Polis Departmanı'na ait birisi olabilir.
Bu akşamki özel bölümümüzü sakın kaçırmayın.
Harika!
Panik yaratmamak diye
buna derim ben.
Bu da şehirde yaşayan
insanları endişeye sevk ediyor.
- Alo?
- Ben Cleveland,
televizyonu aç.
Tamam.
Hangi kanal?
Tamam, biraz bekle.
Eskiden şeytana tapma ayinlerinin orta çağlardan gelen bir
şey olduğunu ya da tamamen hayâli bir
şey olduğunu düşünürdük.
Ama son birkaç senede bunun gibi kitaplar gözlerimizi açtı.
Sırtıma işaretini damgalayıp artık onun kölesi olduğumu
söyledi.
15 sene boyunca beni törenlerine katılmaya zorladılar.
Bir seferinde kurban ettikleri Tamam, yarın görüşürüz.
bir bebeğe bile şahit
oldum.
İnsanların böyle şeyleri yapamayacağını düşünmek kolaya
kaçmak olur.
Çok acı bir durum.
Hayır!
Hayır!
İstemiyorum!
Pekâlâ, Angela Nesbitt'in
bunu karnına bıçakla kazıdığını
söylüyor.
John da bunu
destekliyor.
Hepsi bu kadar da
değil.
Şimdi de siyah bir
kedi ve kapüşon takmış birini hatırlıyor.
Neden bahsettiğimi
anlıyorsunuzdur.
Şeytana Tapma Ayini.
Patron, elinde hiç
kanıt olmadan George'u daha ne kadar gözaltında tutacaksın?
O bir polis, ne kadar
gerekirse o kadar tutarız.
Tom?
Şu kitabı bul.
Herkese birer tane al.
- Herkese mi?
- Bu S.
Cooper'ın kitabı.
Dün gece
televizyondaydı.
- Fotokopi çekebilir
miyim?
- Kitabın aslını
getir Tom.
Paramız yok ya hani?
Söyleyeyim dedim.
Patron, aslında ben o
kitabı okudum.
Ama bana bir ton
zırva gibi geldi.
Bebek kurban etmeler
ve Snuff filmler mi?
Yok artık!
Böyle bir şey kesin
FBI'ın kulağına giderdi.
Gerçekten mi?
Sen bu konuda ne
bilirsin ki?
Zahmet edip FBI'ı
aramışlığın var mı hiç?
- Hayır ama - Bu, yollarda devriye atıp arabalara park cezası sıkıştırmaktan biraz
daha karışık bir dava.
Kusursuz olmalıyız.
Hata olmamalı.
Bir defalığına mahsus
olsa bile.
Bu ne demek şimdi?
Bir defalığına mahsus
olsa bile derken?
Tamam, tamam.
Yeter!
Yeter.
Gidin, bu işi
halledin.
Burası sakin bir
kasaba sanıyordum.
Torunlarımı
düşünüyorum da.
Tanrım!
Pek iyi görünmüyorsun.
Uyuyor musun?
Bu davayla ilgili içimde
öyle bir his var ki - Nedir?
- Bilmiyorum.
Bu bakışın korkutuyor
beni.
Bu, daha büyük bir
şeyin parçası.
Çok daha büyük bir
şeyin.
Charlie, önce kapıyı
çal diye sana kaç kere söyledim?
- Affedersin Şef, onu
bulduk.
- Kimi?
John'ın oğlunu.
Roy'u.
Pittsburgh'da yaşıyor.
Pekâlâ.
Tom nerede?
Mütevazi polis departmanımız Pittsburgh'a 2 uçak biletini
karşılayabilir mi diye sor.
- Baban bize anlattı.
- İyi de neden?
Neden söylesin ki?
Bu fotoğraflara dikkatlice bakmanı istiyorum.
- Bu görüşmeye devam etmek istemiyorum.
- Angela, bu insanlar
senin canını yaktı.
Bunu sana tekrar
tekrar karın mı dinletiyor?
Biz ayrıldık.
Artık nedenini
biliyorsun.
Roy?
- Ayin mi?
- Evet.
- Harika bir
hikâyeymiş.
- Bu seni şaşırttı mı?
Babamın şeytana
tapması mı?
Sence?
Aferin kızıma.
Bu yüzden mi kaçtın?
Ondan uzak olmak için
mi?
- Neden ona
sormuyorsun?
- Sordum.
Bu yüzden buradayım.
Peki ya annen?
Sana iyi davranıyor
muydu?
Evet.
Bizi terk etti.
Kendini öldürdü, bunu
biliyor muydun?
Kaza raporunda yazanı
biliyorum, o da trafik kazası.
Direksiyon başında
bayılmış.
Babam 20 yıl boyunca ona
hayatı zindan etti.
Biliyor musun,
alkolikti.
Bu muhtemelen raporda
yazmıyordur.
Hepimizi bu İsa
öğretisine bulaştırdığında durum biraz daha iyi hâle gelmişti.
Neden bize o konudan
bahsetmiyorsun?
Alkolikken nasıl
biriydi?
- Anlamadım.
- Evet, anladın.
Sana ve Angela'ya neler
yaptığını anlatsana.
- Boşver.
- Bunun ne kadar zor
olabileceğini biliyorum.
Öyle şeyler yapmadı!
Madem yapmadı o hâlde
bunu söylerken neden sesini yükseltme gereği duydun?
Çok travmatik bir şey
yaşamışsın.
Bu beynin işleyişi
açısından olağan bir Sağır mısın sen?
Pekâlâ, sakin ol.
Otur.
Konuşuyoruz sadece.
Roy, ben polis
memuruyum.
Sana neye baktığımı
söyleyeyim.
Kız kardeşiyle
konuşmayan genç bir adama bakıyorum.
Babasıyla konuşmayan,
terk edilmiş bir binada yaşayan bir adama.
- Derdin ne senin?
- Herkesle kavga
etmeyi bırakıp sana tıpkı onun gibi
hissettiren gerçek düşmanını bulmalısın.
Hayatı kaymış biri
gibi.
Sana çok basit bir
teklifim var Roy.
Yatak odana geri
dönelim, orada ergenliğini hatta çocukluğunu arayalım.
Tuhaf olan tüm anları
yeniden gözden geçirelim.
Tuhaf mı?
Tuhaf derken?
Kapüşonlu birini
arıyoruz Roy.
Sesler duyuyorum.
Nerede?
Kapının arkasında.
Fısıldaşmalar.
Hangi kapıdan
bahsediyorsun?
Bu benim eski odam.
Kapı açılıyor.
Onları görüyorum.
Kapüşon takıyorlar.
Babanı görebiliyor
musun?
Bilmiyorum.
Yüzlerini seçemiyorum.
Neden?
Makyaj mı var?
Evet, cadıya
benziyorlar.
Ne yapıyorlar?
Hadi, biliyorsun.
Bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bu düşündüğün şey
değil Roy, bu düşünmek istemediğin şey.
Bilmiyorum.
Duramam.
Oturmayan bir şey var.
Roy görüsünde kendini
çocuk olarak gördü.
Anladın mı?
Kız kardeşi ise
tacizin geçen sene başladığını söylüyor.
Evet ama bu ifşanın tipik
ilerleme süreci.
Benim için asıl
yerine oturmayan şey, odasında 6 kişinin olduğunu söylemesi.
- 6 kişi odaya girip
çıkarken nasıl oluyor da - Büyükanne
görmüyor.
Ayrıca John'ı neredeyse
16 yaşında doğurmuş.
Herkes kötü şeylere
bulaştığını biliyordu.
Onu göz ardı etmemiz
için bir neden göremiyorum.
Tabii ya, bunu fark
etmeliydim.
Bizim aramızda da
kafasını kullanan insanlar var Profesör.
- Bütün bunlar ne
demek oluyor?
- Bayan Gray!
- Evi dün zaten
aramıştınız.
- Rose.
Rose.
- Bugünse resmen yok
ediyorlar!
- Sakin ol.
- Kimse bana bir
açıklama yapmadı.
- Rose!
Rose!
Beni dinle!
Bütün bunlara hiç
gerek yok, tamam mı?
Brody ile konuşurum
ve adamlarını hemen evinden çıkarır.
Öyle mi?
Neden yapmıyorsun o
hâlde?
Fotoğrafların nerede
olduğunu biliyorsun.
Roy'la konuştum ve
bize anlattı.
Yalan söylüyorsun!
Yalan söylüyorsun!
Torunum asla Alkollüymüş.
Nasılsın patron?
Brody ile birlikte
bowlinge gideceğiz.
Bizimle gelmelisin.
Biraz havan değişir.
Ne?
Biraz uzaklaşman
lazım patron.
Sağ olun beyler almayayım.
Siz çok fazla
uzaklaşmayın da.
- Polis memuru musun?
- Evet.
Angela Gray'e cinsel
tacizde bulundun mu?
Hayır.
- Bugün günlerden
Cuma mı?
- Evet.
- Roy Gray'e cinsel
tacizde bulundun mu?
- Hayır.
FBI raporu geldi.
Sürekli haklı
çıkmandan nefret ediyorum.
Bu büyük bir dava
olabilir Bruce.
Satanistlerden oluşan
bir tarikat.
7 yıldır bundan
şüpheleniyorlarmış.
Kitap ilk çıktığından
beri.
Bunu geçen ay rafa
kaldırmışlar, buna inanabiliyor musun?
Baksana şuna.
Her yerde ayinlerle
ilgili söylentiler var, birbirleriyle bağlantılı gibiler.
Ama şu ana dek tek
parça kanıt yok.
- Kanıt bulacağız.
- Az önce Kate aradı,
eğer bir şey bulamazsak onu serbest
bırakmak zorunda kalacağız.
- Ne?
Nesbitt'i mi?
Kanun böyle Bruce.
Bu adam satanist bir
tarikatın parçası, biz de onu serbest mi bırakacağız yani?
Angela Gray'in herhangi bir pornografik fotoğrafını çektin
mi?
- Hayır.
- Yalan söylüyorsun!
Ben Kenner.
Tek yapmaya
çalıştığımız biraz gömleğini kaldırmaktı ve panikledi.
Angela, ben Bruce.
Bruce Kenner.
Kapıyı açar mısın?
Doktor sadece izini
muayene etmek istiyor.
Sorun ne?
- Kadın bir doktor mu
tercih edersin?
- Konu o değil.
- Ne o hâlde?
Anlat bana, ne oldu?
Eğer sana gösterirsem
beni öldürürler.
Beni iyi dinle.
Bize her şeyi
anlatman şu an o kadar önemli ki.
Biz büyükannen
olduğunu düşünüyoruz.
Hadi ama orada yüzü
boyalı daha fazla insan vardı.
Neden bunu
doğrulamıyorsun ki?
- Şeytan onların
tarafında.
- Şeytan diye bir şey
yok.
İyi insanlar var, bir
de kötü insanlar.
Ve maalesef bu
insanlar gerçek birer pislik.
Ama senin gibi iyi
insanlar onlardan daha güçlüdür.
Evet, öylesin.
İnsanlar senin
utangaç olduğunu söylüyor.
Ama bence öyle değil.
Ben karşımda çok
cesur biri görüyorum.
Cehennemin tam
ortasında yaşayıp buna tek başına son vermiş birini görüyorum.
Şimdi tek yapman
gereken bir adım daha atıp bana güvenmen.
Artık seni de
öldürecekler.
Beni sirenleri uyandırdı.
Araban indiklerini ve cübbe giydiklerini gördüm.
Babamın tamirhanesine doğru gidiyorlardı.
Bir süre sonra kapıda bir ses duydum.
Önceki seferlerde olduğu gibi kıracaklardı.
- Ben de açtım.
- Kimdi onlar?
Büyükannemdi.
Onlar gibi giyinmişti.
Beni alt kata götürdü.
Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı.
Sanki Uyuşturucu
almış gibi mi?
Evet.
Onunla babamın
tamirhanesine doğru giderken gördüm.
İçeriden gelen şarkı ve
cıyaklama sesini duyabiliyordum.
Şeytana tapma ayiniydi.
Her köşede bir şeyler yaptıklarını biliyordum.
Zina gibi.
İşkence gibi.
Her yerde kan vardı.
Elinde kase olan bir kadın vardı.
Bunlar yaşanmıyor, bunların hepsi rüya dedi.
Ama adak taşı gibi bir şey vardı.
Büyükannem, ''Babana bak
bu onun büyük gecesi.
'' dedi.
Ardından bir bebek getirdiler.
Herkes kendi bıçağını çıkardı.
Ve saplamaya başladılar!
Ardından da yemeye başladılar!
Bunu tarikattaki diğer anneler için yaptıklarını biliyorum.
Kalan parçaları da yakıp babamın arazisine gömdüler!
Orada olmalı!
Lütfen bul onları!
Orada olmalı.
Altını kazma, tamam
mı?
Sadece çimlerin 5-10 cm altına in.
- Daha ne kadar sürer?
Bak, burası çok büyük.
Bölümlere ayırmamız
gerek.
- Ne kadar sürer?
- Önce gömüldükleri
yeri belirlememiz gerek.
- Ne kadar sürer
dedim?
- Bilmiyorum Bruce,
belki de 1 ay!
Hiçbir hata olmasın
diyorsun, sonra da buraya gelip 1 ayımız
yok Farrell!
Neyle karşı karşıya
olduğumuz hakkında bir fikrin var mı?
Hayır, yok.
Neden olsun ki Bruce?
Bütün cevaplar
nasılsa sende, değil mi?
Tamam, haklısın.
Haklısın.
Tamam.
Şunu bir dinle.
Ben çoktan ezberledim.
O yüzden acele etmene
gerek yok.
- Peki ya FBI patron?
- Elimizde çok sağlam
bir kanıt olana dek FBI kılını bile
kıpırdatmaz.
Bu yüzden kendi
başımızayız.
Bir arama daha aldık.
Siyah giyinen 20 kişi
hakkında.
- Birisi ''tuhaf bir
müzik'' sesi duymuş.
- Oraya birini gönder.
Muhtemelen yine o
gotiklerdir.
- Kimi göndereyim Şef?
Herkes burada.
- Bul birini Tom!
Savcılığı ara ve
yetişemediğimizi söyle.
Ayrıca şu kapıyı da
kapat!
Pekâlâ.
Profesör Raines?
John terapiye olumlu
yanıt veriyor.
Ama gördüğü yüzleri henüz
teşhis edemedi.
- Sizce zaman
kazanmaya mı çalışıyor?
- Hayır.
Sanmıyorum.
Şef, ben her şeyi
anlattığını düşünmüyorum.
Biraz onunla
konuşmama müsaade edin.
Üzerine oynayıp ondan
bir şeyler çıkarmaya çalışırım.
Charlie, her zamanki
gibi ağzından çıkanı kulağın duymuyor.
Çenen kapalı kalsın.
Angela, burada ne
işin var?
İyi misin?
Seni arıyordum.
Pekâlâ, tamam.
Lütfen, geç otur.
- Bana inanmayacaksın.
- Ne oldu?
Sanırım beni takip
ediyorlar.
- Hem de biraz önce
kitapçıdan çıkarken.
- Kimdi peki?
Kim olduklarını
bilmiyorum.
Ama onların sokakta milletin arasına karıştığını
hissediyorum.
Beni izliyorlar.
- Bana inanmıyorsun.
- Konu o değil Angela.
Lütfen.
Otur.
Şehrin yarısı şu an
şokta.
Geçen gün babanın
tamirhanesine gittim ve her şeyi gördüm.
Dehşete kapıldım.
Üstelik bu sadece
hayâl etmeydi.
Annem takip
ediliyordu.
Bana kazadan önce
söylemişti.
Kardeşin bize anlattı.
- İfadeni almalıyım.
- Kimseye yük olmak
istemiyorum.
Sen yük değilsin.
Benim görevim seni
korumak.
Gidip kayıt cihazımı
alayım, birazdan dönerim.
İyi misin?
- Teşekkür ederim ama - Bu senin güvenliğin için.
Pekâlâ, teşekkür
ederim.
Babam senin pisliğin
teki olduğu söylemişti.
Arabanı tamir
ettiğinde sürekli şikayet edermişsin.
Bazen insanlar
işlerini iyi yapmadıklarında tepem atıyor.
Ben tam olarak senin
iyi insan diyebileceğin biri değilim.
Evet, öylesin.
En azından benim için.
- İyi geceler.
- İyi geceler.
Ayrıca teşekkür
ederim.
Bu bugün mü oldu?
Saat kaçta?
3 gibi.
Main ile Timothy
arasında.
Peki annen tam olarak sana ne dedi?
Bu onların taktiklerinden biri.
Sokaktaki insanların arasına karışıp birini izlemeye
başlarlar.
Neden?
- Bu bir ölüm tehdidi.
- O nereden
biliyormuş?
Hiç söylemedi.
Ama öldükten hemen sonra
bazen gecenin bir yarısı arayıp kapatırlardı.
- Bu bir uyarıydı.
- Uyarı mı?
Evet, sanki onlardan olmak için bir davet.
ŞEYTANIN ADIYLASıkı
tut.
Çok yoldan çıkarıcı.
Çok şeytani.
Nasıl Bizi nasıl kandırdı?
Hayatım tam yoluna
girdi sanırken annemle ben Şeytan'ın cazibesinden
uzaklaşmışken Bu tam da onunla en samimi
zamanıma denk geliyor.
Bilmiyor musun John?
- Gerçekten bilmiyor
musun?
- Bruce.
Neye bulaştığın
hakkında hiçbir fikrin yok mu?
Şeytan diye bir şey
yok John.
Sadece sen var.
O Şeytan sensin.
Peki ya karın?
Onu öldürdüğünü
itiraf etmeye hazır mısın?
- Hayır, ben yapmadım.
Kazaydı.
- Palavra!
Tehditler, isimsiz
aramalar.
İnsanların onu takip
etmesi.
Bunların hakkında hiçbir
şey bilmiyordun.
John, dua etmeyi ve
bir şeyler çizmeyi bırak da bana isimler ver!
- Bunu halledebileceğine
emin misin?
- Neden bahsediyorsun?
Bu dava herkesi
etkiliyor.
Dolayısıyla seni de
etkiliyor.
Bu yüzden sert adamı
oynamana gerek yok.
Bizden birini içeri
attığım için polislerin yarısı bu davaya köstek oluyor.
Diğer yarısı ise
zaten doğuştan salak.
Beni asıl bu
etkiliyor.
Peki ya kabuslar?
Bana kabus görmeyen
tek kişi olduğunu mu söyleyeceksin?
Hayır, görüyorum.
Şansımıza hepimize
göz kulak olmak için yanımızda sen varsın Profesör.
Angela.
Benim ve bu beyler
için bir şeyi açığa kavuştur.
Babanın yaptığı şeyi
papazın bana söylemesine neden izin verdin?
Neden?
Madem bu işin içinde
olduğumu biliyordun.
Çünkü hatırlamıyorsun
büyükanne.
Delirdiğimi sandım.
Çünkü her şey
normalmiş gibi aramızda dolaşıyordun.
Ardından anladım.
- Bu bir yalan!
- Rose.
Rose.
Diğer torunumla
konuşmak istiyorum!
Roy'la konuşmak
istiyorum!
O beni tanır!
Asla böyle bir şey
yapmayacağımı bilir.
Bunu bize kendi oğlun
söyledi Rose.
Anlıyor musun?
Kendi oğlun.
Neden John'ın
çizimlerine bir şey fark edecek misin diye yeniden bakmıyorsun?
Ben bebekleri
öldürmem!
Ben kendimi biliyorum.
Rose, bence seninle
terapiye devam etmeliyiz.
Hatırlamıyorsun işte.
Ben kendimi biliyorum!
Ben kendimi biliyorum!
Sanırım seni eve
götürsek iyi olacak.
Gel hadi Rose.
Gel.
Bunun bedelini
ödeyeceksin!
Haklıydın.
Bu dava beni rahatsız
ediyor.
Özellikle de hiçbir
ilerleme kaydedemediğimiz için.
Elimizde hiçbir şey
yok.
Bu imkansız.
Burada çok fazla
parça var.
John ahlakına
yediremediği için hafızasını bloke etti.
Oğlu Roy ise savunma
mekanizması uyguluyor.
Tamam, çok güzel.
Ama şimdi de Rose.
Aklın koca bir evren
olduğunu söyleyen sendin.
Tanrı aşkına!
O saçmalığı zaman
zaman söylerim ben.
Peki ya bilimsel
olmayan açıdan bakarsak?
Bilimsel olmayan mı?
Hepimizin Şeytan
tarafından ele geçirilmesini mi imâ ediyorsun?
Açık fikirli olmaya
çalışıyorum.
Sen değildin Rose.
Bu Şeytan'ın
iradesiydi.
Karşı karşıya
olduğumuz o.
Çok dikkatli
olamazsınız.
Şeytan'a hizmet etmek
için ant içmiş erkek ve kadınlar bu korkuyu
aramıza salmak için her şeyi yapacaklardır.
Hiç kimse güvende değil.
Evet Şef, izliyorum.
Kimsin?
Alo?
Alo?
Her türlü hayvanı öldürdüklerini gördüm.
Bir seferinde bir bebeği bile kurban ettiklerini gördüm.
Fotoğraf çekip, video kaydı aldıklarını biliyorum.
Bu davayı Jordan, Minnesota'dan hatırlıyoruz.
Olympia, Washington'tan Paul Ingram'ın davasından da.
Kendisi Satanistlikle suçlanmıştı.
Bu, şeytani aktivitelerin çoğaldığını göstermekte.
Gizli yaratılan bu ağ tüyler ürpertici.
Şeytan Bilimi uzmanı Profesör Jennings'e Şeytan'dan bahsettiğimizde tam olarak neyle
karşı karşıya olduğumuzu sorduk.
Sorunun kökeni de bu zaten.
Modern zamanlarda
yaşadığımızı sanıyoruz.
Alarmlı evlerimizde güvende, modern arabalarımızda.
Ama bu ebedi bir savaş.
Şeytan tüm gücüyle bize varlığını unutturmak için her şeyi
yapacaktır.
Onun varlığından şüphe duymazsanız tuzaklarına düşmeniz çok
daha kolaydır.
Şeytan'ın gerçek bir varlığı olduğuna inanıyor musunuz?
Lacy?
Lacy?
Lacy?
Lacy?
Gel pisi pisi.
Lacy?
Gel pisi pisi.
Gel hadi.
Derdin ne senin?
Aptal kedi.
Çık dışarı.
Hadi çık artık.
Gel buraya Lacy.
Göklerdeki Babamız,
adın kutsal kılınsın!
Egemenliğin gelsin Seni
yalancı pislik!
- Ne yaptığını biliyoruz!
- O bebekleri
öldürdün!
Siktiğimin sürtüğü!
Seni yalancı pislik!
Ne yaptığını biliyoruz!
O bebekleri öldürdün!
- Sakın inkâr edeyim deme!
Siktiğimin sürtüğü!
- Kaltak!
Şu pencereyi gördünüz
mü?
Kaçmaya çalışıyor
gibiymiş.
Sana söylemiştim
dostum.
- Birisi onu itmiş
olmalı.
Evin içi temiz.
- Ben de tam olarak
bunu söylemiştim.
Neler oluyor Charlie?
Patron, ben hiç böyle
şeylere inanmazdım.
- Ama?
- Ama artık bunun
yardım edemeyeceğini düşünmeye başlıyorum.
- O insanlar da etten
kemikten ibaret.
- Ben insanlardan
bahsetmiyorum patron.
İtiraf etmesini
bekliyoruz.
Şu an hastanede
kalacak.
- Sanki bütün bunlar
benim hatammış gibi geliyor.
- Hayır, yapma.
Bu doğru.
Hayatlarını mahvettim
Bruce.
- Lütfen bir daha
bunu söyleme.
- Anlamıyorsun.
Onlardan nefret
etmeliyim, biliyorum ama onlar benim
ailem.
Onunla her gün
konuşuyorum.
Bizi terk etti.
Hepimizi.
Her şeye rağmen onu
buraya babam gömdü.
İnanmıyorsun değil mi?
Dua etmeye.
Ben sana inanıyorum
Angela.
Sana inanıyorum.
Gerçekten inanıyorum.
Tek sahip olduğum
sensin Bruce.
- Özür dilerim.
- Angela, asıl ben
özür dilerim.
- Ben hiç - Beni dinle.
Beni affet.
Özür dilerim.
Gitmem gerek.
Ne yapıyorsun Bruce?
Ne yapıyorsun Bruce?
Roy.
Roy.
Büyükanne, ne oldu?
Beni takip ettiler.
Sana yaptığım şeyi bu yüzden söyleyemedim.
Büyükanne, bana
hiçbir şey yapmadın.
Bana her zaman iyi
davrandın.
Beni olduğum gibi
kabul ettin.
Korkunç şeyler.
Korkunç şeyler.
Artık biliyorum.
- Artık onunla
konuşmanı istemiyorum.
- Ne oldu?
- Onu delirtiyorsun.
- Ne oldu dedim?
- Gerçekten Şeytan'ı
gördüğünü mü düşünüyorsun?
- Roy.
Kendiliğinden gelişen
bir geri dönüş yaşıyor.
Şu an yapmamız
gereken gerçekle hayâli birbirinden ayırmak.
Tekrar içmeye
başlamıştı, sayıklıyordu.
Sayıklıyordu işte.
- Roy.
- Sen sahtekârsın.
Tıpkı onun gibi.
Unuttuğumu mu sandın?
Her zaman vaaz verip,
burnunu başka insanların hayatına sokuyordun
tıpkı benimkine soktuğun gibi!
Sen ve lanet olası
kilisen!
- Roy!
Böyle hissettiğin
için çok üzgünüm Roy.
En azından kız
kardeşini görmeye gelir misin?
- Gitmeliyim.
- Benim daha iyi bir
fikrim var.
Neden hepiniz
gitmiyorsunuz?
Bizi yalnız bırakın.
Sadece Rose'u
korumaya çalışıyor.
Onunla tekrar
konuşmamız lazım.
Neyle karşı karşıya olduğunu
bilmiyorsun.
Görmüyor musun?
Artık onlarla beraber.
Bunu kendisinin bile bildiğini
sanmıyorum.
- Bütün bunlar
Şeytan'ın işi.
- Yapma.
Kötülükten
bahsediyorum.
- Kötülüğün
kendisinden.
- Kötülüğün kendisinden
mi?
Papaz efendi, dinle.
Hayır.
Şeytan sana da aynı
şeyi yapacak.
John'ın ailesine
yaptığı gibi.
Senin de aklını
karıştırmak için bir yol bulacak.
Cezbetmek için.
Daha önce karakoldaki
birkaç kişiye vermiştim.
- Ne yaptım dedin?
- Bir zararı olmaz.
İyi geceler.
- Neden kabul
etmiyorsun?
- Neyi?
Ölümden korktuğunu.
Artık kafanı
kullanmıyorsun.
Raines.
Peki annen sana tam olarak ne dedi?
Bu onların taktiklerinden biri.
Sokaktaki insanların arasına karışıp birini izlemeye
başlarlar.
Neden?
Bu bir ölüm tehdidi.
Alo?
Alo?
Dinle, artık bu işten
sıkıldım!
Bazen gecenin bir yarısı arayıp kapatırlar.
Bu bir uyarı.
- Uyarı mı?
- Evet, sanki onlardan olmak için bir davet.
Bruce?
İyi misin?
Neredeyim ben?
Onlara hazır olduğunu
söyle.
Nesbitt.
- Bu gerçek olamaz.
- Tabii ki gerçek
değil.
- Sen gözaltındasın.
- Bu aslında
yaşanmıyor Bruce.
- Bu bir rüya.
- Hadi.
Yavaşça yürü.
Tutun onu, hâlâ biraz
başı dönüyor.
- Adımına dikkat et
Bruce.
- Evimde ne işiniz
var?
- Getirin.
- Evimden defolun.
Yolu açın.
Yolu açın.
- Evimden defolun!
- Burası senin evin
değil.
Rüya görüyorsun Bruce.
Bu gerçek değil.
Ona bıçağı ver.
Hayır!
Hayır!
Hayır!
Hayır!
Ağlama hayatım.
Bu sadece bir rüya.
Bizim gizli tarifimiz.
Hadi.
İç.
Ben sizden biri
değilim!
Ben sizden biri
değilim!
Ben sizden biri
değilim!
Hadi be kadın.
Bu hayra alamet değil.
Hadi, hadi, hadi.
Hadi!
Hadi.
Günaydın.
Burada ne işin var?
Senin burada ne işin
var lan!
- Dur!
Dur!
- Tanrı aşkına Bruce!
Bu adam tutuklu!
Bırak beni!
Salınmasına kim onay
verdi?
Bırak lan beni!
Buraya eşyalarını
almaya geldi.
Dün öğleden sonra
salıvermişler.
Sana ulaşmaya
çalıştım ama telefona cevap vermedin.
- Neden?
Neden onu saldın?
- Çünkü yalan
makinesinden 2 defa geçti.
- Yalan makinesiymiş!
- Başka çaremiz yoktu.
- Avukatıyla
anlaşmamız bu şekildeydi.
- Ne anlaşması?
Yalan söylediğini
biliyorum Şef!
Biliyorum.
Bruce sakin ol.
Sakin ol biraz.
Bir daha burada
çalışmayacak.
Bakın, dinleyin.
Müsaadenizle.
Olay sadece testten
ibaret değil.
Angela'nın sağlık
raporları da geldi.
Yaranın izi yüzeysel,
yakın zamanda olmuş.
Muhtemelen kendi
kendine yapılmış.
- Gördüm.
Kendi gözümle gördüm.
- Tanrı aşkına, sen
doktor değilsin.
- Ama gördüm.
- Yanlış görmüşsün.
Travma mağdurlarında ifadelerini
güçlendirmek için küçük eklemeler
yapılması olağandır.
Bu raporu kimin
imzaladığını biliyor muyuz?
- Bruce.
- Hayır, aramızda
dolaşıyor olabilirler.
İnanmıyorum.
Bunların hiçbirine
inanmıyorum.
Zaten bu adamlarla
yeterince uğraşıyorum.
Lütfen konunun sana
dönmesine izin verme.
- Sana dönmesin.
- Ne?
Bugün sokakta izlendiğini
söyledin.
Son zamanlarda aynada
hiç kendine baktın mı?
Neden eve gidip
birkaç günlüğüne bu davayı unutmuyorsun?
Sana bir şey oluyor.
Ben Dedektif Bruce Kenner.
Bugün 14 Kasım 1990.
- Adınız?
- John Gray.
- Sarılıp öpmemesinden
- Senden uzak duruyordu yani?
Evet, bir de John, palavrayı kes.
Önce şu şapkanı çıkar.
Evet, bir de John, palavrayı kes.
Şapkanı çıkar.
Siktir.
- Senden uzak mı duruyordu?
- Evet.
Ayrıca bir de John, palavrayı kes.
Çıkar şu Sözünü ben kestim.
Söyleyeceklerini sıralamıştın
ve ben sözünü kestim.
Söyleyeceğin şey
neydi?
Seni suçlu
hissettiren neydi?
Sanırım oğlumla
Roy'la ilgili bir şeydi.
- O kelimeyi söylemek
midemi bulandırıyor.
- Hangi kelimeyi?
O bir oğlancı.
- O bir ne?
- Onu bu yüzden evden
kovdum.
Eşcinsel mi yani?
Hayır, biz kilisede
onlara oğlancı diyoruz.
Bunlar, insanların
sapkınlardan öğrendiği günahlar.
Angela beni suçladığı
zaman bunu net bir şekilde gördüm.
O bendim.
- Sapkın olan bendim.
- Dur biraz.
Kızına cinsel taciz yaptığına
dair suçlamayı sırf oğlun eşcinsel
olduğu için mi üstleniyorsun?
- Evet.
John sende bunu bana
söylemek için şu anı mı bekledin?
- Neden?
Neden kızdın ki?
- Bana şimdi mi
söylüyorsun?
- Neden bu kadar
kızdın?
- Aman Tanrım.
John!
- Sadece sana yardım
etmeye çalışıyorum.
- Siktir oradan!
Yardım etmeye
çalışıyormuş!
- Benimle oyun mu
oynuyorsun?
- Hayır efendim!
- Gözüme bak, oyun mu
oynuyorsun?
- Hayır, size hiç
yalan söylemedim efendim!
Bütün bunlara son
vermek istemiyor muyum sanıyorsun?
Her şeyi yaparım
Bruce.
Yaptıklarımın bedeli
ödemek için her şeyi yaparım.
Çocuklarım için.
Ama başka ne
yapacağımı bilmiyorum.
Geçin içeri.
Yürüyün.
Hiç dinlenmiyorsun
değil mi?
Sadece bir sorum var.
Kısaca evet ya da
hayır cevabı istiyorum.
Lütfen bir saniye
beni dinler misin?
Şu köpekleri Lütfen kesin sesinizi!
Şuna bir bak, lütfen.
Bu resmi görüyor
musun?
Onu tanıdığımı
sanıyordum.
Hatta tanıdığıma emindim
ama sadece bir reklammış.
Tüm şehirde her yerde
olan bir reklam.
Bu bir çizim, öyle
değil mi?
Ama davayı aldığımdan
beri sürekli onu düşünüyorum.
Aklımın bir köşesinde
o var.
Onu tanımıyorum.
Hatta gerçek bile
değil.
Ya geri dönüşler de
aynı şeyse?
Onlar anı değil.
Onlar fantezi.
- Onlar uyarılmış
fanteziler.
- Kim tarafından uyarılmış
peki?
Bizim tarafımızdan.
Terapi, polis, medya
tarafından.
Aynı şeyi sürekli bombardıman hâlinde tekrarlıyoruz.
Onların hayâl gücü de gerisini tamamlıyor.
Biz onların anılarını açığa çıkarmıyoruz.
Bu hepimiz tarafından
üretilen bir kabus.
- Toplumsal histeri.
- Evet.
Evet.
Bu çok mantıksız.
Peki ya Nesbitt?
Suçlu olduğunu
biliyorsun.
Yoksa şimdi ondan da
mı şüphe ediyorsun.
Hayır.
George Nesbitt suçlu ama
belki de - Belki ne?
- Bilmiyorum.
Olmayacak duaya amin
deme.
Olmayacak duaya amin
demiyorum.
Gerçeği bulmaya
çalışıyorum.
Benim çalışmamı saf
dışı ediyorsun!
- Tamam, pekâlâ.
- Bu bilim.
- Bu bilim!
- Tekrar kafamı
kullanmaya başladım!
Hoşça kal Profesör.
Nesbitt, ne yaptın
sen?
Ne yaptın?
Bırak onu!
Geç şuraya!
Geç şuraya!
Yüzlerinizi göreyim!
İkiniz de yüzünü
göreyim!
Bunun olacağını
biliyordun.
Bu onun hayatını mahvettiğin
içindi piç kurusu.
Hayatını mı?
Daha yeni
salıverdiler!
- Buraya kutlamayı mı
geldiniz?
- Şimdi ne yapacağım
peki?
- Kariyerim ne olacak?
- Kariyerinmiş!
Siktir ya!
Peki, tamam.
Birkaç hata yaptım
ama bedeli bütün bunlar olmamalıydı!
İstediğini elde ettin.
Boktan davan için 2
işbirlikçi kaptın.
Madalyayı hak ettin!
Pekâlâ beni dinleyin.
Beni iyi dinleyin.
Bunu rapor
etmeyeceğim.
Bu aramızda kalacak.
Sadece bana
bildiklerini anlat Nesbitt!
- Ne anlatayım?
- Bizden
sakladıklarını.
Sadece senin
bildiklerini.
Sadece benim
bildiklerim mi?
Sana o gün arabada
söylemiştim.
Haklı mıyım?
Angela ile konuşmam
gerek.
- Ne oldu?
- Davayı çözdüm.
- Hepsini yakaladık.
- Çağırayım.
Merhaba Angela.
Ciddi misin?
Nesbitt bize bütün
isimleri verdi.
Evet, biliyorum bu Otur, otur.
İyi olacaksın.
Angela, sana yapılan o
korkunç şeyi biliyorum.
Bana bugüne kadar
neden anlatmak istemediğini de anlıyorum.
Nesbitt seni hamile
bıraktıklarını söyledi.
Tarikat için mi bir
bebeğin olmasını istediler?
Angela, saklı hiçbir
şey kalmasın.
Bize her şeyi anlat.
Ayrıca bize törende sana kürtaj yaptıklarını da söyledi.
Lütfen bunu
yapmadılar de.
Fetüsü koyup Angela.
- Bu ne demek oluyor?
- Bu ne mi demek
oluyor?
Her şeyi uydurdum
demek oluyor.
- Neden yalan
söylüyorsun?
- Angela.
Başından beri bizimle
oynuyorsun.
Sen miydin?
- Evimi arayan sen
miydin?
- Ben kimseyi
aramadım.
Evimi arıyordun.
Nesbitt bana aslında ne
söyledi biliyor musun?
Bana ailenden nefret
ettiğini söyledi.
Hepsini bir avuç alkolik
ezik olarak gördüğünü annenin de buna
artık dayanamadığı için kendini öldürdüğünü söyledi.
- Bu yalan.
- George'a gerçekten
içini dökmüştün.
Ardından da beraber
oldunuz değil mi?
Sana yaşı küçük
biriyle asla kaçmayacağını söylediğinde
sen de hayatının anneninki gibi olacağını gördün ve değiştirmeye karar
verdin.
O gün törende neden
ağladın?
Sana babasının ona tecavüz
ettiğini söylemiştim.
Seninle biraz
konuşabilir miyim?
- Ne yapıyorsun?
- Gel sen, biraz
konuşalım.
Bir daha Tanrı'nın
sesini duyduğunda sakın bizi arama.
Delirdin mi sen?
Aç şu kapıyı hemen!
Bay Kenner!
Ailenden kurtulurken
bize duymak istediğimiz şeyleri söyledin.
Değil mi Angela?
Ardından çok ileriye
gittin ve artık dönüşü yoktu.
Değil mi?
Sana kim inanacak
Bruce?
Özellikle mezarlıkta
yaptığın şeyi herkese söylediğimde.
Annemin mezarının
önünde.
Seni çok sevmiş
birini kırdın.
Seni mi kırdım?
Sence umurumda mı?
Ben annenden
bahsediyordum.
Kilisemden defol.
- Haklıydın Papaz
efendi.
- Defol!
Kötülüğün kendisi
gerçekten var.
Polis'in elinde herkesin
yakından bildiği Şeytana Tapma Töreni
davasıyla ilgili hiçbir ipucu yok.
Peki bu şöyle bir soruyu akla getiriyor; kanıt nerede?
Şeytan kanıtın nerede olduğunu biliyor.
Yandaşlarının gizlemesine rehberlik ve yardım eden tek güç o.
Bizi var olmadığına
inandırıyor.
Ne yaptıklarını
gördüm!
Bebekleri öldürüp
bazen de yediler.
Kalan parçaları da yakıp babamın arazisine gömdüler.
Beni öldüreceklerini söylediler.
Ben insanlar gerçeği öğrenebilsin diye konuşmayı tercih
ettim.
Bu göründüğünden çok daha büyük bir şey.
Tek umudum insanların büyük bir tehlikenin içinde
olduklarını anlaması.
İnsanların bize inanmaya
ihtiyacı var.
Bize inanın.
En korkunç kısmı da
bu.
Biz inandık.
Hey!
İyi iş başardın.
Hadi gidelim.
Angela bunu okumuş
olmalı.
Ya da röportaj
verildiği bir programda görmüş olmalı.
Çok da önemli değil, tamamen
zırva zaten.
Geri kalan herkes de
bizim yaşadığımız o panik salgınından nasibini aldı.
FBI bunun hakkında çoktan
soruşturma açtı.
Ama anlamıyorum.
Peki ya benim,
annemin ve Roy'un görüleri?
Hepsi uyuyor.
Bu nasıl mümkün
olabilir ki?
Sen bizim sana
inandırdığımızı gördün biz de senin gördüğüne inandık.
Bir döngü içinde
dönüp durduk.
İşkenceler,
fotoğraflar, adaklar.
Bunların hepsini biz
uydurduk.
Savcılıkla konuştum.
Şimdi beni iyi dinle.
Kimse bu karmaşa için
suçu üstlenmek istemiyor.
Senin çocuk tacizini itiraf
etmeni istiyorlar ama itiraf edemezsin çünkü
ellerinde bir dava yok.
Şu an endişelenmesi
gereken tek kişi Angela.
Hayır.
Angela'yı rahat bırak.
Lütfen onu rahat
bırak.
En başta söylediğin gibi,
o Şeytan benim.
Hatırlıyor musun?
Bunca yıl içtim, kendimi
mahvettim aileme bakmadım ta ki Emily John.
Kendini
cezalandırmaya son vermelisin.
Emily pes etti.
Karım pes etti.
Ama Angela hiç
şikayet etmedi.
Hiçbir zaman bir şey
söylemedi.
Şu anki bütün bu
nefret benim hatam.
- Onu buna sürükleyen
benim.
- Seni yüzüstü
bırakan da benim.
Görmüyor musun?
En başından beri olan
biteni göremedim.
Düşündüm ki bu davada her şeyi bilen tek kişi Çok aptaldım John.
Lütfen, en azından
seni buradan çıkarmaya yardım edeyim.
- Bana gerçekten
yardım etmek istiyor musun?
- Evet.
O hâlde savcıya suçumu
kabul ettiğimi söyle.
Olmaz John.
En az 5 sene yersin.
Angela'yı rahat
bıraktığın sürece umurumda değil, çok da önemli değil.
Sakın onun peşine
düşme.
Bunu onu korumak için
yaptığımı anlayacaktır.
Bu şekilde de belki Belki bir gün benden daha az nefret eder.
Tek istediğim de bu, anlıyor
musun?
PANİK DALGASI DURULUP
SONA ERENE KADAR BENZER DAVALAR OLDU.
ŞEYTANA TAPMA AYİNİ
YAPAN TARİKATLARA DAİR HİÇBİR KANIT HİÇ BULUNMADI GÜNÜMÜZDE GERİYE DÖNÜK
TERAPİLER SAHTE ANILAR ÜRETTİĞİ İÇİN GÖZDEN DÜŞMÜŞTÜR.
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »