Print Friendly and PDF

Translate

Korku Terapisi (2015)

|


Regression 106 dk
Yönetmen:Alejandro Amenábar
Senaryo:Alejandro Amenábar
Ülke:İspanya, Kanada
Tür:Suç, Korku, Gizem
Vizyon Tarihi:09 Ekim 2015 (Türkiye)
Dağıtımcı:Pinema
Dil:İngilizce
Müzik:Roque Baños
Oyuncular: Ethan Hawke, Emma Watson,David Thewlis,Lothaire Bluteau

Özet

İçimdeki Deniz ve Diğerleri filmlerinin yönetmeni Alejandro Amenabar, başrollerini Ethan Hawke ve Emma Watson'ın paylaştığı yeni filmi Regression ile birlikte yeniden gerilim kulvarına doğru direksiyon kırıyor. Amenabar'ın senaryosunu da kaleme aldığı film, 1990 yılında Minnesota'da geçiyor. Hatırlayamadığı bir suçla karşı karşıya kalan John Gray'in soruşturma sürecini ön plana alan film, meraklılarına ince işlenmiş bir suç gerilimi vadediyor.

Alt Yazı

1980'DEN İTİBAREN AMERİKA'DA ŞEYTAN AYİNLERİ YAPILDIĞI SÖYLENTİSİ AYYUKA ÇIKMAYA BAŞLADI.
 PANİK VE ŞÜPHE BİRÇOK TOPLULUĞA SIÇRADI.
 BU FİLM GERÇEK OLAYLARDAN ESİNLENİLMİŞTİR KORKU TERAPİSİ
HOYER, MINNESOTA - 1990
Lütfen Tanrım, bana yardım et.
 Lütfen Tanrım, bana yardım et.
 Döndün mü John?
 Bizim oğlanlar bu sefer ne kırmış?
 John!
 Ofisime geçelim.
 John seni buraya çağırmamın nedeni  Otursana.
 Papaz Beaumont kısa süre önce buraya uğradı.
 Kızının kilisede yaşadığını söyledi.
 Ne zamandan beri?
 Salı'dan beri.
 Bu çok tuhaf.
 Bana bunu verdi.
 Kızın imzalamış.
 Bir sorun mu var patron?
 Ben Dedektif Bruce Kenner.
 Bugün   14 Kasım 1990.
 İsminizi söyleyin.
 - John Gray.
 - Mesleğiniz?
 - Tamirciyim.
 - Pekâlâ, sen beni tanıyorsun, ben de seni tanıyorum   bu yüzden olayı yokuşa sürmeden bana neden burada olduğunu anlatmaya başla.
 - Benim kafam gerçekten çok karışık ve bir süredir düşünüyorum da  - Neyi?
 Bunu tüm gecedir düşünüyorum ve dua ediyorum.
 - Dua etmek yardımcı oluyor mu?
 - Evet.
 Evet.
 Ama gördüğün gibi bilemiyorum.
 Bir yanım bunun imkansız olduğunu söylüyor.
 Hiçbir şey hatırlamıyorum.
 Bu imkansız.
 Peki diğer yanın ne diyor?
 Apaçık görünen şeyi.
 Ne gibi?
 Öncelikle bir şeyden kesinlikle eminim.
 Angela yalan söylemez.
 Asla böyle bir şey yapmaz.
 Annesi de tıpkı onun gibiydi, azizdi.
 Bilemiyorum, bana sarılmaması ya da öpmemesi gibi küçük detaylar vardı.
 - O hâlde senden uzak duruyordu.
 - Evet.
 - Tabii bir de  - John.
 Palavrayı kes, önce şu şapkanı bir çıkar.
 - Ne?
 - Çıkar şu şapkanı.
 Senden neden uzak durduğunu düşünüyorsun John?
 Çünkü ben yaptım.
 Ben yaptım.
 Kabul ediyor ama yaptığını hatırlamıyor mu?
 Anlamadım.
 Zaman çalıyor sadece.
 En kısa sürede o kızla konuşmam gerek.
 Papaz, kızın kimseyi görmek istemediğini söylüyor.
 Papaz umurumda değil.
 Bizim psikologa ihtiyacımız var.
 - Psikologa mı?
 - Hem de iyi olanına.
 Çözülene kadar adamın üzerine git işte.
 Bildiğin şeyi yap.
 Burada konu çocuk istismarı Şef.
 Bayan Gray.
 Size çay getireyim, olur mu?
 Bayan Gray.
 Biliyor muydunuz?
 Papaz beni arayıp söylemişti.
 Ama ben   oğlumla konuştum ve   o da öfkeden delirdi.
 Her şeyi inkâr etti.
 Papaz efendi lütfen, onu görmem gerek.
 Bunu daha önce de konuştuk Rose.
 Şu an kilisede kalması daha iyi.
 Bayan Gray, sizin için de bir mahsuru yoksa Angela'nın odasına bakabilir miyim?
 - Üst katta.
 - Teşekkür ederim.
 Sondaki kapı.
 - Ne?
 - Odası sondaki kapı.
 Bruce!
 Bu doğru değil, arama izni almamız gerek.
 Kadın bize izin verdi.
 Ayakta mı uyuyorsun?
 Çocuk nerede?
 Roy mu?
 2 sene önce gitti.
 Nereye gitti?
 Bilmiyor musun?
 Ailenin dostusun ve çocuğun nereye gittiğini bilmiyor musun?
 Zaten çok acı çektiler.
 Ben de acılarını tazelemek istemedim.
 Bayan Gray.
 Torununuzdan haber aldınız mı?
 Pek aldığım söylenemez.
 Ara sıra iyi olduğunu söylemek için arar.
 - Ama  - Neden gitti?
 Sizce babasından mı kaçıyordu?
 - Oğluma dün gece sordum.
 - Peki ne dedi?
 Elimi tuttu ve   beraber dua ettik.
Bu şehir efsanesi değil.
 Satanistler aramızda yaşıyor.
Tıpkı diğer dini gruplar gibi onlar da tanrılarına  yani Şeytan'a tapıp korkunç ayinler düzenliyorlar.
Burada kendimize sormamız gereken soru  Bunu şu an nasıl dinleyebiliyorsun?
 Sakıncası yoksa kapatabilir miyim?
 Tabii ki, kapat.
 Ne de olsa senin araban.
 John'ın sorunları olduğunu biliyordum ama kendi kızını taciz etmek mi?
 - Buna inanamıyorum.
 - Neden?
 Aynı kiliseye gittiğiniz için mi?
 Ya bu  Ya bu sadece sevip okşamaksa?
 Yakınlığının bir göstergesi olarak.
 Kızı olayı abartıyor.
 Zor bir tiptir.
 Gerçekten mi?
 Ben öyle duymadım.
 - Bana biraz utangaç olduğunu söyledi.
 - Onunla beraber büyüdük Bruce.
 Evlerini gördün, yaşayış şekillerini gördün.
 Her şeyden öte annesi kaybetti.
 Çok boktan bir hayatı vardı.
 Belki de   bütün bunlardan uzaklaşmak istemiştir.
 Bilemiyorum işte.
 Bütün bunlara rağmen 17 yaşında bir kızın sırf hayatını değiştirmek istediği için   babasını hapse tıkacağını mı düşünüyorsun?
 Bunu da göz ardı edemeyiz ama.
 Değil mi?
 Evet, haklısın.
 Göz ardı edemeyiz.
 Torunu büyükannesini bardan arıyormuş.
 Aramalardan birinin izini bulun bari!
 Çocuğu bulana kadar beni aramayın.
 Evet?
 - Akli dengesi yerinde görünüyor.
 - Bunu zaten söylemiştin.
 Asıl soru, bu ani hafıza kaybının nedeni.
 Ona hiç kimse inanmayacak.
 Bruce?
 Bay Raines burada.
 - Bir şeyin peşinde olduğunu düşünmüyor musun?
 - Ne?
 Eğer avukat istemiyorsa kendini savunmaya çalışmayacak demektir, öyle değil mi?
 - Anlamadım.
 Bruce!
 - Tamam, geldim.
 Bir daha söyler misin profesör?
 Kafam bazen ağır çalışıyor da.
 John'ın yaptığının bir strateji olduğunu düşünmüyorum   aksine işbirliği yapmaya çalışıyor bence.
 Sürekli ''Sanırım ben yaptım.
'' diyor ama yaparken orada değilmiş gibi söylüyor.
 Büyük ihtimalle de orada değildi.
 Bu adam yıllarını içkiyi bırakmak için harcamış   ve bunu da inanç sayesinde başarmış.
 Ki bu tehlikeli bir birleşimdir.
 Çünkü bir taraftan çok ileri gidip korkunç şeyler yapabilir.
 Diğer taraftan ise yaptığı bu korkunç şeylerde yaşayamaz.
 Şu anda ise o yaptıklarını aklının içinde bulamıyor.
 - Bulamıyor mu?
 - Bunları bastırmış.
 Bu anılar bazı kapıların ardında saklı.
 Anahtarı bulup bunları özgür bırakmak zor değil.
 Geçmişi tetiklemek gerek.
 Bak, ben uzman değilim ama bilemiyorum   bütün bunlar biraz-- - Biraz tuhaf değil mi?
 Sanırım öyle.
 Öğrencilerime sık sık aklın koca bir evren olduğunu söylerim.
 O makaleyi okumuştum.
 Geçmişe dönük hipnoz büyük ilerleme sağladı beyler.
 Her neyse, umarım   bu konuyu konuşmak için derslerimi aksatmazsınız.
 Yoksa çoktan aksattınız mı?
 O zamandan beri kafam çok karışık.
 Babam kimseye söylemememi tembih etti.
 İyi bir kız olmamı ve Tanrı'nın bizi izlediğini söyledi.
 Ama bunun yanlış olduğunu biliyordum.
 Bana dokunuyor ve seks yapmak için beni zorluyordu.
 Korkuyordum.
 Korkmalı mıyım onu da bilmiyordum.
 Pekâlâ, John, tekrar et.
 İlk satıra odaklan.
 ''Babam geçen yıl odama gelmeye başladı.
'' cümlesine.
 Geçen yıl  Sana söylediğimi hatırla John.
 Sarkacın aklını temizlemesine izin ver.
 Ona bak.
 Bir işe yaramıyor.
 Bunu daha ne kadar yapacağız?
 Son bir kez daha.
 Kendini rahat bırak.
 Vücudundaki her kasın gevşemesini istiyorum.
 3.
 cümle.
 Babam kimseye söylemememi tembih etti.
 İyi bir kız olmamı   ve Tanrı'nın bizi izlediğini söyledi.
 Tanrı bizi izlediğini  Evet, bunu söyledim.
 Bunu ona birçok defa söyledim.
 Ama  Bana dokunuyor ve seks yapmak için beni zorluyordu.
 Bunu kızın yazmış.
 Bunun farkındasın değil mi?
 Bu onun kendi el yazısı John.
 Sen kendi ağzınla ''kızım yalan söylemez'' demişsin.
 Evet, yalan söylemez.
 Bana hiç yalan söylemedi.
 Söylemiş olmalı ve sen bunu hatırlamıyorsan  Tanrım!
 Tanrım, lütfen.
 Hayır!
 - Tanrım bana yardım et.
 - John.
 John.
 Sarkacın ardında  Tam ardında  Durun, durun.
 Sanırım bir şey görüyorum.
 Pekâlâ John, bize ne gördüğünü anlat.
 Evimi görüyorum.
 Ve ilerliyorum.
 Tanrım!
 Tanrım!
 Sanki oradaymış gibiyim.
 Yeniden oku lütfen.
Babam geçen yıl odama gelmeye başladı.
O zamandan beri kafam çok karışık.
Bana dokunuyor ve seks yapmak için beni zorluyordu.
 Onu görüyorum.
 Yatakta oturuyor.
 Ben de onun üzerindeyim.
 Aman Tanrım!
 - Tanrım, olamaz!
 - Ona ne yapıyorsun?
 Ellerini yatak başlığına bağlıyorum.
 Bağlıyor musun?
 İp görebiliyor musun?
 Evet, ipi görüyorum.
 Siyah bir ip.
 Neden siyah?
 Bu bir tür ayin mi?
 Durun, durun.
 Oğlanın  Şimdi de ayaklarını bağlıyorum!
 Dur biraz.
 ''oğlan'' dedin.
 Bunu nereden izliyorsun?
 Tam oradan.
 Hemen yatağın yanında ayaktayım.
 - Kendini görüyor musun?
 - Sanırım.
 Oradaki ben olmalıyım, değil mi?
 Hayır, o sen değilsin John.
 O başka biri.
 Yüzüne odaklan.
 Nasıl yani?
 O hâlde neden engel olmuyorum?
 Orada ne işim var ki?
 Birinin içeri girmesine izin vermişsin.
 Tanıdığın biri olmalı.
 Neden engel olmuyorum ki?
 Tanrım!
 Angela!
 John, o yüz tanıdığın biri.
 Kim olduğunu bilmiyorum!
 Herhangi biri olabilir!
 John, geçen yıl evinde kimler kaldı?
 - Kim olduğunu biliyorsun John.
 - Dedektif!
 Sanırım, elimde kamera tutuyorum.
 Fotoğrafını çekiyorum!
 Durun biraz, sanırım gördüm.
 - Bu George!
 - George Nesbitt mi?
 - Pekâlâ.
 - George Nesbitt mi?
 George!
 Selam Bruce.
 John'la nasıl gitti?
 - Nereye gidiyorsun?
 - Sence?
 Vardiyam bitti.
 Bir sorun mu var?
 Senin adın söylendi.
 Benim adım mı?
 Ne dedi?
 Sen söyle George.
 Sen söyle.
 Sana bütün fotoğraflara baktığımı söylesem, bunu yaptığını bana söyler miydin?
 - Elimizde fotoğraflar var.
 - Eğer bana gösterirsen!
 Şimdi anlıyorum.
 - Dur biraz, hayır.
 - Evet.
 - Bütün bunlar çok tuhaf.
 Cidden tuhaf.
 5 dakika önce asla inanmazdım, şimdiyse seni öldürmek istiyorum.
 - Silahını ver.
 - Bruce, sakin ol biraz.
 Sakinim zaten.
 Silahını ver.
 Hangi fotoğraflardan  Şimdi de neden bahsettiğimi bilmiyorsun demek?
 - Siktir!
 - Orospu çocuğu!
 Lütfen, bırak bu işleri.
 Ona tek kelime etmeden saldırmışsın.
 Bunu asla yapmam Katie, bunu sen de biliyorsun.
 Yalan söylediğini biliyorsun.
 Bu kadar yeter!
 Nesbitt artık benim müvekkilim.
 Ayrıca şu fotoğraf konusunda da   elinde olsa bana çoktan göstermen gerekirdi, öyle değil mi?
 Şimdi buradaki asıl yalancı kim Bruce?
 Tek kelime etmedenmiş!
 Bu saçmalığı duyuyor musun Şef?
 Kızla konuşmamız gerek.
 Eğer onu teşhis ederse  Tamam, tamam.
 Frene bas biraz.
 Bazen keşke senin gibi olsaydım diyorum Bruce.
 Benim için bütün bunlar  Nesbitt bizden biriydi.
 Bunu unutma yeter.
 Pekâlâ, psikologunu al.
 Teşekkür ederim Şef.
 Gidiyoruz.
 John adını söylemeden önce de Nesbitt'ten şüphelenmişsin.
 Neden?
 Onda yanlış bir şeyler vardı.
 Ben dedektifim Profesör.
 Anlıyorum.
 Yine de   bir daha terapime müdahale etmemeni rica ediyorum.
 Sen ve sizinkiler ona istediğinizi sorabilirsiniz.
 Ama ondan sonrası   benim işim.
 Selam.
 Merhaba Angela.
 Benim adım Bruce.
 Bruce Kenner.
 Lütfen otur.
 Biz aslında daha önce babanın tamirhanesinde tanışmıştık.
 Sen hatırlamazsın tabii, o zamanlar daha küçüktün.
 Biraz konuşmak istiyoruz.
 Bu Profesör Raines, psikologumuz.
 Angela, kalmamı istiyor musun?
 Sana birkaç soru soracağız.
 Ben deli değilim.
 Hayır, tabii ki değilsin.
 Bu kadar çok soru sormamın nedeni   odanda başka birinin daha olduğunu biliyoruz.
 - Baban bize anlattı.
 - İyi de neden?
 - Neden bunu söylesin ki?
 - Bu fotoğraflara dikkatlice bakmanı istiyorum.
 - Bu görüşmeye devam etmek istemiyorum.
 - Angela, bu insanlar senin canını yaktı.
 Başkasının da canını yakabilir.
 Baban ayinle ilgili bir şeyler söyledi?
 Nedir bu?
 Yazmak ister misin?
 Bazen yardımcı olur.
 Yalnız.
 Bunu yalnız yapmak istiyorum.
 Tamam.
 Her zaman üzgün biriydi.
 İçine kapanık gibiydi.
 Törenlerimizden biriydi.
Uzak dur benden Şeytan.
 Benim Tanrım var.
 Bir anda durduk yere ağlamaya başladı.
 Sonra   Tanrı'nın benimle konuştuğunu fark ettim.
 Ben buna sezgi demeyi yeğlerim Papaz.
 Adına ne derseniz deyin.
 Yapanın babası olduğunu biliyordum ama.
 Ve bu birçok kez yaşanmış.
 Angela?
 Şeytan çağırdıklarında sana bunları mı yaptılar?
 Orada babandan başka kim vardı?
 Bana söyler misin?
 Adını söyler misin?
 Büyük iş başardın.
 Maalesef Satanizm hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
 İnançlı biri misin?
 Maalesef bunu cevaplayacak havada değilim.
 Agnostiksin.
 İnanmak istiyorsun ama inanamıyorsun.
 Endişelenme.
 Ben de aynı safhadan geçtim.
 Ben de bir tane var zaten.
 Onu ters haçla damgalamışsın.
 Bize neden geldiğini yeni yeni anlıyorum.
 Karının ölümünü atlatmak için değildi.
 Kilisemize saygısızlık yapmak içindi.
 Papaz efendi  Ben  - Ben  - Neden bahsettiğimi bilmiyorsun.
 Aşağılamaları ya da işkenceyi hatırlamıyorsun.
 Ya da insan dışkısını.
 Pekâlâ John, hepimize bir iyilik yap.
 Hatırlamayı dene!
 Kara büyünün de dahil olduğu bir ayinin parçası.
 Suç ortaklarından biri de Hoyer Polis Departmanı'na ait birisi olabilir.
Bu akşamki özel bölümümüzü sakın kaçırmayın.
 Harika!
 Panik yaratmamak diye buna derim ben.
 Bu da şehirde yaşayan insanları endişeye sevk ediyor.
- Alo?
 - Ben Cleveland, televizyonu aç.
 Tamam.
 Hangi kanal?
 Tamam, biraz bekle.
Eskiden şeytana tapma ayinlerinin orta çağlardan gelen bir şey olduğunu  ya da tamamen hayâli bir şey olduğunu düşünürdük.
Ama son birkaç senede bunun gibi kitaplar gözlerimizi açtı.
Sırtıma işaretini damgalayıp artık onun kölesi olduğumu söyledi.
15 sene boyunca beni törenlerine katılmaya zorladılar.
Bir seferinde kurban ettikleri  Tamam, yarın görüşürüz.
 bir bebeğe bile şahit oldum.
İnsanların böyle şeyleri yapamayacağını düşünmek kolaya kaçmak olur.
Çok acı bir durum.
 Hayır!
 Hayır!
 İstemiyorum!
 Pekâlâ, Angela Nesbitt'in bunu karnına bıçakla   kazıdığını söylüyor.
 John da bunu destekliyor.
 Hepsi bu kadar da değil.
 Şimdi de siyah bir kedi ve kapüşon takmış birini hatırlıyor.
 Neden bahsettiğimi anlıyorsunuzdur.
 Şeytana Tapma Ayini.
 Patron, elinde hiç kanıt olmadan George'u daha ne kadar gözaltında tutacaksın?
 O bir polis, ne kadar gerekirse o kadar tutarız.
 Tom?
 Şu kitabı bul.
 Herkese birer tane al.
 - Herkese mi?
 - Bu S.
 Cooper'ın kitabı.
 Dün gece televizyondaydı.
 - Fotokopi çekebilir miyim?
 - Kitabın aslını getir Tom.
 Paramız yok ya hani?
 Söyleyeyim dedim.
 Patron, aslında ben o kitabı okudum.
 Ama bana bir ton zırva gibi geldi.
 Bebek kurban etmeler ve Snuff filmler mi?
 Yok artık!
 Böyle bir şey kesin FBI'ın kulağına giderdi.
 Gerçekten mi?
 Sen bu konuda ne bilirsin ki?
 Zahmet edip FBI'ı aramışlığın var mı hiç?
 - Hayır ama  - Bu, yollarda devriye atıp   arabalara park cezası sıkıştırmaktan biraz daha karışık bir dava.
 Kusursuz olmalıyız.
 Hata olmamalı.
 Bir defalığına mahsus olsa bile.
 Bu ne demek şimdi?
 Bir defalığına mahsus olsa bile derken?
 Tamam, tamam.
 Yeter!
 Yeter.
 Gidin, bu işi halledin.
 Burası sakin bir kasaba sanıyordum.
 Torunlarımı düşünüyorum da.
 Tanrım!
 Pek iyi görünmüyorsun.
 Uyuyor musun?
 Bu davayla ilgili içimde öyle bir his var ki  - Nedir?
 - Bilmiyorum.
 Bu bakışın korkutuyor beni.
 Bu, daha büyük bir şeyin parçası.
 Çok daha büyük bir şeyin.
 Charlie, önce kapıyı çal diye sana kaç kere söyledim?
 - Affedersin Şef, onu bulduk.
 - Kimi?
 John'ın oğlunu.
 Roy'u.
 Pittsburgh'da yaşıyor.
 Pekâlâ.
 Tom nerede?
Mütevazi polis departmanımız Pittsburgh'a 2 uçak biletini karşılayabilir mi diye sor.
- Baban bize anlattı.
 - İyi de neden?
 Neden söylesin ki?
Bu fotoğraflara dikkatlice bakmanı istiyorum.
- Bu görüşmeye devam etmek istemiyorum.
 - Angela, bu insanlar senin canını yaktı.
 Bunu sana tekrar tekrar karın mı dinletiyor?
 Biz ayrıldık.
 Artık nedenini biliyorsun.
 Roy?
 - Ayin mi?
 - Evet.
 - Harika bir hikâyeymiş.
 - Bu seni şaşırttı mı?
 Babamın şeytana tapması mı?
 Sence?
 Aferin kızıma.
 Bu yüzden mi kaçtın?
 Ondan uzak olmak için mi?
 - Neden ona sormuyorsun?
 - Sordum.
 Bu yüzden buradayım.
 Peki ya annen?
 Sana iyi davranıyor muydu?
 Evet.
 Bizi terk etti.
 Kendini öldürdü, bunu biliyor muydun?
 Kaza raporunda yazanı biliyorum, o da trafik kazası.
 Direksiyon başında bayılmış.
 Babam 20 yıl boyunca ona hayatı zindan etti.
 Biliyor musun, alkolikti.
 Bu muhtemelen raporda yazmıyordur.
 Hepimizi bu İsa öğretisine bulaştırdığında durum biraz daha iyi hâle gelmişti.
 Neden bize o konudan bahsetmiyorsun?
 Alkolikken nasıl biriydi?
 - Anlamadım.
 - Evet, anladın.
 Sana ve Angela'ya neler yaptığını anlatsana.
 - Boşver.
 - Bunun ne kadar zor olabileceğini biliyorum.
 Öyle şeyler yapmadı!
 Madem yapmadı o hâlde bunu söylerken neden sesini yükseltme gereği duydun?
 Çok travmatik bir şey yaşamışsın.
 Bu beynin işleyişi açısından olağan bir  Sağır mısın sen?
 Pekâlâ, sakin ol.
 Otur.
 Konuşuyoruz sadece.
 Roy, ben polis memuruyum.
 Sana neye baktığımı söyleyeyim.
 Kız kardeşiyle konuşmayan genç bir adama bakıyorum.
 Babasıyla konuşmayan, terk edilmiş bir binada yaşayan bir adama.
 - Derdin ne senin?
 - Herkesle kavga etmeyi bırakıp   sana tıpkı onun gibi hissettiren gerçek düşmanını bulmalısın.
 Hayatı kaymış biri gibi.
 Sana çok basit bir teklifim var Roy.
 Yatak odana geri dönelim, orada ergenliğini hatta çocukluğunu arayalım.
 Tuhaf olan tüm anları yeniden gözden geçirelim.
 Tuhaf mı?
 Tuhaf derken?
 Kapüşonlu birini arıyoruz Roy.
 Sesler duyuyorum.
 Nerede?
 Kapının arkasında.
 Fısıldaşmalar.
 Hangi kapıdan bahsediyorsun?
 Bu benim eski odam.
 Kapı açılıyor.
 Onları görüyorum.
 Kapüşon takıyorlar.
 Babanı görebiliyor musun?
 Bilmiyorum.
 Yüzlerini seçemiyorum.
 Neden?
 Makyaj mı var?
 Evet, cadıya benziyorlar.
 Ne yapıyorlar?
 Hadi, biliyorsun.
 Bilmiyorum.
 Bilmiyorum.
 Bu düşündüğün şey değil Roy, bu düşünmek istemediğin şey.
 Bilmiyorum.
Duramam.
 Oturmayan bir şey var.
 Roy görüsünde kendini çocuk olarak gördü.
 Anladın mı?
 Kız kardeşi ise tacizin geçen sene başladığını söylüyor.
 Evet ama bu ifşanın tipik ilerleme süreci.
 Benim için asıl yerine oturmayan şey, odasında 6 kişinin olduğunu söylemesi.
 - 6 kişi odaya girip çıkarken nasıl oluyor da  - Büyükanne görmüyor.
 Ayrıca John'ı neredeyse 16 yaşında doğurmuş.
 Herkes kötü şeylere bulaştığını biliyordu.
 Onu göz ardı etmemiz için bir neden göremiyorum.
 Tabii ya, bunu fark etmeliydim.
 Bizim aramızda da kafasını kullanan insanlar var Profesör.
 - Bütün bunlar ne demek oluyor?
 - Bayan Gray!
 - Evi dün zaten aramıştınız.
 - Rose.
 Rose.
 - Bugünse resmen yok ediyorlar!
 - Sakin ol.
 - Kimse bana bir açıklama yapmadı.
 - Rose!
 Rose!
 Beni dinle!
 Bütün bunlara hiç gerek yok, tamam mı?
 Brody ile konuşurum ve adamlarını hemen evinden çıkarır.
 Öyle mi?
 Neden yapmıyorsun o hâlde?
 Fotoğrafların nerede olduğunu biliyorsun.
 Roy'la konuştum ve bize anlattı.
 Yalan söylüyorsun!
 Yalan söylüyorsun!
 Torunum asla  Alkollüymüş.
 Nasılsın patron?
 Brody ile birlikte bowlinge gideceğiz.
 Bizimle gelmelisin.
 Biraz havan değişir.
 Ne?
 Biraz uzaklaşman lazım patron.
 Sağ olun beyler almayayım.
 Siz çok fazla uzaklaşmayın da.
 - Polis memuru musun?
 - Evet.
 Angela Gray'e cinsel tacizde bulundun mu?
 Hayır.
 - Bugün günlerden Cuma mı?
 - Evet.
 - Roy Gray'e cinsel tacizde bulundun mu?
 - Hayır.
 FBI raporu geldi.
 Sürekli haklı çıkmandan nefret ediyorum.
 Bu büyük bir dava olabilir Bruce.
 Satanistlerden oluşan bir tarikat.
 7 yıldır bundan şüpheleniyorlarmış.
 Kitap ilk çıktığından beri.
 Bunu geçen ay rafa kaldırmışlar, buna inanabiliyor musun?
 Baksana şuna.
 Her yerde ayinlerle ilgili söylentiler var, birbirleriyle bağlantılı gibiler.
 Ama şu ana dek tek parça kanıt yok.
 - Kanıt bulacağız.
 - Az önce Kate aradı, eğer bir şey bulamazsak   onu serbest bırakmak zorunda kalacağız.
 - Ne?
 Nesbitt'i mi?
 Kanun böyle Bruce.
 Bu adam satanist bir tarikatın parçası, biz de onu serbest mi bırakacağız yani?
Angela Gray'in herhangi bir pornografik fotoğrafını çektin mi?
- Hayır.
 - Yalan söylüyorsun!
 Ben Kenner.
 Tek yapmaya çalıştığımız biraz gömleğini kaldırmaktı ve panikledi.
 Angela, ben Bruce.
 Bruce Kenner.
 Kapıyı açar mısın?
 Doktor sadece izini muayene etmek istiyor.
 Sorun ne?
 - Kadın bir doktor mu tercih edersin?
 - Konu o değil.
 - Ne o hâlde?
 Anlat bana, ne oldu?
 Eğer sana gösterirsem beni öldürürler.
 Beni iyi dinle.
 Bize her şeyi anlatman şu an o kadar önemli ki.
 Biz büyükannen olduğunu düşünüyoruz.
 Hadi ama orada yüzü boyalı daha fazla insan vardı.
 Neden bunu doğrulamıyorsun ki?
 - Şeytan onların tarafında.
 - Şeytan diye bir şey yok.
 İyi insanlar var, bir de kötü insanlar.
 Ve maalesef bu insanlar gerçek birer pislik.
 Ama senin gibi iyi insanlar onlardan daha güçlüdür.
 Evet, öylesin.
 İnsanlar senin utangaç olduğunu söylüyor.
 Ama bence öyle değil.
 Ben karşımda çok cesur biri görüyorum.
 Cehennemin tam ortasında yaşayıp   buna tek başına son vermiş birini görüyorum.
 Şimdi tek yapman gereken bir adım daha atıp bana güvenmen.
 Artık seni de öldürecekler.
Beni sirenleri uyandırdı.
Araban indiklerini ve cübbe giydiklerini gördüm.
Babamın tamirhanesine doğru gidiyorlardı.
Bir süre sonra kapıda bir ses duydum.
Önceki seferlerde olduğu gibi kıracaklardı.
- Ben de açtım.
 - Kimdi onlar?
 Büyükannemdi.
 Onlar gibi giyinmişti.
Beni alt kata götürdü.
Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı.
 Sanki Uyuşturucu almış gibi mi?
Evet.
 Onunla babamın tamirhanesine doğru giderken gördüm.
İçeriden gelen şarkı ve  cıyaklama sesini duyabiliyordum.
Şeytana tapma ayiniydi.
Her köşede bir şeyler yaptıklarını biliyordum.
Zina gibi.
İşkence gibi.
Her yerde kan vardı.
Elinde kase olan bir kadın vardı.
Bunlar yaşanmıyor, bunların hepsi rüya dedi.
Ama adak taşı gibi bir şey vardı.
Büyükannem, ''Babana bak  bu onun büyük gecesi.
'' dedi.
 Ardından   bir bebek getirdiler.
Herkes kendi bıçağını çıkardı.
Ve saplamaya başladılar!
Ardından da yemeye başladılar!
Bunu tarikattaki diğer anneler için yaptıklarını biliyorum.
Kalan parçaları da yakıp babamın arazisine gömdüler!
Orada olmalı!
 Lütfen bul onları!
Orada olmalı.
 Altını kazma, tamam mı?
 Sadece çimlerin   5-10 cm altına in.
 - Daha ne kadar sürer?
 Bak, burası çok büyük.
 Bölümlere ayırmamız gerek.
 - Ne kadar sürer?
 - Önce gömüldükleri yeri belirlememiz gerek.
 - Ne kadar sürer dedim?
 - Bilmiyorum Bruce, belki de 1 ay!
 Hiçbir hata olmasın diyorsun, sonra da buraya gelip  1 ayımız yok Farrell!
 Neyle karşı karşıya olduğumuz hakkında bir fikrin var mı?
 Hayır, yok.
 Neden olsun ki Bruce?
 Bütün cevaplar nasılsa sende, değil mi?
 Tamam, haklısın.
 Haklısın.
 Tamam.
 Şunu bir dinle.
 Ben çoktan ezberledim.
 O yüzden acele etmene gerek yok.
 - Peki ya FBI patron?
 - Elimizde çok sağlam bir kanıt olana dek   FBI kılını bile kıpırdatmaz.
 Bu yüzden kendi başımızayız.
 Bir arama daha aldık.
 Siyah giyinen 20 kişi hakkında.
 - Birisi ''tuhaf bir müzik'' sesi duymuş.
 - Oraya birini gönder.
 Muhtemelen yine o gotiklerdir.
 - Kimi göndereyim Şef?
 Herkes burada.
 - Bul birini Tom!
 Savcılığı ara ve yetişemediğimizi söyle.
 Ayrıca şu kapıyı da kapat!
 Pekâlâ.
 Profesör Raines?
 John terapiye olumlu yanıt veriyor.
 Ama gördüğü yüzleri henüz teşhis edemedi.
 - Sizce zaman kazanmaya mı çalışıyor?
 - Hayır.
 Sanmıyorum.
 Şef, ben her şeyi anlattığını düşünmüyorum.
 Biraz onunla konuşmama müsaade edin.
 Üzerine oynayıp ondan bir şeyler çıkarmaya çalışırım.
 Charlie, her zamanki gibi ağzından çıkanı kulağın duymuyor.
 Çenen kapalı kalsın.
 Angela, burada ne işin var?
 İyi misin?
 Seni arıyordum.
 Pekâlâ, tamam.
 Lütfen, geç otur.
 - Bana inanmayacaksın.
 - Ne oldu?
 Sanırım beni takip ediyorlar.
 - Hem de biraz önce kitapçıdan çıkarken.
 - Kimdi peki?
 Kim olduklarını bilmiyorum.
 Ama   onların sokakta milletin arasına karıştığını hissediyorum.
 Beni izliyorlar.
 - Bana inanmıyorsun.
 - Konu o değil Angela.
 Lütfen.
 Otur.
 Şehrin yarısı şu an şokta.
 Geçen gün babanın tamirhanesine gittim   ve her şeyi gördüm.
 Dehşete kapıldım.
 Üstelik bu sadece hayâl etmeydi.
 Annem takip ediliyordu.
 Bana kazadan önce söylemişti.
 Kardeşin bize anlattı.
 - İfadeni almalıyım.
 - Kimseye yük olmak istemiyorum.
 Sen yük değilsin.
 Benim görevim seni korumak.
 Gidip kayıt cihazımı alayım, birazdan dönerim.
 İyi misin?
 - Teşekkür ederim ama  - Bu senin güvenliğin için.
 Pekâlâ, teşekkür ederim.
 Babam senin pisliğin teki olduğu söylemişti.
 Arabanı tamir ettiğinde sürekli şikayet edermişsin.
 Bazen insanlar işlerini iyi yapmadıklarında tepem atıyor.
 Ben tam olarak senin iyi insan diyebileceğin biri değilim.
 Evet, öylesin.
 En azından benim için.
 - İyi geceler.
 - İyi geceler.
 Ayrıca teşekkür ederim.
Bu bugün mü oldu?
 Saat kaçta?
3 gibi.
 Main ile Timothy arasında.
Peki annen tam olarak sana ne dedi?
Bu onların taktiklerinden biri.
Sokaktaki insanların arasına karışıp birini izlemeye başlarlar.
Neden?
- Bu bir ölüm tehdidi.
 - O nereden biliyormuş?
Hiç söylemedi.
Ama öldükten hemen sonra  bazen gecenin bir yarısı arayıp kapatırlardı.
- Bu bir uyarıydı.
 - Uyarı mı?
 Evet, sanki  onlardan olmak için bir davet.
 ŞEYTANIN ADIYLASıkı tut.
 Çok yoldan çıkarıcı.
 Çok şeytani.
 Nasıl  Bizi nasıl kandırdı?
 Hayatım tam yoluna girdi sanırken   annemle ben Şeytan'ın cazibesinden uzaklaşmışken  Bu tam da onunla en samimi zamanıma denk geliyor.
 Bilmiyor musun John?
 - Gerçekten bilmiyor musun?
 - Bruce.
 Neye bulaştığın hakkında hiçbir fikrin yok mu?
 Şeytan diye bir şey yok John.
 Sadece sen var.
 O Şeytan sensin.
 Peki ya karın?
 Onu öldürdüğünü itiraf etmeye hazır mısın?
 - Hayır, ben yapmadım.
 Kazaydı.
 - Palavra!
 Tehditler, isimsiz aramalar.
 İnsanların onu takip etmesi.
 Bunların hakkında hiçbir şey bilmiyordun.
 John, dua etmeyi ve bir şeyler çizmeyi bırak da bana isimler ver!
 - Bunu halledebileceğine emin misin?
 - Neden bahsediyorsun?
 Bu dava herkesi etkiliyor.
 Dolayısıyla seni de etkiliyor.
 Bu yüzden sert adamı oynamana gerek yok.
 Bizden birini içeri attığım için polislerin yarısı bu davaya köstek oluyor.
 Diğer yarısı ise zaten doğuştan salak.
 Beni asıl bu etkiliyor.
 Peki ya kabuslar?
 Bana kabus görmeyen tek kişi olduğunu mu söyleyeceksin?
 Hayır, görüyorum.
 Şansımıza hepimize göz kulak olmak için yanımızda sen varsın Profesör.
 Angela.
 Benim ve bu beyler için bir şeyi açığa kavuştur.
 Babanın yaptığı şeyi papazın bana söylemesine neden izin verdin?
 Neden?
 Madem bu işin içinde olduğumu biliyordun.
 Çünkü hatırlamıyorsun büyükanne.
 Delirdiğimi sandım.
 Çünkü her şey normalmiş gibi   aramızda dolaşıyordun.
 Ardından anladım.
 - Bu bir yalan!
 - Rose.
 Rose.
 Diğer torunumla konuşmak istiyorum!
 Roy'la konuşmak istiyorum!
 O beni tanır!
 Asla böyle bir şey yapmayacağımı bilir.
 Bunu bize kendi oğlun söyledi Rose.
 Anlıyor musun?
 Kendi oğlun.
 Neden John'ın çizimlerine bir şey fark edecek misin diye yeniden bakmıyorsun?
 Ben bebekleri öldürmem!
 Ben kendimi biliyorum.
 Rose, bence seninle terapiye devam etmeliyiz.
 Hatırlamıyorsun işte.
 Ben kendimi biliyorum!
 Ben kendimi biliyorum!
 Sanırım seni eve götürsek iyi olacak.
 Gel hadi Rose.
 Gel.
 Bunun bedelini ödeyeceksin!
 Haklıydın.
 Bu dava beni rahatsız ediyor.
 Özellikle de hiçbir ilerleme kaydedemediğimiz için.
 Elimizde hiçbir şey yok.
 Bu imkansız.
 Burada çok fazla parça var.
 John ahlakına yediremediği için hafızasını bloke etti.
 Oğlu Roy ise savunma mekanizması uyguluyor.
 Tamam, çok güzel.
 Ama şimdi de Rose.
 Aklın koca bir evren olduğunu söyleyen sendin.
 Tanrı aşkına!
 O saçmalığı zaman zaman söylerim ben.
 Peki ya bilimsel olmayan açıdan bakarsak?
 Bilimsel olmayan mı?
 Hepimizin Şeytan tarafından ele geçirilmesini mi imâ ediyorsun?
 Açık fikirli olmaya çalışıyorum.
 Sen değildin Rose.
 Bu Şeytan'ın iradesiydi.
 Karşı karşıya olduğumuz o.
 Çok dikkatli olamazsınız.
 Şeytan'a hizmet etmek için ant içmiş erkek ve kadınlar  bu korkuyu aramıza salmak için her şeyi yapacaklardır.
Hiç kimse güvende değil.
 Evet Şef, izliyorum.
 Kimsin?
 Alo?
 Alo?
Her türlü hayvanı öldürdüklerini gördüm.
Bir seferinde bir bebeği bile  kurban ettiklerini gördüm.
Fotoğraf çekip, video kaydı aldıklarını biliyorum.
Bu davayı Jordan, Minnesota'dan hatırlıyoruz.
Olympia, Washington'tan Paul Ingram'ın davasından da.
Kendisi Satanistlikle suçlanmıştı.
Bu, şeytani aktivitelerin çoğaldığını göstermekte.
Gizli yaratılan bu ağ tüyler ürpertici.
Şeytan Bilimi uzmanı Profesör Jennings'e  Şeytan'dan bahsettiğimizde tam olarak neyle karşı karşıya olduğumuzu sorduk.
Sorunun kökeni de bu zaten.
 Modern zamanlarda yaşadığımızı sanıyoruz.
Alarmlı evlerimizde güvende, modern arabalarımızda.
Ama bu ebedi bir savaş.
Şeytan tüm gücüyle bize varlığını unutturmak için her şeyi yapacaktır.
Onun varlığından şüphe duymazsanız tuzaklarına düşmeniz çok daha kolaydır.
Şeytan'ın gerçek bir varlığı olduğuna inanıyor musunuz?
 Lacy?
 Lacy?
 Lacy?
 Lacy?
 Gel pisi pisi.
 Lacy?
 Gel pisi pisi.
 Gel hadi.
 Derdin ne senin?
 Aptal kedi.
 Çık dışarı.
 Hadi çık artık.
 Gel buraya Lacy.
 Göklerdeki Babamız, adın kutsal kılınsın!
 Egemenliğin gelsin Seni yalancı pislik!
- Ne yaptığını biliyoruz!
 - O bebekleri öldürdün!
Siktiğimin sürtüğü!
Seni yalancı pislik!
Ne yaptığını biliyoruz!
 O bebekleri öldürdün!
- Sakın inkâr edeyim deme!
 Siktiğimin sürtüğü!
 - Kaltak!
 Şu pencereyi gördünüz mü?
 Kaçmaya çalışıyor gibiymiş.
 Sana söylemiştim dostum.
 - Birisi onu itmiş olmalı.
 Evin içi temiz.
 - Ben de tam olarak bunu söylemiştim.
 Neler oluyor Charlie?
 Patron, ben hiç böyle şeylere inanmazdım.
 - Ama?
 - Ama artık bunun yardım edemeyeceğini düşünmeye başlıyorum.
 - O insanlar da etten kemikten ibaret.
 - Ben insanlardan bahsetmiyorum patron.
 İtiraf etmesini bekliyoruz.
 Şu an hastanede kalacak.
 - Sanki bütün bunlar benim hatammış gibi geliyor.
 - Hayır, yapma.
 Bu doğru.
 Hayatlarını mahvettim Bruce.
 - Lütfen bir daha bunu söyleme.
 - Anlamıyorsun.
 Onlardan nefret etmeliyim, biliyorum   ama onlar benim ailem.
 Onunla her gün konuşuyorum.
 Bizi terk etti.
 Hepimizi.
 Her şeye rağmen onu buraya babam gömdü.
 İnanmıyorsun değil mi?
 Dua etmeye.
 Ben sana inanıyorum Angela.
 Sana inanıyorum.
 Gerçekten inanıyorum.
 Tek sahip olduğum sensin Bruce.
 - Özür dilerim.
 - Angela, asıl ben özür dilerim.
 - Ben hiç  - Beni dinle.
 Beni affet.
 Özür dilerim.
 Gitmem gerek.
 Ne yapıyorsun Bruce?
 Ne yapıyorsun Bruce?
 Roy.
 Roy.
 Büyükanne, ne oldu?
 Beni takip ettiler.
 Sana yaptığım şeyi   bu yüzden söyleyemedim.
 Büyükanne, bana hiçbir şey yapmadın.
 Bana her zaman iyi davrandın.
 Beni olduğum gibi kabul ettin.
 Korkunç şeyler.
 Korkunç şeyler.
 Artık biliyorum.
 - Artık onunla konuşmanı istemiyorum.
 - Ne oldu?
 - Onu delirtiyorsun.
 - Ne oldu dedim?
 - Gerçekten Şeytan'ı gördüğünü mü düşünüyorsun?
 - Roy.
 Kendiliğinden gelişen bir geri dönüş yaşıyor.
 Şu an yapmamız gereken gerçekle hayâli birbirinden ayırmak.
 Tekrar içmeye başlamıştı, sayıklıyordu.
 Sayıklıyordu işte.
 - Roy.
 - Sen sahtekârsın.
 Tıpkı onun gibi.
 Unuttuğumu mu sandın?
 Her zaman vaaz verip, burnunu başka insanların hayatına sokuyordun   tıpkı benimkine soktuğun gibi!
 Sen ve lanet olası kilisen!
 - Roy!
 Böyle hissettiğin için çok üzgünüm Roy.
 En azından kız kardeşini görmeye gelir misin?
 - Gitmeliyim.
 - Benim daha iyi bir fikrim var.
 Neden hepiniz gitmiyorsunuz?
 Bizi yalnız bırakın.
 Sadece Rose'u korumaya çalışıyor.
 Onunla tekrar konuşmamız lazım.
 Neyle karşı karşıya olduğunu bilmiyorsun.
 Görmüyor musun?
 Artık onlarla beraber.
 Bunu kendisinin bile bildiğini sanmıyorum.
 - Bütün bunlar Şeytan'ın işi.
 - Yapma.
 Kötülükten bahsediyorum.
 - Kötülüğün kendisinden.
 - Kötülüğün kendisinden mi?
 Papaz efendi, dinle.
 Hayır.
 Şeytan sana da aynı şeyi yapacak.
 John'ın ailesine yaptığı gibi.
 Senin de aklını karıştırmak için bir yol bulacak.
 Cezbetmek için.
 Daha önce karakoldaki birkaç kişiye vermiştim.
 - Ne yaptım dedin?
 - Bir zararı olmaz.
 İyi geceler.
 - Neden kabul etmiyorsun?
 - Neyi?
 Ölümden korktuğunu.
 Artık kafanı kullanmıyorsun.
 Raines.
Peki annen sana tam olarak ne dedi?
Bu onların taktiklerinden biri.
Sokaktaki insanların arasına karışıp birini izlemeye başlarlar.
Neden?
Bu bir ölüm tehdidi.
 Alo?
 Alo?
 Dinle, artık bu işten sıkıldım!
Bazen gecenin bir yarısı arayıp kapatırlar.
Bu bir uyarı.
- Uyarı mı?
 - Evet, sanki  onlardan olmak için bir davet.
 Bruce?
 İyi misin?
 Neredeyim ben?
 Onlara hazır olduğunu söyle.
 Nesbitt.
 - Bu gerçek olamaz.
 - Tabii ki gerçek değil.
 - Sen gözaltındasın.
 - Bu aslında yaşanmıyor Bruce.
- Bu bir rüya.
 - Hadi.
 Yavaşça yürü.
 Tutun onu, hâlâ biraz başı dönüyor.
 - Adımına dikkat et Bruce.
 - Evimde ne işiniz var?
 - Getirin.
 - Evimden defolun.
Yolu açın.
 Yolu açın.
 - Evimden defolun!
 - Burası senin evin değil.
 Rüya görüyorsun Bruce.
 Bu gerçek değil.
 Ona bıçağı ver.
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
 Ağlama hayatım.
 Bu sadece bir rüya.
 Bizim gizli tarifimiz.
 Hadi.
 İç.
 Ben sizden biri değilim!
 Ben sizden biri değilim!
 Ben sizden biri değilim!
 Hadi be kadın.
 Bu hayra alamet değil.
 Hadi, hadi, hadi.
 Hadi!
 Hadi.
 Günaydın.
 Burada ne işin var?
 Senin burada ne işin var lan!
 - Dur!
 Dur!
 - Tanrı aşkına Bruce!
 Bu adam tutuklu!
 Bırak beni!
 Salınmasına kim onay verdi?
 Bırak lan beni!
 Buraya eşyalarını almaya geldi.
 Dün öğleden sonra salıvermişler.
 Sana ulaşmaya çalıştım ama telefona cevap vermedin.
 - Neden?
 Neden onu saldın?
 - Çünkü yalan makinesinden 2 defa geçti.
 - Yalan makinesiymiş!
 - Başka çaremiz yoktu.
 - Avukatıyla anlaşmamız bu şekildeydi.
 - Ne anlaşması?
 Yalan söylediğini biliyorum Şef!
 Biliyorum.
 Bruce sakin ol.
 Sakin ol biraz.
 Bir daha burada çalışmayacak.
 Bakın, dinleyin.
 Müsaadenizle.
 Olay sadece testten ibaret değil.
 Angela'nın sağlık raporları da geldi.
 Yaranın izi yüzeysel, yakın zamanda olmuş.
 Muhtemelen kendi kendine yapılmış.
 - Gördüm.
 Kendi gözümle gördüm.
 - Tanrı aşkına, sen doktor değilsin.
 - Ama gördüm.
 - Yanlış görmüşsün.
 Travma mağdurlarında ifadelerini güçlendirmek için   küçük eklemeler yapılması olağandır.
 Bu raporu kimin imzaladığını biliyor muyuz?
 - Bruce.
 - Hayır, aramızda dolaşıyor olabilirler.
 İnanmıyorum.
 Bunların hiçbirine inanmıyorum.
 Zaten bu adamlarla yeterince uğraşıyorum.
 Lütfen konunun sana dönmesine izin verme.
 - Sana dönmesin.
 - Ne?
 Bugün sokakta izlendiğini söyledin.
 Son zamanlarda aynada hiç kendine baktın mı?
 Neden eve gidip birkaç günlüğüne bu davayı unutmuyorsun?
 Sana bir şey oluyor.
Ben Dedektif Bruce Kenner.
 Bugün 14 Kasım 1990.
- Adınız?
 - John Gray.
- Sarılıp öpmemesinden  - Senden uzak duruyordu yani?
Evet, bir de John, palavrayı kes.
 Önce şu şapkanı çıkar.
Evet, bir de John, palavrayı kes.
 Şapkanı çıkar.
 Siktir.
- Senden uzak mı duruyordu?
 - Evet.
Ayrıca bir de John, palavrayı kes.
 Çıkar şu  Sözünü ben kestim.
 Söyleyeceklerini sıralamıştın ve ben sözünü kestim.
 Söyleyeceğin şey neydi?
 Seni suçlu hissettiren neydi?
 Sanırım oğlumla Roy'la ilgili bir şeydi.
 - O kelimeyi söylemek midemi bulandırıyor.
 - Hangi kelimeyi?
 O bir oğlancı.
 - O bir ne?
 - Onu bu yüzden evden kovdum.
 Eşcinsel mi yani?
 Hayır, biz kilisede onlara oğlancı diyoruz.
 Bunlar, insanların sapkınlardan öğrendiği günahlar.
 Angela beni suçladığı zaman   bunu net bir şekilde gördüm.
 O bendim.
 - Sapkın olan bendim.
 - Dur biraz.
 Kızına cinsel taciz yaptığına dair suçlamayı   sırf oğlun eşcinsel olduğu için mi üstleniyorsun?
 - Evet.
 John sende bunu bana söylemek için şu anı mı bekledin?
 - Neden?
 Neden kızdın ki?
 - Bana şimdi mi söylüyorsun?
 - Neden bu kadar kızdın?
 - Aman Tanrım.
 John!
 - Sadece sana yardım etmeye çalışıyorum.
 - Siktir oradan!
 Yardım etmeye çalışıyormuş!
 - Benimle oyun mu oynuyorsun?
 - Hayır efendim!
 - Gözüme bak, oyun mu oynuyorsun?
 - Hayır, size hiç yalan söylemedim efendim!
 Bütün bunlara son vermek istemiyor muyum sanıyorsun?
 Her şeyi yaparım Bruce.
 Yaptıklarımın bedeli ödemek için her şeyi yaparım.
 Çocuklarım için.
 Ama başka ne yapacağımı bilmiyorum.
 Geçin içeri.
 Yürüyün.
 Hiç dinlenmiyorsun değil mi?
 Sadece bir sorum var.
 Kısaca evet ya da hayır cevabı istiyorum.
 Lütfen bir saniye beni dinler misin?
 Şu köpekleri  Lütfen kesin sesinizi!
 Şuna bir bak, lütfen.
 Bu resmi görüyor musun?
 Onu tanıdığımı sanıyordum.
 Hatta tanıdığıma emindim ama sadece bir reklammış.
 Tüm şehirde her yerde olan bir reklam.
 Bu bir çizim, öyle değil mi?
 Ama davayı aldığımdan beri sürekli onu düşünüyorum.
 Aklımın bir köşesinde o var.
 Onu tanımıyorum.
 Hatta gerçek bile değil.
 Ya geri dönüşler de aynı şeyse?
 Onlar anı değil.
 Onlar fantezi.
 - Onlar uyarılmış fanteziler.
 - Kim tarafından uyarılmış peki?
 Bizim tarafımızdan.
 Terapi, polis, medya tarafından.
Aynı şeyi sürekli bombardıman hâlinde tekrarlıyoruz.
Onların hayâl gücü de gerisini tamamlıyor.
Biz onların anılarını açığa çıkarmıyoruz.
 Bu hepimiz tarafından üretilen bir kabus.
 - Toplumsal histeri.
 - Evet.
 Evet.
 Bu çok mantıksız.
 Peki ya Nesbitt?
 Suçlu olduğunu biliyorsun.
 Yoksa şimdi ondan da mı şüphe ediyorsun.
 Hayır.
 George Nesbitt suçlu ama belki de  - Belki ne?
 - Bilmiyorum.
 Olmayacak duaya amin deme.
 Olmayacak duaya amin demiyorum.
 Gerçeği bulmaya çalışıyorum.
 Benim çalışmamı saf dışı ediyorsun!
 - Tamam, pekâlâ.
 - Bu bilim.
 - Bu bilim!
 - Tekrar kafamı kullanmaya başladım!
 Hoşça kal Profesör.
 Nesbitt, ne yaptın sen?
 Ne yaptın?
 Bırak onu!
 Geç şuraya!
 Geç şuraya!
 Yüzlerinizi göreyim!
 İkiniz de yüzünü göreyim!
 Bunun olacağını biliyordun.
 Bu onun hayatını mahvettiğin içindi piç kurusu.
 Hayatını mı?
 Daha yeni salıverdiler!
 - Buraya kutlamayı mı geldiniz?
 - Şimdi ne yapacağım peki?
 - Kariyerim ne olacak?
 - Kariyerinmiş!
 Siktir ya!
 Peki, tamam.
 Birkaç hata yaptım ama bedeli bütün bunlar olmamalıydı!
 İstediğini elde ettin.
 Boktan davan için 2 işbirlikçi kaptın.
 Madalyayı hak ettin!
 Pekâlâ beni dinleyin.
 Beni iyi dinleyin.
 Bunu rapor etmeyeceğim.
 Bu aramızda kalacak.
 Sadece bana bildiklerini anlat Nesbitt!
 - Ne anlatayım?
 - Bizden sakladıklarını.
 Sadece senin bildiklerini.
 Sadece benim bildiklerim mi?
 Sana o gün arabada söylemiştim.
 Haklı mıyım?
 Angela ile konuşmam gerek.
 - Ne oldu?
 - Davayı çözdüm.
 - Hepsini yakaladık.
 - Çağırayım.
 Merhaba Angela.
 Ciddi misin?
 Nesbitt bize bütün isimleri verdi.
 Evet, biliyorum bu  Otur, otur.
 İyi olacaksın.
 Angela, sana yapılan o korkunç şeyi biliyorum.
 Bana bugüne kadar neden anlatmak istemediğini de anlıyorum.
 Nesbitt seni hamile bıraktıklarını söyledi.
 Tarikat için mi bir bebeğin olmasını istediler?
 Angela, saklı hiçbir şey kalmasın.
 Bize her şeyi anlat.
 Ayrıca bize   törende sana kürtaj yaptıklarını da söyledi.
 Lütfen bunu yapmadılar de.
 Fetüsü koyup  Angela.
 - Bu ne demek oluyor?
 - Bu ne mi demek oluyor?
 Her şeyi uydurdum demek oluyor.
 - Neden yalan söylüyorsun?
 - Angela.
 Başından beri bizimle oynuyorsun.
 Sen miydin?
 - Evimi arayan sen miydin?
 - Ben kimseyi aramadım.
 Evimi arıyordun.
 Nesbitt bana aslında ne söyledi biliyor musun?
 Bana ailenden nefret ettiğini söyledi.
 Hepsini bir avuç alkolik ezik olarak gördüğünü   annenin de buna artık dayanamadığı için kendini öldürdüğünü söyledi.
 - Bu yalan.
 - George'a gerçekten içini dökmüştün.
 Ardından da beraber oldunuz değil mi?
 Sana yaşı küçük biriyle asla kaçmayacağını söylediğinde   sen de hayatının anneninki gibi olacağını gördün ve değiştirmeye karar verdin.
 O gün törende neden ağladın?
 Sana babasının ona tecavüz ettiğini söylemiştim.
 Seninle biraz konuşabilir miyim?
 - Ne yapıyorsun?
 - Gel sen, biraz konuşalım.
 Bir daha Tanrı'nın sesini duyduğunda sakın bizi arama.
 Delirdin mi sen?
 Aç şu kapıyı hemen!
 Bay Kenner!
 Ailenden kurtulurken bize duymak istediğimiz şeyleri söyledin.
 Değil mi Angela?
 Ardından çok ileriye gittin ve artık dönüşü yoktu.
 Değil mi?
 Sana kim inanacak Bruce?
 Özellikle mezarlıkta yaptığın şeyi herkese söylediğimde.
 Annemin mezarının önünde.
 Seni çok sevmiş birini kırdın.
 Seni mi kırdım?
 Sence umurumda mı?
 Ben annenden bahsediyordum.
 Kilisemden defol.
 - Haklıydın Papaz efendi.
 - Defol!
 Kötülüğün kendisi gerçekten var.
 Polis'in elinde herkesin yakından bildiği   Şeytana Tapma Töreni davasıyla ilgili hiçbir ipucu yok.
Peki bu şöyle bir soruyu akla getiriyor; kanıt nerede?
Şeytan kanıtın nerede olduğunu biliyor.
Yandaşlarının gizlemesine rehberlik ve yardım eden tek güç o.
 Bizi var olmadığına inandırıyor.
 Ne yaptıklarını gördüm!
 Bebekleri öldürüp bazen de yediler.
Kalan parçaları da yakıp babamın arazisine gömdüler.
Beni öldüreceklerini söylediler.
Ben insanlar gerçeği öğrenebilsin diye konuşmayı tercih ettim.
Bu göründüğünden çok daha büyük bir şey.
Tek umudum insanların büyük bir tehlikenin içinde olduklarını anlaması.
 İnsanların bize inanmaya ihtiyacı var.
 Bize inanın.
 En korkunç kısmı da bu.
 Biz inandık.
 Hey!
 İyi iş başardın.
 Hadi gidelim.
 Angela bunu okumuş olmalı.
 Ya da röportaj verildiği bir programda görmüş olmalı.
 Çok da önemli değil, tamamen zırva zaten.
 Geri kalan herkes de bizim yaşadığımız o panik salgınından nasibini aldı.
 FBI bunun hakkında çoktan soruşturma açtı.
 Ama anlamıyorum.
 Peki ya benim, annemin ve Roy'un görüleri?
 Hepsi uyuyor.
 Bu nasıl mümkün olabilir ki?
 Sen bizim sana inandırdığımızı gördün biz de senin gördüğüne inandık.
 Bir döngü içinde dönüp durduk.
 İşkenceler, fotoğraflar, adaklar.
 Bunların hepsini biz uydurduk.
 Savcılıkla konuştum.
 Şimdi beni iyi dinle.
 Kimse bu karmaşa için suçu üstlenmek istemiyor.
 Senin çocuk tacizini itiraf etmeni istiyorlar   ama itiraf edemezsin çünkü ellerinde bir dava yok.
 Şu an endişelenmesi gereken tek kişi Angela.
 Hayır.
 Angela'yı rahat bırak.
 Lütfen onu rahat bırak.
 En başta söylediğin gibi, o Şeytan benim.
 Hatırlıyor musun?
 Bunca yıl içtim, kendimi mahvettim   aileme bakmadım ta ki Emily  John.
 Kendini cezalandırmaya son vermelisin.
 Emily pes etti.
 Karım pes etti.
 Ama Angela hiç şikayet etmedi.
 Hiçbir zaman bir şey söylemedi.
 Şu anki bütün bu nefret   benim hatam.
 - Onu buna sürükleyen benim.
 - Seni yüzüstü bırakan da benim.
 Görmüyor musun?
 En başından beri olan biteni göremedim.
 Düşündüm ki bu davada   her şeyi bilen tek kişi  Çok aptaldım John.
 Lütfen, en azından seni buradan çıkarmaya yardım edeyim.
 - Bana gerçekten yardım etmek istiyor musun?
 - Evet.
 O hâlde savcıya suçumu kabul ettiğimi söyle.
 Olmaz John.
 En az 5 sene yersin.
 Angela'yı rahat bıraktığın sürece umurumda değil, çok da önemli değil.
 Sakın onun peşine düşme.
 Bunu onu korumak için yaptığımı anlayacaktır.
 Bu şekilde de belki  Belki bir gün benden daha az nefret eder.
 Tek istediğim de bu, anlıyor musun?
 PANİK DALGASI DURULUP SONA ERENE KADAR BENZER DAVALAR OLDU.
 ŞEYTANA TAPMA AYİNİ YAPAN TARİKATLARA DAİR HİÇBİR KANIT HİÇ BULUNMADI GÜNÜMÜZDE GERİYE DÖNÜK TERAPİLER SAHTE ANILAR ÜRETTİĞİ İÇİN GÖZDEN DÜŞMÜŞTÜR.



Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar