Çizgi Ötesi (1990) Flatliners
| |
115 dk
Yönetmen:Joel Schumacher
Senaryo:Peter Filardi
Ülke:ABD
Tür:Dram, Korku, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:01 Şubat 1991 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:James Newton Howard
Oyuncular: Kiefer Sutherland,Julia Roberts,Kevin Bacon,William
Baldwin
Özet
Bir grup genç doktor adayı, hasta yatağında ölüp de sonradan
yeniden hayata dönen hastalardan esinlenerek, aralarında bir deneyler dizisine
başlarlar. Kendilerini öldürterek ve bir dakikayla dört dakika arasında
"öte tarafta" kaldıktan sonra, arkadaşlarının yardımıyla yeniden geri
dönerek ölüm esnasındaki izlenimleri ve deneyimleri edinmek ve dünyaya
aktarmak! Bu deneyler gitgide hızlanarak, yalnızca bir "zamansal
yarış"a dönüşmekle kalmayacaktır. Onulmaz pişmanlıkların konusu olan kişiler
de kahramanlarımızın hayata dönüşüyle birlikte yeniden hayat bulacaklardır...
Altyazı
Bugün ölmek için güzel bir gün.
- Ne oluyor?
- Eroin.
Yardım getir.
Eroinmanlar tüm
vaktimizi alıyor.
- Teşhis ne?
- Kan hastalığı.
Vajinal kanama.
Yanlış bir kürtaj
sanırım.
- Onun karnını
yarmalıyız.
- Ameliyathaneler
dolu.
- Bekleyemeyiz.
Açacağım.
- Yapamazsın!
Söylediğimi yap!
Çıkar onu buradan.
Bu işte 15 yıldır
çalışıyorum ve sen beni işimden edeceksin.
İşte oluyor.
Forseps!
Nerede?
Kıskaç!
Başardın.
Pekala, başardım.
Dave, çık buradan.
Şimdi!
Labraccio!
Sen ne yapıyorsun?
Randall Steckle, "Cerrahın
Günlüğü. " Hayır.
Randall Steckle, "Cerrah
Adayının Günlüğü.”
Randall Steckle, "Cerrahın
" "Sahte Cerrah.”
Hayır, gösterişçi.
Randall Steckle,
"Yaratılış?
" "Genç Cerrahın Yaratılışı.”
Mükemmel!
Günaydın.
İyi iş.
Devam edin.
Ansızın, komada
olmama rağmen kendimi gördüm.
Sanki, yukardan,
kendime bakar gibi.
Ralph, kocam,
ağlıyordu.
Doktor öldüğümü
söylüyordu.
Kendimi gördüm yatakta
ve her şeyi.
Koridora doğru uçmaya
başladım.
Sonra o tünelin içine
o ışığa doğru.
Hayatımda gördüğüm en
güzel ışıktı.
Bir ses işittim.
Şu ana kadar duyduğum
en güzel sesti.
Diyordu ki: "Bebeğini
alacağım.”
"Ama sen geri
gidiyorsun" Ve uyandım orada Ralph
ve doktor vardı.
Yasal olarak 4 buçuk dakika ölüydüm.
Ama ne tünel gördüm ne
de ışık gördüm.
Gördüm ve çok güzeldi!
- Bahçedeydim - O tünel ve ışık Sonra o rehber ve araba ve müzik.
Terry, sanırım sana
ilaç vermeseler iyi olacak.
Sağ ol.
- Ne var ne yok?
- Günaydın.
Problemli bir durum
var.
Biraz dikkatli
olmalısın.
Neden hastalara
sürekli ölüm hakkında soruyorsun?
Derse geç kalacağım.
Sağ ol, Edna.
Arteritte çürüme.
Daha çok esnek,
iltihaplı bir doku bu.
Şimdi ayağın kavisli kemeri
altındayız.
Ayak tarakları Mükemmel, Dr. Steckle.
Bu gece tüm
yeteneklerinle gel.
Nelson, bu gece
hakkında.
Ahlaki değerlerimi
azaltmam gerekiyor.
Dünyada yeterli
gaddarlık var, senin özel dehşetlerin olmadan da.
Korktuğumuz ihmal
bizim.
Gerçek ve bilgi ne
zamandır kötü oldu?
Özellikle bir bilim
adamına.
Ve senin gibi bir
dahiye.
Nasıl gidiyor, Mannus?
- İyidir.
Sana sormak
istiyordum, çıktığın biri var mı?
- Belirle.
- Kostodiyaframatik
oyuk.
Konuşursam zararı
olur mu?
Bazen açılmak iyidir.
Şu yaşlı Lenny gibi,
o açıktır.
- Belirle.
- Mide girişi.
Seninle ilgili
dedikoduları ve lakapları duydum, Rachel.
Eminim, çok sıcak bir
kızsın.
Hiç de sıkıcı
değilsindir.
- Belirle.
- Beyin hücrelerin.
Evime gelmek ister
misin?
Dr. Hurley, Dr. Mannus'la konuşmalıyım.
- Buna hayır demiştim.
- Steckle ve Hurley
geldi.
Okuldaki en yüksek mezuniyet
notlarına sahipler.
Enjeksiyonları
yapmanız için size ihtiyacım var.
Kendini öldürmeni izlemekle
ilgilenmiyorum.
Bence ilgileniyorsun.
Günaydın, sınıf.
Bugünkü sınav
dereceli.
Üç A notu verilecek, beş
B ve 10 da C.
Kalan 4 kişi D ve F
alacak.
Hayattaki gibi,
benimle veya kendinizle ya da sınavla değil, - birbirinizle yarışıyorsunuz.
Kendilerine isim
yapmaya çalışan bir yığın insan var dışarıda.
Yeteneği olanların
cesareti olmaması büyük bir ayıp.
- Pekala, geleceğiz.
- Kendi adına konuş,
Joseph.
Tabii ki dramatik
olacak,Nelson.
Bayılırsın ya da
kusarsın.
Ama ne yani?
Bence sen korkuyorsun.
Sen aletleri getir
sadece.
Ben de şeylerimi.
Labraccio hakkında ne
duydun?
Dave, 4 aylık
uzaklaştırma.
Bursunu etkilemez.
Unut gitsin, ben
yokum.
Sen hepsinin en
iyisisin.
Gitmene izin
vermezler.
Ayrıca, sen
hatalıydın.
- Hayır!
Ölüyordu o.
Onun hayatını
kurtardım.
Sen ne yapardın o
durumda?
Sigorta antlaşmasını
korumak için seni göstermek zorundaydılar.
Gelecek dönem seni
yine alacaklar.
Önemli değil.
Yine aynı şeyi
yapardım.
Biliyorum yaparsın.
O yüzden sana
ihtiyacım var.
Öldürmek istediğim
birkaç kişi var, ama sen aralarında yoksun.
Ölmek istemiyorum.
Yanıtlarla dönmek
istiyorum, ölüme ve yaşama.
Oraya diğerleri ile
gidebilirim ama sana ihtiyacım var.
Beni geri getirmen
için.
Lütfen.
Üzgünüm dostum ama
yapamam.
Çek git, Dave.
Git bir dağa tırman.
Seni artık anlayamıyorum.
Kariyerini bir
yabancı için yakıyorsun.
Şimdi de arkadaşına sırtını
dönüyorsun.
Bak gerçekten bugün
olanlardan dolayı üzgünüm.
- Sensiz geriye
dönemem.
- O zaman sen de
yapma.
Dave Ya olursa?
Gömülmek istemiyorum cumartesi
günü.
Cumartesi günü
gömülmek 150 dolar daha pahalı.
Bayan Amsler, iyiye
gidiyorsunuz.
Bip sesinden sonra
mesaj bırakın.
Biliyorum evdesin.
- Geç kalma.
Kamerayı getir.
- Ne kamerası?
- İyi ki bir uzman
çağırdı.
- Ders verme, tamam
mı?
Nişanlısın.
Büyü artık.
Monogamiye geçmeden
önce birkaç son macerayı kaydedeceğim.
Farketmedim.
Senin sadece seks
peşinde olduğunu sanmıştım.
Ne yapıyoruz burada
biz be?
Bu tıbbiyeye veda
demek.
10 dolar koyarım, o
altına işeyecek ve buradan gideceğiz.
Şu ışıkları söndürelim.
Yoksa güvenlik basar
burayı.
Ocağın üstünde
yapalım.
Ben kaynatmaya
başladım.
- Bunu gerçekten
yapacak mısın?
- Bu sadece bir şaka.
Beni yatırın ve
nitro, sodyum pentathol ve battaniye verin.
Soğutulmuş D5W var.
Derecem 86 F olunca, 200
jul verin bana.
Şok kalbimi
durduracak.
Sonra maskeyi çıkarın.
- Rachel gelecek
demiştin.
- Steckle, kapıyı
kapa.
Enjeksiyonu yap sen.
Kalp çizgisi düz
olunca, beyin ölür.
Keşfedeceğim.
30 saniye verin bana.
Battaniyeyi ısıtın ve
beni 93 F derece yapın.
1 cc adrenalin verin,
ve Joe, kalbi çalıştırın.
- Beni hayata
döndürün.
- Beyinde zararla.
Bir lahana bebeğe
Çok benzeyerek.
86 F vücut derecesi
ile bir şey olmaz.
Dr. Mannus, enjeksiyonları yapar mısın?
Bir dakika.
Açıkça, bunu neden
yapıyorsunuz?
Ölümün ötesinde
bir şey var mı görmek için.
Felsefe başarısız.
Din başarısız.
Şimdi fizikte sıra.
İnsanlığın bilmeye
hakkı var.
İnsanlık için mi
yapıyorsun?
Şu mektup sizi sorumluluktan
kurtarır.
İnsanlık için değil
bu.
Televizyona çıkmak
istiyorsun - - talk şov' la reklamlar arasında gözükeceksin.”
Bu gece, bir tıp öğrencisi, ölümü tattı ve geri döndü.”
Şöhret kaçınılmaz.
- Bu yanlış bir neden.
Dr. Hurley, elektrotlar.
Sen istemez misin
televizyonu?
Rachel, biraz nitro
denesene?
En azından biraz
eğlenirim.
Dr. Hurley, battaniye.
Hepimiz uzmanız.
Eminim her şey iyi
gidecek.
Evin bana kalabilir
mi?
- Bir şakaydı!
- Bir dakika.
Geç kalma.
Çekmeye başla.
Deneyin tam bir
kopyası olacak sende.
Bana söz ver, başaracağına
dair.
Ufak bir veda öpücüğü.
Yakında görüşürüz.
- 96 derece.
- Bu mektubun hiç
anlamı yok.
Bırak uyusun.
Islak bir rüya görecek,
cennetteyim sanacak.
- Niye buradayım
biliyorum.
- Hislerimi
belirttim, hoşçakal.
Geleceğini riske mi
sokmak istiyorsun, Nelson'un ünü için?
Birisi geliyor!
Öldü mü?
- Uyuyor sadece.
Şunlara akıllıca bir
şeyler söyle.
Yapacağım.
Kaybedecek şeyim yok.
- Sadece onun yaşamı!
- Onu geri
getirebilirim.
- Kalbini 1 dk.
durdur sadece.
- Yapamazdım sanma.
Hayır!
Anlaşıldı.
- Ne yapıyorsun?
Yürek sıkışması.
- Öldürüyorsun onu.
- Başarısız oldun
kesin.
- Sussana.
Tıp fakültesine
dostlarımı öldürmek için gelmedim ben!
Düz çizgi.
Küçülüyorlar.
Ölüyor.
Beyin Ölümü.
Şimdi gerçek.
Filme çekmeye başla.
O öldü, yetmez mi bu?
Bırak onu getirmeyi
deneyim.
- Sen kapıya bak.
- Bir ölü ile bir
odadayız.
- Bir dakika daha.
- Filme çek!
- 30 saniye daha.
- Okey, ısıtalım onu.
- 20 saniye.
89 derece, 90 - Sodyum bikarbonat hazır.
Şok vereceğim.
Grafiği izle.
Vücut ısısı 93.
- Haydi başlıyoruz.
Nasıl gidiyor?
- Hiçbir şey yok.
300'e çıkar.
CPR yap.
Sodyum bikarbonat
verin.
Tanrım!
İlerleme yok!
- 98 derece.
- Şok ver.
350.
Bir şey yok.
Başardım!
- Steckle, yardım et.
- Biraz daha eppy.
Ver.
REM elde ettik.
- Nelson, işitiyor
musun?
- Hoş geldin, dostum.
- Manyak herif
başardı!
- Tanrı aşkına!
Steckle, hasta yatağı
için iyi bir davranış.
İyi doktor olacaksın.
Uğraşma benimle.
Belirli bir duygu
anımsıyor musun?
Sıcak, soğuk, buna
benzer bir şey?
- Emin olmak zor.
- Tünelde ışık gördün
mü?
Hayır ama orada bir
şey vardı.
Rahatlatıcı.
Bunun büyüklüğünü
biliyor musun?
Biraz hava alabilir.
Bize içecek bir
şeyler getirin.
- Hayatımı
kurtardığın için sağ ol.
- Çok eğlenceliydi.
Nasıl hissediyorsun,
uyanık?
İyi akort edilmiş
gibiyim.
Trafiği işitiyor
musun göl kıyısındaki?
Şunun altından ses
geliyor.
Sokak lambaları.
Daha kısık ama.
Bir çeşit sürtünme sesi işitiyorum.
- Ve ses yükseliyor.
- Hayır.
Sadece işitmiyor,
hissediyorum da.
Evet tahminlerin
bayağı iyi.
Televizyonda başarılı
olacaksın.
- Bundan daha büyük,
David.
- Eminim icabına
bakarsın.
- Bunlara
inanmıyorsun.
- Boşver.
Ben inançsızım.
Birkaç dakika boş
musun?
Durumu nasıl?
- Ölümden döndüğünü düşünüyor.
- Yaptığımız buydu, değil
mi?
- Tek yaptığımız
şanslı olmaktı.
- Ben de deneyeceğim.
- Evet, ben de ünlü
olmak isterim.
- Ünlü olmak meselesi
değil.
- Senin anıtını
dikecekler.
- Bir de yazı.”
Huzur İçinde Yatsın.”
- İkinci ben olacağım.
1 dakika 20 saniye gitmek
istiyorum.
1 dk. 30 sn.
Hayatınızı ortaya
atacak kadar mı rekabetçisiniz?
1 d. 30 sn.
Tamam o zaman.
Ün ve zafer için
büyük bir bedel sayılmaz.
Kahraman olmak için
öl ama ünlü olmak için değil.
Şampiyon?
- Birisi onunla
kalmalı.
- Ben kalırım.
İyi misin?
Eve gitmek istiyorum.
İyi misin?
Terliyordun.
Kan basıncın
yükselecek - - ayrıca kalp damarların sıkışacak.
- Tanrım, güzelsin.
- Biraz dinlen.
Bahse girerim 24 saat
önce, geceyi burada geçireceğini düşünmedin.
Dün gece şanslıydın,
Nelson.
Daha fazla zorlama.
NIŞAN PARTİSİ
Siz ikinize birlikte her şeyin en iyisini diliyorum.
Merhaba, Anne Coldren
ile konuşabilir miyim?
Anne?
Merhaba, seni
düşünüyordum.
Nasılsın?
Okul tatilini iple
çekiyorum.
Sana yakın bir okula
gelmeli ya da hızlı araba almalıyım.
- Geçen yaz
evlenmeliydik.
- Annem henüz hazır
değildi.
Biliyorsun, sen en
iyisin.
Eğer bir şey olursa - Joe, ne oluyor?
- Bilmiyorum.
Sadece yorgunum.
Saçmalıyorum.
Gitmeliyim.
- Joe, korkutuyorsun
beni.
- Tamam, bir şey yok.
Seni seviyorum.
Hoşçakal.
- Hiçbir şey.
- CPR'ı başlat.
- CPR ve adrenalin,
sonuç yok!
- Ne oluyor?
Haydi, Joe!
- Nelson, ben
deneyeyim.
- Zamanımız azalıyor!
- Bırak ben deneyeyim.
- Elimden geleni
yapıyorum!
- Nelson, geri çekil.
- Haydi, Joe!
Oldu.
Oksijen.
Oksijen hazır.
CPR başarılı.
Hurley yaşıyor.
Tamam, Joe.
- Çok iyiydi.
- İşte oldu.”
Çok iyiyi" tanımla.
Bilmem.
Geçmişi ya da geleceği
düşünmek değil bu.
- Açıklaması zor.
- Evet, böyle ölmek
tuhaf.
Nelson' haklı,
kesinlikle ölüm ötesinde hareket var.
- Kesinlikle.
- Deneyim çok
değişikti.
Oldukça erotikti.
- Ölü ama aklı yatakta.
Erotikle neyi
kastettin?
Şehvetle ilgili
olduğunu düşünmenizi istemem.
Hayır, ben de
zaten öyle düşünmemiştim.
Dostçaydı.
Bana yön veren, kadınsı
ama belirsizdi.
Bizim kuşağın
zaferi olur bu.
Son büyük hedef.
Önce deniz vardı,
sonra Amerika, Batı, sonra Ay hippiler,
uyuşturucu, iç yolculuk Eski First
Lady'miz ve uzay yolculuğu - Ama bu
bizim!
- Diskomuz vardı.
- Genç iş adamlarını
unut.
- Dikkatli konuş.
- Bir şey buldum.
Hatırlasana?
- Bu gece ölümden
geri geldim.
Beni şaşırtmaz bu.
Dün gece Elvis
buradaydı.
Hazır olduğunda öde,
okey?
Geri dönmek zor muydu?
- Pek sayılmaz.
Başka şey hatırlıyor
musun?
Bence sizler
palavrasınız.
- Bunlara inanmıyorum.
- Ben de inanmazdım orada olmasaydım.
Öyleyse ne, Dave?
- İnançsız insan bir
şey kaybetmez.
- Sıra bende.
Kimse denemeyecek.
Olmayan yerde cevaplar
arıyorsunuz.
Görmek istediğini
gördün sen.
Bırak artık.
Çok tehlikeli.
Artık geri dönemeyiz.
Daha ileri gidiyorum.
1:50.
İki dakika Karar verdim.
İki dakika.
- 2:10.
- 2:20.
Sanırım kazananı
bulduk.
Memnun musun, Nelson?
Joe Deneyimin ile ilgili olumsuz bir şey var
mıydı?
Hayır yoktu.
Güzel.
Dur.
Senin şövalyelik
fikrin miydi?
- Bana kanıtlamaya mı
çalıştın?
- Her şey seninle
ilgili değil.
Kimse zayıf düşmemi
istemez.
Beni koruman gereksiz.
Ne istiyorsun, Mannus?
Sence ne istiyorum?
Birisi senin gibi
zeki, kararlı ve güzel olursa, - - bu geri kalanımızı sinirli yapar.
- Neden fikrini
değiştirdin?
- Şüpheci olan benim.
Orada bir şey
olmadığına karar verirsem devam etmek
gereksiz.
Ölüm deneyimlerindeki
benzerlikleri nasıl açıklıyorsun?
Farklı kültürlerden
insanlar aynı şeyleri aynı şekilde görüyor.
Belki de ölüm anında
beynin salgıladığı bir hormon vardır.
Yaklaşıyorsun.
Diyelim ki gittin ve ve
orada bir şey var?
- O zaman kendini de
öldürebilirsin.
- Kendimi
öldürmeyeceğim.
Bunu duyduğuma
sevindim, Mannus.
Seni özleyebilirim.
Ölüme bu takıntı
niye?
- Sadece bir ilgi.
Kişisel ilgi.
İyi geceler.
- Seni eve
götürebilir miyim?
- Hayır, sağ ol.
Parayı almadım.
Tost makinem var, ama
benimle aşk yapman için çok alet gerek.
Öyle mi, Nelson?
Sonuçta hepimiz, ne
yaptığımızı biliyoruz.
Şampiyon?
Buraya gel, şampiyon.
Buraya gel, evlat.
Burada ne yapıyorsun,
evlat?
İyi misin?
İyi misin?
Kayıp mı oldun?
Cadılar bayramının
sabahı.
Çürümüş kabaklar,
yanmış yapraklar- - siyah kediler de, fareler gibi çiftleşiyor.
Sanki hiç korkmamış
gibiydik.
Sanki zaten ölmüşüz
gibi, ve ölmekle bir şey kaybetmemiş gibi.
Çünkü iyi bir hayat
yaşadık, ve hayatı çok sevdik, - kendimizi ölümsüz sandık.
Bilime olan
ihtirasımız ile her şeyin üstesinden geliriz sandık.
Ya da belki kafayı
yemiştik.
Hey, ben Joe Hurley.
Sen Terry'sin, değil
mi?
Ölüme benzer bir
deneyimin oldu.
Konuşmak istemiyorum
bunu.
Bekle biraz.
Benim de böyle bir
deneyimim oldu.
Birisiyle
konuşmalıyım.
Bu şey hayatımı
değiştirdi.
- Önce, bana
inanmadılar.
- Onlar ne biliyorlar
ki?
Derse gitmek
zorundaysan şimdi belki bir gece
konuşabiliriz bunu?
O gün tüm bildiğim bir
şeyin olacağıydı.
Önsezilerim güçlüdür.
Bir keresinde, halam Bunu bana neden yaptın, Joe?
Hayır!
Bizle oyna ya da
şeker ver.
Cadılar bayramı.
Dolunay var.
Fazla ileri gitmiyor
muyuz?
Üzgünüm geç kaldım.
Büyük adamlarla
karşılaştım.
- İzin ver de bakayım.
- İyiyim ben.
- Nerelerdeydin?
- İyi hissetmiyorum.
Kendine bak.
Sadece kameranı düşün.
Şıksın.
- Hazır mısın?
- Hazırım.
Kim olman gerekiyor?
Budala?
- 2:20, unutma.
- Acele et ve geri
dön.
Bize kahvaltı
ısmarlarsın.
İpin ucunu bırakma.
Haydi bakalım.
Görüşürüz.
20 cc sodyum pentatol.
- 86 derece.
- 200 jul verildi.
Tamam.
Düz çizgi.
Havada ne
hissediyorsunuz?
Umut mu, yoksa ölüm
korkusu mu?
Sussana, Steckle.
- Hayır, asıl sen sus!
Ya geri dönemezse?
Onu özler misin,
Rachel?
Bir dakika.
- 90 derece.
- Beş saniye daha
bekleyelim.
- On olsa ya?
Zamanımız var.
- Ciddi misin?
Joey, sana güvendim.
- Yerlerinize.
Joe, kıpırda.
- Haydi oyun
oynamıyoruz.
Kim oynuyor?
- Ne oluyor burada?
- 92 derece.
Joe, al onu!
Haydi.
2:15, 2:16, 2:17,
2:18 2:20.
Ver.
Beni işim bu.
300 jul.
Verildi.
Tamam.
Nefes verin!
- 1,000, 2,000 Şimdi ne var?
- Bırak, Nelson!
- 5,000.
Nefes.
- 300 jul.
Tamam.
Haydi, Dave.
- Oldu!
- Olmadı daha!
- Lidocaine dene.
- Henüz değil.
- Haydi, Dave.
- 360'a yükselt.
Tamam.
- Lidocaine dene.
- Üç dakika daha.
CPR başlasın.
Joe, filme çek.
Geri getireceğim onu.
Bana yalan söyledin
Joe.
- Kaybettik.
- 1 mg eppy verelim.
Yakındı bu.
Fazla yakındı.
- Haydi bakalım.
- Ne dedin sen?
Siyu Yerlilerinin
savaş narası.
Anlamı da "Bugün ölmek için güzel bir gün.”
Öyle miydi, Dave?
Öldüm mü bilmiyorum.
Bir şeyler hissettim
herhalde.
Bir rüya ya da hafızamın diplerinde kalmış bir şeyler.
Beyinsel olarak
ölüydün.
Vücudumdan bir
elektrik akımı geçiyordu Grafikte
gözükürdü.
Ölüydün sen.
Ne oldu peki?
Söze dökmek zor.
Paranoyak olmak
gibiydi ama korku olmadan.
İzleniyormuş gibi.
Sizler üstümdeydiniz
sanki.
Kim izleyebilir?
- Ölüler mi.
Şüpheci bir şey
hissetti.
Ben tekrar gidiyorum.
- Olmaz!
iki kere elendim ben.
- Dört dakika.
- Labraccio 3:50
gitmişti.
- Bir hataydı o.
- 4 dakikadan altı
anlamsız.
- Kimse 4 dakika
gitmeyecek!
- 4:25.
- 5 dakika.
- Ya ben de denerim
ya da çıkarım.
- Onsuz zor olur
işimiz.
- Ama bensiz - Veya bensiz.
Sonunda isyan çıktı.
Fikrinize güvendim
ben.
Hayatımızın şansıydı
bu.
- Unut biraz, Nelson.
- Öngörüm
hiçbirinizde yoktu!
Rachel, sen mi
istiyorsun?
Evet, ama bu benim
fikrimdi!
Siz turistsiniz!
3:30 ya da 3:40
gidebilirdim.
Hala da yaparım.
Ama 4:25 delice.
5 dakika sınırını zorluyoruz.
Tehlikeli bu.
Bok herif.
Beni sevdiğini
söyledin, Joe.
- Seni seviyorum, Joe.
- Dostum?
İskelet, beni
dinliyor musun?
Kaldığın için sağ ol.
Erken kalktım.
İyi görünüyorsun.
Görüşürüz.
- Bu gece ile ilgili - Bu konu hakkında konuşma.
Neden yapıyorsun bunu?
Bana yakın olan insanları
kaybettim.
İyi bir yere
gittiklerinden emin olmalıyım.
Önemsiz mi bu?
Gerçeği söylemek
gerekirse, bu duyduğum en güzel neden.
Bir şey var dün gece sana
söylemediğim.
Şunu hissettim ki eğer
daha ileri gidersem orada bir şey var
beni koruyan.
İyi bir şey.
- O zaman denemen
gereksiz.
- İnançsız şimdi
inanıyor mu?
Söylemek istediğim bunu
yapmanı istemiyorum.
Düşünsene tüm
konuşacağımız şeyleri beni geri
getirince.
Ölüyorum.
Bana yalan söyleme.
Bayan Amsler, iyi
savaştınız.
- Bazen işi oluruna
bırakırız.
- Ses de böyle
söylüyordu.
- Hangi ses?
- "Elinden
geleni yaptın mı?
" diyordu.”
Herkese söyledin mi onları sevdiğini" Evet yaptım
bunları.
Dost seslerdi onlar.
Sana bilmen
gerekenleri söylüyorlar.
- Ne?
- Gideceğin bir yer
olduğunu.
- İnanıyor musun buna?
- Evet.
Evet öyle.
Hey, emici!
Birini buldun mu?
Ben buldum.
Senin yüzün ve benim
kıçım.
- Nefesin ve bir öküz
osuruğu.
- Seni tanıyor muyum?
Sen bir şey
bilmiyorsun!
Kıç yalayan, uzun
alet, iyi emen, - yumuşak dirsek, - - muz nefesi, bokböceği, böcek boku, bok
surat - - kıç öpen, kızarmış burun, maço, sönmüş alet!
Ne oluyor?
Ağlayacak mısın?
Ağla bebek Davie.
Bok surat, fare boku,
onun bunun çocuğu.
Nasıl oldu bu?
- Hokey oynuyordum.
- Dün gece - Önemli değil.
- Şov yok Labraccio.
- Bu gerçek o değil
sanki.
- Beni durdurmaya
çalışma şekli.
- Devam etmek iyi
fikir değil.
- David'e ihtiyacımız
yok.
- Bunu yapabilirsin?
- Bana güvenebilir
misin?
- Hayır ama yine de
yapalım.
Nitro tamam.
Yakında görüşürüz.
Ne kadar zaman oldu?
Geri getiriyoruz onu.
- Yeteri kadar uzun
kalmadı.
- Sadece çalış, Joe.
Bunun için öpücük
bekleme.
EVE HOŞGELDİN BABA Dördüncü
deneyi kesiyorsunuz.
Niçin?
Doktor Ölüm’e sorsana
bunu?
- Ne oluyor?
- Rachel'i erken
döndürüyoruz.
- Durdur.
Rachel'i düşün.
- Joe haklı.
91 derece.
Hazır olun.
Rachel, oraya girme.
Sana bunu yapma dedim.
Denny!
Senin hatan!
- Bir şey yok.
- 300'e çıkar.
Haydi, Rachel.
300 jul.
Tamam!
- Oluyor!
- Hala gelmedi geri.
- Oluyor, getireceğiz.
- 360'a çıkar.
- Bana ne yaptın?
- Belki kısa devre.
- Joe, bateriyi şarj
ettin mi?
- Kahrolsun!
CPR başlasın.
Yakala onu, Steckle.
Nabız yok.
- Olmuyor.
Joe, sen al.
- 4 dakika oldu
gideli.
Tek bir çaremiz kaldı.
Onu uygulayacağız.
Yapma bunu, onu
kızartacaksın.
Nelson!
Lütfen, yapma!
Geri getirecek misin?
Haydi, Mannus.
Lidocaine tamam.
Haydi dön bize.
Haydi.
Bekle!
Bir şey duydum.
Oksijen!
Geri geliyor.
- Bizi neden
durdurdun?
- Bugün bana bir şey
oldu.
Bir kız vardı Winnie Hicks.
Okula beraber
gitmiştik.
Onunla alay ederdik.
Trende, bana
seslenmeye başladı.
Tam da önümde!
- Hala 10 yaşındaydı.
- Belki uyudun.
- Hayır, rüya değildi.
- Ben de tuhaf şeyler
gördüm.
- Beyin sarsıntısı
sandım.
- Senin durumunda
öyle olmalı.
Kapa şunu, Steckle, bu
kişisel bir şey.
Gizlice videoya
aldığım kadınların görüntüleri peşime düşmüştü.
Hepsi de Joe Hurley
Video Klubü üyesiydi.
Sen ne diyorsun,
Nelson?
Seni kim ziyaret etti?
Adı Billy Mahoney.
Okulda bulduğumuz bir
oğlandı.
- Önemli bir şey
değil.
- Sonra yüzüne ne
oldu?
Küçük oğlanı
götürdüler.
- Dur bir dakika.
Dave'in utancını
anlayabilirim, geçmişini anımsayan sapığı da.
Ama sen diyorsun ki
oğlan sana dokunuyor gerçekten.
İmkansız bu!
- Bu fazla acayip.
- Acayip?
Biz ölümü tattık.
Şimdi bir şekilde
günahlarımız fiziksel olarak geri dönüyor.
- Bunu ne zaman
anladın?
- Joe gittikten sonra.
- Ama hiç söz etmedin!
- Tanrım!
Bilim adamıyız biz.
Bulgularını saklaman
iş ahlakına uygun değil.
Rachel Mannus yaşama
ve ölüme ait bilgi verebilir bize.
5 dakikaydı onun gidişi!
Eğer o kadınlar
tuvaletinden cevaplarla çıkarsa, - tüm dünya ona tapacaktır.
- Senin yaptığın gibi.
- Bize söylemeliydin,
Nelson.
- O zaman yapmazdınız.
- En azından seçme
hakkımız olurdu.
Berbat olduk.
- Rachel, iyi misin?
- İyiyim.
İyiyim dedim.
Beni mi
izleyeceksiniz?
Haydi, Billy Mahoney.
En iyisini yap.
Sizi uyarıyorum.
Geçmişimiz intikam
mı alıyor?
Nasıl olduğuna emin
değilim.
Ama bir şey görürsen,
bana anlatmalısın.
Doktora
söyleyebilirsin.
- Odada olacağım.
- İncittiğimiz insanlar
mı?
Bu gece bir şey oldu
mu?
Hayır.
Biraz dinlenmelisin.
Durumu nasıl?
- Sanırım bir şeyler gizliyor.
- Nelson o oğlana ne
yaptı?
- Bilmiyorum!
- Birbirimizi
haberdar etmeliyiz.
- Evet, üzgünüm.
Neden gitmiyorsunuz?
Onunla kalacağım.
Üzgünüm.
Seni yakalayacağız,
Billy Mahoney!
Hayır!
Dur, Nelson!
Nasılsın?
- Geç kaldım.
Görüşürüz.
- Bekle.
Nereye gidiyorsun?
- Onu durdurmalıyım.
Günaydın, Rachel.
Hayır hayır Onun
sözleri yanlıştı.
Orada güzel şeyler
yok.
- Onları kaybetmek işimizin
parçası.
- Ama hatalıydım.
Günün güzel geçiyora
benziyor.
- Beni hatırlamıyor
musun, Joe?
- Evet, tabii ki.
- Sen model misin?
Olabilirsin.
- Bak, gitmeliyim.
Sana uğramadım.
Seni dışarı
çıkarıyorum.
Bir içki
ısmarlayabilir miyim?
- Seni hafta sonu
ararım.
- Tamam, numaram
rehberde var.
- Hey, güzel.
- Kimsin sen?
Ne yapıyorsun?
Çılgın kız.
Seni tanıyor muyum?
İster miydin?
Bir şey yapmak
zorunda değiliz.
Sadece yan yana
yatabiliriz.
Birbirimize
sarılabiliriz.
Seni ararım.
Söz.
Bu oyundan bıktım.
Ne zaman istersen
bırakırız.
Sadece ilişkimizi iyileştirir
bu.
Daha önce
hissetmemiştim böyle.
Tabii ki sana saygı
duyuyorum.
- Ne zaman istersen
ara.
- Beni sevdiğini
göster bana.
Sen gerçek değilsin!
Anne, sen misin?
- Gerçekten sen misin?
- Telefonda çok
üzgündün.
Sıkıntılıydım.
Otobüse bindim.
Ne güzel bir sürpriz.
- Ne zamandır
buradasın?
- Senin bantları
görecek kadar.
Ulu Tanrım!
Bu kadınlarla
yattığın için mi seni terk edeceğimi sanıyorsun.
Benim için anlamı
yok onların.
Keşke anlamı
olsaydı senin için.
Eğer birine bile
önem verseydin, - bunun için mücadele ederdim.
Ama bu kızları
filme çekmek Bu kadar az saygı duymak O kadınlar sana güvendi.
Sen güven nedir
bilmezsin.
- Düşündüğün gibi
değil.
- Düşündüğüm gibi.
Merhaba, Bayan Earl R.
Hicks mi?
Winnie adlı bir
kızınız var mı 26 yaşlarında?
Var mı?
Ben David Labraccio.
Winnie ile aynı
okuldaydım.
Evet, ailem hala
orada yaşıyor.
Onunla görüşmek
istiyordum acaba Okey.
Adresi var mı sizde?
Güzel.
Sağ olun.
Hoşçakalın.
- Tanrım!
- Oldukça kötü
gözüküyor?
Bir bakmamı ister
misin?
Hayır.
Rachel nasıl?
O banyodan yaşam ve
ölümle ilgili cevaplarla çıkmadı.
Nereye gidiyorsun?
Gidebilir miyim?
İki saatlik yol.
Yalnız olmak
istemiyorum.
Sol böbreği alacaksın
ve bağırsağı tetkik edeceksin.
Yukarı çıkan kolonu
ayır çapraz kolondan.
Kalın bağırsağa doğru
ilerle sonra apandisti bul.
- Nereye gidiyorsun?
- İyi misin?
İnsanlar bana iyi
miyim diye sormayı bırakırsa iyi olacağım.
- Krize mi girmeye
başladı o?
- Ben de zıvanadan
çıktım.
Fakülteden kovulmamız
Anne'i geri getirmez.
Mannus!
Ben hallederim.
İşe dönelim ya da
sonuçlara katlanalım.
Boşver gitsin.
- Bu olmalı.
- Winnie kendine iyi
baktı.
- Seni hatırlamaz
bile.
- Denemeye değer.
- Geliyor musun?
- Hayır.
Dinle, eğer bir şey
olursa Bana ihtiyacın olursa zili çal
yeter.
Zırr, zırr, zırr.
Dave, mektup yazmalıydın.
Evde kimse var mı?
- Merhaba, annen evde
mi?
- Geliyorum.
Eve gir canım.
- Yardım edebilir
miyim?
- Sanırım edersiniz.
Winnie Hicks'misin?
Claremont'tan?
Ben David Labraccio.
Okula birlikte
gitmiştik.
O zaman daha küçüktüm.
Şehirden şimdi geldim.
Arabam şurada.
Merhaba, ben iyiyim.
O da.
İkimiz de biraz
deliyiz.
Girebilir miyim,
Lütfen?
Bunu sana vermeliydim,
Dave sen cesursun.
Burası güzel.
İyi yaşamışsın.
Şey, tıp fakültesi
değil.
Ama okulu hiç
sevmedim ben.
Pek iyi değildim.
- Beni hatırladığına
şaşırdım.
- Seni hatırlıyorum.
O zaman sana nasıl
davrandığımızı da.
Sen biraz utangaçtın
ben de tam bir aptal ve üzgünüm.
Ne anlatıyorsun sen?
Çok zaman oldu, hatırlamıyorum
bile.
Bu konulara gerek yok
artık.
Ama davranışımız yanlıştı.
Biz hatalıydık.
Devam et.
Şimdi bir ailem var.
Uzun zamandır o küçük
çirkin kız değilim.
Çirkin değildin sen
asla.
Neden geldin buraya?
David, yardım et!
Çocukları bilirim.
Onların bir anlamı
yoktu.
Buraya gelişimin
nedeni Winnie, iyi misin?
İyiyim, Ben.
Kötü hissettiysen
özür dilerim.
Seni tekrar incitmek
istemedim.
Gidiyorum.
David?
Teşekkür ederim.
Emin misin?
Sağ ol.
David, yardım et!
Nelson, dur.
Dur!
Billy Mahoney nerede?
Sadece ikimiz varız.
Gidelim!
Neredeydiniz siz?
Derste kafayı yedi.
- Nasılsın?
İyi, hep babasını
gören birisi için, üstelik babası 20 yıl önce ölmüşse.”
Ölüm güzeldir.”
Ne saçma bir söz.
Nasılsın, Nelson?
iyi mi?
Kabus için sana teşekkür
ederim.
Çok fazla istekliydin Aramıza hoş geldin.
Bilgi sakladın sen.
- Sizi üzdüğüm için
affedin.
- Riskte olan sadece
sen değilsin!
Hep, bu doğal değil
diye düşündüm.
Steckle, riske filan
girmedin.
- Dur!
Bu işte hepimiz
vardık.
- Hayır, yoktuk.
O güçlü değil mi?
Bağımsız biri.
Başım derde girince,
herkesi de benimle birlikte sürüklemem.
Haydi!
Ne oldu sana?
Bantlarınla mı
yakalandın.
Küçük bir kıza sövdün.
Babanla ilgili
kötü rüya görüyorsun.
- Gerçekten üzgünüm!
- Beni hiç
tanımıyorsun.
Ama Dave biliyor,
değil mi?
Onlar senin
günahların.
Onlarla yaşamayı
öğren.
Ölümü görmek mi
istiyorsun?
İyi bak.
Güzeldir.
Kendini incittin
zaten.
Onu da mı incitmek
istiyorsun?
Billy Mahoney' i
bulmak için ona yardım et, olur mu?
- Onu yalnız bırakma.
- Neden bulacağız
Billy'yi?
Genç doktor Dave yaşamsal problemlerimizi çözdü sanıyor.
- Telafi, baylar.
- Telafi?
Bekle bir dakika!
Benden daima
kaçıyorsun.
Neden konuşmuyorsun?
- Babam kendini
öldürdü.
- Kedini mi sorumlu
tuttun?
Koridorda bir kapı
vardı ve oraya girmemem gerekiyordu
Çocuklar her zaman kendini sorumlu hisseder.
Suçlu değilsin.
Kendin söylemiştin.
Yanlış davrandıklarımız
intikam isterler.
Yardımcı olur mu
bilmem, ama Winnie Hicks' i görmeye gittim.
Açıklayamam ama, af dilemek
ağırlığı üzerimden kaldırdı Winnie
Hicks yaşıyor.
Babam ise ölü.
Baban iyi bir yerde.
Onu bırakmanı istiyor.
O zaman neden geri
döndü?
Burası.
- Neredeyiz biz?
- Seni hastaneye
götürmeliyiz.
Çabuk, kestirme yol
var.
Bunu hatırladığıma
inanamıyorum.
Sanki etraf ikiye
ayrılıyor.
Anahtarları ver!
Bir tepeye çık annen
geri geldi Sonuncusu çürük bir yumurta!
Haydi çocuklar
kurtuluş ilerde.
Burası bir mezarlık.
Nelson, neredesin sen?
Hiç komik değil bu.
Hiç komik olmadı
zaten.
- Neredesin?
- Burada.
Billy burada yaşıyor.
Uyan, küçük pislik,
arkadaşların geldi!
Burada olduğunu
biliyordum çünkü ben koydum buraya.
- Billy Mahoney!
- Hayır Nelson, yapma!
Dokuz yaşımdayken
ailemden uzaklaştırıldım.
Stoneham Erkek
Okuluna gittim.
Cezamı ödeyebilirim
sandım!
Bir kazaydı.
Eve gidelim, olur mu?
Dave haklı Hala telafi edebilirim.
Nasıl?
- Nelson?
- Joe, arabanı ödünç
alacağım.
Nelson, bekle.
Ulu Tanrım!
Merhaba.
Ne?
Nereye?
Nelson çıldırdı.
Joe ve Steckle şaşkın.
- Yalnız kalabilir
misin?
- Evet.
Baba.
Rachel.
Tatlım Üzgünüm.
Beni affet.
Billy Mahoney 17 yıl
önce öldü, Nelson sorumlu hissediyor.
- Nereye gittiğini
biliyor musun?
- Düzeltmeye gitti.
- Sence onu mu
deneyecek?
- Yalnız mı?
intihar olur bu.
- David?
- Hayır, Nelson.
David seni arıyordu.
Üzgün olduğumu
söylemek istedim.
Lütfen, söyle ona.
- Seni bu işe
soktuğuma üzgünüm.
- Bunlar artık önemli
değil.
Rachel, her şey
önemli.
Yaptığımız her şey
önemli.
- O nedenle tekrar
gidiyorum.
- Nelson, bekle.
Hayır.
- Bana yerini söyle.
- Gerçekten üzgünüm.
- Yaptıklarımızı
ödeme zamanı.
- Sende kalsın.
İyi ki ben denemedim.
Şişman dadımla alay
ederdim ben de.
Okey, Billy Mahoney,
geliyorum.
- Vücut ısısı 78
dereceye.
- Potasyum kullanmış!
Joe, elektrotlar!
300.
Tamam.
- Cevap yok.
- Tekrar denemeliyiz.
360'a çık!
- Bir şey duyamıyorum.
- Dokuz dakika oldu
artık.
Boru sokalım.
Sokamıyorum.
Nefes borusu çok dar.
Dur, Billy!
- Cevap vermiyor.
- 4 mg.
atropin hazırlayın.
- David - Atropin boğaza.
Bu çok fazla miktar,
Dave.
Bu işe yaramalı.
Çabuk.
- Haydi, Nelson.
- 10 dakikadır ölü.
- Olmuyor.
- Kalbe eppy
uygulayın.
Yap haydi!
Hayır!
Yapma, Billy!
Üzgünüm!
CPR başlasın!
12 dakika oldu!
Öldü o.
Nefes!
Unut gitsin.
Kaybettik onu.
Dave, bırak!
Dur, David.
David, dursana!
Bırak gitsin.
- Hepimiz sorumluyuz
bundan.
- Belki de hakkettik
bunu.
Hayır.
Bu adil değil, doğru
değil.
Üzgünüm, Tanrım!
Üzgünüm senin işine
karıştık!
Üzgünüm!
Yetmez mi bu?
- Herhalde yetmiyor.
- Polisi arayacağım.
Telefondaki sesini
hatırladım.
Ölmeyi hakkettiğini
düşünüyordu.
Palavra!
Bir hataydı.
Küçük bir çocuktu.
Ölmeyi hakketmiyor!
Haydi, Nelson!
- Tamam - Dur, bekle.
Bir nabız atışı var.
Yakaladık onu!
- Haydi, kalp atışını
koru.
- Yavaş, acele
ettirme onu.
- Kalp atışını koru.
- Acele ettirme onu.
Oldu.
Meryem'i selamla,
İsa’yı öv, bunun gibi şeyler.
- Merhaba, konuşma.
- Bunu filme
almalıyım.
Dedi ki Ölmek için güzel bir gün değil dedi.
Teşekkür ederim.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »