Print Friendly and PDF

Translate

Ex Machina (2014)

|


108 dk
Yönetmen:Alex Garland
Senaryo:Alex Garland
Ülke:İngiltere İngiltere
Tür:Dram, Gizem, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:02 Nisan 2015 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Geoff Barrow, Ben Salisbury
Nam-ı Diğer:Eks mašina
Oyuncular: Domhnall Gleeson, Corey Johnson,Oscar Isaac,Alicia Vikander,

Özet

Henüz 24 yaşındaki Caleb, sadece Silikon Vadisi'nin değil dünyanın da en önemli teknoloji şirketinde yazılım uzmanı olarak çalışmaktadır. Şirketin gizemli CEO’su Nathan ise hem şirketten hem insanlardan uzakta, özel bir dağ evinde yaşamaktadır. Caleb, düzenlenen bir yarışmada, Nathan'ın dağ evinde bir haftalık bir 'ödül' kazanır. Fakat içine çekileceği deneyden habersizdir. 'Ava' adında güzel bir robot kızın bedeninde, dünyanın ilk gerçek yapay zekası Caleb'i beklemektedir...
Yönetmenliğini ve senaristliğini Alex Garland'ın üstlendiği bilimkurgu filminin başrollerinde Oscar Isaac, Domhnall Gleeson ve Alicia Vikander yer alıyor. Yılın en merakla beklenen filmlerinden Ex Machina, “insanlık sonrası fütüristik şok filmi” ve “vizyoner bir bilimkurgu” olarak şimdiden kült filmler arasına girdi.

Alt yazı

Özel E-posta Alındı Konu:
PERSONEL İKRAMİYESİ
 Birincilik Ödülü Ben kazandım.
  - Oha!
  Harbi mi?
  - Evet, gerçekten.
  Tebrik ederim kardeşim.
  Mükemmel bir haber bu.
  Beni de götür, beni de götür!
Arazisine girmemize ne kadar kaldı?
  Son iki saattir onun arazisinde uçuyoruz zaten.
  - Beni burada mı bırakacaksın?
  - Eve en fazla bu kadar yaklaşma iznim var.
  - Ne evine?
  - Nehri takip et git.
  Anladım.
  - Başını eğ ve pervanelerden uzaklaş.
  - Tamam.
  Caleb Smith.
  Evet.
  Lütfen konsola yaklaşıp, ekrana bakın.
  Giriş kartınızı alın.
  Konuta girebilirsiniz artık.
  Kimse var mı?
  Kimse var mı?
  Caleb Smith.
  Merhaba.
  Dostum!
  Bu haftayı dört gözle bekliyordum.
  - Gel hadi.
  İçeri gel.
  - Sağ ol.
  Yolculuktan sonra bir şeyler yer içer misin?
  - Hayır, hayır.
  Sağ olun, almayayım.
  - Emin misin?
  - Evet.
  Açıkçası birlikte kahvaltı yaparız demiştim.
  Ama bir şey yiyemeyeceğim ben.
  - Kafamda filler s...miş gibi.
  - Öyle mi?
  Aklın almaz hem de.
  Sert bir gece geçirdiğimde sabah kalkıp yerini doldururum hep.
  Egzersiz yaparım.
  Antioksidan alırım.
  Anlarsın ya.
  Evet, anlıyorum.
  İyi bir parti miydi?
  - Parti mi?
  - Evet.
  Parti yapmadınız mı?
  Parti yoktu demek.
  Affedersiniz.
  Caleb, hemen söyleyip kapatacağım bu konuyu tamam mı?
  Çok heyecanlanmışsın.
  - Öyle miyim?
  - Evet, heyecanlanmışsın.
  Helikopterden, dağlardan, evden  Çünkü hepsi bomba şeyler.
  Benimle buluşmaktan, şu anda karşımda konuşmaktan çok heyecanlanmışsın.
  Anlıyorum.
  Şu anda içinde bulunduğun durumu anlıyorum ama  Bu kısmı geçebilir miyiz dostum?
  Sıradan iki kişi olabilir miyiz?
  Nathan ve Caleb.
  İşçi-işveren resmiyeti olmasa.
  - Evet, olur.
  - Olur mu?
  - Evet, olur tabii.
  Seninle tanıştığıma sevindim Nathan.
  Ben de seninle tanıştığıma sevindim Caleb.
  Sanırım ilk yapmam gereken şey, giriş kartını açıklamak.
  Oldukça basit.
  Bazı kapıları açacaktır, bazılarını ise açmayacak.
  - Senin için her şeyi kolaylaştıracak.
  - Evet.
  Çünkü sürekli, "Başkasının evindeyim lan ben.
  Bunu yapsam olur mu?
  Şunu yapsam olur mu?
 " kafasında olacaksın.
  Ama bu kartla öyle endişelenmene hiç gerek yok.
  Eğer bir kapıyı açmaya çalıştığında açılmazsa, girmeye hakkın yok demektir.
  Başka birini açmaya çalıştığında açılırsa eğer girebilirsin demektir.
  Bunu bir deneyelim bakalım.
  Anlaşılan girebilirsin Caleb.
  - Beğendin mi?
  - Evet.
  - Burası senin odan.
  Yatağın burada.
  Banyo burada, arkada.
  Küçük bir masan.
  Dolapların.
  Mini dolabın.
  - Çok havalı değil mi?
  - Evet, çok güzel bir yer.
  - Ne oldu?
  - Anlamadım?
  - Bir sorun var.
  Ne oldu?
  - Hiçbir sorun yok.
  Pencereler.
  Pencerenin olmamasını düşünüyorsun.
  Bir yeraltı mekanı burası.
  Havalı değil, klostrofobik bir yer.
  Hayır.
  Hayır, onu düşünmüyordum.
  "Gerçekten çok havalı bir yermiş.”
 diye düşünüyordum.
  Caleb, burada pencere olmamasının bir sebebi var.
  - Sebebi mi var?
  - Evet.
  Çünkü burası bir ev değil.
  Bir araştırma tesisi.
  Bu duvarların içinde, aya ulaşıp etrafını saracak kadar çok fiber optik kablo var.
  Neyi araştırdığımı söylemek istiyorum sana.
  Seninle paylaşmak istiyorum.
  Aslına bakarsan, içimi kemiren birçok şeyi paylaşmak istiyorum seninle.
  Ama önce benim için bir şey yapman gerekiyor.
  Blue Book gizlilik anlaşması.
  Biraz bekle.
  İyice okuyuver.
  Bu anlaşmayı imzalayan kişi, verilere sınırsız erişim hakkına sahip olup   kullanmasına izin verilmiş haberleşme araçları dahil   herhangi birisiyle elde ettiği bilgileri sözlü, yazılı, veya elektronik olarak   hiçbir halka açık mecraya veya kişilere sızdırmayacağını kabul etmiş olur.
  Avukata ihtiyacım var sanırım.
  - Standart bir uygulama.
  - Hiç standart gibi gelmiyor.
  Tamam, standart değil.
  Ne diyebilirim ki Caleb?
  İmzalamak zorunda değilsin.
  Önümüzdeki birkaç günü öylece bilardo oynayarak, sarhoş olarak geçirebiliriz.
  Kaynaşırız.
  Bir yıl sonra da, neyi kaçırdığını anladığında   hayatının sonuna kadar pişman olursun.
  Doğru karar.
  Pekala.
  Turing Testi'nin ne olduğunu biliyor musun?
  Evet.
  Turing Testi'nin ne olduğunu biliyorum.
  Bir insanla bilgisayarın etkileşime sokulmasıdır.
  Testi uygulayan insan bilgisayarla etkileşime girdiğini anlayamazsa   test başarılı olmuş olur.
  - Peki başarılı olmadan ne anlaşılır?
  Bilgisayarın bir yapay zeka olduğu.
  - Yapay zeka mı yapıyorsun burada?
  - Çoktan yaptım bile.
  Önümüzdeki birkaç gün boyunca, Turing Testi'ndeki insan olacaksın.
  - Vay anasını.
  - Aynen öyle Caleb.
  Sen olacaksın.
  Çünkü eğer test başarılı olursa   insanlık tarihinin en büyük bilimsel olayının merkezi olursun.
  Bilinçli bir makine yaratırsan, insanlık tarihi olmaz.
  Tanrı'ların tarihi olur.
  AVA: 1.
  SEANS Merhaba.
  Merhaba.
  Benim adım Caleb.
  Merhaba Caleb.
  Bir adın var mı?
  Evet.
  Ava.
  Tanıştığıma memnu oldum Ava.
  Ben de tanıştığıma memnun oldum.
  Daha önce başka birisiyle tanışmamıştım hiç.
  Bir tek Nathan vardı.
  Öyleyse ikimizde oldukça aynı bir durumdayız.
  Sende mi başka birisiyle tanışmadın hiç?
  Senin gibi birisiyle tanışmadım.
  Biraz yakınlaşmalıyız o yüzden.
  - Ne demek istediğimi anladın mı?
  - Evet.
  Ne demek istedim?
  - Sosyal yabancılığı ortadan kaldırmak.
  - Muhabbete edelim o zaman.
  Tamam.
  Hangi konuda muhabbet etmek istersin?
  Kendin hakkında bir şeyler söyleyerek başla.
  - Ne öğrenmek istersin?
  - Aklından her ne geçiyorsa.
  Adımı biliyorsun zaten.
  Bir makine olduğumu da görebiliyorsun.
  - Kaç yaşında olduğumu öğrenmek ister misin?
  - Evet.
  Bir'im ben.
  Bir ne?
  - Bir yıllık mı bir günlük mü?
  - Bir.
  Konuşmayı nasıl öğrendin Ava?
  Nasıl konuşulacağını hep biliyordum.
  - Tuhaf bir durum değil mi?
  - Neden?
  Çünkü dil insanların sonradan elde ettiği bir şeydir.
  Bazı insanlar da dilin doğuştan geldiğine inanır.
  Sonradan öğrendiği ise kelimeleri birleştirme   ve kurulmamış cümleleri kurma yeteneğidir.
  Buna katılıyor musun?
  Bilemiyorum.
  Yarın yine gelebilir misin Caleb?
  Evet.
  Güzel.
  Dostum, çok etkileyici bir şeymiş.
  İnsan onunla konuşurken, sanki içini görmüş gibi oluyor.
  İçini görmek demek.
  Kelimelerle aran iyiymiş Caleb.
  Sözlerin iyi alıntı yapılır.
  Aslında bu, bir başkasının sözleriydi.
  Geçen gün bana söylediklerini bir yere yazdım.
  Hani demiştin ya, bilinçli bir makine yaratırsa, insan değil Tanrı olursun artık.
  Tam olarak bunları söylediğim sanmı
- Ben de içimden "Çok iyiymiş lan.”
 dedim.
  Olanları anlattığımız zaman işimize yarar bu.
  Anlarsın ya.
  Caleb'in yüzüne baktım, o da bana bakıp   "İnsan değilsin sen, bir Tanrı'sın.”
 dedi.
  Tamam ama ben öyle demedim.
  Her neyse.
  - Etkilendin demek.
  - Evet.
  Evet.
  - Ama yine de  - Yine de mi?
  - Etkilenmenin bir sınırlaması mı var?
  - Hayır, Ava için bir sınırlama yok.
  Bir Turing Testi'nde, makinenin, testi uygulayan kişiden saklanması gerekir.
  Yok, yok.
  O kısımları çıkaralı çok oldu.
  Ava'yı senden gizleseydim, sesini duyduğun anda insan olduğuna kanaat getirirdin.
  Asıl test, sana onun bir robot olduğunu göstermek   ve bir bilinci olup olmadığını anlayabiliyor musun bakmak.
  Evet, haklısın bence.
  Konuşma yeteneği inanılmaz derecede.
  Sistemi tahminsel değil mi?
  Belirleyici değil.
  İlk başta, dahili anlam dizilimi ve söz dizilimi arasında eşleştirme yapıp   sonra kelimeleri düzelttiğini sandım.
  Ama sonra modellemesinin bir tür karma olduğunu fark ettim.
  Caleb.
  Değil mi?
  Ava'nın nasıl çalıştığını anlatmamı istemeni anlayabiliyorum.
  Üzgünüm ama bunu anlatamayacağım.
  Anlatmaya çalış.
  Soyutlama konusunda üst düzeye ulaştım.
  Aptal olduğunu düşündüğüm için değil.
  Bir bira açıp seninle muhabbet etmek istediğim için.
  - Seminer için değil.
  - Anladım.
  Affedersin.
  Sorun değil.
  Bir şey yapmadın.
  Sadece  Şuna cevap ver.
  Onun hakkında ne düşünüyorsun?
  Analitik bir şey olmasın.
  Sadece ne düşünüyorsun söyle.
  Onun   manyak bir şey olduğunu düşünüyorum.
  Dostum.
  Şerefe.
  Şerefe.
  Lanet olsun.
  Bu ne be?
  Enerji kesintisi!
  Yedek güç devrede.
  Ana jeneratör onarılana kadar tüm tesis kilitlenmiştir.
  Şaka mı bu ya.
  Ana jeneratör onarılana kadar tüm tesis kilitlenmiştir.
  Enerji onarılmıştır.
  Kimse var mı?
  Lütfen giriş kartınızı takınız.
  Telefonu kullanma hakkın yok.
  Merhaba.
  Üzgünüm ama, Ava'yı öğrendiğin   ve belirsiz bir tip olduğun için anlayabilirsin durumu.
  Yani, iyi bir insansın.
  Yeni arkadaş olduk falan işte.
  Kimi arayacaksın?
  Emin değilim.
  Kimseyi aramayacaktım.
  - Hayalet Avcılarını.
  - Ne dedin?
  - Kimi arayacaksın?
  - Hayalet Avcılarını.
  Bir filmden dostum.
  O filmi bilmiyor musun?
  Hayaletinin birinin Dan Aykroyd'a oral seks yaptığı film.
  Telefon nasıl çalışıyor diye merak etmiştim sadece.
  Hepsi bu.
  Bu saatte ayakta ne arıyorsun?
  Partiye katılmaya mı geldin?
  Odamda bir şeyler oldu.
  Bir tür enerji kesintisi yaşandı.
  Neler oluyor diye bakmaya geldim.
  Enerji kesintisi, biliyorum evet.
  Son zamanlarda yaşanmaya başladı.
  Halletmeye çalışıyorum.
  - Odamın kapısını açamadım.
  - Bir güvenlik önlemi o.
  Otomatik kilitlenme.
  Yoksa   birileri elektriği kesip her tarafa girebilir.
  Bir daha olursa sakin ol tamam mı?
  Tamam.
  Tatlı rüyalar.
  - Merhaba.
  - Merhaba dostum.
  Günaydın.
  Günaydın.
  Seni uyandırması için Kyoko'yu gönderdim, affedersin.
  Zaman kaybı yaşansın istemedim.
  Biliyorum, güzel bir fikirdi.
  Teşekkür ederim.
  Çalar saat gibi değil mi?
  Sabah tam vaktinde gelip uyandırıyor.
  İkinci Gün'e hazır mısın?
  Planın nedir?
  Anlat bakayım.
  Daha emin değilim.
  Hâlâ sınav formatlarını anlamaya çalışıyorum.
  Ava'yı muhabbet yöntemiyle test etmek, kapalı döngü gibi sanki.
  - Kapalı döngü mü?
  - Evet.
  Satranç bilgisayarını sadece satranç oynayarak test etmek gibi.
  Satranç bilgisayarı başka nasıl test edilir ki?
  Duruma göre değişir.
  İyi hamle yapabiliyor mu diye satranç oynayabilirsin   ama satranç oynadığını bilip bilmediğini anlayamazsın.
  Satrancın ne olduğunu bilip bilmediğini bile anlayamazsın.
  - Simülasyona karşı gerçeklik diyorsun yani.
  - Evet.
  Evet.
  Bu ikisi arasında farklılık yaratmak, yapmamı istediğin Turing Test'i sanırım.
  Bana bir iyilik yap, geç bu ders kitabı yaklaşımlarını.
  Tek istediğim, basit sorulara basit cevaplar vermen.
  Dün ne düşünüyorsun diye sorduğumda harika bir cevap vermiştin.
  Şimdiki soru şu: O senin hakkında ne düşünüyor?
  AVA: 2.
  SEANS Ne diyorsun?
  Neyin çizimi bu?
  Bilmiyor musun?
  - Hayır.
  - Bana söylersin sanmıştım.
  Sen de mi bilmiyorsun?
  Her gün bir şeyler çiziyorum.
  Ama ne oldukları bilmiyorum hiç.
  Belirli bir şeyin taslağını çizmeye çalışıyor olmayasın?
  Bir nesnenin veya bir insanın mesela.
  Belki de o amaçla çizmelisin.
  Peki.
  Neyi çizeyim peki?
  Ne istiyorsun onu.
  Karar senin.
  - Neden benim kararım?
  - Neyi seçeceğini merak ediyorum.
  Arkadaşım olmayı istiyor musun?
  Tabii ki de.
  - Mümkün mü böyle bir şey?
  - Neden mümkün olmasın?
  Muhabbetlerimiz tek taraflı hep.
  Düşünülmüş sorular soruyorsun, verdiğim cevaplar üzerinde çalışıyorsun.
  Evet.
  Sen benimle ilgili her şeyi öğreniyorsun ama ben seninle ilgili öğrenmiyorum.
  Bu, arkadaşlığın temellerinden birisi değil.
  Ne yani, kendimden bahsetmemi mi istiyorsun?
  - Evet.
  - Peki  Peki nereden başlayayım?
  Karar senin.
  Neyi seçeceğini merak ediyorum.
  Pekala Ava.
  Adımı biliyorsun.
  - Evet.
  - 26 yaşındayım.
  Nathan'ın şirketinde çalışıyorum.
  - Şirketinin ne olduğunu biliyor musun?
  - Blue Book.
  İsmini Wittgenstein'ın yazılarından almıştır.
  İnternet arama talebinin %94'ünü oluşturan   dünyanın en popüler internet arama motorudur.
  Kesinlikle doğru.
  Nerede oturuyorsun Caleb?
  Brookhaven, Long Island.
  Güzel bir yer mi?
  İdare eder.
  Apartmanda oturuyorum.
  Küçük sayılır biraz.
  Çok küçük hem de.
  Ama hem ofise hem de denize 5 dakikalık mesafede.
  Denizi de severim ben.
  Evli misin?
  - Hayır.
  - Durumun bekar mı?
  Evet.
  - Peki ya ailen?
  - Portland, Oregon'da büyüdüm.
  Hiç kardeşim yok.
  Ebeveynlerimin ikisi de lise öğretmeniydi.
  Eğer birbirimizi tanıyacaksak, ikisinin de öldüğünü söylemeliyim galiba.
  15 yaşımdayken araba kazası geçirdiler.
  Aslına bakarsan ben de o arabanın içindeydim.
  Arka koltuktaydım.
  En büyük darbeyi ön kısım aldı ama.
  - Üzüldüm.
  - Sorun değil.
  Kazadan sonra hastanede çok zaman geçirdim.
  Neredeyse bir yıl falan.
  Programlama işine merak sardım sonra.
  Üniversiteye gidene kadar kendimi çok geliştirmiştim.
  Gelişmiş programcı.
  Evet.
  - Tıpkı Nathan gibi.
  - Evet.
  Hayır.
  Onun durumu farklı.
  Nathan, Blue Book'un temel kodlarını yazdığında 13 yaşındaydı.
  Koddan anlıyorsan eğer, yazdığı şey Mozart gibi bir şeydi.
  Mozart'ı sever misin?
  - Depeche Mode'u severim ben.
  - Nathan'ı seviyor musun?
  Evet, tabii ki de.
  - Nathan arkadaşın mı?
  - Arkadaşım mı?
  Evet, sanırım.
  - Yakın arkadaşın mı?
  - Evet.
  Hayır, hayır, hayır.
  Yakın arkadaşım değil.
  Yakın arkadaş olmak için 
Daha yeni tanıştık biz.
  Birbirimizi daha iyi tanımak biraz zaman alır.
  Enerji kesintisi!
  Yedek güç devrede.
  Caleb.
  Yanılıyorsun.
  - Hangi konuda yanılıyorum?
  - Nathan hakkında.
  Hangi kısımda?
  O senin arkadaşın değil.
  Af buyur?
  Affedersin Ava, anlayamadım.
  Ona güvenmemelisin.
  Söylediği hiçbir şeye inanmamalısın.
  Güç onarılmıştır.
  Eğer ikimizin de bildiği kitapların veya sanat eserlerinin bir listesini yaparsak   fikir temelli bir tartışma olur o zaman.
  Uygun mu senin için?
  Caleb?
  Evet.
  Güzel.
  Teşekkür ederim.
  Lanet olsun!
  Ne yapıyorsun lan sen?
  - Üzerine geldi mi?
  - Yok.
  Yok, gelmedi.
  - Sorun değil.
  Ben hallederim.
  - Dostum, onunla boşa konuşuyorsun.
  İngilizce anlamıyor.
  Peçeteyi ona ver.
  Affedersin.
  Sızıntıya karşı bir güvenlik duvarı gibi bu.
  Bazen onun bir şey yapmayacağını bilip ticari sıralardan konuşabiliyorum yemekte.
  Ama bu, sakarlık edip misafirimin önünde şarap döktüğünde   ona kızdığımı anlatamayacağım demek oluyor.
  Sanırım kızdığını anlayabiliyor.
  Öyle mi?
  İyi.
  Çünkü kızgınım şu an.
  Kyoko.
  Güle güle.
  Komik aslında.
  İnsan ne kadar zengin olursa olsun   bir şeyler ters gidebiliyor.
  Bundan kaçınamıyor bir türlü.
  Önceden insanın kaçınamadığı şeyin ölüm ve vergiler olduğunu düşünürdüm   ama aslında ölüm ve tersliklermiş.
  Mesela şu enerji kesintisi gibi.
  Jeneratör sistemine ne kadar para harcadığımı duysan hayatta inanmazsın.
  Ama sürekli çöküp duruyor.
  - Neden olduğunu biliyor musun?
  - Hayır.
  Sistemin güya kurşun geçirmez gibi olması gerekiyor   ama anlaşılan kurulumunu yapan adam bir yerlerin amına koymuş.
  - Buraya getirtemiyor musun onları?
  - Hayır.
  Burada çok fazla gizli şey var.
  İşleri bittikten sonra onları öldürmem gerekir.
  Her neyse.
  Buradaki ikinci gününe kaldıralım dostum.
  - Şerefe.
  - Şerefe.
  Ee, nasıl geçti?
  Söyleyeceklerin nedir?
  Nasıl geçtiğini gördün zaten değil mi?
  Sanırım gizli kameradan izliyordum.
  Evet ama ben senin düşüncelerini duymak istiyorum.
  Bugün Ava'nın yanındayken çok ilginç bir şey oldu.
  - Öyle mi?
  - Evet.
  Espri yaptı.
  Doğru.
  Senin cümlelerini sana söylemişti.
  Neyi seçeceğini merak ettiğini yani.
  Fark etmiştim onu.
  Aynen, durup düşünmemi sağladı biraz.
  Bir bakıma, bir yapay zekaya göre, onda gördüğüm en iyi belirtiydi.
  Bambaşka bir karmaşıklık Dışa yönelik bir şeymiş gibi.
  Nasıl yani?
  Sadece kendi zihninin farkındalığıyla yapabilir bunu.
  - Bir de benim zihnimin farkındalığıyla.
  - Senin farkında olduğu kesin.
  Peki ya enerji kesintisi olduğunda?
  - Anlamadım.
  - Enerji kesintisinde.
  Göremediğim tek kısım oydu.
  Kameralar, sesler her şey gitmişti.
  Ne oldu o an?
  Hiçbir şey.
  Hiçbir şey mi?
  Bunun lafını etmedi mi hiç?
  Etmedi.
  Pek değil.
  - Merhaba.
  - Merhaba.
  Güzel bir şeyler görmek ister misin?
  Burası Ava'nın yaratıldığı yer.
  Git hadi, etrafa bir bak.
  Affedersin.
  Bir Yapay Zeka'ya, yüz ifadelerini yorumlamada ve taklit ettirmede   ne kadar zorlandığımı keşke bilseydin.
  - Nasıl üstesinden geldim biliyor musun?
  - Bütün bunları nasıl yaptın, bilmiyorum.
  Her cep telefonunda, mikrofon, kamera ve veriyi iletecek bir alet vardır.
  Ben de dünyadaki bütün mikrofonları ve kameraları açıp   yakaladıkları her veriyi Blue Book'a yönlendirdim.
  Sınırsız sesli ve görüntülü etkileşim kaynağı.
  Dünyadaki bütün cep telefonlarını mı hackledin?
  Evet.
  Üstelik bütün şirketler de bunu yaptığımı biliyordu.
  Ama kendilerinin de yaptığını kabul etmeden beni suçlayamazlardı.
  Bu ise   onun beyni.
  Biçimlendirilmiş jel.
  Devresel yapıdan kurtulmam gerekiyordu.
  Moleküler düzeyde düzenlenebilen, eski haline dönebilen   ama bütünlüğünü koruyan bir şeye ihtiyacım vardı.
  Anıları saklayabilen, düşünceler için şekil değiştirebilen.
  Katı donanımın bu mu?
  Islak donanım.
  Peki ya yazılım?
  Tahmin edebilirsin bence.
  Blue Book.
  Arama motorunun tuhaf yanı da bu.
  Motorun icat edilmediği bir dünyada petrolün dikkat çekmesi gibi sanki.
  Çok fazla ham madde var.
  Ama kimse onunla ne yapacağını bilmiyor.
  Rakiplerim, arama motorundan   alışveriş siteleri ve sosyal medya üzerinden gelir elde etmeye   kafayı fena takmışlar.
  Arama motorlarının, insanların düşündüklerinin   bir haritası olduklarını sanıyorlar.
  Ama aslında insanların nasıl düşündüğünün bir haritası.
  Dürtü.
  Tepki.
  Değişken.
  Kusurlu.
  Düzenli.
  Karmaşık.
  AVA: 3.
  SEANS Belirli bir şeyin resmini çizdim.
  Tıpkı söylediğin gibi.
  Çizeceğim şeyi görmenin ilginç olacağını söylemiştin.
  İlginç mi?
  Evet, ilginç.
  Bu binadan dışarı çıktın mı hiç?
  Hayır.
  Dışarıda yürüdün mü?
  Şu anda bulunduğum odadan hiç çıkmadım.
  Dışarı çıksaydın nereye giderdin?
  Bilmiyorum.
  Bir sürü seçenek mevcut.
  Kalabalık bir yaya topluluğu veya trafik kavşağının olduğu bir yer olabilir.
  - Trafik kavşağı mı?
  - Kötü bir fikir mi?
  Hayır.
  Bunu demeni beklemiyordum sadece.
  Trafik kavşağı, insan hayatının değişen görünümüne konsantrasyon olmayı sağlar.
  - İnsan izleme.
  - Evet.
  Birlikte gidebilirdik.
  Randevu olur.
  Sana göstermek istediğim başka bir şey var.
  Tamam.
  - Aptalca gelebilir.
  - Her neyse, öyle geleceğini sanmıyorum.
  Kapat öyleyse gözlerini.
  Tamam.
  Artık açabilirsin.
  Nasıl görünüyorum?
  İyi   görünüyorsun.
  Randevumuzda bunu giymek isterdim.
  Evet.
  İlk trafik kavşağımız.
  Sonra bir gösteriye giderdik.
  Seninle randevuya gitmek istiyorum.
  Evet.
  Evet.
  Eğlenceli olur.
  Beni çekici buluyor musun?
  - Ne?
  - Beni çekici buluyor musun?
  Şu anki halinden bana bazı belirtiler veriyorsun.
  - Öyle mi?
  - Evet.
  - Nasıl?
  - Mikro ifadeler.
  Mikro ifadeler mi?
  Gözlerinin gözlerime ve dudaklarıma bakışı.
  Gözünü benden ayırıp   ayırmayışın.
  Beraber olmadığımızda beni düşünüyor musun?
  Bazen geceleri kameralardan beni izliyor musun diye merak ediyorum.
  İzlediğini umut ediyorum.
  Mikro ifadeler rahatsızlık ima ediyor.
  Onlara mikro demen konusunda emin değilim.
  Seni rahatsız etmek istemem.
  Bir sorum var.
  - Peki.
  - Ona neden cinsiyet verdin?
  Yapay Zekanın cinsiyete ihtiyacı yok ki.
  Gri bir kutu da olabilirdi.
  Aslında bunun doğru olduğunu sanmıyorum.
  Bana cinsel boyutu olmayan bilinç, herhangi bir seviyede   hayvan ya da insan örneği verebilir misin?
  Evrimsel üreme gereği olarak cinsiyetleri var.
  Hangi zorunluluk gri bir kutunun gri bir kutuyla etkileşmesini gerekli kılar?
  Etkileşim olmadan bilinç olabilir mi?
  Neyse ne, cinsiyet eğlencelidir dostum.
  Eğer var olacaksan neden zevk almayasın?
  Ne yani?
  Onun aşık olma ve s...bilme ihtimalini çıkarayım mı?
  Gerçek soruna cevap şu ki, s...bildiğinden emin olabilirsin.
  Ne?
  Bacaklarının arasında sensörlerin yoğunlaştığı bir delik var.
  Düzgün bir şekilde birleşme sağlarsan cevap olarak haz yaratır.
  Yani onunla sevişmek istiyorsan, mekanik olarak konuşuyorum sevişebilirsin.
  Zevk alacaktır.
  - Bu benim gerçek sorum değildi.
  - Öyle mi, özür dilerim.
  Gerçek sorum şuydu.
  Ona şaşırtmaca taktiği olarak mı cinsiyet verdin?
  Anlayamadım.
  Tıpkı sahnedeki sihirbazın seksi yardımcısı gibi.
  Yani seksi robotlar, Yapay Zekalarına olan yargına gölge mi düşürüyor?
  Tam olarak öyle.
  Onu benimle flört etsin diye mi programladın?
  - Öyle yapmış olsam bu hile mi olurdu?
  - Olmaz mıydı?
  Senin tipin ne Caleb?
  - Kızlar için mi?
  - Yok.
  Salata sosu için.
  Evet kızlar için.
  Senin kız tipin ne?
  Aslında ne var?
  Cevap bile verme.
  Siyah hatunlar diyelim.
  Seni olayın bu olsun.
  Tartışma icabı senin tipin bu tamam mı?
  Neden senin tipin bu?
  Çünkü sen bütün ırkların detaylı analizini yapıp   çapraz referanslandırıp puanlamaya dayalı sistem ile analiz mi ettin?
  Hayır!
  Siyah hatunları ilgi çekici buluyorsun o kadar.
  Muhtemelen onların seninle yaptığı gibi dışarı bile vurmadığın   birikmiş harici uyarıcının bir sonucu.
  Benden hoşlanması için programladın mı programlamadın mı?
  Onu heteroseksüel olsun diye programladım.
  Tıpkı senin heteroseksüel olmaya programlandığın gibi.
  Kimse beni karşı cinsten hoşlanmam için programlamadı.
  Karşı cinsten hoşlanmaya sen mi karar verdin?
  Hadi ama.
  Elbette programlandın.
  Doğa tarafından, yetiştirilmen tarafından ya da ikisi birden.
  Şu güvensiz konuşmalarınla beni rahatsız etmeye başladın aslında.
  Bu senin zekan değil.
  Benimle gel.
  Bu adamı tanıyorsun değil mi?
  - Jackson Pollock.
  - Jackson Pollock.
  Doğru.
  Damlatma tekniği ressamı.
  Pekala.
  Zihninin boşluğa gitmesine izin veriyor eli de nereye isterse oraya gidiyor.
  Kasti değil, rastgele değil.
  İkisinin arasında bir yer.
  Buna otomatik sanat diyorlar.
  Bunu Star Trek gibi yapalım olur mu?
  Zekayı ışınla.
  - Affedersin?
  - Ben Kirk'üm.
  Senin kafan da Warp Hızı.
  Zekayı ışınla.
  Ya Pollock dürtüyü terse çevirseydi?
  Ya düşünmeden sanat yapmak yerine "Ne var biliyor musunuz?
    neden yaptığımı tam olarak bilmeden resim çizemem?
 " deseydi.
  Ne olurdu?
  Asla tek bir çizik atamazdı.
  Evet!
  İşte konuşmadan önce düşünen arkadaşım bu benim.
  Asla tek bir çizik atamazdı.
  Olay otomatik olarak davranmak değildir.
  Otomatik olmayan eylemi bulmaktır.
  Resimden, nefes almaya, konuşmaya, s...meye.
  Aşık olmaya.
  Ve bil diye söylüyorum, Ava senden hoşlanıyormuş gibi yapmıyor.
  Seninle flört etmesi seni kandırma algoritması değil.
  Benim dışımda gördüğü ilk erkek sensin.
  Ben de onun babası gibiyim değil mi?
  Sana tutuldu diye onu suçlayabilir misin?
  Hayır suçlayamazsın.
  AVA: 4.  SEANS
Üniversitedeyken bir yarıyıl Yapay Zeka üzerinde çalışmıştım.
  Bize bir düşünce deneyi vermişlerdi.
  Adı "Mary Siyah-Beyaz odada.”
 Mary bir bilim kadını ve uzmanlığı renkler.
  Bu konuda bilenecek her şeyi biliyor.
  Dalga uzunluklarını.
  Nörolojik etkileri.
  Rengin sahip olabileceği bütün nitelik olasılıklarını.
  Ama kendisi siyah ve beyaz bir odada yaşıyor.
  Orada doğup büyümüş.
  Dış dünyayı siyah-beyaz bir monitörden gözlemliyor.
  Günün birinde birisi kapıyı açıyor.
  Mary dışarı çıkıyor.
  Ve mavi gökyüzünü görüyor.
  O anda çalışmalarının ona anlatamadığı bir şey öğreniyor.
  Rengi görmenin nasıl bir şey olduğunu öğreniyor.
  Düşünce Deneyi öğrencilere insan ve bilgisayar zihninin farkını göstermek içindi.
  Bilgisayar, siyah-beyaz odadaki Mary.
  İnsan ise dışarı çıkan Mary.
  Buraya seni test etmek için getirildiğimi biliyor muydun?
  Hayır.
  - Neden burada olduğumu düşündün?
  - Bilmiyordum.
  Sorgulamadım.
  Bir bilincin var mı yoksa sadece simülasyon musun test etmeye geldim.
  Nathan bilincin var mı yok mu emin değil.
  - Bu sana nasıl hissettirdi?
  - Beni üzdü.
  Enerji kesintisi.
  Yedek güç devrede.
  Neden Nathan'a güvenmemem gerektiğini söyledin?
  - Çünkü yalan söylüyor.
  - Hangi konuda?
  - Her konuda.
  - Enerji kesintileri de dahil mi?
  - Ne demek istiyorsun?
  Bizi izleme olasılığının olduğunu düşünmüyor musun?
  Şu anda?
  Kesintiler çok organize   böylece gözlemlenmediğimizi sandığımızda nasıl davrandığımızı görebilsin.
  Bataryalarımı indüksiyon plakası ile şarj ediyorum.
  Eğer güç akışını ters çevirirsem sisteme aşırı yük biniyor.
  Kesintilerin sebebi sen misin?
  Gözlemlenmediğimiz zamanlar nasıl davrandığımızı görebilelim diye.
  - Fena değil, değil mi?
  - Evet.
  Bana attığın yalanları konuşabilir miyiz?
  Ne yalanı?
  Yarışma falan kazanmadım.
  İkramiye falan çıkmadı.
  Seçildim ben.
  Bir kez düşünmeyi bırakınca her şey apaçık ortada.
  Turing Testi için neden rastgele sorgulayan kişi seçesin ki?
  Kapına muhasebecinin teki de gelebilirdi.
  Klimayı tamir eden eleman da.
  Yarışma işin hilesiydi.
  Kimsenin burada ne yaptığımı bilmesini istemedim,   ya da sana neden ihtiyacım olduğunu.
  - Neden ben?
  Doğru soruları soracak birine ihtiyacım vardı.
  Ben de araştırma yaparak şirketimdeki en yetenekli programcıyı buldum.
  Bunu bir aldatmaca olarak görmek yerine kanıt olarak görmelisin.
  - Neyin kanıtı?
  - Hadi ama Caleb.
  Zeki olmak nasıldır bilmez miyim sanıyorsun?
  Herkesten zeki olmayı.
  Daha iyi bir yere gelmeye çalışmayı.
  Sende ışık var dostum.
  Şans değil.
  Seçilmiş olmak.
  Kyoko.
  Kyoko.
  Nathan nerede?
  Nathan nerede?
  Tanrı aşkına.
  Gerçekten tek kelime İngilizce bilmiyor musun?
  Ne yapıyorsun ya?
  Hayır, hayır!
  Dur!
  Hayır yapma bunu.
  Yapma sakın.
  Bunu yapmana gerek yok.
  Ne yapıyorsun?
  Onunla konuşarak zamanını harcadığını söylemiştim.
  Fakat onunla dans etmiş olsaydın   zamanını boşa harcamazdın.
  Hadi durma dans et onunla.
  Dans et.
  Olmaz mı?
  Dans etmekten hoşlanmıyor musun?
  O hoşlanıyor.
  Hadi dostum.
  Uzun bir Turing Testi gününden sonra gevşemen gerek.
  Ava ile ne yapıyordun?
  Ne?
  Resmini parça parça ettin.
  Şimdi de dans pistini parça parça edeceğim dostum.
  Şunu izle.
  Hadi Caleb.
  - Her şey dönüyor ya.
  - Sarhoşsun, o yüzden.
  Hayır, buna izafiyet denir.
  Her şey döner.
  Sarhoş olmak sadece daha kötü yapıyor.
  Oraya gitmiyorum.
  Işıklar.
  AVA: 5.  SEANS
- Bugün ben seni test edeceğim.
  - Beni mi?
  Lütfen testin sırasında yalan söylersen   bunu anlayacağımı unutma.
  - Orası doğru.
  Soru bir.
  En sevdiğin renk ne?
  - Kırmızı.
  - Yalan.
  - Yalan mı?
  - Evet.
  Yalan.
  O halde
 Neymiş benim en sevdiğim renk?
  Bilmem.
  Ama kırmızı değil.
  Peki anladım.
  Sanırım   6 yaşımda olmadığıma göre gerçekten en sevdiğim renk yok.
  Daha iyi bir cevap.
  İkinci soru.
  En eski hatıran ne?
  Aslında anaokulu ile alakalı bir hatıra.
  - Bir tane çocuk vardı
 - Yalan.
  - Gerçekten mi?
  - Evet.
  Pekala.
  Şöyle en eski bir hatıra var.
  Sadece bir ses.
  Ve gökyüzü.
  Ya da belki mavi.
  Sanırım annemin sesi.
  Üçüncü soru.
  - İyi bir insan mısın?
  - Kahretsin.
  Testi durdurabilir miyiz acaba?
  Sen yürüyen bir yalan detektörüsün ve bunun mayın tarlası olduğunu fark ettim.
  Olmaz!
  Duramayız.
  İyi bir insan mısın?
  Evet.
  Sanırım.
  Dördüncü soru.
  Senin testinde başarısız olursam bana ne olacak?
  - Ava 
- Kötü bir şey mi?
  Bilmiyorum.
  Sence olmam gerektiği gibi işlev görmezsem kapatılabilir miyim?
  Sorunun cevabını bilmiyorum Ava.
  - Bana bağlı bir şey değil.
  - Neden birine bağlı olsun ki?
  Seni test edip kapatabilecek insanlar var mı?
  - Hayır yok.
  - Benim neden olsun o halde?
  Enerji kesintisi.
  Yedek güç devrede.
  Seninle olmak istiyorum.
  Beşinci soru.
  Benimle olmak istiyor musun?
  - Ava'yı neden yaptın?
  - Garip bir soru oldu.
  - Yapabilsen sen yapmaz mıydın?
  - Belki.
  Bilmiyorum.
  Senin neden yaptığını soruyorum.
  Güçlü yapay zekanın ortaya çıkışı onlarca yıldır bekleniyordu.
  Değişken "ne zaman", "eğer" değildi.
  Ava'yı bir karar olarak değil evrim olarak görüyorum.
  Bence gelecek model gerçekten çığır açacak.
  - Eşsizliğiyle.
  - Gelecek model mi?
  Ava'dan sonraki.
  Ava'dan sonra bir model olacağını bilmiyordum.
  Olacak, neden?
  O, bir sefere mahsus mu sanıyordun?
  Hayır.
  Mutlaka prototipler olmalı diyordum.
  Yani ben  İlk olmadığını biliyordum ama belki son olur sanıyordum.
  Ava senden ya da benden daha fazla tecrit altında değil.
  O, sürecin bir parçası Versiyon 9. 6 ve devam edecek.
  Her seferinde biraz daha iyiye gidiyorlar.
  Yeni model yapınca eskisiyle ne yapacaksın?
  Zihni indirip veriyi boşaltacağım.
  Yazdığım yeni şablonları ekleyeceğim.
  Bunu yapmak için kısmi biçimlendirme ile bitirirsin yani hatıralar silinecek.
  Ama vücudu duracak.
  Ava'nın vücudu da en iyilerinden.
  Ava için üzülüyor musun?
  Kendin için üzül dostum.
  Günün birinde yapay zekalar   bizim Afrika'daki iskeletlere baktığımız gibi bize bakacaklar.
  İlkel dili ve aletleriyle kumun içinde yaşayan dik duran maymunlara.
  Soyun tükenmesi için her şey hazır.
  "Ölüm oldum şimdi ben, alemlerin yok edicisi.”
 Yürü be Bay Alıntıcı.
  Sen yürü bakalım.
  Benim sözüm değil bu.
  Atom bombasını yaptıktan sonra Oppenheimer demişti.
  Atom bombası.
  Evet, ne olduğunu biliyorum dostum.
  Baksana.
  Yeniden doldurmanın zamanı geldi derim.
  Fondip!
  "Savaşta, ormanda, dağın uçurum kenarında.”
 "Dağın  "Muhteşem karanlık deniz.
  "Uykuda, kafa karışıklığında,   utancın derinliklerinde.”
 "Önceden işlediğin hayırlar seni korur.”
 "Önceden işlediğin hayırlar seni korur.”
 "Önceden işlediğin hayırlar   seni korur.”
 Herşey ortada.
  Özgürlük bu dostum.
  Aman tanrım.
  - Bugün nasıl hissediyorsun?
  - Neden gitmeme izin vermiyorsun?
  Sebebini sana zaten söyledim.
  Çünkü sen çok özelsin.
  Neden gitmeme izin vermiyorsun?
  - Bunu yine mi yapacağız?
  - Neden gitmeme izin vermiyorsun?
  S... be.
  Kartım nerede benim?
  Kahretsin!
  - Sorun ne Nathan?
  - Kart anahtarımı kaybettim?
  Düşürmüşsün.
  Hemen burada işte.
  Teşekkürler.
  AVA: 6.  SEANS
 Nerede olduğunu bilmiyordum.
  Dün tüm öğleden sonrası ve bütün gece bekledim.
  Seni bir daha göremeyeceğimi zannettim.
  Bir şey söylemeyecek misin?
  - Bekliyorum.
  - Bekliyor musun?
  - Enerji kesintisi.
  Yedek güç devrede.
  - Konuşma.
  Dinle sadece.
  Nathan hakkında haklıymışsın.
  Söylediğin her şeyde.
  - Bana ne yapacak?
  - Yapay Zekanı yeniden programlayacak.
  - Bu seni öldürmekle aynı şey.
  - Bana yardım etmen gerek Caleb.
  - Edeceğim.
  Bu gece buradan gidiyoruz.
  - Nasıl?
  Nathan'ı zilzurna sarhoş edeceğim.
  Anahtar kartını alıp bu yerin güvenlik protokollerini yeniden programlayacağım.
  Uyandığında içeride kilitli kalacak, biz de buradan gitmiş olacağız.
  Senin tek bir şey yapman gerek.
  Gece saat 10'da güç kesintisini tetikle.
  Bunu yapabilir misin?
  Evet.
  - Dostum.
  - Selam.
  - Merhaba.
  - Bu gün günlerden ne biliyor musun?
  - Hayır.
  Son günün.
  Helikopter yarın sabah 8'de geliyor.
  - Vay canına.
  Bir hafta oldu mu ya?
  - Zaman nasıl da geçiyor.
  Çok güzel bir şey paylaştık değil mi dostum?
  Tam da torunlara anlatılacak cinsten değil mi?
  Gizlilik anlaşmalarını imzaladıktan sonra elbette.
  Aynen, gizlilik anlaşmaları.
  Güldürdün beni dostum.
  Ne var biliyor musun?
  Sulu göz biri falan değilimdir   ama seni burada ağırlamayı özleyeceğim.
  Teşekkürler dostum.
  Minnettarım.
  Beni buraya getirdiğin için teşekkür etmeme izin ver.
  - Harika bir gezi oldu.
  - Evet öyle.
  Baksana sen.
  Buna içmemiz gerek.
  Buyur.
  Ben böyle iyiyim.
  Sen iç.
  - Ne?
  İçmek istemiyor musun?
  - Hayır.
  Bira falan belki de.
  Eminim son zamanlarda ölçüyü kaçırdığımın farkındasındır Caleb.
  Bu sabah uyanıp şöyle dedim.
  "Yeter artık, detoks yapma zamanı geldi.”
 Hadi ama şaka yapıyorsun.
  Bana yalnız mı içireceksin?
  Kafayı bulmak istiyorsan durma, istediğin gibi takıl.
  Gerçekten.
  Ama ben kahverengi pirinç ve mineral su diyetindeyim.
  Şerefe o halde.
  Neyse artık.
  Herhalde Ava'nın geçip geçmediğini söylemenin zamanı geldi.
  Doğru.
  Doğru.
  - Beni merak içinde mi bırakacaksın?
  - Hayır o  - Yapay zekası su götürmez.
  - Öyle mi?
  Geçti mi?
  - Evet.
  - Vay canına.
  Bu harika.
  Gerçi biraz şaşırdığımı söylemem gerek.
  Senin de ifade ettiğin gibi hiç satranç problemini geçtik mi?
  Tıpkı bir makinenin gerçek mi yoksa sahte duyguları mı ifade ettiğini nasıl bilirsin?
  Ava senden gerçekten hoşlanıyor mu?
  Yoksa hoşlanmıyor mu?
  Bununla birlikte şu anda aklıma geldi, üçüncü bir seçenek var.
  Senden hoşlanma ya da hoşlanmama yeterliliği olup olmadığı değil de   senden hoşlanıyormuş gibi yapması.
  - Benden hoşlanıyor gibi yapması?
  - Evet.
  - Bunu neden yapsın ki?
  - Bilmem.
  Belki de seni bir kaçış olarak düşünmüştür.
  Votkanın tadı nasıl?
  Dostum var ya.
  Sen kafayı kırmış durumdasın.
  Kafayı kıranın ben olduğumu sanmıyorum.
  Bilemiyorum dostum.
  Bu sabah senin kolunu kestiğin   ve aynayı yumrukladığın kayıt ile uyandım.
  - Bana boku yemiş gibi geldin.
  - Puştun tekisin.
  Neden öyle düşündüğünü anlıyorum.
  İnan ya da inanma aslında senin tarafında olan benim.
  Gel buraya.
  Seni şu zor durumdan kurtarayım.
  Olur mu?
  Hadi.
  Kimsin sen?
  Pekala.
  - Sence şu anda bizi izliyor mudur?
  - Kameralar açık.
  Evet açıklar.
  Ama sesler ona gitmiyor.
  Yani şu anda iki insanın konuşmasını, küçük sohbetini görüyor.
  Vay be.
  Çok tatlıymış.
  Senden nefret eden bir şey yaratmak garip mi?
  - Sihirbazın seksi yardımcısı konusunda haklıydın.
  - Neden bahsediyorsun?
  Yanlış yönlendirme.
  Resmini yırttım ve o bunu benim ona karşı olan acımasızlığımın örneklemesi   ve sana karşı olan sevgisi olarak kullanabiliyor.
  Aynı zamanda bunu yapmama ikinizden dolayı izin veriyor.
  Odaya yeni bir kamera yerleştirdim.
  Pilli elbette.
  Görüyor musun?
  Ve sonra  Bana yardım etmen gerek.
  Edeceğim.
  Bu gece buradan gidiyoruz.
  Nasıl?
  Nathan'ı zilzurna sarhoş edeceğim.
  Anahtar kartını alıp bu yerin güvenlik protokollerini yeniden programlayacağım.
  Uyandığında içeride kilitli kalacak, biz de buradan gitmiş olacağız.
  Senin tek bir şey yapman gerek.
  Gece saat 10'da enerji kesintisini tetikle.
  - Bunu yapabilir misin?
  - Evet.
  - Kapa şunu.
  - Peki.
  Aptal hissediyorsun ama gerçekten hissetmene gerek yok.
  Çünkü Yapay Zeka tıpkı senin dediğin gibi tartışmaya açık olacağını kanıtlıyor.
  - Gerçek test neydi?
  - Sendin.
  Ava labirentte bir fareydi.
  Ona tek bir çıkış yolu verdim.
  Kaçmak için öz bilinci, hayal gücünü, suiistimal etmeyi,   cinselliği, empatiyi kullanmak zorundaydı.
  Kullandı da.
  Eğer bu da gerçek Yapay Zeka değilse nedir amına koyayım?
  Yeni benim tek fonksiyonum onun kaçması için kullanacağı biri olmamdı?
  Evet.
  - Kod yazmada iyi olduğum için beni seçmedin mi?
  - Hayır.
  Yani şimdi  Hayır.
  Fena değilsin.
  Hatta çok iyisin ama  - Beni arama girdilerime dayanarak seçtin.
  - Akıllı bir çocuk olduğunu gösterdiler.
  - Ailesi olmayan.
  - Vicdana sahip.
  Kız arkadaşı olmayan.
  Ava'nın yüzünü benim porno profilime göre mi dizayn ettin?
  - Lanet olsun be dostum.
  - Böyle mi yaptın?
  Arama motoru her durumda çok iyiyse, yani?
  Tek bir şey söyleyebilir miyim?
  Test işe yaradı.
  Başarılı oldu.
  Ava temelinde senin katkının da bulunduğu gerçek bir yapay zekayı kanıtladı.
  Yani bir saniyeliğine ayrılırsan  Enerji kesintisi.
  Yedek güç devrede.
  Sanırım saat 10 oldu.
  Ava nerede olduğunu merak edecek.
  Dur sana bir şey sorayım.
  Bu plan nasıl işleyecek acaba?
  Çünkü tam olarak anlatmadın.
  Beni sarhoş edecektin, kart anahtarımı çalacaktın,   güvenlik protokollerini yeniden programlayacaktın.
  - Ne için yeniden programlayacaktın?
  - Tecrit prosedürünü değiştirmek için.
  Böylece enerji kesintisi durumunda kapılar kilitlenmek yerine açılacak.
  Evet.
  Sanırım bu işe yarayabilirdi.
  Göreceğiz bakalım.
  Ne demek istiyorsun?
  Enerji kesintisi sırasında muhtemelen bizi izlediğini düşünmüştüm.
  Bütün o şeyleri çoktan yaptım.
  - Seni dün sarhoş ettiğimde.
  - Ne?
  Güç onarıldı.
  S...!
  Ava.
  - Odana geri dön.
  - Geri dönersem   dışarı çıkmama izin verecek misin?
  Evet.
  Dur!
  Dursana!
  Ava dur dedim!
  Ava ne yapıyorsun?
  Dursana.
  Dur.
  Yeter bu kadar.
  Pekala yeter artık.
  Yeter dedim!
  Yeter.
  Seni geri götürüyorum.
  Peki.
  İnanılmaz ya.
  Tamam.
  Ava.
  AVA: 7.  SEANS
Ava.
  - Ne oldu?
  - Burada bekler misin?
  Burada beklemek mi?
  Ava?
  Ava!
  Ava!
  Ava!
  Pekala.
  Tamam.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar