Print Friendly and PDF

Translate

Uzayda Dehşet (2009) Pandorum

|


 108 dk
Yönetmen:Christian Alvart
Senaryo:Travis Milloy, Christian Alvart
Ülke:Almanya, İngiltere
Tür:Aksiyon, Korku, Gizem
Vizyon Tarihi:25 Eylül 2009 (Bulgaristan)
Dil:İngilizce, Vietnamese, Almanca
Müzik:Michl Britsch
Web Sitesi:Resmi site
Çekim Yeri:Babelsberg Studios, Berlin, Almanya
Oyuncular: Dennis Quaid,Ben Foster,Cam Gigandet,Antje Traue

Özet

Resident Evil filminin yapımcılarından bir bilimkurgu filmi. İki uzay istasyonu görevlisi uyandıklarında dehşete düşerler, uyandıkları istasyon terkedilmiş durumdadır ve kendileri hakkında hiçbir bilgileri yoktur. Görevleri, ne kadar uyudukları ve nerede oldukları hakkında da hiç bir ipuçları yoktur. İstasyonu araştırdıklarında yalnız olmadıklarını öğrenirler ve çok daha ürkütücü olaylar kendilerini beklemektedir.
Geminin içerisinde derin ve korkunç gerçekler ortaya çıkacaktır. Yavaş yavaş ölümcül sırlar açıklanacaktır. Tüm sorular cevap bulacak: Bunlar kim? Görevleri nedir?

Alt Yazı

YIL: 1969, İNSANOĞLU AY'A AYAK BASTI.
 DÜNYA NÜFUSU: 3.
6 MİLYAR.
YIL: 2009, KEPLER TELESKOBU DÜNYA BENZERİ GEZEGENLERİ  ARAŞTIRMASI İÇİN FIRLATILDI.
 DÜNYA NÜFUSU: 6.
76 MİLYAR.
YIL: 2153, UZAY ARAŞTIRMA ARACI PALEO-17 TANIS GEZEGENİ'NE İNDİ.
DÜNYA NÜFUSU: 24.
34 MİLYAR.
 YİYECEK VE SU KITLIĞI SIRADAN BİR DURUM HALİNE GELDİ.
YIL: 2174, DÜNYA'NIN SINIRLI KAYNAKLARI İÇİN YAPILAN SAVAŞ KONTROLDEN ÇIKTI.
UZAY ARACI ELYSIUM FIRLATILDI.
Bir Türkçe(1)Altyazı ortak çevirisi Çevirmenler: JnRMnT, Dra7m, Beşir  shawshank48, Zero Cool, PhalanX  AlaZi ve otomatikportakal.
destek@turkcealtyazi.
orgMESAJ ÇÖZÜLÜYOR - GELEN KAYIT-Geriye sadece siz kaldınız.
İyi şanslar.
 Tanrı sizi korusun.
Yolunuz açık olsun.
 Bower.
 Bower.
Uzun süreli derin uykudan kaynaklanan  hafif hafıza kaybı durumunda yapılması-- Yüzbaşı!
 Yüzbaşı Payton!
 - Sen de kimsin?
 - Bower.
 Onbaşı Bower, efendim.
 Bower mı?
 Uzun süreli derin uykudan uyanıyorsunuz.
 - Bower mı?
 - Yönelim bozukluğu yaşıyorsunuz.
 Şu lanet olası ışığı gözlerimden çeker misin?
 Üzgünüm, efendim.
 - Neredeyiz?
 - Elysium'da.
 Elysium mu?
 Konumumuz ne?
 Bilmiyorum.
 Mürettebatın kalanı nerede?
 Bizim vardiyamız mı?
 Sıra bizde mi?
 - Sanırım öyle.
 - Bizi uyandırmak için burada olmaları gerekmiyor mu?
 - Bilmiyorum.
 Işıkları açar mısın?
 Güç kaynağında bir problem var, efendim.
 - Seni kim uyandırdı?
 - Uçuş bilgisayarı olmalı.
 Bizden başka kimse yok.
 Buz gibi burası.
 Bir saatten fazla süredir uyanığım ve hala hiçbir şey hatırlayamıyorum.
 En son uykudan uyandığımda tamamını hatırlamak epey sürmüştü.
 Son uçuşunuz-- Son uçuşunuz ne zamandı, efendim?
 - Bilmiyorum.
 Efendim, nereye gittiğimizi de mi bilmiyorsunuz?
 Ben eğitimi hatırlıyorum   ama varış noktasını ve görevi hatırlamıyorum.
 Olan biteni bana anlatırsın diye düşünmüştüm.
 Eğer bu gerçekten bizim gemimizse, oda dışarıdan kilitlenmiş olmalı   ve kapının arkasında da kaptan köşkü olmalı.
 Tanrım.
 Birisi çıkmaya çalışmış.
 Yüzbaşı.
 - Ateşleyicilerin hiçbiri çalışmıyor.
 - Evet, fark ediliyor.
 Ana bilgisayarı çalıştırmadan bağlantı kuramayız.
 Dur bakayım.
 En azından bu istasyonu çalıştırabiliriz.
 Aklımın ucundan dahi geçmemişti.
 Tamamdır.
 Tanrım.
 Komutadan Yüzbaşı Payton konuşuyor.
 Duyan var mı?
 Ben Yüzbaşı Payton Uçuş Ekibi-- Lanet olsun!
 - Beş.
 - Nereden biliyorsun?
 Uçuş Ekibi 5'ten Yüzbaşı Payton.
 Duyan var mı?
 Cevap verin.
 Ben Uçuş Ekip'i 5'ten Yüzbaşı Payton.
 Canlı birileri var mı orada?
 4.
 Ekip nöbet devri için burada olmalıydı.
 Nerede olabilirler ki?
 Belki bize ulaşamamışlardır.
 O nereye gitti?
 Güç ya eşleşmemiş devrelerde serbestçe dolanıyor   ya da aşırı yüklenme gibi bir şey gücün kilitlenmesine engel oluyordur.
 Ne düşünüyorsun?
 Yukarıda biri mi var?
 Havalandırmaymış.
 Her güç dalgasının ardından sistem kendini yeniden başlatıyor.
 Herhangi bir şey olabilir.
 Dinle, bence buradan çıkmalıyız.
 Dışarıda olmayı burada durmaya yeğlerim, ya sen?
 Deneme, deneme.
 Anlaşıldı.
 Kaldır beni.
 Teğmen buradan geçmiş olmalı.
 Tek çıkış yolu bu.
 Burası fena karanlıkmış.
Endişelenme.
 Sadece ilk çıkıştan ilerle.
Sağ salim buraya dönebilmen için sana rehberlik edeceğim.
 Durum nasıl?
 Herhangi bir şey gördün mü?
 Henüz görmedim.
 Bir tane bile havalandırma çıkışı ya da ona benzer bir şey yok.
 Senden ne haber?
 Dediğin gibi güç dalgalanmaları artarak devam ediyor.
 Reaktör çekirdeğinde zamanlama hatası vardır.
 Tekrar bağlanmaya çalışıyordur   fakat yeniden ayarlamadıkça bağlanamayacak.
 Nereden biliyorsun bunu?
 Bilmiyorum.
 Kendi şeyimi bile-- Lanet olsun!
 Lanet olası reaktör hakkında bilinmesi gereken her şeyi biliyorum ama!
 Eğitimde anlatılan şeyler bunlar.
 Teknik mühendisimiz sen olmalısın.
 Bir yol ayrımı buldum.
 Anlaşıldı.
 Ümit verici bir şey görüyor musun?
 Aynı şeyden bir dünya dolusu-- Hiçbir şey görmüyorum.
 Sola dönüyorum.
 Not et.
 - Tamam, sola.
 Payton.
 Payton!
 Payton, beni duyuyor musun?
 Aynı yerin etrafında dönüp dolanıyor muyum, nedir?
 Nefes de alamıyorum.
 Payton, beni duyuyor musun?
 Buradayım.
 Buradayım.
 Rahatla, sakin.
 Nefes al.
 Kulağın bende olsun.
 - Sadece ayağa kalkmak istiyorum.
 - Sakin ol.
 - Nefes alamıyorum.
 - Kes şunu ve beni dinle.
 Şimdi seni geri döndürelim.
 - Geri mi?
 Benimle dalga mı geçiyorsun?
 Arkama bile dönemiyorum.
 Ne kadar ilerlediğimi biliyor musun, Payton?
 - Beni dinle.
 - Şu lanet olası şeyden çıkmak istiyorum!
 Aklını başka yere ver.
 Mesela nereye?
 Bunu söylemenin sırası değil belki, ama kapıyı açmayı başardım.
 Dalga mı geçiyorsun?
 Evet, dalga geçiyorum.
 Gördün mü?
 Çok da kötü durumda değilsin.
 Bu durumdan seni kurtaracağız.
 Birlikten kuvvet doğar.
 Beni anlıyor musun?
 O kutunun içinde sekiz yıl geçirdin.
 Bir deliğin içinde geçireceğin birkaç dakika seni öldürmez.
 Sekiz yıl mı?
 Nöbet süresinin iki yıl olduğunu hatırlıyorum.
 5.
 Ekip bizsek, sekiz yıldır onun içindeydik demek ki.
 Bu göreve rastgele atanmış biri olduğunu sanmıyorum.
 Seçilmiş biriydin.
 Hepimiz öyleydik.
 Bu özel bir görevdi.
 Biri buradan geçmiş.
 Bekle bir saniye.
 - Sorun ne?
 Köşe kısmındayım.
 Siktir be, köşedeyim.
 Köşedeyim!
 Bower, ne oldu?
 Ne oldu?
 Bower, yaralandın mı?
 Bower, ne oldu?
 Nefes alış verişini duyabiliyorum.
 Bir şeyin yok ya?
 Beni duyuyor musun?
 Bower, iyi misin?
 Cooper'ı buldum.
 O ölmüş.
 Bir bot dolabındayım.
 Bower?
 İyi misin?
 Yük bölümündeyim.
 Payton, dolaptan çıktım.
 Payton?
 Bower, beni duyuyor musun?
 Duyuyor musun?
 Payton, orada mısın?
 Payton, beni duyabiliyor musun?
 Payton, beni duyuyor musun?
 Payton?
 Onbaşı, beni duyuyor musun?
 Onbaşı, beni duyuyor musun?
 Seninle konuşmam gerek!
 Bekle!
 Dur!
 Kaçayım deme sakın, tamam mı?
 Ne çalıyordun, ne ediyordun umurumda değil inan.
 Sadece sana birkaç soru sormak istiyorum.
 Nasıl uyandın?
 Merhaba?
 Merhaba!
 Sağır mısın nesin lan?
 Merhaba?
 Tanrım!
 Ne?
 Kımıldama.
 Dur.
 Dur bir saniye.
 Uçuş mürettebatındanım.
 Kımıldama.
 Bak gerçekten, uçuş mürettebatındanım.
 - Çıkar şunları - Neyi?
 Ayakkabılarını.
 Yoksa götünü keserim.
 O ne be?
 Bower, duyuyor musun?
 Kahretsin, cevap ver.
 Bower, duyuyor musun?
 Duyuyor musun?
 Anlamıyorsun beni.
 Bu durum için bir prosedür yok.
 Prosedür böyle bir durum için yazılmaz.
 Az önce gördüklerimden sonra, prosedür sikimden aşağı.
 Dinle, sakinleşmelisin.
 Bir şeyi açıklığa kavuşturalım, mürettebattan orada bir tek sen varsın.
 Şu diğer adamlara gelelim.
 Adamlar mı?
 Adam madam değildi onlar.
 Avlanıyorlardı resmen.
 Cooper'ın cesedini götürdüler.
 Hayvan sürüsü gibiydiler-- Hiç insana benzemiyorlardı.
 Kaptan köşküne ulaşmaya çalışmalıyız.
 Kaptan köşkünde birisi olacağını varsayıyorsun herhalde.
 Olması gerek.
 Gemide tek başımıza olamayız.
 Yalnız olsak da olmasak da   yardım beklentisi içinde olmamalıyız.
 Dışarıda imdadına yetişecek de yok, Dünya'ya geri dönüş de yok.
 Bu şeyin geriye dönüş için tasarlandığını hiç sanmıyorum.
 Sen neden bahsediyorsun?
 Bu sıradan bir araç değil.
 Veri toplamak için burada değiliz.
 Yük falan taşımıyoruz.
 Esas yük biziz.
 Aynı fırlatma yörüngesinde altmış bin insan!
 Tanis.
Yirmi beş milyar insan heyecan içinde bu görüntüleri izledi.
Bu heyecan verici görüntüler, Tanis'e varan  Popolous uzay aracından alındı ve yayınlandı.
Görüntüler, aracın bilinen Dünya benzeri  tek gezegenin yörüngesine yerleştiği sırada çekildi.
Tüm dünya gönderilen aracın  beklenenden bile daha iyimser görüntüleri yollamasını izliyor.
Tanis'te su bulacağımızı biliyorduk  sıcaklığın uygun olacağını biliyorduk, ama akıllarda hep şu soru vardı.
Acaba bu gezegen oldukça karmaşık ve bir araya gelmesi ihtimali  çok düşük olan yaşam koşullarına sahip miydi?
Araç gezegene altı gün önce iniş yaptı.
Elimize geçmesi an meselesi ilk verileri gönderiyor.
Bayanlar baylar  insanoğlu için benzeri görülmemiş bir an.
Görüyor musunuz bunu?
İlk tespitler tam da beklediğimiz gibi.
Canlı yaşamının kanıtlanması gerek ve burada bitki formu var gibi görünüyor.
Tanrım, Tanis'te yaşam var.
 Yaşam belirlendi.
Yaşam ortamı belirlendi.
Yaşam kanıtlandı.
 İnsanlık için muazzam bir gün.
Oraya insan göndermemiz artık zaman meselesi.
 Gezegeni kullanma ve nüfus yaratma.
 Bu bir göçmen gemisi.
 Elysium tek yönlü bir yolculuktu.
 Nasıl onu   bıraktım peki?
 Nasıl yapabildim bunu?
 Deli gibi seviyordum.
Kaptan köşküne girmemiz gerek.
Bu herifler gemiyi parçalarına ayırmadan önce kaptan köşküne girmeliyiz.
Önemli bir sorun bu.
 - Payton, eşin nerede?
 - Ne?
 Mürettebat seçmelerini hatırlıyor musun?
 Üreme testlerini, kocaları, karılarını?
 Onları arkamızda bırakmadık.
 Gemide bir yerdeler.
 Bu lanet hayvanlardan önce onu benim bulmam gerek.
 Düşünmeye çalış.
 Nerede olabilirler?
 Sivil personel için bir uyku bölümü olabilir mi?
 Bekle, dur bakalım.
 Dikkatini topla.
 Çalışma ekibinin bir parçası olmayan binlerce yolcu   olduğunu hatırlıyorum.
 Aileleri.
 - Beni dinle.
 Bu geminin ne kadar büyük olduğunu biliyor musun?
 Karının   karılarımızın nerede olabileceğine dair en ufak bir fikrin yok.
 Eğer olmayacak işin peşinden koşmayı bırakmazsan   ne kendimizi bu durumdan kurtarabiliriz   ne de geminin kontrolünü geri almak için vaktimiz kalır.
 Geminin kontrolünü ele geçirirsek, onları bulmak daha kolay olacaktır.
 Beni duydun mu?
 Gemiyi kurtarırsak, onları da kurtarmış oluruz.
 - Güvenlik kilidi.
 - Ne?
 Ölümcül olmayan isyan önleyici silahlar.
 Yakın mesafeden oldukça zarar verirler.
 Pekâlâ, sana bir yol haritası çizeceğim   ve ana güvenlik sistemlerine takılmamaya çalışacağız.
 Ana güç olmadan o kapıları asla açamayız.
 Dinle, beni reaktör bölümüne ulaştırabilirsen   döngüyü manüel olarak yeniden ayarlayabilirim.
 Nasıl yapılacağını biliyor musun?
 - Evet.
 - Önümüzde uzun bir yol var.
 Seni birkaç güvenlik duvarından geçirmemiz gerekiyor.
 Yolu biraz uzatarak, seni oraya ulaştıracağız.
 Çok şükür!
 Delta 81643 Lima.
 Tamam, tamam, bekle.
 Çok uzaklaşmanı istemiyorum.
 Biraz dinlen.
 Dinlenmeme gerek yok.
 Sadece bana hangi yol olduğunu söyle.
 Henüz bilmiyorum.
 Bekle biraz.
 Payton.
 Pandorum belirtilerini hiç hissettin mi?
 Hatırlayacak o kadar şey varken, neden bunu seçtin?
 Eden görevini mi düşünüyordun?
 Ne olmuş Eden'e?
 Bana en büyük uzay yolculuğu faciasını hatırlattın.
 Uçuş derslerinde anlatılan bir hikâye.
 Hatırlıyorum.
 Onlar bir çeşit aşırı uyku bozukluğuna maruz kalmıştılar, değil mi?
 Görev değişimlerine iki yıl kala subaylardan biri psikolojik travma geçirmiş.
 Doktorlar buna, geçişimsel demiyelinizasyon sendromu diyor   ama biz pilotlar Pandorum diyoruz.
 Deliye dönmüş.
 Uçuşun lanetli olduğuna inanmaya başlamış.
 Şeytanca olduğuna.
 - Ne yapmış peki?
 Gemiyi tahliye etmiş.
 Umursamaz bir şekilde herkesi uzaya fırlatmış.
 5 bin kişiyi tek bir düğmeye basarak ölüme göndermiş.
 En azından boşlukta yüzen bir tabutta uyanmadık.
 Öyle olmadığımızı kim söyledi?
 - Hangi yoldan?
 - Üçüncü işaretten sola dön.
 İki düzlük sonra ana geçide çıkacağız.
 Oradan sonrası kolay olmalı.
 Bu doğru olamaz.
 Doğru olmayan ne?
 Halüsinasyon mu görüyorum bilmiyorum.
 Ne var?
 Neler oluyor?
 Bunu daha önce de görmüştüm.
 Bu-- Farklı biri.
 Bu bir bubi tuzağı.
 Tavana kurulmuş.
 - Dikkatli ol.
 Hayır!
 Hayır!
 Hayır!
 Sessiz!
 Sessiz ol!
 Bu lanet yerde sessiz kalmalıyız.
 Anlıyor musun?
 Seni kurtaracağım, ama sessiz olman gerekiyor.
 Anladın mı?
 Bower, bunun iyi bir fikir olduğuna emin misin?
 Dikkatli ol.
 6.
 Ekip'ten.
 Bizden görevi devralması gereken ekip bu.
 O-- Sessiz ol.
 Sessiz ol!
 Sakin ol.
 Sana zarar vermeyeceğim, ama sessiz olman gerekiyor.
 Anladın mı beni?
 Shepard, 6.
 Ekip efendim.
 Sanırım tek kalan benim.
 Biliyordum.
 Geri geleceğinizi biliyordum.
 - Ne?
 - Bölüğünüz nerede?
 Bölük mü?
 Duyduğun yüzbaşımın sesiydi.
 - Mekiğiniz nerede?
 - Mekik mi?
 Sen neden bahsediyorsun?
 Toplama ekibindensiniz, değil mi?
 Hayır.
 Hayır.
 Ben 5.
 Ekip'tenim.
 - Yeni mi uyandınız?
 - Altı ya da sekiz saat falan oldu.
 - Yani ne haltlar döndüğünü bilmiyorsun?
 - Ben de bunu söylemeye çalışıyordum.
 - Sen de benden farksızsın, abi.
 - Hiçbir şey bilmiyorum.
 Ortama ayak uydurmalısın.
 Ne yapıyorsun?
 - Kokuyu üstümden siliyorum.
 - Koku mu?
 Çok hızlılar ve tahmininden güçlüler.
 Peşine takılırlarsa, kaç.
 Kaç ve sakın arkana bakayım deme.
 Seni bekleyemem.
 Kimden bahsediyorsun?
 - Sana yardımım dokunmaz.
 - Yardım et bana.
 Bower, oradaki şerefsize söyle emir komuta zinciri   ve verilmiş kesin emir var.
 - Sen hala bu geminin bir subayısın   ve şu anda komutanın sana emrediyor.
 - Emir mi?
 Espri iyiydi.
 - Sana emrediyor-- Günaydın sana!
 Bu gemide komuta momuta yok.
 Siktir git.
 O alet seni kurtarmaz.
 Hemen uzaklaş oradan.
 Uzaklaş oradan!
 Git.
 Kaç.
 Acele et!
 Anlamıyorum.
 Teşekkürler.
 Ben-- Anlamıyorum.
 Söylediğinden bir şey anlamıyorum.
 Anlamıyorum.
 Tarım?
 Tarım ekibindensin.
 Evet.
 Evet, ben de uçuş ekibindenim.
 Bilmiyorum-- Neler olduğunu bilmiyorum.
 Evet.
 Biliyorum, ama gemiden sorumlu ben değilim.
 Gemiye ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum.
 Gemi.
 Gemi.
 Reaktöre doğru gidiyorum.
 - Reaktör.
 - Reaktör, evet.
 Aynen öyle   ama seninle bir alakası yok.
 Sen burada kal.
 Olduğun yerde kal ve   güvenlik sağlanana kadar bekle.
 Bu sorunu halledeceğim.
 Tamam mı?
 Lanet olsun.
 Kim var orada?
 Kendini tanıt.
 Bower?
 Bower, sen misin?
 Sen olamazsın.
MAHFAZA BÖLÜMÜ Yine mi sen?
 Anladığım kadarıyla   herkes başına buyruk davranıyor.
 Eğer buradan kurtulacaksak   yalnız başına olmak   bir boka yaramaz.
 Hepimiz kurtulmak istiyoruz, değil mi?
 Komutayla bağlantım kesildi.
 Bu yüzden birinin bana reaktörün yerini söylemesi lazım.
 Biliyor musun?
 Bu harika.
 Pekâlâ, beraber çalışabiliriz   ekip olarak.
 Gidelim.
 Evet.
 Kimsenin merhameti yok, dostum.
 Bende de biraz hasar bıraktı.
 Sana neden güvenecekmişim ki?
 - Dinleyin, bayan, sorun çıksın iste-- - Gerçekten uçuş ekibinden misin?
 Onbaşı Bower, geminin makine mühendisiyim.
 Uçuş ekibinden kimse kalmadı sanıyordum.
 Neler oldu böyle?
 Bir çeşit bozukluk.
 Öyle mi dersin?
 Planın ne peki?
 Reaktörü çalıştırmak.
 Sonrasını düşünürüz.
 - Yeni mi uyandın?
 - Evet.
 Partiye yeni katıldım.
 - Başaramazsın.
 - Nedenmiş o?
 - Çünkü yanlış tarafa gidiyorsun.
 - Bekle bir dakika.
 - İndir şu ışığı.
 - Kimsin sen?
 - Hiç kimse.
 - Bana yolu göstermelisin.
 - Reaktöre mi gideceksin?
 O kadar aşağı inmek istemiyorum.
 İnen hiç kimse geri dönmedi.
 Zamanımız daralıyor.
 Gemideki her şeyi kaybedebiliriz.
 Anlıyor musun?
 Uçurabilir misin?
 Gemiyi uçurabilir misin?
 Mecbur kalırsak indirebilir misin?
 Evet.
 Ne zamandır uyanıksın?
 Bilmiyorum.
 Burada zamanı bilmenin mümkünü yok.
 - Beş, belki de altı aydır.
 - Ay mı?
 Sus.
 Bizi öldürmek mi istiyorsun?
 Ne yapıyoruz?
 - Bekliyoruz.
 - Neyi bekliyoruz?
 Reaktöre ulaşmak istiyor musun?
 Öyleyse bana güven.
 Hassiktir.
 Gitmek zorundayız.
 Bana güven.
 Hemen gitmeliyiz.
 Hemen gitmeliyiz.
 - Bekle.
 Hemen gitmeliyiz.
 O şeyler de ne öyle?
 Öğrenmek için yakından baktım diyemem.
 Kaçmak her zaman en iyi çözüm.
 Bu gemiden olamazlar.
 Tüm bunlar da ne?
 Ekolojik gelişim bölümü.
 Embriyonik yuvalar, çiftlikler ve vahşi yaşam yenilemesi.
 Burada mı yaşıyorsun?
 Bunları mı koruyorsun?
 - Bize göre bunlar korunmalıydı.
 - Biz derken?
 Uyandığımda beş kişiydik.
 Brandenburg Enstitüsü'nün genetik numunelendirme ekibindeydim.
 Yedi yıl boyunca tüm canlıları topladık ve hazırladık.
 Onları öylece bırakmaya gönlüm razı olmadı.
 İlgilenmek için gönüllü oldum.
 Gördüğün   gerçekten de Nuh'un Gemisi.
 Bu arşiv, içinde yaşayacağımız dünyayı barındırıyor.
 Canlı türlerinin yüzde otuzunu çoktan kaybettik.
 Laboratuvarın kendi jeneratörü var, ama reaktör çalışmıyorken   Tanis'e kadar dayanabileceklerini sanmıyorum.
 Tanis.
 Hatırlamıyor musun?
 Ne kadar uzakta olduğunu   hatırlayamıyorum.
 Bu 123 yıllık bir uçuştu.
 Sen yine iyisin.
 Hafızamı toparlamam aylar almıştı.
 O lanet kapıyı açmak daha da uzun sürdü.
 Hafızan parça parça geri geliyor.
 Bu mahzen ve içindeki sistemler hakkında her şeyi biliyorum   ama nerede büyüdüğümü veya kardeşimin adını   hâlâ hatırlayamıyorum.
 Aç mısın?
 Hem de nasıl.
 Al.
 Protein deposu.
 Sadece sekiz yılda nasıl bu hale geldik?
 Bu gemi torunlarımıza kadar dayanabilecek şekilde tasarlandı.
 Bence düşündüğünden daha fazla süredir uykudaydık.
 Beni mi istiyorsun?
 Gel de al, kahrolası!
 İmdat!
 Yardım edin!
 İmdat!
 Sen de kimsin be?
 Uçuş ekibindenim.
 Lütfen bana yardım edin.
 Bir şeyin yok.
 Sakin ol.
 Sakinleş.
 Sakinleş.
 Kimsin sen?
 Adın ne?
 Duyuyor musun?
 Gallo.
 Gallo?
 Adın bu mu?
 Onbaşı Gallo?
 Evet.
 Nereden geldin, Gallo?
 Kaptan   köşkünden.
 Kaptan köşkü mü?
 Ne oldu?
 Neredeyiz?
 Söyleyebilir misin?
 Onbaşı.
 Söyle bana.
 Neler oldu?
 Neredeyiz?
 Personel uyutma bölümündeyiz.
 Dikkatli olun.
 Beni de yavaşlatmayın.
 Bunların çoğu boş.
 Herkes nereye gitmiş?
 Asıl avlandıkları bölge burası.
 Devam edin.
 Karım burada olabilir.
 Geliştirme göçmenlerinden mi?
 Mühendis mi?
 Hayır, mürettebatın bir parçası değil.
 Mürettebatın eşleri de getirildi.
 O zaman burada değil.
 Aile fertlerinin nerede olduklarını biliyor musun?
 Sessiz ol!
 Devam etmeliyiz.
 Açık alanda uzun süre durmamalıyız.
 Özellikle burada.
 Gitmemiz gerek.
 Onu bırakamayız.
 Siktir et onu.
 Çoktan avlandı bile.
 Onu bekleyecek misin?
 İyi şanslar sana öyleyse.
 Bekle.
 İyi misin?
 İyiyim.
 Tanrım!
 Onlardan yüzlercesi olmalı.
 Nereye gittiler ki?
 Buradan çıkmalıyız.
 Kaçmalıyız.
 Koşun!
 Ne yapıyorsun?
 - Onu bırakamayız.
 Bower, beni duyuyor musun?
 Orda mısın?
 4.
 Uçuş Ekibi.
 Ne yapıyorsun?
 Seni kontrol ediyorum.
 Ne için?
 İyi olduğundan emin olmak için.
 Bayılmıştın.
 Kendinden geçmiştin.
 - Sen de kimsin?
 - Payton.
 Yüzbaşı Payton.
 - Yüzbaşı mısınız?
 4.
 ekiptesin.
 Benim ekipten önce gelmiş olmalısın.
 Kaptan köşkünden geldiğini söyledin.
 - Evet, ne olmuş?
 - O halde hangi cehennemdeyiz?
 Seyir bilgisi alamıyorum.
 - Bilmiyorum.
 Neler gördün?
 Bütün bunlar nasıl oldu?
 Bakın, ben seyrüseferci değilim.
 Yıldızların hepsi birbirine benziyor.
 - Sakin ol, tamam mı?
 Sadece iyi olduğundan emin olmak istedim.
 - İyiyim.
 - Bu senin kanın mı, onbaşı?
 Birazı benim, efendim.
 Başka kimin kanı var peki?
 Onların biraz sorunu var.
 Kimin sorunu var?
 Mürettebatında mı?
 Pandorumdu.
 Kendimi korudum.
 Ben yaptım.
 Pandorum mu?
 Her ikisi de mi?
 Bana inanmıyorsun, değil mi?
 Onları görmüş olsaydınız   sizde aynısını yapardınız, efendim.
 Nereye gittiğimizi bildiğini sanıyordum.
 Götümüzü kurtarmaya çalışıyorum.
 Sakin olun, tamam mı?
 Silahım yok.
 Silahım yok.
 Affedersiniz.
 Gelin, lütfen.
 İçeri gelin.
 Sorun yok.
 Lütfen, kendinizi evinizde hissedin.
 Burada mı yaşıyorsun?
 - Ne dedin?
 - Burada mı yaşıyorsun?
 Biliyorum, kalmak için uygun bir yer değil.
 Ama   ben istemediğim sürece buraya giremezler.
 Neden onları isteyesin ki?
 Mürettebat kalıp kalmadığı konusunda bir fikrim yoktu.
 Diğer pilotlardan biriyle karşılaştın mı?
 Hayır.
 Uzun zamandır karşılaşmadım.
 Neden aşağı inmiyorsun?
 Adam akıllı tanışırız.
 Bunca zamandır, yabancılara güvenerek hayatta kaldığımı mı sanıyorsun?
 Bekleyin.
 Size bir sorum var.
 Nereye gidiyorsunuz?
 Reaktör bölümüne.
 Nasıl gidileceğini biliyor musun?
 Evet, biliyorum.
 Neden, reaktöre gitmek istiyorsunuz?
 Şimdi anladım.
 Yeni uyandınız, değil mi?
 Aç mısınız?
 Yemek pişirebilirim.
 Size iyi bir ziyafet çektireceğim.
 İtiraf etmeliyim ki   motor yağı kabıyla lezzeti yakalamak zor oluyor   ama hayal gücümüzü kullanırsak   bir şeyler yapabiliriz.
 Tadı biraz ot ve   tereyağlı köpek bokuna benziyor.
 - Ne zamandır uyanıksın?
 - Dur bakayım.
 Bugün günlerden ne?
 Salı.
 O halde hiç fikrim yok.
 Hadi, yiyelim mi?
 Dinen caiz bir yemek.
 Ben bir aşçıyım.
 Dövmemde de yazıyor.
 Bu güvenli mi?
 Neye nazaran?
 Dışarıdaki o şeyler   senin bölümünden ya da   laboratuvarından falan kaçmış olabilirler mi?
 Hayır, bu mümkün değil.
 O zaman sonradan gemiye girmiş yeni bir tür veya onun gibi bir şeydir.
 Ya da baştan beri bizlerle beraber uyuma kabinlerindeydiler.
 Ne demek istiyorsun?
 Bir şeyin hızlı bir değişime neden olduğuna inanıyorum.
 Beslenme tüplerimizde, vücutlarımızı Tanis'in   yaşamsal koşullarına göre düzenleyecek ve ona uyum sağlanmasına   yardımcı olacak sentetik enzimler vardı.
 Gördüğüm kadarıyla   Tanis yerine bu gemiye uyum sağlamışlar.
 Yani, yolcuların mutasyona uğradığını mı söylüyorsun?
 Kanımızdaki o maddenin hızlıca evrimi başlatması gerekiyordu.
 Peki, onlar etkileniyor da biz niye etkilenmiyoruz?
 Belki de bizim düşündüğümüzden daha fazla zamandır uyanıklar.
 Ondan daha fazla zamandır.
 - Bize ne olduğunu bilmiyorsunuz, değil mi?
 - Sen biliyor musunuz?
 Bayadır buralardayım.
 Çok şey gördüm.
 Ne yaptığını sanıyorsun?
 O da ne?
 Senin rahatlamanı sağlayacak bir yatıştırıcı sadece.
 Öyleyse sen al da rahatla.
 Rahat ol biraz.
 İkimiz de aynı ekipteyiz sonuçta.
 Pandorumun belirtileri neler biliyor musun?
 - Neden bahsediyorsun?
 - Geçişimsel demiyelinizasyon sendromu.
 Pandorum.
 - Daha önce duymuştum.
 Hiç bilfiil belirtileri gördün mü?
 Hemen kolayca fark edebileceğin şeyler değil.
 Kaşınma, titreme başlar.
 Sürekli artar.
 Uzay boşluğunda uçmanın yan etkileri paranoyanın   temellerini oluşturur.
 Paranoya olmuş beyin yan etkilerin artmasına neden olur.
 İçinden çıkılmaz bir döngü.
 Sonu deliliğe varan bir çöküş.
 Ne yaparsan yap bu çöküşü durdurmanın bir imkanı yok.
 Birikir ve taşar.
 Bana inanmıyorsun.
 Öyle bir şey demedim.
 Nasıl ikisinde de olabilir peki?
 Böyle bir şeyin olma ihtimali yok.
 Senin yaptıklarını sorgulamadım.
 Hepimiz pandorumun psikolojik bir travmadan oldukça etkilendiğini biliyoruz.
 Duygu tetikleyici bir etkisi var.
 - Öyle söylüyorlar.
 Gerçeği bilseydin nasıl tepki gösterirdin biliyor musun?
 Neyle ilgili gerçek?
 Patlama.
 Tüm dünya   en muazzam eserinin kalkışına ne de sevinmişti.
 Elysium'a.
 İnsanoğlunun tüm yaptığı makinelerden daha da ileriye giden   kahramanlara cennetin kapılarını açan küçük bir kıvılcım.
 Uyuduk.
 Kimsenin daha önce cesaret edemeyeceği kadar derin bir uykuya daldık.
 Üç küçük yerliyi de gemiye göz kulak olmaları için bıraktık.
 Daha henüz ikinci dönemimizdeydik.
 Tüm uçuş sistemleri normaldi.
 Kaptanım ve 2.
 teğmendeki belirtileri fark ettim.
 Belirtiler hafifti.
 Bir soruna neden olacağını hiç düşünmemiştim.
 Ta ki mesajı alana kadar.
 - Ne mesajı?
 Toprak Ana’nın son çağrısı.
 Tanrı'nın yarattığı tüm şeyler cesaret verici sözlerle eriveriyordu sona.
 Ne diyor?
Geriye sadece siz kaldınız.
İyi şanslar.
 Tanrı sizi korusun.
Yolunuz açık olsun.
 Dünya   yok mu oldu?
 - Ortadan kayboldu.
 Tam bir sistem taraması yaptık ama yerinde yeller esiyordu.
 Bir gün önce oradaydı fakat sonraki gün yok oluverdi.
 Bir günde mi?
 Atom bombası ya da bir göktaşından dolayı olmalı.
 Fark eder mi?
 Ekipteki dostlarım haberi pek iyi karşılamadılar.
 Ben birinci ekibi uyandırmak istedim   fakat teğmenim çoktan kafayı yemişti.
 Üç küçük yerli büyük bir yükün sorumluluğu altında kaldı.
 Artık kural yoktu.
 Önemseyecek bir şey kalmamıştı.
 Kaderleri yolundan sapmış üç yerliden   kaldı mı sana sadece biri.
 Tek bir küçük yerli kalıverdi öylece.
 Uçuş eğitimlerinde bana yol göstermiş, beni komuta eden subaylardı.
 Kendilerinde değillerdi artık ama.
 Bir şey olmuştu onlara.
 Başka bir şansım yoktu!
 - Onbaşı Gallo!
 Kaderiyle baş başa, kalıverdi tek bir yerli.
 Uyumayı reddettikten sonra ne yaptı peki?
 Yatmayıp, odasında oynamaya karar verdi.
 Uykuda olan avlarıyla ne iğrenç oyunlar oynardı o.
 Katildi, efendiydi.
 Hem Tanrı hem de şeytandı.
 Bunlar kulaktan kulağa yayılan laflardı ama.
 Büyüyüp erkek oldu   ve ilan etti kendini kral.
 Kendi gemisinin kaptanı, işlediği günahların merkezi oluverdi.
 Düzgün davranan herkesi uzaklaştırdı.
 Kendi başlarına geçinsinler diye, sürüldüler yük ambarlarına   ve varlıklarını devam ettirebilmek için, yediler birbirlerinin leşini zorla.
 Musibet büyüdü de büyüdü.
 Kral artık oynamak istemedi.
 Bu yüzden uyuyacağı yatağa döndü.
 Kral dalınca uykuya   kötülüğün hüküm sürdüğü bir dünya çıktı ortaya, gözyaşlarımız arasında.
Titreme ve kaşıntıyla başlar.
Hepimiz Pandorumun psikolojik bir travmadan oldukça etkilendiğini biliyoruz.
Duygu tetikleyici bir etkisi var.
 Ne yapıyorsun?
 Şerefsizin evladı bizi yiyecek.
 Bu kişisel bir mesele değil, çocuklar.
 Sadece en güçlü   ya da en zeki olanın hayatta kalma mücadelesi.
 Ne dediğimi anlıyor musunuz?
 - Bizi gazla bayılttın.
 - Evet öyle.
 Kusura bakma ama dürüst bir şekilde avcılık yapabilmek için yaşlı ve yorgunum.
 Benim öldüğümden emin olsan iyi olur!
 Bunu yapmak zorunda değilsin.
 Bu gemiyi kurtarmamız gerek.
 Boşuna kendinizi paralamayın ve konuşmalarınızı bana saklayın.
 Merhamet duygusuna sahip olsaydım, bu kadar süre hayatta kalamazdım.
 Biliyorsunuz, hayatta kalma içgüdüsü tuhaf bir şey.
 Demek istediğim, uğruna yaşamaya değecek hiçbir şey kalmadı.
 O kadar aptal olma.
 Lanet olası gemiyi kurtarabilirim.
 Asıl soru, ne daha aptalca olurdu?
 Beni yıllarca hayatta tutmuş geminin   bir gün daha sağlam kalacağına inanmak mı?
 Yoksa, kız arkadaşını deşmek üzereyken   çaresizce ağzından her lafı söyleyebilecek birine inanmak mı?
 Gemiyi dinle.
 Ne olmuş gemiye?
 Reaktördeki güç dalgalanmaları son raddeye geldi artık.
 Düşündüğümden daha az zamanımız var.
 Kapanma durumundan önceki son aşamaya gelmeden   ve gemideki herkesi ve her şeyi kaybetmeden önce demek istiyorum.
 Reaktörü şimdi yeniden ayarlamazsak   her şey yok olacak.
 Geminin son zamanlardaki dengesizliği gözümden kaçmadı.
 Dengesizden de öte.
 Dinle bak.
 Durumunu anlıyorum.
 Ne?
 Neyi anladın?
 Yapman gerekeni yaptın sen.
 Yaptın, evet.
 Kimse seni yargılamayacak ama.
 Kimse seni yargılamayacak.
 Ölümlerden döndün sen.
 Şimdiyse, yapmamız gereken   reaktörü yeniden ayarlamak.
 Geminin tahtalı köyü boylamasına ne kadar zaman var?
 Gerçeği söyle.
 - Bilmiyorum.
 - Tahmin et ulan o zaman.
 Bir saatten az.
 - Ne olacak şimdi?
 - Bu işte beraberiz.
 Telsizine de ihtiyacım var.
 Fazla zamanımız kalmadı.
Payton, duyuyor musun?
Orada mısın?
 Beni duyabiliyor musun?
 Payton, orada mısın?
 Duyuyor musun?
 Buradayım.
 Sen neredesin?
 B seviyesinin altındaki bir depolama ünitesindeyim.
 Göbek kısmındaki 12.
bölüm falan oluyor sanırım.
 Geminin öteki tarafından oraya, onca yolu nasıl gittin?
 Reaktör hızlı bir biçimde işlevini yitiriyor.
 Senden sistemin bellek bankasına girmeni   ve son güç dalgalanması üzerinde Kolzer kompleks testini uygulamanı istiyorum.
 Bellek bankasına giriliyor.
 Kolzer kompleks testi uygulanıyor.
 Bu hiç hoşuna gitmeyecek.
 Test, tüm sistemin çökmesine 47 dakikadan az zaman var diyor.
 - Az zamanımız var desene.
 - Reaktörün oraya nasıl sokarız seni?
 - Bize yön göstermeni istiyorum.
 - Anlaşıldı.
 Kımıldayın.
 Yapma.
 Çocuk daha o.
 Çocuk mu?
 Böyle çocuğu sikeyim ben.
 Ürüyorlar anlaşılan.
 Küçük piç.
 Gitti babasına öttü.
 Olmayacak böyle.
 Sayıları çok fazla.
 Yaşadıkları yere yaklaşmış olmalıyız.
 Aman ne güzel.
 Sıkıştık kaldık ama şimdi burada.
 Kapının diğer tarafında bu kadar önemli olan ne var?
 Kaptan köşkü.
 İçeri girdik mi, geminin kontrolünü de ele geçirebiliriz.
 Ne işimize yarayacak ki?
 Gemi yok olmaya doğru sürükleniyor zaten.
 Kendimizi bu işten nasıl kurtaracağımıza odaklanmalıyız.
 Unuttum bak ya.
 İzci çocuk kurtaracak bizi.
 Başarabilir.
 Daha 24 saat önce kendi ismini bile bilmiyordu.
 Şimdiyse bir nükleer reaktörü yeniden ayarlayabileceğini mi düşünüyorsun?
 Yakın zamanda basıp gitmezlerse, reaktöre gitmenin hiçbir anlamı kalmayacak.
 Ne yapıyorsun?
 Uçuş ekibinin aileleri bunlar.
 Hepsi ölmüş.
 Burada mıydı sence o?
 Hayır, o-- Burada değil.
 - Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
 - Benimle gelmedi çünkü.
 Bu uçuşta değildi.
 Beni terk etti.
 Geride benim için anlam ifade eden bir şey kalmayınca, uzay programına kaydoldum.
 Burada olmamın tek sebebi o.
 Hayatını kurtarmış desene.
 Çok acıklı vallahi.
 Ama böyle mal gibi bekleyemeyiz.
 Yeter bu zırvaları dinlediğim.
 - Ne diye?
 - Ne?
 Ne diye?
 Herkes gitti zaten.
 Geride kimse kalmadı.
 - Kapa lan çeneni.
 - Dönülebilecek bir yer yok artık.
 - Yanılıyorsun.
 Kaderimizde yılmadan yolumuza devam etmek vardı.
 Aynı şekilde, hayatta kalmamız da kaderimizde yazılıydı.
 Bundan sonra yapacaklarımızsa, tüm hepsinden daha önemli.
 Boşa zaman harcıyoruz.
 - Hatırlıyorum.
 - Neyi?
 Saat işliyor.
 Payton'ın karısı Marianne.
 Hatırlıyorum.
 Bower bir konuda haklıydı.
 Bu şey kapandı mı, ölüden beter olacağız.
 Ne diye homurdanıyorsun?
 Diyorum ki, reaktörün işi bitti mi, biz de bittik.
 Ama bundan kurtulmanın yolu da yok değil.
 Onbaşı, tam olarak ne öneriyorsunuz?
 Ateşleme sistemleri tamamıyla çökmeden   kendimizi bölmelere yerleştirip fırlattırabiliriz, efendim.
 Düpedüz intihar bu.
 Burada kalacağımıza, birkaç gün kazanırız hiç yoktan.
 Reaktöre epey yaklaştık.
 Sesini hafiften duyabilirsiniz.
 Evet, işte bu.
 Cehennem içinde cehennem.
 O reaktör ne zamandan beri orada duruyor sanıyorsun?
 Bower, çekirdeği ateşlemeye çalışırken, her şey yanıp kül olabilir.
 Gemi parçalarına ayrılabilir.
 Sakin ol, onbaşı.
 Ne bir şeyden vazgeçeceğiz   ne de o insanları arkada bırakacağız.
 Bu gemide kalamayız!
 Bunu biliyorsun!
 Sakin ol dedim, onbaşı!
 Bu bir emirdir.
 Yüce Tanrım.
 Bırakma sakın.
 Reaktöre ulaştı.
 Bu durumdan paçayı sıyıracağız.
 Bana güven.
 - Sana güveneyim mi?
 Kendine karşı bile dürüst olmayan birine nasıl güvenebilirim ki?
 Hâlâ zamanımız var.
 Beni dinlemelisin.
 - Yapma şunu.
 Neyi yapmayayım?
 Telkine ihtiyacı olan bir çocukmuşum gibi konuşma benimle.
 Sakin ol lan sen de öyleyse.
 Bu gemiyi de yapabileceklerini de herkesten iyi biliyorum.
 Ne yapar, ne yapamaz bilirim.
 Daha neyi tartışıyoruz ki?
 Burada kalıp ölmeyi seçiyorsan, amenna.
 - Sana emrettim.
 - Ben kalmamayı seçiyorum!
 Onbaşı.
 Hangimiz mantıksız davranıyoruz, yüzbaşı?
 Kim kuruntu yapıyor?
 Ben bu gemiden ayrılıyorum.
 Seyahat bitmiştir.
 Bitmiştir!
 - Kendini boşluğa fırlatma.
 - Kes sesini.
 Ben bu gemiden ayrılıyorum.
 - Bower reaktörü yeniden ayarlayacak.
 Kes sesini.
 Hasta olan mürettebat değildi, değil mi?
 - Sen şifreyi gir hele.
 - Şu haline bir bak.
 Hasta olan tek kişi sensin.
 - Gir şifreyi!
 Ne yapıyorsun?
 Senin iyiliğin için yaptım.
 Ne haltlar karıştırıyorsun lan?
 Durumun hiç iyi değil.
 Adamakıllı tedaviye ihtiyacın var.
 Dışarı çıkart, şerefsiz!
 Aç şunu!
 Bu bir emirdir, amına koduğum!
 Bu senin suçun değil!
 Lime lime edeceğim seni, şerefsiz.
 Aç şunu!
 Aç şunu!
 Deşeceğim seni!
 Aklın sana oyun oynuyor.
 Geberteceksin bizi!
 Hepimiz öleceğiz, onbaşı.
 Vay amına koyayım.
 Hasiktir.
 Geliyorlar.
 Acele et!
 Kahretsin.
 Hadi!
 Hadi!
 Başardı.
 Senin izci başardı.
 Sen haklı çıktın tamam.
 Çıkar beni artık.
 Yardım edebilirim.
 Yardımım dokunur size.
 Ne yapıyorsun sen?
 Hâlâ kaptan köşküne geçmeye mi çalışıyorsun?
 Oraya gitmek istemezsin, onbaşı.
 Ne diyeceksin onlara, ha?
 Bower geri gelecek.
 - Kapa çeneni.
 Yaptıklarını öğrenecekler.
 Nereye gittiğini sanıyorsun?
 Sessiz ol.
 Yaptıklarınızı bir düşünün, efendim.
 Kes lan sesini artık.
 Hayatta bunu senin yanına bırakmazlar.
 Kes!
 Her yerdeler.
 Götveren!
 İkimiz de bu doza kimin ihtiyacı olduğunu biliyoruz.
 - Uzak dur.
 - Hangimiz kafadan kontak, efendim?
 Uzak dur dedim!
 Ne istiyorsun benden?
 Aklın sana oyun oynuyor.
 Deşeceğim seni.
 Kimsin sen?
 Başardım.
 Senin oğlanla birlikteydik.
 Başarmasına yardım ettim.
 Sen de pilotsun belli ki Yüzbaşın nerede?
 Yüzbaşım falan değil o.
 Neredeyiz?
 Ne oldu bize?
 Seyir defteri   ne kadar süredir uyuduğumuzu, ne kadar yol geldiğimizi verir.
 Görünüşe bakılırsa, benim şu hafif hafıza kaybı   geçmişe benziyor, yüzbaşı.
 Sen ne sikimsin?
 Onbaşı Gallo.
 Gemiye geldiğimde senden daha gençtim.
 İşin komiği, gemiye gelmeden önceki hayatım nasıldı onu da hatırlamıyorum.
 Tüm hatırladığım bunlar.
 Son mesajı alan kişi sendin.
 Uyanık kaldın.
 Rotayı bozdun.
 Mürettebatı öldürdün.
 Nerden öğrendin bunları yahu?
 Neredeyiz?
 Bak bakalım, gözün gönlün açılsın.
 Söyle.
 Ne yaptın bize?
 Senin kafan almaz, evlat.
 Sorumlu olduğumuz kimse kalmamıştı.
 Yıldızlar nerede?
 Tanrım!
 Tanrı mı?
 Tanrı yaşıyor mu sanıyorsun?
 İnsanlıkla birlikte o da öldü.
 Ne kanun var, ne emir, ne güzel, ne de şeytan.
 Biz varız bir tek.
 Sen de kendini benden hesap soracak kişi olarak mı görüyorsun?
 Denemek ister misin?
 Biliyor musun?
 Denerim belki.
 Hastasın, evlat.
 Yüzünden belli oluyor.
 Sen gelirken ben gidiyordum.
 Birkaç dakikalığına düşün   ahlak kurallarının olmadığı bir durumda kendini hayal et.
 Bu ben miyim dersin.
 Sınırsız özgürlüktür bu.
 Hayır.
 Özgürlük falan değildir.
 Pandorum bu.
 Pandorum.
 Pandoruma karşı uyarmamışlardı bizi.
 Biliyorum, korkutucu geliyor ve aslında tüyler ürpertici.
 Böyle hissetmiyor musun sen de şu an?
 Tüylerin ürpermiyor mu?
 Hadi ilahi berraklığa odaklanalım.
 Saflık.
 Aydınlanma.
 Kes sesini!
 Dışarıda ne var?
 Direndiğin şey.
 Şu önemsiz gerçeklik tanımından kurtul artık.
 Eski dünyadan başına kalan fazlalıktan başka bir şey değil.
 Her ikimiz de bunun pek işe yaramadığını da biliyoruz, değil mi?
 Gezegenimizin içine ettiler.
 Canlı dediğin şey, canlıyı yiyor.
 Geriye kalansa, elimizde kalandır.
 Bu gemi kuracağımız yeni dünyanın tohumu olabilir.
 Kapa çeneni!
 Ne var dışarıda?
 Yeni bir dünya ve yeni bir devlet.
 El değmemiş, harika ve mükemmel bir dünya.
 - Ne görüyorsun?
 Sana krallığın kendisini öneriyorum.
 Bunu engelleyen tek şey ise, içindeki korku.
 Hâlâ izci çocuk olma derdindesin ha, evlat?
 Adalet kavramı her zaman olacaktır ve sen yaptıklarının cezasını çekeceksin.
 Bu seninle gına gelene kadar uğraşmam anlamına gelse bile fark etmez.
 - Bower!
 - Ne var?
 Çoktan çakılmışız zaten.
 Bunca zamandır Tanis'teymişiz.
GÖREVDE GEÇEN YIL: 923 Bunca zamandır ya!
 Bu şey kendi kendine iniş yapmış herhalde.
 Su yüzeyinde pek duramıyor ama, değil mi?
 Kus içindeki öfkeyi.
 Sike sike kabul ettireceğim bunu.
 Geliyorlar.
 Aferin.
 Geliyorlar.
 Ne yapıyorsun?
 Neden ateş etmiyorsun?
 Kafayı mı yedin?
 - Görüyor musun şunu?
 - Siktir et onu şimdi.
 Buradan çıkmamız lazım hemen.
 - Sıkı tutun.
 Böyle olmaz.
 Böyle ölemeyiz.
 Sıkı tutun.
 Ne?
 Hayır, yapamam-- Nefes al.
 Nefes al.
 Güvendeyiz, uyanabilirsin.
||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar