Görünmeyen Tehlike 2 (2006)Hollow Man II
| |
91 dk
Yönetmen:Claudio Fäh
Senaryo:Gary Scott Thompson, Andrew W. Marlowe, Joel Soisson
Ülke:ABD
Tür:Aksiyon, Korku, Bilim-Kurgu, Gerilim
Vizyon Tarihi:23 Mayıs 2006 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Marcus Trumpp
Oyuncular: Christian Slater, Peter Facinelli
Laura Regan ,David McIlwraith
Devam Filmleri
2000 - Görünmeyen Tehlike(117,746)5.8
2006 - Görünmeyen Tehlike 2(8,726)4.4
Özet
Christian Slater'ın (Interview With The Vampire , True romance) Micheal Griffin adında görünmez bir katili canlandırdığı durdurak bilmez gerilimi yaşayın! Micheal , O'nu yavaş ve acı dolu bir ölüme sürükleyen deney aşamasındaki görünmezlik serumunun sonucu olarak çıldırmaya başlar.Güzel ve parlak zekalı araştırma biyoloğu Maggie Dalton (Laura Regan-Unbreakable) onu hayatta tutabilen tek kişidir.Ancak hükümet O'nu Griffin'i kıstırmak için yem olarak kullandığında Maggie , Seattle'da cinayet masası dedektifi olan Frank Turner'dan koruma için yardım istemek zorunda kalır.Griffin gittikçe daha fazla ölüm saçmaya ve kontrolden çıkmaya başladığında , Turner'ın Maggie'yi hayatta tutmak için tek seçeneği kalmıştır;görünmezlik serumunu alıp Görünmez Adam'a dönüşmek!Birbirleriyle yüzleşen bu iki görünmez adamın son savaşları aksiyonu , gerilimi ve dehşeti ikiye katlıyor.
Alt yazı
Merhaba.
Ben Devin Villiers, doktorum.
Güzel kolyenizi fark etmemek mümkün değil.
Uzmanlık alanınız nedir Dr. Villiers?
Maymunları öldürürüm fareleri, kemirgenleri, bazen de şişko domuzları ama genellikle maymunları öldürürüm.
- Tıbbi araştırma demek istiyor hayatım.
- Hayır.
Maymunları öldürmekten zevk alıyorum.
Geç oldu.
Gitmemiz lazım.
İyi geceler Doktor.
- İyi geceler.
- Peki.
Adamı gece fazla yorma!
Ne oluyor?
Tanrım.
Benden ne istiyorsun?
Lütfen biri yardım etsin.
- Nerede?
- Bilmiyorum.
- Gittikçe kötüleşiyorum.
- Bende değil, yemin ederim.
Bana numara yapma!
Bana inanmak zorundasın, lütfen!
O koruyucuyu hemen istiyorum Devin.
Bir kasada kilitli.
Benim ulaşmam mümkün değil, kimse ulaşamaz.
- O zaman yeniden yap.
- Hayır.
Hayır, ben yapamam.
O zaman kim yapabilir?
Koruyucuyu kim yapabilir?
Maggie!
Maggie Dalton.
Bileşenin sentezini, araştırmaları o yaptı.
Tek başına yaptı.
Maggie Dalton.
Lütfen, lütfen bırak beni.
Buraya geldiğimi hiç kimseye söyleme.
Beni hiç görmedin.
Görmedim.
Görmedim.
Tanrım, görmedim.
Ama ben seni gördüm.
Afedersiniz, lavaboda yaralı bir adam var.
Hadi.
Hay aksi.
Hemen bir doktor lazım.
Bunu nasıl oldu da fark etmedik?
Hey.
- Görev başında uyuyor musun?
- Ben mi?
Hayır.
Düşünceye dalmışım.
Bence uykuya dalmıştın.
Ne buldun?
Çok sarhoş olduğunu, rezalet çıkardığını söylediler.
Zanlının her tarafı kan içindeymiş.
Kimse fark etmeden buradan nasıl çıkar?
Üstelik yalın ayak.
Şuna bak.
Cep telefonuyla öldürülmüş.
İlk kez böyle bir şey görüyorum.
- SIM kartını almış.
- Yani adamla ilgili bütün adresleri biri almış.
- İyi bir haber değil.
- Değil.
Afedersiniz, burada işimiz henüz bitmedi.
- Tanrım!
- Afedersiniz, afedersiniz.
Özür dilerim Dedektif.
Bu adam benim elemanlarımdan biriydi.
Sizden özür dilerim.
Bakabilir miyim?
Ben Reisner Enstitüsünden Dr. William Reisner.
- Redmond'daki akıl hocası.
- Evet.
Ara sıra akıl vermekten fazlasını yapıyoruz.
- Bu konuda bir fikriniz var mı?
- Pentagon için çalışıyoruz Dedektif.
Çok sayıda düşmanımız olduğunu tahmin edersiniz.
Harika, ifadenizi dışarıda alabilir miyiz?
- Bu olaya artık biz bakacağız.
- Size kim yetki verdi?
Amirlerinizin iznini kastediyorsanız onlarla bu meseleyi konuştum.
Suç mahallini kirletmenize de izin verdiler mi?
- Şimdi oldu mu?
- Evet, harika.
Adli tıptakiler maktulün ellerine baksın, tırnak arasında - Albayı duydun.
- Evet, albayı duydum.
Bırak istediklerini yapsınlar Frank.
- Adamlar ne derse o mu olacak?
- Karar benim değil.
Bu olayda kararları Savunma Bakanlığı veriyor.
Reisner'ın Pentagon'la bağlantısı var.
- Soruşturmayı yapmalarına izin veriyorsun.
- Hoşuma gidiyor demedim.
Yapma, Halliburton'ın kurşunsuz benzinde kazık atmasına benzemez bu Tom.
Bu bir cinayet davası, onların yetki alanı değil.
Yurttaşlık Yasasını oku.
- Bu kıza biraz koruma sağlamanı istiyorum.
- Harika.
- Yani hala işin içinde miyiz?
- Evet.
Enstitüde biyolog olarak çalışıyordu.
- Reisner onun için endişeleniyor.
- Bebek bakacağız desene.
Dava hala sizin.
Üstelik kadının sekiz diploması var.
Bir şeyler öğrenirsiniz belki.
- Bak Tom - Konuşma bitmiştir Frank.
Şimdi git buradan yoksa ülserimi azdıracaksın.
Evinizde kapı yok mu sizin?
- Keşke biyoloji okusaymışım.
- Haklısın.
Harika.
Merhaba.
Yardımınız için teşekkür ederim.
İçeri gelin.
Hey.
- İçeride pençelerini gösterme.
- Tamam.
Bu Dr. Margaret Dalton.
Margaret, bunlar Dedektif Turner ve - Martinez.
İlk vardiyayı biz alıyoruz.
- Harika.
Sizce büyük tehlikede miyim?
Ayrıntıları fazla bilmiyoruz Bayan Dalton.
Biz sadece koruma sağlıyoruz.
Meslektaşım öldürüldü anladığım kadarıyla hunharca öldürülmüş.
Açıkçası daha üst seviyede, daha deneyimli birini bekliyordum.
Polis şefi, onların birlikteki en iyi iki polis olduğunu söyledi.
Güvende olacaksınız bayan.
Özür dilerim, işinizin ehli olduğunuzdan eminim.
Sağolun.
Binanın güvenliğini sağlamamız gerekiyor.
İşinize bakın.
İyi geceler William.
Sabah uğrarım.
Ben yukarı çıkıyorum.
Rahatınıza bakın.
- Afedersiniz, ben - Tamir ettirmem gerekiyor.
1920'lerden kalma tek katlı bir evim var.
O da aynı böyle.
Sanki perili ev, her yeri gıcırdıyor.
- Sen aşağıyı kontrol et, ben yukarı bakarım.
- Bakacağından eminim.
- Sen yukarıya bak, ben aşağıya.
- Hayır, sen işine bak.
Ben iyiyim.
- Emin misin?
- Evet, neden olmayayım ki?
Aşağıdaki gıcırtı ve inleme sesleri hoşuma gidiyor.
- Evde ateşli silah var mı?
- Hayır.
Evinizde sürekli kalan var mı?
Arkadaşlarınız, akrabalarınız?
Yok.
Evle ilgilenen kimse yok mu?
Ya erkek arkadaşınız?
Kedim var.
Ben köpekleri severim.
Çalışma odanız burası mı?
Evet.
Çoğu kişisel şeyler.
- Bakmanız şart mı?
- Hayır, elbette değil.
Yağmur sesini severim.
Şurayı kontrol etmeliyim.
Röntgencilik eğiliminiz olanlar için çok güzel bir iş, değil mi?
Endişe etmeyin, onun için hap falan alıyoruz.
Küçük kız kardeşim Heather.
Washington Üniversitesi'ne yeni girdi.
Birbirinize yakınsınız herhalde.
Ya da üstüne fazla düşüyorum.
Burada işimiz bitti.
Dr. Villiers'la ne üzerine çalışıyordunuz?
Üstlendiğiniz olayları başkalarına anlatır mısınız?
İmzaladığım gizlilik sözleşmesi hala geçerli.
- İstesem bile size söyleyemem.
- "Hala" derken ne kastediyorsunuz?
Altı aydır orada çalışmıyorum.
İşime son verildi.
Şimdi ne yapıyorsunuz?
İşsizim.
Masraflarınız hayli ağır gibi.
William Reisner çok iyi bir işverendi.
- Aşağısı tamamen güvenli Frank.
- Harika.
İşte cep telefonum.
Hızlı aramaya kaydedin.
İhtiyacınız olursa biz dışarıdayız.
Ama isterseniz birimiz içeride kalabiliriz.
Gerek yok.
Kapının açık kalmasını rica ederim.
Size hemen ulaşmamız gerekebilir.
Bu standart bir kural mı?
Hayır, ama iyi bir fikir.
Tamam o zaman.
Sekiz diplomalı birinin bu şekilde bakmaya hakkı yok.
Nasıl yani?
Farkına varmamış gibi davranma.
O mavi gözlerle demiri bile eritebilirdi.
Gözleri aslında yeşildi.
- Bell Ranger.
- Bizimkilerden değil.
Kuzeye gidiyor.
Yine de arayacağım.
N-7953 mü?
Lewis, ben Turner.
Sea- Tac Uçuş Kulesine bir tanım numarası sor.
Bell Ranger, polis helikopteri değil.
Numarası N-7-9 - 5-3.
- 5-3.
- 7-9-5-3.
Anlaşıldı.
- Tamam.
- Keyfimize bakalım.
- Tamam.
Hey, Frank.
Komşuları rahatsız edeceksin, biraz sessiz ol.
Mırıldanmamı dinlemekten daha iyi işleri olduğundan eminim.
Söz mü?
Yani gerçekten söz veriyor musun?
- Korkma.
- Ciddiyim, İnternet'e koyarsan mahvolurum.
Babam beni öldürür.
- Doğru söylüyorum.
- Hadi.
Asla yapmayacağımı biliyorsun.
Ya annem babam eve erken gelirse?
Babam bazen kandırmak için binanın etrafında bir tur atıp dönüyor.
Gidip kontrol edeyim.
Sorun yok.
Jaluzileri kapatır mısın?
Tamam.
Biraz mastürbasyon yap, keyfine bak.
- Porno yönetmeni gibisin.
- Öyle olsun.
Güzel.
Hey Frank, aynaya bak.
Arizona'da yanmışa hiç benzemiyorsun.
Artık sen de bizdensin.
Harika, nasıl oldu bu?
Hoşuma gidiyor.
Sana yakışıyor.
Sağol.
TARAMA DEVAM EDİYOR DÖNÜŞÜM BAŞARILI Lanet olsun.
İşte böyle.
Hadi, biraz daha.
Güzel.
- İşte böyle.
- Tamam, sıra sende.
Gelen kim?
Kız kardeşi Heather olmalı.
Hey.
Sen Heather mısın?
Polise benziyorsun.
Neden öyle dedin?
Kıyafetin.
Böyle bir şeyi kimse giymez.
Ben Dedektif Martinez'im.
Margaret öldü, değil mi?
Bilgisayarın önünde, bir kağıt yığınının altında boğuldu.
Cesedi günlerdir gören olmadı.
Şimdi de burnundan korkunç bir biyo- kültür çıkıyor.
Hayır, hayır, gayet iyi.
Her şey yolunda.
Yani her şey yolunda değil.
Evet, harika biri.
Tamam, çektim sanırım.
Tamam.
Dur, bir saniye.
Ne yapıyorsun?
- Sanki birini gördüm.
- Ne?
Ash, hadi.
Burada kimse yok.
Hadi oynayalım.
Senin neyin var?
Burada biri var.
Ashley, burada kimse yok.
Kimse yok.
Maggie!
Ah, hay aksi!
Heather, çok üzgünüm.
Son anda bir şey çıktı.
Nezaretçilerden belli oluyor.
Bu sadece bir önlem.
Kardeşinle izinsiz olarak hoşça vakit geçirmene karşı mı?
İşle ilgili bir şey.
O gizlilik saçmalığı benim için geçerli değil.
Korkacak bir şey yok.
- Konsere git, Chelsea'yi alıp - Gittim.
Bitti.
Heather, gerçekten üzgünüm.
Şu ara işler çığırından çıktı ama her şey yoluna girecek.
Söz veriyorum.
Tamam.
Bu arada uyuşturucu alıp, tanımadığım birinden hamile kalacağım.
Hayır, elbette yapmayacaksın.
Heather.
Ayrıca konser değil, bir şiir dinletisiydi.
Her şey yolunda mı?
Tamam.
İyi geceler.
Ona Ona dikkat edin, olur mu?
Elbette.
Sağol.
Merhaba kedicik.
İçeri girmek mi istiyorsun?
Sahi mi?
Hadi.
Hadi kedicik.
Hadi.
Hadi.
Hadi.
Gel bakalım.
- Turner.
- Sanırım bir şey duydum.
Lisa şimdi içeri girdi, onu duymuşsundur.
Bizden haber alana kadar çalışma odanda kal.
Lisa, orada her şey yolunda mı?
Her şey iyi görünüyor.
Şimdi yukarıya bakacağım.
Tamam.
Maggie çalışma odasında, her şeyin yolunda olduğundan haberi olsun.
Kim var orada?
Ben Dedektif Martinez bayan.
Odanızda kalın.
Lisa?
Lisa.
Lanet olsun.
Lisa!
Lanet olsun.
Hadi bebeğim.
Dayan hadi.
Hadi.
Lanet olsun.
Tanrım.
Hadi.
- İçeride kalın.
- Nabız var mı?
- Hayır.
- Göğse ben kompres yaparım.
Nefes ver.
- Bir, iki, üç ve dört - Hadi Lisa, nefes al.
Nefes al.
Bir, iki, üç, dört ve beş.
- Nefes al kahrolası!
- Sıra sende!
Bir, iki, üç, dört, beş.
Hadi.
Hadi.
Hadi.
- Dedektif.
- Ne var?
Göz bebekleri iri ve sabit.
Üzgünüm, bir yararı olmaz.
- Bütün birimler, bütün birimler yerlerine.
- Hadi, hadi, hadi!
İkinci ekip.
Geri konum alın.
- Arkadan dolaşın.
- Anlaşıldı.
Tamam, ekranlarınıza dikkat edin.
Çevreyi emniyete alın!
Pencerelere dikkat.
Turner!
İmdat!
Zulu İki, anlaşıldı mı?
Maggie?
- Maggie!
- Nerede?
- Bilmiyorum.
- Sende olduğunu biliyorum.
Burada değil ama Yukarıda hareket saptadık.
Bütün ekipler yerini alsın.
Gözlerinizi ekrandan ayırmayın!
Nerede o?
Nerede o?
Nerede o?
Konuştuğunu duydum.
Nerede o?
Yolumdan çekil!
Yukarı.
- Odadan çık, şimdi!
Hadi!
- Hadi!
Yukarıda ateş açıyorlar!
Olumsuz.
Dönün, dönün!
Olumsuz.
Bölgeyi doğruluyorum.
Siviller alanı terk ediyor, ateşi kesin.
- Vurduk mu?
- Hala teyit bekliyorum.
- Rollins!
- Onu yakalamıştım Albay.
- Tam önümüzdeydi.
- Bishop, ne oluyor?
- Onu yakalayacağız.
- Ekranda hiçbir şey yok.
- Görüyor musun?
- Onu göremiyorum!
William?
Bütün bunlar bir düzendi.
Onu yem olarak kullandınız.
Bu taktikler şarttı.
Üzgünüm.
Şimdi çekil de işimizi yapalım.
Seni orospu çocuğu, ben orada ortağımı kaybettim!
Çekil buradan, hemen!
Ateşe devam.
El bombası, el bombası!
Neler oluyor?
Hiçbir şey göremiyorum!
Yukarıyı gözden geçirin.
Buldum onu, buldum onu!
Nişan al!
Yok edin onu!
Yürü, yürü!
Hadi.
Yürü, yürü!
Lanet olsun!
Plummer!
Watkins!
Kontrolü kaybettik.
Bio- çiplerle izlemeye çalışın.
- Rollins!
Ne oldu gene?
- İzini kaybettik efendim.
Bütün birimler, geri çekilin!
Tamam, hadi.
Yürü, yürü!
Neydi o öyle?
Sen nasıl bir biyologsun?
Ortağım öldü.
Adam seni istiyordu.
Lisa'yı değil, seni.
Cevap istiyorum.
Bilmiyorum.
Ben de anlamaya çalışıyorum.
Hiçbir anlam veremiyorum.
Peki.
Merkeze gidip yeni bir ekip kuracağız.
Hayır, beni polise götüremezsin.
Sen bir polissin.
- Oraya gideceğimi tahmin eder.
- Başka şansın yok.
- Gidelim!
- Turner.
Evet, selam ahbap.
Ben Lewis.
- Şu senin Bell Ranger - Polise gitmem!
O helikopterin numarası hiçbir veri tabanında yok.
Gidip gözlerini kontrol ettirsen iyi olur ahbap.
Hadi ya.
Domuz eti insanı öldürür.
Doğru duydunuz, domuz eti insanı öldürür.
Doğru!
Kahvaltı insanı öldürür.
Domuz eti öldürür.
Koş!
Afedersiniz!
Devam et!
Bu taraftan!
Bu taraftan!
Hadi.
Hadi.
Ben iyiyim.
Hadi!
Hadi.
Lanet olsun.
Tanrım.
Tanrım.
Tanrım.
Yüce Tanrım.
Evet, şimdi içeri girdi.
Ben seni sonra ararım.
- Sen iyi misin?
- Evet.
Hepimiz çok üzüldük.
Martinez iyi bir polisti Frank.
Sadece iyi bir polis değildi.
Dr. Dalton, size bir şey getireyim mi?
Su ya da kahve?
Dizüstü bilgisayar, güvenli bir hat, bir de beni yalnız bırakırsanız iyi olur.
- Dışarıda biraz konuşabilir miyiz?
- Tabii.
İzninizle.
Bu adamlar bizi kullanıyor.
Bu işi yapanı biliyorlar.
- Evet.
- Evet mi?
Emir ver, hemen peşine düşelim.
Sokağa çıkıp o pisliği devirmek isteyen tam 100 polis var elimde.
Ama onların çekilmesini emrediyorum ve buna sen de dahilsin.
Ne emri?
Kimin emri, onların mı?
Kötü bir emir almanın ne olduğunu bilirim Tom.
Kişisel şikayetlerini bu işe karıştırma Frank.
Sana sahte kanıt bırak demiyorum.
Patronun her dediğini yapmaya ne zaman başladın?
- Seni artık tanıyamıyorum.
- Sen elinden geleni yaptın.
- Artık bırakmanı istiyorum.
- Neyi bırakacağım?
Neyi bırakacağım?
- Orada ne olduğunu biliyorsun, değil mi?
- Karışmayacak kadar biliyorum.
Federaller gelince kadını onlara emanet edip evimize döneceğiz.
Evet.
Bir dosya daha kapandı, değil mi?
- Sizi bir nezaret hücresine götüreceğiz.
- Anlayamadım?
Sadece federaller gelene kadar.
Federaller mi?
Sizin güvenliğiniz için.
Seattle Polis Merkezi Araştırma Kayıt Bilgileri Ara MARGARET DALTON SİGORTA NUMARASI: 990-36-1729 İŞLEM TAMAM - İFADE İÇİN ALIKONULMUŞ HAKKINDA SUÇLAMA YOK: ODA 203 Tamam çocuklar, bayan artık sizin.
Bu taraftan.
Oraya girmeden önce tuvalete gitsen iyi olur.
Nezaret hücrelerinin tuvaletleri pek hoş değildir.
- Şu tarafta.
Götürmemi ister misin?
- Tabii.
Yürümeye devam et.
Beni duydun, yürü.
Hemen!
Çabuk ol.
İkinci kat.
Dışarıda bekliyoruz, yanlış bir şey yapmaya kalkma.
Sahi mi?
- Hey, Chesley.
- Efendim?
Sen bekler misin?
Hemen yukarı çıkmam lazım.
- Git o zaman.
Biz ilgileniriz.
- Sağol.
Bu taraftan, bu taraftan.
Hadi.
- Bana neden yardım ediyorsun?
- Lisa neden öldü?
Hemen anlat.
Ne yapıyorsun?
Frank!
Bildiğin her şeyi anlat, yoksa geri döneriz.
- Oraya dönemem!
- Ben dönebilirim.
Karar ver.
Tamam, tamam!
Tamam.
Giy şunu.
- Neler oluyor?
- Dışarı çık.
Tanrı aşkına, adam sadece bir polis.
Bul onu hemen.
Gölde açılır bir köprü var.
Bu noktaya kadar tek bir köprü yok.
Demek ki bu çevredeler.
Turner Dalton'u konuşturmayı başarırsa her şey biter.
- Hepimizin işi biter.
- Yapamaz, söz veriyorum.
Seattle devriye birimi Union Koyu'nda terk edilmiş bir Mustang buldu.
Turner'ı İnternet'e koyun, fotoğrafını da yerel TV istasyonlarına verin.
Peki efendim.
Böyle biri elimizden nasıl kaçar?
Bu kez gerçekten çizmeyi aştın.
İnsanlar sorun yarattığında en azından bunu görürsün.
Sağol.
Eğil!
5. Cadde Köprüsünde yolu trafiğe kapamak için destek istiyoruz.
23. Birim, cevap verin lütfen.
Tamam.
Hadi.
Bin, bin.
- Ne yapacağız?
- Devam etmek zorundayız.
Aynı yerde kalırsak polisler bizi bulur.
Bu nasıl kurtulmaksa.
Senin için yapmıyorum.
Bana bilgi lazım.
Pekala, anlatmaya başla.
Moleküler yapı üzerine çalışan bir grup biyolog insanı görünmez kılan şifreyi beş yıl önce çözdü.
Ama o program bir gece içinde çöpe atıldı.
Neden?
İki kişi hariç, ilk gruptakilerin hepsi öldü.
Ters giden çok önemli bir şey vardı.
Bir yıl sonra, DOD'nin verdiği gizli bir fonla Reisner yeniden işe başladı.
Operasyona Sessiz Şövalye adı verilmişti.
Çok şirin.
Amaç, çok önemli bir ulusal güvenlik silahı saptanamayan bir asker yaratmaktı.
Reisner, orijinal test sonuçlarını yeniden elde etmeyi başardı.
Sonra kusurlu yanlarını gidermem için beni aradı.
Görünmezlik şifresinde bir kusur var.
Serum, insan dokusunu görünmez hale getiriyor ama korkunç yan etkileri var.
Basitçe anlatırsam, ışığın vücudumuzdan geçmesini sağlayan serum - Tanık oldum, sana inanıyorum.
- Evet, ama radyasyon - Bana adamı anlat.
- Radyasyon hücrelere zarar veriyor.
- Zamanla hücreleri öldürüyor.
- Bilimsel konferansı geç.
Bana basit bir şekilde sadece adamı anlat.
Tamam.
Deneklerin ölmesi hiç hoş değildi.
Hayatta kalması için "koruyucu" denen bir bileşen geliştirdim.
Adı Michael Griffin'di.
Özel Kuvvetlerdendi.
Afganistan'da, İran'da, lrak'ta bulunmuştu.
Nasılsın?
Sanki patlamak üzereyim.
Kendimi hazır hissediyorum.
Bu fırsatı verdiğin için sağol Doktor.
Adın ne?
Dr. Dalton.
Maggie.
Maggie.
Bana çok iyi bak Maggie.
- Durumu nasıl?
- Kan basıncı normal, kalp atışı normal.
Galvanik cilt tepkileri fazla stresli olmadığını gösteriyor.
Gülümsüyor.
Bu işi bitirelim.
Reisner testin iyi gittiğini söyledi.
Ama birkaç gün sonra koruyucu verdiler ve aniden öldü.
Koruyucu işe yaramamıştı.
Tabii kendimi suçladım.
Gerçekleri göremiyordum.
Reisner bu işten vazgeçmemi istedi ama vazgeçemedim.
Koruyucunun neden işe yaramadığını bilmek zorundaydım.
Sebebini bu gece buldum.
Korucuyu işe yaradı.
Ama ona hiç vermediler.
Dünyayı daha güvenli bir yer haline getirecektik.
Evet.
İyi iş başardınız.
Şehrin dışındaki bütün yol ve köprülerde kontrol noktaları olduğunu Komutana söyle.
Turner ve Dalton bu gece Seattle'dan ayrılmaya kalkarsa onları yakalarız.
Tek sorunumuz o polis değil, herhalde bunun farkındasındır.
Görünmez bir suikastçı kendi savaşını vermeye devam ediyor.
- Onu yakalayacağım.
- Üzerinde kontrolün yok artık.
Griffin sürekli anarşinin kıyısındaydı.
Ne zaman çatışmaya girse sınır tanımaz, felaket getirirdi.
Seni neden dinlesin ki?
O hala bir asker, ben de onun komutanıyım.
Griffin koruyucuyu kullanamayacak.
İşte bu kadar.
Onu bul ve işini bitir.
Sana söyledim, Dalton'a ulaşamayacak.
Dalton'a hiçbir şey olmayacak.
Benim adım bu işe karışmayacak.
- Anlaşılmayan bir şey var mı?
- Yok.
Burada bekle.
Gelen Mesajlar: Heather Dokuz yeni mesajınız var.
Mesajları dinlemek için Tanrım, televizyonda izledim.
Neredesin?
Yeni Mesaj: Onlar Bu saatte Edmonds'a feribot var mıdır?
Bilmiyorum.
Yeni Mesaj - Gönderen: Bilinmiyor Onlar düşündüğün gibi değil - 2058 Ludlow Konserve ton balığı seversin umarım.
- Ben Bishop.
- Dalton cep telefonunu açtı.
Yerini bulmanız ne kadar sürer?
Şu an uydudan yerini saptıyoruz efendim, bir dakika sürmez.
Bekliyorum.
Pekala, Michael Griffin hakkında başka ne söyleyeceksin?
- Onun hakkında başka ne biliyorsun?
- Hiç, sadece birkaç kez karşılaştım.
Adam bir asker.
El üstünde tutuluyor, bunu biliyorsun.
Evet.
Yıllarca eğitim verdiler, o proje için milyonlar harcadılar onu neden öldürsünler?
Hiçbir fikrim yok Turner.
Biliyorsun, bal gibi biliyorsun Maggie.
O işi senin yönetmemene şaşıyorum.
Ben araştırma kısmındaydım.
Cinayet Departmanı ayrı bir birim olmalı.
Hadi ama, orada çalışırken tek bir soru bile sormadın mı?
Çok büyük bir işin içine girmiştim.
Ulusal güvenlik için çalışıyordum.
Gözlerim yaşardı.
Şimdi kendimi daha güvende hissediyorum.
Şimdi ne yapıyoruz sayın dahi?
Sola dön, eyaletler arası yola gir.
İki saat sonra Oregon'a varırız.
Bizi asla bulamaz.
Büyük planın bu mu?
Görünmez adamla saklambaç mı oynayacağız?
Koruyucu olmazsa serum organlarına saldırır.
En fazla bir ay daha yaşar.
Hiçbir yere gitmiyoruz.
O piç kurusu ortağımı öldürdü.
Bu işin peşini bırakmam.
Martinez seni korumaya çalışıyordu.
Gerçeği söyleseydin hala hayatta olabilirdi.
Bir mesaj aldım.
Birkaç dakika önce geldi.
Harika.
İşaret kulesi gibisin.
Kardeşimi arayıp iyi olduğumu söyleyecektim.
Mesajı gönderen kim?
Reisner için çalışmaya başladıktan sonra bu adam aylarca mesaj attı.
Küçük uyarılar.
Net değildi.
Sonra vazgeçti.
Ama bu mesajı atmış işte.
Evine yapılan saldırıyı bilen biri olmalı.
Seni izliyor olmalı.
- Nereye gidiyoruz?
- 2058 Ludlow.
Mektup arkadaşını bulalım.
Kötü adamlardan biri olmadığını ne biliyorsun?
Bilmiyorum.
Birçok insan gece çalışmaktan nefret eder, değil mi?
Oysa beni hiç rahatsız etmiyor.
Çok sakin oluyor.
İnsan aklından geçenleri bile duyabilir.
Ne demek istediğimi anladınız mı?
Ne demek istediğinizi biliyorum.
Buradan nasıl nefret ettiğimi bilemezsiniz.
Doğru, burası herkese göre bir yer değil.
Evet, herkese göre değil.
Ben burada iniyorum.
- Afedersiniz bayan.
- Evet?
Albay Bishop'ı nerede bulabilirim?
- Soldaki son kapı.
- Teşekkür ederim.
Sesiniz çok güzel.
Kuzey Carolina'dansınız, değil mi?
Kimse yok mu?
Cherry Point'tenim bayan.
Cherry Numarasını yeniden izlemeye alın.
Son arayanı bilmek istiyorum.
Bulduğunuz zaman haber verin.
Kontrol ettim dostum.
Sızmış birkaç sarhoş var, bir de birkaç evsiz olabilir, hepsi bu.
- Hepsi bu mu?
Hey, hey, emin misin?
- Evet, izci sözü dostum.
Tamam.
Al bakalım.
Her zaman yardım ederim memur bey.
Bu gizlilik işini sevdim.
Bekle.
Arka girişi kullansanız iyi olur.
Daha az kokuyor.
- Bishop.
- Mesajı bulduk efendim.
- Kim göndermiş?
- Arayanın kimliği gizli ama şu an çözülmek üzere.
Mesaj metni önümde, ekranınızda birazdan görünür.
Ajan Moore: Onlar düşündüğün gibi değil 2058 Ludlow Ne zaman gönderilmiş?
Ajan Moore, alo?
Orada mısınız?
Michael?
Sen misin?
Olanlar için gerçekten üzgünüm.
Bir an için beni affettiğini düşünmüştüm.
Onu izlediğini biliyorum, nerede olduğunu söyle.
Maggie Dalton'a ihtiyacın yok.
Sana koruyucu bulabilirim.
Ama geri dönmelisin.
Çizmeyi aştın.
- Bir haine neden güveneyim?
- Ne?
Beni kullandın.
Beni mahvetmelerine izin verdin.
Bu kadar saf olamazsın Michael.
Programın bütünlüğünü korumak için kusursuz olması gerekiyordu.
Yalancı!
lrak'ta yaptıklarından sonra seni kurtardım.
Boktan bir kobay olarak kullanmak için kurtardın.
Bu proje için kurtarmadım savaş suçundan ötürü askeri mahkemeye verilip Leavenworth'a postalanacaktın!
Kalem mi?
Beni lanet olası kalemle mi yaralıyorsun?
Elini çabuk tutsan iyi olur.
Seni haklamaya geliyorum.
Seni haklamaya geliyorum, Bishop.
Sen öldün artık!
Bakalım nasıl bir askermişsin.
Doldur şu silahı asker!
Kaybettin.
Düşmanını göremiyorsun.
Düşmanı her zamankinden net görüyorum.
Düşmanlar her yerde.
Bazen tam önünde duruyor.
Anlamıyor musun?
Her yere girebilir, her şeyi, herkesi görebilirim.
İnsanlar yalnız olduklarını sandıkları anda yanlarındayım.
- Michael.
- Ne yaptıklarını görüyorum Ne düşündüklerini biliyorum.
Midemi bulandırıyor.
Yaşamayı hak etmiyorlar.
Görevimizi bitirmem gerekiyor Gavin beni durduramazsın.
Ludlow.
Bishop: Ben emir verene kadar bekleyin.
Geliyorum Maggie.
İpucu için teşekkür ederim Albay.
Kötü bir fikir.
Devam edelim.
Dur.
Kimse yok mu?
Afedersiniz, Albay Bishop, ben Mesajımı aldın demek.
Işığı kapatın.
Işığı kapatın.
Tanrım.
Keşke bunu yapmasaydın.
Kimsin?
Timothy Laurents.
Herhangi bir isim işte.
Uzun zaman önce silinen bir isim Dr. Dalton.
- Ellerini görebileceğim bir yere koy.
- Ben zarar vermem.
Nadir rastlanan üç tür kansere yakalandım işe yaramayan bir sürü organ taşıyorum ve ışığa tahammül edemiyorum.
Her gün biraz daha ölüyor biraz daha gözle görülür hale geliyorum.
Elbette.
Başkaları da vardı.
Aslında üç kişi vardı.
Bir numara sekiz gün dayandı.
Ben iki numarayım.
Üç numaraya gelince onunla karşılaştığınızdan eminim.
- Ne oldu?
- Albay Bishop efendim.
Tanrım.
Griffin.
Serum kasası.
- Kasa emniyette efendim.
- Güzel.
- Ortalığı temizleyin.
- Ama efendim, ben Bilim Komitesi başkanı yarın buraya geliyor.
Temizleyin.
Doğum ve Ölüm Haberleri
ANİ ÖLÜM, POLİSİ ŞAŞKINA ÇEVİRDİ İĞRENÇ CİNAYET
silahlı saldırı sorgulanıyor Kaybolanın ardında iz yok Sessiz Şövalye Operasyonu'nun ulusal güvenlikle ilgisi yoktu.
Sadece politik güvenlikle ilgiliydi.
İşte. Senatör Paul Hayes.
21 nisanda astıma bağlı akut solunum yetmezliğinden öldü.
Yatağının yanında duran spreyine dokunulmamış.
Wyatt Jennings.
Dokuzuncu Bölge Mahkemesi hakimi, 27 nisanda tanıkların önünde merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.
Adam sakarmış.
- Bu - Warren Eschenburg.
Emekli C. l. A operasyon şefi.
Balıkçı sandalından düşüp boğulmuş.
3 mayıs.
Politik düşmanlarını öldürüyor.
Ama neden bu insanları seçti?
Kurbanlar özellikle rasgele seçildi.
Bunlar sıradan insanlar.
Çocuklarla ilgilenen bir kadın, bir kamyon şoförü bir yatırım bankacısı ve bir dedektif.
Son iki haftada hepsi kuzeydoğuda toplanmış.
İĞRENÇ CİNAYET silahlı saldırı sorgulanıyor - Gerçek amacını gizlemeye çalışıyor.
- Bence gerçek amacı bu.
Buna bir son vermeliyiz.
- Yangın çıkışı nerede?
- Şu tarafta.
Güney duvarı.
Devam et.
Yürü.
Devam et.
Şurada.
Tutuyorum, tutuyorum.
Tamam, hadi, hadi.
- Gel.
- Hadi, hadi.
Senden hoşlanıyorum Turner.
Masa başı memuru kalıbının altında gerçek bir savaşçı var.
Bırak bitsin bu iş dostum.
Kahretsin.
Aynaya bakmak acı veriyor, değil mi?
Bin hadi.
- Nerede o?
- Bilmiyorum.
Ya Laurents?
Ne yapmak gerektiğini bilmiyorum.
Çaresiz kaldım.
Onu nasıl durduracağız?
Bilmiyorum.
Polis olan sensin.
Tanrım.
Yola devam etmeliyiz.
Ne yapıyoruz?
Seni istasyona götürüp otobüse bindireceğim.
Hiç gitmediğin bir yere gidip birkaç ay kal.
Başın derde girmez.
Sen gelmiyorsun yani.
İstediğim bütün bilgileri verdin.
Gerisini hallederim.
- Hala Griffin'in peşinden gidecek misin?
- Başka seçeneğim yok.
Onu nasıl bulacaksın?
İşin o kısmını henüz bilmiyorum.
- Bunlardan birini kullanabilir misin?
- Evet, sanırım.
- Kendini nasıl koruyacaksın?
- Bilmiyorum.
İnsanlar güzel güldüğümü söylüyor, belki işe yarar.
Başka bir silah bulurum Maggie.
24. caddeye ve Main'e gitmek istiyorum.
The Times'da bir tanıdığım var.
Daktilosunun başındaki bir avuç ineğin seni koruyacağını mı sanıyorsun?
Korunma peşinde değilim.
- Ne peşindesin peki?
- Bu işi bitireceğim.
Haber yayınlanırsa Reisner peşimizi bırakır Griffin de türünün son örneği olur.
Basında adın çıkarsa Griffin doğrudan üzerine gelir.
Biliyorum.
Neden böyle bir şey yapıyorsun?
Çünkü başka seçeneğim yok.
Böyle devam edersen hakkındaki düşüncelerim değişebilir.
Hiç uğraşma.
Benim gözümde hala budala bir polissin.
- Ama güzel gülüyorsun.
- Sağol.
Kardeşimi arayıp iyi olduğumu söylemek istiyorum.
Elbette.
Soruşturmayı yürütenler, dün geceki polis olayının geçtiği yerdeler olayla ilgili ayrıntılar açıklanmamakla birlikte yürütme makamları, bu şahsın izini bulmak için halktan yardım bekliyor.
Frank Turner'ın silahlı ve tehlikeli olduğu sanılıyor.
Turner Kes sesini!
Kes sesini!
Tamam, bir sinyal aldım.
Yirmi saniye sonra pili çıkart.
Anlaşıldı mı?
Başla.
Heather.
Heather?
Kimsiniz?
Griffin'di.
Buluşmak istiyor.
Hayatını kurtarmazsam kardeşimi kaybedeceğim.
Seninle geliyorum.
Gidelim.
Hayır, hayır.
Yanımda başkası olursa Heather'ı öldürecekmiş.
İkinizi de sağ bırakacağını mı sanıyorsun?
Denemek zorundayım.
Denemek zorundayız.
Koruyucuyu nereden bulacaksın?
Kendim yapmak zorundayım.
Üniversitede iyi bir laboratuvar var.
Oraya girebilirim.
Nerede buluşmak istiyor?
Maggie, tek başına yapamazsın.
Nerede buluşmak istiyor?
Sadece saat 7.
00'de King County Terminali'nde ol dedi.
Lütfen dikkat.
Spokane'e gidecek olan Northwest Flyer 11.
perondan kalkıyor.
Herkes yerini alsın.
Tamam, gidelim.
Hadi gidelim.
YENİ!
SONY KAMERA GENİŞ EKRAN GECE GÖRÜŞ ÖZELLİKLİ LCD 403 Evet.
Soruşturmayı yürütenler dün geceki polis olayının geçtiği yerde.
Yürütme makamları, dikkatlerini farklı alanlara yönlendiriyor Anladığım kadarıyla yürütme makamları kendi içlerinden birine bir Seattle polis dedektifine odaklanıyor.
Frank Turner'ın silahlı ve - tehlikeli olduğu sanılıyor.
- Lanet.
Polis, onu görenlerin derhal - Heather.
- Hayır Maggie, hayır.
Nerede o?
Sorun yok.
Devam et.
Buldum seni.
Heather, git.
Git!
Hayır!
Git!
Merhaba.
Işık yakıyor.
Bu sefer çok şiddetli.
Dediklerimi yap, yoksa buradan çıkıp kardeşini hemen öldürürüm.
- Elbiselerini çıkart.
- Ne?
- Neden?
- Lütfen, çıkart hadi!
- Michael, bırak gideyim.
Sana - Hemen!
Şahısla ilgili bir görüntü var.
Son kez söylüyorum, soyun.
İşte böyle.
Seni her zaman sevdim Doktor.
Gözden kaybetmeyin.
Adamımız o.
Afedersiniz, saat kaç acaba?
Adım Dedektif Frank Turner.
- Buraya ablanla geldim.
- Hayır Nerede olduğunu bilmeliyim.
- Benden uzak dur.
- Beni dinle.
Her şey yoluna girecek.
Yardıma geldim.
- Hayır, bağırırım.
- Heather.
Seattle polisinin Turner'ı gözaltına almasına izin vermeyin.
Beni anladın mı?
Dinle, ne pahasına olursa olsun hallet.
Birazdan oradayım.
Bluz, pantolon, iç çamaşırı, ne varsa.
Her şey yolunda mı?
Mükemmel.
Mükemmel, sağolun.
Güzel.
Duymak istediğimiz şey de bu.
Tebrikler.
Devam et.
Nerede olduklarını söyle.
Lütfen.
Mağazada mı?
Mağazada mı?
Burada kal.
Kaçıyor.
Yardım istiyorum.
Maggie?
Zaman geldi Maggie.
Dışarı birlikte çıkacağız.
Kendi ilacının tadına bak bakalım.
Hayır, hayır kızım, bağırma.
Siktir!
Yalnız gelmeni söylemiştim!
Baş belası!
Kaç!
Heather, kaç, kaç!
Hayır!
Bırak gideyim.
Heather!
Silahını indir.
Ah!
Ah Tanrım!
Dur, dur, dur, ateş etme.
Ateş etme.
Anlamıyorsun.
Ben polisim.
İmdat!
Yardım edin!
Hayır!
İmdat!
İçeri.
Gidelim!
Hadi, çabuk, çabuk!
Tamam, silahı bırakıyorum, yavaş.
Orada kal.
Yakaladık.
Geri çekil.
Ateş etme!
Tekrar ediyorum, bütün birimler, ateş etmeyin!
Ateş etmeyin!
- Arkaya başka bir ekip gönderin!
- Gidecek hiçbir yeri yok!
- Yoldan çekilin.
Çabuk.
- Hadi, hadi!
Söylesene.
Turner avucumuzda, Özel Tim şu an güvenlik kapısını açıyor.
- Ya Dalton ve Griffin?
- Hala içeride olup olmadıklarını bilmiyoruz.
Bilmiyoruz da ne demek?
Net olmayan çok şey var efendim.
Turner, kim olduğunu biliyoruz.
Çık dışarı.
Bu boktan durumu çözecek bir planın var mı, yok mu?
Çekil yolumdan.
Lanet olsun.
Hayır, hayır, dur.
Dur!
Bana ihtiyacın var.
Enstitüyü arayıp 10 dakikada koruyucu getirtebilirim.
Dinle, iyice dinle.
Bu program devam edebilir.
Seni ortak ederim.
Daha büyük bir amaç için birlikte çalışırız.
Polisler artık sorun değil Michael, sadece biz varız.
Ben Michael değilim.
Turner?
Beni vuramazsın.
Nereden biliyorsun?
Gözümden mi okudun?
Evet, geri çekil.
En iyi yaptığın şey bu.
Kısmi Damıtma: Tamam Yeniden Kristalleştirme: Tamam Çözelti Özü: Tamam İç Dönüşüm: Tamam Sentetik Biyo-Reaksiyon: Tamam Bu giysiler yanıklar için.
Koruyucu etkisini gösterene kadar seni ışıktan korur.
Ne kadar sürer?
Birazdan rahatlarsın.
- Kolunu ver.
- Önce sen.
Yarısı bana, yarısı sana.
Tam doz olmazsa işe yarayacağından emin değilim.
Bir deneyelim, olur mu?
Sana güvenmediğimden değil.
Hayır, sana güvenmiyorum.
Hadi.
İşte böyle.
Akıllı kız.
Biraz bekle.
Bu odayı alırken kullandığım öğrenci şifremin zamanı geçti.
Ne karar vereceksen ver ama acele et.
Tamam, hazırım.
- Buna tekrar ihtiyacım olmayacak, değil mi?
- Hayır, bu yeter.
- Kıpırdama.
- Damar orada, tam orada.
Tam orada.
Ah, güzel.
Tamam.
Sen bir kahramansın Maggie.
Benim gibi.
Tamam, istediğini aldın.
Kusursuz olmak.
Kaç insan hayatında kusursuz olmayı başarabilir?
Kusursuz koca, kusursuz baba, yurttaş.
Ben hiçbiri değilim ama kusursuz bir silahım.
Beni sen kusursuz yaptın.
İnsanlar varlığımı hissetmeden onlara bu kadar yaklaşabilirim.
Üzgünüm Maggie.
Çok zekice!
Çok zekiceydi Maggie!
Biliyor musun, sen çok ateşli, işveli bir kadınsın.
Hadi Maggie, neden kaçıyorsun?
Anlamıyor musun?
Hadi Maggie!
Hadi hayatım!
Seni yakalayacağım.
Hadi, neden kaçıyorsun hayatım?
Seni birazdan bulacağım üstümdekilerin hepsini çıkarıp seni yakalayacağım.
Ne Kim var orada?
Bil bakalım ben kimim?
Frank!
Maggie.
Ne yaptın Maggie?
Kahretsin.
Turner?
Frank?
Lanet olsun.
- Maggie, içeri gir.
- Turner, tam arkanda!
Seni yakaladım Turner.
Turner!
Seni yakaladım.
Piç kurusu.
- Dikkat et!
- İşin bitti!
- Tam bir baş belasısın!
- Bırak gitsin.
Bırak gitsin.
- Turner?
- Seni piç kurusu.
Frank?
Kaçacak yer kalmadı Maggie.
Bana ne yaptın?
O iğnede ne vardı?
Fare zehri.
Fare zehri mi?
Tek kelimeyle harika!
Harika!
Seni aptal kadın.
Kendini de öldürdün.
Warfarin, C19-H16-O4.
Kanın seyreliyor, kalp atışların hızlanıyor.
Kan kaybediyorsun.
Bana iyi bak dediğimi çok net hatırlıyorum.
Bu işi yüzüne gözüne bulaştırdın.
Hissedebiliyor musun Turner?
Sana ne olduğunu hissedebiliyor musun?
Henüz değil.
Şimdi hissediyorum.
Ondan hala hiçbir haber yok.
Korkma.
Gelip beni bulacaktır.
Bulmak zorunda.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »