K-PAX (2001)
| |
120 dk
Yönetmen:Iain Softley
Senaryo:Gene Brewer, Charles Leavitt
Ülke:ABD, Almanya
Tür:Dram, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:01 Mart 2002 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Ed Shearmur
Oyuncular: Kevin Spacey,Jeff Bridges,Mary McCormack
Özet
Esrarengiz bir adam (Kevin Spacey) uzaylı olduğunu iddia
ettiği için sağlık merkezine götürülür. İlaç tedavisini kabul etmediği için
psikiyatrist Mark Powell'a (Jeff Bridges) sevk edilir. Adının Prot olduğunu ve
K-Pax adlı bir gezegenden geldiğini söyleyen adam kendinden emin tavırlarıyla
ve anlattıklarıyla psikiyatristini de etkilemeyi başarır. Klinikteki diğer
hastalarla da konuşurken Prot, Dünya'nın bin ışık yılı uzağında bulunan
gezegendeki yaşamın tasvirini yaparken aslında bir çeşit duyusal ve duygusal
uyanışa sebep olur. Dr. Powell, Prot'un yavaş yavaş hastalar üzerinde çok
etkili olmaya başladığına şahit olur, çünkü Prot yaz sonunda K-Pax'a döneceğini
söylediğinde tüm hastalar onunla birlikte gidebilmenin yollarını aramaya
başlar.
Prot'un ne tür bir vaka olduğunu çözmeye çalışan doktor onun
iddialarını kanıtlaması için bilimsel sorular sormaya devam eder ancak aldığı
yanıtlar karşısında adeta büyülenir ve kişilik bölünmesi olarak tanımladığı
teşhis konusunda kuşku duymaya başlar. Powell fazlaca kuşkucu biri olmasına
rağmen Prot'un astronomi bilgisinin derinliğini ve ultraviyole ışınlarını
görmekteki yeteneğini gördükten sonra ona inanmaya başlar ve sonunda kendi
koyduğu teşhisi sorgulamaya başlar.
Altyazı
Bu adamdan yardımlarınızı esirgemeyin.
Haydi dostum, haydi ufak adam.
Bana biraz para ver.
Bu bacaktan sende de
olsaydı hâlimi anlardın.
Teşekkürler.
Jackie Chan, Jackie
Chan.
Haydi, numaranı
göstersene.
Seyahat çeki
kabulümdür.
Size minnettar
kalacağım.
Teşekkürler bayım.
Teşekkür ederim.
Hayır!
Bırak.
Çekil.
- Ne oluyor?
- Yanından çekil.
- O bir şey yapmadı.
- Lütfen yardım edin.
Çantanızı alın, bayan.
Bu adam mı?
Hayır, başkasıydı.
Siz gelince hemen
kaçtı.
Evet, o Romano
Vabrinez.
Daha önce birini
suratından yaraladığı için sabıkası var.
Hareket etmemeni
istiyorum.
- Tabii.
- Bir yere mi
gidiyorsun?
Yeni geldim,
seyahatten dönüyorum.
Kötü zamanlama.
- Bavulların nerede?
- Bavula ihtiyaç
duymam.
Biletin var mı?
Tren bileti?
Ya da kupon?
- Trenle gelmedim.
- Benim için gözlüklerini çıkarır mısın?
- Çıkarmasam daha iyi.
Unutmuşum, tabii
peşimdesiniz.
Planınız gerçekten
harika.
- Anlıyorum.
- 42 yaşında.
Tarama yaptırdık.
- Bizimle gelmenizi
rica ediyorum.
- Tabii.
Ernie.
Adam hangi kapından
girdi?
Hiçbir kapıdan gelmedi.
Bir anda ortaya çıktı.
- Dediğimi anlıyor
musun?
- Evet Ernie, seni
anlıyorum.
Manhattan Psikiyatri Enstitüsü
Dışarı çıkmak istemiyorum.
Çünkü bu şeyler
insanı öldürür.
Teşekkür ederim.
Dışarıdaki kimyasalları
soluyorsun; kozmik ışınları ve ölümcül virüsleri
ve şu diğerini kimsenin hakkında
konuşmadığı yeni çıkan güvercin hastalığı.
- Güvercin hastalığı,
duydum.
- Beni rahatsız eden
diğer bir şey de yemekler.
Kafeteryalar içi
mikropla dolu yiyecekler satıyorlar.
Bunun için bir şey yapmalısınız, doktor Powell.
Mikropları yalnızca sıcak öldürür.
Sıcak.
- Anlıyorum.
Bununla ilgilenirim.
Hemen.
Bu arada ilaçlara tekrar
başlamanı istiyorum.
Uyumanı sağlar.
Uyuman lazım, Ernie.
Uyku iyidir.
- Zamanımız doldu mu?
- Yalnızca bu günlük,
Ernie.
Telefonlar.
Karın eve şarap
istedi.
Ve Doktor Chako
Bornie Belviev'dan bir transfer varmış,
bakmanı istiyor.
- Harika.
Bu sefer kim?
- İsa mı, yoksa Sezar
mı?
- Doktor Chako bir
şey söylemedi.
Bir ay önce yatırıldı.
Sanrılandırıcı zehirlenmesinden şüphelenilmiş.
Ama vücudunda bu tür bir madde bulunmadı.
Kan ve idrar
değerleri normal.
Bir hastalık ya da
beyin tümörü, geçici epilepsi belirtisi yok.
Organik bir
anormallik belirtisi yok.
Hiçbir şey.
Ama bir ay geçti.
Bellek kaybı ve
sanrılar devam ediyor.
İnsan olmadığını öne
sürüyor.
Başka gezegenden
gelen ziyaretçi.
Üç haftadır ilaç tedavisini
sürdürüyorsunuz.
Günde 300 miligram
Toarin'e rağmen yanıt vermiyor mu?
300 miligram Toarin'e
nasıl yanıt vermez?
Bu imkânsız.
- Bu yüzden size
yolladılar.
- Harika.
Kimlik yok, tanımına uyan bir kayıp raporu yok.
Bu ne?
Üzerindeydi.
İlaçlara devam
edelim, bakalım bir değişiklik olacak mı?
- Geldi, doktor.
- Sağol, Joys.
Tıbbi kayıt 2-8-7, kendine
'Prat' diyor.
Bu adam bir kedi kadar
narin, doktor.
- İçeri gel, sandalye
al.
- Alayım mı?
Tuhaf bir ifade.
- Kendimi tanıtayım.
- Doktor Mark Powell Manhattan Psikiyatri Enstitüsü Klinik
Psikoloji Başkanı.
İyi.
Kim olduğumu
biliyorsun.
- Peki, Prat mıydı?
- Prot.
Tamam, Prot.
Evet Prot, burada
olmanın - Acaba?
- Lütfen.
"Bu türe
"kızıl lezzet" diyorsunuz.
En sevdiğimdir.
" Birkaç soru ile başlayacağım.
Neden buradasın
biliyor musun?
- Tabii, deliyim
sanıyorsunuz.
- Hasta terimini
yeğlerim.
- Sence hasta mısın?
- Ev özlemi denebilir.
- Peki, evin neresi?
- K-Pax.
- K-Pax mi?
- Başı K, tire büyük
P, A, X.
K-Pax bir gezegen.
Kaygılanma, ensenden
kanını emmem.
Kaygılanmadım.
Ama ben dokuz gezegen
var sanırdım da.
Aslında on tane.
Ama önemi yok.
Güneş sisteminizden
değilim.
K-Pax buradan sizin
ışık hızınızla bin yıl uzaklıkta.
Siz Layra takım yıldızları diyorsunuz.
- Bu epey uzak.
Merak ediyorum,
dünyaya nasıl geldin?
Işık enerjisini sürme
meselesi.
Çılgınca geldiğini
biliyorum.
Varlıklarınız ışık yolculuğunu
keşfetmek için milyonlarca yıl geri.
- Işık hızında mı
gidiyorsun?
"Bu hızın
katlarına ulaşabiliriz.
"C"nin çift
katlı hızlarına " bile çıkabiliriz.
Aksi hâlde bu seyahat
bin yıl sürerdi.
Şöyle desem, peki ama
gezegenimizde yaşayan bir insana göre,
adı Einstein, hiçbir şey ışıktan hızlı hareket
edemez.
- Einstein'ı yanlış anladığınızı söylerim, doktor.
Mark diyebilir miyim?
Bak Mark, Einstein'ın
asıl söylediği şey hiçbir şeyin ışıktan
hızlı hareket edemeyeceğiydi; çünkü kütlesi
sonsuzlaşır.
Einstein ışık hızında ya da daha hızlı gitmekten bahsetmiyordu.
- Yani Takion
tarzından.
- Takion mu?
Sizde şüphecilik
görüyorum, Doktor Powell.
Pek değil.
Dile hakimiyetin o
kadar iyi ki şaşırdım.
Dilinizi öğrenmek pek
zor değil.
Şunu deneyin.
Kafam karıştı.
Belki
açıklayabilirsin; bu şey nasıl, uzaydan
gelmiş olmak nasıl?
Bana ya da diğer
insanlara çok benziyorsun.
Dünyalılara.
- Sabun köpüğü neden
yuvarlaktır?
- Köpük neden
yuvarlaktır?
Bak, eğitimli birisin
Mark, aklındakileri biraz tekrarla.
Bunun farkında mısın?
Sabun köpüğü
yuvarlaktır; çünkü o enerjisi en yetkin
olan biçimdir.
Bu nedenle,
gezegeninizde size benziyorum.
- K-Pax'de bir
K-Paxliye benzerim.
- Prot.
Neden gezegenimize gelmek istedin?
- Daha önce defalarca
geldim.
Beni ilk getiren
şeyse bilmiyorum.
Saf merak sanırım.
Daha önce B-A
sınıfında üçüncü sınıf bir gezegene hiç
gelmemiştim.
- B-A sınıfı sınıf üç
mü?
Evrimin erken aşaması.
Gelecek belirsiz.
Howie.
Yapma.
Haydi.
- Gerçekten yukarıdan
mısın?
- Gerçekten.
K-Pax'tenim.
- Orası nasıl bir yer?
- K-Pax
gezegeninizden büyük.
- Yedi mor ay
gezegeni çevreler.
- Palavra, palavra,
palavra Devam et.
K-Pax sizinkinden çok
farklı bir güneş sisteminde yer alıyor.
İki güneşimiz var,
siz onlara Gape ve Ansetoy diyorsunuz.
- Ödevini yaptın mı,
Ivy?
- Evet.
- Dişimi gördün mü?
- Bir bakayım, bu
gece belki dişlerin çıkar?
- Dişlerimi herkese göstermiyorum, yalnızca sana ve anneme.
Onları aldım
bekleyemedim.
Günün nasıldı?
6:15 gecikti 6:30'a
kadar bekledim.
Işık hızında seyahat etmeliyiz.
- Ne yapmalıyız?
- Boş ver.
Senin günün nasıldı?
- İyi.
Emlakçıya uğradım.
Bize bakmamız için
bir iki ev ayarladı.
Tabii bunun için bir ara beraber oraya gitmemiz gerekecek.
- Emlakçıya mı gittin?
- Evet.
Haydi, Rach?
Kararlaştırmadık, sadece
konuşmuştuk.
Belki dedim.
Belki bir ara gider
bakarım.
Belki.
Belki zamanın için
para ödemeliyiz.
- Aileyiz, değil mi?
- Bak, mektubumu
basmışlar.
Nathalie ile seneye okul
sonrası programa katılmam hakkında
konuştuk.
Öğretmenliğe dönersem
diye.
Ve bu sabah şapkam
düştü ama onu Denofloz ile kafama diktim.
- Bal mumuyla tabii.
- Denofloz mu?
- Affedersin,
dinlemiyordum.
- Evet, biliyorum.
Ivy dinledi.
Tren gecikti ve
yorgunum.
Hepsinin üstüne şehir hasta kaynıyor.
- Biliyorum.
Kokuyorsun.
- İyi günler, beyler.
- Galaksimizdeki 44 gezegende bulundum.
Ziyaret ettiklerim
içinde homosafiyenlerin sizin türünüzün
bulunduğu tek yer dünya.
- Dünyaya ne zaman geldin?
- 4 yıl 9 ay önce.
- Yani kaç yaşındasın?
- Dünya ölçüleri ile 337 yaşındayım.
Buraya ışık hızının 6
katı ile gelirken 7 yaş yaşlandım.
Ama inan Marko, bir
an gibi geldi.
- Marko mu?
- Süper ışık hızında zaman işlemez.
- Burada bir psikoz olduğu açıkça ortada.
- Buna kesinlikle
psikoz demem.
- Beş para etmez bir
teşhis.
- Öyle demek.
Başka gezegenden geldiğine mi inanıyorsun?
Senin teşhisin ne, "Jet-lag" mi?
- Heldo'ya neden yanıt vermedi peki?
- Heldo psikozunu
arttırır.
- Bunun nedeni belki
de o.
- Bak.
İlaçlar bu durumdaki birine yardım etmek için işe yaramaz
demiyorum.
- Ama bana sorarsanız - Belki ilaçların klinik denemelerinde kullanmak için iyi bir
denektir?
Hayır, teşhis
koymadan üstlerinde deney yapmak mı?
- Başka fikrin var mı?
- O kimse için
tehlikeli değil.
- Önce onu tanımaya
ne dersiniz?
- Bu arada
ilgilenmemiz gereken on hastamız var.
- Aslında, belki onun
asıl sorunu geldiği yerdir.
- Nereden?
K-Pax gezegeninden.
Sıradaki Dave, 570-4.
Yiyecekleriniz bile yolculuğa
değer.
Acaba K-Pax'teki
çocukluğundan bahsedebilir misin?
Nerede doğdun?
Doğmuştun değil mi?
- K-Paxlilerin bebeği
olur mu?
- Evet.
Dünyadaki gibi.
Ama insanların ki
gibi değil, bizim için yeniden oluşturma
işlemi biraz tatsızdır.
- Anlayabileceğim bir
şeyle mukayese edebilir misin?
Mesela diş ağrısı ile?
Daha çok
yumurtalıklarının sıkılması gibi.
Bütün vücudunuzda
hissedersiniz.
En beteri de bu duygu bir çeşit amnezi ile bağlantılıdır ve ona çok kötü bir koku eşlik eder.
Orgazm anı karnınıza bir tekme yiyip ardından Mag pisliği dolu bir havuza düşmek gibidir.
- Mag pisliği mi?
Mag sizin kokarcanıza
benzer ama çok daha etkindir.
Eğer böyle berbat bir
tecrübeyse, nasıl ürüyorsunuz?
- Mümkün olduğunca dikkatli.
- Ne yapıyorsun?
Bana raporumda
belirtmem gereken bir şey hatırlattın.
- Raporun mu?
- Evet, galakside
gezerken karşılaştığımız insanlarla ilgili
notlar almak bizim geleneğimizdir.
- Günaydın, Betty.
- Günaydın, Prot.
- Günaydın, Novara.
- Ne haber?
- Bay Freedman.
Günaydın, Maria.
- Ben Vanessa.
- Günaydın, Bess.
- O kimseyle konuşmaz.
Biriyle konuşursa
ağzından dumanlar çıkacak.
Küçükken kendi
evlerini yakmış.
Kibritlerle oynamış.
- Çok tehlikeli.
- Elektrikten
kaynaklanmıştı.
Neden böyle hikâyeler
uyduruyorsun?
Ernie'nin çok güçlü
bir hayal gücü var.
- Çıkın dışarı.
- Haydi, Doris.
Elbet odandan çıkman
gerekecek.
Bak ne getirdim,
sadece sana.
Bunu tekrar edersen gözetime
çıkarsın.
Odasından ne
yaptıysak çıkaramadık yemeğe bile çıkmıyor.
Çıkmıyor ve ben bu
işten bıktım.
Her gün buraya gelip
onunla uğraşıyorum.
Yeter artık.
- Buradaki servis bir
felaket.
- Günaydın, Bayan
Archer.
- Doras.
- Buraya bir
beyefendinin uğrayacağını sanmıyordum, bu
akşama kadar.
İzninizle.
- İki kişilik servis
var.
- Evet, birini
bekliyorum.
- Ne zamandır
bekliyorsun?
- 11 yıldır.
Bana burada deli diyorlar
ama ama ben romantiği tercih ederim.
- Romantik?
Mesela ay ışığında
vals ya da mum ışığında yemek.
- Gün batımı.
- O bizde de var.
K-Pax'de iki
güneşimiz var.
Yalnız 200 yılda bir beraber doğarlar.
Görmeye değer bir
manzara.
Kesinlikle parlak
ışığa karşı hassas olmalı.
Ama bence ilginç
bulduğun şey bakış açısı.
- Neye bakıyorum?
- 300 ila 400
enkstrum dalga boyundaki ışığı fark ediyor.
İnanılmaz.
Tabii Prot'un
açıklamasına göre nedeni gezegenindeki iki
güneşin yaydığı ışığın kalitesiymiş.
K-Paxliler genelde bizim alacakaranlık dediğimiz ışıkta
yaşıyorlar.
Dur bir dakika.
Chuck, ben insanların
mor ötesi ışığı görebildiklerini
bilmezdim.
- Göremeyiz.
Günaydın Joys, bugün
giydiklerin çok uyumlu olmuş.
- Teşekkür ederim.
Nazik.
- Girsene.
Bu çok daha iyi.
Eve çok benziyor.
Prot, evden daha da bahsetmeni
umuyordum.
- Peki neyi bilmek
istersin?
- Sizin K-Pax'de
aileniz var mı?
K-Pax'de işler
buradaki gibi yürümüyor, Mark.
K-Pax'de ailelerimiz sizin
düşündüğünüz gibi değildir.
Aslında aile,
gezegenimizde diğerlerindeki gibi kutsallık
içermez.
- Diğer deyişle ebeveynlerini hiç tanımadın.
- K-Pax'de çocukları biyolojik ebeveynleri büyütmez.
Herkes büyütür.
Aramızda dolaşırlar.
Birinden öğrenir
sonra başkasından.
- Çocuğun var mı?
- Hayır.
K-Pax'de seni
bekleyen bir karın var mı?
Mark, Mark, Mark.
Sana söylediklerimi
aslında dinlemiyorsun, değil mi?
K-Pax'de biz
evlenmeyiz.
Karılarımız yoktur.
- Kocalar yoktur.
Aileler yoktur.
- Anlıyorum.
Peki, sosyal yapı
nasıl?
Hükümet?
- Hayır, buna ihtiyaç
yok.
- Kanununuz yok mu?
- Kanun yok, avukat
yok.
- Doğruyu yanlışı nasıl biliyorsun?
- Doğruyu ve yanlışı evrendeki her varlık bilir.
- Peki, ya biri yanlış bir şey yaparsa?
Cinayet işlediyse ya da tecavüz?
Nasıl
cezalandırırsınız?
Sana bir şey
söyleyeyim, Mark.
Siz insanlar,
çoğunuz bu politika işini
onaylıyorsunuz.
Hayatınız
pahasına.
Bu şey evrende
aptallığı ile bilinir.
Buda'nın ve İsa'nın çok farklı bir görüşü vardı ama
onlara kimse fazla ilgi göstermedi.
Budistler de
Hristiyanlar da.
Siz insanlar,
bazen buraya nasıl geldiğinizi aklım almıyor.
Haydi gidelim, babam
bizi bekliyor.
Biraz daha oynayalım.
Lütfen biraz daha.
Selam.
Şimdi nasılsın?
Haydi.
Çocuklar, haydi.
Yıkanın.
Tamam.
Josh, haydi köpeği
beslemeyi kes.
- İşte geliyor.
- Mark, bunlar harika.
- İyi görünüyor.
- Steve?
Prinston yolculuğun nasıldı?
- Fena değildi.
- Michael'ı görmek
için uğramış.
- Bu çok iyi olmuş.
- Aranız pek iyi
değildi.
- Doğum günüydü.
Doğum günü olduğunu
biliyorum.
Ona kart gönderdim.
Her zamanki gibi güzel
büyük bir çek.
Aslında telefonu
kaldırıp kendi oğlunla konuşmak seni öldürmezdi.
Sağol.
Patates salatasını gönderir
misin, lütfen?
- İşte.
- Bu arada ipe beni
götürme o da telefonu kaldırmayı bilir.
- Noel'de davet
etmeyi istiyorum?
- Çok iyi.
- Noel'i her yıl
annesi ile geçirir.
Buraya gelmez.
- Ne biliyorsun en son ne zaman davet ettin?
- Mahkemede miyim?
- Bira ister misin?
- Lütfen, sağol.
Steve, senden özel
bir iyilik rica edeceğim.
- Senin için ne
yapabilirim?
- Bir hastam,
otursana bir hastam var, tam bir savaş verdiğimi
itiraf etmeliyim.
- Hastaların mı yine?
- Bana şu hastandan
bahset.
K-Pax adlı bir
gezegenden geldiğini iddia ediyor.
- Orası neresi?
- Dediğine göre bin
ışık yılı uzaktaymış.
Layro takım yıldızı
yakınında.
Koca kafalı, yeşil,
şu boyda?
Onu tanıyorum ben.
Hayır, çok ikna edici.
Yani, şey tabii ki, insan
ama, şey işte Şimdiye kadar
karşılaştığım en ikna edici sanrı bu.
Ona bu K-Pax'in hayal
ürünü olduğunu ispatlayabilirsem o
zaman belki kim olduğunu bulabilirim.
Tabii, sana ona
soracak bir sürü soru veririm.
Harika.
Tüm kâğıtlar,
kitaplar, her şey her zamanki gibi etrafa
saçılmış.
Ama o öylece oturuyor.
- Biri ilaçlarını mı
değiştirdi?
- Her zamankinden
verdim.
- Enoframin.
250 miligram.
- Evet, bir terslik
var.
Daha önce onu oturmuş,
dışarı bakarken görmemiştim.
Howie?
- Günaydın, Doktor
Powell.
- Günaydın ama bir şey mi arıyordun?
- Mavi kuş.
- Mavi kuş mu?
- Mutluluğun mavi
kuşu.
Prot mutluluğun
mavi kuşunu bul dedi.
- Prot mu dedi?
- Bu bir görev.
Üçlünün ilki.
Diğer ikisini
henüz bilmiyorum.
Sen söyle.
Üçünü de
bitirirsem, iyileştirileceğim.
Evet, senin soluma
sıkıntın yok.
İşte.
Gördün mü?
Bu amonyum parçacıkları endişelenilecek kadar tehlikeli değil.
Her şeyden önce
olsalar, onları görürdüm ama görmüyorum.
Doktor geliyor, teşekkür
ederim.
Ernie, bize biraz
izin verir misin?
- Seninle dışarıda
görüşürüz.
- Teşekkürler.
- Ernie, kokuşmuş bir
herifsin.
- Prot.
Diğer hastalarla ilgilenmek başka şey, onları
iyileştirebileceğine inandırmak başka
şey.
- Çok üzgün
görünüyorsun.
Navaro'dan bir dize
almışsın.
Sakinleşmelisin.
Bilgin olsun, her
varlığın kendini tedavi edecek gücü
vardır, Mark.
Bu K-Pax'de
milyonlarca yıldır yaptığımız bir şey.
- Beni dinle, bu
gezegende ben doktorum sen de hasta.
- Doktor, hasta.
İnsanların tuhaf özelliklerinden
biri.
Howie'yi
iyileştirmek senin işin değil.
Ernie'yi Maria'yı
ya da başkasını.
Bu iş benim.
Neden hâlâ
iyileştirmedin?
Bu arada, işte
sorduğun soruların yanıtları.
Umarım seni tatmin
eder.
Ne diyeceğimi
bilmiyorum, Mark.
Bu delice bir iş.
- Mümkün değil mi?
- Tam değil.
Bak, hastan gezegeni
K-Pax Setorium yıldız yakımı içinde
olduğunu söylemişti.
Yanılıyor muyum?
Layra takım
yıldızının yakınında.
Bunu araştırmış
olabilir?
Bu komik bir iş, Mark.
Gerçekten yani.
Patronum Duncan Flenn
dışında, dünyanın en iyi astro-fizikçilerinden
biri.
Belki bir iki
meslektaşı da.
Başka kimse bu yıldız
sisteminde gezegen bulunmasına ihtimal
vermiyor.
Bu hiçbir dergide
rapor edilmedi.
Açık konuş.
Neden bunun
peşindesin?
Söyle.
- Bu şaka gibi.
- Hayır.
Şaka değil.
Steve.
Söylesene, hiç kayıp
astrofizikçi var mı?
Olduğunu söyleyemem.
Ama iki kişiyiz ve adamla tanışmak isteriz.
- Teşekkürler Steve,
minnettarım.
Siz insanların aksine
üreme süreci bizim için tatsızdır.
- Neden tatsız peki?
- Değişik.
Demek mahallen burası?
- İyi günler, beyler.
- Zaman ayırdığınız için minnettarım.
- Teşekkürler doktor
Powell, biz de sizin gibi bir an önce sonuçlandırmak
istiyoruz.
Teşekkürler, doktor.
Sizi Prot ile
tanıştırayım.
Seninle tanışmak bir
zevk.
Ben doktor Becker, bu Doktor Flint.
Doktor Sputel ve
Hastler.
Doktor, doktor, doktor,
doktor.
Bu gezegende kaç
doktor var?
- Prot, bir sandalye
kap.
- Sandalye kapmak.
Ev gibi mi?
Notlarını çok ilginç
bulduk, sana birkaç soru sormak istiyoruz,
sorun değilse.
- Buyurun.
- İyi, hemen derine
iniyorum.
- Yüzme biliyorsun.
Şu ışık yolculuğu
fikri ile başlayalım olur mu?
- Bu konuda ne
söyleyeceksin?
- Hiçbir şey.
Söylersem kendinizi
havaya uçurursunuz ya da başkalarını.
- Işık demeti çok
enerji içerir.
- O zaman bu ışık
yolculuğu nasıl oluyor gösterebilirsin.
- Gösteri mi
istiyorsun?
Bu iyi olur.
- Ne zaman?
- Döndüm bile.
Geldiğim yerde buna batının
en hızlı silahı denir.
Sizin geldiğiniz
yerden değilim, Doktor Becker.
Notlarında, gezegenin
K-Pax'in Layra takım yıldızı yakınındaki
Gapion sisteminin iki güneşi etrafında döndüğünü yazmışsın.
Bu yıldızlar etrafındaki
bu gezegen sistemi hakkında nasıl bilgi
edindiğini çok merak ediyoruz?
Profesör, geldiğim
yerde bunu herkes bilir.
Bu Hobble'dan çekildi.
Doktor Patel'in
teleskoptan edindiği veriler ile, bilgisayar
ile geliştirdik.
Geldiğin yerin en net
görüntüsü bu.
Senden bu ekran
üzerinde gezegeninin güneş sisteminde çizdiği
yörüngeyi göstermeni rica ediyoruz.
Zevk duyarım.
Sanırım doğru.
- Steven, girer misin?
- Yapıyorum bile.
Neler oluyor?
Sanırım hesaplarım
sizin tek güneşli sisteminizdeki yörünge
değişikliklerini de aydınlatır.
Ama onu bu ana kadar açıklayamamıştın.
Bunu nereden
biliyorsun?
Nasıl?
Her K-Pax'li bunu
bilir.
Her çocuğun
gezegeninizin güneş etrafında döndüğünü
bilmesi gibi.
Genel kültür.
Değil mi?
Orada ne oldu?
Yani deha olabilir.
Rembrand'in mükemmel
kopyasını yapan dehalar da olmuştu.
Ama isimlerini hatırlayamıyorlardı.
- Ona inanmıyorsun,
Steve.
- Neye inanacağımı
bilmiyorum.
Birini seçmeliyim.
Mavi kuş.
Mavi kuş.
Mavi kuş.
Mavi kuş!
Howie.
Mavi kuş, mavi kuş!
Aman tanrım.
Howie, Howie geri dön.
- Mavi kuşlar ısırır
mı?
- Hayır, ısırmazlar
kokarlar.
Kalk bak, işte mavi
kuş.
- Toplu histeri.
- Betty, burada neler
oluyor?
- Gelin.
- Doktor Powell,
bakın.
Gördünüz mü, orada
işte.
İşte bakın.
Burada neler oluyor,
Doktor Powell?
Bu mucize de ne?
- Sadece mavi bir
karga.
- Mavi karga mı?
Mavi karga.
Bayan Archer
odasından çıkmış.
Mavi kuş mu?
- Bir mavi kuş mu?
- Buraya gel, haydi.
Kim olduğunu
biliyorum, sen mavi kuşsun.
İyi geceler, Bess.
- Bugün nasılız?
- İyiyim.
- Bu güzel, Maria.
- Adamım.
İzninle.
Şu ışık yolculuğu
şeyi.
Belki bana nasıl yapıldığını
gösterirsin.
Bu kokuşmuş yerde on
yıldır kapalıyım.
Çıkmak istiyorum, anlıyorsundur.
Plaza otelde
kapıcıydım.
15 yıl sonra fark
etmeye başladım.
- Neyi fark ettin?
- Kokuyu.
Hepsi kokuyor.
Anlatmaya çalıştım
ama buraya tıktılar.
Ve burası
hepsinden berbat kokuyor.
Sen hariç.
Sen öyle
kokmuyorsun.
Belki yardım edersin
dedim.
Gezegenimdeki
çiçekleri koklamalısın.
Hafif meltemde.
- Tatlı eriklerinize
benzer.
- Onu koklamak isterim.
Oraya gitmek isterim.
Senin gezegenine.
Korkarım giderken
yanımda bir kişi götürebilirim.
Bugün Sel ile görüşme
yaptım.
Onu K-Pax'e
götüreceğini söyledi.
Aslında bunu çoğu
hastadan duydum, hepsi K-Pax'e gideceklerini
söylüyorlar.
Psikiyatri
kliniğindeki hastalara böyle sözler vermek
doğru değil.
Hepsine, her birine
dönerken tek kişi götürebileceğimi açıkladım.
- Dönerken mi?
- Mark, yanlış anlama.
Misafirparvar
davrandın.
Pervar, perver.
Ama buradaki zamanım
doluyor.
Dönmek için
sabırsızlanıyorum.
- Dönmek mi?
K-Pax'e mi?
- Evet, tabii nereye
olacak?
- K-Pax'e dönmeyi
planlıyorsun.
- Yine kendini
tekrarlıyorsun.
Kuzeye bir
yolculuktan sonra K-Pax'e dönmeyi planlıyorum.
Joys bu sabah
Holbrook'taki bahçesinden gelen çilekleri
verdi.
Lezzetli.
- Beni affet ama bu biraz karışık.
Ne zaman ayrılmayı
plan - 27 Temmuz'da gidiyorum.
- Neden?
Neden 27 Temmuz?
Güvenlik nedeniyle.
Süper ışık hızında
giden birine çarpmadan dünyada
gezebilirim ama K-Pax'den varlıklar sürekli
gelip gidiyor.
Düzenlenmeli.
27 Temmuz'da K-Pax'e ışınlanacağını
mı söylüyorsun?
Sabah 05:51'de.
Doğu saatiyle.
Tatlım.
Tamam, bak rüya gördün.
Rüya gördün.
- Baba.
- Mark.
Mark, neler oluyor?
Baban iyi, yatağına
dön.
Bir şey yok.
Haydi.
- Yatağa gir.
- Dünyaya ne zaman
geldin?
- 4 yıl 9 ay önce.
- Neler o Dinle.
Dünyaya ne zaman
geldin?
4 yıl 9 ay önce.
Sizin yılınızla.
4 yıl 9 ay ve 3 gün
önce.
Temmuz'un 27'sinde 5
yıl olacak.
- Bu gideceği gün.
- Ne?
- K-Pax'e döneceği
gün.
- Mark, senin neyin
var?
- Rachel.
- Mark, saat sabahın
üçü.
Bana 5 yıl önce 27
Temmuz'da ona korkunç bir şey olduğunu
söylüyor.
Korkunç bir travma.
- O günden önce ona
ulaşmalıyım.
- Anne, neler oluyor?
İnanılmaz.
Bir şey yok.
Haydi, yatağınıza.
- O bir uzaylı mı?
- Öyle konuşma.
- Uzaylı, uzaylı - Hayır, bana bakın.
Dinleyin.
Her an burada
olabilir.
Sakinleşmenizi
istiyorum.
- Kendiniz olun,
doğal davranın.
- Tamam.
Uzaylı, uzaylı Neden, yoksa lazeri ile bizi delik deşik mi
eder?
- Çok ciddiyim.
Tamam işte.
- Anne.
- Neden davet ettin?
- Diğer her şeyi
denedim.
Rachel bak, 27
Temmuz'a kadar normal bir aileyle olmasını
istiyorum.
Belki bir şeyler
öğrenirim.
- Ne zamandır normal
bir aileyiz?
- Lütfen, Rachel.
İşte geldi.
- Rahat hissetmiyorum.
- Yapma.
Joys'un oğlu lise güreş takımında.
Betty'nin kocası da eski bir polis.
Selam.
- Merhaba.
Selam Joys.
Herkese merhaba.
- Deyta'ya benziyor.
- Haklısın, aynısı.
Hoş geldin, Prot.
Bu eşim, Rachel.
- Nasılsın?
- Rachel, beni davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim.
- Geldiğin için sağol.
- Dikkat et.
Bağlayın onu, haydi.
Bu köpekler herkesten
hoşlanır.
- Çocuklar.
- Kızlar, kızlar.
Gelin.
Peki, en sevdiği
oyuncağı saklamanıza kızdığını söylüyor.
Kuyruğuyla oynamanızı
da sevmiyor.
- Ona artık fazla
sataşmayın.
- İmkansız.
Yemek yiyelim?
Haydi gelin.
Tamam çocuklar.
Haydi.
Dikkat et, Gabi.
Evet Prot, et
yemediğini duydum.
Çok sağlıklı.
- Kendi adına konuş.
Köfte.
- Köfte.
Evet, ben köfteye
bayılıyorum.
Piyanoda diğerlerinin
yanında genç bir adamın fotoğrafı var.
O Michael, Mark'ın ilk
evliliğinden olan oğlu.
- Kaç defa evlendi?
- Yalnız iki.
Şimdiye dek.
- Şimdiye dek?
- Hayır, dünya rekoru kırmaya niyeti yok.
- Ama fotoğraftaki
genç adam bugün burada değil.
- Hayır, bizimle
oturmuyor.
Koleje devam ediyor.
Aslında Mark ile
konuşmuyorlar.
Neden anlatıyorum
bilmem.
Çatlağın biri
olduğumdandır.
- Ne zararım olur ki?
- Belki.
Belki öyledir.
Doktor Powell bana
biyolojik bağlarınıza verdiğiniz önemi öğretmeye
çalıştı.
- Sence samimi miydi?
Sen değil misin?
Aile nedir bilir
misin?
Endişe edersin ama sana bunu söylemezler.
- Ailen yok mu?
- Hayır.
K-Pax'de ailelerimiz
yoktur.
Ne kaçırdığını bilsen.
Limonata getireyim.
- 4 Temmuz.
- Davet ettiğin için
teşekkürler.
- Bir şey değil, Prot.
- Beni salıncakta
salla.
- Tamam, önce çok
sıkı tutun.
- Tamam.
- Hazır mısın?
- Evet.
Haydi gidelim, haydi.
Haydi, suya gel.
Hayır, gitme.
Suya gitme sakın.
Durun.
Dokunmayın ona.
Betty, ilacını
hazırla.
Tamam, geçecek sakin
ol.
Rachel, suyu kapat.
- Kapatıyorum.
- Hazırladım.
Prot, tamam geçti.
Tamam, hepsi geçti.
Bir şeyin yok.
Bu elmalı tart kokusu
mu?
Tatlım, iyi misin?
Kızımı salıncakta bunu daha önce defalarca yapmış gibi
sallıyordu.
K-Pax'li bir uzaylı
gibi değildi.
Onu gördüm bir şeyle bağlantı kurdu.
Normal bir yaşamla.
Bu yeterli değil.
O saldırgan hasta,
Mark.
O vahşi değil.
Başına kötü bir olay
geldi.
Geçmişindeki bir şey.
Nathalie'nin
peşindeyken zarar vermek istemiyordu, korumaya
çalışıyordu.
- Fıskiyeden mi?
- Neden olduğuna emin
değilim.
Devam etmek için
fazlası gerekli.
Yoksa onu yukarı yollamalıyım.
- Geri götürmeliyiz.
Geçmişine götürüp ne
olduğunu bulup ona kabul ettirmeliyiz.
Geri götürmek mi?
Böyle bir hastayı
geri döndürmenin tehlikesini biliyor
musun?
- Tek şansı bu.
Claudia, onu itmeliyiz zamanımız yok.
Bana 27 Temmuz'da
K-Pax'e döneceğini söyledi.
Üç hafta sonra.
Bence o gün saldırganlaşabilir.
Kendini yaralar,
başkalarını yaralar.
Sorunu biliyorsun,
Mark.
Bu hastaya fazla
yakınsın.
Senin dışında herkes
görebiliyor.
Onu dörde transfer
ediyorum.
Çok yakınım biliyorum.
Peki, kabul ediyorum.
- Kurtarmak için
neden onu seçtin?
- Bilmiyorum, belki
şey hissediyorum O beni seçti.
- Prot'u gören oldu
mu?
- Birkaç günlüğüne
kuzeye gitti.
- Kuzeye mi?
- Greenland, İzlanda.
Bilirsin, raporunu tamamlamadan
ziyaret edeceği birkaç ülke vardı.
- Merak etmeyin
doktor, dönecek.
- Nereden biliyorsun,
Ernie?
- Çünkü gözlüğünü
yanına aldı.
K-Pax'e dönünce ona
ihtiyacı yok.
Hastalar bu
enstitüden kaçamaz.
Kaçmazlar.
Kaçtığına dair delil
yok.
Ama polisi ve sosyal hizmetleri haberdar ettim.
- Bölüm başkanına
açıklarken çok eğleneceğim.
Dördüncü kat K-Pax'e
gitmek için çantasını toplayan kaçıklarla
dolu.
Bul onu.
Ya şehirdeki sığınma
evleri.
Kontrol ettiniz mi?
Hayır.
İşinizi öğretmeye kalkmıyorum.
Teşekkür ederim.
- Doktor Powell'dı
sanırım.
- Nerelerdeydin?
Finlandiya, Greenland,
İzlanda, Labrador.
Tamam, zırvalamayı
kes.
Üç gündür seni
arıyoruz.
Bu bahçede kuzeye
yolculuk yapacağımdan bahsetmiştim.
Yolculuk mu?
Buranın hastasısın,
taburcu olmadan gidemezsin.
Bana ışık demeti hikâyesi anlatma çünkü yutmuyorum.
Sana yolculuk
yaptığına inanmıyorum dersem ne dersin?
İzlanda'ya,
Greenlan'da ne de başka bir yere.
Bak K-Pax'den
olduğuna inanmıyorum.
Benim kadar insan
olduğuna inanıyorum desem?
Torzian kullanmalısın
derim, doktor.
Bak, beni şüphe
bırakmadan ikna etmenin yolu var.
Ama iznine ihtiyacım
var.
Buna hipnoz denir.
- Üzgünüm neden
görmüyorum?
- Sana alternatifini
anlatayım.
Her sabah iğne
yiyeceğin bir bölüme gideceksin.
Dünyadaki günlerinin
geri kalanında suratında aptal bir
bakış olacak.
Tercihin bu mu?
Prot.
Yardım ediyorum.
Yapacağımız şey Prot,
daha çok hayal görmeye benzer.
Birden beşe kadar
sayacağım.
Üçe geldiğimde
gözlerin kapanacak ve kendini güzel,
derin, rahat bir hipnoz hâlinde
bulacaksın.
Bir, şimdi gözlerin ağırlaşmaya başlıyor.
İki, hayal gücünü kullanmanı istiyorum, göz kapaklarına
ağırlık bindiğini hayal et.
Onları çok
ağırlaştırıyorlar.
Nabzı dakikada kırk.
İnsan olsa
endişelenirdim.
Kendini bırak, derinlere
bırak.
Dört, kendini bırak
ve gevşe.
Şimdi vücudundan çık.
Aşağı derinlere
iniyorsun ve beş gidiyorsun, derinlere doğru.
Şimdi rahat bir
hipnoz hâlindesin.
Nasıl hissediyorsun?
- Hiç gibi.
- Zamanda geri
gitmeni istiyorum.
Hatırladığın ilk
tecrübeni çağırmanı istiyorum.
Ne görüyorsun?
Neydi o?
Ne görüyorsun?
Bir kasket.
- Soma.
Mavi çizgili.
- Kimin kasketi bu?
- Bir arkadaşımın
babasının.
- Arkadaşının adı ne?
Söylemem.
Arkadaşının babası
nasıl öldü, biliyor musun?
- Çalıştığı yerde
kaza geçirdi.
- Kazada mı öldü?
Yaralanıp sonra mı
öldü?
Nerede çalışıyordu?
- İneklerin
öldürüldüğü yer.
- Nerede burası?
- Nabzı dakikada on
azaldı.
- Bu yer nerede
biliyor musun?
Gevşemeni istiyorum.
Şimdi zamanda
ilerlemek istiyorum.
- Neredesin?
- Gece evindeyiz.
- Diğer çocuğun evi
mi?
- Evet.
- Dışarı çıkmasını
istiyorum.
- Neden?
Yıldızlara bakmak
için.
Oradan geldim
biliyorsun.
- Adın Prot mu?
- Nereden biliyorsun?
- Nerelisin, Prot?
- K-Pax gezegeni - Layra takım yıldızında.
- Tüm takım
yıldızlarını biliyor musun?
- Evet, çoğunu.
- Arkadaşın da
biliyor muydu?
- Evet.
Babası hastalanıp eve kapandığında teleskop aldılar ve babası tüm
takım yıldızları öğretti.
Ama artık bunlarla
ilgilenmiyor.
- Neden?
- Bir şey oldu.
Tvay beni aradı.
Beni kötü bir şey
olduğunda arar.
- Babası öldüğündeki
gibi mi?
- Doğru.
Sana ne diyor?
Çocuk sana nasıl
hitap ediyor?
Bilmiyorum.
Rahatsızım.
Ben bilmiyorum.
- Dünyaya nasıl
geldin?
- Çıkmak istiyorum.
- Çıkabilir miyim?
- Hareketlerine bak
Mark, artık konuşmak istediğini sanmıyorum.
Pekâlâ, Prot.
Şimdi rahatlamanı istiyorum.
Yıldızları düşün.
Çok iyi, şimdi beşten
bire geri sayacağım.
Kendini tazelenmiş
gibi hissedeceksin.
Beş, artık çıkmaya başlıyorsun.
Dört, daha uyanık
hissediyorsun.
Üç, daha da uyanık.
İki, artık uyanıyorsun.
Ve bir.
- Ne zaman başlıyoruz?
- Bitti bile.
Demek batı usulü
hızlısınız?
Birleşik
Devletler'deki tüm mezbahaların yerlerini bulalım.
- Yani kaç tane
olabilir ki?
- Bilmiyorum.
Büyük şehirlere yakın
olanları eleyelim.
Ve küçük kasabalara
bakalım, kırsal kesime.
Yıldızları
görebildiğin yerlere.
Joys, altı günümüz
kaldı.
Kupamı götüreyim mi bırakayım
mı?
Sanırım K-Pax'de ona ihtiyacım
olmaz.
- Ne içtiklerini
bilmiyorum.
- Hayal kur, kardeş.
Yanında birimizi
götürebilir, senin gibi kokuşmuş birini
neden alsın?
Beni alacak.
- Bu ne cüret?
Ben kokmuyorum.
- Hepiniz unutun,
giden benim.
- Tabii, hanginiz
peki?
- Kim başlamak ister?
Ernie?
- Ben ilaç yerine esrar alabilir miyiz diyecektim?
- Yine başlama.
- Howie.
- Bir önerim var çünkü gerçekten pek zaman kalmadı.
Prot ile kimin gideceğini belirlemek için bir deneme
yarışması yapmayı öneriyorum.
Onunla konuştum ve 27
Temmuz'a kadar hepsini okuyacağını
söyledi.
İlgilenen birileri
varsa nedenlerini açık okunabilir el
yazısı ile yazsın ve bana versin.
K-Pax'e İncil'imi de getirebilir
miyim?
- Tabii
getirebilirsin.
- Denemeleri sonra
bitiririz.
Şimdi yine zamanda geri
gitmeni istiyorum ama geçen seferki
kadar değil.
Arkadaşın orada mı?
Şu an seninle mi?
- Evet.
- Adı ne?
- Söylemem.
- Prot, arkadaşının adını bilmek istiyorum.
- Sana söylemeyeceğim.
Peki, ona isim
takmalıyız.
Pete'e ne dersin?
Bu onun adı değil.
Neden
heyecanlanıyorsun?
- Hangi yıl?
- 1985.
- Kaç yaşındasın?
- 175.
- Pete kaç yaşında?
- 17.
Pete'ten bahset.
Ne oldu?
Bir sorun mu var?
- Seni bu yüzden mi
aradı?
- Kız arkadaşı var.
- Sorun kız
arkadaşında mı?
- Hamile.
Önündeki yolu görebiliyor.
Bilirsin, evlenirsin,
çocukların olur, babanı öldüren işe mahkûm
olursun.
- Bunun için onu mu
suçluyor?
- Hayır, onu
suçlamıyor.
O sadece Sorun, insanların kendilerini bağladıkları prangalar.
K-Pax'de bu
zırvalıklar yok.
Pekâlâ, Prot.
Beni dikkatle dinlemeni
istiyorum.
Tekrar zamanda
ilerlemek istiyorum.
İki hafta mesela.
İstersen gözlerini
açıp etrafta dolaşabilirsin.
- İster misin?
- Bunu biliyorum.
Prot?
Prot tarih Bu, 1991.
Dünya takviminize
göre.
- Arkadaşın Pete seni
mi aradı?
- Özel bir şey için
değil.
Bazen öyle sohbet
etmek ister.
Güvenebileceği birisi
ile.
- Bana Pete'ten
bahset.
- O bir tokmakçı.
- Tokmakçı mı?
- Tokmakçı diye
boğazı kesilirken inek tepinmesin diye başına
vuran adama denir.
- Biliyorum çok tuhaf
değil mi?
- Hâlâ aynı kasabada
mı?
Kasabanın dışında
ufak bir yeri var, güzel döşedi.
Birkaç dönüm arazi ve
ağaçlar ve bir nehir.
Nehir dışında bana K-Pax'i
hatırlatıyor.
Söyle, o hamile kızla
hiç evlendi mi?
Ne anı.
Evet evlendi ama
artık hamile değil.
- Bu altı yıl önceydi.
- Adını unuttum.
- S Adını söylemedim.
- Şimdi söyler misin?
Sarah.
Kızları mı oğulları
mı oldu?
Rebecca.
Rebecca.
Doğum günü haftaya.
- Chuck ne oluyor?
- Howie, Ernie'yi
öldürmeye kalktı.
- Ne?
- İyi.
- Ernie?
- Harika
hissediyorum, doktor.
- Ne oldu?
- Dostum Howie beni ölümle burun buruna getirdi.
- Ne?
- Aşağılık herif, onu
seviyorum.
- Ernie, anlamıyorum.
- Görmeliydiniz.
Uyuyordum, ellerimin bağlanmasını
isterim.
Boğazıma mendil gibi
bir şey doladı.
Ve sonra sıktı.
Yapabileceğim hiçbir
şey yoktu.
Nefes alamadım, beni hemen kaldırıp buraya getirdi.
Ve en kısa sürede beni geri getirdiler.
Ve uyandım.
Ne fark ettim biliyor
musunuz?
Ölmek kontrolümüz
dışında.
Ondan korkarak
hayatını neden harcayasın ki?
Bundan sonra karnımın
üzerine yatacağım.
Balıkları kılçığı ile yiyeceğim.
En büyük lokmaları
yutacağım.
Haydi getirin.
İyi hissediyorum.
Bu harika, Ernie.
Yarın görüşürüz.
Evet.
Tedavi ettim, değil
mi?
Prot bir görev sonra sen de iyileşeceksin dedi.
İşte, eve döneceğim.
Adını söyle artık.
Sana bir tarih
vereceğim, nerede olduğunu ve ne
yaptığını hatırlamaya çalışacaksın.
Anladın mı?
- Tamamı ile, sevgili
efendim.
- Tarih, 27 Temmuz
1996.
- K-Pax'teyim.
- Emin misin?
Kesinlikle eminim.
Yemek için Krapın'ları
hasat ediyorum.
Krapın bir mantardır.
Yer mantarlarınız
gibi.
Büyük mantarlar, lezzetli
sever misiniz?
- Bir dakika.
İşte orada.
- Kim, Pete mi?
Bir terslik
hissettim, bana ihtiyacı var.
- Şimdi dünyadayım.
Onunlayım.
- Neredesin?
Ne yapıyorsun?
Nehrin yanında, evinin
arkasında.
Karanlık.
Giysilerini çıkarıyor.
- Bunu neden yapıyor?
- O Ne?
Ne yapıyor?
- İntihar etmeye
çalışıyor.
- Neden intihara
kalkışıyor?
- Çünkü korkunç bir
şey oldu.
- Bir şey mi yaptı?
- Yapmaması gereken
bir şey mi?
- Bahsetmek istemiyor.
Prot, yardım etmeye
çalışıyorum.
Ne olduğunu
söylemezsen yardım edemem.
- Bunu biliyor.
- Neden söylemiyor
peki?
- Çünkü o zaman
öğrenirsin.
- O bile bilmek
istemiyor.
- Ona yardım
etmelisin, Prot.
Olanları anlatması
için yardım etmelisin.
Bahsetmek istemiyor, sağır
mısın geri zekâlı?
- Zaman onun aleyhine.
- Zaman herkesin
aleyhine işliyor.
- O üzgün, çok üzgün.
- Nabız 140, solunum
30.
Tanrı aşkına Mark, geri
getir onu.
Beni dinle.
Onu kurtarabilirsin, onun
dostusun.
- Dostuyum.
Ama bunu yapamam.
- Kurtar onu.
Yapamam, hayır akıntı
çok güçlü, hiç şansı yok.
- Ben yapamam.
- Beni dinle, bir çok hastaya yardım ettin.
Bayan Archer'a,
Howie'ye Ernie'ye; senden şimdi Pete'i
iyileştirmeni istiyorum.
Bu görevin olsun.
Onunla konuşmama izin vermeni istiyorum.
Dinliyorsa bana güvenebileceğini bilmesini isterim, Sarah'ya
mı Rebecca'ya mı kötü bir şey yaptı?
- Tutun onu.
- Hayır, tamam.
Dur, dur.
Tanrım!
Tamam, geçti.
Geçti.
Geride kaldı.
Şimdi beşten geri
sayacağım, ben saydıkça daha da uyanacaksın.
Bire gelip parmağımı şıklatınca tazelenmiş olarak uyanacaksın.
Beş, çıkmaya
başlıyorsun.
Dört, daha da
uyanıyorsun.
Üç, daha da uyandın.
İki, uyanmaya
başlıyorsun.
Ve şimdi bir.
- İyi misin?
- Evet, iyi
hissediyorum.
İyiyim.
- Senden düştü.
- Teşekkür ederim.
Bölge kodunuz 505 mi?
Neredesiniz?
New Mexico mu?
Kurtu Kurtuluş.
Kurtuluş.
New Mexico'da bir
düzine Kurtuluş Ordusu sığınağı var.
Albakroki, Los
Crusis, Rosevell.
Bir dakika bir de Santa
Rosa var.
Santa Rosa.
Burası.
Bu Santa Rosa'ya epey
yakın.
O bölgenin en büyük yerel
gazetesi ne?
Waterlu kasabası
gazetesi.
Tüm bölgenin
haberleri var.
Aç şunu.
27 Temmuz 1996'ya git.
Kermes açılışı.
Satılık çiftlik
hayvanları.
28'ine git.
İşte orada.
Robert Porter,
boğulmuş.
Adı, Robert Porter.
Robert Porter.
İşte burada.
Bu olayı hatırlıyorum.
Buralarda olan en
büyük olaylardan biriydi.
İşte dosyası.
Hatırladığım kadarı
ile zeki bir adamdı.
Akıllıydı.
At kadar güçlü tokmakçılık
yapmıştı.
Şehrin 30 kilometre
dışında karısı ve çocuğu ile yaşardı.
- Sarah.
Karısının adı
Sarah'dı.
- Doğru.
Ona olanlar korkunçtu.
- Gitmek ister misin?
- Evet.
Boş duruyor.
Buralara artık pek
insan gelmiyor, bunlar olduğundan beri.
Böyle bir yerde
yaşamayı kim ister ki zaten?
Alba'dan buraya detektifler
gelmişti.
Olayı beraber çözmeye
çalıştılar.
Resmî hikâyeye göre, bu
başı boş serseri eve geldiğinde Porter
işteymiş.
Daha önce de birkaç
kez bakmak için gelmiş olmalı.
Soygun olarak
başlamış.
- Karısı ve kızı
arkadaymış.
- Sarah.
İzlerden
anlayabildiğimiz kadarı ile bu serseri
iki kadını da eve sokmuş.
Karısına tecavüz
etmiş.
İkisini de öldürmüş.
Porter geldiğinde serseri
hâlâ evdeymiş.
Adamın boğazını öyle bir
sıkmış ki.
Yerinde olsam aynını yapardım.
Nehir bu tarafta.
Giysileri orada
buldum.
Atladığı yer burası
sanırım.
Bu nehir çok
tehlikelidir, Temmuz'da bile akıntı kuvvetlidir.
Yine de resmî hata
yapılmış olabilir.
Ama cesedi nehirde
hiç bulunamadı.
Doktor.
New York'taki o adam
gerçekten Robert Porter mı?
Onun için üzülüyorum,
anlarsınız.
- Hoş geldin.
- Üzgünüm.
- Bunu bir daha yapma.
- Asla.
- Ne oldu?
- Aradığım şeyi
buldum.
- Emin misin?
- Keşke olmasaydım.
Howie al şunu,
benimki üstte dursun.
Anladın mı?
Prot, otursana.
Toplandın mı?
Gitmeye hazır mısın?
Sayılır.
Eşyasız uçarım.
Bu bir şaka Mark, siz insanlar espriden anlamıyorsunuz.
Bunu önceden hiç
denemedim ama genelde yola çıkanları bir
kadeh içkiyle uğurlarız.
Viski uyar mı yoksa meyve tadını mı tercih edersin?
- Viskiyi deneyeceğim.
Güvenli bir yolculuk
için.
İşin aslı, K-Pax
güzel bir yer gibi görünüyor.
Bir ara görmek
isterim, sence şansım var mı?
Bence kendi dünyanı
görmelisin.
Aslında kendi aileni daha çok görmelisin.
Oğlunu Noel için
davet et.
- Bunu yapabilirim,
Prot.
- Gezegeninizden bir
şey öğrendim, dünyada elli gezegene
yetecek yaşam var.
Bitkiler, hayvanlar,
insanlar, mantarlar, virüsler her şey.
Yerlerini bulmaya
çalışırken birbirlerine çarpıyorlar.
Birbirinden
besleniyorlar.
İlişki.
K-Pax'de de böyle
ilişkiler yok mu?
Kimse istemez,
ihtiyaç yok.
K-Pax'de ben gidince
kimse özlemez, bunun için bir neden yok.
Ama buradan ayrılınca özleneceğim.
Evet.
- Tuhaf duygu.
- Gitmen gerekmiyor,
Prot.
Eminim kalman için
yardım edebileceğim bir yer vardır.
Bizden biri gibi.
Sizi özleyeceğim, Doktor
Powell.
Raporumu bitirmeliyim.
Ama galiba kalemimi
kaybettim.
Benimkini al.
Kullanışlı bir yazı
aracı.
- Adios, dostum.
- Prot.
Bir şey göstermek istiyorum.
- Bu Robert Porter.
- Prot, bu sensin.
Robert Porter ve sen aynı
kişisiniz.
Bu imkânsız.
İnsan bile değilim.
Bari ihtimali kabul
edemez misin?
Robert Porter olduğum
ihtimalini kabul edeceğim.
Sen K-Paxli olma
ihtimalimi kabul edersen.
Şimdi izin verirsen, ışık
demetini yakalamalıyım.
Mark, Robert'ı
bulduğuna göre ona iyi bak lütfen.
Katlanamıyorum.
Buna katlanamıyorum.
Hangimizin seninle
geleceğini bilmek istiyorum.
Bunu söyleyebilirim.
İlk uyuyan kişi fazladan puan kazanacak.
- Önce ben.
Bana son görevimi vermedin.
Son görevim ne?
Burada kalmak ve her
şeye karşı hazır olmak.
Yorgun görünüyorsunuz.
Neden birkaç saat
dinlenmiyorsunuz?
- Bir yere gitmeyecek.
- Yedi saat sonra gözümüzle görürüz.
- Dinlenin biraz.
Yiyeceksin.
Yemek yemen ve uyuman
lazım.
Eğlencelidir.
Broadway'de, camında bacak
resimleri olan bir otelde mi?
- Şansına neresi
çıkarsa.
- Şans kurabiyeleri bana hiç şans getirmedi.
- İhtiyacın yoktu ki?
O gece bir servet
kazandım.
Tam karşımda oturuyor.
Aynını yaşadım.
Ne haber.
Bak, yirmiye dikkat
et.
Olamaz.
Lanet olsun.
İki dakika.
Doktor Powell nerede?
Arayayım.
Bir dakika.
Doktor Powell geliyor.
- Ayaklandı.
Ayağa kalktı.
- Neler oluyor?
Bekle, beni de al.
Adi herif.
Tanrım.
Aman tanrım.
Yardım et.
Kaldıralım.
- Bu da kim?
İçeri nasıl girmiş?
- Bu Prot değil.
- Kesinlikle Prot
değil.
- Tabii değil.
Prot gitti.
- Bess nerede?
- Bess mi?
Bess nerede?
Bess?
- Bess'i seçmiş.
- Kaltak.
- Hoşça kal, Bess.
- Şanslısın, ev kızı.
Bess, K-Pax'e gitti.
Yuvam yok.
Bess.
Görev 2-8-7.
Robert Porter.
Robert'ın bir gün
uyanıp "Açım yemek var mı?
" demesini öyle
umuyorum ki.
Çoğu
"katetonik" gibi büyük ihtimalle
söylediğimiz her kelimeyi duyuyor ama reddediyor
ya da karşılık veremiyor.
Yine de onu olaylardan haberdar ediyorum.
Howie'den bahsedeyim,
halk kütüphanesindeki o işi aldı.
Ve Ernie'de konsey
üyesi olmakta kararlı.
Ama beni asıl
endişelendiren kişi Bess.
Tüm kiliseleri barınakları, hastaneleri kontrol ettim Terminalleri.
Yok.
Sanki bir anda
ortadan kayboldu.
27 Temmuz hakkında
bir şey bilmiyorsun, değil mi?
Robert?
Hayır mı?
Belki hatırlarsın.
Hazır olduğunda, bekliyor
olacağım.
Sana bir şey söylemek
istiyorum Mark, henüz bilmediğin bir
şey.
Ama biz K-Pax'liler
bunu keşfedecek kadar uzun süredir
varız.
Evren genişleyecek.
Ve sonra tekrar içine
çökecek.
Sonra tekrar
genişleyecek bu işlemi sonsuza dek
tekrarlayacak.
Ama bilmediğin evren tekrar genişlediğinde her şey yine
şimdiki gibi olacak.
Bu aralar ne hata
yaptıysan bir sonraki geçişinde tekrar
yaşayacaksın.
Yaptığın her hatayı
tekrar yaşayacaksın.
Tekrar ve tekrar.
Sonsuza dek.
Sana tavsiyem bu
sefer doğru olanı yapman çünkü bu an,
elindeki tek şey.
- Harika
görünüyorsun, Michael.
- Sen de.
- Sağol.
Nasılsın?
- İyi.
Yolculuğun nasıldı?
- İyi miydi?
- Evet.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »