Print Friendly and PDF

Translate

Montaj (2013) Mong-ta-joo

|


120 dk
Yönetmen:Jeong Geun-Seop
Senaryo:Jeong Geun-Seop
Ülke:Güney Kore
Tür:Gerilim
Vizyon Tarihi:16 Mayıs 2013
Dil:Korece
Müzik:Hyun-jin An, Ja wan Koo
Nam-ı Diğer:Montage
Oyuncular:Jeong-hwa Eom,  Sang-kyung Kim, Young-chang Song,  Hie-bong Jo,  Hae-Kyun Jung

Özet

15 yıl önce bir çocuğu kaçıran suçlu hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştur. Davanın zaman aşımına uğramasına 5 gün kala bilinmeyen biri olay mahalline bir çiçek bırakır. Birkaç gün sonra ise aynı metod kullanılarak bir kaçırılma olayı daha gerçekleşir.Torunu kaçırılan büyükbaba (Song Young Chang), 15 yıl önce kızı kaçırılan anne (Uhm Jung Hwa) ve vicdan azabı çeken polis memuru (Kim Sang Kyung) çok geç kalmadan önce bu olayı çözmeye çalışırlar.

Alt Yazı

Buraya gelin!
 Evde değil galiba.
 Anne  - Özür dilerim.
 - Duydun mu yaşıyor.
 Her şeyi yaparım, lütfen yapma.
 Biz   size bir şey söylemeye geldik.
 - Yeni bir gelişme mi var?
 - Hayır, öyle değil.
 Bu  15 yıl çok çabuk geçti.
 Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
 Suh Jin'in davasının zamanaşımı süresi gelecek hafta doluyor.
 Zamanaşımı mı?
 Neden bahsettiğinizi bilmiyorum.
 Belli bir süre geçtikten sonra bir suç davası için   dava açmak mümkün değildir.
 Şu anda sınır 15 yıl.
 Biraz daha açarsak   geçen sürede olayla ilgili anılar zayıflamaya başlar ve  -  kanıtların korunması zorlaşır  - Kanıtların korunması mı?
 Burada!
 Burada!
 Burada, hepsi burada işte.
 Bakın!
 Niye anılar zayıflasın?
 Diğer bir neden ise 15 yılın davalının pişman olup bağışlanmayı dilemesi için  -  yeterli bir süre olması
 - Memur Cha!
 O pislik af mı diledi ki?
 Kim demiş?
 Ya ben ve kızım ne olacak?
 Kim demiş?
 Ne demiştim sana?
 Buraya gelmek daha büyük sıkıntı veriyor.
 Çok gerildim.
 Bildiri göndersek yeterdi.
 Buraya gelip azar işitmemize gerek yoktu.
 Memur Oh!
 Söz vermiştin!
 Onu bulacağına dair söz vermiştin!
 Bu şekilde bitemez!
 MONTAJ
 - Alo.
 - Ben Memur Oh.
 Acaba kısa süre önce suç mahalline uğradınız mı?
 Suç mahalline mi?
 Niye oraya gideyim ki?
 Biri buraya çiçek bırakmış.
 - Acaba siz misiniz diye merak ettim.
 - Çiçek mi?
 - Bunu bırakabilecek biri var mı?
 - Hayır?
 Yeri sadece polisler biliyor.
 Alo!
 Alo!
 - Memur Oh!
 - Sizi sonra ararım.
 Memur Oh!
 Memur Oh!
 14 Temmuz Zamanaşımına 5 gün kala.
 Katil parmak izi bırakmayacak kadar dikkatli ama bir polis   kanıta mı dokunuyor?
 Hem de eldivensiz.
 Sadece kızgınım o kadar.
 Parmak izine gelelim.
 Oh Chung Ho, fail sen misin?
 Sen daha iyi bilirsin.
 - Hey!
 - Ne?
 Serseri, oraya mı işemen lazımdı?
 Ona ceza yazacağım!
 Bu gece buraya gelmemiz mi gerekiyordu?
 Abi!
 Hâlâ burada olduğunu mu düşünüyorsun?
 Dikkat et, seni bulacağım!
 Bu ne?
 Lastik izi çok yeni ama sadece bir tanesi.
 Geri geldi.
 - Bu o.
 - Yani ana yoldan uzakta olan buraya park etti   tepeyi yürüyerek indi ve geri gelip arabayla gitti mi?
 Sinsi yılan.
 15 yıl önce   fail çalıntı minibüsünü buraya bırakmıştı.
 Güvenlik kamerası burada.
 Burası da çiçeği bıraktığı yer.
 Park ettiği yer yolun karşısında, sonra nereye gitmiş olabilir?
 Çiçek.
 Karanlıkta kamerayı görmedi.
 - Görseydi  - Abi, dikkat et.
 -  gelmezdi.
 - Kaçık herifler gebermek mi istiyorsunuz?
 Bu yol babanızın malı mı aptallar!
 - Gel ulan buraya!
 - Yakalasana beni!
 Allah'ın cezası!
 Kesinlikle kuzeye doğru sürdü.
 Yol nehrin yukarısına kadar 5 km boyunca bozulmamış.
 Yoldan park yerine yürüme süresi 15 dakika.
 Aracı çalıştırıp yola ulaşma süresi olarak da 5 dakika ekleyelim.
 Saat 1:40 ile 1:50 arasında kesinlikle bu yoldaydı.
 Burada güvenlik kamerası yok.
 Oradan geçen kara kutusu olan arabaları bul.
 Dar bir yol olduğundan geçen arabalar tarafından kaydedilmiştir.
 Abi, harika!
 Kara kutusu var mı?
 Aracınız için aradım.
 Kara kutusu var mı?
 Kızın öldüğü yere biri çiçek bırakmış.
 Hem de zamanaşımından hemen önce.
 - Şimdiki davanla uğraş!
 - Şimdiki davam bu!
 Yandım, yandım!
 - Beni durduramazsın!
 - Hey, buraya gel!
 Bir, iki, üç!
 Aşağılık herif!
 İki lastik arasındaki bozulma farkına bak.
 Sürücü tarafındaki lastik yalnızca bir aylık.
 Kangwon Emniyetinden arıyorum.
 Bay Lim'le mi görüşüyorum?
 - Peki, teşekkürler.
 - Arabanızda kara kutu var mı?
 Polis araştırması için gerekli.
 Evet, var mı?
 Anladım!
 Bir tane bulduk!
 Oradan geçen tüm arabaları belirlediniz mi?
 Tabii ki.
 1:40'tan sonra geçenler  - Kracrusmucagravab  - O ne demek?
 Kratos, Cruise, Matiz, Sonata, Musso, Carnival, Grandeus Avante, BMW.
 - Tam sırası böyle.
 - Ne tuhaf bir metot.
 Dur.
 - İki tane Carnival vardı değil mi?
 - Evet, ben de görmüştüm.
 Matiz 1328.
 Sonra Sonata 2669, neredeyse geldik.
 Musso 3876.
 İlk Carnival.
 Ha?
 Bu ne?
 - Partnerimle beraberim!
 - Yanlış numara bayım.
 - Bu kez onu yakalayacağım!
 - Teslimat yapmıyoruz.
 - Bir şans daha!
 - Hemen buraya dön it herif!
 Bekle, bekle lütfen!
 Amirim!
 Kahretsin!
 Otoparkları kontrol et, ben de 2.
 el araba satıcılarıyla görüşeceğim.
 Buradan başlayalım, sonra alanı genişletiriz.
 Gerekirse bu kadar.
 Sadece Chuncheon'da 450'den fazla Carnival var.
 Samanlıkta iğne aramak gibi, nasıl bulacağız?
 Biraz adam ol!
 - Memur Oh bugün de mi gelmedi?
 - Evet, yani  sanırım.
 - İt herif!
 - Amirim, lütfen.
 Bugün de istediğini yapmasına izin veremez misin?
 Burayı Dingo'nun ahırı mı sanıyor da istediği zaman geliyor?
 - Yeni davalar birikti!
 - Bekle, bekle!
 Şey, bugün o gün.
 Ne?
 18 Temmuz Zamanaşımına 9 saat kala.
 Abi, neredesin?
 Hâlâ pazar yerinde misin?
 - Hemen geliyorum, bekle beni.
 - Niye buraya geliyorsun?
 Gidip garajları kontrol et.
 Orada beni bekle işte.
 Hoş geldiniz.
 Siparişiniz hazır.
 Afiyet olsun!
 Buraya iki çorba!
 - İki mi?
 İki çorba!
 - Tamam.
 Size de mi çorba?
 - Bir çorba daha!
 - Tamam.
 Memur Oh, her yerde seni arıyordum.
 Affedersiniz.
 Siparişiniz hazır.
 70D-4939, 70D-4939  - Sahte plaka mı?
 - Terk edilmiş bir arabanın plakasını kullanmış.
 Sinsi pislik!
 Memur Oh, o plakayla başka yerlere de gitmiş olabilir.
 Yüzünü gören birileri olmuştur.
 - Geri dönüp teker teker  - 2 saatten az kaldı.
 - Ne?
 - Zamanaşımı süresi   2 saat içinde dolacak.
 Zamanaşımı mı?
 Her şey bitti.
 Artık unut onu.
 19 Temmuz Zamanaşımı Dikkatli ol, sıcak.
 Bayan Yoon Ha Kyung Cevap ver.
 Yine o kadın mı?
 O dava yüzünden bıraktığını biliyorum.
 - Hayır.
 - Öyle olduğuna eminim.
 Seni uyarmıştım.
 Chung Ho   bir polisin bir davaya saplanması doğru değil.
 Elinden geleni yaptın, bitti.
 Daha yapacak bir şey yok.
 Bırak artık.
 Özür dilerim.
 Bu kez emrinize uyamayacağım.
 Ne zaman uydun ki?
 Bir sesli mesajınız var.
 Birinci sesli mesajınız  Ben Suh Jin'in annesiyim.
 Hemen sadede geleceğim.
 Birazdan sayacağım isimlerle iletişime geçmeliyim.
 Bu son isteğim.
 Anne!
 Düşersin, yavaş ol.
 Sıkı tutun.
 Bir  İki  Sıkı tutun.
 Burada bekle, hemen döneceğim.
 Alo  Kimsiniz?
 Alo, kimsiniz?
 Anne!
 Bom!
 Bildirildi efendim.
 - Güzel, dışarısı nasıl?
 - Gayet sessiz.
 - Tamam, getirin.
 - Peki.
 - Kang, bırak onu biraz.
 - Tamam.
 Etrafa bakmadan yavaşça yürüyün.
 Bize de bakmayın sakın.
 Doğal davranın.
 Bom'un salıncağı hangisiydi?
 Peki, siz neredeydiniz?
 Lütfen yavaş olun ve doğal davranın.
 Bom.
 - Dede!
 - Bom!
 Zanlı yakınlardan izliyor olabilir, bu yüzden dikkat çekmeyin.
 Çocuk bende.
 Bakar mısınız?
 Kimse yok mu?
 Kimsiniz?
 - Affedersiniz.
 - Bugün kapalıyız.
 Gece kilitmemişim demek.
 Dün burada bir olay olmuş.
 Tam bir çılgınlıktı.
 Kahretsin!
 Bir deli gelip karımı yere düşürdü.
 Sırtı incindiğinden hastanede yatıyor.
 Acaba yüzünü gördünüz mü?
 Görmedim, mutfaktaydım.
 Görseydim karımın yerine o hastanede olurdu.
 Karınız onu hatırlar mı acaba?
 Onu aniden itince karşılık bile verememiş   yüzünü nasıl görsün ki?
 Bir düşünsene!
 Ben de hastane masrafları için onu bulacağım!
 Nerede oturuyordu?
 Tam şurada.
 Karım   yemeği böyle taşırken birden, bam!
 Yaralanmasına şaşmamalı.
 - Lanet herif!
 - Şu şemsiye  - Öylece gitmişti, bunu almamış.
 - Bir dakika.
 Narae Bankası Sakin olun.
 Her şey hazır mı?
 Cevap verin.
 - Alo.
 - Polisi aramayın demiştim.
 Aramadım, gerçekten aramadım.
 Yalan söylemeye devam edersen çocuğunu bir daha göremezsin.
 Lütfen inanın bana.
 Beni aptal mı sanıyorsun?
 Lütfen inanın, burada yalnızım.
 Yalanların yüzünden çocuğun ölebilir.
 Burada bitireyim mi?
 Size söylüyorum, gerçekten yalnızım.
 Sabaha kadar 50,000 dolar nakit hazırla.
 Bom yaşıyor mu bilmek istiyorum.
 Yaşadığını  bana kanıtla.
 Alo.
 Alo!
 Gayet iyiydiniz.
 Biraz bekleyin tekrar arayacak.
 - Nasıl?
 Yerini buldunuz mu?
 - Neredeyse bulduk.
 Birkaç saniyelik konuşma daha  - Bayan Han, iyi misiniz?
 - Bayan Han!
 - Ne oldu?
 - Kendinize gelin!
 - Nefes alın!
 - Ne oldu ona?
 Şu yastığı ver.
 Ne halt yedin sen?
 Niye bu durumda olduğu raporda yer almıyor?
 - Büyük şok yaşıyordu.
 - Dede nerede?
 - Oyun parkında.
 - Gidip getirsene aptal!
 Peki.
 - Oradan değil!
 - Ne?
 Nereye kayboldu bu?
 Aç şunu, aç!
 Bu, geçen yıl hizmet kategorisinde birinci olduğumuz için   VIP müşterilerimize verdiğimiz bir hediye.
 - VIP müşterilere mi?
 - Evet, öyle efendim.
 Peki VIP müşteriler kaç kişi?
 Bilmem ki, en az  Bu arada, mesele neydi?
 - Acaba işten kaçta çıkıyorsunuz?
 - Ne?
 Komiserim, onu bulduk.
 - Ne?
 Nerede?
 - Mapo ilçesi, Sungjo parkında.
 Harekete geçin!
 Nasıl tek görgü tanığı bile olmaz?
 Orası gerçekten ıssız bir yer.
 Aslında park bile denemez.
 İnsanlara orada gezmemelerini söyledim.
 Bu yüzden orayı bilinçli olarak seçmiş demek ki.
 Ayrıca oradaki ankesörlü telefondaki   izler iyice temizlenmiş.
 - Başka bir şey var mı?
 - Evet, bulunan   saç teli ve sigara izmaritini adli tıp laboratuarına gönderdik.
 Fail aradığında arkadan gelen sesi bir hatırlayın.
 Korna ve trafik sesi vardı.
 Park yoldan uzakta.
 O seslerin oradan gelmesi mümkün değil.
 Sessiz bir yer olsa da vakum değil ya!
 Yoldan yalnızca 300 metre uzakta.
 Oraya gittiğimizde araba sesi yoktu da   cırcır böceği sesleri her şeyi bastırıyordu.
 Ancak zanlı bizi aradığında   sanki şehrin göbeğindeymiş gibi sesler geliyordu.
 - Konum kesin doğru mu?
 - Evet.
 Ankesörlü telefon kayıtlarına göre o sırada bir görüşme yapılmış.
 Görüşmenin süresi bizimkiyle uyuşuyor.
 Ama sesler uyuşmuyor.
 Sen kendi bokunun sesini dinle!
 Sloganımız ne bizim?
 "Kanıt her şeyin üstündedir.
" Unuttun mu?
 Siz, kurbanın arkadaşlarının mali durumunu araştırın.
 Memur Kang, geçmişteki benzer davaları araştır.
 Bir çocuğun hayatı söz konusu.
 24 saat içinde çözemezsek   canlı dönme şansı yarıya iner.
 - Anladınız mı?
 - Evet.
 Bırak beni!
 Lütfen bırak!
 Aslında bu yasak.
 Çok teşekkürler.
 Bunu kimseye söylemeyeceğim.
 Lütfen sakin olun.
 Acele ve yersiz hiçbir şey yapmayın.
 Ne derse desin etkisinde kalmayın.
 Yönlendirmeme uyup biraz zaman kazanın.
 Anladınız mı?
 Anladınız mı?
 Alo!
 Yaşadığını kanıtlamamı istiyor musun?
 Evet.
 3 dakika içinde bir çöp kamyonu geçecek.
 - Tüm birimlerin dikkatine.
 - Kendin kontrol et.
 Tutun onu!
 Bayan, gidemezseniz!
 Bayan!
 Bayan, bayan!
 Ne yapıyorsun?
 Delirdin mi?
 Seni var ya!
 - Nasıl görünüyor?
 - Televizyon mu?
 Hayır, duvar kağıdı.
 Bir evin duvar kağıdına benzemiyor mu?
 Amirim, 97'de kaçırılan Suh Jin'in davasını duymuş muydun?
 - Suh Jin'in davası mı?
 - Evet.
 15 yıl önce olmuş, bizimkine çok benziyor.
 Şimdiki gibi yazın olmuş.
 Çocuğun yaşadığını kanıtlamak için bizdeki gibi çöp kamyonu kullanılmış.
 - Asker çantası yöntemi de aynı.
 - Öyle mi?
 - Evet.
 - Nasıl sonuçlanmış?
 Çözülememiş, zamanaşımına uğradı.
 - Ya çocuk?
 - Olay yerinde ölmüş.
 - Ölüm nedeni ne?
 - Onu henüz  -  öğrenemedim.
 - Öğren o zaman.
 Eski bir dava olduğu için kapsamlı bilgi yok.
 Bu yüzden bölge merkezine gidip bakacağım.
 Buldum işte.
 İyi de nereye gittiler o zaman?
 Bilmem ki, belki de zamanaşımına uğradığı için imha etmişlerdir.
 Devlet memurları bu tembellikle nasıl böyle hızlı davranmış?
 Biz de memuruz.
 Şimdi ne olacak?
 Baştakilerle görüşmek   tek çare olabilir.
 Bekle.
 Oh Chung Ho mu?
 Kim o?
 Kim o?
 Kimsin dedim!
 Emniyetten geliyorum.
 Sen  Kang Chang Sik!
 Bizim davayla benzerliği tesadüf olamaz.
 - Arşive gittim.
 - Kahretsin.
 - Bu o!
 - Ne?
 Takas için   öğle vaktini seçmişti.
 Yongsan İstasyonu 5.
 peron, 4.
 kolonun dibi   içinde 50.
000 dolar olan asker çantası.
 Biraz daha yavaş yürüyün.
 Evet, güzel.
 Tam oraya bırakın ki biz de görebilelim.
 Tetikte olun!
 Durdurun!
 Herkesi durdurun!
 Kimsenin gitmesine izin vermeyin!
 Durun!
 Kahretsin!
 Bizi faka bastırmıştı!
 - Kesinlikle o.
 - Emin misin?
 Ekibimin dışında detayları bilen kimse yok.
 Yani yalnızca o olabilir.
 Tamam, diyelim ki o.
 Niye aynı suçu tekrar işliyor?
 Kusursuz suç.
 Kusursuz suç işleyip paçayı kurtardı.
 Buyurun Amirim, benim.
 O zaman takas öğle vakti Yongsan'da yapılmış.
 - Yongsan, öğleyin.
 - Evet.
 Fidyeyi gönderdiği asker çantasının içinde istemiş.
 - Asker çantası mı?
 - Evet.
 - Bekle!
 - Alo!
 Gönderdiğim çantayı aldın mı?
 50.
000 doları, bugün öğle saatinde   Yongsan İstasyonu 5.
 peron, 4.
 kolonun dibine   kendin bizzat bırakıp uzaklaş.
 Bayım!
 Peki, istasyonda onu kaçırdıktan sonra ne oldu?
 Kahretsin!
 Boynunuzun üstünde ne taşıyorsunuz siz?
 Bu tür suçlar maddi sıkıntı nedeniyle işlenir.
 Numaralarını aldığımız paralar yakında ortaya çıkar.
 Suçlunun alışveriş keyfinin gelmesini mi bekleyeceksiniz?
 Beklemiyoruz efendim.
 Tüm birimlerdekileri toplayıp kontrol noktalarına yerleştirdik.
 Bırak bu zırvalıkları!
 İyi dinleyin, bundan sonra   bu dava çok gizli devam edecek.
 Ayrıca, yeterince adam toplayıp   kimseye belli etmeden, paranın peşine takın.
 - Kurbanı tekrar arayabilir.
 - Anladınız mı?
 - Birkaç adam alıp  - Kim demiş!
 Fidyeyi aldıktan sonra niye arasın ki?
 Burada asıl kurban kim biliyor musunuz?
 Benim, ben aşağılık herifler!
 Medya öğrendiğinde kıyamet kopacak!
 İşe yaramazlar!
 Onu yakalayana kadar uyumayın, yemek falan da yemeyin.
 - Ne?
 - Anlaşıldı mı?
 Evet.
 Buna inanamıyorum!
 - Memur Jo.
 - Ne?
 - Burada ne işin var?
 - Geri dönme emri aldım.
 Ne?
 Peki, annenin yanında kim var?
 Kayıt cihazından başka kimse yok.
 Bayan Yoon!
 Anne  Özür dilerim.
 Seni dinlemedim.
 - Özür dilerim anne.
 - Suh Jin, senin hatan değil.
 Sen hata yapmadın.
 Yanlış bir şey yapmadın.
 Yakında oraya geleceğim tamam mı?
 - Sen yanlış bir şey yapmadın.
 - Anne, seni seviyorum!
 Suh Jin, ben de seni seviyorum!
 Alo!
 Alo!
 Alo!
 Duydun mu, yaşıyor.
 İstediğin her şeyi yaparım, ona zarar verme.
 Sahte paraları yutacağımı mı sandın?
 Hayır  Asla, asla seni kandırmak istemedim.
 Paramı bile çektim!
 Niyetim o değildi!
 Talimatlarıma uysaydın kızın şimdi yanında olurdu ama  -  her şeyi berbat ettin.
 - Lütfen  lütfen kızımı incitme.
 - Sana son bir şans vereceğim.
 - Ne?
 Bu son takas.
 Siyah bir poşet getir.
 Hongcheon anayoluna gir.
 Yol ikiye ayrılacak, Gapyung'u geç.
 Kilometre sayacını sıfırla.
 O yolda 7 km ilerledikten sonra Hong nehrine varacaksın.
 Düz sürmeye devam et.
 Zanlı Hong nehrinde.
 Tüm birimler oraya yönelsin.
 Merkez Market'ten paranın kullanıldığına dair bilgi geldi.
 Başlatma şimdi parandan!
 Suçlu burada!
 9,5 kmde bazı reklam panoları göreceksin.
 Tapınakla ilgili olanı gördüğünde bankete park et.
 Kontağı ve lambaları kapat.
 Acil durum sinyal lambası açık kalsın.
 Ardından poşeti başına geçir.
 Başını direksiyonun üzerine koy.
 Ne olursa olsun hareket etme.
 Gerçekten kızımı alabilecek miyim?
 Bana güven.
 Sonra ne oldu?
 Fail fidyeyi alıp gitti.
 Kurbanın parasıyla kaçtı mı?
 Nasıl?
 Yoksa zamanında gidemedin mi?
 Ayrıca çocuk nasıl öldü?
 Sebep neydi?
 - Oh Chung Ho!
 - Yeter.
 Memur Oh Chung Ho Ben Suh Jin'in annesiyim.
 Hemen sadede geleceğim.
 Birazdan sayacağım isimlerle iletişime geçmeliyim.
 Bu son isteğim.
 Choi Chang Jin, 560224-1451090.
 Yoon Jae Ho, 631215  Öğleyin Yongsan'a varacak olan tren bu.
 Öncekiyle aynı yöntemi kullanıyorsa   o zaman bu trene binecek.
 Batı Seul İstasyonu'na yaklaşıyoruz.
 Lütfen eşyalarınızı unutmayınız.
 - Geri dön!
 - Ne oldu?
 Amirim, Batı Seul İstasyonu'ndayız.
 Batı Seul, tamam!
 Kahretsin!
 Tahmini varış süresi 2 dakika.
 Ankesörlü telefon birimi hazır.
 Bayan Han, sanki biz yokmuşuz gibi davranıp yavaşça yürüyün.
 Evet, oraya bırakın lütfen.
 Takip cihazı çalışıyor.
 Tren kısa süre içinde Yongsan İstasyonu'na ulaşacak.
 Lütfen eşyalarınızı unutmayınız.
 Tren geliyor, beklemede kalın.
 Burası son istasyonumuzdur.
 KTX'i kullandığınız için teşekkür ederiz.
 Affedersiniz!
 Affedersiniz!
 6.
 perona vardık.
 Teşekkürler.
 Peron askerlerle doldu.
 Memur Choi, rapor ver.
 Kahretsin, çok fazla asker var!
 İzninizle  Bir sorun var.
 Görüş alanım kapanıyor.
 Ben de buradan göremiyorum.
 Merdiven altından da görünmüyor.
 - Çatı birimi, görebiliyor musun?
 - Buradan  - Çanta hareket etti.
 - Ne?
 - Hareket ediyor!
 - Ne tarafa?
 Tekrar ediyorum, çanta hareket ediyor.
 Hedef hareket ediyor!
 Tüm birimler, bütün çıkışları tutun.
 Nereye gidiyorsun?
 O kaçınca istasyonu didik didik aramıştık.
 Nasıl yukarı çıkıp ortadan yok olabildi?
 Tahminim doğruysa bu şekilde.
 Takip cihazı 5 numaralı raylara doğru ilerliyor.
 Kenara çekilin!
 Çekilin!
 Açılın!
 - 5 numaralı rayda durdu.
 - 5 numaralı ray nerede?
 Çekilin, çekilin!
 Nerede bu ray?
 5.
 peronda!
 - İzlemeye devam et!
 - Kenara çekilin!
 - Şimdi nerede?
 - Sinyal kesildi!
 Tekrar ediyorum.
 - Sinyal kesildi!
 - Bu nasıl olur?
 Chang Sik, orada!
 Sen şu taraftan git.
 Dur!
 Yakaladım onu!
 Bu ne?
 Telefonunu arabada bırak.
 Dede!
 Bom, Bom!
 İçeride misin?
 Bom!
 Bom!
 Dede!
 Dede!
 Kimsin?
 Kapıyı aç!
 Kimsin sen!
 Çıkar beni!
 Dede!
 Dede!
 Dede!
 Orada ne kadar tutulduğumu bilemiyorum.
 Karanlıktı ve hiçbir şey duyamıyordum.
 Sonumun geldiğini düşünüyordum.
 Ancak, sonra  Üniformayı giyip 11:30'da   GPS'nin ayarlı olduğu konumda ol.
 Bir saniye bile geç kalırsan çocuk ölür.
 Dede!
 Geliyor musun?
 Geliyor musun?
 Lütfen torunumu bulun.
 Size yalvarıyorum.
 İlginç.
 Fazlasıyla ikna edici.
 Duruma bağlı kanıtlar da öyle.
 Sigara alın.
 Bay Han.
 Bom'un mesajını siyah poşette bulduğunuz bir cep telofonundan mı aldınız?
 Evet, doğru.
 Peki, cep telefonu nerede?
 Şey, bende değil.
 - Değil mi?
 - Onu attım.
 Ne?
 Niye?
 Tren Han Nehri'ni geçmeden önce tekrar aramıştı.
 Telefonu atmamı söyledi.
 O zaman takası nasıl yapacağız diye sorduğumda   çantayı aldığımda kuzeydeki demir kapının üstünden atmamı söyledi.
 Başarırsam Bom'u diğer tarafta serbest bırakacaktı.
 Laflarına inandın mı?
 - Hayır, ona nasıl inanacağımı sordum.
 - Ne dedi?
 Sadece  "Bana güven.
" dedi.
 Bekle, dur.
 Geri sar.
 Sigarayı söndürdüğü ana git.
 - Ne var?
 - Evi için arama izni alın.
 - Memur Chang, buraya gelin!
 - Ne?
 Kontrol edin, burası.
 Uyuyor mu?
 Kaçırılma günü, Bom saat 10'da götürüldü.
 O sırada dışarıda olduğunuzu ve bir saat sonra geri döndüğünüzü söylemiştiniz.
 Evet, babam haber verince 11 civarlarında eve gittim.
 Ancak kaçırılmayı 3'te yani olaydan 5 saat sonra ihbar etmişsiniz.
 Buyurun.
 Niye hemen ihbar etmediniz?
 Çünkü   babam aramamamı söyledi.
 Polis dahil olursa işlerin karışacağını söyledi.
 Bunu niye söyledi ki?
 Kaçıran kişinin mutlaka arayacağını   söylediklerini yerine getirirsek Bom'u sağ salim geri alabileceğimizi söyledi.
 Jung Yeon!
 Hayatım!
 "Söylediklerini yerine getirirsek   Bom'u sağ salim geri alabiliriz.
" İsim, Han Chul.
 - Hanchul Elektronik'te çalış  - Hansin Elektronik.
 Doğru, 20 yıl orada çalıştı.
 Nerede çalıştı?
 - Hansin Elektronik.
 - Düzgünce söyle.
 Hansin Elektronik'te çalıştı.
 AMF döneminde iflas edince  IMF.
 IMF.
 Daha sonra güneye taşınıp   domuz çiftliği işletirken şap  Şap hastalığı salgını  Boş ver!
 Şap hastalığı salgını   onu iflasını beyan etmeye sürükledi.
 Sonra inzivaya çekildi.
 Yeni bir iş kurmak isteyip   özel kredi için başvuruda bulundu ama sürekli reddedildi.
 Kredi memuru da Bom'un babasıydı.
 - Evet.
 - O zaman o şekilde açıkla.
 Peki, anladım.
 Ankesörlü telefonda bulunan sigara izmaritinden alınan DNA örneği   Han Chul'un DNA'sı ile uyuşuyor.
 Ayrıca Han Chul'un aracı gece 12'de   Seul girişindeki ücretli geçiş gişelerinde görüldü.
 Zanlının söylediğine göre o saatlerde hapsedilmişti.
 Fotoğrafın çöp kamyonunda bulunmasından bir saat önce.
 Ayrıca polise ihbar etmeyi de geciktirip suçu  - Dur, dur.
 Niye bu kadar karışık?
 - Yani  -  gişedeki zamanla fotoğraf  - Kes, kes.
 Daha beter hale getiriyorsun.
 - Kang.
 - Buyurun.
 Daha basit anlat.
 Medyanın anlayabilmesi için daha basite indirge, tamam mı?
 Diğer deliller de yapbozu tamamlıyor.
 Gördüğünüz üzere   en başından beri titizlikle planlanan bu kaçırılma olayını   Han Chul'un hapsedildiğini söylediği ifadesine dayanarak   neticelendirip açıklığa kavuşturduk.
 - Basın toplantımızı burada bitiriyoruz.
 - Bir sorum var.
 Evet, sorun.
 Bunca delile rağmen zanlı suçu kabul etmiyor.
 Bu konuda ne yapacaksınız?
 Tekrar soruyorum.
 Çocuk nerede?
 Niye böyle yapıyorsunuz?
 Ben yapmadım.
 Hepimiz gerçeği biliyoruz.
 İtiraf et artık!
 Niye söylediklerime inanmıyorsunuz?
 Suçlunun talimatlarına uymaya zorlandım.
 Yalvarıyorum Memur Bey.
 Lütfen suçluyu bulun.
 Bom'u da bulun lütfen.
 Zavallı çocuk.
 Aman, tam bir baş belası.
 Aleyhinde bu kadar delil olduğu halde  - Teslimatçı!
 -  hala tutumunu değiştirmiyor.
 - Bunları nereye koyayım?
 - Koy.
 Nefis görünüyor.
 Hadi yiyelim.
 - Afiyet olsun.
 - Sıcakken ye.
 Bunlara bakarsak fail gerçekten de o.
 - Ancak  - Ancak ne?
 Çok intizamlı değil mi?
 Fail telefon görüşmesinden sonra ankesörlü telefonu siliyor.
 Lakin olay yerinde sigara izmariti mi bırakıyor?
 Bilinçsizce yaptığı bir hata olabilir.
 Tek parmak izi bile bırakmayan biri mi?
 Düşünsene bir!
 5.
 Delil Bu fotoğraf belli değil.
 Araba hızlıyken gece çekilmiş.
 Emin olmak güç.
 Bu delil olarak sayılamaz.
 Bir de fotoğraf Han Chul'un evinde mi çekilmişti?
 Fail, dedeyi hapsettiğinde   Bom'u oraya götürüp fotoğrafı çekmiş olabilir.
 - Bu ne şimdi?
 - Han Chul'u çok çabuk suçlu kabul edip   diğer ipuçlarını görmezden geldiniz.
 Yani hata mı ettik?
 Hapsedildiği yeri kontrol ettiniz mi?
 - Ona inanıyor musun?
 - Onu yakaladığımda bile   çantayı demir kapının üstünden atmaya çalışıyordu.
 Tuhaf değil mi?
 Bir şeyde anlaşalım.
 Sen değil, ben yakaladım.
 - Kendi kelepçelerimle.
 - İyi, tamam.
 Peki, niye ankesörlü telefondaki parmak izlerini temizledi?
 Eldiven taksaydı zaten parmak izi kalmayacaktı.
 Zaten üzerinde olan diğer parmak izlerini bıraksaydı   o insanların hepsi potansiyel suçlu olarak kabul edilir   böylece soruşturma bir hayli yavaş ilerlerdi.
 Peki niye izleri tamamen silip sigara izmaritini bıraktı?
 O herif çok dikkatli ve zeki.
 15 yıl önceki kusursuz suçunu tekrarlıyor.
 Ancak planındaki riskleri en aza indirdi.
 Kurbanın ailesini yakından izledi.
 Yavaşça onlara yaklaştı.
 Çocuğu yem olarak kullanıp dedeyi hapsederek   kaçırma suçunu onun üstüne attı.
 Daha sonra önceden yaptığı gibi kurbanı aradı.
 Bu kez, kendini riske atmadı.
 Han Chul'u olay yerinde yakaladığımız zaman   fail çoktan polis kuşatmasından kaçmıştı.
 Haklısın, seni anlıyorum.
 Aslında tüm işi sen yaptın ama onu ben kelepçeledim.
 Tüm övgüyü benim almamı kıskanmış olmalısın.
 - Kang Chang Sik!
 - Ne var lan!
 Arkadaşının sevincinin içine etmek zorunda mısın?
 Ya gerçek fail suçlarından aklanmışken o yaşlı adam   haksız yere ceza alırsa ne yapacaksın?
 Affedersiniz!
 Kimse yok mu?
 Kimse yok mu?
 Uluslararası ses analizi, telefon dinleme.
 Bu kaset fena zarar görmüş.
 Dede!
 Dede!
 Burada bir şey var.
 Dalga boyunu görüyor musun?
 Dede!
 Dede!
 - "Dede" de.
 - Dede!
 - "Dede" de.
 - Dede!
 Çocuğun kulağına fısıldıyor gibi.
 Bu, o.
 Bunca zamandır aradığım kişi.
 Çekilin!
 Bin, çabuk!
 - Bir şeyler söyleyin!
 - Çocuk nerede?
 İftiraya uğradım!
 Ben yapmadım, ben masumum!
 Kapat, kapat!
 Anlamıyor musun?
 Sebebi net değil.
 Neden kendi torununu kaçırsın?
 Bu tür davaların çoğunda ana sebep paradır.
 Sen de biliyorsun.
 Ülkedeki temiz hava senin de ciğerlerini açmış olmalı.
 Bu günlerde insanlar yok yere öldürüyor.
 Neyin var senin?
 Bu kadar saf değilsindir.
 Bunu Han Chul'un tutulduğu depoda buldum.
 Tam da ifadesinde olduğu gibi.
 Arkadan bir ses  Memur Oh.
 Şehrin bu kısmında misafirperverlik pek yoktur.
 Kendine çok güvenme.
 Birkaç zayıf delil yüzünden   gerçek faili yakalama fırsatını kaçıyorsunuz!
 Zayıf delil mi dedin?
 Haddini bil aşağılık herif!
 Sen sadece 15 yıl önceki hatanı kabul edemiyorsun!
 Memur Kang'a kendi ağzınla   benzer bir davanın vuku bulmasını arzuladığını söylemişsin.
 Kendi berbat durumundan bir şekilde kurtulmak için   davama karışmana izin vermeyeceğim.
 Şunu aklına yaz, bu davanın seninkiyle hiçbir alakası yok.
 Davam için beni arayıp bulmadınız mı?
 Birkaç benzer yanları olduğu içindi!
 Bıktım senden!
 En azından bir şüpheliyi de kurban gibi düşünmeniz gerekmez mi?
 O halde çocuk nerede?
 - Adamı yakaladınız, peki çocuk nerede?
 - Biz   çocuğu öldürdüğünü düşünüyoruz.
 - Öldürdü mü?
 - Ceset bulunmazsa   çocuk öldürme suçlamasından kurtulabileceğini biliyor.
 Muhtemelen onu gizli bir yere gömmüştür.
 Çocuk kaçırma ve öldürmenin suçu en az 15 yıl.
 Bu mantıklı mı?
 Onu işe yaramaz delillerle suçluyorsunuz.
 İt oğlu it!
 - Alın şunu gözümün önünden!
 - Gerçek suçluyu   avucunuzun içinden kaçıyorsunuz.
 - Bunu unutmayın!
 - İnatçı serseri!
 Gel buraya!
 - Bu mu işe yaramaz?
 - Ses analiz raporuna göre   Han'ın sesi ankesörlü telefon kayıtlarıyla uyuşuyor.
 %99.
4 uyuşuyor.
 Çantayı aldığımda kuzeydeki demir kapının üstünden atmamı söyledi.
 Beni aptal mı sanıyorsun?
 Parmak izi gibi sesin de   ne kadar değiştirsen de taklidini yapamazsın.
 - Nasıl yaptınız?
 - Ne?
 Sesle mi oynadınız?
 Lafına dikkat et!
 Memur Kang.
 - Komiser sizi çağırıyor.
 - Tamam.
 Dikkat et!
 Serseri!
 Ne yapıyorsun sen?
 Eski kaçırılma davamı hatırlıyorsun değil mi?
 - Ne?
 - Hadi, hatırlıyor musun?
 Çözülmemiş davan mı?
 Uğruna delirdiğin mi?
 Kayıtlar hâlâ sende mi?
 - Belki vardır.
 - Var mı yok mu?
 Duruma göre olabilir de olmayabilir de.
 Tamam, bu kez ödeme yapacağım.
 Şuna bak.
 Geçim kaynağımla oynayıp durma.
 Bu kez beni kandırmana izin vermem ona göre!
 Ödeyeceğim dedim ya!
 Lütfen inanın bana.
 Beni aptal mı sanıyorsun?
 Niye kalitesi bu kadar kötü?
 Orijinalin kopyası mı?
 Niye, ters bir şey mi var?
 - "Beni aptal mı sanıyorsun?
" - Çok fazla ses var.
 - Bekle.
 - "Yapmadım.
" - Garip!
 - "Gerçekten.
" Kadının sesi normal.
 İki ses aynı dengede değil.
 Sesini bozmak için filtre kullanmış olsa bile   bu kadar kötü olmaz.
 Bak.
 Dalga boyundaki yükseklik farkını görüyor musun?
 Niye böyle ki?
 Nereden bileyim?
 Sadece durumu söylüyorum.
 Tamam, tamam.
 Başka ne var?
 Bu kasetteki sesin 15 yıl önceki şüphelinin sesi   olup olmadığını öğrenmek istiyorum.
 Memur Oh, benimle kafa mı buluyorsun?
 Kayıt hangi deliktedir kim bilir!
 Analiz etmesi de   fazla mesaiyle birlikte 3,000 dolar ve peşin.
 - Efendim  - Olmaz.
 - Olmaz mı?
 - Olmaz, olmaz.
 - Gerçekten olmaz mı?
 - Gerçekten olmaz!
 Eğlenmeye gittiğin bardan seni aldığım zamanı hatırlıyor musun?
 Beni gerçekten kazıklamıştın.
 Kör kütük sarhoştun, hatırlar mısın bilmem.
 Böyle davranacaksın bana?
 Geçim kaynağım soruşturma olduğundan uykumda ailenin  -  telefon numarasını bulabilirim.
 - Memur Oh!
 Ben de telefonun resimli mesaj özelliğini denemek istiyordum.
 Bunu yapamazsın!
 Chung Ho.
 - Uyan!
 Sonuçlar çıktı.
 - Çıktı mı?
 Ne çıktı?
 Çabuk söyle!
 Kesin.
 Fakat biraz karışık.
 İki ses, hayır dört ses uyuştu.
 Dört mü?
 Önce bu sesi eski kayıtla karşılaştırdım.
 İlginç olan   şüpheli değil kurbanın sesiyle uyuştu.
 Ne demek istiyorsun?
 Çocuğun annesiyle mi?
 Bir şey daha var.
 Mevcut davanın da eski davanın da şüphelisinin sesi uyuşuyor.
 Kusursuz bir eşleşme.
 Sadece şüphelinin sesinin hasarlı olduğunu duydun.
 İlk olarak bunun nedenini araştırdım.
 Elektrik düğmesi açıp kapar gibi ya da   plastik bir şeye vurur gibi bir ses vardı.
 Dinle.
 Bu ne olabilir?
 Tanıdık gelmiyor mu?
 Bu aynı ses.
 Aynı mı?
 Neyle?
 15 yıl önceki şüphelinin kaydından pleybek yapılmış.
 Ne?
 Yani   şüphelinin orjinal kaydı mevcut davada mı kullanılmış?
 Bingo.
 Bu yüzden sesin kalitesi berbat.
 Şunu iyi dinle.
 Beni aptal mı sanıyorsun?
 Konuşurken ses kalitesi çok düşük olsa da   arkadan geçen motosikletin sesi çok net.
 - Ancak  - Bu kesin.
 İyi de kayıt kullanıldıysa   niye sesi 15 yıl öncekiyle aynı değil.
 Çünkü kaset zamanla bozuldu.
 Manyetik kasetler 15 yılda çok fazla bozulur.
 Özellikle uzun süreli pleybek yapılmasıyla  -  kaset daha fazla esnemiş.
 - Anne  - Özür dilerim.
 - Duydun mu yaşıyor.
 Cep telefonunu arabada bırak.
 - "Dede" de.
 - Dede!
 Bayan Yoon Ha Kyung - Cevap ver.
 Ben Suh Jin'in annesiyim.
 Hemen sadede geleceğim.
 Birazdan sayacağım isimlerle iletişime geçmeliyim.
 Choi Chang Jin, 560224-1451090.
 Yoon Jae Ho, 631215-1450266.
 Han Chul, 5807  Bom!
 - Trafik mi vardı?
 - Dede!
 Dedeni seviyor musun?
 Gerçekten mi?
 - Beni özledin mi?
 - Dede!
 Anne!
 Abi, telefon sinyallerinin yerini saptadım.
 Dün gece sesli mesajlarına bakmış.
 Pohang şehri, Homi burnunda.
 Başka yolu yoktu.
 Ne yaptığının farkında mısın?
 Sana ne dersem diyeyim beni anlamayacaksın.
 Evet, ne kadar denediysem de anlayamadım.
 Bunu nasıl yapabildin?
 Olamayacak tek kişi  Onu gülerken görünce kendime hakim olamadım.
 Ben her gün böyle acı çekerken   yavrum soğuk ve kirli toprağın altında yatar-- - Yine de bu doğru değil!
 - Niye değilmiş?
 Bana bunca acıyı çektirenlere niye bunu ödetemezmişim?
 Söyle bana, niye ödetemezmişim?
 - Belki de onu gebertmeliydim!
 - Gebertseydin!
 O adinin geri döndüğünü duyduğumda   çok öfkelenmiştim.
 "Onu yakalamalıyım.
" "Bu defa kesin yakalamalıyım.
" Kasetteki sesini duyduğumda   onun olduğunu hemen anladım.
 - Niye sensin, niye?
 - Ya ne yapsaydım?
 Bana 2 saat kaldığını söyleyen kimdi?
 Davayı unutmamı söyleyen kimdi?
 Başka bir çaresini bulacağım.
 Şimdilik git.
 Çocuğu, ben alıyorum.
 Olmaz, kesinlikle olmaz!
 Onu götüremezsin.
 Şimdi olmaz, kesinlikle olmaz!
 Kendinde değilsin sen!
 Evet, kendimde değilim.
 Umurumda da değil.
 İstediğini düşün ama onu götüremezsin.
 Şimdi olmaz, hayatta olmaz!
 - Biraz zaman ver.
 - Ne için zaman vereyim?
 Henüz yaptığı şeyden pişmanlık duymadı!
 15 yıl önce yaptığı şeyin cezasını çekmesi gerekmez mi?
 Adalet bu değil mi?
 Son 15 yıldır nasıl dayandığımı tahmin bile edemezsin.
 Lütfen Memur Oh, bir saniyeliğine   başka açıdan bakamaz mısın?
 Lütfen!
 Lütfen mahkeme bitene kadar   o pislik parmaklıkların arkasına gidene kadar!
 Lütfen o zamana kadar çocuğu gizli tut.
 Lütfen, yalvarıyorum!
 Lütfen!
 Lütfen, lütfen, lütfen  Sonunda seninle yüz yüze geldik.
 - Niye yaptın?
 - Ne demek istiyorsun?
 Niye böyle korkunç bir suç işledin?
 Dün gece yüzlerce kez aynı cevabı verdim.
 - Ben kurbanım  - 15 yıl önce.
 Sen hatırlamayabilirsin ama   bu robot resim seni bir minibüsü çalarken gören teslimatçının ifadesine göre çizildi.
 Tek tanık oydu.
 Kahretsin!
 Birazcık bile benzemiyor.
 Davanın sarpa sarmasına şaşmamalı.
 Kalp ameliyatı.
 Başarılı geçen bir ameliyatmış.
 Han Jung Yeon, 12 yıl önce   ikinci bir şans yakaladı.
 19 Temmuz yalnızca   kızının ikinci bir hayata başlama tarihi değil   senin de yeni hayatının yıldönümüydü.
 Ayrıca   işlediğin suçun zamanaşımına uğrayacağı gündü.
 15 yıl boyunca bir fare deliğinde yaşayıp   o günün gelmesini bekledin.
 - Neden bahsettiğini bilmi-- - Kes sesini!
 15 yıl önce o gece   nehir kenarındaki yolda çalıntı minibüsü süren sendin.
 Anne!
 Suh Jin.
 Suh Jin.
 Suh Jin.
 Suh Jin, annen geldi.
 Suh Jin, annen geldi.
 Suh Jin, kendine gel.
 Gözlerini aç Suh Jin.
 Ne kadar büyük bir acıya sebep olduğunu biliyor musun?
 Çocuğun annesinin 15 yıl nasıl yaşadığını biliyor musun?
 Gözlerimi ne zaman kapatsam o geceki feryadını duyuyorum.
 O acı dolu   çaresiz feryadı.
 Yola çiçek bıraktığın anı izledim.
 Bir ara ellerini büzdün.
 Dua mı ediyordun?
 Yoksa   ondan af mı diliyordun?
 Hayır, sen sadece   kendini tebrik etmek istedin.
 Artık karanlıktan çıkmanı kutlamak ve   bir çiçekle affedileceğini düşünüp   kendini rahatlatmak istedin.
 Aptal olma.
 Kendini affedemezsin.
 Bunu hak etmiyorsun.
 Kendi çocuğunu kurtarmak için başka bir çocuğu nasıl kaçırırsın?
 Memur Oh   evli misin?
 - Ne?
 - Hiç çocuk büyüttün mü?
 Çocuğunun hastalık yüzünden ölümün eşiğinde olduğunu gördün mü?
 Umutsuzca hayata tutunmaya çalışan onun için   hiçbir şey yapamamak.
 Onca yıl öyle hissettiğimi   ne hakla düşünürsün?
 Evet, o çocuğu kaçırdım ve   fidyeyle kızımı kurtardım.
 O kadın da benim yaptığımı yapardı.
 Kapa şu lanet çeneni!
 Onu öldürmeyi hiç düşünmemiştim.
 O sürtük beni dinleyip kaçmasaydı   şimdi yaşıyor olacaktı!
 Bağırıp kaçmaya başladı!
 O gece günahlarımın bedelini ödedim.
 O gün affedildim.
 Hesap kapandı.
 Bitti.
 Bom'un sağ salim eve dönmesini istiyor musun?
 Ne demek istiyorsun?
 Bom   benimle birlikte.
 Çocuğun lafı geçtiğinde hemen gözlerin mi doldu?
 Kurbanın gözyaşları.
 İşte yanıldığım yer burasıydı.
 Kendini kurbanla karıştırıp o zamanlarda   tüm bu olanlara sebep olmamış gibi davrandın.
 Şimdi burada   bir anlaşma yapacağız.
 Memur Kang   Bom'un nerede olduğunu buldum.
 Han Chul'dan çocuğun yerini de söylediği   tam bir itiraf aldım.
 Baraj gölünün deposunda gizli bir oda var.
 Bom'u orada bulabilirsiniz.
 Mahkeme 15 yıl tutukluluğuna hükmetti.
 Suh Jin, annen geldi.
 Yoon Suh Jin 1990-1997 Bom, bir fotoğraf çekelim.
 Tam burada dur.
 Çeviri: emiş Yeppudaa Çeviri Çetesi||
Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar