Ekrandaki Dehşet (1983) Videodrome
| |
87 dk
Yönetmen:David Cronenberg
Senaryo:David Cronenberg
Ülke:Kanada
Tür:Korku, Bilim-Kurgu, Gerilim
Vizyon Tarihi:04 Şubat 1983 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Howard Shore
Bütçe:$5,952,000 / Hasılat: $2,120,439
Çekim Yeri:Toronto, Ontario, Kanada
Kelimeler:video, işkence, tümör, devamı...
Nam-ı Diğer:Videodrome
Oyuncular: James Woods, Sonja Smits
Debbie Harry, Peter Dvorsky,
Özet
Max Renn, sahibi olduğu ufak bir televizyon kanalında seks
ve şiddet içerikli programlar yayınlayarak mümkün olduğunca basit ve efektif
bir şekilde reytinglerini arttırmak istiyordur. Bir gün, yardımcısı, video
korsanı Harlan, sayesinde Videodrome isimli bir korsan yayına rastlar.
Videodrome denen program son derece basit, ucuz, tek bir odada geçen bir dizi
seks, şiddet ve işkence görüntüsünden başka birşey değildir. Televizyon
dünyasında yeni bir furya yakaladığını düşünen Max, korsan olarak indirdiği bu
kasetleri izlemeye başlar ve programın kaynağını arar. Çok yakında bir dizi
halüsinasyon ve karanlık olay hayatını kabusa çevirmeye başlar. Kabus ve
gerçeklik arasındaki sınır kayboldukça, Max de kendini fantazyanın sınırlarında
bir maceranın içinde bulur.
Alt Yazı
Max, yine zamanı geldi.
Bilinçli hale yavaşça, acıyla geri dön.
Hayır, ben rüya değilim
her ne kadar bana güzellik görüntüsü dense de.
Sadık Cuma kızınızdan aşağı kalır yanım yok
Bridey James, burada bugün Çarşamba sizin uyandırma servisiniz.
Anladınız mı?
23 Çarşamba.
Ve bir mesajım var.
Bu sabah 6:30'da
Hirsihima Video'dan Shinji
Kuraki ile olan toplantıyı hatırladınız
mı?
Bu toplantı Klasik Otel, suit 17'de yapılacak.
Söylemeye gerek yok, ilk gününüz olacak.
Dokuz beş arası çalışan birini tanımıyor musunuz?
Hepsi bu, bitti, kumandan.
Civic TV, yatağınıza alabileceğiniz TV.
- Tatlım, kapıyı
açacak mısın?
- Git başımdan.
Hadi.
Seni seviyorum
biliyorsun.
Lanet olsun, aç
kapıyı!
Kapıyı açmak
istemiyorum.
Çıkmak istiyorum!
Lanet olsun, aç
kapıyı!
Kahrolasıca kapıyı aç!
Filmlere baktım.
Birazcık
ilgileniyorum.
Kaç gösterin var?
13. 6 tane daha
mümkün, satış iyi giderse.
- Kasedin var mı?
- Elbette.
Dur.
Sonuncuyu göster bana.
13. Numara.
Ancak anlamayacaksın.
Hepsi ilk ikide.
Seyircilerim ilk iki
gösteriyi izlemeyecek.
Bana sonuncuyu göster.
Samuray Rüyaları Ne
düşünüyorsun?
İdare eder miyiz?
Etmek istiyor muyuz?
Oryantal seks
doğaldır.
Bize hiç görmediğimiz
seyirciyi getirecek.
Ben hoşlanmadım.
Yeterince tapon değil.
- Neye göre?
- Beni yeterince
azdırmak için.
Fazla klas.
Seks için kötü.
Olabilir.
Bilmiyorum.
Yumuşak.
Çok yumuşak şeyler var içinde.
Çığır açacak şeyler
arıyorum.
Sert bir şeyler.
Hey, Harlan Tamam.
Başlıyoruz.
Bunun üzerinden
gelecek.
Sadece 53 saniye var.
Sonra gözlerinizi
açın.
Karıncasız,
karıncalanma var.
Ne demek istediğimi
anlıyorsanız.
Karıncasız hale
getirince kod otomatik ayrışıyor gibi geldi.
Hangi uydudan geliyor?
- Snooker, galiba.
- Hangi ülke?
53 saniye, gecikme
süresini gösteriyor olmalı Malezya'da
bir yerlerde diyebilirim?
Başlıyoruz.
İşte.
Arkasında bir duvar
var.
Nedir?
Kil mi?
Islak kil.
Elektrik verilmiş
sanıyorum.
- Bu kadar mı?
- Bu kadar.
Söz verdiğim gibi
acayip.
Bir dahaki sefere bir
araştırmacı ayarlayabilir misin Halihazırda
üzerinde çalışıyor.
Bir dakikadan az ilgi
göstermeyince gücüme gitti.
Peki, patron ilgileniyor musun?
Evet.
Bu etiketlerle ilgili
bir şey yapabilir misin, Harlan?
Bu gizli bir
operasyon olmalı.
Ne demek istediğimi
anlıyor musun?
Evet, patron.
KARA KORSANLAR EVİ YÜKSEK
FREKANS.
Hayatınız boyunca yapsanız
bile sizi biraz tedirgin görüyoruz.
Kesin.
Kuşkusuz, heyecanın
bir parçası bu.
Sigara?
Hayır, sağol.
Rahatla sadece.
Ve, işte şimdi Rena
King Show.
Rena'nın konukları Kanal 83'ün tartışmalı başkanı Max Renn radyo karakteri Nicki Brand ve medya elçisi Profesör Brian O'Blivion.
Başla Rena.
Max Renn, televizyonunuz
seyircilerine soft pornodan, aşırı
şiddete kadar her şey sunuyor.
Neden?
Ekonomi meselesi.
Biz küçüğüz.
İnsanlara başka
yerlerde bulamadıkları şeyler vermeliyiz.
Biz de bunu yapıyoruz.
Böyle şovların şiddet
ve cinsel sapkınlıklara neden olduğunu düşünmüyor
musunuz?
- Bu sizin umurunuzda
mı?
- Tabii umurumda.
Yeterince umurumda
olan insanların hüsranlarına ilişkin zararsız
çıkışlar sağlamak.
Beni ilgilendiren sosyal
olarak olumlu bir çaba olması.
Sen ne dersin, Nicki?
Sosyal olarak olumlu
mu?
Bazen aşırı uyarım
içinde yaşarız.
Sırf uyarım olsun
diye can atarız.
Kendimizi tıka basa onunla
doldururuz.
İster dokunaksı ve
duygusal, ister cinsel olsun.
Neden bu elbiseyi
giydin?
- Anlamadım?
- Elbisen Çok uyarıcı.
Üstelik kırmızı.
Freud bu elbise için ne
derdi biliyor musun?
Ve haklı olabilirdi.
Kabul ediyorum.
Aşırı uyarım
durumunda yaşıyorum.
Seni bu akşam yemeğe çıkarmak
istiyorum.
Profesör O'Blivion erotik ve siddet içeren TV şovları,
duyarsızlığa gayri insaniliğe mi yol
açıyor?
Mikrofon açık mı?
Televizyon ekranı zihin gözünün retinası oldu.
Evet.
Bu nedenle televizyona çıkmayı reddediyorum televizyon hariç.
O'Blivion benim gerçek adım değil.
Benim televizyon adım.
Yakında, hepimizin özel adları olacak katot ısın tübü çınlaması olsun diye
tasarlanan adlar.
Evet.
Nicki - Max Renn toplum için tehlike mi?
- Emin değilim.
Benim için kesinlikle
bir tehlike.
Konu ne zaman
açıklanmaya başlanacak?
Bu siyah adam kim?
Siyasi bir mahkum mu?
Konu yok.
Böyle bir saat devam
ediyor.
- Ne gibi devam
ediyor?
- Gördüğün gibi.
İşkence cinayet sakatlama.
- Bu odadan hiç
çıkmıyor muyuz?
- Hayır.
Gerçek bir hasta.
Harika.
Yapım maliyeti neredeyse
sıfır.
Gözlerinizi ondan
alamazsınız.
İnanılmaz gerçekçi.
Bunu yapacak
aktörleri nereden bulurlar?
- Hadi ama.
İstiyor galiba.
- Yapma.
Ödemeye değer.
Kilitlemede sorun
yaşadın mı?
Malezya gecikmesinin
boş olduğunu farkettikten sonra hayır.
Malezya'dan gelmiyor
mu?
Korsanlar prensini aptal
yerine koyamazsın.
Harlan nereden
geliyor?
Pittsburgh'dan.
Birleşik Devletlerden.
Pittsburgh mu?
Profesyonel yardım al.
Ama ben değilim.
Benim kız kardeşim.
Kız kardeşin değil.
Aşık olan sensin.
Söyleyemez misin?
Bana böyle
seslenmedin mi?
Yardım istiyorsun.
Deliriyorsun.
Benle konuşurken parçalandığını
duyabiliyorum.
Numaran bende var, değil
mi?
Kız kardeşimden nefret ediyorum.
İstemiyorum.
İçimi parçalıyor.
Ama yaparım.
Yaparım.
Sıkıntı Merkezimizi
arayacak mısın?
C.R.A.M.
Sıkıntı Merkezi?
Sana nereden yardım
alacağını gösterecekler, aşık.
İhtiyacın da var.
Alacağım.
Alacağım.
Teşekkürler Nicki.
Az sonra, Nicki
Brand'la Duygusal Kurtarma Şovu devam
edecek.
Burası C.R.A.M.
Toronto şimdi hava
durumu.
- Porno var mı?
- Ciddi misin?
Evet.
Beni havaya sokuyor.
- Videodrome ne?
.
- İşkence.
Cinayet.
- Kulağa harika
geliyor.
- Tam seks sayılmaz.
Kim demiş?
- İnanamıyorum.
- Kapatayım.
Hayır, hayır.
Sorun değil.
Kaldırabilirim.
Netleştirebilir misin?
Korsan kaset.
Karıncalı.
- Hoşlandım.
- Öyle mi?
Beni baştan çıkarıyor.
İsviçre Ordu bıçağını
al azıcık şuramı kes.
Biri daha önce yapmış.
Bu şovda nasıl
yarışmacı olunduğunu merak ediyorum.
Bilmiyorum.
Haftaya kimsenin geleceği
yok.
Koluna ne oldu
demiştin?
Bir arkadaş yaptı.
Videodrome seviyordu
galiba.
Birinin seni
kesmesine göz mü yumdun?
- Ne düşünüyorsun?
- Bilmem.
Birkaç şey denemek
ister misin?
Tanrıya şükür.
Masha Borowczyk bir
saattir senin ofisinde.
- Dün gece ne
yapıyordun?
- Buna hazır olduğumu
sanmıyorum.
Kahve, sigara, ofis,
Masha.
Hadi.
Uyarılmak için
sabırsızlanıyor.
Apollo ile Dionysus
diyeceğim.
- Masha, iyi giden
bir şey var mı?
- Hepsi iyi.
Canım, daha çağdaş
bir şey arıyorum.
İnsanlara çarşafın
altında gerçekten ne olduğunu göstermek istiyorum.
Bu çok naif.
Çok tatlı.
Sizin gibi.
Pekâlâ bu sizin
pazarınız.
Videodrome denen şeyi
biliyor musun?
- Video ne?
- D-r-o-m-e.
Videodrome.
Video sirki, video
arenası gibi.
- Biliyor musun?
- Hayır.
Sadece işkence ve
cinayet.
Senaryo yok, karakter
yok.
Çok gerçekçi.
Bir sonraki bu galiba.
O zaman Tanrı bizi
korusun.
- TV'de sokaktakinden
daha iyi.
- Affedersiniz.
Arnold üçüncü hatta.
Benim için izini
sürmeye var mısın?
- Ajans komisyonunu
alacaksın.
- Varım.
Deneyeyim.
Kendi şovunu yapmayı hiç
düşündün mü?
Tam burada.
Senin dünya çapında
ajansın olurum.
Seni yeraltından her
yere satarım.
- Bende mizaç yok.
- Eğer olsaydı nasıl bir şov yapardın?
Yani, yeraltı pazarı
için.
Videodrome yapar
mıydın?
Yarın bir görev için
iki haftalığına gidiyorum.
- Nereye tahmin et.
- Los Angeles?
- Pittsburgh.
- Şahane.
Güneşte fazla kalma.
Cilt için kötüymüş.
Hadi ama.
Bu Videodrome'ı yaptıkları
yer değil mi?
Evet.
Neden?
Denemelere gideceğim.
Bu şov için
yaratıldım ben.
Dünyada bu şov için yaratılan
kimse yok.
Dinle beni.
Dinle beni.
Ondan uzak durmanı
istiyorum.
Bu videocu heriflerin
çirkin bağlantıları var.
Senin oynamak
istediğinden de sert oynarlar.
Anlıyor musun?
Zorlu bir işe
benziyor.
Sigaran var mı?
Zorlu değil.
Yemin ederim.
Brezilya, Orta
Amerika gibi yerlerde yeraltı videosu
yapmak iktidarı devirmek gibi görülüyor.
Onun için adam
asıyorlar.
Pittsburgh'da ne
yaparlar kim bilir?
Nicki, yapma!
Nicki, yapma.
- Akşamdan mı kaldın?
- Geç saate kadar TV
seyrettim de.
Pittsburgh'daki bu
arkadaşla ilgin var mı?
Bir bakıma.
Mesafeli.
- Yeraltı üzüm şarabı.
- Ve?
Max, Videodrome tam
sana göre bir şey.
Kesinlikle halk
tüketimi için değil.
Kanal 83 halk demek
icin küçük kalır.
Yine de çok kamusal.
Anlıyor musun beni?
Hayır.
Esprisi nerede?
Sanıyorum, tehlikeli,
Max.
Videodrome.
Ne?
Mafya mı?
Onlar iş yapıyor.
Hayır.
Daha fazlası Nasıl söyleyebilirim?
Bundan daha politik.
- Haydi, neler konuşuyoruz
böyle?
- Videodrome Bu şovda gördükleriniz gerçek.
Rol yapmıyorlar.
- Snuff TV.
- İnanmıyorum.
Öyleyse, inanma Neden gerçek yapıyorlar?
Sahtesi daha kolay ve
güvenli.
Çünkü sende olmayan bir
şeylari var, Max.
Bir felsefesi var ve
bu onu tehlikeli hale getiriyor.
Kimin felsefesi?
Bir adı olmalı.
Konuşabileceğim bir
isim ver bana.
Masha, beni
tanıyorsun.
Korkutucu şeylerden
uzak kalacağım.
Bunun için bana iyi
davranacaksın.
İstediğin zaman
birlikte duş alabiliriz.
Çok güzel olacağına
eminim ama benim tercihimden daha
yaşlısın.
Çok teşekkür ederim.
Bana bir isim söyle.
Apollo ile Dionysus'u
ambalajın bir parçası yapayım.
Bu beni incitiyor,
Max.
Hey, dünya bir bok
deliği, değil mi?
Evet, Max, öyle.
Brian O'Blivion.
Vermek zorunda
olduğum tek isim.
Profesör Brian
O'Blivion.
Bekle.
Nereye gidiyorsun?
Gel buraya.
Hey, ahbap?
Bu sigara benimki mi?
- Şimdi içeri mi
giriyorlar?
- Sigaran var mı?
- Sigaraya ve bir
fincan kahveye ihtiyacım var.
Bekle biraz.
Burada kahve vermiyorlar.
Sadece sidik var
burada.
Ben bu bokla uğraşmak
zorunda değilim.
Ben genç bir kadınım.
Bana iyice bir bak.
Güzel bir kadınım.
Hoş memelerim var.
KATOT lŞlN GÖREVİ Haydi,
gidelim.
Merhaba.
İlerleyin.
Yolumdan çekil!
Merhaba.
Koridordan aşağıya.
Devam edin.
Koridordan aşağıya.
Devam edin.
Devam edin.
Buradan buyurun.
- Bianca O'Blivion?
- Evet.
Ben Max Renn.
Profesör O'Blivion
ile programa katılmıştım.
Rena King Show.
Evet.
Bazı yapay şeyler
demiştin.
Şiddet, seks, hayal,
ishal.
- Aynen benim
kelimelerim.
- Ne istiyorsun?
Videodaki, belki de
farkında olmadığı, yeni bir değişiklikle
ilgili konuşacağım.
- Manzaraya
bayılıyorum.
- Onlardan biri
gibisin babanın terkettiklerinden biri.
- Geri gelen bir stil.
- Onların durumunda,
bir stil değil.
Katot ışın tübüne
geçiş eksikliğinden oluşan bir hastalık.
TV onlara yardımcı
olacak mı sence?
Televizyon onları
dünyanın düzen teknesine adım attıracak.
Muhakkak.
Babanın
kimsesizlerini, dünyanın normal düzen teknesi için ev
videosu yapmaya teşvik ediyorsun.
Profesör O'Blivion
dünyanın her yanına video mektupları gönderiyor.
- Profesör burada mı?
- Babamın ekranıyım.
Bana söylediğin, ziyaret
sebebi neydi sana kaset gönderebilir.
Hangi format olsun
istersin?
Yaparsa, konuşma zor
olur.
Babam 20 yıldır hiçbir
konuşmaya katılmadı.
Monolog onun tercih
ettiği söylem biçimi.
Hangi format?
Videodrome.
Japon biçimi mi?
- Duymadın mı?
- Hayır.
O zaman eğitiminde ciddi
boşluklar var demektir.
Videodrome.
Babana ondan bahset.
Bir konuşma yapmak
isteyebilir.
Manzarayı sevdim.
İşkence cinayet sakatlama.
Videodrome.
Şovda gördükleriniz
gerçek.
Seçmelere gideceğim.
Ben bu şov için
yaratılmışım.
Onda sende olmayan bir şeyler var, Max.
Felsefesi var ve bu onu tehlikeli hale getiriyor.
Selam.
Bu senin uyandırma
kasedin ve bu da ofise kurye ile
gönderilen bir şey - Sıkıntı Merkezinde
ne dediler?
- Nicki Brand'ın
onlarla işi olmadığını söylediler.
Bir ay izin almaya
karar verdi.
Dokunma ona!
Tanrım, Max.
Beni korkuttun.
- Senin neyin var?
- Bilmiyorum.
Bende tezcanlılık
gibi bir şeyler var.
Ne?
İyi misin?
Affedersin.
Kastım sana vurmak
değildi.
Bana vurmak mı?
Bana vurmadın ki.
Vurmadım mı?
Hayır, vurmadım
biliyorum.
Burada kalmamı ister
misin?
Berbat görünüyorsun.
Bir şey alır mısın?
Hayır.
Hayır, ben sadece Ben Yorgunum.
Kapıyı çaldığında derin
uykudaydım ve hâlâ tümüyle kurtulamadım.
Alarmı kuracağım.
Endişelenme sen.
- Emin misin?
- Eminim.
Sağol, Bridey.
Görüşürüz.
Diğer kaset Brian O'Blivion'dan.
Sana elden vereceğime
dair söz verdim.
Bana ihtiyacın
olursa, ara.
Kuzey Amerika'nın zihin savaşı video arenasında olacak, Videodrome'da.
Televizyon ekranı zihin gözünün retinası.
Böylece zihin beynin fiziksel bir parçası.
Bu yüzden, televizyon ekranında beliren seyreden kişide ham bir deneyim olarak ortaya
çıkıyor.
Bu yüzden, televizyon bir gerçeklik gerçeklikse, televizyonun daha azı.
Bana gelmene çok sevindim.
Kendimi hepten yaşadım, anlıyorsun ya.
Senin gerçekliğinin yarısı şimdiden video halüsinasyonu.
Dikkatli olmazsan büsbütün halüsinasyona dönüşecek.
Yeni ve çok tuhaf bir dünyada yaşamayı öğrenmek zorundasın.
Beyin tümörüm var.
Görüntüler görüyorum.
Görüntülerin tümöre yol açtığını biliyorum, aksi mümkün
değil.
Görüntülerin biraraya gelip kontrol edilemez bedene dönüştüğünü biliyorum.
Ama tümörü çıkardıklarında
ona Videodrome dediler.
Ben Videodrome'un ilk
kurbanıydım.
Ardındaki kim?
Ne istiyorlar?
Seni istiyorum, Max.
Seni.
Gel bana.
Nicki'ye gel.
Hadi.
Bekletme beni.
Lütfen.
Seni istiyorum, Max.
Seni.
Hadi.
Hadi.
Gel bana hemen şimdi.
Nicki'ye gel.
Bekletme beni.
Lütfen.
Lütfen.
Bugün, Lady Luck dört oyuncuya gülebilir ve onlara 12,000 dolar kazandırabilir.
Yeni bir grup insan öğleden
sonra geliyor çalısanlara bundan sözet.
- Peki.
Heyecanlı.
Çok canlı.
Dikkat.
lsırır.
- Kasedi izledin mi?
- Evet.
Yaşamımı değiştirdi.
Şaşırmadım.
Tehlikeli.
Çünkü baban
Videodrome'a katıldığını kabul ediyor.
Dahası.
lsırır.
Böyle dememiş miydin?
Ne tür bir dişi var
sence?
Halüsinasyonlara yol
açtı.
- Başağrısı ile
uyandım.
- İlk defa mı?
O zamandan beri
görüyorum Ne zamandan beri?
Videodrome'u ilk
izlediğimden beri.
Nasıl maruz kalmaya
başladın?
Korsan bir uydu
çanağıyla.
Kazayla.
- Bazı kasetler
yaptım - Koleksiyonumun bir bölümü.
Bu kasette baban
masasında oturuyor.
Halüsinasyonların
tonu kasedin görüntü tonuyla belirlenir.
Ama hasara yol açan Videodrome
sinyali bir deneme kalıbında gibi bir
şeyde gönderilebiliyor.
Hasar mı?
Sinyal, izleyicide beyin
tümörüne neden oluyor.
Tümör halüsinasyonlar
yaratıyor.
İzlememe izin mi
verdin?
Eninde sonunda canımı
yakmaya geleceklerdi.
Bunun sen olacağını
düşündüm.
Şimdi farkediyorum ki
sen bir başka kurbansın, tıpkı babam gibi.
Baban nerede?
Onunla konuşsam iyi
olacak galiba.
Orada.
Korkarım, seni hayal
kırıklığına uğratacak.
Bu o.
Ondan geriye kalanlar.
Ne diyorsun sen?
Brian O'Blivion 11 ay
önce ameliyat masasında sessizce öldü.
- Beyin problemi mi?
- Videodrome problemi.
Sende de var.
Ama onunla programa
katıldım.
Kasetten.
Binlercesinden yaptı,
bazen günde üç dört tane.
Elimden geldiğince
yaşatmaya çalışıyorum.
Verecek çok şeyi
vardı.
Babam Videodrome yaratmama
yardım etti.
Onu insan evriminde yeni
bir aşama olarak gördü teknolojik bir
hayvan olarak.
Ortaklarının onu ne
için kullanacaklarını anlayınca onlardan
geri almaya çalıştı ve onu usulca öldürdüler.
Televizyonda
insanların yaşamının bedendeki özel
yaşamdan daha gerçek olduğuna inandı.
Bedeninin ölmesinden
korkmadı.
Benim Videodrome problemimden
sözet.
Babam benim
bildiğimden çok daha fazlasını biliyor.
Dinle onu.
Harlan nerede?
Laboratuvarda değil.
- Yukarıda VTR'de
galiba.
Max - Şimdi olmaz.
- Harlan.
- Evet, patron?
Son zamanlarda halüsinasyon
gördün mü?
Hayır.
Görmem mi gerekiyordu?
Evet, görmeliydin.
İnanıyorum ki, büyüme
kafamda, tam burada Bence bu kontrol edilemeyen gelişigüzel şişen bir et parçası, gerçek bir
tümör değil.
Bu aslında, yeni bir organ
beynin yeni bir bölümü.
Yüksek Videodrome sinyalinin sonucunda insan beyninin oluşumuna yol açacak diye düşünüyorum halüsinasyon yaratıp, onu kontrol ederek insan gerçekliğini değiştirecek diye
düşünüyorum.
Bunun ötesinde, gerçekliği algılayışımız dışında, gerçek yok değil mi?
Anlayabiliyorsunuz,
değil mi?
- Max Renn?
- Evet.
Kimsiniz?
Barry Convex sizinle Videodrome hakkında konuşmak istiyor.
Aşağıda bir araba sizi bekliyor.
Lütfen dikkatinizi önünüzdeki televizyon cihazına verin.
Bay Convex sizin için küçük bir giriş kaydetti.
Görkemli Optik Dünyaya
bir bakış içinMerhaba.
Ben program sorumlusu
Barry Convex.
Sizi Görkemli Optik'in dünyasına davet ediyorum.
Hevesli, küresel bir ortak vatandaş olarak.
Üçüncü dünya için ucuz gözlük ve füze güdüm sistemleri yapıyoruz.
Videodrome da yapıyoruz, Max.
Bildiğiniz gibi,
pazar için hazır olduğunda hiçbir şey eskisi
gibi olmayacak.
Bu dev bir halüsinasyon makinesinden daha fazlası olabilir.
Ancak hazır değil.
Size gelen test
yayınları.
Kimsenin onları Şu
Harlan iyi biri.
İyi bir korsan.
Şimdi, sizde olanı konuşmamız
gerekiyor galiba.
Değil mi?
Benim yerim olabilir diye düşündüm?
Görkemli Optik.
Dinamitle
oynadığınızın farkına varırsınız umarım.
Bu bahar
koleksiyonumuz.
Çok gizli.
Şehirde düzenlen
ticari bir fuar icin getirmiştim.
Max Renn, ben Barry
Convex.
Bence o taktığın şey yüzünün şekline pek de uygun değil.
Seni silikleştiriyor.
Daha incesini dene daha hassasını.
İşte o.
Bizim prototipimiz.
Her şeye başlanan küçük
numara bu.
Max, bunu bir
denemeni istiyorum.
Bu makineyi
halüsinasyonlarını kaydetmen için kullanmanı
istiyorum.
Ardından, bu kasedi analiz
için geri alacağım.
Telif hakkını
alabilir miyim?
Haftanın fılmi
seçilip de, para alamamaktan nefret ederim.
- Yardım etmeye
çalışıyorum.
- Yardıma ihtiyacım
olduğunu nereden çıkardın?
Deneklerimizden biri normale
dönemedi.
Yoğun bir psikiyatrik
tedavi alıyor.
Fonksiyonlarınız,
hayli yerindeymiş gibi gözükebilir.
Nedenini öğrenmek
istiyorum.
Halüsinasyonlarınızın bir analizini yapmayı düşünüyorum.
- Acı duyacak mıyım?
- Hayır.
Sonradan
halüsinasyonlara girip çıkabilirsin.
Yaparken, sadece
rahatla ve zevkini çıkar.
Zamanla geçer.
Şimdilik, iyi,
sağlıklı halüsinasyon serisi için biraz
Sado-Mazoşizm'i gerekli görebilirsiniz.
Şovumuzun cok tuhaf
olma nedeni bu.
Sinir sistemi
üzerinde maruz kalınan etkilerle yaratılıyor
olması.
Beyin ve omurilik hasarına
yol açıyor.
Sinyalin nüfuzuna
izin veriyor.
- Canını yakacak
mıyım?
- Korkarım hayır.
Kimseyi acıtmak
zorunda değilsiniz.
Sadece düşünün.
Çok parlak!
Dayanamıyorum!
Evet.
Unuttum.
Affedersiniz.
Bu nasıl?
Evet.
Bu iyi.
Tamam.
Kaydediyoruz.
Kaset mekanizmasının hepsini
içeriyor.
Bütün yapmanız
gereken halüsinasyon.
Daha sonra döneceğim.
Etrafta olmazsam beni
affedin.
Acayip şeylere
gelemem ben.
Nicki.
İşte sonunda buradayız.
Tam olmamız gereken yerde.
Videodrome'da.
Ne bekliyorsun, aşık?
Başlayalım.
Sinir boşalımı kapaklarını açalım.
Neler oluyor,
Profesör O'Blivion?
Yani, gerçekten.
Harlan.
Benim, Max.
Evime gelebilir misin?
Derhal.
Evet, ciddiyim.
- Hadi gir.
- İşte geldim, patron.
Kamera.
Ateşli silah.
Ne var?
İlgi odağı mı olmak
istiyorsun?
Yatak odama gir ve
yatağımda olana bir bak.
Aç onu.
Utanma.
Resimleri istiyorum.
- Yatağındaki
resimleri mi?
- Evet.
Hadi!
- Pekâlâ.
- Tamam.
Evet?
Ben bir şey
görmüyorum.
Yatak ve yastıkların
fotoğrafını çekmemi istemedin, değil mi?
Bir çeşit hap manyağı
mısın sen?
Yardım edecek
arkadaşlarım var.
Bridey geldiğini ve
senin Dün gece Videodrome kaydettin mi?
Evet, eğer
yayınlandıysa.
- Bir saat sonra
laboratuarında görüşürüz.
- Saat 7 bile olmadı.
Boş konuşmuyorum!
Siktir git.
Kapatıp açma düğmesi
olan biri yok karşında.
Etrafta koşturacaksam
sebebini bilmeliyim.
Aksi halde, seni ofis
saatlerinde göreceğim.
Harlan, haklısın.
Bu bir momentum.
Ekspres tren gibi
gidiyorum.
Nasıl duracağımı
bilmiyorum.
Bir saat sonra
laboratuvarda görüşelim, tamam mı?
Dün gece herhangi bir
Videodrome kaydetmişsek izleyeceğiz ve
sana neler olduğunu anlatacağım.
Söz veriyorum.
Öyle davrandığım için
üzgünüm.
Seninle para için
çalışmıyorum.
Bunu biliyorum.
Bizler korsanız, para
asla konu olmaz, değil mi?
Kahve ister misin?
Hayır.
Bir saat sonra
görüşürüz.
Gel.
Kasede baktın mı?
Beni Videodrome'da
izledin mi?
Kaset yoktu.
Dün gece yayın yok
muydu?
- Dün gece yoktu.
- Kahretsin.
Hiç olmadı.
Ne diyorsun sen?
Boyumu aşıyor artık,
patron.
Takviye çağırmam
gerekti.
İlgi çekici bir
kombinasyon.
Çok enteresan.
- Sözümü kesme.
- "Neden söz
ediyorsun?
" gibi
şeylerden bahsediyordum.
Sana kaset
gösteriyordum, Max.
Kaset kayıtları.
Videodrome hiç açık
devre yayına verilmedi.
Eminim seni buraya
Barry getirmiştir, iki yıl önce değil mi?
İki yıl oldu, öyle
değil mi, Harlan?
İki İki harika yıl.
Neden?
Sen de katıl diye.
Seni Videodrome
sinyaline maruz bırakmak icin.
Seni hiç etkilemedi çünkü
hiç izlemedin.
Ne olduğunu
biliyordun.
Görmene gerek yoktu
ki.
Herkesin üzerinde gerçekten
etki gösterir.
Kim izlerse izlesin,
Max.
Ama neden izlesinler
ki?
Videodrome gibi bir
kepazeliği neden izlesinler?
- Sen neden izledin,
Max?
- İş nedeniyle.
Tabii.
Tabii.
Peki ya diğer
nedenler?
İşkence ve cinayet
dürtülerini neden reddediyorsun?
Brian O'Blivion'i sen
öldürdün değil mi?
Bundan zevk aldın mı?
Kuzey Amerika yumuşuyor,
patron dünyanın geri kalanı sertleşiyor.
Hem de çok
sertleşiyor.
Vahşi bir yeni çağa
giriyoruz.
Saf, kesin ve
güçlü olmak zorundayız eğer yaşayacaksak.
Şimdi, siz ve bu televizyon dediğiniz lağım çukuru ve etrafında debelenen insanlarınız yaptığınızı izleyen seyircileriniz bizi içten çürütüyorsunuz.
Bu çürümeyi
durdurmak niyetindeyiz.
Kanal 83 ile
başlayacağız.
Videodrome'un ilk
özgün yayınında kullanacağız.
Çok popüler olacağı
hissi var.
Bir süre için Halüsinasyon görüyor olmalıyım?
Yani Sizler gerçek olamazsınız.
Dediğim gibi, senin halüsinasyonlarını kaydettik, Max.
Ve onları analiz
ettik.
- Yeni bir şeye hazır
mısın?
- Bu harika.
Ne Benden ne
istiyorsun?
Açmanı istiyorum, Max.
Bana aç.
Sana göstermek
istediğim bir şeyim var.
Tanrım!
Kanal 83'ü istiyoruz Max.
Onu bize ver.
Kanal 83'ü bize ver.
Ortaklarını öldür.
Öldür onları.
Ortaklarını öldür ve Kanal 83'ü bize ver.
Kanal 83'ü bize ver.
Ortaklarını öldür.
Öldür onları.
Ortaklarını öldür ve Kanal 83'ü bize ver.
Merhaba, Max.
Nasıl gidiyor, Max?
Moses nerede?
Rafe ile toplantıda.
Görüşmek istediğini
haber vereyim.
Söyleme.
Komik bir ses
eklenmiş, yumuşak bir komedi.
- Sen yazmak ister
misin?
- Evet, yazarım.
Lisedeyken yazıyordum.
Daha kaybetmiş
değilim.
Merhaba, Max.
İlginç bir problemi aydınlatmanın
tam zamanı.
Yapma!
Bu da ne?
- Max, ne oldu?
Yaralandın mı?
- Bizi öldürdüler.
- Ne oldu?
- Bizi öldürdüler!
Ne oldu?
Tanrım!
Baksana!
Buradan!
Hadi buradan!
Çık dışarı!
Çık buradan dışarı!
Çık!
Bir bakayım.
Bianca O'Blivion'ı öldür.
Çok şey biliyor.
Bizim canımızı yakabilir.
Canımızı yakmasına
izin verme, Max.
Öldür.
Bianca O'Blivion'ı
öldür.
Bianca O'Blivion.
Civic TV'yi ben
yönetiyorum.
Babanla bir talk
şovdaydım.
Herşeye rağmen o
sensin demek.
- Sen beni öldürmeye
geldin.
- Hayır.
Hayır.
Ben Max Renn.
Civic TV'yi yönetiyorum.
Ben - Ben insanları öldürmem.
- Ama öylesin.
Videodrome için
çalışan bir suikastçisin.
Seni
programlayabilirler bir video kasetle sana istediklerini yaptırabilirler.
Brian O'Blivion'dan
kalanı yok etmeni istediler.
- Beni yok etmeni
istediler.
- Seni yok etmek mi?
Onu öldürdüler, Max.
Nicki Brand'ı
öldürdüler.
Videodrome'da öldü.
Seni baştan çıkarmak
için görüntüsünü kullandılar ama o zaten ölmüştü.
Kaçma.
Görmen için onlardan
çaldım.
Videodrome ölümdür.
Bu daha iyi.
Çok daha iyi.
Kasedi çıkarıp
programı değiştirmek hep acı verir.
Ama şimdi Daha farklı bir şeye dönüştüğünü göreceksin.
Bedeni yapan video
terimi oldun.
Ben, bedeni yapan video
terimiyim.
Şimdi sen bedeni
yapan video terimisin.
Yapman gerekeni
biliyorsun.
Videodrome'a karşı
çıkmalısın.
Onları, sana
verdikleri silahla yok edeceksin.
Videodrome'a ölüm.
Yeni beden çok yaşa.
Videodrome'a ölüm.
Yeni beden sen çok
yaşa.
Arkamdaki binada 26 saat önce yoğun bir insan avını tetikleyen garip bir kurşunlanma yaşandı.
Civic TVBaşkanı, Max Renn
iki üst düzey yetkilinin ölümünden sorumlu olarak aranıyor.
Maymun dansını görmek
istiyorsan, gaydacının parasını ödersin.
Piller kaça patlıyor
biliyor musun?
Soğukta fazla
dayanmazlar.
Dans edemem.
Edebilsem ederdim,
ama edemem, sende bozukluk vardır, değil mi?
Sen de var mı?
Yarım papel?
Bir çeyreklik?
Bir şeyin vardır,
Teddy.
Bir şey veremez misin?
Nereye gidiyorsun,
ahbap?
Ben Brolley.
Nasıl yardımcı
olabilirim?
- Sadece bakıyordum.
- Adamım.
Bu iyiydi.
Görülecek fazla bir
şey yok, ama yine de bakıver.
Nedir?
Burada nasıl bir
reçete var öyle.
Ustalık isteyen bir
iş.
Onlarsız nesneleri çok
net göremezsin.
Ama merak etme - Convex nerede?
- Ticari şovu
hazırlıyor.
- Koleksiyonunu
tanıtmalı.
- Kutuda ne var?
Kellen.
Kelleni bu kutuya
koydum.
Meşguldün, Max.
Seni gazetelerden
okuyordum.
- Bianca O'Blivion'ı
gördün mü?
- Gördüm.
- Sana sorun çıkardı
mı?
- Hayır.
İyi.
Belki şimdi baska
birini ziyaret etmek istedin.
- Bu nedenle mi
buradasın?
- Olabilir.
Bize çok yararın
dokundu, Max.
Ölene kadar senden
yararlanmak istiyoruz.
Aç bana.
Sana göstereceğim bir
şey var.
Pittsburgh'da
görüşürüz.
- Tracy, geri dön.
Yanımda kal.
- Portakal suyu
istiyorum.
Haydi, eve gidiyoruz
şimdi.
Görkemli Optik'e hoş
geldiniz!
Yeni koleksiyonumuz Medici
sergileniyor.
Pekâlâ, beni
tanıyorsunuz.
Ben de hepinizi
tanıyorum!
Burada bahar
koleksiyonumuzun kutlamak için bulunuyoruz.
Medici koleksiyonu.
Bu yılki
alıntılarımız ünlü Rönasans devlet adamı
ve sanatın patronu Lorenzo de
Medici'den.
"Aşk gözden
doğar göz ise ruhun aynasıdır."
Pete bile böyle lanet
klas bir kampanya yapabilmeli!
Aman, Tanrım!
Hayır!
Videodrome'a ölüm!
Yeni beden çok yaşa!
BU ŞİLEP, LİMAN
KOMİSERLERİNİN EMRİYLE İSTİMLAK EDİLMİŞTİR.
Geri dönmeni
bekliyordum.
Sana kılavuzluk etmek için buradayım, Max.
Son gördüğümden bu yana çok şey öğrendim.
Ölümün son olmadığını öğrendim.
Sana yardım edebilirim.
Şimdi neredeyim
bilmiyorum.
Yolumu bulmakta
zorluk çekiyorum.
Çünkü gidebileceğin kadar ileri gittin.
Videodrome hâlâ yaşıyor.
Çok büyük çok karışık.
Canını yaktın ama onu hâlâ yok edemedin.
Bunu yapmak için sonraki aşamaya geçmelisiniz.
Ne aşaması bu?
Bedenin önceden çok değişiklik geçirdi ama bu sadece başlangıç.
Yeni bedenin
başlangıcı.
Daha ileri gitmelisin.
Bütünüyle bir değişim.
Hazır olduğunu düşünüyor musun?
Sanırım hazırım.
Nasıl yapacağım?
Yeni beden için eskisini öldürmen gerekir.
Korkma.
Bedeninin ölmesinden korkma.
Gel bana, Max.
Nicki'ye gel.
Seyret.
Sana nasıl olacağını göstereceğim.
Kolay.
Yeni beden çok yaşa.
Yeni beden çok
yaşa.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »