Print Friendly and PDF

Translate

Tanrı Olmak Zor İş (2013) Trudno byt bogom

|

177 dk
Yönetmen:Aleksey German
Senaryo:Arkadiy Strugatskiy, Boris Strugatskiy, Aleksey German
Ülke:Rusya
Tür:Dram, Bilim-Kurgu
 Vizyon Tarihi:13 Kasım 2013
Dil:Rusça
Müzik:Viktor Lebedev
Nam-ı Diğer:Hard to be a God | It's Hard to be a God | The Story of the Arcanar Massacre

Oyuncular: Leonid Yarmolnik,Aleksandr Chutko, Yuriy Tsurilo

Özet

Boris ve Arkady Strugatsky’nin 1964 tarihli kült romanının 1989’da yazarların izni olmadan ilk kez sinemaya uyarlanışından bu yana merakla beklenen Tanrı Olmak Zor İş,ne yazık ki ancak yaratıcısı Aleksey German’ın ölümünden sonra tamamlanabildi ve prömiyerini 2013 Roma Film Festivali’nde yaptı. Stalker’a da ilham kaynağı olan Strugatsky kardeşler de filmin bu yetkin uyarlamasını görecek kadar yaşayamadı. Hikâye, ortaçağdaymış gibi yaşayan ve pagan bir tanrının sözde oğlu tarafından yönetilen insanların yaşadığı Arkanar gezegeninde geçiyor. Dünya’dan bir elçi, insani fikirleri yaymak amacıyla Arkanar’a gidiyor. Aleksey German bu son filminde Tanrı ile insan arasındaki hiyerarşiye bir bakış atıyor.

Alt Yazı

Arkady ve Borsi Strugatsky tarafından yazılan ''Tanrı Olmak Zor İş'' kitabından uyarlanmıştır.
Burası Dünya değil.
 Dünya'nın 800 yıl gerisinden gelen başka bir gezegen.
Birkaç benzer gezegen vardı.
 Bu daha küçük ve daha yakındı.
Yerel gri kaleleri erken Rönesans'ı andırıyordu.
Sonra buraya yaklaşık 30 bilim adamı gönderildi.
Ama burada bir Rönesans gerçekleşmemişti.
Neredeyse olmayan bir şeye sadece bir tepki.
Bu tepki Başkent Arkanar'daki Üniversite'yi yok ederek işe başladı.
Düşünürler, bilgeler, aydınlar ve yetenekli zanaatkârlar için bir avla birlikte.
Onlar da bitişiklerindeki İrukan'a kaçtılar.
 Orası daha iyiydi.
Diğerleri  Onlar bastırıldı ya da infaz edildi.
Tacın Güvenlik Bakanı olan Don Reba'nın ölüm bölükleri tarafından.
Bölük üyeleri -celepler ve esnaf- Gri giyiyordu.
Askerler Gri idi, Bakanlık Gri idi.
Yani tüm o boktan nitelikteki yerel inşaat taşlarının renginde.
Kraliyet Muhafızı bir kenara itildi.
 Bir şey yok, acıtmadı bile.
 Yoksulluk, yoksulluk.
 - Ryaba.
 - Bu kadar yeter.
 Etrafında dolanıyor.
 İşte buradasın.
 Taşlar beyaz ve yassıydı.
 Kızıl Kasap Fika nerede?
 Kızıl Kasap Fika nerede?
 Yıldızlardan korkuyorum.
 Bir günah mı bu?
Burada yağmurlar kısa süreli ve yapış yapıştı.
 Öte yandan sisler uzun.
Tanrı Olmak Zor İşKörfezden geldiler ve oraya döndüler.
Sık sık uykusunda ağlardı.
 Demek ki öldürülmüştü.
Uykusunda elbette.
 Öldürülmesine hiç izin verilmedi.
Sonra ninesinin sesini işitti.
 Çocukluğundan, Dünya'dan.
"Bebe ağlıyor"Sigarasından bir nefes çekti ve dedi ki:"Çocukların gözyaşları su gibidir.
 Hepsi senin kafanda, oğlum "Sonra ninesi alnına üfürdü ama gerçekte bu bir hava akımıydı.
Çarşafa sarınmayı denedi ama yine de uyandı.
Kocaman kalesinin alt katında bir soba tütüyordu.
Yasak olsa da köleler yüksek sesle konuşuyorlardı.
Dünya'da değil, başka bir gezegendeydi.
İşte buradaydı, 17.
 kuşaktan Soylu Don.
Tanrı'nın ağzından doğmuş, yerel bir pagan Tanrı olanGoran'ın gayrimeşru oğlu.
 Herkes buna inanmadı tabiiama herkes bundan korktu.
 Kaplumbağayı hâlâ beslemedin mi salak?
 Bugün.
 Fareler yağı yalıyor.
 Yalıyorlar.
 Yine benim çizmelerimi mı giyiyorsun?
 Bunu yapmak istememiştim.
 Hep böyle yapıyorsun.
 Çizmeler masanın üstünde  Kendimi asacağım.
 Ne?
 Kendimi asacağım.
 - Yine  - Ne?
 Ben uyurken neden bağırıyorsun?
 Hepinizi limanda satacaktım.
 Sen de dâhil.
 Ne yazık ki köle fiyatları düşmüş.
 Olacağı varmış.
 Geber ulan aptal!
 Sen geber!
 Güzdeyiz, bu mevsimde hiç fare olmaz.
 Tüm yaşamım.
 Tüm yaşamım.
 Şurada bir kaz boğuldu.
 Bir diş kırdım.
 - Bir resim  - Haydi, haydi, haydi!
 Gitmek  Dişimi yitirdim ve dişsiz bir şekilde  Bu birazcık sığ.
 İlk önce başını yapalım.
 Kazı sikmek istedi.
 Yumurtayı nereden buldun?
 Baksana!
 Vızıldıyor.
 Bir gelincik gibi ısırır.
 Bunu domuzun altında buldum.
 Harfler çok düzgün.
 Bu ne?
 Harika.
 Haydi gidelim.
 Haydi.
 Bekle bekle!
 Ulan adi!
 40 yıl öncesini anımsa  Kitabıma Siou kuşunun kakası dedin.
 Anımsamıyorum.
 Kitabıma Siou kuşunun kakası dedin.
 Anımsamıyorum.
 Hayır.
 Hey, ne yapıyorsun?
 Yaşamımın 40 yılı.
 Bütün yaşamım.
 Sorun değil, tam zamanında yaptın.
 Gezmeye mi?
 Bırak beni, Soanlı.
 Bu bizim dürbünümüz.
 Bilge bir adamı batakhaneye kapatmışlar.
 Ayakları böyle yaptı sonra ''glub-glub'' diye gitti.
 Onun yanında duruyordum.
 Şimdi ise dışarı doğru çıkmış bir bacak var.
 Gülünç.
 Dürbünü Don'a geri ver.
 Domuz!
 Para sayılmayı sever.
 Kendine gel yoksa seni limanda satarım.
 Ucube!
 Hırsız!
 Al.
 Şişt!
 Her güzde aynı.
 Ne diyebilirim?
 Bu senin.
 Deh, geberik hayvan!
 Ulu Goran, zavallı köleye acı.
 Parlak tığı almadım.
 Ve sidiği  Ben de.
 Soylu Don, bana bir sikke ver!
 Vereceğim, vereceğim!
Yel değişti, şimdi çürük kokuyor.
İl, kokuşmuş, dipsiz Pitan bataklıklarıyla çevriliydi.
Yine de, insanlar geceleyin Irukan'a sürünen bu boğulmuş aydınları seviyordu.
Orada Kambur'un asi köylüsü tek gözlü Arata tarafından karşılanırlardı.
Ya da güveler gibi saydam olan kalay madenlerinin sığınmacı köleleriyle, Veya Albay Kusis'in Gri askerleriyle.
 Ya ödersin ya da ölürsün.
Bunların bütün nedeni güzelliği tanımayan kişilerin yaşamını süsleyecek ikinci bir doğayı taş ya da boya kullanarak yarattıkları için.
Ya da mercek yaparak yarı körlerin görmesine ve görenleringökyüzünü daha yakından görmelerine izin verdiklerinden.
Böyle yerlerde Don Rumata bilge adamların gizlerini saklardı.
 Tüm bunlar ne?
 Uçmayı öğreniyoruz, genellikle aşağıya doğru.
 Soylu Don, beni buradan götür.
 Ne sevinç verici!
 Meleğimiz burada!
Doktor Budakh buraya Irukan'dan getirtilecek idi.
O bu uygarlık tarafından biçimlendirilen ayık ve mantıklı bir akıldı.
Ve uzun Arkanar akşamları sırasında Rumata için bir muhatap.
Ama Budakh kayıplara karıştı.
 İşte Pekh, demir kuyruklu canavar  Yalan söylüyorsun, öyle bir canavar yok.
 Düşüyorum.
 Rutabaga.
 Rutabaga.
 Şey dışında  Ben şimdi  Soluk ver!
 - He?
 Ne?
 - Yalan söylüyor, hepsi yalan!
 Kuşları bile sarhoş etmişsin!
 Isır!
 Seni öldüreceğim!
 Vur!
 Vur!
 Şu canavarı yok et!
 Eğer bir daha şu çamurlu suyu mayalarsan  Neden bu kadar basık?
 Güzdeyiz çünkü.
 Yine güz he?
 Çok beyaz.
 Katlanılmaz!
 Bu salağın alkol bireştirdiğine inanabiliyor musun?
 Otlubağa!
 Bu gezegende ilk!
 O bir Leonardo!
 Gerçek bir Da Vinci.
Dünyalılar da burada toplandılar ama çok daha seyrek olarak.
İçtikçe içtiler ve birbirlerine kızdılar.
 Ben seni seviyorum ama sen beni sevmiyorsun.
 - Budalalar.
 - Dinleme, koklama.
 Soylu Donlarmış, cehenneme kadar  Tüm o Başkanlar, Krallar  Yoldan çekil  Yoksa seni inciteceğim!
 Bir oğul edindim.
 O yalnız, ben yalnızım  Bu oğlan bir hırsız.
 O bir öksüz, piç.
 Şimdi bizden iki tane oldu.
 Uykumda yine Dünya'yı gördüm.
 - Ah, düşler.
 - Harika.
 Adamın Budakh ortadan kayboldu.
 Subay da öyle.
 Şimdi, onlar  - Budakh'ı bulacağım.
 - Bunda iyiyim.
 Küreği ver.
 Oğlan ispiyonlamak için gönüllü oldu.
 Ona sessiz kalmasını söyle.
 - Anladın mı?
 - Anladım.
 Bu budala haklı öfkeyi bile yatıştırır.
 Beni Dünya'ya çağırıyorlar.
 Hey, seni yaşlı osuruk!
 Bana bir öpücük ver!
 Ağzında karıncalar var.
 Al, ye.
 Bu bir kapan, demiştim.
 Kaç kere  Pashka bir kapana yakalandı!
 Bunu herkes biliyor  Ayağını kıpırdatma!
 Yaban domuzu kapanı.
 Ayakla birlikte gelir.
 Bana bir bıçak ver.
 Onu keseceğim.
 Acıyor ulan gerizekâlı!
 Keseceğim.
 Acıyor ulan gerizekâlı!
 Acıyor ulan gerizekâlı!
 Biraz zehir ister misin?
 İyi destek olur.
 Dinle!
 20 yıl önce  20 yıl önce bir sikik eve döndüğünde burada bir sanat dalgası duyurdu.
 - O buna Rönesans dedi.
 - Bu boktan gezegende.
 Hey sen.
 Güldüm.
 Ve sen benim bir göt olduğumu yazdın.
 Ben bir götüm.
 Belki de, ama sanat nerede?
 Ya Rönesans?
 Burada değil.
 Ya da tüm yaşam, nerede ha?
 Özür dilerim, benim hatam.
 Hatalıydım.
 Tamam.
 Millet dinleyin.
 Buraya muhafızsız geldim.
 Madenden kaçmış çıplak bir köle tarafından saldırıya uğradım.
 Beni boğmayı denedi, bakın.
 Bu sadece bir sivilce.
 Yalnız dönmek zorundayım.
 Gözümde bir ok - ve ölüyüm.
 Ve sen beni ölmeden önce bağışlamak istemiyorsun.
 Haydi ama, gel öpüşelim!
 Zurab, bu bok torbasının bir mürettebat muhafızı var.
 Ne yalancı ama.
 Zurab, bu bok torbasının bir mürettebat muhafızı var.
 Ben yalancı değilim.
 Ben Munchhausen'im.
 Bensiz ne yapardınız?
 Garip gezegendeki garip budalalar he?
 Deri çanta nerede?
 - Şurada öten bir Siou kuşu var.
 - Hiç görülmemiş olan mı?
 Senin sikik Rönesans'ın Dünya tarihinin en aşağılık çağı!
 Zurab, bu daha iyi.
 Karanlık ve sessiz.
 Bana değil, bir başkasına.
 Eee?
 Islak bir şemsiye hışırdadı.
 - İster misin bir tane?
 - Siktir et.
 Şuna bir bak sadece  Sen harbi sikik beyinli misin?
 Sen bir ucubesin.
 Görülmeyen Siou kuşu gümüş çalar.
 Sonra da hizmetliler cezalandırılır.
 Adil mi bu?
 Öyle bir kuş yok salak!
 Muga varilin üzerinde duruyordu ve onun gölgesini gördü.
 Harbi mi?
 Muga dışında kimse görmedi.
 Harika, henüz mutluluk yok sadece.
 Köle, böyle mi yoksa böyle mi?
 Halat sesi kuşları ürkütür  Ve bataklığa uçarlar.
 Eğer kafasına pul koyarsan, gözlerini gagalayarak çıkarırlar.
 Bir tütüncü, çok akıllı bir adam, o  Köle, böyle mi yoksa böyle mi?
 Baksana lan!
 Yağmur.
 Efendi, daha da ileri gitmiyorum  Çok zor.
 Devam edeceksin yoksa seni kırbaçlarım.
 Efendi, sen yapmazsın.
 Sen iyi yüreklisin çünkü bir Tanrısın.
 Seni kırbaçlayacağıma eminim.
 Hem de çok fena, en vahşi düşlerinde bile hayal edemezsin.
 Öldüğüm zaman, beni körfeze atmayın.
 Toprağa gömün.
 Ahıra bile olsa.
 Don'un kafası of oldu.
 Hey, haşarat!
 Bu Kambur Don Arata da bataklık sisinin bir salağı çıktı.
 Ben hep biliyordum.
 Senin kutsal dedenin kalıntılarını hemencecik çıkarsalardı  Yaşlı osuruk!
 Senin kutsal dedenin kalıntılarını hemencecik çıkarsalardı  Tüm o sarhoş köylüleriyle birlikte o da yumuşardı.
 - Öyleyse neden kötü bir şairim?
 - Çok berbatsın!
 "Ruhumun üzerine düşen bir güz yaprağı gibi" "Prens ve Barbar Kız", değil mi?
 Kitap bende var.
 Ben benimkini yaktım.
 Ne kadar aptalsın.
 Bırak çekeyim.
 Atıcı sarhoş.
 Atıcıyı uzaklaştırın!
 Ne boktan.
 Ve rahibeye diyorum ki: ''Haydi ama, göster o güzelim götünü.
'' Ve rahibeye diyorum ki: ''Haydi ama, göster o güzelim götünü.
'' Biz Genç Aristokrasi'yiz.
 Ülkenin ters soluğu.
 Beni rahat bırakın.
 Ben buralardan değilim.
 Biz Genç Aristokrasi'yiz.
 Ülkenin ters soluğu.
 Bota'yı böyle şiirler yüzünden batakhanede boğmakta haklıydılar.
 Ben yapmadım!
 Onun şiirlerinin kötü olduğunu mu düşünüyorsun?
 Prens bugün ağladı mı?
 Koca memeli  - Çok, tabii ki, ben de  - Ne taşak be!
 Don Rumata, çift Soan zırhını yarar.
 Bu seferki kurtuldu!
 - Hayır.
 - Ne yapıyorsun?
 - Keskin nişancı, sen  - Ucube!
 - Bırak beni ulan piç!
 - Çubuğu ver.
 Budakh ofisime gitmedi.
 Albay Kusis ordudan ayrıldı.
 O ve Don Reba leylak bölmelerdeler.
 Şu alçak dili konuşuyorlar.
 İnanılmaz!
 Ona babamın kutsal kalıntılarını göster.
 Belki de ortadan kaybolur.
 Kimse kaybolmuyor.
 İlgileneceğini sanmıştım.
 Çok ilgimi çekti.
 Taç Muhafız Kaptanı.
 Onun ellerinde kan var.
 Tüm vücudunda!
 Her zaman oluyor ve her zaman olacak.
 Bu bizim Gabaris'e karşı olan Primarımız.
 Vystrebanlar.
 Soylu Don, tüm vücudum kokuyor.
 - Ölecek miyim?
 - Öleceksin.
 Büyüleyici.
 Ölüm korkusu sapkınlıktır Kaptan.
 İşte, al bunu.
 Ulu Bota da kokardı çünkü o kadar çok içerdi ki kendi altına sıçardı.
 Ne olmuş yani?
 Cidden Tanrının oğlu olduğunu mu düşünüyorsun?
 Girdiğim sahnenin üzerinde azalır homurtular, Deniyorum, karanlıkta durmayı, Irak yankıları bulgulamayı  Sen bir kızılsın!
 O bir kızıl!
 Sen bir kızılsın!
 O bir kızıl!
 Girdiğim sahnenin üzerinde azalır homurtular, Deniyorum, karanlıkta durmayı, Irak yankıları bulgulamayı  Gelecek yılların içinde neler sakladığını.
 Binlerce doğal karanlık  Bunu kim yazdı?
 Ben!
 Gecesel karanlık akşamdır.
 Sana bir şeyler öğretebilirim.
 Parayla.
 Hey, uzun adam!
 Taç Güvenlik Bakanı, Don Reba!
 - İzin ver  - Defol buradan.
 Don Reba, kartalımız.
 Taç Güvenliği.
 Babam için buz teslim etti.
 Yalınayak.
 Vay.
 Ya sen kimin oğlusun, Rumata?
 Bir yudum alayım.
 Babandan şarabımı ekşitmemesini iste.
 Ulan it.
 Lanet it.
 Majesteleri.
 - Daha da mı küçüldü?
 - Hayır.
 Güzel bir kafa.
 Sen kimsin?
 Bir kasap mı?
 Don Reba dedi  Sen  Ben bir albayım, bir yatırımcı.
 Kaleyi Gri haydutlarla doldurmuşlar.
 Kambur Arata nerede?
 O artık bir serap mı?
 Tıpkı bengilik gibi ulu ve ünlü, onun adına.
.
 Hoşt!
 Herkes çöksün!
 Burun deliğinden vuracağım!
 Kızıl.
 Şimdi kendimi asacağım.
 Gerçekten asacak mısın?
 Asla!
 Hoho, ne pis bir koku.
 Don Reba, bir süreliğine yıkanmaya gelmelisin.
 Rahat, büyük demir fıçılarım var.
 Hayır, sen gel!
 Şenlik Kulesi'nde harika fıçılarım var.
 Kömürlü, kapaklı.
 Sadece susuzlar.
 Harika fıçılar.
 Rumata?
 Sen gerçekten bir kızılsın.
 Reba, uzun süredir onu boğacağını söylüyorsun.
 Harbi çok yalancısın ve hiçbir şeye yararın yok.
 - Onda Kraliyet kanı var.
 - Kesinlikle!
 Bunun bir yoklanması gerek.
 O yeterince iyi.
 Senin tebaanın yarısını boğdu.
 Şu doktoru çağırttırdım, Budakh'ı.
 Diz ağrım için.
 Ona ne yaptı?
 Sende de mi diz ağrısı var?
 Ne?
 Haydi, haydi.
 Görüyorsun!
 Mareşal Ufaklık!
 Ne?
 Hadi, hadi.
 Görüyorsun!
 Mareşal Ufaklık!
 Asla.
 Burada şöyle diyor: Kartalımız Şövalye Don Reba.
 Bunu Arkanar'ın her yerinde satıyorlar.
 Vay anasını!
 Yani o gerçekten bir şövalye mi?
 Ne derlerse desinler.
 Bilmiyorum.
 Bana çizmeni göster.
 Bir mahmuz!
 Çıkarsana şunu.
 - Tanrı bağışlayıcıdır.
 - İğrenç!
 Senin doktor nerede?
 Şövalye yakaladı!
 Bir fıçının içinde değildir umarım.
 Onu buraya getir!
 - Ama soruşturma olmaksızın, tamam mı?
 - Derhâl yap şunu!
 ''Sorgusuz'' olacağı için yanıtlayacak.
 Güleceksiniz!
 Gece oldu.
 Kan emiciler tavandan düşüyor.
 Üstelik bu kaygan.
 Sürekli kayıyor.
 İyi değil.
 Barbar bir kız dene.
 Olmaz!
 O ısırıp koparır.
 Birisine öyle yapmıştı.
 Bayağı da iriceneydi.
 Onu bir armağan olarak al.
 Bana sonra anlatırsın.
 İşte Budakh.
 Her zaman her şeyde bir hata bulursun.
 Budakh, Budakh değil.
 Ve ben hiçbir şeyde iyi değilim!
Bu Budakh değildi.
 Tehlikeli limandan sahte bir doktordu.
 Sen Budakh değilsin.
 Doktor da değilsin!
 O da senin mektubunu aldı, Don Rumata.
 Senin mührünle birlikte.
 Neden içki?
 Herkes kendini ovuşturuyor.
 Kim içecek?
 Herkes kendini ovuşturuyor.
 Rumata, iç!
 Bu kızıllar bir Azizi köle diye sattılar.
 Kışt!
 Boğazlanmalı.
 Atıcı sarhoş!
 Kızıl, sen ne dersin?
 Kral dün gece hastalandı.
 Unutma, bu gece Prens'in odasında nöbettesin.
 Bu arbalet kırık.
 Şimdi nasıl devam edebilirim?
 Sana öğrettiğimi çal.
 Eşekler kuyruklarını kaldırıyor.
 Güz.
 Yakacak odun arabası ve biraz balık.
 Domuz yağı al.
 Köpek filizlenmiş.
 Yağmaya devam ediyor.
 Don, bunu kılıcın için satın al.
 Bak, bu kim biliyor musun?
 Ne istiyorsun, he?
 İşte.
 Böyle tut.
 Eşeğin siksin seni.
 - Eşeğin siksin seni.
 - Bu günah dolu.
 - Devam et, söyle!
 - Siktir git!
 Leş.
 Tütün için karım.
 Herkes geri çekilsin!
 Hepinizi doğrayacağım.
 Seni sevdim.
 Merhaba.
 Kuğu gibi!
 Bu sabahleyin güzel olurdu!
 Seninki burada.
 Artık Griler burada yaşıyor!
 Yiğit adamlar.
 - Bana biraz beykın al.
 - Hey!
 Peki ne istiyorsun?
 Yeterince kokladın!
 Peki ne istiyorsun?
 Haydi.
 - Benim de koklamama izin ver.
 - Amına koyduğumun kurdu.
 - Soylu Don.
 - Barışın bir simgesi olarak.
 Kutsal değerlerde şaka olmaz.
 O bir kızıl, haydi ama.
 Keşişler nereden geliyor?
 Çantalarda ne var?
 Burada en haklı benim.
 Bir ısırık al.
 Acıyı bileceksin, Muga.
 Bağırmayı bırak!
 Seni evde kırbaçlayacağım!
 Bu giden üçüncü aile.
 - Kes sesini.
 - Bu giden üçüncü aile.
 - Haydi gidelim artık!
 - Onu bir gezintiye çıkaracağım.
 Seni boğacağım!
 Hepsi benim!
 Arabaya işemek yok!
 Arabaya sürekli işiyorlar.
 Kim uydurdu bunu?
 Bu gece bir katliam olacağını söylüyorlar.
 Bilge adamları öldürüyor olacaklarmış.
 Yaşlı adamı geride bıraktılar.
 Tütün sokağından bir tütüncü.
 Çok akıllı bir adam.
 Hey leş herif, topla şu tavukları, yoksa şu piç onları yiyip bitirecek.
 - Hey Efendi!
 - Ryaba  Ryaba  Su.
 Aziz Mika suda boğuldu.
 Tütün sokağından bir tütüncü.
 Çok akıllı bir adam.
 - Ne?
 - Kolera çukuruna mı girmek istiyorsun?
 Ben mikropları kime anlattım?
 Sana göstereceğim.
 Günahları su ile arındıramazsın.
 Geceleyin üç kez dua ettim.
 Seni fıçının içinde boğacağım seni kokuşuk.
 Karışma.
 Suyu bana ver.
 Ayıp sana.
 - Ne aptalsın.
 Sen bir aptalsın!
 - Bu balık sana aşık.
 Gülünç!
 Çifte akşam yemeği?
 Ne yapıyorsun?
 Burada!
 Bu onun hatası, onu o açtı.
 Tütün sokağındaki tütüncü, çok bilge bir adam.
 Dedi ki  - Başka kimse gördü mü?
 - Herkes gördü.
 Birisi tıklattı ben de açtım.
 Bu onun hatası.
 O açtı.
 - Kanıtla!
 - Ne?
 Efendim, otlubağayı satın!
 Şu bir gerçek ki, Griler geliyor.
 Harika!
 Şu bir gerçek ki, Griler geliyor.
 Şu bir gerçek ki, Griler geliyor.
 Hadi yıkanmaya millet!
 Gülmek yok.
 Bir kaplumbağa.
 Evet.
 Bütün bu bok püsür ne için?
 Bu nasıl?
 Bunun gibi.
 Benim fikrim değildi.
 - Otur.
 - Dışarıda yağmur yağıyor.
 Ya da oturma.
 Her şey ıslak.
 Yağmur.
 - Yanlış olan ne?
 - Otur.
 Kulağıma dokun.
 Sık.
 Daha güçlü!
 Daha güçlü.
 Daha güçlü!
 Acırsa düşünmeyeceğim ve sana söyleyeceğim.
 Kardeş dün kışladan geldi.
 Koltukaltlarımı gördü.
 Kızıl saçlı olduğumu haykırdı.
 Sonra da elbisemi kaldırdı ve askerler aşağısının nasıl olduğunu gördü.
 Annemin bir kızıl olduğunu haykırdı.
 Ben de öyleyim.
 Ve o beni Şenlik Kulesi'ne gönderecekti.
 Kardeş bir Gri taburunun komutanı.
 Hayır, bu rahatsız edici.
 Herhangi bir yemek iyidir.
 - Ya yarın ne olacak?
 - Hiçbir şey!
 Biçimli mi biçimsiz mi?
 Hiçbir şey yapmadılar.
Kardeş de sarhoştu, hiçbir şey yapamadı.
 Gece bilge bir adam getirdiler ve bütün gece onu dövmeyi sürdürdüler.
 Çığlık atıyordu.
 Babam ve ben arkada ağladık.
 Geri bas.
 - Torban buna benziyordu.
 Ya şimdi?
 - Git buradan, seni kokuşuk!
 Görüyorum ama göremiyormuşum gibi duyumsatıyor.
 Neden benim çizmelerimi giyiyorsun?
 Seni limana götürecekler ve satacaklar  Dur!
 Domal!
 Beni dövme!
 Ah, beni yardın!
 Çığlık atmayı kes ulan aptal.
 Al sana bir altın.
 Çığlık atmayı kes ulan aptal.
 Al sana bir altın.
 Ölüyorum.
 Çığlık atmayı kes ulan aptal.
 Al sana bir altın.
 Seni kim dövüyor?
 Onlara elimi hiç sürmedim.
 Ve onları düzenli olarak döverim.
 Onlara elimi hiç sürmedim.
 Ve çığlık atıyor aptal.
 Sadece çığlıklarını dinle!
 Onlara elimi hiç sürmedim.
 - O kurnaz bir aptal.
 - Şuna bak.
 Benden ne istiyorsun?
 Al şunu.
 Ne koku ama.
 Ağlıyordum.
 Askerlerin yaptığı bu.
 Kıçımı öp!
 - Oraya kim takılmış?
 Neden?
 - Tamam, ben gidiyorum.
 Nereye gidiyorsun?
 Yeterince çaldım.
 Yeterince çaldın.
 Eğer gidersen  Eğer gidersen  Eğer gidersen  O zaman dostum Don Reba  Yalnız olacağım.
 Sen hariç, yakışıklı.
 Benim için burada  Burada kimse bana eş değil.
 İstediğimi kırabilirim.
 Sana uzun sivri dişlerden hiç bahsetmedim.
 Keşke uzun sivri dişleri sana verebilseydim.
 O zaman kimse sana zarar veremezdi.
 Herkesi parçalara ayırabilirdin.
 Ah.
 Seni aptal!
 İşte!
 Delik.
 Aziz Goran'daki gibi sende de olmadığından korkuyordum.
 İşte.
 Harika.
 Harika.
 Sustur şunu.
 Benim karnımda Goran'ın torunu var.
 İşte benim uzun sivri dişlerim.
 Anamın anahtarı!
 Buyrun!
 Goran düştü.
 Annem de Goran'ı istiyor.
 Neredeyse yapıyordun.
 Hee, sen yalan söylemeye devam et!
 Goran düştü!
 Goran düştü!
 Ne?
 Sence bu komik mi?
 Sen de bitmişsin.
 Git ahırda oyna!
 Ne?
 Mandal nerede?
 Majesteleri, birisi derede sakallı bir adam görmüş.
 Bu nedir?
 Ne?
 Bu senin için değil.
 - Görüyor musun?
 - Görmüyorum.
 Tatil gibi.
 Temiz yaşamları var.
 Herkes onları düşünüyor.
 Şuna bir bak.
 Baron?
 Yanlış olan ne?
 Artık içmiyorum.
 Artık sadece kokluyorum.
 Baron, hasta mısın yoksa bana mı kızdın?
 Defol.
 Baron, hasta mısın yoksa bana mı kızdın?
 Baron, hasta mısın yoksa bana mı kızdın?
 Bu gerçekten zor!
 - Griler tahta kuruları gibi.
 - Saçmalık!
 Baron!
 Bu ne?
 Aziz birinin batakhanesi.
 Komşuları çağırdım, sarhoşuz.
 Buraya gel dostum.
 Hayır, Baron.
 Ben bir yabancıyım.
 Bunu yapamam.
 Burada genç biri var.
 Buraya gel.
 Komşular artık her yerdeler.
 Her yeri bok ediyorlar, köpekleri sakatlıyorlar.
 Ve senin çifte Soanlı zırhı yarabildiğin hakkında konuşmayı sürdürüyorlar.
 Bu sadece bir söylenti.
 Bu saçmalığa inanmayın Baron.
 Bu çok zor!
 Bu sadece bir söylenti.
 Bu saçmalığa inanmayın Baron.
 - Belki eve götürürsün?
 - Defol!
 Soanlılar ufaktır.
 Çok kırılgan zırhları var.
 Önemli olan kılıçları nasıl bilediğin.
 Sana öğreteceğim.
 Ben İmparatorluğun en iyi silahşörüyüm!
 Ama sen benden daha iyisin.
 Nerede bulabilirim ki  Ayrıca sen hiç kimseyi öldürmedin!
 Sen hiç kimseyi öldürmedin!
 Nereden bir Soanlı zırhı bulabilirim?
 Bende Barones’in dedesinin zırhı var.
 Çok kalın.
 Her şeyi denedim.
 Çift elli kılıcı bile.
 Sonra Barones geldi.
 Kızılca kıyamet koptu.
 Bir günüm böyle bulanık geçti.
 Tamamen bilemekle ilgili.
 Sana göstereceğim.
 Bak.
 Atla deve değil.
 Sadece ortayı bul.
 Bileğini savurarak.
 Sonra omzunu ve vücut ağırlığını ekle.
 Bu kadar!
 Bu sadece savurmak.
 - Hadi!
 - Barones!
 Buradaki sulardan çürüyeceğimi düşünüyor.
 Çürümezsin.
 Bu ne be?
 Vay!
 Dün görmedim.
 Güzel bir boyut, he?
 Yel uçurdu.
 Bu gülünç!
 İşte üzerine kusman için temiz masa örtürleri.
 Şişt, kokuşuk!
 Bununla baş edebilir misin?
 Hayır, işe yaramayacak.
 Yeterince kalın.
 Hayır, işe yaramayacak.
 Yeterince kalın.
 Yalvarırım Baron, haydi yapalım şunu.
 Bileğini bük, omzunu ve sırtını ekle.
 Sonra çömel, bak.
 Soylu Don, bu çok pahalı bir sandalye.
 Ayrıca ataların!
 Vay.
 - Şimdi temiz.
 Hayır, iki.
 - İşte.
 Al.
 Kesemeyecek.
 İmkânı yok.
 İlk başta  Gerçekten mi?
 Amanın.
 Defol buradan.
 Üzgünüm dostum.
 Beni görev çağırır!
 Barones bunu görmedi.
 Ezeceksin beni Baron.
 Bu ne?
 Püh, Gri çeteler.
 Pireler gibi her yerdeler.
 Defol buradan ulan bira göbekli!
 Süt.
 Liman kapalı.
 Gemi mutfağında çürüyen etler var.
 Neden bilmiyorum!
 Sana anlatacağım bir sırrım var.
 Kralın şatosundaki şu doktor.
 O Budakh değil.
 O aslında limandaki kolera çukurunda çalıştı.
 Ve Budakh  Balıklar süt sever.
 Hayır soylu Don, balıklar sütü sevmez.
 Balıklar süt sever.
 Size söylüyorum, balıklar süt sevmez.
 Balıklar süt sever  Haydi balıkların sütü sevdiğini kabul edelim.
 Ben Taç Muhafızlığı Kaptanıyım.
 Baron'un, şu bira göbeklinin dedikleri önemli değil  Onun için bir sürü çerçim var!
 Böylece ebediyyen sömürgelerden çerçiler getiriyor olacaksın.
 Siktir.
 Böylece ebediyyen sömürgelerden çerçiler getiriyor olacaksın.
 Böylece ebediyyen sömürgelerden çerçiler getiriyor olacaksın.
 Hepsi bu mu?
 Balıklar süt sever.
.
 Balıklar süt sever.
 Evet, sever.
 Sütü severler.
 Sessiz ol.
 Sşşt!
 Kasap Kızıl Fika nerede?
 Uzaklaş evlat.
 Sen bir Tanrısın!
 Peki ben bir Tanrıysam  Kıçına kadar balıkla doldun!
 Eğer bir Tanrıysam, neden o zaman senin tutuklu listendeyim?
 Yazıklar olsun sana!
 Bir Tanrısın, çünkü bir Tanrısın!
 Kasap Kızıl Fika nerede?
 Ya ruh vardır ya da yoktur  Biraz jambon çaldım, demiştim, bu senin için.
 Harika bir parça.
 Dinle, ''Güçsüz ve beceriksiz kişi'' Yürü git!
 "Güçsüz ve beceriksiz kişi, Yakıştırır kendine yenilgiyi, Bilmeden canavarın yüreğinin yerini Ve hatta var mıdır canavarın yüreği''.
 Kötü mü?
 Hayır, fena değil!
 Seni daha iyi yapan nedir?
 Sana yemek verdiklerinden mi?
 Git bana bir kadeh şarap al.
 Bana yaklaşma.
 Yoksa kendini Şenlik Kulesi'nde bulursun!
 Ve oranın yolunda ölürsün çünkü sen bir korkaksın!
 - İlden defol!
 - Sağol!
 - Annemle kalacağım.
 - Çabuk defol.
 Bükeceğim!
 Bir yıllığına kılıcımı bükeceğim!
 Yapacağım  Keseceğim!
 Baron!
 Yoldan çekilin!
 3.
 buyruğu bozdun!
 Sessiz ol!
 Gerçekten mi?
 Ne buyruğu?
 Handa kılıcını çekme!
 Handa kılıcını çekme!
 Ama başka kılıcım yok!
 Hemen eve git!
 Barones'in beni şimdi görememesi çok kötü!
 - Utku.
 - Evet.
 Ona yaz.
 Ben yazamam.
 Orada tamamen yalnız.
 Herkese Estorya şarabı.
 Ve en iyi orospular.
 Bana bir tane yaşlı  Saygı değer bir kadın hizmet verecek.
 Bu benim için çok zor!
 Ona yaz böylece bunu duyumsayabilir.
 Arata!
 Evet.
 Çok sıkı bir subay!
 Çok.
 Çok.
 Çok sıkı bir subay!
 Defolun buradan!
 Buraya kimse gelmez.
 Bizi dövecek.
 Hey!
 O çok ama çok sıkı bir subay!
 Soğuk.
 Ne düşünüyorsun?
 Mahmuzları olan bir it!
 Taşaklarını sökeceğim!
 Ne yapıyorsun?
 Birazcık.
 Kusacağım!
 Neden gelmedin?
 Prens onu göğüslerinden ısırıyor.
 Garip.
 Bırak da yapayım, he?
 Ve Rumata mırıl  Nelerin var?
 Gizemli bahçedeki çiçek neden soldu?
 Karısı kaçtı.
 Acayip.
 Neden kıçım kanıyor?
 Şimdi üst üste ikinci gün!
 Bir soylu temiz olmalı ve güzel kokmalı!
 Uyumayı çatı katında tamamlayacağım.
 Fareler, fareler.
 Fareler, fareler.
  ve güzel kokmalı.
 Bok.
 Daha fazla bok.
 Yemin ederim  Eee?
 Estor'dan Don Rumata!
 Tutuklusun!
 Kılıçlarını teslim et!
 - Gerçekten mi?
 - Evet.
 Ne?
 Osurma.
 Hey, kılıçların!
 - Ne istersen al!
 - Rumata çift Soanlı zırhını yarabilir!
 - Keskin!
 - Kılıçlarını bırak!
 N'aber çomarlar?
 Kılıçlarını bırak!
 N'aber çomarlar?
 N'aber çomarlar?
 Bunu tanıyorum.
 Benden kürk palto çalmıştı!
 Bana kürk paltoyu ver, ben de sana kılıçlarımı vereyim.
 Anlaştık mı?
 - Kim kürk bir palto çaldı?
 - Askerler!
 Mızraklar!
 İşte, göğsüme!
 Böyle!
 Şimdi, herkes burnumun ucuna baksın!
 Siktir git!
 Tut.
 Şimdi ne var?
 Sana kes dedim!
 Teğmen ağa yakalandı!
 Ben Muhafızların Teğmeniyim!
 Bırakın beni!
 Hepinizi şişleyeceğim!
 Ben Muhafızların Teğmeniyim.
 Beni bir ağın içine mi koydunuz?
 Hepinizi şişleyeceğim!
 Kılıçlar nerede?
 Dikkatli ol, yoksa bu kaçar.
 Sonra da bizi kırbaçlamaya başlar.
 Ulan dişsiz dallama, taşaklarını keseceğim!
 Koca götlü, haydi beni biraz gezdir!
 Nasıl, Don, eğlenmiyor musunuz?
 Teğmen, altına boşuna işemedin.
 Ben Kraliyet Muhafızlarının Teğmeniyim!
 Ağ kazayla  Bir gezelim, haydi gezelim  Bu taraftan.
 İşte Don Rumata.
 Eski baş düşmanımız.
 Bok gibi kokuyor.
 Kralın zehirleyicisi!
 Asın, başka?
 Sen bir salaksın Kusis.
 Ve yürüyen bir ölüsün!
 Bu ilginç bir düşünce.
 Bu kadar yeter beyler!
 Ben Albay Kusis'im!
 İyi.
 Damgayı alın.
 Bu özsu Kusis'den!
 Bu iş bu kadar baylar!
 Keder şapkası.
 Kötü olan ne biliyor musun?
 Teğmen olman değil.
 - Yapma!
 - Gri olman.
 Ama bu acıtmaz.
 Yok acıtmaz.
 Don Rumata, ne yapıyorsun?
 Ve ne?
 Kumaş.
 Bana elini ver.
 Askerler.
 Onuncu.
 Bu kadar yeter.
 - Soylu Don Rumata  - Bu kokuyor.
 Soylu Don Rumata  Belki bir Don değildir?
 Benim avım.
 Belki de soylu değildir?
 Yaşlı adam, bizi delirttin!
 Doğrudan İrukan'dan geldi.
 Kim bu?
 Bu sensin!
 Aslında, Estor'un son Rumata'sı kötü hastalıktan öldü.
 85'indeydi ve biz de 20 yıllığına seni aldık.
 Vay.
 85'indeydi, ve biz de 20 yıllığına seni aldık.
 - Bir kızılın torunu!
 - O izinli.
 Tamam.
 Bugünden tezi yok.
 O da benim.
 Tüm belgeleriniz.
 Rumata, sen 105 yaşındasın.
 - 105 mi?
 - O 105 yaşında!
 Gerçekten mi?
 40 ve 5'i ekle.
 Toplamı bu etmiyor.
 Hey şövalye, buraya gel!
 Ne oldu?
 Aşağı yukarı bir efsaneysen ne fark eder ki?
 Asla!
 Yeni devlette olmaz!
 Asla.
 Neden yerde bok var?
 Temizlikçilere bir dayak lazım.
 Sıçayım.
 Ve bu ördek  Don Rumata, İmparatorluğun en iyi silahşörü.
 186 düello ama tek bir ölü bile yok.
 Yalnızca kulaklar.
 Toplam 372 kulak.
 Merhaba!
 Merhaba!
 Kulaklar gerçekten de acıtıyor, bana inanmalısın!
 Götünden çıktığı gibi he.
 Hey, buraya gel.
 Eğer kılıcı sağdan savurursan saçı yolundan alıverir ve sonra  Bırak beni.
 Neden sürekli bunu yapıyorsun?
 Bu korkunç.
 Dövüş yöntemini nereden aldığını biliyorum.
 Kimse senden kaçamaz.
 Yapmamalısın, ihtiyar.
 İnsanlık dışı yöntem!
 Sen bir aptalsın.
 Bana kulaklarını göster.
 Korktun.
 Kimseden korkum yok benim.
 Sen korktun.
 Ona yardım et.
 Düzen'in mütevazi evlatları dün gece Arkanar limanına indi.
 30.
000 tanesi!
 Artık kibirli Griler yok.
 Kambur Arata'nın adamları bölgeler tarafından asılıyor.
 İzninizle kendimi tanıtayım, Ben Düzen'in Vekiliyim.
 Boğazın Ötesindeki Toprakların Savaş Ustası, adaların vb.
 Bu nasıl?
 Harika.
 - Ne?
 - Efendimin çizmesi.
 Hayal bile edemezsin.
 Böyle ateşli bir uçurumun kenarındasın.
 Bak.
 Haydi ama, bu bir çizme.
 Kokuyor mu?
 Bu çok önemli bir konu.
 Anlamak zorundasın.
 Her gece sana bir adam gelir.
 7 yıldır!
 Bu bir yalan!
 Her gece sana bir adam gelir.
 7 yıldır!
 Ondan kurtulmak için büyücü bir hekim bile çağırdın.
 Ama bu olanaksız!
 Yalan söylemeyi sürdürürsen boynuzların büyüyecek.
 Kafanı bir posta sarmışsın.
 Yalan söylemeyi sürdürürsen boynuzların büyüyecek.
 Ama bu sapkınlık!
 Bir adam gözlerini açtığında ve sana baktığında.
 Değil mi?
 - Saçmalık.
 - Değil mi?
 Bir adam gözlerini açtığında, der ki: ''Göz kapaklarımı kaldır''.
 Saklanamazsın!
 der ki: ''Göz kapaklarımı kaldır''.
 Ve o kadar gürültülü bir çığlık atarsın ki, senin şu yaşlı hanımın altına işer.
 Haklı mıyım?
 Buraya gel.
 Senin yaşlı hanımın donuna işer.
 Şu gözleri olan adam  O benim!
 Benim.
 Defol.
 Daha geniş bir tava.
 Birkaç paçavra.
 Çizmeler.
 Mahmuz büküldü.
 Belki de seni cehennem dışarı fışkırttı.
 Belki de bir Tanrının oğlusundur.
 Benim de sorunlarım var.
 Şurada bir fare var.
 - Git buradan.
 - Bir fare var.
 Ne?
 - Burada da mı?
 - Harika.
 Artık dayanamıyorum.
 Başım çatlayacak.
 Defol!
 Sapkınlığa düşüyorum.
 Fare de ıslak ve korkmuş.
 Ben açık fikirli bir adamım.
 Yapabilirim.
 Öyleyse neden yapmıyorsun?
 Öyleyse neden yapmıyorsun?
 Ama önce yolumdan zıplamayı öğren.
 Dedim ki defol buradan.
 Beni yalnız bırak!
 Doğru.
 Ver şunu.
 Güzel ve iri bir şırınga Don Reba.
 İzninizle.
 Düzen'in en yüce nişanı.
 Sizin için.
 - Bu sizin için.
 - İyi.
 Elimden gelen bu.
 Ve Budakh'ını al.
 Sen de git.
 Ben de mi?
 Tabii.
 Evet.
 3 kiloluk bok!
 Bu sefil insanlara neden gereksinim duyduğunu açıklayabilir misin, böylece uykuya dalabileyim?
 İşe yaramazlar ve herhangi bir devlet için kötüler.
 Aydınlar mı?
 Gördüğün gibi seninle konuştuğum gerçeği seninle muhabbet ettiğim anlamına gelmek zorunda değil.
 Neden öyle çürük yiyecekler sundun?
 Don, eşyaların  İyi balık  Sineklerden biri Bir Düzen vardı.
 Ve mütevaziler bu Düzen'in evlatlarıydı.
Yaklaşık 200 yıl önce Düzen, boğazın ötesindeki toprakların sahibi oldu.
İyi ki bir veba salgını patlak verdi de Düzen'i kasıp kavurdu.
 Şimdilerdeyse güneydeki dağlarda çürüyüp gidiyordu.
Ama sonra iyileşti.
 Ardından da buraya geldi, tıpkı gaddar Brezilya karıncaları gibi.
Rumata en azından Muga'yı oraya göndermeyi düşündü.
Ama buna hiç vakit bulamadı.
 Çok fazla eşyan var.
 Hey, tut şunu.
 Yalnız ellerini sil!
 Yaramaz.
 Biraz süt al Don.
 Gur, sen en akıllıları değil miydin?
 Siktir git.
 Doğru.
 Artık işkence çarkı yok.
 Ne dedin?
 Siktir git!
 Deli misin?
 Harika.
 Tıpkı güz yaprakları gibi.
 Senin güz yaprakların iskeleyi altüst ediyor.
 Evet, ah, çizmeler  Derisi bükülmüş.
 Eh, artık gagalansalar da bir önemi yok.
 Hep hışırdıyor.
 Yel.
 Güzel yer.
 Şairi şuraya asmamı ister misin?
 Don, sizi hemencecik tanıdım.
 Keşişler tarafından damgalandım.
 Artık sizinim.
 Kızmayın, Don.
 Bir patates alın.
 Benim kaç kulak kestiğimi işitmedin mi sen?
 - Evet, işittim  - Acıtır bilesin.
 Şu küçük şemsiyeyi bana ver.
 Kulaklar, kulaklar  Bu sadece gülünç.
 İşte uygun bir kulak.
 Ne de olsa yetişkin bir kişisin.
 - Ellerimi silip geri vereceğim.
 - Bırakın gideyim.
 Çimlere.
 Bu yanlış.
 Yapmayın.
 Kapa şunu.
 3 yaşından beri böyle zincirli.
 Neden?
 Neden?
 Eğer gitmesine izin verirsen ölür.
 Gördün mü?
 Ben  Durun!
 Durun dedim!
 Kilise gençleri.
 Ya torbalarda ne var?
 - Parmaklarına ihtiyacın yok mu?
 Doğramak mı istiyorsun onları?
 - Asın şunu.
 Düştüğünü söyle.
 Bu dudakla doğduğunu söyleme.
 Düştün.
 Bunu unutma.
 Al bunu.
 Hiçbir şey saklama.
 Kızılları suçla.
 Kimseyle tartışma.
 Beni dinle!
 Sadece sen varsın sanıyorsun.
 Öğren şunu!
 Bir bilgin düşman değildir.
 Düşman, kuşkuya düşmüş bir bilgindir.
 Sakın ha!
 Öğren şunu!
 Düzen adına!
 Onun adına!
 Onu öldüreceksin, Don.
 Düzen adına!
 Onun adına!
 Ne?
 Tümü bu.
 Gelin buraya piçler.
 Konuk olarak içeri girmenize izin veriyoruz.
 Ayağa kalk!
 Dedin ki  Orospuları öldürüyoruz.
 Ayırır bacaklarını ve bu da ilkbaharda olur.
 Onu parçalarlar!
 Kız öksürmedi bile.
 Düzen!
 Kızdan çok fazla aktı  Mahmuzlarla.
 Soylu Don!
 Ellerini nereden.
.
?
 Bunda!
 Akıyor  Herkes için ne sevinç.
 Tapınağımı sil.
 - Ne?
 - Ne?
 - Ne?
 - Siktir ol.
Kafasına bir düşünce girdi ve iyilik için oraya kuruldu.
Don Reba öldürülmelidir!
Öldürün onu ve sonuçlarını düşünmeyin.
 Burada neler oluyor?
 Burada kırbaçlanıyoruz, Rumata!
 Kılıcın nerede?
 Onu teslim ettin mi Soylu Don?
 Anlıyorum.
 Çalım var.
 Filizleniyor, çok güzel!
 Bu bir işaret!
 Ben küçükken, kışın Don Reba beni küreğinin üstünde gezdirirdi.
 Artık herhangi biri yeni, özgür Arkanar'da ne kadar da özgürce soluk alabiliyor görüyorsun.
 Ve artık şarap da daha ucuz!
 Beni yalnız bırak!
 - Haydi, çiğne.
 - Kırbaçlara tuz sürüyorlar.
 Peki yeni, özgür Arkanar'da özgürce soluk alabiliyor musun?
 Neden?
 Tuz ne için?
 Peki, yeni, özgür Arkanar'da özgürce soluk alabiliyor musun?
 - İşte.
 - Tableti kaybettim.
 İşte.
 Götüne sok.
 Buna değil, kendi götüne!
 Celladın bunu gördüğünden emin ol.
 - Tamam, tamam dedim!
 - Öleceğim güne dek, Rumata.
 Şapkanızı çıkarın.
 Keu Baronları'nın her zaman ayrıcalıkları vardır!
 Düzen hiçbir ayrıcalığı onaylamaz.
 7 kalın ipli kamçı!
 - Neden ağır olanlar?
 - Coşkusuz düşünceler için.
 Bana Budakh'ı ver.
 Vereceğim.
 İşte doktorun.
 Aferin.
 Kulakları anımsıyorsun değil mi?
 Evet.
 Berry.
 Bana bırak.
 Her şeyi çalacaklar.
 Hiç de gerekli değil.
 Donların ne gülünç götleri var.
 Otlubağa gibiler!
 Senin yüzün gibi!
 Hep böyle, evet.
 - Don, taşaklar için ödeme yapacağım.
 - Siktir ol cehenneme!
 Baron, ama seni bulan benim!
 Neden bu kadar  Seni bulmam ne iyi oldu  Baron, ama seni bulan benim!
 Neden bu kadar  Baron, ama seni bulan benim!
 Neden bu kadar  İkiye katlandı.
 Bir saray üyesi temiz ve mis kokulu olmalıdır.
 Değil mi?
 Yanlış olan ne Baron?
 Burnum çatladı.
 Seni bulduğuma çok hoşnutum.
 Tutuklandığında buraya koştum.
 Orada 1,000 Kara var idi.
 Onları yendim ta ki  Aman tanrım  Sonra üzerime bir inek attılar.
 Köprüden.
 - Bacağına dikkat et Baron.
 - Bekle, kapıyı zorlayacağım  O köhne kafatasları Baron'un kılıçlarıyla nasıl da parçalanacak!
 Baronlar, saldırın!
 İşte Budakh, Rudakh değil.
 İyi ve diri.
 Yolluk yiyor.
 İyi gözüküyor dişleri de sağlam.
 Sen Irukanlı Budakh mısın?
 Baron, bu Budakh.
 - Onu teslim eden benim.
 - Neden?
 Baron.
 İlk olarak, bir köpek adına sahip diye.
 - İkincil olarak  Bekle.
 - ikincil olarak ne, Baron?
 Bir şeyi yanlış yaptım.
 - İkincil olarak  bekle.
 - ikincil olarak ne, Baron?
 Tümünü ben yaptım, her parçasını, kendi ellerimle .
 20 yıl.
 Tüm yaşamım.
 Şimdi buraya yemek için geldim.
 Siktir git!
 Baron, bir tırnak törpüsüne ihtiyacım var.
 Eşyalar hemen şurada, solda.
 Git asker ol oğlum.
 Sakın bakma  Kendisini kırbaçlamasına izin veren ya Baron ya da Soylu Don  Baron, eşyalar!
 - Göksel ateş.
 - Osurma, ulan  kokuşuk piç.
 Azar azar  Soylu dostum, şimdi bacaklarım gerçekten sıska ve beyaz mı?
 Güzel, güzel bacaklar.
 Neden beni kokluyorsun?
 - Düşüncelere daldım.
 - Ve işte buradayım.
 Alnın da çok güzel.
 Benim ne tür bir Baron olduğumu biliyor musun?
 Ve sen sadece bir bilgesin.
 Bana okumayı öğretecek.
 Sonra ben de bilge olacağım.
 Ama sen asla bir Baron olamayacaksın.
 Eğer üşütürsen başım belaya girer.
 Bağışla, kuçu kuçu.
 Dostum ona para ver.
 Bir sürü ver.
 - Henüz kaburgalarım iyileşmedi.
 - Nazik olacağım  Kapıları kapatacaklar, işte o zaman ölürüz.
 Geri dönmek zorunda kalacağız.
 Hemen geri açarlar.
 Yalvarıyorum  Yapma  Baron  Ya üşütürsen?
 Beni şu sağlığım hakkında bu kadar kaygılanan Teğmen ile tanıştır.
 Tamam mı?
 Şimdi git.
 Ne hindi be.
 Bir göz satın al.
 Işığı yansıtır.
 - Armağan olarak bir bıçak aldım.
 - Armağan olarak bir bıçak he?
 Bu arada, geçenlerde senin Baga'nı gördüm.
 Şu dalyarak okçular nerede?
 Turp mu yiyorlar?
 Kıpırdama!
 Hepsi mağlup olacak.
 Yine ne eğlence ama.
 Kılıç, dostum!
 Okçular nerede?
 Hey, Baron  Artık okumayı öğrenemeyeceksin.
 Ben sana öğretemem, kuçu kuçu.
 Bunu nasıl yapabilirim ki?
 Artık olası değil.
Arkanarlı Baron Pampa del Bao-no Yüce Kraliyet Mahkemesinde yargılanmadı.
Ne dağ arısı zehriyle öldürüldü ne de meydanda infaz edildi.
Bir düzine okla delik deşik edilip çöp yığınına atıldı.
Üzerine çürük turplar ve ekşimiş tarçınlar atıldı.
Geceleri, yoksullar o iri, beyaz gövdesini liğme liğme ederler.
 - Bırakın gideyim!
 - Halatı bilerek çekiyor.
 Nerede durduk Budakh?
 Böyle konuşmak olanaksız.
 Bırakın gideyim!
 Nerede durduk Budakh?
 Böyle konuşmak olanaksız.
 Nerede durduk Budakh?
 Böyle konuşmak olanaksız.
 Sorular sordum, yanıtlamadın.
 Sana eğer bir Tanrı olsaydın ne yapardın diye sordum.
 İşemekle ilgili bir sorunum olmazdı.
 Kahretsin, konuşmamıza izin vermeyecekler!
 İşemekle ilgili bir sorunum olmazdı.
 Kahretsin, konuşmamıza izin vermeyecekler!
 Ama bu sapkınlık  Daha fazla, daha fazla.
 Ama bu sapkınlık  Daha fazla, daha fazla.
 İstediğin kadar işe sonra konuşacağız.
 İstediğin kadar işe sonra konuşacağız.
 Yapamam.
 Asıl mesele bunun hakkında düşünmemek.
 Rahatla.
 Kıçına vurmalısın.
 Ya bir Tanrı'ya öğüt verecek olsaydın?
 Eğer o bunu isteseydi?
 Halata işedi.
 Bu sapkınlık olmazdı, değil mi?
 Derdim ki: "Yaradan " Niye çizmelerimin üzerine işiyorsun?
 Siz geldiniz, biz gidiyoruz.
 Birisi şurada iki köle öldürmüş.
 Biz değildik.
 Bizler Düzen'in Subayları'yız.
 Uyuyacağız.
 Anladın mı bilge adam?
 İşemeye devam ediyor.
 Haydi.
 Derdim ki: ''Yaradan!
 İnsanları ayıran her şeyi ortadan kaldır.
'' Daha ne kadar sürecek?
 Hayır, böylece onlara iyilik etmiş olmazdın.
 Sonunda, Tanrı'ya şükür.
 Hayır, böylece onlara iyilik etmiş olmazdın.
 Çünkü güçlü olan güçsüz olanın her şeyini alacaktır.
 Bana neden boş bir matara veriyorsun?
 Derdim ki: "Zalimi cezalandır ki güçlü zalim olmaktan çekinsin.
" Güçlü ve zalim olanlar cezalandırılır cezalandırılmaz güçsüzlerin en güçlü olanları onların yerini alır.
 Bunu sen de biliyorsun  Sen bir budalasın Budakh.
 Defol buradan.
 Sana ihtiyacım yok.
 Bana niye bağırıyorsun?
 Defol buradan!
 Bir damla  Bir damlayla suratın kayar.
 Derdim ki: ''Yaradan, eğer var isen, uçur bizi.
 Toz ya da irin gibi.
 Ya da bizi olduğumuz gibi çürümeye bırak.
 Hepimizi yok et.
 - Herkesi.
" - İşte.
 Yok etmek kolay.
 Bitlenmişleri, hastaları ve hatta çocukları.
 Ama yüreğim merhametle dolu.
 Bunu yapamam.
 Peki  Eve gidelim.
 Sağanak yağmur  Çok fazla Gri var idi.
 Uno senin gömleğini giyiyordu.
 Ona çok bol gelmişti.
 Merdivenlerden ateş ediyordu.
 Griler boynuna bir ip dolayarak onu boğdular.
 Sonra Karalar geldi ve Grileri öldürmeye başladılar.
 Bir Kara bana bunu verdi.
 Gördün mü?
 Dokunma.
 Neden?
 Dokunma.
 Bana bu işareti verdiler.
 Yarın Şenlik Kulesi'ne gelmemi söylediler.
 - Neden aldın peki?
 - Bana ne verdiklerine bak.
 Bana yarın gelmemi söylediler.
 Onu bana ver.
 Dokunma, geri ver!
 Orada oturuyordu.
 Şimdiki bütün salatalıklar boktan.
 Fıçıya turşularıyla girdi!
 Kokuyor  Bir kısrağım vardı ve şimdi elimde yalnızca bu hamut kaldı.
 At gitsin.
 Herkes çıksın.
 Kıçımı yıkayacağım.
 Şuraya uzanmasına izin ver.
 Bütün bu elem  Boynundan asıldığını sanıyordum.
 Asılmış olsaydım buraya nasıl gelebilirdim?
 Öyle.
 Eğer asıldıysan nasıl gelebildin Arata?
 Kambur Arata!
 Sırtım.
 Goran sakatlardan hoşlanır.
 - Sen bir sakatsın!
 - O her şeyi görür.
 Başta adamlarım bu bakireye güvendiler.
 Yaşlı orospu  Don.
 Köylülerin Don'u!
 Daha yükseğe!
 - Sosis nasıl yapılır bilmiyorsun.
 - Onun daha iri olacağını düşünmüştüm.
 Sonra da keşişlere güvendiler.
 Şimdi aynı ağaçlarda onları taşaklarından asıyorlar.
 Neredeyse bir Tanrı olduğunu unutuyordum!
 Bu çok kötü.
 Senin su soğuk  Biraz su kaynat!
 Ben de bir keresinde kadırgada asılmıştım.
 Tavuğu yakaladım.
 Ben de bir keresinde kadırgada asılmıştım.
 Tam zamanında atladım.
 Bir Kaptan vardı.
 Çok nazikti.
 Buraya gel, melek!
 Dik dik bakma.
 Haydi ama.
 Biri sana fazla bile.
 Tanrı'nın öldüğünü bir süredir biliyordum!
 Gerçekten öldü mü?
 Bu yükü bir at gibi taşırdı.
 Sonra burnu kalktı ve öldü.
 Başka bir yol yok!
 Başka bir yol yok!
 Bu bir Tanrı için zor.
 Bugün burnunun kalktığını gördüm.
 - Sen  - Bunlar eşekarısı.
 Eşekarıları  Bu bir şaka.
 Senin için kötü haberlerim var.
 Bugün bize ateşli cenk arabanı ve bu gömlekleri vereceksin.
 Ve sabahleyin bize önderlik edeceksin!
 - Yoksa  - Yoksa ne olur?
 Yoksa  Senin yumuşak ve beyaz bir göbeğin ve bir göbek değiliğin var.
 Eğer aranırsan bir kasırga çıkar.
 Patladı.
 Göbek deliğim.
 Haydi.
 - Korkarım ki bu kolay olmayacak.
 - Kolay olacak.
 Oldukça kolay.
 Bu bir kuştu.
 Bu bir alamet.
 Para için.
 Babacığına uçacaksın.
 Birgün herkes uçacak.
 Babacığına uçacaksın.
 Kuşlar gibi.
 Defol buradan.
 Yeterli suyumuz olacak mı?
 Biri cüzdanımı tutsun.
 Arata!
 İşte böyle, inek.
 Bırak yüzüğü.
 Onu bana ver.
 Hayır, bu değil.
 Seni öldürmeyeceğim.
 Gerçekten mi?
 Kendini bilmiyorsun.
 Çok fazla giyinik kuşanıksın.
 - Orada yolculuk nasıldı?
 - İyi.
 Tahtı sana yâr etmeyeceğim.
 Gerçek bu.
 Bu doğruydu.
 Bu doğruydu.
 Bu altını ve kara haşaratı 12.
 kuşağına kadar yakardım.
 İşte sen bunda çok iyisin!
 İşte sen bunda çok iyisin!
 Sonra da toprağı adamlarına verirdin.
 Değil mi?
 Evet.
 Orada kim var?
 Bilge bir adam.
 Onu iyi tanıyorum.
 O bir budala.
 Biraz daha su dök.
 Olur.
 Dök suyu!
 Bir insanın derisi küçük deliklerden oluşur ki o bunlarla da soluk alır.
 Eğer bir insanı katranla kaplarsan  İşte bu olur.
 Bu senin için.
 Bu mu?
 İyi oğlan, Arata.
 Bunsuz seni ilden çıkarmazlar.
 Anlat bana  Anlat, Arata.
 Yani araziyi adamlarına verdin.
 Kölesiz bir toprağa kim gereksinim duyar?
 Anlat, kölesiz bir toprağa kim gereksinim duyar?
 Yeni köleler olacak.
 Yeni iskeleler.
 Yeni altınlar.
 Yeni Karalar.
 Her şey yeniden başlayacak.
 Ve yeni bir Arata olacak.
 Ve hiçbir şey yapamayacak bir Tanrı.
 Bu üzücü.
 Buna asla izin vermezdim ulan kapçık.
 Tabii.
 Şimdi sessiz ol.
 Sessiz.
 Elinden hiçbir şey gelmezdi.
 Buna izin verirdin, tıpkı herkesin yaptığı ve yapacağı gibi.
 Binlerce yıllığına.
 O zaman biz ne yaparız?
 Hep yaptığınızı.
 Hep yaptığınızı .
 Bir, iki  Sen kızıl bir piçsin.
 Muga, Onu senin şu tütüncüyle tanıştır!
 İyi arkadaş olacaklar!
 Onu sopayla ahıra doğru kovala.
 Hey Don!
 Tamam o zaman.
 Peki bana ne olacak?
?
 Şarkılarda sürüp gideceksin.
 Bu kadar mı?
 Göründüğü kadar küçük bir şey değil bu, inan bana.
 Bir kaz!
 Buraya gel!
 Efendim, Karalar işaretli kızı soruyorlar.
 Biliyordum.
 Buraya kadar!
 Haydi biraz kulak keselim!
 Sallama şunu.
 Bırak yiyeyim.
 Kolum acıyor.
 Biraz ister misin?
 Siktir git ihtiyar!
 Benimle geleceksin.
 Karnımda bir oğlan olduğunu doğrulayacaksın.
 Goran'ın torununu.
 Cidden mi?
 Şimdi mi?
 Pantolonum olmadan gitmeyeceğim.
 Pantolunum da şuanda ıslak.
 Geleceksin.
 Pantolonum olmadan gitmeyeceğim.
 Pantolunum da şuanda ıslak.
 On sekiz kuşak soylu ataları var, Kraliyet Kanına sahip, ama pantolonu yok!
 Onsuz gitmem.
 Bana kuru bir pantolon ver ve savaşa gideyim.
 Gümüş pantolonlar istiyorum.
 Yağ ile kaplanıp yanmak istemiyorum.
 Yağ ile kaplanıp yanmak istemiyorum.
 Bir tavuk gibi.
 İstemiyorsan gitme.
 İbne!
 İyi.
 Onları körfeze kadar kovalayacağım.
 Götlerine kadar.
 Söz veriyorum.
 Baron Pampa'yı tanımıyorsun üzgünüm.
 Unut gitsin!
 Boş ver dedim.
 En azından evi temizleyebilirdin!
 - Hiç buldun mu?
 - Hayır.
 Evet, bunlar.
 Aptal!
 Kaplumbağa pantolondaki fareleri yiyordu.
 Birazcık buldum.
 Bir de kaplumbağayı buldum.
 - Oyalar.
 - Ne?
 Oyalar mı?
 Oyalar hakkında bir şey mi söyledin?
 Kılıçlarımı getirdin mi sersem kız?
 Kan yapışkan.
 Tamam.
 İşte.
 Tanrı'm, eğer var isen, durdur beni.
 Koş  Tanrı öldürmeye başlamaya karar kıldı.
 Bize kılıçlarını vermesini sağla, hepsi bu!
 Nereye?
 Nereye gidiyorsun?
 Gidiyor!
 Uzaklaş!
 Nereye?
 Nereye gidiyorsun?
 Gidiyor!
 Nereye?
 Nereye gidiyorsun?
 Gidiyor!
 Goran!
 Ben bir Tanrıyım!
 Nereye?
 Nereye gidiyorsun?
 Gidiyor!
 Durun!
 Hayır, Arima olmaz!
 İşte burada.
 Gördün mü, maymunları yiyor.
 Arima.
 Benim adım Arima.
 Benim adım Arima!
 Bu bir sorun değil.
 - Bak sen bak  - Gümüş kemikler  Hepsini getiren kişi ben değildim.
 Garip bir keşiş getirdi.
 Hepsi cezalandırılacak.
 Hepsini getiren kişi ben değildim.
 Garip bir keşiş getirdi.
 Bu insanlar çocuk gibi.
 Bu insanlar çocuk gibi.
 Orada duruyor çağırıyordu.
 Bu insanlar çocuk gibi.
 Bu insanlar çocuk gibi.
 Onu gördüm.
 Gözleri kaymıştı.
  çocuklar gibiler  Onu gördüm.
 Gözleri kaymıştı.
 Onu gördüm.
 Gözleri kaymıştı.
 Sakat, kambur bir keşiş.
 Bütün bu aptalları o getirdi!
 Aramaya başla yoksa seni ölümüne kırbaçlarım!
 Aramaya başla yoksa seni ölümüne kırbaçlarım!
 Ben Düzen'in Gözü'yüm.
 Bu benim işim.
 Bu bir hata.
 Ben Düzen'in Gözü'yüm.
 Bu benim işim.
 Ben Düzen'in Gözü'yüm.
 Bu benim işim.
 Bu bir hata.
 Bunları yapan garip bir keşişti.
 Bu kan mı ne?
 Kokuyor.
 Ne?
 Yaradan bize acı verdi.
 Ben de üniversiteye gittim.
 Arima  Ben Düzen'in Gözü'yüm.
 Ellerim kaygan.
 Kaygan  Buradaki herkesi öldüreceğim.
 Seni de, öğrenci!
 İşte.
 Sapkınlık!
 - Sapkınlık!
 - Defol buradan!
 Kaldır şunu!
 - Sapkınlık!
!
 - Defol buradan!
 - Sapkınlık!
 - Defol buradan!
 - Sessiz ol!
 Neyi arıyorsun ?
 - Sapkınlık!
 - Çekil yolumdan çürümüş herif!
 - Ne?
 Ben hiçbir şey almadım!
 Keder şapkası!
 Düzen'den kimse bir şey çalamaz.
 Herkes.
 Tanrı'm, durdur beni.
 Sanki ben değildim.
 Herkesin alın yazısı değil.
 Ben de yapamam.
 İğrenç hissediyorum.
 Sadece  Neden?
 İşte sana bir armağan.
 Askeri Mahkemeden.
 Ofise çağırıyorlar.
 Şenlik Kulesi.
 Komik değil.
 O da burada.
 Şimdiden mi?
 Ne yaptım ki?
 Evden hiç ayrılmadım.
 Defol!
 Şimdiden mi?
 Ne yaptım ki?
 Evden hiç ayrılmadım.
 Bu ölüm.
 Ve bu yaşam.
 Yaşam.
 Ve yine yaşam.
 İşte.
 Bu senin yazgın.
 Kalay Sokağı'ndan Kiun.
 Düzen'in kara lekesi.
 Bu ciddi.
 Sana da iyi bir şey yok.
 Ve biz  Heh.
 Bu seferkileri bağışlayabilirsin, Don.
 Seni bir kadınmışçasına sikeceğiz.
 Salak Don, neden bana 200 tane daha sokak sövgüsü sunmuyorsun?
 Bunun yerine başka birini bulursun.
 Kimi yakacağın senin için fark etmez.
 Öyle değil mi, öğrenci?
 Efendim!
 Durun.
 Tahtaları yere bırak.
 Su isteyen yok mu?
 Kaldır!
 - Kaburgalar!
 - Herkesten daha aşağıyım.
 Başka zincir.
 Tünek.
 Öyle bir sallayın ki bokları dökülsün.
 Öğrenci.
 Güçsüz ve beceriksiz kişi, Yakıştırır kendine yenilgiyi, Bilmeden canavarın yüreğinin yerini Ve hatta var mıdır canavarın yüreği.
 Don, sanırım kör kaldım!
 Bu bir subay.
 Bu çamur.
 Burada her zaman böyle olmuştur.
 Öf!
 Sen çok  - Bırak beni!
 Seni bıçaklayacağım!
 - Hee.
 Kaygan bu.
 Gel böyle o zaman.
 Ne olabilir ki  Hiçbir şey olmayabilir.
 Pantolonuna işeyeceksin!
 Ne olabilir ki  Hiçbir şey olmayabilir.
 Ne olabilir ki  Hiçbir şey olmayabilir.
 Sana bir şey göstereceğim.
 Gözleri kaymış.
 Yine!
 Ben sana  Pantolonuna işeyeceksin!
 Yine!
 Ben sana  Tamam, boş ver.
 Bir yumurta.
 Şişt.
 Sinekler.
 Bak.
 Bu Kambur Arata.
 Ee gözlerin kaymış  Çürüdün mü yoksa?
 Genç kıza niye kıyamadın?
 - Ulan piç.
 - Bu sığır  Ok işaretlenmiş!
 - Ulan salak!
 Bu yaban domuzu.
 - Sığır bu  - Yaban domuzu bu!
 - Sığır  Bir yaban domuzu.
 Parçalayacağım onu!
 Yaban domuzu bu.
 - Defol!
 - Kes sesini!
 Bırak şunu, az acı çekmedi.
 Kızı öldüren Arata idi!
 Oktaki işaret de aynı.
 Rumata'yı Karalara karşı lekelemek istedi.
 Ama bunun yerine onu kendine karşıt kıldı.
 Bir yumurta daha.
 Sana meydan okuyorum!
 Cadı.
 Şlap şlap ediyor.
 Altınlar, Akbaba!
 İlk ben gördüm!
 Akbaba, orada parlayan bir şey var.
 Nerede?
 Dünya'ya seninle birlikte uçmuyorum!
 Hayır, yokmuş bir şey.
 Dünya'ya seninle birlikte uçmuyorum!
 Dünya'ya uçmuyorum!
 Bu aptalca, Pashka.
 Benim arkamdan gelirsen pişman olursun.
 İyi.
 Burada ne öğrendiğimi gördün mü?
 Hayır diyorsan hayır.
 Aslında ne biliyor musun  Ee, seni pörsümüş göt?
 Bu benim işim değil, bu senin işin.
 Amına koyduğumun kuramcısı.
 Sen bir sikim değilsin!
 Amına koyduğumun kuramcısı.
 Amına koyduğumun kuramcısı.
- Sen bir sikim değilsin!
 - Sen burada ne yapıyorsun?
 Siou kuşunun boku.
 Artık Dünya'daki bir tımarhaneye hazırsınız.
 Ya da belki hapishaneye.
 Ve sen bir hırsızsın.
 Ya da belki hapishaneye.
 Belki de beyninde bir tümör vardır.
 Ve sen bir hırsızsın.
 Belki de beyninde bir tümör vardır.
 Siou kuşunun boku.
 Siou kuşunun boku!
 Anımsa!
 Tımarhaneye gideceksin!
 Orada yılanlar var!
 Tımarhaneye gideceksin!
 İşte, al şunu.
 O bir hırsız ve sen eldiven atmayı sürdürüyorsun.
 Pashka, düello yapıyoruz.
 Bu iş buraya kadar geldi!
 Bir Tanrı da yorulabilir.
 Amına koyduğumun pratisyeni.
 Defol buradan.
 Uykum var.
 Defol.
 Peki, peki  Diyorlar ki  Kitap yazıyormuşsun ama hiç bir düşüncen yokmuş.
 Al sana bir tane.
 Grilerin kazandığı her yerde  Her zaman  Bekle.
 Grilerin kazandığı yere, eninde sonunda Karalar da gelir.
 Başka yolu yok.
 Unutma.
 Şimdi git.
 Git şimdi.
 Hey, eğer benim hakkımda yazarsan ki büyük olasılıkla buna mecbur kalacaksın  Şunu yaz  Tanrı olmak zor iş!
 Biraz uyuyacağım.
 Tanrı'm üzerime tükür, böylece hiç hasta olmam.
 Hasta olmayacağım.
 Tükür üzerime!
 Elime de tükür.
 Onu da kardeşime götüreceğim.
 Bırak gideyim ulan ucube!
 Sakın ona Tanrı demeye cüret etme!
 Bırak gideyim ulan ucube!
 Sakın ona Tanrı demeye cüret etme!
 Hoşt!
 Cezalandırılacağız!
 Haydi, çocuk boşa çene yormasın.
 Bana bakmıyor.
 Neden bana bakmıyorsun?
 Kes sesini.
 Bana bakmıyor.
 Neden bana bakmıyorsun?
 Kes.
 Haydi ama, bak bana!
 Haydi ama, bak bana!
 Süzülüp durmayı bırak.
 Bunlar üniversiteliler.
 Kulenin çevresinde bağıra çağıra koşuştururlar.
 Şişman olan uçmayı istemedi.
 Biradan daha güçlü.
 Don Leonardo ve Don Şişko.
 Birbirlerini öldürdüler.
 Burada.
 Neden?
 Ulan piçler!
 Bu Don Leonardo.
 Tahta ve cam bardaklardaki içkileri iç etmişler.
 Ee ne olmuş?
 Tahta ve cam bardaklardaki içkileri iç etmişler.
 Tahta ve cam bardaklardaki içkileri iç etmişler.
 - Ne olmuş yani?
 - Yok bir şey.
 Muga, senin tütüncün ne diyor?
 Nerede o?
 Evine gitti ve bir daha da gelmedi.
 Olur böyle.
 Onu bulacak mısın?
 Şu delirmişleri götür buradan dedim.
 Neden götürmüyorsun?
 Şimdi hemen götürüyorum.
 Gerçek şu ki  Acı verir.
.
 Amına koyduğumun delileri!
 Bir keresinde ben de onun gibi evi terk ettim ve bir daha da dönmedim.
 Ne?
 Soylu Don, yoldan çekilin!
 Soylu Don, yoldan çekilin!
 Yoksa tekerlek çizmenizi ezecek.
 Hey, sandalyeyi unuttunuz aptallar!
 Müzikten hoşlanır mısın?
 Bilmiyorum  Karnımı ağrıtıyor.
 Evet.
 Bu filmi çekerken yardımcı olan Aleksei Kudrin ve Mikhail Prokhorov'a teşekkürlerimizi sunarız.
 Filmde Boris Pasternak'ın ''Hamlet'' şiiri kullanılmıştır.
||
Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar