Suspiria (1977)
| |
98 dk
Yönetmen:Dario Argento
Senaryo:Dario Argento, Daria Nicolodi, Thomas De Quincey
Ülke:İtalya
Tür:Korku
Vizyon Tarihi:29 Eylül 2017 (Türkiye)
Dil:İtalyanca, Rusça, İngilizce, Almanca, Latin
Müzik:Dario Argento, Agostino Marangolo, Massimo Morante
Nam-ı Diğer:Dario Argento's Suspiria
Oyuncular: Jessica Harper, Stefania Casini,Flavio
Bucci,Miguel Bosé
Devam Filmleri
1977 - Suspiria(72,790)7.4
1980 - Cehennem(17,155)6.6
2007 - Üçüncü Anne(8,914)5.1
Özet
Film Argento'nun Le Tre madri (Üç Anne) ismini verdiği,
kötücül güçlerin dünyaya saldırarak acımasızca zarar vermeye çalışmalarının
anlatıldığı üçlemenin ilk filmidir. Üçlemenin ikinci filmi 1980 yapımı Inferno,
son filmi ise 2007 tarihli La Terza madre'dir. Suspiria Argento'nun en iyi filmi
ve korku sinemasının klasiklerinden biri olarak gösterilir. Film ayrıca
Technicolor işleme tesisinin kapatılmasından hemen önce, bu teknikle
hazırlanmış son filmdir.
Film Amerikalı bale öğrencisi Suzy Banyon'un, ünlü bir dans
okulunda öğrenim görmek üzere Almanya'ya gidişiyle başlar. Yoğun sağanak
altında okula giden Suzy, önce bir öğrencinin garip şeyler sayıklayarak okuldan
kaçışına şahit olur. Ardından okulun kapısı kapanır ve Suzy kendini tanıtmasına
rağmen, kapının ardındaki kişi tarafından içeri alınmaz. Suzy geceyi yakındaki
kasabada geçirirken, okuldan kaçan öğrenci ve yanına sığındığı arkadaşı o gece
vahşice öldürülür.
Ertesi gün okula katılmayı başaran Suzy eğitimine başlar
ancak, okulda çalışan kadınlardan birinin elindeki kristalden etkilenerek ders
sırasında bayılır. Okul doktorunun tavsiyesi üzerine sıkı bir diyete başlar ve
yemeklerini tek başına odasında yer. Bu arada okulda garip olaylar olmaya
başlarken, sürekli halsiz ve uykulu olan Suzy bu olayları güçlükle izler.
Okulun kör piyanistinin rehber köpeği tarafından öldürülmesinin ardından, Suzy
ve yan odada kalan arkadaşı Sara okuldaki gizemi çözmeye çalışırlar. Ancak
Suzy'nin yine çok halsiz olduğu bir akşam, Sara okuldaki öğretmenlerin peşinden
giderek gizlerini anlamaya çalışırken ölür. Ertesi gün Sara'nın okulu o sabah
aniden ve hiçbir sebep göstermeden terk ettiği söylenir.
Sara'yı bulmaya çalışan Suzy, arkadaşının psikiyatristine
ulaşır ve ondan Sara'nın cadılık ile ilgili takıntıları olduğunu öğrenir.
Ayrıca okumakta oldukları okulda, yıllar önce cadı olduğu için öldürülen bir
kadın yaşamıştır. Suzy bunların yanı sıra, ilk akşam rastladığı okuldan kaçan
öğrencinin sayıkladıklarından hatırladığı kelimeleri de kullanarak, okulda
gizli bir bölüm bulur ve öğretmenlerin burada geceleri cadılık ayinleri
yaptığını fark eder. Yanlışlıkla girdiği bir odada karşılaştığı baş cadı
"Mater Suspiriorum'u öldüren Suzy, yıkılmakta olan okuldan kaçarak
kurtulur.
Alt yazı
Susy Banyon Avrupa'nın en ünlü dans okulunda bale eğitimi almak istedi.
İyi bilinen Freiburg
Akademisi'ni seçti.
Bir gün sabah 9'da
New York Havaalanı'ndan ayrıldı ve
yerel saatle 10.40’ta Almanya'ya vardı.
Taksi!
Taksi!
Taksi!
Taksi!
Taksi!
Bana yardım eder
misiniz?
- Nereye?
- Escher Strassa.
- Ne?
- Escher Strassa.
Ne?
Bu şiddette uzun süre
mi yağdı?
Yarım saat.
Bir dakika bekler
misiniz lütfen?
Sır!
Kapının arkasında
gördüm!
Üç süsen.
Mavi olanı döndür!
- Kimsiniz?
- Susy Banyon.
- New York'tan yeni
geldim.
- Sizi tanımıyorum.
Gidin!
Gönderdiğiniz mektup
elimde.
Çok yağıyor, içeri
girmeme izin verin.
- Gidin!
Gidin!
- Anlamıyorsunuz.
Bekleyin!
Bekleyin bir dakika!
Hey!
Kimse var mı?
Merhaba!
Koltukta rahat
edersen istediğin kadar kalabilirsin.
Sağ ol ama sabah
gidiyorum.
Temelli gidiyorum.
Aman sen de!
Okuldan atıldıysan ne
olmuş?
Anaokulundan beri ben
hep okuldan atılırım.
İlgisi yok!
Atılmak umurumda
değil.
Ne peki o zaman?
Açıklamak anlamsız.
Beni anlamazsın.
Çok absürt, fantastik
gelir sana.
Buradan gitmek
istiyorum.
Olabildiğince çabuk.
Banyoyu kullanabilir
miyim?
Kurulanmak istiyorum.
Elbette kullan.
Hey!
Neden kapatmıyorsun?
Sadece rüzgâr.
Gerçekten kötü
durumdasın.
- Bana her şeyi
anlatmalısın.
- Rüzgâr.
Pencereler açıldı.
- Korktum.
- Hayır.
Sorun bu değil.
Seni bu kadar altüst
eden nedir?
Bana daha sonra
anlatabilirsin.
Kapıyı aç, Pat!
Pat!
Pat!
İmdat!
İmdat!
İmdat!
Katil var!
Hayır!
Hayır!
Aç!
Aç!
İmdat!
Katil var!
İmdat!
- Günaydın.
Günaydın Daniel.
- Günaydın Bayan
Tanner.
- Günaydın.
Yardım edebilir miyim?
- Evet, adım Susy
Banyon.
Sizi dün akşam
bekliyorduk.
Dün akşam 10 gibi
geldim ama kapı kilitliydi.
Biri kim olduğumu
bilmediğini söyledi ve kapıyı açmadı.
- Bunu size kim
söyledi?
- Bilmiyorum, adını
söylemedi.
Üzgünüm.
Ne olursa olsun okulumuza
hoş geldiniz.
- Ben Bayan Tanner.
Öğretmenim.
- Memnun oldum.
Gelin.
Sizi Madam Blanc ile tanıştırayım.
Müdür yardımcısı.
Ünlü bir balerindi.
- Madam Blanc mı?
- Evet.
Susy Banyon, yeni
öğrencimiz.
Ah, evet.
- Özür dilerim baylar.
- Elbette.
Gerçekten çok çok
güzelsin.
Onlar polis.
Yıllar önce New
York'ta bir Bayan Banyon tanırdım.
- Carol Banyon.
- Benim halam.
İyi.
Muhteşem bir kadındır.
İyi bir dost ve
sanatçı.
Yeğeninin burada olmasından
mutluyum.
Müdiremiz adına
okulumuza hoş geldin diyorum.
- Maalesef kendisi
yurt dışında.
- Teşekkür ederim.
Albert, beni üst
katta bekler misin?
Kendisi benim yeğenim.
Ona çok bağlıyımdır.
Sana her şeyi çabucak
anlatayım çünkü o beyler bekliyor.
Korkunç bir şey oldu,
öğrencilerimizden biri, Pat Hingle okulla
dün ilişiği kesilmişti.
Gece biri tarafından
öldürülmüş.
Korkunç bir hikâye.
Ama ben öğrencilerimizi
hep uyarırım değil mi?
Herkesle arkadaş
olmamalarını söylerim.
Belirtmek isterim ki buradaki
odan müsait değil.
- Biraz bekleyeceksin.
- Ama meraklanma.
Şehirde yaşayan
öğrencilerimizden birinin yanında yer ayarladık.
Haftalık 50 Amerikan
doları ama buraya ödediğin ücretten kesebilirsin.
Seni Bayan Tanner'a
emanet ediyorum, kendisi eski hocalardandır.
Suratsız görünürse
üzülme.
Bazen bana da öyle
davranıyor.
Gerçekten çok değerli
bir öğretmendir.
Benimle gel.
Okul 3 yıl sürüyor.
Her yılın sonunda
sınavdan geçmelisin.
Kız okuldan akşam 11
gibi ayrıldı.
- Tüm bildiğim bu.
- Affedersiniz.
Dün buraya 11 gibi
geldiğimde okuldan çıkan bir kız gördüm.
Yeni öğrenci, henüz
geldi.
Nasıl biriydi?
Sarışındı, kahverengi
bir yağmurluğu vardı.
- Ne yaptı?
- Onu sadece bir anlığına
gördüm.
Fırtına vardı.
Gördünüz mü?
Gerçekten saat 11’miş.
Geliyor musun?
Burada dans etmeyi
öğretmeyiz.
Zaten bildiğinizi
varsayarız.
Bu okul uzmanlaşmaya
yöneliktir.
Bu Pablos,
hizmetlimiz.
Çirkindir.
Söylemekten çekinme sadece
Romence konuşur.
Dişlerini
yaptırdığından beri yakışıklı oldu.
Geçen yıl diş eti
iltihabı oldu.
Bütün dişlerini
çektirdi.
Bir sabah
üsttekileri, sonraki gün alttakileri.
Bam!
- Nereye gidiyoruz?
- Soyunma odasına.
Havuzumuz da var.
İstediğin zaman
kullanabilirsin.
Bayan Tanner, size
söylemem gereken bir şey var.
- Gak gak!
Papağan seni!
- Kim söyledi onu?
Yeter, çocukluk
yapmayın!
Susy Banyon'u
tanıştırayım.
Yeni öğrencimiz.
Kızlar arasında
Amerikalılar da var.
Miriam mesela.
- Merhaba!
- Merhaba!
Dolabın orada.
Her şey var ayakkabılar
hariç.
Bugünlük,
birilerinden bulursun.
Çabuk olun, kırmızı
salonda sizi bekliyorum.
Benimle gel.
Gak gak gak!
Mata Hari rapor
verecek.
- Adım Olga.
Benim kiracımsın.
- Merhaba, memnun
oldum.
Bana haftada 50 dolar
vereceğini söylediler.
- Evet.
- Peşin.
Meraklanma.
Vermeyeceğimi
sanıyorsan Kişisel algılama.
Burada herkes
böyledir.
- Fazladan ayakkabısı
olan var mı?
- Benim var.
Teşekkürler.
- 50 marka satarım
sana.
- Hayır sağ ol.
Benim var zaten,
bavulda kaldı.
Bugünlük lazım sadece.
- Ama vermek
istemezsen - Yok, al.
- Ama geri ver tamam
mı?
- Elbette.
- Affedersin.
- Önemli değil.
- Para meselelerini
açtılar mı?
- Alışık değilim ben.
Ben de başlarda
böyleydim ama burada adet böyleymiş.
Susy.
Sara.
Bir yerlerde adı
"S" ile başlayanların "yılan"
gibi olduğunu okumuştum.
Seneye okul bitince Cenevre
Devlet Bale Okulu'ndan aldığım teklifi değerlendireceğim.
Ya sen?
Ülkeme dönerim ama ne
yapacağımdan tam emin değilim.
- Sağ ol, odam çok
güzel.
- Beğendin mi?
Sevindim.
İyi anlaşacağız.
İyi birisin.
- Yılan gibi olsam
bile mi?
- Şaka yapıyordum.
- Sara gibi alıngan
değilsin değil mi?
- Hayır.
Alo?
Merhaba, hayır sorun
değil.
- Merhaba.
- Merhaba.
Getirmene gerek
yoktu, ben yarın alırdım.
İhtiyacın olur diye
düşündüm.
Evet, ama gereği
yoktu.
- Çok teşekkürler.
- Önemli değil.
- Selam.
- Selam.
- İçeri girmez misin?
- Hayır, sağ ol.
Gelemem.
Okulda kalıyorum,
yarım saat sonra akşam yemeğinde olmalıyım.
- Sadece bir dakika.
- Hayır, gitmeliyim.
Yemeğe geç kalırsam
çok kızarlar.
- Tamam görüşürüz.
- Hoşça kal.
Yarın görüşürüz.
Güle güle.
Hayır, devam et.
Biliyorum.
Buldun bir tane.
Evet, seni
duyabiliyorum.
Nasıl kızardı gördün
mü?
Sevimli ama Kalacak yer için parası yok.
O yüzden sürtük
Tanner ona bu kadar çok iş veriyor.
Elbette.
Tamam.
Beni yarın akşam ara.
Düşünmem gerekiyor.
Evet, tamam.
Her neyse, sevimli
biri.
Zavallı Pat.
Ondan çok hoşlanırdı.
Sonu çok kötü oldu.
Düşünemiyorum bile.
- Onu dün akşam
görmüşsün.
- Okulun dışında.
Çok garip
davranıyordu.
Kendi kendine mırıldanıyordu.
Okuldan kovulunca çok
üzüldü ama bunu hak etmişti.
- Çok gürültü vardı.
- Çok zor biriydi.
Anlamsız şeyler
söylüyordu.
Hep kavga eder, sorun
çıkarırdı.
"Sır.
" "Süsen.
" Ne?
"Sır"
dediğini hatırlıyorum.
Sonra
"İris" dedi.
Ya da onun gibi bir
şey.
- Bunlar ne anlama
geliyor?
- Bilemiyorum.
Garip biriydi.
Birimizin başı belaya
girse hemen haberi olurdu.
- Olga'nın evinde
rahat mısın?
- Evet, iyiyim.
Bu sabah listeye
giren 8 kişi, benimle sarı salona gelsin.
Günaydın Bayan Tanner.
- Susy.
- Günaydın Madam.
İyi haberlerim var.
Odanı hazırlattık.
- İstersen bugün
taşınabilirsin.
- Olga'yla kalmayı
tercih ederim.
Önemli değil ama
mektubunda yatılı kalacağın yazıyordu -
Biliyorum ama - Oda boşaldı.
Bu kadar önemli
olacağını düşünmemiştim.
Nasıl istersen.
Böyle istiyorsan sen
bilirsin.
Sara.
Bu kadar iradeli
olduğunu bilmiyordum.
Aklına bir şeyi
koyunca kimse fikrini değiştiremiyor.
İltifat olarak
söyledim.
Sonra, 19. yüzyılın sonlarına
doğru klasik bale tekniği farklı ve stilize bir hâl aldı.
Tamam, ısınalım.
Neyin var, iyi misin?
Bir şey yok, sadece
hâlsizim.
Kötüleşirse dururum.
Şimdi egzersiz
yapalım.
Daniel, sen başla.
Bir, iki, üç ve dört.
Bir, iki, üç ve dört.
Bir, iki, üç ve dört.
Affedersiniz Bayan
Tanner, iyi hissetmiyorum, dinlenebilir miyim?
Niye?
Bu basit bir çalışma.
İlk kez beraber
çalışacağız.
Ne durumda olduğunu, seviyeni
görmek istiyorum.
Şimdi gel de
diğerlerine katıl.
Haydi.
Daniel!
Hep beraber!
Bir, iki, üç ve dört.
Yapamam.
Lütfen Bir, iki, üç ve dört.
Bir, iki, üç ve dört.
Kaldır kafanı.
Felçli değilsin ya!
Kaldır bacaklarını!
Bir ve iki Ve üç!
Devam!
Bir, iki, üç ve dört.
Bir, iki, üç ve dört.
Haydi!
Gidin bakalım.
- Haydi iç bakalım.
- Hayır.
İçmelisin.
Doktor içmeni söyledi.
İç bakalım.
İçmelisin.
Kanamada kaybettiğin
sıvıyı alman gerekiyor.
- Değil mi Profesör
Verdegas?
- Kesinlikle.
Madam, genç hanıma da
söyledim, önemli bir şey yok.
Rahatladım.
- Nasılsın canım?
- Daha iyiyim.
Egzersizle alakalı.
Formdan düşmüş biri böyle hareketler yaparsa lifler yırtılır.
Kanama bundan.
Daha iyi görünüyorsun.
Rengin bile yerine
gelmiş.
Evet, çok daha iyi
görünüyor.
Kıpırdama.
Bu sana çok iyi
gelecek.
Bir iki günde, eskisi
gibi sağlam olacaksın.
- Bavullarımı kim
getirdi?
- Olga.
Çok iyi biri.
Hastalandığını duyar
duymaz eşyalarını getirdi.
50 dolarını da
bıraktı.
İçinden kuruş almamış.
Neden yaptı bunu?
İsteseydim ben de Şimdi huzura ihtiyacın var.
Kanama yeniden
başlarsa ki ihtimal vermiyorum, beni
arayabilirsiniz.
Tanner, ona
püreleşmiş yemek verin, bir hafta kadar.
- Kırmızı şarap sever
misin?
- Evet.
Güzel.
Her yemekte bir kadeh
kırmızı şarap.
Harikalar yaratır.
Kansızlığı alır, bünyeyi
kuvvetlendirir.
Dinlen bakalım.
Emin ellerdesin.
Susy, yan komşunum
senin.
- Demek buraya
taşındın.
- Onlar taşıdı.
Ben istemedim.
Hastalanır
hastalanmaz Olga koşup bavullarımı
taşımış, beni evinden attı.
Bulaşıcı hastalığım
olduğunu düşünmüş olmalı.
On yaşında çocuk gibi
yatılı okulda kalmaya katlanamıyorum.
- Vay, kuvvetli dönüş
yaptın.
- Kendimi gerçekten
iyi hissediyorum.
Sanki hiçbir şey
olmamış gibi.
Bu inanılmaz.
- Hepsi Profesör
Verdegas sayesinde.
- Verdegas mı?
- Sana o mu baktı?
- Evet.
İçeri girin.
Merhaba Pablos.
Teşekkür ederim.
O çakmağa iyi bak.
Gerçekten sevdi onu.
Hırsız olduğunu
sanmıyorum.
Anlarsın ya.
- Burada mı yiyorsun?
- Evet, özel bir
diyetim var.
Özel diyette şarap mı
veriyorlar sana?
Verdegas'ın fikri.
Kan yapar diyor.
Zil.
Akşam yemeğine 15 dakika
var.
Üzerimi değiştireyim.
- Hoşça kal.
Görüşürüz.
- Tamam.
- Nerede?
- Her yerde.
Bütün katta.
İğrenç!
- Nereden geliyorlar?
- Bilmiyorum gidip
bakalım.
- Tavandan geliyorlar.
- Herkes aşağı insin.
Kimseyi yukarı
çıkarmayın.
Gerçekten üzgünüm,
şaşkınım.
Lütfen kusura
bakmayın.
- Sizinle ilgisi yok
ki.
- Elbette Madam
Blanc'ın hatası değil.
O yiyecekler
güvenilir sandığımız bir şirketten postayla geldi.
Meğer bozuk gelmiş.
Birkaç günde ne hâle
geldiğini gördünüz.
- Korkunçtu!
- Bir tanesi ağzıma
girdi!
Şanslıyız ki sadece
çatı katının altındaki kata yayıldılar.
- Diğer katlarda
sorun var mı?
- Öğrencilerin
kaldığı kat hariç hepsi iyi.
Yarın ilaçlama işiyle
ilgilenirim.
Bu gecelik, kalacak
yer ayarlaması yapalım.
Git bakalım ne
durumdalar canım.
Erkekler yardım etmek
istedi.
Çalışma salonu
yatakhane olacak.
Otel odası tutmak
isteyen olursa, itirazım olmaz.
Ama zaten geç oldu ve
bu durum sadece bu gecelik.
Hep beraber
uyuyacağız.
- Bravo.
Tamam mı?
- Evet, teşekkürler.
- Her şey yolunda mı?
- Evet, teşekkürler.
- İyi.
Rahat mısınız?
- Evet, teşekkürler.
Gerçekten çok rahat.
Kamp yapmak gibi.
- İyi.
- Siz de mi burada
kalacaksınız?
Kesinlikle, bütün
öğretmenleriniz ve Bayan Tanner da.
- Öğretmenler okulda
mı kalıyor?
- Hayır, şehirdeler.
Akşam yemeğinden
sonra saat tam 9:30'da giderler.
Geç oldu.
Işıkları kapatıyorum.
Herkese iyi geceler!
- O çocuk senden
hoşlanıyor mu?
- Olabilir.
Komik Onun şey olduğunu duymuştum - Pek de dedikodu edemem.
- Dedikodu mu?
İlginç ama.
Haydi!
Ona göz koydun ama
elde edemedin!
- Yalancı!
- Susun!
Uyumaya çalışıyoruz!
Sara, boş ver, önemli
değil.
Susy!
Uyuyor musun?
- Uyuyor musun?
- Hayır.
Ne oldu?
Horlamayı duyuyor
musun?
Bu çok garip.
Duydun mu?
Sence nereden geliyor?
Çarşafın arkasından.
Yalancılar!
Ne?
Bize yalan söylediler.
Müdire burada.
Bu o.
Horlayan o.
Müdire.
- Nereden biliyorsun?
- O olduğuna eminim.
Geçen yıl bir süre
misafir odalarından birinde kalmıştım.
Üst kattakilerde.
Bir gece geç saatte birinin
geldiğini duydum.
Benim yanımdaki odada
yattılar.
Sonra bu garip
horlamayı duydum.
Çok garipti.
Asla unutamam.
Dinle.
Islığı duyuyor musun?
Aynısı işte.
Ertesi sabah Madam
Blanc bana müdirenin okula geldiğini ve
yanımdaki odada kaldığını söyledi.
Gördün mü?
Müdire olduğuna
eminim.
O burada!
O çarşafın hemen
arkasında!
Kurtlanma problemiyle
hemen ilgilendiğiniz için teşekkürler.
- Günaydın Madam
Blanc.
- Günaydın Daniel.
- Her şey yolunda mı?
- Her şey tamam Madam.
Emin olmak için diğer
katlara da bakacağız.
Bayan Tanner,
affedersiniz.
Müdire dün gece
burada mıydı?
Hayır, değildi.
- Günaydın Daniel.
- Günaydın Bayan
Tanner.
Bir iş gezisinde.
İki hafta sonra ziyaretimize
gelebilir.
Affedersiniz Bayan Tanner,
bu sabah hangi derse giriyorum?
- İkinci sınıfların
dersine.
Kırmızı salon.
- Teşekkürler.
Dur!
Dur!
Dur!
Yeter!
Yeter!
Ne olduğunu duymadın
mı?
- Ne oldu?
- İğrenç köpeğin
Albert'ı ısırdı!
- Albert'ın kolundan
bir parça kopardı!
- Ne?
Duydunuz mu?
O köpek çocuğu
sakatlamaya çalıştı!
Madam Blanc acile
dikiş attırmaya götürdü onu!
- Bu imkânsız!
- Haydi, acile
gidelim!
Kanı göremesen bile çocuğun
ağlayışını duyabilirsin!
Bu kadarı yeter!
O hayvanı iyi tanırım.
Sadıktır, kimseye zarar
vermez.
Çocuk köpeğe bir şey yapmış
olmalı!
Zavallı hayvan, senin
zavallı küçük köpekçiğin.
Onu bir daha okulun
etrafında görürsem, uyuttururum!
Kes artık!
- Bu kadarına izin
veremem!
- İzin veremez misin?
Defol o zaman!
Köpeğini de al!
Haydi defol!
- Seni kaltak!
- Dışarı!
Gidiyorum ama unutma körüm, sağır değil!
Anladın mı?
Sağır değilim.
Sağır değilim.
Anladın mı?
Temiz hava!
Çıkarın beni bu lanet
yerden!
Defol!
Defol buradan!
Git de kurtulalım!
Pablos, daha ne kadar
bunları yemem gerekecek?
Hey!
Dinle.
İşte tam zamanında
gidiyorlar.
Öğretmenler.
Hatırladın mı?
Duyabiliyor musun?
Gidiyorlar.
Duydun mu?
Evet.
- Okuldan çıkmıyorlar.
- Ne?
Ne dedin?
Uyan.
Bana dışarı
çıkıyorlarmış gibi gelmedi dedim.
Ön kapı sol tarafta.
Ayak sesleri sağa
gidiyor, okulun içine doğru.
Tanrım Susy!
Sen bir dahisin!
Harika!
Ben nasıl daha önce fark
edemedim?
Susy, eğer
çıkmıyorlarsa nereye gidiyorlar?
Uyan!
Susy!
Haydi uyan!
Susy!
Uykum var.
Neden bilmiyorum, özür
dilerim.
Belki de nereye
gittiklerini bulabiliriz.
Elbette!
Evet!
Onlar giderken
adımlarını saymalıyız.
Ariadne'nin ipi gibi.
Sakin ol.
Ne oldu?
Haydi.
Haydi gidelim.
Ne oldu?
Kim var orada?
Sakin ol.
Ne oldu?
Ne oluyor?
Kim var orada?
Kim var orada?
Ambulans!
Zavallı Daniel,
parçalara ayrılmış.
İnanılmaz.
Kurt köpeklerine asla
güvenilmez.
Delidirler.
Bizde de iki tane
vardı.
Önce Pat cinayete
kurban gitti, şimdi Daniel'i köpeği parçaladı.
- Belki burada bir
lanet vardır.
- Bir şeytan kovucu çağıralım.
- Sorun mu var?
- Hayır, her şey
yolunda.
Kişisel bir şey mi
canım?
Hayır, bir şey yok.
Bayan Tanner, Susy
ile biraz yalnız görüşmek istiyorum.
Neyin var?
Burada olan biten
hakkında konuşmak istiyorum.
Daniel'in ölümüne
üzüldüğünü biliyorum, hepimiz üzüldük.
Dahası var.
Pat'i kimin
öldürdüğünü bilen var mı?
Polis şefiyle bu
sabah görüştüm.
Kesin ipuçları
olduğunu söyledi.
Buraya geldiğim gece onu
gördüm biliyorsunuz.
Evet, bunu
söylemiştin.
Alakasız bazı
kelimeler mırıldanıyordu.
Hayır, bundan
bahsetmedin.
Çünkü bir anlamı
yoktu ve fırtına vardı.
Aldırış etmedim.
Sadece iki kelimesini
yakaladım.
"Sır" ve
"süsenler".
Önemli olabilir diye
düşündüm.
İyi etmişsin.
Ben de ne anlama geldiklerini
bilmiyorum.
Ama bunu polise
bildirmeliyiz.
Ama iki gün öncesini
beklemen Alo?
İşleri tamamen
karıştırdın.
- Neden bahsediyorsun?
- Çünkü belki Pat binadaki biriyle konuşuyordu.
Ama o kişinin
öğretmenlerden biri olmadığını biliyoruz.
Haydi.
Şimdi onları birinin peşine
düşürdün.
Bunun seninle ne
alakası var?
Çok alakası var.
Çünkü ben Pat'in
arkadaşıydım.
Sen geldiğinde bana
bir şey anlatıyordu.
Korkup kaçtı.
Neredeyse delirecekti.
Sonra da öldürüldü.
Zili çaldığında
duyduğun sesi hatırlıyor musun?
İşte o bendim.
Garip, inanılmaz,
absürt bir sürü olay.
Pat aylardır onların
notunu tutuyordu.
Gitmeden önce bütün
notları bana verdi.
Sadece bir kişiye
söyledim.
İyi bir dostuma.
Frank Mandel.
O da şimdi burada.
Sana bu akşam
okuturum.
Lütfen uyan Susy!
Notlar gitmiş.
Biri onları çalmış!
Anladın mı?
Kaybolmuşlar!
Uyuma!
Bana yardım et!
- Yardım et!
- Edemem.
Edemez misin?
Tek kalan bu, çünkü
yanımda taşıyordum.
Bak!
Bak!
- Ne bu?
- Sorunun ne senin?
Hatırlamıyor musun?
Neler oluyor?
Bu bizi öğretmenlerin
gittiği yere sokacak anahtar!
Dün akşam yanında
otururken yazdım bunu.
Susy, cadılar
hakkında bir şey biliyor musun?
Hayır!
Lütfen!
Beni yalnız bırakma!
Gitmeliyim!
Sara'yı mı arıyorsun?
Kayboldu o.
- Bu imkânsız, dün
gece onunla konuştum.
- Bu sabah ayrıldı.
Kimseye bir şey
söylememiş.
Eşyalarını toplayıp
gitmiş.
Sabah 6 gibi gidişini
duymuşlar.
Sen duydun mu?
Sara'yı mı?
Evet.
Kapıyı kapamasını ve
ayak seslerini duydum.
Sonra giden bir araç
sesi duydum.
- Bu imkânsız.
- Burada mutsuz olduysa en azından birine söyleyebilirdi.
Neden hırsız gibi
gitti ki?
Alo?
Frank Mandel'le görüşebilir
miyim lütfen?
Evet, teşekkürler.
Alo?
Ben Susy Banyon.
Hayır, hiç
tanıştırılmadık.
Sara'nın arkadaşıyım.
Evet, merhaba.
Sara'nın yerini
biliyor musunuz?
Bu sabah okuldan
kayboldu.
Evet, görünüşe
bakılırsa eşyalarını alıp gitmiş.
Evet.
Bugün sizinle
görüşebilir miyiz?
Onun için gerçekten
endişeleniyorum.
Harika.
Nerede?
Convention Center'da
mı?
Tamam, orada
görüşürüz.
Sınıf arkadaşlarını
uyarmamış.
Hepsine sordum.
Bu çok garip.
Neden böyle yaptığını
anlamadım.
Ailelere karşı
sorumlu olan benim.
Cenevre'deki babasını
ara.
Belki oraya gitmiştir.
Sara'nın babasını
aradım.
İtalya'nın Cenevre
elçisi.
Ama bugün orada değil.
Hafta sonu için izin
almış.
Pazartesi dönecek
dediler.
Sara hakkında bir şey
bilmiyorlar.
- Neden çok
endişelendiğimi anlıyor musun?
- Evet ama ikimiz de paniklemeden önce babasının
dönmesini bekleyelim.
Belki bu sabah
buluşup bir yerlere gitmişlerdir.
Onu iyi tanırım.
Üç yıl önce hastamdı.
Bunu biliyor muydun?
Hayır, psikiyatrist
olduğunuzu bile bilmiyordum.
Annesi ölünce
depresyona girdi.
Tedavi için bana
geldi.
İyileştikten sonra
arkadaş kaldık.
Bu aralar arkadaşının
kafasına soktuğu bazı şeyler onu rahatsız ediyordu.
- Sen değilsindir
umarım.
- Hayır.
Çılgın fikirlerdi.
Tam Akademisi'nin
1895 yılında Yunan göçmeni Helena Marcos
tarafından kurulduğunu öğrenmiş.
Yerli halk kadının cadı
olduğuna inanırmış.
- Bunu biliyor muydun?
- Hayır.
Ama sanki biri bana
bunu daha önce söylemiş gibi.
Ya da benzer bir şeyi.
Hatırlamıyorum.
Sara'nın hayal gücünü
etkilediler ama.
19.
yüzyılda Marcos denen
kadın pek çok Avrupa ülkesinden kovulmuş.
Dini insanları onu
öldürme isteğiyle yanıp tutuşturacak bazı
davranışları olmuş.
Pek çok kitap yazmış.
Kara Kraliçe adı
altında yazdıklarını okudum.
Buraya yerleşince dedikodulara
odak olmuş.
Çok para kazanıp Tam
Akademisi'ni kurmuş.
Başlarda dans ve
mistik bilimler eğitimi veriyormuş.
Ama uzun sürmemiş
çünkü 1905'te 10 yıl kadar
lanetlendikten sonra Madame Marcos bir yangında ölmüş.
Cadılık söz konusu
olduğunda bütün hikâye bu.
Okul en sevdiği
öğrencisi tarafından devralınmış.
Mistik bilimler
bırakılmış.
Daha sonra dans
akademisi olarak ünlenmiş.
Cadı olmak ne demek?
Maddi dünyaya inanan
biri ve bir psikiyatrist olarak şu
andaki sihir ve mistisizme olan inancın
bir akıl hastalığı olduğunu söyleyebilirim.
Kötü şans, kırık
aynadan gelmez.
Yitirilmiş akıldan
gelir.
Affedersin.
Milius?
Profesör Milius bunu benden
iyi bilir.
"Paranoya mı
Sihir mi?
" adında bir kitabı var.
İnan bana bu konuda son
söz ona aittir.
Affedersin Milius.
Bir arkadaşımla
tanışmanı istiyorum.
Küçük hanım.
Sizin favori konunuz
olan cadılarla ilgileniyor.
Ona gizemle ilgili bir
şey söyleyebilir misiniz?
Bir randevum var,
gitmeliyim.
Beni haberdar et.
Merhaba, sizi
rahatsız ettiğim için üzgünüm.
Ne bilmek istiyorsun?
Cadıların varlığına
inanır mısınız?
Cadı oldukları
söylenen bir kaç kadın tanıdım.
Gerçekten mi?
Bu konu üzerinde uzun
süre araştırma yaptım.
Çağdaş psikiyatrinin
önemli bir kolu olduğunu düşünüyorum.
Çok şüphecisin kızım.
Açıkçası buna inanmak
biraz güç.
- Cadılar ne yapar?
- Kötüdürler.
Olumsuz ve
yıkıcıdırlar.
Mistik bilimlere dair
uzmanlıkları, onları inanılmaz güçlerle donatır.
Olayların akışını ve
insanların hayatını, zarar vererek değiştirebilirler.
Bana inanmıyor musun?
Amaçları çok büyük
bir zenginliğe ulaşmaktır.
Bu da sadece
diğerlerine zarar vererek elde edilebilir.
Onlara bir şekilde
ters düşmüş kişilere acı çektirebilir, hastalık verebilir hatta öldürebilirler.
Mistisizmle neden bu
kadar ilgilisin?
Bir arkadaşım bana
onlardan bahsetti, ben de bir şeyler okudum.
- Helena Marcos'u
biliyor musunuz?
- Ünlü Kara
Kraliçe'dir.
Kötülüğe büyük
yeteneği olan cadı.
Sihir uzmanı.
Bu şehirde yaşadı ve
öldü.
Bunu biliyor muydun?
Evet.
Cadı birliği olabilir
mi?
Doğru sözcük cadı
topluluğudur.
Bir kadının kraliçe
olması için sihir gücünün diğerlerinden
100 kat güçlü olması gerekir.
Yılan gibi.
Gücü liderde,
başındadır.
Lideri olmayan bir
topluluk başsız kobra gibidir.
Zararsız.
Şüphecilik bu
günlerde insanların doğal tepkisi oldu.
Ama sihir her yerde.
Diğer bir deyişle "Quoddam ubiquae, quoddam semper quoddam
ab omnibus creditum est.
" Anlamı "Sihir her yerde, bütün dünyadadır."
"Bu bilinen bir gerçektir.
"Bu bilinen bir gerçektir.
Her zaman.
" Mark?
Mark?
Affedersin.
Herkes nerede?
Herkes Bolshoi
açılışı için tiyatroya gitti.
Neden kimse bana bir
şey söylemedi?
Bilmiyorum.
Bayan Tanner herkese
bilet aldı.
- Frank.
Ben Susy, Sara'nın
arkadaşıyım.
- Susy?
Alo?
- Ben - Yüksek sesle konuş, bir şey mi oldu?
Sara'dan haber yok
ama çok garip şeyler oluyor.
Mesela akşam yemek
yediğimde Alo?
Alo Frank?
Beni duyabiliyor
musun?
Frank?
Alo?
Alo?
Alo?
Alo?
Alo, Frank beni
duyabiliyor musun?
Okuldan çıkmıyorlar.
Ön kapı solda, sesler
sağa gidiyor.
İki, üç, dört, beş,
altı, yedi.
Adımları sayarak
nereye gittiklerini bulabilirim.
Yirmi.
Kim o?
Halı yüzünden sesler
kesiliyor.
Bu imkânsız.
Başka bir yol daha
olmalı.
Sır!
Kapının ötesini
gördüm!
Üç süsen!
Maviyi çevir!
Sır!
Kapının ötesini
gördüm!
Üç süsen!
Maviyi çevir!
O kaltak Amerikalı
kızdan kurtulmalıyız.
Yok olmalı!
Yok olmalı!
Yok edin onu.
Anladınız mı?
Yok olsun!
Yok olmalı!
Ölmeli!
Öl!
Öl!
Helena, bana güç ver.
Hastalık!
Hastalık!
Bela bulsun!
Öl!
Öl!
Öl!
Kim o?
Kim var orada?
Seni bekliyordum, Amerikalı
kız!
Geleceğini biliyordum.
Beni öldürmek
istiyorsun.
Helena Marcos'u
öldürmek istiyorsun.
Beni öldürmek
istiyorsun.
Beni öldürmek
istiyorsun!
Şimdi ne yapacaksın?
Ölüm sana geliyor!
Helena Marcos'u
öldürmek istedin.
Cehennem o kapının
arkasında!
Şimdi ölümü
tadacaksın!
Yaşayan ölüler!
||
Önceki Yazı
« Prev Post
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »
Next Post »