Print Friendly and PDF

Translate

Za granyu realnosti (2018) Beyond the Edge

|

 


101 dk

Yönetmen:Aleksandr Boguslavskiy, Francesco Cinquemani

Senaryo:Aleksandr Boguslavskiy, Francesco Cinquemani, Aleksandra Primachenko

Ülke:Rusya

Tür:Aksiyon, Macera, Fantastik

Vizyon Tarihi:01 Mart 2018 (Rusya)

Dil:İngilizce

Müzik:Alex HarDrum, Maxim Koshevarov, Aleksandr Maev

Nam-ı Diğer:Beyond the Edge

Oyuncular

Lubov Novikova

Anastasiya Anikhovskaya

Sergey Astakhov

Vilen Babichev

Antonio Banderas

Özet

Günümüz Rusya’sında geçen sıra dışı bir soygun hikayesini konu alıyor film... Daha önceki dolandırıcı ve soygunculardan farklı olarak güçlere sahip olan baş rol oyuncusu aynı zamanda oldukça zeki ve kendini bu noktada geliştirmiş birisidir. Şu zamana kadar gerçekleştirdikleri arasında en büyük soygunu planlar. Bunun için de kendi takımını oluşturur. Daha önce birlikte gerçekleştirdikleri onlarca soygun olmuştur. Her birisinin özel gücü sayesinde bu noktada zorlanmamışlardır. Ancak asıl büyük soyguna gelindiğinde durum farklılaşır. Karşılarında kendileri gibi özel güçlere sahip rakipler bulunmaktadır. Durumlar neredeyse eşitlenmiştir. Ancak hem bu durumdan arkadaşlarını kurtarmak hem de soygunu gerçekleştirmek zorundalardır. Bunu başarabilmeleri mümkün olacak mıdır?

Altyazı

Dipsiz bir kuyuya doğru düşerken   kendinizi uçuyor sanarsınız.

 Cuma, akşam saat 10.

 İnsanlar, geceyi kumarhanede geçiriyor.

 Bu da gece yapacak çok işim olduğu anlamına geliyor.

 Bu kumarhanede çalışmaya başlayalı üç ay oldu.

 Burada her şey ciddi.

 Güvenlik kameraları her yerde.

 Gözcüler, eski deniz askerleri.

 Ama ben herkesi tanıyorum   herkes de beni tanıyor.

 Bizi büyük, mutlu bir aileye benzetebilirsiniz.

 Richie, Blackjack masasında krupiye.

 Belinden rahatsız, bu yüzden   karıştırma makinelerini kurmasına yardım ediyorum.

 Diana.

 Barbut masasında krupiye.

 Benim başlıca sorunum.

 Çünkü herkes ona aşık olduğumu biliyor.

 Annem bana ne derdi biliyor musunuz?

 Bir kadın sizi görmezden geliyorsa   olasılıkla sizden hoşlanıyordur.

 Sessizliğini   "belki" olarak kabul ediyorum.

 Ciddi bir ilişkiye hazır değil gibi görünüyor.

 Sana konuk kartı göndermediler mi?

 Bay Gold.

 Çok talepkar bir müşteri.

 Ama ben onun tüm huylarını öğrendim   ve ona hizmet eden hep ben olurum.

 Bazen duymamam gereken şeyler duyarım.

 Ama, ben geveze değilim   ve duyduklarımı kendime saklarım.

 Sonuçta, genel olarak her şey yolunda.

 Ancak, bir şey var.

 Aslında   benim adım Michael   ve ben bir üçkağıtçıyım.

 Richie'nin bel rahatsızlığı, ona zarar veriyor   ama benim işime yarıyor.

 Yoksa   karıştırma makinelerine nasıl ulaşabilirdim?

 Hile.

 Bu da bir oyun.

 Bu an için üç aydır hazırlanıyorum.

 Birinci adım; havai fişekler.

 İzninizle.

 İkinci adım; mucize zarlar.

 Diana, zar masasına ona olan hayranlığımdan gittiğimi sandı.

 Ama paraya olan aşkım daha büyük.

 Çok daha büyük.

 Tebrikler, bayım.

 Demek sen gülümseyebiliyorsun.

 Üçüncü adım; VIP kartı.

 Bay Gold'a hizmet ettiğim süre boyunca   ona neler yapabileceğim konusunda pek çok düşüncem oldu.

 Ama, ben sadist değilim.

 Planladığım kaostan sonra, tüm kumarhanede kartlar değiştirilecek.

 Bazı teknik sorunlarla karşılaştık.

 Lütfen VIP salona gidin.

 Gözcüler, ne olduğunu anlamaya çalışırlarken   en yüksek gelirli oyuncular, VIP salonuna davet edilmiş olacak.

 Bu da tam istediğim şey.

 Bu numaraların, yüz yıllık olduğunu söyleyebilirsiniz   gözcüler de şimdiden bir üçkağıtçı aramaya başladılar   haklısınız ama   bu, planımın yalnızca bir bölümü.

 Dördüncü adım; asansör.

 VIP salonu nerede?

 -Bu servis asansörü, bayım.

 -Gerçekten mi?

 Ben hangi asansörün servis asansörü olduğunu nasıl bilebilirim?

 Yalnızca bir yanlış anlaşılma.

 Endişelenmeyin efendim.

 Sizi yeniden yukarı çıkaracağım.

 Evet, bunu yapsan iyi olur.

 Tamam, neler oluyor?

 Efendim, lütfen sabırlı olun.

 Beni sakinleştirmeye çalışma.

 Hep düşündüm ki  -Aman Tanrım.

 Bu inanılmaz.

 -Duydun mu?

 Lütfen sakin olun.

 -Sakin olun.

 Sakin olun.

 -Aman Tanrım.

 -Görüyor musunuz?

 -Lanet olsun.

 Her şey yolunda.

 -VIP salonu  -Evet, evet biliyorum, aptal.

 Gerçek hile, herkes bittiğini düşündüğünde başlar.

 Kartınız, lütfen.

 Bingo, ihtiyacım olan herkes burada   aynı masada.

 Burası, büyük bahislerin masası.

 Her bir çip, ufak bir servet değerinde.

 Diana sayesinde, elimde başlangıç bahsi için yetecek kadar çip var.

 Buradaki çalışmam sırasında, rakiplerimi yakından inceledim.

 Bu, benim düşüncem.

 Belki yanılıyorumdur.

 Kimse beni tanımıyor, ama onlar bana akrabam kadar yakın.

 Beşinci adım; modern teknoloji.

 Tanrım, bu, bu olacak iş değil.

 Üç bin mili bu lanet asansörde kalmak için mi uçtum?

 Tanrım.

 Bu, bu inanılır gibi değil.

 -Efendim, lütfen sakin olun.

 -Hayır, sen sakin ol.

 Sen sakin ol.

 Ana kural, sürekli kazanmamaktır.

 Rakibiniz, iyi bir şansı olduğundan emin olmalıdır.

 Sonra, bahsi yükseltecektir.

 Görüyorum ki, çok ciddi bir oyun.

 Ben de biraz eğlenebileceğimi düşünmüştüm.

 Belki de tekrar düşünmelisin.

 Her şeyi koyuyorum.

 Bahis 1.

230.000 Euro -Hepsi -"Bahis-1.000.

700 Euro" Sürekli bana öğüt verilmesinden bıktım   babamdan, abilerimden, şimdi de senden.

 Belki sen de bana biraz öğüt vermek istersin.

 Benim görüşüme göre   kuşkudaysan, bırak.

 Deneyimlerime göre   özellikle de seninki kadar uzun sürdüyse.

 Senden görüşünü istersem, sorarım.

 Hoş geldiniz.

 Bilge bir adamın önerilerine kulak asmalıydın.

 Bekle, ne yapıyorsun?

 Bu beyefendi kazandı.

 Moralini bozma.

 Yalnızca para.

 Yukarıya getirin.

 Teşekkürler, baylar.

 Ne yaptın?

 Param nerede?

 Al.

 Hepsini al.

 Param nerede?

 Bu da ne?

 Hayır, hayır, hayır.

 Ben değil, o.

 Yanlış adamı yakaladınız.

 Yanlış adamı yakaladınız.

 Hayır.

 Ben bu kumarhanenin sahibiyim.

 Adım Victor.

 Para nerede?

 Bilmiyorum.

 Bankayı denedin mi?

 Dinle, ben senin VIP müşterilerinden biri değilim   üst üste kazanıyordum, sonra bir   üçkağıtçı tüm kazandıklarımı söğüşledi.

 Burada ne tür işe yaramaz bir operasyon yürütüyorsunuz bilmiyorum.

 Tanrım, elin ağırmış.

 Dinle.

 Bir üçkağıtçı hepsini aldı.

 Peşinde olman gereken o, ben değilim.

 Bana beş milyondan çok daha fazlasına mâl oldun.

 Oyuncuların zararlarını karşılamak zorunda kaldım.

 Bana tüm bu parayı geri vereceksin.

 Bir haftan var.

 Ne?

 Bir   bir hafta mı?

 Bunu planlamam üç ay sürdü.

 Tamam, tamam.

 Bir hafta, anladım.

 Tamam.

 Söylememe gerek yok ama   saklanmaya kalkarsan seni buluruz.

 Ama sen zeki bir adamsın.

 Bunu kendiliğinden anlamışsındır.

 Yedi gün.

 Geri sayım başladı.

 Merhaba.

 Ne hoş bir karşılama.

 Mikey.

 Hey, Mikey.

 Ne var, ne yok?

 Seni yeniden gördüğüme sevindim.

 Ne yaptığını sanıyorsun?

 Onun kim olduğunu bilmiyor musun?

 Bu, tarihin bilinen en iyi kumarbazı.

 Artık böyle insanlar yetişmiyor.

 Mikey.

 Seni bir daha göremeyeceğimi düşünmüştüm.

 Bir adada bir yerlerde olman gerekiyordu.

 Leon.

 Bu sembol, ne anlama geliyor?

 Burada bekle.

 Bana, tam olarak ne olduğunu anlat.

 Bilmiyorum.

 Elimdeki kartları değiştirdi.

 Senin görsel algını bozdu.

 Tamam.

 Medyumlar, şamanlar   büyücüler, tamam mı?

 Teorik olarak, onlar   bilinçlerine dalma yeteneğiyle doğmuşlardır.

 Anladın mı, bu   bir oda gibi   her türlü doğaüstü şeyi yapabildikleri bir oda.

 Seni dolandıran adamın yetenekleri   başka insanların gördüklerini değiştirmesine olanak veriyordu.

 Leon.

 Bana yalnızca onu nasıl bulabileceğimi söyle.

 Bu bir teori değil   daha çok bir efsane gibi.

 Hepimiz toplu bir bilinçsizlikle bağlıyızdır.

 Tüm arketipler, efsaneler oradan kaynaklanır.

 Bu yeteneğe sahip olan insanlar, bilinçlerinden çıkıp   toplu bilinçsizliğe giriş yapabilirler.

 Sonsuz sayıda olasılığın olduğu bir alternatif evren gibi   ve orada insanoğlunun birikmiş tüm bilgi dağarcığına ulaşabilirler.

 Tüm insanlar, bilinçaltı dünyasına girebilirler.

 Ama oradan, özel bir tılsımları yoksa çıkamazlar.

 Bir tür pusula.

 Hadi ama, Leon.

 Benimle dalga geçiyor olmalısın.

 Benim beş milyonum da orada mı?

 Burada   paranormal güçler ve onlara sahip olan insanlarla ilgili bilgiler var.

 Ofisimde bir göz gezdir.

 Şimdi, yapacak işlerim var.

 Alex.

 İşler nasıl gitti?

 Her zamanki gibi.

 İşte, beş milyonun.

 -Adamın yeterince sorunu var mı?

 -Evet.

 İtiraf etmeliyim, yetenekli biri.

 Her neyse, ne yaptı?

 Bu sorundan kurtulabileceğinden kuşkuluyum.

 -Öyle mi düşünüyorsun?

 -Eminim.

 Bir insanın sorunları, onları çözme yeteneği kadar büyüktür derler.

 Bu çanta   çok kaliteli deriden.

 Böyle bir mekanizma görmeyeli epey zaman olmuştu.

 Dünyanın yarısı bunun peşinde.

 Böyle şeylerle ilgilenen tek insan sen misin sanıyorsun?

 Peki, bana öğretmeyi kabul ediyor musun?

 Bu kadar açgözlü olmak doğru değil, Alex.

 Ben, hile dünyasını sana açtım.

 Sen de benim için aynısı yap.

 Bildiğin dünyayı bana göster.

 Birlikte pek çok iş yaptık.

 Geri gelmezsen, kiminle çalışacağım?

 Bununla güvende olacağım, değil mi?

 Hayır.

 Bu yeterli değil.

 Bir ortağa ihtiyacın var ve bu ben olamam.

 Güvenebileceğin biri olmalı.

 Seni seven biri.

 Böyle biri var mı?

 Bulmaya çalışıyorum.

 Bunu yapmak istediğinden emin misin?

 Çocukken   elimde H.

G Wells'in iki ciltlik bir kitabı vardı.

 Orada, tüm yaşamım boyunca unutmadığım   duvardaki bir kapıyla ilgili bir öykü vardı.

 Bir çocukla ilgiliydi   yalnız bir hayalperest.

 Çocuk bir gün çıkıp   bilmediği bir sokağa gitmiş, orada   yeşil bir duvar ve beyaz bir kapı görmüş.

 Kapıdan geçince kendi harikalar diyarında, büyülü bir yerde bulmuş.

 Gördükleri karşısında hayran kalmış.

 Oraya aşık olmuş.

 Geri dönebilmiş mi?

 Evet.

 Büyümüş ve   kendini evine geri dönmüş halde bulmuş.

 Öyleyse çok şanslıymış.

 Belki.

 Senin yeteneklerini fark ettiğimde   işte bu dedim   benim büyülü kapım.

 Çocukken hayal ettiğim kapı   ve çocukluğumun akıp gitmesine izin vermeyeceğim, anladın mı?

 Özellikle de şimdi, bu elimizdeyken.

 Bu yeterli değil.

 Bu, bilinçaltında yolunu bulmanı sağlayacak ama ortağın olmadan   asla geri dönmeyi başaramazsın.

 O zaman yavaş başlayalım.

 Altı gün.

 Ne halt ettiğini sanıyorsun?

 Bunu senin için yapıyorum.

 Birinin sana ne zaman büyü yapacağını bilemezsin.

 Peki   üçkağıtçıyı bulabildin mi?

 Hayır.

 Hayır, sadece   birkaç rastgele manyak.

 Leon, bunların gerçek olduğuna emin misin?

 Şu anda bana hakaret ediyorsun.

 Tüm o yaratıklar, incelendi.

 Tüm o şeyleri, kendi gözlerimle gördüm.

 Bunları, bu güzel ucubelerin bazılarını   kendim, bizzat gördüm.

 Galiba şimdi de onların kumarhanene sürekli geldiklerini söyleyeceksin.

 -Ne var?

 -Tabii.

 Tam bir ahmağım.

 Hey, gizli dosyalarımla ne yapıyorsun?

 Tamam, şöyle düşünüyorum   eve girilebilir ancak   ama zaman gerektirecek ve zamanım yok, yalnızca bir haftam var.

 Peki ya planlama için gereken zaman yerine   bu adamların yeteneklerini kullansam?

 Örneğin, burada bu adamın eşyaları hareket ettirebildiği yazıyor.

 Peki, neden zarları hareket ettiremesin?

 Ya da   rulet topunu?

 Eric, zengin çocuğu.

 Ünlü bir iş adamının oğlu.

 Babacığı, onun aile şirketini yönetmesini istiyor.

 Ama Eric, bir parti çocuğu.

 Çalışmayı düşünmüyor.

 Hayatı boyunca yetecek kadar parası var.

 Yani onu parayla kandırmayı başaramazsın.

 Partiyi sürdürmek ister misin?

 Sen de kimsin?

 Beni iyilik perin olarak düşünebilirsin.

 Seni cam kuleden kurtarıp maceralar dünyasına götürmeye geldim.

 Orada yeteneklerin, son derece saygın olacak.

 İyilik perimin hormonal problemleri var gibi görünüyor.

 İstersen benim peri masalımı dinlersin   ya da babanın kötü şakasını yaşarsın.

 Evet, bu adamın   adı Tony.

 Elektronik aygıtları kontrol edebiliyor.

 Yani kameralar onu görüntüleyemiyor, öyle mi?

 Biraz korkak biri.

 Yalnızca küçük işlerle uğraşıyor   araçları hızlandırıp   trafik ışıklarını değiştiriyor.

 Nereye gideceksiniz?

 Bir taksi şoförünün kızını okutması zor olmalı.

 Benden ne istiyorsun?

 Yeteneğinin adı ne?

 Biyolokasyon mu?

 Kriptestezi mi?

 Uzaktan elektronik aygıtları kontrol edebiliyorsun, değil mi?

 Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 Yetkililerle birlikte mi çalışıyorsun?

 -Ben bir şey yapmadım.

 -Polis değilim.

 Sana bir önerim var.

 İnsanların zihinlerini okuyabiliyor.

 Bu yeteneğin poker oynarken faydası olur, değil mi?

 Sence insanların zihinlerine istek sokabiliyor mudur?

 Örneğin   bahsi yükseltme isteği?

 Adı, Tamara.

 Dünyanın bu bölümündeki istihbarat örgütleri için çalışıyor.

 Ama iki bin yaşında gibi.

 Onu gerçekten bir kumarhaneye sürüklemek istiyor musun?

 Senin bir hipnozcuya ihtiyacın var.

 Adı, Kevin.

 Ama deli.

 Otizm, ya da onun gibi bir durumu var.

 Ailesi, onu tımarhaneye yatırmış.

 Doktorlar, onun üzerinden para kazanıyor.

 Depresyon için tedavi görüyor.

 Akıl hastanesi için para kaynağı.

 Kevin'in çıkmasına ne olursa olsun izin vermezler.

 O, elli yaşında.

 Hayır.

 45 civarı.

 Çok fazla içki içiyor.

 Sarhoş olunca karısını dövüyor.

 Seni görmeye ilk kez gelmiyor.

 Ama, seni görmeye her gelişinde   aklına bir düşünce yerleştiriyorsun   içmemesi gerektiği düşüncesini.

 Ama bu çok uzun süre işe yaramıyor, değil mi?

 Onun bu oyunu oynamasını sağlayabilir misin?

 Kumar, enerjisini başka bir şeye yöneltmesini sağlayacak.

 İçki içmeyi ve karısını dövmeyi bırakacak   ve herkes mutlu olacak.

 Haydi oynayalım.

 Altıdan küçük.

 Büyük.

 Kevin, benimle gel.

 Kevin, çok iyi bir takım olduk, ne diyorsun?

 -Evet.

 -Seni çıkarmamı ister misin?

 İsterim ama beni bırakmazlar.

 İnsanlara yardım etmem gerekiyor.

 Hayır, kimsenin seni burada tutmaya hakkı yok.

 Sen ve ben, dünyayı gezip insanların oynayıp kazanmalarını sağlayacağız.

 Kevin.

 Kevin.

 Yardıma ihtiyacım var.

 Peki.

 Tamam, hadi gidelim.

 Hey, durun.

 Durun dedim.

 Hadi, hadi, hadi.

 Size daha iyi yemekler ve kablolu televizyon vermeliler   ve şehri dolaşmanıza izin vermeliler, haksız mıyım?

 -Evet deyin.

 -Evet, evet.

 İyi yemekler!

 İyi yemekler!

 Ama gitmem lazım.

 Mücadeleyi bırakmayın.

 Davanızda haklısınız.

 Beş gün.

 Tamam.

 Hadi işe koyulalım.

 Yapacak olduğumuz şey   yasadışı değil.

 Çünkü kimse bunun olası olduğuna inanmıyor.

 Ana risk, takım olarak yakalanmak.

 Kumarhaneler, takımlara sıcak bakmıyor.

 Bu yüzden   herkes tek başına çalışıyormuş gibi yapmalıyız.

 Bu kolay.

 Nereden başlıyoruz?

 Barbut.

 Bazı oyuncular sırayla zar atarken ötekilerse   tüm olasılıklara bahis yatırırlar.

 Başlangıçta bir yedi at.

 Güzel.

 İlk deneme için fena değil.

 Tamam, millet.

 Gerçek bir kumarhane ortamı yaratalım.

 Eric, diyelim ki zar atıyorsun.

 Fazla dikkat çekmemeye çalış.

 Olağan dışı bir şey fark edersen, elini kaldır.

 Siz ikiniz, poker masasının arkasına geçin.

 İmkanı yok.

 On yıldır kartlara elimi sürmedim.

 Mükemmel.

 Kevin.

 Kumarhanede de böyle takılıp kalırsa   güvenlik kesinlikle fark edecektir.

 İşte bu yüzden Tony var.

 Tony, oradaki kamerayı görüyor musun?

 Başka bir yöne çevirebilir misin?

 Peki.

 Haydi oynayalım.

 Çipler nerede?

 Bana bir on ver.

 Tamam, işte para.

 Tuhaflık sezersem, güvenliğe haber vereceğim.

 Tony, kameraya dikkat et.

 Kevin, krupiyenin kuşkularını gider.

 -Biraz daha dikkatli olmaya çalış.

 -Tamam.

 Dörtlerim var.

 Lanet olsun.

 Bahislerinizi koyun.

 -Mükemmel.

 -İşte para, üç yüz.

 Leon.

 Tamam.

 Harika gidiyorsunuz.

 Şimdi bensiz yapmaya çalışın.

 Tamam, hadi başlayalım bebeğim.

 Bahislerinizi koyun.

 -Paramı altıya koydum.

 -Bahislerinizi koyun.

 Kevin, onu sakatladın.

 Bana bir şans ver.

 Bu bana iki yüz euroya mâl oldu.

 -Ver bana.

 -Saatine ihtiyacım yok.

 Gözlerim!

 Hiçbir şey göremiyorum.

 Ne yaptın?

 Bir böbreğime oynayalım.

 Tamam mı?

 Lanet olsun, Tony.

 Görebiliyorum.

 Kamerayı çevir.

 -Seni öldüreceğim.

 Çipleri ver.

 -Silahı indir.

 -Ne yaptın?

 -Çipleri ver bana.

 Lanet olsun.

 Çipleri ver.

 Seni öldüreceğim.

 Bilemiyorum.

 Benim gözetimimdelerken, iyi kötü idare ediyorlar ama   onları daha iyi hale getirebilir miyiz?

 Onları biraz daha eğitsek.

 Kulaklarına küçük kulaklıklar taksak nasıl olur?

 Bugünlerde görünmeyecek kadar küçükleri var.

 O kadın, düşünceleri iletebiliyor mu?

 Tamara mı?

 Nerede yaşıyor?

 Dört gün.

 Veronika, bana yardım etmelisin.

 Bana yardım etmek zorundasın, Veronika.

 -Beni rahat bırakın.

 -Parası neyse veririm.

 Tamara'nın zamanı yetmedi.

 Nerede?

 Nereye gitti?

 Sanırım bir şey yitirdin.

 Ben, onlardan değilim.

 Neden senin peşindeler?

 Hadi ama, yalnızca yardım etmeye çalışıyorum.

 Ayrıca sana bir önerim var.

 Sen kendine bile yardım edemezsin.

 O kumarhane, borcun.

 Cehenneme git.

 Artık neden peşinde olduklarını biliyorum.

 Büyükannen hayattayken   onların kirli işlerini yapıyordu, değil mi?

 Şimdi seni koruyacak kimse yok.

 Söz veriyorum, çok heyecanlı olacak.

 Yalnızca beni dinle.

 Ayrıca, biraz para kazanıp kendine yeni bir yaşam kurabilirsin.

 Buradan çok, çok uzaklarda.

 Af edersiniz bayım, pasaportumu yitirdim.

 Yardımınıza ihtiyacım var.

 Yine sen.

 Bu kader olmalı.

 Önerimi düşündün mü?

 Hadi, inanır mısın bana lütfen?

 Hayır.

 Üç gün.

 Kendin için bir hile düşün.

 Sergi kapalı mı?

 Evet, çok üzgünüm bayım, kapalıyız.

 Geciktim, çok uzaktan geliyorum ve uçağım rötar yaptı.

 Üzgünüm.

 Hipnozcu sana doğru gelecek ve   seni bilinçaltı dünyasına gönderecek.

 Bilinçaltında ihtiyacın olanların odalarını bulduktan sonra   artık senin kontrolündeler.

 Bir numara.

 İki numara.

 Ancak unutma, yalnızca birkaç dakikan var.

 Kalkabilir misiniz, bayım?

 -İyi misiniz, kalkabilir misiniz?

 -Evet.

 Nasılsınız?

 Başınız dönüyor mu?

 Hayır, hayır her şey yolunda.

 Hey, neden oraya gittin?

 Özür dilerim.

 Mükemmel.

 Neredeyse gerçeğinin aynısı.

 Nasıl çizdiğimi bilmiyorum.

 Sanki bir şey beni kontrolüne aldı.

 Bu, senin rastlantısal başyapıtın.

 Muhteşem.

 Dinle, sana bunun için beş yüz euro vereceğim.

 Anlaştık mı?

 Anlaştık.

 Sohbetine doyum olmuyor.

 Biraz susar mısın?

 Konuşabilir miyiz?

 Burada çok fazla insan var.

 Gitmeliyim, üzgünüm.

 Peki, millet.

 Bu, Veronika.

 Nasıl anlatsam bilmiyorum ama   o, düşünceleri yayıp iletebiliyor.

 Oynarken, komutlarımı size iletecek.

 Kumarhaneye gitmeden önce   hepimizin aynı şarkıyı söylediğinden emin olmalıyız.

 Veronika   burada çok fazla insan olduğunu mu söylemiştin?

 Sanırım bir fikrim var.

 Haydi dans edelim.

 Eric'in çanı çalmasını sağla.

 Eric, çan.

 Kevin'e iki kişiye yardım çığlığı attırmasını söyle.

 Kevin, iki kişinin koşturup yardım istemesini sağla.

 Yardım edin!

 Yardım edin!

 Yardım!

 Tony'ye kısa devre yaptırmasını söyle.

 Tony, kısa devre.

 Veronika, bir depreme ihtiyacımız var.

 İnsanlara dağılmalarını söyle.

 Deprem, deprem, deprem!

 Deprem.

 Deprem, deprem, deprem!

 Evet, hiç de fena değil.

 Size içki ısmarlayayım.

 Şimdi   plan şöyle, küçük miktarlar kazanarak başlarsak   çok zaman kaybederiz   ayrıca kara listeye alınabiliriz, bu da iyi olmaz.

 Bu yüzden, şehirdeki en büyük ve en zengin kumarhaneye gideceğiz.

 Orada, bahis yapabileceğiniz miktarla ilgili sınır bulunmuyor.

 Bu da şu anlama geliyor, bir gece   büyük bir skor.

 Hepimiz ayrı ayrı gideceğiz.

 Bizi bir takım olarak görmelerini istemeyiz.

 Tony, sen ulaşım amiri ve   güvenlik danışmanı olacaksın.

 Kevin.

 Sen vakıf fonu çocuğu olabilecek kadar saf görünüyorsun.

 Eric, sen yalnızca kendin ol.

 -Babanın parasını harca.

 -Bu basit.

 Ve sen   benim nişanlım olacaksın.

 Bana sarılacak, beni öpeceksin.

 Ne kadar zor görünse de   kaybettiğimde bile beni destekleyeceksin.

 Aptal gelinler böyle mi davranıyor?

 Aptal olmayanlar da böyle davranıyor.

 Hepiniz hazır mısınız?

 İki gün.

 Tony'ye kamerayı başka yöne çevirmesini söyle.

 Tony, kamera.

 Tamam, bir onluğa ihtiyacımız var, Eric'e söyle.

 Eric, bir on at.

 Tamam.

 Şanslı günümde olmalıyım.

 Kazanç, 32 bin euro.

 Kazandınız!

 Bahis, 16 bin euro.

 Eric, sıra sende.

 Birbirimize çok yakışıyoruz, sence de öyle değil mi?

 Sen neden bahsediyorsun?

 Sen ve ben, birbirimiz için yaratılmışız.

 Haklı değil miyim?

 Unuttuğun bir şey var.

 Tüm düşüncelerini duyuyorum.

 Güzel.

 İdeal çift gibiyiz.

 Birbirimizi konuşmadan bile anlıyoruz.

 Kolay olmaz ama bir yolunu buluruz.

 Üzgünüm, çocuklar.

 Kumarda kazanan muhtemelen aşkta kaybeder.

 Kazanç, 512 bin euro.

 Bu senin için.

 Eric, bekle.

 Henüz kazanma.

 Bol şanslar, beyler.

 Kevin, krupiye.

 Bahis, 512 bin euro.

 Tony, kamera.

 Kazanç, bir milyon euro.

 Kazanç, 15 bin euro.

 Kazanç 50 bin euro.

 Kazanç 500 bin euro.

 Tebrikler, dostum.

 Oyuna geri döndüm.

 Son şans.

 Haydi başlayalım bebeğim.

 Kazanç 100 euro.

 -Evet, bebeğim.

 -"Kazanç 150 bin euro.

" Bu ne yaptığını sanıyor?

 İçmeyi bırakması lazım.

 Endişelenme, Michael.

 Her şey iyi olacak.

 Yalnızca keyif almaya bak.

 Bahisler kapandı.

 Artık bahis yok.

 Ben, Michael.

 Tony, dur.

 Bizi yakalatacaksın.

 Evet.

 Jackpot'u kazanacağım.

 Tony, jackpot oynama.

 Evet, bebeğim.

 Bayım, benimle gelin.

 -Sorun ne?

 -Benimle gelin.

 Sorun nedir?

 Bırakın paramı alayım.

 Hey!

 -Bayım, lütfen benimle gelin.

 -Bir saniye.

 Benimle gelin, dedim.

 Neler oluyor?

 Aklınızı mı kaçırdınız?

 Cesetlerinizin dişlerinizin iziyle bodrumda bulunmasını istiyorsanız   yapmakta olduğunuzu yapmayı sürdürün.

 Çok yakında kendinizi güvenlik şefiyle dans ederken bulacaksınız.

 Ama buradan canlı ve zengin halde çıkmak istiyorsanız  Canlı, tek parça halinde ve zengin çıkmak istiyorsanız   söylediklerimi harfiyen uygulayın.

 Anladınız mı?

 Beş dakika içinde barbut masasında buluşalım.

 İzninizle.

 Kevin, krupiye.

 Tony, kamera.

 Kazanç, 10 milyon euro.

 Bu senin için.

 Ne var?

 Bu kadar mı?

 Birlikte bir iş daha yapabiliriz diye düşünüyordum.

 Belki kolay bir şey?

 Bana hoşuna gitti gibi gelmişti.

 Sonrasında herkes kendi yolunda gider.

 Yapılmayı bekleyen pek çok kolay iş var.

 Hadi   ne diyorsun?

 Çok iyi bir takım olabiliriz.

 Senin için yeterli olmayacak değil mi?

 Ayrıca benim paraya ihtiyacım yok.

 Demek paraya ihtiyacın yok, öyle mi?

 Bu ilginç.

 Kimsenin paraya ihtiyacı yok ama herkes paranın peşinde.

 Niye hâlâ buradasın?

 İstediğin zaman gidebilirdin.

 Baştan beri.

 Paraya ihtiyacın yoksa  Çünkü senin aksine  Çok büyük, profesyonel, ne zaman risk alması gerektiğini bilen   bir dolandırıcı olduğunu düşünüyorsun.

 Yalnızca kendi kıskacına takılmış, bencil bir kumarbazsın.

 Kendini karanlık bir çukurda görüp   kendinin kurtarıcısı rolünü oynuyorsun.

 Yani, yanıtım hayır.

 Teşekkürler.

 Büyük olasılıkla haklısın.

 Bu durumda bırakmalıyız.

 Sen de kozanın içinde yaşamaya devam et.

 Kendin, korkuların ve müziğinden başka bir şey bulunmayan kozanda   umudun bile olmadığı.

 Seni tebrik etmek istiyorum.

 Çok şey öğrendin.

 Ama artık dersleri sonlandırmalıyız.

 Bunun sonunda   mezuniyet balom olacağını mı söylüyorsun?

 Daha fazla ilerlemene izin veremem.

 Ortağın olmamasıyla ilgili ne demiştim sana?

 Evet.

 Evet.

 Üstünde çalışıyorum.

 Yalnızca düşündüğümden biraz fazla zaman alıyor.

 Bu arada   o adamın işleri nasıl gidiyor?

 İlerleme kaydediyor.

 Büyük miktarda.

 Ayrıca, artık yalnız değil.

 Uzun sürmez.

 Hiç kimseyle uzun süre birlikte kalmaz.

 Yanındakiler kim?

 Profesyonel üçkağıtçılar mı?

 Hayır, bu insanlar bizimle aynı işin içinde.

 Sana bir öneri gönderebilirim.

 Bana kendi isteğiyle gelmesini umuyordum.

 Ama   artık farklı şekilde oynamalıyız.

 Eğer dağ, Muhammed'e gitmezse   Muhammed, dağa gider.

 Bir gün.

 Ne istiyorsun?

 Hadi.

 Onlardan kurtulmaya çalışacağım.

 Bas.

 Üzgünüm, Michael.

 Siz gerçekten ustasınız.

 Beni şaşırttın.

 Victor, paran bende.

 Al.

 Çoktan aldım bile.

 Ama bu arkadaşlar, benim için daha değerli.

 Asla senin için çalışmayacağım.

 Senin yeteneğin ne?

 O silahı bir muza çevirebilirim.

 Gerçekten mi?

 Gerçekten mi?

 Her seferinde işe yaramıyor.

 Gel.

 Michael, seni serbest bırakırdım   ama korkarım, durumu yeterince ciddiye almıyorlar.

 Üzgünüm.

 Hayır, bekle!

 Çabuk, yürü pislik.

 Ne?

 Sen.

 Neler oluyor?

 Aman Tanrım.

 Şimdi anlamaya başlıyorum.

 Baştan beri sendin demek.

 Hep sendin, inanamıyorum, lanet olsun.

 Seni 10 yıldır görmedim ve bir anda gelip   en iyi operasyonlarımdan birini mahvettin.

 Beni görmeye geleceğini umuyordum.

 Bilgin olsun   normal çocuklar böyle yapar.

 Sorunları olduğunda anne babalarına giderler.

 Evet ve kumarhane soymak için medyumlardan bir ekip kurmazlar.

 Tüm yaptıklarından sonra, baba   asla gelip senden yardım istemeyeceğimi anlamalıydın.

 Çocuk, iyi günler, beni geri götür.

 Michael, 10 yıldır benimle konuşmadın.

 Ne yapacağımı bilemedim.

 Tamam.

 Belki müthiş bir fikir değildi ama başka ne yapabilirdim?

 Bilmiyorum, belki   telefonla arayabilirdin.

 Nedense bu   benim aklıma gelmedi.

 Ama hayatını kurtardım, değil mi?

 Hayır, beni tuzağa düşürdün   tıpkı daha önce pek çok kez yaptığın gibi.

 Neden bahsediyorsun?

 O, eğitimin içindi.

 Belgrad'da ne olduğunu hatırlıyor musun?

 Her şeyi çok olumsuz algılıyorsun.

 Öyle mi?

 Peki.

 Belki biraz fazla ileri gitmiş olabilirim.

 Evet, çok fazla.

 Michael.

 Michael!

 Michael.

 Hatırlıyor musun   bir gün duvardaki kapıyı bulma hayali kuruyorduk?

 En sevdiğin öykü.

 Anımsıyor musun?

 Bana bunu neden anlatıyorsun?

 Çünkü onu nerede bulabileceğimizi biliyorum.

 Öğle yemeği için 30 dakikanız var.

 Lanet olsun.

 Bir şeyler yemesi gerek.

 Olasılıkla, hastanede bazı ilaçlar alıyordu.

 Durumu kötüleşiyor.

 Onu klinikten çıkarmamalıydık.

 Pek çok şeyi başka şekilde yapmalıydık.

 Tony.

 Merhaba.

 Hey, sorun ne?

 Tuvalet tıkanmıştı.

 Bu nasıl olabilir  -Aman tanrım, Michael!

 -Sessiz olun, dokuz canım yok.

 Neler oluyor?

 Michael!

 Çılgına döndük.

 Neler oldu?

 Uzun hikaye, daha sonra anlatırım.

 Sizi buradan çıkaracağım.

 Parayı da.

 Veronika nerede?

 O  O, Victor için çalışmayı reddetti.

 Birkaç gündür koma halinde.

 Bilinçaltına girdi.

 Lanet olsun.

 İşi bırakıyorum.

 Ben de.

 Ne istersen yap.

 Onları aşağı indir.

 Birazdan aşağı gelip, onlarla   kendim ilgileneceğim.

 Ellerini çek.

 Kapıdan gözlerini ayırma.

 Hadi.

 Kapıyı açın, lütfen.

 Muhteşem.

 Şimdi ne yapacağız?

 Şimdi kasayı açacaksın.

 Beş dakikan var.

 Veronika nerede?

 Yukarıda, otelde.

 209 numaralı oda.

 Bol şans.

 Bunların hepsini kapatamam.

 Ama birkaçını kapatabilirim.

 Ne?

 Dalga mı geçiyorsun?

 Korktun mu?

 Haydi bakalım bebeğim.

 Hadi, dostum.

 Çabuk ol.

 Ne kadar daha sürecek?

 Nerede olduğunu söyle.

 -Çabuk ol.

 -Ne kadar kaldığını söyle.

 Lütfen susun baylar, bırakın da çalışayım.

 Ne yapıyorsun Jack?

 Biziz.

 -Lanet olsun.

 -Hadi, devam et.

 Hadi, lütfen, hadi.

 Seni seviyorum bebeğim.

 Muhteşem.

 Şimdi ne yapıyoruz?

 Şimdi   bu kadar.

 Ne?

 Ne?

 Ne demek, buraya kadar?

 Çelikten bir mezarın içinde kilitliyiz   ve dışarıda bir sürü silahlı adam var   ve sen bize, planının burada sona erdiğini mi söylüyorsun?

 Burası, tüm kumarhanedeki en güvenli yer.

 Buraya giremezler.

 Şimdi de Veronica'ya ulaşmalıyım.

 Lanet olsun.

 Bizi tuzağa düşürdü, baylar.

 Oyun bitti.

 Her neredeyse ona ulaşmak için yardımınıza ihtiyacım var.

 Sen normalsin.

 Bizim gibi değilsin.

 Ne olmuş?

 Hepimizin odası var.

 Ona bu şekilde ulaşabilirim, değil mi?

 Oraya ulaşmayı başarsan bile   yeteneklere kavuşacağın kesin değil.

 Yeteneğe ihtiyacım yok.

 Buna hazır değilsin.

 Öleceksin.

 Bunu kimse kesin olarak bilemez.

 Ama sizin tek şansınız da bu  Sizin elinizdeki de tek şans   hepimizin tek şansı.

 Ona ulaşmak için yardımına ihtiyacım var.

 Ne yapabilirim bilmiyorum.

 Kevin, beni dinle.

 Bilinçaltıma girmemi sağla.

 Bırak denesin.

 Tamam.

 Oradan çıktıkları anda   hepsini öldürün.

 Anne, neden hep gitmek zorundasın?

 Ne zaman döneceksin?

 Hiçbir şey yok.

 Kendin, korkuların ve müziğinden başka bir şey yok.

 Umut bile yok.

 Hareket etme.

 Tutuklusun.

 Ellerini görebileceğim bir yerde tut.

 Yalnızca kendi kıskacına takılmış, bencil bir kumarbazsın.

 Suçlu.

 Çocuk cezaevinde altı aya mahkum oldun.

 Veronika.

 Neredesin?

 Veronika.

 Veronika, gitmemiz lazım.

 Ne yaptın?

 Veronika, beni duyabiliyor musun?

 Ne yaptın, Veronika?

 Gitmeliyiz, beni dinle.

 Zamanımız yok, gitmemiz lazım.

 Veronika!

 Lanet olsun.

 Beni duyamıyorsun.

 Beni nasıl duyabileceğini biliyorum.

 Veronika.

 Veronika.

 Veronika, gitmemiz lazım.

 Gitmeliyiz, hemen.

 Bunu hissediyor musun?

 Neden bahsediyorsun?

 Dünyayı bu şekilde hissetmenin olanaklı olduğunu bilmiyordum.

 Veronika, beni dinle.

 O hisler gerçek değil.

 Benimle gelmelisin.

 Michael, sen ölüsün.

 Gerçeğim ve hayattayım.

 Sakinleş.

 Benimle kal.

 Veronika, beni dinle.

 Bana güvenmelisin.

 Fazla zamanım yok.

 Peki buna ne diyorsun?

 Gelmiyorum.

 Orada hiçbir şeyim yok.

 Ben de sensiz gitmiyorum.

 Çünkü senin dışında   orada hiçbir şeyim yok.

 Bana inanıyor musun?

 Evet.

 Bunu neden yaptın?

 Neyi?

 Yaşamını benim için riske attın.

 Biliyor musun, her erkeğin yaşamında   geçemeyeceği bazı sınırlar vardır.

 Korkudan ya da   bunun olası olduğuna bile inanmadığından.

 Sonra, seninle tanıştım.

 Şimdi işte buradayım   aklımın tüm sınırlarını aşıyorum.

 İnanabildiğim ve   düşünebildiğim tek şey   seninle sonsuza dek burada kalmak.

 Bu olanaksız.

 Buraya kadar.

 Hadi gidelim.

 Bana bu şekilde olmadığını söylediler.

 -Ne?

 Neden?

 -Kurtulmanın bulmalıyım.

 -Seninle geleceğim.

 -Hayır.

 Şimdi gitmezsen, her şey boşa gitmiş olacak.

 Uyandığında   orada seni bekliyor olacağım.

 Bana inanacağını söylemiştin, değil mi?

 Değil mi?

 Michael!

 Michael!

 Şu kapıları görüyor musun?

 Her biri, birilerinin evine açılıyor.

 Birilerinin dairelerine.

 Oralarda türlü türlü insanlar yaşıyor.

 Bazıları çok iyiler   bazılarıysa o kadar iyi değiller.

 İçeri girip onlara   para dolu bir çanta verirsen, yaşamları değişecek.

 Girip onların birikimlerini alırsan   sen de değişeceksin.

 Ama başka bir yönde.

 Biliyorum ama bu kapılar   bize kapalı.

 Biz sıradan insanlarız.

 Her dairenin bir arka kapısı var.

 Her insanın da sınırsız fırsatı vardır.

 Michael, bu dünya   insanların   tüm bilgilerini ve gizemlerini içeriyor.

 Ölü ya da canlı, tüm insanların zihinlerindeki bilgileri içeriyor.

 Olasılıkları hayal edebiliyor musun?

 İstediğimiz her şeyi öğrenebiliriz.

 İstediğimiz her yere gidebiliriz.

 Yalnızca   bana lütfen sakın   yeni bir iş düşüncen olduğunu söyleme.

 Yaşamlarımızın en büyük işi.

 Lanet olsun.

 Bunun için çok yaşlı değil misin?

 Belki.

 Ve   bir sorunumuz var.

 Oraya giden özel insanlar bile geri dönemeyebiliyorlar.

 Sekiz dakika   orada yalnız sağ kalabileceğin süre.

 Sonra, kendi varlığını bile unutmaya başlarsın.

 Sonunda zihnin dağılır   milyarlarca öteki zihinle birleşip kaybolur.

 Sonra asla   biri gelip sana   kim olduğunu anımsatmazsa asla duyularına kavuşamazsın.

 Yani   bir ortağa ihtiyacım var.

 Yani beni buraya   bana yeniden ihtiyacın olduğu için getirdin.

 Hep beyaz kapının arkasında ne olduğunu bilmek istemiştin değil mi?

 Ben de düşündüm   ve güvenebileceğim tek kişinin   sen olduğunu fark ettim.

 Anlamıyorsun, değil mi?

 Senin yüzünden, iyi insanların başını belaya soktum.

 Hâlâ sana   yaşattığım sorunlardan dolayı huzursuzum.

 Sana yardım etmek istiyorum.

 Baban olarak.

 Şimdi   bir adam var.

 Onu tanıyorsun.

 Ama bu kez, senin tarafında olacak.

 Senin de onunla paylaşman gerekecek.

 Bunu al.

 Bu, senin pusulan olacak.

 Bunun, yaşamın boyunca ihtiyacın olan şey olduğunu hissediyorum.

 Yaşamım boyunca ihtiyacım olan şey   bir babaydı, ama bu da güzelmiş, teşekkür ederim.

 Bir de   bana düşen payı unutma.

 Bu, senin ortağın olduğum anlamına gelmiyor.

 Yalnızca şaka yapıyordum.

 Şaka değildi.

 Dalga geçiyorum.

 Sen iyi bir çocuksun.

 Bekleyin, bekleyin.

 Hayır, hayır.

 Bırakın onu.

 Artık kim olduğunu ve ne yapabileceğini biliyorsun.

 Senin anılarındayız   seni ben çıkardım   bunu kendin bitirdin.

 Onları nasıl kurtarabilirim?

 Onun içine bak   ve onun özünü yakalamaya çalış.

 Bazen, yanılsamanın içinde   gerçeğin içindekinden daha fazla doğru vardır.

 Bir insanın tüm sorunlarının çözümü, zihninin içindedir.

 Şimdi sağa doğru adım at ve düş.

 Özür dilerim, biraz geciktim.

 Michael.

 Parayı alın, gidiyoruz.

 Evet, evet.

 Bana yine yalan söyledin.

 Bana yalnızca yalan söylediğimde güven.

 Tony.

 Michael, aklını mı kaçırdın?

 Bizi öldürecekler.

 Bana güvenin.

 Şifrenizi Girin Dolandırıcılık da   bir oyundur.

 Rakiplerinizi ne kadar iyi tanırsanız   o kadar fazla para kazanabilirsiniz.

 Size bir şey söyleyeyim mi?

 Bu   planımın yalnızca bir parçasıydı.

 En büyük beceri, rakibinizi kontrol edebilmektir.

 Zaferinizin anahtarı da   onun zihninin içindedir.

 Bilinçaltı kurşun geçirmez bir kasa gibi olan birinin   başlıca zayıf noktası nedir?

 Doğru bildiniz   her şeyi kaybetmekten korkar.

 Ve bu ise   planımın son bölümü.

 Öteki taraftan çıkıyorlar.

 Herkes hemen dışarı!

 Kaçıyorlar, hepiniz çıkın!

 Bu, senin.

 Çok iyi işti, arkadaşlar.

 Bence, yetenekleriniz   kumarhane soymaktan daha iyi işlerde kullanılmalı.

 Hepinize bir önerim var.

 Üç Ay Sonra Onu bana ver.

 Onun için beş milyon ödedim.

 Bekle, o benim beş milyonumdu.

 -Tartışmayalım.

 -Bence de.

 İnsanlık tarihinin en büyük dolandırıcılığına hazır mısın?

 Yalnızca tek bir iş ve sonra kendi yollarımıza gideceğiz.

 Annen de bana bir keresinde aynısını söylemişti.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar