Gece Hayvanları (2016) Nocturnal Animals
| |
116 dk
Yönetmen:Tom Ford
Senaryo:Tom Ford, Austin Wright
Ülke:ABD
Tür:Dram, Gerilim
Vizyon Tarihi:09 Aralık 2016 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Abel Korzeniowski
Nam-ı Diğer:Tony and Susan
Oyuncular
Amy Adams
Jake Gyllenhaal
Michael Shannon
Aaron Taylor-Johnson
Isla Fisher
Özet
Film bir kadının geçmişinde gizlenmiş halde yer alan
karanlık noktalarını bir bir açığa çıkarması ile kendisini ölüme doğru
sürüklerken peşine bir erkeği katması ile ilginçleşen sahneleri izleyeceğiz.
Bir sanat galerisine sahip olan eski kocasının romanında yer alan gizemli
tehditler ve sembolik işaretleri bir intikam masalına benzetme yorumu şiddetli
bir gerilim tutuşmasına sebebiyet olacaktır.
Altyazı
Bu arada canım, bu kadar dekolteye o adamın daha çok pompalaması
gerekirdi.
Yanlış hatırlamıyorsam, orgazm olduğunda iki damla
boşaldığını söyleyen sendin.
Benim için ayrılık
sebebi bu canım.
- Gerçekten de iki damlaydı.
- Anlaşmaya başladık
işte.
Aman ne öğretici.
Bayan Morrow, size
bir paket gelmiş.
Sabah posta
kutusunda gördüm.
Bu hafta sonu kim
kalsın istersiniz acaba?
Hafta sonu herkese izin
verelim en iyisi.
- Emin misiniz?
- Evet, yazlığa
gidebiliriz.
Gitmesek bile hafta
sonu yalnız kalmak iyi olacaktır.
- Ben herkese söyleyeyim.
- Teşekkür ederim.
Lanet olsun.
- Christopher -
Buyurun?
- Zahmet olmazsa
şunu açabilir misin?
- Kağıt parmağımı
kesti de.
- Tabii ki de.
- Teşekkür ederim.
Kağıt elimi
kesiverdi.
- Bir not var.
- Okuyabilirsin.
Sevgili Susan, baharda yayınlanacak bir roman yazdım.
Birlikteyken yazdıklarımdan farklı bir tür.
Devam et.
Ayrılışımız, içten yazmam için gereken ilhamı verdi bana.
İlk senin okumanı istediğim için bir baskısını gönderiyorum.
İşler için Çarşamba'ya kadar LA'de olacağım.
Bunca zaman sonra
seni görmek iyi olur.
Telefon numaram ve e-postam altta yazıyor.
Edward.
Sağ ol.
- Günaydın.
- Günaydın.
- O nedir?
- Edward'ın bana
gönderdiği bir baskı.
- Roman yazmış.
- Hangi Edward?
İlk eşim olan Edward.
Hatırladın mı?
Roman yazabildiğini
bilmiyordum.
Biliyordun.
Biz birlikteyken bir roman yazıyordu.
Hatırlamak istemiyorsun sadece.
- 20 yıldır
görüştünüz mü hiç?
- 19.
Hayır.
Birkaç yıl önce görüşmeye çalıştım ama telefonu suratıma kapattı.
Dallas'ta bir lisede
İngilizce öğretmenliği yapıyor galiba.
Durumu üzücü ama.
Bir daha evlenmedi.
Sen neredeydin dün
gece?
Sergiye gelmedin.
Özür dilerim.
Gerçekten.
Ofisten çıktığımda yemeğe bile geç kalmıştım.
15 dakika görünsen
yeterdi.
15 dakika benim için
çok şey ifade ederdi.
Neyse.
- Yatağa da gelmedin.
- Seni uyandırmak
istemedim.
Anlıyorum.
Uyumuyordum ben.
Açılıştan dolayı
gergindim bayağı.
İyi geçti ama.
Gördüğün gibi.
Güzel.
Yazlığa gitmeye ne
diyorsun?
Bu gece gidip Pazartesi dönebiliriz.
İkimiz, baş başa biraz
zaman geçirsek iyi olur.
Cumartesi günü bu
ceketi neden giyiyorsun acaba?
Ofise geri dönmem
gerek çünkü.
Sonra da oradan
havaalanına gidip New York'a geri dönmem gerek.
- Oradan daha yeni
geldin ama.
- Evet.
Anlaşmayı sağlamam için geri dönmem gerek.
Başka bir şey daha satmak zorunda kalmak
istemiyorum.
- Lanet olsun.
- Sorun değil.
İşin tuhaf yanı bütün bu sanat şeysi hiç umurumda değil.
- Hiç sana
yakışmıyor.
- Farkındayım.
Ama doğru.
Benim umurumda.
Tepemi attırıyor.
Umurunda olduğunu
biliyorum.
Merak etme sen.
Duvarları LA sanatçılarıyla doldururum ben.
İnsanlar, parasız
kalmaya başlamamızın yerine zenginleştiğimizi sanır.
Utanmak zorunda
kalmazsın.
- Durumlar iyi oldu
mu?
- İşiyle ilgili
sorunlar yaşıyor sadece.
Carlos her şeyi
anlattı.
Şaşırdım.
Çok iyi
sakladığımızı sanıyordum.
Hutton, birilerinin
haberinin olduğunu bilse çok sinirlenir.
- Kazanamamaktan
nefret ediyor.
- Uyuyabiliyor musun
sen?
Psikofarmakolojistimi
aradın mı?
Aradın mı ha?
Ara bence, adam
uzman.
Senin için
endişeleniyorum.
Gerçekten.
Gözlerime bak.
Bana bak.
Geçen sefer
konuştuğumuzda beni korkutmuştun.
İyiyim ben.
Gerçekten iyiyim ben.
Bütün her şeyi sana
söylediğime inanamıyorum.
Utanıp durduğum
şeyleri üstelik.
Mutlu olmak neden
benim hakkım değil?
Her şeye sahibim.
Mutlu olmadığım
için suçlu hissediyorum.
Herkes gibi senin de
hakkın Susan.
Herkese olan oluyor.
Kendine çok fazla
yükleniyorsun.
Siz nasıl
başarıyorsunuz?
Carlos ile mi?
Benim bir sorunum
yok bununla.
Eşcinsel kocaya
sahip olmak kötü bir şey değil.
Çok iyi arkadaşız.
Birbirimizi her
haliyle seviyoruz.
Hayatındaki tek
kadın benim.
Böylesi bir ilişki de
şehvetten daha uzun sürüyor değil mi?
Sonsuz, aslına
bakarsan.
- Hutton ile
aramızda böyle bir şey yok.
- Hiç oldu mu?
Farklı isteklerimiz
var galiba.
Ya da benim farklı
isteklerim var.
Hâlâ seviyor musun?
Beni çağırıyor.
Affedersin.
Uçağa yetişmesi
gerekiyor.
Hoşça kal demeliyim.
Umarım bu anlaşma
içini rahatlatır.
Gerçekten.
İhtiyacın olduğunu
biliyorum.
- Bizim ihtiyacımız
var.
- Hayır.
Senin var.
- Hoşça kal.
- Hoşça kal.
Ben de dedim ki,
"Annem hep bana
bebek doğmadan önceki ay boyunca kadifeyi Pam Kızartma Spreyi ile ovalarsan vajinal
gençleştirmeye gerek kalmaz" der.
Biraz Pam alsam iyi
olur.
Bu sene bir adaylık
koparacak.
Adaylık mı?
Kazanacak asıl.
Senin açılışından
konuşalım biz.
- En sevdiğim konu.
- Benim değil.
Geçen geceki
açılışın harikuladeydi.
Gerçekten mi?
Böyle mi
düşünüyorsun?
- Öyle değil miydi?
- Hayır.
Bence çalışmalar
muazzamdı.
İçinde
yaşadığımız bu değersiz kültüre rağmen mükemmeldi.
Değersizler,
aynen.
Değersizler.
Hepsi de
değersiz.
Tatlım, büyük bir
iş başardın.
Kimse yaptığı işi
sevmez.
- Ne diye
yapıyoruz o zaman?
- Aklımıza
koyduğumuz için.
Biraz da riskli
olduğu için.
Gençken bir
şeylere bulaşırız bir anlamı olduğunu
düşünürüz.
- Ama sonra
olmadığını öğreniriz.
Susan, dünyamızın
anlamsızlığından keyif almaya bak.
Böylesi daha az
acı verici.
İnan bana, bizim
dünyamız ise gerçek dünyadan çok daha az acı verici.
SUSAN'A
Marfa gitmek için neden bu külüstürü kullanıyoruz baba?
Baştan sona ben birleştirdim
çünkü.
Klasik araba.
- Ses sistemi berbat.
- Katlanmak
zorundasın artık.
İki tane mi çizmen
var India?
Gece durmak zorunda
mıyız?
Bir an önce orada
olmak istiyorum.
Annene sor.
Patron o.
Alarmı kurdum.
India, saatlerdir o
şeyle uğraşıyorsun.
Gece durmadan sürmek
isteyen sendin hani.
Bendim.
Ne yapacaktık ya, kamp ateşi şarkıları falan
mı söyleyecektik?
- Ne kadar kaldı?
- Bilmiyorum.
Üç buçuk saat falan
galiba.
Dileğin kabul oldu
baba.
Şebeke gitti.
Bu bölgede şebeke
yok, inanabiliyor musunuz?
Nasıl olabilir ki bu?
Teksas ile ilgili en
çok sevdiğim iki şey bu.
Ne telefon var ne de
insan.
Hadi be.
- Serseriler.
- Yavaşladılar mı?
- India, yapma öyle.
- Ne oldu?
Ne yaptı?
- Orta parmağını gösterdi.
- Korkuyorum anne.
- Tony, gaza bas.
- Lanet olsun.
- Sevmedim bu durumu.
Gaza bas.
- Lanet olsun!
- Bir şey yok.
Bırak geçsinler.
Geçsinler.
India, onlara bakma.
- Ama - Bahane verme.
Ne diye gülüyor?
Bilmiyorum canım.
Bir şey yok.
Kafayı yemiş bu!
Aman Tanrım!
Lanet olsun!
- Kenara çek lan!
Kenara çek!
- Aman Tanrım!
Tony.
- India, telefonun
çekiyor mu?
- Hayır.
Ama plakalarını aldım.
Hayır.
Olamaz.
Olamaz!
Kenara çek!
Kenara çek lan!
Baba!
Kenara çek lan amına
koyduğum!
- Hayır.
- Ne istiyorlar
bizden?
Durun be!
Lanet olsun!
Durun be!
Bir şey yok.
Endişelenme.
- Kesin silahları
vardır.
- Gidelim Tony.
Bir yere gidemem.
Arabanın önünü
kapattı.
Ne yapıyor?
Bir şey yok.
- Arabadan inme.
- Arabadan indiğim
yok canım.
- İyi akşamlar.
- İyi akşamlar.
- Kaza olduğu zaman
durman gerekiyor.
- Biliyorum.
Neden durmadın peki?
İşe yaramaz o.
Şebeke falan yok
burada.
Kaza mahallini terk
edemezsin.
Suçtur.
Öyle sürüşünüze
rağmen mi?
- Affedersin, ne
dedin?
- Deli gibi araba
sürüyordun.
Turk!
- Daha fazla
yaklaşmayın.
- Bir şey yok canım.
Bir şey yok.
- Kendi arabanıza
binip gidin.
- Bayan.
Bayan.
- Rahat bırakın bizi.
- Sakin olun biraz.
Kazayı ihbar
edeceğiz sadece.
Sakin olun bayan.
Fener tutuyor sadece.
Fener tutuyor, bir
şey yok.
- Vay anasını.
- Bilgi paylaşımı
yapalım hadi.
- Bilgi mi?
- Evet.
- Bilgi paylaşımı
yapalım hadi.
- Torpidoyu aç tatlım.
- İkizler burcuyum en sevdiğim renk pembe, yürüyüş yapmayı ve
kedileri severim.
Polisi arasak iyi
olur bence.
- Değil mi?
- Harika bir fikir.
- Senin hatandı
sonuçta.
- Ne?
Kimin hatası olduğu
önemli değil Tony.
- Ray, adamın
lastiği patlamış.
- Patlamış, aynen.
- Gördün mü sorunu?
- Ne?
- Hiç sorun değil.
Sakın inanma baba.
- Tekerin patlamış
dedi.
- Ne?
Lastik falan
patlamamış.
- Ne oldu?
- Lastik patlamış,
dümdüz olmuş.
Yolda bizi
sıkıştırırken patlatmış olmalısınız.
- Yapma ama!
- Biz sizi sıkıştırmadık!
Siz bizi
sıkıştırdınız!
- Yalan.
- Yalancı mıyım ben?
- Bir şey yok,
sessiz ol.
- Daha çocuk o.
- Yalancı mıyım ben?
Öyle demek istemedi.
Daha çocuk o.
Madem lastiğin
patlamamış sür git hadi.
- Motoru çalıştırıp
git hadi.
- Gidelim hadi.
Gidelim.
Sür hadi lan yavşak.
Seni durduran yok.
Sür hadi.
Ebeninkini görürsün.
- Lanet olsun!
- Aman Tanrım!
- Bir sorun yok.
- Sorun var,
hiçliğin ortasındayız.
Ne yapacağız Tony?
Ne yapacağız?
Ne yapacağız Tony?
Ne yapacağınızı
söyleyeyim.
- Sizin için lastiği
değiştireceğiz, değil beyler?
- Ne demek.
- Gerçekten mi?
- Evet, iyi biri olduğumuzu göstermek için
değiştireceğiz.
Sizin zahmet
etmenize gerek kalmayacak.
Sonra da polise
gideceğiz değil mi?
Birlikte.
- Kazayı ihbar
edeceğiz.
- Tamam.
- Teşekkür ederiz.
- Kabul ediyor
musunuz?
- Evet.
- Teşekkür ederiz.
- Malzemeleriniz var
mı bayım?
- Bizimkileri
kullanırız.
Gel hadi.
Yedek lastiğin var
mı?
Yedek lastik yoksa lastiği
değiştiremeyiz.
- Bagajın anahtarını
verebilir misin?
- Verme.
- Kendini ne sanıyorsun lan sen?
Bagajın kapağını aç.
Tamam, ben hallederim.
Buradalar.
Bunların altındalar.
Bir sürü eşya var.
Hemen altında.
- Kadınları arabadan
indir.
- Hadi, çıkar
bakalım.
Hadisene be!
Arabayı kaldırmamız gerek.
İndir şunları.
Oğlum, arabayı,
karın ve çocuğun içindeyken mi kaldıracağız?
- Tamam, tamam.
- Kadınları indir
arabadan!
Sorun yok canım.
Lastiği değiştirmek için arabadan inmenizi
istiyorlar.
Bir sorun yok.
Lastiği
değiştirecekler sadece.
Buraya gel.
Buraya gel.
Arabama ne yaptığını bak.
Kendini kabadayı
sanıyorsun değil mi?
Ne demek istiyorsun?
- Ne demek
istiyorsun?
- Kendilerini hep
kabadayı sanırlar.
- Kim?
- Ciddi misin sen?
Kadınlar, başka kim
olabilir?
Kendini bir bok
sanıp, başka birinin aracına çarpabileceğini sonra da kaza mahallini terk edebileceğini sanıyorsun.
- Bizimle yolda
delicesine oynayan sen Polisler de gitti
işte.
Durdurmak için daha
çok çabalamalıydın.
Sorun değil ama.
Sizi iyi koruruz biz.
Sürtükler.
Kendini beğenmiş sürtükler.
Gösteririm ben size.
Amına koyduklarım.
Bir şey yok.
Neye bakıyorsun
kabadayı?
- Ne demek
istiyorsun?
- Ne arıyorsun bu
yolda?
Ne?
Ne demek istiyorsun
yani?
Gitmek Gitmek istediğimiz yere gitmeye çalışıyoruz
sadece.
Neresi orası?
- Nereye
gidiyorsunuz dedim.
- Marfa.
Ne varmış Marfa'da?
- Sana diyorum lan!
- Babamı rahat bırak
şerefsiz!
- Bırak beni!
- Ağzını s.kerim senin!
- Öyle demek
istemedi.
Daha çocuk o!
- Baban cevap
vermiyor, sen ver bakalım.
- Bırakın beni.
- Sizi ne
ilgilendirir?
- İyi insanlarız biz.
Nereye Nereye
gittiğinizi öğrenmek istedik.
Dans etmek ister
misin?
Dans etmek ister
misin?
- Ev yapıyoruz.
- Bunun için mi
sadece?
Babana bak.
Kendisini benden daha iyi sanıyor.
Ne diyorsun?
- İyi zaten.
- Şu haline bir bak.
Pısırığın teki.
- Süt çocuğu!
- Aşağılık herif!
Bırakın onu!
Laflarına dikkat et
lan!
Benimle öyle
konuşamazsın sen!
Sokayım böyle işe, lastiğini
tamir ediyoruz şurada!
India.
Ağlama canım.
İyi misin?
Peçete istiyor musun?
Tanrım!
Kötü görünüyor!
Tıkacın var mı canım?
- Burnun mahvolmuş.
- İyiyim ben.
- Cidden, mahvolmuş.
- İyiyim ben.
Berbat durumda.
Bitti mi?
- Bitti.
Değiştirildi.
Gitmeye hazırız.
- Tamam.
- Halloldu.
Şebeke yakalamamız
için daha ne kadar gitmemiz gerek?
Neden uzağa gitmek
istiyorsun?
Kaza mahallini
tekrar terk etmek için mi?
Rahat bırakın babamı!
Bailey'de şebeke var.
Oraya nasıl
gideceğiz peki?
- Arabalarımızla.
- Hangisiyle?
- İkisiyle de.
- Sakın ha bayım, beni taklaya getirmeye
çalışmayın.
- Ne?
- Doğru duydun.
Ne yapmaya çalıştığını
biliyorum.
- Ne planladığını
biliyorum.
- Ne oluyor?
- Beni taklaya
getirmeye çalışma.
- Ne oluyor dedim.
Derdiniz ne sizin?
- Gaza basıp bizi
geride bırakmayacağınızı nereden bileyim?
- Tamam ya.
- Arabanızı arkadan
takip edelim biz.
- S.ktir lan oradan.
Hayatta olmaz.
- Siz benim arabamla
gelin.
- Ne?
- Hayır.
- Hayatta olmaz.
- Bunu yapamam.
- Hayır.
Hayatta olmaz.
Öyle olsun.
Sen arabanla gel, kızlar bizimle gelsin.
- Ne?
- Hayatta olmaz.
- Bizimle geliyorsunuz.
Sakın dokunma bana!
Sakın dokunma!
Böyle bir şey
olmayacak.
- Bırak beni!
- Hoşuna gitti mi?
Durun!
Ne yapıyorsunuz?
Durun!
Bırakın kızımı
lütfen!
Bırakın onu!
India!
Hoşça kal canım!
Seni seviyorum!
- India!
- Bırakın beni!
- Dokunmayın ona!
- Bırakın beni!
- Üff be!
- India!
Ne yaptığınıza bakın!
Patron o mu?
Ailenin direği o mu?
- Laura?
- Amı olan sen misin?
- Laura?
- Amın var mı burada?
Laura!
A.lı çocuk!
- A.lı çocuk!
- Uzak dur benden!
- Tony?
- Kavga mı istiyorsun?
- Tony?
- Laura?
- Arabaya bin!
- İşte böyle!
İkiniz de arabaya
binin!
Baba!
Baba!
- Baba!
Baba!
- Hayır!
Hayır!
Hayır!
Hayır!
Hayır!
- Susan?
- Sağ salim vardığını neden arayıp haber
vermedin?
Sabahın 4'ü şu an.
Uyandırmak istemedim.
Uyuyamıyorsan bir tane hap yut.
- Neredesin?
- Otele daha yeni
girdim.
- Hangi kat bayım?
- 31, lütfen.
Her zamanki katımız
değil bu.
Her zamanki odamız
müsait değilmiş.
Lobide çıkardığım tartışmayı görmeliydin.
Uçakta
uyuyabilmişsindir umarım.
Öyle olduğuna
inanmasan bile aklım sende hep.
Yorgun olmalısın.
O uçuşu hiç sevmem.
Çok kısa 31, hanımefendi.
Benim kata geldik.
Kapatmam gerek.
Seni sonra ararım,
tamam mı?
Susan?
Susan, beni duyuyor
musun?
Evet.
Evet, duydum.
Uyumana bak.
Sen sürüyorsun.
- Çıkış burası mı?
- Neyin çıkışı?
- Bailey'in.
- Sürmeye devam et.
Devam et, gaza bas.
- Ne yapıyorsunuz
bize?
- Tamam, buradan dön.
S.kerler!
Bu yola girmeyeceğim.
Beni dinle bayım.
Karını ve çocuğunu
görmek istiyor musun?
Bu yoldan devam et o
halde.
Ağlayacak mısın?
- Bu geçtiğimiz
benim arabam.
- Senin falan değil.
Sürmeye devam et.
Karın ile çocuğunu
merak etmene gerek yok bence.
- Merak etmene gerek
yok diyorum.
- Ne demek merak
etmeme gerek yok?
- Ne demek lan bu?
- Sakin ol.
Bugüne kadar kimseyi
öldürmedi.
Bu demek oluyor.
Bildiğim kadarıyla
öldürmedi.
Öldürmedi mi?
Ne demek öldürmedi?
Bugüne kadar kimseyi
öldürmedi dedim.
Beni iyi dinlersen ne
demek istediğimi anlarsın.
Yol bitti anlaşılan.
Ama burada değiller.
Yanlış yaptım galiba.
Arabadan inme
zamanın geldi.
- Çık dışarı!
- Ne yapıyorsun?
Hareketlerine dikkat
etmezsen gebereceksin.
Bekle!
Dur!
Bekle!
Bekle!
Hayır!
Hayır!
S.ktir!
Ne diye bıraktın adamı burada?
Bayım?
Karın seni istiyor!
Bin lan şu arabaya!
Bayım?
Karınız diyorum!
Bayım!
Lanet olsun!
Telefonunuzu
kullanabilir miyim?
Bay Hastings bu
yakınlarda Bailey diye bir kasaba yoktur.
- Ben de bundan
korkuyordum.
- Yolun karşısında
bir motel var.
- Paranız var mı?
- Kredi kartım var.
Henüz erken Bay
Hastings.
- Bir şey bulursak
sizi ararız.
- Teşekkür ederim.
- Alo?
- Ben Komiser Graves.
Arabanızı, Topping'teki dere yatağında buldular.
Peki ya karım ve
kızım?
Hâlâ bir haber yok.
Arabada değillerdi.
Bu davayı Komiser Andes'e devrediyoruz.
Birkaç dakika sonra yanınıza gelebilir mi?
Evet, hazırım ben.
- Günaydın.
- Tanıştığıma memnun
oldum.
Adım Bobby Andes.
Buralarda ben
sorumluyum.
- Arabamı siz mi
buldunuz?
- Dere yatağında
bulmuşlar.
Seni aldığımız eve
götürsek oradan yolu bulabilir misin?
- Denerim.
Tamam, deneyin
bakalım.
Gidelim.
Anladığıma göre bu
adamlarda silah falan yokmuş.
Yoktu.
Peki.
Tekrar söyle bakalım.
Lou isimli adam seni çalılıkların oraya götürüp orada mı
bıraktı?
- Zorla sürdürdü.
Zorla sürdürdü demek.
- Yürümeye
başladığında da geri geldiklerini gördün.
- Evet.
- Kimin arabasıyla
geldiler?
- Benimkiydi galiba.
Galiba mı?
Nasıl eminsin buna?
Görünüşünden.
Sesinden.
Sesi benimki gibi
çıkıyordu.
Karanlıkta
görebiliyor muydun adamları?
- Pek değil.
- Bir şey söylediler
mi?
"Bayım?
Karın seni istiyor!
" dediler.
Onlarla gitmedin mi?
Ne diye onlarla
gitmedin?
Neden gitmediğimi
bilmiyorum.
Pekala.
Buradan yolu
bulabilir misin?
Buraya yoldan
gelmiştim.
Bayağı yürümüştüm.
Kimse durmadı.
Çavuş, yavaşça geri
geri git.
Tepe lambasını da aç.
Arabayı durdurun.
Arabayı durdurun!
Bu dikenli telleri
aşmıştım.
Tam buradan.
Tam bu reflektörün
yanından.
Hatırlıyorum.
İnip yürüyelim hadi.
Buradan yürüdüm
demiştin.
Oradaki dere
yatağından yürüyerek buraya gelmiştim.
Eski Valdes
bölgesinin bir parçası burası.
Çöplerin yakıldığı
yerin yanında eski bir büyükbaş hayvan
çiftliği var.
Bu yol oraya çıkıyor.
Bir şeyi var mı?
Anne?
Sen misin?
Her şey yolunda mı?
Evet, yolunda.
Sesini duymak
istedim sadece.
Özledim seni.
Uyandırdın beni.
Daha yataktayım.
Pazar sabahı sonuçta
anne.
- Seni sonra arasam
olur mu?
- Hayır.
Sonra ara beni.
Uyumana devam et canım.
Sesin tuhaf geliyor.
İyi misin?
İyiyim.
İyiyim.
Uyumana devam et sen.
- Seni seviyorum.
- Ben de seni.
Sonra ararım.
- Tamam.
Edward?
Edward?
- Susan.
- Merhaba.
- Merhaba.
- Nasılsın?
- Tanıdık bir yüz
görmek harika.
Ben de seni
gördüğüme sevindim.
Harika görünüyorsun.
Her zamanki gibi.
New York'ta ne
arıyorsun bakalım?
Burs görüşmesi için Columbia
Üniversitesi'ne geldim.
Columbia mı?
Ben seni Teksas Üniversitesi'nde harika bir yazar olmaya çalışıyorsun diye biliyorum.
- Harika bir yazar
mı?
Pek Pek
emin değilim.
Çalışıyorum ama.
Peki ya sen Yale'de
harika bir sanatçı olmaya çalışmıyor muydun?
Mezun oldum oradan
ama Columbia'da yüksek lisans yapıyorum.
- Sanat Tarihi.
- Harika.
New York'tan kimseyi
tanıyor musun?
- Sadece seni.
- Sadece beni mi?
Peki.
Yemek yemek ister misin?
- Kesinlikle.
- Güzel.
Harika.
- Ben şunları eve
bırakayım önce.
- Taşımamı ister
misin?
Harika olur.
Teksas'ı çok özledim
ya.
- Teksas'ta hiç
böyle kar yağışı olmaz.
- Evet, hiç olmaz.
Hastings'de iken hoşlandığım
ilk kız sendin.
Erkek kardeşinle
sırf sana yakın olmak için vakit geçiriyordum.
Sen de onun ilk
hoşlandığı kişiydin.
- Ne?
- Evet.
Cooper'ın eşcinsel
olduğunu bilmiyordum.
O zamanlar o da
bilmiyordu bence.
Ama kafayı fena
takmıştı sana.
Seni sürekli bana
bakarken yakalamasaydım onunla seviştiğini
düşünecektim.
Birkaç yıldır onu
aramadığım için kötü hissettim şimdi.
İyi bir arkadaş
olmadım zaten.
Umarım duygularını
incitmemişimdir.
İyi birisin sen,
biliyorsun değil mi?
Yakın arkadaşının
ona aşık olduğunu duyan çoğu kişi,
kendisini kaybederdi.
Çok iyi kalplisin.
Onu arasan iyi olur.
Sevinecektir.
Bizimkiler onu reddetti.
Artık pek
konuşmuyorlar.
- Neden?
- Neden mi?
Ciddi mi soruyorsun?
Annemle babamı çok
iyi tanıyorsun.
Dindar, muhafazakâr,
cinsiyetçi, ırkçı cumhuriyetçi,
materyalist, narsist.
- Daha devam
edebilirim.
- Ben senin ne düşündüğünü merak ediyorum
Susan.
Dediklerim doğru.
Bizi, kendilerinin
bir yansıması olarak görüyorlar.
Cooper'u olduğu
şekilde kabullenemiyorlar.
Ne düşüneceğime
karar veremiyorum.
Biraz fazla sert
davranmıyor musun?
Hayır.
Hayatımı nasıl
yaşamam gerektiği ile ilgili cahilce fikirleri var.
Bilhassa da annemin.
Anlıyorum.
Anneni hep
sevmişimdir.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Babam öldüğünde benimle
çok iyi ilgilenmişti.
İkinizin de
gözlerinde aynı hüzün var.
- Ne?
- Annen ile senin.
Çok tuhaf bir cümle
oldu bu.
Özür dilerim.
Seni kızdırmak
istemedim.
Bakışları hep
üzgün geldi bana.
Üzgün bakışlı
gözleri var.
Çocukluktan beri
böyle düşünmüşümdür.
Sende de aynı
gözlerden var.
Çok güzeller.
Anneme benzetme
yeter, tamam mı?
Onun gibi olmak
istemiyorum.
Ailenize
imrenmişimdir hep.
Okuldayken kendimi tam bir sahtekâr olarak
görürdüm.
- Sen de mi?
Kendisini öyle gören bir tek benim sanıyordum.
- Sen mi?
- Evet.
- Sürekli mükemmel
olmaya çalışıyordum.
- Mükemmel olarak
görmüyor musun?
- Hayır.
- Seni mükemmel
yapan bu işte.
Harika bir roman
yazarı olacaksın gerçekten.
Kafanda çok hayali
bir karakter canlandırmışsın.
- Hayır.
- Evet.
- Hayır.
- Evet.
- Hayır.
Böyle düşünmüyorum.
Sanatçı olmaktan
neden vazgeçtin?
Sanatçı olmak için
fazla alaycıyım.
Çok iyi bir sanatçı
olmak için insanın içinde yaratıcı bir
birey olması lazım ki onun bende olmadığını düşünüyorum.
Kendini
küçümsüyorsun.
Farkındasın değil mi?
Edward Benimle eve gelir misin?
- Biraz hızlı oldu
bu.
- Evet.
Teksaslı bir sosyete
kızından beklemedim değil.
Sosyete kızları
orospu olur ama.
Sen de benim ilk
hoşlandığım kişiydin.
Biliyorum.
Ozona'dan haber
geldi.
Sizin gibi başka
birileri daha geçen gece otoyolda saldırıya uğramış.
Sakıncası yoksa parmak
izi almamız gerek.
- Benimkini mi?
- Arabanın bagajında bir sürü parmak izi
bulundu.
Ayırmamıza yardımcı
olur.
Başka bir şey daha
var.
- Buyurun.
- Ölüm sebebini
belirledik.
Karınızın kafatası
kırılmış.
Çekiçle ya da
beysbol sopasıyla vurulmuş.
Bir veya iki kere.
Kızınızınki biraz
daha zor olmuş.
Boğularak ölmüş.
Ayrıca bir kolu da
kırılmış.
İkisine de tecavüz
edilmiş.
- Karavan konusunda
da haklı çıktınız.
- Nasıl?
Ailenizi götürenler tıpkı
söylediğiniz gibiydi.
- Nereden anladınız?
- Karınızın parmak izini yatak demirinde
bulundu.
- Kimin karavanı o?
- Sahibi temiz çıktı.
Adam burada değil El
Paso'da oturuyor.
Karavana zorla
girilmiş.
Başka biri oturuyor.
Her yer parmak izi
kaynıyor.
Sahipleriyle
karşılaştırıp ayırmaya çalışacağız.
- Peki.
Eminim ama.
Sahibi geçen
sonbahardan beri gelmemiş.
Bir başkası kesin
çıkar.
Kesin Kesin
çıkar mı?
Neden daha önce söylemedin bunu?
Ciddi ciddi New
York'tan ayrılıp Austin'e taşınıp o
lanet Teksas Üniversitesi'ne mi gideceksin?
Neden yapıyorsun?
- Nereye varacak bu
işin sonu?
- Ne demek nereye
varacak?
Edward ile evleneceğim.
Varacağı yer orası.
Saçmalıyorsun.
- Evlenmek için çok
küçüksün.
- Gerçekten mi?
Geçen yaz beni Bass
ile evlenmeye ikna etmeye çalışan sen değil miydin?
O iş farklıydı.
Bass senin yaşıtın.
İnanmıyorum,
söyledin mi bunu?
Cidden söyledin mi
bunu?
Ağzından çıktı mı?
Neden hep beni kötü
olarak görüyorsun?
Onu demek istemedim
ben.
Demek istediğim sen iradesi yüksek bir kadınsın.
Ne kadar iyi olursa
olsun Edward senin yanında zayıf biri.
Zayıf, Edward'ı
tanımlamak için kullanacağım bir kelime değil.
Kullanacağım kelime duyarlı olurdu, ki o kelimeyi bu ailedeki
kimse için kullanmam.
- Cooper hariç.
- Cooper'ı bu işe
karıştırma.
Affedersin.
Yapma ama Susan.
Aynı şeylere önem
vermediğimizi sanıyorsun ama yanılıyorsun.
Birkaç yıl sonra bu
burjuva demeyi çok istediğin şeyler senin
için olmazsa olmaz hale gelecek.
Edward ise onları
sana sağlayamayacak.
Hiç parası yok.
Kararlı biri değil.
İstekli biri değil.
İnan bana, Edward
ile evlenirsen baban da sağlamayacak onları sana.
Haklısın, sizin
istediğiniz gibi kararlı biri değil ama
güçlü biri.
Benden kat kat daha
güçlü biri.
Sadece Sadece değişik türde güçlü biri.
Değişik türde
güçlü biri mi?
Nasıl bir türmüş
o?
Kendisine inanma
gücü var.
Bana inanma gücü
var.
Susan.
Gerekirse onunla
görüşmeye devam et.
Beraber yaşa.
Umurumda olmaz ama evlenme.
- Edward'ta ne
bulduğunu anlıyorum.
- Hayır.
- Evet anlıyorum.
- Hayır anlamıyorsun.
Evet anlıyorum.
Romantik biri.
Ama çok da kırılgan.
Bunu babası
öldüğünde anlamıştım.
Sakın Sakın yapma bunu.
Pişman olursun.
Sonunda tek yaptığın
Edward'ı incitmek olur.
Onda hoşlandığı
şeyler birkaç yıl içinde nefret ettiklerin olacak.
Farkında
olmayabilirsin fakat ikimiz
düşündüğünden daha çok birbirimize benziyoruz.
Hayır, yanılıyorsun.
Benzediğimiz falan
yok.
Gerçekten mi?
Bekle de gör.
Eninde sonunda
hepimiz annemize benzeriz.
Sevgili Edward.
Kitabını okuyorum.
Müthiş.
Son derece etkilendim.
Çok iyi yazılmış.
Salı akşamı buluşmak isterim.
Hâlâ müsaitsen haber
ver.
Konuşacak çok şey var.
Sevgiler Susan.
- Alo?
- Tony Hastings?
- Evet, kimsiniz?
- Roberto Andes.
Sana e-posta
atmıştım.
Aldın mı?
- Evet.
- Adamı çıkarabildin
mi?
- Hayır.
- S.ktir.
Lanet olsun.
Emin misin?
Belli belirsiz
hatırlıyorum.
Bu adamın parmak
izleri arabanın her yerinde.
Karavanda da bulundu.
İsmi Steve Adams.
California'da
çalıntı bir araba ile tecavüz suçlamasından aklanmış kaydı var.
Onun adına arama
bülteni çıkardık.
Tek ipucumuz
şimdilik Tony.
Başka görgü tanığı
da yok.
Çıkaramadığına emin
misin?
- Değilim.
- S.ktir.
Neyin var yahu?
- Bu herifleri içeri
tıkmak istemiyor musun?
- Elbette istiyorum.
Tüm bunlar çok anlamsız.
Onun yaptığını biliyorum!
Olabilir ancak son zamanlarda onu buralarda gören olmamış.
Sana karşı dürüst olacağım.
Durum pek parlak
değil şu anda.
Bazen bu tür dosyalar durmaksızın aylar hatta yıllar sürer.
Kendini buna hazırlamalısın.
Neden yazmak için bu kadar kararlısın?
Bence yazmak olayları canlı tutmanın bir yolu.
Eninde sonunda ölecekleri kurtarmanın.
Eğer kağıda dökersem sonsuza kadar yaşarlar.
- İyi günler.
- Merhaba.
- Kusura bakma
geciktim.
- Otoyolda trafik
vardı.
- Sorun değil.
- Farklı
görünüyorsun.
- Sakaldan dolayı.
Sen de öyle.
Evet.
Durumu özetleyeyim.
Dün gece süpermarket kapanmadan önce silahlı soygun girişiminde bulunuldu.
Bir tanesini
yakaladık.
Bir tanesi
öldürüldü, diğeri kaçtı.
Ne yapmamı
istiyorsun?
Yakaladığımız adamı tanıyabilecek
misin bir bak.
Ölü olana da
bakabilirsin ama gerek yok pek.
Kim olduğunu biliyoruz.
Kimmiş?
Steve Adams.
Turk denen adam.
Geçen yıl sana
e-posta attığım.
İçeri gel.
Bu adamların
gözlerini içine bakmaktan korkuyor musun?
Seni görmelerinden?
Hayır.
Güzel.
Belki adamın konuşmasında bunun yardımı
dokunur.
Bu o.
Soldaki.
Soldan birinci.
Hayır, hayır.
Dur bakalım evlat.
O kadar şanslı
değilsin.
Gel buraya.
- Bu herif mi?
- Evet.
- Anladım.
O anlamış gibi
görünmüyor.
Lou.
Lou.
Baksana.
- İsmin Lou mu?
- İsmimi biliyorsun.
Söyledim ya.
- Öyle mi?
- Neler oluyor?
Bana bu adamı daha
önce görüp görmediğini söylemeni istiyorum.
İyi düşün.
Daha önce gördün mü?
Hayır.
Tanımıyorum.
- Kim bu?
- Anlatsana Tony.
Kim olduğunu söyle.
Geçen yaz Lou ve
arkadaşları bizi otoyolda yoldan çıkarmaya çalıştı.
İki tanesi zorla
karım ve kızımın olduğu arabaya bindi.
- Sonra da bu adam - Bu adam mı?
Lou mu?
Evet.
Lou bana arabasını zorla kullandırarak çölün
ortasına getirip bıraktı.
Daha sonra karım ve
kızım aynı yerin yakınlarında ölü olarak bulundu.
Hiç doğru değil bu.
Bu adamın karısı ve
kızı hakkında ne diyeceksin bakalım?
Hiçbir şey bilmiyorum.
Onu daha önce hiç
görmedim.
- Ray ve Turk
hakkında ne diyeceksin?
- Kim?
- Kimmiş?
Baykuş mu oldun
şimdi de?
Baykuş musun Lou?
- Daha önce hiç
duymadım?
- Hiç duymadın demek.
Hayır efendim.
Pekala.
Memur Bey.
Götürebilirsin.
- Bu adam olduğuna emin misin?
- Kesinlikle, evet.
- Bu konuda yeminli
ifade verir misin?
- Evet.
Güzel.
O halde Lou'yu yakaladık.
- Onu cinayetle
suçlayacağız.
- Kanıtınız yok mu
yani?
Elbette var.
Sen varsın, arabadaki ve karavandaki parmak
izleri var.
Beni bıraktıktan
sonra karavana dönmüş yani?
Öyle görünüyor.
Muhtemelen seni nerede bıraktığını söylemek
için döndü bu yüzden cesetlerle geri
dönmüşler.
Seni de
öldüreceklermiş.
Anlıyorsun ya.
Eminim soyguncu üçüncü adamımız da Ray'dir.
- Şimdi ne yapacağız?
- Sen duruşma için
bekleyeceksin.
Ben de Ray'i
bulacağım.
Öğleden sonra 3'te müzedeki yönetim kurulu toplantısını
unutma.
Kusura bakma.
Ne dedin?
Yine uyumadın değil
mi?
Beni bilirsin.
Asla uyumam.
Eski kocam bana
"Gece Hayvanı" derdi.
Ne eski kocası?
Eski kocan olduğunu
bilmiyordum?
Ne zaman evlendiniz
ki?
Birkaç yıl sürmüştü.
Ben okuldan mezun
olduğumda.
Son zamanlarda onu
çok sık düşünmem garip zaten birkaç gün
önce de tuttu bana yazdığı kitabı gönderdi.
Şiddet içeren üzücü
bir kitap.
Adını "Gece Hayvanları" koyup bana
ithaf etmiş.
- Onu seviyor muydun?
- Evet, sevmiştim.
Yazardı ve ona inancım olmadı.
Panikledim ve ona
korkunç bir şey yaptım.
Affedilmez bir şey.
- Çok kötü bir şey.
- Terk mi ettin?
- Terk ettim.
Terk ettim.
Çok acımasızca hem
de.
Yakışıklı ve
gösterişli Hutton için.
- Cidden çok
yakışıklı ve - Gösterişli, evet.
Hayatının hiç de
planlamadığın bir hal aldığı hissine kapıldığın oluyor mu?
Hayır demek.
Hayır demek.
Elbette hayır.
Hayatını yaşamaya yeni başlıyorsun sen.
Cidden hiç uyumadın
değil mi?
Evet.
İNTİKAM
Bu tablo nereden gelmiş?
Nasıl yani?
Bize almıştın ya.
Unuttun mu?
8 yıl önce serginin
bir parçasıydı.
- Harika değil mi?
- Evet.
O ne?
Muazzam bir şey.
Bu uygulama, Willow beşiğinde uyurken onu
izlememi sağlıyor.
Gerçekten mi?
Dadına güvenmiyor
musun?
Güveniyorum ama ondan
nefret ediyorum.
Gün içinde Willow'un
hayatına daha çok dahil olmak istiyorum sadece.
Al baksana.
Tam karşısında.
Ses bir harika.
Nefes alışını bile
duyabiliyorum.
İstersem
konuşabiliyorum da.
Aman Tan Çok özür dilerim.
- Sen iyi misin?
- Evet.
Ben sadece Birini gördüm sandım.
Willow'u gördün işte.
Beşiğinde uyuyor.
Telefonun için çok
özür dilerim.
Yenisini - Sorun değil.
Yeni modeli gelecek hafta çıkıyor zaten.
- Teşekkürler.
Gidelim mi?
Herkes bizi bekliyor.
Neyse, bence onunla bağları koparmalıyız.
- Onu işe aldığımızdaki gibi kendini satamıyor.
- Katılmıyorum.
- Şimdilik tutsak iyi olur.
- Neden?
- Çünkü muazzam biri.
Hepimiz onu seviyoruz.
Desteğimize ihtiyacı var.
Birazcık da zamana.
Ama işe yaramıyor.
Onu kovmamız gerek.
Hızlı hareket edersek Hammer'dan çalabileceğimiz mükemmel
bir aday var.
Linda'ya katlıyorum.
Onu işe aldık, şimdi de destek vermeliyiz.
Doktorun yeni mi?
Hayır, saç kesimim
yeni.
Fakat geçen hafta
konuyu sen açtın Susan.
Değişiklik yapmak
istemiştin.
Biliyorum fakat
şimdilik tutsak iyi olur bence.
Bazen Bazen belki de ilişkileri bu denli değiştirmek
pek iyi bir fikir değildir.
- Anlamadım.
Neden geldik buraya?
- S.ktir.
Sen iyi misin?
Evet iyiyim.
Beni takip et.
Bu Ray Marcus.
Lou Bates ve Steve
Adams ile sık sık takıldığı söyleniyor.
Yarı zamanlı
elektrikçi, akıllı tuvaletler dolayısı ile de yarı zamanlı tesisatçı.
Senin tarifine ve
kaçak herife oldukça uyuyor.
Parmak izi yok ama
bunu daha önce de biliyorduk.
Neden parmak izi yok
merak ediyorum.
Muhtemelen elleri
karının üzerinde olduğu içindir.
Kaydı temiz.
Düşen tecavüz
suçlaması hariç.
Line Camp Barı denen
yerdeki barmenin ağzından laf aldım.
Burada Leila diye bir kızla kalıyor.
Kızdan habersiz başkalarına da yatağa
atıyormuş.
Muhtelemen, adı
kötüye çıkmadan önce cinayet karavanına atıyordu.
- Bu adam olabilir
mi?
- Evet.
- Bu o.
- Güzel.
Gidip konuşalım
şununla.
- Ray.
- Ne oluyor lan?
Siz kimsiniz lan?
Arazimden defolun!
S.ktir ya!
Seni sonra ararım.
Sana bazı sorular
sormak istiyorum.
S.ktir oradan.
Şu anda meşgulüm.
- Nedir?
- Birkaç soru sadece.
Hepsi bu.
- Bizimle gelmen
gerek.
- Ne için?
- Bir şey yapmadım
ki.
- Yaptığını
söylemedim.
- Burada sor.
- Olmaz.
Bizimle gelmen gerek.
Hadi, işini bitir de
gidelim.
Arkanı dönsen olur
mu?
İnan bana keşke
dönebilseydim İnanılmaz bir şey ya.
Pekala.
Yeter bu kadar.
Hadi.
Hadi artık.
Hadi artık.
Giyin üstünü.
- Beni sorguluyor
musun?
- Evet.
İşimiz bu.
Haklarımı okumadın
ama.
- Haklarını
biliyorsun Ray.
- Yine de okuman
gerek.
Haklarını okudum ona
değil mi Tony?
Haklarını okudum.
Bu yasal değil
dostum.
Avukatım falan
olması gerek.
Sakin ol canım benim.
Bu sadece gayriresmî
sorgulama.
Bana yardımcı ol.
Seni henüz bir şeyle
suçlamadım.
Avukat istiyorsan
seni içeri tıkıp bir şeyle suçlamamız gerekir.
Hadi ama dostum
içeri atmanıza gerek yok.
Sorularınızı
cevaplayacağım.
- Sor sorunu hadi.
- Bilemedim şimdi.
- Sor da
cevaplayayım.
- Silahlı soygun
hakkında seninle tanışmadan öncesinde bildiğimden
daha fazlasını bilmiyorum.
Sana farklı bir soru
soracağım.
Bu arabayı tanıdın
mı?
- Ne arabası?
- Bunu.
- İçinde
bulunduğumuz arabayı.
- Ne diye
tanıyacakmışım?
Tanıdık gelmiyor mu?
Bir şey hatırlatmıyor mu?
Geçmişten falan?
- Ne diye
hatırlatsın?
- Kullandığını
hatırlamıyorsun yani?
- Hiç sanmıyorum.
- Peki ya şoförü?
- Ne?
- Bu adamı.
Arabayı kullanan
arkadaşım Tony'yi.
Hatırlıyor musun onu?
Göremiyorum ki.
Arkasını döndürsene.
Arabayı durdur Tony.
Arkanı dön ve şu
götleğe bak.
- Kim bu herif?
- Hatırlamadın mı
yani?
- Hatırladığımı
söyleyemem.
- Sen hatırlıyor
musun Tony?
- Evet.
- Hafızasını tazele.
- Geçen sene
otoyolda.
- Yaptığı şeyi söyle.
Karımı ve kızımı
öldürdün.
Bu herif delirmiş.
Ben kimseyi
öldürmedim.
Tamamını anlat.
Sen ve arkadaşların
otoyoldaydınız.
Bizi yoldan
çıkarmaya zorladınız.
- Arkadaşlarını da
söyle.
- Lou ve Turk.
- Otoyolda şebeklik
ettiğinizi diğer arabalarla yarıştığınızı
hatırlamıyor musun?
- Sen delisin.
Tam delilik bu.
- Zorla durdurdunuz.
Tekerimiz patlamıştı.
Lou ve Turk
değiştirdi.
Sen ve Turk, karım ve kızımın olduğu arabama
atladınız.
- Beni Lou'nun
arabasına bindirdiniz.
- Sonra Tony?
Lou beni çalılıklara
attı.
Sonra siz arabamla
geldiniz.
Bana seslenip tuzağa
çekmeye çalıştınız.
Lou'nun beni
bıraktığı yere geri geldiniz.
- Ne diye oraya geri
gittin Ray?
- Balatayı
sıyırmışsınız siz!
- Orada ne
bulduğumuzu söyle Tony.
- Sen söyle.
- Gerek var mı?
Bilmiyor musun sanki
Ray?
- Kafayı yemişsiniz.
Saçmalık.
- Karımın ve kızımın
cesedini bulduk.
Onları oraya götürüp
siz attınız.
Sendin işte.
Sen olduğunu
biliyorum.
Ne diyorsun bakalım
Ray?
Delisiniz.
Büyük hata
yapıyorsunuz.
Hiç sanmıyorum.
Hiç sanmıyorum Ray.
- Kollarını yavaşça
uzat.
- Buna hakkın yok.
Hakkım yok demek?
Haklarmış.
Hakları da bilirmiş.
Haklardan söz
açılmışken, bu konuşmayı kaydettim.
Burada.
Anladın mı?
Pekala.
Gidelim Tony.
Hatırlayabileceğin bir yere gidiyoruz.
Bildiklerini anlatırsan kendine faydan dokunabilir.
Ama hatırlamıyorsan
da Tony hatırlıyor.
- Anlaştık mı?
- Başın sağ olsun
dostum.
Yazık olmuş.
Benim bu konuyla
alakam yok.
- Yer burası mı?
- Burası olduğunu
biliyorsun.
- Yemin ederim
bilmiyorum.
- Dışarı çıkalım
Tony.
- İçeri bakmak ister
misin Ray?
- Ne diye bakayım?
- Hadi bir bak.
Pekala.
Hadi.
Sanırım yatakta
tecavüz ettin.
- Kimseye tecavüz
etmedim.
- Göt oynatma Ray.
Sabıka kaydını
gördük.
Lubbock'taki kızdan
haberimiz var.
S.ktir ordan.
Suçlamalar düştü.
Kimseye tecavüz
etmedim.
Bilmek istiyorum Ray.
Onlara tam olarak ne
yaptın bilmek istiyorum.
- Başka birine
sorman gerekecek.
- Ne dediklerini
bilmek istiyorum.
Karımın ne dediğini
bilmek istiyorum.
Kızımın ne dediğini
bilmek istiyorum.
Onları nasıl
öldürdüğünü bilmek istiyorum.
Durumun farkındalar
mıydı bilmek istiyorum.
Ne hissettiklerini
bilmek istiyorum.
Canları acıdı mı
bilmek istiyorum.
Cevap versene!
Cevap ver!
Cevap ver s.kik piç!
Daha iyi mi?
Yanlış anlayacaksın
ama bence kendinden başka bir şey yazmalısın.
Kimse kendinden
başka bir şey yazmaz ki.
Okurken zihnim dalıp
gidiyor.
Bu da iyi bir şey
değil, değil mi?
Ne yapacağımı
bilemiyorum.
Belki de kitap
yazmak bana göre değildir.
- Belki de biraz
bundan uzak durmalısın.
Başka bir şey yap.
- Yapma bunu.
- Ne?
- Bana inanmadığın
anlamını çıkarıyorum.
- Edward öyle
demedim.
Öyle demedin ama
yüzünle, iç çekmelerinle öyle diyorsun.
Okula geri dönmemi isterken öyle diyorsun.
Okula dönmeni
istiyorum tabii.
Nesi yanlış bunun.
Gerçekçi oluyorum
sadece.
Kitapçıda çalışıp
roman yazıyorsun hayatın boyunca yapmak
istediğin bu mu yani?
Çok romantik ama bu
mudur yani?
- Böyle mi olacak - Sen de annen gibisin.
Ona çok benzediğimi her
zaman söyleyen sendin.
Bu yüzden
çalışmalarını okumak istemiyorum, hep çok korumacısın.
Öyleyim tabii!
Kendini riske atıp yaratıcı
bir şekilde yazdığın şeyleri sevdiğin
birinin sana anlamadığını söylemesi nasıldır bilir misin?
- Yaratıcı olmadığım
için bilmiyorum.
- Çünkü olmamayı
tercih ediyorsun.
Kavga etmek
istemiyorum.
Yorgun ve sinirliyim.
Tüm gece yazdım
durdum.
Hoşuna gitsin
istedim.
Tamam mı?
Teşekkürler.
Hoşuna gitmeyecek haberlerim var.
Ray Marcus'u serbest
bırakıyorlar.
Ne?
Ne demek serbest
bırakıyorlar?
Savcı, ortada
yeterince güçlü delil olmadığını elimizdekilerin
de ikinci dereceden olduğunu söyledi.
Teyide ihtiyacı
varmış.
Üzgünüm Tony.
Çok yazık oldu.
- En azından sıkıca
yumrukladın.
- Yetmez.
Başka ne yapabiliriz?
Bir şeyler
düşüneceğim.
Sen hemen buraya gel.
Uzun süre buralarda
takılmaz.
Tamam, hemen geliyorum.
Ne?
Söylemiştim ya.
Akciğer kanseriyim.
Yayıldı iyice.
- Ama sürekli sigara
içiyorsun.
- Evet, ondan zaten.
Şimdi bıraksam ne
olacak ki?
Bir seneye ölmüş
olacağım.
Mahkemenin atadığı
şu Jenks denen avukat.
Dallaslı ukalanın
teki.
Ray çıksın diye bölge
savcısı ile anlaşma yaptı.
- Politika işte.
- Hasta olduğunu
bana ne zaman dedin?
Beni görevden almak
istiyorlar.
İşi vermek
istedikleri birini buldular bile.
- Anlamadım.
Böyle yaparak cinayet dosyasını düşürecekler
mi?
- Evet.
Bu onlara sebep
verir.
Koz verir.
Davamın iyi
hazırlanmadığını söylediler.
Yarım yamalak,
baştan savma olduğunu.
Delil olmadığını.
Delillerin düzgün
toplanmadığını, mahkemeye çıkarılamayacağını.
Bölge savcısı
kaybetme olasılığı olan davayı almak için fazla ödlek.
Lou'yu bırakmıyorlar
ama.
Ray'i de
tutuklamayacaklarsa hiç iyi bir haber değil bu.
Güzel.
Ben de bunu
söylemeni bekliyordum.
Emekli olup kanserin
faydalarından başka bir yerde yararlanmamı istiyorlar.
- S.ktirsinler.
- Bana hiç kanserden
bahsetmemiştin.
- Problem, Ray'in
suç anında başka yerde olduğu iddiası.
- Ailen var mı?
- Ray kendini temize - Bobby, Bobby.
Ne?
Hiç yakının var mı?
Yok.
Karım yok.
Corpus'ta bir kızım
var.
Yardımcı oldu mu
peki?
Haberi yok.
Ne yapabilir ki
zaten?
Neyse işte, Ray güya
Leila denen kızla berabermiş ya da adı her neyse kız onun lehine ifade verdi, kızın halası da
kızı doğruluyor.
Ne yapacağız?
Adaletin yerini
bulmasını ne kadar ciddi istediğine bağlı.
Anlıyor musun?
- Yemek yiyemiyorum,
kusuyorum.
- Yemezsen nasıl
dayanacaksın?
Bazen yiyebiliyorum,
bazen yiyemiyorum.
Burası da berbatmış.
Biraz olsun yemen
gerek.
Sana kişisel bir
soru sorayım.
Kayıt dışı.
Aramızda kalacak.
Ray Marcus'a ne
yapmamı istersin?
- Ne yapabilirsin ki?
- Sen ne istersen.
Ben şey dedin sandım Dinle.
Kaybedecek bir şeyim
yok.
S.kik savcının son
davamı sıçıp batırmasına izin vermem.
Ayrıca katilin
tekinin serbest kalmasına da seyirci kalamam.
Ray Marcus gibi
hasta şerefsizlerin dışarı çıkmasını yıllarca izledim.
- Bu konuda katı
kuralların dışına çıkmaya hazır mısın?
- Evet.
- Emin misin?
- Evet.
Ben Andes.
Yok artık.
Peki, sağ ol.
Ray, Line Camp'te
görülmüş.
Geri zekâlının
kafayı bulmasına izin vereceğim sonra
kolundan tuttuğum gibi benim mekanıma getireceğim.
Benimle gelmeni
istiyorum.
Biraz bizim
yanımızda tutarız.
Ufaktan hırpalarız.
Dozajı artırıp biraz
acı çekmesini sağlarız.
Bakalım ne yapacak.
Hoşuna gitti mi?
İlişkimizin yürümediğini anlamalısın.
- Susan - Beraber olmuyor işte.
- Birbirimiz için
doğru kişiler değiliz.
- Susan lütfen.
- Değil miyiz?
- Hayır değiliz.
- Ne diyorsun sen?
- Çok uyumluyuz biz.
- Değiliz Edward.
Gerçek dünyada
yaşamasaydık çok uyumlu olabilirdik.
Ben gerçek dünyada
yaşıyorum ve daha sağlam bir geleceğe ihtiyacım var.
İstediğimden daha
sağlam bir geleceğe.
İstediğin kişi
olamam ben.
- Öylesin zaten,
öylesin.
- Olamam işte.
- Dur.
Sandığın kişi olmayı
çok istedim.
Gerçekten istedim
ama değilim.
- Alaycıyım,
gerçekçiyim.
- Hayır.
- Cidden öyleyim.
- Korkuyorsun.
- Korktuğum yok.
- Bunu pek çok kez
yaşadık ettik.
- Korkmuyorum Edward.
- Pekala tamam.
- Mutsuzum sadece.
Çok ama çok
mutsuzum.
Sen çok Mükemmel birisin romantik ve duyarlısın - Zayıfım.
- Ne?
Öyle demedim ki.
- Pek çok kez
söyledin.
- Öyle bir şey
demedim.
Daha önce de
söylemiştin.
Neden bir daha
söylemeyesin?
- Zayıfım.
- Zayıf olduğunu
söylemedim.
- Zayıf olduğunu
söylemedim.
- Beni seviyor
musun?
- Konu bu değil?
- Bal gibi de bu.
- Konu bu!
- Hayır değil!
- Cevap vermedin!
- Evet, seni
seviyorum.
- Birini
sevdiğinde problemleri çözmeye
çalışırsın.
Öylece bir kenara
atmazsın.
Dikkatli olman
gerekir.
Bir daha asla
eline geçmeyebilir çünkü.
Artık seninle
yapamıyorum Edward.
Yürütemiyorum
işte.
Susan.
Sorunlardan hep
böyle kaçamazsın.
- Hadi, hadisene.
- S.ktir ya.
Benim o konuyla bir
ilgim olmadığını söyledim ya.
- Git kendin sor
istersen?
- Birazdan görüşürüz.
Merhaba tatlım.
Benim mekana
gidiyoruz.
White Creek'in
orada, seninkileri götürdükleri karavanın yakınlarında.
Takip et.
Kalk ayağa.
Kötü hissediyorum
Tony.
Acele et.
Al bunu kullan.
Sorun çıkarırsa vur.
Bu yaptığınız
yasadışı.
Yasal olsaydı beni
merkeze götürürdünüz, bu s.çtığımın yerine değil.
İhtiyacımızı
karşılayacak kadar yasal evlat.
Yeni kanıt falan yok.
- Öyle mi?
- Yani kanıtın varsa
içeri tıksana beni.
Burası çok daha iyi.
Rahatlatıcı bir
etkisi var.
Bu numarayı daha
önce denediniz bence.
Bu herifin beni
konuşturabileceğini sanıyorsan bunun
işe yaramadığını çoktan gördün zaten.
- Evet.
Lou Bates'in senin
Hastings cinayetleri ile ilişkili olduğunu söylemesine ne dersin?
Söylemiş olsaydı beni
içeri tıkardınız zaten.
Sen rahat ol.
Seni merkeze götüreceğiz.
Hiç merak etme.
Kim bu?
- Bakın kim gelmiş.
- Orospu çocuğu.
Hadisene evlat.
Geç şuraya.
- Ne söyledin bu
herife?
- Hiçbir şey.
Bu adamın karısı ve
kızını benim öldürdüğümü söylemişsin.
Ne?
O da aynını senin için söyledi.
- Güya kanun
adamısın.
Ne s.kim iş bu?
- S.ktir lan oradan.
İkiniz de.
Birbirinize söylemek
istediğiniz son sözleriniz var mı?
Ne diyorum Tony, bence
hemen şimdi öldürelim.
Dışarıda başları
belaya girebilir neler olacağını kimse
bilemez.
Belki Ray
tutuklanmaya direnirken öldürülür.
Gecenin bir yarısı
eve gelirken hırsız tarafından vurulur.
Rahatsız mı oldun
evlat?
Pekala!
Rahatsız oldun gibi.
- Özür dilerim.
- Ne?
- Çok üzgünüm.
Seni öldürmeyeceğim
evlat.
Polisim ben.
Ne o ağlıyor musun?
Ağlayacak mısın?
Pekala madem o kadar
rahatsız oldun.
Tony buraya gel.
Al şunu.
- Tam buraya.
- Lütfen yapma.
- Lütfen.
- Tam buraya.
Tam buraya işte.
- Pekala.
- Ben de rahatsız
olmuş olabilirim.
- Açsana.
- Öyle mi?
Peki, kalk ayağa.
Oldu işte.
Kuş kadar özgürler.
Tamam mı?
Şimdi nasıl?
Ne dersin Tony?
Bu ikisiyle ne
yapsak acaba?
Ne yapacaksın?
Ne yapacaksın evlat?
Hadi.
Hadi.
- Gidelim hadi.
- Silahı var.
- Bobby!
- Hadisene.
- S.ktir!
Hadi gidelim
beyinsiz herif!
Hayır.
Hayır.
Yapma lütfen.
İyi misin?
Hayatım boyunca pişman
olacağım buna.
Şimdiden pişman
oldum.
Katolik olduğumu
biliyorsun.
Kürtaja bile
inanmıyorum.
Çok üzgünüm.
Çok işe yaramaz
hissediyorum.
Hiç de öyle değilsin.
Her zaman ne
yapacağını bilirsin.
Teşekkürler.
Çocuğuna yaptığımdan
sonra bir daha Edward'ın yüzüne
bakabileceğimi sanmıyorum.
- Asla öğrenmeyecek.
Ne yaptım ben?
Ne yaptım?
Söz veriyorum
düzelecek.
Düzelmesini
sağlayacağım.
Aman Tanrım, hayır.
Edward.
Tony.
Onu vurmak zorunda
olduğumu biliyorsun değil mi?
Onu vurman umurumda
bile değil.
İyi ki vurdun!
İyi ki öldü puşt!
Onları korumalıydım!
Korumalıydım!
Olacakları
anlamalıydım!
- Engel olmalıydım!
- Tamam.
Engel olmalıydım!
- Geçti.
- Engel olmalıydım!
Geçti artık.
- Bir şeyin yok.
- Engel olmalıydım
Bobby!
Bana bak.
Sen iyi bir adamsın.
Sen iyi bir adamsın.
Hadi gitmemiz gerek.
Ray yola çıkarsa
otostop çeker.
Araba bulmadan onu
yakalamalıyız.
Dinle beni.
Çatala gelince sola
git sen.
Orası seni Ray'in
seninkileri kaçırdığı yere götürür.
Otoyola gittiğinden
emin değilim.
Ben o yöne gideceğim.
Sen bunu al.
Arabada bir tane var.
- Bobby.
- Ne?
Tüm bunlar başına
bela olur mu?
Bilmem.
S.kimde bile değil.
Ölüyorum unuttum mu?
S.ktir!
- Sensin demek.
Arkadaşın nerede?
- Yolda.
Polis arkadaşların
peki?
Buralardalar.
Buradalar mı?
Şu anda ben varım
sadece.
Sen ve nasıl
kullanacağını bilmediğin o silah demek.
Lou'ya ne oldu?
- Öldü - Ne?
S.kik orospu çocuğu.
Senin ve arkadaşının
başı büyük belada farkındasın değil mi?
- Hiç sanmıyorum.
- Hiç sanmıyormuş!
Ne istiyorsun lan
peki sen?
Sen ve dandik
silahın.
- O şeyle ne kadar
hünerli olduğunu gördüm.
- Otur yerine.
Otur yoksa
gebertirim seni.
Dinle dostum.
Senin gibi temiz
biri neden Andes gibi biriyle takılır?
Adam öldürür o.
Asıl sen
öldürüyorsun.
Dangalak karın ve
kızın bunu hak ettiler ama sen beni
yanlış anladın.
Kazaydı.
- Kazaydı demek?
İnsanların
benimle konuşma tarzıyla alakalı kesin tavrım vardır.
Tahammül
etmeyeceğim belirli şeyler vardır.
Birisi beni bir
şeyle suçlarsa bu, hakaret anlamına gelir.
Bu da bana o
hakkı tanır.
Eğer kadınım beni
başka birini s.kmekle suçlarsa gider
başkasıyla s.kişirim.
Kızın bana
tecavüzcü derse tecavüze uğrar.
Bize
yaptıklarınızdan kimse paçayı kurtaramayacak.
Hiç kimse.
- Hiç kimse.
- Öyle mi?
Hiç kimse.
Hiç kimse.
- Hiç kimse.
- O halde beni
vursan iyi edersin.
Değil mi?
Beni vursan iyi
edersin.
Bir şey bildiğin
yok.
İnsanları
öldürmek eğlencelidir.
Sizler de bunu
denemelisiniz.
Eğlenceli mi?
İnsanları
öldürmek eğlenceli mi?
Karımı ve kızımı
öldürürken eğlendin mi?
Kalk ayağa.
Kalk.
Kalk hadi.
Hadi.
Yürü.
S.kt.ğimin karını
hatırlıyorum.
Karını s.ktiğimi
hatırlıyorum.
Sen çok zayıfsın.
Çok zayıfsın lan.
Bu konuda bir şey
yapmak için çok zayıfsın.
Orospunun evladı!
Edward.
Edward Sheffield'tan Yeni E-PostaSalı Gecesi.
Sevgili Susan, sen yeri ve zamanı söyle.
Edward.
« Prev Post
Next Post »