Print Friendly and PDF

Translate

Yitik Zaman Geri Dönen Çocuk (2016) Vanishing Time: A Boy Who Returned

|

 


 130 dk

Yönetmen:Tae-hwa Eom

Senaryo:Tae-hwa Eom

Ülke:Güney Kore Güney Kore

Tür:Fantastik

Oyuncular

Dong-won Kang

Lee Hyo-Je

Hee-won Kim

Hae-hyo Kwon

Eun-soo Shin

Özet

Sung Min (Lee Hyo-Je) ve Soo Rin (Shin Eun-Soo) de dahil olmak üzere dört çocuk dağlara doğru geziye çıkarlar. Amaçları yasaklı bölgeye girip planlanmış bir patlamayı izlemektir. Ertesi gün sadece Soo Rin bulunur. Birkaç gün sonra Sung Min (Gang Dong-Won) tekrar ortaya çıkar, fakat artık 13 yaşında bir çocuk değil, yetişkine dönüşmüştür.

Notlar
Astral seyahat gerçekliği henüz tespit edilmemiş bir konudur.

Genel bir tabirle, astral seyahat ruhun bedeni terk ederek farklı bir boyuta geçmesidir yani beşinci boyut.

Bu geçiş sırasında bilinç açıktır ve ayrılan ruh bilinçte izlerini taşır.

 

Akış Kuramı (Flow Theory): Genel olarak insanların zor fakat eğlenceli bir aktiviteye odaklandıklarında zamanın

nasıl geçtiğini anlamadıkları, zamanın onlar için adeta aktığını böylece dünyevi dertlerden uzaklaşıp

mutlu olduklarını anlatılır.

Stockholm sendromu: Rehin alınan kişinin kendisini rehin alan kişiye itaat etmesi

Düşlemsel Yalan: Bir gerçekten yola çıkılarak gerçeğin çarpıtılması, abartılması ya da

buna ekler yapılmasıyla oluşmaktadır. Bu tür kişiler söyledikleri yalana kendileri de inanmaktadır.

Altyazı

Bu kitap, Su Rin'le son 3 aylık sürede yaptığım konuşmalarımı anlatıyor.

Su Rin, Hwano Adası çocuk kaçırma olayının zanlısına kaçması için yardım etmişti.

 ARANIYOR

Adada öfke artmıştı, Su Rin'e saldırıyorlardı.

 GEBER

Bu kitapta Su Rin'in hikayesini olduğu gibi size anlatacağım.

 Yürekten diliyorum ki bu sayede onu azıcık da olsa anlayabilirsiniz.

 Çocuk psikiyatristi Min Kyung Hee'nin "Yitik Zaman" adlı kitabının önsözünden.

 Gerçekten de çekmeniz gerekiyor mu?

 Niye ki?

 Birine izletirim diye mi korkuyorsun?

 Merak etme.

 Sadece kendim için bu.

 Tek kelimeni bile kaçırmak istemiyorum.

 Hafızam çok kötüdür, o yüzden.

 Annemle birlikte yalnız yaşıyorduk.

 4. sınıfa geçtiğimde annem evlendi.

 Kısa süre sonra da vefat etti.

 O zamandan beri o amcayla yalnız yaşıyorum.

 6. sınıfın yaz tatilinden sonra amcanın işi yüzünden buraya taşındık.

 YİTİK ZAMAN: GERİ DÖNEN ÇOCUK

Okulumuza yeni gelen arkadaşınız, Oh Su Rin.

 - Bu adaya yeni geldi, ona iyi davranın tamam mı?

 - Tamam.

 Oh Su Rin!

 Oh Su Rin!

 Ben Oh Su Rin değilim, Park Su Rin'im.

 Bugün gece vardiyasına kalacağım.

 Bir şey olursa ararsın.

 Beş, dört, üç, iki, bir.

 Patlat.

 Birden bir sürü şey olmuştu.

 Bu yüzden kaçmak istiyordum.

 Burası haricinde neresi olursa olsun gitmek istiyordum.

 Ben astral seyahat ettim.

 Alıştırma yaparsan başarırsın.

 Harikasın!

 Ben hep başarısız oluyorum.

 Tuhaf kızmış.

 - Solucan deliği nedir?

 - Kim takar?

 Sung Min'le o zaman tanıştım.

 Jayoung Yetimhanesi Bağcığın çözülmüş.

 1. şubedeki yeni öğrencisin değil mi?

 Ben 2. şubeden Yeo Sung Min.

 - Burada mı yaşıyorsun?

 - Evet.

 - Yetim misin yani?

 - Ne?

 - Niye sordun?

 - Öylesine.

 Son zamanlarda tünel şantiyesi yakınlarında kazalar oldu.

 Patlamalar domuz ağıllarının yıkılması ya da kayaların yuvarlanması gibi   tehlikeli şeylere neden oluyor.

 Bu yüzden şantiyeden uzak durun.

 - Blogundaki astral seyahat deneyimi var ya, onu ben yaptım.

 - Uydurma.

 Gerçekten!

 Gözlerimi açtığımda kendimi uyurken gördüm.

 - Ne yaptın peki?

 - Uçmaya gittim.

 Oraya buraya.

 - Bu salak seni fosurdarken görmüş.

 - Ne diyorsun manyak!

 Blogunu okuduktan sonra astral seyahat etmiş bu.

 Hepsi palavra.

 Ben uydurdum.

 Neyi var bunun?

 - Kızdı galiba.

 - Senin yüzündendir.

 Niye peşimden geliyorsun?

 Ruhum bedenimden çıkıyor.

 Ruhum bedenimden çıkıyor.

 Ruhum bedenimden çıkıyor.

 İlk aşama bu, değil mi?

 Hareket edememem gerekiyordu ama parmaklarımı oynatabiliyordum.

 Bu yüzden kolumu kaldırdım.

 Sonra kolum bedenimden çıktı ve süzülmeye başladım.

 Rüya görmüşsündür.

 Hayır, rüyadayken istediğini yapamazsın.

 Ama o zaman uçmayı düşündüm ve gerçekten de uçtum.

 Başarman ne kadar sürdü?

 - Yaklaşık bir hafta.

 - Mümkün değil.

 Ben çok denedim ama yapamadım.

 İnanmadığın içindir.

 Yürekten inanırsan yapabilirsin.

 Püf noktası bu.

 Tüm blogunu okudum.

 Birlikte deneyelim mi?

 Birini çağıralım.

 Harika.

 Hepsini sen mi yaptın?

 Evet, başlamadan önce hepsini ezberle.

 Ben hazırım.

 Bugün öğleden sonra birini çağıracağız.

 Korkup kaçma sakın!

 YASAK Burada mı?

 Hayalet?

 - Ne o, korktun mu?

 - Hayır.

 Peki cidden buradan mı geçmemiz lazım?

 Ön kapıyı açarsak hayaletle karşılaşabiliriz.

 İçeride biri var mı?

 Annemle görüştün mü?

 Cevap vermiş mi?

 Takas edelim.

 Önce benimkini oku.

 1,86 m olmamı ve 30 yaşımdan önce 10 milyon dolar kazanmamı sağla.

 Bu ne böyle?

 Soru yazmanı söylemiştim!

 - Dilek dileyemez miyim?

 - Hayır.

 - Seninkine bakayım.

 - Hayır.

 - Bakayım.

 - Olmaz!

 - Hemen geri vereceğim.

 - Hayır.

 - Bir kez bakayım.

 - Olmaz!

 - Lütfen!

 Ben gösterdim ama, haksızlık bu.

 Git uyu.

 Şuradaki dalgakıranı görüyor musun?

 Burası sanki başka boyuta açılan bir kapısı varmış gibi görünüyor.

 Değil mi?

 Çok havalı.

 - Hâlâ bitmedi mi?

 - Ne?

 Biraz bekle.

 Ben de yetimim.

 Annem geçen yıl öldü.

 Birlikte yaşadığım adam üvey babam.

 Ne zamandan beri yetimhanede yaşıyorsun?

 Ben mi?

 Babam beni terk ettiğinde 5 yaşındaydım.

 Yetimhanenin önünde ne dediğini bile hatırlıyorum.

 Ne demişti?

 "Nerede olursa olsun yaşayabilirsin.

 Endişelenme.

" Bu yüzden başka bir boyuta bile gitsek   benimle birlikte olduğun sürece endişelenmene gerek yok.

 Tamamdır!

 Bu ne böyle?

 Niye?

 Aynı sana benziyor.

 Sana da sanki biri bizi izliyormuş gibi gelmiyor mu?

 Ödümü kopardın!

 - İyi misin?

 - Yaptığın şey  Bekle.

 Uzanamıyorum.

 Sopa lazım.

 İyi misin?

 Kanıyor!

 İyiyim.

 Ayakkabı buldum!

 Daha da uzağa gitti.

 Boş ver.

 Başka bir tane daha yaparım.

 - Bunları giy.

 - Hayır, iyiyim böyle.

 Çok kötü kokuyormuş.

 Çok uzun olacaksın sen.

 Ayakların büyükse boyun uzun olurmuş.

 Öyle mi?

 1,86 m olur mu?

 O zaman bu kadar uzun mu olacağım?

 Sen  benden hoşlanıyor musun?

 Sonsuza kadar mı?

 Evet.

 Bana ihanet edersen seni gebertirim.

 Söz verdin!

 Tamam.

 Başlık, Beyaz Ay.

 Gözlerim kapalı yürüyordum.

 Karanlıktan korkuyordum ama gözlerimi açamıyordum.

 Bir süre sonra korkmamaya başladım.

 Gözlerimi açtım ve seni elimi tutarken buldum.

 Birlikte beyaz ayı seyrettik.

 - Aman!

 Vurdum onu.

 - İnsanları hedef almamalısın!

 Ben hedef almadım, o hedefe girdi.

 İyi misin?

 - Ne yapıyorsun burada?

 - Ne?

 Patlamayı izlemeye gideceğiz.

 - Ona söylemesene salak!

 - Aptal!

 - Patlama mı?

 - Evet, tünel şantiyesindeki.

 - Ben de gelmek istiyorum.

 - Olmaz, olmaz!

 - Kızlar olmaz.

 - Hayır.

 Doğru ya, babası şantiyede çalışmıyor mu?

 - O benim babam değil.

 - Kim o zaman?

 - Sizinle gelsem olmaz mı?

 - Kızlar gelemez!

 - Olmaz!

 - Onu da alalım.

 Ne de olsa öğrendi.

 TEHLİKE PATLAMA SAHASI

 Doğru ya, bugün Çince dersim olduğunu unutmuşum.

 Korkak tavuk.

 Yakalanmaktan korkuyorsun, değil mi?

 Boş ver.

 Onsuz gidelim.

 - Sonra anlatırsınız bana.

 - Tamam, olur.

 - O ne?

 - Grup fotoğrafı.

 Dikkatli ol.

 Ne zaman patlayacak?

 Acıkmadınız mı?

 Ne yapıyorsun?

 Çok derine benziyor.

 Birinin yanında yerini alamazsan aptal bir ezik olursun.

 Taş, kağıt, makas!

 Taş, kağıt, makas!

 - Evet!

 - Kahretsin!

 Cidden yapamam ben.

 - Hadisene aptal.

 - Yapamam.

 Bu ne böyle?

 Çok tuhaf.

 Çabuk ilerle!

 Daha ne kadar gideceğiz?

 Bir kez başladın mı sonuna kadar gitmen gerekir.

 Altıma kaçıracağım.

 Osurursan gebertirim seni.

 Aman ya!

 Kıçıma vurma.

 Sapık mısın sen?

 Ne oldu?

 Aşağıda bir şey var galiba.

 Müthiş.

 Şuna baksana.

 Görebiliyor musun?

 Bu ne acaba?

 Yumurtaya benziyor.

 Uzaydan bir meteor olabilir mi?

 Avusturya'da parlayan bir meteor bulunduğunu okumuştum.

 Cidden başka bir dünyada yaşıyorsun.

 Ne olabilir acaba?

 Çok merak ediyorum.

 Alayım mı?

 Ben söyleyene kadar arkanı dönme.

 Saklayacak bir şeyin yok nasılsa!

 - Niye karardı?

 - Ne oldu?

 - Dışarı çıkıyorum ben!

 - Bekle Jae Wook!

 - Arkamı dönebilir miyim?

 - Yumurta!

 - Al onu!

 Gidelim.

 Bu, cin yumurtası olabilir mi?

 Zamanı yutan cin.

 Sen de onunla aynı dünyadan mısın?

 Zaman nasıl yutulur?

 Bu yüzden cin deniyor ya!

 Vefat etmeden önce dedem anlatmıştı.

 Dolunay sırasında bu dağda bir mağara açılırmış.

 Dolunay!

 Mağara.

 Deden akıl hastanesinde değil miydi?

 Saçmalama!

 Akıl hastanesi değil bakımeviydi.

 Devamını anlat hadi!

 Mağaraya girersen cin zamanını çalarmış.

 Bir çocuğu büyütüp koca bir adam yaparmış.

 Ama biz hâlâ aynıyız.

 - Bölüp durmasana!

 - Doğru diyorum ama!

 Neyse ne, bölüp durma.

 - Ne oldu?

 - Tokam kaybolmuş.

 - Boşuna korkuttu beni.

 - Nerede bu?

 İçeride mi düşürdün?

 Birlikte gidelim.

 İkiniz çıkıyor musunuz?

 Onu vurduğumda bana kızmıştı.

 Öyle bir şey yok salak!

 - Bizimle gelmesini istediğinde anlamıştım.

 - Doğru.

 - Öyle değil.

 - Birbirinize yakışıyorsunuz.

 Sung Min!

 Neredesin?

 Anne  İnşaatı durdurun!

 Ne oluyor?

 - Merhaba.

 - Bay Park geldi.

 - Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?

 - Yetkili kişi bu, ona anlatın lütfen.

 - Hemen inşaatı durdurun.

 - Nedenini öğrenebilir miyim?

 Çocuklarımız izlemek için buraya gelmiş.

 Biliyorsunuz ki bu bölge tellerle çevrili   ve çok sıkı korunuyor, çocuklar içeri giremez.

 Başka yere baksanız daha iyi olur.

 Hayır.

 Birkaç saat önce benim evim bile sallandı.

 Buradaki patlama depreme sebep olmuş.

 Çocuklar yakınlarda olabilir.

 Nasıl devam edersiniz?

 Bakar mısınız?

 Kızınızın adı Oh Su Rin mi?

 Evet, öyle.

 - O da bizim çocuklarla birlikteymiş.

 - Ne?

 Niye dağa gitmişler ki?

 Dün öğleden sonra, Hwano Adası'nda tünel inşaatındaki patlamayı izlemek için   dağa çıkan 6.

 sınıfa giden 3 erkek ve 1 kız çocuğu hâlâ kayıp.

 Çocukların dağda olduğu varsayılan 16.

00 civarlarında   3.

6 büyüklüğünde suni bir deprem meydana geldiği için   polis arama çalışmalarına hemen başladı.

 Çocukların başına bir şey gelmiş olabilir.

 Yolu açın lütfen.

 - Buraya ne zaman taşındınız?

 - Bir buçuk ay önce.

 Evet, o sıralardaydı.

 Su Rin kaybolan çocuklarla yakın mıydı?

 - Beraber gittiklerine göre öyledir herhalde.

 - Evet, herhalde.

 - Su Rin'in boyu kaç?

 - Boyu  Göğsüme geliyor.

 Ne giyiyordu?

 - Bilmiyorum.

 - Pantolon mu etek mi, bilmiyor musunuz?

 Tamam, anladım.

 Komiser Bey, Su Rin'in annesiyle 2 yıl önce evlendim.

 Fakat geçen yıl bir kaza geçirdik.

 Sadece ben hayatta kaldım.

 O zamandan beri çocuk benimle  Neyse işte, yakın değiliz pek.

 Sigara içebilir miyim?

 - Tabii.

 - Teşekkürler.

 O zaman kaçmış olabilir.

 - Tae Shik!

 - Ne oluyor?

 - Galiba bir şey buldular.

 Ne buldunuz?

 - Bir çocuk, çocuk!

 Yolu açın!

 Çekilin!

 İnsanları içeri sokmayın.

 - Çocuk nerede?

 Kız mı?

 - Evet kız, yaşıyor.

 Su Rin'in babası, çabuk!

 - Su Rin mi diye bakın.

 - Su Rin!

 Mağarada suyun içinde parlayan bir yumurta vardı.

 O, Tae Shik'in dedesinin anlattığına göre zamanı yutan cinmiş.

 Ama sadece dolunayda ortaya çıkıyormuş.

 Sung Min onu aldı ve hepimiz dışarı çıktık.

 Ama ben annemin bana verdiği saç tokasını kaybettim.

 Bekle, yani  Ses duymadın mı?

 Çığlık ya da öyle bir şey?

 Hayır, öylece kayboldular.

 - Fakat yumurta kırılmıştı, etrafında da gizemli bir çember vardı.

 - Su Rin.

 Niye böyle tuhaf şeyler söyleyip duruyorsun?

 Kızım.

 Kaçıncı oldu bu?

 Önce burasıydı dedin, sonra orası.

 Alt tarafı birkaç gün önceydi.

 Hatırlamıyor musun?

 Mağara hikayesi yalan mıydı?

 - Bize yalan söylememelisin!

 - Tamam, tamam durun.

 Sizi anlıyorum ancak ona kızarsanız hatırlayamaz.

 Ona nasıl inanalım?

 Okulda ona çatlak diyorlar.

 - Laflarınıza dikkat edin!

 - Ne varmış laflarımızda?

 - Neler hissediyoruz haberin var mı?

 - Parmak sallama bana!

 Hepsi sizin inşaatınız yüzünden!

 Sakin olun.

 Çocukları bulmamız lazım!

 Hepinizin istediği bu değil mi?

 Ne?

 Amirim!

 - Bir ceset bulmuşlar.

 - Ne?

 - Ne?

 - Ceset mi?

 Kimin cesedi?

 Panik yapmayın.

 Kontrol edeceğiz.

 Operasyonu yürüten Komiser Ahn ile telefon bağlantısı yapacağız.

 - Komiser Ahn?

 - Evet, merhaba.

 Jae Wook'un cesedini nerede bulduğunuzu söyler misiniz?

 Köyden 20 km uzakta ıssız bir çocuk parkında bulundu.

 - Dağda olsalardı çocukları bulurduk, değil mi?

 - Aynen.

 Herhangi bir dış yaralanması yok.

 Kronik astımının ölümüne neden olduğunu düşünüyoruz.

 Birinin iddiasına göre, inşaatın neden olduğu bir kazayı gizlemek için   çocukları bizim şirket kaçırmış.

 Bu yüzden sadece Su Rin geri dönmüş.

 Kim söyledi bunu?

 Yazar mı o aptal?

 Geldi.

 O zaman ne düşündüm biliyor musun?

 Ölen sen olmadığın için çok rahatladım.

 Fakat sonra tekrar düşününce Jae Wook için üzülmeye başladım.

 Okula gidiyorum.

 - Anne!

 - Bu sabah saat 8'de   Yoo Jae Wook ve Park Tae Shik'in evinin önünde   kayıp çocukların giydiği kıyafetler bulundu.

 Sabah 2 ila 5 saatleri arasında birinin bıraktığı düşünülüyor.

 Şimdi görgü şahidi arıyor, güvenlik kameraları   ve araç içi kameraları gözden geçiyoruz.

 Sung Min.

 Sen misin?

 Su Rin.

 Su Rin.

 Su Rin.

 Benim, Sung Min.

 Su Rin!

 Bekle.

 Su Rin!

 Dur.

 Su Rin.

 Lütfen sessiz ol.

 Su Rin!

 Su Rin!

 - Ne oluyor?

 - Yardım edin!

 Su Rin!

 Su Rin!

 Ne oldu?

 Tuhaf bir adam var.

 Ne?

 Nerede?

 Emin değil misin?

 Sorun değil.

 Acele etme.

 Kıyafetlerini ya da başka bir şey hatırlıyor musun?

 Sung Min olduğunu söyledi.

 - Ne?

 - Su rin, ne diyorsun sen?

 Bilmiyorum, öyle dedi.

 Niye dışarıda duruyorsun?

 İçeri gir, tehlikeli.

 Komiser Cho, bunu ormanda bulduk.

 - Bu ne?

 - Bilmiyorum.

 Bunun anlamı ne?

 Yoksa senin mi?

 - Su Rin, duyuyor musun?

 - Ne?

 - Bu senin mi?

 - Evet, benim.

 Su Rin, ben Sung Min.

 Sen mağaraya geri döndüğünde   bize tuhaf şeyler oldu.

 - Buraya gel.

 - Ne?

 - Ne var?

 - Bak.

 Çok güzel.

 Siz de gördünüz değil mi?

 Hareket etti!

 İçinde ne var?

 - Kırayım mı?

 - Hayır!

 Ya içinden bir şey çıkarsa!

 Ben büyütürüm onu.

 Yumurtaların içinden çıkan şeyler ilk gördükleri şeyi annesi sanırmış.

 Tamam, kırıyorum!

 Kırıyorum.

 Bir!

 İki!

 - Su Rin gelene kadar bekleyelim mi?

 - Kır gitsin işte!

 - Sonra anlatırsın ona!

 - Evet.

 Tamam.

 Ne?

 Neydi o?

 Boş muymuş?

 Su Rin!

 Su Rin!

 Baba!

 Baba!

 Baba!

 - Külotunu görüyorum.

 - Sen var ya!

 Baba!

 Çocuklar, babam hareket etmiyor.

 O senin annen değil, değil mi?

 En başta eğlenceliydi.

 Kendimizi dünyada yalnızca biz varmış gibi hissettik.

 - Tadı kola gibi.

 - Harika!

 - Yeme artık şişko patates!

 - Canına mı susadın?

 Her şeyi yapabiliyor gibiydik.

 - Dur!

 - Ne?

 - Ayna değil mi bu?

 - Niye görünmüyoruz?

 Niye acaba?

 Ayna da mı dondu?

 Fakat sonra yapamayacağımız şeyler de olduğunu fark ettik.

 Kaç gün oldu?

 Gerçekten de ancak büyüyünce mi kaçabileceğiz?

 Yeo Sung Min!

 Sana onu kırma demiştim!

 Bundan bahsetmenin bir faydası yok.

 Adadan gitmeye çalışalım.

 Zaman orada geçiyordur.

 - Daha kuvvetli yap!

 - İşe yaramıyor dedim ya sana!

 Su Rin, hikayeme inanacak mısın?

 Yetişkin bir erkeğe ait ayak izleri bulduk!

 Ayak izleri bu yöne doğru gidiyor!

 Harekete geçin!

 İçeride kal!

 Herkes bu tarafa gelsin.

 - Bekle.

 - Ne?

 - Yalandı.

 - Ne?

 Ne yalandı?

 O adamın Sung Min olduğunu söylemesi mi?

 Her şey.

 Öyle biriyle hiç görüşmedim.

 Niye yalan söyledin?

 Özür dilerim.

 Astral seyahat nasıl yapılır?

 Uzaylılarla karşılaşma olasılığı.

 Oranın altında başka bir dünya olmalı.

 Su Rin adadan gitmeyi başaramadık.

 Şimdi öylece adayı geziyoruz.

 - Ne yapıyorsun?

 - Bugünden sonra günleri sayacağım.

 - Tarih mi?

 - Evet.

 - Ne zaman uyansak bir gün ekleyeceğim.

 - Ne için?

 Kaç günün geçtiğini bilmemek sinir bozucu.

 Sıkıntıdan patlayacağım!

 İyi misin?

 Tae Shik nerede?

 Bekle, getireyim onu.

 Sung Min!

 Çok uzağa gitme.

 Ne yapıyorsun?

 Jae Wook seni arıyor!

 Bekle, şunu bitireyim.

 Harika.

 Sen de okusana.

 Jae Wook!

 Harika şeyler bulduk.

 Jae Wook!

 Jae Wook.

 Daha erken gelseydim   Jae Wook daha az korkar mıydı?

 Tae Shik'in ağladığını ilk kez görüyordum.

 Bu yüzden ağlamamak için kendimi tutmalıyım diye düşündüm.

 Bunları saklayıp   daha sonra ailesine veririz.

 Su Rin, burada her gün aynı.

 Bugün 1974.

 gün   ama hiçbir şey değişmedi.

 Tae Shik ve ben iyiyiz.

 Fazlaca vaktimiz olduğu için ders bile çalıştık.

 Erkekler kaslı yapıdadır.

 Adonis Kompleksi.

 Var olan endüstriler, var olmayan endüstriler  Kırmızı okyanus stratejisi, mavi okyanus stratejisi.

 Gerçekten hepsini ezberledin mi?

 Bir şeyler öğrenmemiz lazım.

 Okula gidemeyeceğiz.

 Ayrıca geleceğe hazırlık için para da kazanmamız lazım.

 Tae Shik, şu Su Rin'e benzemiyor mu?

 Su Rin mi?

 Yüzünü hatırlamıyorum.

 Sen hatırlıyor musun?

 Geçmişteki her şeyi unuturum diye korkuyorum.

 Seninle yaşadıklarımızı bile.

 - Kaç gün oldu?

 - 2142 gün.

 Buraya gelsene.

 Bunun nasıl yapıldığını hatırlıyor musun?

 5 yıl 317 gün.

 Olay olduğunda 14 yaşındaydık.

 Demek ki yakında 20 yaşında olacağız.

 - 20 yaşına gelince büyümüş oluyorsun.

 - Yani yakında dönebilecek miyiz?

 Sung Min!

 Nasıl görünüyorum?

 Biraz olsun eski halime benziyor muyum?

 Beni kimin tanıyacağını düşündüğümde   aklıma sadece sen geldin.

 Ne zaman büyümüş olursun?

 Biz artık 20 yaşını geçtik.

 Fakat ne kadar beklersek bekleyelim zaman akmıyor.

 Son günlerde Tae Shik tuhaflaştı.

 Ama ben iyiyim.

 Dönebileceğimize inanıyorum çünkü.

 Biliyorsun, işin püf noktası inanmaktır.

 Seni yapmamı istemiştin.

 - Ben miyim?

 - Evet.

 Bir şeye odaklanıp daldığında zaman daha hızlı akar.

 Mihaly'nin akış kuramı.

 Zamanın geçtiğini hissetmek çok güzel, sen de dene.

 Keşke ben de burada senin gibi iyi yaşayabilsem.

 Yetişkin olduğumuzda buradan kaçacağız.

 Artık 20 yaşından fazlayız.

 Yetişkin olduk.

 Büyüdük!

 20 yaş bizim tahminimizdi.

 Peki ne zaman?

 Söylesene, 30 ya da 40 olunca mı?

 Yumurtayı kırmasaydın keşke.

 Sonunda burada öleceğiz.

 Jae Wook gibi.

 Geri döneceğim.

 Geri dönebilirim.

 Dönebilirim.

 Tae Shik gibi düşünmüyorum.

 Başaracağım!

 Geri dönebilirim.

 Su Rin, geri döneceğim.

 Döneceğim.

 Başarabilirim.

 Başarabilirim.

 Dönebilirim!

 Tae Shik!

 Ay!

 Ay değişti Tae Shik!

 Tae Shik!

 O zamandan beri adanın her yerinde onu arıyorum.

 Tae Shik!

 Azıcık bile olsa   ayın değişmeye başladığını   biliyor mu?

 Su Rin, sonunda Tae Shik'i buldum.

 Artık onu aramak zorunda olmadığımı anladığımda   tuhaf biçimde rahatladım.

 Belki de en başından beri   hiçbir şey değişmemişti.

 Belki de hepsi benim yanılgımdı.

 Artık her şey bitti, Su Rin.

 Bunu   okudum.

 Sung Min!

 Özür dilerim.

 Çok özür dilerim.

 Diğer insanlar Sung Min olduğuma inanır mı?

 Endişelenme.

 Yardım edeceğim sana.

 Bu, komşunun araç içi kamerasından.

 O sabah araçla adadan ayrılmış ama   haberleri görünce kontrol etmek için bakmış.

 Özür dilerim, düşeceği aklıma gelmedi.

 Alışık değilim.

 HAMAM

Saçların böyleyken küçük Sung Min'i andırıyorsun.

 Anne, ben Sung Min'im.

 Zaman birden durdu.

 Orada büyük bir adam oldum.

 Hayır, daha inandırıcı ol.

 İlgilerini çekmek için söyleyebileceğin şeyler yok mu?

 Sang Chul, senle ben 3. sınıftayken Nintendo için kavga ederken   onu okulun arkasındaki havuza düşürmüştük.

 Jae Wook'undu.

 Bu yüzden ona yenisini alana kadar   bunu sır olarak saklayacağımıza söz vermiştik.

 Ama almadık.

 Kesin kaçacak.

 Benim gibi.

 Aptal mıyım ben?

 - Bunu sen yazdın.

 - Hayır.

 Tae Shik asla ağlamaz.

 Hiç ağladığını görmedim.

 Öyle biri değil.

 Bilmediğin şeyler hakkında sahte şeyler yapma.

 Hepsi doğru!

 Cennetteki annemin üzerine yemin ederim.

 - Ölmüş biri için niye yemin ediyorsun?

 - Ne?

 Hepsi ölmüştür kesin.

 Babam öyle dedi.

 Sung Min ölmedi!

 Arkadaşım konusunda dalga geçme, sinirleniyorum.

 ARANIYOR: HWANO ADASI ÇOCUK KAÇIRMA OLAYI ZANLISI ÖDÜL: $30,000

Annem 39 yaşında.

 Ondan büyük olmam hiç mantıklı değil.

 Sung Min, adadan gidelim.

 Orada zaman akıyordur.

 Yapabileceğimiz bir şeylerin olması lazım.

 Sung Min.

 Sung Min.

 Yeo Sung Min  Ne yapıyorsun burada?

 Niye buraya geldin?

 Yakalanmadan önce git.

 Sabahleyin yanına geleceğim.

 Yalnız kalmak istemiyorum.

 Ne oldu?

 Bir sorun mu var?

 Hepsi benim yüzümden.

 Yumurtayı kırıp onların ölümüne sebep oldum.

 Onlar olmadan yaşayabilir miyim?

 Ben merak ettim diye yumurtayı aldın.

 Senin hatan değil Sung Min.

 Bu yüzden kendini suçlama.

 Su Rin.

 Oh Su Rin, kapıyı aç.

 Su Rin.

 - Efendim.

 - Şantiyeye gitmem lazım.

 Evde kal, tamam mı?

 Sıkılırsan bir arkadaşını davet et.

 Yine ne oldu?

 - Bu sefer ne var?

 - Ne yaptın sen?

 - Niye kızın saçma sapan konuşuyor?

 - Neden bahsediyorsun?

 Su Rin, oğluma tuhaf bir şey anlatmış.

 Sung Min'in döndüğünü söylemiş.

 Ama artık bir yetişkinmiş.

 Aynı şey Tae Shik'e de olmuş ama o yokmuş.

 Kızım şu aralar iyi değil demiştim size.

 Özür dilerim.

 Geçen sefer yanlış bilgi vermişti.

 Beyefendi.

 İnsanlar ne diyor biliyor musunuz?

 Şirketiniz patlamanın neden olduğu kazayı örtmeye çalışıyormuş.

 Bunu Su Rin de biliyor ama söyleyemiyormuş.

 Hanımefendi, sadece inanmak istediğinize inanmayın.

 Niye uyduruyorsunuz?

 Vurma.

 Kendi kızı yaşıyor ya başkaları umurunda değil!

 Bu adadaki bütün yolları ezbere mi biliyorsun?

 Evet, sürekli dolaştığım için.

 Doğru ya!

 Kaç yaşında olduğunu anladım.

 Bak şimdi, yaklaşık 8 yıl sonra yeniayı görmüşsün.

 Fakat zaman tekrar aktığında dolunay varmış.

 Yeniaydan dolunaya kadar geçen süre dolunaydan yeniaya kadar geçen süreyle aynı.

 Demek ki 15 ya da 16 yıl kadar süre geçmiş.

 Neyse işte, sonuçta hâlâ 30 yaşında olmadın.

 Acaba Sung Min'i 10 ya da 20 yıl sonra görseniz   onu tanır mısınız?

 Yani Sung Min'i büyümüş halde görseniz tanır mıydınız?

 - Sanırım onunla konuşursam tanırdım.

 - Sahi mi?

 Elbette.

 Sung Min burada en uzun kalan kişi.

 Fakat Su Rin  Diğerlerini bilmem ama ben seni gerçekten anlıyorum.

 Ben de onu çok özledim.

 - Bir dakika, bir dakika bekleyin.

 - Su Rin!

 - Buraya gel.

 - Neden?

 - Gel buraya!

 - Bırak beni!

 Beyefendi!

 Beyefendi!

 Çok azarlamayın onu.

 Söyleyeceklerini dinleyin.

 Peki, aradığınız için teşekkürler.

 Gidip konuş.

 Neyin var senin?

 Delirtiyorsun beni!

 Niye saçma sapan konuşuyorsun?

 - Annen öldükten sonra ben  - Senin yüzünden!

 - Annem senin yüzünden öldü!

 - Seni  - Gel!

 - Bırak beni!

 - Gel buraya!

 - Bırak!

 - Gir içeri!

 Amca!

 Kapıyı aç!

 Amca!

 Aç lütfen!

 Ne kabahatim var benim?

 Artık gerçekten bilmiyorum.

 Amca!

 Aç!

 Siz mi geldiniz çocuklar?

 Kimsiniz?

 Ayçiçeği Sınıfı'nın camını   Geun Ho değil ben kırmıştım.

 Herkes onun kırdığını düşünmüştü ama sen benim kırdığımı anlamıştın.

 - Bu yüzden ondan özür dilememi istemiştin.

 - Neden bahsediyorsunuz?

 Anne.

 Ben Sung Min'im.

 Sung  Sung Min!

 Su Rin biraz önce gelip iyi kötü bir şeyler anlattı.

 Bu yüzden dışarı çıkalım   orada bana olanları anlat, tamam mı?

 - Dong Soo.

 Dong Soo  - Hayır!

 Dong Soo, buraya gel.

 Tuhaf biri olduğum için   kimse bana inanmıyor.

 Su Rin  Memur Bey, kızım kayboldu.

 Alo, söyleyin.

 - Efendim, orada mısınız?

 - Sizi sonra ararım.

 Bekleyin!

 Tae Shik'in dedesi cin hikayesini nereden öğrenmiş acaba?

 Hikayeyi bilen biri söylediklerimize inanabilir.

 Uzun zaman önce babası ortadan kaybolduğunda   insanlar cin yüzünden olduğunu söylemişti.

 Yani geçmişte başka bir yumurta daha mı vardı?

 Sung Min.

 Galiba bir yumurta daha görmüştüm.

 Tek başıma mağaraya döndüğümde suda parlayan bir şey görmüştüm.

 Gidip bakalım.

 Nasıl gideceğimizi biliyorsundur.

 Ne yapacaksın?

 Ya gerçekten bir yumurta daha varsa?

 Herkesin önünde onu kıracağım!

 Üvey babamın, polislerin ve televizyondaki insanların önünde.

 - Onlar çekim yaparken zamanı dondurup ortadan kaybolacağız.

 - Olmaz.

 - Tek çaresi bu.

 - Hayatta olmaz.

 Nasıl olduğunu bilmiyorsun.

 Demiştin ki, başka bir boyuta bile gitsek   seninle olduğum sürece endişe etmeme  - Hepsi öldü!

 Su Rin  Kaçalım.

 Adayı terk edip kimsenin bizi tanımadığı bir yere gidelim.

 Birinin beni tanıyıp tanımaması umurumda olmaz.

 Sadece   sen kim olduğumu bil yeter.

 Gece biraz soğuk oluyor.

 İyi misin?

 İyiyim, sen?

 Hırkanı giyeyim.

 Su Rin, gidelim.

 Gidelim.

 Sung Min!

 Sung Min!

 - Oh Su Rin!

 - İyi misin?

 - Sung Min  - Ne yapıyorsun sen?

 - Buraya gel!

 - Sung Min!

 Çabuk gel.

 Çıkalım buradan.

 Gidelim.

 Sung Min!

 Jin Sung.

 Sence nasıl görünüyor?

 Su Rin'in arkadan portresi değil mi?

 Onu sormuyorum.

 Polis olarak fikrini soruyorum.

 Zanlının, kıza karşı olan psikolojisini gösteriyor.

 Öyle bir şey.

 Adam pedofili işte.

 Çocukların kıyafetlerine bak.

 Evin her tarafında Su Rin'in parmak izleri vardı.

 Ayrıca sizin evinizde de zanlıya ait ayak izleri bulduk.

 Tahminimce kızınızı uzun zamandır tanıyor.

 Bana söyleyeceğiniz başka bir şey yok mu?

 Beyefendi.

 Bu, Su Rin'in cep telefonu.

 O itin fotoğrafını buldum içinde.

 Ona Sung Min diyor.

 Gerçekten inanıyor buna.

 Köylülere göre Oh Su Rin, zanlının kurbanlardan biri olduğuna inanıyor.

 Stockholm sendromundan ziyade düşlemsel yalan daha uygun olmaz mı?

 Yine de tüm bunlara basitçe 14 yaşındaki bir kızın sanrıları diyebilir miyiz?

 Bir yetişkinle bir çocuk.

 - Kimlik lütfen.

 - Ne?

 Bir yetişkinin kimliği lazım.

 Görünen o ki zanlı Su Rin'i kandırıp   kendisinin kayıp arkadaşı olduğuna inandırmış.

 Babam tuvalete gitti.

 Kimliksiz bilet veremem.

 Sıradaki.

 Bu noktada yeni bir soru yöneltmek istiyorum.

 İnsanlar, Su Rin'in en başından beri   arkadaşlarının kaçırılmasına dahil olup olmadığını merak ediyor.

 Polis, soruşturmayı zorlaştıracak söylentilerin yayılmasının   ya da haberlerin yayınlanmasının kısıtlamasını istedi.

 Zanlı 1.

86 m civarlarında, zayıf yapılı biri.

 Siyah kapüşonlu hırka, kahverengi pantolon giyiyor ve siyah sırt çantası takıyor.

 Bu arada, Hwano Adası'ndaki tüm polisler seferber olmuş   bir özel harekat ekibiyle birlikte olası bir durum için tetikte bekliyor.

 İçeriye baktınız mı?

 Nereye?

 - Merkeze.

 - Peki.

 Karışıklığa bak!

 Merkezde nereye?

 - Burada inelim.

 - Burada mı?

 Teşekkürler.

 Buraya bakın!

 Çabuk!

 Bekleyin, durun!

 Durun!

 Şüphelinin konumu tespit edildi.

 İskeleye doğru takip ediyoruz, destek gönderin.

 Su Rin.

 Atla.

 Bir şey olmaz.

 Sen git Sung Min!

 Mağarada buluşalım.

 Yakalanma!

 Su Rin!

 Su Rin!

 Su Rin!

 Bu tarafa.

 Kızı bulduk!

 - İyi misin?

 Yaralanmadın değil mi?

 - Göz kulak olun ona.

 Niye parmak izi testi yapmıyoruz?

 Sung Min'in yetimhanedeki parmak iziyle   bu adamınkini- - O kadar vaktin var mı?

 - Özür dilerim.

 - Saçma sapan konuşma.

 Bir de şöyle düşün.

 Yalnız yaşayan bir adam bir gün bir yerde seni görüp   seninle arkadaş olmak istedi.

 Doğal olarak da senin bunu istemeyeceğini düşündü.

 Bu yüzden de seni araştırmaya başladı.

 Nerede yaşıyorsun, arkadaşların kim  Blogunu da görmüştür tabii.

 Orayı okurken aklına bir fikir geldi.

 En iyi arkadaşın Sung Min'i kaçırıp oymuş gibi davranmak.

 Başka bir dünyada kapana kısılıp büyüdüğünü söylerse   derin bir hayal gücüne sahip olduğun için ona inanacaktın.

 Bu ne saçmalık?

 Şu an anlattığınız şeyi siz uydurdunuz.

 Evet, doğru.

 Ben uydurdum.

 Fakat mağara ve yumurtadan daha mantıklı değil mi?

 Su Rin.

 Sung Min ve Tae Shik hâlâ hayatta olabilir.

 Bize yardım etmen lazım.

 Nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?

 Sen git, burada bekleyeceğim.

 Su Rin.

 Su Rin.

 - Herkes toplansın.

 - Başüstüne.

 Yürüyor musunuz?

 Koşsanıza!

 Şuraya bakın.

 Sung Min.

 Ver onu.

 Birlikte yapmamıza gerek yok, ben tek yaparım.

 Sen onaylamasan da insanlara senin Sung Min olduğunu göstereceğim.

 Onlara ben yaptım diyeceğim.

 Onları kaçırıp öldürdüğümü.

 Senin bir alakan olmadığını.

 Böylece her şey bitecek.

 Ya daha sonra?

 Polis kim olduğunu sorduğunda ne diyeceksin?

 Geri döneceğim.

 O zaman aynı yaşta olacağız.

 Beni tanıyacaksın, değil mi?

 Bu ne?

 Onlara durmasını söyleyin!

 Çabuk olun!

 Sung Min!

 Sung Min!

 Yeo Sung Min!

 Sung Min!

 Sung Min.

 Buraya gelirken düşündüm.

 Ya bu hiç olmasaydı?

 Seninle ve çocuklarla birlikte   liseye giderdik, meslek edinirdik.

 Beraber başarılı olurduk.

 Su Rin.

 Ben bu şekilde yaşayamam.

 Benim yüzümden   ortadan kaybolduğunu görmek istemiyorum.

 Kıpırdama, yerinde kal.

 Kıpırdama.

 Sorun yok.

 Çocuğu buraya gönder.

 Su Rin, buraya gel.

 Hemen çocuğu buraya gönder pislik!

 Ateş etmeyin!

 Lütfen bir kez dinleyin onu!

 Hepsi gerçekti!

 Mağara da yumurta da!

 Tamam, peki.

 Uzaklaş ondan!

 Bu Sung Min!

 Benim arkadaşım!

 - Seni kandırdı!

 - Yanılan sizsiniz!

 Amca, yalvarıyorum.

 Lütfen, lütfen bir kez inanın ona.

 Bırak onu!

 Bırak!

 Su Rin!

 Amirim!

 - Amirim!

 - Amirim!

 - Su Rini - Sung Min.

 Bekle.

 Sung Min!

 Sung Min!

 Su Rin!

 Sonradan anladım.

 Beni kurtarmak için yine zamanı durdurmuştu.

 Bir dakika.

 İyi de Su Rin   o adam gerçekten Sung Min ise   niye seni sahilde bırakıp ortadan kayboldu?

 Yumurtayı kırıp zamanı durdurduysa   insanlara kendisinin Sung Min olduğunu göstermenin bir yolu olmuş olacaktı.

 Çünkü sıradan bir hayat sürmemi istedi.

 Bu yüzden ortadan kayboldu.

 Ama sonra   polise seni tehdit ettiği için ona yardım ettiğini söyledin.

 Neden öyle söylediğini bana anlatır mısın?

 Yoldan çekilin lütfen.

 Su Rin, zanlıyla aranızdaki ilişki nedir?

 Defalarca gerçeği söyledim ama kimse bana inanmadı.

 CEHENNEME GİT GEBER Bu adadan nefret ediyorum!

 Su Rin, yaklaşma.

 Teşekkürler.

 Tamam, ye hadi.

 Gerçekten bilmiyorum.

 Doğrusu, senin de benim de yaşamam bir mucize.

 Ama sana inansam bile hiçbir şey değişmeyecek.

 Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?

 Tehdit edildiğini söyle.

 Arkadaşlarını öldürmekle tehdit ettiğini bu yüzden dediklerini yaptığını söyle.

 - Amca  - Senin için en iyisi bu.

 Dediğimi yap.

 Bana anlattığın hikayeyi   kitabımda yazmamın sakıncası olmaz mı sahiden?

 Artık yalan söylemek istemiyorum.

 Onun Sung Min olduğunu sadece ben biliyorum.

 Bunu da kitabınıza koyar mısınız?

 Ne yazdın?

 Sır.

 Hocam!

 YİTİK ZAMAN

Misyoner okulu çok katı değil mi?

 En azından yurdu var.

 Kız dolu bir yurdun neresi eğlenceli?

 Su Rin.

 İzninizle gideyim.

 Su Rin!

 Üniforma sana yakışmış.

 Su Rin!

 Su Rin!

 Birini mi gördün?

 Gidelim.

 Beyaz Ay

Gözlerim kapalı yürüyordum.

 Karanlıktan korkuyordum ama gözlerimi açamıyordum.

 Bir süre sonra korkmamaya başladım.

 Gözlerimi açtım ve seni elimi tutarken buldum.

 Birlikte beyaz ayı seyrettiğimizi hayal ettim.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar