Yitik Zaman Geri Dönen Çocuk (2016) Vanishing Time: A Boy Who Returned
| |
130 dk
Yönetmen:Tae-hwa Eom
Senaryo:Tae-hwa Eom
Ülke:Güney Kore Güney Kore
Tür:Fantastik
Oyuncular
Dong-won Kang
Lee Hyo-Je
Hee-won Kim
Hae-hyo Kwon
Eun-soo Shin
Özet
Sung Min (Lee Hyo-Je) ve Soo Rin (Shin Eun-Soo) de dahil
olmak üzere dört çocuk dağlara doğru geziye çıkarlar. Amaçları yasaklı bölgeye
girip planlanmış bir patlamayı izlemektir. Ertesi gün sadece Soo Rin bulunur.
Birkaç gün sonra Sung Min (Gang Dong-Won) tekrar ortaya çıkar, fakat artık 13
yaşında bir çocuk değil, yetişkine dönüşmüştür.
Notlar
Astral seyahat gerçekliği henüz tespit edilmemiş bir konudur.
Genel bir tabirle, astral seyahat ruhun bedeni terk ederek
farklı bir boyuta geçmesidir yani beşinci boyut.
Bu geçiş sırasında bilinç açıktır ve ayrılan ruh bilinçte
izlerini taşır.
Akış Kuramı (Flow Theory): Genel olarak insanların zor fakat
eğlenceli bir aktiviteye odaklandıklarında zamanın
nasıl geçtiğini anlamadıkları, zamanın onlar için adeta
aktığını böylece dünyevi dertlerden uzaklaşıp
mutlu olduklarını anlatılır.
Stockholm sendromu: Rehin alınan kişinin kendisini rehin
alan kişiye itaat etmesi
Düşlemsel Yalan: Bir gerçekten yola çıkılarak gerçeğin
çarpıtılması, abartılması ya da
buna ekler yapılmasıyla oluşmaktadır. Bu tür kişiler
söyledikleri yalana kendileri de inanmaktadır.
Altyazı
Bu kitap, Su Rin'le son 3 aylık sürede yaptığım
konuşmalarımı anlatıyor.
Su Rin, Hwano Adası çocuk kaçırma olayının zanlısına kaçması
için yardım etmişti.
ARANIYOR
Adada öfke artmıştı, Su Rin'e saldırıyorlardı.
GEBER
Bu kitapta Su Rin'in hikayesini olduğu gibi size anlatacağım.
Yürekten diliyorum ki
bu sayede onu azıcık da olsa anlayabilirsiniz.
Çocuk psikiyatristi
Min Kyung Hee'nin "Yitik Zaman" adlı kitabının önsözünden.
Gerçekten de çekmeniz
gerekiyor mu?
Niye ki?
Birine izletirim diye
mi korkuyorsun?
Merak etme.
Sadece kendim için bu.
Tek kelimeni bile
kaçırmak istemiyorum.
Hafızam çok kötüdür,
o yüzden.
Annemle birlikte
yalnız yaşıyorduk.
4. sınıfa geçtiğimde
annem evlendi.
Kısa süre sonra da
vefat etti.
O zamandan beri o
amcayla yalnız yaşıyorum.
6. sınıfın yaz
tatilinden sonra amcanın işi yüzünden buraya taşındık.
YİTİK ZAMAN: GERİ
DÖNEN ÇOCUK
Okulumuza yeni gelen arkadaşınız, Oh Su Rin.
- Bu adaya yeni
geldi, ona iyi davranın tamam mı?
- Tamam.
Oh Su Rin!
Oh Su Rin!
Ben Oh Su Rin
değilim, Park Su Rin'im.
Bugün gece
vardiyasına kalacağım.
Bir şey olursa
ararsın.
Beş, dört, üç, iki,
bir.
Patlat.
Birden bir sürü şey
olmuştu.
Bu yüzden kaçmak
istiyordum.
Burası haricinde
neresi olursa olsun gitmek istiyordum.
Ben astral seyahat
ettim.
Alıştırma yaparsan
başarırsın.
Harikasın!
Ben hep başarısız
oluyorum.
Tuhaf kızmış.
- Solucan deliği
nedir?
- Kim takar?
Sung Min'le o zaman
tanıştım.
Jayoung Yetimhanesi Bağcığın
çözülmüş.
1. şubedeki yeni
öğrencisin değil mi?
Ben 2. şubeden Yeo
Sung Min.
- Burada mı
yaşıyorsun?
- Evet.
- Yetim misin yani?
- Ne?
- Niye sordun?
- Öylesine.
Son zamanlarda tünel
şantiyesi yakınlarında kazalar oldu.
Patlamalar domuz
ağıllarının yıkılması ya da kayaların yuvarlanması gibi tehlikeli şeylere neden oluyor.
Bu yüzden şantiyeden
uzak durun.
- Blogundaki astral
seyahat deneyimi var ya, onu ben yaptım.
- Uydurma.
Gerçekten!
Gözlerimi açtığımda kendimi
uyurken gördüm.
- Ne yaptın peki?
- Uçmaya gittim.
Oraya buraya.
- Bu salak seni
fosurdarken görmüş.
- Ne diyorsun manyak!
Blogunu okuduktan
sonra astral seyahat etmiş bu.
Hepsi palavra.
Ben uydurdum.
Neyi var bunun?
- Kızdı galiba.
- Senin yüzündendir.
Niye peşimden
geliyorsun?
Ruhum bedenimden
çıkıyor.
Ruhum bedenimden
çıkıyor.
Ruhum bedenimden
çıkıyor.
İlk aşama bu, değil
mi?
Hareket edememem
gerekiyordu ama parmaklarımı oynatabiliyordum.
Bu yüzden kolumu
kaldırdım.
Sonra kolum
bedenimden çıktı ve süzülmeye başladım.
Rüya görmüşsündür.
Hayır, rüyadayken
istediğini yapamazsın.
Ama o zaman uçmayı
düşündüm ve gerçekten de uçtum.
Başarman ne kadar
sürdü?
- Yaklaşık bir hafta.
- Mümkün değil.
Ben çok denedim ama
yapamadım.
İnanmadığın içindir.
Yürekten inanırsan
yapabilirsin.
Püf noktası bu.
Tüm blogunu okudum.
Birlikte deneyelim mi?
Birini çağıralım.
Harika.
Hepsini sen mi yaptın?
Evet, başlamadan önce
hepsini ezberle.
Ben hazırım.
Bugün öğleden sonra
birini çağıracağız.
Korkup kaçma sakın!
YASAK Burada mı?
Hayalet?
- Ne o, korktun mu?
- Hayır.
Peki cidden buradan
mı geçmemiz lazım?
Ön kapıyı açarsak hayaletle
karşılaşabiliriz.
İçeride biri var mı?
Annemle görüştün mü?
Cevap vermiş mi?
Takas edelim.
Önce benimkini oku.
1,86 m olmamı ve 30
yaşımdan önce 10 milyon dolar kazanmamı sağla.
Bu ne böyle?
Soru yazmanı
söylemiştim!
- Dilek dileyemez
miyim?
- Hayır.
- Seninkine bakayım.
- Hayır.
- Bakayım.
- Olmaz!
- Hemen geri
vereceğim.
- Hayır.
- Bir kez bakayım.
- Olmaz!
- Lütfen!
Ben gösterdim ama,
haksızlık bu.
Git uyu.
Şuradaki dalgakıranı
görüyor musun?
Burası sanki başka
boyuta açılan bir kapısı varmış gibi görünüyor.
Değil mi?
Çok havalı.
- Hâlâ bitmedi mi?
- Ne?
Biraz bekle.
Ben de yetimim.
Annem geçen yıl öldü.
Birlikte yaşadığım
adam üvey babam.
Ne zamandan beri
yetimhanede yaşıyorsun?
Ben mi?
Babam beni terk
ettiğinde 5 yaşındaydım.
Yetimhanenin önünde ne
dediğini bile hatırlıyorum.
Ne demişti?
"Nerede olursa
olsun yaşayabilirsin.
Endişelenme.
" Bu yüzden başka bir boyuta bile gitsek benimle birlikte olduğun sürece endişelenmene
gerek yok.
Tamamdır!
Bu ne böyle?
Niye?
Aynı sana benziyor.
Sana da sanki biri
bizi izliyormuş gibi gelmiyor mu?
Ödümü kopardın!
- İyi misin?
- Yaptığın şey Bekle.
Uzanamıyorum.
Sopa lazım.
İyi misin?
Kanıyor!
İyiyim.
Ayakkabı buldum!
Daha da uzağa gitti.
Boş ver.
Başka bir tane daha
yaparım.
- Bunları giy.
- Hayır, iyiyim böyle.
Çok kötü kokuyormuş.
Çok uzun olacaksın
sen.
Ayakların büyükse
boyun uzun olurmuş.
Öyle mi?
1,86 m olur mu?
O zaman bu kadar uzun
mu olacağım?
Sen benden hoşlanıyor musun?
Sonsuza kadar mı?
Evet.
Bana ihanet
edersen seni gebertirim.
Söz verdin!
Tamam.
Başlık, Beyaz Ay.
Gözlerim kapalı
yürüyordum.
Karanlıktan
korkuyordum ama gözlerimi açamıyordum.
Bir süre sonra
korkmamaya başladım.
Gözlerimi açtım ve seni
elimi tutarken buldum.
Birlikte beyaz ayı
seyrettik.
- Aman!
Vurdum onu.
- İnsanları hedef
almamalısın!
Ben hedef almadım, o
hedefe girdi.
İyi misin?
- Ne yapıyorsun
burada?
- Ne?
Patlamayı izlemeye
gideceğiz.
- Ona söylemesene
salak!
- Aptal!
- Patlama mı?
- Evet, tünel
şantiyesindeki.
- Ben de gelmek
istiyorum.
- Olmaz, olmaz!
- Kızlar olmaz.
- Hayır.
Doğru ya, babası
şantiyede çalışmıyor mu?
- O benim babam değil.
- Kim o zaman?
- Sizinle gelsem
olmaz mı?
- Kızlar gelemez!
- Olmaz!
- Onu da alalım.
Ne de olsa öğrendi.
TEHLİKE PATLAMA
SAHASI
Doğru ya, bugün Çince
dersim olduğunu unutmuşum.
Korkak tavuk.
Yakalanmaktan korkuyorsun,
değil mi?
Boş ver.
Onsuz gidelim.
- Sonra anlatırsınız
bana.
- Tamam, olur.
- O ne?
- Grup fotoğrafı.
Dikkatli ol.
Ne zaman patlayacak?
Acıkmadınız mı?
Ne yapıyorsun?
Çok derine benziyor.
Birinin yanında
yerini alamazsan aptal bir ezik olursun.
Taş, kağıt, makas!
Taş, kağıt, makas!
- Evet!
- Kahretsin!
Cidden yapamam ben.
- Hadisene aptal.
- Yapamam.
Bu ne böyle?
Çok tuhaf.
Çabuk ilerle!
Daha ne kadar
gideceğiz?
Bir kez başladın mı sonuna
kadar gitmen gerekir.
Altıma kaçıracağım.
Osurursan gebertirim
seni.
Aman ya!
Kıçıma vurma.
Sapık mısın sen?
Ne oldu?
Aşağıda bir şey var
galiba.
Müthiş.
Şuna baksana.
Görebiliyor musun?
Bu ne acaba?
Yumurtaya benziyor.
Uzaydan bir meteor
olabilir mi?
Avusturya'da parlayan
bir meteor bulunduğunu okumuştum.
Cidden başka bir
dünyada yaşıyorsun.
Ne olabilir acaba?
Çok merak ediyorum.
Alayım mı?
Ben söyleyene kadar
arkanı dönme.
Saklayacak bir şeyin
yok nasılsa!
- Niye karardı?
- Ne oldu?
- Dışarı çıkıyorum
ben!
- Bekle Jae Wook!
- Arkamı dönebilir
miyim?
- Yumurta!
- Al onu!
Gidelim.
Bu, cin yumurtası
olabilir mi?
Zamanı yutan cin.
Sen de onunla aynı
dünyadan mısın?
Zaman nasıl
yutulur?
Bu yüzden cin deniyor
ya!
Vefat etmeden önce
dedem anlatmıştı.
Dolunay sırasında bu
dağda bir mağara açılırmış.
Dolunay!
Mağara.
Deden akıl
hastanesinde değil miydi?
Saçmalama!
Akıl hastanesi değil
bakımeviydi.
Devamını anlat hadi!
Mağaraya girersen cin
zamanını çalarmış.
Bir çocuğu büyütüp koca
bir adam yaparmış.
Ama biz hâlâ aynıyız.
- Bölüp durmasana!
- Doğru diyorum ama!
Neyse ne, bölüp durma.
- Ne oldu?
- Tokam kaybolmuş.
- Boşuna korkuttu
beni.
- Nerede bu?
İçeride mi düşürdün?
Birlikte gidelim.
İkiniz çıkıyor
musunuz?
Onu vurduğumda bana
kızmıştı.
Öyle bir şey yok
salak!
- Bizimle gelmesini
istediğinde anlamıştım.
- Doğru.
- Öyle değil.
- Birbirinize
yakışıyorsunuz.
Sung Min!
Neredesin?
Anne İnşaatı durdurun!
Ne oluyor?
- Merhaba.
- Bay Park geldi.
- Merhaba, nasıl
yardımcı olabilirim?
- Yetkili kişi bu,
ona anlatın lütfen.
- Hemen inşaatı
durdurun.
- Nedenini
öğrenebilir miyim?
Çocuklarımız izlemek
için buraya gelmiş.
Biliyorsunuz ki bu
bölge tellerle çevrili ve çok sıkı
korunuyor, çocuklar içeri giremez.
Başka yere baksanız
daha iyi olur.
Hayır.
Birkaç saat önce benim
evim bile sallandı.
Buradaki patlama
depreme sebep olmuş.
Çocuklar yakınlarda
olabilir.
Nasıl devam edersiniz?
Bakar mısınız?
Kızınızın adı Oh Su
Rin mi?
Evet, öyle.
- O da bizim
çocuklarla birlikteymiş.
- Ne?
Niye dağa gitmişler
ki?
Dün öğleden sonra,
Hwano Adası'nda tünel inşaatındaki patlamayı izlemek için dağa çıkan 6.
sınıfa giden 3 erkek
ve 1 kız çocuğu hâlâ kayıp.
Çocukların dağda
olduğu varsayılan 16.
00 civarlarında 3.
6 büyüklüğünde suni bir deprem meydana geldiği için polis arama çalışmalarına hemen başladı.
Çocukların başına bir
şey gelmiş olabilir.
Yolu açın lütfen.
- Buraya ne zaman
taşındınız?
- Bir buçuk ay önce.
Evet, o sıralardaydı.
Su Rin kaybolan
çocuklarla yakın mıydı?
- Beraber
gittiklerine göre öyledir herhalde.
- Evet, herhalde.
- Su Rin'in boyu kaç?
- Boyu Göğsüme geliyor.
Ne giyiyordu?
- Bilmiyorum.
- Pantolon mu etek
mi, bilmiyor musunuz?
Tamam, anladım.
Komiser Bey, Su
Rin'in annesiyle 2 yıl önce evlendim.
Fakat geçen yıl bir
kaza geçirdik.
Sadece ben hayatta
kaldım.
O zamandan beri çocuk
benimle Neyse işte, yakın değiliz pek.
Sigara içebilir miyim?
- Tabii.
- Teşekkürler.
O zaman kaçmış
olabilir.
- Tae Shik!
- Ne oluyor?
- Galiba bir şey
buldular.
Ne buldunuz?
- Bir çocuk, çocuk!
Yolu açın!
Çekilin!
İnsanları içeri
sokmayın.
- Çocuk nerede?
Kız mı?
- Evet kız, yaşıyor.
Su Rin'in babası,
çabuk!
- Su Rin mi diye
bakın.
- Su Rin!
Mağarada suyun içinde
parlayan bir yumurta vardı.
O, Tae Shik'in dedesinin
anlattığına göre zamanı yutan cinmiş.
Ama sadece dolunayda
ortaya çıkıyormuş.
Sung Min onu aldı ve
hepimiz dışarı çıktık.
Ama ben annemin bana
verdiği saç tokasını kaybettim.
Bekle, yani Ses duymadın mı?
Çığlık ya da öyle bir
şey?
Hayır, öylece
kayboldular.
- Fakat yumurta
kırılmıştı, etrafında da gizemli bir çember vardı.
- Su Rin.
Niye böyle tuhaf
şeyler söyleyip duruyorsun?
Kızım.
Kaçıncı oldu bu?
Önce burasıydı dedin,
sonra orası.
Alt tarafı birkaç gün
önceydi.
Hatırlamıyor musun?
Mağara hikayesi yalan
mıydı?
- Bize yalan
söylememelisin!
- Tamam, tamam durun.
Sizi anlıyorum ancak ona
kızarsanız hatırlayamaz.
Ona nasıl inanalım?
Okulda ona çatlak
diyorlar.
- Laflarınıza dikkat
edin!
- Ne varmış
laflarımızda?
- Neler hissediyoruz
haberin var mı?
- Parmak sallama bana!
Hepsi sizin
inşaatınız yüzünden!
Sakin olun.
Çocukları bulmamız
lazım!
Hepinizin istediği bu
değil mi?
Ne?
Amirim!
- Bir ceset bulmuşlar.
- Ne?
- Ne?
- Ceset mi?
Kimin cesedi?
Panik yapmayın.
Kontrol edeceğiz.
Operasyonu yürüten
Komiser Ahn ile telefon bağlantısı yapacağız.
- Komiser Ahn?
- Evet, merhaba.
Jae Wook'un cesedini nerede
bulduğunuzu söyler misiniz?
Köyden 20 km uzakta ıssız
bir çocuk parkında bulundu.
- Dağda olsalardı
çocukları bulurduk, değil mi?
- Aynen.
Herhangi bir dış
yaralanması yok.
Kronik astımının
ölümüne neden olduğunu düşünüyoruz.
Birinin iddiasına
göre, inşaatın neden olduğu bir kazayı gizlemek için çocukları bizim şirket kaçırmış.
Bu yüzden sadece Su
Rin geri dönmüş.
Kim söyledi bunu?
Yazar mı o aptal?
Geldi.
O zaman ne düşündüm
biliyor musun?
Ölen sen olmadığın
için çok rahatladım.
Fakat sonra tekrar
düşününce Jae Wook için üzülmeye başladım.
Okula gidiyorum.
- Anne!
- Bu sabah saat 8'de Yoo Jae Wook ve Park Tae Shik'in evinin
önünde kayıp çocukların giydiği kıyafetler
bulundu.
Sabah 2 ila 5
saatleri arasında birinin bıraktığı düşünülüyor.
Şimdi görgü şahidi
arıyor, güvenlik kameraları ve araç içi
kameraları gözden geçiyoruz.
Sung Min.
Sen misin?
Su Rin.
Su Rin.
Su Rin.
Benim, Sung Min.
Su Rin!
Bekle.
Su Rin!
Dur.
Su Rin.
Lütfen sessiz ol.
Su Rin!
Su Rin!
- Ne oluyor?
- Yardım edin!
Su Rin!
Su Rin!
Ne oldu?
Tuhaf bir adam var.
Ne?
Nerede?
Emin değil misin?
Sorun değil.
Acele etme.
Kıyafetlerini ya da
başka bir şey hatırlıyor musun?
Sung Min olduğunu
söyledi.
- Ne?
- Su rin, ne diyorsun
sen?
Bilmiyorum, öyle dedi.
Niye dışarıda
duruyorsun?
İçeri gir, tehlikeli.
Komiser Cho, bunu
ormanda bulduk.
- Bu ne?
- Bilmiyorum.
Bunun anlamı ne?
Yoksa senin mi?
- Su Rin, duyuyor
musun?
- Ne?
- Bu senin mi?
- Evet, benim.
Su Rin, ben Sung Min.
Sen mağaraya geri
döndüğünde bize tuhaf şeyler oldu.
- Buraya gel.
- Ne?
- Ne var?
- Bak.
Çok güzel.
Siz de gördünüz değil
mi?
Hareket etti!
İçinde ne var?
- Kırayım mı?
- Hayır!
Ya içinden bir şey
çıkarsa!
Ben büyütürüm onu.
Yumurtaların içinden
çıkan şeyler ilk gördükleri şeyi annesi sanırmış.
Tamam, kırıyorum!
Kırıyorum.
Bir!
İki!
- Su Rin gelene kadar
bekleyelim mi?
- Kır gitsin işte!
- Sonra anlatırsın
ona!
- Evet.
Tamam.
Ne?
Neydi o?
Boş muymuş?
Su Rin!
Su Rin!
Baba!
Baba!
Baba!
- Külotunu görüyorum.
- Sen var ya!
Baba!
Çocuklar, babam
hareket etmiyor.
O senin annen değil,
değil mi?
En başta eğlenceliydi.
Kendimizi dünyada yalnızca
biz varmış gibi hissettik.
- Tadı kola gibi.
- Harika!
- Yeme artık şişko
patates!
- Canına mı susadın?
Her şeyi yapabiliyor
gibiydik.
- Dur!
- Ne?
- Ayna değil mi bu?
- Niye görünmüyoruz?
Niye acaba?
Ayna da mı dondu?
Fakat sonra
yapamayacağımız şeyler de olduğunu fark ettik.
Kaç gün oldu?
Gerçekten de ancak büyüyünce
mi kaçabileceğiz?
Yeo Sung Min!
Sana onu kırma
demiştim!
Bundan bahsetmenin
bir faydası yok.
Adadan gitmeye
çalışalım.
Zaman orada
geçiyordur.
- Daha kuvvetli yap!
- İşe yaramıyor dedim
ya sana!
Su Rin, hikayeme
inanacak mısın?
Yetişkin bir erkeğe
ait ayak izleri bulduk!
Ayak izleri bu yöne
doğru gidiyor!
Harekete geçin!
İçeride kal!
Herkes bu tarafa
gelsin.
- Bekle.
- Ne?
- Yalandı.
- Ne?
Ne yalandı?
O adamın Sung Min
olduğunu söylemesi mi?
Her şey.
Öyle biriyle hiç
görüşmedim.
Niye yalan söyledin?
Özür dilerim.
Astral seyahat nasıl
yapılır?
Uzaylılarla
karşılaşma olasılığı.
Oranın altında başka
bir dünya olmalı.
Su Rin adadan gitmeyi
başaramadık.
Şimdi öylece adayı
geziyoruz.
- Ne yapıyorsun?
- Bugünden sonra
günleri sayacağım.
- Tarih mi?
- Evet.
- Ne zaman uyansak
bir gün ekleyeceğim.
- Ne için?
Kaç günün geçtiğini
bilmemek sinir bozucu.
Sıkıntıdan
patlayacağım!
İyi misin?
Tae Shik nerede?
Bekle, getireyim onu.
Sung Min!
Çok uzağa gitme.
Ne yapıyorsun?
Jae Wook seni arıyor!
Bekle, şunu bitireyim.
Harika.
Sen de okusana.
Jae Wook!
Harika şeyler bulduk.
Jae Wook!
Jae Wook.
Daha erken gelseydim Jae Wook daha az korkar mıydı?
Tae Shik'in
ağladığını ilk kez görüyordum.
Bu yüzden ağlamamak
için kendimi tutmalıyım diye düşündüm.
Bunları saklayıp daha sonra ailesine veririz.
Su Rin, burada her
gün aynı.
Bugün 1974.
gün ama hiçbir şey değişmedi.
Tae Shik ve ben
iyiyiz.
Fazlaca vaktimiz
olduğu için ders bile çalıştık.
Erkekler kaslı
yapıdadır.
Adonis Kompleksi.
Var olan endüstriler,
var olmayan endüstriler Kırmızı okyanus
stratejisi, mavi okyanus stratejisi.
Gerçekten hepsini
ezberledin mi?
Bir şeyler öğrenmemiz
lazım.
Okula gidemeyeceğiz.
Ayrıca geleceğe
hazırlık için para da kazanmamız lazım.
Tae Shik, şu Su Rin'e
benzemiyor mu?
Su Rin mi?
Yüzünü hatırlamıyorum.
Sen hatırlıyor musun?
Geçmişteki her şeyi unuturum
diye korkuyorum.
Seninle
yaşadıklarımızı bile.
- Kaç gün oldu?
- 2142 gün.
Buraya gelsene.
Bunun nasıl
yapıldığını hatırlıyor musun?
5 yıl 317 gün.
Olay olduğunda 14
yaşındaydık.
Demek ki yakında 20
yaşında olacağız.
- 20 yaşına gelince
büyümüş oluyorsun.
- Yani yakında
dönebilecek miyiz?
Sung Min!
Nasıl görünüyorum?
Biraz olsun eski
halime benziyor muyum?
Beni kimin
tanıyacağını düşündüğümde aklıma sadece
sen geldin.
Ne zaman büyümüş
olursun?
Biz artık 20 yaşını
geçtik.
Fakat ne kadar
beklersek bekleyelim zaman akmıyor.
Son günlerde Tae Shik
tuhaflaştı.
Ama ben iyiyim.
Dönebileceğimize
inanıyorum çünkü.
Biliyorsun, işin püf
noktası inanmaktır.
Seni yapmamı
istemiştin.
- Ben miyim?
- Evet.
Bir şeye odaklanıp
daldığında zaman daha hızlı akar.
Mihaly'nin akış
kuramı.
Zamanın geçtiğini
hissetmek çok güzel, sen de dene.
Keşke ben de burada
senin gibi iyi yaşayabilsem.
Yetişkin olduğumuzda
buradan kaçacağız.
Artık 20 yaşından
fazlayız.
Yetişkin olduk.
Büyüdük!
20 yaş bizim
tahminimizdi.
Peki ne zaman?
Söylesene, 30 ya da
40 olunca mı?
Yumurtayı kırmasaydın
keşke.
Sonunda burada
öleceğiz.
Jae Wook gibi.
Geri döneceğim.
Geri dönebilirim.
Dönebilirim.
Tae Shik gibi
düşünmüyorum.
Başaracağım!
Geri dönebilirim.
Su Rin, geri
döneceğim.
Döneceğim.
Başarabilirim.
Başarabilirim.
Dönebilirim!
Tae Shik!
Ay!
Ay değişti Tae Shik!
Tae Shik!
O zamandan beri adanın
her yerinde onu arıyorum.
Tae Shik!
Azıcık bile olsa ayın değişmeye başladığını biliyor mu?
Su Rin, sonunda Tae
Shik'i buldum.
Artık onu aramak
zorunda olmadığımı anladığımda tuhaf
biçimde rahatladım.
Belki de en başından
beri hiçbir şey değişmemişti.
Belki de hepsi benim
yanılgımdı.
Artık her şey bitti,
Su Rin.
Bunu okudum.
Sung Min!
Özür dilerim.
Çok özür dilerim.
Diğer insanlar Sung
Min olduğuma inanır mı?
Endişelenme.
Yardım edeceğim sana.
Bu, komşunun araç içi
kamerasından.
O sabah araçla adadan
ayrılmış ama haberleri görünce kontrol
etmek için bakmış.
Özür dilerim,
düşeceği aklıma gelmedi.
Alışık değilim.
HAMAM
Saçların böyleyken küçük Sung Min'i andırıyorsun.
Anne, ben Sung Min'im.
Zaman birden durdu.
Orada büyük bir adam
oldum.
Hayır, daha
inandırıcı ol.
İlgilerini çekmek
için söyleyebileceğin şeyler yok mu?
Sang Chul, senle ben
3. sınıftayken Nintendo için kavga ederken
onu okulun arkasındaki havuza düşürmüştük.
Jae Wook'undu.
Bu yüzden ona
yenisini alana kadar bunu sır olarak
saklayacağımıza söz vermiştik.
Ama almadık.
Kesin kaçacak.
Benim gibi.
Aptal mıyım ben?
- Bunu sen yazdın.
- Hayır.
Tae Shik asla ağlamaz.
Hiç ağladığını
görmedim.
Öyle biri değil.
Bilmediğin şeyler
hakkında sahte şeyler yapma.
Hepsi doğru!
Cennetteki annemin
üzerine yemin ederim.
- Ölmüş biri için
niye yemin ediyorsun?
- Ne?
Hepsi ölmüştür kesin.
Babam öyle dedi.
Sung Min ölmedi!
Arkadaşım konusunda dalga
geçme, sinirleniyorum.
ARANIYOR: HWANO ADASI
ÇOCUK KAÇIRMA OLAYI ZANLISI ÖDÜL: $30,000
Annem 39 yaşında.
Ondan büyük olmam hiç
mantıklı değil.
Sung Min, adadan
gidelim.
Orada zaman akıyordur.
Yapabileceğimiz bir
şeylerin olması lazım.
Sung Min.
Sung Min.
Yeo Sung Min Ne yapıyorsun burada?
Niye buraya geldin?
Yakalanmadan önce git.
Sabahleyin yanına
geleceğim.
Yalnız kalmak
istemiyorum.
Ne oldu?
Bir sorun mu var?
Hepsi benim
yüzümden.
Yumurtayı kırıp
onların ölümüne sebep oldum.
Onlar olmadan
yaşayabilir miyim?
Ben merak ettim diye
yumurtayı aldın.
Senin hatan değil
Sung Min.
Bu yüzden kendini
suçlama.
Su Rin.
Oh Su Rin, kapıyı aç.
Su Rin.
- Efendim.
- Şantiyeye gitmem
lazım.
Evde kal, tamam mı?
Sıkılırsan bir
arkadaşını davet et.
Yine ne oldu?
- Bu sefer ne var?
- Ne yaptın sen?
- Niye kızın saçma
sapan konuşuyor?
- Neden bahsediyorsun?
Su Rin, oğluma tuhaf
bir şey anlatmış.
Sung Min'in döndüğünü
söylemiş.
Ama artık bir
yetişkinmiş.
Aynı şey Tae Shik'e
de olmuş ama o yokmuş.
Kızım şu aralar iyi
değil demiştim size.
Özür dilerim.
Geçen sefer yanlış
bilgi vermişti.
Beyefendi.
İnsanlar ne diyor
biliyor musunuz?
Şirketiniz patlamanın
neden olduğu kazayı örtmeye çalışıyormuş.
Bunu Su Rin de
biliyor ama söyleyemiyormuş.
Hanımefendi, sadece
inanmak istediğinize inanmayın.
Niye uyduruyorsunuz?
Vurma.
Kendi kızı yaşıyor ya
başkaları umurunda değil!
Bu adadaki bütün
yolları ezbere mi biliyorsun?
Evet, sürekli
dolaştığım için.
Doğru ya!
Kaç yaşında olduğunu
anladım.
Bak şimdi, yaklaşık 8
yıl sonra yeniayı görmüşsün.
Fakat zaman tekrar
aktığında dolunay varmış.
Yeniaydan dolunaya
kadar geçen süre dolunaydan yeniaya kadar geçen süreyle aynı.
Demek ki 15 ya da 16
yıl kadar süre geçmiş.
Neyse işte, sonuçta
hâlâ 30 yaşında olmadın.
Acaba Sung Min'i 10
ya da 20 yıl sonra görseniz onu tanır
mısınız?
Yani Sung Min'i
büyümüş halde görseniz tanır mıydınız?
- Sanırım onunla
konuşursam tanırdım.
- Sahi mi?
Elbette.
Sung Min burada en
uzun kalan kişi.
Fakat Su Rin Diğerlerini bilmem ama ben seni gerçekten
anlıyorum.
Ben de onu çok
özledim.
- Bir dakika, bir
dakika bekleyin.
- Su Rin!
- Buraya gel.
- Neden?
- Gel buraya!
- Bırak beni!
Beyefendi!
Beyefendi!
Çok azarlamayın onu.
Söyleyeceklerini
dinleyin.
Peki, aradığınız için
teşekkürler.
Gidip konuş.
Neyin var senin?
Delirtiyorsun beni!
Niye saçma sapan
konuşuyorsun?
- Annen öldükten
sonra ben - Senin yüzünden!
- Annem senin
yüzünden öldü!
- Seni - Gel!
- Bırak beni!
- Gel buraya!
- Bırak!
- Gir içeri!
Amca!
Kapıyı aç!
Amca!
Aç lütfen!
Ne kabahatim var
benim?
Artık gerçekten
bilmiyorum.
Amca!
Aç!
Siz mi geldiniz
çocuklar?
Kimsiniz?
Ayçiçeği Sınıfı'nın
camını Geun Ho değil ben kırmıştım.
Herkes onun kırdığını
düşünmüştü ama sen benim kırdığımı anlamıştın.
- Bu yüzden ondan
özür dilememi istemiştin.
- Neden
bahsediyorsunuz?
Anne.
Ben Sung Min'im.
Sung Sung Min!
Su Rin biraz önce
gelip iyi kötü bir şeyler anlattı.
Bu yüzden dışarı
çıkalım orada bana olanları anlat,
tamam mı?
- Dong Soo.
Dong Soo - Hayır!
Dong Soo, buraya gel.
Tuhaf biri olduğum
için kimse bana inanmıyor.
Su Rin Memur Bey, kızım kayboldu.
Alo, söyleyin.
- Efendim, orada
mısınız?
- Sizi sonra ararım.
Bekleyin!
Tae Shik'in dedesi
cin hikayesini nereden öğrenmiş acaba?
Hikayeyi bilen biri söylediklerimize
inanabilir.
Uzun zaman önce babası
ortadan kaybolduğunda insanlar cin
yüzünden olduğunu söylemişti.
Yani geçmişte başka
bir yumurta daha mı vardı?
Sung Min.
Galiba bir yumurta
daha görmüştüm.
Tek başıma mağaraya
döndüğümde suda parlayan bir şey görmüştüm.
Gidip bakalım.
Nasıl gideceğimizi
biliyorsundur.
Ne yapacaksın?
Ya gerçekten bir yumurta
daha varsa?
Herkesin önünde onu
kıracağım!
Üvey babamın,
polislerin ve televizyondaki insanların önünde.
- Onlar çekim
yaparken zamanı dondurup ortadan kaybolacağız.
- Olmaz.
- Tek çaresi bu.
- Hayatta olmaz.
Nasıl olduğunu
bilmiyorsun.
Demiştin ki, başka
bir boyuta bile gitsek seninle olduğum
sürece endişe etmeme - Hepsi öldü!
Su Rin Kaçalım.
Adayı terk edip kimsenin
bizi tanımadığı bir yere gidelim.
Birinin beni tanıyıp
tanımaması umurumda olmaz.
Sadece sen kim olduğumu bil yeter.
Gece biraz soğuk
oluyor.
İyi misin?
İyiyim, sen?
Hırkanı giyeyim.
Su Rin, gidelim.
Gidelim.
Sung Min!
Sung Min!
- Oh Su Rin!
- İyi misin?
- Sung Min - Ne yapıyorsun sen?
- Buraya gel!
- Sung Min!
Çabuk gel.
Çıkalım buradan.
Gidelim.
Sung Min!
Jin Sung.
Sence nasıl görünüyor?
Su Rin'in arkadan
portresi değil mi?
Onu sormuyorum.
Polis olarak fikrini
soruyorum.
Zanlının, kıza karşı
olan psikolojisini gösteriyor.
Öyle bir şey.
Adam pedofili işte.
Çocukların
kıyafetlerine bak.
Evin her tarafında Su
Rin'in parmak izleri vardı.
Ayrıca sizin evinizde
de zanlıya ait ayak izleri bulduk.
Tahminimce kızınızı
uzun zamandır tanıyor.
Bana söyleyeceğiniz
başka bir şey yok mu?
Beyefendi.
Bu, Su Rin'in cep
telefonu.
O itin fotoğrafını
buldum içinde.
Ona Sung Min diyor.
Gerçekten inanıyor
buna.
Köylülere göre Oh Su
Rin, zanlının kurbanlardan biri olduğuna inanıyor.
Stockholm
sendromundan ziyade düşlemsel yalan daha uygun olmaz mı?
Yine de tüm bunlara
basitçe 14 yaşındaki bir kızın sanrıları diyebilir miyiz?
Bir yetişkinle bir
çocuk.
- Kimlik lütfen.
- Ne?
Bir yetişkinin
kimliği lazım.
Görünen o ki zanlı Su
Rin'i kandırıp kendisinin kayıp
arkadaşı olduğuna inandırmış.
Babam tuvalete gitti.
Kimliksiz bilet
veremem.
Sıradaki.
Bu noktada yeni bir
soru yöneltmek istiyorum.
İnsanlar, Su Rin'in
en başından beri arkadaşlarının
kaçırılmasına dahil olup olmadığını merak ediyor.
Polis, soruşturmayı
zorlaştıracak söylentilerin yayılmasının
ya da haberlerin yayınlanmasının kısıtlamasını istedi.
Zanlı 1.
86 m civarlarında, zayıf yapılı biri.
Siyah kapüşonlu
hırka, kahverengi pantolon giyiyor ve siyah sırt çantası takıyor.
Bu arada, Hwano
Adası'ndaki tüm polisler seferber olmuş
bir özel harekat ekibiyle birlikte olası bir durum için tetikte bekliyor.
İçeriye baktınız mı?
Nereye?
- Merkeze.
- Peki.
Karışıklığa bak!
Merkezde nereye?
- Burada inelim.
- Burada mı?
Teşekkürler.
Buraya bakın!
Çabuk!
Bekleyin, durun!
Durun!
Şüphelinin konumu
tespit edildi.
İskeleye doğru takip
ediyoruz, destek gönderin.
Su Rin.
Atla.
Bir şey olmaz.
Sen git Sung Min!
Mağarada buluşalım.
Yakalanma!
Su Rin!
Su Rin!
Su Rin!
Bu tarafa.
Kızı bulduk!
- İyi misin?
Yaralanmadın değil mi?
- Göz kulak olun ona.
Niye parmak izi testi
yapmıyoruz?
Sung Min'in
yetimhanedeki parmak iziyle bu
adamınkini- - O kadar vaktin var mı?
- Özür dilerim.
- Saçma sapan konuşma.
Bir de şöyle düşün.
Yalnız yaşayan bir
adam bir gün bir yerde seni görüp seninle
arkadaş olmak istedi.
Doğal olarak da senin
bunu istemeyeceğini düşündü.
Bu yüzden de seni
araştırmaya başladı.
Nerede yaşıyorsun,
arkadaşların kim Blogunu da görmüştür
tabii.
Orayı okurken aklına
bir fikir geldi.
En iyi arkadaşın Sung
Min'i kaçırıp oymuş gibi davranmak.
Başka bir dünyada kapana
kısılıp büyüdüğünü söylerse derin bir
hayal gücüne sahip olduğun için ona inanacaktın.
Bu ne saçmalık?
Şu an anlattığınız
şeyi siz uydurdunuz.
Evet, doğru.
Ben uydurdum.
Fakat mağara ve
yumurtadan daha mantıklı değil mi?
Su Rin.
Sung Min ve Tae Shik hâlâ
hayatta olabilir.
Bize yardım etmen
lazım.
Nerede olduğunu
biliyorsun, değil mi?
Sen git, burada
bekleyeceğim.
Su Rin.
Su Rin.
- Herkes toplansın.
- Başüstüne.
Yürüyor musunuz?
Koşsanıza!
Şuraya bakın.
Sung Min.
Ver onu.
Birlikte yapmamıza gerek
yok, ben tek yaparım.
Sen onaylamasan da
insanlara senin Sung Min olduğunu göstereceğim.
Onlara ben yaptım
diyeceğim.
Onları kaçırıp
öldürdüğümü.
Senin bir alakan
olmadığını.
Böylece her şey
bitecek.
Ya daha sonra?
Polis kim olduğunu sorduğunda
ne diyeceksin?
Geri döneceğim.
O zaman aynı yaşta
olacağız.
Beni tanıyacaksın,
değil mi?
Bu ne?
Onlara durmasını
söyleyin!
Çabuk olun!
Sung Min!
Sung Min!
Yeo Sung Min!
Sung Min!
Sung Min.
Buraya gelirken
düşündüm.
Ya bu hiç olmasaydı?
Seninle ve çocuklarla
birlikte liseye giderdik, meslek
edinirdik.
Beraber başarılı
olurduk.
Su Rin.
Ben bu şekilde
yaşayamam.
Benim yüzümden ortadan kaybolduğunu görmek istemiyorum.
Kıpırdama, yerinde
kal.
Kıpırdama.
Sorun yok.
Çocuğu buraya gönder.
Su Rin, buraya gel.
Hemen çocuğu buraya
gönder pislik!
Ateş etmeyin!
Lütfen bir kez
dinleyin onu!
Hepsi gerçekti!
Mağara da yumurta da!
Tamam, peki.
Uzaklaş ondan!
Bu Sung Min!
Benim arkadaşım!
- Seni kandırdı!
- Yanılan sizsiniz!
Amca, yalvarıyorum.
Lütfen, lütfen bir
kez inanın ona.
Bırak onu!
Bırak!
Su Rin!
Amirim!
- Amirim!
- Amirim!
- Su Rini - Sung Min.
Bekle.
Sung Min!
Sung Min!
Su Rin!
Sonradan anladım.
Beni kurtarmak için yine
zamanı durdurmuştu.
Bir dakika.
İyi de Su Rin o adam gerçekten Sung Min ise niye seni sahilde bırakıp ortadan kayboldu?
Yumurtayı kırıp
zamanı durdurduysa insanlara kendisinin
Sung Min olduğunu göstermenin bir yolu olmuş olacaktı.
Çünkü sıradan bir
hayat sürmemi istedi.
Bu yüzden ortadan
kayboldu.
Ama sonra polise seni tehdit ettiği için ona yardım
ettiğini söyledin.
Neden öyle
söylediğini bana anlatır mısın?
Yoldan çekilin lütfen.
Su Rin, zanlıyla
aranızdaki ilişki nedir?
Defalarca gerçeği
söyledim ama kimse bana inanmadı.
CEHENNEME GİT GEBER Bu
adadan nefret ediyorum!
Su Rin, yaklaşma.
Teşekkürler.
Tamam, ye hadi.
Gerçekten bilmiyorum.
Doğrusu, senin de
benim de yaşamam bir mucize.
Ama sana inansam bile
hiçbir şey değişmeyecek.
Ne demek istediğimi
anlıyorsun değil mi?
Tehdit edildiğini
söyle.
Arkadaşlarını
öldürmekle tehdit ettiğini bu yüzden dediklerini yaptığını söyle.
- Amca - Senin için en iyisi bu.
Dediğimi yap.
Bana anlattığın
hikayeyi kitabımda yazmamın sakıncası
olmaz mı sahiden?
Artık yalan söylemek
istemiyorum.
Onun Sung Min
olduğunu sadece ben biliyorum.
Bunu da kitabınıza
koyar mısınız?
Ne yazdın?
Sır.
Hocam!
YİTİK ZAMAN
Misyoner okulu çok katı değil mi?
En azından yurdu var.
Kız dolu bir yurdun
neresi eğlenceli?
Su Rin.
İzninizle gideyim.
Su Rin!
Üniforma sana
yakışmış.
Su Rin!
Su Rin!
Birini mi gördün?
Gidelim.
Beyaz Ay
Gözlerim kapalı yürüyordum.
Karanlıktan
korkuyordum ama gözlerimi açamıyordum.
Bir süre sonra
korkmamaya başladım.
Gözlerimi açtım ve
seni elimi tutarken buldum.
Birlikte beyaz ayı
seyrettiğimizi hayal ettim.
« Prev Post
Next Post »