Print Friendly and PDF

Translate

Ölüm Kitabı (1990) Misery

|

 


107 dk

Yönetmen:Rob Reiner

Senaryo:Stephen King, William Goldman

Ülke:ABD

Tür:Suç, Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Şubat 1991 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Marc Shaiman

Oyuncular:

    James Caan

Kathy Bates

    Richard Farnsworth

Frances Sternhagen

    Lauren Bacall

Özet

Paul Sheldon kolay okunan popüler romanlar yazarıdır. Artık kariyerinde bir dönüm noktasında olduğunu düşünür, seri maceralarını yazdığı karakteri Misery Chastain'in öldürüp diziyi bitirir. Paul taşrada geçirdiği bir araba kazasından yaralı kurtulur.

Onu bulup evinde bakmaya başlayan Annie Wilkes, şans eseri Paul'un sadık okurlarından biridir ve kahramanı Misery Chastain'in de sıkı bir hayranıdır. Son kitabı okuyup Misery'nin ölümüyle şoke olan kadın öfkeye kapılır ve Paul'u ayağından feci şekilde yaralayarak onu yatağa hapseder. Hem bölge şerifi hem de menajeri umutsuzca Paul'ü ararken o, gardiyanı Annie'ye özel bir Misery macerası daha yazmak zorundadır.

 

Harry ile Sally Tanışınca yönetmeni Rob Reiner'ın bu müthiş başarılı Stephen King uyarlaması, o zamana dek gölgede kalmış aktris Kathy Bates'i şöhretle tanıştırmakla kalmamış, onu Oscar'la da buluşturmuştu.

Altyazı

"O olmadan ne anlamı var ki?"

SON.

 Yazan Paul Sheldon.

 Hâlâ iyiyim.

 Nedir o?

 - Eski bir dost.

 Geçen gün dolabımı karıştırıyordum.

 Orada duruyordu.

 Çok güzel Paul.

 Bir havası var.

 - İlk kitabımı yazdığımda bir yayımcı   bulana kadar bu çantanın içinde taşımıştım.

 O zamanlar yazardım.

 Hâlâ yazarsın.

 - Misery işine başladığım   güne kadar yazardım.

 Hiç fena bir iş değil.

 Gittikçe daha da iyi oluyor.

 Misery ilk baskıda büyük bir başarıya imza attı.

 Bir milyon sattı.

 Marcia, lütfen.

 - Misery kızının dişlerine tel taktırmanı sağladı, koleje gönderdi.

 Marcia, lütfen.

 - Misery kızının dişlerine tel taktırmanı sağladı, koleje gönderdi.

 İki evin ve Nicks'e sezonluk biletin var.

 Karşılığı ne oldu?

 Onu öldürdün.

 Asla bütün hayatım olsun istemedim.

 Ondan hemen kurtulamazsam   sonsuza dek yazmak zorunda kalabilirim.

 Yeni kitabı bitirmek için Colorado'ya gidiyorum.

 Bunu başarırsam   mezar taşıma yazılacak bir şeyler düşünebilirim.

 Ben bir numaralı hayranınım.

 Merak edecek bir şey yok.

 Burada rahat edeceksin.

 Sana çok iyi bakacağım.

 Bir numaralı hayranın benim.

 Neredeyim?

 - Silver Creek'in hemen dışında.

 Ne zamandır?

 - İki gündür.

 İyileşeceksiniz.

 Adım Annie Wilkes.

 - Bir numaralı hayranım.

 Evet.

 Aynı zamanda hemşireyim.

 Yutun bunları.

 Alın.

 Nedir bunlar?

 - Novril.

 Ağrı kesici.

 Teşekkür ederim.

 Neden bir hastanede değilim?

 Neden bir hastanede değilim?

 Şiddetli bir tipiydi, sizi tehlikeye atmak istemedim.

 Hastaneyi aramaya çalıştım ama hatlar da kesikti.

 Kendini yormamalısın.

 Dinlenmelisin.

 Olümden döndün.

 Kocaman aç.

 Bacaklarını oynatmaya çalıştığında acı veriyor değil mi?

 Ama sonsuza dek sürmeyecek, söz veriyorum.

 Bir daha yürüyebilecek miyim?

 - Tabii ki yürüyeceksin.

 Kolun da iyileşecek.

 Omuzun da yerinden çok kötü çıkmıştı.

 İnatçılık etti ama sonunda yerine taktım.

 Yine de en çok bacaklarınla yaptıklarımla gurur duyuyorum.

 Evdeki malzemeyi kullandım, hiçbir doktor bundan iyisini yapamazdı.

 Aslında göründüğü kadar kötü değiller.

 Her iki bacağın diz kapağı bölgesinde kırıklar var.

 Sol bacağın kaval kemiği de kırılmış.

 Kemiklerin oynadığını elimle hissedebiliyordum.

 Bu yüzden hareketsiz kalmaları en iyisi.

 Yollar açılır açılmaz, sizi hastaneye götürürüm.

 Bu arada hızla iyileşin.

 Bu arada hızla iyileşin.

 Bunu evimde yapacak olmanız benim için büyük bir şeref.

 Adım Marcia Sindell, sizi New York'tan arıyorum.

 Silver Creek polis şefi ya da şerifiyle görüşmek istiyorum.

 Hangisini istiyorsunuz?

 - Hangisi meşgul değilse.

 Her ikisinin de meşgul olmadığından eminim   çünkü her ikisi de benim.

 Ayrıca polis görevlileri derneği başkanıyım.

 Emekli korucuları koruma derneği başkanı da, eğer balık için   iyi bir rehbere ihtiyacınız varsa, benden iyisini bulamazsınız.

 Bana Buster deyin, herkes öyle der.

 Sizin için ne yapabilirim?

 Ben bir yayıncıyım.

 Sizi aradığım için aptal gibi hissediyorum ama   müşterilerimden biri, Paul Sheldon"un başı dertte olabilir.

 Yazar Paul Sheldon mu?

 Demek müşteriniz?

 - Evet.

 Herkes Misery romanlarını çok seviyor.

 Evet.

 Eminim Paul"ün romanlarını bitirebilmek için   yıllardır Silver Creek'e geldiğini biliyorsunuzdur.

 Anladığım kadarıyla altı haftadır burada.

 Pek sayılmaz.

 Az önce aradım ve geçen salı ayrıldığını söylediler.

 Bu biraz tuhaf değil mi?

 - Bilmiyorum, genelde otelden   ayrılmadan önce sizi arar mı?

 - Hayır.

 Tabii ki aramaz.

 Kızı uzun süredir ondan haber alamamış.

 Genelde kitabın çıkmasına yakın bizlerle iletişimde olurdu.

 Ve ondan haber alamadığım için  - Kaybolduğunu düşünüyorsunuz.

 Aradığım için kendimden nefret ediyorum.

 Bana aptal olduğumu söyleyin.

 - Belki biraz aşırı korumacı.

 Size ne yapacağımı söyleyeyim.

 Şimdiye kadar bir şey rapor   edilmedi; ama ismini sistemimize yerleştireceğim   bir şey duyarsam sizi hemen ararım.

 - Çok iyi olur.

 Teşekkür ederim.

 Hoşça kalın Bayan Sindell.

 Telefon mu geldi?

 Yoğun bir sabah.

 - Evet iş, iş, iş.

 Virginia, tipi ne zamandı?

 - Geçen Salı.

 Neden?

 Nedeni yok.

 Beni bulman bir mucizeydi.

 Hayır, mucizeyle hiç ilgisi yok.

 Seni izliyordum.

 İzliyor muydun?

 Silver Creek'te kaldığın benim için sır değildi.

 Bir numaralı hayranın olduğumu unutma.

 Bazı geceler oraya gelip saatlerce oturdum.

 Kulübeden sızan ışığı seyrettim.

 Dünyanın en büyük yazarının içeride neler yaptığını hayal ettim.

 Tekrarlar mısın?

 İyi duyamadım.

 - Kımıldama.

 Boynunu incitmek istemiyorum.

 Ve o akşam üstü arabamla eve dönerken   seni kulübeden çıkarken gördüm.

 Acaba senin gibi bir dahi   yaklaşan tipiye rağmen nereye gitmek ister diye düşündüm.

 Yaklaşan tipiden haberim yoktu.

 - Şansın varmış ki ben biliyordum.

 Ama ben de şanslıyım.

 Çünkü yaşıyorsun.

 Ve daha çok kitap yazacaksın.

 Oh Paul.

 Yazdıklarının hepsini okudum.

 Misery hikayeleri.

 Hepsini ezbere biliyorum.

 Sekizini birden.

 Hepsini çok seviyorum.

 Çok naziksin.

 - Sen de çok zekisin.

 Bebek gibi oldun.

 İşte bitti.

 - Teşekkür ederim.

 Telefon hatları ne zaman düzelir?

 Kızımı aramalıyım.

 New York"taki ajansımı arayıp hala nefes aldığımı bildirmeliyim.

 Çok uzun sürmez.

 Yollar açılınca telefon hatları da düzelecektir.

 Numaraları bana verirsen, senin için düşürmeyi deneyebilirim.

 Teşekkür ederim.

 - Senden bir şey isteyebilir miyim?

 Çantanda yeni bir Paul Sheldon kitabı olduğunu fark ettim.

 Eğer mahsuru yoksa  - Okumak mı istiyorsun?

 Eğer sakıncası yoksa.

 Kitabım yayınlanmadan önce ilk kimin okuyacağına dair   çok sıkı bir kuralım vardır.

 Sadece editörüm, ajansım   ve bir de beni araba kazasından kurtaran kişi.

 Bana ne büyük bir armağan verdiğini bilemezsin.

 Tanrım, ağrıların her saat başı nüksedecek gibi.

 Sana Novril getireyim, ilaç saatini geçirdiğim için bağışla lütfen.

 Yeni kitabının adı nedir?

 - Henüz bir isim düşünmedim.

 Konusu nedir?

 Bilmiyorum.

 Çılgınca gelebilir ama çok uzun süredir Misery dışında   hiçbir şey yazmadım.

 Neden okumuyorsun?

 Bana ne düşündüğünü söylersin.

 Belki bir isim de düşünürsün.

 Sanki yapabilirmişim gibi.

 Bay Sheldon'un ayrılışında sıra dışı bir şey yok Buster.

 Bay Sheldon'un ayrılışında sıra dışı bir şey yok Buster.

 Şampanyadan anlayabilirsin.

 Sen anlıyor olabilirsin Libby.

 - Gitmeye hazır olduğunda   bir şişe Dom Perignon ısmarlar.

 Sonra hesabı keser ve ayrılır.

 Şehirler arası bir telefon, özel kuryeyle gelen bir paket.

 Sıra dışı her hangi bir şey?

 Bay Sheldon sıra dışı şeylerden hoşlanan biri değildir.

 Kim olduğuna ve tüm şöhretine rağmen   ayakları hala yere basan biri.

 New York'tan her defasında aynı arabayla gelir.

 65 model Mustang.

 Düşünmesine yardım ettiğini söyler.

 Hep iyi bir müşteri oldu.

 Gürültü yapmaz, kimseyi rahatsız etmez.

 Umarım kötü bir şey olmamıştır.

 - Ben de öyle.

 Eminim o eski Mustang"le çoktan New York"a varmıştır.

 Eminim haklısındır.

 Sağ ol Libby.

 - Bir şey değil.

 Henüz sadece 40 sayfa okuduğumu biliyorum, ama  Ama, ne?

 - Hiç.

 Hayır.

 Nedir?

 - Bu çok saçma.

 Ben kimim ki senin gibi birini eleştirebileyim?

 Sorun değil, kaldırabilirim.

 Çok zekice yazılmış.

 Gerçi senin yazdığın her şey öyle.

 Ama bir sorun var.

 Küfürler Paul.

 Sonunda söyledim.

 - Kullandığım lisan seni rahatsız mı ediyor?

 Asil bir yönü yok.

 Onlar varoş çocukları.

 Ben de kenar mahallede büyüdüm.

 Orada herkes öyle konuşur.

 - Hayır konuşmaz!

 Kasabadaki dükkana gittiğimde ne söylüyorum sanıyorsun   "Kaldır kıçını Wally, boktan domuzum için yem versene pislik!

" Ya da bankaya gittiğimde bay Bollinger'e,"Şu çeki bozsana   bok herif!

" mi diyorum?

 Gördün mü?

 Bak bana ne yaptırdın!

 Üzgünüm Paul.

 Çok üzgünüm.

 Bazen aşırı yoruluyorum.

 Beni affedebilecek misin?

 Önemi yok.

 Seni seviyorum Paul.

 Aklını.

 Yaratıcılığını.

 Demek istediğim buydu.

 İşte bu eğlenceli.

 Virginia.

 Bu aracın içinde karım değil, yardımcımsın.

 Yardımcın olmaktansa evde kölen olmayı yeğlerim.

 Dur!

 - Ne?

 Kırık dalı görüyor musun?

 Karların ağırlığından olabilir.

 - Evet, çürük bir dal da olabilir.

 Rüzgardan da olabilir.

 Bir çok nedenden olabilir.

 Lanet olsun.

 - Yardım ister misin?

 Hayır, çok eğleniyorum!

 Teşekkür ederim!

 Sheldon'un orada olduğunu mu düşünüyorsun?

 Umarım değildir.

 Eğer oradaysa da ölmüştür.

 Gazete bürosuna gidelim.

 Uyandırmadığımı umarım.

 - Hayır, sorun değil.

 Bak ne getirdim.

 Dükkana getirmişler.

 Oldukça fazla getirmişler, ben de görür görmez   parayı bastırıp aldım, bu ilk kopyalardan biri.

 O halde yollar açık.

 - Kasabaya kadar olanı, hepsi bu.

 Hastaneyi arayıp beyin cerrahlarından biriyle konuştum.

 Ona kim olduğunu ve neler olduğunu anlattım.

 Enfeksiyon yoksa hayati bir tehlike olmadığını söyledi.

 Yollar açılınca seni almaları için bir ambulans gönderecekler.

 Telefon çalışıyor mu?

 Benimki hala kesik.

 Ama kasabadakiler gayet iyi çalışıyor.

 Ajansını da aradım.

 Oh Paul.

 Daha başında etkilendim.

 Ne mükemmel bir ilk sayfa.

 Misery Chastain adını duymak bile  Kızım meraktan delirmiştir.

 - En değerli dostumla yeniden buluşmak gibi  Doğum günü ve orada olmalıydım.

 Bugün.

 Ajanstaki bayan iyi olduğunu haber verecekmiş   ama şahsen konuşabilmek için yarına kadar bekleyeceksin.

 Oh Paul.

 İnanılmaz bir şairsin.

 Özel yemeğimden hazırladım.

 Wilkes usulü sahanda yumurta.

 Ve yetmiş beşinci sayfaya geldim.

 Sanırım bu iyi olduğu anlamına geliyor.

 Hayır.

 Hayır değil, bu, oh şey, kelime bulamıyorum.

 Harika desem hakaret etmiş olmam, değil mi?

 Benim için fazla bile.

 - Hayır.

 Sadece harika değil.

 Kusursuz.

 Kusursuz bir şey.

 Tanışma vakti geldi diye düşündüm.

 Dünyadaki en iyi dostuma merhaba de.

 Domuzum, Misery.

 Misery mi?

 - Evet, bir numaralı hayranın benim demiştim.

 Evet.

 Sana inanmaya başladım.

 - Bu çiftlikte fazla bir şey yok.

 Sadece bir iki inek, tavuklar ve ben.

 Ama Misery geldikten sonra   her şey değişti.

 Beni öylesine gülümsetiyor ki.

 Domuzun çok sevimli.

 Üç yüzüncü sayfaya geldim.

 Şimdi kusursuzdan da öte.

 Kutsal.

 Dago"nun boyadığı tavan neredeydi?

 - Sistine manastırı.

 Evet.

 O ve Misery'nin çocuğu.

 Bu dünyada kendime yakın hissettiğim iki kutsal şey.

 Kocam beni terk ettiğinde buna hazır değildim.

 Çok zor günlerdi.

 İlk zamanlar aklımı kaçırıyorum sanmıştım.

 Nasıl olduğunu tahmin ediyorum.

 Seni bilmiyorum ama ben unutmak için kendimi işe verdim.

 Gündüzler, geceler.

 Hastanede gece vardiyaları çok yalnız geçer.

 Çok kitap okudum.

 Misery kitabını o dönem fark ettim.

 Beni çok mutlu etti.

 Tüm sorunlarımı unutturdu.

 Sanırım içinde senin de yaşadıklarınla ilgili de bir şeyler var.

 Evet.

 Her kitabı defalarca okudum.

 Bu romandan da geriye 2 bölüm kaldı   ama bittiğinde başa dönüp tekrar tekrar okuyacağımı biliyorum.

 Ben 

Bitti mi?

 - Evet.

 Sorun değil.

 - Teşekkür ederim.

 Beni yanlış anlama.

 Evliliğe karşı biri değilim, ama beni   o koridorda bir daha yürütecek erkek çok özel biri olabilir.

 Evet.

 Bu hafife alınabilecek bir konu değil.

 Saygı çok önemli.

 İnsanlar artık evlilik müessesesine   saygı göstermiyor.

 Evliliğin ne demek olduğunu bilmiyorlar.

 Kalıp sohbet etmek istedim ama sona az kaldı.

 Neler olacağını öğrenmeliyim.

 Sen.

 Seni leş kargası.

 Nasıl yaparsın?

 O asla ölemez.

 Misery Chastein asla ölemez.

 Annie 71 yılında bir çok kadın doğum yaparken öldü.

 Ama önemli olan onun ruhu ve Misery"nin ruhu hala yaşıyor.

 Ben onun ruhunu istemiyorum!

 Ben onu istiyorum!

 Ve sen onu öldürdün!

 - Hayır!

 Öldürmedim.

 Kim öldürdü?

 - Hiç kimse.

 Göçüp gitti.

 Göçüp gitti mi?

 Göçüp gitti mi?

 O göçüp gitmedi!

 Onu sen öldürdün!

 Sen yaptın!

 Sen yaptın!

 Sen yaptın!

 Misery"mi sen öldürdün!

 Hey!

 Annie!

 İyi olduğunu sanmıştım Paul.

 Ama iyi değilsin.

 Sen de diğerleri gibi yalancı bir kargasın.

 Bir süre yanında olmam gerektiğini de sanmıyorum.

 Senin için kimsenin geleceğini de düşünme.

 Ne doktorlar, ne ajansın, ne ailen.

 Çünkü onları hiç aramadım.

 Burada olduğunu kimse bilmiyor.

 Bana bir şey olmaması için dua etsen iyi olur.

 Çünkü ben ölürsem   sen de ölürsün.

 Tanrım!

 Hayır bayan Sindell, buraya gelmenize gerek yok.

 Yapılabilecek her şey yapıldı.

 Eyalet polisiyle işbirliği içersindeyiz, FBl"ın da bilgisi var.

 Evet.

 Bir şey öğrenir öğrenmez sizi ararım.

 Merak etmeyin.

 İstediğiniz zaman arayın.

 Hoşça kalın bayan Sindell.

 Tamam, teşekkürler.

 Sheldon"un kredi kart hesaplarında Silver Creek"ten ayrıldıktan sonra   hareket yok.

 - Yazıyla ilgili bir haber de yok.

 Seni zavallı şey.

 Yerde ne işin var?

 Ama benim hatam.

 Bir hastane yatağım olsaydı bu asla olmazdı.

 Seni yatağına yatırayım.

 Biliyorum canın yanıyor.

 Ama sadece birkaç saniye sürecek.

 Hadi bakalım.

 Lütfen.

 Dur.

 Bekle.

 - Mızmız bir bebek gibisin.

 Rahat mısın?

 Mükemmel.

 Çok şakacısın.

 Sana büyük bir sürprizim var.

 Ama önce yapman gereken bir şey var.

 Bu büyük sürprizi beklerken, bir şeyler atıştırabilir miyim?

 Ne istersen getiririm.

 Ama önce dinle.

 Bazen bulanık düşündüğümü biliyorum.

 Kabul ediyorum.

 Denver"da tanık kürsüsünde dururken   soruların hepsini bu yüzden anımsayamamıştım.

 Ama bu defa her şey çok net.

 Tanrıya seni sordum, O da seni bana, sana yolu gösterebilmem için   gönderdiğini söyledi.

 - Yolu göstermek mi?

 Evet.

 Yiyecek bir şey dediğimde peynir ve kraker gibi   bir şeyler demek istemiştim.

 Şakanın sırası değil.

 Dünyayı bu iğrenç şeyden kurtarmalısın.

 Kitabımı yakmamı mı istiyorsun?

 - Senin için zor olacağını biliyorum   ama bu en iyisi.

 Bu bir şeyi değiştirmez.

 Ajansım düzinelerce kopyasını çıkarttı.

 New York"taki tüm yayın evleri tarafından okunuyor.

 Kitabımı yakmak istiyorsan, yak.

 Ama dünyayı bir şeyden kurtardığını sanma.

 O halde kibriti çak Paul.

 - Bu hiç zor değil.

 Dediğin gibiyse, yap o zaman.

 Bunun tek kopya olduğunu biliyorum.

 24 yaşında ilk kitabını yazdığında hiç kopya almadın   çünkü kimsenin ciddiye alacağını düşünmedin.

 Ama aldılar.

 Ve o günden beri hiç kopya almadın, çünkü batıl inançların var.

 Her defasında Silver Creek"e gelmenin nedeni bu.

 Bunu 11 yıl önce Merv Griffin"e anlatmıştın.

 - Merv Griffin.

 Bak ne diyeceğim.

 Basılması gerekmiyor, kimsenin   okuması da gerekmiyor.

 Sadece kendime saklayabilirim.

 Kimsenin varlığından haberi bile olmaz.

 O var olduğu sürece, aklın asla özgür olmayacak.

 Bence kibriti çakmalısın Paul.

 Bunun Tanrının isteği olduğunu görmüyor musun?

 Sen zeki birisin, bunu kolayca görebileceğini biliyorum.

 Bizler bu dünyaya yardım için gönderildik Paul.

 Benim sana yardım etmem gibi.

 Lütfen.

 Sana yardım etmeme izin ver.

 Doğru olanı yapıyorsun.

 Aman Tanrım!

 Tanrım!

 Tanrım!

 Tanrıya şükür!

 Tanrım!

 Şükürler olsun.

 Tanrım!

 Sahiden pislik bir şeymiş.

 Aşağıdaki Steadman"ların evi.

 İlerideki de Wilkes çiftliği.

 65 model Mustang ortalarda yok.

 İleride çok fazla bir şey yok, geri dönsek iyi olur.

 Her geçen yıl kış mevsiminin biraz daha kısaldığına inanıyorum.

 İnsanlar bunun ozon tabakasıyla ilgisi olduğunu söylüyor.

 Sen ne düşünüyorsun?

 - Bilmiyorum.

 Zaten bir teoriden ibaret.

 Ağrı kesicin.

 Yeniden yayındayız.

 Bize seyircinin kimi seçtiğini tekrar söyle.

 Kevin"ı seçtiler.

 Kevin"i seçtiler!

 Kevin Andrews, merhaba Kevin.

 Merhaba, nasılsın Chuck?

 - Bize buluşmanızın nasıl geçtiğini anlat.

 Tamam.

 Önce çok kaliteli bir restoran seçtim.

 Lüks bir yer.

 Ve Kevin kravat takmadan geldi.

 Spor bir takım giymişti, siyah pabuçları vardı.

 Hoşuna gitti mi?

 - Evet.

 Her zaman odanın diğer tarafına geçmek istemiştim.

 - Bak sana ne getirdim.

 Elektrikli tıraş makinesi.

 Artık kendi tıraşını olabilirsin.

 Sürprizin bu olduğunu bilseydim, bütün kitaplarımı yakabilirdim.

 Hadi, şakanın sırası değil.

 Bugün senin için büyük bir gün.

 Sadece bekle, ben her şeyi hazırladım.

 Neyi hazırladın?

 - Büyük sürpriz de bu işte.

 Yeni stüdyon.

 Yazarların da çalışmak için bir yere ihtiyacı var.

 Çalışmak mı?

 Yani yazmak gibi mi?

 Ne yazacağımı sanıyorsun?

 - Oh Paul.

 Sanmıyorum.

 Biliyorum.

 Artık o iğrenç karalamadan da kurtulduğuna göre   asıl iyi olduğun konuya geri dönebilirsin.

 Yeni bir roman yazacaksın.

 Bugüne dek en büyük başarını.

 Misery"nin dönüşü.

 - Misery"nin dönüşü mü?

 Onu öldürmek istemediğini biliyorum.

 Şimdi bunu düzeltebilirsin.

 Bu kitabı hayatını kurtardığım ve seni iyileştirdiğim için   bana ithaf edeceksin.

 Oh Paul.

 Bütün dünya beni kıskanacak.

 Birden bire bir kitap yaratmamı beklemiyorsun, değil mi?

 Senden sadece şaheser yaratmanı bekliyorum.

 Sen de iyi biliyorsun ki, bu kitap yazmanın doğal yolu değil.

 Hatta kimi insanlar bunu dayatma olarak kabul eder.

 Zekana güvenim sonsuz Paul.

 Ustelik   manzara sana ilham verecek.

 Sadece içine çek.

 Birazdan dönerim.

 Sanırım çok fazla ziyaretçi alan biri değilsin.

 Endişelenme.

 Tamamen yalnızız, işine konsantre olabilirsin.

 Harika.

 - Yazman için en pahalı kağıtlardan aldım.

 Ve 50 papele bu daktiloyu aldım, sadece "N" harfi eksik.

 Satıcı kadına en sevdiğim yazarın isminde "N" harfi olduğunu söylemiştim.

 Benim de en değer verdiğim hemşirenin adında iki tane var.

 Annie.

 Hadi oradan.

 İyi yapmış mıyım?

 - Hem de çok iyi.

 Ama küçük bir şey daha var.

 Bu kağıtlarla çalışamam.

 Gözleri yoracak kadar parlak   mürekkebi de dağıtır.

 Belki kasabaya geri dönüp, normal beyaz kağıt getirebilirsin.

 Ama bu en pahalısı.

 Mürekkep nasıl dağılabilir?

 Buraya gel, sana göstereyim.

 "Dağılmak.

" Sahiden de dağılıyormuş.

 Şaşırtıcı değil mi?

 Sana söylemiştim.

 Her şeyin senin için tam olmasını istiyorum   sadece kitap değil, nasıl yazıldığı da önemli.

 Beni düşündüğün için sağ ol.

 Sana kasabadan başka ne getirebilirim?

 Nefsini tatmin etmek için özel bir isteğin var mı?

 Küçük bir kayıt cihazı da ister misin?

 Ya da bir çift çalışma terliği?

 Hayır.

 Kağıt getirmen yeterli.

 Emin misin?

 Çünkü istersen senin için tüm dükkanı getiririm!

 Annie.

 Neyin var?

 - Neyim mi var?

 Senin için her şeyi yaptım!

 Seni mutlu etmek için her şeyi yaptım!

 Seni besledim!

 Seni temizledim!

 Seni giydirdim!

 Ama karşılığında ne aldım!

 "Yanlış kağıt getirmişsin Annie!

" "Bu kağıtla yazamam Annie!

" Sana aptal kağıtlarını getireceğim ama bir an önce   minnettarlık göstermeye başlasan çok iyi olur!

 Lanet olsun.

 Hadi, romanda işe yaramıştı.

 Vay canına, işe yaradı.

 Ne sürpriz ama.

 Manyak fahişe.

 Paul, kağıtlarını getirdim!

 Uç paket aldım.

 Umarım hikayeni yeniden yazmana yeter.

 Benden istediğin gibi.

 Paul?

 Ter içinde kalmışsın.

 Rengini de hiç beğenmedim.

 Ne yapıyordun?

 Ne yaptığımı çok iyi biliyorsun.

 Acıdan kıvranıyorum.

 Haplarımı ver.

 Zavallı.

 Seni yatağına yerleştireyim, sonra getiririm.

 Haplarımı şimdi istiyorum!

 - Sadece bir iki saniye sürer.

 Hayır!

 Ağrılarımı hemen dindirmeni istiyorum Annie.

 Lütfen.

 Dindir bu acıyı.

 Lütfen.

 Seni böyle görmek beni çok üzüyor.

 Yolda gelirken çok düşündüm.

 Al bakalım.

 Bir şeyden artık eminim.

 Bu güne kadar popüler olamamamın   tek nedeni bu sinirim.

 Bana çok kızmış olmalısın.

 Doğruyu söyle.

 Ara sıra herkesin içinde fırtınalar kopar.

 Dahim yazmadan önce biraz dinlense iyi olur.

 Ayaklar yukarı.

 Oldu işte.

 Al.

 Belki aklına bir şeyler gelir.

 Ben olsam çok şey beklemem.

 - Aptallık etme.

 Sen bir dahisin.

 Beni ilham kaynağın olarak düşün.

 Sana inancım tam sevgilim.

 Yakala.

 Sevgilimmiş.

 Şu anda Paul Sheldon"un ölmüş olduğu tahmin ediliyor.

 Araçtan çıktığını biliyoruz, ama cesedi   kazanın olduğu bölgede bulamadık.

 Bir başkası bulsaydı mutlaka bölge hastanesine götürmesi gerekirdi.

 Karların altında bir yerde gömülü kaldığına hiç şüphemiz yok.

 Ama bunu araştırmadan sonra anlayacağız.

 Tabii vahşi hayvanlara yem olmuş olması da mümkün.

 Tabii vahşi hayvanlara yem olmuş olması da mümkün.

 Colorado polis şefi Douglas"ın açıklamalarını dinlediniz.

 Gelişmelerle yeniden birlikte olacağız.

 Öldüğüne inanmıyorsun değil mi?

 Ölmüş olabilir, ama, onların dediği gibi değil.

 O bu araçtan tek başına çıkmadı.

 Kapı kenarında ezikler var.

 Biri onu çıkardı.

 Üzgünüm Paul, bunların hepsi yanlış.

 - Ne?

 Yeniden yazmak zorundasın.

 Bunlar sana göre değil.

 Hepsini at.

 Sadece adımı verdiğin o mezar kazıcısını bırakabilirsin.

 Fikirlerine değer veriyorum.

 Ama biraz aceleci davranmıyor musun?

 Yazdıklarının hiç biri adil değil.

 - Adil değil mi?

 Evet.

 Küçükken Bakersfield"da en sevdiğim şey   cumartesi günleri gösterilen dizi filmlere gitmekti.

 Film serileri.

 Biliyorum bay ukala!

 Onlara dizi de diyorlar!

 Aptal değilim.

 Favorim Roket Adamdı.

 Bir defasında frenlerine bir şey olmuştu.

 Kötü adamlar onu dağ yolunda sıkıştırıp, kapıları kilitlediler   ve frenleri keserek orada ölüme terk ettiler.

 Ayıldığında kurtulmaya çalıştı, araçtan çıkmak istedi.

 Ama o çıkamadan otomobil bir uçurumdan aşağı uçtu ve alev aldı.

 Hayal kırıklığına uğramıştım ve ertesi hafta inan bana   en ön sıradaydım.

 Her zaman geçen haftanın finaliyle başlarlardı.

 Araçtan çıkmaya çalışan Roket Adam, araç düşmeden önce   çıkmayı başardı ve herkes sevinçle bağırdı!

 Ama ben sevinmedim.

 Ayağa kalktım ve diğerlerine bağırdım.

 Geçen hafta olanlar bu değildi!

 Hafıza kaybı mı geçirdiniz?

 Bizi kandırıyorlar!

 Bu doğru değil!

 Roket Adam düşen arabadan   çıkamamıştı!

 Dizilerde her zaman böyle kandırmacalar olur.

 Sen yapmayacaksın.

 Benim Misery"imde asla.

 Son kitabın bitiminde lan doktor Cleary"e gitmiş ama atı düşmüştü.

 Lan omzunu ve kaburga kemiklerini kırdı ve doktora hiç ulaşamadı.

 Bu yüzden onu kurtaran şey kesinlikle kan nakli olamaz.

 Misery yerde yatarken bitmişti.

 Oradan başlasan iyi olur.

 Misery yerde yatarken bitmişti.

 Oradan başlasan iyi olur.

 Adil buldun mu?

 Devam edeyim mi?

 Elbette.

 Oh Paul.

 Demek lan birden Misery"nin arı sokması sonucu   geçici koma nedeniyle diri diri gömüldüğünü fark ediyor.

 Mezar kazıcı bayan Wilkes da aynı şeyin 30 yıl önce Evelyn Hide"nin   başına geldiğini hatırlıyor.

 Ve doktor Cleary, Misery"nin Evelyn Hide"nin   uzun süreden beri kayıp kızı olabileceğini tahmin ediyor   çünkü arı sokması sonucu görülen koma nadir bir şey   kalbim yerinden çıkacak gibi!

 İlk kitaptan beri Misery"nin soylu biri olduğunu biliyordum   ve haklı çıktım.

 - Evet.

 Bitirdiğin her bölümü hemen okuyabilir miyim?

 Eksik "N"leri de tamamlarım.

 Tekrar eskisi gibi olabilecek mi?

 Artık lan da biliyor.

 Yoksa yine hafıza kaybına mı uğrayacak?

 - Beklemen gerek.

 Onu hala o kusursuz sevgiyle mi sevecek?

 Beklemek zorundasın.

 - İpucu da mı yok?

 Misery yaşıyor!

 Ne romantik!

 Bu evin her tarafı romantizmle dolacak!

 Gidip Liberace plağımı koyacağım.

 Liberace seversin değil mi?

 Konser verdiklerinde onları en ön sıradan dinleyen kim sanıyorsun?

 Bütün gün onun plaklarını çalacağım, ilham alman için.

 Değişmeyen favorimdir.

 Bu gece benimle yer misin?

 Misery"nin dönüşünü kutlamak için.

 Bunu sensiz yapamazdım.

 Oh Paul.

 Onur duyarım.

 Hayır burada değil.

 Bilmiyorum, bana artık hiçbir şey söylemiyor.

 Biriyle ilişki yaşıyor olmalı.

 Bir dakika.

 Şimdi girdi.

 Jim Taylor.

 Kiminle ilişkin olduğunu bilmek istiyormuş.

 Merhaba Jim, nasılsın?

 Bunu daha önce de konuştuk.

 Dükkanın önüne koltuk koyarsan   insanlar oturmak isteyeceklerdir.

 Onu ben de sevmem ama oraya gelip kalkmasını söylemeyeceğim.

 Dennis"e selam söyle.

 Hoşça kal.

 Her kimse, okumayı çok sevdiği ortada.

 Çok fazla enerjim olduğunu düşünmen hoşuma gitti.

 Paul Sheldon"u bulamasam bile belki ne konuda yazdığını öğrenirim Ne bulmayı bekliyorsun, kar fırtınası sırasında   otomobiliyle uçuruma düşen bir adamın hikayesini mi?

 Bu alaycı tarzın evliliğimizin tuzu biberi tatlım.

 Umarım beğenirsin.

 - Harika görünüyor.

 Sen de öyle.

 Hiç bu kadar güzel et yememiştim.

 Ne kullanıyorsun?

 Sırrım sadece taze domates kullanmam.

 Salça asla.

 Biraz da çeşni katması için, biber ve soya sosu kullanırım.

 New York"taki restoranlarda bile bulamazsın.

 Kadeh kaldıralım.

 - Kadeh mi?

 Evet.

 Misery"ye.

 Sana şarap koyayım.

 Misery"ye.

 Bekle.

 Bunu doğru yapmalıyız.

 Mumun var mı?

 Bilmiyorum.

 Sanırım.

 Gidip bakayım.

 Yemek kursuna mı gittin yoksa doğal yeteneğin mi?

 Asla.

 Yıllar geçtikçe kendiliğinden oluşan bir şey.

 Sana çok yakışıyor.

 - Sahi mi söylüyorsun?

 Kesinlikle.

 Bulamadıysan sorun değil, sadece hoş olur dedim.

 Şaka mı yapıyorsun?

 Biri bana bir gün evimde mum ışığında   Paul Sheldon"la yemek yiyeceğimi söylese   ayağı havada mı diye bakardım.

 Böyle iyi mi?

 - Mükemmel.

 Misery ve Annie Wilkes"a.

 Onu hayata döndüren kadına.

 Bunu her söylediğinde gerçekten yüzüm kızarıyor.

 Tanrım, ne yaptım?

 Çok üzgünüm.

 Bu güzel anı mahvettim.

 Beni bağışlayabilecek misin?

 Bir tane daha doldurayım.

 Hiç olmamış gibi davranabilir miyiz?

 Misery"e.

 - Misery"e.

 Bu, bugüne dek yazdığın en mükemmel Misery.

 19. bölüm.

 28. bölüm.

 35. bölüm.

 Haplarını getirdim.

 Annie?

 Annie ne oldu?

 - Yağmur.

 Bazen hüzün verir.

 Buraya ilk geldiğinde   Paul Sheldon"un sadece yazar yönünü seviyordum.

 Ama şimdi onu bütünüyle sevdiğimi biliyorum.

 Ama şimdi onu bütünüyle sevdiğimi biliyorum.

 Beni sevmediğini biliyorum.

 Sevdiğini söyleme.

 Sen dünyanın, en yakışıklı, en ünlü adamısın.

 Ama ben   film yıldızları gibi değilim.

 Benim gibi biri olsaydın, senin gibi birini kaybetmenin   ne olduğunu anlardın.

 - Beni neden kaybedesin ki?

 Kitap neredeyse bitti.

 Bacakların da hızla iyileşiyor.

 Yakında gitmek isteyeceksin.

 Neden gitmek isteyeyim?

 Burayı seviyorum.

 Çok naziksin.

 Ama bunun doğru olduğunu sanmıyorum.

 Bu silaha gelince   bazen onu kullanmayı düşünüyorum.

 Artık gitsem iyi olur.

 Belki de içine mermi koyarım.

 İnsan oğlundan daha yüce bir adalet var.

 Beni o yargılayacak.

 Ne?

 - Misery"i yargılamak istiyorlar.

 Çok güzel.

 İnsan oğlundan daha yüce bir adalet var.

 Beni o yargılayacak.

 "Paul Sheldon"un öldüğü tahmin ediliyor.

" Hatıra Defteri.

 "Yatırım uzmanı Carl Wilkes öldü.

" "Hemşirelik öğrencisi hayatını kaybetti.

" "Anne M. Wilkes, Garners hemşirelik okulu gururla sunar.

" "Anne Wilkes yoğun bakım bölümünün başına geçirildi.

" "Emekli çocuk doktoru bölge hastanesinde komada öldü.

" "Wilkes bölgenin baş doğum hemşiresi seçildi.

" "Luci bebek hastanedeki 5 haftalık mücadelesini kaybetti.

" "Eldridge hastanesinde yeni doğan bir bebek daha öldü.

" "Hemşire, hastanedeki bebek ölümleri yüzünden sorgulandı.

" "Hastanenin bebek ünitesindeki ölümler sürüyor.

" "Doğum hemşiresi demir parmaklıklar ardında.

"

 Sabah görüşürüz  Programa çoktan başlamış olmam gerekiyordu.

 Ama öyle iyi vakit geçiriyorum ki  Paul?

 Dışarı çıktığını biliyorum.

 Ne?

 - Odadan çıkmışsın.

 Hayır, çıkmadım.

 Çalışma odamdaki penguenin yüzü her zaman güneye bakar.

 Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 Seramik penguen mi?

 Aradığın şey bu mu?

 İki defa çıktığını biliyorum.

 Başta nasıl başardığını anlamadım.

 Ama dün gece, anahtarını buldum.

 Anı defterimi de dışarıda bırakmışım.

 Beni nasıl düşündüğünü hayal edebiliyorum.

 Ama hiç önemli değil.

 Dün gece her şey çok netleşti.

 Daha fazla zamana ihtiyacın olduğunu anladım.

 Sende burada olma fikrini benimseyeceksin.

 Eski Kimberly elmas madeninde neler olduğunu bilirsin değil mi?

 Oradaki elmas hırsızlarına ne yaptıklarını hatırlıyor musun?

 Merak etme, onları öldürmediler.

 Bu su kaynattı diye bir Mercedes"i hurdaya yollamak olurdu.

 Hayır, onları yakaladıklarında yeniden madene getirip çalıştırdılar.

 Ama bir daha kaçmayacaklarından emin olmak zorundaydılar.

 Adına da topal operasyonu dediler.

 Yapmayı düşündüğün her neyse, yapma lütfen.

 Tanrı aşkına.

 - Güven bana.

 Tanrı aşkına!

 - Bu en iyisi.

 Annie.

 Lütfen!

 Bitti sayılır.

 Bu sonuncu.

 Tanrım, seni seviyorum.

 Geri zekalı manyak!

 Manyak sensin!

 - Pis serseri!

 Öylece bırak, tamam?

 Bu haline bayılıyorum.

 - Kaç kez söyleyeceğim   benim bir sistemim var.

 Nerede bu lanet şey?

 - Ne şeyi?

 O şey işte!

 İşte burada, tam olması gerektiği yerde.

 Nedir o?

 - Emin değilim.

 Belki de hiç.

 Yine de bulduğuna sevindim.

 - Yine o biberlerden biri.

 "Hastanenin bebek ünitesindeki ölümler devam ediyor.

" "Doğum hemşiresi demir parmaklıklar ardında.

" "Ejder kadın masum olduğunu söylüyor.

" "Wilkes adliye merdivenlerinde muhabirlerle konuştu.

" "İnsan oğlundan daha yüce bir adalet var.

 Beni o yargılayacak.

" Hadi Misie.

 Hadi.

 Merhaba Tatlım!

 Çok şakacısın.

 Hadi Misery.

 Merhaba Pete.

 - Buster.

 Bir iki soru soracağım.

 - Sor tabi.

 Elinde Paul Sheldon"un romanından var mı?

 - Bir miktar vardı.

 Ama üç günde hepsini sattım.

 Bunlardan birini bayan Wilkes satın almış olabilir mi?

 Şaka mı bu?

 O adam ne zaman bir kitap yazsa, ilk kopyasını o alır.

 Son günlerde tuhaf bir şey istedi mi?

 Hep aynı şeyler.

 Bir sürü kağıt.

 Kağıda tuhaf demezsen tabii.

 Gazete mi?

 - Hayır.

 Yazı kağıdı.

 Yazı kağıdı.

 Bunda tuhaf bir şey yok.

 Bayan Wilkes bir şey mi yaptı?

 - Hiçbir şey.

 Seni anlayamayacağım.

 Yemeğini pişiriyorum.

 Yirmi dört saat hizmet ediyorum.

 Sense savaşa devam ediyorsun.

 Bana ne zaman güvenmeye başlayacaksın?

 Tanrım!

 - Korkutmak istemedim ama kapıyı çalma fırsatı vermediniz.

 Ziyaretçilere pek alışkın değilim.

 Sizin için ne yapabilirim?

 - Paul Sheldon"la ilgili bir şey duydunuz mu?

 Ne bilmek istiyorsunuz?

 - Yardımcı olabilecek bir şey.

 45 yıl önce Worcester, Massachusetts"te doğdu   Franklin ve Helen Sheldon"un tek çocuğu, çok vasat bir öğrenciydi.

 Aradığım bilgiler bunlar değil bayan, uzun bir süreden beri   kayıp ve bu böl  - Biliyorum, bu çok üzücü.

 En büyük hayranıyım.

 Bütün kitapları var.

 Sahip olduğum Paul Sheldon koleksiyonumla gurur duyarım.

 Çok kaba olduğumu düşüneceksiniz, sizi içeri davet etmedim, lütfen.

 Teşekkür ederim.

 - Eminim o korkunç kazayı duymuşsunuzdur.

 Etrafa bakmamda sakınca var mı?

 - Tabii ki yok.

 Kaza haberini aldığımda neredeyse ölecektim.

 Dizlerimin üzerine çöküp gerçek olmaması için yalvardım.

 Söyleyeceklerim sizi güldürebilir ama önemli değil.

 Dua ederken, Tanrı bana hazır olmamı söyledi.

 Niçin?

 - Yerini almam için.

 Bir çok insana büyük keyif verdi.

 Zamanımızda bunu yaşatabilen insan sayısı çok az.

 Tanrı bir numaralı hayranı olduğum için, Paul Sheldon"muşum gibi   hikayeler yazma görevini bana verdi.

 Ben de kasabaya indim.

 Bir daktilo aldım.

 Ve yazı kağıtları.

 Misafir odamı çalışma odasına çevirdim.

 Görmek ister misiniz?

 Elbette.

 - Bu taraftan.

 Nasıl yazdığını bilirim.

 Kullandığı kelimeleri, o güzel hikayeleri.

 Dört haftayı onun gibi yazmaya çalışarak geçirdim.

 Ama olmuyor.

 Deniyorum, bütün kelimelerini biliyorum, ama aynı şey değil.

 Belki de alışman için zamana ihtiyacın var.

 Size yazdıklarımdan verebilirim, ne düşündüğünüzü söylersiniz.

 İyi bir eleştirmen değilim.

 Tahmin ederim.

 Ne aptalım, eminim misafir almadığımı düşüneceksiniz.

 Sıcak çikolataya ne dersiniz?

 - Zahmet etmeyin.

 Sorun değil.

 Hazırda var.

 Yalnızlık hissediyor olmalısınız.

 Kişi kendinden zevk almıyorsa, başkaları için neşe kaynağı olamaz.

 Bu çok doğru.

 İşte geldi.

 - Teşekkür ederim ama   daha fazla vaktinizi almak istemem.

 Gitsem iyi olur.

 - Tadına bile bakmadınız.

 Eminim çok güzeldir.

 Ama dönmem gerekiyor.

 Sakıncası yoksa, sizi tekrar ziyarete gelebilirim.

 Çok mutlu olurum, yolu da biliyorsunuz.

 Bayan Wilkes?

 İyi misiniz?

 Buradayım!

 Aşağıdayım!

 Bay Sheldon?

 Kötü hissetme.

 Bu er ya da geç mutlaka olacaktı.

 Bu bir işaret.

 Neden seni korumak için seçildiğimi anladın mı?

 Birbirimiz için yaratılmışız.

 Ama artık bu dünyadaki süremiz sona ermeli.

 Endişelenme Paul.

 Yapılması gereken şey için her şey hazır.

 Silaha iki kurşun koydum.

 Biri senin.

 Biri benim için.

 Sevgilim, bu muhteşem olacak.

 Sakın korkma.

 Seni seviyorum.

 Ben de seni seviyorum.

 Haklısın.

 Birbirimiz için yaratılmışız.

 Ölmemiz gerektiğini de biliyorum.

 Olmeliyiz ki   Misery yaşayabilsin.

 Misery"e sonsuz yaşamı verecek güç bizde.

 Kitabı bitirmek zorundayız.

 Ama zamanı geldi.

 Yakında diğerleri de gelir.

 Neredeyse bitti.

 Şafakla birlikte   Misery"i bu dünyaya   geri getireceğiz.

 Sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım.

 "Misery üç gün üç gece boyunca ağladı.

" Meraktan öleceğim.

 Lan"la mı birleşecek yoksa Windthorne"la mı?

 Yakında öğreneceksin.

 Son bölüme başladım.

 Bitirdiğimde her şey mükemmel olmalı.

 Üç şeye ihtiyacım var.

 - Ne gibi?

 Bilmiyor musun?

 - Şaka yapıyordum aptal.

 Sigara istiyorsun.

 Eskiden içerdin ama bıraktın.

 Yalnızca yeni bir kitabı bitirdiğinde bir tane içiyorsun.

 Yakmak için de bir kibrit.

 Ve bir kadeh şampanya.

 Dom Perignon.

 - Evet, Dom Perignon.

 Annie?

 Evet Paul?

 Bitirmek üzereyim.

 Bu çok romantik.

 Lan ve Windthorne Misery için düello ediyorlar.

 Lan mı kazanacak?

 Söyleme.

 Vintorn değil mi?

 Birazdan her şeyi öğreneceksin.

 Şampanyayı getir.

 Güzel olmuş mu?

 Mükemmel olmuş.

 Tek şey hariç.

 Bu defa iki kadehe ihtiyacımız var.

 - Oh Paul.

 Misery"nin babasının kim olduğunu onca yıl boyunca kimse bilmedi.

 Tekrar birleşecekler mi?

 Hepsi burada.

 Sonunda lan"la mı evleniyor yoksa Windthorne"la mı?

 Hepsi burada yazılı.

 Yapamazsın!

 - Neden?

 Senden öğrendim.

 Hayır, hayır!

 Benim Misery"ime yapamazsın!

 Seni öldüreceğim lanet olası yalancı!

 İstiyor musun?

 Ye hadi!

 Boğulana kadar ye!

 Seni hasta, manyak sürtük!

 18 ay sonra.

 İşte bu.

 Ve ilk kopyası.

 Times dergisi kitabını kapak yapacakmış.

 Bu da bir ilk.

 Times ve Newsweek kitabını sayıklıyormuş.

 Sakın gülme   ama sanırım ilk defa yazdığın bir kitaptan para kazanacaksın.

 Güzel.

 Hoşuna gider sanmıştım.

 Artık ciddiye alınıyorsun.

 Eleştirmenlerin beğenmesi hoşuma gitti, umarım okuyucu da beğenir.

 Ama   bunu kendim için yazdım.

 Delirdiğimi düşünme ama   bir açıdan, Annie Wilkes   tüm bu yaşadıklarım, sayesinde oldu.

 Konuyu açtığına göre, bunu sormalıyım   yoksa yayıncılar birliğinde işim biter.

 O evde geçenlerle ilgili yeni bir kitap yazmaya ne dersin?

 Seni bu kadar tanımasam en büyük korkumu birkaç kuruş para için   yeniden yaşamamı istediğini düşünürdüm.

 Atlattığını sanıyordum.

 Böyle bir tecrübeyi kimse atlatamaz.

 Çok garip.

 Öldüğünden emin olsam da   yine de ara sıra onu düşünüyorum.

 Rahatsız etmek istemezdim, ama siz Paul Sheldon musunuz?

 Evet.

 Bir numaralı hayranınız olduğumu söylemek istedim.

 Çok naziksiniz.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar