Dürüst Hırsız (2020) Honest Thief
| |
99 dk
Yönetmen:Mark Williams
Senaryo:Steve Allrich, Mark Williams
Ülke:ABD
Tür:Aksiyon, Suç, Dram, Gerilim
Vizyon Tarihi:06 Kasım 2020 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Mark Isham
Çekim Yeri:Worcester, Massachusetts, ABD
Nam-ı Diğer:Becsületes tolvaj
Oyuncular
Liam Neeson
Kate Walsh
Jai Courtney
Jeffrey Donovan
Anthony Ramos
Özet
Honest Thief, aşık olduğu ve artık dürüst bir hayat yaşamak
istediği için teslim olmaya çalışan bir banka soyguncusuna (Liam Neeson)
odaklanıyor. Yedi milyon dolarlık ganimetini sakladığı depolama tesisinde
çalışan bir kadına (Kate Walsh) aşık olan soyguncu, teslim olmaya çalıştığı
polislerin kendisinden daha yozlaşmış olduğunu fark eder. Soyguncunun adını
temize çıkarmak için mücadele etmesi gerekecektir.
Altyazı
4 Temmuz'u kutladığımız geçtiğimiz hafta sonunda Seneca Bankası'ndan 658 bin dolar çalındı.
Yerel polis,
soyguncunun bankaya nasıl girip çıktığı hakkında bir ipucu bulamadı.
Geçtiğimiz hafta
sonu bir banka soygunu daha gerçekleşti.
Şüphelinin kimliği
henüz belirlenemedi.
Bugün öbür
soygunlarla aynı biçimde gerçekleştirilen
üçüncü bir soygun da Williamsport, Pennsylvania'da gerçekleşti.
Girdi Çıktı
Haydudu tekrar başardı.
Geçtiğimiz 6 yılda
8 soygun gerçekleştirdi ve yetkililerin elinde hâlâ bir şüpheli yok.
Merhaba?
Kimse yok mu?
Güzel.
Ne zaman birisi gelip
bana yardım edecek diye meraklanıyordum.
- Ben - Bir depoya ihtiyacım var.
İçerisine pek
istemediğim veya ihtiyacım olmayan ama
atmaya da korktuğum bütün eşyalarımı koyacağım.
Tüm eşyalarımı göz
önüne alırsak, iki depoya da ihtiyacım olabilir büyük olduklarını ve koktuklarını düşünürsek.
- Kokuşmuş mu
seviyorsun?
- Evet.
Kim sevmez ki?
Güzel görünüyor.
Lütfen buyurun.
Teşekkür ederim.
- Burada
çalışıyorsun, değil mi?
- Evet.
Burada çalışıyorum.
"Paralı çalışma salonu"
demeyi tercih ediyorum ama.
Üniversitedesin, öyle
mi?
Üniversite okuyor
gibi gözükmüyor muyum?
BC, lisansüstü eğitim
birimi.
- Bitmesine 3 dönem
kaldı.
- Aferin.
Dur tahmin edeyim.
Sana bir depo lazım.
Evet, lütfen.
Kokusuz olursa da iyi
olur.
Pekala, bir bakayım
neler var ama muhtemelen yer degiştirsek iyi olur.
Evet, haklısın.
Kusura bakma.
Şimdi Şuradaki boşluğa adını yaz.
- Tom.
- Tom.
Küçük, orta ve büyük
boy depolarımız var.
Şehre yeni taşındım,
pek eşyam yok o yüzden orta boy yeter herhalde.
Boşluğa adını yaz sen
de.
- Annie.
- Annie.
Pekala.
Orta boy ve kokusuz.
1 YIL SONRA
Gel hadi.
- İçeri nasıl girdin?
- Arka kapı açıktı.
Satılık tabelası
olması haneye tecavüz edebileceğimiz anlamına gelmiyor.
- İzinsiz girmeye?
- Evet.
Olabilir.
Beni bilirsin, böyle
ufak yaramazlıkları severim ama burada ne işimiz var?
Sence?
Bence mi Bence Bence
burası hoş bir yer.
- Büyüdüğüm Cape'i
andırıyor.
- Evet, biliyorum.
- Boyasak iyi olur.
Sarıya boyarız.
- Sarı mı?
Newton da harika bir
mahalle.
Bir sürü güzel
restoranı ve parkı var.
Ayrıca emniyeti çok
iyi çalışıyormuş, o yüzden defolup gidelim buradan.
Ben de öyle duydum.
İyi bir teklif
yaparsak üstümüze gelmezler belki.
Bir saniye, ne?
Benimle aynı eve
çıkmak istersen tabii.
Sen Benimle kafa mı buluyorsun sen?
Hayır.
Bir yıl oldu, tatlım.
Bir yıl oldu.
Evet.
Muhteşem, muhteşem
bir yıl oldu.
Ben Bilemiyorum, sadece Boşandığımdan bu yana kimseyle bir evde
kalmadım ve - Aynı şeyleri tekrar
yaşayamam.
- Yaşamayacaksın.
Söz veriyorum.
Tanrım, burası çok
güzel bir ev.
Yani bu bir Evet mi?
Senin Bizim paramız yeter mi buraya?
Birkaç şeye bakmam
gerek ama evet, yeter.
Tamam.
Evet.
Annie?
- Sana söylemem
gereken bir şey daha var.
- Hayır, bu gece
olmaz.
Bu kız için bir
gecede bu kadar sürpriz yeter.
Bekleyebilir.
Gerçek köpek maması
almam gerek, öyle değil mi?
Ne tür mama
seviyorsun?
- Theresa'nın köpeği
değil mi o?
- Öyleydi.
- Bu da ne demek?
- Boşanma davası
bitti.
Resmen boşandık.
- O evi aldı ben de
Tazzie'yi.
- Tazzie'yi istedin
mi ki?
Lanet avukatı her
şeyi istiyordu.
Evi, iki arabayı,
sahip olduğumuz hisseleri.
O yüzden ben de her
şeyi istemeye başladım.
Yargıç da mantık
sahibi bir insandı ve her şeyi yarı yarıya bölüştürdü.
- Ev ve köpek hariç.
- O da evi seçti.
HOTEL CHARLESTON FBI.
Çağrınızı nasıl
yönlendirebilirim?
Ben Girdi Çıktı Haydudu'yum.
Teslim olmak
istiyorum.
Lütfen bekleyin.
FBI.
Özel Ajan Sam Baker.
Nasıl yardımcı
olabilirim?
Ben Girdi Çıktı
Haydudu'yum.
Teslim olmak
istiyorum.
Bir saniye bekleyin.
Birisi daha aradı.
Ben Girdi Çıktı
Haydudu'yum diye.
Epey popüler şu
sıralar.
Revaçta olmalı.
Artık ne anlama
geliyorsa bu.
Pekala.
İsminizle başlayalım.
Bana Tom
diyebilirsiniz.
Tom Carter.
Pekala.
Tom Carter, neler
yaptığını söyler misin bana?
Haberlerde söylüyor
ya.
Neler yaptığımı
biliyorsunuz.
Senden duyalım.
7 eyalette 12 banka
soydum.
Nakit olarak 9 milyon
dolardan fazla param var.
Kimse kim olduğumu
bilmiyor.
- Ne kadar sürdü bu?
- 8 yıl falan.
Ama bir yılı geçkin
süredir hiçbir yeri soymadım.
Pekala.
Seni bulabileceğim bir
adresin var mı?
- Bir anlaşma yapmak
istiyorum.
- Anlaşma mı?
Ne tür bir anlaşma?
Azaltılmış bir ceza
karşılığında çaldığım bütün paraları, kuruşu kuruşuna teslim edeceğim.
Boston'a en fazla bir
saat uzaklıktaki minimum güvenlikteki
bir hapishanede en fazla 2 sene yatacağım.
- Ziyaretçi hakkım da
olacak.
- İyice düşünmüşsün
bunu.
- Önemli çünkü.
- Neden bu kadar
önemli?
Ben Bir kadınla tanıştım.
Zeki, ilgili,
kararlı ve komik.
Her parçasına
hayranım.
Geçmişimle ilgili
ona yalan söyleyerek hayatımın geri kalanı boyunca suçlu hissetmek istemiyorum.
İnanılmaz bir
kadın gibi geliyor kulağa.
Öyle.
Benim için
dünyadaki bütün paradan önemli.
Anlaştık mı?
İşler öyle yürümüyor,
dostum.
Gerçekten Girdi Çıktı
Haydudu sensen seni dinler ve savcıya yardımlarından bahsederim.
- Ne demek sensen?
- Dinle.
10-15 kişi
Girdi Çıktı
Haydudu benim diye aradı.
- Uydurduğumu mu
düşünüyorsunuz?
- Öyleyse ilk sen
olmazdın.
Gerçeği söylüyorum.
Girdi Çıktı Haydudu
benim.
Bana taktığınız
lakaptan nefret etsem bile.
Ben takmadım.
Pekala.
- Nerede bulabilirim
seni?
- Charleston Oteli.
216 nolu oda.
Güzel bir yer orası.
Yarın uğrarım.
Bekliyor olacağım.
- Bir kadınla
tanışmış.
- Zavallı adam.
Girdi Çıktı Haydudu
benim diye birisi daha aradı.
Bütün detaylar
dosyada.
Bakmak ister misiniz?
- Evet, elbette.
- Bakarız, efendim.
- Merhaba, tatlı
Annie.
- Kusursuz geçti.
- Ne?
- Sınavım!
Hatırladım.
Harika!
İyi geçeceğini
biliyordum.
- Sorun ne?
- Nasıl yani?
Sesinden
anlayabiliyorum.
Bir sorun var.
- Terapist gibi
konuşuyorsun.
- Öyle sayılırım.
- Senin terapistin
değilim ama.
- Biliyorum.
Neler geçiyor
kafandan?
Kafam meşgul biraz,
hepsi bu.
İşle mi meşgul?
Kasa tamiri için biraz
geç bir saat, öyle değil mi?
Üstümdeki evin
banyosundaki borulardan birisi patladı ve benim evi su bastı.
Otele geldim.
Önemli değil ama,
onlar ödüyor.
Öyle mi?
Hangi oteldesin?
Charleston Otelinde.
Fena değil.
Belki gelsem iyi olur.
Beş dolarlık bir şişe
şarabım var.
- Kutlayabiliriz.
- Cezbedici bir
teklif.
Biraz yorgunum,
bebeğim.
İyi olduğundan emin
misin?
- Annie?
- Efendim, aşkım?
Seninle gurur
duyuyorum.
Teşekkür ederim.
- Merhaba.
- Merhaba.
Oda temiz mi?
Evet, teşekkür ederim.
Bugün temizlik
istemiyorum.
- Lütfen.
- Teşekkürler.
Bunu yapamazsın!
Tazzie'nin bana
ihtiyacı var.
Tazzie'ye nasıl
bakacağını bilmiyorsun bile!
- There - Delisin sen!
Theresa.
Theresa.
Tazzie gayet iyi.
Hayır, olmaz!
Yargıcı duydun.
Seçimini yaptın.
Anlaşma buydu.
Tazzie benim köpeğim.
Onu geri alamazsın.
Güle güle.
- Özel Ajan Meyers.
Nasıl - Ajan Baker ile görüşecektim.
- Dışarı çıktı.
- Ne zaman döner?
Söylemedi.
Mesaj bırakmak ister
misin?
Ben Tom Carter.
Dün konuşmuştum kendisiyle.
Evet.
Girdi Çıktı Haydudu.
Artık bana öyle
demeseniz.
Özel talepte
bulunabilirim.
Hangi ismi tercih
edersin?
Bilemiyorum.
Girdi Çıktı çok düşük
kalitede, hiç profesyonelce değil.
Bense işlerimde hep
titiz ve temiz çalıştım.
Temiz lakabı alındı
sanırım.
Titize ne dersin?
- Titiz Haydut'a ne
dersin?
- Çok komik.
Bak, bir sorun çıktı İki gündür bekliyorum!
İki gündür!
- Ne zaman - Bitirmeme izin ver.
Bir sorun çıktı ama
senin davana çok iyi iki ajanı verdi.
Ne zaman gelece En kısa sürede geleceklerinden eminim.
İyi günler, Bay
Carter.
Bu kadar yeter.
Özel Ajan Hall.
Bu da Özel Ajan
Nivens.
- Haydut sen misin?
- Tom Carter benim,
evet.
Anlamıyorum.
Size teslim oluyorum
ve avucunuza 9 milyon dolar bırakıyorum.
Sizi kahraman gibi
gösteriyorum ve bana inanmıyorsunuz.
Heyecan yapmaya gerek
yok, tamam mı?
9 milyon dolar
çalıntı paran olduğuna inandığına inanıyoruz.
Şunu denesek nasıl
olur?
Sen bize internette
okumadığımız veya YouTube'da izlemediğimiz bir şey söyle.
Bu soygunlarla ilgili
sadece senin bilebileceğin bir şey.
Tamam.
Pekala.
12 banka.
İşin sırrı, doğru
zamanda doğru bankayı seçmekti.
Daha eski, 1950
öncesi kasaları olan, küçük şehir bankalarına odaklandım.
Tekrar kilitlenme
mekanizmasını patlatmak, yeni modellerde çok daha zor.
En az bunun kadar
önemli olan başka bir şeyse bankanın hemen bitişiğinde bankayla birleşik bir duvarı olan boş bir
bina olmasıydı.
Soygunların
tarihlerini kontrol ederseniz hep 3
günlük bir hafta sonu tatilinin öncesinde
cuma geceleri soygunları gerçekleştirdiğimi göreceksiniz.
Bankaya
havalandırmadan girerdim.
Çelik kapıları delmek
için sabır ve titremeyen bir el gereklidir.
Bunu aceleye
getiremezdim.
Balonlara doldurulmuş
gelignit kullanmayı tercih ettim.
Neredeyse tüm
sürgüleri patlatır bu.
Duvarı biraz sıva ve
biraz da boyayla kapatarak izlerimi
örttüm.
İşim bittiğinde oraya
hiç girmemişim gibiydi.
Enteresan.
Şimdi diyelim ki sana
inandık.
- Para nerede?
- Her şeyin bir
sırası var.
- Garanti istiyorum.
- Anlaşmadan
bahsediyorsun.
- Evet.
- Minimum güvenlikli - Boston'a yakın, ziyaretçi hakkı olacak.
Tamam.
Gitsek iyi olur.
- Evet.
- Ne?
Nereye gidiyorsunuz?
Hikayen iyi, tamam mı?
Anlattıklarını
doğrulamaya çalışacağız.
Ama üzgünüm, kanıt
olmadan kimseyle anlaşma yapamayız.
- Para.
- Evet.
Aurora deposu.
Buranın birkaç mil
batısında.
173 nolu depo.
- Gidelim.
- Teşekkürler.
Teşekkürler, Bay
Carter ama onları ben alayım.
- Biz gider bakarız.
- Ben gelmeyeyim mi?
- Hayır, gerek yok.
- Biz geri geleceğiz.
Buradan ayrılmayın.
Bahsettiği kadın
sence gerçek mi yoksa adam hayal mi görüyor?
Bu para gibi mi?
Aşk garip bir şey,
dostum.
Evlenmeden önce bile
karımı ne kadar sevdiğimi bildiğimi sanırdım
ama şimdi benim 2 oğlana olan sevgimle karıma
olan aşkımı karşılaştıramıyorum bile.
Baba olmakla alakalı
bir şey.
Bir satış konuşması
değil mi bu?
- Nasıl yani?
- Bilmiyorum.
Yeni baba olan herkes
baba olmanın nasıl bir şey olduğundan bahsedip duruyor.
Keşke daha önce
yapsalardı.
Hayatlarında
verdikleri en iyi karar.
Ben yemiyorum, dostum.
Bence sadece
arkadaşlarını çocuk yapmaya zorluyorlar.
Çocuklarının futbol
maçını izlerken dertleşebilecekleri
birisi olsun diye.
Taşaklarını
kopartmayı düşündün mü hiç?
Bence bu iyi bir
fikir olabilir.
Kimse benim hurdaları
elleyemez.
Hurda demişken,
işimiz bitti mi?
John.
Sanırım bu kız gerçek.
Ve inanılmaz.
Gerçek görünüyor.
Orospu çocuğu gerçeği
söylüyormuş.
Arabayı getir.
Bagajı aç.
Ne yapıyoruz?
- Çalıntı mala el
koyuyoruz.
- Kanıt için.
Hayır, bireysel
emeklilik fonumuz için.
Kafayı mı yedin sen?
Bu parayı alamayız!
İlk defa
yapıyormuşsun gibi davranma, tamam mı?
Lütfen.
- Bu farklı.
- Nasıl farklı?
Nasıl farklı?
Bak, ya kara para
aklayan bir adamdan para ayıklıyorsun ya
da 20 bin dolarlık oyun raketi araklıyorsun.
Konsept aynı.
Bunun nesi farklı?
Bunun neden farklı
olduğuyla ilgili 9 milyon sebep geliyor aklıma.
Haklısın, tamam mı?
Merkeze götüreceğiz
parayı, evet.
Bu şerefsizi
yargılarlarken iki yıl kanıt olarak duracak.
Sonra kim zengin
olacak?
Avukatlar.
Bu arada, ikimizin de
her gün canı çıkacak götümüzden ter
akacak, hayatlarımızı riske edeceğiz, ne için?
İdare etmek için mi?
Sen idare etmekten
hoşlanıyor musun?
Benim yapmayı
istediğim iş bu.
Bu çok asil ve safça.
Araba, rozet ve silah
seni kandırmasın.
Onlar sana ait değil.
Tepedeki adama ait.
Senin de benim de
sahibim o.
Bizi serbest bırakana
kadar elimizde ne var ki?
Demek istediğini
anlıyorum ama bu işten paçayı sıyıramayız.
Carter her yere haber
verir.
Bırak versin.
Bizim sözümüze
karşılık bir delinin sözü nedir ki?
"Her şeyi aşk
için yapıyorum" saçmalığına kimse inanmaz.
Tamam mı?
Kanıt nerede?
Bu fırsat insanın
ayağına hayatta bir kere gelir.
Muhteşem bir fırsat.
- Hapse girebiliriz.
- Bak.
Evren az önce kapının
önüne bir çanta para bıraktı.
Kimseye ait olmayan
bir para.
Bir daha asla ipotek
kredi ödemesini veya oğlanlarını hangi okula
gönderip gönderemeyeceğini kafana takmamaya yetecek bir para.
Tek yapman gereken
bir kasa alıp, ailenin kahramanı olmak.
Karar senin.
Hadi yapalım.
Bakar mısınız?
- Merhaba.
- Merhaba.
Buranın işletmecisi
benim.
Sizi güvenlik
kamerasında gördüm.
Tanıyamadım.
Ben Pete.
Bu da Mario.
- Nasılsınız?
- Merhaba.
Tom'un arkadaşlarıyız.
Deposunu kiraladı da.
Evet, evet.
T0m'u tanıyorum.
Tom da geliyor mu?
Hayır ama anahtarı
verdi bize.
Evet, Tom meşgul.
Taşınıyor da.
Taşınıyor mu?
Su sızıntısından
dolayı.
- Evet.
- Evet.
Bizden bir iyilik
istedi, biz de geldik.
Birlikte mi
çalışıyorsunuz yoksa Hayır, hayır.
Biz eskiden beri
arkadaşlarıyız.
Bir saniye, siz
askerliği birlikte mi yaptınız?
- Semper Fi.
- Hoorah.
Pekala.
Denizciler.
Bir şeye ihtiyacınız
olursa bana haber verin, tamam mı?
- Tamam, veririz.
Teşekkürler.
- Tamam.
Nereye taşındığından
bahsetti mi?
Newton'daki eve mi?
- Evet, evet.
Orasıydı sanırım.
- Öyle mi?
Pekala.
Kapıyı kilitleyin.
Kendinize iyi bakın.
ŞU AN SENİ
DÜŞÜNÜYORUM - Burası şirketin güvenli evi mi?
- Öyleydi.
Kimse artık bu
mahalleye adım atmıyor.
Gel hadi.
İşemen mi gerekiyor?
İşeyip sıçacak mısın?
Çişin mi geldi?
Gel hadi.
Günün birinde
yürümeyi öğrenmelisin.
Birileri seni sevmeye
başlamış herhalde.
Eski karım daha
muhtaçtı.
Dostun Tom Carter
aradı tekrardan.
Ne dedi?
Takma adından ve
kimsenin kendisini tutuklamak istememesinden şikayetçi.
Hall ve Nivens
ilgilenmedi mi onunla?
"Emirler keyfe
göre" kuşağından olmalılar.
Dışarıda görüşürüz.
Tuvalete gitmem lazım.
Tamam.
Neden bu kadar
geciktiniz?
Buldunuz mu?
Bulduk.
Tam da dediğin yerde.
Biraz konuşalım.
Anlaştık mı?
Duyduğuma göre
denizciymişsin.
- Kaç kez göreve
gittin?
- Birkaç kez aslında.
Sanırım bu seni biraz
tehlikeli yapıyor, ha?
Eldivenleri niye
taktın?
- Yavaş, yavaş.
- Al silahı.
Teslim oluyorum.
Al silahı dedim.
Böyle konuşmamıştık.
Saydın mı?
Parayı.
Saydın mı?
Saysam ne olur ki?
Saysaydın 3 milyon dolar
olduğunu bilirdin.
- Saçmalık.
- Pazarlık kozuna ihtiyacım
olabilir diye düşünmüştüm.
Haklıymışım.
Üç milyon da büyük
para.
Evet ama 9 milyon
kulağa daha güzel geliyor, değil mi?
Tamam.
Diyelim ki haklısın.
6 milyon nerede?
Birini mi bekliyorsun?
Özel Ajan Sam Baker,
FBI.
Kapıyı aç, Carter.
Ne yapayım?
Kapıyı aç.
Bir saniye.
Beş dakikan var ve
süren başladı.
Aç kapıyı.
Kapıyı aç, Carter.
Tamam, aç kapıyı.
- İlgileniyor
muydunuz?
- Efendim.
Bir bakayım.
Silah ne iş?
Siz tam Git!
Git buradan!
Git!
Koş!
Hadi!
Vur onu!
Eğil!
Bin arabaya!
- Ne işin var burada?
- Seni görmeye
gelmiştim.
Bize ateş eden kim?
- FBI.
- FBI mı?
Baker'ı vurduğuna
inanamıyorum.
Şu saçmalığı kes
artık.
Kendine gel!
Baker'ı ben vurmadım.
Carter vurdu.
Ne yapıyorsun sen o
silahla?
Kanıt o!
Carter aldı benim
silahımı.
- Silahın mı var?
- Benim değil.
Sen ne yaptın, Tom?
- Ne yaptığını söyle.
- Söyleyeceğim Annie,
söz.
Ama önce bu arabadan
kurtulmalıyız.
- Bu senin jipin.
- Artık değil.
İşte orada.
Dikkat et!
- Bir şey gördün mü?
- Fazla uzaklaşmış
olamazlar.
Açıklayabilirim.
Girdi Çıktı Haydudu
mu?
Bir yılı aşkın
süredir bir banka soymadım.
Seninle tanıştığımdan
beri bırak banka sokmayı dikkatsizce yürümedim bile.
- Az önce bir arabaya
düz kontak yaptın.
- Tamam, bu geceye
kadar.
Delilik bu.
Dinle beni.
Teslim olmalısın.
Yapmaya çalıştığım
şey buydu.
Sana söylemek
istediğim buydu ama Cesaretim yoktu.
Bir saniye, bir
saniye.
İlk sürpriz Newton'da
güzel bir eve birlikte taşınmaktı.
Ve ikinci sürpriz de
banka soyguncusu olduğun muydu?
Birlikte bir hayat
yaşama şansımız varsa ki bunu senin sandığından
çok daha fazla istiyorum federallere ve
sana her şeyi anlatmalıydım.
Benim bunu sorun etmeyeceğimi
mi umdun?
Bütün hikayeyi
duyduğunda anlayışla karşılamanı umuyordum.
Birlikte iyi
olduğumuzu biliyoruz.
Senin bir banka
soyguncusu olduğunu öğrenmeden önceydi bu.
Artık bir banka
soyguncusu değilim.
Biraz hava almam
lazım.
- Arabayı kenara çek,
Tom!
- Tamam, tamam.
- Kaç insan öldürdün?
- Kimseyi öldürmedim.
Denizciyken bile.
Bombalar yaptın.
Bombalar insanları
öldürür.
Bomba yapmadım ben.
Kara mayınlarını
etkisiz hale getirdim.
Bunca zamandır bana
yalan söylüyordun.
Yalan söylemedim,
Annie.
Bazı şeyleri
söylemedim sadece.
Ağzımı kapalı
tutayım, para da bende kalsın diye düşündüm
ama bu sırrın beni içten içe yiyeceğini
ve seninle sahip olduğumuz şeye
zarar vereceğini biliyordum.
Yani evin parasını çalıntı parayla mı ödeyecektin?
Hayır.
Askerdeyken biriktirdiğim
param vardı.
Şu kasa işi de Gerçek bir iş değil miydi?
Bana başka ne konuda yalan
söyledin?
- Hiçbir konuda.
- Hiçbir konuda mı?
Bir de evimde bir su sızıntısı
yoktu ve O yaptığın sağlıklı
kurabiyeleri de sevmiyorum, seviyorum desem de.
Evin boyaya ihtiyacı
olduğu konusunda sana katılsam da sarıdan nefret ederim.
Boya.
Kurabiyeler?
Su sızıntıları?
Benim aradığım
dürüstlük bu değil, tamam mı?
Şu anda patolojik bir
yalancı mısın yoksa tam bir sosyopat mısın
onu anlamaya çalışıyorum.
İkisi de değilim.
Neden?
Neden bankaları
soydun?
Bir çölün ortasında
başkasının savaşını verirken annem akciğer kanserinden öldü.
Geri döndüğümde de
babam giderken bıraktığım adamın yarısı bile değildi.
Depresifti, yalnızdı.
Annemi özlüyordu.
35 yıldan fazla süre
bir boru şirketinde kaynak ustalığı yaptı.
Şirketine bağlı bir
adamdı.
Ama sabahları kalkıp
işe gitmeye sebep bulmaya zorlanır olmuştu.
Üretkenliği
düştüğünden onu kovdular.
En kötüsü de,
şirketin CEO'su personel emekli fonundan
babamı mahrum ederek cebine milyonlar indirdi.
Avukat tutup bununla
mücadele etmek babama göre değildi.
Bunu yapmak yerine Chevy
Silverado'suna bindi saatte 60 mil
hızla bir meşe ağacına çarptı.
Fren izi yoktu.
Bir ay sonra CEO'nun
parasını koyduğu bankaya girdim.
Ve bankayı soydum.
658 bin dolar.
Babamın hayatı
boyunca kazandığı paradan fazlaydı.
Tek bir kuruşunu
harcamadım.
O zaman niye banka soymaya
devam ettin?
Mesele para değildi.
Sadece İyi hissediyordum.
Mayın ararken, bir
sonraki adımımın son adımım olup olmayacağını bilmiyorkenki gibi.
Bana yaşadığımı
hissettiriyordu.
Sonra seninle
tanıştım.
Bir şekilde o
yaşama hissini verdin sen bana, o yüzden durdum.
- Benim için mi
durdun?
- Evet.
Seninle daha çok
zaman geçirdikçe hayatımda ihtiyacım
olan şeyin para veya adrenalin olmadığını
sevgi hissetme ihtiyacı olduğunu daha çok anladım.
Ve bunu seninle
hissediyorum.
İşte söyledim.
Gitsek iyi olur.
Çık dışarı.
Çık.
Üzgünüm, dostum.
Böyle olmaması
gerekiyordu.
Ama sana yemin
ederim, bunu sana kim yaptıysa bulacağım.
Nivens ve Hall nerede?
- Dövüştüğün FBI
ajanı var ya?
- Evet.
Onu ve diğer adamı
senin depondan kutuları alırken gördüm.
Para.
Beni senden uzun süre
uzakta tutmayacak bir anlaşma karşılığında verecektim.
Ama sonra o ikisi
parayı çaldı ve beni öldürmeye çalıştı.
Daha da kötüsü,
duyduğun o silah sesleri var ya onlar
başka bir ajanı vururken çıktı.
Eminim o suçu da bana
atacaklar.
Senin sözüne karşılık
onların sözü.
Dünyadaki hiçbir
yargıç onları es geçip bana inanmaz.
Ayrıca onlardan
birini öldürdüğüm suçlamasıyla da federaller
peşime düşecek ve beni bulana dek de durmayacaklar.
Benimle kalırsan seni
de suça yardımdan yargılarlar.
Bunun olmasına izin
veremem.
Seni köşede
indireceğim.
5 dakika bekle, 911'i
ara.
Seni bu arabaya zorla
rehine olarak bindirdiğimi ama bana
karşı koyup kaçtığını söyle.
- Polise yalan
söylemeyeceğim, Tom!
- Tamam!
Şehirden
olabildiğince uzağa gitmelisin.
- Seni bir otobüse
bindireceğim.
- Otobüse mi?
Biz döndüğümüzde Baker
vurulmuştu zaten.
Odaya girdiğimiz anda
Carter bize ateş etti.
Hazırlıklı olmalıydık
evet ama
Bizi gafil avladı.
- Sonra ne oldu?
- Bir jipe atlayıp
gitti.
Yanında bir kadın
vardı ama iyi göremedim.
Ya sen?
Depodan bir şey
çıkmadı mı?
10 yıllık hurda
yığını.
Eğer ortada bir para
yoksa ve bu adam manyağın tekiyse nasıl oluyor da rutin bir görüşme benim Sam
Baker'ın kapısını çalıp karısına onun
bir daha eve gelemeyeceğini söylememe dönüyor?
Carter'a sorun.
Başka bir ajanı
öldürebiliyorlarsa, sana ve bana ne yaparlar?
Bunu birine
yapamazsın!
Biliyorum, Annie.
Ben Biliyorum.
Bunu hak etmiyorum.
Şehre vardığında,
yoldan uzak bir yer bul kendine.
Otel, motel fark
etmez.
Nakit alsınlar yeter.
Gerçek adını verme.
Odaya yerleştiğinde
beni bir telefondan ara.
Annie.
Ne yaptığım
hakkında yalan söyledim ama sana olan duygularımla ilgili söylemedim.
Bizim için
istediklerimle ilgili.
Sen o tezgaha
geldiğinden andan bu yana seviyorum seni.
Bu asla
değişmeyecek.
Her ne olursa
olsun seni daima seveceğim.
Anlaşmanı kabul
etselerdi ve hapse girseydin, seni beklerdim.
Seni bir daha asla göremeyecekmiş
gibi hissediyorum.
Göreceksin, yemin
ederıim.
Benimle gel.
Benimle gel, Tom.
Benimle gel,
konuştuğumuz her şeye sahip olabiliriz.
New York'a gideriz
belki.
Bilmiyorum, belki Bilmiyorum, benimle gel işte.
Benimle otobuse bin.
Annie, gelemem.
Bunu yapmalıyım.
Tamam.
Tamam.
O zaman kanıtla, Tom.
O adamı senin
öldürmediğini kanıtla.
Otelde Carter'ın
parmak izlerine ulaştık.
Gerçek adı Thomas
James Dolan.
- Eski mahkum mu?
- Hayır, temiz.
Askeri kaydından bir
eşleşme bulduk.
Eski denizciymiş,
hayat kurtarıcıymış.
Patlama uzmanıymış bu da kasaları patlatmaktaki uzmanlığını
açıklıyor.
Ama dokuz yıl önce
emekli olmuş.
Bu adam Girdi Çıktı
Haydudu ise ilk banka soygunundan bir
yıl kadar önce sivil hayata dönmüş.
Benim tahminim çok
fazla Girdi Çıktı Haydudu hikayesi
okuduğu ve PTSD'nin de geri kalanını hallettiği.
Deli gibi geldi mi
size?
- Evet, geldi.
- Ya kız?
Ne olmuş kıza?
Otelin dışındaki bir kameraya
yakalanmış.
Arabasının kime ait
olduğunu bulduk.
Birkaç yıl önce
boşanmış.
Kocası kumar
bağımlılığından mobilya işlerini batırınca iflasını açıklamış.
Eski kocası ve bu
sözüm ona bu banka soyguncusunu düşünürsek
kadın, koca seçmekte pek iyi değil gibi.
Ben kimim ki
yargılıyorum?
Onun bu konuyla ilgilisini
bilmek zor ama bir şeyler biliyor
olmalı.
Bulalım o kadını.
- Adı ne?
- Annie Wilkins.
İlgileniyoruz.
- Annie.
- İyi misin?
Evet, iyiyim.
Ankesörlü telefondan
ara demiştim.
New York'tasın, değil
mi?
FBI ajanları, senin
depondan kutuları çıkartıp kendi arabalarına yüklerken güvenlik kameralarına yakalanmış.
Parayı çaldıklarının
kanıtı bu.
Öyle olabilir ama
kameraya yakalandıklarını nereden biliyorsun?
Annie, neredesin?
- İş yerimdeyim.
- Otobüsten indin mi?
Hafıza kartı her 48 saatte
bir eskiyi silip yeniyi kaydediyor.
Gelip onu almalıydım.
Beni dinle.
Lütfen telefonu kapat
ve hemen oradan çık.
- 911, lütfen
bekleyin.
- Bu acil bir durum.
Lütfen bekleyin.
Annie.
Demek buradasın.
- Sevgilin burada mı?
- Sevgilim değil o.
Birlikte banka mı
soyuyorsunuz sadece?
Neden bahsettiğini
bilmiyorum.
Bir yere 6 milyon
dolar saklamış.
Nerede olduğunu
biliyor musun?
Sen mi saklıyorsun
parayı?
Belki de bu
depolardan birinin içindedir?
Bunun hafıza kartı
nerede?
Burada mı?
Hayır!
Aradığım cevap bu
değil.
Kart nerede?
- Çantada mı?
- Hayır değil.
Öyle mi?
Sağdaki çekmecede.
Burada mı?
Bak, bana yalan
söylemek senin için hiç iyi olmaz.
- Sen ne - Kadın bir tanıktı.
Tanıktı mı?
Öldü mü?
Hayır, ölmedi.
Ölmek üzere.
Dur!
Ka Kafana göre insanları vuramazsın.
- Sanırım ölmüş.
- Öyle mi?
Nabız yok.
Güvenlik
kameralarının hafıza kartını almalıyız.
- Muhtemelen kadının
üstündedir.
- Başka bir şeye
dokunma!
Gidip ayağınla
ilgilen.
Ben hallederim.
Bir hafıza kartı
olduğundan emin misin?
Bilmiyorum!
Vardır!
Burada değil.
Buradan gitmeliyiz.
Tanrım!
Tanrım, Annie!
Annie!
Hadi Annie.
Hadi.
Yardım edin!
Kimse yok mu?
Yardıma ihtiyacım var!
- Sedye getirin!
- Lütfen!
- Ne oldu?
- Bilmiyorum.
Kafası kanıyor.
Tamam.
Serum bağlayın.
Tatlım, iyileşeceksin.
CVC yapalım hemen.
EKG ve tomografi de
istiyorum.
- İyi olacaksın.
- Gidelim.
Efendim, bazı
bilgilere ihtiyacım var.
Hastanın adı nedir?
- Hastanın adı nedir?
- Wilkins.
Wilkins.
Annie Wilkins.
Herhangi bir ilaca alerjisi
var mı?
- Bildiğim kadarıyla
yok.
- Hastanın nesisiniz?
Yaralı mısınız,
efendim?
Ne?
Hayır.
Bu benim kanım değil.
- Teşekkür ederim.
- Efendim!
Efendim!
FBI.
Çağrınızı nasıl yönlendirebilirim?
Dostum.
Meyers arıyor.
Lanet olsun.
Nivens, Dolan hatta
sizi istiyor.
Takibi başlattık bile.
Tamam, bağlayın
şerefsizi.
Teslim olmaya
çalıştım.
3 milyon dolar verdim
size.
- Sen neden
bahsediyorsun?
- Sevgilim!
Neden?
- Onun bu konuyla bir
ilgisi yoktu.
- Sevgilin mi?
Seni anlamıyorum,
dostum.
Orada mısın?
Dolan?
Ajan Nivens senin
peşindeyim.
- Bu adama
inanabiliyor musun?
- Sana inanamıyorum.
Öyle mi?
Kafana öyle cesur fikirler
gelmesin.
Bu işte birlikteyiz.
- Yerini saptadınız
mı?
- Hayır, çağrı
yeterince uzun değildi.
Ama polislerden biri,
çalıntı bir kamyonetle onu Grace hastanesinden
çıkarken görmüş.
Sevgilisini bırakıp
gitmiş.
Ne olmuş kadına?
Bilmiyorum ama şu an
oraya gidiyorum.
Şüpheliyi görüyorum.
Açık mavi Ford
Econoline'de.
Plakası da 17 Webster'in kuzeyinde takipteyim.
Sağa dön.
Şüpheliyi kaybettim.
Lincoln'den batıya
gidiyor.
Lanet olsun.
- Yavaş, yavaş!
- Lanet olsun!
Ortağımı öldürdün!
Seni orospu çocuğu!
Yanlış!
Yanlış biliyorsun!
Yapma!
Baker'i ben öldürmedim.
Nivens öldürdü.
Gözünü kırpmadan
vurdu.
Sevgilimin de peşine
düştü.
Yaşıyor mu öldü mü
bilmiyorum.
Nivens mi onu
hastanelik etti?
Milton'daki depoda
saldırdı ona.
- Niye yaptı peki
bunu?
- Çünkü ona karşı
kanıtı vardı.
Şimdi doğru şeyi yapmak
istiyor musun?
Silahı at ve seni merkeze
götüreyim.
Her şeyi doğru yoldan
hallederiz.
Gerçeğin ortaya
çıkacağından eminim.
Sana söz veriyorum.
- Adın ne?
- Meyers.
Telefonda seninle
konuştum, değil mi?
Evet.
- Ne düşünüyorsun Tom?
- Her şeyi yoluna
koyacağım.
Kendi bildiğim
şekilde.
Tetiği Nivens çekti
ama ortağı Ajan Hall da işin içinde.
Bu onun silahı.
Danışma.
Nasıl yardımcı
olabilirim?
Grace Hastanesi,
lütfen.
Tamam, sizi bağlamamı
ister misiniz?
Evet lütfen bağlayın.
Grace Hastanesi.
Merhaba.
Annie Wilkins adında birini
aramıştım.
- Wilkins mi?
- Wilkins.
- Wilkins.
- Evet.
Bir hasta.
- Bağlayayım sizi.
- Teşekkür ederim.
- Alo.
Annie'nin odası mı?
- Evet.
Harika.
Kendisi konuşabilir
mi?
Evet, ailedenim.
Şu anda konuşamaz Ama durumu iyi, değil mi?
İyileşecek, değil mi?
Güzel.
Hayır, hayır, sorun
değil.
Sonra tekrar ararım.
Teşekkürler.
Çok teşekkürler.
Burada ne işimiz var?
Kadının öldüğünden
emin olmalıyız.
Kadında nabız
olmadığını da söyleyen sen olduğundan, işi sen bitireceksin.
Hayır.
Hayatta olmaz.
Bu iş hiç umulmadık
yerlere gitti.
Ben bu işe karışmak
istemiyorum.
O zaman çocukların
büyürken yanlarında olamadın diye senden
nefret ederlerse beni suçlama.
Beni mi arıyorsunuz?
Evet.
Ortağın nerede?
Yolda.
İçeri gel.
Otur.
Bacağına ne oldu?
İkinci katın
penceresinden atıldım.
Bundan kurtulmayı düşündünüz
mü hiç?
- Depresif görünüyor
biraz.
- Motivasyon de.
Söyle bakalım.
Bu Tom Dolan neden seni
işaret ediyor?
Bu manyaklar yaptıkları
şeyleri niye yapıyorlar ki?
Bundan nefret etmiyor
musun?
Soruna soruyla cevap
verilmesinden.
Telefonda söylediği o
şeyler paranın çalınması, sevgilisine saldırılması,
hiçbiri gerçek değil mi?
Değil.
- Para nerede?
- Ne parası?
Ortağımın uğruna
öldürüldüğü para.
Sharon Baker'ı dul
bırakan para.
O para Tom Dolan'ın
kafasında.
Birinci sınıf bir
hayal gücü var.
- Beni mi görmek
istediniz?
- Evet.
Bunu kaybetmişsin
sanırım.
Teşekkürler.
- Başka bir şey var
mı?
- Hayır, yok.
John, yeni Yeni bir planın var mı?
Plan aynı, aile adamı.
Bu bir çeşit tehdit
mi?
Olması gerekiyor mu?
Sorun ne?
Uyanık mısın?
Enerjini
hissedebiliyorum.
Söyle bana.
Bir şey yok.
İşle ilgili.
Uyu sen.
Her neyse doğru
olduğuna inandığın şey neyse onu yap ve kendiliğinden hallolur.
- O kadar kolay, öyle
mi?
- Evet.
- Bana bunu kim
öğretti, hatırlıyor musun?
- Hayır.
Sen.
Çok fazla çalıştığımı
fark ettim sadece.
Yapmaya çalıştığım
tek şey bize iyi bir hayat sağlamak.
Seni ve çocukları her
şeyden daha çok sevdiğimi biliyorsun.
Elbette biliyorum.
Ne olursa olsun,
senin ve çocukların bunu hatırlamasını istiyorum.
Neler oluyor Ramon?
- Beni öldürecek
misin?
- Hayır, Ajan Hall.
Ben emekli bir banka
soyguncusuyum.
Ortağın gibi katil
değilim!
- Ama yardımına
ihtiyacım var!
- Sana neden yardım
edeyim ki?
Çünkü en çok senin kaybedecek
bir şeyin var.
İkimiz de bunun senin
planın olmadığını biliyoruz.
Ama Nivens ile
işbirliği yapmak kötü bir fikirdi.
Böyle olmaması
gerekiyordu.
Kimse zarar görmeyecekti.
Ama Nivens, Baker'ı
vurdu ve ben de panikledim.
Yanıldığımı
biliyordum ama o noktada başka şeçeneğim yoktu.
Şu an bir seçeneğin
var, dostum.
- Ne istiyorsun?
- Masumiyetimi
kanıtlamak.
Depodaki güvenlik
görüntüleri bende.
- Ne?
- Nivens bende
olduğunu bilmiyor.
Nivens bakmıyorken
sevgilinden aldım.
Ona ihtiyacım olacak.
Paranın da nerede
olduğunu bilmeliyim.
Annie.
Sevgilinin adı bu,
değil mi?
Evet.
Onu hastaneden
çıkartmalısın.
Sevgilini öldürecek.
- Uyanmışsın.
- Tom.
Nasılsın?
Daha iyi günlerim
oldu.
Seni buradan hemen götürmem
gerekiyor.
Burada güvende
değilsin.
Tamam.
Seni seviyorum.
Nasıl sevemezsin
ki?
Bekle.
Bekle.
- Meyers.
- Ben Tom Dolan.
Sevgilini kaçırmanı
beklemiyordum.
- Orada güvende
değildi.
- Haklı olabilirsin.
Şimdi güvenli bir
yerde mi?
Evet.
Soygunlarla ve ileride
olacaklarla onun bir ilgisi olmadığını bilmeni
istedim.
- İleride olacaklarla
mı?
- Bilmesen daha iyi.
Hayır, bilmek benim
işim, Tom.
Bir yerde buluşalım,
bunu konuşalım.
Çok isterdim ama bunu
denedim.
İşe yaramadı.
Artık bildiğim yoldan
gidiyorum.
Planladığın şeyi
yapmaman için seni ikna edemez miyim?
Edemezsin.
Bir şeye ihtiyacınız
olursa, senin veya Annie'nin, haber ver.
Seni daha önce çalışırken
hiç görmemiştim.
Karmaşık göründüğünü
biliyorum ama göz kamaştırıcı bir şey değil.
Yani, kablolar sadece elektrik akımları, kimyasal tepkimeler.
Evet, göz kamaştırma dersek
abartmış oluruz.
Ama bir şeyleri nasıl
havaya uçuracağını bilmek, bu Bu oldukça
havalı.
Bu işe yararsa yine
de hapse gireceğimi anlaman gerek.
Biliyorum.
Her gün gelip seni ziyaret
edeceğim.
Gerçekten mi?
Yani işte hasta kabul
edene kadar.
Meşgul olacağım.
Her gün.
Teşekkür ederim.
Ne yapıyorsun?
- Nasıl gitti?
- Gece geç saat ama kazasız.
Senin yatakta olman
gerekiyor.
- Seninle geliyorum.
- Hayır, gelmiyorsun.
- Tartışmaya kapalı
bir konu.
- Haklısın.
Çok tehlikeli bu.
O zaman yapma.
Bunu bitirmeliyim,
Annie.
Bak yapman gerekeni
yap ama kusura bakma ben burada oturup
da geri gelip gelmeyeceğini merak etmeyi reddediyorum.
Neyi bekliyoruz?
Nivens.
Tek istediğim
Annie'yle birlikte normal bir hayat yaşama şansıydı.
Bu basit bir denklem,
Dolan.
Banka soyarak
geçimini sağlarsan normal hayat hakkını kaybedersin.
Haklısın, orada
hatalıyım.
Bana ait olmayan
parayı aldım.
Bunun için de cezamı
çekeceğim.
Ama sen daha büyük
hata yaptın.
Masum insanları
öldürdün.
Zaman doldu.
Ne istiyorsun?
Konuşmak mı
istiyorsun?
Anlaşma mı istiyorsun?
Ne?
Adımı temize çıkarmak
istiyorum bu da senden itiraf almakla mümkün.
Demek o noktadayız,
öyle mi?
Yapmadığım bir şeyi
itiraf etmem yanlış değil mi sence de?
O zaman üç milyon
doları alıp kaçsan iyi olur.
Dostum, üç milyonum
olsa kaçarım.
O zaman parayı falan
unutup kaç.
Dokuz, sekiz yedi, altı
beş dört üç.
iki bir.
İyi deneme, şerefsiz!
Ölmeni istesem
ölmüştün.
İtiraf etmeye hazır
mısın?
Vay canına.
Benim için bir şey
yapar mısın?
Ne istersen.
- Ne oldu?
- Plan değişti.
Sen neden
bahsediyorsun?
Meyers, şu kız, patlayıcı
manyağı Dolan Patlayıcı mı?
Ne oldu?
- Evimi havaya uçurdu.
- Ne?
Sağır mısın?
Evimi havaya uçurdu!
Lanet olsun.
Neredesin?
Mekandayım.
Tamam, gitme bir yere.
- Geliyorum.
- Acele et.
Burada değil, değil
mi?
Kötü bir adam değil
o.
Olanları düşününce
öyle olduğunu düşünebilirsiniz ama değil.
Kusurları var ama
iyi bir adam.
İyi bir kalbi var.
Nasıl hissediyorsunuz?
Daha iyiyim.
Teşekkür ederim.
Arkadaşınız kim?
Tazzie.
Köpeğim.
- K9 biriminin bir
üyesi mi?
- Evet, sanırım öyle.
Bütün 6 kilosuyla
birlikte.
Burada olmamızın bir
sebebi var mı?
Nivens ve Hall'ın
depodan kutuları çıkardığının görüntü kayıtları.
Sorun, kutuların
içinde ne olduğuna kim inanacak?
- Evet, bu bir sorun.
- Tom uğraşıyor bunun
üstünde.
Ama iyi niyet
göstergesi olarak bunları almanızı
istedi.
- Kim o?
- Benim.
Nerede kaldın?
Silahını göster bana.
Baş parmak ve işaret parmağını
kullan.
Yavaş ol.
İkiniz de duvara
yaslanın!
- O parayı alıp
gidemezsin buradan.
- Henüz gidemem.
Hala asla gelmeyecek
olan itirafı mı bekliyorsun?
Güvenlik görüntüleri
elimde, şerefsiz.
Evet, kesin öyledir.
Ortağın verdi.
Sende miydi?
Ölmüş olması gereken kadının
üstündeydi.
Salak mısın sen?
O görüntüde sen de
varsın!
Salak mı?
Delinin tekiyim ben bunu
yaptığım için.
Paranın bu işi doğru yaptığını
düşünerek!
- Baker'i öldürdün!
- Başka seçeneğimiz
yoktu!
Ölmeyi hak etmemişti!
Doğru şeyi yapma
şansım vardı ama yapmadım.
Böyle nasıl
yaşayabilirim?
Karımın ve
çocuklarımın gözlerine nasıl bakarım?
Bu kadar yeter!
Bu kadar yeter!
Nivens bırak onu!
Bırak onu!
Vurdum seni, değil mi?
Yaşayacağım.
- Trafik nasıl?
- Trafik mi?
Yanlış
hatırlamıyorsam Windsor tek şerit bir yol.
Bu iyi bir tahmin mi yoksa
beni takip mi ediyorsun?
İstenmeyen hasarı
minimumda tutmak istiyorum sadece.
Sen neden
bahsediyorsun?
İkinci bombadan.
- Yalan söylüyorsun.
İkinci bir bomba yok.
- Öyle mi?
Ne yani?
Üç milyon dolar nakit
parayı konfeti mi yapacaksın?
Hiç sanmıyorum.
Benim param değil
artık.
Koltuğun altına bak.
Şimdi tüneli geçtin, kenara
çek.
Bir bak.
Lanet olsun.
Bu arada, Ajan Nivens bomba basınca duyarlı.
O koltuktan
kalkarsan, Atlantik okyanusunda ağ ile
acınası et parçalarını toplarlar.
Alelacele yaptım bombayı,
o yüzden oldukça tutarsızdır.
El yapımı
patlayıcıların sıkıntısı da bu işte.
Özellikle evde
yapılanların.
Patlamaya neyin yol
açacağını hiç bilemiyorsun.
Bir çarpma, sıcaklık
değişikliği, nem.
Güçlü bir hapşırık bile
tetikleyebilir.
Yerinde olsam
yerimden kalkmaz ve bomba imha ekibini beklerdim.
Ne oldu?
Sahte bu.
Fünye yok.
Bu şeye istersen bir
gün çekiçle vur yine patlamaz.
Şanslısın.
Tutuklayın onu.
Beni duydunuz.
Aferin sana kızım.
Kurabiye ister misin?
Ölmüş olması gereken kadının
üstündeydi.
Salak mısın sen?
O görüntüde sen de
varsın!
Salak mı?
Delinin tekiyim ben bunu
yaptığım için.
Paranın bu işi doğru yaptığını
düşünerek!
- Baker'i öldürdün!
- Başka seçeneğimiz
yoktu!
Ölmeyi hak etmemişti!
Doğru şeyi yapma
şansım vardı ama yapmadım.
Böyle nasıl
yaşayabilirim?
Karımın ve
çocuklarımın gözlerine nasıl bakarım?
Bu kadar yeter!
Bu kadar yeter!
Nivens, bırak onu!
Bırak onu!
- Annie.
- Dinledin mi?
Evet.
Ona yardımcı olacak
mısın?
Elimden geleni
yapacağım.
Sana.
Tom?
Evet, benim.
Nivens'i saf dışı
bırakma şeklin çok etkileyiciydi.
Koşullar farklı olsa sana
iş teklifinde bulunurdum.
Koşullar farklı olsa kabul
edebilirdim.
Teslim olmak
istiyorum.
Pekala.
Nasıl oynamak
istiyorsun?
Oyun vakti bitti, dostum.
Soluna bak.
Nivens'in
arabasındaki bomba?
- En iyi bombam
değildi.
- Fünyeyi unutmuşsun.
Bir şeyi unuttuğumu
biliyordum.
Büyük stres
altındaydım.
Titiz Haydut olunmaz
böyle.
- Paranın kalanını
buldun mu?
- Buldum.
Çok para.
Özel bir kadın
olmalı.
Öyle.
||
« Prev Post
Next Post »