Print Friendly and PDF

Translate

Kod Adı: Hummingbird / The Hummingbird Project

|

 


 

Yönetmen: Kim Nguyen

Senaryo: Kim Nguyen

Vizyon Tarihi: 26 Temmuz

Oyuncular:

Jesse Eisenberg (Vincent Zaleski),

Alexander Skarsgård (Anton Zaleski),

Salma Hayek (Eva Torres),

Michael Mando (Mark Vega),

Johan Heldenbergh (İhtiyar Amiş)

Özet

New York’lu kuzenler Vincent (Jesse Eisenberg) ve Anton (Alexander Skarsgård) büyük paralarla oynanan ve kazanmanın milisaniyelerle ölçüldüğü Yüksek Frekanslı Alım Satım oyununu oynamaktadır. Milyoner olma hayali kuran kuzenler Kansas’tan doğruca New Jersey’e uzanan bir fiber optik kablo döşemek isterler. Ancak hiçbir şey bu ikili için kolay olmayacaktır. Ekibin beyni Anton, üçkağıtçısı ise Vincent’tır. Kuzenler bu Don Kişotvari maceralarında birbirlerini ve etraflarındaki herkesi kırılma noktalarına getirirler. Güçlü, zehirleyici ve kendi çıkarları için başkalarını kullanan bir tacir olan eski patronları Eva Torres (Salma Hayek) ise sürekli enselerinde bitmekte ve onları kendi oyunlarında yenmek için elinden geleni ardına koymamaktadır

Beyazperde  Eleştirisi

İncil’de yer alan hikâyelerden birinde, David (Davut) peygamberin kendisinden daha güçlü bir dev ile savaşmak zorunda kalması ve Goliath’ı zırh ile kılıç yerine bir taşla yenerek başarıya ulaşması anlatılır. Güçsüzün güçlüyü, zayıflıklarından ve açıklarından faydalanarak yenebileceği fikrini savunan bu öykü, The Hummingbird Project’in temelini oluşturuyor ve iki kuzenin, finans dünyasına karşı açtığı savaşı beyaz perdeye taşıyor…

 

 

2012 yılında izlediğimiz War Witch ile dikkatleri üzerine çeken Kanadalı yönetmen Kim Nguyen, son filminde, 1929 Büyük Buhran döneminde, ABD Borsasının çöküşünden bu yana değişen ve önem kazanan bazı kavramları masaya yatırıyor ve senaryosunu zaman mefhumu çerçevesinde şekillendiriyor. Borsaların karşılaştığı krizlerden sonra işlem hızının en önemli unsur haline geldiği ve daha hızlı algoritmaların, milisaniyelerle çok daha fazla para kazandırmaya yol açtığı günümüzde, Wall Street’te önemli bir iletişim firmasında çalışan Vincent (Jesse Eisenberg) ve Anton (Alexander Skarsgård) kuzenler, bir fiber optik kablo projesiyle finans dünyasında önem ve dolayısıyla para kazanmak için harekete geçiyorlar. Çalıştıkları firmadan ayrılıp, Kansas’tan New Jersey’e uzanan bir mesafede bu hattı yer altına yerleştirerek ve filme de ismini veren sinek kuşunun kanat çırpış hızı kadar bir sürede -16 milisaniye- bu işlemleri gerçekleştirerek finans dünyasında devrim yaratmak istiyorlar. Ancak çalıştıkları firmanın kendilerini tehdit olarak görmeye ve yollarına taş koymaya başlamasıyla işler çığırından çıkınca iki kuzenin macerası trajikomik bir hikâyeye dönüşüyor.

 

 

 

Filmin açılış sekansında Vincent’ın, bir yatırımcıyı ikna ederken sarf ettiği ve projenin sonunun nereye varacağını bilmediği yönündeki sözleri, The Hummingbird’ün finaline dair -bilinçli bir tercihle- ilk sinyallerini verdiği kısım oluyor aslında… Zira proje zaman içerisinde öyle bir hal alıyor ki, zamanı kontrol etmeyi ve hızı arttırmayı amaçlayan bir fikir, nihayetinde “zamana karşı duranlarla” karşılaşıyor. Meşhur Amish topluluğuna uzanan kablo hattının, modern hayatı reddeden ve yüzyıllardır kendi gelenek ve görenekleriyle yaşayarak moderniteye ait her türlü kavram ve inanışı yok sayan bu toplulukla tanışması, aslında karakterlerin zamanla, hayata bakış açılarıyla yüzleşmek zorunda kalmalarının bir aracı haline geliyor. Senaryonun bu noktada hikâyesine eklemlediği olay ve dolayısıyla ortaya çıkan paradoks, The Hummingbird Project’in yegâne güçlü fikri ve elbette en büyük kozuna dönüşüyor. Çünkü karakterlerin, tam da savaş açtıkları düşman tarafından kendilerine hediye edilen travma karşısındaki tavırları ve dönüşümleri hikayenin kıymetini arttırırken, en başta bahsettiğim David ve Goliath meselesine de açıklık getiriyor. Vincent’ın kendilerini David olarak tanımladığı dünyada, Goliath ise uçsuz bucaksız finans evreni oluyor ve iki kuzenin ellerindeki “taş”ın, devasa yaratığı yenip yenemeyeceği veyahut yendiği takdirde, hayatları için ne derece önemli olduğu sorgulanıyor.

 

 

The Hummingbird Project’in stil anlayışı itibariyle The Wolf of Wall Street (2013) ve The Big Short (2015) gibi türünün en başarılı ve nitelikli filmlerinden esinlendiği bir gerçek… Ancak hikâye anlatımı ve yönetmen dokunuşunun yoksulluğu ile finans dünyasına olan yüzeysel yaklaşımı, filmin değerini azaltan faktörler oluyor. Salma Hayek’in canlandırdığı şirket patronu Eva Torres’in karikatürize edilmiş hali filmin komik olma çabasını gün yüzüne çıkarmakla kalmayıp bir de üstüne baltalarken, aktarmak istediği hikâyenin altını tam manasıyla dolduramayan ve seyircisinin zihninde net bir fikir oluşturmayı başaramayan anlatım tekniği, filmin ortalamanın üzerine çıkamamasına sebebiyet veriyor.

Tüm bunlara rağmen The Hummingbird Project’in enteresan kabul edilebilecek bir fikre -bilhassa paradoksal yaklaşımıyla- ve Jesse Eisenberg ile Alexander Skarsgård’ın üstüne çabaları sayesinde izlenilebilir bir öyküye sahip olduğunu söylemek gerekiyor. Finans piyasasına meraklıysanız ilgi çekici olabilir…

 

 

Altyazı

Kansas'tan New York'a gitmek kaç gün sürer?

  2 gün mü?

  Bunu 16 milisaniyede yapmak ister misin?

  Evet, ama gidiş dönüş.

  Biliyorsun, burada çok paradan bahsediyoruz, Vincent.

  Biliyorum.

  Neden ben?

  Neden Eva Torres'e gitmedin?

  Eva Torres?

  Eva Torres, sülen atlar gibi insanları kullanır.

  Ve bir zamanlar 1 milyon dolara 200 kule vinci aldığını duydum.

  Paraya ihtiyacı olan biriyle 15 dakikalık bir görüşmeden sonra.

  Bu doğru mu?

  Bir milyon değerindeydiler ama 500'e aldım.

  Her neyse, bana sözünün eri biri olduğunu gösteriyor, ve buna çok saygı duyuyorum efendim.

  Bu sayılar iyi.

  Ve beni çok cezbetti.

  Bu delilik ama çok etkilendim.

  Fakat?

  Bu fiber tüneli inşa etmek için sana neden güvenmeliyim?

  Bana güvenmene gerek yok!

  Bu bir zaman makinesi almak gibi.

  Daha çekilmeden önce kazanan piyango numaralarını almak gibi.

  Hayır.

  Ne?

  Sana neden güvenmeliyim?

  Tamam.

  Ah, bu aptalca gelecek ama, tamam, her neyse.

  18 yaşındayken bir tesisatçı çırağı olarak çalıştım.

  Bilirsin, okul parasını çıkarmak için.

  Ve patronum beni Queens'teki bu bodruma götürdü.

  Yani mantarın kokusunu alabiliyordum.

  Ve benden 100 kiloluk çelik boruyu sökmemi istedi.

  Bilirsin, devasa şeyi sökmemi isterken odanın ucunda kahvesini yudumluyor.

  Asgari ücret için, biliyor musun?

  Ve boru gevşer.

  Kafama düştü ve bayıldım.

  Yemin ederim, tamam mı?

  Ve  Gözlerimi açtım.

  Üzerimde bu tuhaf adamın gölgesi geziniyor.

  Ve diyor ki  "Hattı " "Hattı atlama.”

  Sonra suratımı tokatladı.

  Bilirsin, aptal patronum üzerimde.

  Ve bu söz beynime kazındı.

  Bu iyi bir hikaye, Vincent.

  Biraz abartı.

  Evet.

  Ama bu iyi.

  Teşekkür ederim.

  Ama biliyorum ki, bu mükemmel hattı inşa edene kadar, cevabını bilmeyeceğim.

  Ne cevabı?

  Hattın sonunda ne var?

  Wall Street paniği, bence, bitti.

  Bitmesi gerekiyordu.

  Stok spekülasyonu delirmişti.

  1929'daki Wall Street Çökmesinden beri Düzinelerce borsa çöküşü yaşandı.

  Çoğu borsacı kısa bir hafızaya sahip olma eğiliminde olsalar da, bu tekrar olmak zorundaydı.

  Standard & Poor's notu geçen hafta düşürüldükten sonra, Amerika'nın da kredi notu AAA'dan AA +'ya düşürüldü, ABD’den Orta Doğu’ya, Asya’ya kadar bütün piyasalar dağıldı.

  İşlemlerin hızı, piyasa ekonomisinde o kadar önemli bir değişken haline geldi ki, daha hızlı algoritmalar, milisaniyelik bir alanda milyonlarca dolar kazanabilir ya da otomatik bilgisayar sistemlerinden toplu savunma yanıtlarını tetikleyerek tüm piyasayı çökertebilir.

  Marks'a göre, şu anda milyonlar milisaniyede hesaplanıyor.

  Dalgalanma etkisi tüm dünyada hissedilmiş vaziyette  Kahretsin!

  Hey!

  İstasyonu kilitleme, onun sahibi sen değilsin!

  - S.ktir git!

  - Çok geç!

  Sana bunu borçluyum.

  Ne yaptın sen?

  Seni mahvedeceğim!

  Mark!

  Hey nasılsın?

  Merhaba!

  Haydi.

  Nasılsın?

  İyi sen?

  Vincent.

  Kuzenim Anton.

  - Merhaba.

  - Tanıştığıma memnun oldum.

  İyi misin?

  Yemek yedin mi?

  Aç mısın?

  Hayır, böyle iyiyim.

  Teşekkür ederim.

  Peki NDA'yı getirdin mi?

  Muhtemelen şimdiye kadar gördüğüm en uzun belge.

  Bunun için üzgünüm.

  Daha önce hiç imza atmam gerekmedi.

  - Öyle mi?

  - Evet.

  Bakalım, şimdi attın.

  Tamam, iyi görünüyor.

  Greg'le konuştum, iyi olduğunu söyledi, her türlü işi halledebileceğini söyledi.

  Teşekkür ederim.

  Evet, komik bazı şeyler gördük, Greg ve ben.

  Peki, bu tünel projesi ne hakkında?

  Tamam, tamam, 4 inçlik bir fiber tüneli kazmak istiyoruz.

  Kansas Elektronik Değişim Veri Merkezi'nden New York Borsası sunucularına, New Jersey’de.

  Kansas'tan New Jersey'ye, sanki  Evet, 1000 mil uzunluğunda, dümdüz, 4 inç çapında Appalachians’tan geçmek zorunda olan fiber tüneli.

  Bunun amacını sorabilir miyim?

  Amacımız borsa fiyat tekliflerini 16 milisaniyede almak, bu herkesten 1 milisaniye önce demek.

  Çok hızlı olacak ve bu hepimizi çok başarılı yapacak.

  Düz derken, Burada ne kadar düzlükten bahsediyoruz?

  KAX'tan New York Borsasına.

  Önümüze ne çıkarsa çıksın deleceğiz.

  Tamamen düz bir çizgi olmalı.

  - Bataklık?

  - Düz.

  - Nehir?

  - Düz.

  Dağlar?

  Düz.

  Düz, düz, düz.

  Konuştuğumuz şeyi getirdin mi?

  Evet, getirdim.

  Burası 390 mil.

  Los Angeles’tan San Francisco’ya yaptığım hat.

  6 ay boyunca 16 ekip çalıştırdım.

  Bundan önce 6 ay toprağı analiz edip, gayrimenkulleri güvenceye aldım.

  Yani, başından sonuna kadar, yaklaşık bir yıl.

  Ve bu projenin planlamasından 15 gün önce teslim ettik.

  - Aferin sana!

  - Teşekkür ederim.

  Her şeyi yaptım, kazı, borulama, toprak, emlak ve telekom ekibi.

  Kuzenim Anton'un burada küçük bir sınaması var.

  Bakmaya aldırmayacağınızı umuyordum.

  Tabii.

  Tamam, diyelim ki Stokholm'den Madrid'e tünel kazmak istiyorsun.

  - Üzerinden fiber geçirmek istiyorsun.

  - Evet.

  Bu hatta kaç tane jeneratör üretmeniz gerekiyor?

  Kırılmayı da hesaba katarak.

  Tabii ki.

  İyi misin?

  Evet.

  Dünya'nın eğriliğini dikkate almalı mıyım?

  Yoksa dümdüz kazabilir miyim?

  Bir sekizgen gibi mi?

  Şimdi, gerçekten güçlü makineler kullanıyorsanız, ki bu da daha tuzlu olur, düz kazabilirsin, havayla temas daha az olur, Böylece daha düz bir çizgi olacaktır.

  Ve kabaca, aramızdaki farktan söz ediyoruz, Diyelim ki 1. 800 mil ve 2. 000 mil.

  Hiçbir şeyi çevrimiçi yapmıyoruz.

  Bu proje çok gizli, tamam mı?

  Her adımda orada olacağım.

  Toplantılar, planlar ve röportajlar için alanda olmak istiyorum.

  Her ne ise, oradayım tamam mı?

  Aracı yok.

  İşverenimiz bunu öğrenemez.

  Bir de bunun stresini çekemem.

  Peki ya emlak sözleşmeleri?

  Yüzde 90'ı ben ve ekibim tarafından halledilecek, ve, gerisini halledebilirsin.

  Emin misiniz?

  Çünkü biz ormanlardan bahsediyoruz  - Evet -  çamur, kara, bataklık.

  Bu binlerce sözleşme demek.

  Çok eminim.

  Farkındayım, evet.

  Sizin deli olduğunuzu söyleyebilirim, ama çok heyecanlıyım.

  Bu gerçekten ilginç bir proje.

  Evet, bir düşün, Davut, borsa piyasasında gezinirken, şimdiye kadarki en büyük sapanı alarak, Goliath'ı dizlerinin üstüne çökertiyor.

  Davut ve Goliath?

  Evet.

  - Bunu sevdim.

  - Güzel.

  Biz Davut muyuz?

  Evet!

  Evet, Davut'uz.

  Katia!

  Merhaba baba!

  Nasılsın?

  İyi!

  - Merhaba!

  - Yo!

  - Hey!

  - Nasıl gidiyor?

  Şey, 9 yıl oldu.

  Sana, Baba.

  New York’un en şık tesisatçısıydın.

  Hatta Tri-State bölgesinin.

  Bana karşı serttin ama bu beni daha güçlü kıldı.

  Evet, hadi yiyelim.

  Yapmak istediğin şey fayanstan önce, boruları sıyırmak, ve oraya 3/4 bakır koyuyorsun.

  Her şeyi 3'e değiştirmek  Hayır, hayır, hayır, sen her şeyi değiştirmezsin.

  üst kata sadece ana hat, işte bu.

  Bodrum hakkında endişelenme.

  Hey baba, neden pencerenin dışındaki ışık mavi ve lambanın içindeki ışık sarı?

  Çünkü lambadan gelen ışık dalgaları pencereden gelen ışık dalgalarından daha yavaşlar.

  Ve daha yavaş ışık dalgaları sarıdan turuncuya kırmızıya dönüşür, ve daha hızlı ışık dalgaları maviden mora dönüşür.

  Neden?

  Olena!

  Bugün şarkını duymadık.

  - Evet, haklı.

  - Vinnie amca!

  Büyük annene şarkı söylemedin!

  Vinnie Amca!

  Evet tamam.

  Teşekkür ederim.

  Vinnie Amca!

  Bu benim.

  Bu benim.

  Merhaba!

  Evet!

  Bayan Torres sizi görmek istiyor.

  Ne?

  Sadece ben ya da  Siz ve takım.

  Tamam.

  Eva bizi görmek istiyor.

  Lütfen oturunuz.

  Teşekkürler.

  Geldiler.

  Ona şansını kullandığını söyle.

  Teslim etmesi için ona ödediklerimizi vermezse, Avukatlarımızla konuşabilir.

  Ve kendini toparlasa iyi eder!

  Gitmeliyim!

  Hoşçakal!

  Duyalım bakalım!

  Benim için neyiniz var?

  Hala mikrodalga kuleler üzerinde çalışıyoruz.

  Hayır, mikrodalga kuleleri üzerinde çalışmıyoruz.

  Sen çalışmıyorsun.

  Ben çalışıyorum.

  - Anlamsız.

  - Neden anlamsız?

  Biz doğru darbe şekillendirme algoritmalarından yıllarca uzağız.

  Yaptığımız zaman, lazer kuleleri eskimiş hale gelecek.

  - Jenny?

  - O haklı.

  Kısa vadede, mürettebatın Harrisburg ile Allentown arasında bir elyaf anlaşması elde etmek için çaba sarf etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

  Tamamen aynı fikirde değilim.

  Kuleler üzerinde çalışmalıyız.

  Onları işleme koyarsak, Kansas-New York'a arasını 14 milisaniyeden aza indireceğiz.

  Bu bir zaman kaybı.

  Zaman kaybı olan bir şey biliyorum, bu senin nötrino mesajlaşma projen.

  - Gerçekten mi?

  - Gerçekten.

  Nötrino mesajlaşma hakkında ne biliyorsun?

  - Beni aydınlat!

  - Saçmalık olduğunu biliyorum!

  Evet, bir nötrino-mesajlaşma koruyucu kalkan geliştirmek en az 2 milyar dolara mal olacak.

  - S.ktir git!

  - Beyler!

  Bu dırdırı dinleyerek vaktimi boşa harcıyorum!

  Ne hakkında konuştuğunu bilmiyor.

  Jenny, bana Harrisburg ve Allentown arasında özel bir kara elyaf çizgisi bul.

  Mikrodalga şeyinde kendi başına çalışıyorsun.

  Lütfen onun yanıldığını kanıtla.

  Burada ne yapıyorsunuz?

  Zaman harcıyorsunuz.

  Gidin.

  Sen değil!

  Sen değil Anton.

  Kapıyı kapatın lütfen.

  Ne var?

  Bilmiyorum.

  Sen söyle.

  Bir şeyler doğru değil.

  Seni tanıyorum.

  Fikirlerin nerede?

  Gurur duyduğun bu parlak zihin nerede?

  Ben  Nötrino mesajlaşma üzerinde çalışıyorum  Hayır, hayır, hayır!

  Bu hileli nötrino mesajlaşma saçmalığının ardına saklanamazsın!

  Saf ilham veren anlar yaşamak için buradasınız.

  Ama şimdi burada bile değilsin.

  Hadi, bana neyin yanlış olduğunu neden söylemiyorsun?

  Evet, tamam, ama sanki o  bir şeyden mi şüpheleniyor?

  - Evet, belki.

  - Kahretsin!

  Sanırım bir şey yaptığımdan şüpheleniyor.

  Ve mikrodalga kuleleriyle ilerliyorlar.

  Hala mikrodalga şeyleri mi yapıyorlar?

  Evet.

  Tamam, ama ne kadar zaman önce uygulanabilir?

  3 yıl, en fazla.

  Tamam, tamam, 3 yıl.

  Yani bu tamam.

  Sadece odaklanmaya devam et tamam mı?

  İçeri giriyoruz, paramızı kazanıyoruz.

  Bir veya iki yıl içinde tam zamanında S.ktir olup gidiyoruz.

  Sana o tepe başındaki kır evini alacağız, tamam mı?

  Evet.

  Tamam, Kansas’a geri dönüyorum.

  - Bana şans dile!

  - Tamam!

  Tamam, pazartesi görüşürüz, dostum!

  Evet!

  Hoşçakal!

  Hey!

  Kızları uyandıracaksın.

  Ne halt ediyorsun?

  Sadece bilgisayarlarımız için bir yedekleme sistemi kuruyorum.

  Bir matkapla mı?

  Evet, kabloların arkadan çıkması için.

  - İyi misin Anton?

  - Ne demek istiyorsun?

  Yani tuhaf şeyler yapıyorsun Gecenin ortasında.

  Ben  15 dakika içinde bitirmiş olacağım.

  Hayır, şimdi yatağa gel!

  Bana 10 dakika ver.

  - Ben  Sessizce deleceğim.

  - Beş.

  Beş dakika içinde yatakta olmazsan, kanepede uyursun.

  Tamam, beş.

  Kansas sunucuları  tam orada.

  İlk toprak sahibi.

  Evet.

  10. 000'den biri.

  Günaydın efendim!

  Bu güzel evin sahibi siz misiniz?

  Konu ne?

  Mülkiyet ile ilgili bir iş fırsatı.

  Sana nasıl yardım edebilirim?

  Benim adım Mark Vega.

  Bu benim ortağım.

  Kobalt Fiber Tech için çalışıyoruz.

  Biz bir ağ şirketiyiz.

  Operasyonlarımızı bu alana genişletmek istiyoruz.

  - Bu evin sahibisin, değil mi?

  - Evet.

  Fantastik!

  Gerçekten iyi haberlerim var.

  - Vega?

  Nerelisin?

  - Ben New Jersey'denim efendim.

  Aslen.

  Ben İspanyolum.

  Siz nerelisiniz?

  - Amerika.

  - Aslen nerelisin?

  Tamam!

  Vincent Zaleski.

  Ben Amerikalı'yım.

  İletişim hatlarımızı genişletmek istiyoruz.

  Bize bir çeşit arazi satabilecek birini bulmaktan sorumluyum.

  - Topraklarımı satmıyorum.

  - Tabii ki!

  Hattımızı yaymak için topraklarınızın ince bir şeridine erişim arıyoruz - Çok, çok ince bir şerit.

  - Ne kadar ince?

  Mülkünüzün uzunluğu için bu genişlikte.

  Biz tam olarak buradan başlıyoruz.

  Ve 10 metre kadar derinlere iniyoruz.

  Bütün arazinin altından, oradaki direğe kadar.

  Mülkümden 12 inç şerit mi almak istiyorsun?

  Mülkünüzün altından.

  Ve sadece bir hat koymak için.

  Yatay bir delme makinesi getirirdik.

  Tam bu sokakta olacak, komşuları kendine hayran bırakacak.

  Ve bütün yol boyunca toprağın altından geçecek, hiçbir şey parçalanmayacak.

  Tamamen görünmez olacak.

  İstersen 10 yıllık bir kiralama yapabiliriz.

  Bedava para gibi.

  Bedava para olmaz dostum, para paradır.

  Bu çok doğru efendim.

  Bu çok doğru.

  Bunları bir yere yazdın mı?

  Evet, yazdım!

  Evet  Bunu doğru yapabilen herkes zaten benim için çalışıyor.

  Onları işe alıyorum ve yıllardır eğitiyorum.

  Bu yüzden en hızlıyız.

  Hepsini bir kere daha gösterebilir misin, lütfen?

  Tabii!

  Bu geniş evrende bütün emirler etrafta uçuşuyor.

  Büyük alıcıları tespit ediyoruz, sonra ne satın aldıklarını ve hangi fiyattan olduklarını anlıyoruz.

  Hızımızı onların en önüne geçmek için kullanıyoruz.

  Merhaba!

  Merhaba, Bayan Torres'in notlarını getirdik.

  Onları ona verebilirsen  Bunu imzalarsan, onları aldığınızı onayladığın için  Yaptığınız şey, borsa spekülatörünün yaptığı gibi.

  Yaptığımız şey nanosaniye finansal mühendislik.

  Spekülatörlükten çok daha seksi bir şey.

  Nanosaniye finans mühendisliğinize nasıl gireceğiz?

  Sizinle çalışmak bir zevkti.

  Haydi!

  - Ne tür müşteriler  - Ne biliyor musun?

  Bir saniye dışarı çıkmak zorunda kalacağım.

  - Jenny, sen üstlen.

  - Şey  Neydi o?

  Bilmiyorum.

  Tamam, bana rüyanı anlat dostum.

  Bir tepe üzerinde kır evi, ufak bir yol, sinekkuşları.

  Tamam, tekrar söyle.

  Bir tepe üzerinde kır evi, ufak bir yol, sinekkuşları.

  Hareket etmeye devam et, doğru şeyi yapıyorsun.

  Hey!

  Hey!

  Hey!

  - Kahretsin!

  - Ne yapıyorsunuz?

  Bekleyin!

  Bu nedir?

  Bu bizim istifamız.

  İş verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

  Benimle dalga mı geçiyorsun?

  Hayır geçmiyorum, gidelim.

  Çünkü gittiğini sandığın yeri bilmiyorum, ama sen eli boş gidiyorsun.

  Bunu anladın, değil mi?

  Tüm bilgiler, veriler, araştırma, açıkçası, kodlarım, burada kalıyorlar.

  Kodların?

  Üzgünüm, onlar onun kodları.

  Kodları?

  Sen delisin!

  Sen delisin!

  Bu kafadaki her şey bizimdir!

  Bu onun.

  Burası özgür bir ülke.

  Beyninin o kısmı bize ait!

  Hayır, özgür ülke!

  Bunu neden yaptığını bile biliyor musun?

  Çünkü bu aptal fikrin muhtemelen senin olamayacağını biliyorum.

  Tamam, mektupları aldın.

  Bitti, biz yokuz.

  Senin için bu aşağılık herifi bile işe aldım.

  Evcil hayvanın olsun diye.

  Daha büyük mücadelelere ihtiyacım var.

  Niye ya?

  Sadece bazı şeyleri yamalamaktan ve hattınızdaki küçük, sıkıcı sorunları gidermekten bıktım.

  Her şeyden önce boktan bir tasarım.

  - Evet, boktan bir tasarım.

  - Bu bir çeşit sinir krizi mi?

  Daha büyük ve daha iyi şeylere gidiyoruz.

  - Anlayamıyorum!

  - Teşekkürler, boktan tasarım!

  Beraber  algı duvarlarını yıkabileceğimizi biliyorum.

  Bu ne demek oluyor?

  Hadi gidelim!

  - Anton!

  Anton.

  - Bu çok ürpertici!

  Hadi gidelim.

  Çok ince bir çizgiyi geçmek üzeresiniz, ve pişman olacaksınız.

  Bundan kurtulman için sana bir saniye vereceğim.

  Bana geri dön.

  Aşağılık herif!

  Her şey için teşekkürler!

  Yo!

  Amy!

  Hey!

  Nasıl geçti?

  İnanılmaz!

  11 mil boyunca ev imzaladım, Kansas sunucularından bağımsızlığa doğru gidiyor.

  - Harika!

  - Evet Bu nedir?

  Arrow Rock'tan Martinsburg'a kadar tüm toprak sahipleri.

  Herkesi imzaladın mı?

  Evet bebeğim.

  Güzel kardeşim!

  Bir ihlalin farkına varacaksın  Tamam, lütfen buradan imzalayın.

  Selam Bryan.

  Nasılsın?

  Sana gizli silahımızı getirdim.

  Harika!

  Seni görmek güzel, Vincent!

  Seni görmek çok güzel, işte kuzenim.

  - Sonunda buluşuyorsunuz.

  - Tanıştığıma memnun oldum.

  Aynı odada en sevdiğim insanlardan ikisi.

  - Hadi aşağı inelim.

  - Kesinlikle!

  - En yukarıdan al.

  - Gelinen nokta bu.

  Hatta çalışan 54 ekiple anlaşmamız var.

  Arazinin %95’iyle  Anton?

  Toplantının bir parçası olmak ister misin?

  İmzalamamız gereken insanların %95'i ile toprak anlaşmamız var.

  Ve burada, burada, burada ve burada merkezimiz var.

  Ve burası çoğu zaman olacağım yer.

  Bu orman korunuyor.

  Yol yok.

  İnşaat yapılamaz.

  Temel olarak, geçmemiz gereken nehirler var, bataklıklar, siz adlandırın.

  Bu noktalı çizgi nedir?

  Bu aslında bizim sorunlu alanımız.

  Burası Appalachians, büyük bir milli park.

  Bu bir granit dağı kazmak için bir yol bulmak zorundayız.

  Devlet tarafından korunmaktadır.

  Yol yok.

  Dağın etrafında dolaşmak için Ne kadar zaman kaybediyoruz?

  Anton, bütün bunlar ne kadar sürecek?

  - Evet - Tamam harika.

  Kansas City'den Indiana'ya.

  Minneapolis'in hemen kuzeyinde, 2,3 milisaniyedir.

  Appalachians için Indianapolis 2. 5.  Öyleyse, New York Borsasına Appalachians 4. 3.  3.

 2'de dağın etrafında dolaşırsak, Tamamen dümdüz gidersek, ve sonra işlem için artı 0. 5.

  Yani, gidiş dönüş için, Dağların etrafında dolaşırsak toplam 19. 2.

  Ve 17  Hayır 16!

  17 değil!

  - 17  - Anton, ne?

  Hayır!

  - Vinnie, 16 dedin, 17 değil.

  - Biliyorum.

  - 17 işe yaramaz.

  - Biliyorum.

  Muhtemelen bir ya da iki yıl içinde 17'nin altında olacak bir sürü piyasa üreticisi vardır.

  Beni dinle.

  17 milisaniye ile halka açılmamıza imkân yok.

  Beta yazılımımızla 17'yiz.

  - Hayır, bu  - Lütfen arkadaşlarımızı ölümüne korkutma.

  16'ya indireceğiz, kodu yazdığında.

  Haklısın, dümdüz gitmeliyiz.

  Dolaşamayız.

  Çok fazla hız kaybediyoruz.

  - Bizi korkuttun.

  - Öyle mi?

  - Evet.

  - Bunun için üzgünüm.

  Dağdan nasıl geçeceksin?

  Yapılması gereken iki şey var.

  Mürettebatımıza katılmak için devletten izin almamız gerekiyor.

  Ve teçhizatımızı getirmenin bir yolunu bulmalıyız.

  - İzin almak kolay.

  - Öyle mi?

  Vay be!

  Senin için kolaysa, bizim için iyi.

  Teşekkür ederim.

  Bana birkaç gün ver.

  Başlayacağım.

  Evet, bu harika!

  Tamam!

  - Fantastik!

  - Tamam.

  İyi, yolda olacağız.

  Sizinle çalışmaktan gerçekten zevk aldığımı söyleyeceğim.

  ve bence bu aslında çok eğlenceli.

  Ve bize izin verirseniz, New York'tan Kansas'a kazacak bir tünelimiz var.

  Bay Simon, biz aslında ama  - Şimdi Kansas'a git, Dorothy!

  - Ben Anton.

  Tamam.

  Hadi gidelim Anton.

  Anton.

  Tamam.

  Kodun altını üstüne getirmeme rağmen bir milisaniye hızlandıracak bir yazılımı nasıl yazabillirim?

  Bilmiyorum, belki zaman ayırıp rahatlamana ihtiyacın var.

  Zamanla alakalı değil Vinnie!

  Tamam pekala.

  Bu yapılamaz!

  Tamam dostum!

  - Beni dinlemiyorsun!

  - Tamam, tamam!

  Beni dinle!

  Yine de beni dinle!

  Bir milisaniye bulmanız gerekiyor, tamam mı yoksa boşa olur.

  Bütün projemiz işe yaramaz hale gelir.

  Bunu istiyor musun?

  Biz Delta'yız.

  Terminal 5.

  Bana Pennsylvania'da gerçekten ihtiyacın var mı?

  - Burada kalmam daha iyi değil mi?

  - Hayır.

  - Daha fazla odaklanabilirim  - Kesinlikle hayır.

  Sana yanımda ihtiyacım var, tamam mı?

  Orada odaklanabilirsin, tamam mı?

  Ve havaalanındayken lütfen rahatlamaya çalış, tamam mı?

  Bunu yapabilir misin?

  Burası çok sıcak!

  - Affedersiniz!

  - Evet?

  Biraz su alabilir miyim lütfen?

  Evet, elbette.

  Vincent!

  Vincent!

  Evet ne?

  Koltuğumun altında can yeleği yok.

  - Koltuğunun altında can yeleği yok mu?

  - Yok.

  Can yeleğini ne yapacaksın?

  Pittsburgh'a uçuyoruz.

  Suya düşmemiz durumunda.

  Su üzerinde uçmuyoruz.

  Pennsylvania 'da uçuyoruz.

  Bir nehir olabilir, bir göl olabilir.

  Bir nehre düşmeyeceğiz.

  Bilemezsin.

  - Buyrun.

  - Teşekkür ederim.

  Her şey yolunda mı?

  Affedersiniz, o iyi.

  Sadece uçmaktan biraz korkuyor.

  Sadece uçmaktan biraz korkuyorum.

  Evet.

  Tamam, rahatlamaya çalışın.

  Evet.

  Her şey yolunda.

  - Ah, öyle.

  - Tamam.

  Bu çok yardımcı oldu.

  Teşekkür ederim.

  Tamam!

  - Teşekkür ederim.

  - Tamam.

  Uyumayı dener misin, lütfen?

  Gözlerini kapat, uyumaya çalış.

  Uyandığında varmış olacağız.

  Bayanlar baylar, sizin kaptanınız konuşuyor.

  Pittsburgh'a kalkacak uçağımıza hoşgeldiniz diyorum.

  Uçuş süresi yaklaşık 2 saat.

  Kalkış sırasında ağır bir türbülans bekliyoruz  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Uçağı durdur!

  Evet, anlıyorum tamam mı?

  Bizi orada bekle!

  Bizi orada bekle.

  Yakında orada olacağız.

  Hayır, hiçbir şey olmadı.

  Küçük bir şey yaşadık  Uçakta bir Anton klasiği yaşadık.

  Şimdi iyiyiz tamam mı?

  Tamam.

  Endişelenme dostum.

  Evet?

  Pittsburgh ve Kansas arasında bir yere gidiyorlar.

  Bu KAX.

  Ne?

  Kansas Elektronik Dağıtım.

  Nerede kaldıklarını öğren ve bana geri dön.

  Tamam.

  İyi misin?

  Evet.

  Neredeyiz?

  Pennsylvania’dayız.

  İşinde ne tür zorluklarla karşılaşıyorsun?

  Zorluklar?

  Olabilecek en kötü şey nedir?

  Olabilecek en kötü şey gibi mi?

  Pozitif bok diyebilirim.

  Pozitif bok mu?

  O nedir?

  Tamam, yapmam gereken bir iş var.

  Boruları belediyeden alıp elit McMansions'a, yaklaşık 30 - 35 kişi kadar bir topluluğa döşemeliyim.

  Böylece onlara su getirebilirim.

  Evet.

  Belediyeden daha alçakta bulunuyorlar, temiz su getirmek sorun değil, çünkü su tepenin aşağısındaki kasabadan çekilecek.

  Yer çekimi işini yapar.

  Fakat bu zengin insanlar havyarlarını yedikten sonra şaraplarını içerler, herkes gibi işeyip sıçmaları gerekiyor.

  Onlara 24/7 pompa yapmalısın ki kakalarını borulardan geriye itip diğer herkesin yaşadığı tepede biriktirebilesin.

  Bu pompaya pozitif bok makinesi denir.

  - Gerçekten mi?

  - Evet, takip ediyor musun?

  Evet.

  Karmaşık değil.

  Güneş doğuyor, harika bir yer buluyoruz, kazıyoruz, - ve sonra aniden  - Ne?

  Boom!

  Lanet olası bir deprem!

  Ve aniden bir koku süzülüyor.

  Dante'nin cehennemine girmişiz gibi.

  Ve boruların içindeki de basınca uğramış kakalar.

  - Aman Tanrım!

  - Ve fışkırıyor!

  Dünyanın göt deliğinden petrol gibi fışkırıyor.

  Beş inç saf bok!

  Bu iğrenç.

  Ve merkez pompa baskıyı hissediyor, böylece daha çok itmeye çalışıyor.

  Neden kapatmadın?

  Kapatılamıyor.

  Sadece belediyenin su sistemine erişimi var, saat sabah 5:00 ve kimse yok.

  Bu zenginler topluluğuna bakıyorum, tam anlamıyla kendi boklarında boğuluyorlar.

  Kapı bekçisi geldi.

  Birkaç tane eksik dişi var.

  Bu yaşlı adam elini omzuma koyuyor ve şöyle diyor: "Biliyor musun, Mark, hayatım boyunca zengin insanlar için çalıştım.

  "Ama derinlerde, her zaman bok gibi olduklarını biliyordum! " Komikmiş.

  Pozitif bok.

  Ayrıca, bu uzun bir hikayeydi.

  Tamam millet.

  Sonra görüşürüz.

  - Sonra görüşürüz!

  Hoşçakal!

  - Evet Hey!

  Şuna bak!

  Kral odası!

  Bak, eşyalarını teslim ettiler.

  Bu iyi değil mi?

  Ve kodlaman için orada odan var.

  Ve  Şu manzaraya bak!

  Vay be!

  Bu inanılmaz!

  Böylece kodunu yazarken doğayı düşünebilirsin.

  3 tane telefon var.

  Pekala, akşam yemeğinde görüşürüz.

  Anahtarını al.

  Ve lütfen o milisaniyeye çalış.

  Tamam mı kardeşim?

  Bunu yapabileceğini biliyorum.

  - Evet.

  - Tamam!

  Sanırım dağ için bir şey buldum.

  Ne buldun?

  Birkaç kıyıcıya sahip olan bir arkadaşım bir sondaj kulesini Sikorsky S-61 helikopterine bağlayabileceğimizi söylüyor.

  Bir Sikorsky helikopteri mi?

  O nedir?

  Bu temelde devasa bir orospu çocuğu.

  20. 000 pound'a kadar kaldırabilir.

  Tek ihtiyacımız olan şey hava trafiği yetkilendirmesi almak ve dağların dibine inmek.

  Olay bu.

  Günlüğü 80 bin dolar.

  Bir gün?

  Evet.

  Yakıt ve uçuş süresi dahil.

  Kahretsin!

  - Sorun ne?

  - Hayır, hiçbir şey.

  Sanırım bayat balığı verdiler.

  İki şey daha var, Vinnie.

  Dağın dibine inmek için hava trafiği yetkisine ihtiyacımız var.

  Ve hala buralarda bir yere inmenin bir yolunu bulamadık.

  Ne?

  "Buralarda" değil, tamam mı?

  "Buralarda" değil.

  Buralarda değil.

  Buralarda değil.

  Buralarda değil.

  Washika'da değil.

  Hassas olmalıyız, tamam mı?

  İşte, hatta.

  Yani, düz bir fiber hattı inşa ediyorlar gibi görünüyor.

  KAX ve New York Borsası arasında.

  Biliyorum Jenny.

  Ben de bakıyorum.

  Bunun geleceğini görmediğime inanamıyorum.

  Tam burnumun dibindeydi!

  Mikrodalga kulelerinin çalışmasını istiyorum.

  Bana dünkü darbe şekillendirme algoritmalarını getir.

  Sana zaten yapamayacağımızı söylemiştim.

  Ah evet, yapabiliriz.

  Kansas-New York Şehri'ne gidiş dönüş 15 milisaniyede veya daha az yolculuk yapacağız.

  Eva, bunu nasıl yapmamızı istediğini anlamıyorum.

  Bana ya darbe şekillendirmeyi bul ya da istifanı ver.

  Jenny, diğer müşterileri aramaya başla.

  Yarın o kuleleri inşa etmeye başlayacağım!

  - Nasılsın?

  - İyi, sen?

  - Hoşgeldiniz!

  - Çok teşekkür ederim!

  - Bizimle olman çok güzel.

  - Memnun oldum.

  Bu Ophelia Troller.

  Vincent Zaleski.

  - Merhaba!

  - Merhaba, Bay Zaleski.

  Vincent deyin lütfen.

  Tanıştığıma memnun oldum.

  İşte şimdilik bilmeniz gerekenler.

  Bu alanda bir fiber tüneli kazıyoruz.

  Çok uzun bir alan var Ve Milli Parklar tarafından korunmakta.

  Senin en iyisi olduğunu duyduk.

  Ve toprak altında tek bir uzantıda sondaj yapacak birini arıyoruz.

  Tamam, 15 mil gibi bir şeyden bahsediyoruz.

  Yani siz bir seferde 15 mil yatay sondaj mı istiyorsunuz?

  Neden bağlantı noktaları yok?

  Hepsi korunan vahşi ormanda.

  Erişim yolu yok.

  Bir tane inşa etmek için izin almanın bir yolu yok.

  Bu tür bir iş yapmak için gerekenin ne çeşit bir makine olduğunu biliyor musun?

  Gezegenin diğer ucundan gönderilecek bir makineden bahsediyorum.

  Yani sadece buraya getirmek yüz binlerce dolar eder.

  - Kesinlikle.

  - Evet Merhaba?

  Selam benim.

  Evet, midem beni öldürüyor.

  Sanırım bir doktora ihtiyacım var.

  Sorun ne?

  Muhtemelen yediğim bir şey.

  Aşağıda buluşalım.

  Evet teşekkürler.

  Ah Mark?

  Evet?

  Anton'a söyleme.

  Tabii.

  Bay Zaleski.

  Evet?

  Bunu söylemenin kolay bir yolu yok.

  Neyi?

  Hey!

  Ne dediler?

  Hiç.

  İyiyim.

  Seni orada 6 saat boyunca boşuna mı tuttular?

  Aptal mı bunlar?

  Biliyorum üzgünüm.

  Sadece bazı testler yapmak zorunda kaldılar, ama ben iyiyim.

  Emin misin dostum?

  Hala biraz solgun görünüyorsun.

  Evet, iyiyim!

  Hadi gidelim.

  Mide kanserisin.

  Hemen tedavi görmelisin.

  Üzgünüm.

  İkinci bir görüş alabilir miyim?

  Alabilirsin ama röntgen, endoskopi ve MR ile, oldukça açık.

  Gerçekten üzgünüm.

  Bu yüzden mi bu kabusları görüyorum?

  Kabuslar?

  Evet, çok garip kabuslar görüyorum.

  Kanser yüzünden mi?

  Bilmiyorum.

  Bu yaşlı adam beni takip ediyor.

  İlgili olduğunu sanmıyorum.

  Beni öldürmeye mi çalışıyor yoksa   beni bir şeyden mi kurtarmaya çalışıyor bilmiyorum.

  Bay Zaleski lütfen.

  Ben psikiyatr değilim.

  İlgili, değil mi?

  Üzgünüm, size yardımcı olamam.

  Eğitimim yok.

  Ne kadar zamanım var?

  Çoğunlukla gelecek bir iki yıl için verimli bir hayat sürebilirsin, Sizin durumunuzdaki hastalarımızın %90'ı gibi.

  Ve sonra?

  İlerleme seviyenize sahip iki hastadan biri 5 yıldan fazla yaşar.

  Bu ölüm cezası değil.

  Ama çok ciddi.

  Ve doğru tedavi ile, birkaç yıl içinde %100 iyileşebilirsiniz.

  Tedavinin birkaç ay beklemesinin bir yolu var mı?

  Ben çok önemli bir şeyin ortasındayım.

  Bir çok insan bana güveniyor.

  Ve başarısız olamam.

  Hayır, olmaz.

  Hayatınızı ciddi bir şekilde tehlikeye sokar.

  Tamam, bu senin.

  - Çok teşekkür ederim.

  - Teşekkür ederim.

  Tanıştığımıza memnun oldum ve sizinle bağlantı kuracağız, tamam mı?

  İyi misin?

  Demek istediğim, senden haber alamadık.

  Evet ben iyiyim.

  Biraz yorgunum.

  - İşler nasıl?

  - İyi.

  Umarım orada kötü beslenmiyorsundur.

  Sonunda diyabet olacaksın.

  Anton.

  Hayır, yapmıyorum.

  Al kızınla konuş.

  Seni özlüyor.

  Katia!

  Kim o?

  Bu senin baban.

  Merhaba baba!

  Selam Katia.

  Ne yapıyorsun?

  İş güç işte.

  Tamam, yeni bir kitabım var.

  Atomlar hakkında.

  Evet?

  Hidrojen atomunda ne kadar boş yer var biliyor musun?

  Kaç?

  Bana söyle.

  99,99996%.

  Atom Empire State Binasının büyüklüğünde olsaydı, proton ve merkezi bir arının büyüklüğü olacaktı.

  Geri kalan her şey boşluk!

  Oldukça çılgınca, değil mi?

  Evet, bu çok çılgınca.

  N'aber Ray?

  İyi.

  Nasılsın?

  - Güzel.

  - Tamam!

  Vincent'ı tanıyor musun?

  Merhaba!

  Nasılsın?

  Bay Zaleski!

  Güzel, teşekkür ederim.

  İşte!

  Kayalıklar nerede?

  Ah, bu taraftan.

  Lütfen bunları giy.

  Neden böyle düz bir hatta ihtiyacımız var?

  Neden dağın etrafında dolaşamıyoruz?

  Hadi Ray, soru yok.

  Bu senin sözleşmende yazıyor.

  Sözleşme!

  Buralarda sözleşme nedir?

  Kıçını silmek için sadece bir kağıt parçası.

  Merhaba Anton.

  Burada ne yapıyorsun?

  Muhtemelen buraya seni benim kodlarımı kullanamayacağına hatırlatmaya geldiğimi düşünüyorsun.

  Pfft!

  Kodları umursamıyorum.

  Tabii ki umursamazsın.

  Onlar arkaiktir.

  Buraya sana bir hikaye anlatmaya geldim.

  Vladimir Smirnov'u duydun mu?

  Hayır.

  8 yıl önce McMinster Fonu için bazı kodları yeniden yazdı.

  Onlara ağda 10-12 milisaniyelik bir sınır verdi.

  Bir gün firmayı terk etmeye karar verdi.

  Ve yanında birkaç satır kod götürdü.

  Özel bir şey yok, sadece genel kodlar.

  Ama McMinster bundan hoşlanmadı.

  Böylece FBI'yı Smirnov'un peşine taktılar.

  Ulusal güvenlik için bir tehdit olduğunu iddia ettiler.

  Onlardan bazı kodlar çaldığını, piyasaları çökertebileceğini söyledi.

  Son 8 yıldır hapishanedeydi.

  Vladimir yanlış bir şey yapmadı.

  Ama bu sana eğer birisi karar verirse hayatını cehenneme çevirebileceğinin fikrini verecek.

  Kızların 8 yıl sonra kaç yaşında olacak, Anton?

  Sekiz yıl uzun zamandır.

  Seni önemsedim ve sen bana ihanet ettin.

  Şimdi ödemek zorundasın ve bunu acı dolu yapacağım.

  Evet?

  Hey, hey, arabayı durdur.

  Evet, seni sonra arayacağım.

  Kahretsin!

  Hey!

  Hey!

  Buraya gel seni kaltak!

  Evet sen!

  Hey!

  Pislik!

  Bizim üzerimizde gücün olduğunu mu düşünüyorsun?

  Bize sahip olduğunu mu düşünüyorsun?

  Hey aşağı in, seni bok parçası!

  Bu ne ya?

  Burada ne işi var?

  Hey!

  Hey, iyi misin?

  Evet.

  Torres'in helikopterinin burada uçtuğunu gördüm.

  - Gerçekten mi?

  - Evet gerçekten.

  Onu gördün mü?

  Hey, bana bak!

  Onu gördün mü?

  - Hey!

  - Evet, onu gördüm.

  Onu gördün mü?

  - Evet, sadece sana  - Ne?

  Sana söylemedim çünkü seni üzmek istemedim.

  Beni üzmüyorsun.

  O sana ne dedi?

  Hayır, sadece biraz  O sana ne dedi?

  Sadece aptalca bir hikaye.

  Hikaye?

  Tamam, bana bak.

  Seni tehdit etti mi?

  Ondan korkmuyorum.

  - Korkmak zorunda değilsin.

  - Hayır.

  Sana el uzattı mı?

  - Yaptı mı?

  - Hayır.

  Sana ne yaptığını söyledi mi?

  Hey!

  Tamam, sadece bana bak  O sana ne dedi?

  - Dur!

  Dur!

  - Tamam.

  Bu milisaniyeyi bulmak için yapabileceğim her şeyi yapıyorum bu yüzden beni rahatsız etmeyi kes!

  Odaklanamıyorum!

  Tamam.

  - Düşünemiyorum!

  - Tamam, ben  Tamam.

  - Beni yalnız bırak!

  - Tamam.

  Beni yalnız bırak!

  Tamam tamam!

  Defol buradan!

  Tamam tamam!

  Üzgünüm.

  Üzgünüm.

  İşte, tam zamanında, 34 kulenin birincisi.

  Kansas Elektronik Borsası, New York Borsası.

  Bu tarafta 18, diğer tarafta 15 kule.

  Nerede kazıyorlar?

  Vinnie ve Anton'un adamları tam o uçurumun dibinde.

  Az ağaç bulunan yamaçta orman kayalığının orada, orayı kazıyorlar.

  Pennsylvania'da 12'den fazla mürettebatı var.

  Kahretsin!

  Beni New York'a geri götür.

  Ne oluyor be?

  Onlar ne yapıyor?

  Onlar  Onlar toplanıyor!

  Bekle!

  Arabayı durdur.

  Arabayı durdur!

  Hey!

  Hey!

  Hey!

  Yo!

  Hey!

  Ne  sence ne yapıyorsun?

  Ayrılıyoruz.

  Bunu yapamazsın.

  Bu bir sözleşme ihlali!

  Elbette yapabiliriz.

  Pahalı ama yapabiliriz!

  Size 30. 000 dolar borcum var.

  Pazartesi günü bir çek alırsın.

  - Affedersiniz.

  - Bunu neden yapıyorsun?

  Daha iyi bir anlaşmamız var.

  Çok daha az iş için daha fazla ödeme.

  Yani gidiyorsun sen de?

  Bak, ödeyeceğim faturalarım var, tamam mı?

  Ödeyecek faturaları var!

  Bu sadece bir iş.

  Kişisel bir şey değil.

  Sana sözleşmeyi kim verdi?

  O kimdi?

  Bir gizlilik sözleşmesi imzaladım.

  Eva Torres, değil mi?

  Eva Torres, söyle!

  Ona projemiz hakkında bir şey söylediysen  Vinnie, sakin ol!

   şahsen seni mahvedeceğim!

  - Ne dilediğine dikkat et!

  - Tamam!

  S.ktir git!

  Hiç sana kötü davrandım mı?

  Sana tam zamanında ödeme yaptım?

  Neden bunu yapıyorsun?

  Sence kendi hattını mı kurmaya çalışıyor?

  Hayır, biz onlar için oyunun çok ötesindeyiz.

  Bizi mahvetmeye çalışıyorlar.

  Sözleşmesini ne yapmamı istiyorsun?

  Bu sözleşmeyi başkasına verin.

  Ve mürettebatımızdan daha fazla çalıp çalmadıklarını anlayın.

  Beni dinle, mecbur kalırsan maaşlarını iki katına çıkar.

  Ama onları çalıştırmaya devam et!

  Tamam.

  Teşekkür ederim.

  Ne üzerine çalışıyorsun?

  Bunun hakkında gerçekten konuşamam.

  CIA için çalışan bir casus olduğun için mi?

  Hayır.

  Hayır, çünkü Vincent herkesin NDA imzalaması gerektiğini söylüyor.

  Yani bunun hakkında konuşamam.

  Hmm!

  Vincent kim?

  CIA'deki patronun mu, çünkü sen casus musun?

  CIA için çalışmıyorum.

  Evet, doğru!

  KGB’de bazı arkadaşlarım var.

  Oraya geri döneceğim, onları arayacağım, onlara burada olduğunuzu söyleyeceğim.

  Bu çok saçma!

  Hadi bana söyle!

  Lütfen?

  Tükenmez kalemin var mı?

  "Ben, Barbara Lehman, "Anton Zaleski'nin profesyonel faaliyetleri ile ilgili" "hiçbir bilgiyi açığa çıkarmamaya yemin ederim.”

  Bunun mahkemede geçerliliği yok biliyorsun değil mi?

  Olacak.

  Dijital bilgilerin daha hızlı seyahat etmesini sağlamak için buradayım, Kansas Elektronik Borsası ve New York Borsası arasında.

  Tamam.

  Diyelim ki Kansas'ta bir yatırımcısınız.

  Ve ben de Kansas'ta bir tüccarım.

  Ve sen de  Bilmiyorum, ne almak istersin?

  Ne almak istiyorum?

  Bir limon şirketi   satın almak istiyorum.

  Bilmiyorum Zimbabwe'de.

  Demek Zimbabve'deki bir limon şirketinden hisse almak istiyorsun.

  Evet.

  Diyelim ki 1000 hisse almak istiyorsun 10 $ maksimum fiyata.

  Tamam, hadi yapalım şunu.

  Tamam, bu talebi sisteme girdin.

  Ve bir grup tüccar şimdi Zimbabwe'deki limon şirketi için satış fiyatları sunabilir.

  Fakat mesele şu ki, eğer tüm yatırımcılar aynı sistemi kullanıyorsa ve aynı bilgiye sahipse, diğerlerini nasıl yenersin?

  En hızlı çizgiye sahip olarak.

  Bir keresinde ne kadar ödemek istediğini bildiğimde, diğer tüccarları Kansas’tan New York’a deviriyorum.

  10 dolardan daha az satan hisse alıyorum.

  Geri dönüp onları sana 10 dolara satıyorum.

  Yani şimdi tüm bunlar yaklaşık 17 milisaniyede oluyor.

  Yakında 16 olacak.

  Ama 16 milisaniye nedir?

  Sinekkuşunun kanadını çırpma hızı.

  Tamam, peki sonra ne olacak?

  İşte bu.

  Hepsi bu.

  Yani demin 1000 kere 10 cent kazandım, yani 10 dolar.

  Bunları 10 dolar için mi yapıyorsun?

  Her gün bunun gibi 200 bin işlem   yapıyorum.

  Bu 200.

 000 defa 10 kez 252.

  Bu yılda yaklaşık 500 milyon dolar eder.

  Bu para çok fazla.

  Zaman yolculuğu gibi.

  Evet!

  Peki ya çiftçiler?

  Ne olmuş onlara?

  Zimbabve'deki limon çiftçileri, bundan ne kazanıyorlar?

  Limon çiftçileri alakalı değil.

  Nasıl alakasız olabilirler?

  Limonları yetiştiriyorlar.

  Sistemde önemli bir değişken değiller.

  Matematiksel olarak, iş planımız için önemsizdir.

  Sanırım iş planınızla matematiksel olarak alakasız olan Zimbabve'deki çiftçilerden biri olmak istemem.

  Tamam özür dilerim.

  Çenemi kapatacağım ve işe geri döneceğim.

  Hayır hayır hayır.

  Onun  Bu ilginç bir problem.

  Çok fazla epistemolojik soru ortaya çıkarıyor.

  Görüşürüz casus!

  Bu ne?

  Bu bir tez.

  NYU'dan 23 yaşındaki bir çocuk.

  Bence dalgaların şekillenmesini çözdü.

  Bunu sen mi yaptın?

  Evet, sanırım.

  Bu dalgayı çalıştırabilir misin?

  Evet, teorik olarak ama, evet, neden olmasın ki?

  Beni takip et.

  Orada olduğunu biliyordum.

  Bilirsin, böyle bir hisse kapılırsın, hayatında olması gerektiği kişinin orada olduğunu bilirsin ama sadece giriş yolunu bulamazlar.

  Jenny hakkında ne düşünüyorsun?

  O iyi, sanırım.

  O mükemmel biri.

  Onların hepsi.

  Ben sadece en iyisini işe alırım.

  Bence burada bizimle evinde gibi hissedeceksin.

  Seni yılda 150 bin dolardan başlatacağım.

  Olur mu?

  Teşekkür ederim!

  Demek istediğim, bu gerçekten çalışmak için teşvik edici bir ortam gibi görünüyor  Ancak, eğer ay sonundan önce kulelerimiz için dalga şekillendirme çalışması yapabilirsen  Sana 300. 000 dolar bonus vereceğim.

  Düşündüğüm kişi olduğunu kanıtladığın sürece sana çok iyi bakacağım.

  Ve sadık olduğun sürece.

  Tamam, alan burası.

  Tabii dünyadaki en pahalı kazıcıyı almak istiyorsun.

  Orman boyunca kazmak ve sonra nehrin altında kazmak istiyorsun, değil mi?

  Milli Parktan geçen bir erişim yolu boyunca kazmana asla izin vermeyeceklerini söyledin.

  Muhtemelen doğru, ama oraya gitmenin tek yolu bu diye düşünüyorsun.

  - Evet o.

  - Hayır öyle değil.

  Bak, burada 9 küçük nehir var.

  Tamam, sana 4 mini kazıcı verirsem, onları sallara koyarım ve nehirlerden yollarım, ve hepsinin aynı anda çalışmasını sağlarım, eminim ki bütçenizin yarısı için İşi 4 kat daha hızlı halledebilirim.

  Telefonda iki kez hızlı dedin, dört kez değil.

  Evet, bilirsin, Murphy kanunu.

  Ben kötümserim.

  Salla gelmek istiyorum.

  Umarım kışlık ceketini getirmişsindir.

  Çünkü orada daha yeni kar yağdı.

  Babam görse burayı severdi.

  Ebeveynlerim Rusya'da doğdu.

  Evet, buraya 60'larda, 10 diğer Rus ailenin bulunduğu küçük bir daireye taşındılar.

  Buraya geldikten iki hafta sonra polisler geldi, kapısını çaldılar, onu arabanın arkasına attılar.

  Casus olduğunu sanıyorlardı ama değildi.

  4 hafta boyunca onu sorguya çektiler.

  Gün ışığını bir kere bile görmedi.

  - Bu delilik!

  - Evet!

  Annem tamamen farklı birine dönüştüğünü söyledi.

  Öfkeli oldu.

  Evet, birkaç yıl sonra doğdum, çok şanslıyım!

  Evet.

  Bana hep aynı şeyi söyledi.

  Dedi ki: "Ne yaparsan yap, "özgürlüğüne sahip olduğundan emin ol.”

  Özgürlüğüne sahip ol mu?

  Böyle bir şey özgürlüğün amacını bozmaz mı?

  Evet belki.

  Evet beni daima korkutmaya çalışıyordu  Ya da dönüştürmeye  Bilmiyorum, başarılı birine  Yani, bunu babanın hatalı olduğunu kanıtlamak için yaptığını mı düşünüyorsun?

  Ne hakkında hatalı?

  Başarılı olmak hakkında.

  Buradaki projen çok çılgınca.

  Bu sadece  sadece yapmam gereken bir şey.

  Geldik.

  Bu inanılmaz!

  - Harika!

  - Evet?

  - Evet teşekkürler.

  - Evet sorun değil.

  Dinle, hala bitirmem gereken bir sürü işim var, ama Pete seni geri götürecek.

  Diğer tarafta seni bekliyor.

  - Tamam.

  - Tamam mı?

  Teşekkür ederim.

  Ve umarım başarabilirsin.

  İstemiyorum!

  Anton, Anton, benim.

  Aç!

  Hey Anton!

  Evet geliyorum Merhaba!

  Merhaba!

  Teşekkürler.

  Ah!

  Tamam, öyleyse iyi haberler.

  Hattın 600 milini tamamladık.

  Ve helikopter bugün uçurumlara uçuyor ki bu iyi.

  Sen nasılsın?

  Naber?

  Neredeyiz?

  Sadece bir milisaniyenin 10'unu kesebildim.

  Bir milisaniyenin 10'u, bu fena değil!

  Bu bir başlangıç!

  Bu iyi bir başlangıç!

  İyi misin?

  Hey!

  Haydi!

  Ahbap, neler oluyor?

  Peki, sistemin bazı değişkenleri eksik.

  Tamam.

  Her neyse, düzeltebiliriz.

  Düzelteceğiz.

  Öğe boyu sorunları var.

  Peki bu nedir?

  Bunun ne olduğunu bilmiyorum.

  Limon çiftçileri.

  Temel ekonomik birimler yeterli kaynağa sahip değil.

  Tamam.

  Hepsi yaklaşık 50 yıl sonra çökecek, Algos'u limonlarda etkisiz hale getirene kadar.

  Tamam, ne var biliyor musun?

  Sistemde böcek var.

  Sen ve ben küçük bir yolculuğa çıkıyoruz, tamam mı?

  Aklını birkaç saat veya birkaç gün boyunca kodlamaktan çıkaracaksın.

  Bunu bitirmeliyim.

  Hayır, rica etmiyorum dostum.

  Hadi, gidip helikopteri görelim!

  Kıyafetlerini değiştir.

  Biraz temiz hava alacaksın.

  Anton, bir sorum var.

  Bir fiber konektöre ilişkin olarak, model 2MMTR5547.

  Tamam, soru nedir?

  Dağılım indeksi doğru mu, veya hız kaybında küçük değişiklikler olabilir mi?

  Hayır efendim, orada önemli bir şey olduğunu sanmıyorum.

  % 0.

 1 gibi herhangi bir tolerans var mı?

  Sahip olduğunuz sayılar optimum koşullarda.

  Eğer bir fark varsa, Bunun tersi olduğunu söyleyebilirim.

  Bundan biraz daha az performans elde edebilirsiniz.

  Bu çok aptalca.

  Afedersiniz efendim?

  Hey!

  Hey, bunu hissediyor musun?

  Patlak lastik.

  Kahretsin.

  Ciddi misin?

  Evet.

  Bir saat?

  Tamam tamam.

  Lütfen acele edin lütfen.

  Hey!

  Bu iş bittiğinde, çocuklarını dışarı çıkarabilirim.

  Mesela dondurma falan için.

  Evet, gerçekten hoşlarına giderdi.

  Evet?

  Evet.

  Sanırım isterim.

  Evet, her zaman.

  Vincent!

  Evet.

  Bu ne?

  Bu bir kurbağa.

  Şirin, evet güzel.

  Tamam.

  Suya gir.

  İşte, daha iyi.

  Tamam mı?

  O iyi.

  Bu sadece bir  Evet.

  Bilirsin, çok yakında, tepe başında bir kır evin olacak.

  Orada takılıp sürekli böyle şeyler yapabilirsin.

  Mesela evle alakalı değil.

  Beni yalnız bırakan insanlar hakkında.

  Çoğu insan morondur.

  Öyle mi?

  Sadece sessiz bir yere gitmek istiyorum, kodlarımı, bazı algoritmalarımı yazabileceğim  Masha'yla, kızlarla ve seninle takılabileceğim  Bir gölde yüzmeye gidip gün batımını izleyebiliriz.

  İnsanlar ülkede ne yaparsa yapsın.

  Fena değil!

  Bu üç oldu!

  Evet.

  Ah!

  Ah!

  Hey!

  Hey sen!

  Hey!

  Pekala hadi gidelim.

  Tamam millet, acele edin!

  Bunları giyin!

  - Hey!

  - Nasıl gidiyor?

  Bunun için üzgünüm.

  Telaşa gerek yok.

  Kaskı tak.

  Burada, önce gözlükler, sonra kasklar.

  Vaay!

  Tamam!

  Vaay!

  Yok artık!

  Teslimat için uzak durun.

  Geri çekilin.

  Çıkıntıya dikkat edin.

  Vaay!

  Sıkı tutun!

  İyi iyi!

  Tamam tamam!

  Devam et!

  Geri, geri!

  Dikkat et!

  İyi görünüyor!

  Bana şu tork anahtarını at!

  Tommy, suyun gelmesini sağla!

  Suyun gelmesini sağla!

  Sağlıyorum!

  Hey!

  Kapat!

  Kapat şunu, kapat!

  Hey!

  Hey!

  Durdur şunu!

  Durdur şunu!

  Tamam!

  Geri çekil, hadi!

  - Kahretsin!

  - Ray!

  Ne oldu?

  Bu kaya.

  - Matkap ucunu kırdı.

  - Bu nasıl oldu?

  Görünüşe göre bir damara vurdu.

  Karpit kafasına ihtiyacımız var.

  Norveç'ten almalıyız.

  60 bin dolara mal olacak.

  Bunu yapmak çok daha uzun sürecek.

  Her neyse, bu dağı geçmemizin bir yolunu bulmak zorundasın.

  Bana daha pahalıya mal olacağını söyleme, çünkü artık yok.

  Sakin ol!

  Bunu tahmin edemezdim.

  Bu oyunun bir parçası!

  Sürprizlerle dolu.

  Sözleşmesini oku.

  Sürprizler senin tarafında.

  - Bu saçmalık!

  - Sakin ol!

  Ne diyeceğimi bilmiyorum.

  Hepsi kağıtta yazılı.

  Sorumlu sensin.

  Burada götümüzü yırtıyoruz.

  Buna ihtiyacım yok!

  Ne oldu?

  Neden başlamak için karbür kullanmamışlar?

  Adam yüklenme!

  Oyunun önünde olduğumuzu sanıyordum!

  Öyleyiz, bir damara çarptık!

  Olur böyle şeyler.

  Rahatla!

  Çözeceğiz.

  Bana bunu söylemeyi kes.

  Ben sakinim.

  Ödediğim parayla değil.

  Anton nerede?

  Anton orada.

  Biraz dinlen.

  Orada ne yapıyorsun?

  Haydi!

  Hadi gidelim!

  Hadi gidelim!

  - Biraz dinlen, tamam mı?

  - Tamam.

  - Ciddiyim!

  - Sen de.

  Ah, birkaç gecikme oldu.

  Dağda sondaj tam anlamıyla bir karın ağrısına dönüştü.

  Bu, takvimimizi değiştirir mi?

  Gelecek ay hattı hala kullanabilecek miyiz?

  Bu noktada, ben  Bundan emin değilim.

  Bilirsin, bazen merak ediyorum Vinnie.

  Gerçekten ne yaptığını biliyor musun?

  Yani, bizden bu çılgın projene yatırım yapmamızı istedin, ve sonra başından beri sürprizlerden başka bir şey olmadı.

  Hayır, sadece bir sürpriz oldu.

  Bu işin boyunu aştığını düşünüyorum.

  Sanırım boyumuzu aştık.

  Tanrım, her şeyin kontrolü bende.

  Sadece o noktada biraz daha zor oldu, hepsi bu.

  Sana çok büyük bir para göndermek üzereyiz.

  Evet, teşekkürler Bay Simon.

  Bunu biliyorum.

  Bize karşı tamamen dürüst müsün?

  Tamam, kısa keseceğim, tamam mı?

  Hat önümüzdeki ay %100 operasyonel olmayabilir tamam mı?

  Ama hattımızın en hızlı hat olduğunu kanıtladığımızda, insanların hattımıza erişmeleri için harcayacakları paranın miktarı, bir mikrosaniye içinde stratosfere fırlayacak.

  Şahsen, bu olduğunda orada olmak istiyorum.

  Ama bir sonraki ödeme olmadan devam edemem, tamam mı?

  Günde 80.

 000 dolara mal olan bir delme makinem ve Pennsylvania'da bir uçurumun üstünde gezinen 70 metre uzunluğunda lanet bir Sikorsky'im var.

  - Bir soru.

  - Ne?

  Paramızın karşılığını alıyor muyuz?

  Yoksa bizi mahvetmeye mi çalışıyorsun?

  Ve iş skandala dönüştüğünde kendine büyük bir emekli ikramiyesi mi ayarlıyorsun?

  Tanrım, Bryan!

  Kansas'tan Indianapolis'e 500 mil uzunluğundaki fiber hattı boş yere döşediğimi mi düşünüyorsun?

  Hattın yarısı yapıldı.

  Yarısından bile fazla.

  Hat çok hızlı olacak.

  Ve çok zengin olacaksın, tamam mı?

  Söz veriyorum.

  Saçma sapan işler yok.

  Bizi mahvetme Vinnie.

  Sana güveniyorum.

  Son iki yılımı bunu yaparak geçirmedim ki öylece elimi kolumu sallayarak gideyim.

  Bunu hayatımda yaptığım son işmiş gibi yapıyorum.

  Ama ben  Bir sonraki ödeme olmadan devam edemem.

  Tamam Vinnie.

  Tamam.

  Miktar nedir?

  $ 15. 500. 000.

  Kontrol et!

  Teşekkür ederim.

  Merhaba!

  Merhaba!

  Sana nasıl yardım edebilirim?

  Evet, sadece tüm servislerinin yasal olduğunu bilmek istedim.

  Evet tabi ki.

  Demek bütün bunlar yasal.

  Normal bir masaj yaptırabilir miyim?

  Evet efendim.

  Terapötik masaj ister misiniz?

  Ya da rahatlama masajı?

  Um, terapötik.

  Otuz dakika veya bir saat?

  Otuz.

  Kahretsin!

  Hangi cehennemdesin?

  Arabadayım, otele dönüyorum.

  Ne oldu?

  Bize ait olmayan bir toprak var.

  - Bir dakika ne?

  -  Toprağı kazıyoruz  Belgeleri aldığımızı sanıyordum.

  Temiz olduğunu söyledin.

  Demiryolu adamı, kendilerinin olmadığını söyledi.

  - Kim?

  -  Şimdi buraya gelmelisin  Evet, her neyse, sabah orada görüşürüz.

  -  Acele et lütfen.

  - Evet.

  Kahretsin!

  Aptal milisaniye!

  Beni yenebileceğini mi düşünüyorsun?

  Evet!

  Seni yeneceğim S.ktir git!

  Al sana!

  Al sana orospu çocuğu!

  Merhaba?

  Güzel, sen hayattasın!

  Ah!

  Merhaba!

  Neden aramadın?

  Bir hafta oldu Anton.

  Bana neyin yanlış olduğunu söyle.

  Hiçbir şey!

  Bu hat sana zarar veriyor.

  Seni üzdüğünü görmüyor musun?

  Vinnie neden hala orada olmana ihtiyaç duyuyor?

  Bak, çocuklar seni özlüyor.

  Seni özledim.

  Gitmeliyim.

  Neden sadece buradan çalışamıyorsun?

  Gitmeliyim.

  Seni hemen geri arayacağım.

  -  Bebeğim?

  - Özür dilerim.

  Anton, Anton, İyi!

  İyi!

  İyi!

  - N'aber Vinnie?

  - Yo!

  Dur, beni burada bekle.

  Olağanüstü!

  Güzel oynadı!

  Merhaba!

  Tünaydın!

  Merhaba!

  İyi günler efendim.

  O adamla mısın?

  Evet, bu benim ortağım.

  Benim adım Vincent Zaleski.

  Kobalt Fiber Tech için çalışıyorum.

  Bu mülkün sahibi olup olmadığınızı merak ediyorduk.

  Evet, hepimiz öyleyiz.

  Ortağınızla konuştuk zaten.

  Doğru ve her şeyden önce özür dilemeliyim.

  Çünkü orada değildim ama   sana biraz kabaca yaklaştığından şüpheleniyorum.

  Evet, operasyonlarımızı bu alana genişletmek istiyoruz.

  Ve bu topluma heyecan verici fırsatlar ve her türlü yeniliği getirmek istiyoruz.

  Yüksek hızlı bir fiber ağ oluşturmak istiyoruz.

  Çok dar bir toprak şeridi satın almak istiyoruz.

  Bir metre genişliğinde bile değil.

  Bir iki haftalığına gelir ve kurarız.

  Tüpümüzü yeraltında saklar ve gideriz.

  İz bırakmaz, ve size verdiğimiz rahatsızlıkları telafi ederiz.

  Biz ilgilenmiyoruz, teşekkürler.

  Ama komşuların ilgileneceğinden eminim.

  Onlarla konuşmalısın.

  Affedersiniz.

  Size bu yol için 230. 000 $ teklif etmeye hazırız.

  230. 000 dolar çok para.

  Eminim komşularımız çok ilgileneceklerdir.

  Bunun için mi konuşmaya geldin?

  Efendim, sadece tamamen anladığınızdan emin olmak istiyorum.

  Bu hat 6 metre yeraltında saklanacak.

  Hiç kimse onu göremez.

  Yerleştirmesi iki hafta alır.

  Ve sana 230 bin dolar kazandırır.

  Bu kadar parayla, geleneklerinizi miraslarınızı uzun süreler koruyabilirsiniz.

  Bu tam olarak anladığım şeydi.

  ve ilgilenmediğimizi söyledim.

  Tanrı'nın hizmetinde basit hayatlar yaşıyoruz Bay Zaleski.

  Yüksek hız önceliğimiz değil, ve para bir çatışma kaynağı olabilir.

  Pekala, sence belki bu konuda bir grup oyu verebilir misiniz?

  Lütfen bunu zorlaştırmayın.

  Bakın efendim, tek yapmaya çalıştığım bu topluluğa refah getirmeye yardımcı olmak, işleri daha iyi hale getirmek için.

  İşleri hızlı kılmanın onları daha iyi yaptığına inanmıyoruz.

  Bütün bu yeni teknolojilerin bizi daha yalnızlaştırıp uzaklaştırdığına inanıyoruz.

  Bu yüzden arazimiz altındaki yüksek hızlı hatta sahip olmak istemiyoruz.

  Ee şimdi ne yapıyoruz?

  Anlamadım?

  Ortak zemini nasıl buluruz?

  Bulamayız, Bay Zaleski.

  Asla ortak bir zemin bulamayacağız.

  Bu, Rab'bin toprağı.

  Bu konuda ortak bir şey yok.

  Burada onun buyruklarını yerine getirmeye çalışıyoruz.

  Üzgünüm.

  Size iyi günler.

  - Aptal olmayın, efendim.

  - Vincent, hadi ama.

  - İşimiz bitti.

  - Üzgünüm.

  Çok büyük bir hata yapıyorsunuz.

  İyi günler!

  Tamam.

  Teşekkür ederim!

  Sanırım bir fikrim var Vincent.

  Merhaba, ben Peter satışlardan.

  Hey, Optik Yenileyici JBT145SX hakkında biraz bilgiye ihtiyacım var.

  Evet, size nasıl yardımcı olabilirim?

  Doğru, yani "10. 000 metrede derecelendirildi" yazıyor.

  Ama ne tür bir tolerans uyguladınız?

  Bilmiyorum.

  Yaklaşık olarak?

  Yaklaşık olarak, yaklaşık %10 veya %15 tolerans.

  Hangi fiberi kullandığınıza bağlı.

  %15 mi dedin?

  1-5?

  Evet.

  Öyleyse, bir 178 rejeneratörüm varsa, bir tür seçim işlemi yapabilirim, ve sadece %115'ini kapsayanları kullanırım, onları her 10,35 km'de bir boşaltabilirim.

  Ve bu şekilde  Sadece 154’e ihtiyacım olur.

  Evet sanırım.

  Test edilmesi riskli ve pahalı olurdu, ama neden olmasın?

  Her bir jeneratörün hattın 0. 02 milisaniye kaybetmesini sağladığının farkında mısın?

  24 rejeneratör, gidiş dönüş, bu bir milisaniye daha hızlı.

  Bu doğru mu?

  Bu bir gerçek.

  Teşekkür ederim.

  Bir milisaniye daha hızlı!

  Şimdi kim şampiyon he?

  Bay Zileski!

  Bay Zileski, durun!

  Sen Anton Zileski misin?

  Sen Anton Zileski misin?

  Evet.

  Benim adım Santana Lopez, FBI.

  Borsa dolandırıcılığı yapmaktan   tutuklusunuz.

  Bay Zaleski!

  Hey hey hey!

  Hey!

  Sakin ol!

  Sakin ol!

  Haydi!

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Aşırı güç!

  Aşırı güç!

  Dediğim gibi, borsa dolandırıcılığı yapmaktan tutuklusun.

  Sessiz kalma hakkınız vardır.

  Söylediğiniz veya yaptığınız her şey aleyhinize kullanılabilir  Hayır!

  Dur şimdi!

  Topraklarımızın altında kazamazsın!

  Bu, Tanrı'nın toprağı!

  Evet.

  Hemen git yoksa polisi arayacağım!

  Pekala, beyefendi, derinleri senin toprağın değil.

  Tabi ki öyle!

  Devlet mevzuatı, araştırma yapan kişilerin, halkın toplu refahı ve Devletin uzun vadeli refahı için olduğu sürece, 100 feet'in altına inmelerine izin vermektedir.

  Şimdi, avukatlarımız bu lanet bölgede veri transferini hızlandırdığımız gerçeğini göz önüne aldığında hattımızın insanların toplu refahı için olduğunu savunuyor.

  Burası sana ait değil.

  Eşyalarını buraya koyamazsın.

  Aşağı bak.

  Aşağıyı görüyor musun?

  Bu şeyi satın aldık.

  Bizim topraklarımız demek.

  Ne istiyorsak onu yapabiliriz.

  İşte sizin için iyi haber.

  Arazinizin 100 metre altını kazacağım.

  Orada olduğumuzu bile hissetmeyeceksin.

  Ve sonra geri gideceğiz.

  Bunu yapamaz!

  Bu bizim toprağımız.

  Altında petrol ya da gaz olduğu sürece, Devlete göre, 100 feet'in altı herhangi birine aittir.

  Anladın mı?

  Bunu al.

  İnsanlarını buradan çıkar, yoksa lanet polisleri arayacağım!

  Bas git!

  Çoğu programcının bilgisayarlarında bunun gibi satırlar vardır.

  Peki, önceki işvereninizin söylediği bu değil.

  Bakın, diyor ki: "Bu kod satırları "işlem süresini 2 mikrosaniye kısaltır.”

  "Onları işverenin görevlerinin dışında kullanmak "ciddi bir sözleşme ihlalidir.”

  Bayan Torres ayrıca, önceki çalışanın eylemleri bu ülkenin ekonomik istikrarını tehdit ettiği için ceza kanunu altında kovuşturulması gerektiğine ve bu nedenle ulusal güvenlik için bir tehdit olarak görülmesi gerektiğine de dikkat çekiyor.

  Ulusal güvenlik için bir tehdit mi?

  Evet.

  Hey Vinnie, benim.

  Anton, Hey!

  Neredesin sen?

  Ben  Ben hapisteyim.

  Ne?

  Evet, FBI beni yere yatırdı ve kelepçeledi.

  Orospu çocukları!

  10 yıl alabileceğimi söylediler.

  Gelip beni alır mısın?

  Çok üzgünüm.

  Orada olmalıydım.

  Yanlış bir şey yapmadın!

  Bu Torres.

  Çok üzgünüm!

  Hepsi benim suçum ama seni oradan çıkaracağım.

  Avukatlar oraya varana dek hiçbir şey yapma.

  Bununla ben ilgileneceğim.

  Tanrıya yemin ederim, seni oradan çıkardığımızda, Torres asla doğmamayı dileyecek.

  Evet, evet, tamam.

  Beni dinle!

  Hiçbir şey yapma.

  - Hoşçakal.

  -  Anton?

  Beni duyuyor musun?

  Amy!

  Amy!

  Hey!

  Dinle, FBI Anton'u götürmüş.

  O hapiste.

  - Hapishanede?

  Niye ya?

  - Bilmiyorum.

  Avukatlarımızı hemen bu konuda bilgilendirin.

  Oraya gitmeliyiz.

  - Vinnie!

  - Evet?

  Ray şu anda uçurumdan gitmemiz gerektiğini söylüyor.

  Sen hallet.

  Gitmeliyim.

  Hemen uçuruma gitmeliyiz.

  Arabaya bin!

  Tamam tamam Amy, sen avukatları ara.

  Anton'u almak için 2 saat içinde döneceğim.

  - Gitmeye hazır ol!

  - Tamam.

  Ray!

  Bu ne ya?

  Buraya geldiğimde zaten oradaydı.

  On bir milisaniye.

  New York-Kansas.

  Zamanımız ne, Vinnie?

  Zamanımız ne, Vincent?

  Beni oraya götür, Mark.

  Beni oraya götür.

  Niye ya?

  Bilmiyorum bile  Orada bir yol olup olmadığını bilmiyorum!

  Sen biliyor musun?

  Dostum, oraya nasıl çıkacağımı bile bilmiyorum.

  İyi misin?

  İyi görünmüyorsun.

  İyi misin?

  Tamam, hat açık.

  Pazar 10 saniyede açılıyor.

  Pazar açık.

  İşe yarıyor.

  Biz en hızlıyız.

  Çalışıyor işte!

  Yok artık!

  Şuna bak!

  Az önce 5 saniyede yarım milyon dolar kazandık.

  Bryan!

  Bryan!

  Bir sorunumuz var.

  Ne demek istiyorsun?

  BR Cranes'dan tanıdığım bir adam diyor ki son birkaç haftadır ünite kuleleri yerleştiriyorlarmış.

  Kansas'tan New York'a.

  Eva Torres için olduğunu söylüyor.

  Neden bir ünite kulesi yerleştiriyor ki?

  - Bilmiyorum.

  - Öğren!

  Kahretsin!

  Kahretsin dostum!

  Sıkıştık!

  Geri dönüyoruz!

  Hayır hayır hayır!

  Oraya gitmem gerek.

  - Vinnie!

  - Evet?

  - Seni geri götürüyorum.

  - Hayır, beni oraya götür!

  Kapa çeneni!

  Çok ileri götürdün!

  Kapa çeneni ve beni oraya götür!

  Hayır!

  Senden emir almıyorum!

  Şimdi geri dönüyoruz!

  Oraya gitmek istiyorsun he?

  Ne yapmak için?

  Vincent!

  Vincent!

  Vincent!

  Seni keseceğim aslanım.

  Vinnie!

  Seni keseceğim  Vincent!

  Ne yapıyorsun?

  - keseceğim.

  - Vinnie!

  Seni keseceğim seni.

  Vincent!

  Seni keseceğim  Napıyorsun dostum?

   keseceğim.

  Hey!

  Bana elektrikli testereyi ver.

  Ne yapıyorsun?

  Ne yapıyorsun?

  Hey sakin ol!

  O orada, Mark.

  Kim orada?

  Goliath.

  Vincent, sakin ol tamam mı?

  - Onu indirmeliyiz, tamam mı?

  - Kimi?

  Ben kimseye zarar vermeyeceğim.

  Onu aşağı indirmeliyiz.

  Deli gibi davranıyorsun.

  Sakin ol.

  Oraya çıkmalıyım.

  Sana para kazandırıyorum!

  O kuleyi yıkmama yardım edeceksin!

  Bana elektrikli testereyi ver!

  - Hayır!

  - Bana ver!

  Vinnie, onu bana ver!

  Tamam!

  Ne halt ediyorsun dostum?

  Ne yapıyorsun lan?

  İndir onu!

  Koy onu yere!

  Seni keseceğim.

  Seni keseceğim.

  Seni parçalarına ayıracağım  Vinnie!

  Vinnie!

  Merhaba!

  Neye bulaştın böyle, Anton?

  Ben yasadışı bir şey yapmadım.

  - Yasadışı hiçbir şey yapmadın mı?

  - Hayır.

  O zaman neden seni tutukladılar?

  Yanlış bir şey yapmış olmalısın.

  Bunu neden yaptın?

  Hmm, Vinnie istedi  Vinnie?

  Vinnie?

  Geliyorum Anton, geliyorum dostum.

  Seni dışarı çıkaracağım.

  Seni oradan çıkaracağım.

  Güvendesin.

  Her şey yolunda.

  Güzel, güzel!

  Rahatla.

  Sakin ol Vinnie!

  Vinnie, nefes al.

  Sadece nefes al.

  Ambulanstayız, hastaneye gidiyoruz.

  Bayıldın.

  Rahatla.

  Her şey yolunda.

  Telefonum nerede?

  Telefonunu aldım.

  Endişelenme, tamam mı?

  - Onu bana ver.

  - Niye ya?

  Telefonu bana ver.

  Hadi, sakin ol.

  Mark, telefonu bana ver.

  Tamam.

  İşte.

  Evet teşekkürler.

  Kollarımı açabilir misin lütfen?

  Evet, bekliyorum.

  Vinnie, lütfen bırak onu.

  Bekliyorum.

  Kapa onu.

  Merhaba Bay Zaleski?

  Ah, Bay Gerbash!

  Bir toplantıya gidiyorum, özür dilerim.

  Bir anlaşma yapmadan önce aramak istedim.

  Sizin için ne yapabilirim?

  Eylemde bulunmak için istekli olan potansiyel müşterilerim var.

  Rekabete karşı onları karşılayan bir garanti istiyorlar.

  -  Ne demek istiyorsun?

  - Aptallaşıyorlar.

  Fakat hattı bitirene kadar yatırımlarını güvence altına alacak bir çeşit kapsama istiyorlar olur ya, başkası bizden daha hızlı bir hatla ortaya çıkar diye.

  Gelecek ay için bir şey.

  Hibrit bir ticari risk sigortası tasarlayabilirim.

  Önümüzdeki ay hızlı bir hatla birisinin nasıl ortaya çıkacağını anlamadım.

  Ve sizin de New York-Kansas arası 16 milisaniye hat yapmak üzere olduğunu duydum.

  - Evet bu doğru.

  -  Bu harika!

  Seni pek iyi duyamıyorum.

  Şu an bir tünelden geçiyorum.

  Bunun gibi bir sigortaya oran ne olur?

  Dolara 2 veya 3 sent gibi bir şey.

  Dolara 2 veya 3 sent, bu harika, değil mi?

  - Efendim, telefonunuzu verin.

  - Beş dakika.

  -  Orada mısın?

  - Hala buradayım.

  Bir sonraki ay masrafları %200, ücretlerimizi karşılamak için.

  Aldığımda oranı onaylayacağım.

  Bu harika.

  Kapatmak için 10 saniyen var.

  Toplantıya gidiyorum.

  3 saat sonra arayacağım.

  Bütün evrakları ofisime gönder bunun gün sonunda yapılması lazım.

  Bu kadarı yeterli.

  Sinyali kaybediyorum.

  Teşekkür ederim!

  Bir anlaşma yaptım, eğer şirket çökerse, Bir sigorta şirketi bize çok para ödeyecek.

  Biraz dinlen.

  Bir dolara 3 sent yatırdım, Gelecek ay birisinin daha hızlı bir hat yapması durumunda.

  Daha iyi bir hat olduğu için, 3 kuruştan her birine bir dolar alacağımı biliyorum.

  Ne tür bir dönüşü temsil ettiğini biliyor musun?

  - Bilmiyorum, çok mu?

  - Evet,%2.

 300 geri dönüş.

  Kendi başarısızlığım üzerine bahis yaparak.

  Başarısız olacağımı biliyorum, garantili.

  Senin adına sevindim.

  İyileşiyorsun tamam mı?

  Evet.

  Benim için yapmanı istediğim başka bir şey var, Mark.

  Ne?

  Anton'u hapisten çıkarmalısın.

  Ne kadara patladığı umrumda değil.

  Onu oradan çıkarmalısın.

  Bu benim hatam.

  Orada ben olmalıyım.

  Söz veriyorum.

  Onu hapisten çıkaracağım.

  Hattı bitireceğim, endişelenme.

  Sen iyileş, tamam mı?

  - Onu çıkaracak mısın?

  - Yemin ederim.

  Bu ne be?

  Şu an neredeyse 20 milisaniyeyiz!

  Jenny!

  Milyonlar kaybediyoruz!

  Hepimiz 20 milisaniyeyiz.

  Ne?

  Ne?

  Bütün ağ 20 milisaniyede kaldı.

  Ne olduğunu merak ediyoruz!

  Bilmiyorum!

  Ne yaptınız öyle?

  Birdenbire, 20'ye düştük!

  Eva!

  Eva!

  Bir problemimiz var.

  Hattımız 20 milisaniye yavaş!

  Ne demek, 20 milisaniye yavaş?

  Mükemmel, sabit, 20 milisaniyelik bir gecikme.

  Bu gelişigüzel bir şey değil.

  Biri ağımıza karıştı.

  Merhaba Anton.

  Geç kaldın!

  20 milisaniye geç kaldın.

  Komik!

  Bu ilginç bir hareketti.

  Evet, daha kötüsü olabilirdi.

  Seni sadece 20'ye kadar yavaşlattım.

  Aptal olduğumuzu düşünüyorsun, ha?

  Onu bulamayacağımızı düşünüyorsun.

  Tabii ki bulursun, ufak zihinlerinin aklına koyarsan.

  Elias gibi bir dahinin çözmesi 5-6 aydan fazla sürmez.

  Benimle dalga geçme, Anton.

  Milisaniyemi geri ver, yoksa Vincent'ı da hapse atarım.

  Seni 80'e kadar yavaşlatabilirim.

  80 milisaniye, oyunda oldukça geç olur.

  Ne istiyorsun?

  Suçlamaları düşür.

  Ve Vincent'tan uzak dur.

  Çok sıkıcısın!

  Beyninin bir parçası gibi.

  Bir dahi gibi işliyor, ve sonra engelli olan başka bir parçası var.

  Ve bu yüzden bana ihtiyacın vardı.

  Bu yüzden birlikte çok iyiydik.

  Suçlamaları düşüreceğim.

  Ve ben kuzenin Vinnie'den uzak duracağım.

  Ama benden daha iyi olduğunu düşünme  - çünkü biz aynıyız  - 212-555-01'i ara  Ne?

  212-555-0114'ü ara.

  Bir bip sesi duyduğunda, 3'e bas.

  Bu kadar mı?

  Evet, işte bu.

  Milyarlar kazanabilirdin.

  Hepsi sahte, Eva.

  Selam Bryan.

  Yaptıkların için mi cezalandırılıyorsun?

  Düzeltmeye çalıştım.

  Gerçekten yaptım.

  Ticari risk sigortam vardı.

  Gerbash ilgileniyordu, ama çok geç kaldık.

  Bizi mahvettin.

  Çünkü sana güvenmiştim, şirketimi kaybedebilirim.

  Gerçekten üzgünüm.

  Tamam, seksi adam.

  Bunun için hazır mısın?

  Hmm, hazırım!

  Üç iki bir.

  Vay be!

  15. 73 milisaniye.

  Kahretsin!

  Başardık dostum!

  Evet, başardık.

  Bu şaşırtıcı değil mi?

  Eskidik ama başardık.

  Bilirsin, bazen diyorlar ki Mesele hedef değil.

  Hmm!

  Tanıştığımız insanlar ve öğrendiğimiz derslerdir.

  Hey!

  Buraya gel!

  Teşekkürler!

  Hey canım!

  Buraya gel!

  Hey!

  - Selam Vinnie.

  - Merhaba!

  Nasılsın?

  Ben iyiyim, ben iyiyim!

  Ben harikayım, evet.

  Kızlar, haydi dışarı çıkıp babanızın kuzeniyle beraber kalmasına izin verin, tamam mı?

  Kendimi daha iyi hissettiğimde biraz dondurma yemek için dışarı çıkacağız.

  Üçlü top Hayır dörtlü top!

  Baban ödüyor.

  Yeryüzündeki külahlardan en büyüğünü alacağız.

  Bir arada tutmak için çubuklara ihtiyacımız olacak.

  Tamam.

  Boya kalemlerinizi bulun.

  - Boya yapmak ister misiniz?

  - Tamam.

  Peki.

  Hepsini kaybettik.

  Sigorta ödemeyecek.

  Önemli değil.

  Bu nedir?

  Sadece nötrino mesajlaşma için bazı fikirler.

  Nötrino mesajlaşma?

  Bilgi taşımak için ayarlanan nötrinoları vururuz, örneğin satın alma siparişleri   yer kabuğunun içinden.

  Böylece dünyayı dolaşırken zaman kaybetmeyiz, çünkü doğrudan bir parçacık hızlandırıcı ile geçiyoruz.

  Nötrino, şu küçük piçleri, hiçbir şey durduramaz.

  Kaya, beton, hiçbir şey.

  New York'a 9 milisaniyede ulaşabiliriz.

  Ve oyunu alt üst ederiz, Vinnie.

  New York-Londra, Londra-Tokyo.

  Wall Street'e sahip oluruz.

  Ama Wall Street'in sahibi olduğumuzda ne yapacağız?

  Onu yerle bir ederiz, ve bütün limon çiftçilerini getirir, ateşin etrafında marşmelov kızartırız.

  Bunu sevdim.

  Ama beni önce bir yere götürmelisin.

  Tamam.

  Bekle.

  Sanırım bu o!

  Burada ne yapıyorsun?

  Hat artık sizi rahatsız etmeyecek.

  Seni duyamıyorum!

  Vinnie!

  Vinnie, arabaya geri dön!

  Vinnie!

  Kahretsin!

  Ah!

  - İyi misin?

  - Evet.

  Bir şeye ihtiyacın var mı?

  Hasta mısın?

  Ah!

  Neden buraya geri döndün?

  Bunu söylemek istedim, geçen hafta tünelin altında kalan kısmını çıkardım.

  Ayaklarınızın altında daha hızlı olacak dünya için endişelenmene gerek yok.

  Oradan çıkarıldı.

  Teşekkür ederim.

  Teşekkürler bayım.

  Yağmurun yağması duruncaya kadar burada bekleyin.

  Bilirsin bazen merak ediyorum.

  Bana verilen bütün zaman sanki  16 milisaniye gibi.

  Ve geçmiş hafızam yokmuş gibi  O 16 milisaniyeden önce aklıma hiçbir şey yazılmamış gibi.

  Ve beynime işlenmiş   tek şey   bu 16 milisaniyeden kalan görüntüler, kokular ve duygular.

  Sence bunu nasıl işleyebilirim?

  Bilmiyorum!

  Bence yaşamın 100 yaşına kadar yaşamış biri kadar uzun hissettirirdi.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar