Kontrol Limitleri (2009) The Limits of Control
| |
116 dk
Yönetmen:Jim Jarmusch
Senaryo:Jim Jarmusch
Ülke:ABD , Japonya
Tür:Suç, Dram, Gizem
Vizyon Tarihi:01 Mayıs 2009 (ABD)
Dil:İngilizce, İspanyolca, Arapça, Fransızca, Japonca
Nam-ı Diğer:No Limits No Control
Oyuncular
Isaach De Bankolé
Alex Descas
Jean-François Stévenin
Óscar Jaenada
Luis Tosar
Özet
Bir gün, İspanya'ya esrarengiz bir yabancı gelir. Önemli bir
görevi vardır. Ancak bu görev kesinlikle yasadışı olduğundan çok dikkatli
olması şarttır ve kendisi haricinde kimseye güvenemez. Bu yüzden de karşısına
çıkan birbirinden tuhaf yabancılara temkinle yaklaşması şarttır. Ancak
yabancının bilmediği şey, bu görevin onu İspanya'nın olduğu kadar kendi
bilincinin de en ücra köşelerine kadar götüreceğidir..
Altyazı
Kaygısız sularından iniyordum nehirlerin
Baktım ki
kılavuzlarım iplerimi salıvermiş
~ Sarhoş Gemi / Esrik Gemi ~ Arthur Rımbaud
İspanyolca bilmiyorsun, değil mi?
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Hazır mısın?
Her şey yolunda mı?
Hazır mısın?
- Her şey yolunda mı?
- Evet.
İyi.
İyi.
Hayal gücünü ve yeteneklerini kullan.
Hayal gücünü ve yeteneklerini
kullan.
Her şey özneldir.
Her şey özneldir.
Artık bu ne demekse.
Ayrıntıya girme.
Kim ki kendini
başkalarından büyük sanar mezarlığın
yolunu tutmalıdır.
Kim ki kendini
başkalarından büyük sanar, mezarlığın yolunu tutmalıdır.
Hayatın manasının
aslında ne olduğunu orada görecektir.
Bir avuç toz ve
topraktan ibarettir hayat.
Hayatın manasının
aslında ne olduğunu orada görecektir.
Bir avuç toz ve
topraktan ibarettir hayat.
Elmaslar kızların en
iyi arkadaşıdır.
Hey, dikkatini
dağıtma!
Ama zaten dikkatliyim!
Ona anahtarları ver.
Önce kulelere git.
Sonra da kafeye.
İki gün bekle.
Kemanı kolla.
Önce kulelere git.
Sonra da kafeye.
İki gün bekle ve kemanı kolla.
Evren'in ne
merkezi vardır, ne de sınırları.
Gerçek keyfidir.
Bunu tercüme etmemi
mi istiyorsun?
Bir bok anlamadım ki!
Boş ver!
O anladı zaten.
Size ne getireyim?
Ayrı fincanlarda iki
espresso.
Sütlü kahve mi?
Hayır!
Ayrı fincanlarda iki
espresso.
Buyurun, beyefendi.
Hayır!
İki espresso söylemiştim
ben.
Dos espressos, dos
espressos.
Ayrı fincanlarda!
İşte buyurun.
İki espresso ayrı fincanlarda.
Müşteri daima
haklıdır.
Bayım?
Dos espressos, ayrı
fincanlarda.
İki espresso, ayrı
fincanlarda mı?
Evet.
İki espresso
İspanyolca bilmiyorsun, değil mi?
Hayır.
Burası çok gürültülü.
Çok gürültü var.
Bir ihtimal, müzikle ilgileniyor
olabilir misin?
Kanaatime göre, müzik
aletleri özellikle de ahşap olanlar çellolar, kemanlar, gitarlar çalınmadıkları zamanlarda bile müzikal bir tını yayıyorlar.
Bir tür hafızaya
sahipler.
Onlarla çalınmış tüm notalar
sanki hâlâ içlerinde ahşabın
molekülleri arasında yankılanıyor.
Sanırım, her şeyde
olduğu gibi bu da bir idrak meselesi,
değil mi?
Peki başka?
Kızı bekle.
Ona dikkat et.
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Hayır.
Evet çantanı ortada bırakmışsın.
İçinde bir şey yok ki!
Oh.
Kıçımı sevdin mi?
Evet.
O halde, sorun ne?
Seksten hoşlanmıyor
musun?
Çalışırken asla!
Gerçekten mi?
Nasıl
dayanabiliyorsun?
Merhaba.
Yağmurluğumu beğendin
mi?
Evet.
Demek cep
telefonlarından da hoşlanmıyorsun.
Silah yok.
Cep telefonu yok.
Seks yok.
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Hayır.
Hanımefendi bir şey arzu
eder mi?
Bir şişe su, lütfen.
Güzel hanımefendi
için!
"Şüphe".
Hitchcock.
Bir ihtimal,
sinemayla ilgileniyor olabilir misin?
Eski filmlere
bayılıyorum.
O filmlerde, otuz,
elli ya da yüz yıl önce dünyanın neye
benzediğini gerçekten görebiliyorsun.
Bilirsin işte,
kıyafetleri, telefonları, trenleri insanların
nasıl sigara içtiklerini hayatın ufak
detaylarını öğreniyorsun.
En iyi filmler,
görüp görmediğinden asla emin olamadığın düşlere benzer.
Mesela, zihnimde
kumla dolu bir oda canlanıyor.
Bir kuş bana doğru
uçuyor ve kanatlarını kuma gömüyor.
İşin doğrusu, bu
görüntünün bir düşten mi yoksa bir filmden
mi olduğunu bilemiyorum.
Bazen filmlerde,
insanların öylece oturup hiçbir şey söylememelerinden
hoşlanıyorum.
Evet.
Elmaslar kızların en iyi
arkadaşıdır.
"Şangaylı
Kadın," filmini gördün mü?
Orson Welles'in
filmi.
O film çok
anlamsızdır.
Yani Rita Hayworth
bir sarışını oynar.
Sanırım sarışın
olarak göründüğü tek filmdir.
Tıpkı şakacı bir
oyun gibidir.
Aldatma, sahte
cazibe aynaları paramparça eden,
silahlı bir çatışma.
Sonunda da ölür
zaten.
İşte, nihayet sana
gereken şeyi buldum.
Peki sende benim
ihtiyaç duyduğum şey var mı?
Harika aşk
hikâyemiz için bir gecemiz daha var
demek ki.
Bir ihtimal,
Schuberi seviyor olabilir misin?
Ben çok severim.
Öldüğünde sadece
otuz bir yaşındaymış.
Yani o civarlarda
bir yaşta.
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Hayır.
Bir ihtimal,
bilimle ilgileniyor olabilir misin?
Ben moleküllere
ilgi duyarım.
Sufiler, her
birimizin vecd içinde dönüp duran birer seyyare olduğumuzu söyler.
Ama ben diyorum ki her birimiz yer ve şekil değiştiren birer
moleküller kümesiyiz.
Vecd içinde dönüp
duruyoruz.
Yakın bir
gelecekte yıpranmış şeyler, molekülleri
tekrar şekillendirilerek yepyeni hale getirilecek.
Bir çift ayakkabı
ya da bir lastik örneğin.
Moleküler tespit
de bir eşyanın fiziksel tarihçesinin saptanmasına
olanak sağlayacak.
Şu kibrit kutusu
mesela.
Kutuyu oluşturan
moleküller kümesi onun bulunmuş olduğu tüm yerleri belirtebilir.
Bunu kıyafetlerin için
de yapabilirler.
Hatta tenin için
bile!
Evren'in ne
merkezi vardır ne de sınırları.
Üç gün bekle, ekmeği görünceye
kadar.
Gitar seni bulacaktır.
Aramızda, aramızda olmayanlar
da var.
Ben kimsenin arasında
değilim!
Pardon.
Sen Amerikalı bir gangster
misin?
Hayır.
Olmadığını söylüyor.
Belki de sadece öylesine
söylüyordur.
Kapalıyız.
Henüz açmadık.
Şu anda prova
yapıyorlar.
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Kim ki kendini başkalarından
büyük sanar mezarlığın yolunu tutmalıdır.
Hayatın manasının aslında
ne olduğunu orada görecektir.
Bir avuç toz ve
topraktan ibarettir hayat.
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Hayır.
Ben de İspanyolca
konuşmam.
Belki sadece
İspanya'dayken.
Bunlara hâlâ "bohem"
denebilir mi?
Dedem
Bohemyalı'ydı.
Yani, Prag'tandı demek
istiyorum.
Bu cins
"bohem"lere karşı en ufak bir sempati bile duyabileceğini sanmıyorum.
Tabii, yine de
çoğu kez, onlar gerçek sanatçılardır, değil mi?
Bir ihtimal,
sanatla ilgileniyor olabilir misin?
Belki resimle, bir
ihtimal?
Evet.
Pekâlâ,
"bohem" sözcüğünün sanatçılar ve sanatçı ruhlu tipler için kullanılmasının kökenlerini
tartışıyorduk, değil mi?
Çıkış noktasını
tam olarak bilemiyorum.
Tabii ki
Puccini'nin operası "La Bohème" var.
Ama o da "
Bohem Yaşamdan Sahneler" adlı muhtemelen
19.
yüzyılın ortasında
yayınlanmış Fransızca bir kitaba dayanıyor.
Birkaç yıl önce,
yine o kitaptan yola çıkmış bir Fin filmi de vardı.
Tuhaf bir
güzelliğe sahipti.
Fakat, Fransızca
kökenli "bohem" sözcüğünün ilk
çıkış noktasının neresi olduğu konusunda
ancak tahminde bulunabilirim.
Oh Evet, tabii.
Sanırım senin yapacak
işlerin vardır.
Meksikalı seni bulacaktır,
şoförü var.
Evet şu
şoför.
Biliyor musun, bu
gitar Manuel El Sevillano'ya aitmiş.
İster inan, ister
inanma ama 1920'li yıllarda balmumu silindirlere
kaydı yapılmış bunun!
O kayıtlara ne
olduğunu ancak Allah bilir!
Seninle konuşmak
büyük zevk.
Dedikleri gibi,
Hayatın hiçbir kıymeti yoktur.
YALNIZ BİR YER
Bir ROY PRADA filmi
Seni gören oldu mu?
İspanyolca
bilmiyorsun, değil mi?
Çok güzel, siyah
bir sevgilin olduğunu duydum.
Aşağıda uyuyor.
Vay canına!
Manyakça güzel bir
gitar!
Müthiş güzelmiş!
Köyümün yaşlıları şöyle
derdi "Her şey, arkasından baktığın camın rengine göre değişir.
" Hiçbir şey hakiki değil!
Her şey hayali.
Yansımaları fark
ediyor musun?
Yansıma, bazen
yansıyan şeyden çok daha fazla mevcut
gibi geliyor bana.
Bir ihtimal,
halüsinasyonlarla ilgileniyor olabilir misin?
Hiç Peyote
kaktüsünü denedin mi?
Huichol
Kızılderililerini bilir misin?
Boyunlarının
etrafına aynalar asarlar.
Ve keman çalarlar.
El yapımı kemanlar.
O kemanların tek bir
teli vardır!
Şoförü çağıracağım.
Cep telefonu yok!
Tamam.
Anladım.
Öyle olsun!
"HAYAT
ANLAMSIZDIR"
Böyle buyur, bin hadi, bin!
Tamam, sakin olalım.
Ne saçma!
Tamam!
Cep telefonu yok!
Kendilerini
başkalarından büyük sananlar mezarlığın
yolunu tutmalıdır.
Orada hayatın manasının aslında ne olduğunu
göreceklerdir.
Şu lanet olası İspanyol
dallamalar!
Tanrım!
Addington!
Lanet olası ses geçirmeyen
kapılar!
Sen içeriye nasıl girebildin,
ulan?
Hayal gücümü kullandım!
Yoksa bu, senin için sapkın bir intikam alma
biçimi mi?
Hayır.
İntikam bir işe yaramaz.
Addington!
Güvenlik!
Allah belanızı versin!
Peki ne halt yemeye
buradasın?
Senin gibi adamlar dünyanın
gerçekte nasıl döndüğü hakkında bir bok
anlamıyor!
Ben anlıyorum.
Ancak öznel olarak
anlıyorum.
Bunlar lanet olası
boş sözler!
Hastalıklı
zihinleriniz bu zırvalıklarla çöplüğe dönmüş!
Şu müzikleriniz, filmleriniz,
biliminiz!
Halüsinasyon peşinde
uyuşturucu bağımlısı, kahrolası bohemler!
Tüm bu saçmalıklar sizi
zehirlemiş!
Hiçbirinin gerçek dünyayla
ilgisi yok!
Ve sanırım, beni
ortadan kaldırarak lanet olası bir sanal gerçekliğin üzerindeki kontrolü, yok edeceğine inanıyorsun!
Gerçeklik keyfidir.
S.ktir lan!
Orada dünyanın aslında ne olduğunu görecek.
Sadece bir avuç toz ve
topraktır hayat.
LİMİT YOK KONTROL YOK
« Prev Post
Next Post »