Print Friendly and PDF

Translate

Katil Doğanlar (1994) Natural Born Killers

|

 


 118 dk

Ülke:ABD

Tür:Suç, Dram

Vizyon Tarihi:26 Ağustos 1994 (ABD)

Dil:İngilizce, Navajo, Japonca

Müzik:Brent Lewis

Nam-ı Diğer:Natural Born Killers

Oyuncular

Woody Harrelson

Juliette Lewis

Tom Sizemore

Rodney Dangerfield

D'ohD'oh

Özet

Senaryosunu Quentin Tarantino'nun yazdığı filmi Oliver Stone yönetmiş ve bunun yüzünden araları açılmıştı. Mickey ve Mallory birbirlerini seven ama 'doğuştan katil' olan iki aşık. Yaşadıklarını öldürerek hissedebiliyorlar belki de. Ancak 90'ların giderek çığrından çıkan medyası da onları kahraman gibi göstermekten geri kalmıyor. Böylece iki doğuştan katil yolculukları sırasında arkalarında onlarca ölü bırakarak yollarına devam ediyorlar. Yakalandıklarındaysa medya yine kurtarıcıları olarak çıkıyor karşılarına.

Altyazı

- Yine geç kalacaksınız!

  - Gidiyoruz anne.

  Giderken  Ne turtalarınız var?

  Elmalı cevizli, vişneli, limonlu.

  Sen hangisini önerirsin?

  Limonlu çok güzel ama   zevkler tartışılmaz.

  10 yıldır limonlu turta yemedim.

  Yediğinde beğenmiş miydin?

  Hayır, ama o zamanlar tamamen farklı biriydim.

  Şu limonlu turtayı bir deneyelim bakalım   ve de büyük bir bardak yağsız süt, lütfen.

  Şunu iki dilim yapayım mı?

  Hayır, hayır Rosie.

  Adım Rosie değil, adım Mabel.

  Her neyse.

  Kahretsin, bu lanet olası şey fazla hararetlenmiş.

  Siz girin.

  Ben bakarım.

  Pekâlâ.

  Sana soğuk bir bira söyleriz.

  Bu da ne böyle?

  Çok ateşli bir sürtük, evlat.

  Azdır onu.

  - Miller, Mabel.

  - Hemen.

  Çok tatlı bir lokma.

  Adı   Mallory.

  Mallory, her neyse.

  Kime ne?

  Ben ona mal derim.

  Durma, tatlım.

  Daha yeni başlıyorum!

  Senden hoşlandı galiba!

  Bana kur mu yapıyorsun?

  Bip, bip.

  Beni denemek mi istiyorsun?

  Ha?

  Sende!

  Sıra sende, kahrolası!

  Haydi!

  Seni kokuşmuş  Yıkıl.

  Lanet.

  Lanet.

  Lanet olası  Parmakla göstermek çok ayıp.

  Arkadaşını benzetiyor diye   yardıma koşmana gerek yoktu.

  Şimdi ne kadar seksiyim?

  Ha?

  Cilveli çocuk!

  Şimdi ne kadar seksiyim?

  Kahretsin.

  Kötüler listeme girdin artık!

  Tatlım!

  Gel haydi, öldü.

  Ben dans etmek istiyorum.

  Geber!

  Hayır!

  Kaçmak yok!

  Şanslı olan kim?

  "Ya şundadır ya bunda”Helvacının kızında”Kimi vursam acaba”Ya şundadır ya bunda" Kimi   vursam   acaba!

  Sana sorduklarında onlara, Mickey ve Mallory Knox yaptı diyeceksin.

  Söyle!

  Mickey ve Mallory Knox yaptı.

  Mickey ve Mallory Knox.

  Seni seviyorum, Mickey.

  Seni seviyorum, Mallory!

  Yıldızlar beliriyor.

  Başını kaldır ve küstah gökyüzüne bak, görürsün, bozuk para gibidirler.

  Keşke bir bahse girmek için koyacak 10. 000 dolar param olsaydı dersin.

  Kazanma şansının çok olduğu bir şeye.

  Tüm bu yıldızların bir bok olmadığının bahsine  Dünyanın sonu geliyor, Mal.

  Bunlar melekler, Mickey.

  Bizim için iniyorlar, cennetten.

  Seni de görüyorum, kocaman kırmızı bir atın üzerindesin.

  Atları sürüyorsun, kamçılıyorsun   atların ağızları köpürmüş ve tükürüyorlar.

  Bize doğru geliyorlar.

  Ve geleceği görüyorum.

  Ölüm yok.

  Çünkü sen ve ben, birer meleğiz.

  Şiir diye buna derim.

  Kahretsin.

  Seni seviyorum, Mal.

  Biliyorum, bebeğim.

  Seni, tanıştığımız günden beri seviyorum.

  Merhaba, baba.

  İş nasıldı?

  Ne işi?

  Ben işsizim.

  Ne cehennemdeydin?

  Güzel görünüyorsun, Mallory.

  İğrenç!

  Şeylere benziyorsun  Teşekkürler, anne.

  Ben çıkıyorum.

  Gece yarısından önce dönerim, tamam mı?

  Üzerindeki ne, süpürge sopasına geçirilmiş çöp torbası mı?

  Neden biraz etlenmiyorsun?

  Biraz daha zayıflarsan, Etiyopya Güzeli seçileceksin.

  Nereye gittiğini sanıyorsun?

  Donna ile John Lee Hooker'ın konserine gidiyorum.

  Dün söyledim ya.

  Birincisi, bana söylemeyeceksin.

  İznimi alacaksın.

  İkincisi, bu kılıkta dışarı çıkmayacaksın!

  Yoksa sonun fahişeler gibi olur, seni aptal sürtük.

  Dışarı çıkmayacaksın.

  Çimleri biçmedin.

  O lanet olası çim makinesi bozuk!

  Annenin önünde böyle konuşuyorsun, ha?

  Seni aptal sürtük!

  Konuşmana dikkat edeceksin!

  Yoksa canına okurum, onu becerdiğim gibi!

  Kıçın bu evde olduğu sürece   bana aittir.

  Yani yukarı çık ve duş al.

  Güzelce yıkanmaya bak.

  Çünkü birazdan gelip, ne kadar temizlendiğine bakacağım.

  Anne!

  Fazla sert davranmadın mı, Ed?

  Yemeğimi yedikten sonra onu biraz yumuşatırım.

  Yukarı çıktığımda, bir saat boyunca yüzümü göremeyecek.

  Kevin'in önünde daha kibar konuşman gerektiğini düşünüyorum.

  Düşünme.

  Sen ***min bir geri zekâlısın.

  Kimim ben, kötü biri mi?

  Senden hiç dostlarımı ***meni istedim mi?

  Bana ne yapmam gerektiğini söyleme!

  Ben olmasaydın, sen hâlâ esrar içip patronunu beceriyor olurdun!

  Bu Donna olmalı.

  Kötü haberi ona ben veririm.

  Makarnanı soğutma, Ed.

  - Evet?

  - Ed Wilson adına teslimat.

  Nedir peki?

  Dana eti, bayan.

  22,5 kg dana eti.

  Burada bekle.

  Kocamla konuşmam gerekiyor.

  Kimsin sen?

  Mickey.

  Sen kimsin?

  Ben Mallory.

  Adını, Güzel'e değiştirmelisin.

  Et yemeyi sevenlerden misin, Mallory?

  Olabilirim.

  Hep böyle mi giyinirsin?

  Yoksa   beni mi bekliyordun?

  Tanımadığım biri için neden böyle giyineyim?

  Belki de içinden gelen bir ses söylemiştir.

  Anladın mı?

  Kader gibi.

  Kadere inanır mısın, Mallory?

  Belki.

  Mutlu görünmüyorsun.

  Dolaşmaya ne dersin?

  Konuşmaya?

  Ed, doktoruna et yemeyeceğine dair söz vermiştin.

  Ne istersem yerim.

  Ne olmuş?

  Bu boktan yemeği yiyip ardından dua ediyoruz zaten.

  Damarlarının tıkanıp masanın üzerine dağılmalarını istemiyorum.

  Ağlamasana, keyfimi kaçırıyor!

  15 yıldır ağlamıyorum, yine de bana hâlâ dokunmadın!

  Ya o?

  Sarhoştun ve kendini Mallory'nin odasında sanmıştın!

  Kevin öyle oldu.

  Yani Mallory benim annem mi?

  Eti geri gönderiyorum, Ed!

  Bana ne yaparsan yap!

  - Sana ne yapacağımı biliyorsun.

  - Ed, bak!

  Ne yazıyor?

  "Kasapla dışarı çıkıyorum.

  Sabah olmadan dönerim.

  Sevgiler, Mallory.

 " Aptal sürtük!

  Bu senin araban değil mi?

  Arabam mı?

  Aşağılık kasap!

  Kızımı ben alıştırdım, o kaptı.

  Benzeteceğim onu.

  Polis çağır!

  Nereye baksam, seni görüyorum, Mal.

  Biliyorum, bebeğim.

  Ben de çıldırıyorum.

  İğrençlikler bile sayende gözüme güzel görünüyor.

  Burada olsam bile, her gece sana geleceğim.

  Dinle, Mickey.

  Beni bir daha asla bulama diye   babam bizi uzaklara götürecek, korkuyorum.

  Seni benden alamaz.

  Bir daha gelirsen   seni öldürecekmiş.

  Öldürmek mi?

  Ne zaman yapacakmış bunu?

  Bir şey mi vardı?

  Beni rahat bırakmıyor.

  Bana sürekli dokunuyor   ve artık buna dayanamıyorum.

  Gitmeliyim.

  Geldiğimi anlarsa, beni döver.

  Seni sevdiğimi ve özlediğimi söylemek istedim sadece.

  Beni unutma.

  - Beni unutmazsın, değil mi?

  - Seni unutmayacağım.

  Merak etme.

  Seni nereye götürürse götürsün   Timbuktu'ya bile götürse fark etmez, çünkü biz kaderiz.

  Biliyor musun?

  Kimse kaderi durduramaz.

  Kimse.

  Çok yakında   senin için geleceğim.

  Gitmeliyim.

  Seni seviyorum.

  Hortum!

  Hortum!

  Yürü!

  Yürü!

  Hepiniz otobüse binin!

  Hemen!

  Lanet olası otobüse binin!

  Dur.

  Hey.

  Dur, yoksa vururum!

  Kolunu kır.

  Hiç heyecan yok.

  Homo musunuz, nesiniz?

  Öldür onu.

  Öldür şu kızıl benizliyi!

  Nereye gittiğini sanıyorsun sen?

  Dışarı çıkıyorum!

  Hiçbir yere gitmiyorsun.

  Hey, Jack.

  Mickey döndü.

  İşte görmek istediğim pis herif.

  Canı yanmış görünüyor, Dave.

  Pekâlâ, bok suratlı.

  Gözünü çıkartıp sana göstereyim de gör.

  Yanlış kadını beceriyordun!

  "Seni aptal sürtük!

  Seni aptal, lanet sürtük!

 “Sesini keseceksin!

 “Yemeğini yiyeceksin!

 “Beni dinleyeceksin!

 “Temizlendin mi?

  Islak ve sabunlu musun?

 “Seni aptal sürtük!

 " Öldü!

  Öldü!

  Şimdi, yaşlı çöp torbası nerede?

  Öldü!

  Öldü!

  Merhaba, anne.

  Ona hiç engel olmadın!

  Dur!

  Özgürsün, Kevin.

  Nereye gidersek gidelim   veya ne olursa olsun, Mickey   yıldızlara baktığımda   bileceğim ki sen de aynılarına bakıyor olacaksın.

  Aynılarına, bebeğim.

  Sayende her günüm, çocuk yuvasındaymış gibi geçiyor.

  Tamam!

  Gidip bir sürü şey alalım.

  Yeni kıyafetlere ihtiyacım var   çünkü ben yepyeni bir kadınım artık.

  Yepyeni bir kadın!

  "O artık yeni bir kadın'" Geçmiş geride kaldı artık, Mal.

  Şimdi büyüme zamanı.

  Cehennem bizi bekliyor.

  - Mal?

  - Evet?

  Benimle evlenir misin?

  Tabii ki evlenirim.

  Uzun zamandır bunu söylemeni bekliyordum.

  Nerede evleneceğiz?

  Burada, Mal.

  İşte kilisemiz.

  Mükemmel bir şeyim var.

  Elini ver.

  Aklımdan geçen bu değildi.

  Lanet olsun!

  Ellerimizi kavuşturalım.

  Bu çok romantik, bebeğim.

  Artık tüm okyanuslar bizim.

  Tanrım  Senin, bu nehrin, bu dağın   ve hakkında hiçbir şey bilmediğimiz her şeyin önünde   Mickey, Mallory'yi ölüm sizi ayırana kadar   hastalıkta ve sağlıkta, karın olarak kabul ediyor musun?

  Ediyorum.

  Oh, bebeğim.

  Mickey'i, ölüm sizi ayırana kadar  Düğün günümüzde kimseyi öldürmeyeceğim.

  Allah belanızı versin!

  Ediyorum.

  Ebediyete kadar   ikimiz de ölene kadar   ölene ve tekrar ölene kadar.

  Ölüm bizi ayırana dek.

  Bebeğim, kendi dünyamın Tanrısının   bana verdiği yetkiye dayanarak   bizi karı koca ilan ediyorum.

  Bundan sonra, Mickey ve Mallory'i hiçbir şey durduramadı.

  Çevrede dehşet verici pek çok suç işlediler.

  Bu akşam, 666 numaralı otoyoldayım.

  Cortez, Shiprock, Sheep Springs gibi   kasabalardan geçip Gallup, New Mexico'ya gideceğim.

  Kimileri için, Amerika'nın en güzel bölgelerinden biri   ama halen serbest olan Mickey ve Mallory Knox için   cinayet ve kargaşaya oldukça müsait bir bölge.

  Devriye polisi Gerald Nash   Mickey ve Mallory'nin terör saltanatları süresince öldürdükleri   12 polis memurundan ilki.

  Gerald ve ortağı, Dale Wrigley   Alfie's Donuts adındaki çörekçinin önünde park etmişlerdi ki   karşıdan, 1970 model Dodge Challenger marka bir araba geldi.

  Gerald, akademinin üç hafta önceki mezunlarından   elinde kahvesiyle dışarı çıktı  Teşekkürler, millet.

   hem de benim kahvemle.

  Hey sen.

  Sürücü ona bir şey sordu.

  Farmington ne tarafta?

  Yol tarif ediyordu.

  66 numaralı yola çıkın   Farmington 40 km ileride.

  Yakın sayılır.

  Oraya mı gidiyorsunuz?

  Konuşması bitip başıyla teşekkür işareti yaptı   sonra o silah sesi duyuldu.

  Sizi lanet olası polis katilleri!

  Kovalamaca sırasında trajik bir cinayet meydana geldi.

  Bronz madalyalı maraton bisikletçimiz  Hep bunlardan birine ateş etmek istemişimdir.

  Vurması kolay değil.

  Bunu ekleyebilmek için ilk bölümü bayağı kestik.

  Fazla belli olmasın diye sıralarını değiştirdik.

  Yeni bir tanıtım gerekli.

  Eski programları kullanamazsın.

  Tekrar, hep işe yarar.

  - Elinde bir şey yok.

  - Tekrar, işe yarar.

  Bu aptal insanlar bir şey hatırlarlar mı sanıyorsun?

  Vücuda zararlı besinler gibi.

  Zaman öldürücü.

  Değersiz.

  Röportaj kelimesine odaklan.

  Şunu söyleyip dur, "Wayne Gale ile canlı röportaj!

 " Tahmin etmek.

  İşin sırrı bu işte.

  Mickey ve Mallory sizce nasıllar?

  - Ateşli.

  - Ateşliler.

  Mickey ve Mallory'i seviyorum.

  Çok havalılar.

  Çok süperler!

  Manson'dan beri, toplu katliamda en iyi onlar.

  Daha bile sıkılar.

  Amerika'nın büyük isimleri: Elvis.

  Jack Kerouac.

  James Dean.

  - Onlar mükemmel.

  - ÖLDÜR BENİ MICKEY!

  Jim Morrison, Jack Nicholson   bir de bir kova dolusu barut; yani Mickey ve Mallory.

  Ben toplu katliam taraftarı   falan değilim.

  Bizi yanlış anlamayın.

  İnsan hayatına saygı duyarız.

  Ama eğer bir katil olsaydım, Mickey ve Mallory olmak isterdim.

  10 dakikadır bir polis bile görmedim.

  Polissiz kasaba diye bir şey var mıdır?

  Cennet gibi olurdu, değil mi?

  Shangri-la.

  Rehine ister misin?

  Hayır.

  Ona ne dersin?

  Buradan birine?

  Ya o?

  Çok mu iri?

  Çok mu şişman?

  Neyin var?

  Beni hâlâ seksi buluyor musun?

  Buralarda bir motel bulsak iyi olacak.

  Güzel bir motel bulunca   sevgili yeni eşimi yatağa yatıracağım.

  Ellerini bağlayacağım.

  Çıkıp bir şeyler yemek ister misin?

  Hayır.

  Odada kalalım.

  Burada yapacak çok işimiz var.

  Ne düşünüyordum, biliyor musun?

  Tabii ki biliyorum.

  Tulsa'nın dışındaki o ayçiçekli yerde yuvarlanmayı düşünüyorsun.

  Nereden bildin?

  Bir de, saçlarını kısa kestirmeyi düşünüyorsun.

  Ve kocaman bir gölün ortasında   içinde bir köpek, bir müzik kutusu, bir de   66 ekran Sony Trinitron olan bir tekneye yerleşmek istiyorsun.

  Aklımı okumana bayılıyorum.

  Senin ne düşündüğünü bildiğime bahse girerim.

  Neden böyle saçma sapan filmler yaparlar, onu düşünüyordum.

  Hollywood'da kimse artık öpüşmeye inanmıyor mu?

  Seni seviyorum, bebeğim.

  Dizini seviyorum.

  Baldırını seviyorum.

  Karnını seviyorum.

  Parmağını seviyorum.

  Nerede?

  Kahretsin, Mickey!

  Yıkanırken saçlarıma takılmasın diye çıkarmıştım.

  Tamam, bebeğim, bak.

  Saçlarındaki her teli kopartsa bile bu yüzük parmağından çıkmayacak.

  Gözlerimi bile çıkarsa, yine de çıkmayacak.

  Yaptığımız tüm güzel şeylerin başı bunlar.

  Tamam.

  Madem öyle diyorsun.

  Neden ona bakıyorsun?

  Mickey.

  Ben dışarı çıkıyorum.

  Bebeğim, dur.

  Onu da aramıza alabiliriz diye düşünmüştüm.

  Kes sesini!

  Kes sesini!

  Küçük Mickey, amma da güzel!

  Becer onu o halde.

  Beceririm belki!

  Biraz eğlenelim mi?

  Hayır!

  Doldur.

  - Şu arabaya bakabilir miyim?

  - Tabii.

  17 dolar, bayan.

  Güzel bir Corvette.

  Bir dakika.

  Seni tanıyor muyum?

  Sanmıyorum.

  Bana dokunmak ister misin?

  Evet Beni istediğini söyle.

  Seni istiyorum.

  Güzel olduğumu söyle.

  Çok güzelsin.

  Güzel miyim?

  O kadar güzelsin ki, dayanamıyorum.

  Seksi miyim?

  Evet.

  Seksisin.

  Aşağı in.

  Vay canına!

  Sen Mallory Knox'sun, değil mi?

  Hayatımdaki en kötü yalama tecrübesiydi!

  Bir daha ki sefere sakın bu kadar istekli olma.

  Adı Scagnetti üzerine Scagnetti, tüm kitapçılarda var.

  - Git al.

  - Alacağım.

  Yazarlık da yapıyorsun, ha?

  Karım bunların içine hiç giremedi.

  İşte mükemmel bir popo.

  Güzel.

  İşte kolu  Başı.

  Kurumuş salya damlaları.

  Gördün mü?

  Tam bana göre bir kız.

  Ondan hoşlanıyorum.

  Bakalım neler varmış, dostum.

  Haydi.

  Mallory Knox   Jack Scagnetti ile tanış.

  Tam olarak nereye gidiyor olduğumuzu düşünüyorsun?

  Nerede olmamız gerekiyor?

  Hangi kasabada?

  Lanet olsun, bir aynasız.

  Aynaya bakma.

  Arkana yaslan.

  Çakmağı yere koy.

  Onu yere koy, Mickey.

  Torbayı sakla.

  - Mal?

  - Ne var?

  Sakin olur musun?

  Sola dön.

  Galiba bir kasaba var.

  Tek gördüğüm şey çöl.

  Aferin Cochise   git de biraz daha ekmek ye.

  Biraz mantar versene, Mal.

  Yediklerim hâlâ kafamı dumanlamadı.

  Sola dön, ha?

  Sola nereye, seni aptal sürtük?

  "Seni aptal sürtük.

 “Seni aptal sürtük" mü?

  "Seni aptal sürtük!

 " Mickey, babam bana böyle derdi!

  Senin daha yaratıcı olmanı beklerdim.

  Çıldırıyorsun, Mickey!

  Çıldırıyorsun!

  Yılanlar ve kuşlar.

  Burada başka bir şey yok.

  Biraz benzin için polisinkini bile ağzıma alırdım.

  Sana bir şey söyleyeyim.

  90'lı yıllardayız.

  Bu devirde, bir erkeğin seçenekleri olmalı.

  Biraz çeşitlilik yaşamalı.

  "Çeşitlilik" derken ne demek istiyorsun?

  Rehineler mi?

  Başka kadınları mı becermek istiyorsun şimdi de?

  Bunu mu demek istiyorsun?

  Neden beni aldın?

  Beni neden evimden alıp  ailemi öldürdün benimle?

  Bana bağlı değil misin?

  Ne cehenneme gidiyorsun?

  Sakin ol.

  Benim, sevgilin   kötü biri değil, baban değil.

  Hayır, sevgilim falan değilsin.

  Değilsin  Beni çok seviyormuşsun, ha?

  Amma da çok seviyormuşsun!

  Hey dinle, tütünümüz var.

  Çok fazla.

  Varsa benzin satın alabilir miyiz?

  İngilizce konuştuğunu sanmıyorum.

  Başka çaremiz kalmazsa, şu eşeği çalıp, onunla devam ederiz.

  Gelin.

  İçeri girin.

  Oh, Tanrım!

  Dost bir yılan mıdır?

  Bir çıngıraklı yılan.

  Benim adım Mallory.

  Bu da Mickey.

  Nasıl   gidiyor?

  Buralı değiliz.

  Sanki Alacakaranlık Kuşağındayız.

  O, karınız mı?

  Öldü mü?

  Oğlunuzdu, ha?

  Şeytanları hissediyor musun?

  Galiba şeytanlar biziz.

  Bu kız deli mi?

  Acıklı bir hastalığı var.

  Bir hayaletler dünyasında kaybolmuş.

  Onlara yardım edebilir misin büyükbaba?

  Belki yardım edilmek istemiyorlardır.

  Bir zamanlar bir kadın odun topluyordu.

  Karda donmuş bir zehirli yılana rastladı.

  Onu eve götürdü ve iyileştirdi.

  Bir gün yılan onu yanağından soktu.

  Yatmış ölüyorken yılana sordu  "Bana neden yaptın bunu?

 " Ve yılan yanıtladı  "Bak kaltak, benim bir yılan olduğumu biliyordun.

 " İhtiyar, git bir yılan ol.

  Kimi beceriyorsun?

  - Babanı.

  - Sürtük!

  Torunum, git bir erkek ol.

  Kes sesini, dedim!

  Gel buraya, gaga kafa.

  Hayır, vurma!

  Anne?

  Senden nefret ediyorum, seni küçük pislik!

  Hayır.

  Hayır!

  Bu çok kötü!

  Ne yaptın sen?

  Onu demek istemedim!

  Onu demek istemedim!

  Yirmi yıl önce, rüyalarımda şeytanı görürdüm.

  Seni bekliyordum.

  Aman Tanrım!

  Kötü, kötü, kötü!

  - Hadi, Mal!

  - Kötü, kötü!

  Siz kötü insanlar, ne yaptınız?

  Birlikte kalmalıyız.

  Tamam.

  Buradan gidiyoruz.

  Haydi!

  Haydi gel, Mal!

  Mal?

  Gidelim!

  Haydi!

  Neden?

  Bunu neden yaptın?

  Bir kazaydı.

  Hepsi çok çılgıncaydı.

  Kaza diye bir şey yoktur, Mickey!

  Ben bir insanım ve bir hata yaptım.

  Beni anlamalısın  Hastasın sen!

  Hayatı öldürdün!

  Bize yemek verdi!

  Bizi içeri aldı!

  Bu çok ağır bir suçlama.

  - Yavaş!

  Dur!

  - Beni rahat bırak!

  Gidiyorum!

  Hayır, dur!

  Isırıldım!

  Isırıldım!

  - Dayan, Mal!

  - Lanet olsun!

  Bacağım.

  - Dur orada, Mal!

  - Sanırım daha var!

  - Dur!

  - Mickey, daha var!

  Lanet olsun!

  Oradalar!

  Daha var!

  Biz ne yaptık?

  Zıpla, Mal.

  Biliyor musun?

  Kötüler ölmüyor.

  Bir şeyler görüyorum!

  Durdur onları!

  Bir şey yok.

  Rüya görüyorsun.

  Sadece bir rüya, Mal.

  Adım Pinky.

  Şimdi hatırladım.

  Bu ismi, ben altı yaşındayken ağabeyim koymuş.

  Demiş ki "Serçe parmağım kadarsın.

 " Ucuz motelleri sevmem.

  Tüylerimi ürpertirler.

  Evet, ben de.

  KAN BANYOSU

 Çamaşırhanede 5 kişi katledildi Sen gerçek bir polis misin?

  Evet, gerçek bir polisim.

  Beni incitmeyeceksin, değil mi?

  Hayatımda kimseyi incitmedim.

  Ben kanun adamıyım.

  Senin koruyucunum.

  Gel haydi buraya.

  Gel buraya.

  Buraya gel.

  Çıkar ayakkabılarını.

  Çok güzelsin.

  Yatağın üzerine çık.

  Çok yavaş.

  Güzel.

  Oyna biraz.

  Benim için oyna.

  Sutyenini çıkar!

  Evet, işte böyle.

  Aşağı doğru eğil.

  Çok yavaş.

  Bir öpücük ver.

  Koca Jack'a bir öpücük ver.

  - Benden hoşlanıyor musun?

  - Evet Senden hoşlanıyorum.

  Hadi, Pinky.

  Hiç boğazını sıkan oldu mu?

  Hey, şaka yapıyorum.

  Gel buraya.

  Şaka yapıyorum.

  Gel buraya.

  Bir öpücük ver.

  Şaka yapıyorum.

  Şaka yapıyorum.

  Sadece şaka yapıyorum, tamam mı?

  Sürtük!

  Mickey!

  Seni yakalayacağım!

  Başaramayacağım.

  Çok üşüyorum.

  Başaracaksın, Mal.

  Öfkeni topla.

  Git, al ilaçları o halde.

  Tamam.

  Bir zamanlar onlar da sıradan birer vatandaştılar.

  Ama sonra, bu sevgililer, ülke çapındaki cinayetlerine başladılar   ve amansız geçen üç kısa hafta sonunda   geride Mallory'nin öz anne ve babası da   dâhil olmak üzere   bilinen 48 ceset bıraktılar.

  Lanet olsun.

  Pardon.

  Aloha?

  Şef?

  Bir süre önce çıngıraklı yılanlar tadımıza baktı.

  Karım ve ben kötü durumdayız.

  Ölüyor olabiliriz, hiç belli olmaz.

  O koca poponu şu aptal ekranın önünden kaldırıp   bize yılan ilacı bulsan diyorum.

  Hemen.

  Cani ve hasta ruhlular.

  Silahlı soyguncular olarak başladılar  Hâlâ bulamadın mı?

  Ellerinde tüfeklerle, fırtına gibi içeri   daldılar, dükkânda üzerlerinde taşıyabilecekleri ne kadar silah   ve çeşitli malzeme varsa çaldılar.

  Sonra da tüm müşterileri   göz kırpmadan öldürdüler.

  Para!

  Daha hızlı!

  Ama her zaman bir tezgâhtarı hayatta bırakıyorlar ki   Mickey ve Mallory hikâyesini anlatsın diye.

  Seni lanet olası!

  Mal!

  Seni lanet olası!

  Mal?

  Mal, Polisler!

  Arabayı getir, ön tarafta buluşalım!

  Arabayı al!

  Ben ilacı alacağım!

  Hayır, lütfen!

  Bu çok tatlı.

  Yılan ilacı?

  Elimizde yok!

  Hastane.

  Bu şey sertleştiriyor mu?

  Tek tezgâhtar ben kaldım.

  Tek tezgâhtar ben kaldım.

  - Bir şeyi unutuyorsun.

  - Neyi?

  Eğer seni öldürmezsem   anlatılacak ne kalır ki?

  Lanet ispiyoncu.

  Hayır!

  Mal?

  Seni bağışlıyorum, bebeğim.

  Tamam, alın şunu!

  Mal?

  Geberin!

  Geberin!

  Seni aptal sürtük!

  Kapa çeneni!

  Öldür hepsini!

  Öldür hepsini!

  Seni budala hanım evladı, ben Jack Scagnetti!

  At o silahı.

  Geber, Scagnetti!

  Göğüslerini keserim!

  Durma, Scagnetti!

  Ona silikon taktırırım!

  Yemin ediyorum, keserim!

  Haydi, durma!

  Buna cesaretin yok!

  - Sakın pes etme!

  Yapamaz!

  - Kapa çeneni!

  Bunu seyret!

  Bu hoşuna gitti mi?

  Tanrım.

  Tamam.

  - At o silahı!

  - Onu kesme!

  Ellerini görebileceğim bir yere koy ve ışığa çık!

  Hepsini öldür!

  Hepsini öldür!

  Tamam, çıkıyorum!

  Çok büyük bir silahı var.

  Ellerini göreyim.

  Aferin sana.

  Işığa çık.

  Haydi.

  Dışarı çık, bitirim çocuk.

  Pekâlâ!

  Biri alsın şu sürtüğü.

  Alın şu sürtüğü!

  Gel, koca kurdu yakala!

  Haydi!

  Haydi!

  Işığı kapatıyorsunuz, salak herifler!

  Ateş etmeyin!

  Tanrım, gözüm!

  Ateş etmeyin!

  Ateş etmeyin!

  Onu öldürmeyin!

  Hayır!

  Onu öldürmeyin!

  Sadece bir kamera mı bulabildin?

  Henüz büyük bir yıldız olamamışsın, rezil herif.

  Sen ve ben, teke tek, haydi.

  Lanet!

  Getirin şunu!

  Şoklayın şu polis katilini!

  Şimdi etkisiz hale getirildi.

  Nasılmış, bitirim çocuk?

  Mıhlayın şu polis katilini!

  Geberin!

  - Geberin!

  - Aşağılık herifi dans ettirin.

  Tamam.

  Hey, Mickey.

  İçki ister misin?

  - Geber!

  - Şakaydı.

  Nerede benim bebeğim?

  Nerede?

  Bırakın onu.

  Bırakın.

  İyi misin, bebeğim?

  "Bu çizmeler yürümek için"' "Onlar bu iş için”Bu çizmeler günün birinde”Senin üzerine yürümek için" Resim yok!

  Resim yok!

  Bölgeyi temizleyin.

  Seninle hep tanışmak istemişimdir, Scagnetti.

  Sana gerçekten saygı duyuyorum.

  Biliyor musun?

  Kitabını bile satın aldım.

  Lanet şeyin hepsini okudum.

  Bir imzaya ne dersin?

  Müdürüm   bu Jack Scagnetti.

  İşte böyle.

  Dwight McClusky.

  Cehenneme hoşgeldin.

  Memnun oldum, müdür bey.

  Sevgili ikilim nasıllar?

  İçerideler.

  Görmek ister misin?

  - Neden olmasın?

  - Gel, haydi.

  Seni TV'de gördüm.

  Lanet olası kitabını bile okudum.

  Etkileyici.

  Yapımcıların peşine düşmemelerine şaşırdım.

  Hikâyen Serpico'dan daha iyi bir film olurdu.

  Hapishanede geçen tüm meslek hayatımda  Az bir zaman da sayılmaz, değil mi?

  Oh, hayır.

  Mickey ve Mallory gözlerimle şahit olduğum   en manyak, en aşağılık itler.

  Bu iki manyak, sistemin rezaletliğinin   canlı birer örneği.

  Beni konuşturmayın şimdi, müdür bey.

  Dwight.

  Bana Dwight de.

  Mahkûm ve gardiyanları mı öldürdüler?

  Bir yılda üç mahkûm, beş gardiyan ve bir ruh doktoru.

  Aç şu kapıyı.

  - Ruh doktoru mu?

  - Evet Ailesi hakkında soru sormak gibi bir hata yapınca, Mallory onu boğdu.

  Hem de sakinleştiriciler etkisindeyken.

  Aşk ne güzel şey, değil mi?

  Doğru değil mi?

  Aynı şu diğer büyük yalan gibi: "Aşk insanın başını döndürür.

 " Bana söyler misin, senin gibi biri, nasıl psikopat uzmanı oldu?

  Tavsiyem, psikopatın biri anneni öldürsün, anlarsın.

  Ondan sonra, onlara karşı yoğun bir ilgi besledim.

  - Ne oldu?

  - Texas'da doğdum.

  - Hiç aksanın yok.

  - Oralı pislikler gibi konuşamam.

  - Annem Texaslı idi.

  - Ben başka pislikleri kastettim.

  Beni döven pislikleri.

  Neyse, 8 yaşındaydım   annem beni parka götürmüştü.

  Aynı gün Charles Whitman   Texas Tower Üniversitesi'ne çıkıp, etrafa ateş etmeye başladı.

  - Annenle miydin?

  - Tabii ki.

  Hiç ateş sesi duymamıştım.

  Annemle beraberim ve bir anda   göğsü patlıyor.

  Yere düşüyor ve ben ona bakakalıyorum.

  Kolu havaya uçuyor, kalçası patlıyor.

  Ve ben bu ateş seslerinden hiçbirini duymuyorum.

  Lanet olası-- Bum!

  Göğsü patladı.

  Çimlerde karınca yemi olarak uzanırken şunu düşünüyordum: "Anneme ne oldu?

 " O günden beri, bu hazır yiyecek   kültüründen türeyen psikopatlara karşı çok sabit fikirliyim.

  Bir asayiş polisinden beklenen terbiyeyi göstermeye niyetli değilim.

  Haklısın, Jack.

  Sana Jack desem olur, değil mi?

  Burada bir sürü ruh doktoru var.

  Mani   şizofreni, çok kişiliklilik ve saplantılardan bahsediyorlar.

  Hepsinden bıktım artık.

  Hepsi ukala.

  Mickey ve Mallory Knox gördüğüm en hasta kişiler değiller.

  - Açın.

  - Tamam, efendim.

  Bu geceki film "Maymunlar Cehenneminden Kaçış".

  Neden ben?

  Neler oluyor?

  Hissedebiliyor musun Jack?

  - Havadaki sessizliği?

  - Evet.

  Bir hapishane için bu iyiye alamet değil.

  Sessizlik.

  İyi misiniz, çocuklar?

  Ne bakıyorsun öyle be?

  Ne bakıyorsun öyle, dedim.

  Kesin!

  Kesin!

  Bunu dene, koca adam.

  Seni lanet olası!

  Kalk ayağa!

  Gel bakalım!

  Haydi, lanet olsun.

  Tanrı aşkına!

  Atın şunu hücreye, sonra da bana getirin göreyim.

  İyi misin?

  Aman Tanrım, Amerikalı Gladyatörler'e çıkabilirsin.

  Günde 30 dakika.

  Fazla sürmez.

  Saldıran olursa boğazından yakalayacaksın.

  Tek hareketle sakat kalırlar.

  Mickey ve Mallory, hapishanemin altını üstüne getirdiler.

  Köpekbalıkları gibi.

  - Kan kokusu onları çıldırtıyor.

  - Mahkûmların %80'i saldırgan.

  - Doluluk oranımız %200.

  - Hapishane değil, sanki saatli bomba.

  - Şok versenize.

  - Denedik.

  Ama yine öldürüyorlar, yine baştan başlıyoruz.

  Tıpkı basur gibi, kurtulamıyorsun.

  Test için onları Nystrom'a göndereceğiz.

  Beyin Şoku.

  Bitkisel Dünya.

  Manyak mahkûmların evi.

  - Daha önce yapılmamıştı.

  - Bu iş bizim doktorların   hoşuna gitmeyecek ama yine de bir süre için ipler elimizde olacak.

  Ya sonra?

  Ünlü bir kanun adamısın, halk seni seviyor.

  Bu işe 15 yılını verdin.

  Kitabın çok sattı.

  Öldürücü baltasını bileyen günümüzün Pat Garret'ı.

  Bu yüzden, Bay ve Bayan Knox'ı götürmek için sen seçildin.

  Biliyoruz ki yola çıktığınızda, eğer bir şey olursa-- - Kaza gibi.

  - Ateş açmak gibi.

  - Kaçma teşebbüsü gibi.

  - Ne olursa.

  Jack "Süper Polis" Scagnetti halkının çıkarlarını düşünecektir.

  Anlıyorum.

  Kimse bu iki hainin birkaç kurşun yemesine ses çıkarmayacaktır.

  Bir sürü kurşun, Jack!

  Senaryoyu yaz, adı da şu olsun: Mickey ve Mallory Knox'un Yok Oluşu.

  Hiç fark etmez.

  En iyi iki adamım seninle: Kavanaugh ve Wurlitzer.

  Bu serserilere özel bir nefret besleriz.

  Adamımızı bulduk mu?

  Onu tanırsın   onu seversin, onsuz yaşayamazsın: Mallory Knox.

  "Ruhumu aldın”Daha da fazlasını istedin”Sanırım ben doğuştan”Kötü biriyim" Hey, Knox.

  Burada seninle tanışmak isteyen biri var.

  "Doğuştan kötü olmak”Çok günahtır”Sanırım ben doğuştan”Doğuştan”Kötü biriyim" Aman Tanrım!

  Bunu hep yapar.

  Hiç değişmemiş, ha?

  Diğer yarısı nerede?

  En aşağıda, buranın en karanlık hücresinde.

  Onu şimdi göremezsin.

  Özel bir ziyaretçisi var.

  - Kim o?

  - Wayne Gale.

  Wayne Gale mi?

  TV'deki pislik mi?

  Biz onlara medya deriz.

  Medyadan hoşlanmaz mısın?

  Kanımda dolaşan bir kurdu tercih ederim.

  Polislerle uğraşıyor.

  Medyaya hayır denilmez, Jack.

  Bu işi istiyor musun?

  Gel de merhaba de.

  Bir TV programım var.

  Birkaç haftada bir Amerika güncelinden   toplu cinayetler işleyen farklı katilleri tanıtıyoruz.

  Katliamcı.

  Nasıl istersen.

  Mickey ve Mallory hakkındaki bölümümüz çok yoğun ilgi gördü.

  - John Wayne Gacy hakkında yaptın mı?

  - Evet.

  - Hangisi daha fazla reyting aldı?

  - Siz onu mahvettiniz.

  Ya şu deli herif, Ted Bundy?

  O deli adam mı?

  Onu gölgede bıraktınız.

  Siz büyüksünüz.

  - İstediğim şu  - Ya Manson?

  Manson sizi geçti.

  Kralı geçmek zor.

  Tabii, tabii.

  Her neyse.

  Julie, yapımcım ve ben   sizin bölümünüzü tamamlamak için bekliyorduk.

  İşte vakit geldi.

  Benim kanımca, neler olduğunun farkına varan herkes biliyor ki   hapishane yetkilileri Anayasa kurallarını çiğnedi.

  Sen ve Mallory katil olabilirsiniz, ama kaçık mı?

  Deli mi?

  Tehlikeli olduğunuzu düşündükleri için bugün beyninizi temizlerler.

  Yarın da konuştuklarım tehlikeli diye benim   beynimi temizleyip, televizyondan atabilirler.

  Nereye kadar?

  Hapishane kurulu ve psikiyatrist, Emil Reingold ve hapishane müdürü   Dwight McClusky ile röportaj yaptım.

  Çok zalim görünüyorlar.

  Eğer Wayne Gale'e ayrıcalık tanırsan   bir medya olayı patlatırız.

  Süper Kupa sırasında tanıtım.

  Televizyoncular bayılacak buna!

  Bu harika bir fikir, Julie.

  Bahsettiğimiz şey   TV tarihinde bir ilk olacak.

  Hayatının sonuna kadar kalacağı   akıl hastanesine gönderilmeden bir gün önce   gelmiş geçmiş en karizmatik seri katil ile yapılan   ilk ve tek derin röportaj.

  Bu bir, Wallace ve Noriega olayı.

  Bu bir, biseksüel olduğunu Rolling Stone'a itiraf eden Elton John olayı.

  Bu bir, Altamont'daki Maysles kardeşler olayı.

  Bu bir, Nixon&Frost röportajları.

  Ne diyorsun?

  - Neden buna izin veriyorsun?

  - Sakin ol.

  İzin vermezsem, şiddetle suçlanırız.

  Verirsem, yayın izni almaları haftalar sürer.

  Kanun, müracaat.

  M&M, bundan önce gebermiş olacak zaten, değil mi?

  İki beceriksiz ölü kimsenin umurunda olmayacak.

  Ne diyorsun?

  Zaman doldu, aşağılık herif.

  Rahat bırakın onu!

  O bir insan!

  Durun bir dakika!

  Bana cevap versin!

  Zaman geçiyor, dostum.

  Cevabın ne?

  Yapalım, derim.

  Şey, evet dedi.

  Tahmin etmiştim.

  Ama diğer mahkûmlarla temas yok.

  Bana bir oda verin, gerisini hallederim.

  Biz hayalet gazetecileriz.

  Siz, haftaya yayınlanacak olan tanıtım programını düşünün.

  Amerikan halkının gerçek kahramanı ve ünlü olacaksınız.

  Doğru.

  Belki de yeni kariyer edinirsiniz.

  Yok canım!

  Julie, detayları size sabah fakslayacak.

  Gitmeliyim.

  Evsiz transseksüellere yardım ediyorum.

  Sevgili Mallory   bir defasında bana duygusuz olduğumu söylemiştin.

  Hem haklı hem de haksızdın.

  Şimdi daha önce hiç olmadığım kadar çok duygu yüklüyüm.

  Çok kitap okuyor ve herifin tekiyle yoga yapıyordum   ama beni kızdırdı.

  Artık yok.

  Geceleyin   yanımda yattığını hayal ediyorum.

  Hücremde uzanıp   seni öptüğümü hayal ediyorum   sevişmeyi değil   yalnızca saatler boyu hiç durmadan öpüşmeyi.

  Birlikteliğimizdeki her şeyi hatırlıyorum.

  Paylaştığın her bir sırrı hatırlıyorum.

  Güldüğün her bir anı hatırlıyorum.

  Ve dans edişini.

  Tanrım, dans edişin.

  Yatağımda uzanıp her günümüzü, her mutlu anımızı baştan yaşıyorum.

  Aklıma hangisi gelirse   o günü tekrar baştan yaşıyorum.

  Böylece, ilk öpüştüğümüz zamana geldiğimde   sadece anı olmaktan çıkıyorlar.

  O zevki tekrardan hissediyorum.

  Dr.  Reingold   bunlar deli mi?

  Deli mi?

  Hayır.

  Psikozlu, evet.

  Süper Kupa'dan hemen sonra.

  Herkes evinde.

  Kötü bir maçtı ve Mickey'i görmek istiyorlar.

  Erkekler neyi beğeniyor?

  Mickey ve Mallory ülkeye dehşet saçtı.

  Bu adamlar eşlerinin saçını başını yolmak istiyorlar.

  Ama Sullivan-- Mickey ve Mallory   doğruyla yanlış arasındaki farkı biliyor.

  Sadece umurlarında değil.

  Bu televizyon tarihinin en çok konuşulan olayı olacak!

  Çocukken cinsel tacize uğradıkları doğru mu, Dr.

  Reingold?

  Düşünemiyorum.

  Zannetmiyorum  Bence, hayır.

  Hamile bıraktığım için kızınla evlenmemi istediğinde   bunu yaptım.

  Şimdi sen beni dinle.

  Eğer bunu mahvedersen   önümüzdeki sezon, lokmanı CBS yiyecek, ben de onlarla olacağım   çünkü bırakıyorum!

  Gidiyorum!

  Mallory Knox seni öldürmek istediğini söyledi.

  Kadınların sözlerine hiç inanmam.

  Maggie!

  Margaret, sevgilim   bulduğunu sandığın her neyse, sandığın gibi değil.

  Ming'in kim olduğunu söyle bana.

  Ming mi?

  Ming diye biri yok.

  O lanet bir restoran adı!

  Neden çekmecelerimi karıştırıyorsun?

  Ben seninkileri karıştırmıyorum.

  Çekim iyi olmamış.

  Benim yakın çekimlerim nerede?

  Dinle, doktoru daha az göster.

  Gençleri, uzun saçlıları göster.

  Polise bayılıyorum.

  McClusky'ye bayılıyorum.

  Şu ürkütücü gülüşünün tam ortasında dur.

  Ekranı dondur.

  Sonra duruşmada bana geç.

  Duruşma   hastalıklı ve gülünç bir sirke dönüştü.

  Halk, Mickey ve Mallory'i alevlendirdi.

  Bu ***tan ikili esas Mike Griffin'e saygı duymalı.

  Mike Griffin, görev esnasında bu kan ***-emiciler   dejenere *** çuvalları tarafından öldürüldü.

  ÖLDÜR BENİ MICKEY!

  ÖLDÜR BENİ MALLORY!

  - Katılım için ne düşünüyorsun, Mallory?

  - Hiç bu kadar eğlenmemiştim!

  Pislik!

  Ming, ilk önce sakin ol.

  İngilizce konuş.

  - Tamam, İngilizce.

  - Sen paranoyaksın.

  - Biliyor.

  - Hayır bilmiyor.

  Ching'de ne yazdığı umurumda bile değil!

  Sadece bir daha sakın yazılı bir kâğıt bırakma.

  Tekrar ararsa   "Alo, Ming Hanedan Restoranı" dersin.

  Hayranlarına neler söyleyeceksin?

  Daha hiçbir şey görmediniz.

  SÜPER KUPA PAZAR

Canlı yayına nasıl izin verirsin?

  Kontrolümden çıktı.

  Bir şey değişmez zaten.

  O pislikleri yarın yolluyorum.

  İşlerini bitirdiğimde   Jack Ruby kadar ünlü olacağım.

  Dünya çapında, ha?

  Ünlüler Geçidi.

  Daha büyük olacaksın, Jack.

  Lee Harvey Oswald bir hiçti.

  - Belki, ama iyi bir denemeydi.

  - Duyuyor musun, Jack?

  - Neyi?

  - Ölüm sessizliğini.

  Ölüm sessizliği tehlikelidir.

  Tamam.

  Test, bir, iki, üç.

  Nasıl gidiyor, dostum?

  Suçun çok mu ağır?

  Neden attılar seni?

  - Cinayet.

  - Bu bayağı ağır.

  Seninleyim.

  Gösteri başlıyor.

  Ve Dallas Cowboys Süper Kupa'yı aldı  Maçtan sonra   Amerikalı Manyaklar'ı kaçırmayın, WATCH'de kalın.

  Mickey Knox, Amerika'nın en tehlikeli adamı.

  Ama Wayne Gale, 48 kişinin neden öldüğünü öğrenmek için   onunla teke tek görüşmekten korkmuyor.

  O bir deli mi, yoksa diğerlerini gönderdiği yere mi ait, yani mezara?

  Mickey Knox, bu görüşme için teşekkür ederim.

  Sakıncası yoksa birkaç soruyla başlamak istiyorum.

  Haydi ***tan zarları atalım.

  Öldürmeyi ilk ne zaman düşünmeye başladın?

  Doğumda.

  Tanrının unuttuğu iğrenç bir eve düşmüştüm.

  Ne demek istiyorsun?

  Yani şiddetin içinden geldim, kanımdaydı.

  Babamda da vardı.

  Onun babasında da.

  Benim kaderim.

  Kadere inanır mısın?

  - Benim kaderim.

  - Kimse kötü olarak doğmaz, öğrenirsin.

  Peki ya baban?

  O nasıl öldü?

  Sen yalnızca 10 yaşındaydın ve bazı söylentiler var.

  Babamı ben öldürmedim ve bu konuda konuşmak istemiyorum.

  Dikkat!

  Dikkat!

  Tamam.

  Bir şey yok.

  Tamam.

  Yok bir şey.

  Başka konuya geçelim.

  Lütfen, iyi olur.

  Söylesene, nasıl oluyor da sıradan bir insana, masum birine bakıp   sonra da onu öldürebiliyorsun?

  - Yani, bunu nasıl yapabiliyorsun?

  - Masum mu?

  Kim masum?

  Sen mi?

  Cinayet konusunda öyleyim, kesinlikle.

  Sadece cinayet.

  Her canlı, şöyle veya böyle bunu yapıyor.

  Mesela, ormanı ele al.

  Türler diğer türleri öldürüyor.

  Bizim türümüz tüm diğer türleri öldürüyor.

  Buna orman da dâhil, sadece adına cinayet değil endüstri deniyor.

  Ama ölmeyi hak eden pek çok   kişi tanıyorum.

  Neden ölmeyi hak ediyorlar?

  Herkesin   geçmişinde bir şeyler vardır.

  Bazı günahları.

  Bazı korkunç sırları.

  Birçok insan zaten ölü olarak ortada dolaşıyor   ve sefil hayatlarından kurtulmaları gerekiyor.

  İşte ben bu noktada devreye giriyorum.

  Kaderin elçisiyim.

  Bir mısır buğdayının toprağa düşerek   ölüp, orada sabit kalması dışında.

  O da ölürse   daha çok meyve verir.

  Herkes bir seri katil tarafından öldürülmeye katkıda mı bulunuyor yani?

  Kurt neden kurt olduğunu bilmez.

  Tanrı öyle yaratmıştır.

  Hayatın kendisi yırtıcıdır diyorsun.

  Aslan, geyiği yakaladığında, geyik için gitme vakti gelmiştir.

  Sürüyü kurtarma çabasındaki saçma politik görüşler   sadece nüfusu çoğaltarak, doğanın dengesini bozuyor.

  Belki de haklısın.

  Ben böyle düşünmüyorum ama haklı olabilirsin.

  Toplu ve çevresel yağmacılar.

  Nükleer yağmacılar.

  Hayat bir avdır.

  Gördüm, oradaydım.

  O ***tan Grenada saldırısında, önceden tahmin edilebilirdi   diye düşünmüştüm.

  Peki, söylesene Mickey, pişman mısın?

  Yani, üç haftada 50 kişi öldü.

  Güzel bir şey değil, Mickey.

  52.  Pişmanlıkla pek işim olmaz.

  Çok boş bir duygu.

  Birazcık pişmanlık olmalı.

  İyi düşün.

  Keşke o Kızılderili ölmeseydi.

  Kötü, kötü, kötü!

  Son kurbanlarınızdan biri.

  Adamın, evin köşesinde oturan bir çıngıraklı yılanı vardı.

  Çıngıraklı yılan mı?

  Onu eline alıp okşayabiliyordu.

  O gördü.

  Neyi gördü?

  Şeytanı.

  Şeytanı.

  Şeytanı mı?

  Ne şeytanı?

  Buradaki herkesin şeytanı vardır.

  Şeytan burada yaşar.

  Nefretinle beslenir.

  Keser, öldürür, tecavüz eder.

  Zayıflıklarını kullanır, korkularını.

  Sadece kötüler kurtulur.

  Hepimiz değersiz birer mahlûk olduğumuzu biliriz.

  Bir süre sonra, kötü olmaya başlarız.

  Ama Kızılderili'den sonra, öldürmeyi bırakacaktık.

  Yaşlı adam, onu içimizden çıkartmıştı.

  Ne oldu?

  Bir hataydı, bilirsin.

  Adam bize yardım etmeye çalışıyordu.

  Bilirsin, bizi okşadı.

  Çocukluğumdan beri aynı rüyayı görürüm.

  Sadece   koşuyorum, hayvanlarla beraber karanlıkta koşuyorum.

  Bay Tavşan.

  Kanayan dişleri.

  Noel şapkası.

  Biraz   delilik var, sadece koşuyoruz.

  Ben sadece  Ben Bay Tavşanım.

  Ormandaki tüm diğer hayvanları yiyorum.

  Ölüm.

  Hayatın karardığında, ölüm   sen neysen o oluyor.

  İdrak nedir bilir misin, Wayne?

  Demek istediğim, tüm bunlar  sadece bir hayal.

  Bay Tavşan der ki "idrak anı"   "İdrak ettiğin o an   bin duaya   bedeldir.

 " Sen delisin.

  Senden daha deli olduğumu sanmıyorum.

  Uç noktalardayım, karanlık ve aydınlıkta, biliyorsun.

  Mal ile beraberken aydınlıktayım.

  Mal.

  Mal.

  Şu duvardaki, senin gölgen.

  Gölgenden kurtulamazsın, öyle değil mi Wayne?

  Şeytanı öldüren tek şey nedir söyleyeyim: Aşk.

  Bu yüzden Mallory benim kurtuluşumdu.

  Bana sevmeyi öğretiyordu.

  Seni bağışlıyorum, bebeğim.

  Sanki Cennet Bahçesinde gibiydik.

  Sadece aşk, şeytanı öldürebilir.

  Bunu düşüne durun.

  Kolundaki yara izleri için üzgünüm.

  Biraz pudra ister misin?

  Kalk ve ışık saç, Mallory.

  Dön ve yüzünü duvara daya.

  Sakin ol.

  Sadece biraz konuşmak istiyorum, o kadar.

  Bay Scagnetti.

  Fazla yaklaşma, yoksa seni öldürür.

  Yolunu bulur, öldürür.

  Sakin ol.

  Kitabımı oku.

  Daha önce birçok azgın   kadın gördüm ama bu bayan bana bayılıyor.

  Al şunu.

  Bir şey olmaz.

  - Bu yasak  - Bir şey olmaz.

  Bir şey olmaz, çocuklar.

  Sigara?

  Sigara içtiğini biliyorum.

  Sana zarar vermeye gelmedim, Mallory.

  Dostun olmak istiyorum, tamam mı?

  Dosta ihtiyacı olan bir kız varsa   o da sensin.

  Çok güzel bir kızsın.

  Son becerilişini hatırlıyor musun?

  Hatırlıyor musun?

  Gözlerini kapatıp   Mickey'nin seni son becerişini hatırlamanı istiyorum.

  Düşünüyor musun?

  Şimdi unut, çünkü bir daha asla olmayacak.

  Bu kadar elektroşoktan sonra   Mickey beş para etmeyecek.

  Gerçekten değer miydi?

  Ne değer miydi?

  O insanları katletmek, sevgilinden ölene dek ayrı kalmana değer miydi?

  Bir anlık saflığım, hayat boyu senin yalanlarını dinlemeye değer miydi?

  Sen ve Mallory ile tanıştıkları için   artık aramızda olmayan   52 kişi için söyle, saflık bunun neresinde?

  Saflık bunun neresinde?

  Nasıl yapıyorsun?

  Hiç anlayamayacaksın.

  Sen ve ben aynı türden bile değiliz.

  Senin gibiydim ama ben geliştim.

  Dış görünüşünde bir adamsın.

  Bana göre bir maymunsun.

  Maymun bile değil, bir medya mensubusun.

  Medya, havaya benzer.

  Tek farkı insan yapımı olmasıdır.

  Cinayetse, saftır.

  Onu kirleten sizsiniz.

  Korku alıp korku satıyorsunuz.

  Siz, "Neden?

 " diyorsunuz.

  Ben, "Değer mi?

 " diyorum.

  Bitti mi?

  Güzel.

  Artık bu saçmalığı bırakıp konumuza dönelim.

  Öldürmenin saflıkla ne ilgisi olduğunu söyler misin?

  Neden, Tanrı aşkına!

  Yalan söyleme!

  Bunun için silahı eline alman gerek, o zaman anlarsın   ilk seferinde bana da olmuştu.

  İlk gerçek çağrıyı işte o zaman anladım.

  Neydi o, Mickey?

  Ne yazık ki   ben katil olarak doğmuşum.

  Şimdi reklamlar.

  İki dakika.

  Bunu çektin mi?

  Yaşa, Mickey!

  Mükemmel.

  Mükemmel, dostum.

  Bu çok görkemli oldu.

  - Ayaklanma başladı.

  - Kahretsin!

  Sağol.

  Dünyadaki her geri zekâlı gördü bunu, dostum.

  Kontrolümüz dışında bir ayaklanma başladı.

  Yardım gerek.

  Ulu Tanrım, Leroy.

  Nerede?

  Eğlence odasında, B kanadı.

  Adamımız yok, yardım gerekli.

  Tamam.

  Adamları seferber et.

  Geliyorum.

  Bay Gale, kapatın o kameraları.

  B kanadında ayaklanma çıktı.

  - Canlı yayındayız, Tanrı aşkına!

  - İşiniz bitti.

  - Halk bizi seyrediyor.

  - Silahları var, rehineler var!

  Kapatın kameraları, hemen!

  - Kapatın!

  - Ünlü olacağız!

  Burada kal ve kapa çeneni.

  Çekmene izin vermeden önce, neler olduğunu öğrenmeliyim.

  Dünya seyrediyor!

  Bu şansı bir daha asla yakalayamayız!

  Geber!

  Kendi hapishanemde ne yapacağımı bana o söyleyemez!

  Gebersin!

  Geber!

  Parmaklarınız tetikte olsun ve beni takip edin.

  Getirin kıçını buraya!

  Haydi!

  İmdat!

  Hayır!

  Tanrım, hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Tanrım!

  Zorlanıyorum.

  Pekâlâ, bir tane daha.

  Annesi kızına der ki: "Sinemaya Bobby ile yalnız gidemezsin, küçük Johnny'i de götür.

 " Ablası "Peki" der.

  Giderler ve geri dönerler.

  Anne Johnny'ye yanaşıp sorar, "Neler oldu?

 " Küçük Johnny konuşma özürlü.

  Anne yine sorar, "Sinemaya girdiler.

  Sonra ne oldu?

 " Johnny şöyle yapar: "Öpüştüler mi?

  Başka?

  Bunu biliyor muydun?

 “Başka?

 " Küçük Johnny şöyle yapar: "Göğüslerini mi okşadı?

 “Başka?

 " Küçük Johnny şöyle yapar: "Elbiselerini mi çıkardılar?

  Başka?

 " Küçük Johnny şöyle yapar: "Yaptılar mı yani?

 “Peki ya sen ne yapıyordun?

 " Küçük Johnny şöyle yapar: "Küçük Johnny, hayır!

 " Lanet olsun!

  At onu!

  Silahı, lanet olası!

  Aferin.

  Mermileri boşalt.

  Acele et!

  Herkes ellerini kaldırsın!

  Sen kanunsun.

  Ben kanunu çiğniyorum.

  Aşağılık herif!

  Wayne, Neredesin?

  İyiyim.

  İyiyim.

  Pekâlâ yeni dostum, kameranı al.

  - Roger nerede?

  - Buradayım.

  - Scully nerede?

  - Vuruldu.

  Galiba öldü.

  Kahretsin.

  Mermileri masaya koy!

  Kemerini at!

  Ellerinizi başınıza koyun!

  Kamera, çekmeye başladı mı?

  İkisi de kötü parçalandı.

  - Sana yazık olacak.

  - Hay  Hayır.

  Dur, bir Beta kameram var.

  Bununla canlı çekebilirim.

  Çok yenilikçi.

  Yanına al.

  Herkes beni takip edecek.

  Büyük, mutlu bir aile gibi, her yaptığımı çekerek.

  Kavanaugh, ayağa kalk!

  Beni Mallory'nin hücresine götür ve tek parça olması için dua et.

  Millet, Kavanaugh'un arkasına geçin.

  Birbirinize iyice yanaşın!

  Gidelim!

  Genç bayan, sen, bizimle gel.

  Hadi, hadi, hadi, gidiyoruz.

  Hadi, acele edin!

  Benimle kalın!

  Benimle kalın!

  Yardım edin!

  Evet, evet!

  Hadi, pislikler!

  Hey.

  Hey.

  Bu benim kameram, seni aşağılık herif.

  Hadi, bir arada kalın!

  Şimdi hatırladım.

  Sen Jack'sin.

  Söyledikleri kadar kötü değilimdir.

  Aslında çok iyi biriyimdir.

  Evet, biliyorum.

  Ben de bazı kötü şeyler yaptım.

  Birini öldürdüm.

  Gerçekten.

  Ne düşündüğümü biliyor musun?

  Seks.

  Seks.

  Becerilmeyi.

  Göğüslerimin üzerinde eller düşünüyorum.

  Ve tenimin üzerinde ten düşünüyorum   ve ter.

  Düşüncelerim beni çıldırtıyor.

  Otur.

  Ne yapmamı istiyorsun?

  Beni öpmeni ve göğüs uçlarımı sıkmanı istiyorum.

  Ne kadar netsin.

  Sık onu.

  Biraz acı ister misin?

  Daha sert.

  Şimdi ne kadar seksiyim, aşağılık herif?

  Seni gerzek sapık!

  Kahretsin, ne oldu?

  Küçük seksi bir fahişe mi istemiştin?

  Deniyorum, deniyorum.

  Aşağılık sürtük burnumu kırdı!

  Ver o silahı bana!

  Seni geberteceğim!

  - Silah yok!

  Kaldır onu!

  - Spreyini ver!

  Gel buraya, lanet fahişe.

  Oynamak mı istiyorsun, sürtük?

  Biraz ister misin?

  - Yapma!

  - Yere yat!

  Yere yat!

  Buna ne dersin?

  Hoşuna gitti mi?

  Şimdi de Kanal 6 Özel Habere geçiyoruz.

  Yayında mıyız?

  İyi günler, ben Antonia Chavez.

  WATCH özel haberdesiniz.

  Hemen, Wayne Gale'in bir ayaklanmanın tam ortasında   röportajına devam ettiği Botongo Cezaevi'ne   canlı olarak bağlanıyoruz.

  Wayne, beni duyabiliyor musun?

  Wayne, Orada neler oluyor?

  Güvende misiniz?

  Ben Wayne Gale, canlı bağlantıyla devam ediyoruz.

  Etrafımdaki kan ve ceset yığınlarından görebileceğiniz gibi   Mickey ve Mallory'nin kanlı öyküsü henüz bitmedi.

  Tehlikede misiniz?

  Söyleyebilir misin?

  Burada, daha önce benzerine hiç rastlanmamış bir savaş çıktı!

  Ama biz onların yanındayız.

  Neler oluyor Wayne?

  Botongo, Botongo, Botongo!

  Botongoville.

  Bundan hoşlanmadın mı?

  Hey, Jack   Mickey döndü!

  Silahını at!

  Demek kördüğümdeyiz.

  Bu buluşma kaderimizde yazılmış.

  At o silahı bu tarafa.

  Ellerini başının üzerine koy, alnın yere değsin!

  Yoksa ne?

  Beni yaralar mısın?

  Seni ortadan ikiye uçurabilirim.

  Hayatımda kimseyi yaralamadım!

  Tam gözlerinin arasına nişan aldım!

  Bu nişanı en başından beri aldım, seni kahrolası!

  Nişan aldıysan, ateş et.

  Pekâlâ, Jack.

  Sen kazandın.

  Tanrım!

  Ah, bebeğim!

  Bayanlar ve baylar, işte beklenen öpüşme.

  Herkesin bir daha yapmayacaklar dedikleri şeyi yapıyorlar.

  Şu anda, dünyadaki tek iki insan onlar sanki.

  Kapa çeneni, Jack!

  İlgi çekiciliğini yitiriyorsun, Jack.

  Mermim bitmiş.

  Hâlâ benden hoşlanıyor musun, Jack?

  - Nedir bu?

  - Mahkûmların listesi.

  Bunu ne yapayım?

  Rehine listesini istedim!

  - Bunu nereden bilebilirim?

  - Bulacaksın!

  her şeyi ben mi yapmalıyım?

  Tanrım.

  Bunlar ne yapıyor?

  1, 2, ve 3'ü kapa.

  - Kilit hâlâ açık, efendim.

  - Kapat o zaman!

  - Şurada bir yangın çıkmış!

  - Kahrolası yangını görüyorum.

  Üniteler hayvanat bahçesi gibi.

  Muhbirlere işkence ediliyor.

  Hey, Mabel.

  Gel buraya ve şunu bir bak.

  Hayır!

  - Müdür!

  - Evet.

  - Neler oluyor, Natapundi?

  - Napalatoni.

  Adın umurumda değil!

  Mickey ve Mallory Knox kaçtı.

  Scagnetti öldü!

  Ve de TV’de canlı yayındayız.

  Canlı mı?

  Allah kahretsin!

  Tüm bunlar neden bana oluyor?

  Sizi kahrolası aşağılık herifler!

  Haydi.

  Evet, haydi gelin.

  Haydi.

  Haydi, Mickey.

  Bu taraftan.

  Sen de kimsin?

  Adım Owen.

  Bizden ne istiyorsun?

  Beni de yanınıza almanızı istiyorum.

  Ne cehennemdeyiz?

  İşler çığırından çıktığında düşünmek için geldiğim bir yer.

  Beni izleyin.

  Gidelim, Kavanaugh.

  Beni izleyin.

  B kanadındayız.

  Nereye gidiyoruz?

  Dışarıya, aşağıdan geçerek.

  Dur biraz!

  Pekâlâ, Kavanaugh  Ateş etmeyin!

  Wayne Gale!

  Ateş etmeyin!

  Wayne Gale!

  Aşağılık herif!

  Nasıl gidiyor, Wayne?

  Muhteşemim!

  - Hissedebildin mi?

  - İlk kez yaşıyor gibiyim!

  Sevgi adına, Mickey sağolsun!

  Diğer alçakları da gebertelim!

  - Ver onu bana.

  - Neden?

  Zihnin açık değil, Wayne.

  Al, bunu kullan.

  Gidelim!

  Kavanaugh, sızlanmayı bırak!

  Yolun sonu.

  Atın silahları!

  Kımıldarsanız ölür!

  Zaten ölmüş sayılır, sersem kafalı!

  Kapana kısıldınız!

  Ateş!

  Geri çekilin Ateş ederseniz, onu gebertirim.

  Geri çekilin!

  Kapa çeneni Gale, seni ödlek!

  Mickey, Mallory, bırakın da-- Ellerini havaya kaldır.

  - Kahretsin!

  - Kapa çeneni!

  Mickey, bir yer buldum.

  Gelin.

  Haydi gelin!

  Gidelim, Mal.

  60 saniye sonra yukarı geliyorum!

  Kahretsin!

  Sizin dediniz nedir?

  Düşün, düşün, düşün!

  Kahretsin!

  Evet?

  Düşün, düşün, düşün!

  Merhaba, Margaret.

  - Nasılsın, Mal?

  - İyiyim.

  Çok iyisin, bebeğim.

  Bilmeni istiyorum ki   ne olursa olsun   seni seviyorum.

  Seni kendimden bile daha çok seviyorum.

  Biliyorum, Mickey.

  Eve asla dönmeyeceğim.

  Anlamıyor musun?

  Hayatımda ilk kez yaşadığımı hissediyorum!

  Yaşıyorum!

  Çünkü artık seni sevmiyorum.

  Ming'i seviyorum.

  Bu doğru, Ming bir restoran değil.

  Umurumda değil!

  Parayı al!

  Zaten hepsi senin paran!

  Ve bir şey daha: Defol, seni sürtük!

  Seninle olmak çok güzel.

  İnsanlar için iyi şeyler yapıyorsun.

  Hapishane patlamak üzere, sense bu ikisiyle uğraşıyorsun!

  Yapılacak daha mühim şeyler var!

  Bu ikisi bugün ölecek!

  Duyuyor musun?

  O lanet serserileri bu gezegenden sileceğim   yapacağım son şey bu olsa da!

  Ne diyorum biliyor musun?

  Diyorum ki   hücreye geri dönmüş olmasın.

  Buradan çıkalım, merdivenlerden aşağı inelim   ve onları kurşun yağmuruna tutalım.

  Sonra da ölelim.

  O zaman gerçekten özgür oluruz.

  Çok şiirsel.

  Bunu, başka çaremiz kalmazsa yaparız.

  - Onu terk ettim.

  - Ne demek istiyorsun?

  Bu doğru.

  Şampanyayı buz kovasına koy.

  Biraz keyif hapı al.

  Oraya gelip, sana neler neler yapacağım.

  Hayır, yapmayacaksın.

  - Seni seviyorum, Ming.

  - Üzgünüm, Charlie.

  Ming?

  Ming!

  Duncan, Duncan.

  Tut şunu.

  Evli misin?

  Tanrım, ölmek istemiyorum.

  Ölmek istemiyorum.

  Soru bu değildi.

  Evet, evliyim.

  Çocukların var mı?

  Bir kız, bir oğlan.

  Ölmek istemiyorum.

  Mal, gel buraya lütfen.

  Bu kapıdan tek çıkış yolumuz, bizi ne kadar   öldürmek istiyorlarsa, seni o kadar istemiyor olmaları olacak.

  Bay Haberci!

  Pekâlâ, tut şunu.

  Duncan Homolka, Wayne Gale.

  Nasılsın?

  Gerçeklik mi istiyorsun?

  Al o zaman.

  Adım Wayne Gale!

  Haftada 40 milyon kişinin izlediği Amerikalı Manyaklar'ın yıldızıyım!

  Saygın bir haberciyim   saymak gerekirse, Ed R.

  Murrow ve Altın Küre gibi ödüllerim var.

  Vuruldum!

  Canlı yayındasınız!

  Yaşıyoruz!

  Kaçışımızı engelleyen olursa   yemin ediyorum ki Müdür McClusky'i harcarım!

  İç yüzünüzü açığa çıkaran yayınlar yapar, insaniyetsizliğinizi   ve kötü şartlarınızı ortaya çıkarırım!

  Sen, geri çekil!

  Çekil!

  Ben Wayne Gale!

  Amerikalı Manyaklar'ın yıldızıyım!

  Ekrandasınız!

  Canlı yayındayız!

  Nereye kadar kaçabileceğinizi sanıyorsun?

  Ön kapının dışına kadar.

  Bu asla olmayacak!

  Oluyor bile.

  Adım Wayne Gale!

  Bill Clinton'ın arkadaşıyım!

  Beni tehlikeye atan olursa  Aç şu kapıyı!

  Ben Wayne Gale!

  Amerikalı Manyaklar'ın yıldızıyım!

  Seni kendi ellerimle yakalayacağım, fahişe karının kafasını uçuracağım  Erkeğime saygısızlık etme!

   ve hastalıklı vücudunu toprağa kendi ellerimle gömeceğim!

  Başka bir gün belki, bugün değil.

  Ben Wayne Gale, maalesef artık canlı yayında değiliz.

  Ben yaralıyım.

  Tüm ekibim öldü.

  Karımı terk ettim, kız arkadaşım da beni terk etti.

  Bu kadar somurtkan durma.

  Çok iyiydi.

  Mickey Knox'un planı işe yaradı.

  Kapıdan çıkıp, haber minibüsüme bindik ve kaçmayı başardık.

  Devriye arabaları tarafından takip edilirken   Mallory, şerif yardımcısı Duncan Homolka'yı vurdu   ve cesedini dışarı fırlattı.

  Kulağını göster onlara.

  Tanrım, çok iğrenç.

  Neden helikopterlerin gelmediğini bilmiyorum.

  Sanırım her şey o kadar çabuk oldu ki, gerekli düzen ayarlanamadı.

  Bu röportajı yapmak için yolun kenarına çektik.

  Gerginlik gittikçe artıyor  Bütün bir günümüzü buna veremeyiz.

  Başka söze gerek yok: Mickey ve Mallory.

  Söyle Mallory, Mickey'nin inanılmaz kurtuluşundan sonra   ilk olarak ne düşündün?

  Ne zaman Mickey ile yalnız   kalabileceğim diye düşünüyordum, ve o kadar bekleyebilir miyim diye.

  Ayaklanmanın sizinle bir ilgisi var mıydı?

  O ayaklanmayla bizim hiç ilgimiz yoktu.

  Bilirsiniz, o bir  Nasıl denir?

  - Kader mi?

  - Kaderdi.

  Eğer her şeyi bizim planladığımızı söylerlerse, bırakın söylesinler.

  Bu durum, uykularımızı kaçıracak falan değil hani.

  Ama gerçek şu ki   bu   kaderdi.

  Tabii.

  Kadermiş.

  Tam burada Amerikalı Manyaklar'da izlediniz.

  Reenkarnasyona inanır mısın, Wayne?

  Evet, hepimizin birçok kez yaşadığına inanıyorum.

  Şimdi ne yapacaksınız?

  Kocaman bir yatağa uzanıp   iki gün boyunca   uyumayı ve anne olmayı düşünüyorum.

  Yani sanırım ben ve Mickey bir an önce   bu işi yapmakla başlayacağız.

  - Gitmeliyiz.

  - Durun.

  Nasıl kaybolmayı düşünüyorsunuz?

  Siz Amerika'nın en ünlü çiftisiniz.

  Yeraltı Demiryolu var, kölelik zamanındaki  Kamerayı çevireyim   ve toparlayayım, sonra da gideriz.

  Bir toparlama yapacağız, evet.

  Ama aptal aptal kameraya bakıyor olmayacaksın.

  Elimizdeki silahlara bakıyor olacaksın   biz de beynini uçuracağız.

  Dur.

  Ara.

  Kes, kes, kes!

  Bu kötü bir şaka, değil mi?

  N'olur beni vurmayın!

  Kaçış sırasında, aramızda bir bağ oluştuğunu sanmıştım!

  Pek sayılmaz.

  Sen pisliksin, Wayne.

  Reyting için yaptın.

  Kendinden başka hiç kimse umurunda bile değil.

  Sen de kimsenin umurunda değilsin.

  O yüzden helikopterler gelmiyor.

  Dur bir dakika, seni ikiyüzlü, ya o Kızılderili?

  Artık öldürmeyeceğinizi söylemiştin!

  Hani aşk, şeytanı yenerdi!

  Aşk, şeytanı yener demiştin!

  Dedim   ve yenecek.

  Ama son kişi sen olacaksın, Wayne.

  Hayır, beni öldürme.

  Bunun seninle ilgisi yok, bencil herif.

  Senden hoşlanıyorum.

  Ama eğer seni bırakırsak, herkesten farkımız kalmaz.

  Öldürürsek   sen de bildirinin   sonucu olmuş olursun.

  Ne bildirmiş olacağız bilmiyorum ama   biliyorsun ki Frankenstein Dr.

  Frankenstein'ı öldürmüştü.

  Wayne.

  Biraz onurlu ol.

  Pekâlâ.

  Ben bir asalağım, ne var yani?

  Hayat acımasızdır, kimse kolay olduğunu söylemedi.

  Öldürdüğünüz gün, bizim elimize düştünüz!

  Halkın!

  Medyanın!

  Biz evlendik, değil mi?

  Asıl mesele şu ki   sırada yapılacak ne var?

  Salman Rushdie tipi bir şey yapalım.

  Sadece kitaplar, talk-showlar.

  Saklanır, bir görünüp kayboluruz.

  Onlardan kurtuluruz.

  Oprah, Donahue yaparız.

  Ne kadar muazzam olabileceğimiz hakkında fikriniz var mı?

  Biraz müzik yapalım.

  Durun, durun!

  Mickey ve Mallory hikâyeyi anlatması için hep birini sağ bırakmaz mı?

  - Bırakıyoruz.

  Kameranı.

  - Kameranı.

  Tamam!

  Onu özleyeceğim.

  - Gidelim.

  - Peki, bebeğim.

  Onu duyamıyorum.

  Hiçbir ses alamıyorum.

  Aman Tanrım!

  Bir düğün töreni kâbusa dönüştü.

  Babam  İnsanlar  Çünkü sonu seksle biter.

  Beni yumrukladı, tekrar tokat attı.

  Söylemek istediğim şu, acaba  Hazır mısınız?

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar