Katil Doğanlar (1994) Natural Born Killers
| |
118 dk
Ülke:ABD
Tür:Suç, Dram
Vizyon Tarihi:26 Ağustos 1994 (ABD)
Dil:İngilizce, Navajo, Japonca
Müzik:Brent Lewis
Nam-ı Diğer:Natural Born Killers
Oyuncular
Woody Harrelson
Juliette Lewis
Tom Sizemore
Rodney Dangerfield
D'ohD'oh
Özet
Senaryosunu Quentin Tarantino'nun yazdığı filmi Oliver Stone
yönetmiş ve bunun yüzünden araları açılmıştı. Mickey ve Mallory birbirlerini
seven ama 'doğuştan katil' olan iki aşık. Yaşadıklarını öldürerek
hissedebiliyorlar belki de. Ancak 90'ların giderek çığrından çıkan medyası da
onları kahraman gibi göstermekten geri kalmıyor. Böylece iki doğuştan katil
yolculukları sırasında arkalarında onlarca ölü bırakarak yollarına devam ediyorlar.
Yakalandıklarındaysa medya yine kurtarıcıları olarak çıkıyor karşılarına.
Altyazı
- Yine geç kalacaksınız!
- Gidiyoruz anne.
Giderken Ne turtalarınız var?
Elmalı cevizli,
vişneli, limonlu.
Sen hangisini
önerirsin?
Limonlu çok güzel
ama zevkler tartışılmaz.
10 yıldır limonlu
turta yemedim.
Yediğinde beğenmiş
miydin?
Hayır, ama o
zamanlar tamamen farklı biriydim.
Şu limonlu turtayı bir
deneyelim bakalım ve de büyük bir
bardak yağsız süt, lütfen.
Şunu iki dilim
yapayım mı?
Hayır, hayır Rosie.
Adım Rosie değil,
adım Mabel.
Her neyse.
Kahretsin, bu lanet
olası şey fazla hararetlenmiş.
Siz girin.
Ben bakarım.
Pekâlâ.
Sana soğuk bir bira
söyleriz.
Bu da ne böyle?
Çok ateşli bir
sürtük, evlat.
Azdır onu.
- Miller, Mabel.
- Hemen.
Çok tatlı bir lokma.
Adı Mallory.
Mallory, her neyse.
Kime ne?
Ben ona mal derim.
Durma, tatlım.
Daha yeni başlıyorum!
Senden hoşlandı
galiba!
Bana kur mu
yapıyorsun?
Bip, bip.
Beni denemek mi
istiyorsun?
Ha?
Sende!
Sıra sende,
kahrolası!
Haydi!
Seni kokuşmuş Yıkıl.
Lanet.
Lanet.
Lanet olası Parmakla göstermek çok ayıp.
Arkadaşını
benzetiyor diye yardıma koşmana gerek
yoktu.
Şimdi ne kadar
seksiyim?
Ha?
Cilveli çocuk!
Şimdi ne kadar
seksiyim?
Kahretsin.
Kötüler listeme
girdin artık!
Tatlım!
Gel haydi, öldü.
Ben dans etmek
istiyorum.
Geber!
Hayır!
Kaçmak yok!
Şanslı olan kim?
"Ya şundadır ya
bunda”Helvacının kızında”Kimi vursam acaba”Ya şundadır ya bunda" Kimi vursam
acaba!
Sana sorduklarında
onlara, Mickey ve Mallory Knox yaptı diyeceksin.
Söyle!
Mickey ve Mallory
Knox yaptı.
Mickey ve Mallory
Knox.
Seni seviyorum,
Mickey.
Seni seviyorum,
Mallory!
Yıldızlar beliriyor.
Başını kaldır ve
küstah gökyüzüne bak, görürsün, bozuk para gibidirler.
Keşke bir bahse
girmek için koyacak 10. 000 dolar param olsaydı dersin.
Kazanma şansının çok
olduğu bir şeye.
Tüm bu yıldızların
bir bok olmadığının bahsine Dünyanın
sonu geliyor, Mal.
Bunlar melekler,
Mickey.
Bizim için
iniyorlar, cennetten.
Seni de
görüyorum, kocaman kırmızı bir atın üzerindesin.
Atları
sürüyorsun, kamçılıyorsun atların
ağızları köpürmüş ve tükürüyorlar.
Bize doğru
geliyorlar.
Ve geleceği
görüyorum.
Ölüm yok.
Çünkü sen ve ben,
birer meleğiz.
Şiir diye buna derim.
Kahretsin.
Seni seviyorum,
Mal.
Biliyorum,
bebeğim.
Seni,
tanıştığımız günden beri seviyorum.
Merhaba, baba.
İş nasıldı?
Ne işi?
Ben işsizim.
Ne cehennemdeydin?
Güzel görünüyorsun,
Mallory.
İğrenç!
Şeylere benziyorsun Teşekkürler, anne.
Ben çıkıyorum.
Gece yarısından önce dönerim, tamam mı?
Üzerindeki ne,
süpürge sopasına geçirilmiş çöp torbası mı?
Neden biraz
etlenmiyorsun?
Biraz daha
zayıflarsan, Etiyopya Güzeli seçileceksin.
Nereye gittiğini
sanıyorsun?
Donna ile John Lee
Hooker'ın konserine gidiyorum.
Dün söyledim ya.
Birincisi, bana
söylemeyeceksin.
İznimi alacaksın.
İkincisi, bu kılıkta
dışarı çıkmayacaksın!
Yoksa sonun
fahişeler gibi olur, seni aptal sürtük.
Dışarı çıkmayacaksın.
Çimleri biçmedin.
O lanet olası çim
makinesi bozuk!
Annenin önünde böyle
konuşuyorsun, ha?
Seni aptal sürtük!
Konuşmana dikkat
edeceksin!
Yoksa canına okurum,
onu becerdiğim gibi!
Kıçın bu evde olduğu
sürece bana aittir.
Yani yukarı çık ve
duş al.
Güzelce yıkanmaya
bak.
Çünkü birazdan
gelip, ne kadar temizlendiğine bakacağım.
Anne!
Fazla sert
davranmadın mı, Ed?
Yemeğimi yedikten
sonra onu biraz yumuşatırım.
Yukarı çıktığımda,
bir saat boyunca yüzümü göremeyecek.
Kevin'in önünde daha
kibar konuşman gerektiğini düşünüyorum.
Düşünme.
Sen ***min bir geri
zekâlısın.
Kimim ben, kötü biri
mi?
Senden hiç
dostlarımı ***meni istedim mi?
Bana ne yapmam
gerektiğini söyleme!
Ben olmasaydın, sen
hâlâ esrar içip patronunu beceriyor olurdun!
Bu Donna olmalı.
Kötü haberi ona ben
veririm.
Makarnanı soğutma,
Ed.
- Evet?
- Ed Wilson adına
teslimat.
Nedir peki?
Dana eti, bayan.
22,5 kg dana eti.
Burada bekle.
Kocamla konuşmam gerekiyor.
Kimsin sen?
Mickey.
Sen kimsin?
Ben Mallory.
Adını, Güzel'e
değiştirmelisin.
Et yemeyi
sevenlerden misin, Mallory?
Olabilirim.
Hep böyle mi
giyinirsin?
Yoksa beni mi bekliyordun?
Tanımadığım biri
için neden böyle giyineyim?
Belki de içinden
gelen bir ses söylemiştir.
Anladın mı?
Kader gibi.
Kadere inanır mısın,
Mallory?
Belki.
Mutlu görünmüyorsun.
Dolaşmaya ne dersin?
Konuşmaya?
Ed, doktoruna et
yemeyeceğine dair söz vermiştin.
Ne istersem yerim.
Ne olmuş?
Bu boktan yemeği
yiyip ardından dua ediyoruz zaten.
Damarlarının tıkanıp
masanın üzerine dağılmalarını istemiyorum.
Ağlamasana, keyfimi
kaçırıyor!
15 yıldır
ağlamıyorum, yine de bana hâlâ dokunmadın!
Ya o?
Sarhoştun ve kendini
Mallory'nin odasında sanmıştın!
Kevin öyle oldu.
Yani Mallory benim
annem mi?
Eti geri
gönderiyorum, Ed!
Bana ne yaparsan yap!
- Sana ne yapacağımı
biliyorsun.
- Ed, bak!
Ne yazıyor?
"Kasapla dışarı
çıkıyorum.
Sabah olmadan dönerim.
Sevgiler, Mallory.
" Aptal sürtük!
Bu senin araban
değil mi?
Arabam mı?
Aşağılık kasap!
Kızımı ben
alıştırdım, o kaptı.
Benzeteceğim onu.
Polis çağır!
Nereye baksam, seni
görüyorum, Mal.
Biliyorum,
bebeğim.
Ben de
çıldırıyorum.
İğrençlikler bile
sayende gözüme güzel görünüyor.
Burada olsam
bile, her gece sana geleceğim.
Dinle, Mickey.
Beni bir daha asla
bulama diye babam bizi uzaklara götürecek,
korkuyorum.
Seni benden alamaz.
Bir daha
gelirsen seni öldürecekmiş.
Öldürmek mi?
Ne zaman
yapacakmış bunu?
Bir şey mi vardı?
Beni rahat
bırakmıyor.
Bana sürekli
dokunuyor ve artık buna dayanamıyorum.
Gitmeliyim.
Geldiğimi anlarsa,
beni döver.
Seni sevdiğimi ve
özlediğimi söylemek istedim sadece.
Beni unutma.
- Beni unutmazsın,
değil mi?
- Seni unutmayacağım.
Merak etme.
Seni nereye
götürürse götürsün Timbuktu'ya bile
götürse fark etmez, çünkü biz kaderiz.
Biliyor musun?
Kimse kaderi
durduramaz.
Kimse.
Çok yakında senin için geleceğim.
Gitmeliyim.
Seni seviyorum.
Hortum!
Hortum!
Yürü!
Yürü!
Hepiniz otobüse
binin!
Hemen!
Lanet olası otobüse
binin!
Dur.
Hey.
Dur, yoksa vururum!
Kolunu kır.
Hiç heyecan yok.
Homo musunuz,
nesiniz?
Öldür onu.
Öldür şu kızıl benizliyi!
Nereye gittiğini
sanıyorsun sen?
Dışarı çıkıyorum!
Hiçbir yere
gitmiyorsun.
Hey, Jack.
Mickey döndü.
İşte görmek
istediğim pis herif.
Canı yanmış
görünüyor, Dave.
Pekâlâ, bok suratlı.
Gözünü çıkartıp sana
göstereyim de gör.
Yanlış kadını
beceriyordun!
"Seni aptal
sürtük!
Seni aptal, lanet
sürtük!
“Sesini keseceksin!
“Yemeğini yiyeceksin!
“Beni dinleyeceksin!
“Temizlendin mi?
Islak ve sabunlu
musun?
“Seni aptal sürtük!
" Öldü!
Öldü!
Şimdi, yaşlı çöp
torbası nerede?
Öldü!
Öldü!
Merhaba, anne.
Ona hiç engel
olmadın!
Dur!
Özgürsün, Kevin.
Nereye gidersek
gidelim veya ne olursa olsun, Mickey yıldızlara baktığımda bileceğim ki sen de aynılarına bakıyor
olacaksın.
Aynılarına, bebeğim.
Sayende her günüm,
çocuk yuvasındaymış gibi geçiyor.
Tamam!
Gidip bir sürü şey
alalım.
Yeni kıyafetlere
ihtiyacım var çünkü ben yepyeni bir
kadınım artık.
Yepyeni bir kadın!
"O artık yeni
bir kadın'" Geçmiş geride kaldı artık, Mal.
Şimdi büyüme zamanı.
Cehennem bizi
bekliyor.
- Mal?
- Evet?
Benimle evlenir
misin?
Tabii ki evlenirim.
Uzun zamandır bunu söylemeni
bekliyordum.
Nerede evleneceğiz?
Burada, Mal.
İşte kilisemiz.
Mükemmel bir şeyim
var.
Elini ver.
Aklımdan geçen bu
değildi.
Lanet olsun!
Ellerimizi
kavuşturalım.
Bu çok romantik,
bebeğim.
Artık tüm
okyanuslar bizim.
Tanrım Senin, bu nehrin, bu dağın ve hakkında hiçbir şey bilmediğimiz her
şeyin önünde Mickey, Mallory'yi ölüm
sizi ayırana kadar hastalıkta ve
sağlıkta, karın olarak kabul ediyor musun?
Ediyorum.
Oh, bebeğim.
Mickey'i, ölüm
sizi ayırana kadar Düğün günümüzde
kimseyi öldürmeyeceğim.
Allah belanızı
versin!
Ediyorum.
Ebediyete
kadar ikimiz de ölene kadar ölene ve tekrar ölene kadar.
Ölüm bizi ayırana
dek.
Bebeğim, kendi
dünyamın Tanrısının bana verdiği
yetkiye dayanarak bizi karı koca ilan
ediyorum.
Bundan sonra, Mickey
ve Mallory'i hiçbir şey durduramadı.
Çevrede dehşet
verici pek çok suç işlediler.
Bu akşam, 666
numaralı otoyoldayım.
Cortez, Shiprock, Sheep
Springs gibi kasabalardan geçip Gallup,
New Mexico'ya gideceğim.
Kimileri için,
Amerika'nın en güzel bölgelerinden biri
ama halen serbest olan Mickey ve Mallory Knox için cinayet ve kargaşaya oldukça müsait bir
bölge.
Devriye polisi
Gerald Nash Mickey ve Mallory'nin terör
saltanatları süresince öldürdükleri 12
polis memurundan ilki.
Gerald ve ortağı,
Dale Wrigley Alfie's Donuts adındaki
çörekçinin önünde park etmişlerdi ki karşıdan,
1970 model Dodge Challenger marka bir araba geldi.
Gerald, akademinin
üç hafta önceki mezunlarından elinde
kahvesiyle dışarı çıktı Teşekkürler,
millet.
hem de benim
kahvemle.
Hey sen.
Sürücü ona bir şey
sordu.
Farmington ne
tarafta?
Yol tarif ediyordu.
66 numaralı yola
çıkın Farmington 40 km ileride.
Yakın sayılır.
Oraya mı
gidiyorsunuz?
Konuşması bitip
başıyla teşekkür işareti yaptı sonra o
silah sesi duyuldu.
Sizi lanet olası
polis katilleri!
Kovalamaca sırasında
trajik bir cinayet meydana geldi.
Bronz madalyalı maraton
bisikletçimiz Hep bunlardan birine ateş
etmek istemişimdir.
Vurması kolay değil.
Bunu ekleyebilmek
için ilk bölümü bayağı kestik.
Fazla belli olmasın
diye sıralarını değiştirdik.
Yeni bir tanıtım
gerekli.
Eski programları
kullanamazsın.
Tekrar, hep işe
yarar.
- Elinde bir şey yok.
- Tekrar, işe yarar.
Bu aptal insanlar
bir şey hatırlarlar mı sanıyorsun?
Vücuda zararlı
besinler gibi.
Zaman öldürücü.
Değersiz.
Röportaj kelimesine
odaklan.
Şunu söyleyip dur, "Wayne
Gale ile canlı röportaj!
" Tahmin etmek.
İşin sırrı bu işte.
Mickey ve Mallory
sizce nasıllar?
- Ateşli.
- Ateşliler.
Mickey ve Mallory'i
seviyorum.
Çok havalılar.
Çok süperler!
Manson'dan beri,
toplu katliamda en iyi onlar.
Daha bile sıkılar.
Amerika'nın büyük
isimleri: Elvis.
Jack Kerouac.
James Dean.
- Onlar mükemmel.
- ÖLDÜR BENİ MICKEY!
Jim Morrison, Jack
Nicholson bir de bir kova dolusu barut;
yani Mickey ve Mallory.
Ben toplu katliam
taraftarı falan değilim.
Bizi yanlış
anlamayın.
İnsan hayatına saygı
duyarız.
Ama eğer bir katil
olsaydım, Mickey ve Mallory olmak isterdim.
10 dakikadır bir
polis bile görmedim.
Polissiz kasaba diye
bir şey var mıdır?
Cennet gibi olurdu,
değil mi?
Shangri-la.
Rehine ister misin?
Hayır.
Ona ne dersin?
Buradan birine?
Ya o?
Çok mu iri?
Çok mu şişman?
Neyin var?
Beni hâlâ seksi
buluyor musun?
Buralarda bir motel
bulsak iyi olacak.
Güzel bir motel
bulunca sevgili yeni eşimi yatağa
yatıracağım.
Ellerini
bağlayacağım.
Çıkıp bir şeyler
yemek ister misin?
Hayır.
Odada kalalım.
Burada yapacak çok
işimiz var.
Ne düşünüyordum,
biliyor musun?
Tabii ki biliyorum.
Tulsa'nın dışındaki
o ayçiçekli yerde yuvarlanmayı düşünüyorsun.
Nereden bildin?
Bir de, saçlarını
kısa kestirmeyi düşünüyorsun.
Ve kocaman bir gölün
ortasında içinde bir köpek, bir müzik
kutusu, bir de 66 ekran Sony Trinitron
olan bir tekneye yerleşmek istiyorsun.
Aklımı okumana
bayılıyorum.
Senin ne düşündüğünü
bildiğime bahse girerim.
Neden böyle saçma
sapan filmler yaparlar, onu düşünüyordum.
Hollywood'da kimse
artık öpüşmeye inanmıyor mu?
Seni seviyorum,
bebeğim.
Dizini seviyorum.
Baldırını seviyorum.
Karnını seviyorum.
Parmağını seviyorum.
Nerede?
Kahretsin, Mickey!
Yıkanırken saçlarıma
takılmasın diye çıkarmıştım.
Tamam, bebeğim, bak.
Saçlarındaki her
teli kopartsa bile bu yüzük parmağından çıkmayacak.
Gözlerimi bile
çıkarsa, yine de çıkmayacak.
Yaptığımız tüm güzel
şeylerin başı bunlar.
Tamam.
Madem öyle diyorsun.
Neden ona bakıyorsun?
Mickey.
Ben dışarı çıkıyorum.
Bebeğim, dur.
Onu da aramıza alabiliriz diye düşünmüştüm.
Kes sesini!
Kes sesini!
Küçük Mickey, amma
da güzel!
Becer onu o halde.
Beceririm belki!
Biraz eğlenelim mi?
Hayır!
Doldur.
- Şu arabaya
bakabilir miyim?
- Tabii.
17 dolar, bayan.
Güzel bir Corvette.
Bir dakika.
Seni tanıyor muyum?
Sanmıyorum.
Bana dokunmak ister
misin?
Evet Beni istediğini
söyle.
Seni istiyorum.
Güzel olduğumu söyle.
Çok güzelsin.
Güzel miyim?
O kadar güzelsin ki,
dayanamıyorum.
Seksi miyim?
Evet.
Seksisin.
Aşağı in.
Vay canına!
Sen Mallory Knox'sun,
değil mi?
Hayatımdaki en kötü yalama
tecrübesiydi!
Bir daha ki sefere
sakın bu kadar istekli olma.
Adı Scagnetti
üzerine Scagnetti, tüm kitapçılarda var.
- Git al.
- Alacağım.
Yazarlık da
yapıyorsun, ha?
Karım bunların içine
hiç giremedi.
İşte mükemmel bir
popo.
Güzel.
İşte kolu Başı.
Kurumuş salya
damlaları.
Gördün mü?
Tam bana göre bir
kız.
Ondan hoşlanıyorum.
Bakalım neler
varmış, dostum.
Haydi.
Mallory Knox Jack Scagnetti ile tanış.
Tam olarak nereye
gidiyor olduğumuzu düşünüyorsun?
Nerede olmamız
gerekiyor?
Hangi kasabada?
Lanet olsun, bir
aynasız.
Aynaya bakma.
Arkana yaslan.
Çakmağı yere koy.
Onu yere koy, Mickey.
Torbayı sakla.
- Mal?
- Ne var?
Sakin olur musun?
Sola dön.
Galiba bir kasaba var.
Tek gördüğüm şey çöl.
Aferin Cochise git de biraz daha ekmek ye.
Biraz mantar
versene, Mal.
Yediklerim hâlâ
kafamı dumanlamadı.
Sola dön, ha?
Sola nereye, seni
aptal sürtük?
"Seni aptal
sürtük.
“Seni aptal
sürtük" mü?
"Seni aptal
sürtük!
" Mickey,
babam bana böyle derdi!
Senin daha
yaratıcı olmanı beklerdim.
Çıldırıyorsun,
Mickey!
Çıldırıyorsun!
Yılanlar ve kuşlar.
Burada başka bir şey
yok.
Biraz benzin için
polisinkini bile ağzıma alırdım.
Sana bir şey
söyleyeyim.
90'lı yıllardayız.
Bu devirde, bir
erkeğin seçenekleri olmalı.
Biraz çeşitlilik
yaşamalı.
"Çeşitlilik"
derken ne demek istiyorsun?
Rehineler mi?
Başka kadınları mı becermek istiyorsun şimdi
de?
Bunu mu demek
istiyorsun?
Neden beni aldın?
Beni neden evimden
alıp ailemi öldürdün benimle?
Bana bağlı değil
misin?
Ne cehenneme
gidiyorsun?
Sakin ol.
Benim, sevgilin kötü biri değil, baban değil.
Hayır, sevgilim
falan değilsin.
Değilsin Beni çok seviyormuşsun, ha?
Amma da çok
seviyormuşsun!
Hey dinle, tütünümüz
var.
Çok fazla.
Varsa benzin satın
alabilir miyiz?
İngilizce
konuştuğunu sanmıyorum.
Başka çaremiz
kalmazsa, şu eşeği çalıp, onunla devam ederiz.
Gelin.
İçeri girin.
Oh, Tanrım!
Dost bir yılan mıdır?
Bir çıngıraklı yılan.
Benim adım Mallory.
Bu da Mickey.
Nasıl gidiyor?
Buralı değiliz.
Sanki Alacakaranlık
Kuşağındayız.
O, karınız mı?
Öldü mü?
Oğlunuzdu, ha?
Şeytanları
hissediyor musun?
Galiba şeytanlar
biziz.
Bu kız deli mi?
Acıklı bir hastalığı
var.
Bir hayaletler
dünyasında kaybolmuş.
Onlara yardım
edebilir misin büyükbaba?
Belki yardım edilmek
istemiyorlardır.
Bir zamanlar bir
kadın odun topluyordu.
Karda donmuş bir
zehirli yılana rastladı.
Onu eve götürdü ve
iyileştirdi.
Bir gün yılan onu
yanağından soktu.
Yatmış ölüyorken
yılana sordu "Bana neden yaptın
bunu?
" Ve yılan
yanıtladı "Bak kaltak, benim bir
yılan olduğumu biliyordun.
" İhtiyar, git
bir yılan ol.
Kimi beceriyorsun?
- Babanı.
- Sürtük!
Torunum, git bir
erkek ol.
Kes sesini, dedim!
Gel buraya, gaga
kafa.
Hayır, vurma!
Anne?
Senden nefret
ediyorum, seni küçük pislik!
Hayır.
Hayır!
Bu çok kötü!
Ne yaptın sen?
Onu demek istemedim!
Onu demek istemedim!
Yirmi yıl önce,
rüyalarımda şeytanı görürdüm.
Seni bekliyordum.
Aman Tanrım!
Kötü, kötü, kötü!
- Hadi, Mal!
- Kötü, kötü!
Siz kötü insanlar,
ne yaptınız?
Birlikte kalmalıyız.
Tamam.
Buradan gidiyoruz.
Haydi!
Haydi gel, Mal!
Mal?
Gidelim!
Haydi!
Neden?
Bunu neden yaptın?
Bir kazaydı.
Hepsi çok
çılgıncaydı.
Kaza diye bir şey
yoktur, Mickey!
Ben bir insanım ve
bir hata yaptım.
Beni anlamalısın Hastasın sen!
Hayatı öldürdün!
Bize yemek verdi!
Bizi içeri aldı!
Bu çok ağır bir
suçlama.
- Yavaş!
Dur!
- Beni rahat bırak!
Gidiyorum!
Hayır, dur!
Isırıldım!
Isırıldım!
- Dayan, Mal!
- Lanet olsun!
Bacağım.
- Dur orada, Mal!
- Sanırım daha var!
- Dur!
- Mickey, daha var!
Lanet olsun!
Oradalar!
Daha var!
Biz ne yaptık?
Zıpla, Mal.
Biliyor musun?
Kötüler ölmüyor.
Bir şeyler görüyorum!
Durdur onları!
Bir şey yok.
Rüya görüyorsun.
Sadece bir rüya, Mal.
Adım Pinky.
Şimdi hatırladım.
Bu ismi, ben altı
yaşındayken ağabeyim koymuş.
Demiş ki "Serçe
parmağım kadarsın.
" Ucuz motelleri
sevmem.
Tüylerimi
ürpertirler.
Evet, ben de.
KAN BANYOSU
Çamaşırhanede 5 kişi
katledildi Sen gerçek bir polis misin?
Evet, gerçek bir
polisim.
Beni
incitmeyeceksin, değil mi?
Hayatımda kimseyi
incitmedim.
Ben kanun adamıyım.
Senin koruyucunum.
Gel haydi buraya.
Gel buraya.
Buraya gel.
Çıkar ayakkabılarını.
Çok güzelsin.
Yatağın üzerine çık.
Çok yavaş.
Güzel.
Oyna biraz.
Benim için oyna.
Sutyenini çıkar!
Evet, işte böyle.
Aşağı doğru eğil.
Çok yavaş.
Bir öpücük ver.
Koca Jack'a bir
öpücük ver.
- Benden hoşlanıyor
musun?
- Evet Senden
hoşlanıyorum.
Hadi, Pinky.
Hiç boğazını sıkan
oldu mu?
Hey, şaka yapıyorum.
Gel buraya.
Şaka yapıyorum.
Gel buraya.
Bir öpücük ver.
Şaka yapıyorum.
Şaka yapıyorum.
Sadece şaka
yapıyorum, tamam mı?
Sürtük!
Mickey!
Seni yakalayacağım!
Başaramayacağım.
Çok üşüyorum.
Başaracaksın, Mal.
Öfkeni topla.
Git, al ilaçları o
halde.
Tamam.
Bir zamanlar onlar
da sıradan birer vatandaştılar.
Ama sonra, bu
sevgililer, ülke çapındaki cinayetlerine başladılar ve amansız geçen üç kısa hafta sonunda geride Mallory'nin öz anne ve babası da dâhil olmak üzere bilinen 48 ceset bıraktılar.
Lanet olsun.
Pardon.
Aloha?
Şef?
Bir süre önce
çıngıraklı yılanlar tadımıza baktı.
Karım ve ben kötü
durumdayız.
Ölüyor olabiliriz,
hiç belli olmaz.
O koca poponu şu
aptal ekranın önünden kaldırıp bize
yılan ilacı bulsan diyorum.
Hemen.
Cani ve hasta
ruhlular.
Silahlı soyguncular
olarak başladılar Hâlâ bulamadın mı?
Ellerinde
tüfeklerle, fırtına gibi içeri daldılar,
dükkânda üzerlerinde taşıyabilecekleri ne kadar silah ve çeşitli malzeme varsa çaldılar.
Sonra da tüm
müşterileri göz kırpmadan öldürdüler.
Para!
Daha hızlı!
Ama her zaman bir
tezgâhtarı hayatta bırakıyorlar ki Mickey
ve Mallory hikâyesini anlatsın diye.
Seni lanet olası!
Mal!
Seni lanet olası!
Mal?
Mal, Polisler!
Arabayı getir, ön
tarafta buluşalım!
Arabayı al!
Ben ilacı alacağım!
Hayır, lütfen!
Bu çok tatlı.
Yılan ilacı?
Elimizde yok!
Hastane.
Bu şey
sertleştiriyor mu?
Tek tezgâhtar ben
kaldım.
Tek tezgâhtar ben
kaldım.
- Bir şeyi
unutuyorsun.
- Neyi?
Eğer seni
öldürmezsem anlatılacak ne kalır ki?
Lanet ispiyoncu.
Hayır!
Mal?
Seni bağışlıyorum,
bebeğim.
Tamam, alın şunu!
Mal?
Geberin!
Geberin!
Seni aptal sürtük!
Kapa çeneni!
Öldür hepsini!
Öldür hepsini!
Seni budala hanım evladı,
ben Jack Scagnetti!
At o silahı.
Geber, Scagnetti!
Göğüslerini keserim!
Durma, Scagnetti!
Ona silikon
taktırırım!
Yemin ediyorum,
keserim!
Haydi, durma!
Buna cesaretin yok!
- Sakın pes etme!
Yapamaz!
- Kapa çeneni!
Bunu seyret!
Bu hoşuna gitti mi?
Tanrım.
Tamam.
- At o silahı!
- Onu kesme!
Ellerini
görebileceğim bir yere koy ve ışığa çık!
Hepsini öldür!
Hepsini öldür!
Tamam, çıkıyorum!
Çok büyük bir silahı
var.
Ellerini göreyim.
Aferin sana.
Işığa çık.
Haydi.
Dışarı çık, bitirim
çocuk.
Pekâlâ!
Biri alsın şu
sürtüğü.
Alın şu sürtüğü!
Gel, koca kurdu
yakala!
Haydi!
Haydi!
Işığı
kapatıyorsunuz, salak herifler!
Ateş etmeyin!
Tanrım, gözüm!
Ateş etmeyin!
Ateş etmeyin!
Onu öldürmeyin!
Hayır!
Onu öldürmeyin!
Sadece bir kamera mı
bulabildin?
Henüz büyük bir
yıldız olamamışsın, rezil herif.
Sen ve ben, teke
tek, haydi.
Lanet!
Getirin şunu!
Şoklayın şu polis
katilini!
Şimdi etkisiz hale
getirildi.
Nasılmış, bitirim
çocuk?
Mıhlayın şu polis
katilini!
Geberin!
- Geberin!
- Aşağılık herifi
dans ettirin.
Tamam.
Hey, Mickey.
İçki ister misin?
- Geber!
- Şakaydı.
Nerede benim bebeğim?
Nerede?
Bırakın onu.
Bırakın.
İyi misin, bebeğim?
"Bu çizmeler
yürümek için"' "Onlar bu iş için”Bu çizmeler günün birinde”Senin
üzerine yürümek için" Resim yok!
Resim yok!
Bölgeyi temizleyin.
Seninle hep tanışmak
istemişimdir, Scagnetti.
Sana gerçekten saygı
duyuyorum.
Biliyor musun?
Kitabını bile satın
aldım.
Lanet şeyin hepsini
okudum.
Bir imzaya ne dersin?
Müdürüm bu Jack Scagnetti.
İşte böyle.
Dwight McClusky.
Cehenneme hoşgeldin.
Memnun oldum, müdür
bey.
Sevgili ikilim
nasıllar?
İçerideler.
Görmek ister misin?
- Neden olmasın?
- Gel, haydi.
Seni TV'de gördüm.
Lanet olası kitabını bile okudum.
Etkileyici.
Yapımcıların peşine düşmemelerine
şaşırdım.
Hikâyen Serpico'dan
daha iyi bir film olurdu.
Hapishanede geçen tüm
meslek hayatımda Az bir zaman da
sayılmaz, değil mi?
Oh, hayır.
Mickey ve Mallory gözlerimle
şahit olduğum en manyak, en aşağılık
itler.
Bu iki manyak,
sistemin rezaletliğinin canlı birer
örneği.
Beni konuşturmayın
şimdi, müdür bey.
Dwight.
Bana Dwight de.
Mahkûm ve
gardiyanları mı öldürdüler?
Bir yılda üç
mahkûm, beş gardiyan ve bir ruh doktoru.
Aç şu kapıyı.
- Ruh doktoru mu?
- Evet Ailesi
hakkında soru sormak gibi bir hata yapınca, Mallory onu boğdu.
Hem de
sakinleştiriciler etkisindeyken.
Aşk ne güzel şey,
değil mi?
Doğru değil mi?
Aynı şu diğer büyük
yalan gibi: "Aşk insanın başını döndürür.
" Bana söyler
misin, senin gibi biri, nasıl psikopat uzmanı oldu?
Tavsiyem, psikopatın
biri anneni öldürsün, anlarsın.
Ondan sonra, onlara
karşı yoğun bir ilgi besledim.
- Ne oldu?
- Texas'da doğdum.
- Hiç aksanın yok.
- Oralı pislikler
gibi konuşamam.
- Annem Texaslı idi.
- Ben başka
pislikleri kastettim.
Beni döven
pislikleri.
Neyse, 8 yaşındaydım annem beni parka götürmüştü.
Aynı gün Charles Whitman Texas Tower Üniversitesi'ne çıkıp, etrafa
ateş etmeye başladı.
- Annenle miydin?
- Tabii ki.
Hiç ateş sesi
duymamıştım.
Annemle beraberim ve
bir anda göğsü patlıyor.
Yere düşüyor ve ben ona bakakalıyorum.
Kolu havaya uçuyor,
kalçası patlıyor.
Ve ben bu ateş
seslerinden hiçbirini duymuyorum.
Lanet olası-- Bum!
Göğsü patladı.
Çimlerde karınca
yemi olarak uzanırken şunu düşünüyordum: "Anneme ne oldu?
" O günden beri,
bu hazır yiyecek kültüründen türeyen psikopatlara
karşı çok sabit fikirliyim.
Bir asayiş
polisinden beklenen terbiyeyi göstermeye niyetli değilim.
Haklısın, Jack.
Sana Jack desem
olur, değil mi?
Burada bir sürü ruh
doktoru var.
Mani şizofreni, çok kişiliklilik ve
saplantılardan bahsediyorlar.
Hepsinden bıktım
artık.
Hepsi ukala.
Mickey ve Mallory Knox gördüğüm en hasta
kişiler değiller.
- Açın.
- Tamam, efendim.
Bu geceki film "Maymunlar
Cehenneminden Kaçış".
Neden ben?
Neler oluyor?
Hissedebiliyor musun
Jack?
- Havadaki sessizliği?
- Evet.
Bir hapishane için bu
iyiye alamet değil.
Sessizlik.
İyi misiniz,
çocuklar?
Ne bakıyorsun öyle
be?
Ne bakıyorsun öyle,
dedim.
Kesin!
Kesin!
Bunu dene, koca adam.
Seni lanet olası!
Kalk ayağa!
Gel bakalım!
Haydi, lanet olsun.
Tanrı aşkına!
Atın şunu hücreye, sonra da bana getirin
göreyim.
İyi misin?
Aman Tanrım,
Amerikalı Gladyatörler'e çıkabilirsin.
Günde 30 dakika.
Fazla sürmez.
Saldıran olursa boğazından
yakalayacaksın.
Tek hareketle sakat
kalırlar.
Mickey ve Mallory,
hapishanemin altını üstüne getirdiler.
Köpekbalıkları gibi.
- Kan kokusu onları
çıldırtıyor.
- Mahkûmların %80'i
saldırgan.
- Doluluk oranımız
%200.
- Hapishane değil,
sanki saatli bomba.
- Şok versenize.
- Denedik.
Ama yine
öldürüyorlar, yine baştan başlıyoruz.
Tıpkı basur gibi, kurtulamıyorsun.
Test için onları Nystrom'a
göndereceğiz.
Beyin Şoku.
Bitkisel Dünya.
Manyak mahkûmların
evi.
- Daha önce
yapılmamıştı.
- Bu iş bizim doktorların hoşuna gitmeyecek ama yine de bir süre için
ipler elimizde olacak.
Ya sonra?
Ünlü bir kanun
adamısın, halk seni seviyor.
Bu işe 15 yılını
verdin.
Kitabın çok sattı.
Öldürücü baltasını
bileyen günümüzün Pat Garret'ı.
Bu yüzden, Bay ve
Bayan Knox'ı götürmek için sen seçildin.
Biliyoruz ki yola
çıktığınızda, eğer bir şey olursa-- - Kaza gibi.
- Ateş açmak gibi.
- Kaçma teşebbüsü
gibi.
- Ne olursa.
Jack "Süper
Polis" Scagnetti halkının çıkarlarını düşünecektir.
Anlıyorum.
Kimse bu iki hainin birkaç kurşun yemesine ses
çıkarmayacaktır.
Bir sürü kurşun,
Jack!
Senaryoyu yaz, adı
da şu olsun: Mickey ve Mallory Knox'un Yok Oluşu.
Hiç fark etmez.
En iyi iki adamım
seninle: Kavanaugh ve Wurlitzer.
Bu serserilere özel bir
nefret besleriz.
Adamımızı bulduk mu?
Onu tanırsın onu seversin, onsuz yaşayamazsın: Mallory
Knox.
"Ruhumu
aldın”Daha da fazlasını istedin”Sanırım ben doğuştan”Kötü biriyim" Hey,
Knox.
Burada seninle tanışmak isteyen biri var.
"Doğuştan kötü olmak”Çok
günahtır”Sanırım ben doğuştan”Doğuştan”Kötü biriyim" Aman Tanrım!
Bunu hep yapar.
Hiç değişmemiş, ha?
Diğer yarısı nerede?
En aşağıda, buranın en
karanlık hücresinde.
Onu şimdi göremezsin.
Özel bir ziyaretçisi
var.
- Kim o?
- Wayne Gale.
Wayne Gale mi?
TV'deki pislik mi?
Biz onlara medya
deriz.
Medyadan hoşlanmaz
mısın?
Kanımda dolaşan bir
kurdu tercih ederim.
Polislerle uğraşıyor.
Medyaya hayır
denilmez, Jack.
Bu işi istiyor musun?
Gel de merhaba de.
Bir TV programım var.
Birkaç haftada bir Amerika
güncelinden toplu cinayetler işleyen farklı
katilleri tanıtıyoruz.
Katliamcı.
Nasıl istersen.
Mickey ve Mallory
hakkındaki bölümümüz çok yoğun ilgi gördü.
- John Wayne Gacy
hakkında yaptın mı?
- Evet.
- Hangisi daha fazla
reyting aldı?
- Siz onu
mahvettiniz.
Ya şu deli herif,
Ted Bundy?
O deli adam mı?
Onu gölgede bıraktınız.
Siz büyüksünüz.
- İstediğim şu - Ya Manson?
Manson sizi geçti.
Kralı geçmek zor.
Tabii, tabii.
Her neyse.
Julie, yapımcım ve ben sizin bölümünüzü tamamlamak için bekliyorduk.
İşte vakit geldi.
Benim kanımca, neler
olduğunun farkına varan herkes biliyor ki
hapishane yetkilileri Anayasa kurallarını çiğnedi.
Sen ve Mallory katil
olabilirsiniz, ama kaçık mı?
Deli mi?
Tehlikeli olduğunuzu
düşündükleri için bugün beyninizi temizlerler.
Yarın da
konuştuklarım tehlikeli diye benim beynimi
temizleyip, televizyondan atabilirler.
Nereye kadar?
Hapishane kurulu ve
psikiyatrist, Emil Reingold ve hapishane müdürü Dwight McClusky ile röportaj yaptım.
Çok zalim görünüyorlar.
Eğer Wayne Gale'e ayrıcalık
tanırsan bir medya olayı patlatırız.
Süper Kupa sırasında
tanıtım.
Televizyoncular
bayılacak buna!
Bu harika bir fikir,
Julie.
Bahsettiğimiz şey TV tarihinde bir ilk olacak.
Hayatının sonuna
kadar kalacağı akıl hastanesine
gönderilmeden bir gün önce gelmiş
geçmiş en karizmatik seri katil ile yapılan
ilk ve tek derin röportaj.
Bu bir, Wallace ve
Noriega olayı.
Bu bir, biseksüel
olduğunu Rolling Stone'a itiraf eden Elton John olayı.
Bu bir,
Altamont'daki Maysles kardeşler olayı.
Bu bir,
Nixon&Frost röportajları.
Ne diyorsun?
- Neden buna izin
veriyorsun?
- Sakin ol.
İzin vermezsem,
şiddetle suçlanırız.
Verirsem, yayın izni
almaları haftalar sürer.
Kanun, müracaat.
M&M, bundan önce
gebermiş olacak zaten, değil mi?
İki beceriksiz ölü
kimsenin umurunda olmayacak.
Ne diyorsun?
Zaman doldu,
aşağılık herif.
Rahat bırakın onu!
O bir insan!
Durun bir dakika!
Bana cevap versin!
Zaman geçiyor,
dostum.
Cevabın ne?
Yapalım, derim.
Şey, evet dedi.
Tahmin etmiştim.
Ama diğer mahkûmlarla temas yok.
Bana bir oda verin,
gerisini hallederim.
Biz hayalet
gazetecileriz.
Siz, haftaya yayınlanacak
olan tanıtım programını düşünün.
Amerikan halkının
gerçek kahramanı ve ünlü olacaksınız.
Doğru.
Belki de yeni kariyer edinirsiniz.
Yok canım!
Julie, detayları
size sabah fakslayacak.
Gitmeliyim.
Evsiz transseksüellere yardım ediyorum.
Sevgili
Mallory bir defasında bana duygusuz
olduğumu söylemiştin.
Hem haklı hem de
haksızdın.
Şimdi daha önce
hiç olmadığım kadar çok duygu yüklüyüm.
Çok kitap okuyor
ve herifin tekiyle yoga yapıyordum ama
beni kızdırdı.
Artık yok.
Geceleyin yanımda yattığını hayal ediyorum.
Hücremde
uzanıp seni öptüğümü hayal
ediyorum sevişmeyi değil yalnızca saatler boyu hiç durmadan öpüşmeyi.
Birlikteliğimizdeki her şeyi hatırlıyorum.
Paylaştığın her
bir sırrı hatırlıyorum.
Güldüğün her bir
anı hatırlıyorum.
Ve dans edişini.
Tanrım, dans edişin.
Yatağımda uzanıp her
günümüzü, her mutlu anımızı baştan yaşıyorum.
Aklıma hangisi
gelirse o günü tekrar baştan yaşıyorum.
Böylece, ilk
öpüştüğümüz zamana geldiğimde sadece
anı olmaktan çıkıyorlar.
O zevki tekrardan
hissediyorum.
Dr. Reingold
bunlar deli mi?
Deli mi?
Hayır.
Psikozlu, evet.
Süper Kupa'dan hemen
sonra.
Herkes evinde.
Kötü bir maçtı ve Mickey'i görmek istiyorlar.
Erkekler neyi
beğeniyor?
Mickey ve Mallory ülkeye
dehşet saçtı.
Bu adamlar eşlerinin
saçını başını yolmak istiyorlar.
Ama Sullivan-- Mickey
ve Mallory doğruyla yanlış arasındaki farkı
biliyor.
Sadece umurlarında
değil.
Bu televizyon
tarihinin en çok konuşulan olayı olacak!
Çocukken cinsel
tacize uğradıkları doğru mu, Dr.
Reingold?
Düşünemiyorum.
Zannetmiyorum Bence, hayır.
Hamile bıraktığım
için kızınla evlenmemi istediğinde bunu
yaptım.
Şimdi sen beni dinle.
Eğer bunu
mahvedersen önümüzdeki sezon, lokmanı
CBS yiyecek, ben de onlarla olacağım çünkü
bırakıyorum!
Gidiyorum!
Mallory Knox seni
öldürmek istediğini söyledi.
Kadınların sözlerine
hiç inanmam.
Maggie!
Margaret, sevgilim bulduğunu sandığın her neyse, sandığın gibi
değil.
Ming'in kim olduğunu
söyle bana.
Ming mi?
Ming diye biri yok.
O lanet bir restoran
adı!
Neden çekmecelerimi
karıştırıyorsun?
Ben seninkileri
karıştırmıyorum.
Çekim iyi olmamış.
Benim yakın
çekimlerim nerede?
Dinle, doktoru daha
az göster.
Gençleri, uzun
saçlıları göster.
Polise bayılıyorum.
McClusky'ye
bayılıyorum.
Şu ürkütücü gülüşünün tam ortasında dur.
Ekranı dondur.
Sonra duruşmada bana
geç.
Duruşma hastalıklı ve gülünç bir sirke dönüştü.
Halk, Mickey ve
Mallory'i alevlendirdi.
Bu ***tan ikili esas
Mike Griffin'e saygı duymalı.
Mike Griffin, görev
esnasında bu kan ***-emiciler dejenere
*** çuvalları tarafından öldürüldü.
ÖLDÜR BENİ MICKEY!
ÖLDÜR BENİ MALLORY!
- Katılım için ne
düşünüyorsun, Mallory?
- Hiç bu kadar
eğlenmemiştim!
Pislik!
Ming, ilk önce sakin
ol.
İngilizce konuş.
- Tamam, İngilizce.
- Sen paranoyaksın.
- Biliyor.
- Hayır bilmiyor.
Ching'de ne yazdığı umurumda
bile değil!
Sadece bir daha
sakın yazılı bir kâğıt bırakma.
Tekrar ararsa "Alo, Ming Hanedan Restoranı"
dersin.
Hayranlarına neler
söyleyeceksin?
Daha hiçbir şey
görmediniz.
SÜPER KUPA PAZAR
Canlı yayına nasıl izin verirsin?
Kontrolümden çıktı.
Bir şey değişmez
zaten.
O pislikleri yarın
yolluyorum.
İşlerini
bitirdiğimde Jack Ruby kadar ünlü
olacağım.
Dünya çapında, ha?
Ünlüler Geçidi.
Daha büyük
olacaksın, Jack.
Lee Harvey Oswald
bir hiçti.
- Belki, ama iyi bir
denemeydi.
- Duyuyor musun,
Jack?
- Neyi?
- Ölüm sessizliğini.
Ölüm sessizliği
tehlikelidir.
Tamam.
Test, bir, iki, üç.
Nasıl gidiyor,
dostum?
Suçun çok mu ağır?
Neden attılar seni?
- Cinayet.
- Bu bayağı ağır.
Seninleyim.
Gösteri başlıyor.
Ve Dallas Cowboys Süper
Kupa'yı aldı Maçtan sonra Amerikalı Manyaklar'ı kaçırmayın, WATCH'de
kalın.
Mickey Knox,
Amerika'nın en tehlikeli adamı.
Ama Wayne Gale, 48
kişinin neden öldüğünü öğrenmek için onunla
teke tek görüşmekten korkmuyor.
O bir deli mi, yoksa
diğerlerini gönderdiği yere mi ait, yani mezara?
Mickey Knox, bu
görüşme için teşekkür ederim.
Sakıncası yoksa
birkaç soruyla başlamak istiyorum.
Haydi ***tan zarları
atalım.
Öldürmeyi ilk ne
zaman düşünmeye başladın?
Doğumda.
Tanrının unuttuğu iğrenç bir eve düşmüştüm.
Ne demek istiyorsun?
Yani şiddetin
içinden geldim, kanımdaydı.
Babamda da vardı.
Onun babasında da.
Benim kaderim.
Kadere inanır mısın?
- Benim kaderim.
- Kimse kötü olarak
doğmaz, öğrenirsin.
Peki ya baban?
O nasıl öldü?
Sen yalnızca 10
yaşındaydın ve bazı söylentiler var.
Babamı ben
öldürmedim ve bu konuda konuşmak istemiyorum.
Dikkat!
Dikkat!
Tamam.
Bir şey yok.
Tamam.
Yok bir şey.
Başka konuya geçelim.
Lütfen, iyi olur.
Söylesene, nasıl
oluyor da sıradan bir insana, masum birine bakıp sonra da onu öldürebiliyorsun?
- Yani, bunu nasıl
yapabiliyorsun?
- Masum mu?
Kim masum?
Sen mi?
Cinayet konusunda
öyleyim, kesinlikle.
Sadece cinayet.
Her canlı, şöyle veya böyle bunu yapıyor.
Mesela, ormanı ele
al.
Türler diğer türleri
öldürüyor.
Bizim türümüz tüm diğer türleri öldürüyor.
Buna orman da dâhil,
sadece adına cinayet değil endüstri deniyor.
Ama ölmeyi hak eden
pek çok kişi tanıyorum.
Neden ölmeyi hak
ediyorlar?
Herkesin geçmişinde bir şeyler vardır.
Bazı günahları.
Bazı korkunç sırları.
Birçok insan zaten
ölü olarak ortada dolaşıyor ve sefil
hayatlarından kurtulmaları gerekiyor.
İşte ben bu noktada
devreye giriyorum.
Kaderin elçisiyim.
Bir mısır buğdayının
toprağa düşerek ölüp, orada sabit
kalması dışında.
O da ölürse daha çok meyve verir.
Herkes bir seri
katil tarafından öldürülmeye katkıda mı bulunuyor yani?
Kurt neden kurt
olduğunu bilmez.
Tanrı öyle
yaratmıştır.
Hayatın kendisi
yırtıcıdır diyorsun.
Aslan, geyiği yakaladığında,
geyik için gitme vakti gelmiştir.
Sürüyü kurtarma
çabasındaki saçma politik görüşler sadece
nüfusu çoğaltarak, doğanın dengesini bozuyor.
Belki de haklısın.
Ben böyle düşünmüyorum ama haklı olabilirsin.
Toplu ve çevresel
yağmacılar.
Nükleer yağmacılar.
Hayat bir avdır.
Gördüm, oradaydım.
O ***tan Grenada
saldırısında, önceden tahmin edilebilirdi
diye düşünmüştüm.
Peki, söylesene
Mickey, pişman mısın?
Yani, üç haftada 50
kişi öldü.
Güzel bir şey değil,
Mickey.
52. Pişmanlıkla pek işim olmaz.
Çok boş bir duygu.
Birazcık pişmanlık
olmalı.
İyi düşün.
Keşke o Kızılderili
ölmeseydi.
Kötü, kötü, kötü!
Son kurbanlarınızdan
biri.
Adamın, evin
köşesinde oturan bir çıngıraklı yılanı vardı.
Çıngıraklı yılan mı?
Onu eline alıp
okşayabiliyordu.
O gördü.
Neyi gördü?
Şeytanı.
Şeytanı.
Şeytanı mı?
Ne şeytanı?
Buradaki herkesin
şeytanı vardır.
Şeytan burada yaşar.
Nefretinle beslenir.
Keser, öldürür,
tecavüz eder.
Zayıflıklarını
kullanır, korkularını.
Sadece kötüler
kurtulur.
Hepimiz değersiz
birer mahlûk olduğumuzu biliriz.
Bir süre sonra, kötü
olmaya başlarız.
Ama Kızılderili'den
sonra, öldürmeyi bırakacaktık.
Yaşlı adam, onu
içimizden çıkartmıştı.
Ne oldu?
Bir hataydı,
bilirsin.
Adam bize yardım
etmeye çalışıyordu.
Bilirsin, bizi
okşadı.
Çocukluğumdan beri
aynı rüyayı görürüm.
Sadece
koşuyorum, hayvanlarla beraber karanlıkta koşuyorum.
Bay Tavşan.
Kanayan dişleri.
Noel şapkası.
Biraz delilik var, sadece koşuyoruz.
Ben sadece Ben Bay Tavşanım.
Ormandaki tüm diğer hayvanları
yiyorum.
Ölüm.
Hayatın
karardığında, ölüm sen neysen o oluyor.
İdrak nedir bilir
misin, Wayne?
Demek istediğim, tüm
bunlar sadece bir hayal.
Bay Tavşan der ki
"idrak anı" "İdrak
ettiğin o an bin duaya bedeldir.
" Sen
delisin.
Senden daha deli olduğumu
sanmıyorum.
Uç noktalardayım,
karanlık ve aydınlıkta, biliyorsun.
Mal ile beraberken
aydınlıktayım.
Mal.
Mal.
Şu duvardaki, senin
gölgen.
Gölgenden
kurtulamazsın, öyle değil mi Wayne?
Şeytanı öldüren tek şey
nedir söyleyeyim: Aşk.
Bu yüzden Mallory
benim kurtuluşumdu.
Bana sevmeyi
öğretiyordu.
Seni bağışlıyorum,
bebeğim.
Sanki Cennet
Bahçesinde gibiydik.
Sadece aşk, şeytanı
öldürebilir.
Bunu düşüne durun.
Kolundaki yara
izleri için üzgünüm.
Biraz pudra ister
misin?
Kalk ve ışık saç,
Mallory.
Dön ve yüzünü duvara
daya.
Sakin ol.
Sadece biraz konuşmak istiyorum, o kadar.
Bay Scagnetti.
Fazla yaklaşma, yoksa seni öldürür.
Yolunu bulur,
öldürür.
Sakin ol.
Kitabımı oku.
Daha önce birçok
azgın kadın gördüm ama bu bayan bana
bayılıyor.
Al şunu.
Bir şey olmaz.
- Bu yasak - Bir şey olmaz.
Bir şey olmaz,
çocuklar.
Sigara?
Sigara içtiğini biliyorum.
Sana zarar vermeye
gelmedim, Mallory.
Dostun olmak
istiyorum, tamam mı?
Dosta ihtiyacı olan
bir kız varsa o da sensin.
Çok güzel bir kızsın.
Son becerilişini
hatırlıyor musun?
Hatırlıyor musun?
Gözlerini kapatıp Mickey'nin seni son becerişini hatırlamanı
istiyorum.
Düşünüyor musun?
Şimdi unut, çünkü
bir daha asla olmayacak.
Bu kadar
elektroşoktan sonra Mickey beş para
etmeyecek.
Gerçekten değer
miydi?
Ne değer miydi?
O insanları
katletmek, sevgilinden ölene dek ayrı kalmana değer miydi?
Bir anlık saflığım,
hayat boyu senin yalanlarını dinlemeye değer miydi?
Sen ve Mallory ile tanıştıkları
için artık aramızda olmayan 52 kişi için söyle, saflık bunun neresinde?
Saflık bunun
neresinde?
Nasıl yapıyorsun?
Hiç anlayamayacaksın.
Sen ve ben aynı
türden bile değiliz.
Senin gibiydim ama
ben geliştim.
Dış görünüşünde bir
adamsın.
Bana göre bir
maymunsun.
Maymun bile değil, bir
medya mensubusun.
Medya, havaya benzer.
Tek farkı insan yapımı
olmasıdır.
Cinayetse, saftır.
Onu kirleten
sizsiniz.
Korku alıp korku
satıyorsunuz.
Siz, "Neden?
" diyorsunuz.
Ben, "Değer mi?
" diyorum.
Bitti mi?
Güzel.
Artık bu saçmalığı bırakıp konumuza dönelim.
Öldürmenin saflıkla
ne ilgisi olduğunu söyler misin?
Neden, Tanrı aşkına!
Yalan söyleme!
Bunun için silahı
eline alman gerek, o zaman anlarsın ilk
seferinde bana da olmuştu.
İlk gerçek çağrıyı işte
o zaman anladım.
Neydi o, Mickey?
Ne yazık ki ben katil olarak doğmuşum.
Şimdi reklamlar.
İki dakika.
Bunu çektin mi?
Yaşa, Mickey!
Mükemmel.
Mükemmel, dostum.
Bu çok görkemli oldu.
- Ayaklanma başladı.
- Kahretsin!
Sağol.
Dünyadaki her geri
zekâlı gördü bunu, dostum.
Kontrolümüz dışında
bir ayaklanma başladı.
Yardım gerek.
Ulu Tanrım, Leroy.
Nerede?
Eğlence odasında, B
kanadı.
Adamımız yok, yardım
gerekli.
Tamam.
Adamları seferber et.
Geliyorum.
Bay Gale, kapatın o
kameraları.
B kanadında
ayaklanma çıktı.
- Canlı yayındayız,
Tanrı aşkına!
- İşiniz bitti.
- Halk bizi
seyrediyor.
- Silahları var,
rehineler var!
Kapatın kameraları,
hemen!
- Kapatın!
- Ünlü olacağız!
Burada kal ve kapa
çeneni.
Çekmene izin
vermeden önce, neler olduğunu öğrenmeliyim.
Dünya seyrediyor!
Bu şansı bir daha
asla yakalayamayız!
Geber!
Kendi hapishanemde
ne yapacağımı bana o söyleyemez!
Gebersin!
Geber!
Parmaklarınız
tetikte olsun ve beni takip edin.
Getirin kıçını
buraya!
Haydi!
İmdat!
Hayır!
Tanrım, hayır!
Hayır!
Hayır!
Tanrım!
Zorlanıyorum.
Pekâlâ, bir tane
daha.
Annesi kızına der
ki: "Sinemaya Bobby ile yalnız gidemezsin, küçük Johnny'i de götür.
" Ablası
"Peki" der.
Giderler ve geri
dönerler.
Anne Johnny'ye
yanaşıp sorar, "Neler oldu?
" Küçük Johnny
konuşma özürlü.
Anne yine sorar,
"Sinemaya girdiler.
Sonra ne oldu?
" Johnny şöyle
yapar: "Öpüştüler mi?
Başka?
Bunu biliyor muydun?
“Başka?
" Küçük Johnny
şöyle yapar: "Göğüslerini mi okşadı?
“Başka?
" Küçük Johnny
şöyle yapar: "Elbiselerini mi çıkardılar?
Başka?
" Küçük Johnny
şöyle yapar: "Yaptılar mı yani?
“Peki ya sen ne
yapıyordun?
" Küçük Johnny
şöyle yapar: "Küçük Johnny, hayır!
" Lanet olsun!
At onu!
Silahı, lanet olası!
Aferin.
Mermileri boşalt.
Acele et!
Herkes ellerini
kaldırsın!
Sen kanunsun.
Ben kanunu
çiğniyorum.
Aşağılık herif!
Wayne, Neredesin?
İyiyim.
İyiyim.
Pekâlâ yeni dostum,
kameranı al.
- Roger nerede?
- Buradayım.
- Scully nerede?
- Vuruldu.
Galiba öldü.
Kahretsin.
Mermileri masaya koy!
Kemerini at!
Ellerinizi başınıza
koyun!
Kamera, çekmeye
başladı mı?
İkisi de kötü
parçalandı.
- Sana yazık olacak.
- Hay Hayır.
Dur, bir Beta
kameram var.
Bununla canlı
çekebilirim.
Çok yenilikçi.
Yanına al.
Herkes beni takip
edecek.
Büyük, mutlu bir
aile gibi, her yaptığımı çekerek.
Kavanaugh, ayağa
kalk!
Beni Mallory'nin
hücresine götür ve tek parça olması için dua et.
Millet, Kavanaugh'un
arkasına geçin.
Birbirinize iyice
yanaşın!
Gidelim!
Genç bayan, sen, bizimle gel.
Hadi, hadi, hadi,
gidiyoruz.
Hadi, acele edin!
Benimle kalın!
Benimle kalın!
Yardım edin!
Evet, evet!
Hadi, pislikler!
Hey.
Hey.
Bu benim kameram, seni
aşağılık herif.
Hadi, bir arada
kalın!
Şimdi hatırladım.
Sen Jack'sin.
Söyledikleri kadar
kötü değilimdir.
Aslında çok iyi
biriyimdir.
Evet, biliyorum.
Ben de bazı kötü
şeyler yaptım.
Birini öldürdüm.
Gerçekten.
Ne düşündüğümü
biliyor musun?
Seks.
Seks.
Becerilmeyi.
Göğüslerimin üzerinde
eller düşünüyorum.
Ve tenimin üzerinde ten
düşünüyorum ve ter.
Düşüncelerim beni
çıldırtıyor.
Otur.
Ne yapmamı
istiyorsun?
Beni öpmeni ve göğüs
uçlarımı sıkmanı istiyorum.
Ne kadar netsin.
Sık onu.
Biraz acı ister
misin?
Daha sert.
Şimdi ne kadar
seksiyim, aşağılık herif?
Seni gerzek sapık!
Kahretsin, ne oldu?
Küçük seksi bir
fahişe mi istemiştin?
Deniyorum, deniyorum.
Aşağılık sürtük
burnumu kırdı!
Ver o silahı bana!
Seni geberteceğim!
- Silah yok!
Kaldır onu!
- Spreyini ver!
Gel buraya, lanet
fahişe.
Oynamak mı
istiyorsun, sürtük?
Biraz ister misin?
- Yapma!
- Yere yat!
Yere yat!
Buna ne dersin?
Hoşuna gitti mi?
Şimdi de Kanal 6 Özel
Habere geçiyoruz.
Yayında mıyız?
İyi günler, ben
Antonia Chavez.
WATCH özel
haberdesiniz.
Hemen, Wayne Gale'in
bir ayaklanmanın tam ortasında röportajına
devam ettiği Botongo Cezaevi'ne canlı
olarak bağlanıyoruz.
Wayne, beni
duyabiliyor musun?
Wayne, Orada neler
oluyor?
Güvende misiniz?
Ben Wayne Gale,
canlı bağlantıyla devam ediyoruz.
Etrafımdaki kan ve
ceset yığınlarından görebileceğiniz gibi
Mickey ve Mallory'nin kanlı öyküsü henüz bitmedi.
Tehlikede misiniz?
Söyleyebilir misin?
Burada, daha önce
benzerine hiç rastlanmamış bir savaş çıktı!
Ama biz onların
yanındayız.
Neler oluyor Wayne?
Botongo, Botongo,
Botongo!
Botongoville.
Bundan hoşlanmadın
mı?
Hey, Jack Mickey döndü!
Silahını at!
Demek kördüğümdeyiz.
Bu buluşma
kaderimizde yazılmış.
At o silahı bu
tarafa.
Ellerini başının
üzerine koy, alnın yere değsin!
Yoksa ne?
Beni yaralar mısın?
Seni ortadan ikiye
uçurabilirim.
Hayatımda kimseyi
yaralamadım!
Tam gözlerinin
arasına nişan aldım!
Bu nişanı en
başından beri aldım, seni kahrolası!
Nişan aldıysan, ateş
et.
Pekâlâ, Jack.
Sen kazandın.
Tanrım!
Ah, bebeğim!
Bayanlar ve baylar, işte
beklenen öpüşme.
Herkesin bir daha
yapmayacaklar dedikleri şeyi yapıyorlar.
Şu anda, dünyadaki
tek iki insan onlar sanki.
Kapa çeneni, Jack!
İlgi çekiciliğini
yitiriyorsun, Jack.
Mermim bitmiş.
Hâlâ benden
hoşlanıyor musun, Jack?
- Nedir bu?
- Mahkûmların
listesi.
Bunu ne yapayım?
Rehine listesini
istedim!
- Bunu nereden
bilebilirim?
- Bulacaksın!
her şeyi ben mi
yapmalıyım?
Tanrım.
Bunlar ne yapıyor?
1, 2, ve 3'ü kapa.
- Kilit hâlâ açık,
efendim.
- Kapat o zaman!
- Şurada bir yangın
çıkmış!
- Kahrolası yangını
görüyorum.
Üniteler hayvanat
bahçesi gibi.
Muhbirlere işkence
ediliyor.
Hey, Mabel.
Gel buraya ve şunu
bir bak.
Hayır!
- Müdür!
- Evet.
- Neler oluyor,
Natapundi?
- Napalatoni.
Adın umurumda değil!
Mickey ve Mallory
Knox kaçtı.
Scagnetti öldü!
Ve de TV’de canlı
yayındayız.
Canlı mı?
Allah kahretsin!
Tüm bunlar neden
bana oluyor?
Sizi kahrolası
aşağılık herifler!
Haydi.
Evet, haydi gelin.
Haydi.
Haydi, Mickey.
Bu taraftan.
Sen de kimsin?
Adım Owen.
Bizden ne istiyorsun?
Beni de yanınıza
almanızı istiyorum.
Ne cehennemdeyiz?
İşler çığırından çıktığında
düşünmek için geldiğim bir yer.
Beni izleyin.
Gidelim, Kavanaugh.
Beni izleyin.
B kanadındayız.
Nereye gidiyoruz?
Dışarıya, aşağıdan
geçerek.
Dur biraz!
Pekâlâ, Kavanaugh Ateş etmeyin!
Wayne Gale!
Ateş etmeyin!
Wayne Gale!
Aşağılık herif!
Nasıl gidiyor, Wayne?
Muhteşemim!
- Hissedebildin mi?
- İlk kez yaşıyor
gibiyim!
Sevgi adına, Mickey
sağolsun!
Diğer alçakları da
gebertelim!
- Ver onu bana.
- Neden?
Zihnin açık değil,
Wayne.
Al, bunu kullan.
Gidelim!
Kavanaugh,
sızlanmayı bırak!
Yolun sonu.
Atın silahları!
Kımıldarsanız ölür!
Zaten ölmüş sayılır,
sersem kafalı!
Kapana kısıldınız!
Ateş!
Geri çekilin Ateş
ederseniz, onu gebertirim.
Geri çekilin!
Kapa çeneni Gale,
seni ödlek!
Mickey, Mallory,
bırakın da-- Ellerini havaya kaldır.
- Kahretsin!
- Kapa çeneni!
Mickey, bir yer
buldum.
Gelin.
Haydi gelin!
Gidelim, Mal.
60 saniye sonra
yukarı geliyorum!
Kahretsin!
Sizin dediniz nedir?
Düşün, düşün, düşün!
Kahretsin!
Evet?
Düşün, düşün, düşün!
Merhaba, Margaret.
- Nasılsın, Mal?
- İyiyim.
Çok iyisin, bebeğim.
Bilmeni istiyorum ki ne olursa olsun seni seviyorum.
Seni kendimden bile daha
çok seviyorum.
Biliyorum, Mickey.
Eve asla dönmeyeceğim.
Anlamıyor musun?
Hayatımda ilk kez yaşadığımı
hissediyorum!
Yaşıyorum!
Çünkü artık seni
sevmiyorum.
Ming'i seviyorum.
Bu doğru, Ming bir
restoran değil.
Umurumda değil!
Parayı al!
Zaten hepsi senin
paran!
Ve bir şey daha: Defol,
seni sürtük!
Seninle olmak çok
güzel.
İnsanlar için iyi
şeyler yapıyorsun.
Hapishane patlamak
üzere, sense bu ikisiyle uğraşıyorsun!
Yapılacak daha mühim
şeyler var!
Bu ikisi bugün
ölecek!
Duyuyor musun?
O lanet serserileri bu
gezegenden sileceğim yapacağım son şey
bu olsa da!
Ne diyorum biliyor
musun?
Diyorum ki hücreye geri dönmüş olmasın.
Buradan çıkalım, merdivenlerden
aşağı inelim ve onları kurşun yağmuruna
tutalım.
Sonra da ölelim.
O zaman gerçekten
özgür oluruz.
Çok şiirsel.
Bunu, başka çaremiz
kalmazsa yaparız.
- Onu terk ettim.
- Ne demek
istiyorsun?
Bu doğru.
Şampanyayı buz
kovasına koy.
Biraz keyif hapı al.
Oraya gelip, sana
neler neler yapacağım.
Hayır, yapmayacaksın.
- Seni seviyorum,
Ming.
- Üzgünüm, Charlie.
Ming?
Ming!
Duncan, Duncan.
Tut şunu.
Evli misin?
Tanrım, ölmek
istemiyorum.
Ölmek istemiyorum.
Soru bu değildi.
Evet, evliyim.
Çocukların var mı?
Bir kız, bir oğlan.
Ölmek istemiyorum.
Mal, gel buraya lütfen.
Bu kapıdan tek çıkış
yolumuz, bizi ne kadar öldürmek
istiyorlarsa, seni o kadar istemiyor olmaları olacak.
Bay Haberci!
Pekâlâ, tut şunu.
Duncan Homolka,
Wayne Gale.
Nasılsın?
Gerçeklik mi
istiyorsun?
Al o zaman.
Adım Wayne Gale!
Haftada 40 milyon
kişinin izlediği Amerikalı Manyaklar'ın yıldızıyım!
Saygın bir
haberciyim saymak gerekirse, Ed R.
Murrow ve Altın Küre gibi ödüllerim var.
Vuruldum!
Canlı yayındasınız!
Yaşıyoruz!
Kaçışımızı
engelleyen olursa yemin ediyorum ki Müdür
McClusky'i harcarım!
İç yüzünüzü açığa
çıkaran yayınlar yapar, insaniyetsizliğinizi
ve kötü şartlarınızı ortaya çıkarırım!
Sen, geri çekil!
Çekil!
Ben Wayne Gale!
Amerikalı
Manyaklar'ın yıldızıyım!
Ekrandasınız!
Canlı yayındayız!
Nereye kadar
kaçabileceğinizi sanıyorsun?
Ön kapının dışına
kadar.
Bu asla olmayacak!
Oluyor bile.
Adım Wayne Gale!
Bill Clinton'ın
arkadaşıyım!
Beni tehlikeye atan
olursa Aç şu kapıyı!
Ben Wayne Gale!
Amerikalı
Manyaklar'ın yıldızıyım!
Seni kendi ellerimle
yakalayacağım, fahişe karının kafasını uçuracağım Erkeğime saygısızlık etme!
ve hastalıklı
vücudunu toprağa kendi ellerimle gömeceğim!
Başka bir gün belki,
bugün değil.
Ben Wayne Gale,
maalesef artık canlı yayında değiliz.
Ben yaralıyım.
Tüm ekibim öldü.
Karımı terk ettim, kız
arkadaşım da beni terk etti.
Bu kadar somurtkan
durma.
Çok iyiydi.
Mickey Knox'un planı
işe yaradı.
Kapıdan çıkıp, haber
minibüsüme bindik ve kaçmayı başardık.
Devriye arabaları
tarafından takip edilirken Mallory,
şerif yardımcısı Duncan Homolka'yı vurdu
ve cesedini dışarı fırlattı.
Kulağını göster
onlara.
Tanrım, çok iğrenç.
Neden
helikopterlerin gelmediğini bilmiyorum.
Sanırım her şey o
kadar çabuk oldu ki, gerekli düzen ayarlanamadı.
Bu röportajı yapmak
için yolun kenarına çektik.
Gerginlik gittikçe
artıyor Bütün bir günümüzü buna
veremeyiz.
Başka söze gerek
yok: Mickey ve Mallory.
Söyle Mallory,
Mickey'nin inanılmaz kurtuluşundan sonra
ilk olarak ne düşündün?
Ne zaman Mickey ile
yalnız kalabileceğim diye düşünüyordum,
ve o kadar bekleyebilir miyim diye.
Ayaklanmanın sizinle
bir ilgisi var mıydı?
O ayaklanmayla bizim
hiç ilgimiz yoktu.
Bilirsiniz, o bir Nasıl denir?
- Kader mi?
- Kaderdi.
Eğer her şeyi bizim
planladığımızı söylerlerse, bırakın söylesinler.
Bu durum,
uykularımızı kaçıracak falan değil hani.
Ama gerçek şu ki bu kaderdi.
Tabii.
Kadermiş.
Tam burada Amerikalı Manyaklar'da izlediniz.
Reenkarnasyona
inanır mısın, Wayne?
Evet, hepimizin
birçok kez yaşadığına inanıyorum.
Şimdi ne
yapacaksınız?
Kocaman bir
yatağa uzanıp iki gün boyunca uyumayı ve anne olmayı düşünüyorum.
Yani sanırım ben ve
Mickey bir an önce bu işi yapmakla başlayacağız.
- Gitmeliyiz.
- Durun.
Nasıl kaybolmayı
düşünüyorsunuz?
Siz Amerika'nın en
ünlü çiftisiniz.
Yeraltı Demiryolu
var, kölelik zamanındaki Kamerayı
çevireyim ve toparlayayım, sonra da
gideriz.
Bir toparlama
yapacağız, evet.
Ama aptal aptal
kameraya bakıyor olmayacaksın.
Elimizdeki silahlara
bakıyor olacaksın biz de beynini
uçuracağız.
Dur.
Ara.
Kes, kes, kes!
Bu kötü bir şaka,
değil mi?
N'olur beni vurmayın!
Kaçış sırasında,
aramızda bir bağ oluştuğunu sanmıştım!
Pek sayılmaz.
Sen pisliksin, Wayne.
Reyting için yaptın.
Kendinden başka hiç
kimse umurunda bile değil.
Sen de kimsenin
umurunda değilsin.
O yüzden
helikopterler gelmiyor.
Dur bir dakika, seni
ikiyüzlü, ya o Kızılderili?
Artık
öldürmeyeceğinizi söylemiştin!
Hani aşk, şeytanı
yenerdi!
Aşk, şeytanı
yener demiştin!
Dedim ve yenecek.
Ama son kişi sen
olacaksın, Wayne.
Hayır, beni öldürme.
Bunun seninle ilgisi
yok, bencil herif.
Senden hoşlanıyorum.
Ama eğer seni
bırakırsak, herkesten farkımız kalmaz.
Öldürürsek
sen de bildirinin sonucu olmuş
olursun.
Ne bildirmiş
olacağız bilmiyorum ama biliyorsun ki
Frankenstein Dr.
Frankenstein'ı öldürmüştü.
Wayne.
Biraz onurlu ol.
Pekâlâ.
Ben bir asalağım, ne
var yani?
Hayat acımasızdır, kimse
kolay olduğunu söylemedi.
Öldürdüğünüz gün, bizim
elimize düştünüz!
Halkın!
Medyanın!
Biz evlendik, değil
mi?
Asıl mesele şu ki sırada yapılacak ne var?
Salman Rushdie tipi bir
şey yapalım.
Sadece kitaplar,
talk-showlar.
Saklanır, bir
görünüp kayboluruz.
Onlardan kurtuluruz.
Oprah, Donahue
yaparız.
Ne kadar muazzam
olabileceğimiz hakkında fikriniz var mı?
Biraz müzik yapalım.
Durun, durun!
Mickey ve Mallory
hikâyeyi anlatması için hep birini sağ bırakmaz mı?
- Bırakıyoruz.
Kameranı.
- Kameranı.
Tamam!
Onu özleyeceğim.
- Gidelim.
- Peki, bebeğim.
Onu duyamıyorum.
Hiçbir ses
alamıyorum.
Aman Tanrım!
Bir düğün töreni kâbusa
dönüştü.
Babam İnsanlar
Çünkü sonu seksle biter.
Beni yumrukladı,
tekrar tokat attı.
Söylemek istediğim
şu, acaba Hazır mısınız?
« Prev Post
Next Post »