Print Friendly and PDF

Translate

Elizabeth Harvest (2018)

|

 


105 dk

Yönetmen:Sebastian Gutierrez

Senaryo:Sebastian Gutierrez

Ülke:ABD

Tür:Bilim-Kurgu, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Ağustos 2018 (Polonya)

Dil:İngilizce

Müzik:Faris Badwan, Rachel Zeffira

Nam-ı Diğer:Fatum Elizabeth

Oyuncular

Abbey Lee

Ciarán Hinds

Carla Gugino

Matthew Beard

Dylan Baker

Özet

Yeni evli Elizabeth (Abbey Lee) bilim adamı kocası Henry’nin (Ciaran Hinds) mülküne taşınır. Burada şahane yemeklerle ve göz kamaştırıcı bir turla onurlandırılır. Ev çalışanları ona saygılı davranır fakat Elizabeth bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmez. Henry, dünyasındaki her şeyin ona ait olduğunu açıklar, yalnızca içeri girmesi yasak olan kilitli bir oda hariç. Henry iş için gittiği zaman Elizabeth araştırmaya karar verir fakat orada bulacağı şey düşündüğü gibi olmayabilir - Gönderen: vedatotur

Altyazı

 Rüyamda muhteşem bir adamla tanışacağımı gördüm.

 Ben onun nefesini kesecektim   o da karşılığında beni çirkin olan her şeyden uzaklaştırıp   bizim kendi gizli dünyamıza götürecekti.

 Claire, Oliver!

 Uyan bakalım uykucu.

 İndir beni.

 Hayır.

 Gelenek gelenektir.

 Ve sen de prensesler gibi davranılmayı hak ediyorsun.

 Roma'nın kuruluşuna kadar uzanan   sembolik bir kaçırma olayını canlandırdığımızın farkındasındır.

 Neden bahsediyorsun?

 Romalılar tarafından zorla kaçırılan   Sabine adındaki kadının anısına ithafen.

 Artık hepsi senin aşkım.

 Claire, Oliver.

 Bu Elizabeth.

 Evine hoş geldin, Elizabeth.

 Evim.

 En sonunda burada olduğuma inanamıyorum.

 Akşam yemeği nerede servis edilsin?

 Yukarıda.

 Teşekkürler, Claire.

 Oliver.

 Beyaz orkideleri sever misin?

 Severim.

 Peki ya zambakları?

 Elbette.

 Şanslısın.

 Konyak ister misiniz?

 İstemiyoruz, Claire.

 Emin misiniz?

 Evet.

 Bugünlük bu kadarı yeterli, teşekkürler.

 İyi geceler.

 İyi geceler.

 İyi geceler, Claire.

 Vay canına.

 Sanıyorum ki bunlar en sevdiğin kıyafetler.

 Burada biraz kalabilir miyim?

 Şimdi olmaz hayatım.

 Görecek çok şey var.

 Merhaba, Oliver.

 Günaydın.

 Günaydın, Claire.

 Günaydın.

 Claire.

 Bu taraftan.

 Bu odada ne var?

 Sen benim karımsın ve sana güvenim sonsuz.

 Kulağa uğursuz geliyor.

 Sana gösterdiğim her şey   sanat eserleri, mücevherler, elbiseler   kasadaki para, hepsi senin için.

 Ama yasak olan tek oda burası.

 Girmeyeceğine söz verir misin?

 Ama odalara sen olmadan giremiyorum ki.

 Tabii ki girebilirsin.

 Biyometrik okuyucular iki kişinin parmak izine programlı.

 Senin ve benim.

 Bir başkası yok.

 Bu odalar, içlerinde oynaşmamız için varlar.

 Sabah erkenden ayrılmalıyım.

 İş meseleleri.

 Balayımızda mı?

 Uygun değil biliyorum ama sadece bir günlüğüne.

 Bu vesileyle eve de alışmış olursun.

 Uslu bir kız olacaksın, değil mi?

 Öğle yemeğine karar verdin mi?

 Pek aç değilim.

 Bir şeyler yemelisin.

 Pekala, bilemiyorum.

 Hafif bir salata olabilir.

 İçinde ne olsun istersin?

 Şaşırt beni.

 Pekala, avokado ve domates.

 İçecek olarak?

 Sadece su, teşekkürler.

 Vazgeçtim.

 Milkshake alabilir miyim?

 Çikolatalı.

 Komik olan ne?

 Hiçbir şey.

 Çikolatalı milkshake harika bir seçim.

 Claire.

 Sana bir şey sorabilir miyim?

 Sor bakalım.

 Burada uzun zamandır mı çalışıyorsun?

 Evet.

 Henry için mi?

 Evet.

 Çok zeki biri, değil mi?

 Onun IQ'su, aklı olağanüstü.

 Evet.

 Neden evlenmek için benim gibi bir kız seçti ki?

 Ben oldukça   sıradan biriyim.

 Bilmiyorum.

 Satie kendi kilisesini kurmuştu.

 Bunu biliyor muydun?

 Okültist Josephin Peladan tarafından kurulan   Gül ve Haçlılar Mistik Düzen Kilisesi'nin   resmi bestecisiydi.

 Ama araları açıldı   ve Satie kendi kilisesini kurdu.

 İsa'yı Rehber Edinen Metropol Sanat Kilisesi'ni.

 Üzgünüm.

 Bu sana çok sıkıcı gelmiş olmalı.

 Affet beni.

 Hayır, hayır.

 Çok ilgi çekici.

 Bazen anlatıp duruyorum böyle.

 Buraya gel.

 Beni susturmak senin görevin.

 Sen yanımdayken küçük bir çocuk gibiyim.

 Kendime engel olamıyorum.

 İşin nasıl geçti?

 İyi.

 - Çok güzel.

 - Sorun halledildi.

 Senin günün nasıl geçti?

 İyiydi.

 Öğrenecek çok şey var.

 Bu kadar büyük bir evi idare etmek   pratikte nasıl olur düşünmemiştim.

 Dün gece telefonla arama yapmaya çalıştım   ama hat kapalıydı.

 Evet, burda hep olur.

 Kimi arıyordun ki?

 Kız kardeşimi.

 Ne oldu?

 Bilmiyorum.

 Biraz sakar biri olduğumu bilmelisin.

 Öyle misin?

 Evet.

 Umarım hayal kırıklığına uğramazsın.

 Nasıl uğrayabilirim ki?

 Eğer her zaman hoş ve zarif biri olduğumu düşündüysen diye söyledim.

 Çok iyi bir yalancısın, bu korkutucu.

 Ne?

 Blöfünü görüyorum.

 Neden bahsettiğini anlamıyorum.

 Bence sen her zaman hoş ve zariftin.

 Hizmetçileri gönderip günün kalanını   yatakta geçirmemize ne dersin?

 Göldeki gezimize ne oldu?

 Yarın da gezebiliriz.

 Oldukça ayartılabilir bir mizacın var, Elizabeth.

 Canını yakmadım, değil mi?

 Bir eylemin tek ölçüsü   onun neticesidir.

 Elizabeth, aşkım.

 Bunu hak etmiyorsun ama bana itaatsizlik ettin.

 Lütfen.

 Lütfen mi?

 Ne gördüğümü düşündün bilmiyorum.

 Ne gördüğünü düşünmedim.

 Ne gördüğünü biliyorum.

 Ve ne olacağını.

 Bu yeterince derin, Henry.

 Henry.

 Oliver.

 Lütfen artık bittiğini söyle.

 Lütfen.

 Söyleyemem.

 Ama gözümün içine bakıp demiştin ki  Demedim!

 Tam bir sükunet istiyorum.

 Bunu başarabilir miyiz?

 Yakalanmak mı istiyorsun?

 Düşündüğüm seçenek bu değil.

 Bu sadece an meselesi.

 Tabii hala sağduyun kaldıysa.

 - Yakalanırsak 

- Yakalanırsak   bunun tek sebebi   koridorlarda gizlenip onlara   manalı bakışlar atman olur.

 Seni pislik.

 Bu iyi geçti.

 Yemeğine dokunmamışsın.

 Sence maddelerin kendi hızları olması mümkün mü?

 Mesela?

 Yumurtalar.

 Yumurta, çünkü biçim değiştiriyor.

 Bütün işlevi başka bir şeye dönüşmek.

 Sürekli kayboluyor   ve yeni bir şey olarak tekrardan ortaya çıkıyor.

 Bu tarz bir maddesel fedakarlığı   dünyada başka bir şeyde düşünemiyorum.

 Maddesel fedakarlık ahlaki fedakarlıktır.

 Aynen öyle.

 Yumurtanın ruhun sembolü olması komik.

 Sence de öyle değil mi?

 Migrenin olduğunu duydum.

 Çok üzgünüm.

 Bunu konuşmayalım.

 Otur.

 Yarın gelebilirim.

 Hayır, geldin o kadar.

 Bir şey içer misin?

 Sen ne alıyorsun?

 Viski.

 Umarım ağrıyı keser.

 Ne alıyorsan ondan alayım.

 Migren stresten oluyor, değil mi?

 Evet, olabilir.

 Ya da egzersizdeki gerilmeden   uyku eksikliğinden, ışığa aşırı duyarlılıktan.

 Pek çok şeyden olabilir.

 Temiz hava ve sahilde yürüyüşü önerirdim   ama doktor olan sensin.

 Bir insanın zihnini kavramak için   doktordan fazlası olman gerekir.

 Bir aziz ya da kahin olman gerekir.

 Genç ve güzel karın nasıl?

 Genç ve güzel.

 Evde mi?

 Evet, uyuyor.

 Genç insanların güzellik uykusuna ihtiyacı vardır.

 Genç ve güzel olmak ne muhteşem  Aklından geçen ne, Frank?

 Hiçbir şey.

 Endişeli görünüyorsun.

 Her şey yolunda mı?

 Departman, rüşvet kabul etmekten soruşturuluyor.

 Bürokratlar gösteriş için kelle avına çıkmış durumda.

 Ben paçayı yırttım   ama gerçekten de hapı yutan iş arkadaşlarım var.

 İş arkadaşlarına karşı ifade mi vereceksin?

 Başka seçeneğim yok.

 Bunu hiç istemiyor olsam da.

 Ya eziyet edersin   ya da eziyet çekersin.

 Üçüncü bir alternatif yok.

 Sonuçta eziyet çeken taraf olmaktan iyidir, değil mi?

 Pek neşe saçan biri değilsin.

 Evet, Oliver.

 Sana bir şey yaptım.

 Bana bir şey yapmayı bırakır mısın?

 Çok iyi olurdu bu.

 Bu kadar mutsuzsan   neden kalıyorsun?

 Bilmediğin şeyler biliyorum.

 Bu konuyu kapatalım.

 Çünkü onu seviyorsun.

 Hep sevdin.

 Neden böyle düşündüğünü anlayabiliyorum.

 Bunu yanlış anlama   ama sen daha çocuksun   ve ne söylediğini bilmiyorsun.

 Yeterince biliyorum   ve sandığından daha fazlası var.

 Değerli değiliz.

 Biz yemiz.

 Teşekkürler, Oliver.

 Artık yalnız kalabilir miyim?

 Rüyamda muhteşem bir adamla tanışacağımı gördüm.

 Ben onun nefesini kesecektim   o da karşılığında beni çirkin olan her şeyden uzaklaştırıp   bizim kendi gizli dünyamıza götürecekti.

 Claire, Oliver!

 Roma'nın kuruluşuna kadar uzanan   sembolik bir kaçırma olayını canlandırdığımızın farkındasındır.

 Henry, burada ne var?

 Sana gösterdiğim her şey senin.

 Sanat eserleri, mücevherler, elbiseler   kasadaki para, hepsi senin için.

 Ama yasak olan tek oda burası.

 Senden tek istediğim bu.

 Yapabilir misin?

 - Evet, tabii ama içeride ne var  - Şöyle diyelim   çalışmak için kendime ayırdığım tek oda burası.

 Girmeyeceğine söz verir misin?

 Bence eşler birbirlerine karşı her daim dürüst olmalı.

 Katılıyor musun?

 Aynen katılıyorum.

 Madem bu kadar önemli  Öyle.

 Söz mü?

 Söz.

 Sabah erkenden ayrılmalıyım.

 İş meseleleri.

 Balayımızda mı?

 Uygun değil biliyorum ama sadece bir günlüğüne.

 Bu vesileyle sen de eve alışırsın.

 Uslu bir kız olacaksın, değil mi?

 Uyuyamadım.

 Henry nerede?

 Yatakta.

 Ne kadar çok horladığını unutmuşum.

 Neye bakıyordun?

 Hiçbir şeye bakmıyordum.

 Üzgünüm, kötü bir niyetim yoktu.

 Çok meraklıyım sadece, hepsi bu.

 Ne konuda?

 Her konuda.

 Bazen zihnim soru üstüne soru üretir.

 Mesela sen.

 Ben mi?

 Kendine çok güvenin var.

 Daha önce hiç korktun mu?

 Elizabeth.

 Elizabeth?

 Mutfaktayım canım.

 Elizabeth, dinle.

 Claire.

 Burada ne yapıyorsun?

 Bir şey unutmuşum.

 Buldun mu?

 Evet.

 İyi geceler.

 Claire?

 Oliver?

 Günaydın aşkım.

 Kabus mu görüyordun?

 Saat kaç?

 Öğlen oldu.

 Geldiğini duymadım.

 Epey yorulmuş olmalısın.

 Gece geç mi yattın?

 Beni yapayalnız bıraktın.

 Claire ve Oliver'a bugün izin verdim.

 Hemen dönerim.

 Ne düşünüyorsun?

 Ne?

 Ne düşündüğünü sordum.

 Bilmiyorum.

 Hiçbir şey.

 Böyle diyeceğini biliyordum.

 Neden?

 Ne düşünüyorsun ki?

 Her şeyin kalıplara bağlı ilerlediğini.

 İnsanların nasıl davranacağını tahmin edebilirsen   onları nasıl kontrol edeceğini de öğrenirsin.

 Henry, ne yapıyorsun?

 Mahremiyetime saygı göster.

 Hayır.

 Mahremiyetimiz olacak.

 Son ayinimizden önce.

 Ne?

 Eşler birbirlerine karşı her daim dürüst olmalıdır.

 Senin sözlerindi.

 Ama yanlış bir şey yapmadım.

 Bana itaatsizlik ettin.

 Hadi.

 Sorun yok.

 Acil Durum Hizmetleri.

 Alo?

 Mahsur kaldım.

 Evimin içinde kilitli kaldım.

 Yaralı mısınız?

 Hayır, yaralı değilim ama kapıları çalıştıramıyorum.

 Kapı sistemi kitlendi ve hiç tepki vermiyor.

 Lütfen bekleyin.

 Orada mısınız?

 Evet.

 Kilitli mi kaldınız?

 Evet, lütfen yardım edin.

 Adınızı öğrenebilir miyim?

 Elizabeth.

 Soyadınız?

 Kellenberg.

 Adresiniz ne?

 Adresiniz gerek.

 Adresimi bilmiyorum.

 Bayan, adresinizi söylemeden

  Kapatmam lazım.

 Günaydın.

 Günaydın.

 Henry nerede?

 Yukarıda.

 Kendini iyi hissetmiyor.

 Dinleniyor.

 Acil Durum Hizmetleri.

 Benim   yardıma 

O kapıdan çıkarsan   seni polisten koruyamam.

 Anlamadım?

 Bunu denersen aptallık edersin.

 Onun öldüğünü biliyorum.

 Cesedi nerede?

 Elizabeth.

 Beni öldürmeye çalıştı.

 Sana inanıyorum.

 Yukarıda.

 Götür beni.

 Sadece kendimi koruyordum.

 Biliyorum.

 Henry'nin kafasında bir sürü tilki vardı.

 Müthiş zekalı muhteşem bir adamdı.

 Tıpkı peri masalı rüyanda gördüğün gibi.

 Sen onun nefesini kesecektin   o da karşılığında seni çirkin olan   her şeyden uzaklaştıracaktı.

 - Kendi gizli dünyamıza götürecekti.

 - Kendi gizli dünyanıza götürecekti.

 Bunu nasıl bilebilirsin?

 Çocukluğunun ne kadarını hatırlıyorsun?

 Çok hastaydım.

 Hastanedeydim.

 Ailem araba kazasında öldü.

 Bir yetimhanede büyüdüm.

 Benim uyuduğum yerdeydin.

 8 yaşına kadar oradaydın.

 Bayan Merger adında bir öğretmenin vardı.

 Bir de Fransız bir bakıcın.

 Jacques.

 Jacques, çok güzel.

 Bunların hepsi yaşandı.

 Bak, bu aslında bilim değil, biyogenez.

 Claire bunu atlatman için benden daha uygun biriydi.

 Durumundan o sorumluydu.

 Oldukça akıllıdır.

 Oliver.

 Ben neyim?

 Sana girme dediği odaya girdin, değil mi?

 Girdim.

 Gördüğüm şeyi anlayamadım.

 Kendini gördün.

 Evet.

 Bu da sorulmaya değer tek soruya itiyor bizi.

 O odada bir yumurta gibi pişirildin.

 Altı adet aynı genetik kopyayla.

 Elizabeth Harvest'in beş numaralı kopyasısın.

 Olduğun şey bu.

 Araba.

 Ne?

 Rengini görebiliyor musun?

 Rengi   siyah ve üzerinde kırmızı ışık var.

 Siktir, bu hızlı oldu.

 Kim o?

 Dedektif Teğmen Logan.

 Henry'nin tek arkadaşı.

 Ne istiyor ki?

 Seninle tekrar konuşmak istiyor.

 Tekrar derken?

 Henry sürekli olarak uyumanı kronik yorgunluk sendromuyla izah ediyordu.

 Bunun sana bugün yardımı olacak.

 Bu defa uyuklayan kişinin Henry olduğunu belirtip   bir an önce gitmesini sağla.

 Günaydın, Oliver.

 Günaydın, dedektif.

 Baban buralarda mı?

 Yukarıda uyuyor.

 Ne zamandan beri böyle uyur oldu ki?

 Arada bir oluyor işte.

 Elizabeth'e sorun.

 Tekrardan merhaba.

 Bayan Kellenberg.

 Bu gerçekten sürpriz oldu.

 Çünkü genelde uyuyan ben oluyordum, değil mi?

 Henry kendini iyi hissetmiyor.

 Size kuleye falan kilitledi diye düşünmeye başlamıştım.

 İstediğiniz bir şey var mı?

 Bir şeyler içer misiniz?

 Siz ne içiyorsunuz?

 Oliver, bize içecek bir şeyler getirir misin?

 Su iyi olur.

 Su çok iyi olur.

 Başınız belada mı?

 Ne?

 Acil Durum Hizmetlerini mi aradınız?

 Ne zaman?

 Bayan Kellenberg'in aradığına dair bir mesaj aldım da.

 Ben de kontrol edeyim dedim.

 Haber çabuk yayılıyor.

 Haber mi?

 Ne haberi?

 Claire.

 Hastaneye kaldırıldı.

 Bu yüzden gelmediniz mi?

 Claire'in nesi vardı?

 Doğuştan kalp hastasıydı.

 Acili arayan oydu.

 Santral karıştırmış olmalı.

 Müsaadenizle.

 Siz aramadınız mı?

 Hayır, aramadım.

 Arayan Claire'di.

 O aradı.

 Bakalım doğru mu anlamışım.

 Kocanız kendini iyi hissetmiyor.

 Claire'in kalp hastalığı var.

 Sizde kronik yorgunluk sendromu var.

 Oliver ise görme engelli.

 Duygusuz görünmek istemem   ama burası hastaneden farksız.

 Aman Tanrım!

 Öldürdüm mü?

 Aman Tanrım!

 - Öldürdüm mü?

 - Evet!

 Üzülmene değecek biri değil o.

 Bunu neden yaptın?

 Bu pislik Henry'nin adamıydı.

 3 yıl önce birinizi kaçarken yakaladı ve buraya getirdi.

 Henry kıza ne yaptı dersin?

 Öldürdü mü?

 Aynen.

 Çok akıllısın.

 Hepinizi öldürdü.

 Yaşama sebebi buydu.

 Henry senin babandı.

 Artık değil.

 Sanırım kusacağım.

 Sorun yok.

 Sorun yok.

 Bu korkunçtu.

 8 yaşından sonrasını hatırlıyor musun?

 Boşluk var, değil mi?

 Seni tanka geri koydu.

 Fiziksel terapi için farklı zamanlarda çıkarırdı.

 Aklını hatıralarla ve olaylarla doldururdu.

 Müzikle kişiliğini özelleştirmeye çalışırdı.

 Seni bir bütün yapmaya çalışırdı.

 Ama sen bunları gerçekte yaşamadın.

 Dur!

 Lütfen, artık uyanmak istiyorum.

 Lütfen durdur şunu.

 Her şeyin normale dönmesini istiyorum.

 Balayıma geri dönmek istiyorum.

 Pekala.

 Onu taşımama yardım et.

 Bence buradan olabildiğince uzağa gitmelisin Elizabeth.

 Gidip çantanı topla.

 Sen kalıyor musun?

 Kalmalıyım.

 Kasadan para almayı unutma.

 İhtiyacın olacak.

 Ne kadar?

 Şu kalınlıkta.

 Tamam.

 Elizabeth.

 İçerideyim.

 Gitmeden önce   benim için bir şey yapabilir misin?

 Nedir?

 Bu günlük.

 Okuyamıyorum ve içindeki bilgilere ihtiyacım var.

 Henry'nin mi?

 Claire'in.

 Ne yapıyorsun?

 Oliver?

 Oliver, beni içeri mi kilitledin?

 Oliver!

 Oliver, çıkar beni.

 Oliver!

 Çıkar beni burdan!

 Oliver!

 Bilim dünyasındaki herkes   Dr. Henry Kellenberg'in somatik hücre araştırmasıyla   çığır açtığını biliyordu.

 Ama mikroRNA hücrelerinin yeniden kodlandığı   TERX2 kodlamasına öncülük edip   patentini aldıktan sonra milyarder olarak emekli oldu.

 Birkaç yıl sonra, görüşmek için beni evine davet etti.

 Kariyerimin dönüm noktasıydı.

 Dr. Claire Stratton.

 Dr. Kellenberg.

 Bu büyük bir onur.

 Baxter'da mı çalışıyordunuz?

 Evet, yakın bir zamana kadar.

 - BEŞ YIL ÖNCE

- Kovuldunuz mu?

 Karışık bir durum.

 Duyduğuma göre araştırmanızı orduyla paylaşmayı reddetmişsiniz.

 Eğer yanlışsam özür dilerim.

 Hayır, doğru biliyorsunuz.

 Nörodejenerasyon konusundaki çalışmanız çok ilgimi çekti.

 Erken yaşlanma hakkındaki görüşleriniz neredeyse herkesin görüşünün tam zıttı.

 İşte bu yüzden burdasınız.

 Bulgularım tüm tıp çevreleri tarafından çürütüldü diye mi?

 İçecek bir şeyler ister misiniz?

 Gençken çok azimliydim.

 Bitmek bilmeyen bir enerjim vardı.

 Gelecek nesillere faydalı olma fikrine kafayı takmıştım.

 Şimdiyse tarihin beni zalim biri olarak hatırlayacağını biliyorum.

 İkimiz de biliyoruz ki, mütevazı davranıyorsunuz.

 Tarih beni bir canavar olarak hatırlayacak.

 İşte bu yüzden buradasınız.

 Sağlıklı bir zihin olarak tanıklık etmek için.

 Oliver?

 Ödevimi bitirdim baba.

 Merhaba.

 Merhaba.

 Oliver, bu Claire.

 Müthiş bir araçtırmacıdır.

 Bizimle beraber kalacak.

 Tanıştığımıza memnun oldum, Oliver.

 Ben de memnun oldum, Claire.

 Çok değişik bir varsayım yapma anlayışınız var, doktor.

 Sağlıklı bir zihin olarak tanıklık etmemi söylemişti.

 Ama ne pahasına?

 Ben uzman bir bilim insanıyım.

 Sürece saygı duyarım.

 Araştırmaya, testlere, analize inanırım.

 Ama yine de trajik bir aşk hikayesinin ortasındaydım.

 Anlaşılmaz, uygunsuz ve imkansız.

 Etik ve ahlaki açıdan bir sürü sorun çıkacak.

 - Çarmıha gerileceğim.

 - Evet!

 Ama vazgeçemem.

 Bunu yapış amacımdan gayet eminim, Claire.

 Asıl soru şu ki, insan bir denek ve sınırsız imkanla   kodu çözebilir misin?

 Belki.

 Kellenberg'in karısı oğlu Oliver'ı dünyaya getirdikten kısa bir süre sonra ölmüştü.

 Werner Sendromu'nun çok nadir bir türüyle   mutasyona uğrayan WRN genleri   aniden baş döndürücü bir hızla bozulmaya başlamıştı.

 Kederli bir vaziyette hücreleri kopyalayıp   6 kopya oluşturmuştu.

 Komplikasyonlar hemen başlamıştı.

 Doğum esnasında iki denek çoktan mutasyon göstermişti.

 Kendine zaman kazandırmak için   Kellenberg daha radikal bir şey yapmıştı.

 Basınç haznelerini soğutucu tanklara yeşleştirmişti.

 Ve bedenleri geçici olarak dondurmuştu.

 O arada da bir tedavi aramıştı.

 Günaydın, Elizabeth.

 Projeye katıldığımda   sadece 4 denek hayattaydı.

 Günaydın, Elizabeth.

 İki yıl sonra kodu çözdüm.

 Henry.

 Henry her gece denekler için   mesajlar kaydedip müzik dinletti.

 Zihinlerinin emdiği fikirlerin   birer hatıra olarak gelişeceği inancındaydı.

 Ben şüpheliydim.

 8 yaşından sonrasını hatırlıyor musun?

 Denek, fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı yetişmişti.

 Fakat aklı karışıktı ve acı içindeydi.

 2 dakikadan fazlasını hatırlamıyor gibiydi.

 Evet, üç defa mutlu oldum.

 İlki, Bayan Merger bahçede oynamama izin verdiğinde.

 İkincisi, çikolatalı milkshake içtiğimde.

 Çok güzeldi.

 Üçüncüsü de  Amnezi uçurumları   içinde giderek büyüdü   ve içsel dünyasında boşluklar oluştu.

 Bu boşlukları karmaşık hayallerle dolduruyordu.

 Nedir bu?

 Tüm gün koşamam, sanmıyorum.

 Sen asker misin?

 Hayır Elizabeth.

 Benim, Henry.

 Henry?

 Ne zaman geldin?

 Henry deneğin alışacağına   ve hatıra repertuarının birleşeceğine inanıyordu.

 Ama kızın zihnindeki sürekli gerginlik   vücuduna ağır geliyordu.

 Günler sonra bir şekilde, Henry'nin gözetimindeyken   hasat odasını keşfetti.

 Yeğenim ne söyledi?

 Yeğeniniz mi?

 Kız kardeşimin çocuğu.

 Uzun ve sıkıntılı bir geçmişi var.

 Şehirden taşınmak durumu düzeltir sanmıştım ama  Oldukça acayip suçlamalarda bulundu.

 Kendine zarar veriyor.

 Evet, hikaye uydurmak gibi bir alışkanlığı var.

 Ne yazık ki hayalperest biri.

 Bazen mantıksız tavırlar sergileyebiliyor.

 Onun yasal vasisi misiniz?

 Kalan tek ailesi benim.

 Pekala, onu size vermekte sakınca yok.

 Ama dosyaya işlemek zorundayım.

 Elizabeth?

 Bak, kızgın olduğunu biliyorum.

 Ama bazı işleri halletmem gerek ve burada olmana ihtiyacım var.

 Özür dilerim.

 Hastaneyi aradım.

 Claire'i gözetimde tutuyorlar.

 Birkaç gün daha test yapacaklar.

 Ama iyileşecek.

 Günlüğü okuyor musun?

 Beni duyduğunu biliyorum.

 Biraz yemek getirdim sana.

 Kapıyı açacağım şimdi.

 Lütfen aptalca bir şey yapma.

 - Bırak beni!

 - Lütfen!

 Dur lütfen!

 Şifre.

 Ne?

 Ön kapının şifresi ne?

 Senin için açacağım.

 Şifreyi söyle!

 Şifre, doğum günün!

 Doğum günüm ne?

 0-9-16.

 Yalan mı söylüyorsun?

 Hayır.

 Elizabeth, senin tarafındayım.

 Hep öyleydim.

 Seni kilitlemem yanlıştı   ama seninle konuşmalıydım.

 Ve buradan kaçmayacağım başka bir yol aklıma gelmedi.

 Pekala, bu konuda haklısın.

 Ne yapıyorsun?

 Bunu yapmak zorunda değilsin.

 Bana yalan söylüyorsan bittin.

 Önceden de söylediğim gibi   tek istediğim beni tanıman.

 Bu çocukça numara için çok özür dilerim.

 Ama konuşmamızı bitirmemiz lazım.

 Ona ne yapıyorsun?

 Hayatta tutuyorum.

 Sana yaptığımın aynısını.

 Varolduğumu bilmeyen birine kendimi çok yakın hissetmenin   sonunda da onunla tanışmanın bana yaşattığı hissi tarif edemem.

 En nihayetinde dünya, pozitif ve negatif enerjilerin çarpışmasıdır.

 Ondan kurtulduğumuzda   birbirimize samimi oluruz diye ummuştum.

 Neden gitmeme izin vermiyorsun?

 İstediğim şon şey, seni iraden dışında burda tutmak.

 Sadece biraz daha sabırlı olman lazım.

 Hadi, ben onu çevirirken sen de başını tut.

 Genelde bu kısmı Claire yapardı.

 Ne zaman gidebilirim?

 Bu konuşmaları yapmak için uzun süre bekledim.

 Ne zaman gidebileceğimi söyle.

 Claire'in ne kadar şey bildiğini söylediğinde.

 Lütfen şuna yardım et.

 Bana zarar vermek istesen   zaten senden saklanamam ki.

 Şu anda avantaj sende.

 Merak uyandırıcı.

 Uyan Elizabeth.

 Uyan güzelim.

 Elizabeth!

 Onun yasal vasisi misiniz?

 Kalan tek ailesi benim.

 Pekala, onu size vermekte sakınca yok.

 Ama dosyaya işlemek zorundayım.

 Özür dilerim.

 Buna gerçekten gerek var mı  Claire, dedektifle konuşmama izin ver.

 Yeterince şey yaşadın.

 Teşekkürler.

 İyi geceler.

 İyi geceler.

 Dedektif Logan susturulunca testlerimize devam ettik.

 Bir hafta sonra kız öldü.

 Henry, ne oldu?

 Yüzü yastığa gömülü halde buldum onu.

 Boğulmuş olmalı.

 Nasıl?

 Bilmiyorum.

 Daha fazla test yapmalıyız.

 Vücudunun neden iflas ettiğini bulmalıyız.

 Aklımdaki soruları asla soramadım.

 Kısmen inanmak istemediğim için.

 Kısmen de hücrelerini analiz ettiğimizde   nörodejenerasyonun geri geldiğini keşfettiğimiz için.

 Başarısız olmuştum.

 Uzun gen dizilimi boyunca   dört mutasyon yalnızca   genlerin c-terminal kısmında farklıydı.

 Mutasyonlu gen sonuçlarına göre çekirdeksel olan şekil   çekirdeği kararsız hale getirip   hücresel dengesizlik oluşturuyordu.

 İlginç yanı da, HGPS hücreleri   zincirleme düzelme gösterdikten sonra   ilerleme kaydedip kendine zarar vermesine sebep oluyordu.

 6 ay boyunca günde 10 saat çalışarak   tüm kombinasyonları denedik.

 Kaçınılmaz olan gerçekleştiğinde hazırdım buna.

 Ben başlattım.

 Bence makineleri kapatmalıyız, Claire.

 Yapamayız.

 İşe yaramıyor.

 Hayatımın o kadar yılını bir aptal gibi harcadım.

 Çok delice davrandım.

 Ya da aşık bir koca gibi.

 Bana karşı bu kadar iyi olmana gerek yok.

 Nihayet bir konuda anlaştık.

 Buraya gel.

 Hadi tekrar deneyelim.

 Quid pro quo.

 Anlamını biliyor musun?

 Bildiğini sanmıyorum.

 Latince.

 Latince "s.ktir git" mi demek?

 Eşit takas anlamına geliyor.

 Ben sana bir şey veririm.

 Sen de karşılığında bana bir şey verirsin.

 Onun benim hakkımda ne yazdığına karşılık   ben de seninle ilgili şeyleri söyleyeceğim.

 Ya bilmek istemiyorsam?

 Bilmeyi istemek senin DNA'nda var.

 Doğan böyle.

 Günlüğe neler yazmış?

 Senin hakkında bir şey yazmamış.

 Ne hakkında yazmış ki?

 Üçüncü denek ölünce   Henry'le ilişki yaşamaya başlamış.

 Henry deneği boğduktan sonra.

 Şüpheleri varmış ama sormamış.

 Çünkü kodu çözmekte başarısız olmuş.

 Başarısız olmadı.

 Henry örnekleri bozdu.

 Nereden biliyorsun?

 Çünkü onu tanıyorum.

 Yani kodu çözmüştü.

 İyileşip iyileşmediğini öğrenmek ister misin?

 Quid pro quo.

 Evet.

 Nörodejenerasyonu tersine çevirdi.

 Tamamen temizsin.

 8 yaşına kadar burada yaşadın.

 Dünyadan gizli bir şekilde dışarı çıkmana izin verilmeden.

 Ben yatılı okula gönderildim.

 12 yaşına bastığım yaz geri döndüm.

 Ve sizden sadece biri buradaydı.

 İki numaralı Elizabeth.

 Bir numarayı öldürmüştü.

 Sen ve diğerleri tanklardaydınız.

 O zamanlar bilmiyordum tabii.

 Sonradan tüm parçaları birleştirdim.

 Senin gibi ben de yasaklı odaya giremiyordum.

 O yaz, sen gördüğüm   en güzel en tuhaf varlıktın.

 Görme engelliysen nasıl gördün ki?

 O zamanlar değildim.

 Sana tüm sırlarımı anlattım.

 Sen de bana bütün kabuslarını anlattın.

 Ve o bizim birlikte olmamıza   çocuk olmamıza katlanamadı.

 Ve bir gece ikinizi gözetledim.

 Sen kusursuzca ayakta duruyordun.

 Oyuncak bir bebek gibiydin.

 Kendi eteğini tutuyor ve her hareketini soruyordun ona.

 Ve o senin her yerini öpüyordu.

 Buna dayanamadım ve onunla yüzleştim.

 O gece Henry, uykumda bana saldırdı.

 Sonra da beni kör eden şeyin   elektriksel bir yangın olduğunu iddia etti.

 Sana dokunmasından nefret ettim.

 Ama senin umrunda değildi.

 O ben değildim.

 Oliver, ben değildim.

 Tıpkı ben başlattığım gibi   ilişkimizin sonunu da ben getirdim.

 Meslektaşların deşarj olma dışında   bir şey olma şansı da yoktu zaten.

 Onunla rekabet etme şansım yoktu.

 Bugün Elizabeth'in doğum günü.

 Evet, hatırlıyorum.

 Bir şey sorabilir miyim?

 Sor.

 Hiç aşık oldun mu?

 Tutkulu bir aşk yaşadın mı?

 O kişiyi hayatın boyunca korumaya   ve değer vermeye yemin ettiğin türden bir aşk yani.

 Ölüm sizi ayırana dek gibi mi?

 Satır arasında bu var, değil mi?

 Evlilik yemini ettiğinde   uzun vade için yaparsın.

 Tartışma, acı, suçluluk ve özlem.

 Hastalıkta ve sağlıkta vesaire.

 Sevdiğin insanı iki sene sonra mahveden bir olay için değil.

 Kaderle yaptığın anlaşma bu değildir.

 Bizler, her birimiz nihai trajedileriz.

 İstediğin ne, Henry?

 Gerçekten istediğin?

 İstediğim şeyden korkuyorum.

 Bu seni daha önce durdurmadı.

 Düğün gecemi tekrar yaşamak istiyorum.

 Yaşlanmayan tapılası bir bedeni becermek mi istiyorsun yani?

 Densizleşme, Claire.

 Ondan değil.

 O coşkuyu tekrar yaşamak istiyorum.

 Keşke onu tanısaydın.

 O orjinal biriydi.

 Şey kaynağıydı  Haz kaynağı.

 Bunu yüz kez söylemişsindir bana.

 Bunun bizimle bir alakası olmadığını anlamalısın.

 Bana inanmıyorsun   ama biz diye bir şey yok derken ciddiydim.

 Bunu tekrar yaşamalıyım.

 Ve eğer tereddütlerin varsa Claire  Midemi bulandırması bir tereddütse var.

 Peki.

 Kendi başıma hallederim.

 Belki de sen gitmelisin.

 Yaptığımız seçimlerle tanımlanırız.

 Neden mi gitmedim?

 Elizabeth'in doğum yaptığına dair hiçbir kayıt bulamadım.

 Profesör Oliver Eccleston Fielding'deki ilk akıl hocanmış.

 Biraz duygusal bir şey ama sen böylesin işte.

 Birlikte yaşlanmamızı istiyorum.

 Ama benim yaşlanan vücudumu istemezse diye de düşündüm.

 Ya aşık olduğu şeyin hasretini çekerse?

 Genç halimin.

 Oliver aslında oğlun değil yani.

 Oliver sensin.

 Ama o bunu bilmiyor.

 Aman Tanrım.

 Uyan.

 Ne yapıyorsun?

 Söyle bana.

 Neyi söyleyeyim?

 Bilmek istediğim şeyi söyle.

 İki gündür neredeydin?

 Meşguldüm.

 Eline ne oldu?

 Hiçbir şey.

 Kanıyor ama.

 Bir şeye çarptım.

 Epey bir kanıyor.

 Keskindi.

 Beni oyalamayı kes.

 Benim hakkımda ne yazmış?

 Senin Henry olduğunu düşünüyor.

 Ama değilsin.

 Yalan söylüyorsun.

 Sesinden anlayabiliyorum.

 Henry ona doğum belgeni gösterip doktoru aratmış.

 Onun klonu değilsin, oğlusun.

 Yani istersen ondan tiksin ama sen o değilsin.

 İstediğin kişi olabilirsin.

 Ondan çok nefret ediyordum.

 İkimiz de öyle.

 Ama o artık yok   ve biz de yaptığımız seçimlerle tanımlanıyoruz.

 Beni seviyorsun, değil mi?

 Hep sevdim.

 Peki neden göstermiyorsun?

 Çabuk öğreniyorsun.

 Onu bana dokunurken gördün.

 Bu seni epey kıskandırdı.

 Ama artık o yok.

 Bana dokunabilirsin.

 İkimiz de bir canavar tarafından esir tutulduk.

 İyi şeyleri hak ediyoruz.

 İşte tam buradayım.

 Yanıma gelebilirsin.

 Bana saldırabilmen için mi?

 Hayır.

 Makasla iç çamaşırlarımı kesebilmen için.

 Ve beni kendinin yapabilmen için.

 Korkma.

 Isırmam.

 Yaklaş.

 Kalp atışını hissedebiliyorum.

 Çok hızlı atıyor.

 Beni sevdiğini göster.

 Makası bırak!

 Şifre.

 Doğru kapı şifresi!

 3-3-1-4-7-4.

 Tekrar!

 3-3-1-4-7-4.

 Şu şeyin anahtarını ver!

 Seni öldürmeliyim.

 Keşke her şeyi daha güzel yapabilseydim.

 Seninle ilgili her şeyden nefret ediyorum!

 Dur!

 Hemen kes şunu!

 Hayır.

 Elizabeth, şükürler olsun.

 Sen de kimsin?

 Ben Elizabeth.

 Hayır, değilsin.

 Henry, kim o?

 Henry mi?

 Hayır.

 O Henry değil.

 O Oliver.

 Onu dinleme.

 Kız kafadan çatlak aşkım.

 Sana ne söyledi bilmiyorum   ama bende bir sorun yok.

 Bu şey çok ağır.

 Lütfen bırak o silahı.

 Tüfeği mi aldın?

 Tüfeği aldım.

 Ve bu şey çok ağır.

 Yüzüstü yatmasını söyle ona.

 Neden bana benziyor ki?

 Çünkü o bir sahtekar.

 Çok tehlikeli biri.

 Bizim düşmanımız.

 Hayır, sana ne söyledi bilmiyorum   ama biz düşman değiliz, tamam mı?

 Asıl düşman o.

 Biz burada tutsağız.

 Ne kadar delice konuştuğunu duyuyorsun işte.

 Evden çıkmamıza izin vermiyor.

 Tek yapmak istediğim bu.

 Tek istediğim burdan gitmek.

 Ama beni buraya zingirledi, bak işte.

 Yemin ederim.

 Yemin ederim, bak.

 Bu doğru mu?

 Evet, doğru ama  Mecburdum.

 Kendine zarar vermesine engel olmalıydım.

 Dışarı çıkmakta ısrarcıydı.

 Havanın zehirli olduğuna inanmıyor!

 Ne?

 Hayır!

 Yüzüstü yat.

 Alnını yere koy.

 Hayır.

 Elizabeth, lütfen indir şunu.

 İndir hadi.

 Dışarıdaki havada hiçbir sorun yok.

 Alnını yere koy!

 Yere yattı, Henry.

 Şimdi ne yapayım?

 Lütfen onu incitme!

 Elizabeth, indir onu.

 İndir hadi.

 Her şeyi açıklayabilirim.

 Bırak onu!

 Söyle ona!

 Ateş etmemesini söyle!

 Üzgünüm.

 Seni çok seviyorum.

 Onu öldürteceksin bana.

 Neler döndüğünü anlamıyorsun.

 - İndir o silahı.

 - Lütfen onu incitme.

 Bırak onu.

 Seninle ben aynıyız.

 Lütfen, sana yalvarıyorum.

 - Rüyanda muhteşem bir adamla tanışacağını gördün.

 - Lütfen.

 - Sen onun nefesini kesecektin.

 - Lütfen dur.

 O da karşılığında seni çirkin olan her şeyden uzaklaştırıp   kendi gizli dünyanıza götürecekti.

 Elizabeth.

 Henry?

 Buradayım.

 Her şey yolunda mı?

 Bir ses duyduğumu sandım.

 Senin adına sözleşmeni tekrar müzakere ettim.

 Değişiklikleri tatmin edici bulacağından eminim.

 Ona ne yaptın?

 Tapu devri de olacak.

 Sahip olduğum her şey senin olacak.

 Böylece araştırmana devam edebileceksin.

 Yerinde olsam oraya gitmezdim, Claire.

 Polisi arayacağım.

 Ara hadi.

 Ne söyleyeceksin ki?

 Cinayet olduğunu mu?

 "Kim öldü bayan"?

 Kadınlar "bayan" ifadesinden nefret eder.

 Erkekler bu yüzden öyle der.

 "Kim öldürüldü"?

 "Yıllar önce ölen biri mi"?

 "Sarhoş musunuz bayan"?

 "İçiyor muydunuz"?

 "İlaçlarınızı mı almadınız bayan"?

 Kimsin ne?

 Diriltebilmek için hayatımı adadığım kişiyi   öldürmek için başlatmadım bunu.

 Öylece oluverdi.

 Fevkalade bir cümle değil mi?

 Öylece oluverdi.

 Elizabeth benimdi, özgür iradesiyle benim olmuştu.

 Buna imza atmıştı.

 Ama o öldü.

 Şimdiyse bana   insanlık kanunlarının   bildiğimiz gerçekliğin   sağlayamayacağı hazzı veriyor.

 Tekrar ve tekrar ölerek.

 Ve   kimsenin bilmesine de gerek yok.

 Utanç hissetmiyorum.

 Bir sonucu da yok.

 Hastasın sen.

 Belki.

 Ama onun bu versiyonları   benim Elizabeth'im değiller.

 Bir de gözlerindeki o bakış var.

 İçlerinde bir yerlerde bunun yürümeyeceğini biliyorlardı.

 Sadece onları öldürme eylemi vesilesiyle   nihayet bana gerçekmiş gibi geldiler.

 Henry.

 Bunun sona ermesi lazım.

 Şüphesiz öyle.

 Son noktaya ulaştım, Claire.

 Elizabeth.

 Evine hoş geldin, Claire.

 Evim.

 Hak ettin bunu.

 İyi bir şeyler yap bunlarla.

 Rüyamda muhteşem bir adamla tanışacağımı gördüm.

 Ben onun nefesini kesecektim o da karşılığında beni   çirkin olan her şeyden uzaklaştırıp   kendi gizli dünyamıza götürecekti.

 Ama artık uyandım.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar