Özgür İrade (2006) Der freie Wille
| |
163 dk
Yönetmen:Matthias Glasner
Senaryo:Judith Angerbauer, Matthias Glasner, Jürgen Vogel
Ülke:Almanya
Tür:Suç, Dram
Dil:Almanca, Fransızca
Nam-ı Diğer:The Free Will
Oyuncular
Jürgen Vogel
Sabine Timoteo
André Hennicke
Manfred Zapatka
Judith Engel
Özet
Tecavüz ve benzeri 3 vukuatı üzerine Theo, Alman Devleti
tarafından bir mental tedavi merkezine gönderilir. 9 yıl boyunca bu yarı
suçluların yarı davranış bozuklukları sahibi kişilerin gönderildiği bir nevi
hapiste tutsak olarak tutulur. İyi halden ötürü 9 yıl sonunda gözetim evinde
tutulmak üzere salıverilir. Gerçekten de iyileşmiştir genç adam. Kendisini
soktuğu fiziksel disiplin ile, mental olarak da bir sıkı yönetim haline
sokmuştur ve eski cinsel sapkınlıklarından eser yoktur. Yavaş yavaş topluma
adapte olacağına dair içinde bir ümit besler. Theo'nun baş etmesi gereken böyle
bir engel varken önünde, diğer tarafta patronunun kızı Nettie'nin babası ile
olan psikolojik savaşından kurtulma çabasına tanık oluruz. Bir yanda toplum ve
kendi içi ile savaşım veren eski bir mahkum, diğer yanda babasının artık tacize
varan baskısını üzerinde hisseden bir tutsak. İşte Özgür İrade, kesişen
yolların getirdiği bir serbesti olarak bu iki insanın hayatına girer
Altyazı
ÖZGÜR İRADE
Theo!
Gençler, baksanıza!
G*tler!
Bırak beni, gideyim!
S*ktiğimin piçi!
Bırak beni!
Bırak beni!
Sus yoksa seni
öldürürüm!
Yapma!
Yapma!
Lütfen yapma.
A*cık!
A*cık!
A*cık!
A*cık!
- Kahretsin!
- Seni domuz!
Piç!
İçimde çok güzel
hisler var.
Sanırım olanları
aştım.
Herşeyin yolunda gideceğini
söyleyen bu hissimin hiçbir garantisi olmadığını
biliyorum ama bunu bilmek de güzel.
Kendime dikkat
edeceğim.
Karşıma çıkan
fırsatları değerlendireceğim.
Ben Sascha.
Merhaba Theo.
Muhlheim'deki ortak
dairede kalacaksın.
Deneme amaçlı.
Başını belaya
sokarsan, tekrar buraya geri alınacaksın.
Ne kadar süredir
buradasın?
9 yıl 4 ay.
4 yıl önce ilk defa refaketçi
eşliğinde dışarı çıktım.
Ve iki yıl önce seks
dürtülerini engelleyen ilaçları almayı kestim.
Ve 6 aydan beridir de
gündüzleri dışarı çıkıyor ve ama
akşamları merkeze geri dönmek zorundayım.
Ve sonunda tekrar özgürlüğüme
kavuşuyorum.
- İyi günler, bayan
Neumann.
- İyi günler.
Tuvalet.
Banyo.
Burası mutfak.
Ingo, Ralle Selam.
Selam, ben Theo.
Herşey yolunda mı?
Benim odam.
Konforluymuş.
Oturma odası.
Burası Marius'un ama
kendisi burada değil.
Evinize hoş geldiniz.
Doktorların yeni bir
başlangıç yapmak için bunun büyük bir fırsat olduğunu söylediklerini biliyorum.
Ama buranın
sakinleri çıkana kadar giriş kapısına "Cehennem Kapısı" diyorlar.
Senin için çok zor
olacak.
Kendini şimdiden
hazırla.
Elinden gelenin en
iyisini yap, Theo.
Neyi var?
Yapayalnız.
- İyi günler, birşey
mi bakmıştınız?
- Evet, bakınıyordum.
Elbette.
Güzel ceketlerimize
mi?
Aslında, evet.
- Kaç beden
giyiyorsunuz?
- Sanırım 26.
26 beden daha küçük
ve tıknaz olanların bedenidir.
- Üstünüzde iyi
durmaz, değil mi?
- Evet.
48 ile 50 bedenleri
deneyebilirsiniz.
Öteki ceketler şu
tarafta.
Bu renk sizi çok açtı.
- Üstünüzde çok iyi
duruyor.
- Evet.
- Üstelik bedeni de
tam.
Kot panto - Bence çok uzun.
Ya da kadifeyle - Çok mu uzun?
- Evet.
Bir de bunu dener
misiniz?
Bu, ince yünden
yapılmış daha klasik bir kazak.
İnce örmeli.
Pamuklu veya yünlü pantolonlara
çok güzel uyar.
Ve pek çok farklı renkle
giyebilirsiniz.
- Girebilir miyim?
- Tabii ki.
Yakışıklı olmuşsun.
Theo 4 gün önce çıktı.
Rehabilitasyon merkezinde
baskı eğitimi verildi.
- Psikiyatrik Gözaltı - Yanımızda kalıyor ve iş arıyor.
Evet, tamam.
Neden oradaydınız?
Tecavüz ile birlikte ağır fiziksel yaralama nedeniyle.
Kaç defa?
Üç Üç kişiyi kötüye kullandım.
Nasıl oldu da hapse gönderilmediniz?
Çünkü doktorlar hasta olduğum
kanaatindeydiler.
Ve çünkü beni bir yere tıkmak yerine bunun bana
daha yardımcı olacağı kanaatindeydiler.
Peki ya şimdi, artık hasta değil misiniz?
Evet.
Yani hayır.
Sağlığıma geri kavuştum.
Belki biraz garip gelebilir ama bir tür model olmak istiyorum.
Uzun süre içeride kaldım ama dışarıda neler
olduğunu biliyorum.
TV seyrettim.
İşsizlik, sosyal dengesizlik vs.
İstatistiklere göre günümüz gençlerinin ilk
cinsel deneyimlerini 12 yaşında
yaşadıklarını okumuştum.
Ukâlâ göründüysem özür dilerim ama ben sadece işimi yapmak istiyorum.
Ve normal ve sağlıklı bir hayat yaşamanın da mümkün
olduğunu göstermek istiyorum yanlış
yerden başlamış olsam bile.
Hatalı!
Bonfile kalmamış.
Başka birşey almak
ister misiniz?
Ceviz parçalı pane çok
güzeldir.
Ya da mantar
doğranmış erişte.
Aynı zamanda
"rigatoni al forno"muz var, üstü peynirle kaplı ve fırında.
Veya
"fettuccini" çamfıstıklı ve
parmıcan peyniri ve zeytinyağı ve de sarımsak.
- Ondan alıyorum.
- Peki.
Al.
Erken vardiya için.
Teşekkür ederim.
- Nasıl gidiyor?
- İyi.
8, 9, 10 11.
Nasıl olduğunu
anlamak için terapistimle birlikte saniye
saniye olayın üstüne gittik.
Böylece bir dahaki
sefere aynı şeyleri hisettiğimde buna engel olabileyim.
Ne gibi?
Bile bile
rehabilitasyon merkezine geri dönmek gibi.
Sorun şu ki; sanırm
bazı şeyler oluyor.
O kadar da kötü değil
ama Nereden biliyorsun?
Garson kız.
- Pizzacıdaki genç
kız mı?
- Evet.
Hoşuna gittiğini
sanıyordum.
Hem hoşuma gidiyor
hem de gitmiyor.
Anlıyor musun?
Herşey, herşey o kadar
da kötü değil.
Başka birini bul.
Kitapevinde sadece
bir defa çalışman önemli değil.
- Bir defa baba,
artık yapmacağım.
- Öyleyse nerede
çalışmak istiyorsun?
Bunun dışında başka birşey
bilmiyorsun tatlım.
Theo, içeri gel.
Gir içeri.
Bu kızım Nettie.
Kitapevinde çalışıyor.
Yani çalışıyordu.
- Theo.
- Merhaba.
Baba, gidiyorum.
- Peki.
Görüşürüz.
- Görüşürüz.
Evet, taşınıyor.
Şimdi gerçekten
taşınıyor.
İşe geri dönüyorum.
Selam, bay
Engelbrecht.
Baba?
- Burada ne işin var?
- Yarın doktorla
randevum var.
Benim hatam.
Herşey yolunda mı?
Evet.
Baba - Şimdi gidiyorum, baba.
- Bir saniye.
Herşey iyi olacak,
baba.
- Köşeye mi?
- Evet.
Bu da son parça.
- Teşekkür ederim.
- Rica ederim.
Dışarı çıkıp birşeyler
yapar mıyız?
Hayır, yorgunum.
Kolileri açmam
gerekiyor.
Hayır, lütfen yapma.
Artık istemediğini
zannediyordum.
Yanılıyor muyum?
Tabii, elbette.
Demek istediğim Haklısın.
Ben Özür dilerim.
Öyleyse Eve gidiyorum.
- Hoşçakal.
- Hoşçakal.
Alo?
Sascha, benim, Theo.
Ben Selam Theo.
Nasılsın?
Ralle.
Biraz sessiz ol!
İşe yaramıyor.
Böyle olmuyor.
- Olmuyor mu?
Ne olmuyor?
- Şey Beyler, gürültü yapmayın!
Olmuyor işte.
- Hem de hiç işe
yaramıyor.
- İşe yaramıyor mu?
Neredesin sen?
Buraya gelmek ister
misin?
- Sascha!
- Sascha!
Telefondayım!
Theo?
Alo?
Orada oturuyorum ve diğerleri de orada oturuyor.
- Ve hiçbir şey
olmuyor?
- Hiçbir şey mi?
Nasıl yani?
İçimde, hiçbir şey
olmuyor.
Onlar oturuyor, sen
de oturuyorsun ve birşey olmuyor.
Eee sonra?
- Dediklerimi anlıyor
musun?
- Bilmiyorum.
Tam olarak değil.
Şey olduğunda Eve geliyorum ve yapayanlızım.
Sonra da birşeyler hissediyorum.
Dinle, Theo.
Sürekli düşünürek problemlerini
çözemezsin.
Dışarı çık ve
kızlarla konuş.
- Ne?
- Kaybedecek neyin
var?
Bir denesene.
Kendini rahat bırak.
Hepimiz arasıra böyle
şeyler yaparız.
Sascha?
Baba Özür dilerim.
Bu sabah onu
gerçekten duymadım.
Özür dilemene gerek
yok.
Gerçekten.
Hatta hiç düşünme
bile.
Sırtının
ayakkabılarına uzanmana engel olması o
kadar korkunç ve utanç verici ki.
Ama bu senin sorunun
değil.
- Seni görmeyeli
yıllar oldu.
- Yıllar mı?
Durumumu öğrenerek
üzülmeni istemedim.
Bundan dolayı özür Baba!
Dinle.
Taşınalı daha bir
hafta oldu.
- Şimdi daha mı
iyisin, yalnız başına?
- Mesele benim daha
iyi olup olmadığım değil.
Ne öyleyse?
Asıl utanç verici
şey; 27 yaşında hâlâ babanla yaşıyor olmak!
Sorun bu.
- Evini ne zaman
ziyaret edebilirim?
- Evi toparladığım ve
çöplerden kurtulduğum zaman.
Evini ısıtacak bir
hediye almak istiyorum.
- Seni ve erkek
arkadaşını - Erkek arkadaşım yok.
- İkinizi rahatsız
etmek istiyorum.
- Dinle, baba.
- Şu anda - Bay Engelbrecht, lütfen doktorun yanına geçiniz.
Tamam.
Hayır, hayır.
Herşey yolunda.
Teşekkür ederim.
Hemen geliyorum.
Görüşürüz.
Hiçbirinin bana
katlanamadığını biliyorum.
- Gerçekten mi?
Ama bunu da anlıyorum.
Aslında ben oldukça
zavallı karaktere sahibim.
Bunu anladım çünkü kalpsiz biriyim.
Oldukça zalimce
geliyor ama işin gerçeği böyle.
Çevremdekilerin beni
sevmeleri için .
başkalarına göre her
zaman daha iyi şeyler yapmasını istedim ama .
bu sırada şunu fark
ettim ki; hiçkimsenin, annemin bile, beni
gerçekten sevmemesinin asıl nedeni buydu.
Dürüst olmak
gerekirse hepsi kendi suçum.
Gerçekten.
Kendi öz kızım bile
beni hâkir görse şikayet etmeyeceğim -
Baba!
Artık buna
dayanamıyorum.
Şimdi masadan kalkıp
gideceğim ve seninle olan tüm bağlantımı
koparacağım.
- Merhaba.
- Merhaba.
Birlikte birşeyler
içmeye gidip gidemeceğimizi sormak istiyorum.
Hayır, üzgünüm.
İstemiyorum.
- Tamam mı?
- Tamam.
Et ve soslar burada
yapılıyor.
Bu şef Daniel.
Ne yapacağını sana o
söyleyecek.
Sebzeler şurada.
Bu şef Richard.
Sana ne söylerse onu
yapacaksın, tamam mı?
- Richard, sanırım bu
alet kesmiyor.
- Başka bir tane
getireyim.
Tamam, tamam.
Kesiyor.
Özür dilerim.
Önemli değil.
Merhaba.
- Merhaba.
- Bir sorunum var.
Mısır almam ve bir an önce işe geri dönmem gerekiyor yoksa
beni öldürürler.
Bana bir miktar borç
para verip veremeceğini sormak istedim.
- Elbette, ne kadar?
- 20 kadar.
Harika.
Çok teşekkür ederim.
Bu akşam işten sonra
geri öderim.
Nerede?
Dikkatle dinle, böyle
bir yere varılmaz.
Erkeklerden
hoşlanmıyorum.
Erkekleri hayatımda
istemiyorum.
Konuşmanın bu kısmını
atlayabiliriz.
Bana uyar.
Zaten ben de kadınları
sevmem.
O halde, harika.
- Bir çay.
- 1,60 lütfen.
- Teşekkürler.
- Bir çay.
"Kadınları
sevmem" ne demek oluyor?
Siz erkekler, bizi
etkilemek için her türlü aptal oyunu oynarsınız.
Midem bulandı!
Oyun falan değil.
Söylediklerim gerçek
duygularımdı.
Yanlış düşünmene
sebep olduysam, özür dilerim.
Müsaadenle.
A*cık!
Seni a*cık!
- Marius nerede?
- Tekrar gözetim
altında.
- Neden?
- Böylesi daha iyi.
Berlin'e geri
dönüyorum.
Benimle gelmek ister
misin?
Berlin'e gelme fikrine
ne diyorsun?
Peki ya ev tutmaya?
- Yokum.
- Neden?
Sosyal Güvenlik Ofisi
geri zekâlılarla dolu.
Bunu sen de
biliyorsun.
Beni işten kovdular.
Ne diyorsun?
Geliyor musun?
Berlin harikadır.
- Alo?
- Alo, ben Nettie.
- Merhaba.
Numaramı nereden
buldun?
- Bilgi İşlem'den.
Seni rahatsız ediyor
muyum?
Yarın tekrar
arayacağım.
Niye aramıştın ki?
En son görüşmemiz
için özür dilemek istiyorum.
Düşündüm de, bir
yerlere kahve içmeye ve konuşmaya gidebiliriz.
Bir kere daha.
Konuşmak iyi bir fikir
olmayabilir.
Evet, haklı
olabilirsin.
Theo!
- Film güzeldi.
- Film mi?
Evet, bence de.
Kendine iyi bak.
Nettie için bol şans.
Çok fazla şansın yokken
bunu kaçırma.
Çok bilmiş!
İğneli laflarımı
özleyeceksin, dostum!
Kendine iyi bak.
- Merhaba.
- Merhaba.
Malzemelerini
getirdin mi?
- Sanırım gitsem daha
iyi olacak.
- Hayır, hayır.
Gelmen harika.
Üstünü şurada
değiştirebilirsin.
- Tamam mı?
- Peki.
İleride, sağda.
Peki, şimdi beni
boğuyorsun.
Bir adım geri at ve
sonra vur.
Her insan farklı
vurur.
Ne kadar sert
vuracağına kendin karar ver.
- Kendine iyi bak.
- Güle güle.
Görüşürüz.
Hâlâ burada mısın?
Evet.
Üzgünüm.
Sorun değil.
Bir daha görüşür
müyüz?
Bir süreliğine uzaklara
gidiyorum.
Deniz kenarına,
Belçika'ya.
Harika bir çikolata
fabrikasında stajımı yapacağım.
O zaman bol şans.
Teşekkürler.
Sana da.
- Hoşçakal.
- Hoşçakal.
Merhaba, madam.
Merhaba.
Engelbrect adına bir rezervasyon
yaptırmıştım.
Tabii ki.
Bir saniye lütfen.
Odanız burası.
- İşte anahtarlar.
- Teşekkür ederim.
Sabun yokmuş.
Hemen getiriyorum.
Şampuan da ister
misiniz?
Hayır, şampuanım var.
- Çok iyi fransızca
konuşuyorsunuz.
- Teşekkür ederim.
100 kilo çikolata
eritmek bütün gece sürer.
Bu çikolata Gana'dan
geldi.
%70'i kakaodur.
Selofanın çok uzun
olması sorun olmaz.
Merhaba, yardımcı olabilir
miyim?
Burada yaz
koleksiyonumuzdan parçalar var.
Çok sportif.
Belki hoşunuza
gidebilir.
- Her zaman oraya
giderim - Öyle mi?
ve kendim seçerim.
- Gerçekten mi?
Pazarda mı?
Ürün çeşidi bol olan
bir aktar biliyorum.
Zencefili oradan
alıyorum.
Kendimi hasta
hissettiğimde bazen ben de kendime özel içecek yapıyorum.
- Öyle mi?
- Evet.
Zencefille.
Zencefili küçük parçalara
bölüyorum.
Üstüne kaynar su döküyorum
ve senin de dediğim gibi arnavutbiberi
ve akçaağaç pekmezi ekliyorum.
- Gerçekten mi?
- Çok güzel oluyor.
Ben hiç akçaağaç pekmezi
kullanmadım.
Akçaağaç pekmezinde
şeker yoktur.
Bu nedenle çok özel
bir tadı vardır.
Burada ne yapıyorsun?
Beni nasıl buldun?
Bilgi İşlem'den.
Ama şu sıralar sana ayıracak
vaktim yok.
Sorun değil.
Belçika'ya hiç
gelmemiştim.
Nerede kalacaksın?
Otelde kalırım.
Ama otel bulamazsın
ki.
Buradaki otellerin
hepsi sezonluk.
Hepsi kapalıdır.
Bulurum bir yer.
Boş odanız var mı?
Hayır, odamız yok.
Oda yok mu?
- Tamam.
Oda buldum.
- Peki.
Güzel uyu.
Sen de, teşekkür
ederim.
Burada ne işin var?
Burada oda yokmuş.
Evet, bunu görüyorum.
Ama niye bunu bana
söylemedin?
- Yapamıyorum.
- Neyi yapamıyorsun?
Neyi yapamazsın?
Hiçbir şeyi
yapamıyorum.
Gel benimle.
Gel benimle.
İçinde bir yatak var.
Theo.
Theo.
Hello.
Nasılsın?
Sen?
Yarın sana bir
sürprizim var.
Peki.
Şuraya otur.
Şu raf mı?
Yataklı kanepe.
Bu bir yataklı kanepe.
Geliyor musun?
Hemen.
Kımıldama.
Üstündekileri çıkar.
- Göğüslerimi seviyor
musun?
- Evet.
- Çok pörsümüşler.
- Ne dedin?
Çok pörsümüşler!
- Göğüslerin mi?
- Evet.
- Saçmalık.
- Ama öyle.
- Onları çok pörsümüş
buluyorum.
- Sadece biraz Bakma!
- Öyleler.
- Saçmalık!
- Öyleler.
- Saçmalık!
Hep böyle pörsümüş görünleri
çok garip.
Pörsümüş
görünmüyorlar.
Öyleler.
Bak, üzgünüm.
Öyleler.
Hep öyleydiler.
Kes şunu!
- Kaçıksın sen.
- Ne?
Kaçıksın.
- Kaçık değilim.
Ve gerçek de böyle.
- Hayır.
Öyle.
Böyle konuşmayı
kesmezsen küvetten çıkmak zorunda kalırsın.
Lezzetli.
Öyle mi?
Tanrım!
Theo?
Bana bak.
Seni seviyorum.
Ve bu çok güzel
bir duygu.
Efendim?
Sana bakmak bunu sana rahatlıkla söyleyebilmek .
bunu söylediğimde
kendi sesimi duyabilmek.
- Merhaba, benim.
- Merhaba.
Sadece bu akşam eve
biraz geç geleceğimi söylemek istedim, tamam mı?
Thommi'nin son günü
ve diğerleri ile beraber Lux'teyim.
Beni beklemek zorunda
değilsin.
Biraz sarhoşum ama
çok da kötü değil.
- Herşey yolunda.
Görüşürüz tatlım.
- Hoşçakal.
Merhaba?
Ne oluyor?
Benden ne istiyorsun?
Deli misin ne?
Göt herif!
Ne dedin?
Ne dedin?
Göt herif mi?
Göt herif mi?
S*ktir!
A*cık!
Orospu!
Seni orospu!
Merhaba.
- Güzel miydi?
- Evet, güzeldi.
Güzeldi.
- Öyle mi?
- Evet.
Kimler vardı?
Wilms, Thommi Ne yiyorsun?
Yemek için çok geç
oldu.
- Yeniden acıktım.
- Sağlığın için iyi
değil.
İyi değil.
Duyuyor musun?
- Güzel bir akşam mı
geçirdin?
- Kokuyorum, değil mi?
Sorun değil.
Yıkanmalıyım.
Kendimi iyi
hissetmiyorum.
Gitmek zorundayım.
Herşey yolunda mı?
Evet.
Peki.
Nettie!
Theo?
Merbaha.
Theo?
Bekle!
- Theo?
- Olmuyor.
- Yapamıyorum.
- Ne?
Yapamıyorum.
Son veriyorum.
Sen ne dedin?
Sen beni sevmiyorsun
ve ben de seni sevmiyorum.
Unutalım gitsin.
- Yalan söylüyorsun!
- Hayır!
Seni sevmiyorum.
Dediklerini
kulakların duymuyor.
Hiçbir şey
bilmiyorsun.
En basit birşeyi bile!
Kes şunu.
Lütfen, kes şunu.
Buraya gelmeden önce 9
yıl kilitli kaldım.
Üç kadını zorla
alıkoydum.
İlk önce bağladım, sonra
da onlara tecavüz ettim.
Birini soydum ve sıcak
fırının
İstedim ki İstedim ki aramızda herşey güzel olsun.
Bitirmek istedim ama içimde.
Hep.
Hep.
Ve asla durmayacak.
Şimdi anlıyorum.
Duyuyor musun?
Asla durmayacağını
biliyorum.
- Yoksa ?
- Evet, dün.
Sana yalan söyledim.
Başından beri hep
sana yalan söyledim.
Seni sevmiyorum.
Senden nefret
ediyorum.
Beni rahat bırak!
Beni rahat bırak!
Anlamıyor musun?
Senden nefret
ediyorum!
Senden nefret
ediyorum!
Senden nefret ediyorum!
İçeri gel.
B*ktan biriyim.
- Merhaba.
- Bayan Anja
Schattschneider mi?
- Sizinle konuşmak
istiyorum.
- Konu nedir?
Theo Stoer hakkında.
Lütfen Def ol!
- Ve bir espresso.
- Teşekkür ederim.
Rica ederim.
Teşekkürler.
8 yıldır bu konuda kimseyle
konuşmadım.
Ya siz?
Ne?
Ben mi?
Ne?
Nasıl ?
Önemli değil.
Hayır, önemli.
Demek istediğim bu konuda konuşmak zorunda değilsiniz.
En azından burada
değil.
Ya da hiçbir zaman.
Öyle birşey değil.
Ben kurban değilim.
- Özür dilerim.
İstemezdim ki
- Neyi istemezdiniz?
Beni arama hakkını size
kim verdi?
Hem beni nasıl
buldunuz?
Muhlheim'deki bir
gazetede çalışan tanıdık vasıtasıyla.
Benden ne
istiyorsunuz?
Theo Theo Theo
erkek arkadaşım.
Erkek arkadaşın mı?
Sizi görmek ve sizinle
konuşmak istedim.
Afedersiniz.
Tuvalete gitmeliyim.
Merhaba, tatlım!
Yapma!
- Yapma!
- Yapacağım!
Yapma!
- Alo?
- Merhaba, Sascha.
Benim, Nettie.
- Nettie?
Merhaba, nasılsın?
- İyi.
- Sen?
- Harika.
Berlin, Muhlheim'e
göre biraz daha soğuk, tahmin edebilirsin, değil mi?
Hayır.
Neler yapıyorsun?
Ben mi?
Her türlü şeyi.
Çok fazla televizyon
izliyorum.
Terranova, Discovery
Channel, Amazing Planet bunun gibi şeyler.
Theo şu anda yanında
mı?
Theo mu?
Hayır, artık yanımda
kalmıyor.
Üzgünüm.
Öyle mi?
Peki.
Şimdi kapatmalıyım.
Tamam, oldu.
Kendine dikkat et.
Bu b*ku bitirmeye
gidiyorum.
Bir ayçöreği, lütfen.
- Afedersiniz, şurada
bir adam - Evet?
Ne vardı?
Yok birşey.
Teşekkür ederim.
Mükemmel, çok güzel.
Evet.
Hayır, konuyu çoktan
düşündüm.
Evet, önceden
düşündüm.
Tam olarak, bu harika.
- Stoer.
- Evet.
Güzel olur.
Kızkardeşiniz için de
bir broşür göndereceğim.
Evet, göndereceğim.
Evet, söz verdiğim
gibi.
İyi akşamlar.
Elbette.
Theo!
Onu bana ver.
Theo!
- Theo, onu bana ver!
Theo!
- Hayır!
Theo?
Theo Theo ÖZGÜR
İRADE
« Prev Post
Next Post »