Print Friendly and PDF

Translate

Özgür İrade (2006) Der freie Wille

|

 


163 dk

Yönetmen:Matthias Glasner

Senaryo:Judith Angerbauer, Matthias Glasner, Jürgen Vogel

Ülke:Almanya

Tür:Suç, Dram

Dil:Almanca, Fransızca

Nam-ı Diğer:The Free Will

Oyuncular

Jürgen Vogel

Sabine Timoteo

André Hennicke

Manfred Zapatka

Judith Engel

Özet

Tecavüz ve benzeri 3 vukuatı üzerine Theo, Alman Devleti tarafından bir mental tedavi merkezine gönderilir. 9 yıl boyunca bu yarı suçluların yarı davranış bozuklukları sahibi kişilerin gönderildiği bir nevi hapiste tutsak olarak tutulur. İyi halden ötürü 9 yıl sonunda gözetim evinde tutulmak üzere salıverilir. Gerçekten de iyileşmiştir genç adam. Kendisini soktuğu fiziksel disiplin ile, mental olarak da bir sıkı yönetim haline sokmuştur ve eski cinsel sapkınlıklarından eser yoktur. Yavaş yavaş topluma adapte olacağına dair içinde bir ümit besler. Theo'nun baş etmesi gereken böyle bir engel varken önünde, diğer tarafta patronunun kızı Nettie'nin babası ile olan psikolojik savaşından kurtulma çabasına tanık oluruz. Bir yanda toplum ve kendi içi ile savaşım veren eski bir mahkum, diğer yanda babasının artık tacize varan baskısını üzerinde hisseden bir tutsak. İşte Özgür İrade, kesişen yolların getirdiği bir serbesti olarak bu iki insanın hayatına girer

Altyazı

 ÖZGÜR İRADE

Theo!

 Gençler, baksanıza!

 G*tler!

 Bırak beni, gideyim!

 S*ktiğimin piçi!

 Bırak beni!

 Bırak beni!

 Sus yoksa seni öldürürüm!

 Yapma!

 Yapma!

 Lütfen yapma.

 A*cık!

 A*cık!

 A*cık!

 A*cık!

 - Kahretsin!

 - Seni domuz!

 Piç!

 İçimde çok güzel hisler var.

 Sanırım olanları aştım.

 Herşeyin yolunda gideceğini söyleyen   bu hissimin hiçbir garantisi olmadığını biliyorum ama   bunu bilmek de güzel.

 Kendime dikkat edeceğim.

 Karşıma çıkan fırsatları değerlendireceğim.

 Ben Sascha.

 Merhaba Theo.

 Muhlheim'deki ortak dairede kalacaksın.

 Deneme amaçlı.

 Başını belaya sokarsan, tekrar buraya geri alınacaksın.

 Ne kadar süredir buradasın?

 9 yıl 4 ay.

 4 yıl önce ilk defa refaketçi eşliğinde dışarı çıktım.

 Ve iki yıl önce seks dürtülerini engelleyen ilaçları almayı kestim.

 Ve 6 aydan beridir de gündüzleri dışarı çıkıyor ve   ama akşamları merkeze geri dönmek zorundayım.

 Ve sonunda tekrar özgürlüğüme kavuşuyorum.

 - İyi günler, bayan Neumann.

 - İyi günler.

 Tuvalet.

 Banyo.

 Burası mutfak.

 Ingo, Ralle  Selam.

 Selam, ben Theo.

 Herşey yolunda mı?

 Benim odam.

 Konforluymuş.

 Oturma odası.

 Burası Marius'un ama kendisi burada değil.

 Evinize hoş geldiniz.

 Doktorların yeni bir başlangıç yapmak için bunun büyük bir fırsat olduğunu söylediklerini biliyorum.

 Ama buranın sakinleri çıkana kadar giriş kapısına "Cehennem Kapısı" diyorlar.

 Senin için çok zor olacak.

 Kendini şimdiden hazırla.

 Elinden gelenin en iyisini yap, Theo.

 Neyi var?

 Yapayalnız.

 - İyi günler, birşey mi bakmıştınız?

 - Evet, bakınıyordum.

 Elbette.

 Güzel ceketlerimize mi?

 Aslında, evet.

 - Kaç beden giyiyorsunuz?

 - Sanırım 26.

 26 beden daha küçük ve tıknaz olanların bedenidir.

 - Üstünüzde iyi durmaz, değil mi?

 - Evet.

 48 ile 50 bedenleri deneyebilirsiniz.

 Öteki ceketler şu tarafta.

 Bu renk sizi çok açtı.

 - Üstünüzde çok iyi duruyor.

 - Evet.

 - Üstelik bedeni de tam.

 Kot panto  - Bence çok uzun.

 Ya da kadifeyle  - Çok mu uzun?

 - Evet.

 Bir de bunu dener misiniz?

 Bu, ince yünden yapılmış daha klasik bir kazak.

 İnce örmeli.

 Pamuklu veya yünlü pantolonlara çok güzel uyar.

 Ve pek çok farklı renkle giyebilirsiniz.

 - Girebilir miyim?

 - Tabii ki.

 Yakışıklı olmuşsun.

 Theo 4 gün önce çıktı.

 Rehabilitasyon merkezinde baskı eğitimi verildi.

 - Psikiyatrik Gözaltı  - Yanımızda kalıyor ve iş arıyor.

 Evet, tamam.

 Neden oradaydınız?

 Tecavüz ile birlikte   ağır fiziksel yaralama nedeniyle.

 Kaç defa?

 Üç  Üç kişiyi kötüye kullandım.

 Nasıl oldu da hapse gönderilmediniz?

 Çünkü doktorlar hasta olduğum kanaatindeydiler.

 Ve çünkü beni bir yere tıkmak yerine bunun bana daha yardımcı olacağı kanaatindeydiler.

 Peki ya şimdi, artık hasta değil misiniz?

 Evet.

 Yani hayır.

 Sağlığıma geri kavuştum.

 Belki biraz garip gelebilir ama   bir tür model olmak istiyorum.

 Uzun süre içeride kaldım ama dışarıda neler olduğunu biliyorum.

 TV seyrettim.

 İşsizlik, sosyal dengesizlik vs.

 İstatistiklere göre günümüz gençlerinin ilk cinsel deneyimlerini   12 yaşında yaşadıklarını okumuştum.

 Ukâlâ göründüysem özür dilerim ama   ben sadece işimi yapmak istiyorum.

 Ve normal ve sağlıklı bir hayat yaşamanın da mümkün olduğunu göstermek istiyorum   yanlış yerden başlamış olsam bile.

 Hatalı!

 Bonfile kalmamış.

 Başka birşey almak ister misiniz?

 Ceviz parçalı pane çok güzeldir.

 Ya da mantar doğranmış erişte.

 Aynı zamanda "rigatoni al forno"muz var, üstü peynirle kaplı ve fırında.

 Veya "fettuccini" çamfıstıklı   ve parmıcan peyniri ve zeytinyağı ve de sarımsak.

 - Ondan alıyorum.

 - Peki.

 Al.

 Erken vardiya için.

 Teşekkür ederim.

 - Nasıl gidiyor?

 - İyi.

  8, 9, 10   11.

 Nasıl olduğunu anlamak için terapistimle birlikte   saniye saniye olayın üstüne gittik.

 Böylece bir dahaki sefere aynı şeyleri hisettiğimde buna engel olabileyim.

 Ne gibi?

 Bile bile rehabilitasyon merkezine geri dönmek gibi.

 Sorun şu ki; sanırm bazı şeyler oluyor.

 O kadar da kötü değil ama  Nereden biliyorsun?

 Garson kız.

 - Pizzacıdaki genç kız mı?

 - Evet.

 Hoşuna gittiğini sanıyordum.

 Hem hoşuma gidiyor hem de gitmiyor.

 Anlıyor musun?

 Herşey, herşey o kadar da kötü değil.

 Başka birini bul.

 Kitapevinde sadece bir defa çalışman önemli değil.

 - Bir defa baba, artık yapmacağım.

 - Öyleyse nerede çalışmak istiyorsun?

 Bunun dışında başka birşey bilmiyorsun tatlım.

 Theo, içeri gel.

 Gir içeri.

 Bu kızım Nettie.

 Kitapevinde çalışıyor.

 Yani çalışıyordu.

 - Theo.

 - Merhaba.

 Baba, gidiyorum.

 - Peki.

 Görüşürüz.

 - Görüşürüz.

 Evet, taşınıyor.

 Şimdi gerçekten taşınıyor.

 İşe geri dönüyorum.

 Selam, bay Engelbrecht.

 Baba?

 - Burada ne işin var?

 - Yarın doktorla randevum var.

 Benim hatam.

 Herşey yolunda mı?

 Evet.

 Baba  - Şimdi gidiyorum, baba.

 - Bir saniye.

 Herşey iyi olacak, baba.

 - Köşeye mi?

 - Evet.

 Bu da son parça.

 - Teşekkür ederim.

 - Rica ederim.

 Dışarı çıkıp birşeyler yapar mıyız?

 Hayır, yorgunum.

 Kolileri açmam gerekiyor.

 Hayır, lütfen yapma.

 Artık istemediğini zannediyordum.

 Yanılıyor muyum?

 Tabii, elbette.

 Demek istediğim  Haklısın.

 Ben  Özür dilerim.

 Öyleyse  Eve gidiyorum.

 - Hoşçakal.

 - Hoşçakal.

 Alo?

 Sascha, benim, Theo.

 Ben  Selam Theo.

 Nasılsın?

 Ralle.

 Biraz sessiz ol!

 İşe yaramıyor.

 Böyle olmuyor.

 - Olmuyor mu?

 Ne olmuyor?

 - Şey  Beyler, gürültü yapmayın!

 Olmuyor işte.

 - Hem de hiç işe yaramıyor.

 - İşe yaramıyor mu?

 Neredesin sen?

 Buraya gelmek ister misin?

 - Sascha!

 - Sascha!

 Telefondayım!

 Theo?

 Alo?

 Orada oturuyorum ve   diğerleri de orada oturuyor.

 - Ve hiçbir şey olmuyor?

 - Hiçbir şey mi?

 Nasıl yani?

 İçimde, hiçbir şey olmuyor.

 Onlar oturuyor, sen de oturuyorsun ve birşey olmuyor.

 Eee sonra?

 - Dediklerimi anlıyor musun?

 - Bilmiyorum.

 Tam olarak değil.

 Şey olduğunda  Eve geliyorum   ve yapayanlızım.

 Sonra da birşeyler hissediyorum.

 Dinle, Theo.

 Sürekli düşünürek   problemlerini çözemezsin.

 Dışarı çık ve kızlarla konuş.

 - Ne?

 - Kaybedecek neyin var?

 Bir denesene.

 Kendini rahat bırak.

 Hepimiz arasıra böyle şeyler yaparız.

 Sascha?

 Baba  Özür dilerim.

 Bu sabah onu gerçekten duymadım.

 Özür dilemene gerek yok.

 Gerçekten.

 Hatta hiç düşünme bile.

 Sırtının ayakkabılarına uzanmana engel olması   o kadar korkunç ve utanç verici ki.

 Ama bu senin sorunun değil.

 - Seni görmeyeli yıllar oldu.

 - Yıllar mı?

 Durumumu öğrenerek üzülmeni istemedim.

 Bundan dolayı özür  Baba!

 Dinle.

 Taşınalı daha bir hafta oldu.

 - Şimdi daha mı iyisin, yalnız başına?

 - Mesele benim daha iyi olup olmadığım değil.

 Ne öyleyse?

 Asıl utanç verici şey; 27 yaşında hâlâ babanla yaşıyor olmak!

 Sorun bu.

 - Evini ne zaman ziyaret edebilirim?

 - Evi toparladığım ve çöplerden kurtulduğum zaman.

 Evini ısıtacak bir hediye almak istiyorum.

 - Seni ve erkek arkadaşını  - Erkek arkadaşım yok.

 - İkinizi rahatsız etmek istiyorum.

 - Dinle, baba.

 - Şu anda  - Bay Engelbrecht,   lütfen doktorun yanına geçiniz.

 Tamam.

 Hayır, hayır.

 Herşey yolunda.

 Teşekkür ederim.

 Hemen geliyorum.

 Görüşürüz.

 Hiçbirinin bana katlanamadığını biliyorum.

   - Gerçekten mi?

 Ama bunu da anlıyorum.

 Aslında ben oldukça zavallı karaktere sahibim.

 Bunu anladım   çünkü kalpsiz biriyim.

 Oldukça zalimce geliyor ama işin gerçeği böyle.

 Çevremdekilerin beni sevmeleri için .

  başkalarına göre her zaman daha iyi şeyler yapmasını istedim ama .

  bu sırada şunu fark ettim ki; hiçkimsenin, annemin bile,   beni gerçekten sevmemesinin asıl nedeni buydu.

 Dürüst olmak gerekirse   hepsi kendi suçum.

 Gerçekten.

 Kendi öz kızım bile beni hâkir görse şikayet etmeyeceğim  - Baba!

 Artık buna dayanamıyorum.

 Şimdi masadan kalkıp gideceğim   ve seninle olan tüm bağlantımı koparacağım.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Birlikte birşeyler içmeye gidip gidemeceğimizi sormak istiyorum.

 Hayır, üzgünüm.

 İstemiyorum.

 - Tamam mı?

 - Tamam.

 Et ve soslar burada yapılıyor.

 Bu şef Daniel.

 Ne yapacağını sana o söyleyecek.

 Sebzeler şurada.

 Bu şef Richard.

 Sana ne söylerse onu yapacaksın, tamam mı?

 - Richard, sanırım bu alet kesmiyor.

 - Başka bir tane getireyim.

 Tamam, tamam.

 Kesiyor.

 Özür dilerim.

 Önemli değil.

 Merhaba.

 - Merhaba.

 - Bir sorunum var.

 Mısır almam ve   bir an önce işe geri dönmem gerekiyor yoksa beni öldürürler.

 Bana bir miktar borç para verip veremeceğini sormak istedim.

 - Elbette, ne kadar?

 - 20 kadar.

 Harika.

 Çok teşekkür ederim.

 Bu akşam işten sonra geri öderim.

 Nerede?

 Dikkatle dinle, böyle bir yere varılmaz.

 Erkeklerden hoşlanmıyorum.

 Erkekleri hayatımda istemiyorum.

 Konuşmanın bu kısmını atlayabiliriz.

 Bana uyar.

 Zaten ben de kadınları sevmem.

 O halde, harika.

 - Bir çay.

 - 1,60 lütfen.

 - Teşekkürler.

 - Bir çay.

 "Kadınları sevmem" ne demek oluyor?

 Siz erkekler, bizi etkilemek için her türlü aptal oyunu oynarsınız.

 Midem bulandı!

 Oyun falan değil.

 Söylediklerim gerçek duygularımdı.

 Yanlış düşünmene sebep olduysam, özür dilerim.

 Müsaadenle.

 A*cık!

 Seni a*cık!

 - Marius nerede?

 - Tekrar gözetim altında.

 - Neden?

 - Böylesi daha iyi.

 Berlin'e geri dönüyorum.

 Benimle gelmek ister misin?

 Berlin'e gelme fikrine ne diyorsun?

 Peki ya ev tutmaya?

 - Yokum.

 - Neden?

 Sosyal Güvenlik Ofisi geri zekâlılarla dolu.

 Bunu sen de biliyorsun.

 Beni işten kovdular.

 Ne diyorsun?

 Geliyor musun?

 Berlin harikadır.

 - Alo?

 - Alo, ben Nettie.

 - Merhaba.

 Numaramı nereden buldun?

 - Bilgi İşlem'den.

 Seni rahatsız ediyor muyum?

 Yarın tekrar arayacağım.

 Niye aramıştın ki?

 En son görüşmemiz için özür dilemek istiyorum.

 Düşündüm de, bir yerlere kahve içmeye ve konuşmaya gidebiliriz.

 Bir kere daha.

 Konuşmak iyi bir fikir olmayabilir.

 Evet, haklı olabilirsin.

 Theo!

 - Film güzeldi.

 - Film mi?

 Evet, bence de.

 Kendine iyi bak.

 Nettie için bol şans.

 Çok fazla şansın yokken bunu kaçırma.

 Çok bilmiş!

 İğneli laflarımı özleyeceksin, dostum!

 Kendine iyi bak.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Malzemelerini getirdin mi?

 - Sanırım gitsem daha iyi olacak.

 - Hayır, hayır.

 Gelmen harika.

 Üstünü şurada değiştirebilirsin.

 - Tamam mı?

 - Peki.

 İleride, sağda.

 Peki, şimdi beni boğuyorsun.

 Bir adım geri at ve sonra vur.

 Her insan farklı vurur.

 Ne kadar sert vuracağına kendin karar ver.

 - Kendine iyi bak.

 - Güle güle.

 Görüşürüz.

 Hâlâ burada mısın?

 Evet.

 Üzgünüm.

 Sorun değil.

 Bir daha görüşür müyüz?

 Bir süreliğine uzaklara gidiyorum.

 Deniz kenarına, Belçika'ya.

 Harika bir çikolata fabrikasında stajımı yapacağım.

 O zaman   bol şans.

 Teşekkürler.

 Sana da.

 - Hoşçakal.

 - Hoşçakal.

 Merhaba, madam.

 Merhaba.

 Engelbrect adına bir rezervasyon yaptırmıştım.

 Tabii ki.

 Bir saniye lütfen.

 Odanız burası.

 - İşte anahtarlar.

 - Teşekkür ederim.

 Sabun yokmuş.

 Hemen getiriyorum.

 Şampuan da ister misiniz?

 Hayır, şampuanım var.

 - Çok iyi fransızca konuşuyorsunuz.

 - Teşekkür ederim.

 100 kilo çikolata eritmek bütün gece sürer.

 Bu çikolata Gana'dan geldi.

 %70'i kakaodur.

 Selofanın çok uzun olması sorun olmaz.

 Merhaba, yardımcı olabilir miyim?

 Burada yaz koleksiyonumuzdan parçalar var.

 Çok sportif.

 Belki hoşunuza gidebilir.

 - Her zaman oraya giderim  - Öyle mi?

  ve kendim seçerim.

 - Gerçekten mi?

 Pazarda mı?

 Ürün çeşidi bol olan bir aktar biliyorum.

 Zencefili oradan alıyorum.

 Kendimi hasta hissettiğimde bazen ben de kendime özel içecek yapıyorum.

 - Öyle mi?

 - Evet.

 Zencefille.

 Zencefili küçük parçalara bölüyorum.

 Üstüne kaynar su döküyorum ve senin de dediğim gibi   arnavutbiberi ve akçaağaç pekmezi ekliyorum.

 - Gerçekten mi?

 - Çok güzel oluyor.

 Ben hiç akçaağaç pekmezi kullanmadım.

 Akçaağaç pekmezinde şeker yoktur.

 Bu nedenle çok özel bir tadı vardır.

 Burada ne yapıyorsun?

 Beni nasıl buldun?

 Bilgi İşlem'den.

 Ama şu sıralar sana ayıracak vaktim yok.

 Sorun değil.

 Belçika'ya hiç gelmemiştim.

 Nerede kalacaksın?

 Otelde kalırım.

 Ama otel bulamazsın ki.

 Buradaki otellerin hepsi sezonluk.

 Hepsi kapalıdır.

 Bulurum bir yer.

 Boş odanız var mı?

 Hayır, odamız yok.

 Oda yok mu?

 - Tamam.

 Oda buldum.

 - Peki.

 Güzel uyu.

 Sen de, teşekkür ederim.

 Burada ne işin var?

 Burada oda yokmuş.

 Evet, bunu görüyorum.

 Ama niye bunu bana söylemedin?

 - Yapamıyorum.

 - Neyi yapamıyorsun?

 Neyi yapamazsın?

 Hiçbir şeyi yapamıyorum.

 Gel benimle.

 Gel benimle.

 İçinde bir yatak var.

 Theo.

 Theo.

 Hello.

 Nasılsın?

 Sen?

 Yarın sana bir sürprizim var.

 Peki.

 Şuraya otur.

 Şu raf mı?

 Yataklı kanepe.

 Bu bir yataklı kanepe.

 Geliyor musun?

 Hemen.

 Kımıldama.

 Üstündekileri çıkar.

 - Göğüslerimi seviyor musun?

 - Evet.

 - Çok pörsümüşler.

 - Ne dedin?

 Çok pörsümüşler!

 - Göğüslerin mi?

 - Evet.

 - Saçmalık.

 - Ama öyle.

 - Onları çok pörsümüş buluyorum.

 - Sadece biraz  Bakma!

 - Öyleler.

 - Saçmalık!

 - Öyleler.

 - Saçmalık!

 Hep böyle pörsümüş görünleri çok garip.

 Pörsümüş görünmüyorlar.

 Öyleler.

 Bak, üzgünüm.

 Öyleler.

 Hep öyleydiler.

 Kes şunu!

 - Kaçıksın sen.

 - Ne?

 Kaçıksın.

 - Kaçık değilim.

 Ve gerçek de böyle.

 - Hayır.

 Öyle.

 Böyle konuşmayı kesmezsen küvetten çıkmak zorunda kalırsın.

 Lezzetli.

 Öyle mi?

 Tanrım!

 Theo?

 Bana bak.

 Seni seviyorum.

 Ve bu çok güzel bir duygu.

 Efendim?

 Sana bakmak   bunu sana rahatlıkla söyleyebilmek .

  bunu söylediğimde kendi sesimi duyabilmek.

 - Merhaba, benim.

 - Merhaba.

 Sadece bu akşam eve biraz geç geleceğimi söylemek istedim, tamam mı?

 Thommi'nin son günü ve diğerleri ile beraber Lux'teyim.

 Beni beklemek zorunda değilsin.

 Biraz sarhoşum ama çok da kötü değil.

 - Herşey yolunda.

 Görüşürüz tatlım.

 - Hoşçakal.

 Merhaba?

 Ne oluyor?

 Benden ne istiyorsun?

 Deli misin ne?

 Göt herif!

 Ne dedin?

 Ne dedin?

 Göt herif mi?

 Göt herif mi?

 S*ktir!

 A*cık!

 Orospu!

 Seni orospu!

 Merhaba.

 - Güzel miydi?

 - Evet, güzeldi.

 Güzeldi.

 - Öyle mi?

 - Evet.

 Kimler vardı?

 Wilms, Thommi  Ne yiyorsun?

 Yemek için çok geç oldu.

 - Yeniden acıktım.

 - Sağlığın için iyi değil.

 İyi değil.

 Duyuyor musun?

 - Güzel bir akşam mı geçirdin?

 - Kokuyorum, değil mi?

 Sorun değil.

 Yıkanmalıyım.

 Kendimi iyi hissetmiyorum.

 Gitmek zorundayım.

 Herşey yolunda mı?

 Evet.

 Peki.

 Nettie!

 Theo?

 Merbaha.

 Theo?

 Bekle!

 - Theo?

 - Olmuyor.

 - Yapamıyorum.

 - Ne?

 Yapamıyorum.

 Son veriyorum.

 Sen ne dedin?

 Sen beni sevmiyorsun ve ben de seni sevmiyorum.

 Unutalım gitsin.

 - Yalan söylüyorsun!

 - Hayır!

 Seni sevmiyorum.

 Dediklerini kulakların duymuyor.

 Hiçbir şey bilmiyorsun.

 En basit birşeyi bile!

 Kes şunu.

 Lütfen, kes şunu.

 Buraya gelmeden önce 9 yıl kilitli kaldım.

 Üç kadını zorla alıkoydum.

 İlk önce bağladım, sonra da onlara tecavüz ettim.

 Birini soydum ve sıcak fırının

  İstedim ki  İstedim ki aramızda herşey güzel olsun.

 Bitirmek istedim   ama içimde.

 Hep.

 Hep.

 Ve asla durmayacak.

 Şimdi anlıyorum.

 Duyuyor musun?

 Asla durmayacağını biliyorum.

 - Yoksa ?

 - Evet, dün.

 Sana yalan söyledim.

 Başından beri hep sana yalan söyledim.

 Seni sevmiyorum.

 Senden nefret ediyorum.

 Beni rahat bırak!

 Beni rahat bırak!

 Anlamıyor musun?

 Senden nefret ediyorum!

 Senden nefret ediyorum!

 Senden nefret ediyorum!

 İçeri gel.

 B*ktan biriyim.

 - Merhaba.

 - Bayan Anja Schattschneider mi?

 - Sizinle konuşmak istiyorum.

 - Konu nedir?

 Theo Stoer hakkında.

 Lütfen  Def ol!

 - Ve bir espresso.

 - Teşekkür ederim.

 Rica ederim.

 Teşekkürler.

 8 yıldır bu konuda kimseyle konuşmadım.

 Ya siz?

 Ne?

 Ben mi?

 Ne?

 Nasıl ?

 Önemli değil.

 Hayır, önemli.

 Demek istediğim   bu konuda konuşmak zorunda değilsiniz.

 En azından burada değil.

 Ya da hiçbir zaman.

 Öyle birşey değil.

 Ben kurban değilim.

 - Özür dilerim.

 İstemezdim ki 

- Neyi istemezdiniz?

 Beni arama hakkını size kim verdi?

 Hem beni nasıl buldunuz?

 Muhlheim'deki bir gazetede çalışan tanıdık vasıtasıyla.

 Benden ne istiyorsunuz?

 Theo  Theo  Theo  

erkek arkadaşım.

 Erkek arkadaşın mı?

 Sizi görmek ve sizinle konuşmak istedim.

 Afedersiniz.

 Tuvalete gitmeliyim.

 Merhaba, tatlım!

 Yapma!

 - Yapma!

 - Yapacağım!

 Yapma!

 - Alo?

 - Merhaba, Sascha.

 Benim, Nettie.

 - Nettie?

 Merhaba, nasılsın?

 - İyi.

 - Sen?

 - Harika.

 Berlin, Muhlheim'e göre biraz daha soğuk, tahmin edebilirsin, değil mi?

 Hayır.

 Neler yapıyorsun?

 Ben mi?

 Her türlü şeyi.

 Çok fazla televizyon izliyorum.

 Terranova, Discovery Channel,   Amazing Planet   bunun gibi şeyler.

 Theo şu anda yanında mı?

 Theo mu?

 Hayır, artık yanımda kalmıyor.

 Üzgünüm.

 Öyle mi?

 Peki.

 Şimdi kapatmalıyım.

 Tamam, oldu.

 Kendine dikkat et.

 Bu b*ku bitirmeye gidiyorum.

 Bir ayçöreği, lütfen.

 - Afedersiniz, şurada bir adam  - Evet?

 Ne vardı?

 Yok birşey.

 Teşekkür ederim.

 Mükemmel, çok güzel.

 Evet.

 Hayır, konuyu çoktan düşündüm.

 Evet, önceden düşündüm.

 Tam olarak, bu harika.

 - Stoer.

 - Evet.

 Güzel olur.

 Kızkardeşiniz için de bir broşür göndereceğim.

 Evet, göndereceğim.

 Evet, söz verdiğim gibi.

 İyi akşamlar.

 Elbette.

 Theo!

 Onu bana ver.

 Theo!

 - Theo, onu bana ver!

 Theo!

 - Hayır!

 Theo?

 Theo  Theo  ÖZGÜR İRADE

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar