Print Friendly and PDF

Translate

Gwen (2018)

|


84 dk

Yönetmen:William McGregor

Senaryo:William McGregor

Ülke:İngiltere

Tür:Dram, Tarihi, Gizem

Vizyon Tarihi:01 Ağustos 2019 (ABD)

Dil:İngilizce, Welsh

Müzik:James Edward Barker

Nam-ı Diğer:La Terre des Oubliés

Oyuncular

Maxine Peake

Richard Harrington

Eleanor Worthington-Cox

Mark Lewis Jones

Kobna Holdbrook-Smith

Özet

19'uncu yüzyılda, kuzeybatı Galler'deki dağlık Snowdonia'nın engin güzelliğinde geçen film, genç bir kız olan Gwen'in hikayesini anlatıyor. Umutsuzca evini bir arada tutmaya çalışan genç Gwen, koşulların ondan yana olmamasının ağırlığını omuzlarında hissetmektedir. Annesinin gizemli hastalığı, babasının yokluğu ve topraklarına zarar veren acımasız bir madencilik şirketi ile mücadelesi arasında sıkışıp kalan genç kız her geçen gün kendini daha da çaresiz hissetmeye başlamıştır. Umutsuzluğun içinde büyüyen bir karanlık yavaş yavaş evini ele geçirmeye başlamıştır ve şüpheli yerel topluluk Gwen ve ailesine cephe almaya başlarlar. Genç kadın bir yandan dışarıdan gelen tehditlere karşı evini savunmaya çalışırken, bir yandan da evin içinde giderek güçlenmeye devam eden karanlık tehlikeyle başa çıkmak zorundadır...

Altyazı

Kıkırdadın mı az önce?

  Burada mısın?

  Mari?

  Arkandayım!

  Beni yakalayamazsın!

  Nereye gidebilirsin ki?

  Buralarda bir yerdesin.

  Buradan hemen uzaklaşsanız iyi olur, kızlar.

  Geç oluyor.

  Onlara ne oldu?

  Kolera.

  Tüm aileyi etkilemiş.

  Hadi, acele edin.

  Buralarda dolaşmayın.

  Peki, Doktor.

  Almak üzere olduğumuz bu hediyeler için Tanrıya şükredelim.

  Tanrımızın komşularımıza ''hoş geldin'' demesi için dua edelim.

  Bizler de babamız için dua ediyoruz.

  Onu Kırım'daki kötülüklerden koru.

  Onu sağ salim döndürmeni istiyoruz   böylece bize katılabilir ve ödülünü birlikte paylaşabiliriz.

  Tanrımıza gerçekten minnettarız.

  Âmin.

  Âmin.

  Bu yanmış.

  Özür dilerim.

  Eve geç kaldın.

  Hayvanları bizzat ben görmeliydim.

  Ve şimdi de akşam yemeğimizi mahvettin.

  Ben  Ben böyle olmasını istemezdim.

  Git ve kilerden biraz patates getir.

  Uyu hadi benim güzel kızım Uyu hadi benim güzel kızım Uyu hadi benim güzel kızım Sabaha kadar uyu Sabaha kadar uyu Kapı kapalı ve kilitli Kapı kapalı ve kilitli Kapı kapalı ve kilitli Sabaha kadar uyu Sabaha kadar uyu Babamı özledim.

  Ben de.

  Uyu hadi.

  Anne.

  Anne?

  Anne, uyanık mısın?

  Sanırım dışarıda biri var.

  Kim var orada?

  Git ve kız kardeşini bul.

  Gitmemiz gerekiyor.

  Dün gece bir şey duydum.

  Ne duydun?

  Sanırım dışarıda, tarlada biri vardı.

  Eminim endişelenecek bir şey yoktur.

  Hadi.

  Kıyafetlerini kirleteceksin.

  İndir onu aşağıya.

  Özür dilerim, anne.

  Hadi.

  Gwen.

  Tanrı'ya şükür duası edelim.

  Sevgili Tanrım   bize gelen iyi şeyler için sana müteşekkiriz.

  Sadece tarlalar için değil, bizler tüm yıl   taş ocaklarında veya değirmenler de çalışıyoruz.

  Büyük küçük başarılar elde ettik   ama hepsi değerliydi   onlar için de sana teşekkür ediyoruz.

  Vadideki hediyeler için sana çok müteşekkiriz.

  Senin merhametinle doğru yolu bulabildik.

  Yediğimiz ekmeği bizlere kazandıran taş ocakları için teşekkür ederiz.

  Ve karanlıkta taş ocağındakileri çalıştıran   cesur adamlar için de teşekkür ederiz, bu sayede ışığına sahip oluyoruz.

  Yüce İsa'nın ışığı.

  Bizi çevremizdeki kötülüklerden   şeytandan, şeytanın şerrinden   ve ona uyup   günahkâr olmaktan koruyan ışık.

  Ayrıca savaştaki kocalarımız   ve oğullarımız için de dua ediyoruz.

  Sevgin onlara ulaşsın   onları adalete ve güvenli bir şekilde geri dönmelerine yönlendirsin.

  Merhametli Babamız   bu duaları oğlunuz, Kurtarıcımız   Hazreti İsa adına kabul edin.

  - Âmin.

  - Âmin.

  Hanımefendi   biraz konuşabilir miyiz?

  Siz devam edin, kılar.

  Ben size yetişirim.

  Hadi.

  Bu sabah sizi kilisede görmek güzel.

  Sizinle   çok hassas bir konuda konuşmak istedim  Bay Wynne.

  Taş ocağından, değil mi?

  Evet.

  Çiftliği satamazsın.

  Burası bizim evimiz.

  Ve babanın da evi.

  Ayakların üşüyor mu?

  Belki onları biraz ısıtabilirim.

  Seni ısıtayım mı?

  Isıtmamı ister misin?

  Seni ısıtayım mı?

  Burada, bir yerlerde gıdıklanacak bir yer olmalı.

  Ayaklarından gıdıklanır mısın?

  Gıdıklanan ayaklar.

  Gıdık, gıdık, gıdık.

  Hepsini yak.

  Peki ya derileri ne olacak?

  En azından onları kurtaramaz mıyız?

  Bu hâlde bir işe yaramazlar.

  Ateşi yak!

  Burada ne yapıyorsun?

  Koyunları da öldürüldü.

  Tıpkı bizimkiler gibi, ben de görmek istedim  Uzaklaş oradan.

  Ama anne  Hayır, Gwen.

  Buradan gidiyoruz.

  Buraya gelmeye nasıl cüret edersin?

  Burada insanlar öldü ve sen   ve sen de kafana göre dolaşıyorsun.

  Burada insanların öldüğünü   ve koyunlarının da bizimkiler gibi öldürüldüğünü biliyorum.

  - Ben sadece görmek  - Bu kadar yeter, Gwen.

  Gidiyoruz dedim!

  Babam olsa beni dinlerdi.

  Derhâl eve gideceksin   görevlerini yerine getireceksin   ve bir daha buraya geri dönmeyeceksin.

  İçeri gir.

  Hadi git kurula.

  Gwen, buraya gel.

  Kendim kurutabilirim.

  - Gel buraya.

  - Böyle iyiyim.

  Gwen.

  Anne?

  Anne!

  Yatağına git hadi, dinlenmesine izin ver.

  Evet?

  Hazırlanmana yardım etmemi ister misin?

  Kendim halledebilirim.

  Belki de bugün kiliseye gitmek zorunda değilizdir?

  - Dinlenebilirsin.

  - Hayır, gideceğiz.

  - Ama anne  - Git ve hazırlan.

  Ne diyorsam onu yap.

  - Dinlensen daha iyi olmaz mı?

  - Gidiyoruz dedim.

  Neyi bekliyoruz?

  Ama anne, gerçekten dinlenmen  Sadece dediğimi yapar mısın?

  Yardım edin!

  Birisi yardım etsin!

  Dikkat edin.

  İşte böyle.

  Aynen.

  Güzel.

  Gitmelisiniz.

  Bu taraftan.

  Hadi.

  Kuvvet verici ilaçlar kullansa iyi olur.

  Üç şişe yeterli olacaktır.

  Gücünü geri kazanmasına yardımcı olacak.

  Ne kadar?

  Şişe başına üç ve altı.

  Bunu alacak gücümüz yok.

  Sana yardım etmek istiyorum, Gwen, ama taş ocağına karşı sorumluluklarım var.

  Pazardan sonra birkaç gün içerisinde size geri ödeme yapabiliriz.

  Şimdilik sana bir şişe verebilirim.

  Geri kalanı için pazardan sonra gel ve beni gör.

  Ama korkarım ki bana geri ödeme yapman lazım.

  Teşekkür ederim.

  Başka sorunun olursa   beni nerede bulacağını biliyorsun.

  Gwen.

  - Anne?

  - Dışarı çık!

  - Ben sadece  - Çık dışarı!

  Anne, bırak ben gideyim.

  Burada kalıp kız kardeşine göz kulak olacaksın.

  Böyle yaparak kendini daha da kötü yapacaksın.

  Doktorun da dediği gibi dinlenmelisin.

  İyi bir pazara ihtiyacımız var, Gwen.

  Takas edebileceğimiz ne koyunumuz ne de postumuz var.

  Elimizde hiçbir şey yok.

  Lütfen, anne.

  Dinlen.

  Hava kararmadan dönerim.

  Taze sebzeler burada.

  Taze sebzeye ihtiyacınız var mı?

  Taze sebze ister misiniz, hanımefendi?

  Efendim, sebze ister misiniz?

  Günaydın.

  Günaydın.

  Uzun zaman oldu.

  Üzgünüm.

  - Pazar iyi miydi?

  - Bayağı bir şey sattım.

  Biraz havuç alabilir miyim?

  - Tabii ki.

  Kaç tane?

  - Bir düzine ver, lütfen.

  Harri.

  Gitmeliyim.

  Taze sebzeler için buraya gelin.

  Taze sebze ister misiniz, hanımefendi?

  Sebze isteyen?

  Siz, bayım?

  Sıradaki.

  - Adınız?

  - Gwen.

  Randevum yok.

  Fazladan ilaç istemek için gelmiştim.

  Kapıyı kapat.

  Sağlığı ile alakalı gelişme var mı?

  Biraz, ama hâlâ  Hâlâ ne?

  Hâlâ kendinde değil.

  Devam et.

  Onu kestiğini gördüm  Kolunu keserken gördüm ve kanını   bir kaba akıtıyordu.

  Ne yaptığını hakkında bilginiz var mı?

  Bazı insanlar günahın deri yoluyla hafifletilebileceğine inanırlar.

  Kan vücuttan akıp giderken, kötülüğün de gittiğine düşünürler.

  İlaçların hepsi bitti mi?

  Evet, bu yüzden buradayım.

  Paran var mı?

  Üçünüz içinde   kolay olmadığından eminim.

  Ama annen hiç çiftliği satmayı düşündü mü?

  Satamayız.

  Babam geri döndüğünde hazır ve iyi olması gerekiyor.

  Bunu sadece annenin sağlığı için söylüyorum.

  - Yeniden başlayabilirsiniz.

  - Nerede?

  Taş ocaklarında mı?

  Fabrikalarda mı?

  Koyunlarımız öldürüldü.

  Uyandığımızda onları parçalara ayrılmış, yamaçlara dağılmış şekilde bulduk.

  Duydum.

  Glangorların sürüsüne olduğu gibi.

  Sen de oradaydın, cesetleri bulduklarında.

  Ne yazık ki, çok geç kaldım.

  Onlar için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

  Peki ya  Maden ocağı topraklarını istedilerse ve onlar da kabul etmedilerse?

  Maden ocağındaki adamların annemle konuştuğunu gördüm.

  Gwen, seni temin ederim ki bunda bir şey yok.

  Annemin tekrar iyi olmasını istiyorum.

  Evimi kaybetmek istemiyorum.

  Ben sadece ilaçları içip   dinlenmesini istiyorum.

  Lütfen.

  Yapabileceğimiz bir şey yok.

  Yürüyemiyor.

  Ve onu iyileştirebileceğimizi de sanmıyorum.

  En azından biraz et yiyebileceğiz.

  Üzgünüm.

  Çok üzgünüm.

  Çok üzgünüm.

  Gel hadi.

  Acı çekiyor.

  Acısını dindirmenin en kolay yolu bu.

  Bu senin sorumluluğun.

  En azından onun için dua edebilirim.

  Uslu çocuk.

  Uslu çocuk.

  Burada bekle.

  Sizinle ve kızınızla bir konuşabilir miyiz?

  Hayır.

  Burada ne işiniz var?

  İçeride konuşsak iyi olur.

  - Burada bekle.

  - Yanında olmak istiyorum.

  Dışarıda bekleyeceksin.

  Kızlarından birinin Dr.

  Wren'ı   ziyaret ettiği konusunda uyarıldık.

  Kızınızın ilaç çaldığını biliyoruz.

  Üstelik çaldığı ilaçlar maden ocağının mülkü.

  Şimdi, bu çok ciddiye aldığımız bir olay.

  Evinizle alakalı durumdan   daha önemli bir sorunla karşı karşıyayız.

  Çözebileceğimizi düşündüğümüz bir sorunla.

  Defolun gidin evimden.

  Hanımefendi, dinleyin.

  Teklifimizi düşünmeni öneririz.

  Kendiniz ve kızlarınız için.

  Burası bizim evimiz.

  Defolun.

  Defolun!

  Anne.

  - İlaç mı çaldın?

  - Hayır, doktor bana verdi.

  Bana doğruyu söyle.

  Anne, lütfen, çalmadım.

  Onları buraya getirtecek bir şey yapmadım.

  Onlar maden ocağından!

  Kes şunu!

  Seni aptal, aptal kız!

  Ben özür  Anne, lütfen.

  Bırak beni.

  Canımı acıtıyorsun.

  Anne.

  Anne, lütfen.

  Dur.

  Dur.

  Anne.

  Anne.

  Ne yapıyorsun?

  Anne.

  Anne.

  Leşi parçalarına ayır.

  Hayır.

  Bizi bir aylığına doyurur.

  Yap hemen.

  - Hemen!

  - Yapamam.

  Yapamam.

  Yapma!

  Yapma, anne!

  Yatma vakti, Mari.

  Anne?

  Bu vadide üç ailenin olduğu zamanları hatırlıyorum.

  Griffithler ile Güneydeki Rowlandlar.

  Hepsi de iyi insanlardı.

  Ama şimdi   sadece bir çiftlik kaldı.

  Koyun çalarsan elini keserler.

  Dağı çalarsan ise seni bir Lord yaparlar.

  Orada   bir mektup bulacaksın.

  Kutunun içinde.

  Baban gitmeden hemen öce yazmış.

  Oku.

  İstemiyorum.

  Sana en başından söylemeliydim.

  Geri dönmeyecek, Gwen.

  Ama sana söz veriyorum, seni daima koruyacağım.

  Seni ve kız kardeşini.

  Üçümüz mutlu mesut yaşayabiliriz.

  Yalan söyledin!

  Bunca zaman.

  Geri döneceğine beni inandırdın.

  - Mari'yi de inandırdın  - Ben  Bunu sizleri korumak için yaptım.

  Anne?

  Anne?

  Anne?

  Anne?

  Yapma!

  Gitmesine izin ver.

  - Bırak  - Yaklaşma!

  Anne!

  Lütfen.

  Hayır, dur.

  Yapma!

  Dur, hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Hayır!

  Anne!

  Bırak beni!

  Bırak beni!

  Anne?

  İyi olacaksın.

  İyi olacaksın.

  İyi olacaksın.

  İyi ola  Seni asla incitmek istemedim.

  Sadece seni korumak istedim.

  Mari'yi getir.

  Uslu kız.

  Bana bak.

  Bana bak.

  İyisin.

  Uyu hadi benim güzel kızım Uyu hadi benim güzel kızım Evi yakın!

  Yakınsana!

  Nereye gidiyoruz?

  Babamızı bulmaya.

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar