Print Friendly and PDF

Translate

Spinning Man (2018)

|


100 dk

Yönetmen:Simon Kaijser

Senaryo:Matthew Aldrich, George Harrar

Ülke:İrlanda,  İsveç, ABD

Tür:Dram, Gizem, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Nisan 2018 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:Jean-Paul Wall

Nam-ı Diğer:A gyilkosság filozófiája

Oyuncular

Guy Pearce

Pierce Brosnan

Minnie Driver

Alexandra Shipp

Odeya Rush

Özet

Evan Birch'ün hayatı mükemmeldir. Sevgi dolu bir ailesi, iyi bir kariyeri ve prestijli bir kolejde sürdürdüğü profesörlük görevi vardır. Kolejde çapkınlığıyla tanınan Evan'ın öğrencileriyle ilişki kurduğu da sır değildir. Çekiciliği sayesinde verdiği felsefe dersleri kalabalık geçerken, günün birinde Hannah isimli bir öğrencinin kaybolması her şeyi değiştirir. Evan'ın eşi Ellen, onun kampüste geçirdiği uzun saatlerle ilgili kuşkulanmaya başlarken, dedektif Malloy da kritik bir kanıtın ele geçirilmesiyle birlikte Evan'dan şüphelenmeye başlar. Hannah'nın kayboluşunda baş şüpheli haline gelen Evan'ın sorunları artık akademik düzeyde değil, ölüm-kalım düzeyinde olacaktır...

Altyazı

Yamaç polisi.

 Dedektif Malloy lütfen.

 Bir ihbarda bulunmak istiyorum.

 Konuşabilirmiyiz?

 Tabii.

 İçeri gel.

 Yalnız mısın?

 Zor bir gece mi?

 Evet.

 Kahve alır mısın?

 Geçmişteki olayları hatırlamakta güçlük çektiğin oluyormu hiç?

 Beş hafta önce.

 Gideceksen gerisini ben hallederim.

 - Eminmisin?

 - Evet.

 Kartını ben basarım.

 Eric'in annesi kasaba dışına çıkmış.

 Herkesi topluyor.

 Kimler gelecek?

 Herkes.

 Birlikte mi gideceksiniz?

 Bilmiyorum.

 Hiç eğlenesim yok.

 - İyi misin Joyce?

 - İyiyim.

 Haber verirsen belki bende gelirim.

 Olur.

 TUTARSIZ ADAM

Buraya neden gelmiştim yahu?

 Bilmiyorum.

 Sabun alacaktım.

 Sorsam mı acaba?

 Arabayı yıkıyorum.

 Neden?

 Bugün cumartesi.

 Bugün tüm işleri bitirdiğimiz gün.

 Zelda tatlım babana yardım edermisin?

 Etmesem olmaz mı?

 Edersen iyi olur.

 Hadi Marvinle daha sonra oynarsın.

 Annem yardım etmemi söyledi.

 Hemen işe koyul o zaman.

 En son ne zaman yıkadın ki bu arabayı?

 Hayır!

 Tamam!

 Tamam!

 Yakaladım!

 Yakaladım seni!

 Kardeşimi rahat bırak!

 Bırakmam!

 Süper kahraman!

 Biraz ateşkes yapsanız?

 Geçemiyor musun?

 Bilmem ne dersin?

 - Annecik geçsin mi?

 - Evet.

 - Geçsin mi?

 - Tamam.

 İndir şunu.

 - Bize güvenmiyor musun?

 - Çocuklarıma güveniyorum.

 Tüh.

 - Birde bunun dönüşü var  - Hey!

 Hey!

 Aklından bile geçirme.

 Ne dersin kızım?

 Geri döneceğim demedi.

 - Geri döneceğim demedi.

 - Ben senin annenim!

 Geri döneceğim demedi.

 Hiç demedi.

 Demedi.

 Dedimi?

 Saldır!

 Geri döneceğim demedi.

 Yakalayın onu!

 Çocuklarımıza güzel örnek olduk.

 "Sözün den nasıl cayarsın." Ben sadece doğru söcükleri seçmenin önemini vurguladım.

 Kaldıki aşk ve su savaşlarında herşey makuldur.

 İçeri niye girdiğini yine mi unuttun yoksa?

 Buraya neden geldiğimi en iyi bildiğim an bu.

 - Sana hâlâ kızgınım.

 - Sahimi?

 Yemin edereim bu başka bir şey değilse evimizde fare var.

 Parsonları çağıracağım.

 Onları sevmediğimizi sanıyordum.

 Tuzak alırım şimdi.

 Küçük bir fareyi bu şekilde öldüremeyiz ki.

 Parsonlara trilyon mu ödeyelim diyorsun?

 Ben hallederim.

 Şumu temizlemem gerek.

 Sağol kanka.

 Bu Floridada iken   parkta çekildi.

 Bu en iyilerinden.

 Kahretsin Irene.

 Onlara son çekilmiş resim lazım.

 Tanrım.

 Okul da çekilmiş   şöyle bir resim var mı?

 Bu sene  üniversiteye gidecekti.

 Ne güzel.

 Bunu alabilir miyim?

 Elimde başka kopyası yok.

 Geri vereceğim bayan Bonner.

 Söz veriyorum.

 Zarar vermeyeceğim.

 Ciddi misin?

 Pavel ile konuşan pembe üstlü.

 Kahretsin!

 Niye en iyileri sosyoloji ye gider ki?

 Şansın varsa belki bir gün ahlak sınıfını denetime gelir.

 Diyelimki: Öğrencilerinden biri tutkulu bir gece için sana yılışır.

 Çok güzeldir.

 Tam senin tipin.

 Yetişkindir.

 Başkalarına söyleyerek kariyerini yada   evliliğini bitirme derdinde değildir.

 Tek istediği bir gece.

 Yaparmıydın?

 Ekstra not istiyor mu peki?

 Sen soruyu cevapla.

 Hayır.

 Yapmazdım.

 Ahlâki toplum kurallarını geçtim.

 Düşünmem gereken bir evliliğim var.

 Etkileyici.

 En son okuduğum bir kitaptan hatırlıyorum.

 Yazarın adını unuttum ama  ''Birinin suç işlemeyi istemesi akıllı bir karardır.'' diyordu.

 Saptırıyorsun.

 Benim dediğim   ''Zorunluluktan dolayı işlenen bir şuç için alınan karar yerinde bir karardır'' olacak.

 Tarafsız olarak o an belayı atlatmak için.

 Tarafsız olarak bende diyorumki hatun fena.

 Ve seni istiyor.

 Suçlu hissedip hissetmemek sana kalmış.

 Yani sen olsan yapardın.

 Evliyim ben.

 İşim olmaz.

 Kusura bakma hayatım geciktim.

 Vakit kavramını yitirdim iyice.

 İlk gün nasıl geçti?

 Birşey kaçırmadın.

 Nasılsınız çocuklar?

 Baba!

 Ağaçlıkta delinin biri var.

 Ne delisi?

 Ne diyorsun?

 Ağaçlıkta deli meli yok Adam.

 Tek deli sensin.

 Z. Neden bahsediyor?

 Eastfield li ponpon kızlardan biri gölde kaybolmuş.

 Zelda da ağaçlık ta çocukları yiyen bir deli var diye takılıyor.

 Çok gaddar kardeş bunlar.

 Kız çok önemli birisi olacak ileride.

 Aslına bakarsan endişeleniyorum, çocuklar o tarafta bisiklete biniyor.

 - Kızı kaçırmışlar mı yoksa kayıp mı?

 - Bilmiyorum.

 On yedi yaşında.

 Kendisi de kaçmış olabilir.

 Konu aydınlanana kadar çocuklar orada bisiklete binmese daha iyi olur.

 Ne arıyorsun?

 Onu saklayacağını sanıyordum.

 Ne oldu Evan?

 Yok birşey.

 Yeni birşey değil.

 Santos kitabımı okumuş.

 Sıradışı bulmuş epey.

 Kötümü bu yani?

 Tam bu sırada başvuru kaydımı gündeme getirip   "Hayatımın en uzun 20 dakikasını" değerlendireceğini söyledi.

 Ne alaka?

 Neden olmasın?

 Buraya taşınmakla doğrumu yaptık bilmiyorum.

 Fazla seçeneğimiz yoktu.

 Gelecek öğretim yılına.

 Tamam.

 Başlıyoruz.

 Bir sağa, bir sola.

 Hadi bayanlar odaklanın.

 Bunu yarına kadar halletmemiz gerek.

 İyi şanslar.

 Çocuklar büyüdüğünde okula dönecekmisin?

 Hayır kalsın.

 Üniversiteler senenin 364 günü kıyasıya yarışıyor.

 Umrumda bile değil.

 Herkese Ellen'in tanıdığım en akıllı kadın olduğunu söyler dururum.

 Ya liseler?

 Onlar aidat peşinde değil mi?

 Kimbilir şu kadın nelerle uğraşıyor.

 Daha çok genç.

 Kim yaptıysa inşallah yakalayıp hasta kıçını fırına verirler.

 Merhaba.

 İçeri girin.

 Anna.

 Listede adını gördüm.

 Nasıl geçti yaz?

 Harika geçti.

 Sonunda Yunanistana gittim.

 - Gerçekten mi?

 - Harika.

 Felsefe'nin beşiği.

 - Nasıldı peki?

 - İnanılmazdı.

 Oradayken kitabınızı okuma fırsatım oldu.

 Merak ediyorum da, Kitabınız ile ilgili sohbet etmek tabiki de hoşunuza giderdi   fakat sizinle oturup kahve falan içmek için ölürdüm.

 Bilirsiniz.

 Eğleniriz falan.

 Aslında kitap hakkında konuşmak pek umrumda değil.

 Fakat ben kahve sevmem.

 Ders saatleri en üstte yazıyor.

 Tamam.

 Selam millet.

 İçinizde bazı tanıdık yüzler görüyorum ki bu harika.

 Biz felsefecilerin nesli giderek tükeniyor.

 Beni tanımayanlar için, ben Dr birch.

 Dersimiz: Beşeri bilimler ve felsefe'nin dili.

 Biraz kalabalık geldi galiba.

 - Ellen Birch?

 - Evet.

 Kocanız evdemi?

 Yardım ister misiniz?

 Gerek yok.

 Ben   aslında fare tuzağı bakmıştım.

 Bu kadar çok çeşit olacağını düşünmemiştim.

 Şu eski tom ve jerry türlerine rastlarım sanıyordum.

 Bu iyimidir?

 Evet, fakat bunlar biraz gaddar tuzaklardan.

 Zavallı küçük şey orada sıkışıp açlıktan ölüyor.

 - Sahimi?

 - Evet.

 Ama bunların yakaladığı fareleri dışarı çıkıp kolayca bırakabilirsiniz.

 İyi ama bu ödemek istediğimden pahalı.

 Yinede küçük dostumuz için en kârlısı bu gibi.

 Silahınız varmı?

 Var.

 Bakabilir miyim?

 Hayır bakamazsın.

 Neden?

 Çünkü silahlar tehlikelidir.

 - Neden?

 - Tehlikeli olduklarından.

 Tatlım yukarı çık ve oyna olur mu?

 - Ama görmek istiyorum.

 - Biliyorum.

 Yukarı çıkıp oyunu gör hadi!

 Bu yaşta çok meraklı oluyorlar.

 - Kocanızı bir kere daha arasanız.

 - Tabii.

 Tamama bas.

 - Ne?

 - Tamama basın.

 Tabii.

 Teşekkürler.

 Ellen.

 Sorun nedir?

 - Çocuklar iyimi?

 - İyiler.

 Dr.

 Birch.

 Dedektif Robert Malloy, Dedektif Killian   ve Memur Antonelli.

 Sizin için ne yapabilirim?

 Ters giden bir şeyler mi var?

 2015 Volvo gri s60'ın sahibi sizmisiniz?

 Nerelerdeydin?

 Arayıp durdum.

 Nalbura uğramıştım.

 Bu neyin nesi şimdi dedektif?

 Bir kaç gün önce   Eastfield de kaybolan kız ile ilgili bir soruşurturma.

 Joyce Bonner.

 Duydunuz mu hiç?

 Hayır.

 Şu haberlerde çıkan kız mı?

 Ponpon kız.

 - Evet.

 - Bizimle ne ilgisi var?

 Rapora göre kaybolduğu gün gri renkli bir volvo takip ediyormuş.

 Eminim sizinle alakası yok ama bakmamız gerekiyor.

 Bilirsiniz.

 Perşembe günü saat üçte neredeydiniz?

 Emin değilim.

 Randevu defterim okulda kaldı.

 Okulda mı?

 Doktor değil miydiniz?

 Addison Üniversitesin de profesörüm.

 Yarın bakar ararım sizi.

 Nerede olduğunuzu randevu defteriniz mi söylüyor?

 Olmadığınız yerleride söylüyor mu?

 Evet galiba haklısınız.

 Hey neler oluyor?

 Hey Z içeri gir tatlım.

 O gün Z nin kampta son günüydü.

 Onu almaya gitmedin mi o gün?

 - Ne kampı bu?

 - Doğru.

 Wildwood R15 yolu.

 15:30 da çıktık.

 - Evet.

 - Anlaşıldı.

 Arabanızın içine bakıp gideceğiz.

 - Tabiki.

 -Bunun için arama izni falan gerekmiyor mu?

 Siz izin verdikten sonra gerek yok.

 Veririm vermesinede bunun benimle ne ilgisi var hâlâ söylemediniz.

 Tanığa göre camın önünde Addison'un çıkartması varmış.

 Yanlışlık olmalı.

 Yani karımın da dediği gibi   kampa kızımızı almaya gitmiştik.

 Ve wildwood göl den 50 km uzaklıkta.

 Göl de kaybolduğunu nereden biliyorsunuz?

 Haberlerde gördük.

 Z, annen içeride bekle dedi yavrum.

 Dr.

 Birch, bu sadece rutin bir iş.

 Kızımın önünde olumsuz laflar etmeniz rutin mi yani?

 Neden sakin olmuyorsunuz bayım?

 Ben gayet sakinim bayım.

 - Tatlım onlar sadece işlerini yapıyor.

 - Ben  Aracınıza bakmak sorun mu teşkil ediyor?

 Elbette etmiyor.

 Evet, aslında ediyor.

 Arka tarafta kim var?

 Orada biri olduğunu düşündüren ne dir?

 Filmlerden kalma bir alışkanlık.

 Gerçek hayatta herşeyin bir maliyeti vardır.

 İşimizi yaparken izlemeleri için milleti toplamaya paramız yetmez.

 Şimdi  Kızınızı tam olarak saat kaç ta aldınız?

 15:30 ağağı yukarı.

 Aşağı yukarı ne?

 Beş on dakika falan.

 Bu tür şeyler nadirem tam vaktinde olur.

 Bilirsiniz, ya iki dakika ve ya yedi dakika geç ve ya erken olur.

 Vaktinde vardın mı peki?

 - Evet.

 - Tam vaktinde mi?

 Biraz erken olmasın?

 Dediğim gibi hatırlamıyorum.

 Kızım dokuz yaşında olduğuna göre araba kullanacak hali yok.

 Bu nedenle onu sürekli ben almak zorundayım.

 Her ne kadar bu size önemsiz gibi görünsede.

 Joyce Bonner ile hiç tanıştınız mı?

 Şey  - Sanmam.

 - Tanışmış olmayasın?

 Bu isimde biriyle tanıştığımı hatırlamıyorum.

 Genelde kolej de en çok gençlerle tanışıyorum.

 Ki buda tanıştığımı düşündürebilir.

 Tanışmış olsam bile hatırlamıyorum.

 Kız hakkında sana sorduğumuzda ponpon kız demiştin değil mi?

 Bunu söylediğini hatırlıyor musun?

 Evet.

 O bir ponpon kız mıydı?

 O an laubali konuşuyordum.

 Eminim ki kaybolması haricinde hâlâ bir ponpon kızdır.

 Ve sanıyorum başka biryere ponponluk yapmaya gitmedi.

 Felsefe.

 Bende bu yüzden mi dedektiflik yapıyorum acaba.

 Giriş derslerinde Descartes öğretiyorum   ama felsefe dil biliminde ihtisas yaptırıyorum.

 Mallığımı mazur gör ama bir Filozof ne yapar?

 Komik olan ne?

 Bu en güzel sorulardan biri ama değil mi?

 Felsefeyi düşüncelerin mantıklı bir açıklaması gibi düşün.

 Fakat ben filozof değil daha ziyade bir öğretmenim.

 Bu bir şekilde açıklıyor değil mi?

 İçinde olmadığımız şeyin neyi açıkladığını bilemeyiz.

 Suç soruşturmalarıyla ilgili   alınan ifadelerin mantıklı açıklamalarını da hesaba kat.

 Göle yakın bir yerde yaşıyordun değilmi?

 Oraya gittiğin oluyormu?

 Bazen.

 Kano kiraladığın oldumu hiç?

 Hayır.

 Kano kiralamada on yedi yaşlarında   esmer bir kız gördüğünü hatırlıyor musun?

 Hatırladığımı söyleyemem.

 Hatırlamıyorum mu diyorsun?

 Doğru.

 Esmer olması bir tarafa   kano kiralama da çalışan genç bir kız gördüğümü hatırlamıyorum.

 Kano kiralama merkezine hiç gitmedim.

 Hiç kimseyide göndermedim.

 Aslında öyle bir yerin varlığı   siz konuyu açana dek aklımda bile yoktu.

 Kendinle eğleniyor musun?

 Hafızana sokayım.

 Tamam.

 Vakit ayırdığın için teşekkürler profesör.

 Tutuklu değil miyim artık?

 Asla değildin.

 Numaran bizde var gerekirse ararız.

 Ofisimi lütfen.

 Elbette.

 Yardımın için teşekkürler.

 Rica ederim.

 Herşey yolunda.

 Bir kaç soru cevapladım ve çıktım.

 Ne sordular?

 Nerede ne kadar takıldığımı.

 Neydi adı?

 O kızı tanıyıp tanımadığımı.

 - Joyce Bonner.

 - Bonner, evet.

 Onunla   tanıştınmı?

 Neden tanışayım?

 Onlara bildiğim herşeyi anlattım.

 Onlarda teşekkür ettiler.

 Biraz yemek ayırdın mı fena acıktım.

 - Yemek mi?

 - Evet.

 Adam saatlerce hapse girdiğini sanarak ağladı.

 Suçlu benmişim gibi davranıyorsun.

 Altı üstü arabaya bakmak istediler.

 Yasa denen bir şey var.

 Kafayı yiyeceğim.

 Kızın biri kayıp Evan.

 Biliyorum.

 Hiç düşünmüyor musun?

 Ya Zelda olsaydı?

 Bugün çektiğin o maço ayaklarını yine de çeker miydin?

 Evet galiba biraz abarttım.

 Aklında ne vardı?

 Canımı sıktılar uyuz oldum.

 Savunmaya geçtim.

 Aptalcaydı biliyorum.

 Onları istediklerini yapma konusunda rahat bırakmalıydım.

 Adam nasıl?

 Onunla konuşmalısın.

 - Ya Z?

 - O iyi.

 Onunla da konuşsan iyi olur.

 Ya sen?

 Sende korktun mu?

 Üzgünüm.

 Zeno nun artan bölünme paradoksu: Birisi bir odadan geçmek için yürümeye başlamadan önce   yarı yolu kat etmiş olması gerekir.

 Fakat yarı yolu almadan evvel o mesafenin çeyreğini alması gerekir.

 Bu örneği sonsuza dek çoğaltarak mesafeyi azaltabiliriz.

 Bu mantığa dayalı olarak eleman bir adım bile atamamıştır.

 Zeno göstermiştir ki, bu şekilde herhangi bir devinim mümkün değildir.

 Bay Barnes.

 Buradayım.

 Zeno ya katılıyor musun?

 Evet.

 O zaman heyecan verici dersim bitince bu odadan çıkamayacaksın.

 Görünüşe göre hepimiz sıkıştık burada.

 Bana kalırsa bu bir kelime oyunu gibi birşey.

 Bir şey ifade ediyor, ama etmiyor da.

 Evet.

 Doğru yoldasın.

 Öyle bir paradoks ki, dilin limitlerinii gösteriyor.

 Tecrübelerimizden biliyoruz ki, bir odayı tabiki geçeriz.

 O sadece dilimizde yükselen bir belirsizlikten ibaret.

 Senin başının ağrıdığı gibi başı ağrıyan bir doların varmı mesela?

 "Olmak" fiili ve ya "Doğru" ya da "Yanlış" gibi   sıfatlar var olduğu sürece dostumuz Wittgenstein'in de dediği gibi  "Açıklanamayan olayları dikkatle incelemeye devam edeceğiz."

- Evet.

 - Gerçek diye birşey yokmu peki?

 Sormama izin ver.

 Hafızam izin verdiği kadar sana "Gerçeği" mi?

 Yoksa "Gerçek"ten ne algıladığımı mı?

 Ve ya "Gerçeğin" Mealini mi anlatayım?

 Neyse kendimizi aşmaya başladık.

 Paradoksla devam edelim.

 Tek seferde tek kırıntı.

 Merhaba erken mi geldim?

 Biraz şunlarla uğraşıyorum o kadar.

 İçeri gir.

 Açık kalsın.

 Tamam.

 Sömestr nasıl geçiyor?

 Yoğun.

 On sekiz derse giriyorum.

 On sekiz mi?

 Güzelmiş.

 Yenimi?

 Evet.

 Yazın Boston dayken almıştım.

 Hafızan iyiymiş.

 Geçen haftadan beri zar zor hatırlıyorum.

 Geçen seneyi   hatırlıyor musun?

 Bunu evet olarak kabul ediyorum.

 Bu konuyu açmasak.

 Açsak iyi olur bence.

 Şimdi kapatsam mı?

 Olur.

 Özür dilemek istiyorum.

 Geçen sene çok kötü bir durumdaydım.

 Ve  Sen  Sen bana yardım etmek istedin.

 Bense bundan faydalanmak istedim.

 Demek istiyorum ki   bir anlık zaafiyetti.

 Akıl etmediğim bir an dı.

 Ne kadar üzgün ve aptal   hissettiği mi bilmeni isterim.

 Annacığım dürüstlüğüne ve samimiyetine minnettar oldum.

 Özrün kabul edildi.

 Sağol.

 Tek istediğim bunu unutup normal olmak.

 Aramızdaki güveni düzeltmeye gönlün varsa benim için sorun yok.

 Harika birisiniz.

 Yani sadece platonik olarak.

 Ben aslında kitabınız hakkında konuşmaya gelmiştim.

 Harika.

 Eleştirmenlerim de keşke o kitabı senin okuduğun gibi okumuş olsa.

 Hatta bazı meslektaşlarım bile.

 Girin.

 İyi günler profesör.

 Bir saniyen varmı?

 Gördüğünüz gibi bir öğrencimle beraberim şu an.

 Çok kısa sürecek.

 Şuna bak hele.

 Senmi yazdın?

 Evet.

 Kalınmış.

 Dışarıda bekleseniz sorun olur mu?

 Hemen geleceğim.

 Tabii acele etme.

 Cici doktoru ne zaman dır tanırsınız?

 Bir kaç senedir.

 İyi midir?

 Burada herkes kaçıktır.

 Kampüs te bir toplantım varda şu an gerçekten vaktim yok.

 Sorun değil beraber yürürüz.

 Geçen perşembe biraz daha konuşmak istiyorum.

 Geçmiş zamanda mı konuşacağız?

 Koşullar değişti mi?

 Lafın gelişi demiştim.

 Seninle şimdi konuşmak istiyorum.

 Konuşuyorsun zaten.

 O gün kızımı kamptan aldım demiştin değil mi?

 Evet öyle demiştim.

 Yaptığın şey omuydu peki?

 Kızım hâlâ o kamp ta olmadığına göre yaptığım şey oydu.

 - Yol da durmadın mı?

 - Durmadım.

 Kamp danışmanı sen varmadan önce kızınla kırk dakika beklediğini söyledi.

 Rötar yapmak suç mu yani?

 Hayır ama neden olan şey olabilir.

 Peki bu nasıl oluyor?

 Notlarımı nereden aldın?

 Göl kenarında çöpte buldum.

 Yolda durmadığına emin misin?

 Olabilir.

 Bazen göle giderim.

 Arabamda oturup çalışırım.

 Gölü seyredip rahatladığım oluyor.

 O gün bunları mı yaptın?

 Hatırlamıyorum.

 Olabilirim.

 O sabah veya önceki gün gitmiş olabilirim.

 Kesin bir şey diyemeyeceğim.

 Emin olduğum bir şey varsa o kızın kaybolmasıyla ilgimin olmadığı.

 Bak daha fazla sorun varmı?

 Gerçekten gitmem gerek.

 Hayır.

 Daha fazla sorum yok.

 Teşekkürler.

 Dr. Birch aracınıza yamaç polisi el koymuş.

 Polis işlemleri bitirdiğinde 

Şaka mı bu?

 Sizinle iş birliği yapmaktan başka bir şey yapmadım.

 Verdiğiniz ifadeler fiziksel bulgularla çelişiyor.

 - Ne çelişmesi?

 - Aracınıza komple bakacağız.

 Sizin çalışma şekliniz bu mu?

 Beni mahsur bırakarak.

 Dinle bak.

 Çekicinin burada olduğunu söylecektim ama beni beni beklettin.

 Söyleyecek miydin?

 İnanılmaz.

 - Bu hırsızlık.

 - İnan bana niyetim   bunu herkesten önce bitirmek.

 Şimdi şu kırk dakika olayına geri dönelim.

 Niyetin varsa beni tutukla.

 Avukatımla görüşene dek hiç bir şoruyu cevaplamıyorum.

 Keşke daha erken arasaydın.

 Sorularını cevaplarsam olur biter dedim.

 Herkes senin gibi diyor zaten.

 Ama polisler soru sormaz.

 Tuzak kurarlar.

 Sorun değil gerçi.

 Bizim durumumuz iyi.

 Genelde boşanma davalarına baktığını biliyorum.

 Boşanma, yolsuzluk, dolandırıcılık.

 Bu bölge özelleşmek için henüz çok ufak.

 Ben sadece böyle bir davaya daha evvel bakıp bakmadığını merak ettim.

 Adam kaçırma mı diyorsun?

 Yoksa tecavüz, cinayet ya da   rehine durumlarını mı diyorsun?

 Bunun ne tür bir dava olduğunu bilmiyorum.

 Zaten polisinde bildiği yok.

 Ellerinde henüz ne bir ceset ne de bir suç var.

 Tek sahip oldukları doğrulanmamış ifadeler ve köpeğimin temizlemediğim kakası.

 Bu avantajları kullanacak mısın?

 Haberin olsun hayatını değiştirirler.

 Ne yapacağız şimdi?

 Savunmada kal.

 Arabanı aratmamakla doğru şeyi yaptın.

 - Eğer ellerine bir şey geçerse  - Hiç bir şey geçemez.

  olurda geçerse kurtulma şansımız var.

 Burası büyük şehirlere benzemez.

 Burada bir çocuk kaybolduğunda herkesin haberi olur.

 Polis bilip bilmeden şüpheli arar durur.

 Olası rastlantılar seni şüpheli durumuna sokar.

 Bu işin pis tarafı budur.

 Tek yapmamız gereken onlara koz vermemek.

 Bu arada Deb bir akşam yemeğinde sizinle buluşmak istiyor.

 Çok iyi olur.

 Eminim Ellen de ister.

 Kabinleri yoklar mısın.

 - Ne?

 - Kimse varmı bak.

 Avukatın olduğumu bilmelisin ve   herhangi bir durumda ilk önce benim haberim olmalı değil mi?

 Evet.

 O zaman şunu açıklığa kavuşturalım.

 Joyce Bonner ile her hangi bir ilişkin olmadı değil mi?

 Olmadı.

 Önceleri az da olsa cinsel temas falan?

 Hayır.

 Ya diğer kolejliler?

 - Paul, lütfen.

 - Bak, şu polis Malloy varya   davranış tarzından bir şeyler bulmaya çalışacaktır.

 - Bulabilecek mi?

 - Hayır bulamaz.

 Ben o kızı tanımıyorum bile.

 Aslada tanışmadım.

 Bu kadarı yeterli değil mi?

 Benim için tamam ama seni köşeye sıkıştırmaya çalışan ben değilim.

 Seni yine arayacağım.

 O arada sakin olmaya çalış.

 Orosopu çocuğu.

 Carrie bugün çalışmıyor mu?

 Hayır.

 Tamama basın.

 Kuzeye gidiş yönünde iki şerit kapatıldı.

 Otoyol devriyesi sürücüleri dikkatli olmaya davet ediyor.

 Joyce Bonneri arama çalışmaları devam ediyor.

 Polisin yaptığı açıklamaya göre   yamaç göletinde kaybolan genç kız ile ilgili   herhangi bir gelişme olmadığı vurgulanıyor.

 Yetkililer  Dinlememiz gerekmez miydi sence?

 "Profesörün aracını iade etme kararı verildi" Haberi geçmedikçe gerekmez.

 Ne oldu?

 Joyce Bonneri arama çalışmalarında umutlar tükeniyor.

 On yedi yaşında kaybolan kızın sınıf arkadaşlarını   uykusuzluk nöbetleri tutmaya başladı.

 Yamaç göleti tarafında kaybolan genç ponpon kızın   görüldüğü yer hakkında bilgi verenler için   polis tarafından beş bin dolar ödül verileceği ve    arama kapsamının genişletileceği açıklandı.

 Araştırma hâlâ "kayıp şahıs" davası olarak sessizliğini korusada   yetkililer bu davanın peşini bırakmayacaklarını belirtti.

 Yoğun sabahın ardından trafik normale döndü.

 Üzgünüm bayan plaj kapatıldı.

 Şurayı imzalar mısınız lütfen.

 - Yazıcı çalışıyor mu?

 - Teşekkür ederim.

 Yazdırdığın şey tam burada.

 Şu hikaye yi anlamaya çalışıyorum.

 Dikkatimi pek veremedim.

 Ne hikayesi?

 Şu olay.

 Kuzenimin polis bir arkadaşı var.

 Kimin yapmış olabileceğini bildiklerini söyledi.

 Hadi ya.

 İnşallah yakalarlar.

 Yakalayacaklar.

 7/24 izliyorlar Birch hazırmısın?

 Evet.

 Sonuç nedir?

 Ne?

 Araban.

 Şey  Vites kutusu  İyimisin?

 Evet sadece  Utancın yeni bir şekline katlandım bugün.

 Yüz üçüncü dersimde sadece iki öğrenci vardı.

 Sadece iki.

 O da birşey mi.

 O hissi bilirim.

 Bir kaç sene önceydi.

 Tüm hafta boyunca bir kişi bile gelmemişti.

 Düşünebiliyor musun tüm hafta boyunca orada öylece  Buna ihtiyacım var dostum hadi.

 Neyse.

 Biliyorsun tek işim öğretmek.

 Tahtaya alıntılar yazmak vs.

 Tüm olayı biliyorsun.

 Babacığım fareyi yakaladın mı?

 Hayır ama tuzaklara biraz daha yem koydum.

 Tuzaklara mı?

 Evet birkaç tane daha aldım.

 Fareleri dışarı salmaya bende gelebilir miyim?

 Elbette hep beraber gideriz.

 Birch ailesi olarak turlamış oluruz.

 Arazi turu demişken   bu hafta sonu hava güzel olacak.

 Göl plajına gidebiliriz belki.

 - Evet!

 - Evet!

 Kulağa hoş geliyormu?

 Tabii.

 Böyle yaptığında gıcık olduğumu biliyorsun.

 Neyi?

 Diş fırçasının sürtünmesimi?

 Plaj turu fikri.

 Hemen pat diye çocukları heveslendiriyorsun.

 Ya yapacak işlerim varsa?

 Hemen kötü adam olurdum.

 Evan.

 Birden aklıma geldi işte.

 Niyetim kimseyi heveslendirmek değildi.

 Yapacak işlerinmi vardı?

 Hayır ama bilmiyorum.

 Avukat arar falan diye uzaklaşmasam daha iyi olur.

 Biraz uzaklaşsak senin içinde iyi olmaz mı?

 Nerede olduğumun hiç önemi yok değil mi?

 Ben hâlâ  Gideceğiz.

 Uzaklaşacağız.

 İyi olacak.

 Tamam.

 Ben tamamen hazırım.

 Adam, Z haydi gidiyoruz!

 Süper kahramanımız Adam plaja gelmiyor mu?

 Hayır evde işleri var.

 Ev işlerimi?

 Marvinin yemeğini verirmisin.

 Z, haydi gidiyoruz.

 İzin almadan makyaj yapmak hakkında ne konuşmuştuk?

 Yapmadım ki.

 Nereden aldın bunu?

 Buldum.

 Buldun mu?

 Bu hiçte hijyenik değil tatlım.

 Sokakta bulmadım ki.

 Babamın arabasında buldum.

 Ne zaman?

 Yıkadığımız zaman.

 Arka koltuktaydı.

 İhtiyacın olmadığını düşündüm.

 Aslında o bana lazım.

 Gidip yüzünü yıkarmısın.

 Plaja giderken makyaj yapmana gerek yok.

 - Ama  - Sadece yüzünü yıka tamam mı?

 Tamam.

 Nereye geçelim?

 Buraya mı?

 Şuraya mı?

 KAYIP ŞAHIS Tatile çıkmalıyız.

 - Ne?

 - Tatil.

 Bu sene hiç yaz tatili yapmadık.

 Yine İspanya ya gidebiliriz.

 İyi olmaz mı?

 Kafemize gideriz.

 Aslında oraya taşınabiliriz de.

 O kafeyi alıp işletebilirsin.

 Bende bir yerde İngilizce ders veririm.

 Çocuklarda iki dil birden öğrenmiş olur.

 Tamam.

 O gün bana bir şey söylemiştin.

 Bir söz vermiştin.

 Ne sözü verdiğini hatırlıyor musun?

 Şey  Bana hep doğruyu söyleyeceğini söylemiştin.

 Ne?

 Okula geri dönmeden önceydi o.

 Öyle bir şey söylemiş olabilirim.

 Öyle bir söz şimdi vermez misin yani?

 Hayır.

 Ben  Aslında böyle birşeyin sözünü veremem.

 Kimse veremez.

 Benim bahsettiğim şey, doğru olduğunu kesin olarak   hatırladığım şeyler hakkında doğru söylemekti.

 Ben daha çok esas sözünü tercih ediyorum.

 Bu yüzden hâlâ seni tutuyorum.

 Pizza?

 Evet.

 Onu şimdi yatıracağım.

 Ne oldu tatlım?

 Marvin gitmiş!

 Gitmiş mi?

 Tatlım onu bulacağız.

 Nasıl çıktı ki?

 Bilmiyorum.

 Sabah yemeğini verdikten sonra kapısını açık mı bıraktım acaba?

 Üzgünüm tatlım.

 Bulacağız onu.

 Buralardadır.

 Buluruz merak etme.

 Marvin!

 - Marvin!

 - Marvin!

 Marvin!

 - Ağacın altına baktınız mı?

 - Marvin!

 Marvin!

 Marvin!

 Başka birini alırız.

 Başkasını istemiyor.

 Üzgünüm.

 Biliyorum üzgünsün.

 O da biliyor.

 Seni affetmesi zaman alacak sadece.

 Bu sabah biraz acele ettik galiba.

 Tamam Evan.

 Lütfen dalgın   profesör ayakları yapma artık.

 İyiydi güzeldi ama sana daha çok ihtiyacım var şu an.

 Hepimizin ihtiyacı var.

 Masum bir hataydı.

 Ben sadece tavşandan bahsetmiyorum.

 Tekrar ev taşıyamam.

 Açık kalsın.

 Yatmayacağım.

 İyi.

 Şunu zımbalayalım.

 Güzel.

 KAYIP ARANIYOR

Ne diyordum?

 Neyse kalsın şimdilik.

 Vaktin güzel anları.

 Elimiz de hep var.

 Gelecek haftaya görüşmek üzere.

 Harika.

 Bu harika  Barbara.

 Tamam.

 Sağol.

 Zor bir gün mü profesör?

 Sizi geçireyim mi?

 Otobüsle gidebilirim.

 Teşekkürler.

 Aslında şu anda boş vaktim var   kahve falan içmek isterseniz.

 Ben kahve içmem hatırladın mı?

 O zaman çay, meyve suyu falan da var.

 Su içiyorsun değil mi?

 Bayan Birch.

 Kocam evde değil.

 Çalışıyor.

 Biliyorum.

 Sizinle biraz konuşmak istiyorum.

 Anladım ama katılmıyorum.

 Wittgenstein geceleri parkta yabancı   adamlarla seks yaparak geçiriyordu değil mi?

 Sonra da eve gidip   ahlak ve doğruluk gibi kavramların   açıklaması hakkında dilin yetmezliğini yazmaya devam ediyordu.

 Peki davranışları görüşlerini daha mı geçersiz kılıyor?

 Hayır ama onun teorileri   akılcı düşünmektense korkuları yüzünden kök salıyor olamaz mı?

 Nasıl oluyor anlamıyorum.

 Yani: Filozofik aklın görevi benliğin ötesine geçerek   evrensel boyuta ulaşması değil midir?

 Şey  Ne?

 Unut gitsin.

 Kişisel bir şeydi ve kapadık o defteri.

 Sorun değil.

 Uygunsa lütfen.

 Geçen sömestr di.

 Tamam.

 Sadede gel.

 Teşekkürler.

 Şımartıyorsunuz beni.

 Burayı seviyor musunuz?

 Buraya taşınalı dört beş sene oldumu?

 Evet.

 Burayı seviyoruz.

 Beş yıl oldu.

 Nereden taşındınız?

 Evanston.

 Chicagonun dışndan.

 Anladım.

 Bakın kim varmış burada.

 Benim küçük vekilim gelmiş.

 Babamın daha fazla yardım etmesi mi gerekiyor?

 Tatlım  Bizim biraz özel konuşmamız lazım.

 Gidip oynarmısın biraz?

 Tamam.

 Tatlı çocuk.

 Adam dı değilmi?

 Hayır, o süper kahraman.

 Büyük fark.

 - Pelerini takınca farklı bir kişiliğe bürünüyor.

 - Öyle bir pelerin de bana lazım.

 Kendim olmak herzaman yoruyor.

 Vaktim olursa sizin için de bir tane dikebilirim.

 Şimdi benim suyuma geliyorsun.

 Sadece kibarca konuya girmenizi bekliyorum.

 Karım ufak tefek sohbetler de berbat olduğumu söyler.

 Galiba doğru söylüyor.

 O anı hatırlıyorum: "Bu yanlış, hata yapıyorsun. Çizgiyi aşıyorsun."

 O zaman neden yapasın?

 Bilmiyorum.

 Bu öyle   merağımı gidermeye çalışmak gibi değildi.

 Ne olduğunu biliyorum.

 Sonra kitabını okurken gözüme çarptı.

 İnsanlar kasten yıkıcı seçimler yapıp, onu kastetmemiştim.

 O başkaydı   gibi bahaneler uydurup sonra onu akla uygun   hale getirmeye çalışıyorlar.

 Halbuki yalan.

 Geçen gün sizi gölde gördüm.

 Kaybolan kız.

 Her ailenin en kötü kâbusu.

 Evet.

 Yardım etmenizi rica etmeye geldim.

 Size nasıl yardım edebilirm ki?

 Yanıl mıyorsam kocanızın masum olduğunu düşünüyorsunuz.

 Joyce Bonner dışarda ve   hala yaşıyorsa son zamanlarını yaşıyor olabilir.

 Kocanızla ilgisi yoksa bunu kesin bilmem gerek.

 Bilmem gerek ki ileriye gidebileyim.

 Onu azletmek istiyorum fakat o buna izin vermiyor.

 Eminim tüm bildiklerini anlatmıştır.

 Galiba siz benden daha fazla ikna olmuş durumdasınız.

 Bence içimiz de tahribatı seçen, hatta onun için yalvaran   saptanamayan içgüdüsel   bir parça var.

 Suç dediğimiz şey akıllarımızda ki o   saptanamayan parçanın korkularından ibaret.

 Evan?

 Ne diyorsun kafayı mı yedim sence?

 Üzgünüm.

 Otobüsü kaçırmışım.

 Teklifin hâlâ geçerlimi?

 Kocanızın arabasının arka koltuğunda kahve renkli saç telleri bulduk.

 Joyce'un tarağıyla eşleştirme yaptık.

 Sonuç pozitif çıktı.

 Bunu söylediğim ilk kişi sizsiniz.

 İş arkadaşlarımın bile haberi yok henüz.

 O kızın arabada ne yaptığını bana söylerseniz, o bilginin bu odadan çıkmasına gerek kalmaz.

 Evanston dan neden taşındığınızı biliyorum.

 Resmi versiyonu tabiki.

 Kolej detayları vermede biraz isteksizdi fakat   zor olsa gerek.

 Kaç yıldır evlisiniz?

 On beş yıl.

 Kolay mı geçti?

 Zor geçti.

 Evanston dan taşınmak için ikimizinde geçerli nedenleri vardı.

 İkimizde olunca daha farklı oluyor.

 Ne olduğunu biliyorsanız hiç durmayın.

 Gitseniz iyi olur bence.

 Teşekkürler yardımın için.

 Sevimli bir evin var.

 Öyle olması için çok çaba sarfediyorum.

 Çok teşekkür ederim.

 Hoşçakalın.

 Karım evdeymiş.

 Bilseydim onu çağırırdım.

 Benim için sorun değil di.

 Getirdiğin için sağol.

 Filozofların nesli tükeniyor profesör.

 Sayıları azaldı artık.

 Merhaba?

 Ellen?

 Babam gelmiş!

 Bugün o polis amca geldi baba.

 Yine mi geldiler?

 Hayatım?

 Seni arayıp durdum.

 Neredeydin?

 Sen Zelda yı al ben Adamı getiririm.

 Altı üstü bir parmak ne de olsa.

 Evan Birch.

 - Saç mı?

 - Arka koltuk ta saç telleri.

 Uymuş.

 Kendileri koymuş olmalı.

 Evan iyi düşün.

 O kızın o arabada olma ihtimalı var mı?

 Bildiğim kadarıyla yok.

 Ya haberin olmadan olduysa?

 Arabayı açık bıraktın mı hiç?

 - Göle gittiğin bir gün.

 - Hayır.

 - Otostopçu falan?

 - Hayır.

 Okuldan öğrenci falan getir götür yaptığın oluyor mu?

 Öğrenciler ile kaynaşmam pek.

 Onu sormadım ben.

 Liseli öğrencileri götürmüştüm bir kere.

 Kampüs de ders çalışıyorlardı.

 Üçü kız, biri erkek yağmurlu bir gündü.

 Joyce Bonner aralarında mıydı?

 Olabilir.

 Atama raporlarının kayıtları varmı?

 Var.

 Sınıfa geç kalıyorum.

 İsmi listede varsa sana haber veririm.

 Olsa iyi olur değil mi?

 Saç tellerini açıklar ama   kayıp kız olayıyla etkileşime girer.

 - Sonra arayacağım tamam mı?

 - Tamam.

 Bu sandalyenin varlığını kanıtlayın.

 Büyüdüğüm yerde birisi bir sandelyenin varlığını kanıtlamak istiyorsa   onunla kafana vururlardı.

 Arabanla işimiz bitti.

 Şunu imzala hepsi senin.

 Arabamı sormadan alıyorsunuz, geri verirken mi izin istiyorsunuz?

 Belgeleri ben düzenlemiyorum.

 Benim işim doldurmak.

 Aldığınız yere de bırakmamışsınızdır kesin.

 Hayır.

 Kendin alman gerekecek.

 Yarım saate kadar.

 İstersen seni götürebilirim.

 Sorun değil.

 Kendim giderim.

 Başka?

 Ne yaptığımdan pek haberin yok ama   kendini benim yerime koy.

 Ne yeriymiş bu?

 Gerçeğin ne olduğunu bulmaya çalışmanın yerine.

 Münakaşaların ardında gizlenen gerçeği analiz ve muhakeme etmenin yerine.

 Nedenler bizi dolandırmadan direk gerçeğe götürür.

 Doğrunun yerini bulacağını savunmuşumdur hep.

 Tahtana koyduğun şu ufak problem varya   benim için cevabı gayet basit.

 Öylemi?

 Misafirim ol ve o sandalyenin varlığını kanıtla o zaman.

 Ne sandalyesi?

 Hangi okula gittin?

 Bekar yurdu seton.

 Jd.  Fordham.

 Avukatlık mı?

 Yaptınmı hiç?

 Da'nın ofisinde takıldım genelde.

 Bana göre değildi.

 Silah taşıma izni vermiyorlardı.

 O en küçüğü Katie.

 Joyce un okulunda okuyor.

 Gerçi birbirlerini tanımıyorlar.

 Farklı bölümler.

 Aslında onu senin Addison'un yaz programına yazdıracaktık.

 Joyce un önceden katıldığı program.

 Kimbilir arkadaş olabilirlerdi.

 Orası çok geniş kapsamlı bir program.

 Kimse kimseyi pek tanımaz.

 Öğrenciler ve öğretmenler dahil mi?

 Soruşturmanın dışında sorgulanıyor muyum dedektif?

 Öyle bir derdim yok.

 Şey için soruyorum, Katie oraya gitmiş olsaydı tüm profesörleri tanır mıydı?

 Zor değil ki.

 Öğrenciler üç sınııf la sınırlı.

 On beş tane de eğitmen var.

 Bu kimsenin tanışamayacağı anlamına gelmez diye demiyorum.

 Nasıl yani?

 Katie nin bir kaç arkadaşıyla   yağmur fırtınasına yakalandığını farz edelim.

 İki kız ve bir oğlan.

 Profesörün biride muhtemelen onları   kütüphaneden toplanma yerine götürmeyi teklif edebilir.

 Muhtemelen Katie de arka koltukta   makyajını tazeleyip ıslak saçlarını taradıktan sonra   herkesin bildiği profesör'ün paçoz arabasında   bir kaç saç teli düşürüyor olabilir.

 Bu biriyle tanışmış olabilmenin olasılıklarını açıklıyor mu?

 Olacağını sanmam ama onun günlüğünü okuyorsam eğer   ve orada yaşlı bir adamla tanıştığı yazıyorsa   o zaman tosladığı her elemana söylecek bir çift lafım olurdu.

 Kızının günlüğünü mü okuyorsun?

 Her sayfasını.

 Unutmadan bunları torpidonda buldum.

 Geri aldığından emin olmak istedim.

 Ne bu?

 Sen söyle.

 Saat yedi de Sanders oteli'nin çeşmesinde Joyce Bonner ile buluştuğumu mu sanıyorsun?

 Orası Chicago da.

 Beş sene önce kapatılmış zaten.

 Joyce o zaman on üç yaşında olurdu.

 Senin o tip adamlardan olduğunu sanmam.

 İlk başta çöp falan sandım.

 Sonra düşündüm ki bu arabayı üç sene önce aldın.

 Sigara içmediğini de biliyorum.

 Sonra bunu takıntılarından dolayı sakladığını falan düşündüm.

 Süslü kanıt torbalarının içinde olması gerekmez mi?

 Gerekir mi?

 Kimin el yazısı?

 - Hiç bir fikrim yok.

 - Karının olmasın?

 Hayır değil.

 Benzemiyor.

 - Yavaşlar mısın?

 - Daire nin etrafında ki   şekiller çok kadınsı.

 Bayağı dokunaklı.

 Bilirsin bir erkek o malum yere gittiği zaman   içine madeni bir para koyar, içmemesi gerektiğini hatırlatır ona.

 Bunlarla uğraşman gayet doğal.

 Şu lanet arabayı durdurur musun artık?

 Bu işin nereye varacağını bilmelisin.

 Beni aracıma götürürmüsün lütfen.

 Hey Frank!

 Buyur.

 3-5-6-7.

 Seninle o ilgilenir.

 Üzgünüm geciktim.

 Haciz yeri epey uzaktaydı.

 Şimdi bunu konuşmasak.

 Şeftaliler.

 Mükemmel şeftaliler.

 Ne?

 Yüzüne bakıyorum sadece.

 Neden?

 Birisi sebepsiz yere yüzüne bakamaz mı?

 Bakabilir ama bu o bakışlara benzemiyor.

 Bana gerçeği söylemeni istiyorum.

 Ne gerçeği?

 O kızın arabanda ne işi vardı?

 Hangi kız?

 Arabanda kanıt bulunduğundan haberim yok mu sanıyorsun?

 Zaten endişelisin üstüne gitmek istemedim.

 Yani sırmı sakladın?

 - Hayır.

 - Karından Bu onun ruju Evan.

 Zelda bulmuş.

 Arabanda ne işi vardı?

 Açıklardım ama şu anki halin için uygun olmayabilir.

 Konu benmişim gibi yapma şimdi.

 Bence konu sensin Ellen.

 İyice rasyonel olmaya başladınız.

 Daha neyin ne olduğu belli değil   varsayımlarla iyice paranoyak oldunuz.

 O polis sana   geçen gün bahsettiğin konu hakkında bir şey dedi mi?

 İnanmıyorum tel takıp oynamanı da istemiştir kesin.

 Sana tekrar güvenebilmek için kendimi iyice zorluyorum.

 Artık güvenmiyor musun?

 Beş yıldır sana güvendiğim yok tu.

 Bu gece yanında yatıp anksiyete bozukluğundan seni kurtaracağım.

 - Alo?

 - Onu bulmuşlar.

 - Ney?

 - Onu bulmuşlar.

 Sabahtan beri seni aramaya çalışıyorum.

 Balıkçının biri bulmuş.

 İçeriden aldığım bilgi ye göre barajın dibinde yüzüyormuş.

 Ne demek oluyor bu?

 Bana danışmadan kimseye bi bok anlatma.

 Otopsiden sonra sonuç çıkar ortaya.

 Daha fazla bilgim olduğunda arayacağım seni.

 O zamana kadar normal davran.

 Normal mi davranayım?

 Suçlu hâlâ bulunamadı.

 Kaçmam gerek.

 Profesör Birch.

 Profesör Birch.

 Profesör Birch.

 Bir saniyenizi alabilir miyiz efendim?

 Profesör Birch, sadece bir kaç saniye efendim.

 Durum belli oldu mu efendim?

 - Dr. Birch.

 - Bir kaç sorum olacak tı.

 - Profesör.

 - Profesör Birch.

 Seyirci toplamak için skandal gibisi yokmuş meğer.

 Tomurcuklanan kalabalık bir filozof grubu.

 Kaybedecek bir saniyemiz bile yok.

 Ne diye bunu bana söylemedin?

 Söyleyecek bir şey yoktu.

 Görünüşe göre kızın kaybolduğu gün göle gitmişim.

 Ve konu ile ilgili sorguya alındım.

 Görgü tanığı olabilirsin diye mi?

 Başka nedenler de olabilir.

 Mesela?

 Yaz programına buraya kaydedilmiş.

 Bu da demek oluyor ki diğer öğrencilerle   yağmurlu bir gün okula getirmiş olabilirim.

 Konu hakkında ne kadar endişelenmeliyim?

 Neden?

 Sende mi o kızı arabana aldın yoksa?

 Sen bu fakültenin bir üyesisin.

 Senin ve üniversite nin namını tehdit eden her unsur  - Biliyorum.

 - Demektir ki o lanet basından önce   benim haberim olmalıydı.

 - Tamam.

 Bunun kronikçesi haberdar olmak.

 Embesile döndüm bildiğin.

 Ne?

 Ne dedin ki onlara?

 Fakültemin en üst düzeyde güvenilir ve bu davada şüpheli durumuna düşen   Dr. Birch ün temize çıkacağını söyledim.

 - İyi demişsin.

 - Evan  - Bu olayın ucu bana dokunacak mı?

 - Hayır Bob dokunmayacak.

 Bak.

 Ben senin arkandayım.

 Fakat derslerden acilen seni çekmek zorundayım.

 Daha şimdi kalabalık bir gruba ders verdim.

 Kendini kandır.

 Senin dersin için gelmediler.

 - Başka bir yerde çalışabilirsin  - Bu üniversiteye olan bağlılığım   bir sonraki uyarıya kadar daha fazla ders yok.

 - herşeyden önce gelir.

 - Evan!

 Çoktan halledildi.

 Adam hayalet olup içeri girer misin?

 Tatlım   babanın seni kamptan almaya geç kaldığı günü hatırlıyor musun?

 Niye geç kaldığına dair   herhangi bir şey dediğini hatırlıyor musun?

 Hey kanka kostüm mü aldın?

 - Evet müthiş birşey.

 - Vay şuna bak.

 Sen ne aldın?

 Ben birşey istemedim.

 Arasaydınız sizinle gelirdim.

 Kızı bulmuşlar.

 Evet.

 Paul söyledi.

 Dur.

 Hepsi bumu?

 Daha ne söylememi istiyorsun?

 Otopsi geldikten sonra durumuma bakacaklar.

 Evet.

 Gri bir Volkswagen mi dediniz?

 Ne zaman?

 Peki.

 Tamam.

 Teşekkürler.

 Vay iskeletlere baksana.

 Neden görünmez adam yara bandı sarar?

 Yaralandığı için mi?

 O bandaj.

 Yara bandı değil ki.

 Onları görünmek için takıyor.

 Elmalı şeker!

 Bundan alabilirmiyiz baba?

 - Selam John.

 - Selam.

 Çocuk benim.

 Hangisinden istiyorsun?

 Kabartmalı olanı mı?

 Bir tane kabartmalı alalım.

 İkisi fındık lı olsun.

 Sende fındıklı istiyormusun Zelda?

 Zelda?

 Nereye gitti bu?

 Zelda?

 Zelda?

 Zelda!

 Adam burada John'un yanında kal.

 Oğluma göz kulak olurmusun?

 Zelda!

 Zelda!

 Zelda ne yapıyorsun sen?

 Şu kızı durdurun lütfen!

 - Yangın mı var?

 - Nereye gittiğine bak!

 Aklından ne geçiyordu?

 - Bir dakika bayım.

 - O benim kızım.

 Doğru mu bu?

 Baban mı gerçekten?

 Hayır.

 Zelda Frances Birch!

 Sakin olun bayım.

 Sakin makin olamam.

 O benim kızım ve onu alıyorum.

 - Sıkıntılı bir dönemden geçiyor şu an.

 - Bayım geri çekilin lütfen.

 Anlaşıldı mı?

 Zeldaydı değil mi?

 Tamam.

 Zelda.

 Bana doğru söyle.

 Bu senin baban mı?

 Kimliğinizi görebilir miyim bayım?

 İnanılmaz.

 Kimliğim yanımda değil.

 Tamam içeri girin.

 İçeri girin.

 Kemeri takmasına yardım et tatlım.

 Buyrun bayım.

 Karışıklık için özür dileriz.

 Şu sıralar fazla odaklanamıyor insan.

 - Öyle mi dersin?

 - Tamam Evan uzatma.

 Sabaha kadar dinleyebilirim genç hanım.

 Omuz silkme yetmez ne yazık ki.

 Üzgünüm.

 Bir haftadır bana iki kelime bile etmedin.

 Şu sıralar herşeyin kötüye gittiğinin farkındayım.

 Canını sıkan bu mu?

 Hayır.

 Ne dir o zaman?

 Anneme söylemeyeceğine söz verir misin?

 Annen ve ben birbirimizden sır saklamayız.

 Fakat derdini anlatırsan bilip bilmemesi gerektiğine karar veririm.

 Kampa beni almaya geç geldiğin gün ile ilgili annem bazı sorular sordu.

 Z.

 Bana karşı dürüst olmalısın tatlım.

 Tamam mı?

 Tamamen dürüst.

 O kızın başına gelenlerle ilgimin olduğunu mu düşünüyorsun?

 Hayır.

 Güzel.

 Çünkü hiç bir ilgim yok.

 Beni bilirsin.

 Bir sineği bile incitemem.

 Otopsi sonuçları ulaştı.

 Evan Birch evde mi?

 Ben dedektif  Malloy.

 Üniversiteye gece etkinliğine gittiler.

 Hadi yapalım şu işi.

 Altı üstü fakülte partisi.

 Sorun olmayacak.

 Onlara ne diyeceğimizi düşünsek iyi olur.

 Sadece gerçeği.

 Bizi zalimce sürükleyip duruyorlar.

 İnşallah yakında herşey çözülecek.

 Orada takılıyoruz.

 Bizi zalimce sürükleyip duruyorlar.

 Ama yakında herşey çözülecek.

 Umarım öyle olur.

 Bu gibi durumlar asıl kimliğimizin ortaya çıkmasına neden oluyor.

 Şırdan ve viskili soda alacağım.

 İkişer tane olursa iyi olur.

 Diğeri yol için.

 Sizi düşürdükleri buı durum bir suç biliyor musun?

 Mahkemeye verebilirsiniz.

 Aynı anda iki savaş olmaz.

 Bence önemli olan şey, Evanı derslere geri döndürmek.

 Ne demek istiyorsun?

 Al.

 Derslerden çektiler mi seni?

 Biraz patavatsızlık yaptım galiba ahbap.

 Üzgünüm.

 Ne zamana kadar?

 İkinci döneme ve ya bahara kadar.

 Kim bilir.

 Selam Barbara Fantastik görünüyorsun.

 Bir dakika konuşabilir miyiz?

 - Evet.

 - Kusura bakmayın.

 Eğlenmeye başlamadın mı daha?

 Bana bunu ne zaman söyleyecektin?

 Bırak şu çakma gülücük numaralarını.

 Ne?

 Ne?

 Ne zaman oldu bu?

 Bana neden söylemedin?

 Doğrusu bu sorunlarımızın en küçüğü.

 Sence geçim kaynağımız sorunlarımızın en küçüğü mü?

 Önce burada ki işimiz bitsin   eve döndüğümüzde istediğin kadar kavga ederiz.

 Hayır.

 Eve şimdi gidiyorum.

 Neden?

 Zelda yı sorgulamayı bitirebil diye mi?

 - Sorgulamak mı?

 - Adına ne dersen de.

 O polis sana vekalet vermedi mi daha?

 - Ellen.

 - Bırak!

 Ellen dur.

 Sakin ol.

 Bir şeyler iç.

 Otur lütfen.

 Milletin utangaç bakışlarını üstümüze çekmek için mi ?

 Hayır.

 Bizi zalimce sürükleyip duruyorlar.

 Ama yakında herşey çözülecek.

 Kulağa ne kadar saçma geldiğinin farkında mısın?

 Evet ne kadar saçmaladığının farkındayım.

 Sakin olurmusun lütfen?

 Sakin olmaktan bıktım artık!

 Şu sıralar zor bir dönemden geçiyor da.

 Ellen!

 - İçine ne girdi senin?

 - İçime ne mi girdi?

 Evet.

 Geldiğin yere dön ve kime neşe satacak san orada sat Evan!

 Ben eve gidiyorum.

 Bu mu yani?

 Kötü günde hemen bırakıp gidecek misin?

 İyi günde kötü gündeye ne oldu?

 Bana söz tutma derslerimi vereceksin?

 Nedir o?

 Masanda buldum.

 Kim yazmış?

 Bunu rastgele mi buldun yoksa masamı mı kurcaladın?

 Hayır hayır!

 Masanı kasten aradım.

 Hatta tüm evi didik didik ettim.

 Kim yazdı bunu?

 Bu kadar şüpheci olman için ne yaptım?

 - Ne mi yaptın?

 - Evet.

 Sen ne yaptığını iyi biliyorsun!

 Evanston olayımı?

 Ciddimisin?

 Milyon kere yemin olsun ki hiç birşey yapmadım.

 Gördüm seni!

 Gördüm seni!

 Ofisinde yiyişiyordun!

 Onu ofisimde falan hiç s.kmedim!

 Anlamadığın şey ne biliyor musun?

 Yaptıysan bile umrumda değil artık.

 Umrumda değil.

 Hepsi yalanmış.

 Yıllardır bana ve kendine söylediğin   hiç birşey yapmadım masalı.

 Ve kendini bu masala inandırmışsın.

 Dehşetler içindeyim.

 Kim bilir kendini başka hangi konularda ikna ettin.

 Tamama bas.

 Merak gidermeye benzemiyor.

 - Viski alabilirmiyim?

 - Tabii.

 Burada bir telefon varmı?

 Dedktif Malloy lütfen.

 Bir suç ihbarında bulunmak istiyorum.

 Konuşabilir miyiz?

 Tabii.

 İçeri gel.

 Yalnız mısın?

 Zor bir gece mi?

 Evet.

 Kahve alırmısın?

 Orana ne oldu?

 Sana ulaşmak çok güç.

 Neredeydin?

 Geçmişteki olayları hatırlamakta güçlük çektiğin oluyormu hiç?

 İnsanlar, yerler, haberler?

 Üzerinde çok ders verdim.

 Şaşırtıcıdır ki hafıza   beynimizin en az güvenilecek fonksiyonlarından birisidir.

 Tek güvenilir tarafı ispat edilecek şeyin zıttı ile pekişip  Geçmiş olayların hesabını vermekte   sadece işine gelen kısımları hatırlamasıdır.

 Bu sınavlarda yer alacak mı?

 Evanston dayken bir öğrencim vardı.

 İsmi Carol.

 Biz, şey   bir ilişkimiz olmuştu.

 Ailesi okulu mahkemeye vermekle tehdit etmişti.

 Ellen hamileydi ve istifa edip buraya taşındık.

 Çok iyi hatırlıyorum ki aramızda hiç bir şey olmadı.

 Beni öpmeye çalışmıştı.

 Olmaz dedim ve kızdı.

 Sonra ailesine gidip yattığımızı söylemiş.

 işte bu yüzden taşınmak zorunda kaldık.

 Fakat ne olduğunu hatırlamıyorum.

 Kanıtlayamam da.

 Ve kanıtsız 

O kızı öldürmüş olabilirim.

 O gün onu gölde görmüştüm.

 Onu görmek için ona doğru yönelmiştim.

 Beni şeyden hatırlamıştı   onu arabama aldığım o gün den.

 Beni fazlasıyla biliyordu.

 Kitabımı okumuş.

 Bana tutulmuştu.

 Yürümek istermiyim diye sormuştu.

 Barajın etrafında patika bir yol biliyordu.

 Bende "güzel olur demiştim." Yalnızdık.

 Sessizdi ve manzara güzeldi.

 Uzun süredir kimse bana öyle güzel bakmamıştı.

 Seni seviyorum.

 Olaylar gelişmeye başlamıştı ve   hareket edip kaçamasın diye   kollarından sıkıca tutmuştum.

 Beni itmeye çalışmıştı.

 Kaçmıştı elimden.

 Peşinden koştum.

 Yanlış bir fikre kapılmasını istemiyordum.

 Dikkatini kaybetti ve düştü.

 Kafasını taşa çarptı ve panikledim.

 Ne yapacağımı bilmiyordum ve onu ittim.

 Niyetim bu değildi.

 - Bunların hiç birisini düşünmemiştim.

 - Evan!

 Köşede lavabo var.

 Git yüzüne bir iki su çal.

 Tutuklu muyum?

 Hayır.

 Oku şunu.

 Son otopsi sonuçları.

 Joyce Bonneri sen öldürmedin.

 Gölün karşı tarafında uçurumdan düşmüş.

 O bir kazaydı.

 Ve barajın orada bulunmadı cesedi.

 Sızdırdığımız yanlış bir bilgiydi o.

 Otopsiye göre her iki bileğide kırılmış.

 Muhtemelen düşüşünü yavaşlatmak için kırmış olmalı.

 Boynu da kırılmış.

 Düşüş onu anında öldürmüş.

 Bu yüzden seni buraya çağırmak istiyordum.

 Anlamıyorum.

 Daha şimdi bir itirafta bulundum.

 Dava kapatıldı.

 Koşarken kafasını taşa falan çarpmamış.

 Boğuşmaya dair hiç bir iz yok.

 Tırnak etlerine girmiş deri falan da çıkmadı.

 Sıktım dediğin kollarında çürük falan yok.

 Ki seni suçlayayım.

 Burada oturmuş onu öldürdüğümü söylüyorum.

 Kanıtlayabilir misin?

 Ne kadar uğraştıysam da ben kanıtlayamadım.

 Biliyorum o gün oradaydın.

 Kızın arabada olduğunu da biliyorum.

 Öğrencilerinle olan geçmişini de biliyorum.

 Ama insanlar ne olursa olsun iz bırakır.

 Elbiselerden iplik kalıntıları, deri döküntüleri, ayak izleri.

 Çöpte bulduğum buruşuk kağıdın ötesinde senden kalma hiç bir iz yok.

 Başından beri bana söylediklerin dışında hiçbir şey bulamadık.

 Kızını almaya gitmek için zaman kavramını yitirdiğin gibi.

 Joyce Bonneri görmüş olabileceğinin bile kanıtı yok.

 Ve elimizde kanıt yokken   departmanımız teşekkürlerini sunar.

 Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı da özür dileriz.

 Seni eve götürmesi için bir devriye ayarlayacağım.

 Gitmeme izin mi veriyorsun?

 Bak ben papaz değilim.

 Ağaçlıkta kolejli kızlarımı s.kmek istiyorsun?

 Devam et durma.

 Sen ne ilksin ne de son.

 Fakat günahlarının bağışlanması için bana bakıp durma.

 Ruh doktoru değilim ben.

 Ben de senin gibi   kanıtların peşinde koşan biriyim.

 Bunu bulduğumda   emin ol senden daha istekli sakladım.

 Şunu uyandırın.

 Bay Birchi eve atsın.

 Ailesi onu bekliyor.

 Bir içki giderdi şimdi.

 Babam gelmiş!

 Çocuklarım benim.

 Onu yakaladık baba!

 Kimi yakaladınız?

 Onun adı herbie.

 Kalsın baba lütfen.

 Jinx'in eski kafesine koyacağız.

 Söz veriyorum ben bakacağım.

 Anneniz ne diyor?

 Birlikte karar veririz dedim.

 Yukarı neden götürmüyor sunuz?

 Yukarda konuşuruz.

 Davayı kapatmışlar.

 Kazaymış.

 Düşmüş.

 Hepsi bu.

 Ne?

 Neden sevinmiyorsun?

 Malloy un ne düşündüğünü hiç kafama takmadım.

 Eline ne oldu?

 Aptalcaydı.

 Sarhoştum.

 Ayrılmak istiyorsan bunu anlarım.

 Anlamanın üstün başarısı bu değil ki.

 Lütfen özür dilemeye çalışıyorum.

 Özür istemiyorum.

 Ne istiyorsun o zaman?

 Hayatımızı geri istiyorum.

 Evliliğimizi geri istiyorum.

 Son beş yıldır görmezden geldiğimiz tüm sırları öğrenmek istiyorum.

 Aç şunu.

 Ne yazıyorsa kimden olursa olsun aç şunu.

 Baştan başlamak hiç bitmiyor.

 Buraya taşınmayı denedik.

 Sadece ileri gidebiliriz, birlikte ya da ayrı.

 Yaptığın şeyi değiştiremezsin.

 Birlikte yaptığımız herşeyi mahvedeceğini bile bile   yaptığın seçimleri izlerken katlanmak zorunda kaldıklarımı değiştiremezsin.

 Neye karar verirsen ver   söz veriyorum bir daha asla yalan söylemeyeceğim.

 Hep doğruyu söyleyeceğim.

 Evet.

 Herzaman doğruyu   çarpıttığın şeyleri değil.

 Seni seviyorum.

 Anna.

 Anna.

 Hayır.

 Anna!

 Anna!

 Anna!

 Anna!

 Anna.

 Anna.

 Anna uyan.

 S.ktir ol git.

 Uzak dur sapık herif!

 Anna!

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar