Spinning Man (2018)
| |
100 dk
Yönetmen:Simon Kaijser
Senaryo:Matthew Aldrich, George Harrar
Ülke:İrlanda, İsveç,
ABD
Tür:Dram, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:01 Nisan 2018 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Jean-Paul Wall
Nam-ı Diğer:A gyilkosság filozófiája
Oyuncular
Guy Pearce
Pierce Brosnan
Minnie Driver
Alexandra Shipp
Odeya Rush
Özet
Evan Birch'ün hayatı mükemmeldir. Sevgi dolu bir ailesi, iyi
bir kariyeri ve prestijli bir kolejde sürdürdüğü profesörlük görevi vardır.
Kolejde çapkınlığıyla tanınan Evan'ın öğrencileriyle ilişki kurduğu da sır
değildir. Çekiciliği sayesinde verdiği felsefe dersleri kalabalık geçerken,
günün birinde Hannah isimli bir öğrencinin kaybolması her şeyi değiştirir.
Evan'ın eşi Ellen, onun kampüste geçirdiği uzun saatlerle ilgili kuşkulanmaya
başlarken, dedektif Malloy da kritik bir kanıtın ele geçirilmesiyle birlikte
Evan'dan şüphelenmeye başlar. Hannah'nın kayboluşunda baş şüpheli haline gelen
Evan'ın sorunları artık akademik düzeyde değil, ölüm-kalım düzeyinde
olacaktır...
Altyazı
Yamaç polisi.
Dedektif Malloy
lütfen.
Bir ihbarda bulunmak
istiyorum.
Konuşabilirmiyiz?
Tabii.
İçeri gel.
Yalnız mısın?
Zor bir gece mi?
Evet.
Kahve alır mısın?
Geçmişteki olayları
hatırlamakta güçlük çektiğin oluyormu hiç?
Beş hafta önce.
Gideceksen gerisini
ben hallederim.
- Eminmisin?
- Evet.
Kartını ben basarım.
Eric'in annesi kasaba
dışına çıkmış.
Herkesi topluyor.
Kimler gelecek?
Herkes.
Birlikte mi
gideceksiniz?
Bilmiyorum.
Hiç eğlenesim yok.
- İyi misin Joyce?
- İyiyim.
Haber verirsen belki
bende gelirim.
Olur.
TUTARSIZ ADAM
Buraya neden gelmiştim yahu?
Bilmiyorum.
Sabun alacaktım.
Sorsam mı acaba?
Arabayı yıkıyorum.
Neden?
Bugün cumartesi.
Bugün tüm işleri
bitirdiğimiz gün.
Zelda tatlım babana
yardım edermisin?
Etmesem olmaz mı?
Edersen iyi olur.
Hadi Marvinle daha
sonra oynarsın.
Annem yardım etmemi söyledi.
Hemen işe koyul o
zaman.
En son ne zaman yıkadın
ki bu arabayı?
Hayır!
Tamam!
Tamam!
Yakaladım!
Yakaladım seni!
Kardeşimi rahat bırak!
Bırakmam!
Süper kahraman!
Biraz ateşkes
yapsanız?
Geçemiyor musun?
Bilmem ne dersin?
- Annecik geçsin mi?
- Evet.
- Geçsin mi?
- Tamam.
İndir şunu.
- Bize güvenmiyor
musun?
- Çocuklarıma
güveniyorum.
Tüh.
- Birde bunun dönüşü
var - Hey!
Hey!
Aklından bile geçirme.
Ne dersin kızım?
Geri döneceğim demedi.
- Geri döneceğim
demedi.
- Ben senin annenim!
Geri döneceğim demedi.
Hiç demedi.
Demedi.
Dedimi?
Saldır!
Geri döneceğim demedi.
Yakalayın onu!
Çocuklarımıza güzel
örnek olduk.
"Sözün den nasıl
cayarsın." Ben sadece doğru söcükleri seçmenin önemini vurguladım.
Kaldıki aşk ve su savaşlarında
herşey makuldur.
İçeri niye girdiğini
yine mi unuttun yoksa?
Buraya neden
geldiğimi en iyi bildiğim an bu.
- Sana hâlâ kızgınım.
- Sahimi?
Yemin edereim bu
başka bir şey değilse evimizde fare var.
Parsonları
çağıracağım.
Onları sevmediğimizi
sanıyordum.
Tuzak alırım şimdi.
Küçük bir fareyi bu
şekilde öldüremeyiz ki.
Parsonlara trilyon mu
ödeyelim diyorsun?
Ben hallederim.
Şumu temizlemem gerek.
Sağol kanka.
Bu Floridada iken parkta çekildi.
Bu en iyilerinden.
Kahretsin Irene.
Onlara son çekilmiş
resim lazım.
Tanrım.
Okul da çekilmiş şöyle bir resim var mı?
Bu sene üniversiteye gidecekti.
Ne güzel.
Bunu alabilir miyim?
Elimde başka kopyası
yok.
Geri vereceğim bayan
Bonner.
Söz veriyorum.
Zarar vermeyeceğim.
Ciddi misin?
Pavel ile konuşan
pembe üstlü.
Kahretsin!
Niye en iyileri sosyoloji
ye gider ki?
Şansın varsa belki
bir gün ahlak sınıfını denetime gelir.
Diyelimki: Öğrencilerinden
biri tutkulu bir gece için sana yılışır.
Çok güzeldir.
Tam senin tipin.
Yetişkindir.
Başkalarına
söyleyerek kariyerini yada evliliğini
bitirme derdinde değildir.
Tek istediği bir gece.
Yaparmıydın?
Ekstra not istiyor mu
peki?
Sen soruyu cevapla.
Hayır.
Yapmazdım.
Ahlâki toplum
kurallarını geçtim.
Düşünmem gereken bir
evliliğim var.
Etkileyici.
En son okuduğum bir
kitaptan hatırlıyorum.
Yazarın adını unuttum
ama ''Birinin suç işlemeyi istemesi akıllı
bir karardır.'' diyordu.
Saptırıyorsun.
Benim dediğim ''Zorunluluktan dolayı işlenen bir şuç için alınan
karar yerinde bir karardır'' olacak.
Tarafsız olarak o an
belayı atlatmak için.
Tarafsız olarak bende
diyorumki hatun fena.
Ve seni istiyor.
Suçlu hissedip
hissetmemek sana kalmış.
Yani sen olsan
yapardın.
Evliyim ben.
İşim olmaz.
Kusura bakma hayatım
geciktim.
Vakit kavramını
yitirdim iyice.
İlk gün nasıl geçti?
Birşey kaçırmadın.
Nasılsınız çocuklar?
Baba!
Ağaçlıkta delinin
biri var.
Ne delisi?
Ne diyorsun?
Ağaçlıkta deli meli
yok Adam.
Tek deli sensin.
Z. Neden bahsediyor?
Eastfield li ponpon kızlardan
biri gölde kaybolmuş.
Zelda da ağaçlık ta
çocukları yiyen bir deli var diye takılıyor.
Çok gaddar kardeş
bunlar.
Kız çok önemli birisi
olacak ileride.
Aslına bakarsan
endişeleniyorum, çocuklar o tarafta bisiklete biniyor.
- Kızı kaçırmışlar mı
yoksa kayıp mı?
- Bilmiyorum.
On yedi yaşında.
Kendisi de kaçmış
olabilir.
Konu aydınlanana
kadar çocuklar orada bisiklete binmese daha iyi olur.
Ne arıyorsun?
Onu saklayacağını
sanıyordum.
Ne oldu Evan?
Yok birşey.
Yeni birşey değil.
Santos kitabımı
okumuş.
Sıradışı bulmuş epey.
Kötümü bu yani?
Tam bu sırada başvuru
kaydımı gündeme getirip "Hayatımın
en uzun 20 dakikasını" değerlendireceğini söyledi.
Ne alaka?
Neden olmasın?
Buraya taşınmakla doğrumu
yaptık bilmiyorum.
Fazla seçeneğimiz
yoktu.
Gelecek öğretim
yılına.
Tamam.
Başlıyoruz.
Bir sağa, bir sola.
Hadi bayanlar
odaklanın.
Bunu yarına kadar halletmemiz
gerek.
İyi şanslar.
Çocuklar büyüdüğünde
okula dönecekmisin?
Hayır kalsın.
Üniversiteler senenin
364 günü kıyasıya yarışıyor.
Umrumda bile değil.
Herkese Ellen'in
tanıdığım en akıllı kadın olduğunu söyler dururum.
Ya liseler?
Onlar aidat peşinde
değil mi?
Kimbilir şu kadın
nelerle uğraşıyor.
Daha çok genç.
Kim yaptıysa inşallah
yakalayıp hasta kıçını fırına verirler.
Merhaba.
İçeri girin.
Anna.
Listede adını gördüm.
Nasıl geçti yaz?
Harika geçti.
Sonunda Yunanistana
gittim.
- Gerçekten mi?
- Harika.
Felsefe'nin beşiği.
- Nasıldı peki?
- İnanılmazdı.
Oradayken kitabınızı
okuma fırsatım oldu.
Merak ediyorum da, Kitabınız
ile ilgili sohbet etmek tabiki de hoşunuza giderdi fakat sizinle oturup kahve falan içmek için
ölürdüm.
Bilirsiniz.
Eğleniriz falan.
Aslında kitap
hakkında konuşmak pek umrumda değil.
Fakat ben kahve
sevmem.
Ders saatleri en
üstte yazıyor.
Tamam.
Selam millet.
İçinizde bazı tanıdık
yüzler görüyorum ki bu harika.
Biz felsefecilerin
nesli giderek tükeniyor.
Beni tanımayanlar
için, ben Dr birch.
Dersimiz: Beşeri
bilimler ve felsefe'nin dili.
Biraz kalabalık geldi
galiba.
- Ellen Birch?
- Evet.
Kocanız evdemi?
Yardım ister misiniz?
Gerek yok.
Ben aslında fare tuzağı bakmıştım.
Bu kadar çok çeşit olacağını
düşünmemiştim.
Şu eski tom ve jerry türlerine
rastlarım sanıyordum.
Bu iyimidir?
Evet, fakat bunlar biraz
gaddar tuzaklardan.
Zavallı küçük şey
orada sıkışıp açlıktan ölüyor.
- Sahimi?
- Evet.
Ama bunların
yakaladığı fareleri dışarı çıkıp kolayca bırakabilirsiniz.
İyi ama bu ödemek istediğimden
pahalı.
Yinede küçük dostumuz
için en kârlısı bu gibi.
Silahınız varmı?
Var.
Bakabilir miyim?
Hayır bakamazsın.
Neden?
Çünkü silahlar
tehlikelidir.
- Neden?
- Tehlikeli
olduklarından.
Tatlım yukarı çık ve
oyna olur mu?
- Ama görmek
istiyorum.
- Biliyorum.
Yukarı çıkıp oyunu
gör hadi!
Bu yaşta çok meraklı
oluyorlar.
- Kocanızı bir kere
daha arasanız.
- Tabii.
Tamama bas.
- Ne?
- Tamama basın.
Tabii.
Teşekkürler.
Ellen.
Sorun nedir?
- Çocuklar iyimi?
- İyiler.
Dr.
Birch.
Dedektif Robert
Malloy, Dedektif Killian ve Memur
Antonelli.
Sizin için ne yapabilirim?
Ters giden bir şeyler
mi var?
2015 Volvo gri s60'ın
sahibi sizmisiniz?
Nerelerdeydin?
Arayıp durdum.
Nalbura uğramıştım.
Bu neyin nesi şimdi
dedektif?
Bir kaç gün önce Eastfield de kaybolan kız ile ilgili bir
soruşurturma.
Joyce Bonner.
Duydunuz mu hiç?
Hayır.
Şu haberlerde çıkan
kız mı?
Ponpon kız.
- Evet.
- Bizimle ne ilgisi
var?
Rapora göre
kaybolduğu gün gri renkli bir volvo takip ediyormuş.
Eminim sizinle
alakası yok ama bakmamız gerekiyor.
Bilirsiniz.
Perşembe günü saat üçte
neredeydiniz?
Emin değilim.
Randevu defterim
okulda kaldı.
Okulda mı?
Doktor değil miydiniz?
Addison Üniversitesin
de profesörüm.
Yarın bakar ararım
sizi.
Nerede olduğunuzu
randevu defteriniz mi söylüyor?
Olmadığınız yerleride
söylüyor mu?
Evet galiba
haklısınız.
Hey neler oluyor?
Hey Z içeri gir
tatlım.
O gün Z nin kampta
son günüydü.
Onu almaya gitmedin
mi o gün?
- Ne kampı bu?
- Doğru.
Wildwood R15 yolu.
15:30 da çıktık.
- Evet.
- Anlaşıldı.
Arabanızın içine
bakıp gideceğiz.
- Tabiki.
-Bunun için arama
izni falan gerekmiyor mu?
Siz izin verdikten
sonra gerek yok.
Veririm vermesinede
bunun benimle ne ilgisi var hâlâ söylemediniz.
Tanığa göre camın
önünde Addison'un çıkartması varmış.
Yanlışlık olmalı.
Yani karımın da
dediği gibi kampa kızımızı almaya
gitmiştik.
Ve wildwood göl den
50 km uzaklıkta.
Göl de kaybolduğunu nereden
biliyorsunuz?
Haberlerde gördük.
Z, annen içeride
bekle dedi yavrum.
Dr.
Birch, bu sadece
rutin bir iş.
Kızımın önünde
olumsuz laflar etmeniz rutin mi yani?
Neden sakin
olmuyorsunuz bayım?
Ben gayet sakinim
bayım.
- Tatlım onlar sadece
işlerini yapıyor.
- Ben Aracınıza bakmak sorun mu teşkil ediyor?
Elbette etmiyor.
Evet, aslında ediyor.
Arka tarafta kim var?
Orada biri olduğunu
düşündüren ne dir?
Filmlerden kalma bir
alışkanlık.
Gerçek hayatta
herşeyin bir maliyeti vardır.
İşimizi yaparken
izlemeleri için milleti toplamaya paramız yetmez.
Şimdi Kızınızı tam olarak saat kaç ta aldınız?
15:30 ağağı yukarı.
Aşağı yukarı ne?
Beş on dakika falan.
Bu tür şeyler nadirem
tam vaktinde olur.
Bilirsiniz, ya iki
dakika ve ya yedi dakika geç ve ya erken olur.
Vaktinde vardın mı
peki?
- Evet.
- Tam vaktinde mi?
Biraz erken olmasın?
Dediğim gibi
hatırlamıyorum.
Kızım dokuz yaşında
olduğuna göre araba kullanacak hali yok.
Bu nedenle onu
sürekli ben almak zorundayım.
Her ne kadar bu size önemsiz
gibi görünsede.
Joyce Bonner ile hiç
tanıştınız mı?
Şey - Sanmam.
- Tanışmış olmayasın?
Bu isimde biriyle tanıştığımı
hatırlamıyorum.
Genelde kolej de en
çok gençlerle tanışıyorum.
Ki buda tanıştığımı
düşündürebilir.
Tanışmış olsam bile
hatırlamıyorum.
Kız hakkında sana
sorduğumuzda ponpon kız demiştin değil mi?
Bunu söylediğini
hatırlıyor musun?
Evet.
O bir ponpon kız
mıydı?
O an laubali
konuşuyordum.
Eminim ki kaybolması
haricinde hâlâ bir ponpon kızdır.
Ve sanıyorum başka
biryere ponponluk yapmaya gitmedi.
Felsefe.
Bende bu yüzden mi dedektiflik
yapıyorum acaba.
Giriş derslerinde
Descartes öğretiyorum ama felsefe dil
biliminde ihtisas yaptırıyorum.
Mallığımı mazur gör
ama bir Filozof ne yapar?
Komik olan ne?
Bu en güzel
sorulardan biri ama değil mi?
Felsefeyi
düşüncelerin mantıklı bir açıklaması gibi düşün.
Fakat ben filozof
değil daha ziyade bir öğretmenim.
Bu bir şekilde
açıklıyor değil mi?
İçinde olmadığımız
şeyin neyi açıkladığını bilemeyiz.
Suç soruşturmalarıyla
ilgili alınan ifadelerin mantıklı açıklamalarını
da hesaba kat.
Göle yakın bir yerde
yaşıyordun değilmi?
Oraya gittiğin
oluyormu?
Bazen.
Kano kiraladığın
oldumu hiç?
Hayır.
Kano kiralamada on
yedi yaşlarında esmer bir kız gördüğünü
hatırlıyor musun?
Hatırladığımı
söyleyemem.
Hatırlamıyorum mu
diyorsun?
Doğru.
Esmer olması bir
tarafa kano kiralama da çalışan genç bir
kız gördüğümü hatırlamıyorum.
Kano kiralama
merkezine hiç gitmedim.
Hiç kimseyide
göndermedim.
Aslında öyle bir
yerin varlığı siz konuyu açana dek
aklımda bile yoktu.
Kendinle eğleniyor
musun?
Hafızana sokayım.
Tamam.
Vakit ayırdığın için
teşekkürler profesör.
Tutuklu değil miyim
artık?
Asla değildin.
Numaran bizde var
gerekirse ararız.
Ofisimi lütfen.
Elbette.
Yardımın için
teşekkürler.
Rica ederim.
Herşey yolunda.
Bir kaç soru
cevapladım ve çıktım.
Ne sordular?
Nerede ne kadar
takıldığımı.
Neydi adı?
O kızı tanıyıp
tanımadığımı.
- Joyce Bonner.
- Bonner, evet.
Onunla tanıştınmı?
Neden tanışayım?
Onlara bildiğim
herşeyi anlattım.
Onlarda teşekkür
ettiler.
Biraz yemek ayırdın
mı fena acıktım.
- Yemek mi?
- Evet.
Adam saatlerce hapse girdiğini
sanarak ağladı.
Suçlu benmişim gibi
davranıyorsun.
Altı üstü arabaya
bakmak istediler.
Yasa denen bir şey
var.
Kafayı yiyeceğim.
Kızın biri kayıp Evan.
Biliyorum.
Hiç düşünmüyor musun?
Ya Zelda olsaydı?
Bugün çektiğin o maço
ayaklarını yine de çeker miydin?
Evet galiba biraz
abarttım.
Aklında ne vardı?
Canımı sıktılar uyuz
oldum.
Savunmaya geçtim.
Aptalcaydı biliyorum.
Onları istediklerini
yapma konusunda rahat bırakmalıydım.
Adam nasıl?
Onunla konuşmalısın.
- Ya Z?
- O iyi.
Onunla da konuşsan iyi
olur.
Ya sen?
Sende korktun mu?
Üzgünüm.
Zeno nun artan
bölünme paradoksu: Birisi bir odadan geçmek için yürümeye başlamadan önce yarı yolu kat etmiş olması gerekir.
Fakat yarı yolu
almadan evvel o mesafenin çeyreğini alması gerekir.
Bu örneği sonsuza
dek çoğaltarak mesafeyi azaltabiliriz.
Bu mantığa dayalı
olarak eleman bir adım bile atamamıştır.
Zeno göstermiştir
ki, bu şekilde herhangi bir devinim mümkün değildir.
Bay Barnes.
Buradayım.
Zeno ya katılıyor
musun?
Evet.
O zaman heyecan
verici dersim bitince bu odadan çıkamayacaksın.
Görünüşe göre
hepimiz sıkıştık burada.
Bana kalırsa bu
bir kelime oyunu gibi birşey.
Bir şey ifade
ediyor, ama etmiyor da.
Evet.
Doğru yoldasın.
Öyle bir paradoks
ki, dilin limitlerinii gösteriyor.
Tecrübelerimizden
biliyoruz ki, bir odayı tabiki geçeriz.
O sadece dilimizde
yükselen bir belirsizlikten ibaret.
Senin başının
ağrıdığı gibi başı ağrıyan bir doların varmı mesela?
"Olmak"
fiili ve ya "Doğru" ya da "Yanlış" gibi sıfatlar var olduğu sürece dostumuz
Wittgenstein'in de dediği gibi "Açıklanamayan
olayları dikkatle incelemeye devam edeceğiz."
- Evet.
- Gerçek diye birşey
yokmu peki?
Sormama izin ver.
Hafızam izin
verdiği kadar sana "Gerçeği" mi?
Yoksa
"Gerçek"ten ne algıladığımı mı?
Ve ya "Gerçeğin"
Mealini mi anlatayım?
Neyse kendimizi
aşmaya başladık.
Paradoksla devam
edelim.
Tek seferde tek
kırıntı.
Merhaba erken mi
geldim?
Biraz şunlarla
uğraşıyorum o kadar.
İçeri gir.
Açık kalsın.
Tamam.
Sömestr nasıl geçiyor?
Yoğun.
On sekiz derse
giriyorum.
On sekiz mi?
Güzelmiş.
Yenimi?
Evet.
Yazın Boston dayken
almıştım.
Hafızan iyiymiş.
Geçen haftadan beri
zar zor hatırlıyorum.
Geçen seneyi hatırlıyor musun?
Bunu evet olarak
kabul ediyorum.
Bu konuyu açmasak.
Açsak iyi olur bence.
Şimdi kapatsam mı?
Olur.
Özür dilemek
istiyorum.
Geçen sene çok kötü
bir durumdaydım.
Ve Sen Sen
bana yardım etmek istedin.
Bense bundan
faydalanmak istedim.
Demek istiyorum ki bir anlık zaafiyetti.
Akıl etmediğim bir an
dı.
Ne kadar üzgün ve
aptal hissettiği mi bilmeni isterim.
Annacığım
dürüstlüğüne ve samimiyetine minnettar oldum.
Özrün kabul edildi.
Sağol.
Tek istediğim bunu
unutup normal olmak.
Aramızdaki güveni
düzeltmeye gönlün varsa benim için sorun yok.
Harika birisiniz.
Yani sadece
platonik olarak.
Ben aslında
kitabınız hakkında konuşmaya gelmiştim.
Harika.
Eleştirmenlerim de
keşke o kitabı senin okuduğun gibi okumuş olsa.
Hatta bazı
meslektaşlarım bile.
Girin.
İyi günler profesör.
Bir saniyen varmı?
Gördüğünüz gibi bir öğrencimle
beraberim şu an.
Çok kısa sürecek.
Şuna bak hele.
Senmi yazdın?
Evet.
Kalınmış.
Dışarıda bekleseniz
sorun olur mu?
Hemen geleceğim.
Tabii acele etme.
Cici doktoru ne zaman
dır tanırsınız?
Bir kaç senedir.
İyi midir?
Burada herkes
kaçıktır.
Kampüs te bir
toplantım varda şu an gerçekten vaktim yok.
Sorun değil beraber
yürürüz.
Geçen perşembe biraz
daha konuşmak istiyorum.
Geçmiş zamanda mı
konuşacağız?
Koşullar değişti mi?
Lafın gelişi demiştim.
Seninle şimdi
konuşmak istiyorum.
Konuşuyorsun zaten.
O gün kızımı kamptan aldım
demiştin değil mi?
Evet öyle demiştim.
Yaptığın şey omuydu
peki?
Kızım hâlâ o kamp ta
olmadığına göre yaptığım şey oydu.
- Yol da durmadın mı?
- Durmadım.
Kamp danışmanı sen
varmadan önce kızınla kırk dakika beklediğini söyledi.
Rötar yapmak suç mu
yani?
Hayır ama neden olan
şey olabilir.
Peki bu nasıl oluyor?
Notlarımı nereden
aldın?
Göl kenarında çöpte
buldum.
Yolda durmadığına
emin misin?
Olabilir.
Bazen göle giderim.
Arabamda oturup çalışırım.
Gölü seyredip
rahatladığım oluyor.
O gün bunları mı
yaptın?
Hatırlamıyorum.
Olabilirim.
O sabah veya önceki
gün gitmiş olabilirim.
Kesin bir şey
diyemeyeceğim.
Emin olduğum bir şey
varsa o kızın kaybolmasıyla ilgimin olmadığı.
Bak daha fazla sorun
varmı?
Gerçekten gitmem
gerek.
Hayır.
Daha fazla sorum yok.
Teşekkürler.
Dr. Birch aracınıza yamaç
polisi el koymuş.
Polis işlemleri
bitirdiğinde
Şaka mı bu?
Sizinle iş birliği
yapmaktan başka bir şey yapmadım.
Verdiğiniz ifadeler
fiziksel bulgularla çelişiyor.
- Ne çelişmesi?
- Aracınıza komple
bakacağız.
Sizin çalışma
şekliniz bu mu?
Beni mahsur bırakarak.
Dinle bak.
Çekicinin burada
olduğunu söylecektim ama beni beni beklettin.
Söyleyecek miydin?
İnanılmaz.
- Bu hırsızlık.
- İnan bana niyetim bunu herkesten önce bitirmek.
Şimdi şu kırk dakika
olayına geri dönelim.
Niyetin varsa beni
tutukla.
Avukatımla görüşene
dek hiç bir şoruyu cevaplamıyorum.
Keşke daha erken
arasaydın.
Sorularını
cevaplarsam olur biter dedim.
Herkes senin gibi
diyor zaten.
Ama polisler soru
sormaz.
Tuzak kurarlar.
Sorun değil gerçi.
Bizim durumumuz iyi.
Genelde boşanma
davalarına baktığını biliyorum.
Boşanma, yolsuzluk,
dolandırıcılık.
Bu bölge özelleşmek
için henüz çok ufak.
Ben sadece böyle bir
davaya daha evvel bakıp bakmadığını merak ettim.
Adam kaçırma mı
diyorsun?
Yoksa tecavüz,
cinayet ya da rehine durumlarını mı
diyorsun?
Bunun ne tür bir dava
olduğunu bilmiyorum.
Zaten polisinde
bildiği yok.
Ellerinde henüz ne
bir ceset ne de bir suç var.
Tek sahip oldukları
doğrulanmamış ifadeler ve köpeğimin temizlemediğim kakası.
Bu avantajları
kullanacak mısın?
Haberin olsun
hayatını değiştirirler.
Ne yapacağız şimdi?
Savunmada kal.
Arabanı aratmamakla
doğru şeyi yaptın.
- Eğer ellerine bir
şey geçerse - Hiç bir şey geçemez.
olurda geçerse
kurtulma şansımız var.
Burası büyük
şehirlere benzemez.
Burada bir çocuk
kaybolduğunda herkesin haberi olur.
Polis bilip bilmeden
şüpheli arar durur.
Olası rastlantılar
seni şüpheli durumuna sokar.
Bu işin pis tarafı
budur.
Tek yapmamız gereken onlara
koz vermemek.
Bu arada Deb bir
akşam yemeğinde sizinle buluşmak istiyor.
Çok iyi olur.
Eminim Ellen de ister.
Kabinleri yoklar
mısın.
- Ne?
- Kimse varmı bak.
Avukatın olduğumu
bilmelisin ve herhangi bir durumda ilk önce
benim haberim olmalı değil mi?
Evet.
O zaman şunu açıklığa
kavuşturalım.
Joyce Bonner ile her
hangi bir ilişkin olmadı değil mi?
Olmadı.
Önceleri az da olsa
cinsel temas falan?
Hayır.
Ya diğer kolejliler?
- Paul, lütfen.
- Bak, şu polis
Malloy varya davranış tarzından bir
şeyler bulmaya çalışacaktır.
- Bulabilecek mi?
- Hayır bulamaz.
Ben o kızı
tanımıyorum bile.
Aslada tanışmadım.
Bu kadarı yeterli
değil mi?
Benim için tamam ama
seni köşeye sıkıştırmaya çalışan ben değilim.
Seni yine arayacağım.
O arada sakin olmaya
çalış.
Orosopu çocuğu.
Carrie bugün
çalışmıyor mu?
Hayır.
Tamama basın.
Kuzeye gidiş yönünde iki
şerit kapatıldı.
Otoyol devriyesi
sürücüleri dikkatli olmaya davet ediyor.
Joyce Bonneri arama çalışmaları
devam ediyor.
Polisin yaptığı
açıklamaya göre yamaç göletinde
kaybolan genç kız ile ilgili herhangi
bir gelişme olmadığı vurgulanıyor.
Yetkililer Dinlememiz gerekmez miydi sence?
"Profesörün
aracını iade etme kararı verildi" Haberi geçmedikçe gerekmez.
Ne oldu?
Joyce Bonneri arama çalışmalarında
umutlar tükeniyor.
On yedi yaşında
kaybolan kızın sınıf arkadaşlarını uykusuzluk
nöbetleri tutmaya başladı.
Yamaç göleti
tarafında kaybolan genç ponpon kızın görüldüğü
yer hakkında bilgi verenler için polis
tarafından beş bin dolar ödül verileceği ve arama
kapsamının genişletileceği açıklandı.
Araştırma hâlâ
"kayıp şahıs" davası olarak sessizliğini korusada yetkililer
bu davanın peşini bırakmayacaklarını belirtti.
Yoğun sabahın
ardından trafik normale döndü.
Üzgünüm bayan plaj
kapatıldı.
Şurayı imzalar
mısınız lütfen.
- Yazıcı çalışıyor mu?
- Teşekkür ederim.
Yazdırdığın şey tam
burada.
Şu hikaye yi anlamaya
çalışıyorum.
Dikkatimi pek
veremedim.
Ne hikayesi?
Şu olay.
Kuzenimin polis bir
arkadaşı var.
Kimin yapmış
olabileceğini bildiklerini söyledi.
Hadi ya.
İnşallah yakalarlar.
Yakalayacaklar.
7/24 izliyorlar Birch
hazırmısın?
Evet.
Sonuç nedir?
Ne?
Araban.
Şey Vites kutusu
İyimisin?
Evet sadece Utancın yeni bir şekline katlandım bugün.
Yüz üçüncü dersimde sadece
iki öğrenci vardı.
Sadece iki.
O da birşey mi.
O hissi bilirim.
Bir kaç sene önceydi.
Tüm hafta boyunca bir
kişi bile gelmemişti.
Düşünebiliyor musun
tüm hafta boyunca orada öylece Buna
ihtiyacım var dostum hadi.
Neyse.
Biliyorsun tek işim
öğretmek.
Tahtaya alıntılar
yazmak vs.
Tüm olayı biliyorsun.
Babacığım fareyi
yakaladın mı?
Hayır ama tuzaklara
biraz daha yem koydum.
Tuzaklara mı?
Evet birkaç tane daha
aldım.
Fareleri dışarı
salmaya bende gelebilir miyim?
Elbette hep beraber
gideriz.
Birch ailesi olarak
turlamış oluruz.
Arazi turu demişken bu hafta sonu hava güzel olacak.
Göl plajına
gidebiliriz belki.
- Evet!
- Evet!
Kulağa hoş geliyormu?
Tabii.
Böyle yaptığında
gıcık olduğumu biliyorsun.
Neyi?
Diş fırçasının
sürtünmesimi?
Plaj turu fikri.
Hemen pat diye çocukları
heveslendiriyorsun.
Ya yapacak işlerim
varsa?
Hemen kötü adam
olurdum.
Evan.
Birden aklıma geldi
işte.
Niyetim kimseyi
heveslendirmek değildi.
Yapacak işlerinmi
vardı?
Hayır ama bilmiyorum.
Avukat arar falan
diye uzaklaşmasam daha iyi olur.
Biraz uzaklaşsak
senin içinde iyi olmaz mı?
Nerede olduğumun hiç
önemi yok değil mi?
Ben hâlâ Gideceğiz.
Uzaklaşacağız.
İyi olacak.
Tamam.
Ben tamamen hazırım.
Adam, Z haydi
gidiyoruz!
Süper kahramanımız
Adam plaja gelmiyor mu?
Hayır evde işleri var.
Ev işlerimi?
Marvinin yemeğini
verirmisin.
Z, haydi gidiyoruz.
İzin almadan makyaj
yapmak hakkında ne konuşmuştuk?
Yapmadım ki.
Nereden aldın bunu?
Buldum.
Buldun mu?
Bu hiçte hijyenik
değil tatlım.
Sokakta bulmadım ki.
Babamın arabasında
buldum.
Ne zaman?
Yıkadığımız zaman.
Arka koltuktaydı.
İhtiyacın olmadığını
düşündüm.
Aslında o bana lazım.
Gidip yüzünü
yıkarmısın.
Plaja giderken makyaj
yapmana gerek yok.
- Ama - Sadece yüzünü yıka tamam mı?
Tamam.
Nereye geçelim?
Buraya mı?
Şuraya mı?
KAYIP ŞAHIS Tatile
çıkmalıyız.
- Ne?
- Tatil.
Bu sene hiç yaz
tatili yapmadık.
Yine İspanya ya
gidebiliriz.
İyi olmaz mı?
Kafemize gideriz.
Aslında oraya
taşınabiliriz de.
O kafeyi alıp
işletebilirsin.
Bende bir yerde
İngilizce ders veririm.
Çocuklarda iki dil
birden öğrenmiş olur.
Tamam.
O gün bana bir şey
söylemiştin.
Bir söz vermiştin.
Ne sözü verdiğini
hatırlıyor musun?
Şey Bana hep doğruyu söyleyeceğini söylemiştin.
Ne?
Okula geri dönmeden
önceydi o.
Öyle bir şey söylemiş
olabilirim.
Öyle bir söz şimdi
vermez misin yani?
Hayır.
Ben Aslında böyle birşeyin sözünü veremem.
Kimse veremez.
Benim bahsettiğim
şey, doğru olduğunu kesin olarak hatırladığım
şeyler hakkında doğru söylemekti.
Ben daha çok esas
sözünü tercih ediyorum.
Bu yüzden hâlâ seni
tutuyorum.
Pizza?
Evet.
Onu şimdi yatıracağım.
Ne oldu tatlım?
Marvin gitmiş!
Gitmiş mi?
Tatlım onu bulacağız.
Nasıl çıktı ki?
Bilmiyorum.
Sabah yemeğini
verdikten sonra kapısını açık mı bıraktım acaba?
Üzgünüm tatlım.
Bulacağız onu.
Buralardadır.
Buluruz merak etme.
Marvin!
- Marvin!
- Marvin!
Marvin!
- Ağacın altına
baktınız mı?
- Marvin!
Marvin!
Marvin!
Başka birini alırız.
Başkasını istemiyor.
Üzgünüm.
Biliyorum üzgünsün.
O da biliyor.
Seni affetmesi zaman
alacak sadece.
Bu sabah biraz acele
ettik galiba.
Tamam Evan.
Lütfen dalgın profesör ayakları yapma artık.
İyiydi güzeldi ama sana
daha çok ihtiyacım var şu an.
Hepimizin ihtiyacı
var.
Masum bir hataydı.
Ben sadece tavşandan
bahsetmiyorum.
Tekrar ev taşıyamam.
Açık kalsın.
Yatmayacağım.
İyi.
Şunu zımbalayalım.
Güzel.
KAYIP ARANIYOR
Ne diyordum?
Neyse kalsın şimdilik.
Vaktin güzel anları.
Elimiz de hep var.
Gelecek haftaya
görüşmek üzere.
Harika.
Bu harika Barbara.
Tamam.
Sağol.
Zor bir gün mü
profesör?
Sizi geçireyim mi?
Otobüsle gidebilirim.
Teşekkürler.
Aslında şu anda boş
vaktim var kahve falan içmek isterseniz.
Ben kahve içmem
hatırladın mı?
O zaman çay, meyve
suyu falan da var.
Su içiyorsun değil mi?
Bayan Birch.
Kocam evde değil.
Çalışıyor.
Biliyorum.
Sizinle biraz
konuşmak istiyorum.
Anladım ama
katılmıyorum.
Wittgenstein
geceleri parkta yabancı adamlarla seks
yaparak geçiriyordu değil mi?
Sonra da eve gidip ahlak ve doğruluk gibi kavramların açıklaması hakkında dilin yetmezliğini yazmaya
devam ediyordu.
Peki davranışları
görüşlerini daha mı geçersiz kılıyor?
Hayır ama onun
teorileri akılcı düşünmektense
korkuları yüzünden kök salıyor olamaz mı?
Nasıl oluyor
anlamıyorum.
Yani: Filozofik
aklın görevi benliğin ötesine geçerek evrensel
boyuta ulaşması değil midir?
Şey Ne?
Unut gitsin.
Kişisel bir şeydi ve
kapadık o defteri.
Sorun değil.
Uygunsa lütfen.
Geçen sömestr di.
Tamam.
Sadede gel.
Teşekkürler.
Şımartıyorsunuz beni.
Burayı seviyor
musunuz?
Buraya taşınalı dört
beş sene oldumu?
Evet.
Burayı seviyoruz.
Beş yıl oldu.
Nereden taşındınız?
Evanston.
Chicagonun dışndan.
Anladım.
Bakın kim varmış
burada.
Benim küçük vekilim
gelmiş.
Babamın daha fazla yardım
etmesi mi gerekiyor?
Tatlım Bizim biraz özel konuşmamız lazım.
Gidip oynarmısın
biraz?
Tamam.
Tatlı çocuk.
Adam dı değilmi?
Hayır, o süper
kahraman.
Büyük fark.
- Pelerini takınca
farklı bir kişiliğe bürünüyor.
- Öyle bir pelerin de
bana lazım.
Kendim olmak herzaman
yoruyor.
Vaktim olursa sizin
için de bir tane dikebilirim.
Şimdi benim suyuma
geliyorsun.
Sadece kibarca konuya
girmenizi bekliyorum.
Karım ufak tefek
sohbetler de berbat olduğumu söyler.
Galiba doğru söylüyor.
O anı hatırlıyorum: "Bu
yanlış, hata yapıyorsun. Çizgiyi aşıyorsun."
O zaman neden yapasın?
Bilmiyorum.
Bu öyle merağımı gidermeye çalışmak gibi değildi.
Ne olduğunu biliyorum.
Sonra kitabını
okurken gözüme çarptı.
İnsanlar kasten yıkıcı seçimler
yapıp, onu kastetmemiştim.
O başkaydı
gibi bahaneler uydurup sonra onu akla uygun hale getirmeye çalışıyorlar.
Halbuki yalan.
Geçen gün sizi gölde
gördüm.
Kaybolan kız.
Her ailenin en kötü
kâbusu.
Evet.
Yardım etmenizi rica
etmeye geldim.
Size nasıl yardım
edebilirm ki?
Yanıl mıyorsam
kocanızın masum olduğunu düşünüyorsunuz.
Joyce Bonner dışarda
ve hala yaşıyorsa son zamanlarını
yaşıyor olabilir.
Kocanızla ilgisi
yoksa bunu kesin bilmem gerek.
Bilmem gerek ki ileriye
gidebileyim.
Onu azletmek
istiyorum fakat o buna izin vermiyor.
Eminim tüm
bildiklerini anlatmıştır.
Galiba siz benden
daha fazla ikna olmuş durumdasınız.
Bence içimiz de
tahribatı seçen, hatta onun için yalvaran
saptanamayan içgüdüsel bir parça
var.
Suç dediğimiz şey
akıllarımızda ki o saptanamayan
parçanın korkularından ibaret.
Evan?
Ne diyorsun kafayı mı
yedim sence?
Üzgünüm.
Otobüsü kaçırmışım.
Teklifin hâlâ
geçerlimi?
Kocanızın arabasının
arka koltuğunda kahve renkli saç telleri bulduk.
Joyce'un tarağıyla eşleştirme
yaptık.
Sonuç pozitif çıktı.
Bunu söylediğim ilk
kişi sizsiniz.
İş arkadaşlarımın
bile haberi yok henüz.
O kızın arabada ne
yaptığını bana söylerseniz, o bilginin bu odadan çıkmasına gerek kalmaz.
Evanston dan neden
taşındığınızı biliyorum.
Resmi versiyonu
tabiki.
Kolej detayları
vermede biraz isteksizdi fakat zor olsa
gerek.
Kaç yıldır evlisiniz?
On beş yıl.
Kolay mı geçti?
Zor geçti.
Evanston dan taşınmak
için ikimizinde geçerli nedenleri vardı.
İkimizde olunca daha
farklı oluyor.
Ne olduğunu
biliyorsanız hiç durmayın.
Gitseniz iyi olur
bence.
Teşekkürler yardımın
için.
Sevimli bir evin var.
Öyle olması için çok
çaba sarfediyorum.
Çok teşekkür ederim.
Hoşçakalın.
Karım evdeymiş.
Bilseydim onu
çağırırdım.
Benim için sorun
değil di.
Getirdiğin için sağol.
Filozofların nesli
tükeniyor profesör.
Sayıları azaldı artık.
Merhaba?
Ellen?
Babam gelmiş!
Bugün o polis amca
geldi baba.
Yine mi geldiler?
Hayatım?
Seni arayıp durdum.
Neredeydin?
Sen Zelda yı al ben
Adamı getiririm.
Altı üstü bir parmak
ne de olsa.
Evan Birch.
- Saç mı?
- Arka koltuk ta saç
telleri.
Uymuş.
Kendileri koymuş
olmalı.
Evan iyi düşün.
O kızın o arabada olma
ihtimalı var mı?
Bildiğim kadarıyla
yok.
Ya haberin olmadan
olduysa?
Arabayı açık bıraktın
mı hiç?
- Göle gittiğin bir
gün.
- Hayır.
- Otostopçu falan?
- Hayır.
Okuldan öğrenci falan
getir götür yaptığın oluyor mu?
Öğrenciler ile
kaynaşmam pek.
Onu sormadım ben.
Liseli öğrencileri
götürmüştüm bir kere.
Kampüs de ders
çalışıyorlardı.
Üçü kız, biri erkek
yağmurlu bir gündü.
Joyce Bonner
aralarında mıydı?
Olabilir.
Atama raporlarının
kayıtları varmı?
Var.
Sınıfa geç kalıyorum.
İsmi listede varsa
sana haber veririm.
Olsa iyi olur değil
mi?
Saç tellerini açıklar
ama kayıp kız olayıyla etkileşime girer.
- Sonra arayacağım
tamam mı?
- Tamam.
Bu sandalyenin
varlığını kanıtlayın.
Büyüdüğüm yerde
birisi bir sandelyenin varlığını kanıtlamak istiyorsa onunla kafana vururlardı.
Arabanla işimiz bitti.
Şunu imzala hepsi
senin.
Arabamı sormadan
alıyorsunuz, geri verirken mi izin istiyorsunuz?
Belgeleri ben
düzenlemiyorum.
Benim işim doldurmak.
Aldığınız yere de
bırakmamışsınızdır kesin.
Hayır.
Kendin alman
gerekecek.
Yarım saate kadar.
İstersen seni
götürebilirim.
Sorun değil.
Kendim giderim.
Başka?
Ne yaptığımdan pek
haberin yok ama kendini benim yerime
koy.
Ne yeriymiş bu?
Gerçeğin ne olduğunu bulmaya
çalışmanın yerine.
Münakaşaların ardında
gizlenen gerçeği analiz ve muhakeme etmenin yerine.
Nedenler bizi
dolandırmadan direk gerçeğe götürür.
Doğrunun yerini
bulacağını savunmuşumdur hep.
Tahtana koyduğun şu
ufak problem varya benim için cevabı
gayet basit.
Öylemi?
Misafirim ol ve o
sandalyenin varlığını kanıtla o zaman.
Ne sandalyesi?
Hangi okula gittin?
Bekar yurdu seton.
Jd. Fordham.
Avukatlık mı?
Yaptınmı hiç?
Da'nın ofisinde
takıldım genelde.
Bana göre değildi.
Silah taşıma izni
vermiyorlardı.
O en küçüğü Katie.
Joyce un okulunda
okuyor.
Gerçi birbirlerini
tanımıyorlar.
Farklı bölümler.
Aslında onu senin
Addison'un yaz programına yazdıracaktık.
Joyce un önceden
katıldığı program.
Kimbilir arkadaş
olabilirlerdi.
Orası çok geniş
kapsamlı bir program.
Kimse kimseyi pek
tanımaz.
Öğrenciler ve
öğretmenler dahil mi?
Soruşturmanın dışında
sorgulanıyor muyum dedektif?
Öyle bir derdim yok.
Şey için soruyorum, Katie
oraya gitmiş olsaydı tüm profesörleri tanır mıydı?
Zor değil ki.
Öğrenciler üç sınııf
la sınırlı.
On beş tane de
eğitmen var.
Bu kimsenin
tanışamayacağı anlamına gelmez diye demiyorum.
Nasıl yani?
Katie nin bir kaç
arkadaşıyla yağmur fırtınasına yakalandığını
farz edelim.
İki kız ve bir oğlan.
Profesörün biride
muhtemelen onları kütüphaneden toplanma
yerine götürmeyi teklif edebilir.
Muhtemelen Katie de
arka koltukta makyajını tazeleyip ıslak
saçlarını taradıktan sonra herkesin
bildiği profesör'ün paçoz arabasında bir
kaç saç teli düşürüyor olabilir.
Bu biriyle tanışmış
olabilmenin olasılıklarını açıklıyor mu?
Olacağını sanmam ama
onun günlüğünü okuyorsam eğer ve orada
yaşlı bir adamla tanıştığı yazıyorsa o
zaman tosladığı her elemana söylecek bir çift lafım olurdu.
Kızının günlüğünü mü
okuyorsun?
Her sayfasını.
Unutmadan bunları
torpidonda buldum.
Geri aldığından emin
olmak istedim.
Ne bu?
Sen söyle.
Saat yedi de Sanders
oteli'nin çeşmesinde Joyce Bonner ile buluştuğumu mu sanıyorsun?
Orası Chicago da.
Beş sene önce
kapatılmış zaten.
Joyce o zaman on üç
yaşında olurdu.
Senin o tip
adamlardan olduğunu sanmam.
İlk başta çöp falan
sandım.
Sonra düşündüm ki bu
arabayı üç sene önce aldın.
Sigara içmediğini de
biliyorum.
Sonra bunu
takıntılarından dolayı sakladığını falan düşündüm.
Süslü kanıt
torbalarının içinde olması gerekmez mi?
Gerekir mi?
Kimin el yazısı?
- Hiç bir fikrim yok.
- Karının olmasın?
Hayır değil.
Benzemiyor.
- Yavaşlar mısın?
- Daire nin
etrafında ki şekiller çok kadınsı.
Bayağı dokunaklı.
Bilirsin bir erkek
o malum yere gittiği zaman içine madeni
bir para koyar, içmemesi gerektiğini hatırlatır ona.
Bunlarla uğraşman
gayet doğal.
Şu lanet arabayı
durdurur musun artık?
Bu işin nereye
varacağını bilmelisin.
Beni aracıma
götürürmüsün lütfen.
Hey Frank!
Buyur.
3-5-6-7.
Seninle o ilgilenir.
Üzgünüm geciktim.
Haciz yeri epey
uzaktaydı.
Şimdi bunu konuşmasak.
Şeftaliler.
Mükemmel şeftaliler.
Ne?
Yüzüne bakıyorum
sadece.
Neden?
Birisi sebepsiz yere
yüzüne bakamaz mı?
Bakabilir ama bu o
bakışlara benzemiyor.
Bana gerçeği
söylemeni istiyorum.
Ne gerçeği?
O kızın arabanda ne
işi vardı?
Hangi kız?
Arabanda kanıt
bulunduğundan haberim yok mu sanıyorsun?
Zaten endişelisin
üstüne gitmek istemedim.
Yani sırmı sakladın?
- Hayır.
- Karından Bu onun
ruju Evan.
Zelda bulmuş.
Arabanda ne işi vardı?
Açıklardım ama şu
anki halin için uygun olmayabilir.
Konu benmişim gibi
yapma şimdi.
Bence konu sensin
Ellen.
İyice rasyonel olmaya
başladınız.
Daha neyin ne olduğu
belli değil varsayımlarla iyice
paranoyak oldunuz.
O polis sana geçen gün bahsettiğin konu hakkında bir şey
dedi mi?
İnanmıyorum tel takıp
oynamanı da istemiştir kesin.
Sana tekrar
güvenebilmek için kendimi iyice zorluyorum.
Artık güvenmiyor
musun?
Beş yıldır sana
güvendiğim yok tu.
Bu gece yanında
yatıp anksiyete bozukluğundan seni kurtaracağım.
- Alo?
- Onu bulmuşlar.
- Ney?
- Onu bulmuşlar.
Sabahtan beri seni
aramaya çalışıyorum.
Balıkçının biri
bulmuş.
İçeriden aldığım
bilgi ye göre barajın dibinde yüzüyormuş.
Ne demek oluyor bu?
Bana danışmadan
kimseye bi bok anlatma.
Otopsiden sonra sonuç
çıkar ortaya.
Daha fazla bilgim olduğunda
arayacağım seni.
O zamana kadar normal
davran.
Normal mi davranayım?
Suçlu hâlâ bulunamadı.
Kaçmam gerek.
Profesör Birch.
Profesör Birch.
Profesör Birch.
Bir saniyenizi alabilir
miyiz efendim?
Profesör Birch,
sadece bir kaç saniye efendim.
Durum belli oldu mu
efendim?
- Dr. Birch.
- Bir kaç sorum
olacak tı.
- Profesör.
- Profesör Birch.
Seyirci toplamak için
skandal gibisi yokmuş meğer.
Tomurcuklanan
kalabalık bir filozof grubu.
Kaybedecek bir
saniyemiz bile yok.
Ne diye bunu bana
söylemedin?
Söyleyecek bir şey
yoktu.
Görünüşe göre kızın kaybolduğu
gün göle gitmişim.
Ve konu ile ilgili
sorguya alındım.
Görgü tanığı
olabilirsin diye mi?
Başka nedenler de olabilir.
Mesela?
Yaz programına buraya
kaydedilmiş.
Bu da demek oluyor ki
diğer öğrencilerle yağmurlu bir gün okula
getirmiş olabilirim.
Konu hakkında ne
kadar endişelenmeliyim?
Neden?
Sende mi o kızı
arabana aldın yoksa?
Sen bu fakültenin bir
üyesisin.
Senin ve üniversite
nin namını tehdit eden her unsur -
Biliyorum.
- Demektir ki o lanet
basından önce benim haberim olmalıydı.
- Tamam.
Bunun kronikçesi
haberdar olmak.
Embesile döndüm
bildiğin.
Ne?
Ne dedin ki onlara?
Fakültemin en üst düzeyde
güvenilir ve bu davada şüpheli durumuna düşen
Dr. Birch ün temize çıkacağını söyledim.
- İyi demişsin.
- Evan - Bu olayın ucu bana dokunacak mı?
- Hayır Bob
dokunmayacak.
Bak.
Ben senin arkandayım.
Fakat derslerden
acilen seni çekmek zorundayım.
Daha şimdi kalabalık
bir gruba ders verdim.
Kendini kandır.
Senin dersin için
gelmediler.
- Başka bir yerde
çalışabilirsin - Bu üniversiteye olan
bağlılığım bir sonraki uyarıya kadar daha
fazla ders yok.
- herşeyden önce
gelir.
- Evan!
Çoktan halledildi.
Adam hayalet olup
içeri girer misin?
Tatlım babanın seni kamptan almaya geç kaldığı günü
hatırlıyor musun?
Niye geç kaldığına
dair herhangi bir şey dediğini
hatırlıyor musun?
Hey kanka kostüm mü
aldın?
- Evet müthiş birşey.
- Vay şuna bak.
Sen ne aldın?
Ben birşey istemedim.
Arasaydınız sizinle
gelirdim.
Kızı bulmuşlar.
Evet.
Paul söyledi.
Dur.
Hepsi bumu?
Daha ne söylememi
istiyorsun?
Otopsi geldikten
sonra durumuma bakacaklar.
Evet.
Gri bir Volkswagen mi
dediniz?
Ne zaman?
Peki.
Tamam.
Teşekkürler.
Vay iskeletlere
baksana.
Neden görünmez adam
yara bandı sarar?
Yaralandığı için mi?
O bandaj.
Yara bandı değil ki.
Onları görünmek için
takıyor.
Elmalı şeker!
Bundan alabilirmiyiz
baba?
- Selam John.
- Selam.
Çocuk benim.
Hangisinden
istiyorsun?
Kabartmalı olanı mı?
Bir tane kabartmalı
alalım.
İkisi fındık lı olsun.
Sende fındıklı
istiyormusun Zelda?
Zelda?
Nereye gitti bu?
Zelda?
Zelda?
Zelda!
Adam burada John'un
yanında kal.
Oğluma göz kulak
olurmusun?
Zelda!
Zelda!
Zelda ne yapıyorsun
sen?
Şu kızı durdurun
lütfen!
- Yangın mı var?
- Nereye gittiğine
bak!
Aklından ne geçiyordu?
- Bir dakika bayım.
- O benim kızım.
Doğru mu bu?
Baban mı gerçekten?
Hayır.
Zelda Frances Birch!
Sakin olun bayım.
Sakin makin olamam.
O benim kızım ve onu
alıyorum.
- Sıkıntılı bir
dönemden geçiyor şu an.
- Bayım geri çekilin
lütfen.
Anlaşıldı mı?
Zeldaydı değil mi?
Tamam.
Zelda.
Bana doğru söyle.
Bu senin baban mı?
Kimliğinizi görebilir
miyim bayım?
İnanılmaz.
Kimliğim yanımda
değil.
Tamam içeri girin.
İçeri girin.
Kemeri takmasına
yardım et tatlım.
Buyrun bayım.
Karışıklık için özür
dileriz.
Şu sıralar fazla
odaklanamıyor insan.
- Öyle mi dersin?
- Tamam Evan uzatma.
Sabaha kadar dinleyebilirim
genç hanım.
Omuz silkme yetmez ne
yazık ki.
Üzgünüm.
Bir haftadır bana iki
kelime bile etmedin.
Şu sıralar herşeyin
kötüye gittiğinin farkındayım.
Canını sıkan bu mu?
Hayır.
Ne dir o zaman?
Anneme
söylemeyeceğine söz verir misin?
Annen ve ben
birbirimizden sır saklamayız.
Fakat derdini
anlatırsan bilip bilmemesi gerektiğine karar veririm.
Kampa beni almaya geç
geldiğin gün ile ilgili annem bazı sorular sordu.
Z.
Bana karşı dürüst
olmalısın tatlım.
Tamam mı?
Tamamen dürüst.
O kızın başına
gelenlerle ilgimin olduğunu mu düşünüyorsun?
Hayır.
Güzel.
Çünkü hiç bir ilgim
yok.
Beni bilirsin.
Bir sineği bile
incitemem.
Otopsi sonuçları
ulaştı.
Evan Birch evde mi?
Ben dedektif Malloy.
Üniversiteye gece
etkinliğine gittiler.
Hadi yapalım şu işi.
Altı üstü fakülte
partisi.
Sorun olmayacak.
Onlara ne
diyeceğimizi düşünsek iyi olur.
Sadece gerçeği.
Bizi zalimce
sürükleyip duruyorlar.
İnşallah yakında
herşey çözülecek.
Orada takılıyoruz.
Bizi zalimce
sürükleyip duruyorlar.
Ama yakında herşey
çözülecek.
Umarım öyle olur.
Bu gibi durumlar asıl
kimliğimizin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Şırdan ve viskili
soda alacağım.
İkişer tane olursa
iyi olur.
Diğeri yol için.
Sizi düşürdükleri buı
durum bir suç biliyor musun?
Mahkemeye verebilirsiniz.
Aynı anda iki savaş
olmaz.
Bence önemli olan
şey, Evanı derslere geri döndürmek.
Ne demek istiyorsun?
Al.
Derslerden çektiler
mi seni?
Biraz patavatsızlık
yaptım galiba ahbap.
Üzgünüm.
Ne zamana kadar?
İkinci döneme ve ya
bahara kadar.
Kim bilir.
Selam Barbara
Fantastik görünüyorsun.
Bir dakika
konuşabilir miyiz?
- Evet.
- Kusura bakmayın.
Eğlenmeye başlamadın
mı daha?
Bana bunu ne zaman
söyleyecektin?
Bırak şu çakma
gülücük numaralarını.
Ne?
Ne?
Ne zaman oldu bu?
Bana neden söylemedin?
Doğrusu bu
sorunlarımızın en küçüğü.
Sence geçim
kaynağımız sorunlarımızın en küçüğü mü?
Önce burada ki işimiz
bitsin eve döndüğümüzde istediğin kadar
kavga ederiz.
Hayır.
Eve şimdi gidiyorum.
Neden?
Zelda yı sorgulamayı bitirebil
diye mi?
- Sorgulamak mı?
- Adına ne dersen de.
O polis sana vekalet
vermedi mi daha?
- Ellen.
- Bırak!
Ellen dur.
Sakin ol.
Bir şeyler iç.
Otur lütfen.
Milletin utangaç
bakışlarını üstümüze çekmek için mi ?
Hayır.
Bizi zalimce
sürükleyip duruyorlar.
Ama yakında herşey
çözülecek.
Kulağa ne kadar saçma
geldiğinin farkında mısın?
Evet ne kadar saçmaladığının
farkındayım.
Sakin olurmusun
lütfen?
Sakin olmaktan bıktım
artık!
Şu sıralar zor bir
dönemden geçiyor da.
Ellen!
- İçine ne girdi senin?
- İçime ne mi girdi?
Evet.
Geldiğin yere dön ve
kime neşe satacak san orada sat Evan!
Ben eve gidiyorum.
Bu mu yani?
Kötü günde hemen bırakıp
gidecek misin?
İyi günde kötü
gündeye ne oldu?
Bana söz tutma
derslerimi vereceksin?
Nedir o?
Masanda buldum.
Kim yazmış?
Bunu rastgele mi
buldun yoksa masamı mı kurcaladın?
Hayır hayır!
Masanı kasten aradım.
Hatta tüm evi didik
didik ettim.
Kim yazdı bunu?
Bu kadar şüpheci
olman için ne yaptım?
- Ne mi yaptın?
- Evet.
Sen ne yaptığını iyi
biliyorsun!
Evanston olayımı?
Ciddimisin?
Milyon kere yemin
olsun ki hiç birşey yapmadım.
Gördüm seni!
Gördüm seni!
Ofisinde yiyişiyordun!
Onu ofisimde falan
hiç s.kmedim!
Anlamadığın şey ne
biliyor musun?
Yaptıysan bile
umrumda değil artık.
Umrumda değil.
Hepsi yalanmış.
Yıllardır bana ve
kendine söylediğin hiç birşey yapmadım
masalı.
Ve kendini bu
masala inandırmışsın.
Dehşetler
içindeyim.
Kim bilir kendini başka
hangi konularda ikna ettin.
Tamama bas.
Merak gidermeye
benzemiyor.
- Viski alabilirmiyim?
- Tabii.
Burada bir telefon
varmı?
Dedktif Malloy lütfen.
Bir suç ihbarında
bulunmak istiyorum.
Konuşabilir miyiz?
Tabii.
İçeri gel.
Yalnız mısın?
Zor bir gece mi?
Evet.
Kahve alırmısın?
Orana ne oldu?
Sana ulaşmak çok
güç.
Neredeydin?
Geçmişteki
olayları hatırlamakta güçlük çektiğin oluyormu hiç?
İnsanlar, yerler,
haberler?
Üzerinde çok ders
verdim.
Şaşırtıcıdır ki hafıza beynimizin en az güvenilecek fonksiyonlarından
birisidir.
Tek güvenilir tarafı ispat edilecek şeyin zıttı
ile pekişip Geçmiş olayların hesabını
vermekte sadece işine gelen kısımları
hatırlamasıdır.
Bu sınavlarda yer
alacak mı?
Evanston dayken bir
öğrencim vardı.
İsmi Carol.
Biz, şey bir ilişkimiz olmuştu.
Ailesi okulu
mahkemeye vermekle tehdit etmişti.
Ellen hamileydi ve
istifa edip buraya taşındık.
Çok iyi hatırlıyorum
ki aramızda hiç bir şey olmadı.
Beni öpmeye
çalışmıştı.
Olmaz dedim ve kızdı.
Sonra ailesine gidip
yattığımızı söylemiş.
işte bu yüzden
taşınmak zorunda kaldık.
Fakat ne olduğunu
hatırlamıyorum.
Kanıtlayamam da.
Ve kanıtsız
O kızı öldürmüş olabilirim.
O gün onu gölde
görmüştüm.
Onu görmek için ona
doğru yönelmiştim.
Beni şeyden
hatırlamıştı onu arabama aldığım o gün
den.
Beni fazlasıyla
biliyordu.
Kitabımı okumuş.
Bana tutulmuştu.
Yürümek istermiyim
diye sormuştu.
Barajın etrafında
patika bir yol biliyordu.
Bende "güzel
olur demiştim." Yalnızdık.
Sessizdi ve manzara
güzeldi.
Uzun süredir kimse
bana öyle güzel bakmamıştı.
Seni seviyorum.
Olaylar gelişmeye başlamıştı
ve hareket edip kaçamasın diye kollarından sıkıca tutmuştum.
Beni itmeye
çalışmıştı.
Kaçmıştı elimden.
Peşinden koştum.
Yanlış bir fikre
kapılmasını istemiyordum.
Dikkatini kaybetti ve
düştü.
Kafasını taşa çarptı
ve panikledim.
Ne yapacağımı
bilmiyordum ve onu ittim.
Niyetim bu değildi.
- Bunların hiç
birisini düşünmemiştim.
- Evan!
Köşede lavabo var.
Git yüzüne bir iki su
çal.
Tutuklu muyum?
Hayır.
Oku şunu.
Son otopsi sonuçları.
Joyce Bonneri sen
öldürmedin.
Gölün karşı tarafında
uçurumdan düşmüş.
O bir kazaydı.
Ve barajın orada
bulunmadı cesedi.
Sızdırdığımız yanlış
bir bilgiydi o.
Otopsiye göre her iki
bileğide kırılmış.
Muhtemelen düşüşünü yavaşlatmak
için kırmış olmalı.
Boynu da kırılmış.
Düşüş onu anında
öldürmüş.
Bu yüzden seni buraya
çağırmak istiyordum.
Anlamıyorum.
Daha şimdi bir
itirafta bulundum.
Dava kapatıldı.
Koşarken kafasını
taşa falan çarpmamış.
Boğuşmaya dair hiç
bir iz yok.
Tırnak etlerine
girmiş deri falan da çıkmadı.
Sıktım dediğin
kollarında çürük falan yok.
Ki seni suçlayayım.
Burada oturmuş onu öldürdüğümü
söylüyorum.
Kanıtlayabilir misin?
Ne kadar uğraştıysam
da ben kanıtlayamadım.
Biliyorum o gün
oradaydın.
Kızın arabada
olduğunu da biliyorum.
Öğrencilerinle olan
geçmişini de biliyorum.
Ama insanlar ne
olursa olsun iz bırakır.
Elbiselerden iplik
kalıntıları, deri döküntüleri, ayak izleri.
Çöpte bulduğum
buruşuk kağıdın ötesinde senden kalma hiç bir iz yok.
Başından beri bana
söylediklerin dışında hiçbir şey bulamadık.
Kızını almaya gitmek
için zaman kavramını yitirdiğin gibi.
Joyce Bonneri görmüş olabileceğinin
bile kanıtı yok.
Ve elimizde kanıt
yokken departmanımız teşekkürlerini
sunar.
Verdiğimiz
rahatsızlıktan dolayı da özür dileriz.
Seni eve götürmesi
için bir devriye ayarlayacağım.
Gitmeme izin mi
veriyorsun?
Bak ben papaz değilim.
Ağaçlıkta kolejli
kızlarımı s.kmek istiyorsun?
Devam et durma.
Sen ne ilksin ne de
son.
Fakat günahlarının bağışlanması
için bana bakıp durma.
Ruh doktoru değilim
ben.
Ben de senin gibi kanıtların peşinde koşan biriyim.
Bunu bulduğumda emin ol senden daha istekli sakladım.
Şunu uyandırın.
Bay Birchi eve atsın.
Ailesi onu bekliyor.
Bir içki giderdi
şimdi.
Babam gelmiş!
Çocuklarım benim.
Onu yakaladık baba!
Kimi yakaladınız?
Onun adı herbie.
Kalsın baba lütfen.
Jinx'in eski kafesine
koyacağız.
Söz veriyorum ben
bakacağım.
Anneniz ne diyor?
Birlikte karar
veririz dedim.
Yukarı neden
götürmüyor sunuz?
Yukarda konuşuruz.
Davayı kapatmışlar.
Kazaymış.
Düşmüş.
Hepsi bu.
Ne?
Neden sevinmiyorsun?
Malloy un ne
düşündüğünü hiç kafama takmadım.
Eline ne oldu?
Aptalcaydı.
Sarhoştum.
Ayrılmak istiyorsan
bunu anlarım.
Anlamanın üstün
başarısı bu değil ki.
Lütfen özür dilemeye
çalışıyorum.
Özür istemiyorum.
Ne istiyorsun o
zaman?
Hayatımızı geri
istiyorum.
Evliliğimizi geri
istiyorum.
Son beş yıldır
görmezden geldiğimiz tüm sırları öğrenmek istiyorum.
Aç şunu.
Ne yazıyorsa kimden
olursa olsun aç şunu.
Baştan başlamak hiç
bitmiyor.
Buraya taşınmayı
denedik.
Sadece ileri
gidebiliriz, birlikte ya da ayrı.
Yaptığın şeyi
değiştiremezsin.
Birlikte yaptığımız
herşeyi mahvedeceğini bile bile yaptığın
seçimleri izlerken katlanmak zorunda kaldıklarımı değiştiremezsin.
Neye karar verirsen
ver söz veriyorum bir daha asla yalan
söylemeyeceğim.
Hep doğruyu
söyleyeceğim.
Evet.
Herzaman doğruyu çarpıttığın şeyleri değil.
Seni seviyorum.
Anna.
Anna.
Hayır.
Anna!
Anna!
Anna!
Anna!
Anna.
Anna.
Anna uyan.
S.ktir ol git.
Uzak dur sapık herif!
Anna!
« Prev Post
Next Post »