Print Friendly and PDF

Translate

Körlük (2008) Blindness

|


 121 dk

Yönetmen:Fernando Meirelles

Senaryo:José Saramago, Don McKellar

Ülke:Kanada, Brezilya, Japonya

Tür:Dram, Gizem, Bilim-Kurgu

Vizyon Tarihi:05 Haziran 2009 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Japonca

Müzik:Marco Antônio Guimarães

Nam-ı Diğer:Blindness

Oyuncular

Yûsuke Iseya

Jason Bermingham

Eduardo Semerjian

Don McKellar

Ciça Meirelles

Özet

Adı bilinmeyen bir şehirde, ne olduğu anlaşılamayan bulaşıcı bir körlük salgını başlar.

 

'Beyaz körlük' olarak tabir edilen bu durumdan etkilenmeyen tek kişi bir göz doktorunun karısıdır. Yavaş yavaş herkesi etkisi altına almaya başlayan bu salgının yayılışını ve yaşanan kaos ortamını canlı canlı gören doktorun karısı, kendisini ve ailesini bu zor durumdan kurtarmaya çalışır.

 

2008 Cannes Film Festivali’nin açılış filmi olarak seçilen Blindness, Nobel Ödüllü José Saramago’nun aynı isimli romanından uyarlandı. Filmin yönetmen koltuğu ise Tanrı Kent ile çok iyi eleştiriler almış ve en iyi yönetmen dalında Oscar adayı olmuş Fernando Meirelles’e emanet.

 

Altyazı

Hadi!

 Hadi!

 - Bayım camı açın.

 Tamam, tamam - Bekle bir dakika.

 - Camı açın.

 - Kör oldum.

 Sakin olun.

 Kıpırdamayın ve bana neler olduğunu anlatın.

 Kör oldum.

 Kör oldum.

 Gözlerime bir şey oldu.

 Hiçbir şey yapmadım.

 Muhtemelen sinirlerdedir.

 Ambulans çağırsak mı?

 Lütfen beni evime götürün  - Karım bana yardımcı olur.

 - Onu ben bırakırım.

 Ben sürerim.

 - Emin misiniz bayım?

 - Tabi, şunu da yoldan çekmeliyiz zaten.

 Bayım, sizi diğer tarafa alalım.

 -  Sadece kör bir adam.

 - Adama dikkat edin, görmüyor.

 Yavaş olun, adam görmüyor.

 Başına dikkat et.

 Bana elini ver.

 - Beni duyabiliyorsun değil mi?

 - Evet.

 Bir şeye ihtiyacın olursa söyle.

 Seni hemen evine götürelim.

 Sorun var mı?

 Neden hareket etmiyoruz?

 Kırmızı yandı.

 KÖRLÜK

Hareket eden şeyler var gibi    Parıldayan beyaz bir deniz gibi.

 - Süt gölünde yüzmeye benziyor.

 - Gerçekten mi?

 Körlüğü "beyaz" olarak tasvir eden birini duymamıştım.

 Siyahtır değil mi?

 Yani sanırım bu iyi bir şey.

 - Bence de.

 - Aslında gerçek körlük gibi değil.

 Bu aniden olmuş, oysa körlük yavaş yavaş olmaz mı?

 Sinirsel ya da psikolojik bir şey olabilir.

 Şimdi nereye gidiyoruz?

 - Evet.

 - Neden burada inmiyoruz?

 Tamam, gerisini yürüyelim.

 - Kendi soluna doğru yürü.

 - Dur, dur.

 Yardım edin!

 Yardım edin!

 - Merak etme, buradayım.

 İyi misin?

 - Evet.

 Evin bu mu?

 Hoşmuş.

 Kör oldu, göremiyor.

 Ellerini kenara koy.

 Merdivenleri hatırlıyorsundur.

 Kaçıncı kat?

 Tamam hallediyorum.

 -14.

 - Sorunun ne?

 - Pardon?

 - Ne için meraklanıyorsun?

 - Özel bir şey yok.

 - Başka belirti var mı?

 Hayır.

 Hayatım son zamanlarda oldukça sakin.

 Değişik sporlarla uğraşıyor musun?

 Karate falan?

 Tatlım, ben geldim.

 Her şey için teşekkürler.

 - Güzel mekânmış.

 - Hey, Hey.

 Burayı karın mı dekore etti?

 Hayır, bak her şey için teşekkürler.

 Şimdi iyiyim.

 Eşin gelene kadar burada seninle kalmamı ister misin?

 - Hayır, hayır… - Daha iyi hissederim.

 - İyiyim, teşekkürler.

 - Emin misin?

 - Harika.

 - Kalmamı istemiyor musun?

 Hayır, teşekkürler, teşekkürler.

 Peki.

 Çok sağol.

 Merhaba!

 Şuna bak 

Yatmadan önce kırıkları görmedin mi?

 Dinliyor musun?

 Ben senin hizmetçin değilim.

 Elin kanıyor  İyi misin?

 Kör oldum.

 Göz doktoru, göz doktoru  Tanıdığın biri var mı?

 Hastaneye gidelim.

 Olmaz.

 Saatlerce bekleriz.

 Özel muayenehaneye gidelim.

 Kör olmaktansa ölmeyi yeğlerim.

 Kapa çeneni!

 Aklımı karıştırma  Bir şeyler içeceğim.

 Işığı gördün mü?

 Şimdi?

 Ne yapıyorsun?

 Hiçbir şey göremiyor musun?

 Hiçbir şey görmüyorum.

 Biraz gayret et.

 Arabanın anahtarları nerede?

 Kendininkileri al.

 Benim anahtarım burada değil.

 Taksi.

 Her yere baktığına emin misin?

 Eminim.

 Benim gözlerimde bir sorun yok.

 Nasıl bir insan bir körü soyar ki?

 Kör kalsam daha iyi.

 Benimle gelebilir misiniz bayım?

 Pardon, pardon.

 Ama burada bir saattir bekliyoruz.

 Üzgünüm ama doktorun emri.

 Evet, ama randevum altıdaydı ve saat neredeyse yedi oldu.

 Sizi hemen içeri alacağım.

 Bayan, bırakın girsin.

 Bizden daha kötü durumda.

 Bir şey yok.

 Ne gözde ne retinada sorun yok.

 - Sanki biri ışığı kapatmış gibi.

 - Aslında birisi  … tüm ışıkları açmış gibi.

 Gözlerin mükemmel durumda.

 - Ben size demiştim.

 - Hiçbir şey görememesi dışında.

 Eğer dedikleriniz doğruysa bazı testler yapmalıyız    Maalesef bugün olması mümkün değil.

 Ne demek  "doğruysa"?

 Yalan söylediğimi mi düşünüyorsun?

 Hayır, hiç de değil.

 Ama böyle bir vakayla .

 - daha önce karşılaşmamıştım.

 - Yani?

 Reçete mi yazıyorsunuz?

 Hayır, hastane için direktif yazıyorum.

 Hastaneye nasıl gidileceğini biliyorum.

 Direktife ihtiyacım yok.

 Bu sizin için değil, hastanedekiler için, böylece eşiniz oraya vardığında   hazırlıklı olurlar.

 - Hepsi bu mu?

 - Şimdilik evet.

 Her şey yoluna girecek.

 Şimdi neyin olduğunu bulalım.

 Şimdilik yapacak bir şey yok.

 - Burayı imzalayın.

 - Peki.

 Pardon.

 Siz değil o.

 Ben mi?

 - Otoparkı kullandınız mı?

 - Arabamız yok.

 Lanet olsun.

 Ne yapıyorsun?

 O neydi?

 Lanet olsun!

 Sıradakine geçelim, bu lanet şeyi hatırladın mı?

 Tamam.

 Önce şunu bir deneyelim.

 - Bu mu daha iyi önceki mi?

 - Önceki.

 - Bu mu?

 - Evet.

 - Emin misin?

 - Evet.

 Tamam, gözlüklerini takabilirsin.

 Bu sana, anneye göster.

 Aferin sana.

 En az beş gün bunları damlatmalısın.

 - Gözlük takmaya devam edecek miyim?

 - Size emretmemi mi isterdiniz?

 Uyumadığın ve banyoda olmadığında   güneş gözlüğü takmanı emrediyorum.

 Peki yarın denerim.

Bugün bir vaka kafama takıldı.

 Peki.

 Amerosis denilen şeye benziyor.

 - Bir tür  - Üzgünüm, özür dilerim.

 - Dinlemek istiyor musun istemiyor musun?

 - İstiyorum.

 Ama amerosisde görüntü kararırken   hasta her şeyin beyaz olduğunu söyledi.

 - Ne gördüğünü nerden biliyorsun?

 - Aslında ne gördüğünü bilmiyorum ama   ona inanmaktan başka şansımız yok.

 Agnozya denilen nörolojik bir durum da olabilir   bilinen şeyleri hatırlamaya engel olan bir hastalık.

 - Agnozya mı?

 - Evet.

 Mesela gördüğü bir insan ya da bir çatalı  …tanımayıp: "Nedir bu?

 İlk defa görüyorum" diyebilir.

 Agnostisizm ile alakası var mı?

 Niye?

 "Agnozya", "agnostisizm" kelimelerinin   - Etimolojik benzerliğinden olabilir mi?

 - Evet, Latince okumadın mı?

 - Bu Yunanca, tatlım.

 - İddiaya varım ki    iki dilde de gerçeği inkar etmektir.

 Bir kelime için fazlaca anlamı varmış.

 Boşver.

 Biraz daha şarap?

 - Hayır.

 Sen istediğine emin misin?

 - Evet.

 - Ben yatıyorum.

 - Peki.

 Dur, bir saniye  Sana bir şey soracaktım  - Yemekle mi ilgili?

 - Hayır.

 - Hastalıkla ilgili?

 - Hayır.

 - Güzel süvetermiş.

 - Teşekkürler.

 Yardımcı olamayacağım hayatım.

 - Üzgünüm - Tamam.

 İyi geceler.

 Üzgünüm, seninle ilgilenemedim.

 Hatırladım.

 Saati yarım saat erkene kurabilir misin?

 Sabah erkenden bir kaç arama yapmalıyım.

 - Tabi ki.

 İyi geceler.

 - İyi geceler.

 Kek için teşekkürler.

 - Tiramisuydu.

 -Evet tiramisu.

 Büyük sırrın nedir?

 Onları kimden saklıyorsun?

 Senin gibi aptallardan.

.

 11 papel tutuyor.

 Sağol.

 Taksi.

 Selam!

 Hotel Villie, lütfen.

.

 Zamanında gelebildim mi?

 Evet üç dakikan daha var.

 - Selam.

 - Selam.

 Adam gecikeceğini söylemişti.

 Hazır mısın?

 Harika görünüyorsun.

 - Tanıştığımıza memnun oldum.

 - Gözlükleri çıkaramıyorum.

 - Sorun olur mu?

 - Şaka mı yapıyorsun?

 - Doktorun emri.

 - Gerçekten mi?

 İstersen başka birini arayabilirim.

 Lanet olsun!

 Vahşiceydi.

 Gerçekten garip demek istedim.

 Hala her şeyi beyaz görüyorum.

 Zili çal.

 Çaldım.

 - Nasıl yardımcı olabilirim?

 - Bayan, bu adam kocanız olduğunu söylüyor.

 - Göremiyor.

 - Ne yaptığı beni ilgilendirmez.

 - Çek git   - Kapıyı aç .

 - Memur bey, bu adamı tanımıyorum.

 - Polisi bırak da beni içeri al.

 Defol, piç kurusu!

 Teşekkürler, çok teşekkürler.

 Çabuk çabuk, yardım çağır.

 - Yardım çağıracağım.

 Burada bekle.

 - Anlayamıyorum, görmüyorum.

 Güvenliği çağırdım, geliyorlar.

 - Sana yardım edeyim.

 - Evet.

 Cüzdanını aldım.

 Kıyafetlerin nerede?

 - Hey hey.

 Yavaş.

 - İttirme.

 Kes sesini.

 Elbisem nerede?

 Evime gitmek istiyorum.

 Saatten önce uyanmışsın.

 - Sorun yok, değil mi?

 - Ben bu konuda şüpheliyim.

 Ne oldu?

 Göremiyorum.

 - Ne?

 - Sanırım bir şekilde dün  - muayene ettiğim hastadan bulaştı.

 - Bu imkansız.

 Dur bir bakayım.

 Hiçbir şey görmüyorum.

 Kimse böyle kör oluvermez.

 Hayır, ama şimdiden iki kişi olduk.

 Hayır, hayır.

 Git.

 Sana dokundum  Ya bulaşıcıysa.

 - Hayır, hayır.

 - Bana o bulaştırdı diyorum.

 - Bulaşıcı.

 - Ben hasta olmam.

 Hastalanmam.

 - Ne düşünüyordum ki?

 - Sakin ol, her şey yoluna girecek.

 Tüm geceyi seninle aynı yatakta geçirdim.

 Her şey yolunda, sorun yok.

 - Çok üzgünüm.

 - Bir şey yok.

 - Saat kaç?

 - Nerdeyse  08:30.

 Hastaneyi uyarmalıyım.

 Travmanın gözlenen belirtileri oluşmadan bir şey yapamam.

 Tamam.

 Görüşürüz.

 Önemli değil.

 Bu, almam gereken bir risk.

 - Ne oldu?

 - Bir çocuk kör olmuş.

 Merhaba evlat.

 İyi misin?

 Her şey düzelecek.

 Biri bana yardım etsin.

 Göremiyorum.

 Sağlık Bakanlığı Biraz erken.

 Dokuzdan sonra arayabilirsiniz.

 Tamam, dokuzda.

 Alo, Bakanım, bu sabah ilginç telefonlar aldık.

 Teşekkürler.

 Tanrım!

 Saat altı gibi buradaydı.

 Altı buçuk gibi.

 Bekleme salonunun dolu olduğunu hatırlıyorum.

 Pardon, herkesin numarası burada var.

 Pam   Her şeyi kapatıp mümkün olduğunca çabuk  bizimle gelmeni istiyorum.

 Kayıtları alabilir miyim?

 - Her an burada olabilirler.

 - Biliyorum, o yüzden biraz rahatla artık.

 Her şeyle ilgileneceğim, söz.

 Tamam, sorun yok.

 Bir şeye ihtiyacım olursa seni ararım.

 Sen olmadan ne kadar dayanırım bilmiyorum.

 - İyi misin?

 - Ben de seninle geliyorum.

 Merak etme, her şeyi aldım.

 Günaydın efendim.

 Günaydın.

 Bu araçla gideceğiz.

 - Cep telefonunuz yanınızda mı efendim?

 - Evet.

 - Lütfen çantanın içine koyun.

 - Neden?

 Teşekkürler.

 Kendim hallederim, teşekkürler.

 - Dikkat.

 - Çok sağol.

 Hayır, inin lütfen.

 - Hayır, hayır.

 - Emirler çok açık.

 - Hayır.

 - Bu araç hasta taşıyor.

 Öyleyse beni de almanız gerekiyor çünkü ben de kör oldum.

 - Kör oldum.

 - Öyle olsun.

 Aman Tanrım!

 Dikkat, dikkat.

 Hükümet olağanüstü karar almaktan rahatsız    ama halkın kendi iyiliği için en ufak belirtide hastaneye gitmeniz gerekiyor.

 Kriz alarmı verildi.

 Körlük salgınına ''Beyaz Felaket'' dendiğini biliyoruz.

 Bütün vatandaşlara, yayılmasını önlemek için  .

.

işbirliği yapacakları konusunda güveniyoruz.

 Bu geçici kararla   enfeksiyon kapan herkesi karantina altına almak   çok önemli bir aşama.

 Şu anda içinde bulunduğunuz izolasyon, .

.

kişisel haklarınızı engellemeden, milletin selametini    sağlamaya yönelik oluşturulmuştur.

 - Ne düşündüklerini tahmin edemezsin.

 - Bence bu ses    beni deli edecek.

 - Onu görmemen büyük şans.

 - Video mu?

 Ödüm patlardı.

 Asıl soru, nasıl bir salak   körlerin olduğu bir yerde video yayını yapar ki.

 Geldim.

 Seni buradan çıkarmalıyız.

 - Onlara gördüğünü söyle.

 - Hayır, inanmazlar.

 Bir yere gitmiyorum.

 - Eve dönmeni istiyorum - Hayatım   - Lütfen eve git.

 - Beni kurtarmak istiyorsun  - ama ben iyiyim, gerçekten!

 - Böyle olmasını istemiyorum.

 - Tamam.

 - İstiyorum.

 Her neyse, zaten bunun için çok geç.

 - Kimseye gördüğümü söylememeliyiz.

 - Haklısın.

 İşbirliği sayesinde, sizden oldukça basit olan uyarılara    uymanızı isteyeceğim.

 Beni takip ediyor musunuz?

 Kural 1: Her hasta yatağında yatacak.

 - Burası bir koridor.

 - Kural 2: Her koğuş bir temsilci seçecek.

 Dışarıyla bağlantıyı o kuracak.

 - Üç mü?

 - Yatak iki ve üç.

 - 5.

 - Doktor, kaç koğuş var?

 Diğer tarafta 2 koğuş daha var ve diğer tarafta da  -   alçak bir kat   - Sen nerden biliyorsun?

 Siz gelmeden ufak bir keşfe çıkmıştım.

 Burayı seçtik çünkü yemeğin geleceği girişe daha yakın.

 İyi, en azından düşünen birileri var.

 Hepimizin burada olmasına sebep olan aptal konuştu  Gözlerim görseydi seni gebertmiştim.

 Sorumlu o, çünkü arabamı çaldı.

 Ne?

 Ciddi misin?

 Durup sana yardım etmeseydim şimdi ne olurdu  Ben bu orospu çocuğuyla aynı odada kalmayacağım.

 Bir körü soyan orospu çocuğundan.

 Dövüşüyorlar.

 Hemen durun.

 Kesin.

 Durun.

 Kesin şunu.

 Çocuk gibi davranıyorsunuz.

 Yeter!

 Lütfen.

 Belli ki burada yalnızız.

 Eğer burayı cehenneme çevirmeye çalışıyorsanız  .

.

 doğru yoldasınız.

 - Benim arabamı çaldı.

 - Ne olmuş?

.

 Arabayı ne yapacaksın ki?

 - Süremezsin bile.

 - O da beni kör etti.

 Yeter artık.

 Bak doktor, neredeysen artık, burada herkes eşit.

 Seçimimiz değildi    bu yüzden şu tonla emretmeyi bıraksan iyi olur.

 Kimseye emir falan verdiğim yok.

 Sadece   .

.

adamı rahat bırak diyorum.

 Tamam, tamam.

 İstediğin gibi sorumluluk al.

 Cevap vermeyeceğim.

 Ama cevap vereceğim bir şey var, o da insanlar sizi kandırıyor.

 Bayanlar, gözlerinizi kapatın.

 Pantolonumu çıkaracağım.

 Ben bu yatağı deniyorum, üç numarayı.

 İyi misin?

 Gece bir şeye ihtiyacın olursa, ben buradayım.

 İşemem lazım.

 Kapıdan geçiyoruz.

 Yolu hatırlamaya çalışın.

 Kaç kapı, kaç basamak   olduğunu unutmayın.

 İlk geldiğimde saymıştım.

 Düz.

 Sağa dön.

 Düz.

 Yine kapıdan geçiyoruz.

 Aman Tanrım.

 Ne oldu?

 - Ne biçim ayakkabıların var, sürtük?

 - Yara nerede?

 - Burası.

 - Fahişe topuklarını geçirdi.

 Sadece kaydım, sözlerine dikkat et.

 - İşemem lazım.

 - Dur biraz.

 Pekala, herkes olduğu yerde kalsın.

 Hemen döneceğiz.

 Gerçekten işemem lazım!

 Aman Tanrım.

 Havlu gibi bir şey buldum ama temiz mi bilemiyorum.

 - Bastırmaya devam et.

 - Çok kirli.

 Çok kanıyor.

 Sakin ol, gömleğini çıkart.

 Çabuk.

 Tanrıya şükür aramızda bir doktor var.

 - Daha önce dediklerim için üzgünüm.

 - Bunu düşünme.

 Dur da ben yapayım.

 Bana bırak.

 O pahalı bir gömlektir.

 Bir tur, iki tur ve üç.

 Tamam.

 - Bu kadar.

 - Güzel.

 Enfeksiyon kapmasından korkuyorum.

 Hala kapmamış olması bile şaşırtıcı.

 Saat kaç?

 1:30 Herkesle sen ilgilenemezsin.

 Uyuman gerek.

 - Gözlerini kapamaya korkuyor musun?

 - Hayır.

 Açmaya korkuyorum, uyurken kör olmaktan korkuyorum.

 Biraz yürüyeceğim.

 Ön kapı açılıyor.

 Ön kapı kapanıyor.

 Kilit açılıyor.

 Tüm bu salgın kapılar ardında kalmalı.

 Girince duvarı tutarak odalara varıncaya kadar   dümdüz yürüyün.

 Tamam, hadi.

 Dört, üç, iki bir.

 Beş, dört, üç, iki, bir.

 - Merhaba?

 Kimse var mı?

 - Kapıya dikkat.

.

 Merhaba, merhaba!

 Hey!

 - Burada boş yatak var mı?

 - Tabi, kaç kişisiniz?

 - Bilmiyorum.

 - Peki.

 Belki tek tek sayarsanız anlarız.

 Bir, ben bir polisim.

 İki, ben taksiciyim.

 Üç, eczacı kalfasıyım.

.

 Dört, otel görevlisi.

 - Beş, finans danışmanı.

 - Tamam.

 O benim eşim.

 O benim eşim.

 - Tatlım?

 - Benim.

 Tatlım?

 - Nerdesin?

 - Buradayım!

 Bir şey söyle.

 Konuşmaya devam et.

 Güzel!

 - Annem burada mı?

 - Öyle olmalı.

 Merak etme.

 Çabuk ol.

 - Burası dolu.

 Kendine yer bul!

 - Döner dönmez sana yardım ederim.

 - Konuşan kimdi?

 - Bu odanın sorumlusu.

 Lütfen, lütfen, dur!

 Lütfen dur!

 Bekle!

 Üzgünüm ama dönmelisiniz.

 Pardon, tıbbi yardıma ihtiyacı olan biri var.

 Enfeksiyon kaptı ve antibiyotiğe ihtiyacı var.

 - Ben doktorum.

 - Gitmene izin veremem.

 - Lütfen geri dönün.

 - Ben gitmek istediğimi söylemedim.

 - Sadece ilaca ihtiyacımız var.

 - Yaklaşmayın!

 - Son bir adım daha atarsanız, ateş ederim.

 - Bu çok saçma.

 - Burada hasta biri var.

 - İşe yaramayacak.

 Dinle, üçe kadar sayıyorum, dönmezseniz ateş ederim.

 Yetkiliyle konuşabilir miyim lütfen?

 - Bir.

 - Şaka yapıyor olmalısın.

 - İki.

 - Bu delilik.

 - Yetkiliyle konuşmak istiyoruz.

 - İşe yaramayacak.

 - Üç.

 Şimdi ateş ediyorum!

 - Hadi!

 - Saçmalık.

 - Boş ver.

 Bunun olduğuna inanamıyorum.

 Her koğuşta dış dünyayla iletişim kurmanız için bir telefon var.

 Bu telefon sadece acil durumlar içindir.

 Bir şey içmek ister misin?

 Kahve?

 Burada kahve var mı?

 Bilmiyorum, bize masa lazım.

.

 Bende fazlaca meyve var.

 Bıçağı olan kimse var mı?

 Bıçağı olan var mı?

 - Benimkini almak ister misin?

 - Sen ne yapacaksın?

 Paylaşabiliriz.

 Sanırım bir fahişe vardı çünkü çığlık atıp duruyordu.

 Çığlık atıyordu.

 Üstünde sadece gözlükleri vardı.

 Çıplak mı?

 Seni o mu kör etti?

 Evet, hastalığı o bulaştırdı.

 Evet, mesaj bırakmıştım.

 Mesajıma kimse cevap vermeyecekse neden acil durum telefonu var.

 Koğuştaki körlerden birinin problemi var.

 Yeterli yemek gönderilmediğine göre, belli ki umursanmıyoruz.

 Ayrıca dünkü ilk yardım çantası talebimi yineliyorum.

 Umuyorum mesajı akşam yemeğinden önce alırsınız.

 Kapatın.

 Fazlası geliyor.

 Beş, otelde güvenlik görevlisiyim.

 Altı, mühendisim.

 - Ben sekreterim.

 - Senin sesini biliyorum.

 - Aman Tanrım!

 Neredesin?

 - Buradayım, burada.

 "Yedi" demeyi unuttum.

 İyi misin?

 Yakaladım seni.

 Sola dönüyoruz.

 Yavaş.

 Adımlara dikkat.

 Çok güzel.

 - Yardıma ihtiyacın var mı?

 - Hayır, hallettim.

 Öncelikle yeni gelenleri karşılayalım.

 Sizinle konuşmak istediğim baz şeyler var.

 Burada karım tarafından yapılan, diğer odaları birbirine bağlayan    rehber iplerimiz var.

 Bunun için ona teşekkür edelim.

 Bir başka sorunumuz daha var; tuvaletler.

 Açıkçası mide bulandırıcılar.

 Temizlik yapacak bir grup gönüllüye ihtiyacımız var.

 Yüzümde sıcaklık hissediyorum.

 Kokunu duymak güzel.

 Hoşuma gitti  Yılbaşında mezarlığa gittiğimizi hatırlıyor musun?

 Sırada bekleyen tonla insan vardı.

 Hava soğuktu.

 Seremoni ateşi   sıranın hemen yanı başındaydı.

 Birbirimize yaklaşınca     vücutlarımızın o tarafı ısınmıştı.

   çok hoştu.

 Biz bile bunu tahmin   Duymak istemiyorum.

 Duymak istemiyorum.

 Neden?

 Rol yapamıyorum artık.

 Hiç sabun kalmadı.

 Sanırım hiç yoktan iyidir.

 - Duydun mu?

 - Ne?

 Selam.

 Selam.

 Fazladan biranız var mı?

 Benim bir radyom var.

 Eskisi kadar radyo istasyonu yok.

 Ama isterseniz her gün biraz açarım.

 - Dışarıda ne olup bittiğini anlatırım.

 - Lütfen.

 İlk 24 saatte yüzlerce vakayla karşılaşıldığı söyleniyor.

 Hep aynı ve acısız.

 Beyaz bir deniz.

 Bildiğim kadarıyla hükümet kesin kararlar almıştı.

 Ülkenin karantinaya alındığı söylendi.

 Yine de uluslararası bir salgın olmasının önüne geçilemedi.

 Birçok göz doktoru ve nörologun katıldığı uluslararası bir konferans yapalım.

 - Ne olduğunu hala bilmemek   - Günlerce insanlık  için telaşlanıldığından    içinden çıkılmaz görünen bu durum için   dünyanın her tarafından uzmanlarca seminerler yapıldı.

 Küresel bir hastalık haline gelmeden bu salgını engellemeliyiz.

 Bir sürü araştırma ve deney yapılmadan    tedavilerden bahsediliyordu.

 Şüpheler ilaç endüstrisine yönelmiş durumdaydı.

 Aman Tanrım, kör oldum.

 Tanrım!

 Yardım edin, lütfen yardım edin!

 Kahretsin.

 Lanet olsun  Haftalar geçtikçe kurbanların sayısı da artıyordu    şehir alarm halindeydi, hastaların bulunması için deliller aranıyordu   ve her şey bürokrasiye takılıyordu.

 Ya sokaklar ve trafik?

 Her zamanki gibi  kaos.

 Sonra haberlerde bir otobüs kazasında 24 kişinin öldüğünü öğrendik.

 Aynı gün iki uçak kazası oldu.

 Kimse bu illetin kazalara yol açtığını dile getiremiyordu.

 İnsanlar dehşete kapılmıştı.

 Panik körlüğü daha hızlı yaydı.

 Körlük de paniğe neden oldu.

 Ölümler hızla artıyordu.

 İnsanlar evlerinden kalmaya karar verdiler.

 Böylece ulaşım problemi ortadan kalkmış oldu.

 Yurttaşlarım, dostlarım, destekçilerim.

 Ben de    aynen sizler gibi kör oldum.

 Biraz müzik belki iyi gelir .

 Bu kalsın.

 Müziğin tonuyla birlikte.

.

 bu körler krallığındaki umutsuzluk çemberi  bir nebze de olsa kırılmış gibiydi.

 Beyaz gören bu insanların gözlerinde   yaş olacağını nasıl hayal edebilirim?

 Akan gözyaşının neşe ya da hüzünden olması neden sorulur ki?

 Neşe, hüzün, beyaz,siyah ya da sadece su   hepsi birlikte var olmuyor mu?

 Bayanlar baylar, lütfen sesimi takip edin.

 Adımlarınıza dikkat edin.

 Tamam, girin.

 Acele etmeyin.

 Kural oniki: Herhangi bir kaçma teşebbüsünde güç uygulanacaktır.

 Merhaba.

 Affedersiniz efendim.

 Birileri yol gösterebilir mi acaba?

 Sırayı bozma.

 Sıradan çıkma evlat.

 Hey.

 Pardon efendim, rehbere ihtiyacım var.

 Dikkat dikkat.

 Avluya bir kürek bırakıyoruz.

 Birini alması için gönderin.

 Bir kişi.

 - Nerede?

 - Tam karşında.

 Bu tarafa gel.

 İyi gidiyorsun.

 Zemindesin.

 Yürümeye devam et.

 Sıcak, sıcak, hala sıcak.

 Soğuk.

 Dur!

 Sağına dön.

 Düz git.

 Sıcak, sıcak.

 Soğuk.

 Dur.

 Tekrar sağa dön.

 Güzel, çok iyi.

 Devam et.

 Güzel sıcak, sıcak.

 Soğuk soğuk.

 Dur, dur.

 Soğuk.

 Şunu gördünüz mü?

 Çavuş, şunu gördünüz mü?

 Yakında ya kör olmuş ya da ölmüş olacak.

 Merhaba koğuş üç.

 Bugün yeni gelenlerden üç kişi    askerlerce öldürüldü.

 Bence en iyi çözüm her koğuş ölüleri için    dört kişi seçsin ve onlar da cesetleri gömsün.

 Ne demek her koğuş?

 Onlar bizim koğuştan değildi.

 Öyle ama muhtemelen bazıları sizin koğuşa gelecekti.

 Sizinkinden atıldıktan sonra.

 Benim gibi.

 Bizim oda çok kalabalık.

 Burası da.

 Peki, demek ki hepimiz aynı durumdayız değil mi?

 Bakın, tartışmak istemiyorum, sadece onları gömelim    ve bunun için her koğuş bir kişi gömerse     çok daha hızlı olur.

 Tamam mı?

 Harika.

 Ayrıca yemek dağıtımıyla ilgili sorunlar da var.

 Görünüşe göre koğuşlardan biri hakkından fazlasını alıyor .

 Bu nedenle yemekleri toplayalım ve    oda temsilcileri beraber dağıtsın .

.

 - Sen kimsin be?

 Sen de kimsin?

 - Pardon?

 - Kim olduğunu sanıyorsun da.

   emirler yağdırıyorsun?

 Ben birinci koğuşu temsil etmek için seçildim.

 Ve sizin de seçmenizi tavsiye ederim, yoksa   tartışmalar başlayacak.

 - Yani liderimizle konuşmak istiyorsun.

 - Doğru.

 - Anlaşmak için, diplomatik çözüm üretmeli.

 Burada monarşik bir sistemimiz var    ve ben kendimi üçüncü koğuşun Kral'ı ilan ediyorum.

 Kralımız çok yaşa!

 İtirazı olan?

 Ve ilk fermanım da, üçüncü koğuştakiler   ölüleri gömmeyi düşünmeden önce yemeklerini yiyebilirler.

 Bu yüzden yiyin, merak etmeyin.

 Böyle uyuyamazsın.

 Çok pissin.

 Bana kıyafetlerini ver.

 Yarın yıkarım.

 Uyu.

 Nasılsın?

 Nasıl olduğunu biliyorsun.

 İnanmak için görmen gerekir.

 - Hiçbir şey beceremiyorum.

 - Tamam, tamam.

 Biraz uyumaya çalış.

 Ateşin var.

 - Görebildiğini biliyorum.

 - Hayır, göremiyorum.

 Niye böyle düşünüyorsun?

 Beni kandıramazsın.

 Güven bana.

 Bir hırsıza inanmazsın değil mi?

 Benim de bir sırrım var: Çok zekiyim.

 Ve kör olmak, daha iyi düşünmemi sağladı.

 - Nasıl yardımcı olabilir  - Tamam.

 Yük olduğum için özür dilerim.

 Buna dayanamıyorum artık.

 Yatağa gel.

 Saat kaç?

 Ne?

 Ne?

 Göremiyor musun?

 Saati kurmayı unuttum.

 Pislikler.

 Dayanamıyorum artık.

 - Hey.

 Bırakın beni.

 - Duydun mu?

 Ben bir bakayım.

 Bu ne şimdi?

 Kahretsin!

 - Hakladın mı?

 - Kan var.

 Çekil.

 Bulaşmasın.

 Çavuş beni gebertecek.

 - Doğru yoldan mı gidiyoruz?

 - Evet.

 Bana bildiğini söyledi  - Hiçbir şey yapmadım.

 - Bir şey yapamazdın.

 - Onlara söylemeliyim.

 - Sonra ne olacak?

 Zaten yeterince zor.

 - Buna dayanamıyorum.

 - Senden bahsetmiyorum.

 Ben bizden bahsediyorum, bizden.

 Ne?

 Beni giydiriyorsun, yıkıyorsun, kıçımı siliyorsun, Tanrı aşkına   seni böyle görmek yeterince zor  - Nasıl görmek?

 - Karım değil de annem  ya da hemşire.

.

  olarak görmek yeterince zor.

 Öyleyse buna alışsan iyi edersin çünkü   çünkü başka şansım yok.

 Evet, haklısın.

 Alışsam iyi olur.

 Beni teselli etme.

 Hadi.

 Alo, alo.

 Alo, alo, alo.

 Dikkat, dikkat, dikkat.

 O aptalı artık dinlemeyeceğiz.

 Burada kontrolü ele alıyoruz.

 Ben üçüncü koğuşun kralıyım ve buralarda bazı değişikler yapacağım.

 Madde 1: Yemek istiyorsanız ödemek zorundasınız.

 Sanırım hepsi bu.

 Pekala ve kapanış şarkısı kalbimin derinliklerinden geliyor.

 Hey, hayır, hayır.

 Kalk üstümden.

 İttirmesene.

 Kes.

 Kes şunu.

 Çenenizi kapayın, yoksa birine denk gelene kadar.

  ateş etmeye devam ederim.

 Bence körler aptallar .

  bebek gibi bağırıp, ağlıyorlar.

 Sizin adınıza utanıyorum.

 Üçüncü koğuş bundan böyle dağıtımından sorumludur.

 - Ne?

 - Bir dükkanım olacak.

 Gerçek hayattaki gibi dükkanı koruyacağız.

 O yüzden bir şey çalmaya çalışmayın.

 Nasıl ya?

 Nasıl ödeyeceğiz?

 Afedersin, soru sorun dedim mi?

 Yeni kuralları açıklamanı istedi.

 Ne yapmamızı istiyorsun?

 Ne yapacağız, tek tek mi alacağız  - Nasıl?

 - Nasıl olacak anlatayım.

 Yemeği stoklayacağız, kuralları sonra açıklarım, tamam mı?

 Şimdi odalarınıza dönün ve paraları hazırlayın.

 Paramız olmadığını sen de biliyorsun.

 Her neyiniz varsa, bayan!

 Onu şimdi gebert, böylece bir boğaz azalmış olur.

 Vuracak olsam seni vururdum.

 Örneğin şimdilik mücevherleri verebilirsiniz.

 Saat, elektronik eşya, sahip olduğunuz her şey olabilir.

 - Affedersiniz.

 - Evet, evet.

 - Bir öğün ne kadar?

 - Ben de bilmiyorum.

 Eşyalarınızı toparlayın, ne kadar ettiğini sonra söylerim.

 Ve sakın bir şey saklayayım demeyin!

 Tamam mı?

 Anlaşıldı mı?

 Bayan, bayan.

 - Sesini unutmayacağım.

 - Ben de senin yüzünü.

 - Bu çok yanlış.

 - Birlik olabiliriz.

 Onlara da bir şey vermiyoruz diyelim.

 Hep beraber yapabiliriz.

 Kafam karıştı, bunları bir zenci söylemiş gibime geldi  Ne renk olduğunu bilmiyoruz, dostum.

 Sesinden anlayabiliyorum.

 Siktir!

 - Bunlar kendilerini ne sanıyorlar?

 - Saçmalık bu.

 Bir duyuru yaptılar diye    söylediklerini yapmamıza gerek yok.

 Boş versenize.

 Kaçmamıza gerek yok.

 Onlara karşı çıkabiliriz.

 - Haklısın!

 - Başka şansımız yok.

 - Ne?

 - Silahları var.

 - Ne?

 - Evet, ama hepimizi vuramazlar.

 Evet, aynen!

 Ama bir kişi bile yeterince fazla.

 Değerli eşyalarınızı toplayacağım.

 İstemiyorsanız vermek zorunda değilsiniz.

 Ama başkalarını besleyeceğimizi düşünmeyin.

 - Benim hiçbir şeyim yok.

 - Merak etme.

 - Ben ikimiz için de öderim.

 - Ya hiçbir şeyimiz yoksa?

 Sadece mücevherler, beyler.

 Zaten burada ne işe yararlar ki?

 Herkes sahip olduğu her şeyi versin.

 Teşekkür ederim.

 Yemekle birlikte gelsen iyi olur.

 Ne bu?

 Plastik mi?

 Şaka yapıyorlar herhalde.

 Sanırım onlara   onlara plastik eşya koymamalarını söylemiştim.

 Tamamen vakit kaybı.

 Ben söylemiştim.

 Bu değerli.

 Bu altın.

 İki yüzük, muhtemelen elmas.

 Öyle mi?

 Güzel.

 Dur, dur.

Sanırım bir şey buldum.

 - Tamam, güzel.

 - Yakındı bu.

 - Evet, öyle.

 - Çok güzel.

 -Pekala, bir.

 İki.

 - Bir.

 İki.

 -Ve üç.

 -Üç.

 -Hepsi bu.

 -Üç mü?

 Normalde dört alıyorduk.

 Evet, artık üç alıyorsunuz.

 Şikayet edersen iki alırsın.

 - Sıradaki!

 - Geliyoruz.

 - Sıradaki!

 - Geldik.

 Peki.

 - Birinci odadan geldik.

 - Birinci oda mı?

 Bana dokunma!

 Tamam.

 Peki.

 Tamam, sana zarar vermeyeceğim.

 Hareketlerine dikkat et.

 - Senindir.

.

 - Dokunabilir miyim?

 Dostum.

 Lanet olsun!

 Kolye, elmas  - Şimdilik iyi görünüyor.

 - Öyle mi?

 İyi mi?

 Pekala.

 Alın bakalım.

 - Sen körsün.

 - Teşekkürler, profesör.

 - Sen normal körsün.

 - Evet.

 Normal değil.

 Kör doğdu.

 Bu da onu böyle bir dünyada süper kahraman yapıyor.

 - Dikkat etsen iyi olur.

 - Sen yanlış insanlarla birliktesin.

 Kör doğduysan biraz empatin ve insanlara saygın olmalı.

 Kes sesini!

 O sadece kör.

 Hepsi bu!

 Bu onu iyi ya da kötü yapmaz.

 Sadece kör yapar.

 Kendi koğuşundaki aç ve hasta insanları düşündüğünden beri   bir amacı oldu.

 Geceleri nasıl uyuyorsun?

 Sadece iki kutu mu alıyoruz?

 Evet, hepsi bu.

 Diğerleri üç kutu aldı.

 Biz iki kutu ile nasıl hayatta kalacağız?

 Başka yok dedim.

 - Bu hiç adil değil!

 - Kapa çeneni!

 Kapa çeneni!

 Kapa çeneni!

 Kes seremoniyi, tamam mı?

 Yemeğini al ve git.

 Ve şükretmesini öğren.

 Anladın mı?

 Anladın mı?

 Anladın mı?

 - Anladım.

 - Pekala, şimdi teşekkür et.

 Teşekkür ederim.

 - Tamam.

 - Çık dışarı.

 Çık!

 Aferin.

 Çok şanslı bir adamsın, biliyorsun değil mi?

 Birinci koğuşta kaç kişi var şu anda?

 Otuz beş.

 Sadece yirmi dört kişilik yemeğimiz var, bu yüzden  Ne?

 Üzgünüm, ama verdiklerinin hepsi bu.

 - Bir partner bulun.

 - Lütfen  Millet, ittirmeyi kesin.

 Yemek ister misin?

 - Kes.

 - Bir şeyler yemelisin.

 Kes şunu!

 Doktor?

 - Doktor, burada mısın?

 - Evet, buradayım.

 Buradayım.

 Burada.

 - Sana yemek getirdim.

 - Hayır.

 Tanrım.

 Burası tuvalet.

 Senin suçun değil.

 Elinden geleni yaptın.

 Hayır, yapmadım.

 O pislik boğazıma silahını dayadı.

 Aynen.

 - Hayır, onu yakalayabilirdim  - Sonra ne yapacaktın?

 Ne?

 Bilmiyorum.

 Onu öldürmek daha kötü olurdu.

 Bir savaş başlatırdın.

 Gerçek bir savaş.

 Doğru.

 Haklısın.

 Bunu düşünmemiştim.

 En azından böyle yaşamak daha kolay.

 Bu şekilde.

 - Merhaba?

 - Bunu yapmamalıydık.

 Anlamam çok daha kolay oldu.

 Üzgünüm, benim suçum.

 Sessiz olun  - Ben görebiliyorum.

 - Biliyordum.

 - En azından bildiğimi düşündüm.

 - Bu sır.

 Pekala  yaklaşık bir hafta geçti, ve sizin teklif edecek bir şeyiniz kalmadı.

 Biz oda üç olarak, yeni bir plan yaptık.

 Bize kadınlarınızı getirin.

 Yemek için kadın.

 İyi günler.

 Neler oluyor?

 Üç gündür bir şey yemedik.

 Size elimizdeki tüm yemeği verdik.

 Hızlı tükettiniz.

 Dağıtım sizin sorununuz.

 Unutun bunu!

 Olmaz.

 Ben gitmem!

 Gitmeyeceğim!

 - Saçmalık!

 - Kimse gitmenizi istemedi.

 Ne?

 Erkekleri istemiyorlar diye    bizi suçlayamazsınız.

 Bence önemli bir noktaya değindi.

 Gönüllü var mı, öğrenmeliyiz.

 Gönüllü mü?

 Neden bahsediyorsunuz?

 Eğer gönüllü varsa, şimdi bir şeyler söylesin.

 Erkek isteselerdi kaç erkek gönüllü olurdu merak ediyorum.

 - Aynı şey değil.

 - Öyle mi?

 Aynı şey değil, kesinlikle.

 - Burada ibne yok.

 - Fahişe de yok.

 - Evet.

 - Bu değişir.

 Sana acıdığım için yattım ve şimdi fahişe olduğumu düşünüyorsun?

 - Doktor?

 - Ne var?

 Bizim konuşmamızı mı bekliyorsunuz?

 Yani, Tanrım.

 Elbette eşimin gitmemesini isterim.

 Ama bu tamamen onun kararı, benim değil.

 Elbette gururum incinir, bunun önemi yok.

 Açlıktan ölüyoruz.

 Bu yüzden insanlar ne istiyorlarsa   bence onu yapsınlar.

 Kimse yok işte, unutun bunu.

 Hiç kimse mi?

 Ben giderim.

 Ben de giderim.

 Ben de.

 Peki, ben de giderim.

 Ben de gideceğim.

 Bakın, ne isterseniz yapın.

 Ama benim eşim hiçbir yere gitmiyor.

 Şeref hiçbir şeyle değişilmez.

 Kimse burada kaç kadın olduğunu bilmiyor.

 İstediğinizi yapabilirsiniz.

 Yemek istediğiniz de  O zaman şereften bahsedebilirsin.

 Hayır, bundan bahsetmiyorum !

 - Benim onlardan bir farkım yok.

 - Ne?

 -  İstediklerini yapacağım.

 - Hayır, gidemezsin.

 Sana söylediğimi yap!

 Bana emir verme.

 Bundan kötüsü olamaz.

 Hayır.

 Bu iğrenç!

 Bundan böyle sen yemeyeceksin.

 Gelip bizi almaları ne kadar sürer?

 Yoldan çekilin!

 İyi akşamlar.

 Kaç bayan gelecek?

 - Sekiz.

 - Dokuz.

 Sadece dokuz mu?

 Sadece dokuzsa her kadına iki kişi düşer.

 Ve eğer saklananınız varsa, acele etmeyin.

 Sizi sonra alırız.

 -Kimse saklanmıyor.

 -Öyleyse hazırlanın, ve bizim odaya gelin.

 Sizi bekliyor olacağız.

 Mutlu olursak, yemeğinizi veririz.

 Bu arada   size biraz ekmek   getirdim.

 Bu kadar.

 Gidelim.

 Kaçmaya çalışmanın anlamı yok.

 Korumalar var.

 En azından ölümümüz hızlı olurdu.

 Kimse ölmeyecek.

 Hadi.

 Geliyorlar.

 - Gelin.

 - Hoş geldiniz.

 Kızlar, korkmayın.

 Sizi sevmek istiyoruz.

 Zarar vermeyeceğiz.

 Çok heyecanlanmayın, tamam mı?

 Herkese bir tane düşecek.

 Düşmezse, paylaşırız.

 Burada işler böyle yürür.

 Şimdi ateşlilik sırasına göre dizilmenizi istiyorum.

 En ateşliniz buraya gelsin.

 Ve en çirkini sıranın sonuna geçsin.

 Senin derdin ne?

 Ölü gibi duruyor.

 Canlandır onu.

 Dostum.

 Bu ölüyü canlandırır.

 Pekala, sanırım ben onu alacağım.

 Benimle geliyorsun.

 Ağlıyor musun?

 Pekala!

 Tamam, biraz yaşlı, ama böylesi de güzel.

 Hoşuna gitti mi?

 Bu benim silahım.

 - Hoşuna gitti mi?

 - Hayır, gitmedi.

 Bayan  Çok şaşırdım, bayan.

 Benimle geliyorsun.

 Kaçmaya çalışırsan meme uçların gider.

 - Haydi.

 Em bakalım.

 - Hayır.

 Rica etmedim, tamam mı?

 Haydi!

 lsırıp koparırım.

 Dene istersen.

 Kafanı koparırım.

 Sen de arkadaşının da, tamam mı?

 Parçalara bölerim sizi.

 Pekala, harika!

 İşte böyle.

 Bu iyi.

 Meraklanma.

 Çok naziksin.

 Lütfen otur.

 Başlıyoruz.

 Meme uçlarını emebilir miyim?

 Birazcık.

 O kadar kötü değil.

 Sadece azıcık gıdıklandın.

 Kıpırda!

 Haydi!

 Kıpırda dedim!

 Biri yemeği alsın.

 Ne oldu?

 Ne oldu?

 İyi misin?

 Başka hikaye ister misin?

 İkinci oda!

 İşte böyle.

 - Kaç kadın var?

 - Yedi.

 O kadar mı?

 - Emin misin?

 - Yedi!

 Sihirli güçleri olan çocuğun hikayesine ne dersin?

 - Dinlemek ister misin?

 - Evet.

 - Çocuk özel miymiş?

 - Hayır.

 İstediği zaman görünmez oluyordu.

 Kimse bakmadığında görünmez oluyordu.

 Evet.

 Böylece kimse onu  İyi akşamlar, bayanlar.

 Sadece geçen geceki alemden sonra   dinlendiğinizden emin olmak istedim.

 Cidden, bu gece sizin sıranız olmadığı için   kıskanmanızı istemem.

 Bu gece sizin geceniz değil, ama   emin olun kalplerimiz hala sizinle.

 Erkekleriniz sizinle gurur duyuyor olsa gerek, bayanlar!

 Hem de çok!

 Bir tanesi ölü balık gibiydi gerçi  ama diğerleri profesyonel gibiydi  -Artık sekiz kişiyiz.

 -Neden?

 Birisi mi öldü?

 Evet.

 Ama önemli bir şey değil, zaten ölü balık gibiydi.

 Hikayeyi daha sonra bitirelim, olur mu?

 Peki, sonra bitirelim.

 Nereye gidiyorsun?

 Bayan, lütfen  Sensin, değil mi?

 Neler oluyor?

 - Burada olduğunu biliyorum!

 - Adımı bile bilmiyorsun!

 Hayır, sesini tanıyorum.

 Bir şey daha söyle de seni öldüreyim!

 Arkadaşın da aynı şeyi söylemişti.

 Kaçmasına izin vermeyin!

 Kaçmalarına izin vermeyin, aptallar!

 Lanet herifler!

 Durdurun şunları!

 Geri dönün!

 Buraya gelin!

 Tamam.

 Hepsi bu!

 Size yemek yok bayan!

 Yemeksiz geçirdiğimiz her gün   adamlarınızdan biri ölecek!

 Bundan böyle kuralları biz koyacağız!

 lskaladın!

 Neler oluyor?

 Neredesin?

 Git ve yiyecekleri al.

 Birinin öldürüldüğünü söylediler.

 Ben öldürdüm.

 Hayır, savaş çıkacak.

 İntikam alacaklar.

 Kapılar barikat kurmalıyız.

 - Her şeyi kullanmalıyız.

 - Her neyse.

 Yiyeceği ben alırım.

 Lanet olsun!

 Barikat kurun.

 Bence, liderlerini öldüreni bulalım ve   anlaşma için onu teklif edelim.

 - Şimdi olmaz.

 - Neler olacağını bilmiyoruz.

 - Yemekleri var.

 Gelecekler.

 - Savaşacağız.

 - Biz başlattık.

 Evet.

 Kimin öldürdüğünü bulalım   savaş başlamadan verelim.

 Bakın, bakın.

 Bize yemek vermiyorlarsa, .

.

gidip kendimiz alalım.

 - Evet.

 - Katılıyorum.

 - Yapalım.

 - Gidelim.

 - Pekala, bence haklı.

 Katılanlar ellerini kaldırsın.

 - Durun.

 - Ne?

 Bu şimdiye kadar önerdiğim en saçma şeydi.

 Pekala, dövüşmek istemeyenler   kenara çekilsin, bu tarafta olanları anlarız.

 Bizimle gelmek isteyenler bu tarafa gelsin.

 Plan yapalım.

 Buraya.

 Pekala, kaç kişiyiz?

 On iki.

 - On iki kişi görüyorum.

 - Ne?

 - Bir şey duydum.

 - Burada biri var.

 - Kim o?

 - Birini duydum.

 Birini duydum  Burada sandalye var.

 Bunu kullanabiliriz  Gidelim, çabuk.

 Önünüzdekini tutun.

 Bir arada kalın.

 Önden gideceğim.

 Dikkat!

 Geri gelmeyin!

 Geri dönemeyiz!

 Haydi.

 - Bu nedir?

 - Duman.

 Haydi, acele edin!

 Sorun yok!

 Orada kal.

 Orda dur.

 Seni gelip alacağım.

 Doktor.

 - Buradayım.

 Ona tutun.

 - Bizi vuracaklar.

 Muhafız!

 Muhafız!

 Neler olduğunu göremiyor musunuz?

 Muhafızlar!

 Özgürüz!

 Haydi.

 - İçeri gelin.

 - Burası bir barınak mı?

 Lütfen birlikte kalın.

 Birinin daha kaybolmasını istemiyorum.

 Basamak var.

 Yemek getireceğim.

 - Seninle geliyorum.

 - Tek başıma yapsam daha iyi.

 Burada kal ve diğerlerine yardımcı ol.

 Dışarı çıkın!

 Burası dolu.

 Dışarıda başka gruplar var.

 Buradan çıkmayın.

 Becerebileceğini biliyorum.

 Ama yemeği tek başına nasıl taşıyacaksın?

 Hiçbir şey yok mu?

 Su?

 Şişe arıyorum.

 - Sanırım elektrik de yok.

 - Hayır.

 Hala görebilen kimse yok mu?

 Neler oluyor?

 Seni özledim.

 Seni çok özledim.

 Burası bir süpermarket.

 - İçeri gireceğim.

 - Tamam.

 Dikkat et.

 Burada kalacağım, yerimi biliyorum.

 Burada bir şey yok kancık.

 Dokunma bana.

 Ver onu bana.

 Ver.

 O benim.

 Sende ne var?

 Nedir o?

 Ne yiyorsun?

 Et gibi kokuyor!

 Burada yemek var!

 İmdat!

 Benim, haydi!

 Haydi, haydi!

 Tamam, geçti.

 İyi misin?

 Durmalıyım.

 Merdivenler var.

 Tamam.

 Güvendesin.

 Geçti.

 - Teşekkür ederim.

 - İyisin.

 Geri dönüp yerlerini unutmadan o kıyafetleri almalıyım.

 Dur, bir şeyler ye.

 Ona inanmak   yapmamız gereken bu   yoksa başımıza gelecek bunlardır  Buraya.

 Buradayım!

 Burada!

 İşte.

 Bir mont buldum.

 Bu korkunç.

 - Kim yapar ki bunu?

 - Kör olan biri.

 Sonra delirmiş.

 Göremediği için kimsenin görmesini istememiş.

 Sanmıyorum, küçük adam.

 Kör bir adamın bunu boyaması imkansız gibi.

 - Evet, mümkün.

 - Muhtemelen rahip yaptığı şeyi görmüştür.

 İnanç krizi geçirmiştir.

 Cidden.

 Bütün bu insanlar nasıl gördüğünü   bilmek isterdi.

 Bu yüzden ne yapacağımıza sen karar vermelisin.

 Pekala, bence bu gece burada kalmalıyız.

.

 uyumaya çalışalım   sonra yarın belki bizim evimize gideriz   diye düşündüm.

 Buraya oldukça yakın.

 Ve büyük.

 Bu sayede hepimize yetecek kadar yerimiz olur.

 Nereye gidiyorsun?

 Hayır, köpeği takip etme.

 Yanlış yere yönlendirebilir.

 Şu anda onlara bile güvenemezsin.

 Yirmi yedi yaşında, 1.80 boyunda, siyah saçlı.

 Gözleri kahverengi.

 Nasıl göründüğünü bilmek istemiyorum.

 Ama birbirimizi nasıl tanıyacağız?

 Adını bilmeden de seni tanıyabilirim  ve bu gerçek kimliğimizdir, değil mi?

 Yemek ararken.

 grubumuzdaki bir adamla konuştuk.

 Yiyecek ve barınak arıyordu.

 Her gece farklı bir yerde uyuyordu.

 Evinin nerede olduğunu sormuştum.

 Artık hatırlamadığını söyledi.

 - Kaybolmuştur.

 - Bir çoğumuz gibi.

 İşte geldik.

 Burası.

 Gelin.

 İnanamıyorum.

 Dikkatli olun.

 Kapının kilitli olması burada kimse olmadığı anlamına gelmiyor.

 Merhaba?

 - Merhaba!

 - Kimse var mı?

 Belki ayakkabılarımızı çıkarsak iyi olur?

 İyi fikir.

 Kapının yanına çıkarabilirsiniz.

 Evi pisletmek istemeyiz.

 - Biliyorum.

 - Kıyafetlerinizi de çıkarın.

 Yukarda tonla temiz kıyafet var.

 Benimle mi konuşuyorsun?

 Hayır, herkesle.

 Kıyafetlerimiz ayakkabılarımız kadar pis.

 - Hep beraber miyiz?

 - Haydi, görebilen tek kişi o.

 Hava karanlık oldu, iyi hissedebilirsiniz.

 Pekala, ısrar ediyorsan  Eminim bu yaşlı adamdan daha heyecan verici vücutlar görmüşsündür.

 Evinizde hissetmenizi istiyorum, çünkü artık burası sizin de eviniz.

 İkinize de teşekkürler.

 Bize evinizi teklif etmeniz çok hoş.

 - Bizim için zevktir.

 - Bıktığınızda evden atabilirsiniz.

 Çok zahmet olduğumuzda   ya da fil gibi gezdiğimde söyleyin yeter.

 -  Fil değilsin.

 - Erkek de değilim.

 - Kesinlikle erkeksin.

 Bunu uzun zamandır hissetmemiştim.

 - Korkunç görünüyor olmalıyım.

 - Hayır, sadece biraz pisiz   ama korkunç değiliz.

 - Ya ben?

 - Harika görünüyorsun.

 - Beni hiç görmediniz bile.

 - Rüyalarımda görüyorum.

 - Kabus diyebilirsin.

 - Seni iyi tanıyorum.

 Körlerin çirkinlerden iğrenmemesinin sebebi bu olsa gerek.

 - Ciddi olamazsın.

 - Değilim ama, sanırım eskiden daha güzeldim.

 Önceden hepimiz daha güzeldik.

 Üşüyen var mı?

 Ben çok eğleniyorum.

 Merhaba.

 Benim.

 - Sıcak su getirdim.

 - Teşekkürler.

 Döküyorum, tamam mı?

 - İyi mi?

 - Evet.

 Umarım çocuğun ailesini bulabiliriz.

 - Sen ne umuyorsun?

 - Yaşlı bir adamın dileyebileceğinden   daha fazlası değil.

 - Anlat.

 Bilmek istiyorum.

 Anlamazdın.

 - Neden bu tonda konuşuyorsun?

 - Nasıl?

 Böyle.

 Sadece birlikte yaşamaya devam etmeyi umuyorum   olduğumuz gibi.

 Bunun gibi.

 - Kör mü?

 - Benim için   hiçbir şey daha iyi olmadı.

 - Sadece birlikte yaşamak istiyorum.

 - Benimle mi yoksa herkesle mi?

 Söylettirme.

 - Bilmek istiyorum.

 - Yalnız mıyız?

 Dinleyen var mı?

 Güzel, güzel.

 Seninle yaşamak istiyorum.

 Yeni yılı hatırlıyorum.

 Soğuktu, ama umurumda değildi.

 Pekala, masanın son tarafında sebzeler ve havuç var.

 Ortada zeytin ve kraker var.

 Ve sağ tarafta da ançüez var.

 Özel şişe falan gibi bir şey mi?

 Su gibisi yok.

 Kadeh kaldırmak istiyorum.

 - Ailemize.

 - İnsanoğluna.

 - Ve köpeğe!

 - Köpeğe!

 - Köpeğe.

 - Şerefe!

 Dünyadaki her şeyden daha iyi.

 Seni görüyorum.

 Sana böyle dokunduğumda   yüzünü görüyorum.

 Çok güzelsin.

 Unutmamam gereken tek şey bu.

 - Bu çalışıyor mu?

 - Göreceğiz.

 Bir tane daha çek.

 Suratımı çekebilirsin.

 İsteyen olursa kahve var.

 Ben çay istiyorum.

 Ben de.

 - Çalışmam gerekiyor  - Tatlım  Bence toparlanıp yapmamız gerekenleri konuşmalıyız.

 Yemeğimiz azaldı ve güvenlik de önemli.

 Sana koyuyorum.

 Sıcaktır.

 Seni görüyorum.

 Seni görebiliyorum.

 Aman Tanrım.

 Görüyorum  - Ne?

 - Seni görüyorum!

 - Ne diyorsun?

 - Seni görebiliyorum!

 - Ne?

 - Evet!

 - Ne?

 - Çok güzelsin!

 - Ne?

 - Tanrım!

 Ne demek, görebiliyorsun?

 Görebiliyorum!

 Gözlerim geri açıldı.

 - Ne oldu?

 - Buraya gel.

 Seni görüyorum!

 Doğru mu söylüyorsun?

 - Görebiliyor musun?

 - Evet!

 - Merhaba!

 - Şaka yapıyorsun!

 Gözlerin açıldı.

 - Görebiliyor!

 - İnanamıyorum .

 Şaka yaptığını sanmıştım.

 Aman Tanrım!

 - Muhteşem!

 - Biliyorum.

 - Biliyorum, inanamıyorum.

!

 - İmkansız!

 Sizi çok seviyorum.

 Hepiniz çok güzelsiniz!

 O anda, her şey normale dönüyordu.

 İlk o kör olmuştu, belki de hepimiz sırayla görmeye başlayacaktık.

 Yani kutlama sadece onun için değildi.

 Sonraki günlerde ve haftalarda, sabırlarına hakim olamadan uyudular.

 Tekrar görebileceklerdi.

 Bu sefer, gerçekten göreceklerdi.

 Ama bu körlükte pes etmeyen tek kişi ne olacaktı?

 Kim, kör olunca tutkuların yok olacağını düşünmemişti?

 Ve bu kadın, o kadar yükü sırtında taşıdıktan sonra   şimdi özgür olunca neden susuyordu?

 Şehirden gelen sesleri hayal edebiliyordu.

 ''Görebiliyorum!''

''Kör oluyorum'' diye düşündü.

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar