Print Friendly and PDF

Translate

İkinci Nefes (2007) Le deuxième souffle

|

 


155 dk

Yönetmen:Alain Corneau

Senaryo:Alain Corneau, José Giovanni

Ülke:Fransa

Tür:Suç, Dram, Gizem

Vizyon Tarihi:13 Haziran 2008

Dil:Fransızca

Müzik:Bruno Coulais

Web Sitesi:Resmi Production Company Site

Oyuncular

Daniel Auteuil

Monica Bellucci

Michel Blanc

Jacques Dutronc

Eric Cantona

Özet

1958’de geçen hikâye, hapishaneden yeni kaçmış meşhur gangster Gu’yu takip ediyor. Bütün Fransız polis teşkilâtı adamın peşindedir. Sevdiği kadın Manouche’la beraber ülkeyi terk etmeden önce para bulmak için son bir iş yapması gerekmektedir. Başarılı da olur, fakat polislerin çevirdikleri dolap sonucunda kendi suç ortakları onu bir hain gibi görüyorlardır. Gu, bundan sonra şerefini temizlemek için ne gerekiyorsa yapacaktır...

Altyazı

Gelsene!

  Hadi atla!

  İKİNCİ NEFES

Şansın açık olsun ve teşekkürler.

  - Lafı bile olmaz.

  - Olur.

  Kaçıp kaçamayacağımı bilmeden duvarın üstünde beklememden iyidir.

  Çıkıyor muydun sen?

  Evet.

  Senin yerinde olsaydım ben de beklemezdim.

  İnsan bir kere genç olur.

  60'lı yıllarda Paris İyi akşamlar.

  Afiyettesiniz umarım.

  - Nasıl gidiyor?

  - İyidir.

  - Bu akşam geç saate kadar kalacak mısın?

  - Hasta olduğumu biliyorsun.

  Kasiyer dediğin çok önemlidir.

  Patron sensin gerçi.

  Benim müşterilerimi tanıyamamışsın.

  Bir haber çıksa hepsi buraya doluşur.

  Manouche, fazla düşünüyorsun.

  Hemen geliyorum.

  - Fred değil miydi o?

  - Evet.

  Bu akşam seninle konuşmaya gelebilirmiş.

  - Benimle mi?

  - Evet.

  Gu kaçmış.

  Hadi eve gidelim.

  - Bir sorun yok ya?

  - Bize konyak getir Alban.

  - İnanamıyorum.

  - Neden?

  Kaçamaz mıydı?

  İçeri gireli 6 sene olmuştu.

  Bu işlerden elini eteğini çekeceğini söylemişti.

  Kaçacağını hiç düşünmezdim.

  Söylenenlere göre Marsilya'ya girmiş.

  Çok zorlanıyordur.

  Önlem almamı ister misin?

  - Paul, o adamı tanıyorum.

  - Aileden bir akraba öyleyse.

  - İş ortağı.

  Gu önemli biriydi.

  - Nerede o?

  - Bilinmiyor.

  - Bir öyle bir böyle!

  Fred sana ne söyledi?

  - Hemen parlama.

  Bulacağız.

  Gu'nun dışarıda olduğunu biliyoruz, hepsi bu.

  Yaklaş.

  Gu serbest.

  - Polisi aramamı ister misiniz?

  - Ben aradım.

  Kırsalda olduğunu düşünüyorlar.

  Birlikte gidelim.

  Şimdi!

  Neden?

  Kimin yaptığını biliyor musun?

  - Hayır.

  Kapatıyoruz.

  Herkes evlerine!

  Marcel, sen kal.

  - Aşağı taraf, iyi misiniz?

  - Evet.

  Sende bir şey mi?

  Sadece Jack'i kaybettik.

  Herkes 5 dakika içinde çıksın.

  Bravo vallahi!

  Herkesi sorgulayacağız.

  Kim sorumlu?

  O mu?

  - Hayır.

  Kendisi buranın sahibidir.

  - Size bir şey sorulmadı.

  Sonra konuşursunuz.

  - Nedir buranın hali?

 !

  Komiser  - İyi akşamlar Manouche.

  - Iyi akşamlar komiser.

  Beyler, Jack Ribaldi ile tanışın.

  Jack her zaman adaleti savunmuş bir adamdı.

  İşte bu da doğanın ona cevabı.

  Başka ateş edilen silah yok mu?

  - Belki de sakladınız.

  - Hoş geldiniz komiser.

  Sizi yakinen tanıyorum.

  - Salonda bir ölü yatıyor.

  - Farkındayız.

  - Bana bilgiçlik taslama.

  Manouche tabii ki hiçbir şey görmedi.

  Sirki sonlandırın da gösteri başlasın.

  Bu geceden hoşnutsuz olan tek bir müşteri bile yok.

  Beyler, masalardan kalkış açıları olayda müşterilerin rol oynamadığını gösteriyor.

  Biri masanın altına, bir diğeri arka tarafa kaçmış.

  İngiltere’den gelen yağmur onları çok da rahatsız etmemiş.

  Geri kalanlarda ise hanımefendi tabii ki bir şey görmedi.

  Olay sırasında barın arkasında sinekleri yakalıyordu.

  Buraya giren canilere "neden" diye sordu.

  Sonra da ortadan kayboldu.

  Tek birinin mi yoksa çete işi mi olduğunu anlayamadı.

  - Doğru gidiyorsunuz komiser.

  - Demiştim.

  Manouche'a gelince  Jack'in da Manouche'a karşı bir yakınlığı vardı.

  Aynı, dört senedir ortalarda olmayan Paul Bey gibi.

  Manouche hiçbir şey görmedi.

  Kendi sandalyesinde hesap yapıyordu.

  Hesap yaparken de gözü başka şeyi görmez.

  Barmenimize gelince  Marcel Stephanua idi sanırım.

  Marcel o kadar korktu ki   içeri giren adamların suratlarına bile bakamadı.

  Zavallı Marcel.

  - Ve hiçbir şey görmedi.

  Değil mi?

  - Aynen öyle.

  - Biraz düşün istersen yavrucuğum.

  - Harikaydınız.

  Dışarıda mıydınız yoksa?

  Bu uysallığınız ve karşı vermediğiniz için sizlere teşekkürlerimi iletirim.

  Az kalsın unutuyordum.

  Kapıcıyı takdim edeyim.

  Onurlu ama kaçak bir adam.

  Müşterileri girerken izledi.

  Dışarıdaki trafik yüzünden hiçbir şey işitmedi.

  Bu nasıl trafiktir böyle!

  İnsanı canından bezdirir.

  Müşterilerin çıktıklarını gördü.

  Her zamanki gibi.

  Ve bir geldi de ne görsün, yerde ölü bir adam yatıyor.

  Yine de fazla korkmadı.

  Ben senin yerine anlatıyorum evladım.

  - Madem istiyorsunuz.

  Bunu görmek için fevkalade zeki olmaya gerek yok.

  Bir ahmak bile bu insanların hiçbir şey görmediklerini anlar.

  Merak ediyor insan.

  Sokağa doğru olan lastik izlerine baktım.

  İçlerinden birini öldürmüş olabilirsiniz.

  Cesede bakalım ufaktan.

  Ve resmi açıklamayı da sizlerle paylaşalım.

  Komiserin tanzimi size verildi.

  Adres değişikliklerinizi bize bildirmeyi unutmayın.

  Harika!

  Yeniden bekâr kaldınız Manouche.

  Yolların kesiştiği yerde duruyor gibisiniz.

  Bu civardaki restoranlar da çok pahalı.

  Çok kötü!

  Pekâlâ, Alban.

  Gece baskısına bir bak istersen.

  Gidelim.

  Kımıldarsan, ses çıkarırsan ölürsün.

  Karıyı çağır, aşağı gelsin.

  Şimdi!

  İşi bitirmeye mi geldiniz?

  - Değişir.

  - Neye göre?

  O tabancalar elinize ağır gelmiyor mu?

  Bu karmaşanın nedeni sensin.

  Sen istediğin sürece devam edecek.

  - Ne kadar istiyorsunuz?

  - Gözümüz parada değil.

  İkimize de dört biner.

  Nereye getireyim parayı?

  - Çok geç!

  - Eller havaya!

  Hemen!

  Paul'e benden selâm söyleyin.

  Adımı anmayın.

  Kuşlar bile duymayacak.

  Notum nerede?

  İki saniyeniz var!

  Cebimde.

  - Manouche anahtarları al.

  Alban aşağıda.

  Benim adımı söyle yeter.

  - İkiniz de çökün.

  - Yapma bunu.

  - Yere yatın!

  Boyunlar halıya değsin.

  Kadını tek buldunuz, kral kesildiniz, değil mi?

  Toy delikanlımız kocaman olmuş.

  Bana güvenebilirsin.

  Eski toyluğum geride kaldı.

  - Ayağa kalkın.

  Sen şurada bekle.

  Sen gel bakalım.

  Arkadan vurması kolay.

  Bırak onun dişleri kalsın.

  Buradaki Jack'i ölürken izledi.

  Adını söyle.

  - Henry Letourneur.

  - Seni kim yolladı?

  Bana lafımı tekrar ettirme!

  - Jo.

  - Jo kim?

  - Jo Ricci.

  - Venture Ricci'nin Paris'teki kardeşi mi?

  - Evet.

  Bir süre öncesine kadar hiçbir şey yapamıyordu.

  Büyük birinin geleceğini söyledi, ona bekleyelim dedik.

  - Sonra?

  - Hapisten çıkacakmış.

  Neden bu gece?

  Jack bu gece benim mekânda öldürüldü.

  Anladım.

  Al bunları, gidiyoruz.

  Bu kadın hakkında ne biliyorsunuz?

  Fıstık gibi bir hatun olduğunu ve barın sahibi olduğunu.

  Bundan sonra hep böyle.

  Ceplerinizi boşaltın bakalım!

  Anahtarlarını al.

  Sizinle ufak bir yolculuğa çıkacağız.

  Hızlanabilirsin biraz.

  Jo Ricci'yi bulmam 1 ay almaz.

  Bizimle kalamazsın.

  Jack'in ölümüyle etraf polis kaynar.

  İşinde çok başarılı bir komiser var.

  Blot.

  Komiser Blot.

  Adını işitmiştim içerideyken.

  Jack ile birlikte miydin?

  Onunla veya başka biriyle.

  Paul'e sorabilirsin.

  Bir an önce gitmelisin.

  - Kuzenim seni bekliyor.

  - İtalya’ya gitmeliyim.

  Eskilerden bir tanıdığım var.

  Onunla görüşeceğim.

  Buradaki gidişât çok değişmiş.

  Ben yapamam.

  Sana yardım ederiz.

  Marsilya'dan çıkabilirsin.

  Sen buradasın ya   ben geri dönmem artık.

  Biraz uyuyup dinlen.

  Haberleri dinleyin.

  Jo Ricci lüks bir barı satın almış.

  Her dakika oradaymış.

  Araştırma emri çıkartmadan önce birkaç işimiz var.

  Aferin, güzel iş çıkarmışsın.

  Bravo sana.

  Elimizde soğukkanlılıkla işlenmiş iki cinayet var.

  Jack'i niye aradan çıkardıklarını bilmiyorum.

  Sigara ticaretinde rol oynuyordu.

  İspanyollar ile arası iyiydi.

  Tarihin numarası da budur.

  Sağ kalanlar hep haklıdır.

  Yine de, Paul’un cinayetiyle Manouche'ta hiçbir değişiklik olmadı.

  Gençlerdeki bu romantizmi seviyorum.

  Manouche'un âşıkları Paul tarafından mı ortadan kaldırıldı?

  Üzgünüm, ama buna kimse inanmaz.

  Hele ki bu kadar ucuz bir olay yüzünden.

  Bu olay üzerine bir operasyon hazırlığı içindeyim.

  Çatışmadan kurtulanları incelemek istiyorum.

  - Bunu iyi karşılayacaklar mı?

  - Orasını bilemem.

  Bu mafyayı bitirmek için çok yol aradım, ama bulamadım.

  Ama öte yandan, Alban dedin mi yanında Gu de gelir.

  Gu şu anda cezasını çekmek için hapiste yatıyor.

  İçeri gönder.

  Hayır, hayır, kal.

  Merhaba komiser.

  Sizi bulabildiğime sevindim.

  Yardımcım.

  Hizmetinizdeyiz.

  Kendine güvenli görünüyor.

  Teşekkürler.

  Paris'i terk etme izni vermeniz için geldim.

  Bu olayları unutmaya ihtiyacım var.

  Mazide kalmalı.

  Sizi görmemeye kimse katlanamaz ama.

  Bir kadın nihayetinde bir kadındır.

  Bilmiyor numarası yapmayın.

  Hayatta bazı engeller çıkar karşımıza.

  Mekânınızı öyle görünce birden çok şaşırdım.

  Daha açık anlatayım.

  Alın.

  İki insanın ölümü bunlar.

  Önceki gece, terk edilmiş bir yolda bulundular.

  Katiller onların bulunmayacağını düşünmüş.

  İyilik ve kötülük.

  Aralarında yıllardır süregelen rekabet.

  Acı ve zevk.

  Ben bile bazı günler bunu istiyorum.

  Nereye gidiyorsunuz Manouche?

  Dilerseniz bunlardan kaçın.

  Başka bir hayat için başkalarını bulun.

  Benimki gibi bir değişim kolay değil.

  Geç kaldınız ama.

  Cinayet masasından gelen şu gence bakın.

  Şayet sizi aratırsam görevi ona vereceğim.

  Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.

  Şansınız bol olsun Manouche.

  Nedir fikrin?

  Çok tehlikeli.

  Fazlası da var.

  - Ama gitmesine izin verdiniz.

  - Özgürlüğün ucunu kaçırabilir.

  Ricci'ye gittim o gece.

  Kardeşi Marsilya'daki sigara mafyasını yönetiyor.

  Manouche'un bana dediklerini zaten biliyordum.

  Jack ve Jo aynı sebepten öldüler.

  İki ceset Ricci'nin barında çalışıyordu.

  Ve Manouche şimdi sakin.

  Rahatlamış.

  Birinden yardım almış.

  En iyisinden.

  Al, şu herife bir bak.

  Bu da çok zengin ve çok tehlikeli biriydi.

  Şimdiyse meteliksiz.

  Ülkeyi başka türlü terk etmesi imkânsız.

  Gu Minda artık yalnız değil.

  İyi akşamlar.

  Seni daha önce bekliyorduk.

  Manouche'un yerindeki iş iyi gitmedi.

  Alban işe karıştı.

  Şimdilik daha fazla konuşmayalım.

  Jeunot?

  Benim.

  Venture.

  Ölmüş.

  Bahçeye gömün.

  Nico'yu Marsilya'ya gönderin.

  Ne salaksın be Jeunot!

  Tek yapacağın Jack'i öldürmekti.

  O arkadaki herife fazla dikkât etmemiş olabilir.

  Ona o kadar dedim, şu sigara işinden çekilmesi için.

  Şimdi ne yapacağız?

  İntikâmını almalıyız.

  - Kendi yöntemimizle alacağız da.

  - Senin yöntemin çok riskli.

  İyi birini bulacağız.

  Gerçek bir kiralık katil.

  Benim.

  Selâm.

  Manouche hazırladı.

  O iyi mi?

  Sen de o kadar yol teptin.

  Ona bakmak zorunda değilsin.

  Bir şeylerin gelmesini hep beklemiştim.

  Geriye baktığımda zaten bir şeylerin olduğunu görüyorum.

  Bana hâlâ güveniyor musun?

  - Sen olmasan Manouche olmazdı.

  - Manouche'tan bahsetmiyorum şimdi.

  Sen, tek başına düşündüğünde, bir şansımız olduğunu görüyor musun?

  Sen dışarıda aranıyorsun, ben de burada.

  Dışarı bile çıkamıyorum.

  Tuvalete bile gidişim zor.

  Böyle bir şans bir daha gelmez.

  Evine git.

  Gidecek bir evim kalmadı.

  Manouche'un yanında kalıyordum.

  Biraz düşünmesi gerekiyor.

  - Ben de bunu yapacağım.

  - Peki.

  Öyle olsun.

  Onlarla fazla konuşmam.

  Ama sen canını buna sıkma.

  - Fazla genişledik.

  Manouche da öyle.

  Herkes tek tek avlanıyor.

  Hele Ricci!

  Manouche gibi bir kadını elde etmek için  Sence bu yakışıyor mu?

  Ricci pekâlâ biliyor ki; Manouche gibi namuslu yaşayanlar ancak böyle kazanılır.

  Onlar gibi olmadığım için sinirleniyor ve kontrolü kaybediyor.

  Biraz düşün.

  Manouche'un evine gelen o iki herifi ne yaptın?

  Issız bir yere bıraktım.

  Çantalarını da senin için aldım.

  Onları gönderebileceğin bir adres vereceğim.

  - Kendime dikkat etmeliyim.

  - İyi bak.

  Manouche da gelecek yakında.

  - Giyinmen gerekebilir.

  - Giyinmek mi?

  Seninle yemek yiyeceğini ve haberleri olduğunu söyledi.

  Olur, hemen.

  Şarabı da senin sevdiğinden aldığını söyledi.

  Bu kadar yapmayın yahu!

  Şimdi alındım.

  Dediğim gibi; seni bekliyor.

  Bara tek başıma gideceğim.

  Rahat mısın, değil misin burada?

  Amma abarttın!

  Daha dün hücredeyken şimdi buradayım.

  Şampanya içiyorum.

  Ne istesem oluyor.

  Rahat mısın diye soruyorsun.

  İyi konuşuyorsun.

  Manouche seni dinler, beni dinlemiyor.

  Başımın etini yedi de yedi.

  Yok sen yalnızmışsın, yok üşürmüşsün  Ve daha neler neler!

  Görüşürüz.

  Benim.

  10 yılı aşkın bir süredir  Seni gördüm ya önümde   o bana yeter.

  Saat kaç?

  Işık mı tutuyorlar yoksa?

  - Sabah ne olacağını biliyorsun.

  - Neymiş?

  Şehirdeki tüm polisler ceplerinde benim resmimle dolaşacaklar.

  E, ne olmuş?

  İyi bir adamın resmi.

  Polislere karşı gelmeyi sevmeyen bir adamın.

  Dün iyi atlattın.

  Ünlü Blot.

  Evet.

  Onu hafife almamalısın.

  Ufak birkaç ipucuyla hepimizi yakalayabilir.

  Buraları terk etmem gerektiğini söyledi.

  - Tam olarak  - Tamam, boş ver.

  Onun oyununu oynamalıyız.

  Yoksa hepimiz batarız.

  Dünyanın sonu olmasa da çok canımız yanabilir.

  Ne olursa olsun hapse dönmeyeceğim.

  Peki bana ne olacak?

  Oynadım ve kaybettim.

  Şimdi beni arıyorlar.

  Beni daima arayacaklar.

  Manouche  İyi geceler Jo.

  - Geç oldu, belki rahatsız ettim.

  - Olur mu hiç komiser.

  Hoş geldiniz.

  Oturmak ister misiniz?

  - Çok ayıp etmiş olurum.

  Matmazel Colette, Matmazel Evelyn.

  Memnun oldum.

  Çok zarif bayanlar.

  Kadından anlıyorsunuz.

  Biz ise bir türlü anlayamadık.

  Birlikte yaşıyoruz.

  Sabrımı zorluyorsunuz.

  Güzel bir hayatınız var.

  Macera, yolculuk  Şu sıra değil.

  Herkes arkaya gitsin.

  Matmazel.

  Kapıyı kapat.

  Kimse girmesin.

  İki kızla olmayı isterdim.

  Ama işim başımdan aşkın.

  Metin olun komiser.

  Kadınlar adamı yoldan çıkarır.

  Bilmez miyim.

  Ben de evliyim.

  Jo, iki ceset var elimde.

  Benimle ne ilgisi var peki?

  Aklıma ilk sen geldin.

  Annem değilsiniz.

  Venture'den haber var mı?

  Arabayla geliyormuş.

  Çok da uzun sürmez herhalde.

  Jack'in ölümüyle birlikte macera duygumu biraz yitirdim.

  - Herkes o adamı tanırdı.

  Manouche'u da.

  - Beni de tanıyorsun herhalde?

  Jack'in da Manouche yüzünden öldüğünü düşünmeden edemiyorum.

  Jack'in da kendi zaafları vardı.

  Oyun oynamaya gelmedim.

  Sana birkaç sorum var.

  Herkesin fikri kendinedir.

  Benim fikrimse söyle: Önceleri sen girmek istemedin.

  Venture gibi büyük işlerde gözün yoktu.

  Venture ise sigara mafyasının başına geçme derdindeydi.

  Jack ise cezasını buldu.

  Aynı gece, Jack   kardeşinle bir kavga etmiş.

  Gazetelerden bile anlaşılıyor aradaki sürtüşme.

  Onları tanırdım.

  Yani oraya giden müşterileri.

  Seni her zaman sevmişimdir Jo.

  Bir kadeh içer miyiz?

  En sert konyağından.

  Demek ki bu herif evine döndü.

  Arada kalan piyonlar tek tek düşüyor.

  İleride senin de başına neler gelebileceğinin farkında mısın?

  Yanlış şeylere inanmaya devam edersen.

  Arabayı bulduğumuz yerin 10 metre uzağında bir ev vardı.

  Kimse hiçbir şey duymamış.

  Sonraki gece, oradaki bir arabadan bir şarjör çıkarttım.

  Üzerindeki izler Gu'ye aitti.

  Senin "müşteriler" son sürat giden bir arabada öldürülmüş.

  Bu davayı bitirdiğim gün   kendimi dağ kulübesine atıp yalnız bir gece geçireceğim.

  Eve girdiğim zaman karımın yerinde yeller esiyordu.

  Annesine gitmiş.

  Kaprisler ve istekleridir biz erkekleri bitiren.

  Arşivde ne bulduğuma asla inanamazsın.

  Cinayet raporu.

  15 ya da daha az senedir oradaymış.

  Francis Brancal'in ölüm raporu.

  Francis de ne adamdı, değil mi?

  Kimseye zararı yoktu.

  Doğru bildiği yoldan giderdi.

  Ben pek tanımıyordum ama sevgilisinin bir iddiası var.

  Bir kâğıda yazılmış bir yazıyla ilgili.

  Ben de okudum.

  - Bir yere varacak mı?

  - Şart da değil.

  Manyağın teki bir yerlere yazılar yazmış.

  Francis'i öldüren Gu imiş.

  İlginç geldi bana.

  Sence?

  Evet, tuhafmış.

  Gu serbest bu arada.

  Gu, Manouche'un eskisi.

  Sen ve ağabeyin Jack ile münasebetteydiniz.

  Jack ise Manouche'un eskisiydi.

  Manouche ile senin barında karşılaşsam yadırgamam yani.

  Sonra da senin evine gideriz hep birlikte.

  Anladın mı?

  - Bu kadarını düşünmemiştim.

  - Ben senin yerine düşünüyorum.

  Bana bunun için para veriliyor.

  Yine de anlamlı gelmiyor.

  Manouche'un kocasının ölümü haberiyle   işlerine karışmak için ufak bir ziyarette bulunuluyor.

  Ve yaşlı Gu ortaya çıkıyor.

  Detayları belki bir gün anlarız.

  Gu fazla dışarıda tutunamaz.

  - Senin için iyi olur?

  - Benim için mi?

  O heriften mi korkacağım?

  O da aynı şekilde düşünüyor olabilir.

  Kahretsin!

  Niye buraya geliyor?

  Müşterilerinden birinin ağzı biraz boş çıktı.

  Gu o adamları kimin gönderdiğini öğrenmiştir.

  Fikrimi sorarsan her şeyini almaya geliyordur.

  - Öyle mi?

  - Kimseyi töhmet altında bırakmayayım.

  Ama Gu, Manouche'un gözüne girmek için intikamını alacaktır.

  Pek sevecen yaklaşmayacaktır.

  Onun canını alırım!

  Böylece zorlanmamış olur.

  Müşterilerimden ise ben sorumluyum.

  O da farklı düşünmüyordur.

  Burada konuşurken bile adamı fazla önemsemiyorsun.

  Benim mevkiime geldiğinizde aşağıdakileri görmezsiniz.

  Çok teşekkür ederim Jo.

  Tamam, biraz abarttım.

  Ama küstahlaşmana gerek yok.

  Oğlun neler yapıyor bakalım?

  Liseyi bitirdi.

  Doktor olmak istiyor.

  Bir saat içinde İngiltere’de olacak.

  Öncesinde de Almanya’daydı.

  Tebrik ederim.

  - Diplomayla da hayat yürütülüyor demek ki.

  - Hiçbir şeyden korkum yok.

  Cesaret ile aile geçindirilmez.

  Bunu bir düşün.

  - Gözlerimizi açmamız gerekiyor komiser.

  - Ne yapacağını gayet iyi biliyorsun.

  Yorgunluktan geberdim.

  Bu işler çok karışık.

  Jo'nun oğlu tıp okuyormuş.

  Ben sizi evinize bırakayım.

  8 sene  8 sene sonra  Biliyorum.

  Hayır, bilmiyorsun.

  Senin için böylesi daha iyi.

  Karımla evlendiğime birkaç kez pişman olmuşumdur.

  Babam, ablam ve ağabeyim olduğu için de.

  Kimseye zarar getirmeden ortadan kaybolmak en iyisi.

  Ne duruyorsun, gazla!

  Benim.

  - Selâm.

  - Selâm.

  Uyudum mu?

  Sayılır.

  Onlardan biri olsaydım seni yatakta göreceğimi düşünmezdim.

  At tepmiş gibisin.

  Şunları almaya geldim.

  Sonra onları aramaya gider miyiz?

  Manouche valizini toplamakla meşgul.

  - Şimdiden mi?

  - Evet.

  Daha fazla kaldıramazmış.

  Tâbii ki sana da ihtiyacı var.

  Ona çok acı çektirdin.

  Üstüme gelme.

  - Bana dediklerini aktarıyorum.

  - Konuşacağımızı söylemişti.

  O der öyle.

  Canı bir şey isterse mutlaka yapar.

  Ufak bir gezinti yapmak istiyormuş.

  Sonra da seni arayacakmış.

  - Seni alacak bir kuzeni varmış.

  Theo.

  Tanıyor musun?

  - Yakinen.

  Evrakını sana o verecekmiş.

  Adam işi biliyor.

  Buradan kalkıp işleri yoluna koymalıyım.

  - Her şey yoluna kondu.

  - Sana güvenebileceğimi biliyordum.

  Çok büyük işler başardın.

  Jo Ricci.

  Bu kadar büyümesi benim hatam.

  Ama onu bana bırakmanı istiyorum.

  Kızların içkilerine ilaç atan bir herifti.

  Dışarıyı bir kolaçan edip geliyorum.

  Jo Ricci ile telefonda görüştüm.

  Bir an evvel o adamın mekânına gitmeliyiz.

  Sürekli istim üzerinde.

  Ya taşınıyor ya da bir yerlerde.

  - Kim?

  - Gu.

  Aradığımız adam bu.

  Fazla ilerlemesine izin veremeyiz.

  - Kim gelecek peki sizce?

  - Alban Aigu.

  - Cepte bilin.

  Beni iyi dinle.

  Alban senin yaşın kadar adam öldürdü.

  Manouche'un da o herifi nasıl kullandığı belli.

  Gu hakkındaki her şeyi söyledim.

  Gelecek olursa o kadını ona bırakmayacağım.

  Resmi bir uyarı bu.

  Ateş etmeyecekseniz nişan almayın.

  Hiçbir hataya yer yok.

  Yoksa hiç uygun zaman olmayabilir.

  Alo?

  Kaçta?

  Tamam, sağ ol.

  Dinleme işe yaradı.

  Saat 8'de adamı alacağım.

  Kadın önce Marsilya'dan çıkıp sonra güneye inecekmiş.

  Çıkalım.

  Saat 8'de barın girişinde olacakmış.

  Elimizi biraz daha çabuk tutmalıyız.

  Yaklaşıyoruz.

  Sağa döndüğümüzde.

  İşte geldi.

  Peugeot araba.

  Şurası.

  50 metre kaldı.

  Devam et.

  - Bitti.

  - Yanıldık mı?

  Olabilir de, olmayabilir de.

  Bir şey mi gördün?

  Hayır, ama iyi hissetmiyorum.

  Olmadı mı olmuyor işte.

  İnsan o duyguyu hissetmeli.

  Pasaport çıkartmalıyım.

  Manouche bu işlerin nasıl yapılacağını bilir.

  Gidip gitmediğini anlamak için bir çıkacağım.

  Sen dinlenmene bak.

  Ben yiyecek getireyim.

  - Merhaba komiser - Merhaba Alban.

  - Canın mı sıkıldı?

  - Akşam yürüyüşü.

  Aferin, çok sağlıklı.

  Soğuk almanı istemeyiz.

  Girsene bir dakikalığına.

  - Madem istiyorsunuz.

  - Sağ ol.

  Arkaya binebilir misin?

  Patronlarına saygıda kusur etmiyorsun.

  Manouche gitti.

  - Yapma ya?

  Hemen mi?

  - Bunlardan canı sıkıldı.

  Gitmiş olmak için gitti.

  Herkes bir yerlerde.

  Hoş değil.

  Bunların kimin başlattığını bilmek isterdim.

  - Hiç ipucu var mı?

  - İyi söyledin.

  Sen kal.

  - Manouche ile ilgilenmek gerek.

  Gustave Minda denen adam?

  Hiç bilmiyorsundur nerede olduğunu, değil mi?

  Bizim oralarda yalnız adam derler.

  Nerede olduğunu asla bilemezsiniz.

  Ondan hep 2–3 adım geride olursun.

  Evet.

  Bu herifi bulmak zor.

  Doğrudur.

  Ben kaçtım.

  - Dikkatli ol.

  Sokakta başına bir şey gelirse çok üzülürüz.

  Şansınız açık olsun komiserim.

  Yine görüşelim.

  Alban da buraya geldiğine göre pek de yanlış iz üzerinde değiliz.

  Gu neden geri çekildi?

  - Tereddüt etti?

  - Ya da korktu.

  10 yıl geçtikten sonra bu iş zor gelmiştir.

  İlk yolculuk bu.

  Görüşürüz.

  Dans edenlerden biri.

  Başka bir şey bilmiyorum.

  - Adama işten bahsedebildin mi?

  - Geçiyormuş uğramış.

  Jo bunu pek takmıyor.

  Aynı şekilde bir cevap vermek istememiştir.

  İyice salak yerine koyardı kendini.

  Yapacak bir şey yok.

  Bekleyeceğiz.

  Aslında bir şey öğrendim.

  Ama kardeşinin gitmesini bekledim.

  Ian bana birinden bahsetti.

  Adamın adı Orloff.

  Orloff mu?

  Orada mıydı?

  Gördün mü?

  Evet, adamla tanıştım.

  Benimle çocukmuşum gibi konuştu.

  İngiltere’ye kadar ünü nam salmış.

  - Bir şeyden bahsetti mi?

  - Hayır.

  Hiç.

  Sadece patronla konuşurum dedi.

  Başka ilgilenenler de var.

  Gidip onu gör.

  Onu burada beklediğimi söyle.

  Canı isterse gelir.

  Telefon yok.

  Bekleniyordum galiba?

  Hoş geldin.

  - Pascal'ı tanıyorsun.

  Bu da Antoine.

  - Memnun oldum beyler.

  Bu seneye nasıl girdin?

  Bir seneye başlamanın çok değişik yolları var.

  Yine de istediğin gibi olmuyor.

  - Evet, ama polisleri atlatmak lazım.

  Ben elimi bile sürmem.

  Hiçbir olaya karışmak istemiyorum.

  Ne buna, ne de başkasına.

  Yakında mal gelecek.

  Bir ton ağırlığında.

  Pazartesi kalkacak.

  Biz dördümüz ve bir de o.

  Bu kadar süre içinde öyle bir gangsteri bulmak zor olacaktır.

  Zaten bulduk sayılır.

  İki adamımı versem hemen işini bitirirsiniz.

  Koltuklarım kabardı.

  Düşündüğün detayları reddetmem de imkânsız sanırım.

  Kabul etmeyeceğim gibi görünüyor.

  Son cevabımı 1 hafta içinde mi istiyorsunuz?

  - 2 hafta kadar var.

  - Söylemiştin.

  Reddedecek olursam 4. 'yü bulmak için 1 haftanız var.

  3 kişiyle imkânsız olur.

  - 3 de olur.

  İki kişiyle bile ne işler çıkardığımı bilirim.

  Detayları belirleyin.

  1 tonluk altın öyle kolayca alınmaz.

  Karar verince beni ararsınız.

  Sizin kararınıza uyarım.

  O zamana kadar başka lafım yok.

  Memnun oldum.

  Merhaba güzelim.

  Gel.

  Senin evine gelmek istemiştim.

  Ama düşündüm ki  - Yazmayı da bıraktın.

  - Karin ve ailen nasıl?

  - Çok iyiler.

  Ama çocuklarla birlikte eşimin ailesinin evine gittiler.

  Theo yardımın lazım.

  - İşler yine mi karıştı?

  - Evet.

  Öncelikle, Marsilya'da boş bir ev lâzım bana.

  Birini saklamak için.

  - Yeni kaçmış birini.

  - İtalya’ya gidecek.

  Gustave Minda.

  - Gu mü?

  Evet.

  - Onun peşindeler.

  - Maria'nin bir evi var.

  Kışın gitmeyiz.

  Yolculuk ise zor olabilir.

  Gu kolay lokma değil.

  - Sen başarırsın.

  - Ondan değil.

  Zamanı söyleyemiyorum.

  Biraz araştırmam gerek.

  Biraz bekleteceğim sizi.

  - Uzun sürer mi?

  - Bakacağız.

  Dostum için yapıyorum.

  Efsane Gu.

  Başka biri olsaydı 

Sen nasıl yaparsan yap işe yarayacaktır.

  Manouche neler yapıyor?

  Bu kâğıtla nereye çıkış yapabilirim ki?

  - Her şey hazırmış.

  - Öyle miymiş?

  Dışarı çıkınca ne olacak?

  Olmaz.

  Benim başka bir fikrim var.

  Hepsini öldürüp Marsilya'dan öyle ayrılacağım.

  Sen daha iyi bilirsin tabii.

  Jo'nun mekânına da komiser ara sıra gidiyormuş.

  Hiç şaşırmadım.

  Benim kalmam gerek.

  Manouche ile ilgilenmeliyim.

  Yolculuğun onu çok bozmuş.

  Yanımdan hiç ayırmadım.

  Bir şeye ihtiyacın olursa beni ararsın.

  Buna hayat denmez.

  Benim.

  Girin.

  Kapı açık.

  Selâm Stan.

  - Merhaba Theo.

  Senin işten haber yok.

  Fazla yer değiştiremiyorum.

  İtalya’ya geçecekmiş.

  Bundan bahsediliyor.

  Bana önceden dediğin gibi onu reddettim.

  Yeniden konuşabiliriz.

  Çok acelesi yok.

  Nereye gittiğini biliyor musun?

  - Fazla söz etmediler.

  Bir anda geliverdi.

  - Önemli biri mi?

  - Evet.

  Çok da zengin.

  - Kaçamak konuşma.

  - Onun yüzünden.

  Bana sorarsan bunlar bir iş çeviriyorlar.

  Hediye veriyor gibi.

  Adamın birinin evraklarını getirdi bu arada.

  Gu'den gelmiş.

  Tanımıyor musun?

  - Tanırım.

  Ne zaman ülkeyi terk edeceğini bilmeliyiz.

  Beni bekleyecek.

  Evraklar için bir hafta daha var.

  Önceden yoksa bıyık bıraksın.

  İki fotoğrafını versin.

  Biri vesikalık.

  Bu kuralları kesinlikle bilsin.

  - Parası?

  - Her zamanki gibi 100. 000 frank.

  Ülkeyi terk etmeden önce 100 milyon vurma ihtimali var.

  - 100 milyon mu?

  - Evet Theo.

  Bunlar çocuk değil.

  Biz kalanlar da onlardan besleniyoruz ancak.

  - 100 milyon mu?

  - Toparla artik kendini.

  Gu gibi bir adamla 10 gün sonra bizimdir.

  Hemen içeri girelim.

  Bıyık sana yakışmış.

  Paul beklememiş gerektiğini düşünüyordu.

  Hep bekledi.

  Özgür olmayacağını söylemişsin.

  Gerçek bir savaş için   her zaman ihtiyatlı davranırım.

  - Bizde de mi ihtiyatlıydın?

  - Bilmiyorum, sen söyle.

  - Beni sevdiğine inanmıştım.

  - Manouche hâlâ anlayamadın.

  Oynadım ve kaybettim.

  Kaybettim.

  - Ben buradayım ama erkeğim.

  Onu diyorum ya.

  Şimdi etrafımda polisler var.

  Bir hatamı görür ve seni de bulurlarsa hayatin karman çorman olur.

  Kimseden korkmuyorum.

  Önceki gibi değil bu.

  Gözyaşı dökmek yok artik.

  İkimiz de daha güçlüyüz.

  Hep aynı olacak.

  Hırsız-polis.

  Güçlü-zayıf.

  Ve en üst seviyeye ulaşıldığında   geri kalanlar yok olacak.

  Aynı yerde buluşalım.

  Hemen vermiyorum.

  - Yeterli gelmedi mi?

  - Fazla bile.

  Onları öldürmek için başka bir yol gelmiyor aklıma.

  Antoine'cik gibi kendi işini yapmaktan korkarsan   başka birini öldürmek için kiralık bir katil ararsın.

  Benim için bu kadarı yeterli değil.

  10 milyar da versen, dünyayı da versen yetmez.

  Dilerseniz bu işin piri bir adamı ayarlayabilirim.

  - Planları şimdi mi değiştiriyorsun?

  - Biraz büyü önce.

  - Yabancı biri mi?

  - İyi bildiğiniz biri.

  Gu Minda.

  - Gu mu?

  Hapiste değil miydi o birkaç senedir?

  Geçenlerde kaçmış.

  Ortadan yok oldu ama bunun bir süreliğine olduğunu düşünüyorum.

  Biriniz sorabilirsiniz.

  Ufaklık konuşabilir mi?

  - Ben hallederim.

  O da kabul eder.

  Gu'yu biliriz.

  Ne istiyorsa vereceğiz.

  Güzel.

  İyi.

  Kaçışını hazırlamak seneler sürmüştür.

  Haklısın.

  Adam neredeyse sıfırı tüketti.

  Eskiler ona "Üstat" derlermiş.

  Belki de herkes öyle diyor.

  - Neyse ki mazide kaldı.

  - Öyle düşünebilirsin tabii.

  Bekleyip görmek lazım.

  Adam bir kere başladı mi sonradan duramazmış.

  En iyisi o sayılabilir.

  Yoluna çıkanları tek tek harcadı.

  Öldürdüğü iki adam ona yetmez.

  Onun adına da cevap veriyorum.

  - Ne kadar düşüncelisin sen!

  - Yeter Antoine!

  Gu ile de pekâlâ başarabiliriz.

  Ona eminim de, adamı dâhil etmeyi pek bilmiyorum.

  Başka çaremiz yok!

  Bu işi bir an önce halletmeliyiz.

  Sonra çok pişman olabilirsiniz.

  - Sonra derken?

  - Evet.

  Gu devrimi bile görmedi.

  Hapiste yatıyordu.

  İnsanların arasına karışırsa olacakları düşünsene.

  Onu sonra düşünürüz.

  Şu işi halledelim de.

  Detaylar için Gu ile mi konuşalım?

  Adam gitmeden önce iki saatiniz olacaktır.

  Sonra bir daha yakalayamazsınız.

  Kâfi!

  Bu işleri biliyorum.

  Akilli hareket etmeliyiz.

  Gu'ye benden söz etme.

  Benim bunlarla ilgim yok.

  Beni görmek isteyecektir, ama onunla görüşemem.

  Bize güveniniz var mı yok mu?

  Olur da Gu'nün kötü bir ânına denk gelirsek hepimiz ölürüz.

  O güveni verecek olan odur.

  Herkese de sorular sorma!

  Ben diğerlerine benzemem.

  Beyler, iyi geceler.

  - Bu herifin lafları nedir böyle?

  - Fazla üstüne alma.

  Racon yüzünden mi?

  Yerim öyle raconu.

  Milyoner olduğunda hayati unutursun.

  Geri dönmen de zaman alır.

  Theo gelmiş.

  Seni görmek çok güzel.

  Gustave!

  Sen olduğuna inanamıyorum.

  Hep dolu geziyorsun.

  İkiniz de anladınız, değil mi?

  Sadede gel Theo.

  Karar verdin mi?

  - İzin ver de bir şeyler içsin.

  - Çıkar baklayı.

  - Bizi götürecek misin?

  - Zengin misin?

  Hapiste ekonomimle yakinen ilgilendim.

  - Yolculuk için gerekiyorsa ben veririm.

  - Onu sen hiç dinleme.

  Evrakın için lazım.

  200. 000 ve iki fotoğraf gerekiyor.

  Ve bıyığı da kes.

  Resimleri vermek için 8 günün var.

  - 8 mi?

  - O kadarcık mı?

  - Bunu tahmin etmiştim.

  Dışarı çıkman gerekmeyecek.

  Bir makinesi olan biri var.

  Şimdilik sen dinlenmene bak.

  Hoşuna gitti mi?

  - Bunu sevmedim Theo.

  Pişman olacağım bir işe girmek istemem.

  Pişman olacağın bir durum yok.

  Çıkınca paran hazır olacak nasıl olsa.

  Herkesin payına 5 milyon düşüyor.

  - Sen bundan pay istemiyor musun?

  - Hayır istemiyorum.

  Parada hakkim yok.

  Çok riskli.

  Gu için risk yok mu yani?

  Başka seçeneğim yok.

  Elimizdeki bu.

  - Vakit ne zaman?

  - Birkaç gün içinde.

  - Kiminle gideceğim belli mi?

  - Belli.

  Volture Ricci.

  - Ricci mi?

  O hayvanın abisi mi?

  - Tuzak bu.

  - Kardeşi onu bağlamaz.

  Jo başına buyruktur.

  Abisi ise sözünün eridir.

  Benim onayımı aldın.

  Hayır gidemez!

  Anladın, gidemez!

  Gitmiyor!

  - Git ve geleceğimi söyle.

  - Tamam.

  Tartışmanın sırası değil.

  Sırası değilmiş.

  Dürzü seni!

  Seni seviyorum.

  Seni mutlu görememek beni kahrediyor.

  Hiçbir şeyden korkmamanı dilerim.

  Gu, beni isteme.

  Kararını verdin.

  Seni tanırım.

  Değiştirmezsin.

  Böyle ayrılmayı yeğlerim.

  Aksi benim için çok zor olur.

  Seni Paris'te bekliyor olacağım.

  Her şey bitince Alban'i bul.

  Ben de hemen gelirim, birlikte gideriz.

  Seni seviyorum.

  Manouche.

  Pazartesiye ayarlandı.

  Yarın akşam 7'de gidiyorsunuz.

  Pascal.

  Antoine.

  Gu.

  - Selâmlar olsun sana Gu.

  - Sana da selâm çocuk.

  Gelin.

  Dolu musunuz?

  İdare eder.

  İşimiz çok ama süremiz dakikalarla sinirli.

  Cezayir'e büyük bir parti mal gidiyor.

  Hiç falso vermeden halletmek istiyorlar.

  Başta normal gelse de sonradan bizi sattılar.

  Lâkin Marsilya dışında büyük bir savaş yaşanacağını bilmeni isterim.

  Boyalı bir kamyonette bekleyeceğiz.

  O kamyonetle Paris'e gideceğiz.

  Yalnızca 3 kişi kaçmak zorunda kalacak.

  Bu işi bana veren patron   ben ve şoför.

  Transfer yapılmadan hemen önce girmemiz gerek.

  Antoine ilk gireni mıhlamak için hazır bekliyor olacak.

  - Tam  - Böyle adamları kendi yerlerinde basmayı düşünmek en büyük hatadır.

  Tabutta eve döneriz.

  - Hiç değişmemişsin Gu.

  - Ölçülerini biliyor musun bari?

  - Korkma evlât, ben geldim.

  - O savaş sırasında bizim kamyonet fark edilmeyecek.

  O sebeple içeri girdikten sonra son derece hızlı olmalıyız.

  Onları gâfil avlamak için 2 ya da 3 dakikamız var.

  Al, bak.

  Antoine'in takip edeceği yolu söyle.

  Sen ise şuradan ilerleyip önünden mutlaka geçilecek bir soteye gireceksin.

  Gecikmeyi ilk fark ettiğin anda Pascal öbür taraftan girecek.

  Ve şuradan ilerleyeceğiz.

  Eğer dediğin yeri alırsam en fazla adamı ben öldüreceğim gibi.

  Ben de ön tarafı şuradan kapatacağım.

  Sarı Oğlan 50 kilo kadar bir it.

  O manyağı bilirim.

  Sağı solu hiç belli olmaz.

  Şu kadar falandır.

  Diğer kamyonete geçene kadar kaçış sırasında azami hızlı olmalıyız.

  Peki niye önce saldırmıyoruz?

  Tuzak ihtimaliyle dışarıyı kapatabilirler.

  Arabaları boşaltmadan gemilerin açılmasına ihtimal yok.

  Bunu yapmak bize sadece zaman kaybettirir.

  Orada son ihtiyacımız bu.

  Orayı seçmelerinin nedeni açık denize hemen çıkabilmeleri.

  Bir boşluk bulduklarında onları bir daha yakalayamayabiliriz.

  Ne zaman ilerleyeceğini bilirsin ama ne zaman duracağını bilemezsin.

  Öyle ha deyince yapamazsın.

  Bir yanlışımızda işimiz biter.

  Fardiano ve ordusunu da unutmamalıyız.

  Tek hatamızda bizi biçeceklerdir.

  - Sigara içmeye vakit çıkar, değil mi?

  - Sakinleşebiliriz.

  Düşünebiliriz biraz.

  Gel hazırlanalım.

  Külçeler ile kendime bir havuz yaptıracağım.

  Sonuncuydu bu.

  Bekle.

  İnin, inin!

  15 dakikadan fazla süremiz yok.

  - Birinizde mide ilacı var mı?

  - Miden mi bulanıyor.

  Yolculuk yapacağım.

  Marsilya'ya gidiyorum.

  Her zamanki gibi yine bir günün diğerine uymuyor.

  Pascal bir bakar mısın şu ilaca?

  Onunla gitmek ister misin?

  - Güven saçmalıklarına gerek yok.

  Ben kendim bulurum.

  Gu bizimle kalmalısın.

  - Olmaz.

  Ben geldiğimde belki Venture'un evinde değildin.

  - Belki.

  İstediğini yapabilirsin.

  Çok umurumda değil.

  - Şimdi  - Biliyorum.

  - Polise yardım eden bizden değildir.

  - Aynen öyle.

  - Görüşürüz Gu.

  - Görüşürüz.

  Komiserim, neler diyeceksiniz?

  Yorum yok.

  Hiçbir yorum yok.

  - Büyük bir arabadan söz ediliyor.

  - Yeter be!

  Çekilin başımdan.

  Arabayı bulun.

  Amerikan malı olduğu sanılıyor.

  Kahretsin!

  Motosiklettekileri keskin nişancıyla keklik gibi avlamışlar.

  Kahretsin!

  - Komiser!

  - Yine ne var!

  - Zırhlı aracı bulduk.

  Bombayla yakmış hayvanlar!

  En ince ayrıntısına kadar inceleyin.

  Gemiyi de derhal gözlem altına alın.

  Her yerini aramanızı istiyorum.

  Madem anlamıyorsun ne diye beni telefonda tutuyorsun?

  Her şeyi istiyorum.

  Her şeyi!

  Evet?

  - Selâm Fardiano, rahatsız ediyor muyum?

  - Etmesen şaşarım!

  Beni meşgul etme.

  - Dostum, yeni yıla kocaman bir hediyeyle girdiniz.

  - Şimdi de seni mi çekeceğim?

  Benimle mi uğraşıyorsunuz artık?

  Yaş tahtaya basıyorsun.

  Bir şüpheli var mı diye soracaktım.

  15 saattir kafamı kaldıramadım.

  Herkesi inceledim.

  Herkesi!

  Benimle oyun oynama.

  Biri olsaydı şamatayı görürdün.

  Buyurun.

  Makul bir rapor sunuyorum size.

  Ha, ben bunu akil edemezdim çünkü ya!

  İşin uzmanı sensin ne de olsa.

  - Çıkardığımız kurşunlar.

  Kolye yaparsın kendine.

  - Teşekkür ederim dostum.

  Mizacınız hiç değişmemiş.

  Kaybol!

  Kaybol!

  - Evet?

  - İzler birbirinin aynısıymış.

  Beyler, aradığımız katil Marsilya'dakiyle aynı kişi.

  Beni iyi dinleyin.

  Jo Ricci, Manouche'a teklif götürmüş.

  Şarkı söylemesi için olabilir.

  Orada ufak bir tartışma yaşandı.

  Ve bu tartışma da körüklendi.

  Kim tarafından?

  Bana kalırsa Gu tarafından.

  Gu'de Colt varmış ve olaydan sonra oradaki bir kuytuya atmış.

  Pek iyiye işaret değil.

  Marsilya'daki cinayette de yine aynı Colt'u kullanıyordu.

  Evet, sorulara geçelim.

  Neden bu amatör hatasını yapsın?

  Objektif gözle bakarsanız buradaki olayı anlayamazsınız.

  Gu bize bir mesaj gönderiyor.

  Delirdiğini söylüyor.

  O kadar delirmiş ki böyle şeylere göz yumuyor.

  Son derece profesyonel birine göre Gu bunları kabulleniyor imzasıyla.

  Aynı zamanda ikaz ediyor.

  "Peşime düşerseniz ortalığı kana bularım.

 " Şimdilik bizim önümüzde.

  Kendine güveni de tam.

  İşleri büyük ihtimalle de kendi istediği gibi planladı.

  Parayı da aldı.

  Bize yardımı dokunmayacak bir diğer şey ise  

Gu gitti.

  Ve dava kapandı.

  - Ya diğerleri?

  Onları almayacak mıyız?

  - Tabii ki.

  Saklanan daha çabuk bulunur.

  Normal bir yaşam sürecekler.

  - Gu'nun resmini niye yayınlamıyoruz?

  - Hiç olur mu?

  Daha çabuk kaçar.

  Çıkması gerekiyor zaten.

  Parmaklıklar arasında 10 sene geçirmiş bir adam.

  Hele ki kendine çok fazla güveniyorsa  Tam planlandığı gibi gitti.

  Artik zengin bir adam.

  - Bu kadar tantana ona fazla.

  Gu ile konuşmadın mı?

  - Hayır.

  Ama şu anda yapayalnız.

  Başına her şey gelebilir.

  Hemen gitmesem de olur.

  Bir şeyleri değiştirmek için zamanımız var.

  Bana bunu o söylemişti.

  Çok yoruldum.

  Korkmaktan çok yoruldum.

  Selâm Gu.

  Gezintiye çıkar mıydın sen?

  Arada bir iyi geliyor.

  Sağlıklı.

  Atlasana.

  Seni götüreyim.

  - Kontrol etmek ister misin?

  - Hayır.

  Yüklemeye başla, ben geliyorum.

  - Yolunda gidecek.

  - Hiç şüphen olmasın.

  Sana bir numara öğretebilir miyim?

  - Gu, hep aynısın.

  - Bu, senin kardeşin Jo için.

  Bir şey söyleme.

  Biliyorum, ama kardeş sonuçta.

  - Hiçbir şey bilmeyen bir kardeş.

  - Haddini aşma.

  O kadar değil.

  Serseri hayatı yaşıyor.

  Ve Paris'i terk etmeme nedenim onu öldürebilecek olmam.

  Olayları büyütmese daha iyi olacak.

  Niye olduğunu bilmek istemez misin?

  Hayır.

  Canın sağ olsun.

  Sana bir hediye aldım.

  Unuttum ama.

  Kendine iyi bak.

  Lingo'yu ne zaman öldüreceklerini sormuştun.

  Fotoğrafları almak için de gelebilirsin.

  Buraya kadarmış.

  - Kendine mukayyet ol.

  Görüşürüz Gu.

  Ağzını açma ve kaçmaya çalışma!

  Yürüyüşe çıkmak için biraz geç değil mi?

  Bernard.

  Yanında dolanan tip.

  Ona taziyelerini gönderebilirsin.

  Mekânımız da şurada.

  Burayı seveceğini düşündük.

  Senin için anlamı büyük.

  Ama barbar mıyız biz!

  Sırf konuşturmak için seni buraya getirmezdik.

  Lingo'yu biraz hırpalayacağız sadece.

  Kimle olsa çalışıyorsun.

  Pişmanlık duyuyorsun ama elden bir şey gelmiyor.

  Ling mi?

  Ling de Valein mi?

  Üstüne bastın.

  Onunla da iş yapmışsın.

  İkinizi de peşi sıra alacağız.

  Hoşuna gitti mi?

  Onu tanırım.

  Ben ötmedim.

  Ağzımı bile açmadım.

  Kim için olursa olsun.

  - Herkes seninle aynı değil.

  - Hemen sonuca varmasanız da olur.

  Beni ne zannediyorsun!

  Hep yerimi korudum.

  Beni koruyanları da.

  Öyle pislik biri olsaydım bana güvenmiyor olurdu kimse.

  O da tam tersini söyledi.

  Benimle yeni yetmeymişim gibi konuşma!

  Hep palavra üstüne palavra atarsınız.

  Hayatimi biliyordun.

  Onun yerini almayacağımı bilirsin.

  Bu numaranızı yer mi hiç!

  Sence yalan mı söylüyorum?

  - Hangi konuda?

  - İki konuda da.

  Evet, ikisinde de.

  Doğruyu bilseydim bile bu beni şaşırtmazdı.

  - Demek ki bilmiyorsun.

  - Nereden bilecektim ki?

  Gören de söylemedi.

  Söyleyemezdi zaten.

  Orada çarptığınız malın değeri 250 milyona denk geliyor.

  - Madem çok biliyorsun bana ne gerek vardı?

  - Planlar senin beyninde.

  Yarısını güyâ biz alacaktık.

  Yarısını kendine al, gerisini ver.

  Olay buydu.

  Plan 4 kişiye göreydi.

  - 5 kişiye aitti.

  - Nasıl 5?

  Lindiq'in de payı vardı.

  O herifi dizlerinin üstüne çöktüreceğim.

  Bekle.

  Bak, fikrimi biraz değiştirdim.

  Venture tamam.

  Ne konuştuğunuzu söyle.

  Ama diğerleri senin gibiydi.

  Tanıdığın biri var mı?

  Yok.

  - Nasıl yok?

  - Benim işim değil.

  Defol git!

  Defolayım mı?

  Gelebilirsiniz komiser.

  Komiser Blot.

  Cinayet masası.

  Bu konuşmayı kaydettim.

  - Yasal değil bu!

  - Evet, yasal.

  Hepsi yasal.

  Fardiano ve Venture Ricci ile bu tezgâhı hazırladın.

  Gustave Minda'nin ifadesi.

  Venture Ricci'yi itiraf etti.

  Ben kimse için ötmem.

  Bir ötersen hepimiz zevkle dinleriz.

  Oliver, şunu bağla ve hücreye kapat.

  Yalnız konuşacağım.

  Üzgünüm Gu.

  Beklediğim ufak şeyler ortaya çıktı.

  Şehrin dışında bir kamyonet bulduk.

  - Beni nasıl buldunuz?

  - Şöhretin de yardım etti.

  Her zamanki gibi yalnızdın.

  Benim zamanımda böyle ketenpereler yapılmaz, oyun kurallarıyla oynanırdı.

  Böyle iş yapması kolay olsa gerek.

  Midemi bulandırıyorsunuz.

  Sakın hastalanma burada.

  Fardiano pek iyi bakmaz sana.

  Paris'e gidiyorum.

  Komisyonumu vermeyecek misin?

  - Arkadaşların var mı?

  - Hayır.

  Senin?

  - Komiser hata yapıyorsunuz.

  - Onu omuzlarının üzerindekine söyle.

  Selâm sana mahkûm.

  Arkadaşına bakindik da birazdan o da bize katılacak.

  Kim diye düşünüyorsun şimdi.

  Seni onunla tanıştıracağım.

  Bu bakışı hiç beğenmedim ama.

  Seni biraz yontacağız anlaşılan.

  Daha insana benzeyeceksin.

  Avukatlarımı çağıramamam polis teşkilatına güvenimi yıktı.

  Bir arkadaşından sana geliyor.

  Bakalım bilebilecek misin kim olduğunu.

  Dostunun dediğine göre buradaymışsın.

  Biz de gidip alalım dedik.

  Şu sinirini bırakır mısın artık?

  - Palavra dolu halinize bir bakin!

  "Orada çarptığınız malin değeri 250 milyona denk geliyor.

 " "Madem çok biliyorsun bana ne gerek vardı?

 " Doğru değil!

  - Pişmanlık duyması normal.

  - Zorla mı söylettiniz yoksa?

  Hayır, adamına göre muamele yapıyoruz.

  Ben masumum.

  Kimseyi tanımıyorum, kimseyi görmedim.

  Avukatlarımla görüşmek istiyorum.

  Beyefendiye bir sandalye çekin.

  İşte oldu.

  Böyle daha rahatlarsın.

  - Gece kulüpten çıktıktan sonra neredeydin?

  - Benim evimde.

  Griptim.

  - Kiminle birlikteydin?

  - Grip olunca insan   evdeki herkes nereye gider?

  Adam susamış.

  Biraz su verin.

  Yeter!

  Bana kalırsa kulüpteydin.

  Oraya gelmiş olsaydık hemen arabayla kaçacaktın.

  Dallama!

  Mesleğini zorbalıkla mı yapıyorsun?

  Mantıklı davran.

  Arabayı senin kullanman çok daha iyi olacaktı.

  Araba falan yok.

  Hiçbir şey yok.

  Ben bir şey yapmadım.

  Avukatlarımı istiyorum.

  İşte yine başladık.

  Çok da iyi gidiyorduk hâlbuki.

  Diğerini getirin.

  Acı çekiyor gibi, değil mi?

  Hadi!

  Durun!

  Göremiyor musunuz adam ölecek.

  Tanıyor musun bu adamı?

  Bu adamı hiç görmedim.

  Ama bu adamın bile bir siniri var.

  - Benim de öyle.

  - İfade alınırken işkence uygulanmaz.

  Söyleyecek bir şeyi vardır belki.

  Bana sorun lütfen.

  Yalvarıyorum.

  Son haberlere bir bak.

  Beğeneceksin.

  Şuradaki sensin.

  Yaptığın en büyük hatanın yanlış adamlarla çalışmak olduğu yazılmış.

  Venture Ricci ile olan işbirliğinizden bahsedilmiş  Konuşmamış.

  Salıverilmek için yapmış.

  Bıraksınlar diye.

  Sen yine de araştır.

  Gu boş yere yapmaz bunu.

  Venture'un bir parmağı olabilir.

  Ne düşünüyorsun?

  Hiç.

  Bir erkek erkek olarak doğar.

  İşkenceyi seçecektir.

  Fardiano onu bırakmaz.

  Bunu yapabilecek insanlar olduklarına onları inandıracaktır.

  Beni korkutan da bu.

  Gitmem gerek.

  Dinliyorum.

  Bildiğin üzere Jo, Gu'yu içeri aldılar.

  Bize giren çıkan yok.

  Ama herif Gu'yu enselemiş.

  Biliyordum.

  Bir terslik olduğu belliydi.

  Venture'un benden yardım istememesi çok yazık oldu.

  Resmen saçmaladı.

  Orloff ile bu işi şimdiye kadar bitirmiştik.

  - Orloff mu?

  - Evet.

  Venture beni savsakladı, çünkü Gu'yu istiyordu.

  - Sonuç ortada.

  - Orloff da işin içinde mi?

  Gu ve Venture'u o tanıştırdı.

  Bakalım Gu hakkında ne düşünüyormuş.

  Burada olduğumu ona söyleyin.

  İyi misiniz?

  Başım çatlıyor.

  Neyim var?

  - Kafaya darbe aldınız.

  Kafatasında çatlama var gibi.

  Herifi rahat bırak.

  Adam kafayı yerinden oynatmış.

  Şu haline baksana herifin.

  Korkma!

  Zenginsen ben seni korurum.

  Gu için senden garanti almıştım.

  - Merhaba Antoine.

  - Ötecek.

  Göreceksin.

  Hemen anlayacaksın.

  - Venture'e saygım sonsuzdur.

  Kardeşini de büyük bir zevkle anarım.

  14'te malum binanın 5.  katında buluşalım.

  - Gelecek olursa anahtar paspasın altında.

  - Sen nerede olacaksın?

  Ben gitmekte olan bir araçta olacağım.

  Güzel bir muhittir senin gideceğin.

  Top atsan kimse duymaz.

  Ne komiksin sen öyle!

  Hastaneden çıkacak.

  İkinizi buluşturacağım.

  Hastaneden kaçmak daha kolaydır.

  Bundan yararlanmalıyız.

  - Tanıştırır mısın?

  - Bir arkadaşım.

  O da başka bir arkadaşım.

  Arkadaşlar arasına geldik.

  Adım Orloff.

  Stani Orloff.

  Gu ile ilgili bazi haberler aldım.

  - Nasılmış?

  - Düzeliyor.

  Bir şeyler duydum.

  Neler duydunuz?

  Ona gideceğim.

  Hemşire kılığına girerim.

  Kadın olmak bir kere işe yaramış olur.

  Fazla üzülmüşsünüz.

  Manouche'tu, değil mi?

  Onu oradan çıkartabiliriz gibime geliyor.

  - Ne zaman?

  - Yarın burada olun.

  Peki, tamam.

  Yalnız başıma gitmeyi yeğlerim.

  Biraz düşünmem gerek.

  İşte kadın dediğin böyle olur.

  Hem de nasıl.

  Gömme bir dolap bulabilir misin?

  - Makine var mı?

  - Evet.

  Gu'yu çıkaracaklar, istediler.

  Ortalık ısınabilir o zaman.

  Gayet makul.

  Beyler.

  Beni takip edin.

  Rica ederim oturun.

  Venture hakkında.

  Önemli.

  Hep dürüst biri oldu  - Bu olayla ilgili ne biliyorsunuz?

  Şu Gu denen dürzüyle iş çevirdiklerini.

  Ve sonucunda Venture içeride.

  İyi de hikâyen çok kısa.

  Arkadaşlarının önünde söylemediğin bazı ufak sırlar var mı?

  - Yoksa açıkça konuşabilir miyiz?

  - Sorun yok.

  Gu'nun fişini çekeceğiz.

  Seninkini de eğer istersen.

  Almayayım.

  Venture'ü ihbar eden Gu idi.

  Niye eşit paylaştırmadınız altını?

  Kimsenin gıkı çıkmazdı.

  Öbür türlü de bizim işimize gelmeyecekti.

  Sizinki de karda adım atıp izini belli etmemek.

  Komiser Blot şehirde.

  Eriyince ortada kar kalmaz.

  Sen olmasaydın Venture bu duruma düşmezdi.

  Ona yardım ettim.

  Venture herkese yardım ederdi.

  İstedikleri biziz.

  Hepsi de senin suçun.

  Anlıyorum.

  Gu'yu öldürmemize yardım et, biz de peşini bırakalım.

  Blot ve Fardiano hariç gerçeği bilen yok.

  Fardiano işkencecidir ama akıldan eser yoktur kendisinde.

  Venture'u ihbar edenin Gu olduğuna inansaydım   onu öldürürdüm.

  - İnanmıyorsan?

  - Herkesin merakı kendine.

  - Bizimle oyun oynama.

  Ne istiyorsanız yapın.

  Gu'yu bulamazsak sana saracağız.

  Öyle mi?

  Ne zaman olacakmış o?

  Ne zaman istersen.

  Niye hemen olmasın?

  - Rahat dur!

  Bu dilenci neyin nesi?

  Herkes korunmak ister.

  Ben de öğleden sonra kendimi korumaya aldım.

  Hemen kaçacağımızı mı sandın?

  Fazla konuşuyorsun Antoine.

  Venture'un namına peki.

  Size olsa hayatta iş yapmazdım.

  Venture'u Gu ihbar ettiyse ölecektir.

  Başka lafım yok.

  Seni anlıyorum.

  İnsanın abisi ne de olsa.

  İstediğin pekâlâ da normal.

  Tek yapman gereken, şuradaki biçkin yarenini tımar etmek.

  Hepsi bu.

  Beyler!

  Sözüm söz.

  - Kâfidir.

  - Bitti mi?

  - Mümkündür.

  Gitti.

  Tuvalete gideceğim!

  Duydunuz mu?

  Lingo'nun bulunduğu bölgedeki binada.

  Onun payı orada yatıyor.

  Nasıl hissediyorsun?

  - Şanslı.

  - Gitmeliyiz.

  Bugüne randevu aldım.

  Göreceğiz.

  Neyi göreceğiz?

  Gu sen zenginsin.

  Bunları unutmalıyız.

  Her şeyi bir anda silip atamam.

  Adamın adını bilmeliyim.

  Ben daha dürüst oynadım.

  Onun gibi değildim.

  Benden bir adım öndeydi.

  Boğazıma oturuyor bu.

  Beni nasıl gözetledi?

  Kesin görürdüm onu.

  Beni nasıl gözetledi?

  Avukatlar dosyaları almışlar.

  Hiçbir şeyi imzalamamışsın.

  Kaydettikleri kaset delil olamaz.

  Ya diğerleri?

  Ben masada yatarken kaçanlar.

  Bunları unutup gidemem.

  Bensiz daha iyi olursun.

  Paris'e atla gitmemeliydim.

  Merhaba Manouche.

  Oturun.

  Kafayı yemek üzere.

  İnsanlar onu tanıyacak diye evden dışarı adımını atmıyor.

  Beklemeniz gerek.

  Bir an önce gitmek de lazım.

  Siz.

  Sizi dinler.

  Onunla konusun, rica ediyorum.

  Gu'yu uzun zamandır tanırım.

  Hayatini böyle yaşaması gereken bir okuldan geliyor.

  Kendiyle bile çelişkili kararlar verebiliyor.

  İsminizi öğrenmeyi isterdim.

  Simona.

  Simona?

  Bence Manouche'tan çok daha hoş bir isim.

  Eminseniz Gu ile konuşurum.

  Biraz değişmişsin ama çok değil.

  Seneler oldu.

  İyi akşamlar Manouche.

  Müsaadenle.

  Pisliğe bak!

  Her şeyi önceden ayarlamışım gibi yazmışlar.

  Bunu durdurmamız gerek.

  Düzeni yeniden kurmalıyız.

  - En önemli konu bu değil.

  - Şaka mı yapıyorsun!

  Beni tanıyormuş gibi söylemişler.

  Yüreğim yanıyor.

  Görmüyor musun?

  Üç ay içerisinde 100 milyona iki kez yaklaştın.

  Peki neden?

  Kimseye haksızlık yapmadım.

  Kimseye!

  Ben sözümün eri biri oldum.

  Blot beni yakaladı ama ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı.

  Sence bu gerzek uzun zamandır mı bunu planlıyordu?

  Sadece kendi bildiklerini anlatan bir polis memuru bu.

  Diğerleri de böyle.

  Venture'u yakalayan adamlara bak.

  Polisler ona da aynı oyunu peydahlıyorlardır.

  Bunu kendi başıma halletmeliyim.

  Dinle, seninle ilgileneceğim.

  Bana sonra teşekkür edersin.

  Sakin bir şekilde ilerleyeceğiz.

  Beklemenin bir anlamı yok.

  Senden daha iyidir bağlantılarım.

  Pascal ve Antoine'in gönüllü olarak katıldıklarını biliyorum.

  Ve hepsini Venture'e yıktılar.

  Beni rahat bırak.

  Beniz rahat bırak!

  Sakinleşecektir.

  Başka bir şeyden konuşmayacak.

  Bana güvenin.

  İçimde kötü bir his var.

  Sür.

  Eller direksiyonda olsun.

  Dümdüz devam edeceksin.

  İleriden de sola dönüyorsun.

  Madik atarsan marizi yersin.

  Sağa dönüşün orada dur.

  Arkana dönme.

  Ellerin direksiyonda olsun.

  Yaptığın işkencenin tüm detaylarını yazıyorsun.

  Venture Ricci ve bana yaptıklarını bir bir anlatacaksın.

  İkimiz de hiçbir şey bilmiyoruz.

  Başla.

  Sabrımı zorlama.

  Güzel, güzel.

  Çok iyi döktürmüşsün.

  Adalet Bakanı için de bir şeyler karala bakalım.

  - Bakan mı?

  - Evet, senin patronun sonuçta.

  Tüm numaralarını dökebilirsin ortaya.

  İnsanlara itiraf ettirmek için neler yaptığını.

  Pişmanlık duyduğunu ve bir kere daha yinelemeyeceğini söyleyeceksin.

  Biraz daha süslenebilirmiş.

  Yine de kalpten yazmışsın.

  Kelepçe var mı üzerinde?

  - Sağ cebimde.

  Kımıldama.

  Eğil.

  Şunları takalım.

  Sol elini arkaya al.

  Şimdi de sağ.

  Şimdi ikisi de bağlı.

  Arkandayım.

  Şimdi seni arkaya alacağım.

  Koltuğa boylu boyunca uzan.

  Evimi de aradınız mı yoksa?

  Nasıl aramayalım?

  Bize söylendi, biz de yaptık.

  Motin'i öldürdüğüme çok sevinemiyorum.

  Bana niye anlatıyorsun bunu?

  Her şeyi bilmek senin işin değil mi?

  Meraklı biri değil misin yoksa?

  4 kişi olunacaktı.

  Antoine, Pascal, Venture ve ben.

  Sus!

  Sus!

  Antoine bir platformun üzerinde pusuya yatmıştı.

  Hiçbir şey duymuyorum!

  Duymuyorum!

  Duymuyorum!

  Bu sabahtan beri yok.

  - Neden ve nerede?

  - Sakin olun.

  Sebepsiz yere çıkmaz.

  Şöyle oturun.

  - Bu iş hiç bitmeyecek.

  Bekleyip göreceğiz.

  Çıkması kötü oldu.

  Blot şehirde.

  Blot geldi mi?

  - Selâm Stan.

  - Gu başına buyruksun.

  Fazla risk alıyorsun.

  - Öyle mi dersin?

  Yaşlı bir bunaktan tavsiye alma yaşını geçtim.

  Dostlarım bir hain olduğumu düşünüyor.

  Geri kalanlarsa peşimde.

  Ne yapacaktım peki?

  Bekleyecek miydim?

  Manouche'u da tehlikeye mi atsaydım?

  Hayatıma bile mâl olsa konuşmazdım.

  - Her şey olacağına varır.

  - Kesinlikle.

  Ve nihayeti yakın.

  Fardiano öldü.

  - O zaman üzerinde bir baskısı da kalmadı.

  - Yaptıklarını tek tek yazdı.

  İşkenceyle ilgili mi?

  - Çok da büyük bir olay sayılmaz.

  - Ben zorlamadım.

  Hepsini kendi itiraf etti.

  Peki ya şimdi?

  Bakanlıktan adamlarla görüşüp onlara defteri göstereceksin.

  Yazıları karsılaştırabilmek için mektup örneklerin de olacak.

  Sonra sonucu bana söyle.

  Peki.

  Yarın akşam hallederim.

  - Ne kullandın?

  - Colt'u.

  - Aynısını mı?

  - Ve o iki hödük için kullandığımı da.

  Ne fark eder?

  Dilerim ne yaptığını biliyorsundur.

  - Tamam, ben çıkıyorum.

  - Dur.

  Senden mühim bir iyilik isteyeceğim.

  Ne kadar mühim?

  Bu kadar mühim.

  Dışarı çıkın.

  Bir yerlerde yemek yersiniz.

  Onun morali bozuk.

  Benim elimden bir şey gelmiyor.

  - Çıkmak istemiyorum.

  - İsteyeceksin.

  Lütfen.

  Kaçarak çok zaman kaybettirdim sana.

  Sonradan gelen pişmanlığın kimseye faydası olmuyor.

  Tamam.

  - Hazırım.

  - Çok güzelsin.

  - Görüşürüz.

  - İyi akşamlar.

  Dışarı çıkman iyi oldu.

  Orloff buna son vermek zorunda.

  Her şey bitmeli.

  İyi akşamlar.

  Çok az zamanım var.

  Al, bir göz at.

  Evet?

  Şüpheye yer yok.

  Bence yeterli.

  Onların yakasını bırakma.

  - Sakin ol.

  - Ne olursa bize haberdar et.

  - Bir şey olmayacak ki.

  - Tüm hayatim buna bağlı.

  Mösyö Mouillet bunu yazdırtmak için öldü.

  Onun başına gelenlerden sonra bunu yapmak zorundayım.

  Son adımda başarısız oldun.

  Ama tartışmaya bile gelemiyorsun.

  Benden seni öldürmek için söz aldılar.

  Sonra da çıktılar.

  - Sonrası da sonra.

  - Hârika!

  Manouche dışarıya bir bakar mısın?

  Böyle numaralara girişmezdi normalde.

  Eller masanın üstünde kalsın.

  Bir numara yapmaya kalkarsanız bunu anlarım.

  Nazikçe hesaplaşacağız.

  Jo bu işin arkasında sen varsın.

  Bana doğruyu söyle.

  Evet?

  Venture'ün intikamını almaya geldin.

  Gayet makul bir neden.

  Cebimde Fardiano'nun itirafları var.

  Benim hiçbir şey tezgâhlamadığımı yazdı.

  Benim sözüme inanıyor musun?

  Sana inanıyorum.

  Güzel.

  Sizi iki salak da   sözüme inanıyor musunuz?

  Şeytan böyle anlaşma yapar.

  - Orloff nerede?

  - Kes sesini!

  Ben konuşuyorum.

  Ya sen Pascal?

  Çok sessizsin.

  İnanıyorum mu diyeyim?

  Hep sessizi oynadın.

  Her zaman aynı roldeydin.

  Ben yanlış anlamadıysam aramızda sorun yok.

  Olay çıkarmadan buradan şimdi çıkacaksınız.

  Artik gidebilir miyiz?

  Ellerinin masanın üstüne koyup kalk.

  Evet, nedir durum?

  Beyler, size görüp görebileceğiniz en büyük pislik yığınını sunarım.

  Şimdi abisiyle de uğraşmaya başlamış.

  İdama gitse altına yapar.

  Arkaya git.

  Yapma ufaklık.

  Dur artik!

  Beşinci kattan geldi sesler.

  En üst katta oldu!

  Silahlarıyla bekliyor.

  Şimdilik girmiyoruz.

  Elektriği bekleyelim.

  Ben Blot.

  Konuşmama izin ver!

  - Hadi Gu, at silahlarını.

  - Hayır.

  Kapayalım hesabı.

  Durun!

  Ateş kes!

  Manouche  Beyler, dava kapandı.

  Gustave Minda ve üç gangster öldü.

  Şimdilik bu kadar.

  - Hey, siz!

  - Ben mi?

  - Evet, siz.

  Bir şey düşürdünüz.

  - Benim değil komiser.

  - Yok, yok.

  Sizin olduğuna eminim.

  Manouche.

  İzin verin geçsin.

  Öldü.

  Hiçbir şey söylemedi mi?

  Hayır, hiçbir şey.

  Evinize, Paris'e dönün.

  Öldüler.

  Hepsi öldü.

  Elveda Manouche, merhaba Simona.

  Bir şey söylemeyin şimdi.

  Birlikte göreceğiz.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar