Print Friendly and PDF

Translate

İhanet (2007) Breach

|

 


 110 dk

Yönetmen:Billy Ray

Senaryo:Adam Mazer, William Rotko, Billy Ray

Ülke:ABD

Tür:Biyografi, Suç, Dram

Vizyon Tarihi:11 Mayıs 2007 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Rusça, Arapça, Latin

Müzik:Mychael Danna

Nam-ı Diğer:Hanssen | The 11th Hour

Oyuncular

Chris Cooper

Ryan Phillippe

Laura Linney

Caroline Dhavernas

Gary Cole

Özet

Amerika Birleşik Devletlerinde, ülkeyi korumakla görevlendirilen kadın ve erkekten oluşan seçkin bir grup vardır. Federal Soruşturma Bürosu ajanları sadece kanuna uyulmasını sağlamak için değil aynı zamanda Amerika Birleşik Devleti'ne aynı sıfatla hizmet edeceğine dair ailesi ve ulusu adına yemin eder. Bu herkese ihanet eden bir adamın öyküsüdür. Gerçek olaydan esinlenerek çekilmiş olan "İhanet", ulusal sırları korumayla görevli Federal Büro içerisinde gerçekleşen olayları anlatan dramatik gerilim filmidir. Şubat 2001'de, üst düzey FBI ajanı Robert Hanssen Amerika'ya ihanet ettiği savıyla hüküm giymiştir. Yirmi yıldan fazla bir süredir, Hanssen, sistematik olarak Sovyetler Birliğine kendi ülkesinin gizli istihbarat bilgilerini satmıştır. Bugün, Akademi Ödülü kazanan CHRIS COOPER (Amerikan Güzeli - American Beauty, Tesyüz - Adaptation) Amerikan tarihinde en sarsıcı casusluk olayını yaratan Hanssen rolünde oynamaktadır.

Altyazı

Pazar günü FBI, ABD'de yaşanan   çok ciddi bir güvenlik ihlali   ile ilgili araştırmasını başarıyla sonuçlandırdı.

  Robert Hanssen'in   casusluk suçuyla tutuklanması   ulusumuzun ve özgür toplumumuzun bu tehlikeli dünyada   ciddi bir hedef halinde geldiğini   tüm Amerikan halkına hatırlatmalıdır.

  İki Ay Öncesi

"Seni rahatsız etmesem daha iyi olur".

  "Bu sadece başıma dert açar".

  Gerçek bir hikayeye dayanmaktadır.

  Onu buldum!

  - Onu ve eşini.

  - Tamam.

  - Kadın ikna edilebilir.

  Birbirlerine bağırıyorlardı.

  Anti-terör birimine haber vermeliyiz.

  Ne konuştuklarını anlayabildin mi?

  - Birazını.

  Bir çevirmen lazım.

  - Tamam.

  Hala apartmanın köşesindeyim.

  Adam beni fark etmedi.

  Hala kavga ederlerken oraya girmeliyiz.

  Evet.

  Bu hedeflerimiz hakkındaki verileri biriktirmek için bir protokol.

  Evet.

  O kadarını anladık.

  Anlayamadığımız şey, bunun Gene'in masasında ne aradığı.

  Belli kişilerden geçerek oraya gelmiş olmalı, değil mi?

  Kimse gösterişten hoşlanmaz, Eric.

  Hepimiz ajan olmaya çalışıyoruz.

  Değişik renkli etiketler, beş farklı yazı tipi.

  Bunun için hafta sonunu fotokopicide geçirmiş olmalısın.

  Okudun mu?

  Hayır.

  Bu çok kötü, çünkü ikiniz de isimlerinizle anılıyorsunuz.

  - Ciddi misin?

  - Gerçekten mi?

  Evet.

  Yazılımdaki desteğiniz için.

  Artık bina tarafına geçebilir miyiz?

  Bunlar terörist mi?

  Onlar hedef, tatlım.

  - Ne dedim ki şimdi?

  - Haklısın.

  Özür dilerim.

  Aferin sana.

  Annem ve babam bugün bizi ayine götürmek istiyorlar.

  Benimle gelmek ister misin?

  Sinemaya gitmeyi tercih ederim.

  Ben de  Ne?

  Bir sokak ötede olmalıydım.

  Işık daha iyiydi.

  Sonunda bir ajan olacaksın.

  Diğerleri de senin kadar sıkı çalışıyor mu?

  Tabii ki.

  Bence çalışmıyorlardır.

  Tekrar etsene.

  Neyi tekrar edeyim?

  Yakında ajan olacağımı.

  Yakında ajan olacaksın.

  Açma.

  O'Neill ailesine ulaştınız.

  Lütfen mesaj bırakın.

  Giyin.

  Başka bir göreve atandın.

  Nerede?

  Saha ofisinde açıklarlar.

  - 20 dakika içinde orada ol.

  - Pazar günü mü?

  İzin verirseniz ben anlatayım.

  Robert Hanssen adında bir ajanın yanında   çalışmak üzere merkeze atandınız.

  - Onu tanıyor musun?

  - Hayır.

  Eskiden Sovyet araştırma biriminin başındaymış.

  Rus istihbaratı hakkında en bilgili analist sayılıyor.

  Son altı senedir Dışişleri Bakanlığı'nda irtibat görevlimizdi.

  Bugün pazar  Onu yeni Bilişim Güvenlik Bölümü'nü kurması için   merkeze geri çekiyorlar.

  Görevi Büro'nun bilgisayar sistemini siber-terörizm ve sızmalardan korumak.

  Sanırım ben bu adamdan bahsedildiğini duymuştum.

  Başka bir ajanın bilgisayarına sızan adam değil miydi bu?

  Elimizdeki en iyi bilgisayar uzmanı o.

  Cinsel olarak da sapıktır.

  Internet'e bazı can sıkıcı materyaller koymuştu.

  Dosyasında ekibinde çalışan hanımlardan gelen şikayetler var.

  "Seni rahatsız etmesem daha iyi olur".

  "Bu sadece başıma dert açar".

  Bizim adımıza ona göz kulak olacaksın.

  Çok etkileyici bir görev değil.

  Özür dilerim.

  - Yabancı İstihbarat İzleme Merkezi'nden yetkimiz var mı?

  - Elbette.

  - Korumam olacak mı?

  - Hayır, Hanssen hemen fark eder.

  Son 20 yılını Rus ajanlarını atlatarak geçirdi.

  Ve masasının altından kendini tatmin ederek  Eğer oraya inip örnek almak istersen, sen bilirsin.

  Bilgin olsun diye söylüyorum, 25 yıllık hizmeti olan birini utandırmak   hiçbirimizin hoşuna gitmiyor.

  Ama başka ajanların da bu işe karıştığına   inanmak için nedenlerimiz var.

  Paylaşılan postalar gibi  Eğer bu doğruysa, Büro için büyük bir utanç kaynağı olacaktır.

  Birkaç hatırlatma.

  Birincisi, eşin dahil kimsenin bundan haberi olmayacak.

  Yeni bir patronun var.

  Adı Hanssen, Bilişim Güvenliği'nde çalışıyor.

  Hepsi bu.

  - Anladım.

  - İkincisi.

  Direk büro için çalışacaksın.

  Ve her zaman bana rapor vereceksin.

  Her şey açık mı?

  Bu çağrı cihazı 7 gün, 24 saat yanında olacak.

  Ben arıyorsam, "7" ve yanında bir "#' işareti göreceksin.

  Ofiste olup bitenler hakkında bir günlük tutacaksın.

  Kiminle konuştuğunu, kimleri aradığını yaz.

  Her detay önemli, anladın mı?

  Güzel.

  Gene geri kalanını anlatır.

  Geldiğin için teşekkür ederim.

  - Ajan Burroughs?

  - Evet?

  Bu görev öncelikli mi?

  Son zamanlarda öncelikli hedefleri gözlüyorduk.

  Anti-terör hedeflerini.

  Bu görevden alınıyorsam, o zaman  Bu yeni görevin, senin çabucak bir ajan olmanı   sağlayıp sağlamayacağını merak ediyorsun.

  Gene bana egonun kuvvetli olduğunu söylemişti.

  Aynı zamanda bunu kontrol altında tutabildiğini de duydum.

  Evet, hanımefendi.

  İyi pazarlar.

  Pekala.

  Bu kilidin kodu.

  Ve kartının şifresi.

  Bu da güvenlik sistemi için giriş kartın.

  Hepsi bu.

  Efendim, ajan Hanssen'i tanıyor musunuz?

  Biraz.

  Onun hakkında bana söyleyebileceğiniz bir şey var mı?

  Ne bilmek istiyorsun?

  Sanırım işimi daha iyi yapmamı sağlayacak her şeyi.

  Tabii.

  Hiçbir şeyi kişisel alma.

  Günaydın.

  Bana kendinle ilgili beş şey söyle, dördü doğru olsun.

  Anlamadım?

  Sovyet analiz grubunda aramızda oynadığımız bir oyundu.

  Formda kalmak için.

  Yalan detektörü için.

  Blöf yapmakta iyi olduğumu sanmıyorum.

  İşte bu yalan sayılırdı.

  ACS.

  Büro'nun dava kayıt sistemini baştan yapılandıracağım.

  Sana kimse bundan bahsetmedi mi?

  Anlattılar.

  Antika bir makine.

  Bu binanın her yeri yeni makinelerle dolu.

  Neden bir tanesini almıyorsun?

  Tamam.

  Bir talep formu doldurayım.

  Beni dinlemiyorsun.

  Git bir tanesini al.

  Talep formları bürokratlar içindir.

  Hatta iki tane al.

  Masamdaki dinozor bir işe yaramaz.

  Ajan Hanssen, adım Eric.

  Hayır, ismin "memur".

  Benim ismim de "efendim" ya da söyleyebilirsen, "patron".

  Evet, efendim.

  Ve seni bir daha ofisimde yakalarsam, bir hafta boyunca mor renkte işersin.

  Birilerini tanıyor olmalısınız.

  Bizimkileri bir ay önce sipariş etmiştim.

  Efendim?

  Efendim, düşebilirsiniz.

  Düşmem.

  Koordinasyonum çok iyidir.

  Internet bağlantısı için telefon hattıyla uğraşıyorum.

  Bunun için bir teknisyen çağırabilirim, efendim.

  Tanrım, sen tam bir kuş beyinlisin, değil mi?

  Evet, buraya yılda 35. 000 dolar   kazanan bir teknisyen çağırıp   yabancı bir ajanın ulaşmak için milyonlar vereceği   sistemimize bedava giriş yapmasına izin mi verelim?

  Bizim büroyu elektronik sızmalardan korumamız gerekiyor.

  Ne tür siteleri seversiniz?

  - Internet'te.

  Acaba  - Neden?

  Bilmem, sadece  İnternete bağlanmak için masasının üstüne çıkan kimseyi görmemiştim de  Her gün dua eder misin?

  Dosyanda Gonzaga'da Cizvitlerle birlikte eğitim gördüğün yazıyor.

  Evet, bu doğru.

  Yani, her gün dua ediyor musun?

  her gün değil, hayır.

  Etmelisin.

  Hala listemi istiyor musunuz, efendim?

  Beş şeyin listesi.

  Bunlar dünyadaki en iyi kalemler.

  Asla başka bir şeyle yazmam.

  Başla.

  Tüfek kullanmak dışında her konuda izci madalyalarım var.

  Liseden beri hiç günah çıkarmadım.

  Devamlı yanlış telaffuz ettiğim bazı kelimeler var.

  Favori içeceğim votka tonik.

  Ve ailemin son dört jenerasyonunda   orduya katılmayan tek erkeğim.

  En sevdiğin içki ne peki?

  Cin mi?

  İskoç viski.

  Görev dışında bile olsa, içki içmek büro politikasına aykırıdır.

  - Bunu biliyor muydun?

  - Evet, biliyorum.

  Çünkü bir FBI ajanı asla görev dışında değildir.

  Müdür Freeh'den bir uyarı.

  Aynı kiliseye giderdik.

  Çağrı cihazı kimin için?

  Eşim için.

  Bana her an ulaşabileceğinden emin olmak istiyor.

  Eşin Katolik mi?

  Hayır.

  Aslında, bir çeşit Protestan.

  Kendisi Doğu Almanyalı.

  Ama Noel'de oynanan oyunlara bayılır.

  O zaman bu konuda bir şey yapmalıyız, değil mi?

  Ben Eric.

  Karın seni duyabilecek durumda mı?

  Efendim?

  En son görevden haberi yoktu.

  Konuşmamızı duyabiliyor mu?

  Hayır.

  İyi.

  Raporun nerede?

  Henüz başlayabildim.

  Beni saat 10'a kadar tuttu.

  Evet.

  Ajan Burroughs, ne aramam gerektiğinden emin değilim.

  Ofise bir sürü fahişe getirecekmiş gibi görünmüyor.

  Sadece bana raporunu yolla.

  Yüce Meryem, biz günahkarlar için dua et.

  Şimdi ve ölüm anımızda.

  Amin.

  Baba, oğul ve kutsal ruh adına.

  Başlangıçta ve şimdi olduğu, ve her zaman olacağı gibi.

  Amin.

  Bonnie Wauck.

  Bobby Hanssen.

  Beni pek ciddiye almıyor.

  Almıyor mu?

  Hayır.

  Ofiste onun gibi birkaç kişi daha var.

  Benim hafif sıklet   olduğumu düşünüyor olmalılar.

  Seni tanımıyorlar.

  Belki de tanıyorlar.

  Harika.

  Günaydın.

  Günaydın.

  Güzel iş çıkarmışsın.

  - Efendim, bu kopyayı nasıl  - Görmezden gelmişlerdir, eminim  Evet, öyle oldu.

  Ateş etmiyorsun da onda.

  FBI bir silah kültürüdür.

  Bunun bir parçası olmadan burada yükselemezsin.

  Büro'nun tarihindeki tüm müdürler kanun uygulama bölümünden gelmiştir.

  Ateş eden, tutuklama yapan adamlar.

  İstihbarat bölümünden asla bir müdür çıkmaz.

  Hiçbir zaman da çıkmayacaktır.

  - İstihbarat bölümü Sibirya gibidir.

  - Efendim.

  Oyuncak silah timidir.

  - Peki, neden burada kaldınız?

  - Efendim?

  Bunca yıl neden daha üst pozisyonda bir göreve geçmediniz?

  Çünkü hiçbir zaman gazetelere çıkmak istemedim.

  - Ben tarih yazmak istedim.

  - Özür dilerim.

  İzini sürdüğümüz kişiler, Amerika'yı haritadan silmek isteyenlerdir.

  Bu bana her zaman terfiden daha önemli gelmiştir.

  Neden Parkinson hastalığı hakkında bir şeyler okuyorsunuz?

  Annem için.

  Birkaç seneden beri hasta.

  Bunu duyduğuma çok üzüldüm.

  Günaydın.

  Günaydın.

  Söylemeyi unuttum efendim, bir portrenizi çekeceklermiş.

  "25 Sene Hizmet" duvarına koymak için.

  Düşünsene.

  Affedersiniz.

  Tanrım.

  Güzel kadın.

  Sen evlisin.

  Bakabilirim, değil mi?

  Tanrı, her zaman inancına sadık olmanı bekler, Eric.

  Ayrıca kadınların pantolon giymesini onaylamam.

  Öyle mi?

  Erkekler pantolon giyer.

  Dünyanın başka Hillary Clinton'lara ihtiyacı yok.

  Dün gece sadece sıfır ve birlerden oluşan bir program yazdım.

  Sadece yapıp yapamadığımı görmek için.

  612 bitlik şifreleme, kırılması imkansız.

  Ama yine de siz pencereli ofisi alıyorsunuz.

  Tamam, bize yardım edin.

  Ne yapmamız gerekiyor?

  Öncelikle şu tarih öncesi işletim sisteminden kurtulun.

  Yeterli bant genişliği bile yok.

  Bu yüzden bazı ajanlarımız hala   hassas bilgileri karton kutularda saklıyorlar.

  WAN yerine ATM sistemine geçmelisiniz.

  OC-48   2. 488 megabit veri akış hızına sahiptir.

  Red Hat ile çalışan Linux A-B sunucularına geçeceğiz.

  Bina genelinde IP yönlendiricileri olmalı.

  Invicta prototipi ile sistemi gizleyen dinamik IP adresleri kullanın.

  Yazılı halde anlatmam daha mı kolay olur?

  - Evet iyi olurdu.

  - Tamam.

  Sabah masanızda olur.

  Benim için CIA, DIA, NSA   ve tüm silahlı teşkilatların konuyla ilgili   müdürleriyle toplantılar ayarlayacaksın.

  Evet, efendim.

  Bilişim konusunda hepsi bizden ileride.

  Onlarla konuşmalıyız.

  Bu görüşmeleri benim adıma ayarlasak sorun olur mu, Bob?

  Ne için?

  Protokol gereği  Tabii ki.

  Sonra da ofisleri değişeceğiz, değil mi?

  Evet.

  Harika.

  19.  yüzyıldan kalma teknolojiyle suçla savaşlım   adam hala protokolden bahsediyor.

  Toplantıları ayarla.

  Ona bırakırsan, işler yürümez.

  Efendim?

  Bu gördüğün çöplüğünü koruma içgüdüsüdür.

  Fark etmedin mi?

  Teşkilatın kendini beğenmişliği.

  "Hayır, CIA'den hiçbir şey öğrenmek istemiyoruz".

  "CIA'in bize tabi olmasını istiyoruz".

  O kapının arkasında neler döndüğünü biliyor musun?

  Hayır, efendim.

  Analistler istihbarat teşkilatlarında bir casus arıyor.

  En yüksek seviyede.

  Ama içeride hiç CIA çalışanı yok.

  Neden biliyor musun?

  Çünkü aradıkları kişi bir CIA ajanı.

  Acaba köstebek, CIA'den değil de, FBI'dan olabilir mi?

  Tabii ki olabilir.

  Biz bu ihtimali ciddi olarak göz önüne alıyor muyuz?

  Tabii ki hayır.

  Çünkü bir Büro'yuz, ve Büro her şeyi bilir.

  Bu mantığa göre, işbirliği üretkenliği baltalar.

  Tabii ki ülkemizin düşmanları bu kadar seçici değildir.

  Hakkımızdaki nefretlerini paylaşan herkesle işbirliği yaparlar.

  Büro bunu henüz kavrayamadı.

  8.  kattaki konferans odalarından birinde tabloları duruyor.

  Onlardan birini bana getirmeni istiyorum.

  - Efendim?

  - Bir sandalın içinde iki adam olanı.

  Ajan Garces'i mi kastediyorsunuz?

  Bunlar onun tabloları.

  Memur zihniyetini bir kenara bırak.

  Bir depoda duruyorlar.

  Aynı sandalda iki adam.

  Pekala.

  Hanssen 7 Mart 1991 tarihinde neredeydi?

  Saat 6:30'da Ellis'te değiş tokuş yaptığı yazıyor.

  8:27'de giriş, 12:45'te çıkış yapmış.

  13:45'te tekrar girmiş, ve 17:36'da çıkmış.

  Tamam.

  12 Ağustos 1993'e bakalım.

  Sovyet İmparatorluğu'nun neden çöktüğünü biliyor musun?

  "Günaydın"?

  Ben kariyerimi bunun üzerine yaptım.

  Bizden daha akıllılardı.

  Daha sinsi, daha kararlı.

  Peki neden çöktüler?

  Tanrısızlık.

  Ateizm.

  Sabah ayinine gidiyorum.

  Ayinin ne olduğunu hatırlıyorsun, değil mi?

  Gonzaga'daki Cizvitler sana bu kadarcık öğretmiş olmalılar.

  Efendim, büyükbabam papaz yardımcısıydı.

  Tebrikler.

  Şimdi A takımına katılma vakti.

  Sabah T. V. 'da Aile Planlama Derneği'nden bir kadın gördüm.

  Tabii ki, lezbiyendi.

  Eşcinsel evliliği savunuyordu.

  Neredeyse duvardan kabloyu koparıyordum.

  Eminim pantolon da giyiyordu, değil mi?

  Çocukların da senin gibi Cizvit eğitimi mi alacak?

  - Henüz bilmiyorum.

  Bunu düşünmeme daha birkaç yıl var.

  Ama düşünmelisin.

  Efendim, henüz stajyerim.

  Daha önce sanırım ikinci bir maaşa  Ailenin kutsallığıyla karşılaştırılınca para nedir ki?

  Söyle bana.

  - Eşim beni  - Seni gördüğüme sevindim, Bob.

  Beni buraya ilk defa eşim getirmişti.

  Bonnie.

  Tanıştığımızda pek de koyu olmayan bir Protestandım.

  Hayatımı kurtardı.

  Gel.

  Pazarları St.  Catherine kilisesine gideriz.

  Klasik bir Latin ayinidir.

  Daha sonra da büyük bir aile yemeği.

  Sence Juliana bundan hoşlanır mı?

  Bilmem.

  Belki.

  O zaman bir deneyelim.

  Bu hafta sonu.

  Bonnie'm mucizeler yaratmakta ustadır.

  - Kapat şunu.

  - Özür dilerim.

  Eşin miydi?

  Numara başka kimsede yok.

  Belki de onu aramalısın.

  Önemli olabilir.

  Hayır, sorun değil.

  Bekleyebilir.

  Bana bak, seni aradığım zaman   Oprah'da ne var tartışmak için değildir.

  Seninle konuşmak istiyorum demektir.

  Beni Katolik olduğum için mi seçtiniz?

  Anlamadım?

  Katolik olduğum için bana güveneceğini mi düşündünüz?

  Tanrım, Eric.

  Seni bilgisayarlar hakkındaki bilgin yüzünden seçtik.

  Onu etkileyeceğini düşündük.

  Anlıyorum.

  Ayrıca Büro'nun her yerine dağıttığın  50 sayfalık önerinin de hoşuna gideceğini düşündük.

  Anladığım kadarıyla bir kopyasını ele geçirmiş bile.

  Yani?

  Benim için raporun var mı?

  Arabasını arayacağız.

  Onu birkaç saat ofis dışında tutman gerekiyor.

  Ajan Burroughs, bu iş için doğru adam olduğumu sanmıyorum.

  - Öyle mi?

  - İstihbarat görevlerine alışığım.

  Terörist görevleri.

  Önemli hedefler.

  Daha önce hiç cinsel problemler hakkında görev almadım.

  Sence fazla mı üstüne gidiyoruz?

  Sanırım bu bizim otobüs.

  Benimle kiliseye gelir misin?

  "Tanrım, evime gelmen için yeterince değerli değilim".

  "Sözü söyle ve ruhumun yaraları iyileşsin".

  Koşmadan lütfen.

  Juliana, memnun kaldın mı?

  Çok güzeldi.

  Herkesin diz çöktüğü bir ayine hiç gitmemiştim.

  Sadece bir adanmışlık belirtisi.

  Çocuklarımıza göstermelik değil, gerçek Katolik olmayı öğrettik.

  Sadece ihtiyacı olanları alıp   gerisini bırakanlardan değil.

  Bu beklenen bir şey.

  Eric çok iyi biri.

  Nerede tanıştınız.

  Aslında bir barda tanıştık.

  Biraz kek alır mısın, tatlım?

  Büyükbaba!

  Pazarları seviyorum.

  Kiliseye gitmek,

Çevrede çocukların olması  her şeyi unutturuyor.

  - Affedersiniz.

  Bakınıyordum.

  - Önemli değil.

  Kendini evinde farz et.

  Bu babanız mı, efendim?

  Sizinle gurur duyuyordur.

  - FBI.

  En iyi Sovyet analisti.

  - Bilmem.

  Babam pek kolay   etkilenen bir adam değildi.

  Doktor olmamı istiyordu.

  16 yaşına girdiğimde ehliyet sınavımda hile yaptı.

  Sınavdaki görevliyle anlaşmış.

  Geçmeniz için mi?

  Kalmam için.

  Beni güçlendireceğini düşünmüş.

  Bunu ben de yapıyorum sanırım.

  İnsanları test ediyorum.

  Hem de gereğinden sık.

  Kahretsin!

  Neredeyse unutuyordum.

  Sana bir hediyem var.

  Parkinson hakkında bulabildiğim her şey burada.

  Dün gece indirdim.

  Son yıllarda bayağı gelişme sağlanmış.

  Bilgin var mıydı bilmiyorum.

  Ailenizde Parkinson olan var mı?

  Hayır.

  Tanrıya şükür, hayır.

  Efendim, bence sizi yanlış anlıyorlar.

  Öyle mi, kimler?

  Öncelikle, pencereli ofisleri dağıtanlar.

  Sorun değil.

  Sanırım o konuda biraz fazla gürültü ettim.

  Yakında emekli olacağım zaten, pencere ne işime yarar ki?

  İki ay içinde 57 olacağım, zorunlu emeklilik yaşı.

  Hayır, önemli değil.

  Zamanı geldi.

  Orada yüz yıl daha kalsam bile   yine de fark edilmeyeceğim.

  Avantajlar, oyunu kuralına göre oynayanlara gider.

  Politik davrananlara  Midemin bunu kaldırmadığını uzun zaman önce fark ettim.

  Ama portremi "25 sene hizmet verenler" duvarına astırdım.

  Bu da bir şeydir.

  Aslında hiç bir şey fark etmiyor, değil mi?

  Başkalarının yargıları.

  Ben yaptıklarımı biliyorum.

  - Sorun nedir?

  - Bu adamla ilgili kanıtları görmem lazım.

  - Anlamadım?

  - Internet mesajları, e-postaları  Tüm dosyanızı.

  - Neden?

  - Çünkü bence eliniz boş.

  Sana onları okuyabilirim.

  Bunu yapmaya yetkim var.

  - Ama bu sadece seni risk altına sokar.

  - Ne riski?

  Bütün bunlar ne demek oluyor?

  Adam içki içmiyor, pis şakalar yapmıyor.

  Her gün kiliseye gidiyor, karısı ve torunları onu seviyor.

  Ve ne halt etmeye iki ay içinde emekli olacak birine   yeni bir bölüm kurduruyorsunuz?

  Hele hakkında soruşturma yapılırken?

  Bitirdin mi?

  Biliyor musun, bence bütün bunlar düzmece.

  Büro hakkında ağzını bir türlü kapalı tutamadığı   ve kimse onu ne yapacağını bilemediği için   onu karalayıp kaçırmaya çalışıyorsunuz.

  Saçmalık.

  Aynen Kenneth Starr olayındaki gibi.

  Ama bu defa ortalıkta dolanıp mavi elbiseyi arayan benim.

  Sanırım onu takdir etmeye başladın.

  Evet.

  Saygı duymaya?

  Evet.

  Sanırım bu kaçınılmazdı.

  Amaçlarımız için gerekliydi de.

  Ama o bir vatan haini, Eric.

  1985'ten beri Ruslar adına casusluk yaptığından şüpheleniyoruz.

  Onlara askeri ve istihbarat sırlarımızı iletti.

  Onlara devlet devamlılığı programımızı aktardı.

  Bu program nükleer ya da terörist saldırı halinde   başkanın nereye götürüleceğini belirler.

  Ayrıca başkan yardımcısı, kongre ve kabinenin.

  Amerikan hükümetine verdiği zarar milyarlarla ölçülüyor.

  Ama bu işin parasal tarafı.

  Ayrıca bir çok hayata da mal oldu.

  Bilgi aldığımız kaynaklar.

  Yolladığı bilgiler çerçevesinde çalıştığımız   Valery Martynov ve Sergei Motorin adlı iki KGB ajanını gammazladı.

  Moskova'ya geri çağırıldılar ve idam edildiler.

  Henüz verdiği zararın boyutlarını tam olarak bilmiyoruz.

  50 ya da daha fazla olabilir.

  "Seni rahatsız etmesem daha iyi olur".

  "Bu sadece başıma dert açar".

  Hakkındaki bilgilerimiz iki Rus sığınmacıya dayanıyor.

  Büro bunun için 7 milyon dolar ödedi.

  Tabii ki dosyadaki her şeye güvenemezdik.

  Ya kendi kanıtlarımızı bulacaktık, ya da ona dokunmayacaktık.

  Pek fark etmez ama, cinsellikle ilgili kısmı da doğru.

  Konuyla ilgisiz, ama gerçek.

  Internet'e yolladığı hikayeler karısıyla ilgili.

  Hem de gerçek adını kullanarak.

  Sert seksi ne kadar sevdiğiyle ilgili küçük anekdotlar.

  Ayrıca yıllardır büyük bir striptizci hayranı.

  Ama torunları onu seviyorlar.

  O konuya itirazım yok.

  "Bilişim Güvenliği Birimi" diye bir şey yok, değil mi?

  Hayır.

  Bunu Dışişleri'nden ayrılmasını sağlamak için uydurduk.

  9930 da onun için inşa edildi.

  Görüntü ve ses kaydediciler.

  Hareket ve ısı sensörleri.

  O ofiste tavuk pişirebilecek kadar mikrodalga ışını vardır.

  Sana yanlış bilgi verdiğimiz için üzgünüm.

  Fakat bu şimdiye kadar haber alma servislerinde görülen en büyük sızıntı.

  Sıra dışı adımlar atılması gerekiyordu.

  İyi haber şu ki, istediğin oldu.

  Bugüne kadar üzerinde çalıştığımız en büyük davanın içindesin.

  Benimle gel.

  Tanışmanı istediğim insanlar var.

  17:12'de çıktı.

  Kuru temizleyicide durdu.

  Ellis noktasında durdu, sonra eve gitti.

  Bir önceki perşembe ile karşılaştırıldığında nasıl?

  CIA bu konuda bilgilendirildi mi?

  Ruslar işin içindeyse, CIA'in bilgilendirilmesi gerek.

  Hanssen'in yaklaşan izni var mı?

  Bu davada kaç kişi çalışıyor?

  Listede 50 kişinin ismi var.

  Müdür de buna dahil mi?

  Davayı o yürütüyor.

  Raporlarını her gün okuyor.

  Hayır.

  Evet.

  Bu arada, yazmaya devam et.

  Hanssen'in söylediklerinin %90'ı ses dosyalarında anlaşılmıyor.

  Mırıldanıp duruyor.

  Bu adam daha bir sürü şey yapıyor.

  - Neden onu tutuklamıyoruz?

  - Bunu yapamayız.

  Tüm kaynaklarımızın yerlerini ve isimlerini biliyor.

  Onu konuşturamazsak, tümünün hayatı tehlikeye girer.

  Eric O'Neill, Dean Plesac.

  - Sorumlu yardımcı ajan.

  - Efendim.

  Müdür onu iş üstünde yakalamak istiyor.

  Böylece ölüm cezası alacaktır.

  Sence bunu hakketmedi mi?

  - Görüşürüz, Dean.

  - Geldiğin için sağ ol, Rich.

  Dediğim gibi, evlat, hiç bir şeyi kişisel alma.

  Kate.

  Yarın 14:00'te DIA ile randevusu var, değil mi?

  - Evet.

  - Onu sen mi götüreceksin?

  - Evet.

  - Güzel.

  Onu en az üç saat ofisten uzak tutman lazım.

  - Biz de o sırada arabasını arayacağız.

  - Tamam.

  El bilgisayarından verileri indirmen ne kadar sürer?

  20 ya da 30 dakika, şifreleme seviyesine bağlı.

  Ama mümkün değil.

  Onu asla gözünün önünden ayırmıyor.

  Ayıracağını varsayarsak, 20 ya da 30 dakika.

  Tamam.

  Bu nedir?

  Görmek istediğin söylemiştin, değil mi?

  Bekle.

  Ya benden akıllıysa?

  Kimseyi bu kadar yanlış tanımamıştım.

  Belki siz hariç.

  Birkaç yıl önce  

Büro bir görev birimi oluşturdu.

  Bir çok kaynağımız ortadan kayboluyordu.

  Motorin, Martynov gibi.

  Düzinelercesi kayboldu.

  Bu birim buna sebep olan köstebeği bulmakla görevliydi.

  En iyi analistlerimiz yıllarca elimizdeki verileri incelediler.

  Ve onu bulmayı başaramadık.

  Bil bakalım ekibin başında kim vardı?

  Hepimizden daha akıllıydı.

  Aslında bununla yaşayabilirim.

  Nefret ettiğim kısmı, tüm kariyerimin  büyük bir zaman kaybı olduğu fikri.

  Bu ofise geldiğimden beri yaptığım her şey   yapmak için para aldığımız her şeyin boşa gitmesine neden oldu.

  Hepimiz evimizde otursak da fark etmezdi.

  "Sevgili dostlarım, 50. 000 dolar için minnettarım".

  "Ama ödenekler göz önünde bulundurulduğunda, Bir seferde 100. 000 dolardan fazlasının gerekeceğini sanmam".

  "Güvenlik konusundaki endişelerim aşırı görünebilir".

  "Tecrübelerim bunların gerekli olduğunu gösteriyor".

  "Hakkımda az şey bilirseniz, daha güvendeyim demektir".

  "Hiçbirimiz bu konularda çocuk sayılmayız".

  "Dün gece tarif edilen paketin yerini bulamadım".

  "Farkındaysanız iş kıyafeti içindeyim   ve üç santim çamurun içinde dolaşamam.

 " "Hizmetleriniz bir süredir kesintiye uğruyor".

  "Sizi uyarıyorum Bay Boris Yuzhin".

  "Bay Sergei Motorin ve Bay Valery Martynov  gizli servislerimiz tarafından kullanılıyor".

  "A. B. D.  Güçlü görünümlü, ancak geri zekalı bir çocuk gibidir".

  "Potansiyel olarak tehlikelidir, ama genç ve olgunlaşmamıştır".

  "Bahsedilen yer boştu".

  "Boş yerler beni rahatsız eder".

  "Kendimi bu işe adamadan önce, aynı şeyi sizin de yaptığınızı bilmem gerek".

  "Bende delice bir cesaret olduğunu   ya da tamamen deli olduğumu düşünebilirsiniz".

  "İkisi de değilim.

  Ben delice sadığım".

  "İstediğinizi seçin, hepsinin içinde delilik var".

  "Son olarak, benim için bir kaçış planınız olması gerek".

  "Hiç bir şey sonsuza kadar sürmez".

  "Saygılarımla, Ramon".

  - Selam.

  - Selam.

  Dönmüşsün.

  Patron.

  Siz ne zaman geldiniz?

  Beni hayal kırıklığına uğrattın, genç adam.

  Nerede olduğunu söylemeden eşini yalnız bırakman  Hoş değil, Eric.

  Nerelerdeydin?

  Annem düşmüş.

  Onu görmeye gittim.

  Bir yeri kırılmamış ya?

  Hayır.

  Sadece başını çarpmış.

  - Bu korkunç.

  - Evet.

  Adresini bana yazar mısın?

  Ona çiçek göndereyim.

  Çok naziksiniz, patron.

  Çağrı cihazına ulaşamadık.

  Her zaman yanında, değil mi?

  Evet, biliyorum.

  Pili bitti.

  - Üzgünüm, tatlım.

  Aramalıydım - Önemli değil.

  Juliana da tam bize demir perdede büyümenin nasıl olduğundan bahsediyordu.

  Gerçekten mi?

  Tahmin edersin ki, konu ilgimi çekti.

  Umarım sana sorgu gibi gelmemiştir, Juliana.

  İşte geldik.

  Bonnie, bu zahmete gerek yoktu.

  Sadece akşamdan kalanlar.

  İkinizin yine o Çin lokantasından   yemek söylemeniz fikrine dayanamadım.

  Çinliler bile her gece Çin yemeği yiyemez, Eric.

  Ayrıca bu küçük kız biraz protein almazsa   sana nasıl küçük sağlıklı bebekler doğuracak?

  Şükran duasını eder misin, Eric?

  Tatlım?

  Üzgünüm, Julie.

  Açıkçası, onları ben davet etmedim.

  Belli ki bir sakınca görmemişler, Eric.

  Patronunla bile sınırların olmalı.

  Ayrıca bu annenin kafasını çarpması saçmalığı da neydi?

  Karmaşık bir durum.

  Anlamayacağım şekilde "karmaşık" mı, yoksa bana söyleyemezsin anlamında mı?

  Yorgunum.

  Bir içki alıp yatağa gitmek istiyorum.

  Artık bırakmalısın.

  İstifa etmeni istiyorum.

  Bütün gün hasta gibiydim, Eric.

  Onun yanında çok farklı biri oluyorsun.

  Senin için stresli bir gün olduğu için üzgünüm.

  Daha da kötü hale getirmeyelim.

  Bilmiyorum.

  Belki de benim yüzümden.

  Belki benim de başka biri olmamı istiyorsun.

  Belki benim Bonnie gibi olmamı istiyorsun.

  Kes şunu, Jule.

  Hayır, senin için daha kolay olurdu, değil mi?

  Onun gibi, daha FBI tarzı bir eş olsaydım.

  Şaka yapmıyorum, Juliana 

Eğer her gün kiliseye gidip, tüm hayatımı hamile geçirseydim.

  Eminim ailen bundan hoşlanırdı.

  - Yeter.

  - O zaman benim ne kadar   Amerikalı ya da Katolik olduğumu düşünmek zorunda kalmazdın.

  Lanet olsun, kapat çeneni!

  Eric.

  Selam, baba.

  Ne zamandır buradasın?

  Bilmiyorum.

  Bir ya da iki saattir.

  Çok soğuk.

  Neden içeri gelmedin?

  Hayatında hiç istifa ettin mi?

  İstifa mı?

  - Evet.

  Gazete dağıtım işini bırakmıştım.

  Erken kalkmaktan bıkmıştım.

  Baban ne demişti?

  hiçbir şey.

  Sadece omuz silkmişti.

  O omuz silkmeler bir insanı öldürebilirdi.

  Bu sabah onu düşündüm.

  Neden bilmiyorum.

  Senin de sorumluluğun oldukça fazla, oğlum.

  Yani, o sadece görevini yapan bir çocuktu.

  Senin gibi  "Gemiye bin, işini yap, evine dön".

  Efendim?

  İlk kez sefere çıktığımda böyle demişti.

  Korktuğumu biliyordu, o yüzden kısa kesti.

  Belki de Annapolis'e gitmeliydim.

  Senin Büro'ya katılman   bana her zaman, Annapolis'e gitmediğin için   özür dileme yöntemin gibi gelmiştir.

  Bunu yapmak zorunda değildin.

  - Senin istediğin buydu.

  - Hayır.

  Ben senin ülkene hizmet etmeni istedim.

  Şu anda yaptığın da bu değil mi?

  Evet.

  Yani bırakamazsın, değil mi?

  "Gemiye bin, işini yap, evine dön".

  Bunu yapabilir misin?

  Randevusu 5 dakika içinde.

  Medya odası, birinci kat.

  Oraya vardığında bir çağrı alacaksın.

  Eğer cep bilgisayarını yanına alırsa, haber ver, işi durduralım.

  Bunu yapmak için iyi bir zaman olduğunu sanmıyorum, efendim.

  Saat 2'de DIA'de olması gerekiyor.

  Onu ben götüreceğim.

  Bugün çok işin var gibi görünüyor.

  Patron, sanırım berbat bir şey yaptım.

  Sen kapı çalmaz mısın?

  Özür dilerim.

  Portrenizi çekecek olan fotoğrafçı geldi.

  Defterimde gelecek hafta görünüyordu, ama bugünmüş.

  Cep telefonumdan aradılar.

  Randevunuz beş dakika içinde.

  O zaman randevuyu başka zaman aktar.

  Yapamayız.

  Ayda sadece bir defa geliyor.

  Üzgünüm.

  Şimdi bunun için işi gücü bırakacak mıyız?

  Hem de bu kıyafetle?

  Bu her gün giydiğiniz kıyafet.

  Hayır.

  Kravatım lekeli.

  Ben bakayım.

  - Tanrım!

  - Özür dilerim.

  Seni salak!

  Şuna bak, her yere bulaştı.

  Patron, lütfen.

  Sadece aşağı inin.

  Orada fotoğrafınız olmalı.

  Siz dönene kadar ben bunları temizlerim.

  Saat 2'de DIA'de olmam gerek.

  Sizi yetiştireceğim.

  Sorun değil.

  Bu işi stresli mi buluyorsun, Eric?

  Sana fazla mı geliyor?

  Bazen.

  O zaman daha fazla dua et.

  Evet, efendim.

  Bay Hanssen.

  Tanıştığımıza sevindim.

  Ben John.

  Sizin için şurada bir yer hazırladık.

  Demek 25 yıl oldu?

  Onur verici.

  Buna ihtiyacımız yok.

  Burnunuz biraz fazla kemerli.

  Bunu istemeyiz.

  Hafif bir makyaja itirazınız olur mu?

  Çok güzel.

  Biraz daha dik durun.

  Güzel.

  Biraz gülümseyin.

  Mükemmel.

  Vatanseverce duyguları hissedin.

  Çok güzel.

  Biraz daha dik  Güzel.

  Harika.

  Bunu beğeneceksiniz.

  Yeter.

  Yeter.

  Bay Hanssen, başka bir kravat bulabiliriz.

  İnce eleyip sık dokumaya hiç gelemem!

  Nihayet seni buldum.

  Poligona gidiyordum.

  Ofisini arayayım dedim.

  Gerçekten duyduğum kadar iyi atıcı mısın, görelim.

  Bak, belki başka bir zaman, Rich.

  Şu anda havamda değilim.

  Ben de.

  Hıncımızı hedeflerden çıkaralım.

  İyi.

  Utanç verici.

  İki katı ya da hiç.

  Yanlış cep.

  Lanet olsun.

  Kutsal Meryem, İsa'nın annesi, bizim için   şimdi ve ölüm anımızda dua et.

  Özür dilerim.

  Nasıl gitti?

  Gitmedi.

  Eşcinsel bir fotoğrafçının karşısına oturup   aptalca laflarını dinleyeceğimi de nereden çıkardılar?

  Yapacak işlerim var.

  Tekrar randevu alayım mı?

  Hayır.

  Çantamdan bir şey mi aldın?

  Hayır.

  Islanmasın diye başka yere aldım.

  Her yer sırılsıklam oldu.

  Neden ki?

  Ters mi koymuşum?

  Efendim?

  Tamam, haydi gidelim.

  Müzik dinlemek ister misiniz, efendim?

  Evet, tam Andrews Sisters dinleyecek havadayım.

  Buralarda bulunur mu?

  Bildiğim kadarıyla hayır, efendim.

  Olduğunu sanmıyordum zaten.

  Bu iyi.

  - Saat 5'e kadar vaktin var.

  - Evet, efendim.

  Temiz.

  Tanrım.

  Bu herif Potomac'ın dibine park edip araçtan ateş ederek çıkabilir.

  Evet, efendim.

  Şu anda geldi.

  Anlıyorum.

  Evet, efendim.

  Anladım.

  Kesinlikle.

  Evet, efendim.

  Kötü haberlerim var, Ajan Hanssen.

  Bu toplantıyı kısa kesmemiz gerekecek.

  Anlamadım.

  Arayan amirimdi.

  Beni acil bir toplantıya çağırdı.

  Üzgünüm.

  - Burada olduğumu biliyor mu?

  - Evet, efendim.

  - Kim olduğumu biliyor mu?

  - Açıkça belirttim, efendim.

  Toplantıyı size uygun bir zamana ertelememizi istedi.

  - Hayır, teşekkürler.

  Efendim?

  Bu bir nezaket ziyaretiydi.

  Gidelim.

  Belki bize etrafı gösterecek birini bulabiliriz.

  Arabayı getir.

  Patron, üzgünüm.

  - Seni buraya getirmemeliydim.

  - Yersiz konuştum, özür dilerim.

  Birisi sana bok attığında, tekrar randevu almazsın.

  Ortada başka bir toplantı yok.

  Bu bir gövde gösterisi.

  Bu yönden bakmamıştım.

  İşte bu yüzden, hala bir memursun.

  Ne arıyor?

  Tamam.

  Sadece beni ofise götür.

  - Plesac.

  - Ofise dönüyorlar.

  Toplantı sadece 20 dakika sürdü.

  Wilson bulvarındalar.

  Geliyorlar.

  Toparlayın.

  - Efendim?

  - İptal ediyoruz.

  Toparlayın.

  Buna ne dersiniz?

  Otoyol bomboş.

  Otoyoldan nefret ederim.

  E sokağına gir.

  E sokağında çalışma var.

  Sabah radyoda duydum.

  O zaman caddeden git.

  Efendim, ben izleme görevindeydim.

  Hayatımızı böyle kazanırız.

  Otoyol daha hızlıdır.

  Gerçekten mi?

  Çabuk, çabuk.

  - Ona çağrı yaptım.

  Durum nedir?

  - Emin değilim.

  Batırmış olabiliriz.

  Embesil.

  Üzgünüm.

  - Aptal.

  - Üzgünüm.

  Sana izleme dersinde bunu mu öğrettiler?

  Büro'nun eleman bulamamasına şaşmamalı.

  Sadece sakin olun.

  Bana sakin olmamı söyleme.

  Ne yapıyorsunuz?

  Burada bir saat bekleyemem.

  İki blok yürüyüp, trafiğin olmadığı tarafa çıkabilirim.

  Bir taksiye atlayıp beş dakikada ofiste olurum.

  Sence hangisi Büro'nun ihtiyaçlarına daha uygundur?

  Sadece trafik  Alo, Hanssen yürüyerek geliyor.

  Güzel tanrım.

  En iyi ihtimalle 10 dakikada orada olur.

  Senin oğlan çuvalladı.

  İdare edecektir.

  Patron.

  Araca geri dönmelisiniz efendim.

  Bir günde yeteri kadar hata yapmadın mı, Eric?

  Şimdi bir de trafik suçu mu işleyeceksin?

  Efendim, araca geri dönmelisiniz.

  Nedenmiş o?

  Beni öldürmeyin, tamam mı?

  Aptalca bir şey yaptım.

  Ne şaşırtıcı!

  Size yalan söyledim, efendim.

  E sokağında çalışma falan yok, ben uydurdum.

  Bunu neden yapasın?

  Çünkü yardımınıza ihtiyacım var.

  Bir yerde durabilir miyiz diye sormaya korktum.

  Kütüphaneye dönmek istiyorum, efendim.

  Katolik bilgi merkezi.

  Mutlaka gitmem gerek.

  Neden?

  Juliana yüzünden.

  Hafta boyunca kavga ettik.

  Ne yüzünden?

  Doğrusunu söylemek gerekirse, efendim   kiliseniz yüzünden.

  Beğenmedi, patron.

  Anlayamadı.

  Ben de kütüphaneye dönmek istedim.

  Olayları daha iyi algılamasına yardımcı olacak   kitaplar bulabileceğimi umuyorum.

  Eğer yanından geçersek, durmamı isteyebileceğinizi düşündüm.

  Aptalca olduğunu biliyorum.

  Ama böyle işte.

  Tanrı üzerine yemin eder misin?

  Anlayamadım?

  Bana söylediğin her şeyin doğru olduğuna dair   Tanrı'nın üzerine yemin et.

  Hayır.

  Bunu yapmayacağım.

  Eşim ya da kilise hakkında   yalan söylemem.

  Bunu şimdiye kadar anlayamadıysanız   bunu size kanıtlamak için Tanrı'nın adını anmayacağım.

  Biliyor musunuz, efendim?

  İnsanları fazla sınıyorsunuz.

  Bana bu kadarı yetti.

  Sizden yardım istedim.

  İyi yürüyüşler, efendim.

  Ofiste görüşürüz.

  Belki de  Belki, Biraz abarttım.

  Evet?

  O'Neill onu ikna etti.

  - Bunu nasıl becerdi?

  - Söylemesi zor.

  Buradan bakınca evlilik teklif etmiş gibi görünüyor.

  Onu arabaya bindirdi.

  Bunun postaya verilmesi lazım.

  İçeri gelmiyor musunuz, efendim?

  Sana hesap vermek zorunda değilim, değil mi?

  Hayır, efendim.

  - Selam.

  - Merhaba.

  Ne seyrediyorsun?

  hiçbir şey.

  Sadece izleme teknikleri üzerine eğitim.

  Hanssen bana transferi kontrol ettirdi.

  Tatlım, sebzelerin geri kalanını taşır mısın?

  Arabada birkaç paket daha var.

  - Okul nasıldı?

  - İyiydi.

  Sadece yoruldum.

  Jule.

  İzleme üzerine eğitim kaseti.

  Göründüğü gibi değil.

  Görünüşe göre o adam Bonnie'nin pornolarını çekiyor, ama onun bundan haberi yok.

  Herkes bana Büro'yla evlenince işlerin garipleştiğini söylemişti.

  Ama bundan hiç bahsetmemişlerdi.

  Bunun davayla ilgisi yok.

  Yani postalarını izinsiz açmadın, bunu sana kendisi verdi?

  Gitmem gerek.

  Bana güveniyor musun?

  Evet.

  Bana onunla ilgili gerçeği söylersen   ülkene ihanet edeceğini   düşünüyormuşsun gibi geliyor.

  Öyle değil.

  Sorun yok.

  O bir pislik.

  Bunu zaten biliyorum.

  Sadece  Evimize geldi.

  Onunla ilgili kavga edip duruyoruz.

  Bunların neyle ilgili olduğunu bilmek isterdim.

  Bana söyleyemez misin?

  Lütfen.

  Ne zaman döneceğimi bilmiyorum.

  Sanırım karım da davayı öğrendi.

  Bu inanılmaz aptalca bir hareket!

  Bütün araştırmayı riske atıyorsun!

  Salak mısın?

  Siz de bu konuda en az benim kadar hatalısınız.

  O kadar çok yalan söylüyorum ki   artık kafam karışıyor.

  İşleri kolaylaştırmak ister misin?

  Bir dahaki sefere, Hanssen sana   postalaman için bir paket verdiğinde   postalayacaksın.

  Paket onu bulduğun gibi mühürlü duruyor, değil mi?

  Evet.

  Açıldığına dair herhangi bir iz var mı?

  Alan kişide şüphe uyandıracak bir şey?

  Hayır, beş dakika önce Büro'dan yolladım.

  Pırıl pırıldı.

  Göreceğiz.

  Bak.

  Evde problemlerin olduğu için üzgünüm.

  Sana tavsiye verirdim, ama pek işe yarayacağını sanmam.

  Benim bir kedim bile yok.

  Sana tek söyleyebileceğim   başını dik tutup, işini yapman.

  Bu işi atlatmanın en iyi yolu bu, anladın mı?

  Bugün bagajındaki bir torbanın içinde   300 sayfa gizli belge bulduk.

  Cep bilgisayarında da yazışmalar vardı.

  Bir dahaki değiş tokuş yakın görünüyor.

  Tabii ki, birileri onu şüphelendirecek bir şey yapmazsa.

  Doğru.

  Doğru.

  Ben işime dönmeliyim.

  Evet, tamam.

  bir şey sorabilir miyim?

  Tabii.

  Buna değiyor mu?

  Ajan olmayı kastediyorum.

  Yaptıklarıma bakınca  Sizce değiyor mu?

  Bunu bana, onu yakaladığımız zaman sor.

  - Eric.

  - Evet, patron?

  Gel.

  Sana bir şey göstereceğim.

  Bu Manassas'taki tamircimin adresi.

  Pazartesi arabamı ona bırakacağım.

  Beni oradan alıp işe getirmeni istiyorum.

  8:15'i geçirme.

  Arabanızda bir sorun mu var, efendim?

  Evet.

  Elektronik cihazlara karşı tarama yaptıracağım.

  Gerçekten mi?

  Son zamanlarda radyomda parazit oluyor.

  Araçların yanından geçerken alarmları çalmaya başlıyor.

  Ruslar beni takip ediyor olabilirler.

  Her zaman ediyorlardı.

  Neler bildiğimin farkındalar.

  Evet, efendim.

  Bu filmi biliyor musun?

  Çok çekici bir kadın.

  Evet, efendim.

  Ben de hep öyle düşünmüşümdür.

  Çıkarken kapıyı çek.

  Ne oldu?

  Az önce bunun şifrelemesini kırdık.

  İki gün önce Rus istihbaratına mesaj göndermiş.

  Bırakıyor, değil mi?

  Evet.

  O zaman bittik demektir.

  "Sevgili dostlarım, bunca yıllık desteğiniz için teşekkürler".

  "Ancak yıllar süren hizmetim, burada sona eriyor".

  "Artık aktif görevden çekilme zamanım geldi".

  "Son iletişimimizden sonra, belki de o iletişim nedeniyle   işe yaramaz bir yönetici pozisyonuna terfi ettirildim".

  "Karşı casusluk programındaki kaynaklarımdan uzaklaştırıldım".

  "Beni izole ediyorlar gibi görünüyor".

  "Dahası, aracımdan kaynaklanan   radyo sinyalleri olduğunu düşünüyorum".

  "Sinyalin kaynağını bulamadım".

  "Ama tahmin edeceğiniz gibi, bunun üzerinde durmayacağım".

  "Çünkü varlıklarını biliyor olmam yeterli".

  "Çocukların oyunları oldukça eğlendirici".

  "Tahmin ediyorum ki, bu nedenlerle   ve sizin için yaptığım çalışmalardan dolayı   bölümünüzün güvenliğinden endişe ediyorsunuz".

  "bir şey uyuyan kaplanı uyandırdı".

  "Belki sizin benden fazla bilginiz vardır".

  "Hayat iniş ve çıkışlarla doludur".

  "Saygılarımla, Ramon".

  Tamam, eğer başka bir paket yollamazsa, elimizde ne var?

  Cep bilgisayarı bizde.

  Bununla hala casusluk ve ihanetten suçlayabiliriz.

  Tabii mahkemede avukatı   cep bilgisayarındaki her şeyin yazmayı planladığı   bir roman için notlar olduğunu söyleyene kadar.

  Ya bagajındaki kanıtlar?

  Gizli belgeleri izinsiz bulundurmak.

  Ancak beş yıl yatar.

  Konuşmasını sağlayacak kadar değil.

  Belki de onu terfi ettirmeye devam etmeliyiz.

  Onu işi bırakmaktan vazgeçirmenin tek yolu bu.

  Kahretsin.

  Senin evinin dışında.

  - Ne?

  - Evinin dışında park etmiş.

  Şimdi kenara çekti.

  Bu o.

  Sesi ne kadar sarhoş geliyordu?

  Dili falan sürçmüyordu.

  Normalden biraz daha huysuzdu, o kadar.

  Adam kendini kaybediyor.

  Bagajında bir düzine silah olmasaydı   bu beni daha az rahatsız ederdi.

  Beni burada bırakın.

  Köşeyi dönünce.

  Nerede olduğunu biliyorum.

  Onu izleyen bir ekip var, değil mi?

  Evet.

  Onları çekebilir miyiz?

  Bunu neden yapayım ki?

  Sanırım onu ikna edebilirim.

  Onun değiş tokuşu yapmasını sağlayabilirim.

  Mektubu tekrar okumamı ister misin, Eric?

  değiş tokuş olmayacak, adam bırakıyor.

  Hayır, yapmak için yanıp tutuşuyor.

  Sadece güvende hissetmiyor.

  - Ya seni fark ettiyse?

  - fark ettiyse ne olacak?

  Onu izlemek daha güvende olmamı sağlamayacak.

  Lütfen.

  Onu idare edebilirim.

  Tamam.

  Dean'i arayayım.

  Söz verdiğim gibi, on dakika.

  Tam metrodan çıkarken aradınız.

  Neden arabayı almadın?

  Araba Juliana'ya lazımdı.

  Zaten canım yürümek istedi.

  Neden?

  Aklında bir şey mi var?

  Özel bir şey yok.

  - Atla.

  Arkadaşa ihtiyacım var.

  - Tabii.

  - İçiyor muydunuz, efendim?

  - Sana güvenebilir miyim?

  Elbette.

  Bunu bilmiyor musunuz?

  Artık ne bildiğimden emin değilim.

  Bu şarkı çocukluğunuzdan mı kalma?

  Bu babamın çocukluğundan kalma.

  Rock Creek'te ne var?

  Gece bu parkı severim.

  Sana güvenebileceğimden emin olmam lazım.

  Neden ofise dönmüyoruz?

  Beni yalan cihazına bağlarsınız.

  Aldrich Ames'i duymuş muydun?

  Tabii.

  Amerikan tarihindeki en kötü casusluk olayı.

  Sovyetlere 2. 5 milyon dolar değerinde bilgi sattı.

  Ve gizli servisin onu soktuğu her yalan testinden geçti.

  Ama beni asla geçemezdi.

  Ben insanları çok iyi tanırım.

  Şu çağrı cihazından sıkılmaya başladım artık.

  Ne yapıyoruz?

  Dediğim gibi, FBI silah kültürüne dayalıdır.

  Ateş edemezsen, ilerleyemezsin.

  Patron?

  Seni 22 metrede   13 metrede   6 metrede ve 4.

 5 metrede test ederler.

  Ne yapıyorsun?

  Ajan olmak istiyorsun, değil mi?

  Yüzükoyun.

  Sol el, sağ el.

  Silah kılıfındayken 4. 5 metre.

  5 el ateş etmek için 3 saniyen var.

  - Ne yapıyorsunuz?

  - Arabada arayan kimdi?

  Ne?

  Sana güvenebileceğimden emin olmam lazım!

  Silahı indirin, patron.

  - Kim arıyordu?

  - Lanet silahı indirin!

  Sana güvenebileceğimden emin olmam lazım!

  "Sana güvenebilir miyim?

 "!

  Tanrım!

  Tanrı aşkına, sizin neyiniz var?

  Çevrene bak, patron.

  Burada sadece biz varız.

  Kimse sizi takip etmiyor, aracınızda verici falan yok.

  Ben de sizi konuşturmaya çalışan yabancı bir ajan değilim.

  O kadar da önemli değilsiniz.

  Tabii ki çağrı Juliana'dandı, eşimden.

  Bana ulaşmaya çalışıyor, çünkü şu anda eve varmış olmam lazımdı.

  Ayrıca yine kavga ettik.

  Yine sizin yüzünüzden, tabii ki.

  Habersiz uğrayıp ona Opus Dei hakkında konferans verdiğiniz için teşekkürler.

  Gerçekten çok yardımcı oldu.

  Ayrıca kilisede ona uzaylıymış gibi baktığınız için de sağ olun.

  Bu da çok işe yaradı.

  Durun tahmin edeyim.

  Onu da test ediyordunuz.

  Biliyor musunuz, bu sabah bana neden böyle davrandığınızı sordu.

  Neden herkese eziyet ettiğinizi.

  Cevaplarım hazırdı.

  "Yanlış anlaşılmış".

  "Büro'yu düzeltmeye çalışıyor, ama kimse onu dinlemiyor".

  "Yanlış yüzyılda doğmuş.

  Babası adinin tekiymiş".

  Uzun bir listem var.

  Ama biliyor musunuz, efendim.

  Eninde sonunda   hepsi boş.

  Siz neyseniz osunuz.

  Ama bu size bir şey ifade etmiyor, değil mi?

  Değil mi?

  Ben   çok   önemliyim.

  Evet, Eric?

  Onu takibe alın.

  İşi yapacak.

  Yarın.

  Hatta belki bu gece.

  Sana bir şey olmadı, değil mi?

  Hayır.

  Ben iyiyim.

  Tamam.

  Başlıyoruz.

  18 Şubat 2001,

Pazar FBI!

  FBI!

  Kımıldama!

  Kımıldama!

  Kımıldama!

  Silaha gerek yok.

  Silaha gerek yok.

  Ceplerinde bilmem gereken bir şey var mı?

  Hayır.

  - Üzerinde silah var mı?

  - Hayır.

  Demek işler böyle yürüyor.

  Belki şimdi dinlersin.

  Hepimiz için üzücü bir gün, Bob.

  Selam.

  Selam.

  Her şey yolunda mı?

  Evet.

  Her şey yolunda.

  Üzgünüm.

  Sana bir tavsiyede bulunabilir miyim, Bob?

  Şimdiye dek bu davalardan birkaçını gördüm.

  Nicholson.

  Aldrich Ames.

  Eğer iş birliği yaparsan, senin için daha kolay olur.

  Senin için.

  Ailen için.

  GPS birimlerini gözden geçirmelisin, Dean.

  Radyoda parazite sebep oluyorlar.

  Benimkinde haftalardır duyuyorum.

  Onlara bunun neden yaptığını söylemen bile   sana biraz artı puan kazandırır.

  Başta Ames'in yaptığı da buydu.

  Nedenini söyledi.

  Çok zaman almamıştır.

  Ames'in tek derdi paraydı.

  Başka neden yapsın.

  Tahmin etmek zor olmasa gerek.

  İnsan egosunu düşününce.

  Düşünsene, bir odada bir sürü meslektaşınla oturuyorsun.

  Herkes köstebeği bulmaya çalışıyor.

  Oysa tüm o zaman, aradıkları   peşinde oldukları kişi, sensin.

  Bu oldukça   tatmin edici, sence de öyle değil mi?

  Belki de kendisini bir vatansever olarak görmüştür.

  Belki güvenliğimizin ne kadar gevşek olduğunu   göstermek için yapmıştır.

  Bu olasılığı göz ardı edemeyiz.

  Ya da belki 

Tahmin yürütmek mantıksız.

  Neticede casusluk yapmış.

  Sebepler   bir şey ifade etmiyor.

  Ediyor mu?

  Hayır, bence etmiyor.

  Bir sandalda iki kişi.

  Müdürün basın toplantısını gördün mü?

  Evet.

  Bu işler komik.

  CIA'e, Federal Savcılığa   ve istihbarat konseyine teşekkür etti.

  Ama şu masaya oturmasını istediğimiz kişiye teşekkür edemedi.

  Teşekkür etmesini beklemiyordum.

  Merkez ofise gidiyorum.

  Hala bulamadığımız Rus belgeleri var.

  Bu benimle gelmiyorsun demek mi oluyor?

  Sanırım eve gideceğim.

  Ajan olacaksın, Eric.

  Hepsi ayarlandı.

  İstediğin bu değil miydi?

  Öyleydi.

  Evime gelip, hazır yemek yediğimi ve kedim olmadığını görene kadar mı?

  Hayır.

  Ajanlarımızın çoğu evlidir.

  Eşleri er geç bu hayata alışır.

  Juliana da alışacaktır.

  Alışmasını istediğimi sanmıyorum.

  Bu farklı bir yaklaşım.

  Evet.

  Yaptığın işin farkındasın, değil mi?

  Amerikan tarihinin en önemli casusunun yakalanmasını sağladın.

  Şimdi sadece çekip gidecek misin?

  Ayrılmak için daha iyi bir zaman düşünebiliyor musunuz?

  Hayır.

  Öyleyse  Sizce bunu alsam  Bence onu hakkettin.

  İyi şanslar, Eric.

  Size de 

Benim için dua et.

  Edeceğim.

  Robert Hannsen şu anda Florence Colorado'daki Supermax Federal Hapishane'sinde ömür boyu hapis cezasını çekmekte olup, günün 23 saatini tek kişilik hücresinde geçirmeye mahkumdur.

  22 yıl süren casusluk süreci boyunca, Hannsen en az 50 kaynağa ihanet etti.

  Bunlardan üçünün KGB tarafından idam edildiği biliniyor.

  Hanssen'in Amerika Birleşik Devletleri'ne verdiği zararın miktarı gizli tutulmaktadır.

  Eric O'Neill 2001 Mayıs'ında FBI'dan ayrıldı.

  O ve Juliana şu anda Eric'in hukuk okumakta olduğu Washington'da yaşıyorlar.

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar