Entrika (2003) Confidence
| |
97 dk
Yönetmen:James Foley
Senaryo:Doug Jung
Ülke:ABD,Kanada, Almanya
Tür:Suç, Gerilim
Vizyon Tarihi:20 Ocak 2003 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Christophe Beck
Nam-ı Diğer:CONfidence
Oyucular
Edward Burns
Rachel Weisz
Morris Chestnut
Leland Orser
Louis Lombardi
Özet
Jake Vig, doğuştan yetenekli bir dolandırıcı. Fakat
kendisine olanı güveni bazı gerçekleri görmesini engelleyebiliyor. Yapacağı bir
hatanın sonu olabileceğinin farkında değil. Kimi dolandırıp kimi dolandırmaması
gerektiğini ise kesinlikle bilmiyor.
Küçük bir grup oluşturarak önemsiz gibi gözüken bir olay
çevirirler. Fakat soydukları kişi son derece garip ve sert bir örgüt patronunun
biricik muhasebecisidir.
Patron Jack’e unutamayacağı bir ders verir. Hayatının soygunu
için hazırlanması gerekmektedir...
James Foley’in yönetmenliğini üstlendiği film, oyuncuları
ile dikkat çekiyor
Altyazı
Yani öldüm.
Sanırım sebebi de o
kızıl saçlıydı.
Kim olduğunu biliyor
musun?
-Anti Hıristiyan
mısın?
-Hayır.
Sadece cevapları arayan bir adamım.
-Hepimiz cevap arıyoruz.
Bu gece büyük
olasılıkla senin son gecen olacak.
Evet.
Bunu Hissetmeye başladım.
Hayatının gözünün
önünden akmasını istermisin?
Son 3 haftayı görmek
istemem.
Başlamak için kötü
bir yer değil.
3 hafta önce.
Sakin ol tamam mı?
Üzgünüm, tamam mı?
Aklımı kaybettim.
Ne oldu bilmiyorum.
-Şu çeneni kapa.
-Başka seçeneğim var mıydı?
O pislik burada
değil.
Onu gördün mü, haber aldın mı?
Burada olamam dostum.
Beni anlıyor musun?
Beni dinle, tamam mı?
Bu tür şeyler bazen
olur.
-Lanet olsun.
-Beni dinle.
Bu işten hala yakayı
sıyırabiliriz.
Hala zamanımız var.
Ama kafanı kullanmana ihtiyacım var.
Bana güvenmene
ihtiyacım var.
Gidelim.
Hadi.
Pekala.
Hadi.
Ayaklarından tut, tamam mı?
O öldü tamam mı?
Tetiği sen çekmemiş olabilirsin.
Ama hala oradasın ve
beni onu vururken gördüm.
Şimdi onun
bacaklarından tut.
Yardım edeceksen
yardım et.
Yardım etmeyeceksen işimize engel olma.
-Senin işin.
Bana bir iyilik yap.
Şu çeneni kapa tamam mı?
-Benim yerim.
-Belki şimdi çeneni kaparsın.
Lütfen.
Daha önce burada bu tür şeyler olmadı mı sanıyorsun?
Normal bir günde polise zekice bir cevap veririm.
''Hayır memur bey, ateş edene dikkat etmedim.
Genelde dikkat etmem.
Silahları bırakın.
Ben bir şey görmedim.
Gitmeme izin
verirseniz söz veriyorum bir şey görmemiş
olacağım.
-Çılgınca bir fikre kapılma.
Ben burada kalamam.
-Belki Lionel'ın gitmesine de izin vermen gerekirdi.
Para ne olacak?
Cevapları benim
vereceğimi düşünmene neden olan bu durum
ne olacak?
-Lanet olsun!
Lanet olsun!
Kıpırdamayın!
Kimse kıpırdamasın,
eller yukarı.
Neden bu kadar uzun
sürdü?
Tanrı aşkına.
Burası 100 dereceden
sıcak, hamamda gibiydim beyler.
Geciktiniz beyler.
Köpeklerle aramaya çıkacaktık.
Silahlarla mı
oynuyordunuz?
Neden geciktiniz?
Suçlularla
savaşmakla meşguldük.
-Sokakları
uyuşturucu satanlardan mı temizliyordunuz?
-Lanet olsun.
Lanet olsun!
Fazla bandaj
kullandığını söyledim.
Benimkine baksana.
Anlıyorum.
Ama böylesi daha etkileyici oluyor.
Şu etkileyici efekte
bak.
Parana kanın bulaşmış.
-Onu
temizleyebilirim.
-İçerden oynamaya ne zaman başlayacağız Jake?
-Kordo içerden oynayacak.
Sen işi
mahvediyorsun.
Bunu biliyorsun.
Orada saldırıya
uğradığımı biliyorsun.
Neden söz ediyorsun?
Yaptığın iş için Oskar ödülü alman gerekir.
Bunu senden daha iyi yapacak biri var mı?
Birlikte iyi bir iş
yapıyoruz.
Bazı şeylerin
değişmesini ister misin?
Haklısın.
Hiçbir şeyin değişmesini istemiyorum.
Elbette haklıyım.
Al bakalım.
Bu senin payın.
Teşekkür ederim.
-İşine dön.
-Ne?
-Bu parayı çok çabuk getirdi.
Buradan ne kadar
hızlı gittiğini gördün mü?
Bir daha geri
gelmeyecek.
Bu iş bitti.
Tamam.
Pekala.
Sanırım fazla şüpheciyim.
Şüpheli birini gören
var mı?
-Etraf temiz.
Beyler.
Yüzde on.
Sizin payınız.
Tadını çıkarın.
-İşinizi iyi yapıyorsunuz.
Hakkınızı vermeliyim.
-Sadece sır.
Neresi olduğunun
önemi yok.
Spor salonları.
Özel kulüpler.
Sigorta şirketleri.
Fark etmez.
Parayı görürsünüz ve
istersiniz.
Fazlasını.
Kimse incinmediği
sürece kuralları biraz değiştirebilirsiniz.
Sonra biri incinir.
Tommy güven oyununun
herkesin bir parçasını bildiği bir oyunu
oynamaya benzediğini söyler.
İçerdeki adam.
Ölü adam.
Seyirci.
Herkes oyunu bilir.
Hedefin dışında.
Suikast olayını
tamamlamak için ihtiyacınız olan son şey
bir pencereden atlamak ya da bacağınızı kırmaktır.
Kapıya yönelmeniz
gerekir.
İçerde olan her şeyi
unutmanız ve cömert bir bağışta
bulunmanız gerekir.
-Para ne olacak?
-Sonra yine aynı şey.
Adamın elinde dumanı
tüten bir silah varken Yerdeki başka bir
adam her yeri kan içinde bırakmışken sizin
yaptığınız tek şey parayı düşünmekse siz
gerçekten hastasınız demektir.
Beyninizi
uçuracağımızdan emin olmanızı sağlarız.
Bir daha asla bizi
aramak için dönmemenizi sağlarız.
Sizi sonsuza dek
sırtımızdan atarız.
Ben işleri bu
şekilde düzeltirim.
Lanet olsun!
Lanet olsun!
Los Angeles polisi
en iyisidir.
Onlar genelde yarı
zeki ama keskin nişancı tipleri seçer.
Sakın kıpırdama
budala!
Örnek bir vatandaş
olmayı düşünmüyorsun değil mi?
Parayı ne yaptığını
söyle.
-Her zamanki şeyler.
-Senin adın ne?
-Dutch.
Başkaları aksini
söylese bile -Bu ismi severim.
Ben de.
Para aşkı satın alabilir.
Şuna bak.
Orijinal alçak koltuk.
Yumuşak deri.
İşte buna bayılırım.
Güzel.
Sizinle ilgili her
şeyi söyleyebilirler.
İnanın bana Sizinle ilgili öyle şeyler söylenir ki keşke
hiç söylenmese dersiniz.
-Artık yerleşmek
istiyorum.
Hayır, ne zaman
kazıkladım?
Aldığımı sana
söyledim.
Kendinizi dünyanın
zirvesinde sanmanızı sağlarlar.
Parayla her şeyi
yapabileceğimize inanıyorsanız Jake
Carol Rock söylememiş mi?
Kayayı
yuvarlıyorsan çok şey istiyorsun demektir.
Carol Rock'tan
hoşlanmam gerekmiyor.
Ülkeyi baştan
sona arabayla geçmek benim iyi vakit geçirme anlayışıma uymuyor ama adam doğru söylüyor.
Hey, benim Monica.
Önceki geceden hala başım dönüyor.
Beni ara.
-Merhaba Scott.
Döndüğünde aramanı söyleyecektim.
Numaramı biliyorsun.
Benim Sharol.
Beni görmek istemiyorsan söyle.
Bu seni son arayışım.
Bir şeyiniz yoksa
kaybedecek bir şeyiniz de yoktur.
Para söz konusu
olduğunda İster bulmuş olun isterse kaybetmiş,
ne kadar olduğunu hatırlamanız gerekir.
Lanet olasıca şans.
Bay Dolby, Bay King
sizinle konuşmak istiyor.
-Şimdi mi?
-Bir araba bizi bekliyor.
Alo?
-Hemen çıksan iyi olacak.
Yine ne var?
Alo?
Hiçbir şey yok.
Kim yaptı?
Birkaç yüz dolar
kalmış.
Adam işini biliyormuş.
Önceden mi planlamış?
Tanrı aşkına.
Ne yaptın?
-Bunu biraz
düşünelim.
-Boş ver dostum.
-Los Angeles'la ilgili kötü şeyler hissediyorum.
Bunu söylemiş miydim?
Lanet olasıca şehir.
-Şimdi bunun zamanı değil.
Özür dilerim.
Ben sadece
Tanrı aşkına, ona ne söylediler?
Henüz çok gençti.
Burada olanları
bilen biri olabilir mi?
İnsanları korkutmaya
başlama tamam mı?
Önce onu buradan
çıkaralım.
Birkaç battaniye
getireyim.
Hayır, onu burada
bırakacağız.
Sen deli misin?
Al'ı burada bırakmayacağız.
Halının uçlarından
tut.
Yakala Miles.
Miles, masayı topla
ve halıyı bırak.
Onu burada
bırakacağımızı söyledim.
Halıyı bırak.
-Canın cehenneme.
Onu burada
bırakacağımızı söyledim.
Halıyı bırak.
-Canın cehenneme.
Bu pis serseriyle
daha ne kadar çalışacağız?
Onu burada
bırakmayacağım, tamam mı?
Gordo, kendine gel.
Onu burada
bırakacağız.
Dostumuz Vietnam'da
çarpışan babasına sürekli para gönderiyordu.
Nasıl bir şeydi?
Geliyor musun?
Bu yüzden içerdeki
adamı asla oynamam.
İşte geldi.
Durumu nasıl?
Görünüşe bakılırsa
Lionel dün gece aniden strese kapılıvermiş.
Ben sadece onu biraz sakinleştirdim.
Neden bu kadar iyi
soyguncu olduğunu şimdi anlıyorum.
O kadar para ona
asla teslim edilmez.
Geçen sefer sınır
miktarda para çalmaya kalktı.
-Ne dedin?
O da kim?
-Nakit para toplayan biri.
Toplayıcı, dağıtıcı,
her kimse.
Parayı alıp dün
sabah, her zaman yaptığı gibi King'e
vermesi gerekiyordu.
Her perşembe yaptığı
gibi.
Ama bu sefer hariç.
Geri zekalı adam
biri tetiği çekmeden önce parayı King'e
vermesinin o kadar da gerekli olmadığını fark etmiş.
Tamam, King kim?
-Son derece nüfuslu biri.
-Mafya mı?
-Hayır.
Bağımsız çalışıyor.
Kendisine King diyor.
-Durum kötü mü?
-Hayır.
Çok iyi.
Dün gece birkaç yeri
aradım.
Bize para
kazandıracak bir iş bağladım.
Ama bu iş yaklaşık 1
ay sürebilir.
İşin içine bu adamda
girdi.
O girince para bir
anda ortadan kayboldu.
Bu adamın can
sıkıntısından barmen vurduğunu söylemiş miydim?
Adam lüks bir hayat
yaşamıyor.
Hayır.
Adam işini nasıl
yapacağını çok iyi biliyor.
Hırsızın teki.
-Güvenilmez biri mi?
Hayır, hayır.
Adamın söylediği tek zekice şey buydu.
Adamın yalnız
yapmaktan rahatsız olmadığı tek şey yemek
yemek.
Bu adam King adına çalışan başka bir adam için çalıştığını söyledi ve İşi bitti.
Onu kimin vurduğu konusunda
bir fikrin var mı?
Bilmiyorum.
Ama şimdi
bizi de aradıklarına eminim.
Pekala, paraları
alma fikri kime aitti?
Affedersin, sen
sağır mısın?
Burada sağır mı var?
Miles, bu adam
inatçı.
Kaynanamdan daha
inatçı.
Boston'daki o adamı
hatırlıyor musun?
Kaynamama sürekli
''Marta'' deyip dururdu.
-Yüzünde bir iz
vardı.
-Neden olduğu belli.
Adam o şekilde
doğmadı.
Bundan beş yıl önce
King için çalışıyordu.
Şehirden kaçmaya
çalışırken onu yaktılar.
5 yıl sonra King onu
buldu ve adamın banyosunu değiştirdi.
Beş gün içinde.
-Tanrım.
Şimdi yaptığı tek
şey herkese King'den söz etmek.
-Tanrım.
-Ona her tür King adı veriliyor.
2000 dolar için 5
yıllık bir kaçış.
Öyleyse onunla
konuşmalıyız.
Bir dakika.
Parayı geri vermek mi istiyorsun?
Bunu söylemedim.
-Pittsburg.
Buna gerek yok.
Bir dakika.
Parayı geri vermek mi istiyorsun?
Bunu söylemedim.
-Pittsburg.
Buna gerek yok.
Pittsburg çok güzel
bir yerdir.
Dün gece de orada
bir kuş vardı.
Bu kötüye işaret
Gordo.
Oradaki
konuşmamızdan sonra Gordo dostlarıyla oyun
oynamaya gitti.
Dostlarının pek çoğunu bizim ofisimizde konuk ederdi.
Kendi merkezimizde.
Ne yapıyorsun?
-O da ne?
-Garanti istiyoruz.
-Tanrı aşkına Miles.
-Sadece sordum.
-Sadece ara.
Evet.
King'i arıyordum.
Para sayma
problemimiz olduğunu söyle.
Evet.
Bekliyorum.
O mu arayacak?
Tamam.
-Ne zaman?
-2 saat sonra.
Sadece ben.
-Bunu unut.
Birlikte gideriz.
Bir an için
olabilecekleri düşünelim tamam mı?
Yapılacak en iyi şey
bu Jake.
Yapılacak en iyi
şey bu Jake.
King'in seni içeri
alacağını nereden biliyorsun?
Çünkü arabayla
gideceğim.
O civardan ayrılma.
Sana ateş etmeye ya
da öldürmeye kalkarsa hemen polise
haber ver!
-Teşekkür ederim.
Gelmenize çok
sevindim.
Bay King sizi
bekliyordu.
-Yavaş ol!
-Onu aramamı söylemiştin.
Ben de arıyorum.
-Bir kez olsun daha kibar ol.
Özür dilerim.
Üstünüzü arayabilir miyim?
Sürekli birlikte mi
çalışıyorsunuz?
Hayır.
Bay King sizi görmek istiyor.
Önden buyurun.
-İyi akşamlar.
-İyi akşamlar.
Bunu görüyor musun?
-Evet.
Kim olduğunu öğren.
Not al.
42 ya da 43'te
olmalı.
Bulması zor değil
tamam mı?
Kardeşleri de onunla
birlikte satış yapıyor.
-Onları getir.
-Hangisini?
Hangisi olursa?
-Kardeşleri mi kızı mı?
Hangisi olursa?
-Kardeşleri mi kızı mı?
Kim olursa olsun
fark etmez.
Bunu sana
bırakıyorum.
Köpeklerin geri
döndüğüne eminim.
Gidin.
Gidin.
Şuraya bakın.
Merhaba kızlar.
-Merhaba.
Siz birlikte misiniz?
-Biz kız kardeşiz.
Kız kardeşleri
severim.
Onları iyi göremiyorum.
Biraz kenara
çekilirsen onları gözden geçirebilirim.
Sen de sonra göz
atarsın.
Teşekkür ederim.
Demek kız
kardeşsiniz.
-Evet.
Ve 18'in
üstündesiniz.
-Evet.
Oh evet.
Kız kardeşlerin ne yapabildiğini görelim.
Onları tekneye götür.
Bu arada size eşlik
edelim.
Los Angeles polisi.
Biraz aşırı tepki
veriyorsun.
Sizi incitmeyeceğim.
Sadece küçük bir
önlem, hepsi bu.
Sizi de kaydediyor
olmalılar.
Siz polislerin bu
civarda olması oldukça iyi.
Sadece masum
görünüyorsun.
Fazla sevimlisin
değil mi?
Evet, öyle bir şey.
-Ne yapıyorsun Kaplan?
İnsanları
paralarından mı kurtarıyorsun?
Aslında bunun birkaç
tekniği var.
Yani kızlar gibi mi?
Stil.
Evet, stilin de
yardımı oluyor.
Hayır, benim işimde
stile yer yok.
Bu işe başladığımda
senin yaşındaydım ve ilk büyük işimde
bir adam vardı.
Çin Mahallesinden
Smith.
Büyük iş değildi.
Sadece 800 dolar almıştık.
O parayla kendime
ilk takım elbisemi almıştım.
Harikaydı.
Beyazı severim.
Çok güzeldi.
Beyaz bir takımdı.
Beyaz, beyaz beyaz Çok iyi görünüyordum.
Ciddiyim dostum.
O takımla dolaşırken
herkesin gözü bende olurdu.
Erkeklerin ve kadınların.
-Öyle olduğuna
eminim.
Evet.
O takımı ilk giydiğimde Ekim ayıydı ve hava
sıcaktı.
Çin mahallesinden
Smith'le birlikte Malibun'a dolaşmaya gitmiştik,
tamam mı?
İki adam etrafa ateş etmeye başlamıştı.
altı kişi çok korkmuştu.
Herkesi kontrol
etmişlerdi.
Biri dışında.
O kişi kimde dersin?
Ben olmayayım?
Neden biliyor musun?
Beyaz takım.
Onu ilk ben
görmüştüm.
İlk ben nişan almıştım.
Vurdukları ilk kişi
de bendim.
Beni anlıyor musun
Jake?
Ondan sonra beyaz
takım giymedin mi?
Hayır.
Bazen stil başına iş açabilir.
Kızlar hazır Bay
King.
-Evet.
Sen de kal.
Bunu seveceksin.
Daha önce buraya
geldin mi?
-Geldiğimi sanmıyorum.
Sen de bilirsin.
Salı günleri disko var.
Çarşambaları
elektronik müzik saçmalığı var.
Perşembeleri
lezbiyenlerin oyunları var.
Lupes.
Çalışırken bana bak
lanet olasıca.
Bana ekpressomu
getirmeni istiyorum.
Şu sürtüğü de
gelirken uyku haplarımı getirmesini söyle.
Hadi.
Şimdi.
Sana bir şey soracağım.
Neden buraya geldin?
Neden benim gibi bir adamla iş yapmak istiyorsun?
Neden?
Daha önce aramızda
herhangi bir aksilik yaşandıysa bunun
için senden özür dilerim.
Dürüstçe bir hata.
Sorun değil.
Birbirini henüz
tanımayan iki adam arasındaki bir pürüz.
Fikrini
değiştirdiğine göre artık birlikte olacağız.
Öyle değil mi?
-Hayır, yanılıyorsun.
Yanılıyor muyum?
Sen yanılıyorsun.
Bana çok iyi bakmanı
istiyorum pis serseri.
Bana nedenini söyle.
-Öyle sakin ol.
Sonra söylerim.
Çünkü birincisi sana borcum yok.
İkincisi
adamlarından biri değilim.
Adamlarımdan değil
misin?
Şeker attın mı?
Evet.
-Dört tane mi?
-Evet.
-Demek adamlarından değilsin.
Bu hapları her yerde
alırım.
Bu aramızda kalsın
tamam mı?
-Evet.
Şunu hemen durdurun!
Beni duymuyorlar.
Onları sahneden indir.
İnin.
İnin.
Lanet olsun.
Bunu nasıl yaparlar?
Onlar kız kardeş.
Sana bir şey
soracağım.
Doğru cevap
istiyorum.
Doll'un benimle
bağlantısı olduğunu bilmiyordun.
Beni daha önce duydun.
-Ama bana doğruyu söylemen çok önemli.
-Bunu bilmiyordum.
Çok iyi bir
oyuncusun.
Ne zaman yalan söylediğini anlamak zor.
Ama alışmaya başladım.
Hadi kızlar.
Beni dinleyin.
İlk kez iki kızı
sahneye çıkarıyorum.
Genelde dışarıda çalışırlar.
Rutin işler
yapacaksınız.
Neden biliyor
musunuz?
Çünkü siz kız
kardeşsiniz.
-Biz kız kardeşiz.
Bırakın konuşayım,
bırakın konuşayım.
Yaptığımız işten
hoşlanmadın mı?
Elbette hoşlandım.
Sanatçıları severim.
Eğer birbirinizi yiyecekseniz
bunu zevkli şekilde yapmanın bir yolunu
bulmak zorundasınız.
Buraya aileleri olan
insanlar geliyor.
Tamam mı?
-Tamam.
Anlıyor musunuz?
-Evet.
Öyleyse işinize
dönün.
Hadi gidin.
Şunu söyle.
Seninle paylaşımı nasıl yapacağız?
Sana borcumu
vereceğim.
Artı hakkın olanı
alacaksın.
Bundan hoşlandım.
Tamam, hadi otur.
Şu sevimli İrlandalı
gülümsemeni yakından görelim.
Buraya anlaşma
yapmaya geldim.
Tuhaf oyunlar
oynamaya değil.
-Espri.
-Teklifimi öğrendin.
Jake.
Evlat.
Espriydi.
Hadi.
Buradan gitmek mi istiyorsun?
Kapılar sonuna dek açık.
Hadi otur.
İş konuşalım.
Pekala.
İşte teklifim.
Yakın oturmak
istemiyor musun?
Hayır.
Burada rahatım, teşekkür ederim.
Pekala.
Ellerini görebilir miyim?
Büyük ellerin var.
Dur bakayım.
Şu ellere bak dostum.
Bir gitarist olman
gerekirdi.
Şu çizgilere bak.
Şunu gördün mü?
Bu aşk çizgisi.
Bu da para çizgisi.
Çok uzun bir çizgi.
Şuraya kadar uzanan
da ömür çizgisi.
Çizgi şurada kesiliyor.
Bu da bir noktada sorun çıkacak demek.
Sorunu ortadan kaldırmak sana bağlı.
Benimle konuşmanı,
beni mutlu etmeni istiyorum.
Beni korkutmanı
istemiyorum.
Beni korkutmanı
istemiyorum evlat.
Şimdi ne olacak?
-Oyunu oynayacağım.
Sen de oynayacaksın.
Ben de oynayacağım.
Birlikte sonuç
alacağız.
-Ben sana onu
vereceğim sen de bana onları vereceksin.
Çünkü kendini çok
iyi sanıyorsun değil mi?
Öyle sanmayı
seviyorum.
-Tamam.
Bunu Morgen Price'la yapacaksın.
-Morgen Price mı?
-Evet.
Mümkün değil.
-Neden?
Çünkü o iş benim
için fazla büyük.
Ben yanındayım.
-Sen yanımızdasın çünkü -Ne?
-Aptalca bir hata yaptın.
Bu güzel bir cevap.
-Neden Morgen Price?
Bu benim için çok
önemli.
Bana kazık atmaya
kalkma.
Tamam mı?
Biliyor musun?
Arkadaşım Lupes'i
yanına alacaksın, tamam mı?
Kesinlikle olmaz.
Ben böyle çalışmam.
Ben adamlarımla
çalışırım.
Lupes'i yanına
alacaksın.
Ben böyle çalışırım.
Evet, anlaştık.
-Güzel.
Bu güzel.
-Bütün işi şimdi mi
yapacağız.
-Hayır.
Geri kalanı sana bağlı.
Sanırım anlaştık.
Affedersiniz
hanımefendi.
Sanırım bir şey
düşürdünüz.
İyisiniz ama o kadar
iyi değilsiniz.
Sizi kulübün
karşısında gördüm.
Beni tanımadınız mı?
-Arabamı getirir
misin Tony?
Tabi.
Beni gerçekten
hatırlamıyorsunuz değil mi?
Hatırlamalı mıyım?
Pekala.
Bu güzel.
İş teklifimle ilgilenir misin?
Ücretimi ödeyemezsin.
Saati 27 dolar olan o kızlardan biri değilim.
Bazı tipleri tanımak zor oluyor.
Benim adım Jake.
Kendini fazla abartma tatlım.
Ücretini
ödeyemediğim biriyle çalışmayı hiç düşünmem.
Sanırım yanlış kızı
buldun.
Bana bir iyilik yap.
Derin bir nefes al ve ona kadar say.
Grifft'ten ve iyi
paradan söz ediyorum.
Tabi zengin olana
dek oraya gitmeyi düşünmüyorsun.
Bunu umursadığını
bilmiyordum.
Cüzdanın sende
kalsın.
Durumu eşitledik.
Derin nefes al.
Ona kadar say ve gidip kendini becer.
Bak.
İyi para ödüyor tamam mı?
6 rakamlı.
Tek yapacağın küçük
bir rol oynamak.
Üstesinden gelebilir
misin?
-Neden ben?
Beni tanımıyorsun
bile.
-Çünkü senden
hoşlandım.
Seninle ilgili iyi
şeyler hissediyorum.
Bunu sana daha önce
söyleyen oldu mu?
Hayır.
Teşekkür ederim Tony.
-Bir şey değil.
Ama bunu düşüneceğim.
-Pekala.
Sanırım bu biraz
zaman alacak.
-Dilek tut.
11 ile 11 arası
dilek tut.
Yani iki kez.
-Ondan hoşlandığını
görüyorum.
-Evet, ondan çok
hoşlandım.
Düşeş.
Lanet olsun.
Nasılsınız çocuklar?
-O da kim?
Bu Lupes.
King'le çalışıyor ve ekibimizin parçası olacak.
İşlerin yolunda
gitmesini sağlamak için buradayım.
Bundan hoşlanmayan
var mı?
-Bu da Lilly.
Size sözünü ettiğim
yeni kadın.
Oyun mu oynuyoruz
yoksa şehir tanımımı mı yapıyorsun?
Bana güven.
Bu işte onların yardımı gerekiyor, tamam mı?
Yeni hedefimiz,
Morgen Price.
Neden?
Nedenini biliyorsun.
Çünkü King onun
olmasını istiyor.
Üstelik mükemmel bir
hedef.
Benim seni değil
senin beni beklemen gerekiyor.
Adamımız büyük bir
yatırımcı.
İkinci nesil bir
züppe.
Bugünkü noktaya
babasının açtığı bir çamaşırhane ve küçük
bir işletme sayesinde gelmiş.
Canın cehenneme.
Her yıl onun
mağazalarından 1 milyar dolarlık alışveriş
yapıldığı söyleniyor.
Bu yüzden parası olduğunu biliyoruz.
Sadece ona ulaşmamız
yeterli.
-Ne kadar paranın
peşindeyiz?
5 milyon.
King'e sadece 150
bin dolar borcumuz var.
Biliyorum.
Bu yüzden işi doğrudan biz yapacağız.
Önce Bankanın
karşısında bir ofis bulacağız.
Çok az çalışan
olacak.
Yasal belgelere ve dökümanlara ihtiyacımız olacak.
Adamlarımız doğru
yerlerin sicil numaralarını bulacak.
Tepeden tırnağa
yasal belgelerle donanacağız.
İhtiyacımız olduğu
kadar.
Hepsi onaylanmış
olacak.
O gün geldiğinde
parayı bankanın uzak bir şubesine
yatıracağız.
Hepsi onaylanmış olacak.
O gün geldiğinde
parayı bankanın uzak bir şubesine
yatıracağız.
Aynı gün elimdeki
uygun belgelerle parayı çekmeye
geleceğim.
Aynı gün elimdeki
uygun belgelerle parayı çekmeye
geleceğim.
Sorun nedir?
-Sence 5 milyonu bir çantaya koyup götürmene izin verecekler mi?
İyi nokta.
Şube merkeze bağlı
olduğundan bu parayı nakit olarak ödemek
istemeyecek.
Bu yüzden bir başka bankadan parayı çekeceğiz.
Bunu kontrol
etmeleri çok zor.
Sonra şehirden
ayrılacağız.
Uçağa binip Los
Angeles'tan 40 dakika uzaklıktaki bir
yere gideceğiz.
Bu işin en önemli kısmı.
Elinizde içinde beş
milyon dolar olan bir çantayla çıkıştaki
görevlinin denetimine yakalanmadan USA'den
içeri adım atabilir misiniz?
Bu yüzden gümrükte
çalışan birine ihtiyacımız olacak.
Bugüne dek duyduğum en
aptalca fikir diyebilirim.
İnsanlar bunu daha
önce denedi Jake.
İşe yaramadı.
Teddy Frazier ve Van
couver bunu geçen yıl denediler.
Daha önce işe
yaramadı.
Birincisi doğru
bankayı seçemediler.
İkincisi ellerindeki şirket belgeleri işe yaramazdı ve üçüncüsü bizden farklı
olarak gümrükte bir adamları yoktu.
-Dördüncüsü de
aptalca bir fikir.
Ne öneriyorsun?
Onu kaçırmayı mı?
bir adamları yoktu.
-Dördüncüsü de
aptalca bir fikir.
Ne öneriyorsun?
Onu kaçırmayı mı?
Bu daha önce hiç
sorun olmamıştı.
Evet ama daha önce
böyle bir sorunumuz olmamıştı.
Evet, olmuştu.
Ve bu sorunu çok güzel çözmüştük.
Tavuğu King'e altın
tepside mi sunacağız?
Boş versene.
Bir sonraki işe dek ortaya çıkamayacağız.
O tür işler için
yaşlandık Miles.
Evet, ama bu şekilde
ölmek için çok genciz.
Bu işe beni
bulaştırma.
Bana bak.
Bana güven.
Sen de bu işe bulaşma.
Ben gözü pek bir
adam değilim.
Seninle açık
konuşacağım.
Bu işi prensipler
için yapmak istemiyorsan para için yap.
Sanırım evet.
Bu işte belirsizlik
olmaz.
Ya benimlesin ya da değilsin.
Üçüncü şık yok.
-Ben varım.
Bu beni rahatlattı.
Lanet olsun.
Miles'la aynı
fikirdeydim.
Aptalca bir fikirdi.
Ama onları ikna
etmiştim.
İşi yapacaktım.
Ve yardıma ihtiyacım
vardı.
Eroin işide nereden
çıktı?
Eroinle ne yapmamı
istiyorsun?
Onu satacaksın.
-Kime?
Kaz kafalı olma.
Bugüne dek kimlerle iş yaptıysak onlara.
Vicky haklı.
Bu işten 150 bin dolar alacağız.
Sence bu iyi bir
fikir mi?
Bunu daha önce hiç yapmadık.
Peki ne yapacaksın?
Kayıp rapor peşinde mi koşacaksın?
Bu işi başarırsak
onunla birkaç iş daha yapabiliriz.
Umarım öyle olur.
Kızımı dün Üniversiteye gönderdim.
Bu 150 bin dolarla
onun bütün masraflarını karşılarım.
Bunları artık sorun
etme.
Kafamda başka
planlarda var dostum.
Kozmetiği boş ver.
Burada gerçek paradan söz ediyorum.
Adam bunu komediye
çevirdi.
-Sahi mi?
Elbette sahi.
O geri zekalının planını boş ver.
O adam öyle değil mi?
-O adam mı?
Bir dakika.
Ne yapıyorsun?
Tony bana er geç
herkesin doğru soruyu sormaya başlayacağını
söylerdi.
Onun sorması çok uzun sürdü.
Parayla bu adamı
satın alabilirdik.
İşte geldi.
-Nasıl gitti?
Servis kısmı temiz
mi?
Senin orada ne işin
vardı?
Temizlenmek için kullanıyordum.
Bunda ne var?
Bir daha olmasın
tamam mı?
-Çok hoş.
Burası çok büyük bir
metropol kardeşim.
Kamuoyu sağlığı
şehir meclisinin listesinde üst
sıralarda yer almıyor.
Tuvaletlerde ne
yaptıklarını biliyor musun?
Ya burada?
Bu berbat yerde.
Bunu hiç duydun mu?
Bulaşıcı
hastalıkların farkında mısın?
-Yemek yiyorum.
-Evet, farkındayız.
Pisliğini kürekle
atmak ister misin?
Bu kadar yeter,
tamam mı?
Artık işimize bakalım.
Miles, bankanın
içinden bize birini ayarlaman lazım.
Onunla çalışacağız.
Evraklara
ihtiyacımız olacak.
Sigorta firmasıyla
iş birliği yapalım.
Fiyat yükselir.
-Hayır.
Bu evraklar biraz ucuz olmalı.
Tamam mı?
Sadece yeni
kimliklere ihtiyacımız var.
Temiz kimlikler olmalı.
Bunun için Suete'le
konuşun.
-Gümrük ne olacak?
Gümrüğü merak etme.
O işle ben ilgileneceğim.
Başlangıç için biraz
nakit gerekecek.
Sence King bize borç
verir mi?
-Zaten borcunuz var.
Borç almamız
gerekiyor.
Borç almadan bu işi yapamayız.
Borca ihtiyacımız
var mı Gordo?
-Sanırım var.
Sanırım borca
ihtiyacımız var.
-Bilmiyorum dostum.
Şansını
deneyebilirsin.
-Sen beni
dinlemiyorsun.
Seninle
konuşmaktansa bir heykelle konuşmak daha iyi olacak.
Pekala.
Deneyeceğim tamam mı?
-Bize bu iyiliği yap
tamam mı?
Ne yapmanız
gerektiğini biliyor musunuz?
-Evet.
-Pekala.
Lupes ve Lilly.
Birlikte King'i görmeye gideceğiz.
-Pekala.
-Hadi gidelim.
Yemeğimi bitirmedim.
Yemeğini bitirmemiş.
Ne oldu?
Sorun ne?
Güzel.
Neden biliyor musun?
Çünkü gerçek.
Birbirinize bakın.
Kendini iyi hissediyor musun?
Çok iyi hissediyorum.
-Harika.
Ne var?
İş için bizden para
istiyorlar.
Hayır.
Onlara para veremeyiz.
Onlara borç
vermiştik.
İhtiyacımız olduğunu
söylüyor.
O adama güveniyorum tamam mı?
Bana bak.
Bana bak.
O adam seni
etkilemiş.
-Neden söz ediyorsun?
Seni kandırmasına
izin verme.
Cazibesi olan biridir.
Onun yanına git ve
buraya çağır.
-Tam arkanda.
-Git buradan.
Bu beni korkutmaya
başladın.
200 bin dolar yeni
borç mu istiyorsun?
Bu sefer bana
güvenmek zorundasın tamam mı?
Güven aşamasını
çoktan geçtin.
Sanırım ondan borç
almayı unutmalıyız.
Mantıklı konuşuyor
değil mi?
Onu dinleyelim.
Senin beni dinlemeni
istiyorum tamam mı?
Gösteriyi senin için
yönetsem bile gösteriyi ben yönetiyorum.
Bu yüzden ''evlat''
''dostum'' ''kardeşim'' gibi saçma sapan
lakapları bırak.
Tamam mı?
Benim adım Jake.
Neden seninle
konuşurken yüzüme daha iyi bakmıyorsun?
-Senin adın ne canım?
-Onun ismi Lilly.
O da kim?
Sana hiç yorumda bulundum mu canım?
Onun dediklerini
yapman ve onun sözlerine inanman büyük bir hata olacak canım.
Çünkü burada asıl
patron benim.
Neden sigara
içtiğini de anlamış değilim.
Bu meret zehirdir
tamam mı?
Kalbimi hisset.
Hadi durma.
Seninkinin iki
misli hızla attığına eminim.
Gerek yok.
Teşekkür ederim.
Hadi, şu kalbimi
hisset tamam mı?
Gerçekten iyi bir
duygu.
Seninkinden çok
daha hızlı değil mi?
Neden kalbim
çarpıyor biliyor musun Jake?
Çünkü ona
dokununca bunu hissediyorum.
Affedersin.
Biraz abartıyorum canım.
Ama anlamanı
istiyorum tamam mı?
Her şey kontrol
altında.
Şimdi asıl konuya
gelelim.
İlacımdan ona da söz
etmişsin.
Bunun sır olduğunu
sanıyordum.
O ilacı neden
aldığımı biliyorsun.
Çünkü almazsam hiper
aktif oluyorum.
İlkel oluyorum.
Kaba oluyorum.
Ne zaman ne yapacağım
belli olmuyor.
Şimdi beni dinle
tamam mı?
Şiddet yanlısı biri
değilim.
Sadece öyle
sanmalarını severim.
Paramı aldın şimdi
iş için yine para istiyorsun.
Şiddet yanlısı biri
değilim.
Sadece öyle
sanmalarını severim.
Paramı aldın şimdi iş
için yine para istiyorsun.
Parayı sana
vereceğim.
Benden istediğin
miktarı sana vereceğim.
Ne kadar olduğunu söyle.
-200 bin dolar.
-200 mü?
Benden başta
aldığınla birlikte ne kadar yapıyor?
-350 bin.
-Bu çok güzel.
Zeki birisin değil mi?
Bana zeki olduğunu
söyle.
Sen zeki bir adamsın.
Bu kadar zeki olma.
Canın yanmasın.
Beni korkutma.
Önünde uzun,
sağlıklı bir hayat var.
Senden hoşlandım.
-Sen ne diyeceksin?
-Benim diyeceğim Ben de senden hoşlandım de.
Hadi, buna ihtiyacın var.
Ben de senden
hoşlandım de.
-Söylenmiş bil.
-Tamam.
Seni yuvama kabul edeceğim evlat.
Tanrım, ne kadar güzelsin.
-Gidelim.
Bir daha kimsenin
arkamda durmasına izin verme.
Beni duydun mu?
Beni anladın mı?
King sana parayı
verdi mi?
-Hayır.
Bankaya baskı
yapan adamı bulması gerekiyormuş.
Kendinize bir hedef arıyorsanız
zayıf bir hedef Ben kendimi severim.
İnsanlar bunu sever.
Daha tanışmadan kimi
aradığınızı söyleyebilirim.
Geri zekalı Serseri!
Aşağılık pislik!
Hepimizin aradığı
tipe benziyordu.
Bu kadınla bu iş
yürümez.
-Emin misin?
Hayır.
Luis Ashley.
BBP'nin avukatlarından.
Hedefinizi ararken
kaybedecek bir şeyi olmayan birini aramalısınız.
Ne arkadaşı, ne ailesi ne hayatı olan tipler.
Hiçbir sorumluluğu
olmayan bir adam aramalısınız.
-Bence mükemmel.
-Emin misin?
Eminim.
Ashley doğru seçimdi.
Şimdi Lilly'nin
doğru seçim olup olmadığını görmeliydim.
Bu yüzden onu test
ettim.
Mezuniyetiniz kutlu
olsun.
21. yıl dönümü kutlu olsun.
Sevgiler Tom.
-Mükemmel.
-Ben birazdan dönerim.
-Teşekkür ederim.
-Affedersiniz.
Sanırım bana da bir şeyler olacaktı.
-Biletiniz var mı?
Hayır, kaybettim.
Ama ismim Hanson.
-Tamam.
-Teşekkür ederim.
Bay Luis değil mi?
-Evet.
Adım Jake Hanson.
Karoline'de hukuk okumuştum.
Orada birkaç kez
karşılaşmıştık.
-Elbette.
Jake.
-Evet.
-Seni yeniden
gördüğüme sevindim.
-Ben de sevindim.
Lilly'yi
hatırlarsınız.
Bu güzel kadın,
karım Lilly.
Bu da hukuktan
öğretmenim.
-Memnun oldum.
-O zevk bana ait.
Sizi Standford'a
hangi rüzgar attı?
-Aslında -Bizim ilk yıldönümümüz.
Sizi kutlarım.
Bu harika.
-Teşekkür ederim.
-Hafta sonu bana gelin.
-Sahi mi?
-Belki bize bir iyilik yapabilirsin.
Birkaç gün burada
kalacağız ve bir yer bulamadık.
Bize yardım
edebilirsin.
-Tabi.
Hanson adına bir şey
yok.
Bilgisayara da
baktım.
Ama dün çantımızla
cüzdanımız çalındı ve biletler cüzdanımdaydı.
Belki yeniden
baksanız iyi olur.
Bu olay nerede oldu?
-Kaldığımız otelde oldu.
Bence kat
görevlilerinden birinin işiydi.
jake benden daha
insancıl.
Bunu söylememden hoşlanmıyor.
Ama bence doğru.
-Bugünlerde çok dikkatli olmanız gerekiyor.
-Kesinlikle öyle.
Gitmem gerekiyor
canım.
Yeni bir cüzdan
alacağım.
Tanıştığımıza
sevindim.
-Ben de sevindim.
İşte burada.
-Güzel.
Üzgünüm, hiçbir şey
yok.
Ne olduğunu sorabilir miyim?
Ailemden kalan bir
çift elmas küpeydi.
Biliyor musunuz
onlara benziyordu.
Sizi anlıyorum.
-Onları çekle almam gerekecek.
Kimlik vermeniz
gerekiyor.
-Anlıyorum ama
dediğim gibi cüzdanım çalındı ve Bu karımla benim için çok özel bir gün.
Bu birinci yıl
dönümümüz.
Küpeleri ona verecektim.
Annemden
bana kalmıştı.
Ona çok özel bir sürpriz yapmak istiyordum.
Bugün bir istisna
olamaz mı acaba?
-Bir kereliğine.
-Üzgünüm.
Lütfen Karoline'e
benden selam söyleyin.
-Tabi.
-Sizi gördüğüme sevindim.
Ben de sevindim.
Neden bana bir çek
yazmıyorsun Jake?
Küpeleri de benim
kredi kartımla alalım.
Bunu gerçekten
istiyorsanız bence harika olur.
Güzel.
Lütfen.
-Teşekkür ederiz Bay
Luis.
-Önemli değil Jake.
Bu ilk yıl dönümümüz
için.
Rüyalarının
hediyesini almış gibi gülümse.
-Teşekkür ederim.
-Bir şey değil.
Şimdi ateşli şekilde
öpüşelim tamam mı?
Tamam.
Sanırım dostumuz
gitti.
Hey, nasıl gidiyor?
Seni gördüğüme sevindim dostum.
Nasıl gidiyor?
-Ne yiyeceksin?
-Baharatlı tavuk şiş olabilir.
-Sahi mi?
-Evet, ben acıyı severim.
-Evet.
Sen ne yarsin?
-Sen de kimsin?
Özel ajan.
Dr.
Yu ten.
-Özel ajan mı?
-Jake'i arıyorum.
-Kim?
-Kim mi?
Görünmez adam.
Hayalet.
Önceki gün Tanrı'nın
armağanı gibiydi.
Ekibiyle birlikte
buradaydı.
Morgan'ı tanır mısın?
Sen Morgan'ı
tanırsın.
Bu işin başındaki adam.
Dinle özel ajan.
Adın neydi?
-Yu ten.
Ben çok insan gibi
espri duygum gelişmiştir.
-Sahi mi?
Benimki de gelişmiştir.
-Eğer bu bir
şakaysa, hiç hoşuma gitmedi.
-Şaka mı?
Birkaç yıl önce
Jake'in de bulaştığı bir işin peşindeydim.
Tempa adındaki bir
adamla önemli miktarda mal alışverişi yapıyorlardı.
İşi bitirmeme çok az kalmıştı.
Bunu o da biliyordu.
Ve bu işi bitirmeme vermemişti.
O günden beri onu
Chicago'da, Denver'da, South Lake City'de Phoenix de takip ediyorum.
Beni gördüğü an
oradan kaçıyor.
Bu gerçekten ilginç
bir hikaye.
Özel ajan
olabilirsin ama Ne dedi biliyor musunuz?
''Beni
yakalayamazsın.
Canın cehenneme''
Sizin canınız cehenneme!
-Hey.
-Pekala.
Öfkeme hakim
olmalıyım, zayıflık bana göre değil.
Bir bardak su
söylememi ister misin?
Öfkemi kontrol etme
yöntemi üstünde çalışıyorum.
Doktorum sakin
olmamı söylüyor.
Çünkü yapacağım ya
da söyleyeceğim bir şey için sonradan
pişman olabilirmişim.
Bak özel ajan Biri uyuşturucuyu benden alacak.
Şunu kapar mısın?
-Hadi yürüyüşe çıkalım.
İşte anlaşma.
Jake'i yakalamama yardım edeceksiniz.
Şu an ne planlıyorsa
siz de işin içinde olacaksınız.
Siz işin içine
girince ben de gireceğim.
Lanet olası silah
belimi ağrıtıyor.
Karşılığında,
geçmişinizle ilgili soruşturmanın sona Arabanızda
eroinle dolaşmanız doğru değil.
Karşılığında,
geçmişinizle ilgili soruşturmanın sona Arabanızda
eroinle dolaşmanız doğru değil.
Arabanızda eroinle
dolaşmanız doğru değil.
erdirilmesini
sağlayacağım.
İç işlerinin de
sizin için harekete geçmemesini
sağlayacağım.
Kim bilir, işler
beklediğim gibi giderse ödül bile alırsınız.
harekete
geçmemesini sağlayacağım.
Kim bilir, işler
beklediğim gibi giderse ödül bile alırsınız.
-Bunları nereden
biliyorsun?
-Aklını takma.
Bu lanet olasıca
kravattan kurtulma şansım var mı?
Neden bana o şekilde
bakıyorsun?
O adamı bu kadar çok
istiyorsan, neden onu getirmemize izin vermiyorsun?
Onu tutuklarsın, olay biter.
Tilki tavuk
kümesinde yakalanana dek tilki değildir.
-Nesin sen hayvan
bilimci mi?
-Suçlu uzmanı.
Ama bunun
.
.
şimdi önemi yok.
Anlaşma bu.
Siz gidip temizlenin.
Ben kafamı
toplayayım.
Bundan iyisi beni gördüğünde tıpkı babasını görmüş kız gibi gülümse.
Size bu malla ilgili
bir şey söyleyeyim.
Bu bir sonraki
müşterinin kokaini.
Vergi ödeyenlerle
hiçbir ilgisi yok.
Onların canı
cehenneme.
Hadi dostum benimle açık konuş.
Her şeyin bir uçuş
zamanı var.
Biraz şansla zamanında iniş yaparsınız.
-Durumu nasıl?
Bir fikrim yok.
Zaman dolmak üzere.
Mike komik bir adam.
Özellikle böyle anlarda.
-Çok güzel.
-Kravat takar.
Ayna taşır.
Maç yapar.
Tam zamanında.
Her şeye inanır.
Ama gerçekten kötü
şanstan söz etmek istiyorsanız kızıl saç.
-Şaka yapıyor
olmalısın.
-Lanet olsun.
İlk üçteki bütün
katiller kızıldı.
Ozi Born, baltacıydı.
Jules, ihanete
uğramıştı.
Charli zek, terk
edilmişti.
-Ben de seni
gördüğüme sevindim.
-Ne yaptığın
konusunda bir fikrin var mı?
Saçına ne yaptığının farkında mısın?
Bana saçımı
değiştirmemi söylemiştin.
Ama asıl uğursuzluk
evinize bir kuşun gelmesidir.
Eve kuş gelmesi ölüm
demektir.
Bu eşarbın anlamı ne?
Üstündeki kuşlar ne?
Bunun anlamını
biliyor musun?
Bunun anlamını
biliyor musun?
Jinks Anas'ın katil
annesi gibisin.
Güzel.
Hoşunuza mı gitti?
Öyle mi?
Öyle mi?
Bir şey mi kaçırdım
çocuklar?
-Kızıl saç canım.
Uğursuzluk
dememektir.
-Bunu bilerek
yapmadı Jake.
Bunun önemi yok
tamam mı?
Uğursuzluğu
kandıramazsın.
Uğursuzluğu parayla
satın alamazsın.
Karma'ya hile
yapamazsın.
Sen bizi kandırdın.
Kendini iyi
hissetmek için bu kadarı fazla ha?
Sanırım masadan bir
piliç ayrıldı değil mi?
Gordo.
Şunu yak.
Lupes, hızlı düşün.
Affedersiniz.
Bunun sahibi var mı?
-Hayır, lütfen.
-Teşekkür ederim.
Özür dilerim
geciktim ama yerimi ona vermeniz gerekmezdi.
-Sizin geleceğinizi
bilmiyordum.
-Bunu bilmiyordum.
Özür dilerim.
Problem değil.
Bunun için teşekkür
ederim.
Kendimi biraz kötü
hissediyorum.
-Zor bir gün müydü?
-Hem de nasıl.
Ne içiyorsun?
Ah buzlu viski.
-Ben de buzlu viski alayım.
Benim adım Leon.
Leon Ashley.
Özür dilerim.
Kabalığım için bağışlayın.
Lilly.
Lilly Fan.
Peki ne yapıyorsun?
-Ne yapmıyorsun demek daha doğru.
Bu uzun bir hikaye.
-İçkilerimiz geliyor.
-Ne oldu?
-Ortağımla ben bir teknoloji şirketinin güvenlik alt yapısını hazırlamaya
çalışıyorduk.
Ama alt yapı
yatırımlarımızın bir işe yaramadığını görünce
İflasın eşiğine geldiniz.
Bunu ben de
yaşamıştım.
Evet.
İşlerin yolunda gideceğine dair iyimserliğimiz
vardı.
İşte içkiniz.
-Teşekkür ederim.
-Hayır, ben öderim.
-Asla olmaz.
Şerefe.
Kötü bir gün
geçirdik.
Tek kelime söylemeden ''hayır'' demek çok zor oluyor.
-Ortaklıklarda bu
tür şeyler olması çok doğaldır.
Ama daha önce tek başınıza performansınızı sergilemek zorundasınız.
Tahmin edeyim.
Siz de iş adamısınız.
Hayır, öyle bir şey
değil.
Ben bankada
çalışıyorum.
-Sahi mi?
Keşke birkaç saat
önce tanışsaydık.
İş ortağım geldi.
Akşam yemeği planımız vardı.
İçki için teşekkür
ederim.
-Bir şey değil.
Acaba bize katılır
mısın diye soracaktım.
-Elbette.
-Tamam.
Hedefi ağımıza
çekmiştik.
Sıra yemeye gelmişti.
Ben ona durumu
anlatmaya çalışıyordum.
O da bana
özür dilerim, bu program berbat dedi.
Hayır.
Sanki binlerce renkli peçete havada uçuşuyor
gibiydi.
Miles'la beni
ofisinden kovdu.
Bütün ekip berbat
deyip duruyordu.
Lilly ile Lupes'i arıyordu.
Elbette Gordo'yu
bulamazdı.
-Önemli olan da bu.
Gordo'yu bulamazdı.
Peki ne oldu dersin?
Gordo'yu buldu ve -Bir dakika.
Bunu anlatma.
-Onu yatak odasına götürdü.
-Aman Tanrım.
-Gordo yataktaydı.
Altında biri vardı.
Aletini eline almıştı.
Aletini eline
almıştı ve tuhaf sesler çıkarıyordu.
Çok üzgünüm.
Söylediklerinde
samimi.
Bunu dramatize
etmedim.
Çünkü bir daha asla
kalabalık tuvaletleri kullanmadım.
-Ben de öyle.
Sonunda dersini aldı.
Gerekli dersi aldı.
O günün sonunda bize
''yeter artık'' demişti.
Sonra lanet olasıca patronumuzla
vedalaşıp kendi işimize başlamıştık.
-Böyle bir şansınız
olduğu için size gerçekten hayranım
çocuklar.
Daha kötü
günlerimizde oldu.
Hangi banka demiştin?
-Price Rise.
-Ciddi olamazsın.
Sahi mi?
Sizin patronunuz çok
serttir.
Bunu çok duymuştum.
Onun için çalışmak
nasıl bir duygu?
-Bilirsin.
Sorun yok.
-Sahi mi?
Aslında uyuz adamın
teki.
Peki o bankadaki
işin ne?
-Yatırım bonolarının yönetiminden sorumlu kişiyim.
Bu konumda olmak
gerçekten zor iş olmalı.
İşin çok zor olmalı.
-Sen ona bakma.
Sen dahi olmalısın.
Evet öyle.
İşte biraz araştırma
yapmanın sonucu.
Bir bankanın yatırım
bonoları sorumlusu.
Önemli bir konumda.
Ama yalnız biri.
Belki bize bu işin
en zor kısmından söz edebilirsin.
Normal bir zorluğu
yok.
Ama insanlar bono
alırken biraz korkuyor.
-Hayatları bir banka müdürünün elinde olduğu için korkuyor olmalılar.
Paranın nereye
gittiğini bankanın bilmesi gerekmiyor.
İşte bu doğru.
Biz de paramızı
yatırdığımız için biliyoruz.
Hiçbir zaman doğru
yatırım yapamadık.
Ne dediğini
anlamadım.
-Boş ver Jake.
-Hayır, sorun değil.
Yanımızda iyi
adamlardan biri var, değil mi?
Sana söyleyeceğim
şey bizim büyük sırrımız tamam mı?
Buradan sızmaması
gerekiyor.
-Tamam.
Bankalar bu işleri
nasıl yapar bilirsin, değil mi?
-Hangi işleri?
-Genelde avı bekleyen avcılar gibidirler.
Az alışveriş eder, para biriktirir ve ve daha güçsüz iki firmaya saldırırlar.
Microsoft gibi
firmaların yaptığı gibi.
-Anlıyorsun değil mi?
-İşin güzel yanı, bu firmaları gerçeğe dönüşmeden önce satarlar.
Daha büyük bir
şirkete dönüşmek için daima küçükleri yutarlar.
İşe yarayıp
yaramadığını görmek isterler.
Adamlarından biri
sokağa Adamlarından biri sokağa çıkar.
Para dağıtmaya başlar.
Şirketin değerinden
beş altı misli daha pahalıya satılmasını
sağlar.
-Çok lezzetli.
Ama bunun için
birine ihtiyacınız var.
Çok doğru.
Bu yüzden onu bulmalıyız.
O kişi etrafta
şirketten söz ettiğinde kamuoyu bu konudaki
düşüncesini biraz değiştirecek.
.
Anlaşma böyleydi.
Öte yandan bunun
için çok bekledik ve artık nasıl yapacağımızı
bilmiyoruz.
-Bundan ona da söz
ettiniz mi?
-Evet, söz ettik.
İstediğimiz tek şey
şirketin farklı bir ürünle piyasaya çıkması.
Evet.
Ama Dot.
com başaramadı.
-Bunu biliyorum.
Hayır.
İnanın bana beyler.
Bu gerçekten çok zor
olacak.
İşiniz gerçekten çok
zor.
Bu saçma.
-Lupes.
Bak.
Kötü bir şey söylemek istemedim.
Ama bu başarılı
örnek konusunda tartışmanı doğru bulmuyorum.
Bu model Dot. com'u
yok eden sorunların üstesinden gelecek kadar
başarılı bir örnek.
Uygun bir ürün ve
sağlam bir alt yapıyla bu model işe
yarayabilir.
Belki de haklısın.
Seninle açık
konuşacağım.
Bunu deneyip
başarılı olup olmadığını görmek için sektörden
birine ihtiyacım var.
Birer içki daha
söyleyelim mi?
-Evet.
Söylediklerinden
gerçekten etkilendim Lupes.
Daha önceden
planlamamıştım.
Aman Tanrım.
Nasıl yaptığımı ben
bile bilmiyorum.
Sarhoşken iyi
konuşursun.
Geçen sefer stüdyoda çalışırken de çenen açılmıştı.
-Kontrol edelim mi?
-Hayır.
Sorun yok.
-Emin misin?
-Evet.
Çok hızlısın.
Sen de gelmelisin.
Bu adamları
seveceksin.
Bu iş burada bitsin
Lupes.
King'in ne dediğini biliyorsun değil mi?
-Zamanın var mı?
-Zaman bulurum.
Gitmek istiyorsun,
değil mi?
Bu akşamki
eğlenceleri ilgimi çekmiyor.
İlgini çekiyor.
Her zamanki gibi.
Çok sabırsızsın.
Sabırsız olmakla
ilgisi yok.
Sadece işle ilgili.
Bunun için
kullandığın bir reçete var mı?
-Bunu bana mı
soruyorsun?
-Var mı?
Hayır, özel bir
reçetem olduğunu söyleyemem.
İçimden bir ses her
konuyu hafife aldığını söylüyor.
Neden böyle?
-Ben böyle yetiştim.
Yalancı,
hilekar ve dolandırıcıyım.
Bunlar benim doğal
yeteneklerim.
Hayır, bundan öte
bir şey.
-Bunları yaşadın mı?
Bu gece her
zamankinden fazla mı heyecanlandın?
Ashley adındaki o
adamla çalışır mıydın?
Yüzünde güzel bir
gülümsemeyle onun yanına gider miydin?
Onunla dans eder
miydin?
Ona dokunur muydun?
Korkarım bu gece
senin için zor oldu.
Yakından bakarsan
arkamla güldüğümü görürsün.
Bence o da güzel bir
gülümseme olmalı.
Er geç bunun nasıl
bir iş olduğunu anlayacaksın.
-Nereden biliyorsun?
-Sana göstereyim.
Öyleyse rol yaptı.
-Biliyor musun babam eskiden lotoda her hafta aynı rakamlara oynardı.
16 yıl boyunca aynı
rakamlara oynamıştı.
Bir gün ıskalamıştı.
Başka rakamlara oynamaya karar vermişti.
O hafta 3. 5 milyon
dolarlık ödülü kaçırdı.
İşte buna kader
denir.
-Senin de geçmişte
şanslı olmadığını biliyorum Jake.
Bana güvenmemeliydin
Jake.
-Öyle görünüyor.
-Her şey normal
görünüyor.
-Buradan hemen
gitmem gerektiğini biliyorlar.
-Biliyorum.
Bu işi hemen
bitirmek istiyorsun.
Bu nedir?
-Onu ikna edelim.
Bunun için endişe mi
ediyorsun?
Bu sadece küçük bir
avans.
Hayır, bunu
anlıyorum.
Gerçekten.
Şunu söylemek
istiyorum.
Bu işe girersem payım ne olacak?
-Ve böylece Ashley işin içine girmişti.
-Yüzde iki.
-Bu işi 3,4 kez
yapacağız.
-Bu iş bittiğinde
payını tamamen alacaksın.
-Yanlış bir şey yapmış olmayacaksın.
Konuştuklarımız
burada kalacak.
Alacağın paya
karşılık yapmanı istediğimiz tek şey bizim
için belgeleri hazırlamak olacak.
-Başka bir taktik
denemeliyiz.
-Evet.
Durumun netleşmesi lazım.
-Ne buldunuz?
-Hiçbir şey yok.
Bakın Bu iş canımı sıkıyor ama çalışmak
istemiyorsanız anlarım.
Bizi henüz
dinlemedin bile.
King'le ilgili
öğrendiğimiz konuşmanız gerekiyor
beyler.
Beni bu işin içine
sokmazsanız hiçbir şey düşünememem.
Ben de işin içinde
olursam King'in ne yapmak istediğini
düşünebilirim.
Anladınız mı?
Bunu anladınız mı?
Umarım polis yoktur.
-Tam zamanında.
Bir dakika!
Sakin ol!
Formunu
kaybetmemişsin ahbap.
-Seni bulmak
zorundaydık.
Çünkü federaller
biraz meraklanmaya başlamıştı.
Benim gibi vergisini
veren bir vatandaşı neden arıyorlar?
-Uzak dur!
Özel ajan Yu ten.
Adını hiç duydun mu?
Hayır.
Sanırım böyle bir ismi hatırlamıyorum.
-Hatırlamana yardım
edeyim.
-Lanet olsun!
-Hatırlayabildin mi?
-Evet.
Sanırım bu adamın
kim olduğunu hatırlayabilirim.
Kendisi şehirde.
Seni yakından tanıyor gibi.
Buna ne diyorsun
Jake.
Federallerin
peşimizde dolaşmasına alışkın değiliz
değil mi?
Evet, tahmin
ediyorum.
Lanet olsun dostum!
O adam seni
yakalamadan önce seni bulmak istedik Jake.
Ama şunu unutma
tamam mı?
Ben senin için iyi
bir insanım.
Bu daha işin başı.
-King'in canı buna çok sıkılacak.
Onunla tartışma dostum.
Yapmamız için
aptalca bir şey söyle Jake.
Sen aptalca bir şey
söyle.
Şehirden ayrılma
Jake.
Güzel.
Güzel bir gündü
memur bey.
-Nasıl gitti?
-Dediğin gibi yaptık.
Sadakatinize
hayranım.
-Bu adamlar neden peşinde?
Geçmişe dönmeliyiz.
İki yıl önce bir ekiple buluşmuştuk.
Federallerin beni
izlediğini fark etmiştim.
Üstelik sadece beni
izlemiyorlardı.
Yaratıcı işler
yapıyorduk.
Bu yüzden bizimle yakından ilgileniyorlardı.
Ama bu adamın işe yarayabileceğini Aralarında özel biri vardı.
Federal ajan Yu ten.
düşünmüştüm.
Park biletimle birlikte ona bazı bilgileri de aktarmıştım.
Belki senin faydan olur.
Ama federaller
bildiğiniz gibidir.
Aslında aptalca bir fikirdi.
O zaman farklı düşünsem bile.
Onun teklifini kabul
ettim.
Ama federal ajana
rüşvet teklif etme suçundan içeri
girdim.
Yu ten'le bu şekilde
arkadaş olduk.
Lanet olsun.
-Şu ana dek temiz kalmayı başardık.
-Hiç sanmıyorum.
Hadi.
-Hayır.
Bu sefer değil.
-Bu işi bırakalım
derim.
-Biraz sakin ol.
sakin olmayacağım.
Sen bu adamları tanımıyorsun.
Bu adamların şakası
yok ve bunu biliyorsunuz.
-Öyleyse planı
değiştiririz.
-Başka plan
olmayacak.
Şu an kıskaca düşmüş
durumdayım.
Şehirden ayrılıp bir
çanta dolusu parayla ortaya çıkamam.
Artık bitti.
Kız doğru söylüyor.
Tek yapacağın planı biraz değiştirmek.
Artık bitti.
Ne zaman işi bırakacağınızı bilmeniz lazım.
Para sorununuz da
yok.
Senin araban var
Gordo.
Senin
striptizcilerin var.
Aslında kendilerine
dansçı diyorlar.
Kendilerine dansçı
diyorlar.
Büyük eve ne
diyorsun?
Onun tapusu senin
üstünde değil mi?
Dostumuzun alnına
yediği o mermiyi hatırlıyor musun?
Bunun bir anlamı yok
mu?
-Sen korkağın
tekisin.
Tanrı aşkına biraz
cesaretini topla.
Sen kiminle
konuştuğunu sanıyorsun?
Hayatım, bir
keresinde kazık yedik tamam mı?
Bu odada bunu
bilmeyen kimse yok.
Bizimle yeni çalışmaya başlamış bile olsan bunu anlamalısın.
Lütfen, o bir kadın.
Herkesin bir çalışma
yöntemi vardır değil mi?
Bu dünyada
güvendiğim 3 insan var.
Kanepede oturan adamlar ve ölen dostum.
Ama seni tanımıyorum.
Bir gün elinde bir
tabancayla odama dalabilirsin.
Neden herkes geldiği
yere geri dönmüyor?
Bana King gibi,
Price gibi bakmana gerek yok.
Bana bir korkak gibi
bak.
Bu iş bitti.
Peki ya -Peki ya, ne?
Peki ya para?
-Sebebi bu ha?
lsrar etmenin sebebi
bu.
Paraya ne olmuş?
Yoksa özür dilememi
mi istiyorsun?
Hayır.
Payımı istiyorum.
-Derin bir nefes al.
Ona kadar say.
Ve kendini toplamaya çalış.
Senin payın diye bir
şey yok.
Pis serseri.
Demek hepsi bu ha?
-Hepsi bu.
Bu iş bitti.
Yapacak bir şey yok.
Tanrı aşkına Jake.
Buna inanamıyorum.
Dostlarını, parayı
ve kızı unutmak mı istiyorsun?
Sen neden söz
ediyorsun?
Bunu onlar için
yapıyorum.
Onları korumaya
çalışıyorum.
-Sen korkağın
tekisin Jake.
Bunu itiraf et.
Sinirlerin
bozuldu.
Güvenini
kaybettin.
Soylu olmaya mı
çalışıyorsun?
Canını kurtarmaya
çalışıyorsun.
İtiraf et.
Neden söz ettiğini
bilmiyorum, tamam mı?
Bu doğru değil.
-Hayır, doğru.
Onlar senin için
orada.
Kız da senin için burada.
Ona bak.
Hadi ona bak.
Sana güvenmişti.
Sen onu sattın.
Şimdi ona bakar mısın?
Bunu ona da söyle.
Bir kez olsun dürüst ol.
Ona söyle.
Bu işi sevdiğini ona
söyle.
Parayı istediğini
ona söyle.
Canı cehenneme.
Lanet olasıca bir korkağa dönüşmüş.
Kendine kaçacak
delik arayan pis bir sürüngen.
Ayağa kalk!
Ayağa kalk!
Bu şekilde devam
edemeyiz.
Aklını başına
toplamalısın.
Bana sorarsan
uçurumdan atla.
-Nereye?
Kayaların üstüne mi?
Aynı çevrede büyüdüğümüzden
King daima bizden söz ederdi.
Bu işi bırakmana ne
diyecek?
Senden önce zeki
adamlar, takım elbiseleriyle mezara gitmişti.
Pek çok film yıldızı.
Bankacılar.
Bu tür insanlar.
King'in zamanı çok
az.
Bunu biraz düşün.
Konuya gelir misin
Lupes?
King'in borcunu
istemesi umurumda bile değil.
Yüzüme işersen o
zaman sana kızabilirim.
Ne güzel.
İlginç bir hayal gücü.
Şuna bak.
Puro izi tamam mı?
Bu nasıl oldu
biliyor musun?
King bir gün 4 şeker
istemişti.
kahvesini dört
şekerli içer.
Bense 3 şeker
getirmiştim.
Ona bir iyilik
yaptığımı düşünebilirsin.
Ama bu onu çılgına çevirdi.
Bağırmaya başladı ve
üstüme yürüdü.
Sanırım bir noktayı
belirtmek istiyorsun.
Evet.
Lanet olasıca kahve yüzünden kolumda puro
söndürdü.
Sana ne yapacağını
kendin tahmin et.
İtiraf etmeliyim.
Bir noktayı belirtmişti.
King'in elinden
kurtulmam imkansızdı.
Sen arkada kal.
-Seni gözleyeceğim.
Bu benim hatamdı.
Fikir değiştireceğimi nasıl anladın?
Morgen Price Lütfen.
Evet.
Bununla ilgilenebilirim.
Neden bana adresini
vermiyorsun?
Ben de arabayı
göndereyim.
O zaman teklifini
başbaşa konuşabiliriz.
Hayır.
Ben sana geleceğim.
Sadece sana
geleceğim.
Zeki bir çocuktur.
Beni gümüş tepside sunmak istiyor.
Gümüş tepsi mi?
Sana bir hikaye anlatayım.
Heyecan verici bir
hikaye.
Bunu daha önce deneyen oldu mu?
-Bildiğim kadarıyla
hayır.
-Bunun için ne kadar
bir ücret istiyorum demiştin?
-Yüzde on.
Cambridge'de ekonomi
okudum.
Bence oradaki
öğretmenlerim bile yüzde onu yüksek
bulurdu.
Üniversitedeki
ekonomi -Yüzde on uygun.
-Tamam.
Yüzde ona karşılık ne vereceğini görelim travis.
Ya da ne yaptığını.
İyi bir hikayeye
benziyor.
-Ben anladım.
O gün ne oldu?
-O gün harika başladı.
Ashley bizi tam
zamanında aradı.
King bizi bekliyordu.
Güvenlik amacıyla
uçağa benim yerime Gordo bindi.
Benim arka planda
kalmam gerekiyordu.
Şehirde kalıp iki
anlaşma yapmam gerekiyordu.
Onlar miles'ı
beklerken ben de Ashley'yi bekliyordum.
Gelmek üzeredir.
Müşteriler hazır değil mi?
Kendimi şanslı
hissediyorum Miles.
Paniğe kapılma.
Sakin ol.
-Bu işten
kurtulacağız.
Evet.
Bu işten kurtulacağız.
jake.
Müşteriler.
İyi bir santranç
ustasının 20 hamleyi görebildiği söylenir.
Yani bazı oyunlarda
her olası hamleyi kafanızda hesaplarsınız.
Böylece oyun
başlamadan önce biter.
Santranç oyunu gibi.
Sonraki hamleleri görmeniz gerekir.
-Evet?
-Benim Ashley.
Evet, jake?
Şimdi onu hallediyorum.
oldu.
Güzel.
Tuşa basar basmaz bütün parçalar oyuna girdi.
Sıra bizde Gordo.
Başla.
Birinci hamle tamam.
-Merhaba.
-Merhaba.
Bunu bozdurmak
istiyorum.
Bay Ashley.
Bay Thompson uluslar arası arıyor.
Büyük bir meblağ
çekilmek isteniyormuş.
Ashley parayı
otomatik olarak offshore'daki hesabımıza
göndermişti.
-Bak ne diyeceğim.
Oraya ben gideceğim.
Onu sonra arayacağımı söylersin.
Onlara yeşil
hindiler dedik.
Harika bir iş Gordo.
Parayı aldık Lupes.
-Buna inanmıyorum.
Para şimdi Gordo da.
Herkes bara gelsin.
Tamam.
-Gordo'nun inişini beklemesi için Miles'ı hava alanına göndermiştim.
Her şey planlandığı
gibi gidiyordu.
Bana bir iyilik yap.
Uçağın tuvaletini kullan.
Yanında 5 milyon
dolar var.
Ve durup hava alanının tuvaletini kullanacakmış.
İnanılmaz bir şey.
Adam problemini
halletmek istiyor.
-Ben de öyle.
İşte o an yaptığım
aptallık.
O an fark ettiğim
bir şey.
Ne?
Ben de bir şey mi gördün?
-Ne diyorsun Lupes?
Bunu daha önce konuştuğumuzu
sanmıyorum.
Sana bir teklifim
olacak.
Bizimle birlikte ol ve 5 milyondan payını al.
Bunu düşün.
Var mısın?
-Ne yapmam gerekiyor?
Pekala.
Bir eskorta
ihtiyacım var.
Gordo'yu ara.
Üstünde siyah bir takım olacaktı.
Onunla ilgilenin.
-Merak etme.
Ben hallederim.
Güzel.
Para bugün geliyor.
Haberin olsun.
Onları güzel bir
sürpriz bekliyor.
Artie.
Sıra sende.
Evet.
Öğleden sonra hava
alanında.
Tek yapacağın King'i
arayıp her şey yolunda demek.
King o zaman
peşimizi bırakacaktır.
Benim patron, Lupes.
Haklısın.
Sana kazık atmaya
çalışıyor.
-Ne?
-Sana kazık atıyor.
Parayı alması için
Gordo'yu gönderdi.
Biliyordum.
İçgüdülerimi dinlemeliydim.
Parayı nasıl
alacağız?
Para siyah takımı
olan bir adamda.
Uçaktan inince
tuvalete girecek.
Onu o zaman yakalarız.
Bu güzel.
Onunla ilgilen.
Parayı alınca bana
bildir.
Belki Gordo haklıdır.
Belki hepimiz sıçmak için güvenli bir yer arıyoruz.
Çok hoş.
Teşekkür ederim.
Barla ilgili o
hikayeye ne oldu?
Parayı paylaşma
işine ne oldu?
Kendine bir bar
açacaktın öyle değil mi?
O hikaye mi?
Onu birkaç yıl önce bir dostumdan duymuştum.
Bugüne dek kime
güvendiysem her zaman kazık yedim.
Bu yüzden artık
kimseye güvenmemeyi öğrendim.
Bu adam o kadar kötü
değil.
Sadece biraz hasta
gibi.
Bu yüzden dikkatli
olmalıyız.
Her olasılığa karşı hazırlıklı olmalıyız.
Buna mecburuz.
-Hala orada mısınız?
-EVet, buradayız.
Tamam, harekete
geçin.
-Hemen dönerim.
-Burası mı?
Geri zekalı cevap
bile vermiyor.
Şimdi ne yapacaksın
Lupes?
King için pis işler
yapmaya devam mı edeceksin?
Sen beni merak etme.
Kafamı karıştırmayı
bırak.
Tamam, onu gördüm.
Şimdi kapıdan geçti.
Dışarı çıkıyor.
Hazır olun beyler.
Onu takip etmenizi istiyorum.
Şimdi kapıdan geçti.
Dışarı çıkıyor.
Hazır olun beyler.
Onu takip etmenizi istiyorum.
-Anlaşıldı.
-Evet anlaşıldı budala.
Gidelim.
Şimdi tuvalete girdi.
Diyelim ki Gordo
başardı?
O zaman işin bitecek.
Bunu düşündün mü?
-Bana bir şey olmaz.
O dostunu öldüren
adam bendim.
King bu tür işleri
bana bırakmaz.
Ama o kadar acelesi
vardı ki tetikçisini bekleyememişti.
Onun işini ben
bitirmek zorunda kalmıştım.
-Lanet olsun.
-Ayağa kalk.
-Ne?
-Ayağa kalk dedim.
-Kusura bakma Jake ama senin dövüşünü gördüm.
Şaka yapıyor olmalısın.
Tamam.
Harekete geçiyoruz.
Takım elbiseli bir
zenci.
Hey Serseri!
Ellerini kaldır ve
kıpırdama.
Kıpırdama!
Kıpırdamayın!
Silahları indirin!
Yere yatın!
Ellerinizi başınızın
üstüne koyun.
Dışarı çık.
Yavaş ol.
Arkanı dön.
Bir öneride
bulunabilir miyim?
Bir ara vakit
geçirmem için karını bana gönder.
Belki benim tipimdir.
Sen ne dersin?
Gidelim.
Bakın burada ne var.
İki torba eroin.
Çok iyi.
Adam iyi.
Adam iyi.
Bunu seveceksiniz.
Gerçekten güzel.
Bunu federal ajan
olan dostunuz gönderdi.
Hiçbir şey söyleme
dostum.
-Evet?
-King yakalandı.
Çantayla.
-Tamam.
-Ne oldu?
Yakalanmış.
-Ne?
Lanet olasıca King
yakalanmış.
-Lanet olsun!
Ben şimdi ne
yapacağım?
Bunun için asla
teşekkür edemem.
-Sorun değil.
Birbirinize neden
kibar davrandığınızı sorabilir miyim?
-Para nerede jake?
-Bilmiyorum.
Bu da nereden
çıktı?
Ücretini alamadın mı?
Hepsi parayla
ilgiliydi değil mi?
Canın cehenneme.
Beni dışarıda gördün.
Benim sana
güvendiğim gibi sen de bana güvenmeliydin.
Bütün işi berbat
ettin.
-Pekala.
Paranın yerini söyle.
Paramı bana verirsen
gitmene izin veririm.
Para nerede?
Bunu son kez soruyorum.
Yoksa işin biter.
Param nerede?
-Federal hükümetin elinde olmalı.
Beni gerçekten çok
üzdün.
Ve bu ilk kez
olmuyor.
Büyük arabalar alıp
büyük evlerde oturma planına ne oldu?
Sanırım bazıları
sözlerini unutuyor.
-Sanırım öyle.
Demek sanıyorsun.
Derin bir nefes al jake.
Ona kadar sayacağım.
bir, iki
Sana güveniyorum Lilly.
-Bu da ne?
-Güven.
Onu öldürdün mü?
4 harfli bir sözcük
olmalıydı.
-Bilmiyorum.
Orada dikilip durma.
Hadi git buradan.
Hadi!
Yani öldüm.
Ona gerçekten güvenmeli miydim?
Kim bilir?
Çünkü er ya da geç biri doğru soruları sormaya başlayacak.
Federaller onun
neden iki aptal polis gönderdiğini
bilmek isteyecek.
Bir başkası
uyuşturucunun çantaya nasıl girdiğini soracak.
King paranın nereye
gittiğini soracak.
Ve herkes o ajan
gerçek bir ajan mıydı ya da kimin için çalışıyordu
diye soracak.
Bırakmamı ister
misin?
-Nasıl gitti?
-Düzgün.
Los Angeles
polisindeki dostum 25 dolarlık park cezası kesmişti.
Bunun gibi bir şey.
Ama hatamı telafi
etmem gerekiyordu.
Bundan sonra ne
yapacaksın?
Taylor'la bu şekilde
dost olmuştuk.
Şu haline bak.
Hala o çılgınca işi yapıyorsun.
Benim işim bu.
-Payını aldın mı?
Evet, ben iyiyim.
Bundan sonra ne
yapacaksın?
Ne yaparsan yap önce
benim haberim olsun tamam mı?
-Elini ver.
-Tamam.
-Kız bende kalacak.
Er geç doğru
soruların cevabı alınır.
Çünkü plan büyük
olunca -Bu ne?
Birileri ortadan
kalkar.
Hedef dışında herkes
planın parçasıdır.
Bazen stil seni
öldürtebilir Jake.
Bir santranç
oyununda olası her hamleyi kafanızda planlarsınız.
Benim patron, Lupes.
Haklıymışsın.
Sana kazık atmaya
çalışıyor.
Çok iyi bir
oyuncusun.
Ne zaman yalan söylediğini anlamak zor.
Ne yapabilirim ki?
Ben öldüm.
Kimse beni
sormayacak.
Sanırım bu sizden
düştü.
Biraz kibar ol Miles.
Son||
« Prev Post
Next Post »