The Ritual (2017)
| |
94 dk
Yönetmen:David Bruckner
Senaryo:Joe Barton, Adam Nevill
Ülke:İngiltere
Tür:
Vizyon Tarihi:01 Şubat 2018 (ABD)
Dil:İngilizce
Müzik:Ben Lovett
Oyuncular
Rafe Spall
Robert James-Collier
Arsher Ali
Jacob James Beswick
Sam Troughton
Özet
VHS filminde yönettiği kısa hikayeyle adını duyuran ve
Southbound adlı ilk uzun metrajıyla korku hayranlarının favori yönetmenlerinden
biri haline gelen David Bruckner uzun zamandır beklenen yeni filmi The Ritual
ile sonbaharda vizyona korku salmayı planlıyor! Eski üniversite arkadaşlarının
Kuzey Avrupa ormanlarında çıktıkları bir gezide başlarına gelen ürkütücü
olayları konu ediniyor.
Altyazı
Amira başarıIı bir oyun çıkartıyor.
Kaleci kolaylıkla yakalıyor.
Şimdi de oyuncu
değişikliği yapılacak gibi.
Gentry, Penny'nin
yerini alıyor.
Acele etme.
Ne?
Sonra çok köpürüyor.
Sağ ol.
Rica ederim.
İki hafta boyunca
içmiştik.
Ne güzel zamanlardı.
Ben çok eğlendim.
Eve vardığımda daha
iyiydim.
Yavaş.
Peki ya - Peki ya İbiza?
- Hayır, İbiza için
çok yaşIıyız.
Ne?
Adanın yaşı olmaz
kanka.
Çok yaşIılar böyle
konuşur.
Patates kızartması
nerede?
"Arkadaşa
patates alabilir miyim?
" deyip seni gösterdim.
Sana patates
vermiyorlarmış.
- Salata
yiyebilirmişsin.
- S.k kafalı.
Öyle dedi Dom.
Kusura bakma.
Bu ağır oldu.
Şeye gitsek ya Amsterdam!
Orası fazla turistik
değil mi?
- Peki TripAdvisor.
- Bir daha öyle
kafayı bulmam.
- Toskana?
- Evet, şarabı iyidir.
Olmaz.
- Berlin o zaman.
- Nein.
Belçika?
Belçika mı?
Kimse Belçika'ya
rızasıyla gitmez.
- Ne diyorsun?
Nesi varmış
Belçika'nın?
- Bira yüzde 42
oranında daha ucuz.
Yürüyüşe mi gitsek?
- İsveç'te yürüyüş.
- Yürüyüş mü?
Evet.
Yürüyüş.
- Bak bu iyi oldu
işte.
- Yapmayın, iyi bir
şey yapalım.
Neydi adı?
Kral Yolu.
İsveç'le Norveç
arasında sayıIır.
Yazın gidilir.
Evet, Apalaş Dağları
Yolu gibi, değil mi?
Evet ama buranın
tarihi daha zengin.
Amsterdam'a
gitmektense farklı bir şey yapalım.
İkisinin arası olsun.
Evet, artık 21
yaşında değiliz ki.
Bakın, burada Bir şişe alacağım.
Kim katıIır?
Olmaz.
Hafta içindeyiz.
Ben içmek istiyorum.
Yani kimse Benimle gelen yok mu?
- Yok.
- Hadi Robert.
- Tamam, olur.
- Eyvah!
- Kötü fikir.
- Tatlı bir şeyler
isteyen?
Buna bulaşmayacaksın,
değil mi?
- Uber çağırıyorum.
- İyi.
Buluştuğumuzda
eğlenmek gitgide daha zor olmuyor mu?
Phil brunch yapmayı
önerdi.
Brunch Ian.
Kızarmış ekmek
üzerinde avokado yerken tatil planı yapacak hâlim yok.
Hayatta olmaz.
Avokado fena değildir.
Cidden yürüyüşe
gitmek istiyor musun?
- Evet.
- Hem de İsveç'te.
Evet, istiyorum.
Bilmiyorum, kendimi
sınamak için.
Kendimi zorlamak için.
AsıI zorlama, Dom'u o
dağa çıkarmak olur.
Votka nerede?
Yazık yani.
Böyle birine
dönüşmesi çok yazık.
Evet, çok yazık.
Güzel bir karısı ve
çocukları olan, başarıIı bir iş adamı.
Evet.
Hayır, öyle Sökül bakalım.
Bana laga luga yapma
amcık!
Bundan fazlası var.
Nerede Ian?
Kes Ian ağlamayı.
Kıpırdama sakın.
Cüzdanını ver.
Versene.
Tamam.
Bakın, sorun yok.
- Dikilmesene orada!
Hadi!
- Ver Ian cüzdanını!
Başka neyin var?
- Saatini al.
- Ver Ian saati!
- Tamam, sorun yok.
- Hadi!
Tamam.
Yüzüğü de.
Olmaz.
- Nişan yüzüğüm bu.
- Bize ne?
Ver şu yüzüğü.
Çıkarıp alsana!
Hayır, bakın,
yeterince zarar verdiniz.
- Gidin artık.
- Alsana şu yüzüğü!
Hadi.
Bana bak, çıkar o
yüzüğü, yoksa ağzına sıçarım.
Bakın, yüzüğü Ha s.ktir!
Kanka, ne yapıyorsun?
Ben demiştim!
Ha s.ktir kanka!
Ne yapıyorsun?
- Yok bir şey, aldım
işte.
- Hay s.keyim, bırak
kalsın.
Tamam, gidelim hadi.
Hadi!
KUZEY İSVEÇ ALTI AY
SONRA Günaydın.
Ağzına sıçayım, çok
soğuk.
Kahve yapıyorum.
Günaydın kanka.
- Günaydın.
- İyi uyudun mu?
Koca bir dağı
arşınlamış gibi.
Bir geceyi atlattık,
iki gecemiz kaldı.
- İnsan kendini
küçücük hissediyor.
- Kendi adına konuş.
Ruhuna ne oldu senin?
Bu dağlar, devasa
çekiçli kuzey tanrıları tarafından dövülmüş.
İngiltere'deki
rotalarda ne olur, bilir misin?
Barlar.
Evet, neyse işte.
Etkilenmediğini
söyleme.
Bir 50'lik, biraz da
domuz çerezi olsa.
Evet, bu botlar yeni.
200 sterline düşmüştü.
- Hafıza köpük de var.
- Yine de ayağının
alışması lazım.
Evet, kesinlikle.
Sadece mantıklı
düşünüyorum Phil.
Tamam, galiba bir
nokta buldum.
Şu tepenin yukarısı.
ADAM NEVILL'İN
ROMANINDAN UYARLANMIŞTIR Ha s.ktir.
Çok güzel.
Aman Tanrı'm.
Dünyanın tüm
tepelerini s.keyim.
Yapıyor muyuz?
Bo cennette onu
bekliyor.
O köpekten nefret
ederdim.
İyi bir adamdı.
En iyimizdi.
Böyle olmamalıydı.
Böyle olmamalıydı ama
oldu işte.
Geriye onu yâd etmek
kalıyor.
Robert, seni
özlüyoruz.
Onu görmedim.
Onu en son ne zaman
gördüğümü hatırlamıyorum.
Evet, Gayle'dan
bahsetmişti.
Evet, iyi
anlaşıyorlar.
Beraberlerdi.
Rob buraya bayıIırdı.
Burada olmazdık ama.
Nefret edeceğin berbat bir tatile çıkmış olurduk.
Daha önce de dedim, kimsenin
ne düşündüğü umurumda değil.
Senin suçun değildi.
- Ha s.ktir, ev mi o?
- Galiba öyle.
Şurada.
- Aynen.
- Daha uzaktayız
sanmıştım.
Döndüğümüzde birkaç
gün kalırım diyordum.
Biraz daha açıIır, biraz
daha yürüyüş yaparım.
Ne diyorsun?
Bilemiyorum.
Buralara kadar geldik.
Tadını çıkaralım.
Bence Bence bu kadarı bana yeter.
- Buradan.
Buraya uzat.
- S.ktir!
Ters dönmüş.
Şöyle ver.
- Direği çöz.
- Aman ya!
Neresinden tutarsan
elinde kalıyor.
Phil, bunu karakter
besleyici olarak kabul edenler de var.
Açıkçası İsveç şu
anda köprümü yalayabilir.
- Neyini yalayabilir?
- Köprümü.
Köprümü yahu!
- Apış aranı yani.
- Evet, köprü işte!
- Köprü!
- Evet.
S.keyim!
Hadi, kaldıralım seni.
S.ktir!
Hay S.keyim!
Tamam, gel hadi.
Yavaş.
- Hadi, yok bir şeyin.
- Hadi kalk.
Evet, tamam.
Yavaş ol.
- S.ktir!
- Üstüne bas biraz.
Şöyle bir yürü.
İşte böyle.
Yok bir şeyin.
- Burkulmuş!
- Ağırlığını
verebiliyor musun?
Bok gibi ağrıyor.
Biraz yürüsen düzelir.
Hayır, menisküsüm.
Daha önce de oldu.
Boku yemiş.
Tamam, ona dayanacak
bir şey buluruz.
Phil, sopaları
getirir misin?
Ne düşünüyorsun Dom?
Yol, şu dağların
etrafından uzanıyor.
Ne eder?
Kampa kadar altı saat
mi?
Kulübeye kadar da
sekiz saat desek Ne yapalım?
Ha S.ktir oradan.
Bu ayakla 14 saat
yürümem ben.
Tamam mı?
Haritayı çıkaralım.
Telefonunu da
deneyecek misin?
- Yok, gerek yok.
- Zaten sinyal yok.
Sağ ol.
Luke, ofisime gel.
Ne diyorsun?
Dikkatli olmazsak onu
Mısır prensesi gibi taşımak zorunda kalabiliriz.
- Söylediği kadar
kötü değildir.
- Söylediği kadar
kötü olmadığı kesin.
Ama yol boyunca
mızmızlanıp duracak.
- Bir çözümü daha var.
- Neymiş?
Dün gece sen de
gördün.
Dağ evi.
Kuş uçuşu o kadar da
uzak sayıImaz.
Bak.
Güneybatıya doğru
gidip şuradan geçer, yolu kısaltmış oluruz.
- Ormandan mı
geçeceğiz?
- Evet, ne olacak ki?
Rotadan biraz sapmış
oluruz.
Heyecanlı olabilir,
belki iyi gelir.
Akşam olduğunda
dönmüş olabiliriz.
Bence böyle
yapmalıyız.
Onları yiyecekle birlikte
burada bıraksak?
Geri döner, yardım
çağırırız.
Bu sıçtığımın dağında
bizi bırakmayacaksınız.
Yürürüm, tamam mı?
Daha kısa bir rotanız
varsa gidelim.
- Dizin nasıI Dom-Dom?
- Canıma okuyor.
- Annen nasıI?
- Gereksiz olmadı mı?
Bu ormanda ayı var
mıdır?
Olacak tabii.
Hem de kocamandır piç
kuruları.
Vegas'a gitmeliydik.
Vegas'ta da takıIır
düşerdin sen.
Evet, kocaman bir
meme tümseğine.
Ha S.ktir Bu sıçtığımın ülkesinde her şey hurda.
Park etmek için tuhaf
bir yer değil mi?
Kapı komşumda da
bundan var.
Ağabeyim hastaydı
buna.
Bir festivalde bunda
muamele çektirmiştim.
Sağ ol Phil.
Ne güzel hikâyeymiş.
Bu iyi bir fikir mi?
Ne oldu, ormandan mı
korktun?
Bana mı öyle geliyor yoksa
burası çok mu sessiz?
Yok bir şey, altınıza
sıçmayın.
Ağaçlar sesi çeker.
Ağaçlar bu işe yarar.
Yürüyüş dün daha
kolaydı.
- Dün ormanda
değildik çünkü.
- Aynen öyle,
değildik.
Kasabaya ne kadar
çabuk varırsak bara da o kadar çabuk varır, içeriz.
İsveçliler, 1950'lere
kadar tomrukçuluğa düşkünmüş.
- Sonra vazgeçmişler.
- İIginçmiş.
Bu yüzden İsveç, el
değmemiş bir doğal cevherken İngiltere, bir hurdalık.
Madem İsveç'i bu
kadar seviyorsun, onu nüfusuna al.
Mola.
Dom, bugün yürüyüşe
gideceğini söylediğinde Gayle ne dedi?
"Sen kimsin ve
kocama ne yaptın?
" dedi.
İşte.
Fotoğraf fırsatı.
İşte.
- Antarktika'nın
Scott'ı.
- Poz ver.
Amelia Earhart şurada.
- Güzel.
Evet, işte.
- Şuna bak.
- Hazır gelmişken
selfie de çekelim.
- Selfie mi?
Sen de Luke.
Gel hadi.
Bu büyülü anı
ölümsüzleştirelim.
- İşte böyle.
- Çok güzelmiş.
Çekiyorum.
Yanaşın.
Bir, iki, üç.
Brexit.
Bam!
- Evet.
- Evet, ormanda dört
puşt.
Evet.
Midem karnıma yapıştı.
Evet, biftek iyi
olurdu şimdi.
Şöyle dolgun, sulu
bir biftek.
Karabiberli sos, ev
usulü patates kızartması.
Yanına salata.
Üzerine de viski Son olarak da kalın bir puro.
Öf be, canım suşi
çekti.
Evet, beyaz yerine
kırmızı şarap.
Bol wasabi sosu.
Big Mac, plastik
tepsi, tek başıma.
Konuşacak kimse
olmasın.
Ben de bir kebap
alabilir miyim?
- Döner mi?
- Hayır, tavuk şiş
olsun.
Rob da döner severdi,
hatırlar mısınız?
Evet.
Üniversitede her
cumartesi gecesi.
Hep aynı şey.
Sarhoş, eli yüzü yağ
içinde.
Bu ne Ian?
Neden parçalanmış?
İç organları
çıkarıImış.
Neden öyle asıImış ki?
Bunu biri mi yapmış?
Kendi kendini oraya
asmadığı belli.
- Burada avcılar
olabilir.
- Yem mi bu?
Mümkün.
Ya da belgesellerde göstermedikleri
bir şey.
- Bunu başka ne yapar
ki?
- Ayı.
Ayılar böyle yapar mı?
Bilmiyorum Dom.
Ayı uzmanı değilim.
Kanı hâlâ akıyor.
Yani?
Yani, bunu yapan her
neyse Gidelim buradan.
Yeni öldürülmüş.
Evet, gidelim.
Hay ağzına sıçayım!
S.keyim.
Neredeyiz Hutch?
Bakayım.
Saçmalık bu.
Çadırları kuralım.
- Ne?
- Çadırları kuralım
diyorum!
Kasabaya bu akşam
varmaktan vazgeçiyoruz yani.
Pek seçeneğimiz yok
bence.
Çocuklar.
Ne var?
- Ne oldu?
- Şuna bakın.
Bakın.
Bak sen şu işe.
Nedir o?
Ev mi o?
- Hadi.
- Şükürler olsun!
- Hutch.
Bekle bir dakika!
- Hadisene!
Bir şey görebiliyor
musun?
- Boş gibi.
- O zaman hiç
girmeyelim.
Kapıyı kıralım.
Hayatta olmaz.
Sığınağa ihtiyacımız
var!
Phil, yardım et bize.
Tamam, hadi bakalım.
Durun!
Öylece içeri
dalamayız.
Tüm gece dışarıda
kalamayız.
Üç deyince, tamam mı?
Bir, iki, üç.
- Luke, ıslanıyorsun!
- Sen de duydun mu?
Hayır, hiçbir şey
duymadım.
Hadi.
Evet, ölümüz bu evden
çıkacak.
Üniversite yurdumuz
kadar kötü değil.
İşte ağaçtaki işaret.
Çocuklar, burası terk
edilmiş bir ev.
Terk mi edilmiş?
Kim burada yaşar ki?
Her kimse, mühimmatı
varmış.
Şuna bakın!
- Burayı sevmedim.
- Ben de bayıImadım
zaten.
Ama kötünün iyisini
seçiyoruz işte.
Hutch, dışarıda bir
ses duyduğumdan eminim.
Olabilir Lukey.
Ormandaki tek hayvan
biz değiliz.
Evet, bakalım sobayı
çalıştırabilecek miyiz.
Yakacak lazım.
Ne gibi?
Odundan olan her şey
iş görür.
Evi yerle bir
edeceğiz öyleyse.
Ya ev sahipleri
dönerse?
S.ktir et.
Burada kim yaşıyorsa yanan
masadan daha büyük dertleri olmalı.
Yukarıda yakacak bir
şeyler olabilir.
Hadi Phil.
En yakın sensin.
- Ne?
- Hadisene!
Seninle geleyim mi?
Hayır.
İşte bu, oğlum!
S.k kafalılar.
Çocuklar, hemen
buraya gelin!
Yine ne var?
Ha S.ktir.
Aman Tanrı'm.
Bu ne Ian?
Büyü bu.
Aynen öyle, büyü bu.
Bu bir insan mı
oluyor şimdi?
Kafasız ve elleri
boynuzdan bir insan mı?
- Bakın,
merdivenlerden ses duyduğum - Yeter!
Söyleme şöyle!
Ben alt kata, ateşi
yakmaya iniyorum.
Siz isterseniz burada
kalın.
- Evet, iyi fikir.
- Hadi.
Ağaçtaki şeye
benziyordu.
Bir ruhu ya da
tanrıyı simgeliyordur belki.
Pagan ya da Kuzeyli saçmalıklarından
biri olabilir.
Kurban gibi.
Onu gördüğümde kocaman
bir bok kurban eder gibi oldum.
- Odin'e tapmıyorlar
mıydı onlar?
- Odin değildi o.
Kim bilir nelere
düşkünler!
İnsan hiçliğin
ortasında yaşayınca Güneş bir batıyor,
altı ay doğmuyor!
Kışın kafayı yemek
işten bile değil.
Giderken bu evi
yaksak iyi olur.
Yanıp kül etmeye ben
de varım.
Bakın, ben diyorum ki Yarın uyandığımızda geldiğimiz yoldan dönsek
daha iyi olur.
Yolculuğu bir gün
daha uzatmamıza gerek yok.
Kestirme yoldan sapmayalım İzci başımız derdi ki: "Kestirme cidden
kestirme olsa adı, ana yol olurdu.
" Neden izci
numarası yapıyorsun?
Sen izci olmadın ki.
O zaman bu alıntı
nereden?
Millet, haritamız
var, pusulamız var, yiyeceğimiz de var.
Paniğe kapıImadığımız
ve birbirimizi S.kmediğimiz takdirde başımıza hiçbir şey gelmez.
- Kimse kimseyi S.kmiyor.
- Kim bilir?
Gece uzun.
Kimse kimseyi s.kmiyor.
Tanrı aşkına, uyku
tulumunda yatıyoruz.
Ortalık karışabilir.
Yukarı çıkıp o şeyle
yatana bin sterlin veririm.
Hayatta olmaz.
- Karım beni asla
affetmez.
- Affetmez tabii.
İyi geceler.
Tamam, peki.
Bir iki saat.
Hava aydınlanır
aydınlanmaz gidiyoruz.
Hutch?
Hutch?
Uyan.
Uyan dostum.
Yok bir şey.
Neredeyim ben?
O evdesin.
Hepimiz o evdeyiz.
Kalk hadi.
Kalk!
Şey nerede Benim şeyim
Tanrı'm!
Altıma işemişim.
- Gayle!
- Dom.
Gayle!
Dom?
Dom!
- Gayle!
- Dom, uyan!
Yok bir şey.
Yok bir şey.
Kalk hadi.
Hadi.
Uyan!
Phil nerede?
Phil hangi Phil?
S.ktir!
Phil!
Phil, ne yapıyorsun?
Phil, ne yapıyorsun?
Yok bir şey.
Yok bir şey.
Kalk hadi, olur mu?
Ne oluyor?
Bilmiyorum.
Kalk, olur mu?
Her şeyi alın.
Çantalara tıkın da
gidelim hadi.
Acele etsenize!
DerhâI buradan
çıkalım.
Hay s.keyim!
Burada olmamalıyız.
Bu bir uyarı.
Bunu bilmiyoruz.
- Bu bir uyarı.
- S.ktir!
Bakın.
Hutch, geldiğimiz
yoldan dönelim, tamam mı?
Kuzeydoğudan dönelim.
- Düşünmeden karar
veriyorsun.
- Beyler?
- Kötü bir plan - Dostum
Baksana.
Yol mu bu?
Hayır Dom.
Güneybatı bu yönde.
Başlarım güneybatına.
Dün bu ormandan
çıkacağımızı söylemiştin.
Fırtına bizi
yavaşlattı.
Ne yapayım?
Ağaçta asıIı o leş ve
evdeki ucube şey de öyle!
- Hadi.
- Yolun nereye
çıktığını bilmiyoruz.
Kendimizi Norveç'te
bile bulabiliriz.
Harika!
Bu orman yürüyüşünden
bıktım artık!
Yol, medeniyet
demektir.
Dom.
Harika.
Bu konuyu konuşacak
mıyız?
- Ben konuşmak
isterim de.
- Konuşmasak daha iyi.
Demek istemiyorsun.
O şeyin karşısında
anadan doğma vaziyette dua ederken uyandım.
- Biri açıklasa çok
iyi olur.
- Kâbustu işte Phil.
- Başına gelen şey,
bir kâbustu.
- Sana ne oldu peki?
Hepimiz gördük.
Hepimiz kâbus gördük.
Korktuk ve kâbus
gördük.
Tamam mı?
Evet.
- Boş ver.
- Hayır, dur biraz.
Avazın çıktığı kadar
bağırıyordun.
Gayle diye
bağırıyordun.
- Hiç böyle olmuş
muydu?
- Boş ver dedim Luke.
Buna bir şey sebep
oldu.
- Devam et.
- Kâbus olsa da hiç
böyle yapmamıştım.
- Orada olan bir şey - Hay s.keyim!
Ağzından çıkanı
kulağın duysun.
Altıma işemiş hâIde
bulunmuş olmak beni utandırıyor, tamam mı?
Ps.kanalize girmeye
niyetim yok.
Rol yapmaya da.
Şu anda çok ciddi
sorunlarımız var.
Bu boktan yolun nereye
çıktığını bulmak gibi.
Saçma sapan hayalet
hikâyeleri yetti artık.
Benim kızlar gibi
konuşuyorsun.
Ben hiç böyle bir şey
yaşamamıştım ama.
Bu işte bir terslik
var.
- Güneybatı mı
demiştin?
- Evet.
- O neresi oluyor?
- Şuradaki bayır.
Işığa doğru mu?
Evet.
Onu takip ediyoruz.
Beş dakika daha
yürürüm, sonra benim sözüm geçer.
Şunları görüyor
musunuz?
İnsan işi bu.
Bir yere varıyoruz.
Bir baksak mı?
Kesinlikle olmaz.
- Devam edelim.
- Evet.
Bugün buradan
çıkabiliriz.
Dom Dom, durup bir düşünsek mi?
Dom?
Dom.
Beyler!
Bir dakika dinleneyim.
Dizim beni öldürüyor.
Yanlış ayakkabı
seçiminden.
Dom, ağrı eşiğinin sınırlarını
zorlaman gerekebilir.
Bu hızda devam
edemeyiz.
S.ktir oradan.
Acı sınırını aştım.
Istırap çekiyorum.
Hayır, bence rahat
değilsin.
- Arada fark var.
- Pardon, doktor
olduğunu bilmiyordum.
Gidip prostat
muayenesi yapsana sen.
Beni kendi hâlime
bırak, olur mu?
Dom, hadi.
Kalk.
Hayır.
Dom, bu ormandan
derhâI çıkmak istiyorum.
Lütfen kalk artık.
Saçmalığın daniskası.
Ben şu bayırın
tepesine gidip bir şey var mı diye bakacağım.
Evet.
İyi fikir.
- Bayıra çık, sonra
hemen gel.
- AnlaşıIdı.
- Çok uzaklaşma!
- Anladım yahu!
S.keyim!
Çocuklar!
- Her şey yolunda mı?
- Orada bir şey var.
- Ne diyorsun?
- Ormanın
derinliklerinde bir şey var.
- Ne gibi bir şey?
- Kocaman bir şey.
- Hayvan gibi bir şey
mi?
- Bunu yapmasak olur
mu?
Aklımızı kaybetmesek
olur mu acaba?
Söylüyorum size,
orada bir şey var!
Sizi korkutmaya falan
çalışmıyorum ama dün gece uyandığımda buramda bir şey Şuna bakın.
NasıI ya?
Ne Ian bu?
Sana hiçbir şeyin bir
şey yaptığı yok.
Sen Tek başınaydın ve bunu kendine sen yaptın.
- Ne?
- Dışarı çıkmışsın,
ağaca toslamışsın.
Neden söylediğim her
şeyi inkâr ediyorsun?
Çünkü hükmüne değer
vermiyorum Luke.
- Ve buradan s.ktirip
gitmek istiyorum!
- Sen olmasaydın
burada olmayacaktık!
Hayır, esas sen
olmasaydın burada olmayacaktık!
Dom, kes sesini!
NasıI Ne demek oluyor bu?
Düşün bakalım.
Ne dediğimi anladın!
Hayır, anlamadım.
Hayır.
Mesela şey yapsan Söylesen!
Yapmayın çocuklar!
Saçmalık bu!
- Hadisene.
- İşte!
Şimdi içinden
mücadele etmek geliyor!
Rob varken neredeydi
bu?
- Kavga edersin ama
dostlarını savunmazsın.
- Artık dostum
değilsin.
- Dostum falan
değilsin!
- Değilim!
- Hayır, değilsin.
- Tanrı aşkına
çocuklar!
Hayır, dostum falan
değilsin.
Seninle tüm ilişkim
bitti.
Burnun bile kanamadı.
Ödlek herif!
Ne?
Dom, kapa şu çeneni.
Hayır, dursana Hutch.
Dur biraz.
Ne dedin?
Ne dedin Ian?
Kafatası ikiye
yarıIdı.
Sense burnun bile
kanamadan çıktın oradan!
Ne yapıyorsun sen?
Neydi bu şimdi?
- İyi misin?
- Burnumu kırdı!
Kes artık!
Burnunu falan
kırmadın.
Hiç başlama şimdi.
İstersen sen ağzını
açma ama birinin bir şey söylemesi gerek.
İşte tam da bu
durumda insanlar bozuşur ama bizim Nereye
gidiyorsun?
İş birliği yapmalıyız!
Luke.
Hay s.keyim.
Luke.
Luke.
Sen de böyle mi
düşünüyorsun?
Benim suçum muydu?
Onu savunmam mı
gerekirdi?
Bilmiyorum.
AnlaşıIan burada
birileri varmış.
Duruyor muyuz?
Bu ne Ian?
Cidden ne bu?
Bir tür kumaş
herhâIde.
Çadır gibi bir şey
galiba.
Kredi kartı.
Anna Eriksen, son
kullanım tarihi 1984.
Bu kötüye işaret,
değil mi?
Çadırı öylece
bırakmışlar.
Ayakkabılarını da.
Millet.
Cidden, yapmayın.
Biz onlar gibi
olmayacağız, tamam mı?
O evde kaydımız var ve
beş saat içinde kayıp ilanı verirler.
Ormanda bir
patikadayız.
Yürüyüş rotasına da
yakın.
İnsanlar böyle
yerlerde bulunur, değil mi?
Yine karanlık çöküyor.
Sağ ol.
Teşekkürler.
Ne durumdasın?
Kurtarma ekibini dört
gözle bekliyorum.
Dom'un dizi
kötüleşiyor.
Phil de pek iyi
durumda değil.
En güçIümüz sensin.
Buradan çıkıp yardım
çağırmalısın.
Bu ikisiyle ben
kalırım.
Öyle mi dersin?
Kesinlikle.
Sabah seni hazırlarım.
- Pusulayı al,
güneybatıya git.
- Tamam.
- Güneybatıdan
ayrıIma.
- Peki.
- İyi adamsın.
- Evet.
Ne durumdayız?
Şuna bir bakalım.
Kötü görünüyor.
- Evet, iyi durumda
değil.
- Bir şey sürdün mü?
Hayır, hiçbir şeyim
yok.
Belki Dom'un
çantasında bir şeyler vardır.
- Sıçtığımın
ayakkabısı.
- Fena görünüyor.
Ödlek.
Phil!
- Phil.
- Buradaydı!
- Hutch nerede?
- Bilmiyorum.
- Hutch nerede?
- Gölgeler vardı!
- Ne?
- Bilmiyorum!
- Onu aldı.
- Hutch!
Hutch!
Kalk!
Hutch yok.
- Ne?
- Hutch yok!
Ha s.ktir.
- Ne yapacağız?
- Bilmiyorum.
Hutch!
Hutch!
- Hutch!
- Luke!
Hutch!
Hutch!
Luke!
- Sürekli dönüp
duruyoruz.
- Hutch!
Acaba adımlarımızı takip
etmeye mi çalışsak?
- Elimizdeki her şey
çadırlarda Luke.
- Haykırıyordu!
Daire çizmeye devam
edersek kaybolacağız.
Tamam mı?
Kampa dönüp
eşyalarımızı almamız lazım.
S.ktir.
S.ktir!
Çadırları bulup onu
aramak için döneceğiz.
Şuradaki Şuradaki Hutch mı?
Aman Tanrı'm!
Aman Tanrı'm!
Ha s.ktir.
Hadi ama.
- Harita onda mıymış?
- Hayır.
- Catherine'e ne
diyeceğiz?
- Bilmiyorum.
- Çocukları ne olacak?
- Dinle beni!
Sakin ol.
Buradan çıkmamız
lazım, hemen.
Hemen gitmeliyiz.
- Onu burada bırakamayız.
- Ama gömemeyiz de,
anlıyor musun?
Onu almaya birilerini
yollarız.
Kahretsin, nerede
olduğumuzu bilmiyoruz!
Onu asan oydu, değil
mi?
Ne?
Buradan geleceğimizi
biliyordu.
Onu bulmamızı istedi.
Hay s.keyim!
Yapma böyle!
Aklını başına topla!
Haklı.
Onu böyle bırakmam.
- Bir şeyler
söylemeliyiz.
- Gitmemiz lazım.
Geri gelecek.
Dom, hadi.
Hadi.
O evdeydi.
O kâbusları gördük ve
peşimizden geldi, değil mi?
Evet.
Evden beri
peşimizdeydi ve Hutch'a bunu o yaptı.
Dün onu gördün mü?
Ne gördüğümü
bilmiyorum.
Şey Ben gördüm.
O bayırdaydı.
- Ağaçlar da
buradakilerin aynısıydı.
- Tanrı'm!
Büyük bir şeydi,
tamam mı?
O koca geyiği
asabildiğine göre büyük olmalı.
Avcıların işiydi o.
O evlerde oturan
paganlar yaptı.
- O evlerde yıllardır
kimse yaşamamış.
- Hay s.keyim.
- Sesini alçalt.
- Orman ev dolu!
İnsanlar var ve
arkadaşımızı öldürdüler!
Kapa çeneni!
Sus!
Sesini yükseltme.
Biz, üç kişiyiz.
O, bir tane.
Bıçağım da var.
Hutch'ın söylediği
yoldan gideceğiz ve bu sıçtığımın ormanından çıkacağız, duydunuz mu beni?
Tanrı'm.
Gördünüz mü?
İnsanlar var işte.
- Takip mi edeceğiz?
- Tabii ki hayır.
O taraftan
gitmemeliyiz.
Tamam.
Tamam.
Güneybatı, karşısı.
Yoruldum.
Yok bir şey.
Yok bir şey.
Hadi, kalk dostum.
Kafamın içine girdi
bir kez.
Evde o şeye dua
ettirdi.
Aklımdan bir türlü
çıkaramıyorum.
Hadi.
Kalk.
Oradan çok uzaktayız.
Hadi, yapabilirsin.
Phil, bak.
Phil.
Nereye gidiyorsun?
Yaklaştık.
Çocuklar!
Yolun sonunu
görüyorum!
Görüyorum.
Hutch Hutch haklıymış.
Çocuklar?
Çocuklar, bunu
görmelisiniz.
Dom?
Phil?
Ne yapıyorsunuz?
- Bir ses duyduk.
- Phil.
Kaçamazsın.
Dom?
Dom?
Phil?
Ne oluyor Ian?
Hayattasın!
Phil nerede?
Bir şeyin
yaklaştığını duydum ve O şey, onu aldı.
- Ne gördün?
Neye benziyordu?
- Bilmiyorum.
Hızlıydı.
- Bizi resmen avlıyor.
- Tanrı'm!
Öleceğimi sandım.
ÖImek istemiyorum.
- Yalnız ölmek
istemiyorum.
- Bana bak.
Bana bak.
Seni terk
etmeyeceğim, tamam mı?
Tamam mı?
- Geri gelir mi
dersin?
- Evet.
Evet.
Ama çıkış yolunu
bulmuş olabilirim.
Bacağını oynatabilir
misin?
Evet, biraz.
Tamam.
Peki.
Beni taşıyacak mısın?
- Ne yazık ki
koşmalıyız.
- Evet.
- Olur mu?
- Biliyorum.
Hazır mısın?
Bir dakikaya.
Üç deyince gidelim.
Tamam mı?
Bir.
İki.
Üç.
Gözleri Bir yol var.
S.ktir!
- Gitmeliyiz.
- Phil!
- Hayır, gidelim!
- Phil!
Kimse var mı?
İmdat!
Hadi.
Kalk.
Luke.
Uyan.
Ne oluyor?
O ne?
Bilmiyorum.
Hiç bilmiyorum.
Ne görüyorsun?
İnsanlar.
- İki, üç Dört.
- Ne yapıyorlar?
Galiba Bir şey inşa ediyorlar.
Bir şeyleri üst üste
koyuyorlar.
Ne istiyorlar?
Puştlar!
Buradan çıkmalıyım.
Masaya uzanabilir
misin?
- Neden?
- Camı kırıp ipleri
kes.
Hadi.
Hadi Luke.
Evet.
Hadi Luke.
S.ktir!
Su mu bu?
Su mu?
Ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
Ne?
Hadi ama.
Ona da ver.
Ona da Ona da ver!
- Hayır!
- Ne yapıyorsunuz?
Luke!
Yardım et!
Dom!
Dom!
Dom!
Dom!
Hayır!
- Tanrı'm!
- Dom!
Tanrı'm!
Hayır!
Kurban için
hazırlanıyorlar.
Yakında bitecek.
İyi misin?
Dom?
İyi misin dostum?
Sana kâbusumdan
bahsetmedim.
Bu insanları gördüm
O şeye beni kurban ediyorlardı.
Cansız elleriyle tutuyordu beni.
Onu gördüm.
Gayle'ı.
Karımı gördüm.
Burada öleceğim Luke.
Hayır.
Hayır, ölmeyeceksin.
Hepinizi birden
kaybedemem.
Beni öldürecekler.
Anlıyor musun?
Seni öldürmeyecekler çünkü
buna müsaade etmeyeceğim, tamam mı?
Dinle beni.
Buradan çıkacaksın.
Sonra da bu yeri yakıp kül edeceksin.
Anlıyor musun?
Durmayacaksın.
Devam edeceksin.
Yaşayacaksın.
Karıma diyeceksin ki
Ona geri dönmek için çabaladım.
Bunu yapmama gerek
kalmayacak, anladın mı?
Luke.
Bunu yapmama gerek
yok.
Tamam mı?
Hadi.
Hadi!
Bu ne böyle?
S.ktiğimin kuş
beyinlileri!
Başlayalım mı artık?
Ne bekliyorsunuz?
Hadi.
Ne bekliyorsunuz?
Hadi.
Hadi artık.
Gayle?
Gayle!
Dom?
Hadi.
Gayle!
Gayle.
Dom.
Gayle?
Onu ağaçtan
indirdiniz mi?
Cesetleri yerinden
oynatmayız.
Nedir bu?
Bir tanrı.
Eskilerden.
Jötunn'lardan biri.
Loki'nin
piçlerinden biri.
Adını zikretmeyiz.
Ondan korktuğunuz
için mi?
Ona tapıyoruz.
Bizi burada o
tutuyor.
Doğal hayatın
ötesinde yaşatıyor bizi.
Artık acı yok.
Artık ölüm yok.
Ritüelin bu gece
başIıyor.
Tapınmak, bir
imtiyazdır.
Tanrının önünde
diz çökeceksin.
Yoksa seni
ağaçlardan sarkıtır.
Neden ben?
Acın büyük.
Ben sizin gibi
değilim.
Böyle yaşamayacağım.
Bizler gibi sen de onun
önünde diz çökeceksin.
S.ktir git.
Kahretsin.
S.ktir!
Baltayı bırak.
Orada kal.
Kıpırdama.
Hayır!
||
« Prev Post
Next Post »