İlk ve Son Aşkım (2012) Seeking a Friend for the End of the World
| |
101 dk
Yönetmen:Lorene Scafaria
Senaryo:Lorene Scafaria
Ülke:ABD , Singapore , Malezya ,
Endonezya
Tür:Macera, Komedi, Dram
Dil:İngilizce
Müzik:Jonathan Sadoff, Rob
Simonsen
Oyuncular
Brad Morris
Steve Carell
Nancy Carell
Mark Moses
Roger Aaron Brown
Özet
"Matilda" isimli bir
göktaşı Dünya’ya doğru hızla yaklaşmaktadır ve 3 hafta içerisinde Dünya’nın
sonu beklenmektedir. Siz olsanız dünyanın sonu bu kadar yaklaştığında ne
yapardınız? Dodge bu süreyi lise aşkını bulmaya çalışmaya adarken, karşısına
kendisinin tam zıttı olan Penny çıkıyor. Dodge yaşamdan sürekli kaçınırken,
Penny önüne çıkan herşeye atlamış. Aralarındaki tüm farklara rağmen dünyanın
sonuna birlikte göğüs gerebileceklerine karar veriyorlar.
Çoğumuz dünyanın sonunu hayal
etmişizdir; seller, yangınlar, depremler, bulaşıcı virüsler, dünyaya çarpmak
üzereyken durdurulması beklenen devasa asteroidler... Birçok Hollywood yapımı
bu şekilde yansıtmıştır. Senarist yönetmen Lorene Scafaria’nın gözünden ise
dünyanın sonu böyle değil...İlk ve Son Aşkım, büyük gün gelip çattığında
sıradan insanların tepkisini, romantik bir hikaye çerçevesinde, mizah ve
duygusallığın içiçe olduğu bir dille aktarıyor. Filmin başrollerini Steve
Carell, Keira Knightley paylaşıyor
Altyazı
Pekâlâ, aldığımız bilginin,
evet göktaşı alanına girdikten tam 98
saniye sonra geminin dış deposunda
çıkan yangın olduğunu söylüyorlar.
Kimse, ölen 12 mürettebat
ve bilim adamıyla birlikte son ve tek
umudumuz olan uzay mekiği Kurtuluş'taki
büyük patlamaya neden olan yangına,
neyin sebep olduğundan emin değil.
Bir kez daha söylüyorum, eğer bizi
dinliyorsanız CSA uzay mekiği
"Kurtuluş" imha olmuştur.
İnsanoğlunu kurtarmanın son denemesi de
başarısız oldu.
Matilda olarak bilinen, 70 mil genişliğindeki
asteroit üç hafta içerisinde yeryüzüne
çarpması tahmin ediliyor ve son
günlerin geri sayımının saniyesi
saniyesine haberleri size en
beğendiğiniz klasik rock şarkılarıyla ulaştıracağız.
Burası Q107.2. Sanırım kurtulma şansımızı
kaçırdık.
21 gün kala
binadaki hasarın, bütün hücresel telefonları kullanılamaz hâle getirdiğini söylüyorlar.
Su ve elektriğin tamamen ne zaman kesileceği
konusunda henüz bir açıklama yok.
Ama yeni bir haber alır almaz, ihtiyacınız
olan bütün bilgileri sizlere aktarmaya
devam edeceğiz.
Doğu Standart Zamanı'na göre akşam saat
9'da Dünya Farkındalık Konseri Finali
için bizi dinlemeye devam edin.
İnsan göçü devam ediyor - Kusura bakma, dostum!
- Sorun değil.
Ne yapıyorsunuz?
Defol git, ahbap!
Üzgünüm, bayım şu anki sözleşmenizde bu belirtilmemiş.
Korkarım ki Armageddon paketi ek ücrete tabi,
evet.
Şöyle, sizi ve ailenizi gelecek felaketi gibi bir şeyden korur bu.
Göktaşları, açıkçası, veba, kıtlık, çekirgeler Dezavantajları mı?
Şey Sigorta
ücretleri yüksek Özür dilerim Bir dakika bekleyebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
Cuma günkü serbest kıyafet uygulamasını haftanın diğer günlerinde de riayet etmekte
özgürsünüz.
İnsan Kaynakları'ndaki Ted artık bizimle
olmadığı için üst yönetimdeki birkaç
makamın terfiye uygun halde olduğunu hepinizin
bildirmesini istedim.
İçinizde, Finans ve Mali İşler Müdürü olmak
isteyen var mı?
FMM?
Kimse yok mu?
Yaşamın hiç bir anlamı yok.
Kimse yok mu?
Bir hastalığa yakalanacağımı gerçekten
düşünüyorum.
Sağ tarafta!
Sağ tarafta, dostum.
Sağ tarafta!
Bana bunu dün söyleyebilirdin.
Linda?
Merhaba, Elsa.
Merhaba, Bay Dodge.
- Pekâlâ, ben de bitiriyorum.
- Tamam.
Yaşlanıyorum, Bay Dodge.
Yaşlanıyorum.
İki ayağını bir pabuca sokmak istememiştim.
Olmak istediğin bir yer var mı?
Yani, istersen, sen Bilmiyorum da, burada televizyon izleyebilirsin ya da başka bir şey yapabilirsin, ne
istersen artık.
Çocuklarım bekliyor.
Haklısın.
Tabii ya.
Çocukların var.
Dinle Elsa, gelecek hafta gelmene gerek yok.
Şöyle diyeyim, eğer gelmek istemezsen.
Sorun oluşturmaz.
Beni kovuyor musunuz?
Hayır, hayır, hayır.
Hayır, sadece
Sizinle televizyon izlemediğim için mi?
Hayır.
Hayır.
Ben Düşündüm
de Hemen acelesi yok Yok bir şey.
Unut gitsin.
Sorun yok.
Camsiliniz bitti.
Daha çok camsil alınacak, anladım.
Gelecek hafta görüşürüz, Bay Dodge.
Tamam.
Tüm hayatımdan pişmanlık duyuyorum.
- Pekâlâ.
- Tamamdır.
- Hoşça kalın!
- Hoşça kal, şimdilik.
Sorun, sadece posta hizmetinde değil.
Ticari havayolu şirketlerinin tümü bugün
seferleri durdurdu.
Birçok ertelemeden sonra, Delta Havayolları tarafından
gerçekleştirilen son uçuş Chicago
Midway'den 3:45'te ayrıldı Seattle'a
6:15'te iniş yaptı.
Özel uçuşlara, sorumluluk kendilerine ait
olmak kaydıyla kıtalararası hava sahası
kullanımı için askeri izin verildi.
Ve şimdi sırada trafik raporu.
Amy?
Hapı yuttuk, Bob.
Teşekkür ederim, Amy.
Yok artık.
yüksek konumdaki hükümet yetkilileri, dini önderler, sporculara ve eğlence sektörüne destek verenler için özel
bir uzay yolculuğu dedikoduları
hakkında bir açıklama yapmak zorundalar.
Çarpmanın kesin yerini tahmin ediyorlar ama hükümet, daha fazla panik duygusu
yaratır korkusuyla halka bu bilgiyi
açıklamayı reddediyor.
- Erkencisin!
- Merhaba.
Warren, Linda konusundan bahsetti.
Evet Daha
önceden bunu yapmadığına şaşkınım.
Hiç mutlu görünmüyordu aslında özellikle seninle birlikteyken.
Yeni bir bilgi.
- Sahi mi?
- Evet.
Neden çocuk sahibi olmak istemedi sence?
Karen Amalfi, bu akşam geliyor.
Hayır.
Yapma.
Ne yapmasın?
Lütfen, Warren.
Bu akşam biraz ayık kafa yaşayabilir miyiz?
Bu, Son Yemek, Diane.
Son yemekte İsa'nın ayık olduğunu mu
düşünüyorsun?
Suyu limonataya dönüştürdüğünü mü
düşünüyorsun?
Dodge, biraz yardım gerekli lütfen.
Yok.
Hayır, hayır, hayır, hayır.
Dodge benim arkadaşım.
Arkadaşım.
Bir bak şuna, arkadaşım.
Don Ramon purosu.
Dünyada en zor
Şunları biraz daha sert doğrar mısın acaba?
Dünyada bulması en zor puro.
Ve bu akşam, kalan son 13'ten birini seninle
paylaşacağım.
Nasıl ama?
Merhaba, Danny.
Hey, bir içki doldurayım mı, evlât?
Hayatımı mahvetmeyi bırak.
Aferin sana, tatlım.
Kendini ifade et.
S.ktir git!
Düşünüyordum da belki Dodge ile Karen'ın arasını yapmalıyız.
Öyle değil mi?
Tanrım, keser misin şunu?
Ne ya?
Şişko arkadaşlarından biriyle işi pişirmek
istemiyor.
Birisiyle tanışması gerekiyor!
Hayır, gerekmiyor!
- Onu rahat bırak.
- O zaten yalnız, baksana.
- Ben iyiyim.
- Hayır, tatlım, iyi değilsin.
Tek başına öleceksin.
Bu seni rahatsız etmiyor mu?
- Tek başına falan ölmeyecek.
- Evet, tek başına ölecek.
Tek başına ölmeyecek.
Herkesle birlikte ölecek!
En yakınındakine tutunmak gibi bir şeye gerek
olmayacak.
Nuh'un gemisi falan değil bu be, Diane.
Titanik bu!
Görünürde cankurtaran salı falan da yok.
Aramıza hoş geldin.
Dodge, Karen Amalfi'yi hatırlıyorsun.
Merhaba, sizi görmek güzel.
Merhaba.
Giymediğim ne varsa üstümde.
- İşte böyle!
- Anladım.
Çok hoş, çok göz alıcı.
Eğlenceli birisiniz.
Şey Pekâlâ Kalan zamanı, ailemizle geçirmeye karar
verdik.
İlk olarak, Batı Virjinya'ya gidip kız
kardeşimi, kocasını ve üç oğlunu
göreceğiz.
Daha yeni görmüş olsak da.
Daha yeni gördük onları.
Sonra, Lacey Aspen'deki üvey babasına gitmek
istiyor böylece kendisine "canın
cehenneme" diyebilecek.
Ve de kayak yapabileceğiz!
Ve kayak yapacağız.
- Harika!
- Evet.
Karen?
Pekâlâ, şey, sanırım nihayet çömlekçilik
dersini alacağım.
Ve ne
istersen yiyeceğim ve hiç bir şekilde
umursamayacağım.
Sadece
Yürü be kız.
Ve belki ben
özel biriyle, biraz zaman geçireceğim.
Evet.
Ben mi?
Bir bakalım
Soru neydi?
Her şey olacağına varır!
İlk önce kayak yapacağız, sonra söyleyecek İç!
İç!
İç!
İç!
İç!
Yaktığına bakma, yaktığına bakma!
Yaktığına bakma!
Evet!
Kazananın şarabı!
- Hey, Dodge!
- Merhaba, Roache.
Dodger!
Seni özleyeceğim adamım.
Seni özleyeceğim Oğlum.
Vahşi Batı işte bu ya, değil mi?
- Öyle mi?
- Hadi.
Bizim gibi yalnız herifler, yani bu şeyi
kapmalıyız, anlıyor musun?
Çünkü artık farklı bir dünyadayız.
Farklı bir dünyada.
- Tamam.
- Biz anlıyorsun değil mi?
Hayır, anlamıyorum.
Ben -
Anlamıyorum.
- Anlamıyor musun?
Dostum
gökyüzü üstüme düşüyor.
Gökyüzü üstümüze düşüyor.
Ve gökten a..cık yağıyor!
A.cık yağıyor.
Dostum, Kurtuluş'tan beri her gün farklı bir kızlayım.
Ve hamile kalmayı sorun etmiyorlar.
Hastalıkları sorun etmiyorlar ya da onu sonra arayacak mısın onlara bakabilecek misin ya da küçük s kin mi var ilişkin mi var, bunlar dert değil.
Tamam mı?
Dünya'nın sonu gibi bir şey bu Dünya'nın sonu, buna neden oldu adamım.
Tanrım.
Şu kurabiyeye ikili doldurmak ister misin?
Benimle, şu fıstığa ikili doldurmak ister
misin?
# Mutfakta iki şef # # Kurabiyeyi ikili
dolduruyorlar, Dodge ile Roache.
# Millet, bakın!
Sarah ve Dave, eroin getirmiş.
Vakti geldi.
Ölmeden önce yapılması gerekiyor!
Yapılması gerekiyor!
Bekleyin, Lacey nerede?
Lacey yapsın, dişçi asistanı o.
- Ben yaparım.
- Evet, sen yaparsın, Lacey.
İşte başlıyoruz.
Elini sürme, Roache.
İzleyelim onu, herkes nasıl yapıyor izlesin.
Biraz Radiohead çalsanıza.
Radiohead dinlerken eroin almak istiyorum.
Evet!
Evet!
Dinamit!
Herkes kaçsın!
Şaka yapıyorum.
Öyle bir şey yok.
Ona bu kadar yaklaşmazsanız size zarar vermez.
Saklanıyor musun?
Evet.
İstemiyorsan, eroin kullanmak zorunda
değilsin, tatlım.
Bak, denedim.
Hayatımın kalan son ayını, birini tanımak için
harcayamam.
Saçmalık bu.
Karen'dan hoşlanmadın mı?
Umurumda bile değil.
İlgi duyabileceğim biri olsa bile karşısına
geçip bütün hikâyelerini dinlemeyeceğim çünkü ben sadece Karımın beni terk ettiği ve dünyanın sonu
arasındaki ayın iyi bir zamanlama
olduğundan emin değilim.
Öyle değil mi?
Ne
Hey Ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
Ne?
- Ne demek ne?
- Ne?
Sen Warren'ınsın.
Hayır, değilim.
Artık kimse kimsenin bir şeyi değil.
Linda neden ortalıktan kayboldu?
Neden herkes yapmak istediği şeyi yapmaya
gidiyor?
Ne istediğimi bilmiyorum.
Bundan kaçamazsın, Dodge.
Merhaba?
İyi misiniz?
Hayır.
Nasıl bu kadar aptal olabildim?
Bilmiyorum.
Sizi çok iyi tanımıyorum.
Ailemi bir daha asla göremeyeceğim.
Uçakları kaçırdım, hepsini.
Yani, Tanrım, dünyanın sonu geldi ve hâlâ 15
dakika geç kalıyorum.
Babamın şu anda dediklerini duyabiliyorum.
Onun "tuhaf ve sorumsuz" dediğini duyabiliyorum ve haklı da.
Bunu nasıl yapabildim?
Enerjimi yanlış yerlere veriyorum zamanımı, yanlış insanlara veriyorum.
Yani, bütün tatilleri bütün tatilleri düşündüğümde önceden
tanıdığım biriyle olmak için annem ve
babamla vakit geçirmedim.
İçeri girmek ister misin?
Tecavüz etmezsen hiçbir şey çalmam.
Anlaştık.
Adım Penny.
Benimki de Dodge.
Ne zamandır burada yaşıyorsun?
Üç yıldır.
Ya sen?
Birinden yeni ayrıldım.
Üzgünüm.
Hayır, yani
Bilirsin, buna sebep oluyordu.
Geceyi, eşyalarını temizlemek için harcıyordu.
Demek istediğim, yangın merdiveninde uyumak acınası bir seksten daha iyidir, her zaman
bunu söylerim.
Bu nedir?
Ne?
Kodeinli öksürük şurubu.
Votka gibi.
Bir yudum alabilir miyim?
Aslında, birazcık Ot içmek ister misin?
Nasıl?
Hayır, teşekkür ederim.
Beni uyutan tek şeydir ve aynı zamanda beni yeniden uyandıran tek
şeydir.
Demek istediğim, gerçekten aşırı uyku belam
var.
Yani, kıyamete doğru uyuyabilirim.
- Kız kim?
- Kim?
Olivia.
Giden kız mı?
Hepsi çekti gitti ama ilkiydi, evet.
Gidip onu alıp gelecek misin?
Kendi derdinin kendine yettiğinden eminim.
Onları gizlendikleri yerden çıkaran dünyanın sonu ile ilgili ne var ne yok acaba?
işte kaptı onu.
Evet.
Fikrini değiştirdi onu alt etme işini çok harika yapıyor.
Şimdi arkadan geliyor omuzlarından yakaladı ve düştüler
Aşağıya inmek için hazırım artık.
Anlamadım?
Bir saniye bekle.
Tamam.
Gitmiş.
Pet Sounds albümümü de almış.
Böyle olacağını bilmeliydim.
Peki Hayatının
geri kalanında ne yapıyorsun?
Şey
Biraz bunu, biraz şunu.
Galiba kendime biraz zaman ayırıyorum.
Tanrı'yı bulmak.
Birkaç sandalyenin etrafında dolanmak belki.
Belki bir destek grubunda, bir âlemde ya da
öyle bir şeyde seninle karşılaşacağım.
Evet, kulağa hoş geliyor.
Şey Nedir
bu?
Postan.
Neden sende bu?
Postacının bazen yanlış kutuya postaları
koyduğunu biliyorsun, değil mi?
- Aynen, aynen.
Şey, zamanla yani üç yıl diyorum Tanrım, gerçekten birikiyordur, değil mi?
Komik değil mi?
Demek istediğim, nasıl bu kadar yakın yaşadık ve hiç merhabalaşmadık.
Ama birkaç kere oda arkadaşınla buluşmuştum.
Oda arkadaşım mı?
Linda'yı mı diyorsun?
Linda.
Linda, evet.
Ve onun erkek arkadaşıyla, adı neydi?
Tanrım, birlikte çok mutlu görünüyorlardı.
Adı neydi onun?
Bir süredir onları görmüyorum.
İyiler mi acaba?
Sahi neydi onun adı?
Unuttum.
8.50 dolar.
Hadi be.
12 gün kala
Ver onu bana!
Ben atacağım!
İşte bu be!
Vur onu!
Birkaç kişinin yaramazlığı olarak başlayan şey hızlı bir şekilde şehirdeki sokaklara
sıçrayarak büyük bir isyana doğru
dönüştü.
Canlı görüntüleri gösterebilir miyiz, Dory?
Dory?
İnsanları, her türlü silahı kullanırken
görüyorsunuz yağmacılık, pencereleri
kırma yangın çıkarma ve bazı durumlarda
bir başka kişiye saldırı.
Emniyet güçlerinin yokluğuyla insanların kaybedecekleri hiçbir şeyin kalmadığını
görüyoruz.
Ana Cadde'den geçerek rezidansların ve iş merkezlerinin yüksek
risk altında olduğu Division Bulvarı'na
doğru ilerlediklerini görüyoruz.
Belki de şehrin, yaşamak için çok tehlikeli olmadan öncesidir bu.
Aman Tanrım.
Tanrım.
Tanrım.
Pekâlâ.
Tamam.
Özür dilerim.
Tamamdır.
Özür dilerim.
Hadi gidiyoruz.
Hadi.
Penny?
Penny!
Penny?
- Penny!
- Sen de kimsin be?
Kahretsin!
Özür dilerim.
Özür dilerim.
Ben Dodge.
Yukarı katta oturuyorum.
Daha önceden seni hiç görmedim.
Birkaç kez birbirimize rastladık ama bu
Yüzleri hatırlamada gayet
iyiyimdir.
Neyse Açıkçası, devam eden bir isyan var.
Belki çığlığı duydun, yanık kokusunu aldın.
Penny'i uyandırabilirsen mümkün olduğunca hızlı bir şekilde binayı
terk etmeliyiz diye düşünüyorum.
Tanrım.
Onu bafiliyorsun, değil mi?
Ne?
Hayır Ne dedin?
Hayır, ben
Hayır.
Bafilemiyorum.
Biliyordum!
Biliyordum bunu.
S.keyim ya!
Biliyordum!
Ha s.ktir!
Tamam, pekâlâ.
Penny!
Hadi gidiyoruz.
Uyan bakalım.
Al işte.
Hey!
Penny'nin ne zaman uyanacağına ben karar
veririm!
Öyle görünmüyor.
Elimi kırdım bebeğim.
Umarım mutlusundur.
Gitar çalan elimdi.
Her iki elinle de çalamıyor musun?
Penny, büyüyen bir küçük isyan var ve gitmemiz
gerekiyor, hem de hemen!
Seninle hiçbir yere gitmiyor
Lütfen susar mısın?
Hepimiz gitmeliyiz!
Hadi!
Gidiyoruz!
Gidiyoruz millet!
Hadi!
Elim!
Yeteneğim.
Sadece bi' bakar mısın?
Kırıldı.
Herif bu mu?
Benim yerime bu ucubeyi istediğine
inanamıyorum.
Hey!
Hey!
Şaka yapmıyorum ben!
Hadi gidelim!
Moruk o!
Yakışıklı bile değil.
Ne yani, işin mi var?
- Bay İş?
- Owen!
Kimsenin olmadığını sana söyledim.
Kahretsin ya, kayıtlarım.
Yani kimse için mi benden ayrıldın?
Bunun daha kötü olduğunu görmüyor musun?
Bunun için vaktimiz yok.
Scott Walker, Wilco John Cale!
Hey, o benim Cale'im.
Bunların hiçbiri için vaktimiz yok, millet!
Hoşça kalın, dostlar!
Hadi.
Cale'i bana ver.
Tamam, al bakalım.
Ben sürerim.
- Pekâlâ, pekâlâ.
- Hey!
Elime dikkat et.
İşte gidiyoruz.
Benden ayrılıyor olduğuna inanamıyorum.
Benim için hayatımdaki en kötü zamanlama!
Birlikte olmadık ki.
- Dün gece neden aradın?
- Sebebi yoktu!
Ne zamandan beri sebepsiz yere sokuluyorsun?
Kahretsin.
Orada olduğunu sanıyordum.
Nereye park ettiğini hatırlamıyor musun?
Hayır, o
Orada 1'inci ve 9'uncudaydı.
S.ktir ya, belki de 10'uncu ve 2'incide?
- Bu taraftan.
- 3'üncü de olabilir Kesinlikle bu kombinasyonlardan biri.
Ben hıyarın tekiyim, öyle mi?
Her şey benim hatam mı?
Arabayı bulmak için odaklanabilir miyiz acaba?
Hayır, Owen, konu bu değil.
Uymadığımızı söylemeye çalışıyorum.
Demek istediğim, sonra değil de şimdi anlamak
daha iyi değil mi?
Hayır!
Ne demek istiyorsun, ruh ikizi mi değiliz?
Seni seviyorum.
Seninle ilgilenmek istiyorum.
Çekil Penny,
gidelim hadi!
- Owen?
- Hadi!
İyi misin?
Hadi!
Arabaya.
İşte orada!
Bütün bunlar kiramı ödediğin için mi?
Bunu yapmana izin vermem için gururumu ayaklar
altına almam gerek.
Arabaya bin, Owen.
Şehri terk etmiyorum.
Peki, araba benim.
Doğru ya, benim arabam yok.
Durum böyleyken yüzüme vur tabi.
Tam üstümüzdeler!”
Tam üstümüzdeler!”
- Dışarı çıkıp yardım eder misin?
- Ben yaparım!
Hayır, hayır, hayır.
Hayır, hayır.
Ben yaparım.
Sadece Tanrım,
bir adam var.
Orada bir adam var!
Sağ yap!
Sağ yap!
Ne yapıyorsun?
Sağ yap!
- Ben -
Sağ yap!
- Yangın!
Yangın!
- Yangın var!
Tam sağ yapmıyorsun!
Lanet gözlerin kör mü?
Tanrım, işte geliyorlar!
Senin derdin ne?
Uçağı olan bir adam tanıyorum.
Gitmem gereken yere beni götürürsen, seni
ailene kavuşturabilirim.
Merhaba?
Sağ yapsana!
İşte bu.
Şimdi biraz ortaya çıktın.
Ona bir şey olmaz!
Bana şu uçaktan bahset.
Yani, enerji ve benzinle çalışan arabalar,
fazla benzin istemez.
Evet.
Biraz benzin lazım ama, değil mi?
Hayır, sadece fazla benzin koymana gerek yok
diyorum.
Bu, uçağa gidemeyeceğimiz anlamına mı geliyor?
Bak, sanırım uçağı unutsan iyi olacak.
Owen'ı kargaşanın ortasında bıraktım.
Adam seni canlı kalkan olarak kullandı, Penny.
Onu tanımıyorsun bile.
Bak, beni gecenin yarısında sen uyandırdın - yataktan
sürükledin - Haklısın.
Neden hayatını kurtarmaktan sıkıldım, bilmiyorum,
sen benimkini mahvettin.
Bu da ne demek şimdi?
Ne?
Bu nedir?
Bazen bir postacı bir mektubu nasıl yanlış kutuya bırakır biliyor musun?
Bazen asla etkisinden kurtulamadığın kız sana mektup gönderir.
Bu o kızdan mı?
Aman tanrım.
Aman tanrım!
Bu harika, değil mi?
Evet, oldukça iyi.
Onu normal bir telefondan arayabilseydim,
herhangi bir trene atlayıp
gidebilseydim ya da kenar mahallenin birinde
ölmeseydim ne harika olurdu.
Ama onun yerine, giyotine giden manzaralı yolda seninleyim, seninle.
Şimdiye kadar lanet olası piramitlere gidebilirdi.
Aklı başına gelebilirdi, ve ben bunu bilemeyeceğim çünkü bu mektubu 3 sinir bozucu ay önce almadım!
Artık kötü hissediyorum.
Lanet olsun.
Bak, suçluluk rahat hissetmemi sağlayan bir duygu değildir.
Neyse ki bu duyguyla uzun süre yaşamayacaksın.
Ne yapıyorsun?
Penny, gerçekten bu durum seni bağlamıyor.
Seni oraya götüreceğim söyledim, seni oraya
götüreceğim, yani Onu en son gördüğün
yer neresiydi?
18 yaşındayken olduğu yer mi?
Bak, hayatının son bir kaç gününü tamamen yabancı
biriyle geçirmene gerek yok.
Sen tamamen yabancı biri değilsin ve bunlarda
benim son günlerim değil.
Sen bir mücadelecisin.
Hayır, mücadeleci değilim.
İyimserim.
- Merhaba!
- Bela mı arıyorsun?
En yakın benzin istasyonu nerede biliyor
musunuz?
Evet ama ellerinde sadece mazot var.
Nereye gidiyorsunuz?
Nereye gidiyoruz, Dodge?
Somerset.
Somerset.
Orası neresiyse.
Sanırım sizi Huntsville'e kadar götürebilirim.
Harika!
Teşekkürler!
Sizin kutsal yolculuğunuz nedir?
Çünkü herkes bir yerlere gidiyor.
Ben ailemi görmeye gidiyorum ve o da o da birini arıyor.
Kimi arıyorsun?
Lise aşkını.
Öyle mi?
Kayıp bir aşkı aramaktan daha muhteşem bir şey yoktur.
Size bunu göstereyim.
- Evli misiniz?
- Hayır, tatlım asla evliliğe kalkışmadım.
Çok özel bir hanımefendi vardı.
Rita'mı yedi yıl önce kaybettim.
Bilirsin, bütün olay ışıklar kapandığında kimin yanında olacağınla ilgilidir.
Bu kısmı anlamak, uzun zaman alıyor.
Gerçek şu ki, değişiklik için biraz misafir
iyi oldu.
Yabancı olsalar bile.
Neden bize hayat hikâyeni anlatmıyorsun?
Böylece yabancı olmayız.
Öyle mi?
Peki, tamam.
Hadi bakalım.
Doğduğum yer
Dur bir dakika.
Galiba önce babamın hayat hikâyesini
anlatmalıyım - birbirine bağlılar.
- Tamam.
- Biraz hizmet?
- Harika!
Evet.
Babam Skokie, Illinois'de doğmuş.
Onun babası da Okie'de doğmuş.
Eskiden levrek avlarlarmış.
Bir sürü testten geçmişler ve yine kötü haberlerle döndüler.
Doktor bana altı aylık ömür biçti.
Sonra eve gidip televizyonu açtım, onlar da üç
hafta dedi.
Bana sorarsan, bir adam ne kadar zamanı kaldığını
bilmemeli bu doğal değil.
Sonra kendini bir silah kiralayıp kurşun satın
alırken buluyorsun.
Bunun dışında cennette yerim olmayacak.
Öyle değil mi, Dodge?
Hayır, sanırım olmaz.
Gidip çişimi yapacağım.
Bana katılmak ister misin?
Hayır, sağ ol, beni iyiyim.
Tamam, ne tuhaf bir herif bu.
Bence çok duygusal biri.
Kim arabasında kürek taşır?
Ona güvenmiyorum.
Glen mi?
Ne?
Bize hayat hikâyesini anlattı.
Evet, yeri gelmişken bunun için de teşekkürler.
Biliyor musun?
Gerçekten dinleseydin, belki bir şeyler
öğrenebilirdin.
Affedersin, dışarı çıkması gerek.
Ben giderim.
Onu ben alırım.
Nefes alması için onu çıkaracağım.
Bir yere gitme.
İster istemez seni göreceğimi biliyordum.
Gözlerindeki şu mesafeli bakış.
Sendeki bu belirsizlik.
Liseli kız arkadaş hikâyenle beni neredeyse aptal yerine koyuyordun.
Üzgünüm, ben
Üzülme, evlat.
Sadece beni çarçabuk öldür.
Ne?
Bu işi şu hoş çayırda yaparız sanmıştım ama eğer beni arkamdan vuracaksan, bitirelim
gitsin.
Seni vurmak mı?
Ben Mecazi
anlamda mı konuşuyoruz?
Peki, neyle yapacaksın?
Bıçak mı?
Piyano teli mi?
Tamam, ne var biliyor musun?
Her an geri dönebilir.
Bir erkeğin işini yapmaları için bir kız
gönderdiklerini söyleme bana.
Tercihim özellikle erkektir!
Bir çeşit takım üyesi olmadığın sürece!
Bu işler böyle mi yürür?
Tamam, ne var biliyor musun?
Sanırım ben sandığın kişi değilim.
Şimdi rahatladım işte.
Çünkü seni defetmekten korktum!
Anlarsın ya, Dodge, ne zaman bir adam Dodge?
Glen?
Aman tanrım.
Glen öldü.
Sen iyi misin?
Plakayı aldın mı?”
Ne zaman bir adam " "Ne
zaman bir adam " Sence ne söylemeye çalışıyordu?
Bilmiyorum, Penny.”
Ne zaman bir adam " Bir
kadını severse mi?”
Ne zaman bir adam " Kamyoncu
olursa mı?
Adam Adam
kıyametten iki hafta önce kiralık katil
tutmuş.
Hiç bir yol bilgesiyle ilgilenmiyorum.
Gözden kaçırmış olabilirim.
Tamam mı?
Tamam.
Ben sürerim.
Anahtarlar sende mi?
Tamam.
Tamam.
Ömür boyu kendimi en kötüsüne hazırlayarak beklediğimi sanıyorsun.
Kim böyle bir şeye hazır olur ki?
Hep biliyordum.
Sonun yakın olduğunu hep biliyordum.
Kendimi hiç yaşlı bir adam olarak görmedim.
Gerçekten mi?
Sonsuza kadar yaşarım sanıyordum.
40'ımda zirveye ulaşacaktım.
30'un 40 olduğunu duymuştum.
Çok şükür, orta yaş bunalımını kontrol altında
geçiriyorum.
Gerçekten özel biri olmalı.
Olivia?
Bu kadar zaman sonra onu bulmayı istemen.
Öyleydi, evet.
Peki neden ayrıldınız?
Gençtik.
Henüz olgunlaşmamıştık.
Hayat bizi farklı yönlere götürdü.
Seni terk mi etti?
Evet.
Peki ya sen?
Ne olmuş bana?
Kaçan kim?
Tanrıya şükür, benim.
Özel olan bir şey yoktu demiyorum, ben sadece Hayatımın bu kısmının böyle bitmesine memnunum,
anlarsın ya.
İlişkiler.
Alaycı biri değildin sanırım.
Alaycı değilim.
Ben ben
umursamazım.
Tek eşlilik serisiyle kendine gelen biriyim.
Çok ciddi görünüyor.
Çok ciddi.
Terapiste gittim ve yalnız olmakla ilgili sorunlarım olduğunu söyledi.
Ama sonra, yani, kadın beni haftada beş kez görmek
istedi sorunlu olan kim sen söyle.
Yani, eğer dünyanın sonu bana hiç bir şey
öğretmemişse bu nihayet benim.
Aman tanrım.
Bu bir Friendsy's mi?
Bir bira için cinayet işlerdim.
Merhaba, Friendsy's'e hoş geldiniz, herkesin
arkadaşınız oldu yer burası!
- Merhaba!
- Merhaba!
İki akşam yemeği mi?
Evet!
Şu küçük adama bir bakın.
Sorun yok değil mi?
Evet!
Hepiniz hoş geldiniz, evet.
Bir dostum geçen hafta bir kurt getirdi.
Çılgıncaydı!
İçeri buyurun!
Tamam.
Taquitos!
Evet, üç sipariş.
Hâlâ açık olduğunuza inanamıyorum.
Evet, dükkânı kapatmayı düşündük ama sonra buranın bizim gerçek ailemiz
olduğunu fark ettik.
Aslında, bir trajedi bizi yakınlaştırdı.
Bazılarımız fazla yakın.
Bu imkânsız.
Bu yeni işletmenin altında, çok daha az ortak
var.
Değil mi, Steven?
Öyle.
Umarım burası uygundur.
Evet, uygun
Bütün sandalyeleri şenlik ateşinde yaktık.
Sizi Katie'ye bırakacağım, tamam mı?
Onunla elleriniz ısınır.
Cildim mükemmel durumda!
Sağ ol, Darcy.
İnanılmaz değil mi?
Merhaba, ben Katie.
Biraz kayabilir misin, lütfen?
Tabi.
- Saçına dokunabilir miyim?
- Evet.
- Çok narin.
- Teşekkürler.
Size içecek bir şeyler getirebilir miyim?
Her şey mükemmel!
- Mudslide'ınız nasıldır?
- Mükemmeldir!
- İki mudslide alabilir miyiz?
- Evet.
Teşekkürler.
Günün yemeğini öğrenmek ister misiniz?
Çünkü bu adamlar çok yaratırcıdır.
Hayır, sadece mudslide.
Tamam!
Anladım.
Çocuklar, şu an çok zorlanıyorum ama eğer bana pozitif enerji verirseniz size şu M-slide'ları getiririm.
Belki masaya çerez siparişi de olur.
Bu harika!
Ne var biliyor musun, bugün onun doğum günü.
Neden bana söylemedin?
Mutlu yıllar Teşekkürler.
Umarım güzel vakit geçirirsin.
Evet, eğleniyorum.
Sanırım burası bir çeşit mezhep ve büyük ihtimalle hiç bir şey yememem
gerekiyor.
Sen delisin.
Burası harika.
Baksana, insanlar birlikte oturuyorlar, herkes
mutlu.
Şurada bir tumba sırası var.
Şey gibi
Bu Amerikan tarihinden bir parça.
Bu insanlığın dönüş noktası.
Üst kattaki adamın haykırarak söylediği Tütün kokusu alıyorum.
Affedersin!
Tütün kokusu alıyorum.
Evet, tam şurada!
Tumba harika vakit geçirmenin yoludur!
Güzel mi?
Bu çörek bir lokma.
Tadı aynı içine çörekli lokma konmuş burger gibi.
Ne yaptın sen?
Ne zaman?
Yani, daha önce, yani, yaşarken.
Sigorta satıyordum.
Bu -
Sen ciddisin.
- Evet, öyleyim.
Tamam.
Peki nasıl
nasıl biri bu çayıra giriyor?
Hayal kurmaya cesaret ediyorsun, Penny.
Bilemiyorum, sen Sanırım bir itfaiyeci olmak, bir atlet olmak
falan gibi çocukluk fantezilerinle başlıyorsun.
Sonra er ya da geç gerçeklik yüzüne çarpıyor ve tek istediğinin bir yerlerde üzerinde
isminin yazdığı bir masan olması
olduğunu fark ediyorsun.
Ama neden sigorta?
Hukuktan hoşlanmadım ve ekonomi de tek yönde ilerliyordu.
Ben örnek bir insanım, sadece.
Güvenli bir hatta kendimi daha rahat
hissediyorum.
Evet.
Tamam, devam et.
Uçaklı adamı nereden tanıyorsun?
Onu tanımıyorum.
Orada olduğunu biliyorum dedim.
Biliyorum, biliyorum.
Umudumu yükseltiyorum.
Ben sadece
Gerçekten heyecanlıyım.
Açıkça görülüyor.
Friendsy's ailesiyle birlikte Bu
senin son doğum günün Mutlu yıllar!
Bundan başka doğum günü yok.
Kardeşlerimize söyle.
Bu senin son doğum günün.
Mutlu yıllar!
Tamam Bu
Tamam.
- Merhaba dostum.
- Herkese merhaba.
Katılmak ister misin?
Bak, kabalık etmek istemem ama Tanrım!
Evet, gitmeliyiz.
Gitmeliyiz.
Tamam.
Üzgünüm.
İşte biraz para.
Tamam.
Hadi, gidelim.
Tamam, yakında görüşürüz!
Tamam, iyi geceler.
Hadi çıkar şunları.
Onlar Tanrım.
Dodge, Senin son olmanı istiyorum.
Burada çok baskı var.
Dinle, ben
Affedersin, önce sen.
Bir şey söylemiyordum ki.
Bu sadece
Sanırım mudslide ve cümbüşten önce
biraz heyecanlıydım yani,
açıkçası şu an işler çok karıştı.
Ne yapıyorsun?
Şunu bilmeni istiyorum ki ben Avantaj sağlamaya çalışmıyordum.
Açıkçası, sen çok gençsin.
Nesin sen, 30 yaşında mı?
31 mi?
- 28.
- Tanrım!
Tanrım, iyi biri olmaya çalışıyorsun
Rahatla, Dodge.
Bu Bu
"dünyanın sonu" seksiydi.
Bu konfor varlığıydı.
- Şey -
Ne olduysa, hepsi benim hatam.
Sen hiç bir şey yapmadın.
Sanırım bir şeyler yaptım.
Bu tekrarlanmayacak, söz veriyorum.
Senin Olivia'n var, Benim ailem var.
Yani, ikimizin de gidecek daha önemli yerleri
var.
Sadece birazcık seks.
Olmak zorundaydı bunu büyük bir mesele haline getirmeyelim.
Camden'dan biriyle randevuya gitmiştim.
Dinle, Penny, bu Anlamıyorum.
Ne yapıyor o?
Galiba o
Kenara çekmemizi mi istiyor?
Hadi ama.
Ciddi olamaz.
Ne kadar hızlı gidiyorsun?
Kim ipliyor ki?
Neden yavaşlamıyorsun?
Sanırım onu atlatabiliriz.
Hey!
Hey!
Hey!
Yavaşla!
Ne yapıyorsun?
Ne yapıyorsun?
- Yavaşla!
Arabayı kenara çek - Hadi ama.
Yapacak daha iyi şeyleri olduğunu düşünmüyor
musun?
Penny, arabayı kenara çek.
Tanrım, ne yapacak, bizi mi vuracak?
Bunu yapabileceğine dair gerçek bir olasılık
var, evet!
- Tamam!
Tamam!
- Kenara çek.
Tamam!
Tanrım, ama
ama seni uyarmalıyım, babam eski bir asker ve otoriteyle ilgili sorunum olduğunu söyler.
At şunu, lütfen.
Bana ver.
Hayır, son kalan bu ve bir parça almaya çalışıyorum.
Hadi.
Bununla ne yapacağım?
Ağzının içine koy.
Hâlâ yanıyordu.
Merhaba, memur bey, sorun nedir?
Başlangıç olarak yaklaşık 24 kilometrelik yolu bir saattir hız
limiti üzerinde gidiyorsunuz.
Gerçekten mi?
Bundan daha iyisini yaptığımı sanıyordum.
Ve bir de arka lambanız yanmıyor.
- Hayır.
- Evet.
Ayrıca, plakanızın süresi bir ay önce dolmuş.
Devam edin.
Bu kadar.
Hepsi bu.
Bu üç şey.
Peki, neden bize zaman duyarlı biletlerle yüklü bir ceza yazmıyorsun ve bizde yolumuza gitmiyoruz?
Kimlik görmem gerek.
Elbette.
Adım Penny
ve bu da Dodge.
Merhaba.
Tamam.
Ehliyet ve ruhsat.
Gördüğünüz gibi bir sorunumuz var çünkü ölümcül bir kargaşa sırasında evimden
kaçmadan önce kimliğimi kurtarma şansı
bulamadım.
Nasılsa, kendini öldürmesi için kiralık katil
tutan hoş bir kamyoncunun geri
dönmesiyle biraz gidebilecek kadar
şanslıydık böylece bu şeyle bağışlanmış
olduk Ulaşımın böyle güzel biçimi işte.
Yani, cevabım hayır, ehliyet ve ruhsat yok.
Nasılsa, geldiğimiz nokta bu şeyle
Sadece bu seferlik bunu kalbinize
saklayıp kanunu iptal edemez misiniz?
Bizde yolumuza gideriz, böylece bende bu
arkadaşıma sevdiği kişiyi bulup onun
için savaşma şansı verebilirim yani
zamansız sonuca ulaşmadan önce.
Hayır.
Tamam.
Affedersiniz, telefon edebilir miyiz?
Hayır, telefonlar çalışmıyor.
Tamam.
İyi eğlenceler.
Merhaba.
Neden buradasın?
Barış tacizi.
Mükemmel.
Ayrıca rahat olsa gerek.
Burası ölmek için ideal.
Hayatını mahvettim.
Hayır, etmedin.
Evet, ettim.
Kendi hayatımı mahvettim, seni de birlikte
sürükledim.
Ben berbat bir komşuyum, ve ben iğrenç bir evladım.
Ona bak.
Sandviç tahtasında uyuyora benziyor.
Neden biliyor musun?
Çünkü sonun yaklaştığını her zaman biliyordu.
Ve halen şaşırmıyor.
Hakkı korunan bir adama bakıyorsun.
Nasıl oluyor da ailenin yanında olmuyorsun?
Gerçekten bir ailem yok.
Ne demek istiyorsun?
Annem öldü
ve babam çok uzun zaman önce gitti.
Karımsa geçenlerde bir insanın kaçabileceği
kadar hızlı kaçtı.
Bu da ona Armageddon'a gitme şansı verdi.
İroniye bak, çünkü yalnız ölmekten korkmak evlenmemin birinci
sebebiydi.
Oda arkadaşın senin karındı.
Karım oda arkadaşımdı.
Annemi dinlemeliydim.
Hastalandıktan sonra bile, hep mantıklı
davranırdı.
Onu severdin.
O da seni severdi.
Öyle mi düşünüyorsun?
Annem yalnız öldü.
Sanırım artık bir önemi yok.
Babanı en son ne zaman gördün?
25 yıl oldu.
25 yıl mı?
Ona söyleyecek bir şeyin yok mu?
İyi bir şey yok.
Peki ya Olivia.
On yıl boyunca, bir dargın bir barışıktık.
O evlenmek istiyordu ama ben harekete geçmedim.
Başka biri geçti.
Sonra da Linda'yla tanıştım.
Gerisi de bundan ibaret işte.
Olivia, mektupta ne diyordu?
Kocasıyla ayrıldıklarını yazmış.
Marcus adında, 6 yaşında bir oğlu varmış.
Annemlerin nasıl olduklarını sormuş.
Bir de beni özlediğini yazmış.
Sıradan, dünyanın sonu saçmalıkları işte.
Hayatını mahvettim.
Hayır etmedin.
Ben buna çok daha önce başladım.
Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.
Otun etkisi mi bu?
Nasıl hissediyorsun?
Göğsüme bağlı bir bombayla uçurumdan düşüyor gibi.
Buna herhangi bir şey neden olabilir.
Allah seni kahretsin, Wally!
İşte, buyurun.
Bak burada kimler var.
Gel buraya.
Alın bakalım.
Kusura bakmayın.
Wally bu günlerde işini fazlasıyla ciddiye
alıyor.
Ve korkarım
arabanız da bağlanmış.
Sizi bırakabileceğim bir yer var mı?
Delaware.
Evet Olmaz.
Camden buradan ne kadar uzakta?
Çarpışma nerede olursa olsun tüm yaşamı yok edecek bir alev fırtınası
oluşturacak.
Teşekkürler.
Bu adamla ne kadar süre birlikteydin?
Toplamda mı?
Dokuz ay, sonra altı ay daha.
Burada olduğunu nereden biliyorsun?
O her zaman buradadır.
İşte orada.
Penny.
Selam, Speck.
Tanrım.
Geri döneceğini biliyordum.
Hayır, geri dönmedim.
Ben Sadece
buradan geçiyorduk.
Bu kızı 12 aydır görmedim.
Ve sadece buradan geçiyormuş.
Erbaş James Speck.
Speck, bu Dodge.
Teğmen Albay Dodge Petersen.
Dinle, bizim biraz sıkıntımız var.
Senin yardımcı olabileceğini umuyordum.
Sana sıkıntılı zamanda yardım etmek benim
göbek adım olmalı.
Hadi gel.
Küçük arkadaşını da getir.
Köpeği dışarıda bırakmalısınız.
Annem bomba sığınağını yeni süpürdü.
Hadi gelin.
Size mekânı göstereyim.
Arkadaşlar.
Selam.
Burası eğlence bölümü.
Spor ve yeniden yaratım.
Bu da insani ihtiyaçlar için.
Selam.
Gördüğünüz gibi burada altı ay süreyle rahat yaşayabilecek şartlara sahibiz.
Bu duvarlar 30 cm kalınlığında saf titanyumdan
yapıldı.
Ben de tam 25 diyecektim.
Yeniden yüzeye çıkmak kolay olmayacak.
Dünyanın güçlü bir lidere ihtiyacı olacak.
Şu, uydu telefonu mu?
Evet.
Sizinkileri aramak ister misin?
Ne?
Evet, geçen gün babanla konuştum.
Denizin diğer tarafında saat kaç, 16.00'mı?
Bilmiyorum.
Anne?
Benim.
Evet, evet.
Hayır, hayır.
İyiyim ben.
Evden çıktık.
Bir arkadaşla birlikte.
Evet, o.
Selam, baba.
Seni deli gibi özledim.
Her şeyi anlat.
Bahçe nasıl?
Herkes orada mı?
Benny mi o?
Evet, evet.
Onu versene.
Seni kaltak.
Hayır, sen gerisin.
Tanrım.
Bebeğin sesini duyuyorum.
Yeğenim mi o?
Evet.
Sesi harika geliyor.
Adını ne koydunuz?
Bir sürü silahınız ve patates cipsiniz var.
Evet, güvenliği sağlamamız gerek.
Penny'i ne kadar zamandır tanıyorsun?
Bir hafta kadar.
Aşağı yukarı.
Peki senin olayın nedir?
Olayım mı?
Sana o kız hakkında bir şey söyleyeyim.
Görünüşte tam bir romantik olabilir.
Ama iç dünyasında tam bir yaşam savaşçısıdır.
Ve hayatta kalmak için en büyük şansının Burada, benimle kalmak olduğunu biliyor.
O olmadan medeniyeti yeniden başlatabilir
miyiz?
Elbette.
Ama, mücadelede en üst kalitedeki kadınlardan
biri olmayı hak ediyor.
Burada sana yer yok, ahbap.
Sorun değil.
Okul zamanında ben de iyi bir liderdim.
İşte geldi.
Gitmemiz gerekiyor.
Kalacağınızı sanıyordum.
Onu bir yere götürmeye söz verdim.
Acaba Filodan
bir araç ödünç alabilir miyiz?
Yanınıza nükleer bir tablet almak istemediğinizden
emin misiniz?
Gerek yok, teşekkürler.
Bu arabayı sana ödünç veriyorum, Penny.
İçinde seninle birlikte geri istiyorum.
Teşekkür ederim.
Her şey için.
Seninle evlenmeliydim.
Ne zaman?
Evet dediğin zaman.
Dodgy-Dodge.
Onu beladan uzak tut.
İyi misin?
Sesleri iyi geliyordu.
Sesleri gerçekten iyi geliyordu.
Kuru temizlemecim.
Zuzu'nun yerinde köfte.
Yazın, ördek göleti.
Metroya binmek.
Buna bir şey diyemem.
Hiç kimse metroyu özlemez.
En iyi insan gözlemlerimden bazılarını metroda
yapmışımdır.
Peki, ya özlemeyeceğimiz şeyler?
Dişçiye gitmek mesela.
Dr. Hoberman.
Aman Tanrım.
Dr. Hoberman.
İşte burası.
Sana bu evin önünde ne kadar zaman geçirdiğimi
anlatamam.
Şu pencerenin altında.
Hangi pencere?
Şuradaki.
Güzel bir pencere.
Evde kimse olduğunu sanmıyorum.
Hadi ama, denemek zorundayız.
İhtiyacın olursa, ben burada olacağım.
Evde kimse yok.
Açmayı dene.
Kesinlikle burada değil.
O kadar yol geldik.
Bu boşa gitmeyecek.
Aslına bakarsan, burada bir anahtar olması
gerek.
Evet, işte
Burada.
Sen delisin.
Hadi gel.
Aynı görünüyor.
Kokusu bile aynı.
Peki, ne arıyoruz.
Üzerinde adres olan bir şey sanırım.
Tanrım.
Ne?
Ne oldu?
Bizim mutfakta da bu duvar kâğıdının aynısı
var.
Böyle yapma, lütfen.
Sence de çılgınca değil mi?
Pekâlâ.
Bu eve bayıldım.
Bunlarla bir şeyler hazırlayabilirim.
Ben gidip yatak odalarına bakacağım.
Eskiden, başkalarının evlerine girerdik.
Çocukluğumuzda.
Kardeşlerimle birlikte.
Bir şey çalmazdık ama.
Sadece dondurmalarını yer ve kablo TV izlerdik.
Sonra, bir keresinde Benny yedi yaşında falandı sanırım.
Bütün giysilerini çıkardı ve yaşlı adamın egzersiz bisikletine bindi.
Penny?
Ben ne zamandır uyuyordum?
Birkaç saat oldu.
İhtiyacın vardı galiba.
Hayatımın üçte birini uyuyarak geçirdim zaten.
Birkaç saatten ne çıkar?
Şarabı alır mısın?
Evet.
Peki, şunu bana açıkla.
Domates toplayıp sos yaptın.
Dışarı çıkıp buğday topladın.
Evet, topladım.
Gerçekten güzel olmuş.
Bilmem ki, mümkün olanın en iyisini yaptım.
Ama bir düşün, şu konserve pancarlar yerine
koca bir jambon olsaydı.
Mükemmel.
Şu sıfata bak, bunu kim terk edebilir.
Şu minik surata bak.
Bak, sakalında beyazlar var.
Aydınlatma onlar.
Eskiden ne yapıyordun?
Sadece takıldım diyebilirim.
Böyle yemek yapmayı nereden öğrendin?
Annemin her yaptığını izleyip, tam tersini
yaptım.
Babam, gerçekten yetenekliydi.
Annem daha çok, amigo kız gibiydi.
Birbirini daha çok seven başka bir çift
göremezsin.
Sanırım ben de öylesini bulamayacağım için bir yuva kuramadım.
Bunun kolay olduğunu düşündürürler.
Zıt kutupların birbirini çekmesinin bir nedeni
var.
Ben, iki romantiğin bir araya gelmesinin bir
sonucuyum.
Tamamen batmış durumdayım.
Bu şarkıya bayılırım.
Bunu neredeyse bir daha dinleyemeyecek olmama
inanamıyorum.
Biliyor musun bu, edindiğim ilk albümdü.
Babamın koleksiyonundan aşırmıştım.
O da bilmezden gelmişti.
Ama sürekli ıslıkla bunu çalardı.
Sırf bana eziyet olsun diye.
Plak işine böyle mi bulaştın yani?
Evet, başlatan oydu, ama Bilmiyorum.
Ben sadece
Plakları seviyorum.
Herkesin ilgisini çekmez gerçi.
Plağa gerçekten iyi bakmalısın.
Çok hassastır, çok çabuk mahvedebilirsin.
Gerçekten sevmen gerekir.
Sesin dolgunluğunu hissediyor musun?
Satın alırken, daha kalın olanlarını almalısın.
Onlar daha dengelidir.
Çizikleri daha derin ve daha geniştir.
Daha fazla ayrıntı duyabilirsin.
Tabii, taşıması daha zordur, çünkü daha ağır
olurlar.
Ama buna değer.
Annemlerin harika bir harika bir pikapları var.
Eski model, kiraz ağacından bir Victor 45.
Muhteşem bir sesi var.
Tüm parçaları orijinal.
Tekrar dinlemek için sabırsızlanıyorum.
Peki, eve gidince başka neler yapacaksın?
Neler yapacağım
Annemin piyano çalışını dinleyeceğim.
Babamın bahçesinde oturacağım.
En acayip ayçiçeklerini yetiştirir.
3 metre boyunda olurlar.
Kardeşlerimle takılacağım.
Yeğenlerimle oynayacağım.
Uzun zamandır özlediğim her şeyi yapacağım.
Bu kulağa harika geliyor.
Öyle zaten.
Zamanımı yanlış bir insanla harcamayacağım.
Onları yanlış biriyle tanıştırarak ailemin zamanını da harcamayacağım.
Hiçbir anlamı olmayan gecelerde giyeceğim elbiseleri seçmek için günlerimi
harcamayacağım.
Artık, doğru insanla birlikte miyim ya da bu adam çocuklarımın babası olacak kişi mi
diye merak etmeyeceğim.
Tüm bu saçma sorular.
İnsanı özgür kılıyor.
Aynen öyle yapıyor.
Belki de henüz doğru kişiyle tanışmamışsındır.
Gerçekten çok iyi bir insansın.
Sen de berbat bir insan sarrafısın.
Bunu düzelteceğim.
Tamam.
Sence Sorry ne yapmak ister?
Bilmem.
Güneşin altında yatmak olabilir.
Frizbi oynayabiliriz.
Ya da sincap avı ayarlayabilirim.
Sence azgın mıdır?
Evet, bence tam bir kız düşkünü.
Belki de sahibini bulmak istiyordur.
Bilirsin, terk edilme meselesi.
Ya da biliyor musun, belki onun için
yeterliyizdir.
Bilemiyorum, keyfi yerinde gözüküyor.
O ne?
Üzerinde iade adresi var.
Yakın mı?
Evet, hem de çok.
Harika.
Şey, o zaman
Yarın ilk iş olarak gideriz.
Tamam.
Peki.
Şey, ben
Gözükmesem mi?
Hayır, arabada kal.
N'oldu?
N'oluyor?
Evde miydi?
Evet, sanırım.
Kapıyı tıklattın mı?
Niye uzaklaşıyoruz?
Ona bir mektup yazdım, kapısına koydum.
Yakında eline geçer.
Mektup mu yazdın?
Peki ne yazdın?
Bunun Bir
önemi yok.
Anlamıyorum.
Onu neden görmek istemiyorsun?
Ne oldu?
Bunun hakkında konuşamayız, Penny.
Neden konuşamayız?
Çünkü bunun herhangi bir şeyi değiştirmesini
istemiyorum.
Neyi değiştirmesini?
Bir yerde olman gerek.
Ya sen?
Ne değişti?
Dodge!
Bunu hiç ciddiye almıyorsun.
Hayır, iyi gidiyorsun.
Bekle.
Çalışmaya devam et.
Hop!
Küçük Kovboyuma Sevgiler, Baban Neredeyiz?
Gel.
Kim o?
Frank.
Selam, Frank.
Dodge.
Kötü bir zaman mı?
Ne, hayır, elbette değil.
Gelin, lütfen, girin.
Teşekkürler.
Dodger!
İnanamıyorum.
Buradasın
gerçekten buradasın.
Arkadaşın kim?
Bu Penny.
- Penny, bu da Frank.
- Merhaba.
Merhaba.
Ben onun babasıyım.
Sizinle tanışmak çok hoş.
Sizinle tanışmak da!
Hoş geldiniz.
Aç falan olmalısınız.
Aslına bakarsan, seninle bir dakika konuşmayı
umuyordum.
Elbette.
Gel içeri, buyur.
Lavabo nerede acaba?
Merdivenlerden çıkınca sağda.
Şurada.
- İşte.
- Teşekkürler.
Solundaki merdivenlerden yukarı.
İşte orada.
- Köpeğin adı ne?
- Sorry.
- Ne?
- Sorry.
Kız arkadaşın mı?
Bilmiyorum.
Bence olmalı.
Yaşlandık mı ne?
Buraya yaptığım hataları söylemeye mi geldin?
Hayır, sen tüm hatalarını biliyorsun.
Buraya sana bir şey sormaya geldim.
Biliyorum, olaylarla başka türlü başa
çıkabilirdim.
Bunun hakkında konuşmak istemiyorum.
Biliyorsun, annen de durumu hiç
kolaylaştırmadı Yapma.
Onun hakkında tek kelime daha etme.
Sen doğduğunda ikimiz de çok gençtik Şimdi genç değilsin, ben de değilim.
Anlamamız için bir ömür geçti.
Sadece üzgün olduğumu söylemeye çalışıyorum.
Söyle öyleyse.
Üzgünüm.
Şimdi ne var?
Bilmiyorum.
Sorusu olan sendin.
Sanırım babanı tekrar görmek isteyeceğine
inanamadım.
Annen telefonlarımı açmadı sana gönderdiğim tüm kartları ve mektupları
yırtıp attı ama biliyorsun, sen büyüyünce
farkına vardım Senden dolayı değildi,
hayır, hayır.
Hayır, bunu ben yaptım.
Terk ettiğimde tüm ayrıcalıklarımı kaybettim,
biliyorum.
Sen bebekken, annen seni bazen o kadar sıkı
tutardı ki nefes alamadığını sanırdım.
Belki de bana öyle geliyordu.
Çok üzgünüm.
Artık bir önemi yok.
Şu an ikimizde buradayız.
O zamanlar senin yanında olmadığımı biliyorum.
Çok geç değil.
Kadeh kaldırabilir miyim?
Lütfen.
Dünyanın başlangıcına.
Dünyanın başlangıcına.
Güzelmiş.
Ucuz ama güzel bir şarap.
Hayatımın aşkısın.
Sanırım evde yoksun.
Böö XO Karen Pmalti Elsa, ne yapıyorsun burada?
Bugün perşembe.
Benimle kafa mı buluyorsun, Elsa?
Gerçekten mi?
Evine git.
Ailenle ol ya da başka bir şey yap.
Ciddiyim.
Sen Git.
Lütfen.
Bu Sen Bu Üzgünüm.
Ben sadece Ben Boş
ver.
Haftaya görüşecek miyiz Bay Dodge?
Tamam.
Güle güle, Elsa.
More Windose!
More Windose!
bir kez daha CSA'nın son raporu gösteriyor ki Matilda plandan bir hafta önce varacak.
Varış zamanına 16 saat, 26 dakika var.
O yüzden takviminizi işaretlediğinizden emin
olun.
Bir de hatırlatma olarak gün ışığından yararlanmak için saatinizi
ileri alın.
Bahar saati.
Bir saat ileri alınacak.
Kişisel bir not olarak ise bu benim son
yayınım.
Bizim son yayınımız.
Kendi adıma, yapımcı Bruce Hammond ve buradaki
herkes adına konuşacak olursam hepinize
içten bir veda ediyoruz.
Son 27 yıldır size haberleri sunmak benim için
zevkti.
Bu akşam, eşim Helen ile yemek masasında
oturacağız çocuklarımız Henry ve Paul hakkında
konuşuyor olacağız.
Ve her biriniz için dua edeceğiz.
İyi akşamlar, iyi şanslar ve Tanrı sizi
kutsasın.
Hey, n'oldu?
Gitmeme nasıl müsaade ettin?
Bilmiyorum.
Çok aptalcaydı.
Uyandım.
Sonra geri döndürdüm.
Uyumak istemiyorum, tamam mı?
Uyumama izin verme.
Söz ver.
Söz.
Peki ya annen baban?
Onlar romantiktir, hâlden anlar.
Hem ayrıca onlar birbirlerine sahip.
Ben ise sadece seninle olmak istiyorum.
Ben de seninle olmak istiyorum.
Sensiz yaşayamam.
Ne kadar uzun olursa olsun.
Şimdi ne yapacağız?
Sadece burada seninle yatmak istiyorum.
Sadece seninle konuşmak.
Ne hakkında konuşacağız?
Nerede büyüdün?
Surrey'de doğdum.
Biliyorum.
Ailem oralı.
Annem babamla evlenmeden önce muhabirmiş.
Hiç kavga etmediler.
En azından, biz kavga ettiklerini duymadık.
Charlie en büyüğümüz, sonra Benny, sonra ben.
Kız kardeşimiz vardı; ama doğduğunda öldü.
Hâlâ onu düşünürüm.
Tanrı'm!
Adı neydi?
Kız kardeşinin adı neydi?
Patricia.
Patricia Hope Lockhart.
Güzel.
Güzel bir isim.
Keşke seninle çok daha önce tanışmış olsaydım.
Çocukken.
Başka türlü olmazdı.
Şimdi olması gerekiyordu.
Ama bu zaman yeterli değil.
Hiçbir zaman yeterli olmazdı.
Korkuyorum.
Ben Sana
deliler gibi âşığım, Penny.
Sen benim göz bebeğimsin.
Bir şekilde birbirimizi kurtarabileceğimizi
düşündüm.
Kurtardık da.
Penny
Seni tanıdığım için çok
memnunum.
« Prev Post
Next Post »