Print Friendly and PDF

Translate

İlk ve Son Aşkım (2012) Seeking a Friend for the End of the World

|


101 dk

Yönetmen:Lorene Scafaria

Senaryo:Lorene Scafaria

Ülke:ABD  , Singapore , Malezya  ,  Endonezya

Tür:Macera, Komedi, Dram

Dil:İngilizce

Müzik:Jonathan Sadoff, Rob Simonsen

Oyuncular

Brad Morris

Steve Carell

Nancy Carell

Mark Moses

Roger Aaron Brown

Özet

"Matilda" isimli bir göktaşı Dünya’ya doğru hızla yaklaşmaktadır ve 3 hafta içerisinde Dünya’nın sonu beklenmektedir. Siz olsanız dünyanın sonu bu kadar yaklaştığında ne yapardınız? Dodge bu süreyi lise aşkını bulmaya çalışmaya adarken, karşısına kendisinin tam zıttı olan Penny çıkıyor. Dodge yaşamdan sürekli kaçınırken, Penny önüne çıkan herşeye atlamış. Aralarındaki tüm farklara rağmen dünyanın sonuna birlikte göğüs gerebileceklerine karar veriyorlar.

Çoğumuz dünyanın sonunu hayal etmişizdir; seller, yangınlar, depremler, bulaşıcı virüsler, dünyaya çarpmak üzereyken durdurulması beklenen devasa asteroidler... Birçok Hollywood yapımı bu şekilde yansıtmıştır. Senarist yönetmen Lorene Scafaria’nın gözünden ise dünyanın sonu böyle değil...İlk ve Son Aşkım, büyük gün gelip çattığında sıradan insanların tepkisini, romantik bir hikaye çerçevesinde, mizah ve duygusallığın içiçe olduğu bir dille aktarıyor. Filmin başrollerini Steve Carell, Keira Knightley paylaşıyor

Altyazı

Pekâlâ, aldığımız bilginin, evet   göktaşı alanına girdikten tam 98 saniye sonra   geminin dış deposunda çıkan yangın olduğunu söylüyorlar.

Kimse, ölen 12 mürettebat ve   bilim adamıyla birlikte son ve tek umudumuz olan   uzay mekiği Kurtuluş'taki büyük patlamaya   neden olan yangına, neyin sebep olduğundan emin değil.

 Bir kez daha söylüyorum, eğer bizi dinliyorsanız   CSA uzay mekiği "Kurtuluş" imha olmuştur.

 İnsanoğlunu kurtarmanın son denemesi de başarısız oldu.

 Matilda olarak bilinen, 70 mil genişliğindeki asteroit   üç hafta içerisinde yeryüzüne çarpması tahmin ediliyor   ve son günlerin geri sayımının   saniyesi saniyesine haberleri size   en beğendiğiniz klasik rock şarkılarıyla ulaştıracağız.

 Burası Q107.2. Sanırım kurtulma şansımızı kaçırdık.

 21 gün kala  binadaki hasarın, bütün hücresel telefonları   kullanılamaz hâle getirdiğini söylüyorlar.

 Su ve elektriğin tamamen ne zaman kesileceği konusunda   henüz bir açıklama yok.

 Ama yeni bir haber alır almaz, ihtiyacınız olan bütün bilgileri   sizlere aktarmaya devam edeceğiz.

 Doğu Standart Zamanı'na göre akşam saat 9'da   Dünya Farkındalık Konseri Finali için bizi dinlemeye devam edin.

 İnsan göçü devam ediyor  - Kusura bakma, dostum!

 - Sorun değil.

 Ne yapıyorsunuz?

 Defol git, ahbap!

 Üzgünüm, bayım   şu anki sözleşmenizde bu belirtilmemiş.

 Korkarım ki Armageddon paketi ek ücrete tabi, evet.

 Şöyle, sizi ve ailenizi gelecek felaketi gibi   bir şeyden korur bu.

 Göktaşları, açıkçası, veba, kıtlık, çekirgeler  Dezavantajları mı?

 Şey  Sigorta ücretleri yüksek  Özür dilerim  Bir dakika bekleyebilir misiniz?

 Teşekkür ederim.

 Cuma günkü serbest kıyafet uygulamasını   haftanın diğer günlerinde de riayet etmekte özgürsünüz.

 İnsan Kaynakları'ndaki Ted artık bizimle olmadığı için   üst yönetimdeki birkaç makamın terfiye uygun halde olduğunu   hepinizin bildirmesini istedim.

 İçinizde, Finans ve Mali İşler Müdürü olmak isteyen var mı?

 FMM?

 Kimse yok mu?

 Yaşamın hiç bir anlamı yok.

 Kimse yok mu?

 Bir hastalığa yakalanacağımı gerçekten düşünüyorum.

 Sağ tarafta!

 Sağ tarafta, dostum.

 Sağ tarafta!

 Bana bunu dün söyleyebilirdin.

 Linda?

 Merhaba, Elsa.

 Merhaba, Bay Dodge.

 - Pekâlâ, ben de bitiriyorum.

 - Tamam.

 Yaşlanıyorum, Bay Dodge.

 Yaşlanıyorum.

 İki ayağını bir pabuca sokmak istememiştim.

 Olmak istediğin bir yer var mı?

 Yani, istersen, sen  Bilmiyorum da, burada televizyon izleyebilirsin   ya da başka bir şey yapabilirsin, ne istersen artık.

 Çocuklarım bekliyor.

 Haklısın.

 Tabii ya.

 Çocukların var.

 Dinle Elsa, gelecek hafta gelmene gerek yok.

 Şöyle diyeyim, eğer gelmek istemezsen.

 Sorun oluşturmaz.

 Beni kovuyor musunuz?

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır, sadece  Sizinle televizyon izlemediğim için mi?

 Hayır.

 Hayır.

 Ben  Düşündüm de  Hemen acelesi yok  Yok bir şey.

 Unut gitsin.

 Sorun yok.

 Camsiliniz bitti.

 Daha çok camsil alınacak, anladım.

 Gelecek hafta görüşürüz, Bay Dodge.

 Tamam.

 Tüm hayatımdan pişmanlık duyuyorum.

 - Pekâlâ.

 - Tamamdır.

 - Hoşça kalın!

 - Hoşça kal, şimdilik.

 Sorun, sadece posta hizmetinde değil.

 Ticari havayolu şirketlerinin tümü bugün seferleri durdurdu.

 Birçok ertelemeden sonra, Delta Havayolları tarafından gerçekleştirilen son uçuş   Chicago Midway'den 3:45'te ayrıldı   Seattle'a 6:15'te iniş yaptı.

 Özel uçuşlara, sorumluluk kendilerine ait olmak kaydıyla   kıtalararası hava sahası kullanımı için askeri izin verildi.

 Ve şimdi sırada trafik raporu.

 Amy?

 Hapı yuttuk, Bob.

 Teşekkür ederim, Amy.

 Yok artık.

  yüksek konumdaki hükümet yetkilileri, dini önderler, sporculara ve   eğlence sektörüne destek verenler için özel bir   uzay yolculuğu dedikoduları hakkında   bir açıklama yapmak zorundalar.

 Çarpmanın kesin yerini tahmin ediyorlar   ama hükümet, daha fazla panik duygusu yaratır korkusuyla   halka bu bilgiyi açıklamayı reddediyor.

 - Erkencisin!

 - Merhaba.

 Warren, Linda konusundan bahsetti.

 Evet  Daha önceden bunu yapmadığına şaşkınım.

 Hiç mutlu görünmüyordu aslında   özellikle seninle birlikteyken.

 Yeni bir bilgi.

 - Sahi mi?

 - Evet.

 Neden çocuk sahibi olmak istemedi sence?

 Karen Amalfi, bu akşam geliyor.

 Hayır.

 Yapma.

 Ne yapmasın?

 Lütfen, Warren.

 Bu akşam biraz ayık kafa yaşayabilir miyiz?

 Bu, Son Yemek, Diane.

 Son yemekte İsa'nın ayık olduğunu mu düşünüyorsun?

 Suyu limonataya dönüştürdüğünü mü düşünüyorsun?

 Dodge, biraz yardım gerekli lütfen.

 Yok.

 Hayır, hayır, hayır, hayır.

 Dodge benim arkadaşım.

 Arkadaşım.

 Bir bak şuna, arkadaşım.

 Don Ramon purosu.

 Dünyada en zor  Şunları biraz daha sert doğrar mısın acaba?

 Dünyada bulması en zor puro.

 Ve bu akşam, kalan son 13'ten birini seninle paylaşacağım.

 Nasıl ama?

 Merhaba, Danny.

 Hey, bir içki doldurayım mı, evlât?

 Hayatımı mahvetmeyi bırak.

 Aferin sana, tatlım.

 Kendini ifade et.

 S.ktir git!

 Düşünüyordum da belki  Dodge ile Karen'ın arasını yapmalıyız.

 Öyle değil mi?

 Tanrım, keser misin şunu?

 Ne ya?

 Şişko arkadaşlarından biriyle işi pişirmek istemiyor.

 Birisiyle tanışması gerekiyor!

 Hayır, gerekmiyor!

 - Onu rahat bırak.

 - O zaten yalnız, baksana.

 - Ben iyiyim.

 - Hayır, tatlım, iyi değilsin.

 Tek başına öleceksin.

 Bu seni rahatsız etmiyor mu?

 - Tek başına falan ölmeyecek.

 - Evet, tek başına ölecek.

 Tek başına ölmeyecek.

 Herkesle birlikte ölecek!

 En yakınındakine tutunmak gibi bir şeye gerek olmayacak.

 Nuh'un gemisi falan değil bu be, Diane.

 Titanik bu!

 Görünürde cankurtaran salı falan da yok.

 Aramıza hoş geldin.

 Dodge, Karen Amalfi'yi hatırlıyorsun.

 Merhaba, sizi görmek güzel.

 Merhaba.

 Giymediğim ne varsa üstümde.

 - İşte böyle!

 - Anladım.

 Çok hoş, çok göz alıcı.

 Eğlenceli birisiniz.

 Şey  Pekâlâ  Kalan zamanı, ailemizle geçirmeye karar verdik.

 İlk olarak, Batı Virjinya'ya gidip kız kardeşimi, kocasını   ve üç oğlunu göreceğiz.

 Daha yeni görmüş olsak da.

 Daha yeni gördük onları.

 Sonra, Lacey Aspen'deki üvey babasına gitmek istiyor   böylece kendisine "canın cehenneme" diyebilecek.

 Ve de kayak yapabileceğiz!

 Ve kayak yapacağız.

 - Harika!

 - Evet.

 Karen?

 Pekâlâ, şey, sanırım nihayet çömlekçilik dersini alacağım.

 Ve  ne istersen yiyeceğim   ve hiç bir şekilde umursamayacağım.

 Sadece  Yürü be kız.

 Ve belki ben   özel biriyle, biraz zaman geçireceğim.

 Evet.

 Ben mi?

 Bir bakalım  Soru neydi?

 Her şey olacağına varır!

 İlk önce kayak yapacağız, sonra söyleyecek  İç!

 İç!

 İç!

 İç!

 İç!

 Yaktığına bakma, yaktığına bakma!

 Yaktığına bakma!

 Evet!

 Kazananın şarabı!

 - Hey, Dodge!

 - Merhaba, Roache.

 Dodger!

 Seni özleyeceğim adamım.

 Seni özleyeceğim  Oğlum.

 Vahşi Batı işte bu ya, değil mi?

 - Öyle mi?

 - Hadi.

 Bizim gibi yalnız herifler, yani bu şeyi kapmalıyız, anlıyor musun?

 Çünkü artık farklı bir dünyadayız.

 Farklı bir dünyada.

 - Tamam.

 - Biz  anlıyorsun değil mi?

 Hayır, anlamıyorum.

 Ben  - Anlamıyorum.

 - Anlamıyor musun?

 Dostum   gökyüzü üstüme düşüyor.

 Gökyüzü üstümüze düşüyor.

 Ve gökten a..cık yağıyor!

 A.cık yağıyor.

 Dostum, Kurtuluş'tan beri   her gün farklı bir kızlayım.

 Ve hamile kalmayı sorun etmiyorlar.

 Hastalıkları sorun etmiyorlar   ya da onu sonra arayacak mısın   onlara bakabilecek misin   ya da küçük s kin mi var   ilişkin mi var, bunlar dert değil.

 Tamam mı?

 Dünya'nın sonu gibi bir şey bu  Dünya'nın sonu, buna neden oldu adamım.

 Tanrım.

 Şu kurabiyeye ikili doldurmak ister misin?

 Benimle, şu fıstığa ikili doldurmak ister misin?

 # Mutfakta iki şef # # Kurabiyeyi ikili dolduruyorlar, Dodge ile Roache.

 # Millet, bakın!

 Sarah ve Dave, eroin getirmiş.

 Vakti geldi.

 Ölmeden önce yapılması gerekiyor!

 Yapılması gerekiyor!

 Bekleyin, Lacey nerede?

 Lacey yapsın, dişçi asistanı o.

 - Ben yaparım.

 - Evet, sen yaparsın, Lacey.

 İşte başlıyoruz.

 Elini sürme, Roache.

 İzleyelim onu, herkes nasıl yapıyor izlesin.

 Biraz Radiohead çalsanıza.

 Radiohead dinlerken eroin almak istiyorum.

 Evet!

 Evet!

 Dinamit!

 Herkes kaçsın!

 Şaka yapıyorum.

 Öyle bir şey yok.

 Ona bu kadar yaklaşmazsanız size zarar vermez.

 Saklanıyor musun?

 Evet.

 İstemiyorsan, eroin kullanmak zorunda değilsin, tatlım.

 Bak, denedim.

 Hayatımın kalan son ayını, birini tanımak için harcayamam.

 Saçmalık bu.

 Karen'dan hoşlanmadın mı?

 Umurumda bile değil.

 İlgi duyabileceğim biri olsa bile karşısına geçip   bütün hikâyelerini dinlemeyeceğim   çünkü ben sadece  Karımın beni terk ettiği ve dünyanın sonu arasındaki ayın   iyi bir zamanlama olduğundan emin değilim.

 Öyle değil mi?

 Ne  Hey  Ne yapıyorsun?

 Ne yapıyorsun?

 Ne?

 - Ne demek ne?

 - Ne?

 Sen Warren'ınsın.

 Hayır, değilim.

 Artık kimse kimsenin bir şeyi değil.

 Linda neden ortalıktan kayboldu?

 Neden herkes yapmak istediği şeyi yapmaya gidiyor?

 Ne istediğimi bilmiyorum.

 Bundan kaçamazsın, Dodge.

 Merhaba?

 İyi misiniz?

 Hayır.

 Nasıl bu kadar aptal olabildim?

 Bilmiyorum.

 Sizi çok iyi tanımıyorum.

 Ailemi bir daha asla göremeyeceğim.

 Uçakları kaçırdım, hepsini.

 Yani, Tanrım, dünyanın sonu geldi ve hâlâ 15 dakika geç kalıyorum.

 Babamın şu anda dediklerini duyabiliyorum.

 Onun "tuhaf ve sorumsuz"   dediğini duyabiliyorum ve haklı da.

 Bunu nasıl yapabildim?

 Enerjimi yanlış yerlere veriyorum   zamanımı, yanlış insanlara veriyorum.

 Yani, bütün tatilleri   bütün tatilleri düşündüğümde önceden tanıdığım biriyle   olmak için annem ve babamla vakit geçirmedim.

 İçeri girmek ister misin?

 Tecavüz etmezsen hiçbir şey çalmam.

 Anlaştık.

 Adım Penny.

 Benimki de Dodge.

 Ne zamandır burada yaşıyorsun?

 Üç yıldır.

 Ya sen?

 Birinden yeni ayrıldım.

 Üzgünüm.

 Hayır, yani  Bilirsin, buna sebep oluyordu.

 Geceyi, eşyalarını temizlemek için harcıyordu.

 Demek istediğim, yangın merdiveninde uyumak   acınası bir seksten daha iyidir, her zaman bunu söylerim.

 Bu nedir?

 Ne?

 Kodeinli öksürük şurubu.

 Votka gibi.

 Bir yudum alabilir miyim?

 Aslında, birazcık  Ot içmek ister misin?

 Nasıl?

 Hayır, teşekkür ederim.

 Beni uyutan tek şeydir   ve aynı zamanda beni yeniden uyandıran tek şeydir.

 Demek istediğim, gerçekten aşırı uyku belam var.

 Yani, kıyamete doğru uyuyabilirim.

 - Kız kim?

 - Kim?

 Olivia.

 Giden kız mı?

 Hepsi çekti gitti ama ilkiydi, evet.

 Gidip onu alıp gelecek misin?

 Kendi derdinin kendine yettiğinden eminim.

 Onları gizlendikleri yerden çıkaran   dünyanın sonu ile ilgili ne var ne yok acaba?

  işte kaptı onu.

 Evet.

 Fikrini değiştirdi   onu alt etme işini çok harika yapıyor.

 Şimdi arkadan geliyor   omuzlarından yakaladı ve düştüler 

Aşağıya inmek için hazırım artık.

 Anlamadım?

 Bir saniye bekle.

 Tamam.

 Gitmiş.

 Pet Sounds albümümü de almış.

 Böyle olacağını bilmeliydim.

 Peki  Hayatının geri kalanında ne yapıyorsun?

 Şey  Biraz bunu, biraz şunu.

 Galiba kendime biraz zaman ayırıyorum.

 Tanrı'yı bulmak.

 Birkaç sandalyenin etrafında dolanmak belki.

 Belki bir destek grubunda, bir âlemde ya da öyle bir şeyde   seninle karşılaşacağım.

 Evet, kulağa hoş geliyor.

 Şey  Nedir bu?

 Postan.

 Neden sende bu?

 Postacının bazen yanlış kutuya postaları koyduğunu   biliyorsun, değil mi?

 - Aynen, aynen.

 Şey, zamanla  yani üç yıl diyorum  Tanrım, gerçekten birikiyordur, değil mi?

 Komik değil mi?

 Demek istediğim, nasıl bu kadar   yakın yaşadık ve hiç merhabalaşmadık.

 Ama birkaç kere oda arkadaşınla buluşmuştum.

 Oda arkadaşım mı?

 Linda'yı mı diyorsun?

 Linda.

 Linda, evet.

 Ve onun erkek arkadaşıyla, adı neydi?

 Tanrım, birlikte çok mutlu görünüyorlardı.

 Adı neydi onun?

 Bir süredir onları görmüyorum.

 İyiler mi acaba?

 Sahi neydi onun adı?

 Unuttum.

 8.50 dolar.

 Hadi be.

 12 gün kala

Ver onu bana!

 Ben atacağım!

 İşte bu be!

 Vur onu!

 Birkaç kişinin yaramazlığı olarak başlayan şey   hızlı bir şekilde şehirdeki sokaklara sıçrayarak   büyük bir isyana doğru dönüştü.

 Canlı görüntüleri gösterebilir miyiz, Dory?

 Dory?

 İnsanları, her türlü silahı kullanırken görüyorsunuz   yağmacılık, pencereleri kırma   yangın çıkarma ve bazı durumlarda bir başka kişiye saldırı.

 Emniyet güçlerinin yokluğuyla   insanların kaybedecekleri hiçbir şeyin kalmadığını görüyoruz.

 Ana Cadde'den geçerek   rezidansların ve iş merkezlerinin yüksek risk altında olduğu   Division Bulvarı'na doğru ilerlediklerini görüyoruz.

 Belki de şehrin, yaşamak için   çok tehlikeli olmadan öncesidir bu.

 Aman Tanrım.

 Tanrım.

 Tanrım.

 Pekâlâ.

 Tamam.

 Özür dilerim.

 Tamamdır.

 Özür dilerim.

 Hadi gidiyoruz.

 Hadi.

 Penny?

 Penny!

 Penny?

 - Penny!

 - Sen de kimsin be?

 Kahretsin!

 Özür dilerim.

 Özür dilerim.

 Ben Dodge.

 Yukarı katta oturuyorum.

 Daha önceden seni hiç görmedim.

 Birkaç kez birbirimize rastladık ama bu 

Yüzleri hatırlamada gayet iyiyimdir.

 Neyse  Açıkçası, devam eden bir isyan var.

 Belki çığlığı duydun, yanık kokusunu aldın.

 Penny'i uyandırabilirsen   mümkün olduğunca hızlı bir şekilde binayı terk etmeliyiz diye düşünüyorum.

 Tanrım.

 Onu bafiliyorsun, değil mi?

 Ne?

 Hayır  Ne dedin?

 Hayır, ben  Hayır.

 Bafilemiyorum.

 Biliyordum!

 Biliyordum bunu.

 S.keyim ya!

 Biliyordum!

 Ha s.ktir!

 Tamam, pekâlâ.

 Penny!

 Hadi gidiyoruz.

 Uyan bakalım.

 Al işte.

 Hey!

 Penny'nin ne zaman uyanacağına ben karar veririm!

 Öyle görünmüyor.

 Elimi kırdım bebeğim.

 Umarım mutlusundur.

 Gitar çalan elimdi.

 Her iki elinle de çalamıyor musun?

 Penny, büyüyen bir küçük isyan var ve gitmemiz gerekiyor, hem de hemen!

 Seninle hiçbir yere gitmiyor 

Lütfen susar mısın?

 Hepimiz gitmeliyiz!

 Hadi!

 Gidiyoruz!

 Gidiyoruz millet!

 Hadi!

 Elim!

 Yeteneğim.

 Sadece bi' bakar mısın?

 Kırıldı.

 Herif bu mu?

 Benim yerime bu ucubeyi istediğine inanamıyorum.

 Hey!

 Hey!

 Şaka yapmıyorum ben!

 Hadi gidelim!

 Moruk o!

 Yakışıklı bile değil.

 Ne yani, işin mi var?

 - Bay İş?

 - Owen!

 Kimsenin olmadığını sana söyledim.

 Kahretsin ya, kayıtlarım.

 Yani kimse için mi benden ayrıldın?

 Bunun daha kötü olduğunu görmüyor musun?

 Bunun için vaktimiz yok.

 Scott Walker, Wilco  John Cale!

 Hey, o benim Cale'im.

 Bunların hiçbiri için vaktimiz yok, millet!

 Hoşça kalın, dostlar!

 Hadi.

 Cale'i bana ver.

 Tamam, al bakalım.

 Ben sürerim.

 - Pekâlâ, pekâlâ.

 - Hey!

 Elime dikkat et.

 İşte gidiyoruz.

 Benden ayrılıyor olduğuna inanamıyorum.

 Benim için hayatımdaki en kötü zamanlama!

 Birlikte olmadık ki.

 - Dün gece neden aradın?

 - Sebebi yoktu!

 Ne zamandan beri sebepsiz yere sokuluyorsun?

 Kahretsin.

 Orada olduğunu sanıyordum.

 Nereye park ettiğini hatırlamıyor musun?

 Hayır, o  Orada  1'inci ve 9'uncudaydı.

 S.ktir ya, belki de 10'uncu ve 2'incide?

 - Bu taraftan.

 - 3'üncü de olabilir  Kesinlikle bu kombinasyonlardan biri.

 Ben hıyarın tekiyim, öyle mi?

 Her şey benim hatam mı?

 Arabayı bulmak için odaklanabilir miyiz acaba?

 Hayır, Owen, konu bu değil.

 Uymadığımızı söylemeye çalışıyorum.

 Demek istediğim, sonra değil de şimdi anlamak daha iyi değil mi?

 Hayır!

 Ne demek istiyorsun, ruh ikizi mi değiliz?

 Seni seviyorum.

 Seninle ilgilenmek istiyorum.

 Çekil  Penny, gidelim hadi!

 - Owen?

 - Hadi!

 İyi misin?

 Hadi!

 Arabaya.

 İşte orada!

 Bütün bunlar kiramı ödediğin için mi?

 Bunu yapmana izin vermem için gururumu ayaklar altına almam gerek.

 Arabaya bin, Owen.

 Şehri terk etmiyorum.

 Peki, araba benim.

 Doğru ya, benim arabam yok.

 Durum böyleyken yüzüme vur tabi.

 Tam üstümüzdeler!”

Tam üstümüzdeler!”

 - Dışarı çıkıp yardım eder misin?

 - Ben yaparım!

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır, hayır.

 Ben yaparım.

 Sadece  Tanrım, bir adam var.

 Orada bir adam var!

 Sağ yap!

 Sağ yap!

 Ne yapıyorsun?

 Sağ yap!

 - Ben  - Sağ yap!

 - Yangın!

 Yangın!

 - Yangın var!

 Tam sağ yapmıyorsun!

 Lanet gözlerin kör mü?

 Tanrım, işte geliyorlar!

 Senin derdin ne?

 Uçağı olan bir adam tanıyorum.

 Gitmem gereken yere beni götürürsen, seni ailene kavuşturabilirim.

 Merhaba?

 Sağ yapsana!

 İşte bu.

 Şimdi biraz ortaya çıktın.

 Ona bir şey olmaz!

 Bana şu uçaktan bahset.

 Yani, enerji ve benzinle çalışan arabalar, fazla benzin istemez.

 Evet.

 Biraz benzin lazım ama, değil mi?

 Hayır, sadece fazla benzin koymana gerek yok diyorum.

 Bu, uçağa gidemeyeceğimiz anlamına mı geliyor?

 Bak, sanırım uçağı unutsan iyi olacak.

 Owen'ı kargaşanın ortasında bıraktım.

 Adam seni canlı kalkan olarak kullandı, Penny.

 Onu tanımıyorsun bile.

 Bak, beni gecenin yarısında sen uyandırdın  -  yataktan sürükledin  - Haklısın.

 Neden hayatını kurtarmaktan sıkıldım, bilmiyorum, sen benimkini mahvettin.

 Bu da ne demek şimdi?

 Ne?

 Bu nedir?

 Bazen bir postacı bir mektubu nasıl yanlış   kutuya bırakır biliyor musun?

 Bazen asla etkisinden kurtulamadığın   kız sana mektup gönderir.

 Bu o kızdan mı?

 Aman tanrım.

 Aman tanrım!

 Bu harika, değil mi?

 Evet, oldukça iyi.

 Onu normal bir telefondan arayabilseydim, herhangi bir trene   atlayıp gidebilseydim ya da kenar mahallenin birinde   ölmeseydim ne harika olurdu.

 Ama onun yerine, giyotine giden   manzaralı yolda seninleyim, seninle.

 Şimdiye kadar lanet olası piramitlere gidebilirdi.

 Aklı başına gelebilirdi, ve ben bunu bilemeyeceğim   çünkü bu mektubu 3 sinir bozucu   ay önce almadım!

 Artık kötü hissediyorum.

 Lanet olsun.

 Bak, suçluluk rahat hissetmemi   sağlayan bir duygu değildir.

 Neyse ki bu duyguyla uzun süre yaşamayacaksın.

 Ne yapıyorsun?

 Penny, gerçekten bu durum seni bağlamıyor.

 Seni oraya götüreceğim söyledim, seni oraya götüreceğim, yani  Onu en son gördüğün yer neresiydi?

 18 yaşındayken olduğu yer mi?

 Bak, hayatının son bir kaç gününü tamamen yabancı biriyle   geçirmene gerek yok.

 Sen tamamen yabancı biri değilsin ve bunlarda benim son günlerim değil.

 Sen bir mücadelecisin.

 Hayır, mücadeleci değilim.

 İyimserim.

 - Merhaba!

 - Bela mı arıyorsun?

 En yakın benzin istasyonu nerede biliyor musunuz?

 Evet ama ellerinde sadece mazot var.

 Nereye gidiyorsunuz?

 Nereye gidiyoruz, Dodge?

 Somerset.

 Somerset.

 Orası neresiyse.

 Sanırım sizi Huntsville'e kadar götürebilirim.

 Harika!

 Teşekkürler!

 Sizin kutsal yolculuğunuz nedir?

 Çünkü herkes bir yerlere gidiyor.

 Ben ailemi görmeye gidiyorum ve o da   o da birini arıyor.

 Kimi arıyorsun?

 Lise aşkını.

 Öyle mi?

 Kayıp bir aşkı aramaktan daha   muhteşem bir şey yoktur.

 Size bunu göstereyim.

 - Evli misiniz?

 - Hayır, tatlım   asla evliliğe kalkışmadım.

 Çok özel bir hanımefendi vardı.

 Rita'mı yedi yıl önce kaybettim.

 Bilirsin, bütün olay ışıklar kapandığında   kimin yanında olacağınla ilgilidir.

 Bu kısmı anlamak, uzun zaman alıyor.

 Gerçek şu ki, değişiklik için biraz misafir iyi oldu.

 Yabancı olsalar bile.

 Neden bize hayat hikâyeni anlatmıyorsun?

 Böylece yabancı olmayız.

 Öyle mi?

 Peki, tamam.

 Hadi bakalım.

 Doğduğum yer  Dur bir dakika.

 Galiba önce babamın hayat hikâyesini anlatmalıyım  -  birbirine bağlılar.

 - Tamam.

 - Biraz hizmet?

 - Harika!

 Evet.

 Babam Skokie, Illinois'de doğmuş.

 Onun babası da Okie'de doğmuş.

 Eskiden levrek avlarlarmış.

 Bir sürü testten geçmişler   ve yine kötü haberlerle döndüler.

 Doktor bana altı aylık ömür biçti.

 Sonra eve gidip televizyonu açtım, onlar da üç hafta dedi.

 Bana sorarsan, bir adam ne kadar zamanı kaldığını bilmemeli   bu doğal değil.

 Sonra kendini bir silah kiralayıp kurşun satın alırken buluyorsun.

 Bunun dışında cennette yerim olmayacak.

 Öyle değil mi, Dodge?

 Hayır, sanırım olmaz.

 Gidip çişimi yapacağım.

 Bana katılmak ister misin?

 Hayır, sağ ol, beni iyiyim.

 Tamam, ne tuhaf bir herif bu.

 Bence çok duygusal biri.

 Kim arabasında kürek taşır?

 Ona güvenmiyorum.

 Glen mi?

 Ne?

 Bize hayat hikâyesini anlattı.

 Evet, yeri gelmişken bunun için de teşekkürler.

 Biliyor musun?

 Gerçekten dinleseydin, belki bir şeyler öğrenebilirdin.

 Affedersin, dışarı çıkması gerek.

 Ben giderim.

 Onu ben alırım.

 Nefes alması için onu çıkaracağım.

 Bir yere gitme.

 İster istemez seni göreceğimi biliyordum.

 Gözlerindeki şu mesafeli bakış.

 Sendeki bu belirsizlik.

 Liseli kız arkadaş hikâyenle   beni neredeyse aptal yerine koyuyordun.

 Üzgünüm, ben  Üzülme, evlat.

 Sadece beni çarçabuk öldür.

 Ne?

 Bu işi şu hoş çayırda yaparız sanmıştım ama   eğer beni arkamdan vuracaksan, bitirelim gitsin.

 Seni vurmak mı?

 Ben  Mecazi anlamda mı konuşuyoruz?

 Peki, neyle yapacaksın?

 Bıçak mı?

 Piyano teli mi?

 Tamam, ne var biliyor musun?

 Her an geri dönebilir.

 Bir erkeğin işini yapmaları için bir kız gönderdiklerini söyleme bana.

 Tercihim özellikle erkektir!

 Bir çeşit takım üyesi olmadığın sürece!

 Bu işler böyle mi yürür?

 Tamam, ne var biliyor musun?

 Sanırım ben sandığın kişi değilim.

 Şimdi rahatladım işte.

 Çünkü seni defetmekten korktum!

 Anlarsın ya, Dodge, ne zaman bir adam  Dodge?

 Glen?

 Aman tanrım.

 Glen öldü.

 Sen iyi misin?

 Plakayı aldın mı?”

Ne zaman bir adam " "Ne zaman bir adam " Sence ne söylemeye çalışıyordu?

 Bilmiyorum, Penny.”

Ne zaman bir adam " Bir kadını severse mi?”

Ne zaman bir adam " Kamyoncu olursa mı?

 Adam  Adam kıyametten iki hafta önce   kiralık katil tutmuş.

 Hiç bir yol bilgesiyle ilgilenmiyorum.

 Gözden kaçırmış olabilirim.

 Tamam mı?

 Tamam.

 Ben sürerim.

 Anahtarlar sende mi?

 Tamam.

 Tamam.

 Ömür boyu kendimi en kötüsüne hazırlayarak   beklediğimi sanıyorsun.

 Kim böyle bir şeye hazır olur ki?

 Hep biliyordum.

 Sonun yakın olduğunu hep biliyordum.

 Kendimi hiç yaşlı bir adam olarak görmedim.

 Gerçekten mi?

 Sonsuza kadar yaşarım sanıyordum.

 40'ımda zirveye ulaşacaktım.

 30'un 40 olduğunu duymuştum.

 Çok şükür, orta yaş bunalımını kontrol altında geçiriyorum.

 Gerçekten özel biri olmalı.

 Olivia?

 Bu kadar zaman sonra onu bulmayı istemen.

 Öyleydi, evet.

 Peki neden ayrıldınız?

 Gençtik.

 Henüz olgunlaşmamıştık.

 Hayat bizi farklı yönlere götürdü.

 Seni terk mi etti?

 Evet.

 Peki ya sen?

 Ne olmuş bana?

 Kaçan kim?

 Tanrıya şükür, benim.

 Özel olan bir şey yoktu demiyorum, ben sadece  Hayatımın bu kısmının böyle bitmesine memnunum, anlarsın ya.

 İlişkiler.

 Alaycı biri değildin sanırım.

 Alaycı değilim.

 Ben   ben umursamazım.

 Tek eşlilik serisiyle kendine gelen biriyim.

 Çok ciddi görünüyor.

 Çok ciddi.

 Terapiste gittim ve yalnız olmakla   ilgili sorunlarım olduğunu söyledi.

 Ama sonra, yani, kadın beni haftada beş kez görmek istedi   sorunlu olan kim sen söyle.

 Yani, eğer dünyanın sonu bana hiç bir şey öğretmemişse   bu nihayet benim.

 Aman tanrım.

 Bu bir Friendsy's mi?

 Bir bira için cinayet işlerdim.

 Merhaba, Friendsy's'e hoş geldiniz, herkesin arkadaşınız oldu yer burası!

 - Merhaba!

 - Merhaba!

 İki akşam yemeği mi?

 Evet!

 Şu küçük adama bir bakın.

 Sorun yok değil mi?

 Evet!

 Hepiniz hoş geldiniz, evet.

 Bir dostum geçen hafta bir kurt getirdi.

 Çılgıncaydı!

 İçeri buyurun!

 Tamam.

 Taquitos!

 Evet, üç sipariş.

 Hâlâ açık olduğunuza inanamıyorum.

 Evet, dükkânı kapatmayı düşündük   ama sonra buranın bizim gerçek ailemiz olduğunu fark ettik.

 Aslında, bir trajedi bizi yakınlaştırdı.

 Bazılarımız fazla yakın.

 Bu imkânsız.

 Bu yeni işletmenin altında, çok daha az ortak var.

 Değil mi, Steven?

 Öyle.

 Umarım burası uygundur.

 Evet, uygun  Bütün sandalyeleri şenlik ateşinde yaktık.

 Sizi Katie'ye bırakacağım, tamam mı?

 Onunla elleriniz ısınır.

 Cildim mükemmel durumda!

 Sağ ol, Darcy.

 İnanılmaz değil mi?

 Merhaba, ben Katie.

 Biraz kayabilir misin, lütfen?

 Tabi.

 - Saçına dokunabilir miyim?

 - Evet.

 - Çok narin.

 - Teşekkürler.

 Size içecek bir şeyler getirebilir miyim?

 Her şey mükemmel!

 - Mudslide'ınız nasıldır?

 - Mükemmeldir!

 - İki mudslide alabilir miyiz?

 - Evet.

 Teşekkürler.

 Günün yemeğini öğrenmek ister misiniz?

 Çünkü bu adamlar çok yaratırcıdır.

 Hayır, sadece mudslide.

 Tamam!

 Anladım.

 Çocuklar, şu an çok zorlanıyorum   ama eğer bana pozitif enerji verirseniz   size şu M-slide'ları getiririm.

 Belki masaya çerez siparişi de olur.

 Bu harika!

 Ne var biliyor musun, bugün onun doğum günü.

 Neden bana söylemedin?

 Mutlu yıllar Teşekkürler.

 Umarım güzel vakit geçirirsin.

 Evet, eğleniyorum.

 Sanırım burası bir çeşit mezhep   ve büyük ihtimalle hiç bir şey yememem gerekiyor.

 Sen delisin.

 Burası harika.

 Baksana, insanlar birlikte oturuyorlar, herkes mutlu.

 Şurada bir tumba sırası var.

 Şey gibi  Bu Amerikan tarihinden bir parça.

 Bu insanlığın dönüş noktası.

 Üst kattaki adamın haykırarak söylediği  Tütün kokusu alıyorum.

 Affedersin!

 Tütün kokusu alıyorum.

 Evet, tam şurada!

 Tumba harika vakit geçirmenin yoludur!

 Güzel mi?

 Bu çörek bir lokma.

 Tadı aynı içine çörekli lokma konmuş   burger gibi.

 Ne yaptın sen?

 Ne zaman?

 Yani, daha önce, yani, yaşarken.

 Sigorta satıyordum.

 Bu  - Sen ciddisin.

 - Evet, öyleyim.

 Tamam.

 Peki nasıl   nasıl biri bu çayıra giriyor?

 Hayal kurmaya cesaret ediyorsun, Penny.

 Bilemiyorum, sen  Sanırım bir itfaiyeci olmak, bir atlet olmak falan gibi   çocukluk fantezilerinle   başlıyorsun.

 Sonra er ya da geç gerçeklik yüzüne çarpıyor   ve tek istediğinin bir yerlerde üzerinde isminin yazdığı bir   masan olması olduğunu fark ediyorsun.

 Ama neden sigorta?

 Hukuktan hoşlanmadım   ve ekonomi de tek yönde ilerliyordu.

 Ben örnek bir insanım, sadece.

 Güvenli bir hatta kendimi daha rahat hissediyorum.

 Evet.

 Tamam, devam et.

 Uçaklı adamı nereden tanıyorsun?

 Onu tanımıyorum.

 Orada olduğunu biliyorum dedim.

 Biliyorum, biliyorum.

 Umudumu yükseltiyorum.

 Ben sadece  Gerçekten heyecanlıyım.

 Açıkça görülüyor.

  Friendsy's ailesiyle birlikte  Bu senin son doğum günün  Mutlu yıllar!

 Bundan başka doğum günü yok.

 Kardeşlerimize söyle.                         

 Bu senin son doğum günün.

 Mutlu yıllar!

 Tamam  Bu  Tamam.

 - Merhaba dostum.

 - Herkese merhaba.

 Katılmak ister misin?

 Bak, kabalık etmek istemem ama  Tanrım!

 Evet, gitmeliyiz.

 Gitmeliyiz.

 Tamam.

 Üzgünüm.

 İşte biraz para.

 Tamam.

 Hadi, gidelim.

 Tamam, yakında görüşürüz!

 Tamam, iyi geceler.

 Hadi çıkar şunları.

 Onlar  Tanrım.

 Dodge, Senin son olmanı istiyorum.

 Burada çok baskı var.

 Dinle, ben  Affedersin, önce sen.

 Bir şey söylemiyordum ki.

 Bu sadece  Sanırım mudslide ve cümbüşten önce   biraz heyecanlıydım   yani, açıkçası şu an işler çok karıştı.

 Ne yapıyorsun?

 Şunu bilmeni istiyorum ki ben  Avantaj sağlamaya çalışmıyordum.

 Açıkçası, sen çok gençsin.

 Nesin sen, 30 yaşında mı?

 31 mi?

 - 28.

 - Tanrım!

 Tanrım, iyi biri olmaya çalışıyorsun 

Rahatla, Dodge.

 Bu  Bu "dünyanın sonu" seksiydi.

 Bu konfor varlığıydı.

 - Şey  - Ne olduysa, hepsi benim hatam.

 Sen hiç bir şey yapmadın.

 Sanırım bir şeyler yaptım.

 Bu tekrarlanmayacak, söz veriyorum.

 Senin Olivia'n var, Benim ailem var.

 Yani, ikimizin de gidecek daha önemli yerleri var.

 Sadece  birazcık seks.

 Olmak zorundaydı   bunu büyük bir mesele haline getirmeyelim.

 Camden'dan biriyle randevuya gitmiştim.

 Dinle, Penny, bu  Anlamıyorum.

 Ne yapıyor o?

 Galiba o  Kenara çekmemizi mi istiyor?

 Hadi ama.

 Ciddi olamaz.

 Ne kadar hızlı gidiyorsun?

 Kim ipliyor ki?

 Neden yavaşlamıyorsun?

 Sanırım onu atlatabiliriz.

 Hey!

 Hey!

 Hey!

 Yavaşla!

 Ne yapıyorsun?

 Ne yapıyorsun?

 - Yavaşla!

 Arabayı kenara çek - Hadi ama.

 Yapacak daha iyi şeyleri olduğunu düşünmüyor musun?

 Penny, arabayı kenara çek.

 Tanrım, ne yapacak, bizi mi vuracak?

 Bunu yapabileceğine dair gerçek bir olasılık var, evet!

 - Tamam!

 Tamam!

 - Kenara çek.

 Tamam!

 Tanrım, ama   ama seni uyarmalıyım, babam eski bir asker   ve otoriteyle ilgili sorunum olduğunu söyler.

 At şunu, lütfen.

 Bana ver.

 Hayır, son kalan bu   ve bir parça almaya çalışıyorum.

 Hadi.

 Bununla ne yapacağım?

 Ağzının içine koy.

 Hâlâ yanıyordu.

 Merhaba, memur bey, sorun nedir?

 Başlangıç olarak   yaklaşık 24 kilometrelik yolu bir saattir hız limiti üzerinde gidiyorsunuz.

 Gerçekten mi?

 Bundan daha iyisini yaptığımı sanıyordum.

 Ve bir de arka lambanız yanmıyor.

 - Hayır.

 - Evet.

 Ayrıca, plakanızın süresi bir ay önce dolmuş.

 Devam edin.

 Bu kadar.

 Hepsi bu.

 Bu üç şey.

 Peki, neden bize zaman duyarlı biletlerle   yüklü bir ceza yazmıyorsun   ve bizde yolumuza gitmiyoruz?

 Kimlik görmem gerek.

 Elbette.

 Adım Penny   ve bu da Dodge.

 Merhaba.

 Tamam.

 Ehliyet ve ruhsat.

 Gördüğünüz gibi bir sorunumuz var   çünkü ölümcül bir kargaşa sırasında evimden kaçmadan önce   kimliğimi kurtarma şansı bulamadım.

 Nasılsa, kendini öldürmesi için kiralık katil tutan hoş bir   kamyoncunun geri dönmesiyle   biraz gidebilecek kadar şanslıydık   böylece bu şeyle bağışlanmış olduk  Ulaşımın böyle güzel biçimi işte.

 Yani, cevabım hayır, ehliyet ve ruhsat yok.

 Nasılsa, geldiğimiz nokta bu şeyle 

Sadece bu seferlik bunu kalbinize saklayıp   kanunu iptal edemez misiniz?

 Bizde yolumuza gideriz, böylece bende bu arkadaşıma   sevdiği kişiyi bulup onun için savaşma şansı verebilirim   yani zamansız sonuca ulaşmadan önce.

 Hayır.

 Tamam.

 Affedersiniz, telefon edebilir miyiz?

 Hayır, telefonlar çalışmıyor.

 Tamam.

 İyi eğlenceler.

 Merhaba.

 Neden buradasın?

 Barış tacizi.

 Mükemmel.

 Ayrıca rahat olsa gerek.

 Burası ölmek için ideal.

 Hayatını mahvettim.

 Hayır, etmedin.

 Evet, ettim.

 Kendi hayatımı mahvettim, seni de birlikte sürükledim.

 Ben berbat bir komşuyum, ve ben   iğrenç bir evladım.

 Ona bak.

 Sandviç tahtasında uyuyora benziyor.

 Neden biliyor musun?

 Çünkü sonun yaklaştığını her zaman biliyordu.

 Ve halen şaşırmıyor.

 Hakkı korunan bir adama bakıyorsun.

 Nasıl oluyor da ailenin yanında olmuyorsun?

 Gerçekten bir ailem yok.

 Ne demek istiyorsun?

 Annem öldü   ve babam çok uzun zaman önce gitti.

 Karımsa geçenlerde bir insanın kaçabileceği kadar hızlı kaçtı.

 Bu da ona Armageddon'a gitme şansı verdi.

 İroniye bak, çünkü   yalnız ölmekten korkmak evlenmemin birinci sebebiydi.

 Oda arkadaşın senin karındı.

 Karım oda arkadaşımdı.

 Annemi dinlemeliydim.

 Hastalandıktan sonra bile, hep mantıklı davranırdı.

 Onu severdin.

 O da seni severdi.

 Öyle mi düşünüyorsun?

 Annem yalnız öldü.

 Sanırım artık bir önemi yok.

 Babanı en son ne zaman gördün?

 25 yıl oldu.

 25 yıl mı?

 Ona söyleyecek bir şeyin yok mu?

 İyi bir şey yok.

 Peki ya Olivia.

 On yıl boyunca, bir dargın bir barışıktık.

 O evlenmek istiyordu ama ben harekete geçmedim.

 Başka biri geçti.

 Sonra da Linda'yla tanıştım.

 Gerisi de bundan ibaret işte.

 Olivia, mektupta ne diyordu?

 Kocasıyla ayrıldıklarını yazmış.

 Marcus adında, 6 yaşında bir oğlu varmış.

 Annemlerin nasıl olduklarını sormuş.

 Bir de beni özlediğini yazmış.

 Sıradan, dünyanın sonu saçmalıkları işte.

 Hayatını mahvettim.

 Hayır etmedin.

 Ben buna çok daha önce başladım.

 Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.

 Otun etkisi mi bu?

 Nasıl hissediyorsun?

 Göğsüme bağlı bir bombayla   uçurumdan düşüyor gibi.

 Buna herhangi bir şey neden olabilir.

 Allah seni kahretsin, Wally!

 İşte, buyurun.

 Bak burada kimler var.

 Gel buraya.

 Alın bakalım.

 Kusura bakmayın.

 Wally bu günlerde işini fazlasıyla ciddiye alıyor.

 Ve korkarım   arabanız da bağlanmış.

 Sizi bırakabileceğim bir yer var mı?

 Delaware.

 Evet  Olmaz.

 Camden buradan ne kadar uzakta?

 Çarpışma nerede olursa olsun   tüm yaşamı yok edecek bir alev fırtınası oluşturacak.

 Teşekkürler.

 Bu adamla ne kadar süre birlikteydin?

 Toplamda mı?

 Dokuz ay, sonra altı ay daha.

 Burada olduğunu nereden biliyorsun?

 O her zaman buradadır.

 İşte orada.

 Penny.

 Selam, Speck.

 Tanrım.

 Geri döneceğini biliyordum.

 Hayır, geri dönmedim.

 Ben  Sadece buradan geçiyorduk.

 Bu kızı 12 aydır görmedim.

 Ve sadece buradan geçiyormuş.

 Erbaş James Speck.

 Speck, bu Dodge.

 Teğmen Albay Dodge Petersen.

 Dinle, bizim biraz sıkıntımız var.

 Senin yardımcı olabileceğini umuyordum.

 Sana sıkıntılı zamanda yardım etmek benim göbek adım olmalı.

 Hadi gel.

 Küçük arkadaşını da getir.

 Köpeği dışarıda bırakmalısınız.

 Annem bomba sığınağını yeni süpürdü.

 Hadi gelin.

 Size mekânı göstereyim.

 Arkadaşlar.

 Selam.

 Burası eğlence bölümü.

 Spor ve yeniden yaratım.

 Bu da insani ihtiyaçlar için.

 Selam.

 Gördüğünüz gibi burada altı ay süreyle   rahat yaşayabilecek şartlara sahibiz.

 Bu duvarlar 30 cm kalınlığında saf titanyumdan yapıldı.

 Ben de tam 25 diyecektim.

 Yeniden yüzeye çıkmak kolay olmayacak.

 Dünyanın güçlü bir lidere ihtiyacı olacak.

 Şu, uydu telefonu mu?

 Evet.

 Sizinkileri aramak ister misin?

 Ne?

 Evet, geçen gün babanla konuştum.

 Denizin diğer tarafında saat kaç, 16.00'mı?

 Bilmiyorum.

 Anne?

 Benim.

 Evet, evet.

 Hayır, hayır.

 İyiyim ben.

 Evden çıktık.

 Bir arkadaşla birlikte.

 Evet, o.

 Selam, baba.

 Seni deli gibi özledim.

 Her şeyi anlat.

 Bahçe nasıl?

 Herkes orada mı?

 Benny mi o?

 Evet, evet.

 Onu versene.

 Seni kaltak.

 Hayır, sen gerisin.

 Tanrım.

 Bebeğin sesini duyuyorum.

 Yeğenim mi o?

 Evet.

 Sesi harika geliyor.

 Adını ne koydunuz?

 Bir sürü silahınız ve patates cipsiniz var.

 Evet, güvenliği sağlamamız gerek.

 Penny'i ne kadar zamandır tanıyorsun?

 Bir hafta kadar.

 Aşağı yukarı.

 Peki senin olayın nedir?

 Olayım mı?

 Sana o kız hakkında bir şey söyleyeyim.

 Görünüşte tam bir romantik olabilir.

 Ama iç dünyasında tam bir yaşam savaşçısıdır.

 Ve hayatta kalmak için en büyük şansının  Burada, benimle kalmak olduğunu biliyor.

 O olmadan medeniyeti yeniden başlatabilir miyiz?

 Elbette.

 Ama, mücadelede en üst kalitedeki kadınlardan biri olmayı hak ediyor.

 Burada sana yer yok, ahbap.

 Sorun değil.

 Okul zamanında ben de iyi bir liderdim.

 İşte geldi.

 Gitmemiz gerekiyor.

 Kalacağınızı sanıyordum.

 Onu bir yere götürmeye söz verdim.

 Acaba  Filodan bir araç ödünç alabilir miyiz?

 Yanınıza nükleer bir tablet almak istemediğinizden emin misiniz?

 Gerek yok, teşekkürler.

 Bu arabayı sana ödünç veriyorum, Penny.

 İçinde seninle birlikte geri istiyorum.

 Teşekkür ederim.

 Her şey için.

 Seninle evlenmeliydim.

 Ne zaman?

 Evet dediğin zaman.

 Dodgy-Dodge.

 Onu beladan uzak tut.

 İyi misin?

 Sesleri iyi geliyordu.

 Sesleri gerçekten iyi geliyordu.

 Kuru temizlemecim.

 Zuzu'nun yerinde köfte.

 Yazın, ördek göleti.

 Metroya binmek.

 Buna bir şey diyemem.

 Hiç kimse metroyu özlemez.

 En iyi insan gözlemlerimden bazılarını metroda yapmışımdır.

 Peki, ya özlemeyeceğimiz şeyler?

 Dişçiye gitmek mesela.

 Dr. Hoberman.

 Aman Tanrım.

 Dr. Hoberman.

 İşte burası.

 Sana bu evin önünde ne kadar zaman geçirdiğimi anlatamam.

 Şu pencerenin altında.

 Hangi pencere?

 Şuradaki.

 Güzel bir pencere.

 Evde kimse olduğunu sanmıyorum.

 Hadi ama, denemek zorundayız.

 İhtiyacın olursa, ben burada olacağım.

 Evde kimse yok.

 Açmayı dene.

 Kesinlikle burada değil.

 O kadar yol geldik.

 Bu boşa gitmeyecek.

 Aslına bakarsan, burada bir anahtar olması gerek.

 Evet, işte  Burada.

 Sen delisin.

 Hadi gel.

 Aynı görünüyor.

 Kokusu bile aynı.

 Peki, ne arıyoruz.

 Üzerinde adres olan bir şey sanırım.

 Tanrım.

 Ne?

 Ne oldu?

 Bizim mutfakta da bu duvar kâğıdının aynısı var.

 Böyle yapma, lütfen.

 Sence de çılgınca değil mi?

 Pekâlâ.

 Bu eve bayıldım.

 Bunlarla bir şeyler hazırlayabilirim.

 Ben gidip yatak odalarına bakacağım.

 Eskiden, başkalarının evlerine girerdik.

 Çocukluğumuzda.

 Kardeşlerimle birlikte.

 Bir şey çalmazdık ama.

 Sadece dondurmalarını yer ve kablo TV izlerdik.

 Sonra, bir keresinde Benny   yedi yaşında falandı sanırım.

 Bütün giysilerini çıkardı ve   yaşlı adamın egzersiz bisikletine bindi.

 Penny?

 Ben ne zamandır uyuyordum?

 Birkaç saat oldu.

 İhtiyacın vardı galiba.

 Hayatımın üçte birini uyuyarak geçirdim zaten.

 Birkaç saatten ne çıkar?

 Şarabı alır mısın?

 Evet.

 Peki, şunu bana açıkla.

 Domates toplayıp sos yaptın.

 Dışarı çıkıp buğday topladın.

 Evet, topladım.

 Gerçekten güzel olmuş.

 Bilmem ki, mümkün olanın en iyisini yaptım.

 Ama bir düşün, şu konserve pancarlar yerine koca bir jambon olsaydı.

 Mükemmel.

 Şu sıfata bak, bunu kim terk edebilir.

 Şu minik surata bak.

 Bak, sakalında beyazlar var.

 Aydınlatma onlar.

 Eskiden ne yapıyordun?

 Sadece takıldım diyebilirim.

 Böyle yemek yapmayı nereden öğrendin?

 Annemin her yaptığını izleyip, tam tersini yaptım.

 Babam, gerçekten yetenekliydi.

 Annem daha çok, amigo kız gibiydi.

 Birbirini daha çok seven başka bir çift göremezsin.

 Sanırım ben de öylesini bulamayacağım için   bir yuva kuramadım.

 Bunun kolay olduğunu düşündürürler.

 Zıt kutupların birbirini çekmesinin bir nedeni var.

 Ben, iki romantiğin bir araya gelmesinin bir sonucuyum.

 Tamamen batmış durumdayım.

 Bu şarkıya bayılırım.

 Bunu neredeyse bir daha dinleyemeyecek olmama inanamıyorum.

 Biliyor musun bu, edindiğim ilk albümdü.

 Babamın koleksiyonundan aşırmıştım.

 O da bilmezden gelmişti.

 Ama sürekli ıslıkla bunu çalardı.

 Sırf bana eziyet olsun diye.

 Plak işine böyle mi bulaştın yani?

 Evet, başlatan oydu, ama  Bilmiyorum.

 Ben sadece  Plakları seviyorum.

 Herkesin ilgisini çekmez gerçi.

 Plağa gerçekten iyi bakmalısın.

 Çok hassastır, çok çabuk mahvedebilirsin.

 Gerçekten sevmen gerekir.

 Sesin dolgunluğunu hissediyor musun?

 Satın alırken, daha kalın olanlarını almalısın.

 Onlar daha dengelidir.

 Çizikleri daha derin ve daha geniştir.

 Daha fazla ayrıntı duyabilirsin.

 Tabii, taşıması daha zordur, çünkü daha ağır olurlar.

 Ama buna değer.

 Annemlerin harika bir   harika bir pikapları var.

 Eski model, kiraz ağacından bir Victor 45.

 Muhteşem bir sesi var.

 Tüm parçaları orijinal.

 Tekrar dinlemek için sabırsızlanıyorum.

 Peki, eve gidince başka neler yapacaksın?

 Neler yapacağım 

Annemin piyano çalışını dinleyeceğim.

 Babamın bahçesinde oturacağım.

 En acayip ayçiçeklerini yetiştirir.

 3 metre boyunda olurlar.

 Kardeşlerimle takılacağım.

 Yeğenlerimle oynayacağım.

 Uzun zamandır özlediğim her şeyi yapacağım.

 Bu kulağa harika geliyor.

 Öyle zaten.

 Zamanımı yanlış bir insanla harcamayacağım.

 Onları yanlış biriyle tanıştırarak   ailemin zamanını da harcamayacağım.

 Hiçbir anlamı olmayan gecelerde giyeceğim   elbiseleri seçmek için günlerimi harcamayacağım.

 Artık, doğru insanla birlikte miyim ya da   bu adam çocuklarımın babası olacak kişi mi diye merak etmeyeceğim.

 Tüm bu saçma sorular.

 İnsanı özgür kılıyor.

 Aynen öyle yapıyor.

 Belki de henüz doğru kişiyle tanışmamışsındır.

 Gerçekten çok iyi bir insansın.

 Sen de berbat bir insan sarrafısın.

 Bunu düzelteceğim.

 Tamam.

 Sence Sorry ne yapmak ister?

 Bilmem.

 Güneşin altında yatmak olabilir.

 Frizbi oynayabiliriz.

 Ya da sincap avı ayarlayabilirim.

 Sence azgın mıdır?

 Evet, bence tam bir kız düşkünü.

 Belki de sahibini bulmak istiyordur.

 Bilirsin, terk edilme meselesi.

 Ya da biliyor musun, belki onun için yeterliyizdir.

 Bilemiyorum, keyfi yerinde gözüküyor.

 O ne?

 Üzerinde iade adresi var.

 Yakın mı?

 Evet, hem de çok.

 Harika.

 Şey, o zaman 

Yarın ilk iş olarak gideriz.

 Tamam.

 Peki.

 Şey, ben  Gözükmesem mi?

 Hayır, arabada kal.

 N'oldu?

 N'oluyor?

 Evde miydi?

 Evet, sanırım.

 Kapıyı tıklattın mı?

 Niye uzaklaşıyoruz?

 Ona bir mektup yazdım, kapısına koydum.

 Yakında eline geçer.

 Mektup mu yazdın?

 Peki ne yazdın?

 Bunun  Bir önemi yok.

 Anlamıyorum.

 Onu neden görmek istemiyorsun?

 Ne oldu?

 Bunun hakkında konuşamayız, Penny.

 Neden konuşamayız?

 Çünkü bunun herhangi bir şeyi değiştirmesini istemiyorum.

 Neyi değiştirmesini?

 Bir yerde olman gerek.

 Ya sen?

 Ne değişti?

 Dodge!

 Bunu hiç ciddiye almıyorsun.

 Hayır, iyi gidiyorsun.

 Bekle.

 Çalışmaya devam et.

 Hop!

 Küçük Kovboyuma Sevgiler, Baban Neredeyiz?

 Gel.

 Kim o?

 Frank.

 Selam, Frank.

 Dodge.

 Kötü bir zaman mı?

 Ne, hayır, elbette değil.

 Gelin, lütfen, girin.

 Teşekkürler.

 Dodger!

 İnanamıyorum.

 Buradasın   gerçekten buradasın.

 Arkadaşın kim?

 Bu Penny.

 - Penny, bu da Frank.

 - Merhaba.

 Merhaba.

 Ben onun babasıyım.

 Sizinle tanışmak çok hoş.

 Sizinle tanışmak da!

 Hoş geldiniz.

 Aç falan olmalısınız.

 Aslına bakarsan, seninle bir dakika konuşmayı umuyordum.

 Elbette.

 Gel içeri, buyur.

 Lavabo nerede acaba?

 Merdivenlerden çıkınca sağda.

 Şurada.

 - İşte.

 - Teşekkürler.

 Solundaki merdivenlerden yukarı.

 İşte orada.

 - Köpeğin adı ne?

 - Sorry.

 - Ne?

 - Sorry.

 Kız arkadaşın mı?

 Bilmiyorum.

 Bence olmalı.

 Yaşlandık mı ne?

 Buraya yaptığım hataları söylemeye mi geldin?

 Hayır, sen tüm hatalarını biliyorsun.

 Buraya sana bir şey sormaya geldim.

 Biliyorum, olaylarla başka türlü başa çıkabilirdim.

 Bunun hakkında konuşmak istemiyorum.

 Biliyorsun, annen de durumu hiç kolaylaştırmadı  Yapma.

 Onun hakkında tek kelime daha etme.

 Sen doğduğunda ikimiz de çok gençtik  Şimdi genç değilsin, ben de değilim.

 Anlamamız için bir ömür geçti.

 Sadece üzgün olduğumu söylemeye çalışıyorum.

 Söyle öyleyse.

 Üzgünüm.

 Şimdi ne var?

 Bilmiyorum.

 Sorusu olan sendin.

 Sanırım babanı tekrar görmek isteyeceğine inanamadım.

 Annen telefonlarımı açmadı   sana gönderdiğim tüm kartları ve mektupları yırtıp attı ama   biliyorsun, sen büyüyünce farkına vardım  Senden dolayı değildi, hayır, hayır.

 Hayır, bunu ben yaptım.

 Terk ettiğimde tüm ayrıcalıklarımı kaybettim, biliyorum.

 Sen bebekken, annen seni bazen o kadar sıkı tutardı ki   nefes alamadığını sanırdım.

 Belki de bana öyle geliyordu.

 Çok üzgünüm.

 Artık bir önemi yok.

 Şu an ikimizde buradayız.

 O zamanlar senin yanında olmadığımı biliyorum.

 Çok geç değil.

 Kadeh kaldırabilir miyim?

 Lütfen.

 Dünyanın başlangıcına.

 Dünyanın başlangıcına.

 Güzelmiş.

 Ucuz ama güzel bir şarap.

 Hayatımın aşkısın.

 Sanırım evde yoksun.

 Böö XO Karen Pmalti Elsa, ne yapıyorsun burada?

 Bugün perşembe.

 Benimle kafa mı buluyorsun, Elsa?

 Gerçekten mi?

 Evine git.

 Ailenle ol ya da başka bir şey yap.

 Ciddiyim.

 Sen  Git.

 Lütfen.

 Bu  Sen  Bu  Üzgünüm.

 Ben sadece  Ben  Boş ver.

 Haftaya görüşecek miyiz Bay Dodge?

 Tamam.

 Güle güle, Elsa.

 More Windose!

 More Windose!

  bir kez daha CSA'nın son raporu gösteriyor ki  Matilda plandan bir hafta önce varacak.

 Varış zamanına 16 saat, 26 dakika var.

 O yüzden takviminizi işaretlediğinizden emin olun.

 Bir de hatırlatma olarak   gün ışığından yararlanmak için saatinizi ileri alın.

 Bahar saati.

 Bir saat ileri alınacak.

 Kişisel bir not olarak ise bu benim son yayınım.

 Bizim son yayınımız.

 Kendi adıma, yapımcı Bruce Hammond ve buradaki herkes adına konuşacak olursam   hepinize içten bir veda ediyoruz.

 Son 27 yıldır size haberleri sunmak benim için zevkti.

 Bu akşam, eşim Helen ile yemek masasında oturacağız   çocuklarımız Henry ve Paul hakkında konuşuyor olacağız.

 Ve her biriniz için dua edeceğiz.

 İyi akşamlar, iyi şanslar ve Tanrı sizi kutsasın.

 Hey, n'oldu?

 Gitmeme nasıl müsaade ettin?

 Bilmiyorum.

 Çok aptalcaydı.

 Uyandım.

 Sonra geri döndürdüm.

 Uyumak istemiyorum, tamam mı?

 Uyumama izin verme.

 Söz ver.

 Söz.

 Peki ya annen baban?

 Onlar romantiktir, hâlden anlar.

 Hem ayrıca onlar birbirlerine sahip.

 Ben ise sadece seninle olmak istiyorum.

 Ben de seninle olmak istiyorum.

 Sensiz yaşayamam.

 Ne kadar uzun olursa olsun.

 Şimdi ne yapacağız?

 Sadece burada seninle yatmak istiyorum.

 Sadece seninle konuşmak.

 Ne hakkında konuşacağız?

 Nerede büyüdün?

 Surrey'de doğdum.

 Biliyorum.

 Ailem oralı.

 Annem babamla evlenmeden önce muhabirmiş.

 Hiç kavga etmediler.

 En azından, biz kavga ettiklerini duymadık.

 Charlie en büyüğümüz, sonra Benny, sonra ben.

 Kız kardeşimiz vardı; ama doğduğunda öldü.

 Hâlâ onu düşünürüm.

 Tanrı'm!

 Adı neydi?

 Kız kardeşinin adı neydi?

 Patricia.

 Patricia Hope Lockhart.

 Güzel.

 Güzel bir isim.

 Keşke seninle çok daha önce tanışmış olsaydım.

 Çocukken.

 Başka türlü olmazdı.

 Şimdi olması gerekiyordu.

 Ama bu zaman yeterli değil.

 Hiçbir zaman yeterli olmazdı.

 Korkuyorum.

 Ben  Sana deliler gibi âşığım, Penny.

 Sen benim göz bebeğimsin.

 Bir şekilde birbirimizi kurtarabileceğimizi düşündüm.

 Kurtardık da.

 Penny 

Seni tanıdığım için çok memnunum.


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar