Print Friendly and PDF

Translate

Suç Şehri (2013) Zulu

|

 


110 dk

Yönetmen:Jérôme Salle

Senaryo:Caryl Ferey, Julien Rappeneau, Jérôme Salle

Ülke:Fransa, Güney Afrika

Tür:Suç, Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:06 Haziran 2014 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Afrikaans

Müzik:Alexandre Desplat

Oyuncular

Orlando Bloom

Forest Whitaker

Conrad Kemp

Inge Beckmann

Tinarie Van Wyk-Loots

Özet

Caryl Ferey'nin 26 ülkede basılan ve uluslararası en çok satan kitaplar listesinde yer alan Zulu isimli romanından uyarlanan film, hala "Apartheid"-ırkçı ayrımcılık- sistemininin etkilerinin sürdüğü ve yoksul mahallelerle zengin mahallalerin sınırlarının birbirine karıştığı Cape Town'da geçiyor.

 

Geçmişte ülkesinde yaşanan kanlı olaylar sırasında büyük acılar yaşamış olan Ali Neuman artık yetişkin bir adam olmuş ve izlerini halen daha taşıyor olsa da o günleri atlatmıştır. Ali, şimdilerde Capetown'daki Güney Afrika polis şebekesinin şefi konumundadır ve birlikte çalıştığı polis memuru Brian Epkeen ile birlikte hayatını, bölgelerindeki suç oranını sıfırlamaya adamıştır. Yakınlarda iki genç kadının ölü bulunmasıyla birlikte işler iyice karışır. Bölgeyi saran bu yeni dehşet, iki polis memurunun hayatlarını değiştirecek, onları kendi şeytanlarıyla yüzleşmek zorunda bırakacaktır.

 

Jérôme Salle'in yönetmenliğini yaptığı ve başrollerinde Orlando Bloom ve Forest Whitaker'ın yer aldığı film 2013 Cannes Film Festivali'nin kapanış filmi.

Altyazı

KwaZulu-Natal, Güney Afrika, 1978  Baba!

  Baba!

  Baba!

  Baba!

   Cape Town, Güney Afrika,

Çocuklar işte.

  Çocuklar  Jacobs!

  Khayelitsha'da çocuklar kaybolmaya başladı.

  Oralara gidip gelenler var.

  Benim için bir araştırır mısın yine de?

  Evet, Dan.

  - Nerede?

  - Botanik Bahçeleri'nde.

  Çocukları okula bırakıp geliyor-- Tom, Gary!

  Dalga mı geçiyorsun?

  Hadi git okul formanı giy.

  - Annem izin veriyordu ama.

  - Yapmayın çocuklar.

  - Brian'ı aradın mı?

  - Birkaç kez çağrı attım.

  - Sokhela.

  - Merhaba.

  Fletcher?

  Artık sahada mı çalışıyorsun?

  - Değişikliğe ihtiyacım vardı.

  - Pişman olmayacaksın.

  - Kurban kaç yaşında?

  - 20 civarlarında.

  20 yaşlarında.

  Sabaha karşı 2 gibi ölmüş.

  Çok sayıda yara izi var, kurşun izi yok.

  - Yakın dövüş silahı mı?

  - Yok, biri öldürene kadar yumruklamış.

  - Tecavüz var mı?

  - Cinsel ilişkiye girilmiş.

  Tecavüz olup olmadığını sonra öğreneceğiz.

  Üzerinde sadece bu vardı.

  Video kulübü üyelik kartı.

  Judith Botha.

  N'apıyorsun a..na koyayım?

  Benim ben!

  Ne hoş bir sürpriz böyle.

  - Uzun zaman olmuştu—

- S..tiğimin delisi!

  Dolu değil.

  - Ne arıyorsun ki burada?

  - Hepsi bu kadar mı?

  Yok, gerisini Cayman Adaları'nda zulaladım.

  Ne sanıyorsun?

  - Nafaka almak için oraya mı gitmemiz gerekiyor?

  - Çocuk nafakasıymış!

  Annenin pek de fakir olduğu söylenemez.

  Artık yeni bir sevgilisi var, değil mi?

  Diş hekimlerinde iyi para var.

  Artık babam o mu yani?

  Dairemin kirasını nasıl ödeyeceğim peki?

  - Daire mi?

  - Evet, Marge'la aynı eve taşınıyoruz.

  Marjorie mi?

  Niye gelip yanımda kalmıyorsun?

  Bu daireyi senin için tuttuğumu biliyorsun.

  Çok fazla insan trafiği var.

  Bu seferkinin adını biliyor musun bari?

  Sağlam bir götü var onu biliyorum.

  Büyükbabamın mezarına uğradım.

  Aynen.

  Mezar taşına adını yazdırmak için daha ne bekliyorsun?

  Gel buraya!

  - Bok gibi görünüyorsun.

  - Ben de seni gördüğüme sevindim.

  Tabii ki moralini yüksek tutuyor.

  Göründüğünden daha güçlü bir kadın.

  - Peki ya çocuklar?

  - Anladıklarını pek sanmıyorum.

  Tom annesinin saçlarına baktığında diyor ki: "Annemin yaprakları dökülüyor.

 " Lütfen bekleyin.

  Son Dünya Kupası'ndan bu yana epey yaşlanmış.

  Konuşma işini sana bırakıyorum.

  Nils Botha?

  Merhabalar bayım.

  Ben Ciddi ve Şiddet İçeren Suçlar Birimi'nden Dan Fletcher.

  Ve bu da Dedektif Brian Epkeen.

  - Neler oluyor?

  - Kızınız Judith'in nerede olduğunu biliyor musunuz?

  - Bildiğim kadarıyla evde.

  - Hayır, dairenizde değil   ve telefonuna da cevap vermiyor.

  Acaba  Acaba bize kızınızı tarif edebilir-- - Yani boyunu, kilosunu  - Boyu 1.

 65  - Neler oluyor yahu?

  - Sorun mu var Nils?

  Neler oluyor dedim?

 !

  Botanik Bahçeleri'nde genç bir bayanın cesedini bulduk.

  Henüz kimliği tespit edilemedi.

  Ama üzerinden Judith Botha'ya ait bir video klübü   üyelik kartı çıktı.

  Kızınızın dün ne yaptığını biliyor musunuz?

  Judith ve Nicole yarıyıl sınavları için çalışacaktı.

  - Nicole kim?

  - Kızım.

  Judith ve Nicole yakın arkadaştır.

  Teşekürler Janet.

  Az evvel Judith'ten haber aldık.

  Erkek arkadaşıyla plajdaymış.

  Telefonunu kapatmış sadece.

  Dün video kulübü kartını Nicole adlı bir arkadaşına ödünç vermiş.

  Ona yardım eder miydin Judith?

  Evet, önceden de yapmıştık.

  Nicole ailesine gece bizde kalıp ders çalışacağını söyler   sonra eğlenmeye giderdi.

  Nereye ya da kiminle olduğunu biliyor musun?

  Son zamanlarda pek görüşemiyorduk.

  Aynı üniversiteye mi gidiyorsunuz?

  Sağ ol, Janet.

  Evet, derslere de pek uğramıyordu zaten.

  Geçtiğimiz üç ayda kişiliği değişti.

  Aynı Nicole artık yoktu sanki.

  Neden bilmiyorum ama   bizden kaçar hale gelmişti.

  Ben geldim.

  Gel.

  Ne oldu?

  Her şey yolunda.

  Tansiyonu düşmüş sadece, ciddi bir şey değil.

  Diğer hanımlarla Khayelitsha'da   parça işi örtü dağıtıyorduk.

  Sonra aniden gözlerim karardı.

  İlk defa başıma gelmiyor, biliyorsun.

  Sen de biliyorsun anne.

  Kendini çok yıpratıyorsun.

  Hem de çok!

  Bu civarda kaybolan bir çocuk var biliyorsun, değil mi?

  Adams'ı görmeye gittin mi?

  Şüpheli bir şey bulamamışlar.

  Çok normal.

  Bu çocukları kimse umursamıyor, biliyorsun.

  Yapma ama anne.

  - Seni dilinden hiç düşürmüyor.

  - Teşekkürler.

  Sana nasıl baktığını fark ettin mi?

  - Yapma.

  - Ama kız çok güzel!

  - Anne yapma dedim.

  - Tamam, tamam.

  Tavuk çorbasına ne dersin?

  - Hoşuna gitti mi?

  - Olur.

   Eski Springbok ve dünyaca ünlü kahraman Stewart Weizz    bugün öğle saatlerinde düzenlediği basın toplantısında    son zamanlarda yaşanan vahşi cinayetlerin, haksız şekilde Güney Afrika'yı    kargaşa içindeki diğer Afrika ülkelerine dönüştürdüğünü ifade etti.

   "Kendini kaybetmiş bir canavar, kızıma tecavüz edip öldürdü.

 "  "Ülke polisi artık kendi vatandaşlarını korumaktan acizse  - Lütfen  Lütfen yardım et.

  - Tamam baba.

  Kesin şunu!

   Durdur onları!

  Bırak beni!

   Durdur onları!

  Dur!

  - Çekil üzerimden!

  - Ne oldu sana?

  Kaçma!

  Hadi ama oğlum.

  Nasıl olduğuna bakacağım sadece.

  Çık hadi oradan!

    Hanni El Khatib ~ "You Rascal" | Orj.

  Louis Armstrong | # Aynen # # Geberdiğinde çok mutlu olacağım seni namussuz # # Geberdiğinde çok mutlu olacağım seni namussuz # # Geberdiğinde, toprağın altına girdiğinde # # Arzuladığın kadınlar bittiğinde # # Geberdiğinde çok mutlu  # - Nasılsınız?

  - Geç kaldın.

  Aradığın şey tam olarak ne?

  Geldiğim yerde kısaca ipucu diyoruz.

  Kızım, ülkemize salgın gibi yayılmış   soysuz heriflerin biri tarafından tecavüze uğradı ve öldürüldü.

  - Burada bir şey bulamazsın.

  - Evet   ama kızınızın tecavüze uğrayıp uğramadığını bilmiyoruz.

  Tik mi?

  En ucuz uyuşturuculardan biridir.

  Ama elimizde zengin bir çocuk var.

  Örtüşmüyor.

  - Hayır, örtüşüyor.

  - Otopsi sırasında kızın kan dolaşımında   bir miktar efedrin ve amonyak saptandı.

  Bu da Tik kullandığına işaret ediyor.

  Biri tecavüz maksadıyla kıza uyuşturucu vermiş olabilir mi?

  Cinsel ilişkiye girmiş fakat tecavüz değilmiş.

  Şu an amacımız kızın partnerini bulmak.

  Katil o mu?

  - Şimdiye çoktan ortaya çıkardı yoksa.

  - Bu da mümkün.

  Ya da kıza sadece Tik sattı ve başını belaya sokmak istemiyor.

  - Öyle ya da böyle o herifi arıyoruz.

  - Peki ya DNA örnekleri?

  İşe yarar bir şey çıkmadı.

  - Başsavcıyla görüştünüz mü?

  - Üç kere hem de.

  Nicole Weizz'ın babası aradı   ve sabah evine gelen polis hakkında şikayette bulundu.

  Brian işinin ehli bir dedektiftir.

  Ona güveniyorum.

  Herif tam bir serseri.

  - Ruby!

  - Burada ne arıyorsun?

  - İş için bu taraflara uğramıştım.

  - Vay be, hâlâ kovulmadın mı?

  Güzel yermiş.

  - David burada mı?

  - Kız arkadaşına gitti.

  - Margaret'e yani.

  - Marjorie, Brian!

  Yarınki finaline çalışıyor.

  - Dün beni görmeye geldi.

  - Duydum.

  Kendi dairesini tutmak istiyormuş.

  Ben de düşündüm ki  David'i ne zamandan beri s..inden fazla düşünüyorsun?

  Tatlı kız arkadaşları edinmeye başladığından beri.

  Bak.

  - Belki yarı yarıya öderiz diye düşünmüştüm?

  - S..sen olmaz!

  - Önce borçlu olduğun nafakaları ödesen-- - Beş parasızım.

  Ünlü ve zengin dişçimiz yardım edemiyor mu sana?

  - Rick niye senin oğluna baksın?

  - Sana çakmanın bedeli dersin işte.

  - Normal insanlar gibi konuşamaz mıyız?

  - Sen normal değilsin.

  - Değişebilirim.

  - Sen mi?

  Aşağıdaki senin araban mı?

  Hayatım.

  - Bu Brian.

  - Meşhur Brian bu demek.

  İçeride bir şeyler içmek ister misin?

  Size iyi günler.

  Kusura bakma.

  - Hayır, sorun değil.

  - Geç kaldım ya, kusura bakma.

  Hatırladın yani?

  - Sarışın mı?

  - Biraz fantezi olsun istedim işte.

  Dön arkanı.

  Lütfen yatmadan önce bizi acillerde uğraştıracak bir şey yapmayın!

  Bu erkekler niye bu kadar vahşi?

  O zaman gelecek sefere söyleyelim de Brian bayan arkadaşlarından birini getirsin.

  Peki ya Ali?

  Kız arkadaşıyla ne zaman tanışacağız?

  Bilmem.

  - Bana mı serseri dedi?

  - Sen ne dedin peki?

  Yalan söyledim.

  Hepten boka batmadığını söyledim.

  Kruger haklı.

  Cidden serseriyim.

  - Sanki Kruger'ın konuşmaya hakkı var da.

  - Başlama yine Claire.

  İlla C10 birimini mi hatırlatayım?

  Irk ayrımı sırasında orada değil miydi?

  Beni başkomiser yapan da Kruger'dı.

  İyi hoş da Vlakplaas'ta kaç siyahi insana işkence edip öldürdü?

  O haydutlardan biri olmadığını iddia etme sakın.

  Beraber yaşayacağımıza karar vermiştik.

  Geçmişte olanlar geçmişte kaldı.

  Kart oynamaya ne dersiniz?

  - Kruger genel aftan yararlandı, göz yumuldu.

  - Herhalde aftan yararlandı!

  Kruger'la birlikte bir sürü katil ve hırsıza af çıktı!

  O kadar kolay ki!

  Gülünç bir konseyin karşısına çıkıp   yediğin tüm naneleri itiraf ediyorsun ve hop!

  Bir anda hepsi affediliyor.

  O kadar saçma bir şey ki bu!

  Sence de biraz abartmadın mı?

  O götleklere fazla mı yumuşak davrandık dersiniz?

  Hepsinin ismi aklandı.

  Pirüpak oldular birden.

  Hiçbir şey yaşanmamış gibi, müreffeh hayatlara kavuştular.

  Peki sen ne olmasını isterdin?

  İntikam mı?

  Daha fazla ölüm mü?

  İntikam değil Ali.

  Adalet.

  - Adaletin tecelli olmasını isterdim.

  - Bu masada intikam almayı   en çok isteyen insan belki de Ali'dir.

  Fakat affetmeyi başarabilecek   güç ve bilgi birikimine sahip olan da o.

  "Düşmanlarınla barış sağlamak istersen  " onlarla işbirliği yaparsın.

  Böylece ortağın haline gelirler.

 " Mandela'nın sözü.

  Ee, kartları nereye sakladın?

  - Kartları nereye mi sakladık?

  - Bir de kızları?

  - Tek bir bira daha içemem.

  - Biletçi kızı arabaya atmıştım.

  Ama sen muhbirlerini bekletemiyor musun?

  Sarışın mı, esmer mi?

  Yoksa ikisi de var mı?

  Yarın anlatırım.

  Nicole Weizz'ın geçtiğimiz aya ait kredi kartı ekstresi.

  - Benzinci, lokanta, kıyafet  - Gece kulübü.

  Ben Başkomiser Ali Sokhela.

  Bu kızı hiç gördün mü?

  Buraya geldi mi?

  - Şu öldürülen kız değil mi bu?

  - Doğru, evet.

  Evet, haberini gazetede görmüştüm.

  Botanik Bahçesi'nde bulunan kız değil mi bu?

  - S.. gelirmiş.

  Öldüğü gece de buradaymış.

  - Sana demedim mi?

  Gördüm onu.

  O olduğunu biliyordum.

  Zina'yla konuşuyordu.

  - Zina mı?

  - Gösteriyi yapan kız.

  Zina?

  Başkomiser Ali Sokhela.

  - Ciddi ve Şiddet İçeren Suçlar Birimi'nden geliyorum.

  - Demek öyle.

  Bunu tanıyor musun?

  Daha önce gördün mü?

  Kafasını ben parçalamadım.

  Sormak istediğin buysa yani.

  Onunla konuştuğunu görmüşler.

  Onunla ne konuştunuz?

  - Dışarıda beklerim.

  - Geçen çarşamba  Gösteriden sonra yanıma geldi.

  Bir şeyler içtik.

  - Yalnız mıydı?

  - Geldiğinde yalnızdı.

  Ama buradan yalnız ayrılmadı.

  Geceyi beraber geçirdik.

  Fazla korumacı ailelerin çocukları bunlar.

  Öyle ya da böyle yeni şeyleri denemek istiyorlar.

  Peki sen?

  Ne arıyordun?

  - Ben mi?

  - Evet.

  Erkekler ilgimi çeker.

  40 yaşlarında.

  Siyahi olması tercih sebebi.

  Zaman zaman küçük hediyelere de hayır demem ama.

  O gece kendinde miydi?

  Seviştiğin sırada   "kendinde olmak" ne anlama geliyor?

  Kanında Tik izleri saptandı.

  - Beraber mi içiyordunuz?

  - O gece temizdi.

  Sadece ona yaptığım aşk iksirinden içti.

  İboga adlı bir bitkiden yaptım.

  - Denemek ister misin?

  - Başka bir hayatta belki.

  Nicole beni tekrar görmeye gelmişti.

  Geçen Cuma kulüpte beni tekrar görmeye geldi.

  Öldüğü gece mi?

  O gece yaptığım aşk iksirinden satın almak istedi.

  Herifin tekiyle parti yapacakmış.

  Herifin torbacı ve adının Stan olduğunu   hayal meyal hatırlıyor gibiyim.

  - Stan  - Zina!

  - Tamam.

  - Bütün bildiğim bu.

  - Teşekkürler.

  - Niye hiç burada uyumuyorsun?

  - Çünkü ben uyumam.

  İyi geceler.

  Brian!

  Aç kapıyı!

  N'apıyorsun?

  Anahtarlar mutfaktaki masada.

  Çıkarken saksıya koy.

  Cep telefonundaki arama kayıtlarına bakacak olursak   Nicole kulüpten sonra Muizenberg plajına gitmiş.

  O civarda torbacılardan bol bir şey yok.

  Dansçının bahsettiği şu Stan de torbacı değil miymiş zaten?

  Evet, hangi bölgede ama?

  Hangi bölgede?

  Botanik Bahçeleri'ndeki partiden önce   oraya gidip herifi almış olabilir belki.

  2.

  Bölge'de kesin.

  - Şirin resmi kim çizmiş?

  - Janet, bu sabah e postayla yollamış.

  Janet'in sürekli seni aradığını fark ettin mi?

  - Ama bu e postaydı.

  - Bence altına yatmak istiyor.

  Ekibimiz tam zamanlı atletik bir pezevenk, gecesi gündüzü belli olmayan   bir işkolik ve benden oluşuyor.

  Kız da iyi aile çocuğunu seçmiş sadece.

  Sana âşık olmuş.

  Çok bariz.

  - Bu mümkün.

  - Kesinlikle öyle.

  Seni istiyor, Dan.

  Sen orayı al, ben şuradayım.

  Bu kızı gördünüz mü hiç?

  Merhaba bayım.

  Bu kızı hiç gördünüz mü?

  Üzgünüm, hayır.

  Ben kontrol ederim.

  Stan adlı birini arıyoruz.

  Tanımıyorum.

  - Adını hiç duymadınız mı?

  - Stan, Stan, hiç bilinmeyen.

  - Tanımıyorum.

  - Peki ya bu kızı?

  Bana da versene şunlardan.

  Selam.

  - Selam.

  - Bana da bir tane verir misin?

  Sağ ol.

  Buralarda ne arıyorsun?

  Bir herifi arıyorum.

  - Adı Stan.

  - Tanıdık gelmiyor.

  Bu Stan Tik satıyormuş.

  Söyledik ya işte tanımıyoruz lan.

  Bir cinayet işlendi.

  Onunla konuşmamız lazım.

  - Kalk çabuk!

  - Kıpırdamayın sakın!

  Kıpırdama!

  Kılını kıpırdatma sakın.

   At silahını!

  At dedim!

  Atsana silahı!

  Ne istiyorsunuz?

 !

  - Kılını kıpırdatma!

  - Dinleyin!

  Botanik Bahçeleri'ndeki öldürülen bir kızın katilini arıyoruz.

  - Başka bir niyetimiz yok.

  Sadece bu!

  - Ne arıyorsunuz lan?

 !

  Çök bakalım!

  S..tiğimin zencisi!

  Ödün bokuna karışıyor, değil mi?

  Korkma ya.

  Dinle.

  Biz polisiz.

  - Kaldır ellerini!

  - Burada polislere ne yaparız bilir misin?

  - Aptalca bir şey yapma.

  - Sana sesini kes dedik lan!

  Peki neden beni sorguya çekmiyorsun?

  - Dürüst bir kıza benziyorsun çünkü.

  - Öyle mi diyorsun?

  Hâlâ dürüst geliyor muyum gözüne?

  Kadır lan ellerini!

  İşte pikniğimizi şenlendirecek bir tavuk, anladın mı?

  Neresini istersiniz önce?

  Kanat iyi midir?

  Yürü!

  - Götlek dinlemiyor beni!

  - Yat yere serseri kılıklı polis çakması  - İşte şimdi dolu.

  - Aptalca bir şey yapma!

  Hâlâ anlamadın mı beni?

  Kes lan sesini!

  Kesin elini!

  Hayır!

  Hayır!

  Yapma sakın!

  Yapma dedim!

  Bu kadar güzel işte!

  Kanarsın böyle.

  Tavuğumuzu bütün olarak pişirelim.

  Hayır, hayır lütfen yapma!

  Ben Ali Sokhela.

  Muizenberg plajına ilkyardım ekibi gönderin hemen!

  Acele edin!

  Çabuk, çabuk, çabuk!

  Acele et!

  - Kardeşim?

  Ben Stan.

  - Stan?

  Affedersin peder, hemen geliyorum.

  Stan?

  Yine ne yaptın?

  Soran olursa nerede olduğumu bilmiyorsun.

  - Ama-- - Bir süre ortalarda gözükmemeliyim.

  - Diğer şeyi ne yapacağım?

  - Şimdilik onu kafaya takma.

  Her zamanki gibi.

  Domuzlar.

  Sana ödeme yaparlar, meraklanma.

  Tamam mı?

  Görüşürüz.

  Nereye bölye?

  Cat seni görmek istiyor.

  Bak, plajdaki herifler basit bir torbacı çetesi değildi.

  Yepyeni silahları vardı.

  Telsizler olsun, gece görüş gözlükleri olsun.

  Bir şeyi korur gibi organize olmuştular.

  - Evet?

  - Bunu plajdaki kulübede bulduk.

  Teşekkürler.

  Çekil üzerimden!

  Dokunma bana!

  Gittikçe daha da kötüleşiyor.

  Cat, çetesiyle birlikte buranın kontrolünü 2-3 yıl önce ele geçirdi.

  Birilerinin Muizenberg plajında ondan habersiz satış yaptığına inanmıyorum şahsen.

  Uzun zaman oldu.

  - Bu yakışıklı arkadaşın da kim?

  - Cat'le konuşmak istiyoruz.

  - Burada değil.

  - Dostane bir sohbet için.

  Size burada değil dedim.

  Sakın bana yalan söylemeye çalışma.

  Konuşacağız sadece.

  Onunla konuşmak istiyorum.

  - Bırakın gelsin.

  - Tamamdır patron.

  Ben Başkomiser Ali Sokhela.

  Ciddi ve Şiddet İçeren Suçlar Birimi'nden geliyorum.

  Bu civardaki Ciddi ve Şiddet İçeren Suçlar Birimi benim sanıyordum.

  Sadece konuşmaya geldim.

  Ama gidersem dostlarımla beraber dönerim.

  Ve o zaman aramızda bir sohbet geçmez.

  Buradasın işte.

  Konuş.

  Muizenberg plajında yeni bir çete var.

  Ellerinde yeni bir mal var.

  Tik benzeri bir çöp.

  Stan adında bir çocuğu arıyorum.

  Stan diye birini tanımıyorum.

  Biz Tik satmayız.

  - Adamlarımdan biri öldü.

  - Hiçbir şey bilmiyorum.

  - Bunu tanıyor musun?

  - Hiç görmedim.

  - Peki bunu?

  - Hayır.

  - Peki ya bunu?

  - Hiç görmedim.

  Çetenin bu bölgeyi kontrol ettiğini sanıyordum.

  Bölgende senden habersiz mal satan insanlar olduğunu mu söylüyorsun?

  Benden fazla şey biliyor gibisin.

  Umarım doğru söylüyorsundur.

  Nasıl gidiyor patron?

  Bu, Nicole Weizz'ın öldüğü gece kullandığı uyuşturucu.

  İlk başta aynı sentetik metamfetamin kokteyli gibi görünse de   ileri tetkikler sonucunda bilinmeyen bir molekülle  -  çift yaptığını fark ettim.

  - Yani?

  Var olan bütün molekülleri bilmiyor musun?

  LSD'den beri neler icat edildiğini tahmin bile edemezsin.

  İlaç şirketleri insan beynini etkileyen   yeni moleküller bulmak için adeta yırtınıyor.

  Korku, acı ya da halsizliğe direnç için.

  - Ya da travmatik anıları bastırmak için.

  - Öyle bir şey olsa ben alırdım.

  Bu fareler uyuşturucuyu kısa bir süre önce teneffüs etti.

  Temel olarak 2-3 dakikalık pikten sonra   çiftler ve hiyerarşik ilişkiler yerle bir oluyor.

  Faz 2 pek de hoş değil.

  İlgisizlik, duysal işlevlerin kaybı   antisosyal ve hatta paranoyak davranışlar.

  Şimdi bir de dozajı artırdığımızda ne oluyor gör.

  Histeri, ileri derecede saldırganlık   ve bazılarında intihara meyil.

  Peki insanlar bu dalgayı alınca?

  O zaman nasıl tepkiler veriyorlar?

  Aynı şeyler.

  Tamamen alınan doza bağlı.

  Peki ya Nicole Weizz?

  Aldığı miktarı düşünürsek mi?

  Tanrı bilir anca  Adamlarını kontrol etmeyi bilmiyorsan bana söyle.

  Bu yeni Tik çakması için ne dedim?

  Sadece kasabalı çocuklara verilecek.

  Stan orospusu arkamdan iş çevirebileceğini düşünmüş.

  - Hoşgeldin bakalım.

  - Selam Rasta.

  Stan, hayatını korkarak geçiremezsin.

  Yanımdaki dostumu görüyor musun?

  Ona da tekrarla.

  Bana söylediğin her şeyi ona tekrarla.

  Her şeyi!

  Plaja gelen polisler ne istedi?

  - Ne?

  Duyamadım?

  - Beni arıyordular.

  Mal yüzünden mi?

  Kız yüzünden.

  Ne kızı?

  Beyaz kız.

  Futbol koçunun kızı.

  Botanik Bahçeleri'ndeki kız mı?

  Onu tanıyor musun?

  Ona mal sattım.

  Seviştik.

  Sonra da öldürdün mü kızı göt herif?

  - O gece ipin ucunu kaçırdı.

  - Tik mi aldınız?

  Evet.

  O fazla aldı.

  Kafası iyi olsun istedi.

  Öpüşmeye başladık ama sonra bana vurmaya başladı.

  Üstünüm başımı çizdi.

  Kafayı yemişti!

  Taşaklarımı ezdi!

  Benim de tepem attı.

  O kimdi?

  Paranızı ödeyen adam.

  Merak etmeyin.

  - Plajdaki mekanı temizlemeliyiz.

  - Peki bu orospu çocuğu ne olacak?

  Bir şey yapmayın.

  Hâlâ işimize yarayabilir.

  Seni beklemiyordum.

  Bu son gelişimdi.

  - Bir daha gelmeyeceğim Maia.

  - Nerede hata yaptım?

  Bir anlaşmamız vardı.

  - Artık özgürsün.

  - Özgür olmak istemiyorum.

  Endişelenme.

  - Sana yardım etmeye devam edeceğim.

  - Başka birini mi buldun?

  - Yapma.

  - Bulmuşsun.

  Başka biriyle mi tanıştın?

  Gerçek bir kadınla mı?

  - Benim ondan neyim eks..?

  - Yapma!

  - Söyle!

  - Yapma dedim

- Onu s..tin mi?

  - Onu s..ebildin mi en azından?

  - Kes sesini!

  Fena yerine geldi.

  Gerçek bir erkek olamayacaksın   seni küçük Zulu!

  Beni dinliyor musun?

  Gelen bakın hele.

  Neredeyse vaktinde geldin.

  Kruger yok mu?

  Claire emniyetten kimseyi burada istemedi.

  Siz orada doğranırken benim bir kızla   dans ettiğimi Kruger'a söyledin mi?

  Bu operasyonun sorumlusu bendim.

  Dan'in bize katılmasına izin veren bendim, sen değil.

  Bana patron ayağı yapma.

  Göreceğiz.

  Geldi.

  Geldi hadi.

  Gelin çocuklar.

  Chloe'nin yanından ayrılmayın, hemen geliyorum.

  Claire  Hastalandığımda bizden desteklerinizi esirgemediğiniz için teşekkürler.

  O aralar Dan'i desteklediğiniz için de teşekkürler.

  Ama artık sizden herhangi bir yardım istemiyorum.

  Hiçbir türlüsünü istemiyorum.

  Anlıyor musunuz?

  Ayrıca cenaze törenine de katılmazsanız memnun olurum.

  Biliyorum, üzgünsünüz.

  Zamana ihtiyacı var.

  Bazı şeyleri affetmek öyle kolay olmuyor.

  Evet yani  Senin gibi inatçı davranmaması için dua edelim.

  Selam Janet.

  Dan'in eşi emniyetten kimsenin etrafta dolanmasını istemiyor.

  Yine de biraz kalacağım.

  - Merak etmeyin, fazla yaklaşmam.

  - Nasıl istersen, ben gidiyorum.

  - Başkomiserim!

  - Evet?

  - Size sormadan internette birkaç şeyi araştırdım.

  - Evet?

  Dan'in olduğu kulübenin etrafında   yaklaşık bir km ötedeki izole ev haricinde hiçbir şey yok.

  Orada kimin yaşadığını öğrenmeye çalıştım, kimse yaşamıyormuş.

  Ev 8 ay önce satılmış.

  Satışı gerçekleştiren emlakçı bile yeni sahipleri görmemiş.

  Tapu da bir paravan şirket tarafından satın alınmış   ve ücret Cayman Adaları'ndaki bazı denizaşırı hesaplardan havale edilmiş.

  İsterseniz bu işin arkasında kimin olduğunu araştırabilirim.

  Çok güzel, teşekkür ederim.

  Ekibime katılmaya ne dersin?

  Tebrikler Janet.

  Uykusuz bir Zulu'nun günün herhangi bir saatinde gökkuşağı ulusunda   adaleti sağlamak için seni aramasından bıkmazsın umarım.

  Bir şey mi kaybettiniz?

  - Bakınıyorum diyelim.

  - Neye?

  Bilsem bakınıyor olmazdım.

  - S.. sık ata biner misiniz?

  - Hem de her sabah.

  Öyle mi?

  Burada kimin yaşadığını biliyor musunuz?

  Etrafta hiç birilerini gördünüz mü?

  Polis misiniz?

  Kimin sorduğuna bağlı.

  - Bir keresinde burada bir 4x4 görmüştüm.

  - Ne zaman?

  - Yaklaşık on gün önce.

  - Ne tür bir 4x4?

  Büyük olanlarından, siyahtı.

  Size fotoğrafları göstersem modelini gösterebilir misiniz?

  Denemekten zarar gelmez.

  Öğleden sonra 4 gibi emniyete gelin.

  Ben Dedektif Brian Epkeen.

  Bu bir emir mi?

  - Davet diyelim.

  - Peki madem, orada olurum.

  S..tiğimin kuşu.

  Günaydın.

  - Beni hatırlıyor musun?

  - Evet, evet.

  Geçen gün şurada kavga eden çocukları arıyorum.

  Nerede olabilirler, biliyor musun?

  - Teşekkürler.

  - Bayım  - Evet?

  Oraya giren çocuk   bir daha dışarı çıkmadı.

  - Teşekkür ederim.

  - Önemli değil.

  Hayır, hantal bir araçtı, lastikleri iriydi.

  Bayağı da çirkindi.

  Hayır.

  - İşte, bu o.

  - Emin misin?

  - Gözlerim çok iyidir.

  - Hangi renk?

  - Yeşil.

  - 4x4'ü kastetmiştim.

  - Siyahtı.

  - Başka bir şey var mı?

  - Hayır.

  Çok uzaktaydı.

  Üzgünüm ama gitmem lazım.

  - İhtiyacımız olursa müsaitsin ama değil mi?

  - Elbette.

  Bu geceye ne dersin?

  İşte burada.

  Bu çocuğu birkaç kez gördüm.

  İnsan dehşete düşüyor.

  Daha 12 yaşındaydı.

  - İntihar olduğundan emin misiniz?

  - Olası bir yan etki olduğunu düşünüyoruz.

  Civarda yeni bazı uyuşturucular dolaşıyor.

  Ama onu son gördüğümde uyuşturucu kullandığına dair bir not düşmemiştim.

  Ona rast geldiğimde, yanında akranı olan bir çocuk daha vardı.

  Simon Khayelitsha'da takılan bir grup serseri çetesinin elemanıydı.

  - Diğerlerinin de tıbbi kayıtları sizde mi acaba?

  - Tabii.

  Ama onları bir süredir ortalarda göremiyorum.

  Yok oldular resmen.

  - Polise haber verdiniz mi peki?

  - Neyi?

  Çocukların kaybolduğunu.

  Haber vermemiz lazım-- Kusura bakmayın ama o serserilerin kaybolması polisin zerre umurunda olmaz.

  Ve bu sözleri söylerken en usturuplu tavrımı takınıyorum.

  Diğer çocuk buydu işte.

  Berbat görünüyorsun.

  Biraz uyu lütfen Ali.

  Kaybolan çocuklara ne olduğunu bizzat araştırıyorum.

  Anladım evladım.

  Arkadaşlarından biri onları görmüşse-- - Tamam.

  - Tanıdıkların ağzını aramanı istiyorum.

  Kasabayı araştırmaya kalkışma yani.

  Etrafta koşuşturmak yok anne, koşuşturmak yok.

  Anlaştık mı?

  Yaşlı ve hasta olduğumu direkt yüzüme söylesene madem.

  Evet anne, hasta ve yaşlısın sen.

  Epkeen.

  Afrikalı soyadı değil bu.

  Evet, değil.

  Irk ayrımı sırasında babam burada eyalet savcısı olarak görev yapmıştı.

  Ulusal Parti üyesiydi.

  Dinine epey bağlıydı.

  Oldukça fanatikti hatta.

  Ben de 17 yaşına geldiğimde annemin soyadını aldım.

  - Kaç tane istersin?

  - Üç.

  - Üç mü?

  - Beni acıktırdın.

  - Yolculuk nasıldı?

  - Berbattı.

  Beş saat rötar yaptı.

  Zürih havalimanı karlar altındaydı.

  Ama gittiğime değdi.

  Oldukça ilgilerini çekti.

  - Ne kadar?

  - 40.

  Sağlığımıza.

  Konteynırlar Zürih'e vardığında  Elimizi çabuk tutmamız gerekecek.

  Polislerden biri kulübenin birini buldu.

  - İcabına baktınız mı?

  - Evet.

  İki, üç güne her şey hallolacak.

  Bu arada biz de polislere zoka atacağız.

  Hass..tir.

  İyi uyudun mu?

  Kaçmam lazım.

  Çocukları bakıcılarına bırakmam gerektiğini tamamen unutmuşum.

  - Çocukları mı?

  Çocuğun yok sanıyordum.

  - Benim değil, sevgilimin.

  - Bekliyorum burada!

  - Geldim ben de.

  Biliyorum evet, bok gibi görünüyorum.

  Kate Montgomery.

  Koşu yaparken bu sabah 6:30'da bulunmuş.

  Bu civarda babası Tony'le beraber yaşıyormuş.

  Tony Montgomery, şarkıcı olan mı?

  Evet.

  Henüz ona ulaşamadık ama.

  Bu da mı öğrenci?

  Hayır, film setlerinde kostüm asistanı olarak çalışıyormuş.

  Değişiklik olsun diye bu sefer canlı bir kızla tanıştıramadın mı?

  - Durum nedir?

  - İlk bakışta bir iz yakalamış olabiliriz.

  Nicole Weizz ile aynı olabilirler ama  -  bu direnmiş.

  - İşi şansa bırakmayalım.

  DNA sonuçlarını bugün istiyorum.

  Elimden geleni yaparım.

  Ama bir gariplik var.

  - B.  Z.  K.

  - "Bazokhala.

 " "Bazokhala" mı?

  Zulu savaş yetimi.

  Bunun anlamı da; "Onları ağlatacağız.

 " Bunun güvenli olmadığını söylemiştim.

  Her sabah o plajda koşuya çıkar mıydı?

  O  O gayet sağlıklı ve atletik bir kızdı.

  Tamamıyla normaldi.

  Nicole Weizz'ın babası da kızı için aynı şeyleri söyledi.

  Aynı katil olabileceğini düşünüyoruz.

   Selam, ben David.

  Evde değilim.

  Kurbanın elinde bulunan saçtaki DNA %99.

 9 eşleşiyor.

  Stan Kwalana, 32 yaşında.

  - Uyuşturucu satmak, hırsızlık ve şiddet  - Zulu mu?

  Siyahi olduğu yazıyor.

  Ama soyadı kesinlikle Zulu kökenli.

  Babası Zulu olmalı.

  Annesi de siyahi.

  Ama tabii bunlar sadece tahmin.

  Ruby.

  Eskiden ikisiyle de oldukça yakın bir ilişkim vardı bilirsin.

  Dur tahmin edeyim, civardaydın ve uğrayayım dedin?

  Kate Montgomery cinayeti soruşturmasında görevliyim.

  Yakın zamanda videodaki stilistle çalışmış sanırım.

  - Yapımcı asistanı olarak karşımıza çıktı.

  - Üç ay önceydi, başka?

  Kimlik profilini bir araya getirmeye çalışıyorum.

  Baştan aşağı zırvalık bu.

  - Görüşmeye geldiğin kişi ben miyim yani?

  - Ölümünden rahatsız olmuşa benzemiyorsun.

  - Kızı tanımazdım bile.

  - Ruby.

  - Sorularıma cevap verir misin?

  - Sor bakalım dedektif.

  Kate'i en son ne zaman gördün?

  Yeter artık Brian, tamamıyla saçmalıyorsun.

  - Uyuşturucu kullanıyor muydu, biliyor musun?

  - Ben nereden bileyim?

  Uyuşturucu ve gösteri dünyası birbirine çok da uzak değil, di' mi?

  - Ben gösteri dünyasında çalışmıyorum.

  - Hayır.

  Ama yıldızların bir numaralı dişçisiyle olduğun sürece   modellerin ve DV'nin spikerleriyle dolu   fevkalade akşam yemeklerine falan davet ediliyorsundur.

  Yaşlandıkça daha da kötüye gidiyorsun.

  Görgüsüzlükten güya nefret eden insanın dediğine bak.

  David sınavını geçti mi?

  - Kendin ara sor.

  - Telefonlarıma cevap vermiyor.

  Sınıfının birincisi Brian.

  Öyle gururlu dedektif edasıyla bakma sakın.

  Buna en ufak katkın olmadı.

  Kate Montgomery hakkında söyleyebileceğin başka bir şey var mı, kızım?

  "Bayan.

 " olacak.

  Rick'le evleniyoruz.

  Çok yazık ya.

  Hiçbir zaman akıllanmayacaksın değil mi?

  Serserilik yapan heriflerin peşindesin hâlâ.

  - Seni s..ip attıklarını bildiğin halde.

  - S..tir git!

  Kim olduğunu sanıyorsun sen şerefsiz?

 !

  Selamlar Ricky.

  Şerefsiz herif!

  Beraber yüzün işte.

  - Neredesin?

  - Etrafta dolanıyorum.

  - Niye ki?

  - Birileri bize hediye yollamış.

  - Yani bana ihtiyacın var.

  - Evet!

  Emniyetin çöp kutusunda bulduk.

  Stan'i bulduk en azından.

  Pençe izleri var.

  Doğru olmak için biraz fazla mükemmel değil mi?

  Kafası gümüş tabakta bize sunuldu resmen.

  Okuma yazması yokmuş hem de.

  Daha kendi adını bile yazamıyor.

  Ama kızların cesetlerine yazı mı yazdırmış yani?

  Hiç sanmıyorum.

  - Buraya öylece gelip-- - Sus!

  Hediyemi beğenmediniz mi?

  Plajda olanlar kulağıma geldi.

  Okuma yazma bildiğini söyleme sakın.

  Kızlarım sağ olsun öğretti.

  - Sen az buçuk biliyorsun, değil mi?

  - İncil'i kıçıma dövme yaptırdım.

  - Onları nerede bulabilirim?

  - O şerefsizler her yerde!

  Peki diğerleri, onlar nerede?

  Diğer taraftan!

  İyi misin?

  İyi misin?

  Devam et, yürü!

  Çekil çekil!

  Yoldan çekilin!

  - Durumu iyi anne, durumu iyi.

  - Öyle mi?

  Nerede peki?

  Nicole Weizz ve Kate Montgomery'nin katili, yapılan DNA analizleri   sonucunda tespit edilmiştir.

  Stan Kwalana, tanınmış bir uyuşturucu taciri olmakla beraber   herhangi bir radikal siyasal oluşuma üye değildi.

  Şunun altını çizmek isterim ki   emniyet güçlerimiz fevkalade bir iş çıkarttı.

  Birkaç gün istirahat ederse ayaklanır.

  Bir şey bulabildin mi?

  Bu civarda bahsi geçen modelde sadece iki adet 4x4 var.

  Biri 77 yaşında bir adama ait ve garajdan çıkmıyor.

  Diğeri de özel bir güvenlik şirketi olan DPS'e ait.

  - Epkeen, yanıma gel, konuşacağız.

  - İşim bitsin geliyorum.

  Şirket, yazlık için ev güvenliği sözleşmesi yapmış mı peki baktın mı?

  Duymadın mı, soruşturma sona erdi.

  - Katilin okuma yazma bilmemesi seni de düşündürmedi mi?

  - Düşündürmeli miydi?

  Stan nasıl "Bazokhala" yazmış olabilir?

  Kızın elinde herifin saçı vardı ve hemen DNA'sını eşleştirdik.

  Basbayağı tezgâh.

  Bir kereliğine bile olsa iyi iş çıkardığını kabullenemez misin?

  Şirket, yazlık için ev güvenliği sözleşmesi yapmış mı?

  Buna cevap vermeni yasaklıyorum!

  Rick Van Der Verkuizen polise başvurup hakkında şikayette bulunmuş.

  Havuzda vakit geçirmek pek hoşuna gitmemiş.

  Bu yüzden duruşmaya çıkana kadar seni görevden alıyorum.

  Anlayacağın dilden: Defol hemen!

  İbnesin Kruger.

  Yavşak ibnenin tekisin!

  - S..tir git Epkeen!

  - Sen s..tir lan!

  - Selam.

  - Ne halt yiyorsun burada?

  Marjorie?

  - Ben Brian.

  David'in babası  - İyi akşamlar efendim.

  - Burada olduğumu nereden öğrendin?

  - Polisim ben.

  Sınavlarınızı duydum.

  Tebrik etmek istedim.

  - Kutlayacak mısınız?

  - Öyle umuyoruz!

  Ben içeride bekliyorum.

  Görüşmek üzere efendim.

  Edepli kızmış.

  İyi birine benziyor.

  Annem huzursuzluk çıkardığını söyledi.

  - Kıskanıyor musun, bu mudur?

  - Neyi?

  Dişçi kralıyla yatmasını mı?

  - Hiç sanmıyorum.

  - Annemi rahat bırak.

  Yeterince canını yaktın.

  Dairenin depozitosu için.

  Hem de boktan bir baba olduğum için.

  Dedektif.

  Dedektif!

  Dedektif!

  Dedektif!

  Üzgünüm.

  - Selam Janet.

  - Güvenlik şirketini araştırdım.

  - DPS var ya hani, şu güvenlik şirketi?

  - Hop, hop, bir saniye.

  - Tamam şimdi dinliyorum.

  - DPS.

  Şu güvenlik şirketi.

  Resmi olarak yazlık için herhangi bir kontrat imzalanmamış.

  Ama DPS'in bilgisayar sistemine sızmayı başardım.

  Geçtiğimiz altı ayı araştırdım.

  Yazlığın sahibi olan denizaşırı şirket DPS'e üç milyon rand ödemiş!

  S..tir  - Oradaki tüm evleri izlemeye yeter o para.

  - DPS'in müşteri dosyalarında   denizaşırı şirkete ait olduğu belirtilen bir telefon numarası var.

  Dr.

  Joost Opperman.

  Numara onun adına kayıtlı.

  - Ne tür bir doktor?

  - Daha ziyade araştırma yapan biri.

  Yanlış anlamadıysam dahi bir moleküler kimyacı.

  Opperman.

  "Opperman, Kıyı Projesi" diye arama yapsana.

  İşte bu.

  Şerefsiz herif Kıyı Projesi'nin bir parçasıymış.

  Duymadın mı hiç?

  Doğru, daha çok gençsin.

  Boktan işler.

  Gizli bir proje.

  Bilim adamları ve doktorlar rejim tarafından   kimyasal silah, virüs falan geliştirmek üzere tutulmuştu.

  Siyahilerin üremesini engelleyecek her türlü şeyi araştırdılar.

  Ve Dr.

  Opperman Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'nda her şeyi itiraf etti.

   - Tabii ya.

  - Hükümet bize sınırsız yetki verdi.

   200 bilim adamı, "etnik bomba" olarak tabir edeceğiniz    bir şey geliştirmekle vazifelendirildi.

   - Biraz daha net konuşur musunuz?

  - Kimyasal bir silah.

   Siyahi insanların soyunu kırıp geçecek bir molekül.

   Fakat ben de emir kuluydum.

  Yukarıdan gelen emirleri uyguladım.

   Onları sorgulayacak mevkide değildim.

  Bu kızlar  Onlar  -  sadece buzdağının görünen kısmı.

  - Evet.

  Opperman Tik'e benzeyen ama aslında   insanları delirten bir molekül üretmiş.

  Kasabadaki gençlere dağıtmak için Cat ve çetesini kullanmış.

  Çocukların neden kaybolduğu belli oldu.

  Birbirlerini ya da kendilerini öldürüyor olmalılar.

  Boruda bulduğun ufaklık gibi.

  Evet ama ya Nicole Weizz?

  Muhtemelen hesapta olmayan bir şeydi.

  Yazlık heriflerin laboratuvarıydı ve Stan de gözcülük ediyordu bence.

  Ek iş olarak çaktırmadan beyazlara da Tik satmayı akıl etmiş olmalı.

  Şu Dr.

  Opperman nerede?

  Komisyonda af çıktıktan sonra ülkeyi terk etmiş.

  Sanki yer yarıldı içine girdi.

  İsterseniz banka hesaplarını izlemeye alabilirim.

  - Kruger kankam bundan hiç hoşnut olmayacak.

  - Onun için haberi olmayacak.

  Dün akşam ameliyata girmedin mi sen?

  - Git şu güvenlik şirketine bir göz at.

  - Ne halt yiyorsun sen?

  Cat'i görmeye gidiyorum.

  Bu gece yola çıkıyoruz.

  Her şeyi temizlemeni istiyorum.

  Domuzları da unutma sakın.

  S..tiğimin delisi.

  - Anne?

  - Alo, Ali iyi misin?

  - Nasıl hissediyorsun?

  - Merak etme anne, hakiki Zulu'yum ben.

  O sesler de ne?

  Odamın penceresini açtılar.

  - Dikkatli ol ama bak  - Cereyan çarpabilir, biliyorum.

  Arkadaşım Mahimbo var ya  Geçen hafta senin çocuklardan birini görmüş galiba.

  - Nerede?

  - Lengezi kilisesi civarında.

  Vaizin yeğeni de orada   mahalledeki fakirlere yardım etmek için aşevinde çalışıyor.

  Bu çocukları görmüş olabilir diyorlar.

  Kendini fazla yorma anne.

  Benim de hakiki bir Zulu olduğumu unutma.

  - En az senin kadar hatta!

  - Bilmez miyim?

  Biliyorum elbette.

  Evet Janet.

  Kıyı Projesi'nin lojistik desteğini bil bakalım kim sağlıyormuş?

  Frank De beer adlı genç bir memur.

  Şimdi de DPS'in sahibi olarak gözüküyor.

  Bir şeye mi baktınız?

  Alo, Brian?

  Beni duyuyor musun?

  Sağ olasın Janet.

  Bu araç size mi ait?

  Şirketin aracı.

  - Şirket sahibi siz misiniz bay  - De beer.

  Evet öyleyim, neden?

  - S.. kullanır mısınız?

  - Getir götür işlerinde işte, neden dedim!

  Ses tonunuza dikkat etmenizi rica edeceğim.

  Burası bir güvenlik şirketi, turist merkezi değil.

  Bir trafik kazasını araştırıyorum.

  Vur kaç olayına dahil olan bir 4x4 ile ilgili.

  Bunu benden başkası kullanmaz.

  - Temiz kullanıyorsunuz demek?

  - Suç mu bu?

  Bir göz atabilir miyim?

  İşbirliğiniz için teşekkürler.

  Şu günlerde suçla çalkalanan memleketimizde sizin gibi  -  dürüst vatandaşların olduğunu bilmek mutlu etti.

  - Yürü git hadi!

  - Shebeen'a geri dönmek mi?

  - Evet!

  - Cat'i sorgu için getirmek istiyorum.

  - Bizi öldürtecek misin?

  - Geçen sefer olanlar yetmedi mi?

  - Adamlarını hazırla.

  - Hazırla hadi!

  - Duymadın mı?

  Soruşturma kapandı.

  Git dinlen biraz.

  Evet?

  Kim bunlar?

  Kurtulabildin mi?

  Riske girme sakın.

  İki türlü de görevden alınacak biriyle konuşuyorsun unutma.

  Tamam.

  Hadi!

  Hadi!

  Kimse yok mu?

  Kızım!

  Merhaba.

  Burada ne arıyorsun moruk?

  Hadi ama dostum!

  Dön hemen arabaya.

  Ellerini direksiyonda tut, kapılar açık kalacak.

  Erkencisin Dave  Bu da ne-- Yakışıklı geri mi dönmüş?

  Cat nerede?

  Gitmeden önce ortalığı temizledi.

  Onu daha etrafta göremezsin.

  Az öncekileri gördün mü?

  Huzur içinde yatabilir artık ama konuşamaz.

  - Peki ya sen?

  - Aptal değilim ben.

  Nasıl bir deli olduğunu biliyorum.

  Gelmeden saklandım.

  Ayrıca tek kelime etmeyeceğimi de bilir.

  Nerede olduğunu biliyor musun?

  Gözümü korkutabilecek bir zenci değilsin.

  - Sarhoşsun!

  - Tecavüz mü edeceksin?

  Adresi ne?

   Dr.

  Joost Opperman, 2 Şubat 2012.

   Kıyı Projesi adı altında yürüttüğüm çalışmalara devam ediyorum.

   Fakat bu sefer farklı bir maksatla.

   8 Şubat 2012.

   MAO klinik deneylerinin Faz 1 çalışmaları.

   Hüçre içi bir molekül, sinaptik konsantrasyonu düzenliyor.

  Opperman aylardır düzenli olarak banka hesabına havale alıyor.

  - Maaş gibi.

  - Evet ama ödeyen kim?

  Bir saniye.

   Dr.

  Joost Opperman, 17 Mart 2012.

   Yan etkilerin gözlenmediği azami dozları belirlemek üzere    insan deneylerine başlamak için bir klinik protokol hazırladık.

   Tik bağımlılığı oluşturan genç popülasyon oldukça işe yaradı.

   Uzun bir deneme yanılma sürecinin ardından    anormal saldırgan davranışlar ve intihara meyil nedeniyle    an itibariyle testlerin kesin olduğunu doğrulayabiliyoruz.

  Bingo.

  Covence Farmasötik   Bu molekül sayesinde sağlık hizmetlerinde çığır açacak bir ilaç üretebileceğiz.

   Yan etki olmadan tüm depresyon türlerini tedavi etmemizi sağlayacak bir ilaç.

   Bu yeni ilaç, bir devrim yaratacak.

  - Dikkat et.

  - Evet efendim.

  İyi akşamlar efendim.

  - Bu kilisenin adı ne?

  - Lengezi.

  İçinde çocuk ve gençlerin de bulunduğu bir toplu mezar.

  Cesetleri domuzlar tarafından yenmiş.

  Cani herifler  Burayı nasıl buldunuz?

  Vaiz efendi, kızıyla bir kadını burada ölü bulmuş.

  Burada mı?

   - Brian.

  - Ruby.

   - Hemen gelmen lazım, kim bu herifler?

 !

  - Ruby!

   Beni iyi dinle, havalı dedektif.

   Hard disk ve ofisimden çaldığın diğer şeyleri de alıp    hemen eski karının evine geliyorsun.

   20 dakika içinde burada olmazsan eğlenmeye başlarım.

   Kadının götü sağlammış.

  Seni piç kurusu.

  Ona dokunursan  Cat nerede?

  Cat nerede?

  Ali!

  Hemen bana dön, anladın mı?

 !

  - Ruby!

  - Brian!

  Otur.

  - Yeter!

  - Arayın üstünü.

  Arka cebimde.

  - Kopyaladın mı?

  - O kadar vaktim olmadı, göt herif.

  Konuş hadi dinliyorum.

  Ebeni s..eyim!

  Deli misin sen?

 !

   - Hastasın sen.

  - Sessiz ol lütfen.

   Dolu olmayan bir silahın ne anlamı var ki?

   Bizi öldüreceksiniz değil mi?

  Onunla hiçbir ilgimiz yok!

   Götün teki o.

  Aramızda anlaşabileceğimizden eminim.

   Param var.

  Sürüsüyle hem de.

  - Ne ima ediyorsun?

  - Ne kadar istiyorsun?

  Bana fiyatını söyle.

  Öderim.

  Senin için 2 milyon.

  Kadın bana lazım.

  İkimiz için 3 milyon.

  4 olsun.

  2 milyon.

  Seni bırakırım.

  Sakın beni bırakayım deme Rick.

  Böyle bir herife niye bulaştın ki?

  Hepsi senin suçun!

  S..eyim!

  Bilgisayarın başına geçmeme izin ver.

  Hemen parayı havale ederim.

  Seni şerefsiz herif.

   - Sana bir şey olmaz.

  - Orospunun evladı.

   Bu günlerde bilgisayar üzerinde yapamayacağın bir şey yok.

  Çok işe yarar bir şey  Anasını satayım Brian, kim bu hayvan herifler?

  Merak etme.

  - Bizi buradan çıkaracağım.

  - Tabii, önden buyur.

  Polisin kıskançlık cinayeti sanmasını istiyorum.

  Bagajları ben hallederim.

  Havaalanında görüşürüz.

  Bileğin sökülmüş.

  Oraya kadar gidebilirsin değil mi?

  - Öyle mi?

  - Evet.

  - Çıkmak için de ışınlanayım mı?

  Burada kilitliyiz.

  - Camın icabına ben bakarım.

  - Nasıl?

  - Ne kadar sağlam olduğumu unuttun mu yoksa?

  - Göt müsün nesin.

  Ne yapacaksın, kafanla mı parçalayacaksın?

  Cehalet mutluluktur, değil mi?

  Yaşlandıkça daha da beter oluyorsun.

  Muhtemelen öyle.

  Yaşlandıkça daha da beter olacağım.

  - Ama daima seni seveceğim kaltak.

  - Hass..tir lan.

  - Brian.

  - Run!

  Koş a..na koyayım koş!

  Nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?

  - Seni orospu.

  - Ona dokunayım deme!

  - Hepsini izleyeceksin!

  - Ruby!

  Seni geberteceğim!

  Gel buraya, göstereyim sana.

  Orospu seni!

  Göstereceğim sana orospu!

  Üzgünüm.

  Klaasens sokağı, Bishops Court.

  Ambulans getirmeyi unutmayın.

  - Ali'nin nerede olduğunu biliyor musun?

  - Sabahtan beri ulaşamıyorum.

  En son dün gece konuşmuştuk.

  Namibya'da bir çiftlik hakkında sorular sordu.

  - Normalden de beter görünüyorsun.

  - Sonra anlatırım.

  Burada ne arıyorsun?

  Janet'le konuştum.

  Bir göz atayım mı?

  Hepsini hapse atacak kadar bilgi var elimizde.

  Opperman, laboratuvar  Ali!

  Dinliyor musun beni?

  Bu onları geri getirmeyecek.

  Annen, Dan ve ölen herkes  Bu onları geri getirmeyecek.

  S..eceğim, dinlemiyor musun beni?

 !

  Böyle olmaz.

  Sana olmaz.

  Sakın bana nutuk çekmeye kalkma!

  Her boku biliyorum zaten.

  40 yıldır millete nutuk çekiyorum!

  Brian, silahımı bırak hemen.

  - Bırak dedim!

  - Bu şekilde olmaz.

  Bırak!

  Ne arıyorsun burada seni şerefsiz-- Bay Ali, beni vuracak mısınız?

  Ben sıradan bir beyaz değilim orospu çocuğu.

  Şeytanın ta kendisiyim.

  Lütfen yapma, lütfen.

  Bilgin olsun, kopyalamıştım.

  Lütfen  Affet beni lütfen.

   Saat iki yönünde, bir şey gördüm.

  Sağ ol.

  Başka bir mezar taşı daha isteyecektim.

  Biri daha mı öldü?

  Birkaç yıl önce.

  Anca fırsat bulabildim.

   Çeviri: Lvnt.

 gns Twitter.

 com/Lvntgns_||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar