Phantom Thread (2017)
| |
130 dk
Yönetmen:Paul Thomas Anderson
Senaryo:Paul Thomas Anderson
Ülke:İngiltere, ABD
Tür:Dram, Romantik
Vizyon Tarihi:13 Nisan 2018 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Fransızca
Müzik:Jonny Greenwood
Nam-ı Diğer:El hilo fantasma
Oyuncular
Daniel Day-Lewis
Lesley Manville
Camilla Rutherford
Vicky Krieps
Richard Graham
Özet
Savaştan sonra 1950’lerin Londra’sındaki ünlü terzi Reynolds
Woodcock (Daniel Day-Lewis) ve kızkardeşi Cyril (Lesley Manville), Woodcock
Ailesi’nin farklı tarzıyla İngiliz modasının merkezinde yer almaktadır.
Hayatına girip çıkan kadınlardan esinlenen Woodcock’un hayatı genç, güçlü
iradeli bir kadın olan Alma (Vicky Krieps) ile karşılaşmasıyla değişir ve bu
kadın onun ilham kaynağı ve sevgilisi olarak hayatında önemli bir yere gelir.
Eskiden sıkı bir kontrol ve plan dahilinde olan Woodcock’ın hayatı bir anda
bozulmuştur.
Paul Thomas Anderson, son filmiyle hem kendi yaratıcı
yolculuğundaki bir sanatçının hem de onun dünyasını döndürmeye devam eden bir
kadının portresini çiziyor. Phantom Thread, Paul Thomas Anderson’un sekizinci
filmi ve Daniel Day-Lewis’le olan ikinci işbirliği.
Altyazı
Reynolds hayallerimi
gerçek kıldı.
Ben de
karşılığında ona en çok arzuladığı şeyi verdim.
Nedir o?
Her bir zerremi.
Çok çetin bir adam,
değil mi?
Onunla olmak epey
zor olmalı.
Öyle.
Ondan çetini
yoktur belki de.
Günaydın hanımlar.
- Günaydın.
- Günaydın Madam.
Günaydın hanımlar.
- Günaydın Biddy.
- Günaydın Bay
Woodcock.
- Günaydın Nana.
- Günaydın Bay
Woodcock.
- Pippa.
- Günaydın efendim.
Şunlardan yesene.
Reynolds?
Çok lezzetliler.
Sana ne demiştim ben
Johanna?
Yapış yapış şeyler
yemek yok artık.
Haberim yoktu.
Başka birine
söylemiş olmalısın.
Günaydın.
Günaydın hemşirem.
Nereye kayboldun Reynolds?
Dikkatini tekrar
üzerime çekmem için ne söylesem fayda
etmiyor.
Değil mi?
Günüme münakaşayla
başlamak istemiyorum.
Rica ediyorum.
Elbiseyi bugün
teslim edeceğim ve bir münakaşaya vakit
ayıramam.
Kısacası münakaşalar
için vaktim yok.
Günaydın Kontes.
Günaydın Cyril.
Günaydın Peter.
Bu güzel yabancı da
kim?
Seni çok daha sık
görmek istiyorum Henrietta.
Çok heyecanlıyım.
Ben de öyle.
Gel.
Çok zarif.
Nasıl?
Biraz yürü böyle.
Muazzam iş hanımlar.
Çok teşekkür ediyorum.
Çok güzel Reynolds.
Çektiğimiz tüm
meşakkate değdi.
Bana cesaret
verecekmiş gibi hissediyorum.
Bayanlar ve baylar, yerlerinize geçin lütfen.
- Burada mı?
- Evet efendim.
Johanna konusunda ne
yapmak istiyorsun?
Latif biri ama
zamanı geldi.
Boş boş oturup ona
tekrar âşık olmanı beklerken de kilo alıyor.
Ona Ekim elbisesini
veririm.
Olur mu?
İçimde huzursuz bir
his var.
Sebebini bir türlü tanımlayamıyorum.
İçim pır pır sadece.
Son zamanlarda annem
çok hatırıma gelmeye başladı.
Rüyalarıma giriyor.
Kokusunu alıyorum.
Gerçekten de yanımızdaymış gibi bir his.
Bizimle temas
kuruyor gibi.
Keşke bu akşam o
elbiseyi görebilseydi, değil mi?
Evet.
Ölülerin,
yaşayanları gözlediğini düşünmek rahatlatıcı bir şey.
Hiç ürkütücü
bulmuyorum bunu.
Bu akşam sayfiyeye
gitsene.
Ben de yarın
peşinden gelirim.
İyi fikir.
Bu fikir çok hoşuma
gitti.
Hemşirem.
Bay Hansford?
Bay Hansford,
merhaba.
- Günaydın.
- Günaydın.
Depoyu doldurun
lütfen.
Yağına ve lastiklere
de bakın.
- Bu sabah çok don
oldu.
- Çok soğuk, değil
mi?
Kesiyor resmen.
- Günaydın.
- Günaydın.
Siparişinizi
alabilir miyim?
Bir Welsh rarebit.
Üstünde de poşe
yumurta olsun lütfen.
Çok sulu olmasın.
Bir de beykın.
Çörek.
Yağ, kaymak.
Reçel.
Çilekli olmasın.
Öyle mi?
Ahududulu olur mu?
Başka neler var?
Kahve mi çay mı?
Lapsang çayınız var
mı?
Bir demlik lapsang
alayım lütfen.
Güzel bir seçim.
Biraz da sosis.
Biraz da sosis.
Bakayım.
Aklında tutabilir misin?
Evet.
Bu bende kalsın.
Başka bir isteğiniz?
Benimle akşam yemeği
yer misin?
Evet.
Aç adama.
Adım Alma.
- Geç mi kaldım?
- Hayır.
Nasıl buldun?
Sosunu sevdim.
Custard sosu.
Bayağı güzelmiş.
İzninle Alma.
Konuştuğum kişiyi
görmek isterim.
Getir.
İşte Böyle daha iyi oldu.
Annenin gözleri de
mi kahverengi?
Yeşil.
Ona çok benzer misin?
Bilmem, galiba.
Bir fotoğrafı var mı?
- Evet.
- Bakabilir miyim?
Yanımda değil,
evde.
Yanında taşı.
Onu her zaman
yanında taşı.
Seninki nerede?
Annen.
Kanvasın içinde.
Nasıl yani?
Bir ceketin
kanvasının içine neredeyse her şeyi dikebilirsin.
Sırları.
Bozuk paraları.
Kelimeleri, ufak
mesajları.
Küçükken giysilerin
astarlarının içine bir şeyler saklamaya başladım.
Orada bulunduğunu
sadece benim bildiğim şeyler.
Göğsümün üstünde annemin
bir tutam saçı var.
Onu her zaman yakınımda
tutmak için.
Olağanüstü bir
kadındı.
Zanaatımı bana o
öğretti.
Ben de asla onsuz
olmamaya çalışıyorum.
Onu çok seviyor
olmalısın.
Merhaba.
Bu Alma.
Alma'ya selam ver
bakalım.
Merhaba.
Gel hadi, gel.
- Merhaba.
- Evi koruyor
kendisi.
Bu elbiseyi 16
yaşımdayken onun için yapmıştım.
Çok güzelmiş.
İkinci kocasıyla
düğünü için.
Babam seneler
öncesinde vefat etmişti.
Cadı dadımız Bayan
Blackwood Kendisine "Veba"
derdik.
Batıl inancı
sebebiyle gelinliği dikmeme yardım etmeyi reddetmişti.
Ona uğursuzluk
getireceğine inanırdı.
Gelin olamazmış
sonra.
Sanki onu alan
olurdu da!
Bize aşırı yaşlı gelirdi.
Gerçekte kaç
yaşındaydı hiç bilmiyorum.
Korkunç derecede de
çirkindi.
O yüzden aylarca iki büklüm tek başıma çalıştım.
Kan ter içinde dikiş
yapıp durdum.
Veba da hiç
evlenmedi zaten.
Bana yardım etseydi
keşke.
Nihayetinde ablam
Cyril imdadıma yetişti.
Gelinlik dikmek
konusunda sayısız batıl inanç vardır.
Genç kızlar bir
gelinliğe dokunurlarsa asla evlenemeyeceklerinden korkuyor.
Mankenler, gelinlik
giyerlerse ancak kel adamlarla evleneceklerinden korkuyor.
O elbise nerede
şimdi peki?
O elbiseye ne
olduğunu hiç bilmiyorum.
Hiç bilmiyorum.
Muhtemelen şimdiye
kül olmuştur.
Paramparça olmuştur.
Peki ya ablan?
Ne olmuş ona?
O hiç evlendi mi?
Hayır.
Şömineyi yakalım.
Benimle bakışma
yarışması yapmak niyetindeysen kaybedersin.
Çok yakışıklı bir
adamsın.
Etrafında bir
sürü güzel kadın olmalı.
Değil mi?
Neden evli değilsin
peki?
Elbise dikiyorum.
Elbise dikince evlenilemiyor
mu?
Evlenmenin kaderimde
olmadığına eminim.
Müzmin bir bekârım
ben.
Devamsı yok bunun.
Evlilik beni bir
düzenbaza çevirirdi.
Bunu da asla istemem.
Çok emin
konuşuyorsun.
Bu konuda eminim.
Bence zorluyu
oynuyorsun sadece.
Hayır, zorluyum
zaten.
Kim için?
Benim için değildir
umarım.
Bence gönül yarasına sebep olan
şey başkalarının beklentileri ve varsayımları.
Bir konuda yardım
eder misin bana?
- Olur.
- Gel hadi.
Güzel.
Sandığın üzerine çık
lütfen.
Bence bunu senin üzerine göre yapalım.
Çok hoş.
Bir dakika.
Bunu başka bir zaman
kullanırım.
Pek güzel oldu.
Çok ciddi oldu bu.
Bu olsun.
Beğendin mi?
- Evet.
- Çok hoş.
Bu kadar.
Üzerinden çıkaralım
da ölçülerini alayım.
Olur mu?
Bu evi böylesine
güzel kokutan kişi de kim?
Merhaba, ben Alma.
Ben de Cyril.
Sandal ağacı ve gül
suyu.
Şeri ve limon suyu mu?
Evet, yemekte balık
yedik.
Hemşirem Not alır mısın?
Bana doğru bir adım
atar mısın?
Hazır mısın?
32.
30.
31.
35,5.
14,5.
17.
20.
- Normal durur musun?
- Tamam.
- Normal duruyorum
işte.
- Önceki gibi.
- Nasıl yani?
- Dik.
- Dik mi?
- Aynen öyle.
Tamam, öyle demedin
ondan.
16,5.
8,5.
Hiç göğsün yok.
22.
- Farkındayım.
- 32,5.
Kolunu
indirebilirsin artık.
- Üzgünüm.
- Hayır, mükemmelsin.
Benim işim, varmış
gibi göstermek zaten.
Tercih meselesi
tabii.
10.
Dokuz.
Altı buçuk.
25.
Ve 45.
Bu kadar.
Rica etsem bir şey
daha dener misin?
Olur.
İdeal vücut yapısına
sahipsin.
Öyle mi?
Ayva göbek sever.
Kendimi hiçbir
zaman beğenmemişimdir aslında.
Omuzlarımı çok geniş bulmuşumdur.
Boynumu kuşlarınki
gibi cılız.
Göğüslerimi tahta
gibi.
Kalçalarımı
gerekenden daha geniş bulurdum.
Kollarımı da çok
kalın.
Sanki seni çok
uzun zamandır arıyormuşum gibi hissediyorum.
Buldun işte beni.
Ne yaparsan yap itinayla yap.
Ama onun zanaatıyla kusursuz
hâle geldim.
Ve içim çok rahat.
Belki de tüm
kadınlar onun elbiselerinin içinde böyle hissediyordur.
Güzel görünüyorsun.
Gerçekten.
Çok güzel.
Karnımı feci
acıktırdın.
- Sana biftek tartar
söyledim.
- Harika, teşekkür
ederim.
Küçük etoburum benim.
En gözde müşterinle telefondaydım
biraz önce.
Barbara Rose tekrar
evleniyormuş.
Ne güzel.
O hâlde şunlardan bir tane daha alayım en iyisi.
Bu senin odan.
Ben de hemen yan
odadayım.
İyi dinlen.
Sabah erkenden
başlayacağız.
Ne kadar erken?
Kaldırırım seni.
İyi geceler.
İyi geceler.
Bazen gece
yarısında uyumamıza rağmen sabahın
dördünde kalkarız.
Tekrar başlamaya
hazır olur hep.
Ben de hiç durmadan
ayakta dikilebilirim.
Kimse benim durduğum
kadar çok ayakta duramaz.
Sorun ne Alma?
Neden bu kadar bedbaht
duruyorsun?
Bilmiyorum, ben Kumaşı pek beğenmedim sanırım.
Tasarımlarımızı
giyen kadınlar bu kumaşa hayranlar ama Alma.
Bu elbise için dört
dörtlük bir seçim.
Cyril haklı.
Cyril her zaman
haklıdır.
Cyril'in haklı olma
sebebi, müşterilerimizin bu kumaşa hayran olması değil.
Haklı olduğu için
haklı.
Çünkü çok güzel.
Belki bir gün zevkin
değişir Alma.
Belki de değişmez.
Belki de
zevksizsindir.
Belki de kendi
zevkimden hoşlanıyorumdur.
Evet, başını belaya
sokmaya yetecek bir zevk.
- Belki de bela
arıyorumdur.
- Kes!
Affedersiniz Bay
Woodcock.
Efendim?
Umarım bir gün
elbiselerinizden birini giyerim diyecektim.
Teşekkür ederim.
Madem böyle bir dileğiniz var, umarım
gerçekleşir.
Ciddi söylüyor.
Sizin diktiğiniz bir elbise içinde gömülmek
istediğini söylemişti bana.
- Sağ olun.
- Nazik sözleriniz için teşekkürler hanımlar.
İyi akşamlar.
- Teşekkürler.
- Teşekkürler.
- İyi akşamlar.
- İyi akşamlar.
Çok teşekkür ederim.
Onu mezarından
çıkarıp elbiseyi tekrar satardın sen de, değil mi Nigel?
Aksi hâlde elbise
heba olurdu.
Hayvanlar da işin
içine girebilir sonuçta.
Nigel, sözlerine
dikkat eder misin?
Ne oldu?
Yeterince yemedin mi?
Susamış gibisin.
Günaydın Reynolds.
Günaydın Cyril.
Fazla hareket etme
lütfen Alma.
Ekmeğime yağ
sürüyorum, fazla hareket etmiyorum.
Çok hareket
ediyorsun ama.
Dikkatim dağılıyor, çok
dikkat dağıtıcı bir şey bu.
Belki de sen fazla dikkatini veriyorsun.
Görmezden gelmek çok
zor ama.
Odada ata biniyorsun
sanki.
Çok fazla hareket
var.
Kahvaltı için bu
kadar hareket çok fazla.
Kahvaltını ondan
sonra yapsan daha iyi olur.
Odanda da
yapabilirsin.
Bence müşkülpesentlik
ediyor.
Müşkülpesent: Güçbeğenir. Güç beğenen, memnun edilmesi
zor olan kimse
Rutinine başladığı
zaman hiç sarsılmaması gerekiyor.
- Şey - Şu an sessizlik vakti.
Amacı dışında
kullanılmamalı.
Kahvaltı düzgün
geçmezse günün geri kalanında
toparlanması çok zor oluyor.
Bunu bilmiyordum.
Elbette bilmiyordun.
Ama artık biliyorsun.
Yine de bence çok
müşkülpesent.
Öyle de olsa fark
etmez.
Bu 1600'lerden kalma Flaman karo danteli.
Çok nadide, çok
kıymetlidir.
Savaş sırasında Antwerp'ten
bulup getirmiştim.
Bununla bir şey
yapmak için doğru anı bekliyordum.
Kıpırdama.
Çok hoş, çok güzel.
- Çok hoş.
- Fevkalade.
Çok güzel.
Pencereye doğru
bakar mısın lütfen Alma?
Amber, korseyi biraz çekebilir misin?
Düşüp duruyor.
Düzgün şekilde
oturtmamız lazım.
Rezalet.
- Düzelt şunu.
- Tamam efendim.
Bugüne hazır olması
gerekiyordu açıkçası.
Neden bilmiyorum ama - Yere oturmayacağım.
- Yere otur.
Harika.
Harika oldu.
Yeter.
Benim işim bitmedi
mi daha?
Tamam, yeter.
Yapmam gereken
işlerim var.
Başlarım ama Efendim?
Girebilir miyim?
Çalışıyorum.
Bir şeye ihtiyacın
var mı?
Omuzlarına koy şöyle.
Elbiseyi
gösterdikten sonra tamamen giyersin.
Güzel, güzel.
Alma Hazır mı?
Bir saniye.
Acele edin lütfen.
Ingrid?
Pelerin yanlış
olmuş, ben yapayım.
Ben yapayım.
Ellie, hazır mısın?
Bir bakayım sana.
Şurada dur.
Tamam.
Gidebilirsin, sağ ol.
Ingrid, hazır mısın?
Bırak ben yaparım,
bırak.
Orada dikilmekle bana
bir faydanız olmuyor.
- Yardım edin de - Özür dileriz efendim.
Git hadi.
Yürü, yürü!
Affedersiniz.
Arabayı ben
kullanayım.
Yaptığınız işi çok
sevince ve onun sunabildiği gibi şeyler sunabilince
tekrar gevşemeye ihtiyaç duyuyorsunuz.
Öyle olunca bebek gibi oluyor.
Şımarık, küçük bir
bebek gibi.
Öyle olduğu zaman çok hassas ve açık oluyor.
Bu krizler ne kadar
sürüyor?
Birkaç gün sadece.
Sonrasında yine
düzeliyor.
Hayır Alma, ne
yapıyorsun?
- Sana çay getirdim.
- Tepsiyi masaya
koyma lütfen.
Götür gitsin.
Çay istemedim ben.
Evet ama - Götür lütfen.
- Tamam, götüreyim.
- Biraz geç olmadı
mı?
- Götürüyorum ya
işte.
Evet ama biraz geç
oldu, değil mi?
- Götürüyorum ama.
- Götürdüğün çay.
İşimi bölmen ise
burada benimle kalıyor.
Altları sarı üstleri
beyaz olunca peki?
Zehirli olanların
perdeleri olur.
Mutfaktaki kitaba
bak.
Margarinle mi
pişireceğiz?
Hayır, tereyağıyla
pişireceğiz.
Ama çok olmayacak.
Bay Woodcock tereyağının
fazla olmasından tiksinir.
Barbara Rose büyük
ihtimalle düğününe iştirak etmeni isteyecek.
Davet ederse ne
yapmamı istersin?
Davetini kabul et.
Bunu kaldırabilirsin.
Keşke bunu daha
sonra söyleseydin Cyril.
Çok huzursuz oldum.
Neyse metin ol.
Bu evin masraflarını
Barbara Rose karşılıyor.
İyi misiniz?
Günaydın Barbara.
Günaydı Cal.
Günaydın Tippy.
Günaydın Bay
Woodcock.
Reynolds.
Başlayalım.
Bunu yukarı
çekeceğim Barbara.
Elinden gelenin en
iyisini yaptığının farkındayım.
Öyle yapma.
- Elini çek lütfen.
- Yine de çok
çirkinim.
Barbara, sana güzel
bir elbise yapmaya çalışıyorum.
Yardımına ihtiyacım
var ama.
Lütfen Reynolds, gelecek misin?
Kıpırdama lütfen.
Benim yerim orası
değil Barbara.
Benim işim bu.
Yerim de burası.
Gelmen için ısrarcı
olacağım ama.
News of the World
gazetesinden George Riley.
Düğünde size kim
refakat edecek?
Oğlum Cal.
Cal'ım.
Oğlum muhteşemdir.
Bu evliliği çok
destekliyor.
Daily Mail
gazetesinden John Evans.
Mal varlığınız ne
olacak peki Bayan Rose?
Dominik mülkiyetine
mi geçecek?
- Sanmıyorum.
- İzninizle.
Dominik kanunlarına göre evleneceğiz lakin benim ülkemde onun parası onda, benim param
da bende kalır.
Hem onun parasına
neden ihtiyaç duyayım ki?
Yeterince param var
zaten.
Barbara hayatınıza
ne kattı?
Hayatına içtenlik
kattım.
- İçtenlik mi?
- Öpüşseniz de
görüntü alsak.
Öpüşün de bir
fotoğraf alalım Bayan Rose.
O sorunun cevabı,
içtenliktir.
Öpüşelim de görüntü
alsınlar.
Rubio, savaş
sırasında Yahudiler'e vize satma konusunda ne diyorsun?
Yahudiler'e vize mi?
Çok teşekkür ediyoruz.
Yahudiler'e vize mi?
O elbise buraya ait
değil.
- Ağlamaya başlama.
- Ağlamıyorum.
Öfkeliyim.
- Zırıldamaya
başlama Alma.
- Zırıldamıyorum.
Onu hak etmiyor.
O elbise senin
eserin.
Kalk hadi.
Tippy?
- Bay Woodcock.
Ne oldu?
- Elbiseyi geri
istiyorum.
- Bayan Rose uyuyor.
- Uyumasıyla
elbisenin bir alakası yok.
Gidip getirir misin
lütfen?
Uyuyor diyorum.
Elbiseyle mi?
Evet.
Gidip o elbiseyi
çıkar ve derhâl bana getir.
Sanmıyorum.
Sıçtığımın
elbisesini Barbara'nın üzerinden çıkar ve bana getir yoksa ben yaparım bunu!
Anlayamadım?
Alma.
Merhaba Bay Woodcock.
Cal.
Ben Bayan Rose'un hayatında ne gibi kararlar
aldığı bizi alakadar etmez.
Fakat Woodcock Terzi
Evi'nden alınmış bir elbisenin içinde bu şekilde davranamaz artık!
Teşekkür ederim.
Seni seviyorum.
- Grili olan annemin
tarzı.
- Gracie?
Böyle bir şey de
giyebilir fakat - Onu takdim edeceğim - Anneler Günü sonuçta.
- Evet, öyle.
- Onun için bir şey
yapmak istiyorum.
- Elbette.
- En son bundan
bahsetmişti.
- Öyle mi?
Cidden mi?
- Evet.
Tamam.
- Julie?
- Evet efendim.
- Yulaf lapası var
mı?
- Evet, var.
- Krema var mı?
- Var.
- Az yağlı krema mı?
- Evet.
- Ondan istiyorum.
- Yulaf lapası hazır.
- Tuzunu unutma.
- Unutmam, unutmam.
Alma, bu sabah biraz
yulaf lapası ister misin?
- Evet.
- Biraz da Alma'ya
getir.
- Bittabi.
- Beykınla yumurta
da olsun.
- Tamam efendim.
Günaydın.
Çok acıktım.
Evde krema olmasına
çok memnun oldum.
- Evet.
- Tüm farkı o
yaratıyor.
Yulaf lapasının
olmazsa olmazı.
Biraz zararlı gerçi
tabii.
Sevgili Reynolds.
Prenses hazretleri.
Müşerref oldum, hoş
geldiniz.
- Seni görmek ne
güzel.
- Kraliçe hazretleri.
Cyril!
Merhaba, sizi görmek
ne hoş.
Gelinliğinizi hayal
ettiğinizde nasıl bir şey hayal
ediyorsunuz?
Dünyanın en güzel
gelinliği olduğunu hayal ediyorum.
Hâliyle.
Belki de dünyadaki tek
gelinlik olduğunu.
Evet.
Hatta biraz daha
ileri gidersek bugüne kadar dikilmiş tek
gelinlik olduğunu belki de.
Evet.
Prenses hazretleri
altın renginden mi hoşlanır gümüş renginden mi?
- Gümüş.
- Güzel.
Dantel mi inci mi?
Dantel.
- Çok güzel.
- Teşekkürler.
Düğününüz için hayırlı olsun demek istedim.
Teşekkür ederim.
Benim adım Alma.
Memnun oldum Alma.
Burada yaşıyorum.
Girin.
Alma.
Günaydın Cyril.
Yardımını
isteyecektim.
Reynolds'a
hazırlamak istediğim bir hediye konusunda.
Ona sürpriz yapmak
istiyorum.
Perşembe günü
yürüyüşe çıktığında herkes evden
gidebilirse ona akşam yemeği yapacağım.
Döndüğü zaman da benden
başka kimse olmayacak.
Onu bekliyor
olacağım.
Ona sürpriz
yapacağım ve sadece ikimiz baş başa akşam yemeği yiyeceğiz.
Fikrimi beğendin mi?
Bana yardım eder
misin?
Doğum günü değil ki.
Biliyorum.
Bunu tavsiye etmem
Alma.
- Neden?
- Sürprizlerden
hoşlanmaz çünkü.
- Hoşlanır.
- Böylesinden
hoşlanmayacaktır ama.
Ona sürpriz yapmaya ve istediğim şekilde onu sevmeye çalışıyorum.
Hoş bir şey yapmak
istiyorsan başka bir şey düşünebilirsin
bence.
Bunu gerçekten de
önermiyorum Alma.
Yeni bir şey denemek
için daha uygunsuz bir zaman olamazdı doğrusu.
Ben böyle yapmak
istiyorum.
Bence çok da güzel
olacak.
Tavsiyene saygı
duyuyorum Cyril ama onu kendimce
tanımam gerekiyor.
Ben de onun için bunu yapmak istiyorum.
İyi akşamlar.
Kolay gelsin.
Alma.
Ne oluyor?
Seni seviyorum
Reynolds.
Tamam ama ne oluyor?
Sürpriz.
Aç mısın?
Cyril nerede?
Herkesi evine
gönderdim.
Cyril nerede?
- Gitti.
- Kaçta gitti?
Öğleden sonra.
Bize yemek
hazırladım.
İzninle toparlanayım
biraz.
Bir duş alayım.
Çok naziksin Alma.
- Şampanya mı
istersin martini mi?
- Sağ ol, almayayım.
Senin elbisen mi bu?
Bitti mi?
Gel de bir bakayım.
Oldukça ilginç.
Çok güzel olmuş.
Duş alacağım.
Cyril ne zaman
dönecek?
Bu akşam.
Prensesle olan
randevun nasıl geçti?
Heykel gibi bir
güzelliği var.
Nikâh elbisesini
yapacak mısın peki?
Vaftiz elbisesini ilk komünyon ve kiliseye kabul elbisesini
ben yaptım.
Saraydaki takdimi
için olan elbisesini de ben yaptım.
Hatta tüm cemiyete
tanıtılma etkinliklerinin elbiselerini ben diktim.
Gelinliğini dikmek
de benim hakkım değil mi sence?
Evet ama demek istediğim bu değildi.
Özür dilerim.
Ne dediğimi bilmiyorum.
Bunun güzel bir
akşam olmasını istiyorum.
Yemeğini koyayım.
Beğendin mi?
Beğendim.
Hayır, beğenmedin.
Hiç beğenmedin hem
de.
Genelde bana hep asıl
düşündüğünü söylersin.
Ne bu şimdi?
Yalan söylüyorsun.
Kuşkonmazı sıvı
yağlı ve tuzlu tercih ettiğimi bildiğini sanıyorum Alma.
Bunu bilmene rağmen kuşkonmazı
tereyağıyla yapmışsın.
Zannediyorum bazı
durumlarda beğenmiş gibi yapabildiğim
için böyle oldu.
Şu anda senin
hazırladığın şekilde yediğim için gösterdiğim
nezakete hayranım doğrusu.
Burada ne işim var
bilmiyorum.
Burada ne işim var
bilmiyorum.
Bir ahmak gibi
oturup seni bekliyorum.
Tuzak mıydı bu Alma?
Maksadın ne?
Öyle bir şey değil Beklediğim gibi gitmediğinin farkındayım.
Böyle sorunlar
çıksın istememiştim.
- Özür dilerim,
güzel bir akşam olmasını istemiştim.
- Ne bekliyordun ki?
Seninle vakit
geçirmek istedim.
Seninle baş başa
kalmak istedim.
- Her zaman baş
başayız zaten.
- Hayır!
- Neden bahsediyorsun sen?
Değiliz!
Ben Yanımızda
sürekli başkaları var.
Kimse olmasa da aramızda
bir şey var.
- Aramızda bir şey
mi var?
- Evet.
- Nedir?
Bir - Ne?
- Mesafe!
Ne zaman oldu bu?
Ne oldu da böyle
davranıyorsun?
Sana ihtiyacım
olmadığını düşündüğünden mi?
- Evet.
- İhtiyacım yok.
Bunu demen hiç
şaşırtmadı.
Sert biri gibi
davranmayı bırak, öyle olmadığını biliyorum.
Doğru, çok doğru.
Ben kendimi
korumazsam birileri gecenin bir yarısı
gelip odamın köşesine kurulur ve yaptıkları
zıkkım kuşkonmazları sorar.
Magandalık yapma, magandalık
ediyorsun.
Boş vakitlerimde
yapmak istediğim başka şeyler var.
Benim vaktim bu.
- Senin boş vaktinde
benim burada ne işim var peki?
- Benim vaktim!
Ne yapıyorum burada
ben?
Salak gibi dikilip
seni bekliyorum.
- Neyi bekliyorsun?
- Seni bekliyorum.
- Neyi bekliyorsun?
Benden kurtulmanı
bekliyorum.
Bana gitmemi
söylemeni.
Söyle hadi.
Ben de rezil bir
budala gibi beklemem.
- Sorun, yaptığın
kuşkonmaz mı yani?
- Hayır, kuşkonmazla
alakası yok bunun.
Bu ne o zaman be?
Gecemi ve muhtemelen
tüm hayatımı mahvetmek için gönderilmiş bir özel ajan mısın?
Bana karşı neden bu
kadar kabasın?
Neden benimle böyle
konuşuyorsun?
- Burası benim evim
mi?
Burası benim evim, değil mi?
- Evet, burası senin evin.
- Benim evim mi?
- Elbette senin evin!
Yoksa biri beni
düşman hatlarının gerisindeki yabancı topraklara mı attı?
- Ne saçma bir soru!
Beni buraya sen getirdin.
- Dört bir yanım çevrilmiş de.
- Beni buraya
getiren sensin.
- Ne zaman oldu bu
be?
Kimsin sen?
Silahın var mı?
Beni öldürmeye mi
geldin buraya?
- Silahın var mı?
- Kes şunu!
- Silahın nerede?
- Çocukluğu bırak.
- Silahın nerede?
- Oyun oynamayı kes.
- Silahını göster
bana.
Bu oyunu bırak.
- Oyun oynamıyorum
ben.
- Evet, ondan.
Ne oyunu
oynuyormuşum?
Ne oyunuymuş?
Tam olarak nasıl bir
oyun oynuyormuşum?
- Söyle bakalım.
- Tüm bu - Ne?
- Tüm kuralların,
duvarların kapıların, ahbapların paran, tüm bu elbiseler ve her şey!
Bu işte, bu!
Bu oyun!
Buradaki her şey!
Tüm bu Hiçbir şey doğal ya da normal değil.
Her şey bir oyun.
"Evet beyim,
hayır hanımım.
Evet bilmem neyim.
" E bu anlattıkların - Yok bunu yemem, yok şunu içmem, yok benim hayatımsa, bunu paylaşıp paylaşmamak
tamamen senin tercihin.
Her açıdan sana çok
nahoş geldiği belli olan bu hayatı paylaşmak istemiyorsan geldiğin yere siktir olup geri dön o zaman.
Tamam.
Bazen hızını biraz
kesmesi ona iyi geliyor.
"Ön söz" "Yenilebilir
Mantarlar" "Yenilebilir ve Zehirli Mantarlar" Alma'dan gitmesini
isteyeyim mi?
Hayır, neden?
Ona hayalet gibi
davranacaksan buyur davran ama lütfen oturup
seni beklemesine müsaade etme.
Ondan çok
hoşlanıyorum.
Çok hoşlanıyorsun
demek?
Tamam o hâlde Bana yüklenme.
Senin sıkıntını
çekemem hiç.
- Kapa çeneni Cyril.
- Asıl sen kapa
çeneni.
Benimle kavgaya
girişme.
Canlı çıkamayacağın
kesin sonuçta.
Sana öyle bir
girişirim ki kendini yerde bulursun.
Anlaşıldı mı?
- Günaydın Pippa.
- Günaydın efendim.
- Kalem, kitap ve
gözlük?
- Evet, hepsi orada
efendim.
Günaydın hanımlar.
- Günaydın efendim.
- Günaydın efendim.
Mükemmel bir iş
çıkardınız hanımlar.
Çok güzel değil ama,
değil mi?
Çirkin.
İyi misiniz efendim?
Reynolds?
Reynolds, iyi misin?
Bay Woodcock hasta
gibi.
- Kim hasta gibi?
- Bay Woodcock düştü
ve gelinliği bozdu.
- Affedersin Biddy,
kim düştü dedin?
- Bay Woodcock.
Düştü ve elbiseyi
bozdu.
Eteğin önünde
lekeler oluştu.
Dantelde ve korsede
delik açıldı ve elbisenin önü de ayakkabı boyası oldu.
Ayakkabı boyası
nereden bulaştı?
Ayakkabısından.
İyiyim.
Birden ne oldu
anlamadım.
Yediğim bir şey
dokunmuş olmalı.
- Biraz uzan.
- Hayır, bir şeyim
yok.
Uzan lütfen.
Ciddiyim, yaygara
yapma lütfen Alma.
- Ben - Yaygara yapma yeter, neyse ne.
Yaygara yaparsan şuracıkta
ölürüm artık.
Söz veriyorum
yaygara yapmayacağım.
- Bırak da ben
yapayım lütfen.
- Şunları çıkarmam
gerek.
Tamam, ben çıkarırım.
Alma?
Alma?
Efendim?
Birazdan aşağı
ineceğimi söyler misin onlara?
Evet, tabii.
Merhaba Cyril.
Sana da merhaba.
Ne oldu?
Bana birden ne oldu
anlamadım hiç.
Birazdan düzelirim.
İyi görünmüyorsun
ama.
Neren acıyor?
Geçti gitti.
Daha önce hiç böyle
olmamıştım.
Miden mi kötü?
Yediğin bir şey mi
dokundu?
Hayır, sanmıyorum.
Yemin ederim, bu Onlara birazdan geleceğimi söyler misin
lütfen?
Hayır, hiçbir yere
gitmek yok.
Burada kalıp dinlen.
Benden bir şey
istiyor musun?
Sessizlik istiyorum.
- Doktoru arayayım
mı?
- Hayır Cyril, sakın
arama lütfen.
Tamam.
- Kendini harap
ettin.
- Sessizlik
istiyorum sadece.
- Yanıyorsun.
- Gelinlikle
ilgilenir misin lütfen?
- Elbette
ilgilenirim, sorun yok.
- Ben sadece Tamam Gel
hadi Alma.
Yine kusacağım
galiba.
Bu gelinliği yarına
hazır etmek için büyük emek vermemiz gerekecek, farkında mısınız?
Gelinliğin önünü
sökmemiz ve etek kısmını değiştirmemiz gerekiyor.
Yeni bir panel saten
kesmemiz gerekecek.
Ayrıca organze parça
da Birazdan ilgileneceğim Biddy, teşekkürler.
Pijamalarını
değiştirmem gerek.
Korkuyorum Alma.
Korkman çok doğal.
Hiç düzelecek miyim
sence?
Elbette.
Ben sana bakacağım.
Hanımefendi,
telefonunuz var.
Şu an sakinleşti,
uyuyor.
- Doktor geldi.
- Ne doktoru?
Gönderdiğim doktor.
- Hayır ama o - Muayene edilmesi gerek.
- Olmaz.
- Olur!
- Hayır, ölmüyor ya.
- Muayene edilmesi
gerek.
- Şu an uyuyor,
ihtiyacı olan bu.
- Belirsizliğe mahal
veremem.
Odadan çıkıp derhâl
aşağıya gel.
Peki.
Alma, bu Doktor
Hardy.
Nasılsınız Bayan
Woodcock?
Siz nasılsınız?
- Şu an nasıl?
- Daha iyi, uyuyor.
Yediği bir şeyi kusmadığı
oldu mu hiç?
Henüz bir şey yemedi.
Ben de çorba
yapacaktım.
- Ateşi nasıl?
- Düştü.
Onu görmemi ister
misiniz?
- Evet.
- Uygun mudur Bayan
Woodcock?
Evet, uygun!
Reynolds, Leydi
Baltimore seni görmesi için vaftiz oğlunu gönderdi.
Doktor Hardy'yi.
Merhaba Bay Woodcock.
Sizi muayene
edebilir miyim?
Ellerini benden uzak
tut.
- Sadece ateşinize
bakmak istiyorum.
- Alma?
Odada yabancı bir
oğlan var.
Çıkarır mısın lütfen?
- Genç göründüğümün
farkındayım - Siktir git.
Reynolds lütfen, bırak
da seni muayene etsin.
Siktir git hadi.
Gayet net bence.
Siktirip gitmenizi
istiyor.
Çok özür diliyorum
Doktor.
Çok özür dilerim.
Dert etmeyin.
Nasıl olduğuna
bakmak için yarın sabah uğrarım.
- Dokuz iyi mi?
- Evet.
- Evet.
Gece ateşi
yükselirse beni arayın olur mu?
- Tabii Doktor.
- Tabii Doktor.
İyi akşamlar Bayan
Woodcock.
- İyi akşamlar
Doktor.
- İyi akşamlar
Doktor.
Benimle gel.
Ne zaman hazır olur?
Bilmiyorum.
Başka şekilde
söyleyeyim.
Bu elbise sabah
dokuzda hazır olacak çünkü o saatte Belçika'ya gönderilecek.
Hanımlar, çok
üzgünüm ama maalesef bu akşam geç saatlere kadar çalışmanız gerekecek.
Bu elbisenin sabah
dokuzda hazır olması gerekiyor.
Belçika'ya
gönderilecek çünkü.
Epey bir burada
olacağınız kesin yani.
Telefonu kullanmanız
gerekirse ofisimdeki telefonu kullanın lütfen.
Nana ve Biddy, ben
nasıl yardımcı olabilirim?
Elbisenin eteğindeki
kurdeleyi tutturur musun lütfen?
Sağ ol.
Hanımlar, çok
üzgünüm ama maalesef bu akşam geç saatlere kadar çalışmanız gerekecek.
Bu elbisenin sabah
dokuzda hazır olması gerekiyor.
Yapılacak çok iş
olduğunun da farkındayım.
Muhtemelen tüm gece burada
olmayı göze alın yani.
Telefonu kullanmanız
gerekirse ofisimdeki telefonu kullanın.
Teşekkürler.
"Hiçbir
talihsizlik yaşamayasın" Burada mısın?
Hep burada mısın?
Seni özledim.
Sürekli seni
düşünüyorum.
Rüyalarımda ismimi söylediğini
duyuyorum.
Uyandığım zaman, gözyaşlarım akıyor.
Seni özledim işte, bu kadar basit.
Sana her şeyi anlatmak istiyorum.
Ne söylediğini anlamıyorum.
Sesini duyamıyorum.
Ateşin düşmüş.
Seni seviyorum Alma.
Asla sensiz olmak istemiyorum.
Ben de seni seviyorum.
Yapmak istediğim şeyler var.
Sayılı günüm kaldı sandım.
Yaptığım hataları tekrar yaptım.
Bunlar göz ardı edilemez artık.
Beni rahatsız eden şeyler var.
Artık yapılması gereken şeyler.
Sen olmadan yapamacağım şeyler.
Buz kesmiş kalbimin tıkanmasını engellemek için.
Bir laneti bozmak için.
Değişmeyen bir ev, ölü bir evdir.
Alma, benimle
evlenir misin?
Benimle evlenir
misin?
Ne düşünüyorsun be?
Benimle evlenir
misin?
Hayır mı?
Evet.
- Sen benimle evlenir
misin?
- Evet, evlenirim.
Reynolds ve Alma bu bağlayıcı vaatler içeren sözleri birbirinize bakarak söyleyeceksiniz.
Nihayetinde
birbirinizle evleniyorsunuz, benimle değil.
Reynolds buradaki şahitlerin huzurunda Buradaki şahitlerin huzurunda ben, Reynolds Jeremiah Woodcock ben, Reynolds Jeremiah Woodcock Alma Elson'ı Alma Elson'ı nikâhlı karım olarak kabul ediyorum.
nikâhlı karım
olarak kabul ediyorum.
Alma, buradaki
şahitlerin huzurunda Buradaki şahitlerin
huzurunda ben, Alma Elson ben, Alma Elson Reynolds Jeremiah Woodcock'ı Reynolds Jeremiah Woodcock'ı nikâhlı kocam olarak kabul ediyorum.
nikâhlı kocam olarak kabul ediyorum.
Bana da memnuniyetle şöyle
söylemek düşer Tebrikler, artık karı koca oldunuz.
Gelini öpebilirsin.
Ce-e.
- Sonra görüşürüz.
- Görüşürüz.
İyi eğlenceler.
Sana da.
Sana da iyi
eğlenceler.
Ben almayayım,
teşekkürler.
Doktor Hardy?
- Doktor Hardy?
- Merhaba.
İzninizle.
Reynolds, Doktor
Hardy'yi hatırlıyor musun?
İyi akşamlar Bay ve
Bayan Woodcock.
- Merhaba.
- Nasılsınız Bay Woodcock?
Nasıl
hissediyorsunuz?
Ben terler
içindeyken tanışmıştık sanırım, değil mi?
- Evet, doğrudur.
- Size bir özür
borçluyum galiba.
- Size çemkirdiğimi
hatırlıyorum sanki.
- Lüzum yok.
Çok daha kötüsünü de gördüm.
- Sahi mi?
- Çok sağlıklı
görünüyorsunuz.
Nasılsınız?
Size "siktir
git" dememiş miydim?
Evet, dediniz.
Yemek hazır
arkadaşlar.
Gel hadi.
Sinsi bakışlı vaftiz
oğlun bu demek?
Sinsi bakışlı mı?
Bakışları gayet
normal.
O hikâyeyi üstünkörü
geçtim.
- Sahi mi?
- Çok teşekkür
ederim.
İlgimi kaybettim.
Çok affedersiniz.
Kimsenin söylemediği
sırlar.
Karında, ilk
evlilikte görülen o enfes parıltıdan var.
Vaftiz oğlum da o
parıltıdan hoşlanmış gibi duruyor.
Yılbaşı arifesi için
planınız ne?
Plan yapmadık.
Chelsea Kulübü
balosuna katılmalısınız mutlaka.
Ne olduğunu bile
bilmiyorum.
Muhteşem vakit
geçireceğinizi düşünmesem önermezdim.
Görülmeye değer bir
şey cidden.
Kocama iletirim.
Fakat bence evde
kalırız.
Fikrini değiştir.
Onun da fikrini
değiştiririz.
Ne gerekiyorsa
yaparız.
Lütfen gelin.
Hayatının en güzel
zamanını geçireceğine söz veriyorum.
Hayatımın nasıl
geçtiğini nereden biliyorsun ki?
Bilmiyorum.
Haklısın.
Gelmek istersen çok güzel vakit geçireceksin
bence.
Bu akşam sana
nadiren baktı, değil mi?
Bence artık iyice
karışmıştır.
Ne yapıyorsun yahu?
Üç geldi.
Dört tane ilerledin
ama.
- Eski yerine dön.
- Pardon.
Hile yapmaya başlama
hiç Alma.
Hile yapmıyorum.
Hile yapmaya
ihtiyacım yok.
Güzel.
Bir yandan da
sayabilmen gerekiyor.
Eşek marsı oldu bu
arada.
Skoru hesaplamakta
zorlanıyorum çünkü hiçbir pulunu
taşıyamadın.
Aptalca bir oyun
zaten.
Şu anda kaybediyor
olduğun için sana aptalca gelmiş olabilir
fakat bence galip gelmiş olsaydın
farklı bir açıdan bakacağına eminim.
Şimdi senin yerine sıradaki
rakibim gelecek.
Sıradaki.
Ben lütfen.
Ne?
Neden böyle
huysuzlandın?
Sıradaki rakibinle
iyi eğlenceler.
Seninle eğlendiğimden
çok daha fazla eğleneceğime eminim.
İnanmıyorum Çok kaba biri cidden, değil mi?
Senin için
üzülüyorum.
Öyle mi?
Küçük bir çocukla
evlenmişsin.
Irkçılık yapmak
istemem ama Onun ülkesinde gecenin bu
saatinde bir gelenek falan mı var?
- Ne yapıyor yani?
- Ne demek
istiyorsun?
Bilmiyorum ki.
Bir şeyler mi çalar,
birilerine mi saldırır artık Dansa
gitmek istiyorum.
Ne zaman?
Hemen şimdi.
Şaka yapıyorsun.
Hayır, yapmıyorum.
Yılbaşı
arifesindeyiz.
Dansa gitmem ben.
Devonshire Hall'da yılbaşı
kutlama partisi varmış.
Ben de gitmek
istiyorum.
Dansa gitmeliyiz.
Bu konuda ne
yapacaksın peki?
Burada kalıp
çalışacağım.
Şimdi bayanlar ve
baylar!
Olağanüstü ve uğurlu
bir yeni yılı karşılamaya hazır mısınız?
Hazır mısınız?
Başlayalım bakalım!
On, dokuz, sekiz,
yedi, altı beş, dört, üç, iki, bir!
Mutlu yıllar!
Nasıl oldu?
Biraz büyük gibi.
Belden biraz alsak
mı?
- Belden biraz
alabiliriz.
- Tamam.
Böyle nasıl?
Daha iyi gibi.
Bana bir dakika izin
verir misiniz Bayan Vaughan?
Bence bu Çok sıkı olmadı, değil mi?
Hayır, gayet rahat.
Henrietta Harding
nerelerde?
- Başka bir terziye
gidiyormuş.
- Hangisine?
Neden bana
söylemedin?
Söylemek istemedim
çünkü.
Farkında olmadığım
bir şey mi oldu?
Çünkü hatırladığım
kadarıyla tek yaptığım şey onu çok
güzel giydirmekti.
Bazı insanlar için bunun
önemi olduğunu sanmıyorum.
Onların isteği modaya
uygun ve şık olmak.
Şık mı?
O mendebur kelimeyi kullanmaya başlama sakın.
Şık mı?
O kelimeyi bulan
kişi halkın önünde falakaya yatırılmalı.
O kelimenin anlamını
bile bilmiyorum.
Ne bu kelime?
Sıçtığımın şıkı!
O sıçtığımın şıkını asıp
boğup parçalara ayırsınlar!
- Bu seni alakadar
etmez.
- Ama ediyor.
Çok alakadar ediyor Cyril çünkü beni rencide ediyor.
Beni rencide ediyor.
Bu sızlanmanın asıl
sebebi nedir?
Sızlanmıyorum ben.
Benden yüz
çevrilmesinden hoşlanmıyorum.
Kimse hoşlanmaz.
Ama bunu dinlemek
istemiyorum, kulaklarımı acıtıyor.
Hayatım konusunda korkunç
bir hata yaptım Cyril.
Korkunç bir hata
yaptım.
Yardımına ihtiyacım
var.
Ne yapmamı
istiyorsun?
Çalışamıyorum.
Ben konsantre
olamıyorum.
Kendime güvenim
kalmadı.
O bu eve uygun değil.
Bu evi biz kurduk.
İkimiz.
Koca mekânı
tepetakla ediyor.
Beni altüst ediyor.
Seninle beni birbirimize
düşürüyor.
Onun gelişi bize
büyük bir gölge düşürdü Cyril.
Bayan Vaughan elbiseden
memnun kaldı.
Bayan Vaughan'ın
memnuniyeti kimsenin şeyinde değil!
Teşekkürler Alma.
Rica ederim.
İkiniz tam bir nezaket
örneğisiniz.
Bu evde sessiz bir
ölüm havası var.
Kokusu da hiç hoşuma
gitmiyor.
Bir kadeh şarap alır
mısın?
Hayır, sağ ol.
Sana martini yapayım
mı?
Bir şey almayacağım,
sağ ol.
Su?
Senin yataklara düşmeni aciz
hassas açık olmanı ve sadece benim yardım edebilmemi istiyorum.
Sonra tekrar güç
bulmanı istiyorum.
Ölmeyeceksin.
Ölmeyi dileyeceksin
belki ama ölmeyeceksin.
Biraz yola gelmen
gerekiyor sadece.
Midem bulanmadan
önce öp beni sevgilim.
Her ihtimale karşı senin şu doktor oğlanı arasan iyi olur belki.
Bana güvenmiyor
musun?
Hayır, sana
güveniyorum ama Nasıl istersen.
Ama ben seni tekrar
iyileştireceğim.
İyileştireceğim.
Seni seviyorum.
Ben de seni
seviyorum.
Buradan çıksan iyi
olur.
- Kapıyı da ardından
kapat.
- Tamam.
Hemen kapıda
bekliyorum.
Bunu atlatamasaydı yarın aramızda olmasaydı fark etmezdi.
Çünkü ahirette beni bekleyeceğini biliyorum.
Ya da güvenli, ilahî herhangi bir yerde.
Bu hayatta
ve bir sonrakinde ve ondan
sonrakinde.
Buradan sonraki yolda önüme ne çıkarsa çıksın ona tekrar ulaşmam için sadece sabrım gerekecek.
Anlayacağın
ona âşık olmak hayatın muazzam gizemini ortadan kaldırıyor.
- A deyin.
- A.
Çok iyi.
Bazen birlikte
olduğumuz hayatın ilerisine gidiyorum.
Sona yaklaştığımız
zamanı görüyorum.
Geleceği
öngörebiliyorum ve her şey yerli yerine oturmuş.
Tüm âşıklarımız çocuklarımız ve arkadaşlarımız dönüyor ve hepsine kapımız açık.
Herkesin güldüğü ve
oyunlar oynadığı büyük ziyafetler veriyoruz.
Daha yaşlıyım ve her
şeyi farklı görüyorum.
Nihayet seni
anlıyorum.
Diktiğin elbiselerle
ilgileniyorum.
Onları tozdan hayaletlerden ve zamandan koruyorum.
Evet ama şu anda
buradayız.
Evet, buradayız
tabii.
Karnım da acıkmaya
başladı.
<b>Çeviri:
nazo82||
« Prev Post
Next Post »