Sil Baştan (2004)Eternal Sunshine of the Spotless Mind
| |
108 dk
Yönetmen:Michel Gondry
Senaryo:Charlie Kaufman, Michel Gondry, Pierre Bismuth
Ülke:ABD
Tür:Dram, Romantik, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:26 Mayıs 2006 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Jon Brion
Web Sitesi:Focus Features
Kelimeler:hatıra, aşk, ezmek, devamı...
Nam-ı Diğer:Eterno resplandor de una mente sin recuerdos
Oyuncular
Jim Carrey
Kate Winslet
Gerry Robert Byrne
Elijah Wood
Thomas Jay Ryan
Özet
Clementine(Kate Winslet) sevgilisi Joel Barish'i(Jim Carrey),
bir şekilde hafızasından sildirmiştir. Bundan dolayı kalbi kırılmış olan Joel
da aynı şeyi yapmaya karar verir. Clementine'nin yavaş yavaş anılarından
kaybolduğunu gören Joel, halen onu çok sevdiğini fark eder. Belki de yaptığı
hatayı düzeltmek için artık çok geçtir.
Altyazı
2004 sevgililer günü hakkında akla gelen fikirler.
Bugün posta kartı
şirketleri tarafından insanlar
kendilerini kötü hissetsinler diye bulunmuş bir gündür.
Bugün işi astım.
Trene atlayıp
Montauk'a gittim.
Neden bilmiyorum.
Ben aklına eseni
yapan biri değilim aslında.
Bu sabah kötü
kalktığım için herhalde.
Arabamı tamir
ettirmeliyim.
Alo, Cindy?
Ben Joel.
Joel!
Kendimi pek iyi
hissetmiyorum.
Hayır, gıda
zehirlenmesi sanırım.
Kumsalda hava çok
soğuk.
Şubatın ortasındayız.
Unuttun mu, Joel?
Bazı sayfalar
yırtılmış.
Böyle bir şey
yaptığımı hatırlamıyorum.
İki yıldır ilk kez bir
şey yazıyorum.
Kumu fazla
abartıyorlar.
Altı üstü küçücük
taşlar işte.
Keşke biriyle
tanışsam.
Bunun olma şansı çok
düşük.
Tanımadığım bir
kadınla göz kontağına giremediğim düşünülürse.
Belki de tekrar Naomi'yle
çıkmaya başlamalıyım.
Tatlı biriydi.
Nazikti.
Beni seviyordu.
Neden bana azıcık
ilgi gösteren her kadına âşık oluyorum?
Selam.
Pardon?
- Sadece selam dedim.
- Selam.
Merhaba.
Selam.
Daha yakına otursam rahatsız
olur musun?
Ne tarafa gidiyorsun?
Rockville Center'a.
Hadi canım!
Ben de!
- Gerçekten mi?
- Şansa bak?
Seni bir yerden
tanıyor muyum?
Hiç Barnes and
Noble'dan alışveriş yapar mısın?
- Evet, elbette.
- İşte bu!
- Öyle mi?
- Seni orada gördüm!
Beş yıldır falan
orada çalışıyorum.
- Görseydim
hatırlardım herhalde.
- Tanrım!
Beş yıl oldu mu?
Saçım yüzünden
olabilir.
- Ne saçın yüzünden
olabilir?
- Rengini çok sık değiştiririm.
Bu yüzden
tanıyamamış olabilirsin.
- Bu rengin adı mavi
yıkıntı.
- Öyle mi?
- Şık bir isim,
değil mi?
- Beğendim.
Evet.
Böyle şık isimli
boyalar üreten bir şirket var.
Kızıl tehlike, sarı
ateş, yeşil devrim.
İşi bu isimleri
bulmak olan, birileri olmalı.
Sence böyle bir iş
olabilir mi?
Yani kaç tane saç
rengi olabilir ki?
Elli tane vardır, belki.
Biri o işi kapmış.
Turuncu Ajan!
Bunu ben buldum.
Bir boyaya
karakterimi verdim.
Bundan şüpheliyim.
Sen beni
tanımıyorsun Dolayısıyla bunu
bilemezsin, değil mi?
Özür dilerim kibar
davranmaya çalışıyordum.
Peki, anladım.
- Bu arada, adım
Clementine.
- Benimki de Joel.
- Selam Joel.
- Selam.
Adım hakkında şaka
istemem.
Ama hayır, sen zaten
yapmazsın.
Kibar davranmaya
çalışıyordun.
Adınla ilgili şaka
bilmiyorum.
Akıllı Bıdık.
Onun ne demek
olduğunu bilmiyorum.
Bilmiyor musun?
Sen deli misin?
Öyle olduğumu
söyleyenler oldu.
Hayır?
Özür dilerim.
Ben sadece
Ama güzel bir isim.
Gerçekten çok hoş.
Merhametli demek,
değil mi?
Clementine?
Ama gerçeğe pek
uymuyor.
Ben kinci orospunun
tekiyim.
Ben öyle biri
olduğunu sanmazdım.
- Neden sanmazdın?
- Şey Bilmiyorum.
Ben sadece Bilemiyorum.
Bence Tatlı
biri gibi görünüyordun.
Şimdi de tatlı mı
oldum?
Tanrım!
Hiç başka sıfat bilmez misin sen?
Tatlıya ihtiyacım
yok.
Tatlı olmaya da,
kimsenin bana tatlı davranmasına da
ihtiyacım yok.
- Tamam.
Joel?
Adın Joel değil mi?
Evet.
Bağırdığım için özür
dilerim.
Bugün bir garibim.
Şu anda utanarak
kabul etmeliyim ki kibar davranman
hoşuma gidiyor.
Ne zaman neden
hoşlanacağım belli olmaz ama.
Şu anda böyle
davrandığın için mutluyum.
Şu anda yapmam
gereken - Özür dilerim.
Tamam.
- Bir şeyler
yazıyordum.
- Hayır, hayır,
sadece - Elbette.
Önemli değil.
- Sadece, bilirsin,
bu - Tamam.
Kendine iyi bak.
Tanrım!
Selam.
İstersen gideceğin yere bırakabilirim.
Hava soğuk.
- Evet, olur!
Bana uyar.
- Gerçekten mi?
Biraz soğuk zaten.
- Sen insanları
takip eden bir sapık falan değilsin, değil mi?
- Hayır değilim.
Sen benimle
konuştun, unuttun mu?
Bu takipçilerin
kitabındaki en eski numaradır.
Gerçekten mi?
Takipçi kitabı diye
bir şey mi var?
Tamam.
Bu kitabı okumalıyım.
Bak, kaçık gibi
göründüysem özür dilerim.
Aslında değilim.
Sorun değil.
Öyle olduğunu
düşünmemiştim.
Bir içki ister misin?
Yukarda çok içkim
var ve Neyse boş ver.
Aptalca davrandığım
için özür dilerim.
- Hayır, hayır.
İyi geceler, Joel.
İki Mavi Ay.
Teşekkür ederim.
İç, genç adam.
içki baştan çıkarma
bölümünün iğrençliğini azaltır.
Şaka yapıyorum!
Hadi ama.
Pek konuşmayan bir
tipsin, değil mi?
Özür dilerim.
Sadece, pek ilginç
bir hayatım yok.
İşe giderim, eve
dönerim.
Ne diyeceğimi
bilemiyorum.
Günlüğümü okumalısın.
Bomboş denebilir.
Gerçekten mi?
Bu seni üzüyor mu?
Ya da kaygılanıyor
musun?
Ben hep hayatımı tam
olarak yaşayamadığımı düşünüp kaygılanırım, her imkanı değerlendirmek hiç bir ânı boşa harcamak istemem.
- Böyle düşünüyorum.
- Gerçekten mi?
Sen gerçekten çok
tatlısın.
Tanrım, böyle demeyi
kesmeliyim.
Seninle evleneceğim.
Bundan eminim.
Peki.
Joel, bir ara
benimle Charles nehrine gelmelisin.
Bu mevsimde donmuş olur.
- Kulağa korkutucu
geliyor.
- Kesinlikle.
Bir piknik sepeti
hazırlarım.
Gece pikniği.
Gece piknikleri
farklı olur.
Bir de biz Güzel olur.
Ama şimdi gitmeliyim.
Kalmalısın.
Hayır, gerçekten Sabah erken kalkacağım.
Beni aramanı isterim.
Arar mısın?
Hoşuma gider.
Evet.
Aradığında
sevgililer günümü kutla!
Bu çok hoş olur.
Neden bu kadar
geciktin?
Eve daha yeni girdim.
Beni özledin mi?
Garip ama evet.
Evet dedin.
Galiba bu evlendiğimiz anlamına geliyor.
Galiba.
Yarın gece buzda
balayı yapalım mı?
Bu dönemde tamamen
donmuş olur.
Bilemiyorum.
Hadi.
Gel, gel!
Gel, gel.
Çok güzel.
Değil mi?
Fazla uzaklaşma.
- İyi misin?
- Kahretsin.
Kıçım!
- Artık dönsem iyi
olacak.
- Hadi gel!
Ya kırılırsa?
Kırılırsa mı?
Gerçekten umurunda
mı?
Buraya gel.
Lütfen.
Hadi Gel.
Kay hadi.
- Keyifliymiş.
- Buraya yatalım.
Ne yapıyorsun?
Hadi.
Sanırım çatlama sesi
geldi.
Ne çatlayacak, ne de
kırılacak.
Çok kalın.
Bana yıldız takımlarını
göster.
Bilmiyorum.
Bildiklerini göster.
Tamam.
Tamam.
Şuradaki Osidius.
Nerede?
Tam şurada.
Gördün mü?
Bir hilal ve sonra
da haç.
Küçük Osidius.
- Atıyorsun, değil
mi?
- Hayır.
Orada.
Hilal ve haç şeklinde.
Kapa çeneni!
Clementine.
Kalkma vakti.
Uyandırayım dedim.
Geldik Uyumak için sana gelebilir miyim?
Çok yorgunum.
Peki evet, olur.
- Diş fırçamı alayım.
- Tamam git.
Sağ ol.
Evet?
- Yardımcı olabilir
miyim?
- Ne demek
istiyorsunuz?
Yardımcı olabileceğim
bir şey var mı?
Hayır.
Burada ne
yapıyorsunuz?
Ne sorduğunuzu
anlamadım.
Teşekkürler.
159'u arıyoruz.
Şu numara kaç?
Nerede olduğunu
bilmiyorum.
Tanrım, en azından
numaraları ışıklandırabilirlerdi, ya da -
Bu o mu?
- Sanırım.
Tamam bu o.
- Hey, Joel.
- Frank.
Kahretsin.
Tanrım, aldığım tek
sevgililer günü kartı annemden geliyor.
Bundan daha
zavallıca ne olabilir?
Clementine olduğu
için şanslısın adamım.
Çok sıkı bir kız.
Sevgililer günü için
özel bir planınız var mı?
Hayır.
Bir gün kaldı.
Rezervasyon
yaptırmalısın.
Nicky D. 'nin yerine kalmak istemezsiniz değil mi?
Nick Romans!
Patates de ister
misiniz?
Benim uyumam
gerekiyor, Frank.
Saat daha 8:30.
Patrick, kes şunu.
Tamam.
Tamam, tamam.
Tamam.
Apollo'da gösteri
başlıyor.
Sessiz ol.
Hey, Joel n'aber?
Selam, Frank.
Aldığım tek
sevgililer günü kartı annemden geliyor.
Bundan daha
zavallıca ne olabilir?
Clementine olduğu
için şanslısın, Joel.
Sevgililer günü için
özel bir planınız var mı?
Hayır.
Bir gün kaldı.
Rezervasyon
yaptırsan iyi olur.
Nicky D.
'nin yerine kalmak istemezsiniz.
Hayır!
Sevgililer gününe üç
gün vardı.
Bu işin çözülmesini
istiyordum.
Çözen ben olmak
istiyordum.
Onu aradım ama
numarasını değiştirmiş.
Ben de Andy
Garrick'e gittim.
Ona bir hediye almak
istiyordum.
İş yerine gider
hediyesini veririm diye düşünmüştüm.
Buna inanamayacaksın.
Yanında çok genç bir
adam vardı.
Ve sanki beni hiç
tanımıyormuş gibi suratıma baktı.
Pardon?
Yardımcı olabilir
miyim, efendim?
Hey, tatlım.
Patrick!
Bebeğim.
- Burada ne işin var
bebeğim?
- Sana sürpriz
yapmaya geldim.
Bir ihtiyacınız
olursa lütfen bana haber verin efendim.
- İyi görünüyorsun -
Nasılsın?
İyiyim.
Biraz yorgun.
- Cebindekinden
acayip istiyorum.
- Ne güzel.
Neden?
Bana neden bunu
yaptı?
Hey, ot isteyen var
mı?
Tanrım.
Rob, biraz ara ver.
Tanrım, beni
cezalandırıyor.
- Biliyorum.
- Dürüst davrandığım
için.
- Bu korkunç - Evine gitmeliyim.
Hayır, hayır.
Oraya gitme, adamım.
Bu çok - Haklısın.
- Evet.
Umutsuz görünmek
istemem.
Joel, bunu bir
işaret olarak görsene.
Yeni bir hayata
başla?
Değil mi?
Joel, ahbap - Rob!
aslında durum şu.
Rob, yapma, ne
yapıyorsun?
Teklifin ne, Carrie?
Bulduğun zekice
çözüm ne?
Konu şimdi de bizim
hakkımızda mı oldu?
Bu bizimle ilgili değil.
Katılıyorum.
Joel'le ilgili.
Bir yetişkin olan
Joel'le ilgili.
Carrie ananın çocuğu
değil.
- Ne yapıyorsun?
- Sen nasıl
yıkıyorsun, görelim!
Harika.
Çok güzel.
Tamam.
"Clementine
Kruczynski, Joel Barish'i hafızasından sildirdi.
Lütfen bu ilişkiyi ona bir daha
hatırlatmayın" - Bu da ne böyle?
- Bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Bir şey yapan bir yer.
Günaydın.
Lacuna.
Hayır, üzgünüm, o
kampanya yılbaşında bitti.
Evet, elbette sizi beşinde alabiliriz.
Çarşambaya geliyor.
Tamam.
Şifreleyebilir misiniz?
Tamam.
Bir de iş saatlerinde arayabileceğimiz bir
numara gerekiyor.
Harika.
İyi günler.
Görüşürüz.
Yardımcı olabilir
miyim?
- Ben Joel Barish.
- Pardon?
Ben Joel Barish.
Randevum vardı.
Dr.
Mierzwiak'la.
- Şunu doldurun
lütfen.
- Sadece konuşmak
istiyorum.
- Yine de
doldurmanız gerekiyor.
- Öyle mi?
- Teşekkürler.
- Harika.
Kalemim yok.
Orada var.
Günaydın.
Lacuna.
Evet, o kampanya
yılbaşında bitti.
Bay Barish?
Bugün nasılsınız?
Aslında pek iyi
değilim.
Tanrım!
Stan!
- Özür dilerim, ben
sadece - Çalışıyorum!
Özür dilerim.
- Buyurun, doktor.
- Teşekkür ederim.
Bunu görmemeliydiniz.
Özür dilerim.
Bu bir oyun değil mi?
Yani Clem - Sizi temin ederim, değil.
- Hayır.
Böyle bir şey olamaz.
Dosyalarımız
gizlidir, Bay Barish.
Bu yüzden size kanıt
gösteremem.
Şu kadarını
söyleyeyim ki Bayan Kruczynski mutlu değildi.
Hayatına devam etmek
istiyordu.
Biz bu olanağı
sağlarız.
Kruczynski mutlu
değildi.
Hayatına devam etmek
istiyordu.
Biz bu olanağı
sağlarız.
Bu da ne demek?
Ben çıktığı en iyi
adamdım.
Kahretsin!
Rob, biraz ara ver!
Önemli değil.
Carrie, bir kuş
yuvası yapıyorum.
Ne diyebilirim, Joel?
Clementine'ı bilirsin.
O böyle biridir.
Aklına eseni yapar.
Bir anda seni
silmeye karar verdi.
Bir anda.
Neden, neden, böyle
bir şey yaptı?
Hayır, durun!
Durun.
Özür dilerim, doktor
İçeri dalıverdi.
Yapılmasını
istiyorum.
Hemen.
Ona sevgililer günü
öncesinde çok meşgul olduğumuzu söyledim.
- Tamam, önemli
değil, Mary.
- Ama dışarıda
bekleyenler var.
Bay Barish, içeri
gelin lütfen.
Mary, Bayan Woo ile
ilgilenir misin?
- Evet, elbette.
- Güle güle, Bayan
Woo.
Şimdi, yapmanızı istediğimiz ilk şey, Bay Barish eve gidip
Clementine'la ilgili olan her şeyi toplamanız.
her şeyi.
Bu nesneleri
beyninizde Clementine'ın haritasını çıkarmak için kullanacağız.
Tamam mı?
Resimlere,
kıyafetlere hediyelere ihtiyacımız olacak.
Size almış
olabileceği kitaplara.
Beraber almış
olabileceğiniz Cd'lere.
Günlük kayıtlarına.
Clementine'ı
evinizden hayatınızdan çıkarmalısınız.
Ve harita
çıkarıldığında teknisyenlerimiz bu gece
silme işlemini evinizde gerçekleştirecek.
Böylece sabah
uyandığınızda kendinizi yatağınızda,
hiçbir şey olmamış gibi bulacaksınız.
Sizi bekleyen yeni
bir hayat olacak.
Uyan dostum!
Üzgünüm, Bayan Sobel bu işlemi bir ayda üç kere yaptıramazsınız.
Bu prensiplerimize
aykırı.
Nasılsınız, Bay
Barish?
Buradayım,
dinliyorum.
Acil bir durum
olduğunu biliyorum.
Elimizden geleni
yapacağız.
Sizi 1 Martta
alabiliriz.
Belki de doktorla
konuşursanız.
Peki, o halde randevu
ayarlayalım.
Hangi gün gelmek
istersiniz?
- Bay Barish.
- Bu akşam çok
meşgul ama.
Belki yarın 12:50
gibi olabilir?
Sevgililer günü
nedeniyle Şubat ayında çok meşgul oluyoruz.
Bu en yetenekli ve
tecrübeli teknisyenlerimizden Stan Fink.
Bu gece sizinle o
ilgilenecek.
Tanıştığımıza memnun
oldum, Bay Barish.
Adım Joel Barish ve
buraya Clementine Kruczynski'yi silmeye
geldim.
Çok güzel, şimdi
bana Clementine'dan bahsedin.
Bir kaç yıl önce Naomi adında bir kızla beraber yaşıyordum.
Arkadaşlarım Rob ve Carrie, bizi plajda bir partiye davet
ettiler.
Partileri sevmem.
Naomi gidemedi ama
ben gittim Ve Clementine'la karşılaştım.
Özür dilerim.
En yakın tarihli
hatıralarınızla başlayıp geriye doğru
gideceğiz.
Her hatıramızın duygusal bir özü vardır.
Ve o özü yok
ettiğinizde hatıra bozulmaya başlar.
Yarın sabah
uyandığınızda hedef alınan tüm
hatıralar yok olmuş olacak.
Uyandığınızda yok
olan bir rüya gibi.
Beynin hasar görme
riski var mı?
Teknik olarak zaten
bu işlem beynin zarar görmesi demek.
Ama çok içtiğiniz
bir akşamkinden daha büyük bir zarar değil.
Fark edebileceğiniz
bir kaybınız yok.
Rahat mısınız?
Şu anda yaptığımız
şey Bay Barish, beyninizin bir haritasını çıkarmak.
Tamam, başlayalım.
Bu işlemi bu akşam başlatmak
istiyorsak yapacağımız çok şey var.
Bu nesnelere tepki
vermenizi istiyorum, Bay Barish.
Bunun iyi bir
hikayesi var.
Aslında nesneleri
sözle tasvir etmezseniz çok daha iyi
duygusal çıktı alabiliriz.
Lütfen hatıralara odaklanmaya
çalışın.
Özür dilerim.
Monitörde sinyaller
güçlü.
Çok güzel.
- Bir tane daha.
- O öyle bir Bir sonraki, Tamam.
Patates Kafa.
Sonraki.
Tamam.
Hatıralara odaklanın.
Patrick bana bir
iyilik yap.
Patrick bana bir
iyilik yapsana?
Tamam.
Voltaj regülatörüne
bakar mısın?
- Voltaj iyi
görünüyor.
- Gerçekten mi?
İstediğim kadar iyi
silemiyorum.
Teknik olarak zaten
bu işlem beynin zarar görmesi demek.
Bağlantıları kontrol
et, lütfen.
İşte buradasınız.
Neredeyim?
Neye baktığımı
anlayamadım.
Neden burada
dikilirken Aman Tanrım, dejavu.
Dejavu.
Bu çok Hadi
başlayalım.
Bu işlemi bu akşam başlatmak istiyorsak yapacağımız çok şey var.
Kafamın içindeyiz,
değil mi?
Sanırım öyle
diyebiliriz.
İçerisi böyle
görünürdü.
Çok güzel.
İşlem bitince bu
nesneleri yok edeceğiz.
Böylece onların
evdeki açıklanamayan varlıklarından
rahatsız olmayacaksınız.
İşte başlıyoruz.
- Patrick?
- Evet?
patrick ?
patrick Patrick?
- Neden bu kadar çok
kablo var?
- Çok fazla cihaz.
Oldu mu?
Doğru kurduğuna emin
misin?
- Bu nasıl?
- Bugün nasılsınız?
- İşte burada.
- Tamam, böyle daha
iyi.
- Bundan
hoşlandığımı sanmıyorum.
- Bir de bunu
deneyelim.
Oldu sayılır.
Bu günlük çok
işimize yarayacak.
'Bu gece birisiyle
tanıştım' 'Ne yapacağımı bilemiyorum.
' 'İsmi Clementine, ve harika biri.
' Tanrım!
Dikkatli ol!
- Ne var?
- Geri çekil!
Sakin ol.
Sorun yok.
Adamı kızartmayalım
da.
Tamam, bunu
hallettik.
Burası çöplük gibi,
değil mi?
Burası bir apartman
dairesi Patrick.
Patrick.
Çöplük değil de,
sıradan o zaman.
Pek ilham verici bir
yer değil.
Çürük kokusu gibi
bir koku var.
Patrick, şu işi
bitirebilir miyiz?
Önümüzde çok uzun
bir gece var.
Tamam.
Oldu.
Bu seni son gördüğüm
an.
Saat üç.
Bir şekilde
denebilir ki, arabanı çarptım.
Sarhoş mu araba
kullanıyordun?
Bu acınacak bir
durum.
Biraz çakır keyif
oldum.
Bana zavallı deme.
Ama öyle!
Bu çok sorumsuzca bir davranış.
- Birini
öldürebilirdin.
- Tanrım.
Belki de
öldürmüşsündür bile.
Haberlere bakalım mı?
Ölü çocuk ya da
hayvan var mı diye ızgaraya bakayım mı?
Sadece kaporta biraz
yamuldu.
Yaşlı kadınlar
gibisin.
Ya sen neye
benziyorsun?
- Şarapçıya mı?
- Şarapçı mı?
Tanrım!
Sen 50'lerden falan mı kaldın?
Şarapçıymış?
Kabul et, Joely.
Sen olmadan gece
dışarı çıktım diye çıldırdın.
Ve o küçük solucan
beyninle bu gece kimseyle yattım mı diye
merak ediyorsun?
Bak, Clem.
Bu gece biriyle
yattığını varsayıyorum.
İnsanlara kendini sevdirme yöntemin bu değil
mi?
Özür dilerim, tamam
mı?
Clem, öyle demek
istemedim.
Tamam mı?
- Clem?
- Anahtarların.
- Artık onlara
ihtiyacım yok.
- Ben sadece kızgındım, sinirliydim, ya da başka bir şey
vardı, bilemiyorum.
Clem?
Yakaladım.
Bu gece Mary geliyor.
- Öyle mi?
- Evet.
Bilmek istersin diye
düşündüm.
Mary'i severim.
Ama benden
hoşlandığını sanmıyorum.
Seni sever.
Belki ben de kız
arkadaşımı çağırmalıydım.
Artık benim bir kız
arkadaşım var.
- Canının istediğini
yap.
- Sana söylemiştim.
Tamam.
Sana yeni kız
arkadaşımla nasıl İşimize
odaklanmalıyız, Patrick.
Sorun şu ki durum çok garip.
Kız arkadaşımla
ilgili durum.
Eminim öyledir.
Dalga geçiyorsun.
Clem, seni evine
bırakayım.
Git başımdan, ibne!
Baksana, her şey
yıkılıyor!
Seni siliyorum ve
mutluyum!
Önce sen beni sildin!
Bana bunu yaptığına
inanmıyorum.
Clem beni
duyabiliyor musun?
Yarın sabah
hayatımda olmayacaksın!
Bu lanet hikayeye
mükemmel bir son!
Bir kızın beni
çekici bulması garip mi?
- Bu bir sorun mu?
- Hayır, bu komik.
Sence kim daha
yakışıklı?
Ben mi, bu adam mı?
Patrick, susar mısın.
Geçen hafta
yaptığımız kızı hatırlıyor musun?
Patateslerle gelen
kızı?
- O kız mı?
- O bu adamın
sevgilisi.
- Evet.
- Evet.
Sevgilisiydi.
O işi hallettik.
- Tanrım!
- Şey o gece ona aşık oldum.
Ne?
Seni küçük sapık.
- Ne?
- Bilinci yerinde
değildi, adamım.
Çok güzeldi.
Bir külotunu da
çaldım.
- Tanrım!
- Ne var?
- Yani - Temizlerdi.
Bana bunları anlatma!
Bunları duymak
istemiyorum.
- Temizlerdi!
- Anlatma!
Dur!
Yapacak işimiz var.
- Evet, tamam!
- Kağıtlarımı
versene.
Şey dahası da var.
Onun işini
hallettikten sonra çalıştığı yere gidip,
çıkma teklif ettim.
Ne yaptın?
- Tanrım.
- Tanrım, Patrick!
bunun ne kadar etik dışı olduğu hakkında bir fikrin O kadar da kötü değil.
Suratındaki bu
ifadenin nedeni ne.
Ne var?
Patrick, bir kızın
külotunu çaldın!
Burada biri var.
İç çamaşırlarını
çalıyor.
Ben kimseyi
görmüyorum.
Joel?
Çizmelerim nerede?
Delirmek üzereyim!
Seni bit pazarında
terk etmeliydim.
Gidelim mi?
Çocuk istiyorum.
Bunu sonra konuşalım.
Hayır, ben çocuk
istiyorum.
Bence buna hazır
değiliz.
Sen hazır değilsin.
Clem, bir çocuğa
bakabileceğine gerçekten inanıyor musun?
Ne?
Bu konuyu burada konuşmak
istemiyorum.
Seni duyamıyorum.
Hiçbir zaman ne dediğini duyamıyorum.
- Bundan bahsetmek
istemiyorum dedim!
- Vantrilok!
- Bunu konuşacağız!
- Konuşmak
istemiyorum.
Böyle bir şey
diyemezsin.
Ben konuşmak
istiyorum!
- Özür dilerim.
- Ben çok iyi anne
olurum!
Çocukları seviyorum.
Yaratıcıyım, ve benden harika bir anne olur!
Tanrım!
İstemeyen sensin!
Buna cesaretin yok!
Halen devam ediyor!
Ne kadar şanslı
olduğunun farkında bile değilsin!
Belki de bu işi
hemen bitirmeliyim.
Seni bu bit
pazarında terk etmeliyim.
- Bu salak yapma
mücevherler!
- Bunlar işe yaramaz.
- Ölmek için kendine
bir sallanan sandalye bul!
- Tüm acılar - Selam, Patrick.
- Selam, Mary.
Nasıl gidiyor?
- N'aber.
- Dışarısı çok soğuk.
- İyi görünüyor
muyuz?
- Evet.
Ne Ateşli!
Zavallı adam.
İçecek gerçek bir
şeyler var mı?
Henüz bakmadık.
- Patrick?
- Evet.
O şerefi bana bırakın.
Mary benden nefret
ediyor.
Kadınlar konusunda
hiç şanslı olmadım.
Belki de külotlarını
çalmaktan vazgeçmelisin.
Stan.
Stan.
- Daha var.
- Hayır!
- Evet.
- Hayır!
Sen istemiyordun,
değil mi Patrick?
- Hayır, hayır.
Sorun değil.
- Bekle.
'Unutkanlar
şanslıdır çünkü hatalarının derdini çekmezler' Nietzsche.
'İyi ve Kötünün Ötesine'.
Bartlett's'da buldum.
Bartlett's da ne?
Bir özlü sözler
kitabı, Patrick.
Bence Howard da bir
gün o kitaba girecek.
Howard tam Bartlett's
adamı.
Tanrım!
Uyanma ihtimali var
mı?
Hayır,
uyandıramazsın.
Bana hiçbir şey
anlatmıyorsun, Joel.
Ben kapağı açık bir
kitap gibiyim.
Sana her şeyi
anlatıyorum.
Her utanç verici
ayrıntıyı.
Bana güvenmiyorsun.
Sürekli konuşmak iletişim
kurmak demek değildir.
Benim yaptığım bu
değil.
Seni tanımak
istiyorum.
Tanrım!
Ben sürekli konuşmuyorum.
İnsanlar bir şeyler
paylaşmalı Joel.
Yakınlık budur.
Bana bunu söylediğin
için çok kızgınım.
Özür dilerim.
Benim hayatım hiç de
ilginç değil.
Sürekli bir şeyler
yazdığın günlüklerini okumak istiyorum.
Hiç fikrin, isteğin
ya da sevgin yoksa oraya ne yazıyorsun?
19 Kasım 2003.
Yine Kangs'de yemek
yiyoruz.
Biz de o
restoranlarda acıdığımız çiftlerden
miyiz?
Yemek yiyen ölüler
miyiz?
İnsanlar hakkında
böyle düşündüğü çiftlerden olma fikrine katlanamıyorum.
Bu hoşuma gitti.
Tavuk nasıl?
Güzel.
- Daha?
- Hayır, hayır.
Sağ ol.
Şimdi sarhoş ve
aptal biri haline gelecek.
Bana bir iyilik
yapıp duştan sonra sabundan kıllarını
temizler misin?
- Evet, tamam.
- Çünkü - İğrenç.
- İğrenç.
- Sorun şu ki - Mide bulandırıcı.
Mide bulandırıcı.
Patrick, şu işi
yapabilir miyiz artık?
Patrick.
Selam, Mandalinam.
Patrick, sensin.
Kendimi çok kötü
hissediyorum.
- Neden?
Ne oldu?
- Bilmiyorum.
- Özür dilerim?
- Kafam çok karışık!
Yardımcı olabilir
miyim efendim?
Kafan mı karışık?
Neden?
Her şey yolunda Bebeğim
gel buraya.
Neden korkuyorsun?
- Beni seviyor musun?
- Tabi ki seviyorum.
Kendi kendine yardım
bölümü nerede?
Sence ben çirkin
miyim?
Hayır sen çok
güzelsin!
- Belki de yanına
gelsem iyi olur.
- Hayır.
Çok kötü haldeyim,
Patrick.
Bırak geleyim.
Seni neşelendiririm.
Peki.
Stan, bir süre
çıkabilir miyim?
Kız arkadaşım kötü
durumda.
Patrick, bu adamın hafızasını
silmeye Bırak gitsin, Stan!
Bırak onu.
Ben yardım ederim.
- Gördün mü?
- Ne kadar zor
olabilir ki?
- Benden nefret
ediyor.
Gitmemi istiyor.
- Git.
Tamam.
Hemen geliyorum,
Mandalinam.
Beğendin mi?
Vay canına!
Üstümdekine tam
uyuyor.
- Beğendim.
- Beğendin mi?
Mandalina gibi
olmuşsun.
- Mandalina
Clementine.
- Çok sulu!
- Ve çekirdeksiz.
- Bunu sevdim.
Mandalinaya
bayılırım!
Ördek oldum, görüyor
musun?
- Mandalina.
- Joel.
Ördek.
Vak-vak.
- Sana mandalina
demeyi nasıl biliyor?
- Kim biliyor?
- Aman Tanrım!
Clem?
- Bu çok eğlenceli.
Kendilerine bu adı
aldılar.
The Clash, önemi
olan tek grup.
Bu adı almalarının
bir nedeni var.
İnanılmaz değil mi?
Sosyal adalet.
Tamamen inanılmaz.
Howard'ın dünyaya
sağladığı şey.
Ya, evet.
İnsanlara yeniden
başlama şansı vermek.
Bu çok güzel.
Bir bebeğe
baktığında o kadar saf, özgür ve temizdir ki.
Büyüklerse böyle, bir
üzüntü ve korku yığını oluyorlar.
Howard bunun yok
olmasını sağlıyor.
Aman Tanrım.
- Neler oluyor,
bebeğim?
- Bilmiyorum.
Bilmiyorum!
Şaşkınım, korkuyorum
ve kendimi yok oluyormuş gibi
hissediyorum.
- Yok oluyormuş gibi
mi?
- Derim soyuluyor,
yaşlanıyorum!
- Her şey anlamsız
geliyor!
- Yaşlanmıyorsun.
Her şey anlamsız
geliyor.
Her şey anlamsız
geliyor.
- Mandalinam benim.
- Her şey anlamsız
geliyor.
- Her şey anlamsız
geliyor, Patrick.
- Her şey yolunda.
Her şey yolunda.
Hadi dansa gidelim,
olur mu?
Benimle Montauk'a
gelmek ister misin?
- Montauk mu?
- Evet.
- Hayır, Boston'a
gel.
- Tabii.
Hafta sonu gideriz.
Hayır, hayır.
Hemen şimdi.
Evet, hemen
gitmeliyim.
Hemen donmuş
Charles'ı görmeliyim.
Selam, ben Joel.
Sinyal sesinden
sonra mesaj bırakın.
Sizi arayacağım.
Telefonu aç.
Telefonu aç!
Hey, hey, dur biraz.
Alo?
Ne oldu?
Kız arkadaşımla bir
sorun çıktı.
Bu geceyi tek başına
halledebilir misin?
Çok üzgünüm, adamım.
Merak etme, her şey kontrolüm
altında.
Zaten şu anda
otomatik pilotta sayılır.
Sağ ol.
Sana borçluyum.
Kapatmam lazım,
ahbap.
Charles.
Haydi, Charles.
'Bak, sen ve ben
Charles nehrindeyiz Şu anda ölebilirim,
Clem.
' 'Çok mutluyum.
Daha önce hiç böyle hissetmedim.
Şu anda tam olmak
istediğim yerdeyim.
' - Çok heyecanlıyım.
- Ben de öyle!
- Harika.
- Ben sana Sana şunu aldım.
- Ne?
- Şu şeyi.
Sevgililer günün
şimdiden kutlu olsun.
Nedir bu?
Bilmiyorum.
Açsana.
Çok güzel!
- Beğendin mi?
- Evet, tam benim
zevkime göre.
Daha önce böyle bir
şey alan kimseyle çıkmamıştım.
Sağ ol.
- Gel.
- Peki.
- Joely?
- Evet, Mandalinam?
Ben çirkin miyim?
Çocukken çirkin olduğumu
düşünürdüm.
Daha şimdiden
ağlamaya başladığıma inanamıyorum.
Bence insanlar
çocukların ne kadar yalnız olduğunu anlamıyorlar.
Sanki hiçbir önemin
yokmuş gibi.
Sekiz yaşındayken oyuncaklarım vardı bebeklerim vardı.
En sevdiğim bebek
Clementine dediğim çirkin bir bebekti.
Ona 'sen çirkin
olamazsın güzel ol' diye bağırırdım.
Çok ilginç.
Sanki onu
değiştirebilirsem ben de değişecekmişim
gibi.
Sen güzelsin.
Joely, beni asla
bırakma.
Güzelsin.
Güzelsin.
Güzelsin.
Mierzwiak ne olur bu
hatıra kalsın.
Sadece bu.
Elini tutmak
istemiyorum.
Hadi.
Kes şunu!
Şu anda ölebilirim,
Clem.
Çok mutluyum.
Daha önce hiç böyle
hissetmedim.
Şu anda tam olmak istediğim yerdeyim.
Clem?
İptal etmek
istiyorum.
Sana bir işaret
göstereyim.
İptal etmek
istiyorum!
Beni duyabiliyor
musunuz?
Artık istemiyorum!
İptal etmek
istiyorum!
Kimse yok mu?
- Clementine?
- Joel?
- Clement - Joely?
- Clem!
- Joel?
Clem!
- Ne?
- Kaçmalıyız.
- Ne?
Nereye?
- Bunu nasıl
durdurabileceğimi biliyorum.
Neyi durduracaksın?
- Joely.
- Koş, Clem.
- Koltukaltımı kokla!
- Hayır!
Beni gıdıklama!
- Bana kendini
koklatma.
- Koltukaltımı kokla!
- Hayır.
- Güzel.
Konsantre ol,
Clementine.
Büroya dönmemiz
gerek.
Bir kasetçalar vardı.
Hayır, resim olmaz.
Resim olmaz.
Nerede?
Bu tarafa.
Hadi!
Hey, bana bak.
Burada güzel
görünüyorum.
Dosyalarımız
gizlidir, Bay Barish.
Bu yüzden size kanıt
gösteremem.
Şu kadarını
söyleyeyim ki Bayan Kruczynski mutlu
değildi.
Hayatına devam etmek
istiyordu.
Şimdi bana Clementine
hakkında her şeyi anlatın.
Bana, hatırladığın
her şeyi anlat.
- Böyle dedi.
Sonra -
O gün ne gördük biz?
- Bir dakika.
- Hey, bak!
- Kahretsin!
- Büyükanneme
gidiyoruz.
- Joel, neden - Hayır, trene binmeyeceğiz.
- Lütfen beni
koşturma.
- Hadi!
Mierzwiak!
- Hep koşmak zorunda
mıyız?
- Mierzwiak!
Lütfen.
Başlangıç olarak
bana bildiğiniz her şeyi anlatın.
Mierzwiak!
Uyandır beni!
Üzgünüm, Bay Barish.
Ne yaptığımızı
anladığınızı sanmıştım.
Bilmiyorum.
Benden onu
siliyorsunuz.
Ondan beni
siliyorsunuz Bilmiyorum.
Anladım.
Yatağımdayım.
Biliyorum.
Beynimdeyim.
Ben de senin hayal gücünün
parçasıyım Joel.
Buradan sana nasıl
yardım edeyim?
Ben de kafanın
içindeyim.
Ben senim.
Özür dilerim.
Bu kim?
Bizimle çalışıyor.
O Patrick, Bebek.
Kimliğimi çalıyor.
Eşyalarımı çaldı.
Kız arkadaşımı benim
sözlerim benim eşyalarımla baştan çıkarıyor.
Onun iç
çamaşırlarını çaldı.
Tanrım!
İç çamaşırlarını
çaldı!
Şu anda ölebilirim,
Clem.
Çok mutluyum.
Daha önce hiç böyle
hissetmedim.
Şu anda tam olmak istediğim yerdeyim.
Eve gitmek istiyorum.
Hey.
Ne var?
Clem Bekle.
Clem!
Clem?
Seni siliyorlar.
Ben buradayım.
Clem, odaklan.
Onları ben tuttum, tamam mı?
Üzgünüm.
Çok aptalım.
Tatlım, sakin ol.
Manzaranın keyfini
çıkar.
Ben seni tanımıyor
olarak uyanmadan onları durdurmalıyız.
Tamam, şey, iptal et
o zaman.
Neden bahsediyorsun?
İptal edemeyiz.
Ben uyuyorum.
Kendini uyandır!
Peki.
Uyanmamı mı istiyorsun?
Harika.
Tamam, işte başlıyoruz.
- Denersem mutlu
olacak mısın?
- Evet.
Deneyeceğim.
Peki, başlıyorum.
Harika bir fikirdi.
Tamam.
Acayip işe yarıyor.
Yapma!
Gıdıklanıyorum!
Aman Tanrım.
O da ne?
Tanrım!
Doğum izi!
İşe yaradı.
Bir saniyeliğine.
Ama -
Gördün mü?
- Ama kımıldayamadım.
Bu da kendi
söylediğini kanıtlayan kehanetlerinden mi?
Benim hatalı
olduğumu kanıtlamak daha mı önemli?
Şu anda bu konuyu
tartışmak istemiyorum, tamam mı?
Tamam.
Şimdi ne olacak?
Seni dinliyorum.
Bilmiyorum.
Sen beni sildin.
Bu yüzden buradayım.
Zaten bu yüzden bunu
yapıyorum.
- Özür dilerim.
- Sen!
Beni tanıyorsun.
Ben aklıma eseni
yaparım.
Senin bu yönünü
seviyorum.
Joel?
Bir fikrim daha var.
Bu benim hatıram, Kasıklarıma
baktıktan sonra kanepede seks yapmak istediğin
an.
- Ne?
- Joel, siliciler
buraya geliyor.
Ya beni başka bir
yere götürsen?
Ait olmadığım bir
yere.
Sabaha kadar orada
saklanırız.
Sensiz hiçbir şeyi
hatırlayamıyorum.
Çok tatlısın ama dene, olur mu?
Peki.
İşe yaradı!
Ben bir dâhiyim!
Joel?
Joel?
Nereye kayboldun?
Benim de gelmem
gerekiyor!
Ben gidip bir salata
alacağım.
Joel'e göz kulak
olabilir misin?
Hep yanımda olmak
istiyor.
- Kesinlikle!
- Clem?
İşe yaradı.
Tanrım!
Şuna bak!
İşe yaradı!
Şu elbiseye bak!
Aman Tanrım!
Şuna bak!
Yanımda
götürebilseydim.
Kimim ben?
- Bayan Hamlyn.
- Tamam, Bayan
Hamlin.
Dört yaşında falan
olmalıyım.
Aman Tanrım.
Salata tabağını
buldum.
Salata ve çalı
fasulyesi koyuyorum.
Masanın altında
keyfi yerinde mi?
İyi misin?
Bütün gün temizlik
yapabilirim.
- Biraz çalı
fasulyesi ayıklamanı istesem kızar mısın?
- Hayır, sorun değil.
Tanrım, bu mutfağa
bayıldım.
- Çok teşekkür ederim.
- Bana bakmıyor.
Meşgul.
Bana bakmıyor.
Kimse bana bakmıyor.
Annemi istiyorum.
Bebek Joel.
Hey, Joely!
Joely!
- Masanın altında
her şey yolunda mı?
- Evet, iyi.
İçecek bir şeyler
var mı?
içki alır mısın?
Saat daha beş olmadı
ama?
- Bir votka için
ölürüm.
- Bekle, bir bakayım.
Tamam, burada
bekliyorum.
Joel, hayır tatlım.
Joely.
Annen sana göz kulak
olmamı istiyor.
Masanın altına geçer misin.
Dondurma.
Hayır, yemeğini
yemeden olmaz.
Hadi, Joel!
Büyü artık, Joel!
Beni bırakma, Clem.
Aman Tanrım, Clem.
- Bu iş çok çarpık.
- Çok korkuyorum.
- Annemi istiyorum!
- Ağlama, bebek Joel.
Bebek Joel, her şey
yolunda.
Joel.
Joely.
Joel!
Kes şunu!
Bak, galiba işe yaradı.
Bak, gizlendik.
Tatlım, bak.
Orada dur.
Kasığım halâ burada,
tıpkı senin hatırladığın gibi.
Öğğk.
Durdu.
- Ne?
- Silmeyi durdurdu.
Kahretsin.
Bu çok kötü.
- Haritadan çıkmış.
- Nerede?
Bilmiyorum!
Ne demek nerede?
Bilmiyorum!
Bu kötü.
Çok çok kötü bir haber.
Gözlüklerim nerede?
Tamam.
Kahretsin.
Ne yapacağız?
Ne yapacağım?
- Ne yapacağız?
- Bilmiyorum.
- Ne yapacağız?
- Kahretsin!
Bilmiyorum!
- Kahretsin!
Bilmiyorum dedim ya.
- Özür dilerim.
Ne yapacağız?
Bilmiyorum.
Panik yapma.
Beni de
korkutuyorsun.
Sakinleş.
Bir şeyler
yapmalıyız.
Yarı pişmiş halde
uyanacak.
Tamam.
Sessiz ol.
Beni korkutma.
Yarı pişmiş.
Kulağa güzel geliyor.
- Kahretsin!
- Çok açım.
Kahretsin.
Ne?
Ne?
Ne?
- Howard'ı
aramalıyız.
- Olmaz.
Mümkün değil.
Bu benim işim.
Ben halledebilirim.
- Howard'ı arayamam.
- Adam kurabiyeye
dönecek.
Kaybedecek vaktimiz
yok.
Her şey kontrolüm
altında.
Sen neden
bahsediyorsun?
- Bırak sallanmayı!
- Tamam, Howard'ı arayacağım.
- Alo.
- Alo, Howard?
Ben Stan.
Üstünde çalıştığımız
adamı bir anlık kaybettik galiba.
Ve geri
getiremiyorum.
Peki, kaybolmadan
önce ne olduğunu anlat.
Emin değilim, çünkü
bir dakikalığına ekranının başından ayrılmıştım.
Otomatik pilota
almıştım çünkü tuvalete gitmem
gerekiyordu.
- Patrick nerede?
- Patrick hastalandı.
Eve gitti.
Tanrım.
- Tamam, adres ne?
- Biliyorum, çok
üzgünüm.
- Sorun değil.
Hadi.
- 159 Southvillage.
- Evet.
- Daire 1E.
Rockville Center.
- Mary?
- Evet.
- Geliyor.
- Burada kalıyorum.
- Eşyalarını topla,
Mary.
- Kalıyorum.
- Bence gitsen iyi
olur.
- Hayır.
Mary, kahretsin.
- Kafam çok iyi.
- Lütfen, Mary.
- Gitmelisin.
- Mary'nin kafası
iyi.
Beni kafam iyi görmesini
istemiyorum.
Mary başımızın nasıl
bir belaya gireceğinin farkında değilsin.
Rezil görünüyorum!
Joely, Kes şunu!
Joel!
Bak!
Hey, Joel!
- Joel!
- Beni kucağına
almasını istiyorum.
- Bu isteğin bu
kadar güçlü olması çok garip.
- Joel, bana bak.
Sabah beni
hatırlayacaksın, ve bana gelip anlatacaksın.
Yeniden başlayacağız.
Pat?
Birer kokteyl içeriz diye düşünmüştüm.
Şu Patrick denen
adam beni taklit ediyor.
Hangi adam?
- O adam!
- Ne?
Şu anda dairemde.
Silicilerden biri.
Beni silerlerken
senden hoşlandı.
Sonra seni daha önce
hiç görmemiş gibi seninle tanıştı.
Şimdi de
çıkıyorsunuz.
Gerçekten mi?
Yakışıklı mı?
Clem senin bir
sorunun yok.
Sen tanıdığım en
harika insansın.
Naziksin, güzelsin akıllısın, komiksin tatlısın.
Ne?
Tamam, oldu.
Kımılda, kımılda!
Hadi!
- Dikkatli ol.
- Hadi gidelim.
İyi.
Tanrım, kafam çok
iyi.
Verdiğin damla bir işe
yaramadı.
Sakin ol.
Sakin ol.
- Mary.
Burada ne işin var?
- Selam, Howard.
O bize yardım etmeye
geldi.
Yapılan işlemi
mümkün olduğunca anlamak istedim.
Bence görevim için yaptığımız
şeyi anlamam önemli.
Ben yaptığımdan
değil tabii, ama çalıştığım yerdeki iş
arkadaşlarımın işlerini bilmem önemli.
Tamam, bakalım neler
olduğunu anlayabilecek miyiz?
Evet.
- Garip.
- Ben o yöntemi
denedim.
- C kolundan geçmeyi
denedin mi?
- Evet, elbette.
Yani, evet.
Evet.
Peki.
- Bağlanmak istiyor
musunuz?
- Evet.
Peki.
Kurtarma
programlarını çalıştırdım ama bir şey
bulamadım.
Ben de tüm
hatıraları basılı kayıtlarla karşılaştırdım.
Al, Howard.
Sandalye getirdim.
- Teşekkürler.
- İşte böyle.
Bir şey değil!
Tamam.
Tüm hafızayı tarayacağım.
Bakalım, bir şey
çıkacak mı.
Lavaboda yıkanmayı
seviyorum.
Güven duygusu
veriyor.
Seni hiç bu kadar
mutlu görmemiştim, bebek Joel.
İşte burada.
Neden haritadan
çıktığını anlamıyorum.
Orada ne işi var?
Gözleri açık.
- Daha önce de oldu
mu?
- Hayır.
Bu hiç iyi değil.
Bu iğneyi Bu iğneyi yapmak zorundayım.
Görmüyor musun?
Seni seviyorum
Antoine?
Tamam, geri döndük.
Seyretmek çok
keyifliydi, Howard.
Cerrah ya da konser piyanisti
gibiydin.
Teşekkür ederim,
Mary.
Howard, biraz uyusan
iyi olur.
Artık idare
edebilirim sanırım.
Görmüyor musun?
Seni seviyorum
Antoine.
Şanslıyım.
Üstüme bahse girin.
Bana Antoine deme.
- Adım Wally.
- Evet, biliyorum
ama adı Wally olan birini bir kadın
nasıl sevebilir?
Bu da neydi?
Aman Tanrım.
Kıçından insanlar
çıkıyor.
Öyle mi?
- Yakaladım onu.
- Mandalinam!
- Joel ne yapıyorsun?
- Gitmeliyiz.
Koş lütfen.
Hadi!
Kaçabilirsin ama
saklanamazsın.
Clem, acele et!
İşte oradayım Kahrolası
kamyon.
Doktor?
Lütfen.
Şimdi bana
Clementine hakkında her şeyi Bu çok garip.
Şu anda sildiğimiz bir hatırada.
En azından nerede
olduğunu biliyoruz.
Artık doğru yolda,
değil mi?
Hadi Clem.
İşleme direnç
gösteriyor gibi.
- Artık koşmak
istemiyorum.
- Kahretsin.
Hadi.
Beni daha derine
sakla.
- Nereye?
- Beni utancına
sakla.
- Utancıma.
- Hadi, bebecik!
Özür dilerim, Seni
eve bırakayım.
Hayır!
- İyi geceler,
Howard.
- Bekle, Howard.
Yine kayboldu.
- Tanrım.
- Çok üzgünüm,
Howard.
Utanç.
Utanç.
- U t a - Joel.
Benim de hoşuma
gitmiyor.
Sadece saklanabilecek korkunç yerler bulmaya Joel, sana bir sürpriz Biliyor musun, tatlım?
Sana yarın sorarım.
İyi geceler, hayatım.
- Joel.
Üzgünüm, Joel.
- Konuşma.
Bak!
Joel!
- Joel, bak!
- Ne?
Bak, neredeyiz!
Clem, bu hiç de iyi
değil.
O zaman beni en
derinlerde bir yerde sakla.
- Öldür onu!
Öldür!
- Yapamam!
Eve gitmeliyim.
Sonra öldürürüm!
Korkuyor musun, süt
çocuğu!
Kız arkadaşı var!
Dur!
Ne yapıyorum ben?
Biliyor musun,
Freddy?
Artık senden
korkmuyorum!
Joel!
Joel, hadi kalk!
Buna değmez.
- Vur ona!
Onlar buna değmez!
L- la-la-la-la!
Dinlemiyor!
- Gel, Joel.
- Aptallar!
- Çok utanıyorum.
- Önemli değil.
- Sen küçük bir
çocuktun.
- Evet.
Hadi.
Burası bizim
evimizdi.
Keşke seninle
çocukken tanışsaydık.
Pembe şapkamı
beğendin mi.
Bu sefer beni
öldürebilirsin.
Gerçekten öleceksin
ama.
- Tamam.
- Bir, iki üç.
Öldün.
- Annem.
- Korkma.
Oyun oynuyoruz, gerçek değil.
- Merhaba, Joel'in
annesi.
- Gerçek değil.
- Beni öldürüyor.
- Tamam mı?
Öldün mü?
Öldün.
Galiba yolunu buldum.
Hala anlamıyorum ama
hızlı buluyorum.
Clem!
Clem!
Jo Joely?
İyi misin, Joel?
Joel?
Joel?
Tanrım.
Çok kötü bir şakaydı.
- Tamam.
- Üç saniye falandı.
- Tamam.
Bir kere daha.
- Bir kere daha,
sonra sıra bende.
Tamam.
- Şuna bak.
- Harika!
Harika.
Dikkat!
Dikkat!
Kahretsin!
Evimiz!
- Hadi!
- Hadi.
- Gel Hadi.
- Gitmeliyiz!
Gitmeliyiz!
Clem, gitmeliyiz Gitmeliyiz.
Gitmeliyiz!
- Hayır!
- Buna vaktimiz yok!
İn üzerimden, Tanrım!
- Nereye gittiğimizi
bile bilmiyorum.
- Eğlenceli olacak.
Hadi.
- En iyi yer orası.
Bu taraftan.
- Hayır, bu taraftan.
Hayır, bu taraftan.
Hiç yardımcı
olmuyorsun.
Neyin var senin?
Bırak beni Joel!
Seni çalışırken
seyretmeyi seviyorum, Howard.
Kimsenin itirazı
yoksa ben çıkıp biraz hava alacağım.
Kimsenin itirazı
yoksa.
Sen her şeye hakim
görünüyorsun.
Evet.
Her şey yolunda.
Alıntılardan
hoşlanır mısın, Howard?
Ne demek istiyorsun?
Ünlü şairler mesela?
Bence insana ilham
veriyorlar, Ve senin de hoşlanabileceğini düşündüğüm bir şiire rastladım.
Duymak isterim.
Bir tanesi şöyle.
'Unutkanlar
şanslıdır Çünkü hatalarının derdini
çekmezler' - Nietzsche, değil mi?
- Evet, öyle.
Sana bilmediğin bir
şeyi söyleyebileceğimi sanmıştım.
Hayır, güzel bir
alıntı.
İkimizin de bilmesi
hoşuma gitti.
Evet.
Sevdiğim başka bir tane daha var.
Pope Alexander'ın.
Şöyle -
Alexander Pope mu?
- Evet.
Evet.
Kahretsin.
Şimdi aklıma geldi.
Kendime Pope
Alexander deyip aptal gibi görünmemeyi tembihlemiştim, Sonra da kalıp öyle
dedim.
- O kadar da büyütme.
- Çok tatlısın.
Şöyle bir şeydi, 'Ne
mutludur suçsuz bakirenin dostları.
' 'Unutulan dünyadan, dünya unuturken.
' 'Lekesiz zihnin sonsuz ışığını.
' 'Her dua kabul olunmuş ve her istek
bırakılmış.
' Koskocaman bir fil olmak istiyorum Onun gibi kocaman hortumu olan.
Clem?
Clementine?
Bunu duymamıştım.
Çok güzelmiş.
Uygun olacağını düşünmüştüm.
Yaptığın şeyi çok
takdir ediyorum, Howard.
- Bu kadar
yakınınmış gibi konuşmak istemezdim ama.
- Sorun değil,
duymak beni mutlu Özür dilerim.
Seni çok uzun
zamandır seviyorum.
- Bunu
söylememeliydim.
- Mary hayır.
Sen harika bir kızsın.
Bir karım ve
çocuklarım var.
Karım ve
çocuklarımın olduğunu biliyorsun.
Mary.
Mary, bunu yapamayız Günaydın, Bayan Mierzwiak.
- Ne oldu?
- Aman Tanrım!
Kim o?
Teşekkürler, Stan.
Çok teşekkür ederim.
Hollis.
Hollis!
Hollis!
Bekle.
Bekle, Hollis.
- Biliyordum.
- Böyle başlamadı.
Buraya iş için
gelmiştim.
Hollis, bu bir
seferlik bir hata!
Ben aptalca bir aşka
tutulmuş aptal bir kızım!
Yemin ederim onu ben
zorladım!
Hayvanlık etme,
Howard.
Söyle kıza.
Neyi söyleyecek?
Seni zavallı çocuk.
Senin olsun.
Daha önce de oldu.
Ne?
Seninle ilişkimiz
oldu.
Üzgünüm.
Sildirmek istedin.
Sen.
Sen yaptırmak istedin.
Üstesinden
gelebilmek için.
Yapabilirsin, evet.
İçerdeki işi
bitirmeliyim.
Neredeyse sabah oldu.
Sonra konuşuruz.
Tamam mı?
Seni evine bırakayım.
Lanet olsun.
Kahretsin.
- Selam.
- Selam.
Tekrar geleceğini tahmin
etmemiştim.
Çünkü kendini
aşağılanmış hissettiğini düşündüm.
Kaçıp gittin sonuçta.
Sadece seni görmek
istedim.
Öyle mi?
Seni yemeğe falan çıkarmak istiyorum.
Sen evlisin.
Daha değil.
Evli değilim.
Hayır, evli değilim.
Bak, sana başından
söyleyeyim ben iyi bakım gerektiririm.
Evlilik ya da her
neyse.
onun etrafında
gezinemem.
Benimle olmak
istiyorsan, benimle olursun.
Tamam.
Birçok erkek benim
bir kavram olduğumu, ya da onları bütünlediğimi ya da, onlara yaşadıklarını hissettireceğimi
düşünürler.
Ama ben huzur arayan
kafası karışık bir kızım.
- Kendi dertlerini
bana yükleme.
- Bu nutku çok iyi
hatırlıyorum.
- Seni tavladım,
değil mi?
- Tüm insan ırkını
tavlamışsın.
Muhtemelen.
Yine de hayatımı
kurtaracağını düşünmüştüm.
Konuşmadan sonra bile.
Biliyorum.
Bu sefer farklı
olacak.
Bir kere daha
deneyebilirsek.
Beni hatırla.
Elinden geleni yap.
Belki de yapabiliriz.
Tamam.
Hatırladıklarını anlat.
Oradan devam ederiz.
Peki.
Senden hemen
hoşlanmıştım.
Bana hiç sarkmadın.
Bundan çok
hoşlanmıştım.
Önceleri yanındayken
dilim tutuluyordu.
Benim zeki biri
olduğumu düşünmeni istiyordum.
Her gün işe gelmek
için sabırsızlanıyordum.
Seninle evlenme ve
çocuk yapma hayalleri kuruyordum.
Howie bunu
yapamayacağım.
Bunun herkesin
iyiliğine olacağına karar vermiştik, Mary.
Evet, biliyorum.
Tanrım.
- Ben alt tarafı
alırım - Hayır burası.
- Bunu taşımamı mı
istiyorsun?
- Sen bunu al.
- Sen buzluğu alır
mısın?
- Bu çok Hafif mi?
Onu ben taşıyayım.
Hayır, hayır!
- Hiçbir şey alma.
- Uçağı alabilirim.
Sen şu şeyi kapat.
Kapıyı kapat.
Bu karşılaştığımız
gün.
Dalgaların oradaydın.
Seni uzaktan
görebiliyordum.
O zaman seni çekici
bulmuştum.
Ne garip, birinin
sırtını çekici buluyorum diye düşünmüştüm.
Sonradan çok
seveceğim ve en sonunda da nefret edeceğim
montunu giymiştin.
Aynı zamanda, 'Ne
güzel!
Turuncu bir mont'
demiştim.
Selam.
Selam.
Burada tek başına oturduğunu gördüm.
Tanrıya şükür, bu
şeylerde konuşamayan normal biri daha
diye düşündüm.
Evet.
Ne diyeceğimi
bilemiyorum.
Adım Clementine.
Tavuğundan bir parça
alabilir miyim?
Sonra da cevabımı
beklemeden bir parça alıverdin.
Çok yakın
davranıyordun.
Sanki daha o
zamandan sevgiliymişiz gibi.
Adım Joel.
Selam Joel.
Adım hakkında şaka
yapma.
Yani Akıllı Bıdık gibi mi?
Evet, öyle şeyler.
Şaka yok.
Şaka yok.
Çocukken en sevdiğim
eşyam Akıllı Bıdık bebeğimdi.
Bence büyülü bir
adın var.
Hepsi bu kadar, Joel.
Yakında bitmiş
olacak.
Biliyorum.
Ne yapacağız?
Tadını çıkaracağız.
- Evli misin?
- Hayır.
Bu mahalleye
taşınalım!
Ben biriyle
yaşıyorum.
- Erkek mi, kadın mı?
- Ne?
Kadın.
Kadın.
Neyse ki baltayı taşa
vurmadım.
- Evin sahiplerini
tanıyor musun?
- Elbette, hayır.
Gel hadi.
İçerde köpek
olabilir.
Köpek falan yok.
Ne yapıyorsun?
- Dışarısı çok soğuk.
- Buna inanamıyorum.
Clementine!
Gel hadi.
Burası gayet güzel.
Bu gece gelen giden
yok.
İnan bana.
Karanlık.
Kız arkadaşının adı
ne?
Naomi ama biz
aslında Boş ver.
Bu harika.
Mum, kibrit ve içki dolabını arayabilirim.
- Tanrım.
Bence gitmeliyiz.
Telefon kesik.
Ne?
- Bence gitmeliyiz.
- Neden?
Burası bizim evimiz.
Sadece bu gecelik.
Biz David ve Ruth
Laskin'iz.
Hangisi olmak
istiyorsun?
Ben Ruth'u tercih
ederim ama, esnek bir yapım vardır.
Ne yapıyor - Alkol!
- Eyvah.
Şarap uyar mı?
- Bilemiyorum.
- Sen şarabı seç.
Ben de yatak odasını
bulup biraz daha Ruth gibi giyineyim.
- Şu anda acımasızım.
- Gitsek iyi olur.
Evet, yakalayın beni.
Git o zaman.
Gittim.
Senin delinin teki
olabileceğini düşündüm.
Ama heyecanlıydın.
Keşke kalsaydın.
Şimdi keşke
kalsaydım diyorum.
Keşke birçok şeyi
yapmış olsaydım.
Tanrım, keşke.
Keşke kalsaydım.
Aşağı indiğimde
gitmiştin.
Gittim.
Kapıdan çıkıp gittim.
- Neden?
- Bilmiyorum.
Korkmuş küçük bir
çocuk gibiydim.
Bana fazla geldi.
Bilemiyorum.
Korkmuş muydun?
Evet.
Bunu bilmiyordun.
Utancımı geçmeye
çalışarak sahilde yaktıkları ateşe döndüm, sanırım.
Söylediğim bir şey
yüzünden miydi?
Evet.
Küçümseyerek öyleyse
git, dedin.
- Özür dilerim.
- Önemli değil.
Joely?
Ya bu sefer kalırsan?
Çıkıp gittim.
Hiç hatıra kalmadı.
En azından gel de
bir veda yarat.
Vedalaşmışız gibi
yapalım.
Elveda, Joel.
Seni seviyorum.
Benimle Montauk'ta
buluş.
Uçağı ben düşürmedim.
Düştü.
Ben düşürmedim.
Uçağı uzaktan
kumanda ile yönetiyordun ve düştü.
- Çok rüzgarlıydı.
- Ot içtin ve araba
kullanıyorsun.
Ot beni dengeliyor.
Bu yüzden alkol
alacağım zaman ot içiyorum.
Bu tıbbi bir gerçek.
Bilimsel bir şey.
- Tatlım, gözlerini
yoldan ayırma.
- Bir şey
göremiyorum.
Hoş biriyle
konuştuğunu gördüm.
- Tatlı biriydi.
- Evet adamım, kimdi
o?
Kızın biriydi işte.
Tamam.
Benim minibüsü
bırakmam lazım.
Sağ ol, Stan, sağ ol.
Sonra konuşuruz.
- Tüm eşyalarını
almışsın.
- Evet, eşyalarımı
aldım.
Yani bir daha
gelmeyeceksin.
Yerinde olsam ben de
gelmezdim.
- Bilmediğine yemin
eder misin?
- Yemin ederim.
- Yani beni sen
silmedin?
- Elbette hayır.
Tanrım, hayır.
Peki, beraber
olduğumuzdan hiç şüphelenmedin mi?
Belki bir defa.
Bir işten
dönüyordum, sen onun arabasındaydın.
İkinizi konuşurken
gördüm.
El salladım, sen
güldün.
Nasıl görünüyordum?
Mutlu.
Bir sırrı olan mutlu
biri gibi.
Ya sonra?
Bir daha ikinizi
öyle görmedim.
Bu yüzden benim
kuruntum diye düşündüm.
- Montauk treni B peronundan
kalkıyor.
Senden gerçekten
hoşlanıyorum, Mary Svevo.
Bunu biliyorsun,
değil mi?
Sağ ol.
Diş fırçamı alıp
geliyorum.
Evet, git.
Neredesin, Clem?
Merak ettim.
Bana kızgın olduğunu
hissediyorum.
Ne yaptığımı
bilmiyorum.
Ne yaptım?
Seni çok seviyorum.
Seni mutlu etmek
için bekliyorum.
Ne yapmamı
istediğini söyle, yapayım.
Sabah iyi olduğundan
emin olmak için uğrayacağım.
Vámonos, senor.
Dün gece çok hoş
vakit geçirdim.
Hoş mu?
Şu lanet hayatımdaki
en eğlenceli geceydi.
Böylesi daha iyi.
Garip.
Doktor Mierzwiak'ın
hastalarına.
Adım Mary Svevo.
'Tanıştık ama beni hatırlamıyorsunuz.
' 'Hafızanızın bir bölümünü silmesi için anlaştığınız
şirkette çalışıyordum.
' - Bunun ikiyüzlülük olduğuna karar verdim -
Bir çeşit reklam duyurusu.
Bu hatayı düzeltmek
için herkesin dosyalarını geri yolluyorum.
Adım Clementine
Kruczynski.
Joel Barish'i silmek
için geldim.
- Bu da ne?
- Bilmiyorum.
Çok sıkıcı biri.
Bu birini silmek için yeterli sebep değil mi?
Bir süredir eskiden
nasıldım şimdi nasılım diye düşünüyorum.
Beni değiştirdi.
Artık hep kötümserim.
Kendimi sevmiyorum.
Artık kendimi
sevmiyorum.
Yüzünü görmeye bile
tahammülüm yok.
Suratında hep yavru
köpeklerin - özür
dileyen zavallı gülümsemesi var.
- Ne yapıyorsun?
- Hiç bir şey.
- Gülün çiçeği soldu.
- Benimle dalga mı
geçiyorsun?
- Hayır.
- Benimle dalga
geçiyorsun.
- Joel, hayır!
- Açıkça geçiyorsun.
- Bir dakika
sakinleşelim ve Patrick, Uzak dur benden.
- Tatlım - Uzak dur
benden!
- Bunu konuşabilir
miyiz?
- Hayır!
Defol git!
Joel Barish.
- Hey, Clementine.
- Hey.
Seni gördüğüme
sevindim.
Evet.
Evet.
ve pek de eğitimli Bence zeki ama eğitimli değil.
Onunla kitaplardan
konuşamazsınız.
Daha çok dergi
okuyan bir kızdır.
Sözcük haznesi daha
iyi olabilirdi.
Kütüphanedeki işi
yüzünden - Selam.
toplum içinde kızarmıştım.
- Küpüthane.
- Selam.
Küpüthane.
Küpüthane.
Bak, ne buldum.
Bence Clementine'ın aslında
baştan çıkaran yönü kişiliğinin sizi
sıradanlıktan kurtaracakmış gibi görünüyor olması.
Cılız göstermişsin
beni.
Sizi heyecanlı
şeylerin olacağı bir dünyaya götürecek bir
meteor gibi.
Ama aslında
öğrendiğiniz şey bunun süslenmiş bir
oyun olduğu.
Sana bağırdığım için
özür dilerim.
- Önemli değil.
- Bariz bir şekilde
göze batan.
- Ama ayrıca baştan
çıkartan.
- Joel, senden
gerçekten hoşlanıyorum.
Öyle şeyler
söylediğim için çok üzgünüm.
- Şunu kapatayım?
- Hayır, bekle.
Bunu hak ettim.
Gerçek Clementine
nerede?
Tek sorunu saçıydı.
Tamamen saçmalık.
- Saçını gerçekten
beğeniyorum.
- Teşekkür ederim.
- Saçını gerçekten
beğeniyorum.
- Teşekkür ederim.
- Gerçekten.
- Dünya dağılmış
durumda.
Bir isyan mı?
Saç rengini
değiştirmek mi?
İçecek bir şey falan
ister misin?
Viski var mı?
Sevişmesinin hevesli
olduğunu sanmıyorum.
Son akşamımızda
açıkça gördüm.
Seks değildi.
Acıklıydı.
Üzgünüm.
Daha fazla var sanıyordum.
Clem insanların onu sevmesinin
tek yolunun onlarla yatması olduğunu
sanıyor.
Ya da onlar bu
ihtimalin farkında oluyorlar.
Ve o kadar umutsuz
ve güvensiz ki eninde sonunda onu becerirsin
ahbap.
- Ben böyle
yapmıyorum.
- Yaptığını
düşünmezdim.
- Çünkü yapmam.
- Biliyorum.
Ama böyle demene çok
üzüldüm çünkü böyle bir şey yapmıyorum.
- Çok üzgünüm.
- Ben çok üzgünüm.
Eve gidiyorum.
Kafam karıştı.
Burada duramam.
Hoşça kal.
- Güle güle.
- Onu çok iyi tanıdığımı
sanmıştım.
- Seninle tanışmak
güzeldi.
- Ama onu hiç
tanımıyorum.
Tamamen bir yabancı
olduğunu fark edene kadar birisiyle
zaman geçirmek ne kadar da acı.
Bekle.
- Ne var?
- Bilmiyorum.
- Ne istiyorsun,
Joel?
- Sadece bekle.
Sadece biraz
beklemeni istiyorum.
- Peki.
- Gerçekten mi?
Ben bir kavram
değilim.
Ben tamamen
dağılmış bir kızım.
Kendimce
doğrularımı arıyorum.
Ben mükemmel
değilim.
Sende
hoşlanmadığım hiçbir şey göremiyorum.
- Ama göreceksin.
Göreceksin.
- Göremiyorum.
Bir şeyler
bulacaksın.
Ben de senden sıkılıp kendimi kapana kısılmış
hissedeceğim.
Çünkü bana hep böyle
olur.
Tamam.
Tamam.
- Tamam.
- Tamam.
« Prev Post
Next Post »