Print Friendly and PDF

Translate

Öbür Dünyadan (2011) The Awakening

|


102 dk

Yönetmen:Nick Murphy

Senaryo:Stephen Volk, Nick Murphy

Ülke:İngiltere

Tür:Korku, Gerilim

Vizyon Tarihi:16 Eylül 2011 (Kanada)

Dil:İngilizce, Fransızca

Müzik:Daniel Pemberton

Oyuncular

Rebecca Hall

Dominic West

Imelda Staunton

Isaac Hempstead Wright

Shaun Dooley

Özet

''Öbür Dünyadan'' (The Awakening) filminin yönetmenliğini ve senaristliğini Nick Murphy üstlendi.

Altın Küre adayı Rebecca Hall ve Dominic West, Oscar adayı Imelda Staunton ile Lucy Cohu'nun rol aldığı film, 1921 yılında, 1. Dünya Savaşı'nın ardından yaşanılan acı ve kayıplardan çok yara almış İngiltere'de geçiyor.

''Florence taşradaki bir okula, gelen bir şikayeti araştırmaya gider. Okulda çocuk yaşta bir hayaletin görüldüğü söylenmektedir. Her zamanki gibi bu tarz hurafelerin ardındaki gerçeği ortaya çıkarmaya girişen Florence'ın inancı, bu sefer beklemediği bir şekilde sarsılacaktır. Görünmeyen varlıklar onu da yalnız bırakmayacaktır.'

Altyazı

 

GÖZLEM: 1914-1919 yılları arasında savaş ve grip, yalnızca İngiltere'de   bir milyondan fazla insanın hayatına mal oldu.

 SONUÇ: Bu, hayaletlerin zamanı.

 Florence Cathcart, "Hayaletlerin Ötesini Görmek" Bayan Emerson?

 Hazırlandınız mı?

 Bunu getirdim.

 1921- LONDRA

 Hazırlayın artık.

 Hazırlayın.

 Hayat verildi.

 Hayat döndü.

 Hayat verildi.

 Ölüm gitti.

 Şu canı al, etini sömür.

 Kaybettiklerimizi görmemiz için aç gözlerimizi.

 Memento mori.

 Memento mori.

 Memento mori.

 Memento mori.

 Memento mori.

 Memento mori.

 Memento mori.

 Kim?

 Kimin ölüsü?

 Bu kadının mı?

 Hayatım?

 Gözlerini kaçırma.

 Gözlerini kaçırmamalısın.

 Rose?

 Rose, canım.

 Seni görebiliyorum.

 Seni görebiliyorum.

 Ölüm gitti.

 Hayat geldi.

 Bırak beni!

 Çavuş Evans.

 Perdeler.

 Kapı.

 Kapı!

 Orda kalın, Kaptan.

 Gerçekten Kaptan mısınız o da belli değil ya.

 Çavuş Evans, diğerlerini yakalayın.

 Seni p. Ç!

 Onu öldüreceksin!

 Doktor getireceğim.

 Ben hallederim.

 Bir mucize daha.

 Bayan Cathcart, bunu yapamazsınız.

 Cathcart.

 Florence Cathcart.

 Buraya böyle hilelerle gelmeye nasıI cüret edersiniz?

 Asker yakınınız ölü bile değildir belki de.

 Ve bu grotesk maskaralık onu geri getirmeyecek.

 Kan kapsülleriniz de.

 Yani şu fincanınızdan ve   mendilinizden çekip aldıklarınız.

 Boşta kalan elinizin şu kadının mumundan çekip aldığı fitil de.

 Sanki ölülerin alevle bir sorunu varmış gibi.

 Siz şarlatansınız.

 Hem de beceriksiz şarlatanlar.

 Çıkarşunları buradan, Evans.

 - Broşunuz bende.

 - Teşekkürler, Evans.

 Bu işleri yaparken   bana emirler yağdırmak hoşunuza gidiyor gibi.

 Bence  Meslektaşlarınızın sivil bir kadının   size patronluk tasladığını görmesini istemiyor musunuz?

 Etrafta bana emir verecek biri varsa o da  Yani, eğer Bayan Evans şey yapmamış olsaydı  Ama yaptı   ve iyi ki de yaptı.

 Size bir daha zulmetmeyeceğim.

 Söz veriyorum.

 Dorothy, hayır.

 Hayır.

 Çocuğunuz yok, değil mi?

 Hayır tabi ki yok.

 - Alayım, hanımefendi.

 - Teşekkürler, Katie.

 Ben bakarım.

 Tanrı aşkına.

 - Kimin adına imzalayayım?

 - Anlayamadım?

 Kestirip attığım için özür dilerim Bay Mallory, ancak burası benim evim.

 - Kitabımı beğenmenize çok sevindim.

 - Beğenmedim.

 - Pardon?

 - Kitabınızı pek beğenmedim.

 Fazla, kesin buldum.

 Yabancılara oldukça kaba davranan birinin elinden çıktığı belli.

 Bir erkek okulunda tarih öğretmeniyim.

 Kızımın kusuruna bakmayın, Bay Mallory.

 İş almıyor.

 Çok yorgun.

 Konuşmasına izin ver, Harriet.

 Lütfen.

 Korkarım, Harriet haklı.

 Yeni iş almıyorum.

 Ama yazar olmanızın yanında hayalet avcılığı da yapıyorsunuz, değil mi?

 Var olmayan birşeyi avlayamazsınız.

 Demek öyle.

 Galiba elimizde var olan bir tane var.

 Üstümü değiştirmeliyim.

 Katie, Bay Mallory'yi çalışma odama götürür müsün?

 İyiyim ben.

 İyi misin?

 Kendini neden bu kadar hırpaladığını biliyoruz   ve bunun işe yarayacağını düşündüğün için seni suçlamıyoruz.

 Ama artık bunun sana yalnızca acı verdiğini görüyoruz.

 Evet.

 Size bunları yaşattığım için özür dilerim.

 Hak etmiyorsunuz.

 Umarım, o kibirle olmadığını iddia ettiğin   cehennemde derini yüzerler.

 Hatırladığım kadarıyla Dorset'te yaşlı bir kadının ağzından çıkmıştı.

 Okul sorumlumuz kitabınıza pek düşkün.

 Müdürümüze yaptığınız işten o bahsetti.

 Ne kadarsaygı değer olduğunuz ve kitabınızın pek çok evin kitaplığında   İncil'le yan yana durduğu konusunda garanti verdi.

 Bayan Cathcart, söylentilertehlikeli şeylerdir.

 Bu odada konuşulanlar gizli kalır, Bay Mallory.

 Özellikle işi kabul etmemişsem.

 Okulumuzun adı Rookford.

 Cumbria'da.

 Eskiden orada bir çocuğun öldürüldüğü söyleniyor.

 Öğrenci değil.

 O zamanlar bina birinin eviymiş.

 Kimmiş peki?

 Katili yakalamışlar mı?

 Hiçbir kayıt yok.

 Evin sahipleri önemli bir aileymiş, herkes suspus olmuş.

 Yine de olay doğru olabilir.

 Yani yıllar önce gerçekleşmiş olabilecek bir ölüm yüzünden buradasınız, öyle mi?

 Hayır.

 Başka bir ölüm yüzünden buradayım.

 Öğrencilerimizden biri.

 3 hafta önce oldu.

 İsmi Walter'dı.

 Walter Portman.

 Ölmeden bir gün önce, korkudan titreyerek okul müdürünü görmeye   gitmiş.

 Bir hayalet gördüğünden eminmiş.

 Öldürülen çocuğun hayaleti.

 Öldürülen çocuğun neye benzediğini nerden biliyormuş peki?

 Bu 18 yıI önce çekilmiş.

 Eski bir eşek şakası.

 Objektif grubun geri kalanını da almak için çevrildiğinde  Bir çocuk iki tarafta da görünmek için grubun öteki ucuna koşar.

 Objektife girdiğinde hala hareket ediyormuş.

 Biliyorum.

 Bu 1902'de çekilmiş.

 Bu 1903'te.

 Bu 1903'te.

 1905.

 Son olarak, 1906'da.

 Bu fotoğraflarda gördüğünüz çocukların   hepsi sorguya çekildi.

 Bir ay önce çekilen bu fotoğraf da dahil olmak üzere.

 Bir çocuğun objektifin öteki tarafa döndüğü 15 saniye içinde   grubun öbür başına koşabilmesini anlıyorum.

 Anlayamadığım şuraya nasıI vardığı.

 Milford kadınları.

 Ya filmin bir kısmı fotoğrafa çıkmış ya da   aynı hayalet annemin kulübesine de dadanmış.

 İki gün sonra sömestrtatili başlıyor.

 Çocuklar geri dönerse şanslıyız demektir  Ticari durumunuz beni ilgilendirmiyor.

 Hayaleti başka öğrenciler de görebilir.

 Çocuklar şuna inanıyor  Çocuklar Noel Baba'ya ve Diş Perisi'ne de inanır.

 Hatta eminim ki bazıları Tanrıya bile inanıyordur.

 Şu çocuklara ne olduğunu anlatmanıza   gerek yok Bay Mallory   yine de onların hayaletlerini okulda gezinirken görmüyorsunuz.

 Rookford yatılı bir okul, Bayan Cathcart.

 Çocukların çoğu ailelerini hiç görmüyor, yetimlerden farkı yok.

 Bunu size kendi durumunuzu hatırlatmak için söylemiyorum.

 Neden söylüyorsunuz öyleyse?

 Çocukluğumdan hatırladığım tek şey korku.

 Kafamda ailemin ölümüyle ilgili birkaç sahne var; ama   Kenya'daki hayatımız ve Londra'ya gelişimizle ilgili birşey yok.

 Kapkaranlık, sürekli bir dehşet hissi dışında hiçbir şey.

 Kullandığınız taktik alçakça.

 Korku çocukluğumuzu yutar.

 Yetişkinliğimizi de.

 Bu çocuklar geceleri duydukları tıkırtılar yüzünden endişelenmiyorlar.

 Ölecek kadar korkuyorlar.

 Lütfen gidin.

 Yardımınızı istemek için gönderilmiştim ve bu görevimi de yerine getirdim.

 Görülen o ki, canının istemediği hiçbirşeyi yapmayan bir kadınsınız.

 Wellington Oteli'nde kalıyorum.

 Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

 Semper Veritas.

 Latince dersleri yeni açılan bir okula saygıdeğer bir hava kazandırıyor.

 Bu da fiyatı biraz daha yükseltebilecekleri anlamına geliyor.

 "Gerçek" bir hayalet ise fiyatı tekrar aşağı çekiyor olmalı.

 Latince.

 Ne eğlenceli.

 "Daima gerçek.

" Bakalım, öyle miymiş.

 Sabırsızsın.

 Bu insanların olmayan bir şeye inandığı konusunda o kadar eminsiniz demek.

 Bilim olmadan, insanlar olmayan birşeye değil, herhangi bir şeye inanırlar   buna hayaletler de dahil.

 Yani bizim onlara ihtiyacımız var, sizinse yok.

 Ben kanıtlara inanırım.

 İhtiyaçların bununla ilgisi yok.

 Yine başka birinin sigaralığını taşıyorsunuz.

 Yenildim!

 Özür dilerim.

 Bay Mallory, ben  Devam edin.

 Judd.

 Dizleriniz, çocuklar!

 Bu, Bayan Hill, okul sorumlumuz.

 Kendisine Maud diyebilirsiniz.

 - Nasılsınız?

 - Maud?

 Bunlar ona çok ağır geldi.

 Normalde de tuhaf bir insandır zaten.

 Mesela sizin kitabınızı da beğenmişti.

 Sizi tanıyor gibiyim.

 Kitabınızı defalarca okudum.

 Kitaplığımda İncil'le yan yana duruyor.

 Daha önce hiç eğitimli bir bayanla tanışmamıştım.

 Cambridge'li biriyle mesela.

 Ünlü birinin ise esamesi bile okunmaz.

 Ünlü olan Kaiser'di, Bayan Hill.

 Ben yalnızca kitabı yazdım.

 Maud.

 Bay Mallory bana Maud diyebileceğinizi söylemişti.

 Maud.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Bay McNair tüm öğrenciler içeri girecek, demedi mi?

 Tom.

 Herkesin sinirleri mahvolmuş durumda.

 14 yıldır buradayım.

 Burayı iyi biliyorum   ve bu hayalet saçmalığına inanmıyorum.

 Bilmenizi isterim ki   hizmetinizdeyim.

 Merhaba.

 Kesin şunu.

 Yürüyün.

 Howell, savun kendini.

 Saçını da kestir.

 Hepiniz aşağıya.

 Teşekkürler, Maud.

 Bayan Cathcart'ı müdür beyin yanına götüreceğim.

 Binaya taşındığımızda buradaydı.

 Çocukların favorisi.

 Sanırım Vaftizci Yahya.

 Bu taraftan.

 Aslında bu Holofenes'i katleden Judith.

 Düşman kampına gizlice sızarak, baş generali baştan çıkarıp   kafasını kesen bir kadının öyküsü.

 Güzel zamanlardı, değil mi, Maud?

 İçerde değilim, dışarıdayım.

 En azından dışarıdaydım.

 Artık içerdeyim.

 Siz hayalet kadın olmalısınız.

 Böyle gelin.

 Peder Purslow, bu Florence Cathcart.

 Eğitimli bir kadın.

 Gelmenize sevindim.

 Okul sorumlusuna teşekkür borçlu olduğunuzu biliyorsunuzdur.

 Sanırım.

 Anne babasından önce ölen bir çocuk.

 Ne korkunç şey.

 Ben 3 çocuğumu kaybettim.

 Ahrete inanmayan biri olduğunuzu düşünüyorum.

 İnanmıyorum.

 Korkunç, değil mi?

 Bay Mallory size okulu gezdirecek.

 Yemekhaneye gidiyorum, görmek isterseniz buyurun.

 Bay Mallory.

 Demek rehber benim.

 Akşam yemeğinden bir saatlik zorunlu kitap okuma dersi var.

 Saat 8'de de ışıklar söner.

 Size Walter'ın bulunduğu yeri göstereyim.

 Çocukların hayaleti gördüklerini iddia ettikleri her yeri görmek istiyorum.

 Belki Maud'un da bizimle gelmesini istersiniz?

 Walter'ınki de dahil olmak üzere pek çok olay burada yaşandı.

 Walter buranın hemen dışında, terasta bulundu.

 Çocukların çoğu artık buraya gelmeye korkuyor.

 Bay Mallory.

 Gereksiz seslerden hoşlanmıyor.

 Ego Contemno Latin.

 Latinceden nefret ediyorum.

 Bunu siz mi yazdınız?

 Walter burada bulundu.

 Bay Broad onu hemen kahvaltıdan önce buldu.

 Bu kapılar kilitli miydi?

 Oyuncak ayısı var mıydı?

 - Evet, ön taraftaki ofiste duruyor.

 - Getirebilir misin?

 Ondan hoşlanmıyorsun.

 Nedenlerim var; ancak anlatmak yerinde olmaz.

 Gözlüğü nerde?

 Bahane olarak onu kullanıyordu.

 Bir bacağı da topallıyordu.

 Bu sayede cepheye gitmedi.

 - Annesi bunu götürmek istemedi.

 - Teşekkürler.

 Walter'ın bulunduğu sabah bu hala yatağının üstünde miydi?

 Evet.

 Hayalet başka yerlerde de görüldü, demiştiniz.

 Evet.

 Çoğunlukla batı kanadındaki yatakhanede.

 Maud.

 Bu işi sana bırakabilir miyim?

 - Neden okuma dersinde değilsin?

 - Kitabımı unuttum, efendim.

 İyi misiniz?

 Sömestrtatili yarın başlıyor, değil mi?

 Ailesi çok uzakta olan öğrenciler gitmiyor.

 Bunun dışında bina tamamen bize kalıyor.

 Onu korkutuyorlar mıydı?

 Ona, Hırıltılı Walter derlerdi.

 Astım hastasıydı.

 Arkadaşları kimlerdi?

 Hiç arkadaşı var mıydı?

 Bayan Cathcart, burası iyi bir okul.

 Ama diğerlerinden farklıysanız  Bu halde olan tek yatak onunki değil.

 Sonra Kral Arthur, Sör Bedivere'e şöyle dedi.

 Yeni doğan gün hepsini ayıracak.

 En ünlü şövalyelerin en güzel arkadaşlıklarını.

 İsimlerini dünya unutmayacak.

 Ne güzel de uyuyorlar, sevdiğim adamlar.

 Bence artık   artık hiçbirzaman  Bence artık hiçbir zaman şövalyelerin başarılarından bahsederek   ruhumuzu hoş tutmamalıyız.

 Dowden!

 Ayağa kalk.

 Bu genç hanımı sınıfıma getirmenizin, kendisine Bay Dowden'ın çirkin   davranışını göstermekten başka bir nedeni olduğunu düşünüyorum.

 Bay McNair.

 Çocuklar   şu an hepinizin üzgün ve korku dolu olduğunu biliyorum.

 Bayan Cathcart korkularınıza son vermek için burada.

 Kendisi İngiltere'deki en zeki insanlardan biri.

 Bayan Cathcart.

 Ayağa kalkın.

 - İyi akşamlar.

 - İyi akşamlar.

 Oturun.

 Lütfen oturun.

 Şu hayalet hakkında Walter Portman'la kimler konuştu?

 Aranızda hayalet çocuğu kendi gözleriyle gören var mı?

 Ben gördüm, Bayan.

 Ben gördüm.

 Ayağa kalk.

 Benimle gelip  Çok korkunçtu.

 Üst kat koridorunda.

 Yüzü bulanık   ve çarpılmış gibi.

 Fotoğraflardaki gibi.

 Ama acı içindeydi.

 Ağlıyordu.

 Gördüğüm oydu.

 Lütfen onu öldürün, Bayan.

 Lütfen öldürün.

 Susun!

 Cep Premo.

 12'lik film ve mercekle.

 Ses kayıt cihazı.

 Herhangi bir temas izini saptamaya yarayacak fumigatör.

 Walter'ın yatakhanesindekiler başka yerde uyuyabilir mi?

 Yemekhaneye taşıyabiliriz.

 Marconi manyetik alan detektörü.

 Her tabla için 1/3 onsluk magnezyum ve potasyum klorid.

 Biri tele takıldığında diyafram saniyenin 30'da birinde açılacak   ve elektrik akımı barutu ateşleyecek.

 - Bunlar ne?

 - Ayak izlerini yakalamak için.

 Hayaletlerin ayak izi mi var?

 Hayaletçilik oynayan insanların var.

 Senden nefret ediyor olmalılar.

 Kim?

 Spiritüalistler mi?

 Hayır, hayaletler.

 Kes sesini.

 Kes sesini, yoksa gününü gösteririm!

 Victor, bugün güzel koştun.

 - Neyin var?

 - Bir şey yok.

 Nedir bu dağınıklık?

 Dediklerini yapacak mıymış?

 Gelen bayan.

 Ne diyorlar ki?

 Hayaleti öldürecekmiş.

 Ve o bunu yapana dek, her egece bir çocuk ölecekmiş.

 O buraya hayalet yakalamaya gelmedi.

 Yaramaz çocukları yakalamaya geldi.

 Susun artık.

 Kapayın gözlerinizi.

 Lşıklar az sonra sönecek.

 Parry.

 Parry.

 Kimse   seni   sevmiyor.

 Kes sesini.

 Kes sesini, yoksa gününü gösteririm!

 Sessiz ol.

 Merhaba?

 Zilleri duydum.

 İyi misin?

 Birinci zil!

 Birinci zil!

 Sıradaki 3 çocuk gelsin.

 Sessiz olun.

 Sıradaki.

 Çoraplı olmadıklarından emin misiniz?

 Takip ettiğim izler kesinlikle çıplak ayakla bırakılmıştı.

 - Geri çekil!

 - Haydi.

 Neden buradayız, efendim?

 Pekala, arkanızı dönüp ayaklarınızı kaldırın.

 Müdür Bey.

 Parry.

 - Efendim.

 - Parry.

 Parry, baban bunu duyunca ne düşünecek?

 Öldüğü gece Waltertuvalete kalkmıştı.

 Gözlüğü gözünde değildi.

 Bay Parry ise yüzünü kapatmak için bunu kullanarak onu korkuttu.

 Walter'a böyle birşey yapmadım.

 Dün gece de aynı şeyi bana yapmaya çalıştı.

 Öyle değil mi?

 Victor.

 Bunu yaparsam   bana karşı iyi olacaklarını söylediler.

 Sızlanmayı kes.

 Malcolm, lütfen.

 Kim?

 - Onlar.

 - İspiyoncu!

 Walter'a bir şey yapmadım, onu seviyordum.

 Beraber oynardık.

 - Victor.

 - Onu kimin korkuttuğunu kimse bilmiyor.

 Bu yüzden bir çocuk öldü.

 - Ben yapmadım.

 - Tamam, o yapmadı.

 Dün gece bir çocuk daha vardı.

 Onu merdiven boşluğunda gördüm.

 Ne?

 Dowden?

 - Başka çocuk yoktu.

 - Bu işin arkasında sen varsın.

 - Doğru söylüyorum, efendim.

 - Öteki çocuk kimse söyleyin hemen.

 Başkası yoktu, efendim.

 Kim olduğunu söyle yoksa iyi bir dayak yiyeceksin.

 Anlatacak başka bir şey yok.

 Başka kimse yoktu.

 Bir dakika durun!

 Size doğruyu söylüyorum.

 Tanrı aşkına, yeterince zarar verdiniz zaten, bunu da yapmayın.

 Ne dediniz?

 Ciğerleriniz için bir balsam kullanıyorsunuz.

 Kokusunu şimdi adım.

 Camlara, kapılara   ve Walter'ın ayıcığına da sürülmüştü.

 Öldüğü gece siz de oradaydınız.

 İtiraz ediyorum.

 Walter'ı alt katta bulup ayıcığını alıp   onu karanlığa terk ettiğinizde o da itiraz etmiş miydi?

 Buraya çocukları korktukları şeye karşı korumak için geldim   sizse onları bu korkuyla yaşamaya mahkum ediyorsunuz.

 - Korku kimseyi öldürmez.

 - Hayır   ama korkunun neden olduğu astım krizi öldürebilir.

 - Onu bıraktığımda hayattaydı.

 - Malcolm.

 Ağlıyordu.

 Hayalet gördüğünü söylüyordu.

 Ona   ona cesaret kazandırmam gerektiğini düşündüm.

 Onları pışpışlamamız yetmez, Robert.

 Bu çocukların güçlü olmaları gerek.

 Bizden daha güçlü.

 Malcolm, şu hayatta senden daha fazla korumak isteyeceğim kimse yok   ama çocukların aileleri neredeyse burada olur ve okulu bir an önce   terk etmeni istiyorum.

  mutlu sona ererken.

 Dayan ruhum dostlarım buradan giderken  Bizimkine yakın birsiperde bir asker vardı.

 Pek çok gün batımında bu ilahiyi söylediğini duyardık.

 Geçmişi şimdiki zamandan ayırmak çok zor.

 Çocuklar rahat etti.

 Mutlu olmalısın.

 Semper veritas.

 Gerçeğin bir bedeli var.

 Zaten yaralı olan bir adamı mahvettik.

 Malcolm umurumda değil.

 Senin de değil.

 Seni gördüm.

 Hayalet işinin düzmece olduğunu kanıtladığın anda  Lütfen, Robert.

 Benden istenileni yaptım.

 Korkulacak hiçbirşey olmadığını kanıtladım.

 Hiçbirşey.

 Kiliseden erken ayrıldın.

 Bay Judd.

 Eve mi dönüyorsun?

 Hayaleti buldun.

 McNair'in günah keçisi ilan edilmesiyle yazacak bir hikayen daha oldu.

 Başına gelen onca şeyden sonra.

 Bay McNair'in başına neler geldiğini tam olarak   bilebileceğimizden emin değilim.

 - Benimle böyle konuşmamalısın.

 - Efendim?

 - Özür dilerim, öyle demek istemedim.

 - Savaşa gitmemenin kötü birşey   olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun?

 Buraya bana bunları   söylemeye mi geldin?

 Bak, sana bir tavsiye vereyim, hayalet kadın   kendini sakınman gereken, yaşayanlardır   ölüler değil.

 İşte geldi.

 Olanları unutmaya çalış.

 Müdür Bey unuttu bile.

 Eve gidip, kek ve pudingleri mideye indirme zamanı.

 Şanslı keratalar.

 Yine de biz de burada eğleneceğiz.

 Hep böyle diyorsun.

 Şanslı keratalarmış.

 Hep böyle diyorsun.

 Hayır!

 Hiçbirşey yok.

 Hiçbirşey yok.

 Tamam, geçti.

 Güle güle.

 Haftaya görüşürüz.

 Gitmeden önce müştemilatları kontrol edin, Bay Bakter.

 Tarrow çiftliğinde Çingeneler var.

 Ailen deniz aşırı bir yerde mi, Tom?

 Hindistan'da yaşıyorlar.

 Hindistan'a gitmek 3 hafta sürüyor.

 Orda kaplanlar var.

 Görüşürüz.

 Mary.

 Sen gittin mi?

 Hayır.

 Gitmedim, ama Afrika'da aslanları gördüm.

 Hatta birtanesi bana saldırdı.

 NasıI kurtuldun?

 Köylülerden biri tarafından kurtarılmışım.

 Kabile reisiymiş.

 Aslanı öldürmüş mü?

 Çok küçüktüm, hatırlamıyorum, ama herhalde.

 Köylüler beni alıp, yardım gelene kadar baktılar.

 Bana Mowa-Zee diyorlardı   "Beyaz bebek".

 Acaba hakkımda ne düşünüyorlardı?

 - Tom, bizi yalnız bırakabilir misin?

 - O zaman annenle baban yanında mıydı?

 Öldüler mi?

 Sanırım, evet.

 Ciddi bir şeylerden konuşacağız.

 Ciddi konuşmaları ben de severim.

 Hadi.

 Görüşürüz.

 Mowa-Zee.

 Maud, kazaydı.

 Sigaralığımı düşürdüm.

 Böyle birşeyi nasıI yapabildiniz?

 Bunu konuşmak istemiyorum.

 Size birşeyler oldu   şu an gidemezsiniz, Bayan.

 Bana "Bayan" demeyi keser misin?

 Adım Florence.

 Ayrıca burada kalamam.

 Üzgünüm.

 Teşekkürler.

 Birsaat içinde gitmiş olurum.

 Düştüm.

 Düştüm.

 Orda olduğunu biliyorum, Robert.

 Lütfen gitme.

 Gitme.

 Siz hayalet kadın olmalısınız.

 Böyle gelin.

 İyi akşamlar.

 Kes sesini.

 Kes sesini, yoksa gününü gösteririm!

 Bay Mallory, yardımınıza ihtiyacım var.

 Gitmiyor musun?

 Bazı aletlerin yeniden kurulması gerek.

 Anlayamıyorum.

 Suçluyu buldun.

 Başka ne kaldı?

 - Alır mısın?

 - Hayır, teşekkürler.

 Şeri sevmez misin?

 Ben asla içki içmeyeceğim.

 - İnsanın midesini bulandırıyor.

 - Bay Judd   siz de buyurun isterseniz.

 İşim var.

 Mallory.

 Bay Mallory?

 Florence, ne yapıyorsun?

 Bu eve bir fenomeni açıklamak için geldim   ve görüyorum ki, işim daha bitmemiş.

 Burada herkes tarafından paylaşılan birsanrı var.

 Evin içinde, karşısında hiçbir kapı ya da duvar yokmuşçasına gezinen bir çocuk.

 Burada bir çocuğun öldürüldüğünden söz etmiştiniz.

 Peki ya tüm bu şeyler  Tüm bunları bir his yüzünden mi yapıyorsunuz?

 Bu bir his değil.

 Bu birtez.

 - Cinayetin nasıI işlendiğinden bahsedin.

 - Gerçekten olup olmadığını bilmiyoruz.

 - Bunun bir nedeni olmalı.

 - 2 saat önce gidiyordu.

 - Florence, bunu neden yapıyorsun?

 - Florence.

 - Nedir bu?

 - Diferansiyel termometre.

 Koridorun bu tarafı birdenbire   diğer tarafından çok daha soğuk hale geldi.

 Eskiden buranın bir ev olduğundan söz etmiştiniz.

 Genelde böyle yerlerde hizmetçilerin paspas ve süpürge gibi şeyleri koymak   için kullandıkları gizli dolapları vardır.

 Bazen üst katlara çıkmak için merdivenleri bile olur.

 Bunu biliyorum.

 Eski bir ninni.

 Uç uç böceğim   evine uç.

 Evin yanıyor   çocukların gitti.

  çocukların gitti.

 Robert, evi kilitle.

 Bunun bir anlamı yok.

 Saçma bir ninni sadece.

 Korkuyorum.

 Tom.

 - Tom.

 - Beni yakalamak istiyor.

 Tom, hiçbir şey olmayacak.

 Söz veriyorum.

 Çalışmam gerek.

 Bana ihtiyacınız olursa üst katta olacağım.

 Seninle oturabilir miyim?

 Hiç konuşmam.

 Tabi ki.

 Konuştuğum zaman başım derde giriyor.

 Aslında çok da konuşmuyorum.

 Okuldayken arkadaşların var mıydı?

 Benimle konuşabilirsin.

 Bazen kendime arkadaşlar uyduruyorum.

 Bunda birsorun yok.

 Pek çok çocuk yapar bunu, benim de vardı.

 Adı neydi?

 Adının olup olmadığından emin değilim.

 - Seninkilerin adı var mı?

 - Hala yalnızsın   değil mi?

 Belli oluyor.

 Okuldaki çocuklara rağmen.

 Belli oluyor.

 Bir kez gerçek bir arkadaşın olmuştu.

 Ama artık yok.

 Onu seviyor muydun?

 Evet, seviyordum.

 Evet, seviyordum.

 Ama sonra   sonra çok saçma ve zalimce bir şey yaptım.

 Sanırım kaybetmek korkuyordum, o kadar çok seviyordum ki onu.

 Savaşa gitmişti.

 Ne yaptın?

 Ona bir mektup yazıp, onunla evlenemeyeceğimi, çünkü   artık onu sevmediğimi söyledim.

 Ne dedi?

 Öldü.

 Mektubu aldıktan kısa birsüre sonra.

 Ama onu seviyordun.

 Bu yüzden onu geri istiyorsun.

 Teşekkürler.

 Mowa-Zee.

 Sanırım tüm dünyada yalnızlığı   buradan daha iyi anlatabilecek bir yer yok.

 Kendine eziyet ediyorsun.

 Burada olma nedenin bu mu?

 Onun gerçekten gittiğini kendine her gün yeniden ispat etmek için mi?

 Yaranı herseferinde daha fazla deşmek için mi?

 Suçluluk duyduğun için mi?

 Kendi bacağını paramparça ederken bana nutuk atıyorsun.

 Kendi bacağını paramparça ederken bana nutuk atıyorsun.

 Neden bahsettiğini bilmiyorsun.

 Robert.

 Korkuyorum.

 Böyle yaşayamam.

 Haklısın, bunun bir bedeli var.

 Kendimden giderek daha fazla nefret ediyorum, ama korkarak yaşayamam.

 Yoksa yakında ben de ölmüş olurum.

 Kırmızı 4, siyah 5'in altına gider.

 Her kartın bir yeri var.

 Hepsi kendi yerine gittiğinde, oyunu kazanıyorsun.

 Bu, şuraya gidiyor.

 Bu da şuraya.

 Siyah 8, kırmızı 9'un altına gidebilir.

 Zaman alan bir şey.

 Bu yüzden bu oyuna, Sabır adını vermişler.

 Alt katta.

 - Mowa-Zee.

 - Tom.

 Tom!

 Tom!

 Sen olduğunu biliyorum, Tom.

 Peşinden gelmeyeceğim.

 Oynamaya devam et.

 Florence.

 Bunu neden yapıyorsun?

 Güldüğünü duydum.

 - Güldüğünü duydum.

 - Florence!

 Beni bir adama götürdün.

 Kimdi o?

!

 Bir adam vardı!

 Kes şunu.

 Sebebi sensin.

 Hepiniz bu işin içindesiniz!

 Sen  Sen çok kötü ve zalim bir çocuksun.

 Florence!

 Senden nefret ediyorum.

 Buraya gel ve özür dile hemen.

 Bana emretmekten vazgeç.

 Yanlış birşey yapmadım!

 Seni tanıyamıyorum.

 Kibar ve sevgi dolu bir kız olduğunu düşünüyordum; ama   geriye hiçbirşey kalmamış.

 İçin bomboş senin.

 O çok dertli.

 Bunu anlamak zorundasın.

 Seni çok, hem de çok seviyor.

 Ben umurunda değilim onun.

 Walter gibi ölsem bile umurunda olmaz.

 Nefret ediyorum ondan.

 Robert, yardımına ihtiyacım var.

 Tüfeği vardı.

 Oradaydı.

 Bunlardan biri bunu kanıtlayacak.

 Işıklardan birini açık bırakabilirim, rahat etmeyeceksen  Sorun değil.

 Şunları kaldırabilirsen.

 Güzel.

 Eskiden karanlıktan korkardım.

 Sonra, ateş ya da patlamanın olmadığı karanlık güvende olduğumuz  - Teşekkürler.

  anlamına gelmeye başladı   ama yatağıma yattığımda   etrafımdakileri görmek için gözlerimi açmak ister; ama korkumdan açamazdım.

 Teşekkür ederim.

 Hiçbir zaman gözlerimizi kapattığımız zamanki kadar karanlık olmuyor   ama onları yine de kapatıyoruz.

 Neden acaba?

 Teşekkür ederim.

 Hareketler bulanık çıkmamış, demek ki   o sırada hareket ediyor olsa bile   en azından bir tanesinde onu görebileceğiz.

 Neden gözlerini kapatıyorsun, Florence?

 Nerde o?

 Aman Tanrım.

 Hayır.

 Sen gerçeksin.

 Öyleyim.

 Bu şeyler neden burada?

 Benden ne istiyorlar?

 Belki de sana gelmemişlerdir.

 Tom, burada kal.

 Odadan çıkma.

 Hayır!

 Açın kapıyı.

 Florence'a bir şey oldu.

 - Burada kalacağına söz ver.

 - Tamam.

 Tom!

 Söz veriyorum.

 Maud!

 Florence!

 Gördüm seni.

 Onunla birlikte gördüm.

 Savaş kahramanımızla birlikte.

 Neden bahsettiğimizi  Bu pencerelerde birsürü şey görmüştüm, ama böylesi ilk defa oldu.

 Kadınlar.

 Acıklı hikayeler kalbinizin kapılarını açtırıyor, değil mi?

 Onları askere aldılar, kendileri başvurmadı.

 Birden kahraman kesildiler.

 Bunu ne cüretle söylüyorsun?

 Tek yaptığın oturmaktı   yine de onun gibi adamlarla alay edebileceğini sanıyorsun.

 Söylediklerine dikkat et.

 Onlar hayatlarını verirken, sen hiçbirşey  Hayır!

 Robert!

 Robert!

 Florence, ne oldu?

 Ne oldu, tatlım?

 Judd bana saldırdı.

 Şey yapmaya çalıştı.

 Sanırım öldürdüm onu.

 - Sanırım öldürdüm onu.

 - Maud, bir battaniye bul.

 Banyoyu da hazırla.

 Hemen lütfen.

 Judd nerde?

 Ağaçlığın orda.

 Yolun biraz ilerisinde.

 Hayır, içeri gir.

 Maud'u bul ve içerde kal.

 Duydun mu?

 Robert, bunları Tom'a anlatma.

 Tom mu?

 Yeterince korktu zaten.

 Buradaki tek çocuk o.

 Burada çocuk falan yok.

 Yalnızca üçümüz varız!

 Ne?

 Bütün çocuklar gitti.

 Biri dışında.

 MoWa-Zee.

 MoWa-Zee.

 MoWa-Zee.

 MoWa-Zee.

 O gece Walter'ı korkutmak istememiştim.

 Biliyorum.

 Sana inanıyorum.

 Görünüşünü kontrol edebiliyor musun?

 Bazen.

 Ama Walter'ın beni nasıI görebildiğini bilmiyorum.

 Kimse görmez çünkü.

 Kendimi onlara gösteremiyorum.

 Neye ihtiyaç duyuyorsak onu görüyoruz.

 Walter'ın da bir arkadaşa ihtiyacı vardı.

 Benim de.

 Ama tavşanın söylediği ninniyi duyduğunda korktun.

 Birini seni yakalayacağını söyledin.

 - Kimdi o?

 - Bunu söyleyemem.

 Lütfen söyle.

 Kendin görmelisin.

 Birlikte olmamızın tek yolu bu.

 Yeniden.

 Ne?

 Bizi yine bırakıp gitmeyeceğine söz ver.

 Mousie.

 Mow-zee?

 Oyuncak evine bak.

 - Hayır.

 - Hatırlamaya başladın.

 - Bunu biliyorum.

 - Hayır.

 Sadece bak.

 Herşeyi hatırlayacaksın.

 - Eve bak.

 - Bakmak istemiyorum.

 Hatırlamaya başladın, bunu biliyorum.

 Eve bak.

 - Bakmak istemiyorum.

 - Beni rahat bırak!

 Mousie.

 Hatırlamaya başladın.

 Hatırlamaya başladın, bunu biliyorum.

 Ama birtürlü susmuyorsun.

 Yüzünü bile görmek istemiyorum!

 Böyle yaşayamam!

 Bak.

 Herşeyi hatırlayacaksın.

 Bilmiyorsun.

 Entrikalar çevirip, arkamdan gülüyorsunuz.

 Kimse entrika falan çevirmiyor.

 Yalnızca artık seni umursayamıyoruz.

 Umursanmamak için elinden geleni yapıyorsun.

 Benimle günlerce konuşmuyorsun.

 Kızına bakmıyorsun bile.

 Kes sesini.

 Kes sesini, yoksa gününü gösteririm!

 Erkek olmadığı için onu sevmiyorsun!

 Sen bir canavarsın!

 Oysa çok akıllı ve tatlı bir kız.

 - Bana bir oğlan doğur!

 - Ama bir oğlun var!

 Senin p.

 Çinin kızımız Florence'la gezip durması   beni nasıI hissettiriyor sanıyorsun?

 Tom'u bu işe karıştırma!

  bunların bedelini ödüyoruz.

 Anne!

 Anne!

 Geri çekil, Florence.

 Annene artık yardım edemezsin.

 Çekil önünden!

 Annene artık yardım edemezsin.

 Çekil önünden!

 Annene artık yardım edemezsin.

 Çekil önünden!

 Önümden çekil, dedim.

 Lütfen, baba.

 Mousie, Mousie, kaç!

 Saklandığın yerleri bilmiyor muyum sanıyorsun?

 Küçük fareciğimin nereye gizlendiğini bilmez olur muyum?

 Küçük Mousie.

 Küçük Mousie.

 Çok üzgünüm, küçük Mousie.

 Seni bulacağım, tatlım.

 Annenin yanına gitmen gerekiyor.

 Mousie.

 Mousie.

 Küçük Mousie.

 Hiçbir zaman "okul" demedin.

 Geldiğinden beri buradan "ev" diye bahsediyorsun.

 Sen.

 Dadı.

 Tom'un annesi.

 Seni buraya getirmenin yeterli olacağını sanmıştım.

 Ama beni de, başına gelen korkunç şeyleri de hatırlamadın.

 Zihninin her şeyi sildiğini anladım.

 Ama birşey, senden emin olmamı sağladı.

 "Onu" görebiliyordun.

 Sen benim   benim   canım   canım   yıllardır arkadaşı olmadan buradan yaşayan oğlumu gördün.

 Ben onun arkadaşıydım.

 Her şeyi paylaşıyorduk.

 Babamızı bile.

 Herşeyi.

 Ama görmen gerekiyordu.

 Bu yüzden Tom'u zaman zaman seni korkutmaya gönderdim.

 Bunu kalman için yaptım Çünkü senin için en iyisinin ne olduğunu biliyorum.

 Her zaman biliyordum.

 Çünkü seni ben büyüttüm.

 Sana süt annelik yaptım.

 Seni izledim.

 Elimden alınmanı   evlatlık verilmeni seyrettim.

 Sen de   tıpkı oğlum gibi benden koparılıp alındın.

 Hayattan hiçbirşey istemedim.

  ve dünya, bir kadına seveceği   çocuklar verip sonra da   onları söküp alan bir cehennem.

 Küçük Tom.

 Little Tom.

 Herşeyi unutmuşum.

 Yani belki de, herşeyi değil.

 Aslanlar beni yemişti, demek.

 Aslında her anı bir şekilde değiştirilip, tekrar düzenlenir.

 Seni buna inandırdıkları için kimseye kızamazsın.

 Endişelenmene gerek yok.

 Kimse Judd'ın cesedini bulamaz.

 Ondan çok daha iyi adamları gömdüm ben.

 Sen de kendi hayaletlerini görüyor musun?

 Şu an bizimle birlikteler mi?

 Arkadaşların.

 Arkadaşlarıma benziyorlar.

 Buna hakları yok.

 Hiçbirsuçun bedeli kendine böyle bir acı yaşatman olamaz.

 Hayaletlerle dolu bir hayat.

 Hayaletlerle dolu bir hayat.

 Bizim de   ölüden farkımız yok.

 Ateş yakın, bardak çıkarın.

 Birzamanlar biri bana alkolün insanın midesini bulandırdığını söylemişti.

 Tom, birşey mi var?

 Ne oldu?

 Annem herşeyin yoluna gireceğini söyledi.

 Senin de bunu istediğini.

 En yalnız çocuklar Tom'u görüyor, peki o saklanacak mı?

 Sana ihtiyacı var.

 Maud, ben eve dönüyorum.

 Gerçekleri öğrenmeden göle atladığında beni ne kadar korkuttuğunu düşün.

 Ama hepsi geçti artık.

 Çünkü artık sonsuza dek Tom'la kalabilirsin.

 Herşey yerli yerinde.

 Maud   herşeyin en iyisini bilir.

 Robert!

 Florence?

 - Florence?

 - Bay Mallory.

 Florence ve ben artık gidiyoruz.

 Tom'un ailesine ihtiyacı var.

 Florence?

 Florence?

 Maud'un odasındaki ecza dolabına git, çabuk.

 İçirdiği şey beni hasta etti.

 Tanrım, hayır!

 Tom?

 Tom?

 Kızma lütfen.

 Seni çok özlüyorum.

 Sürekli.

 Sen beni bıraktıktan sonra hiç mutlu olmadım.

 Ama gelemem.

 Bunu biliyorsun, değil mi?

 Tek arkadaşım sensin.

 Ancak şimdi seninle gelirsem, ruhum asla mutlu olmayacak   ve bana yardım edersen mutlu olabilirim.

 Ama o zaman bana ihtiyacın olmayacak.

 Kimsenin ihtiyacı olamayacak.

 Tom, cesur olmalısın.

 Etrafında duvar yokmuş gibi hareket edebiliyorsun, değil mi?

 Duvar ve yer yokmuş gibi.

 Yardım et ona!

 O zaman uç, küçük Tom.

 Uç.

 Öldün mü?

 Ölüyor musun?

 Bilmiyorum.

 Uyumam gerek.

 Gözlerimi kapatmalıyım.

 Yanında kalacağım.

 Söz veriyorum.

 Beni göremesen bile.

 Seni   seni hissedebiliyorum.

 Çocuklara bir kaza olduğunu söyleyeceğim.

 Mahvolacaklar.

 - Ona bayılıyorlardı.

 - Hepimiz öyleydik.

 Sanırım Walter olayı, onu düşündüğümüzden daha çok sarstı.

 Cathcart denen kızsa yardımcı olamadı.

 Sanırım kendisi de pek iyi değildi zaten.

 Geçen dönem, kadınların zihninin   yüksek eğitime uyum sağlayamadığı hakkında bir çalışma okudum.

 Orda olduğunu biliyorum.

 Bu konuda müdür beyden daha başarılısın.

 Eskiden burada oynardım.

 Saklambaç.

 Maud da   Maud da şurada otururdu.

 Bir kitap daha yazmayı düşünüyorum.

 "Hayaletlerin İzahı" Tanrım, yardım et.

 Victor, bağcıklarını bağla.

 - Merhaba.

 - Tekrar merhaba.

 Şoföre yolun sonunda beklemesini söyler misin?

 Yürümeyi seviyorum.

 Hep sevdim.

 Önümüzdeki Cumartesi görüşürüz.

 Onları görmüyor olmamız   unuttuğumuz anlamına gelmiyor.

 Değil.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar