Öbür Dünyadan (2011) The Awakening
| |
102 dk
Yönetmen:Nick Murphy
Senaryo:Stephen Volk, Nick Murphy
Ülke:İngiltere
Tür:Korku, Gerilim
Vizyon Tarihi:16 Eylül 2011 (Kanada)
Dil:İngilizce, Fransızca
Müzik:Daniel Pemberton
Oyuncular
Rebecca Hall
Dominic West
Imelda Staunton
Isaac Hempstead Wright
Shaun Dooley
Özet
''Öbür Dünyadan'' (The Awakening) filminin yönetmenliğini ve
senaristliğini Nick Murphy üstlendi.
Altın Küre adayı Rebecca Hall ve Dominic West, Oscar adayı
Imelda Staunton ile Lucy Cohu'nun rol aldığı film, 1921 yılında, 1. Dünya
Savaşı'nın ardından yaşanılan acı ve kayıplardan çok yara almış İngiltere'de
geçiyor.
''Florence taşradaki bir okula, gelen bir şikayeti
araştırmaya gider. Okulda çocuk yaşta bir hayaletin görüldüğü söylenmektedir.
Her zamanki gibi bu tarz hurafelerin ardındaki gerçeği ortaya çıkarmaya girişen
Florence'ın inancı, bu sefer beklemediği bir şekilde sarsılacaktır. Görünmeyen
varlıklar onu da yalnız bırakmayacaktır.'
Altyazı
GÖZLEM: 1914-1919 yılları arasında savaş ve grip, yalnızca
İngiltere'de bir milyondan fazla
insanın hayatına mal oldu.
SONUÇ: Bu,
hayaletlerin zamanı.
Florence Cathcart,
"Hayaletlerin Ötesini Görmek" Bayan Emerson?
Hazırlandınız mı?
Bunu getirdim.
1921- LONDRA
Hazırlayın artık.
Hazırlayın.
Hayat verildi.
Hayat döndü.
Hayat verildi.
Ölüm gitti.
Şu canı al, etini
sömür.
Kaybettiklerimizi
görmemiz için aç gözlerimizi.
Memento mori.
Memento mori.
Memento mori.
Memento mori.
Memento mori.
Memento mori.
Memento mori.
Kim?
Kimin ölüsü?
Bu kadının mı?
Hayatım?
Gözlerini kaçırma.
Gözlerini
kaçırmamalısın.
Rose?
Rose, canım.
Seni görebiliyorum.
Seni görebiliyorum.
Ölüm gitti.
Hayat geldi.
Bırak beni!
Çavuş Evans.
Perdeler.
Kapı.
Kapı!
Orda kalın, Kaptan.
Gerçekten Kaptan
mısınız o da belli değil ya.
Çavuş Evans, diğerlerini
yakalayın.
Seni p. Ç!
Onu öldüreceksin!
Doktor getireceğim.
Ben hallederim.
Bir mucize daha.
Bayan Cathcart, bunu
yapamazsınız.
Cathcart.
Florence Cathcart.
Buraya böyle
hilelerle gelmeye nasıI cüret edersiniz?
Asker yakınınız ölü
bile değildir belki de.
Ve bu grotesk
maskaralık onu geri getirmeyecek.
Kan kapsülleriniz de.
Yani şu fincanınızdan
ve mendilinizden çekip aldıklarınız.
Boşta kalan elinizin
şu kadının mumundan çekip aldığı fitil de.
Sanki ölülerin alevle
bir sorunu varmış gibi.
Siz şarlatansınız.
Hem de beceriksiz
şarlatanlar.
Çıkarşunları buradan,
Evans.
- Broşunuz bende.
- Teşekkürler, Evans.
Bu işleri yaparken bana emirler yağdırmak hoşunuza gidiyor gibi.
Bence Meslektaşlarınızın sivil bir kadının size patronluk tasladığını görmesini
istemiyor musunuz?
Etrafta bana emir
verecek biri varsa o da Yani, eğer Bayan
Evans şey yapmamış olsaydı Ama yaptı ve iyi ki de yaptı.
Size bir daha
zulmetmeyeceğim.
Söz veriyorum.
Dorothy, hayır.
Hayır.
Çocuğunuz yok, değil
mi?
Hayır tabi ki yok.
- Alayım, hanımefendi.
- Teşekkürler, Katie.
Ben bakarım.
Tanrı aşkına.
- Kimin adına
imzalayayım?
- Anlayamadım?
Kestirip attığım için
özür dilerim Bay Mallory, ancak burası benim evim.
- Kitabımı
beğenmenize çok sevindim.
- Beğenmedim.
- Pardon?
- Kitabınızı pek
beğenmedim.
Fazla, kesin buldum.
Yabancılara oldukça
kaba davranan birinin elinden çıktığı belli.
Bir erkek okulunda
tarih öğretmeniyim.
Kızımın kusuruna
bakmayın, Bay Mallory.
İş almıyor.
Çok yorgun.
Konuşmasına izin ver,
Harriet.
Lütfen.
Korkarım, Harriet
haklı.
Yeni iş almıyorum.
Ama yazar olmanızın
yanında hayalet avcılığı da yapıyorsunuz, değil mi?
Var olmayan birşeyi
avlayamazsınız.
Demek öyle.
Galiba elimizde var
olan bir tane var.
Üstümü
değiştirmeliyim.
Katie, Bay Mallory'yi
çalışma odama götürür müsün?
İyiyim ben.
İyi misin?
Kendini neden bu
kadar hırpaladığını biliyoruz ve bunun
işe yarayacağını düşündüğün için seni suçlamıyoruz.
Ama artık bunun sana
yalnızca acı verdiğini görüyoruz.
Evet.
Size bunları
yaşattığım için özür dilerim.
Hak etmiyorsunuz.
Umarım, o kibirle
olmadığını iddia ettiğin cehennemde
derini yüzerler.
Hatırladığım
kadarıyla Dorset'te yaşlı bir kadının ağzından çıkmıştı.
Okul sorumlumuz kitabınıza
pek düşkün.
Müdürümüze yaptığınız
işten o bahsetti.
Ne kadarsaygı değer
olduğunuz ve kitabınızın pek çok evin kitaplığında İncil'le yan yana durduğu konusunda garanti
verdi.
Bayan Cathcart, söylentilertehlikeli
şeylerdir.
Bu odada konuşulanlar
gizli kalır, Bay Mallory.
Özellikle işi kabul
etmemişsem.
Okulumuzun adı
Rookford.
Cumbria'da.
Eskiden orada bir
çocuğun öldürüldüğü söyleniyor.
Öğrenci değil.
O zamanlar bina
birinin eviymiş.
Kimmiş peki?
Katili yakalamışlar
mı?
Hiçbir kayıt yok.
Evin sahipleri önemli
bir aileymiş, herkes suspus olmuş.
Yine de olay doğru
olabilir.
Yani yıllar önce
gerçekleşmiş olabilecek bir ölüm yüzünden buradasınız, öyle mi?
Hayır.
Başka bir ölüm
yüzünden buradayım.
Öğrencilerimizden
biri.
3 hafta önce oldu.
İsmi Walter'dı.
Walter Portman.
Ölmeden bir gün önce,
korkudan titreyerek okul müdürünü görmeye
gitmiş.
Bir hayalet gördüğünden
eminmiş.
Öldürülen çocuğun
hayaleti.
Öldürülen çocuğun
neye benzediğini nerden biliyormuş peki?
Bu 18 yıI önce
çekilmiş.
Eski bir eşek şakası.
Objektif grubun geri
kalanını da almak için çevrildiğinde Bir
çocuk iki tarafta da görünmek için grubun öteki ucuna koşar.
Objektife girdiğinde
hala hareket ediyormuş.
Biliyorum.
Bu 1902'de çekilmiş.
Bu 1903'te.
Bu 1903'te.
1905.
Son olarak, 1906'da.
Bu fotoğraflarda
gördüğünüz çocukların hepsi sorguya
çekildi.
Bir ay önce çekilen
bu fotoğraf da dahil olmak üzere.
Bir çocuğun
objektifin öteki tarafa döndüğü 15 saniye içinde grubun öbür başına koşabilmesini anlıyorum.
Anlayamadığım şuraya
nasıI vardığı.
Milford kadınları.
Ya filmin bir kısmı fotoğrafa
çıkmış ya da aynı hayalet annemin kulübesine
de dadanmış.
İki gün sonra
sömestrtatili başlıyor.
Çocuklar geri dönerse
şanslıyız demektir Ticari durumunuz beni
ilgilendirmiyor.
Hayaleti başka
öğrenciler de görebilir.
Çocuklar şuna
inanıyor Çocuklar Noel Baba'ya ve Diş
Perisi'ne de inanır.
Hatta eminim ki
bazıları Tanrıya bile inanıyordur.
Şu çocuklara ne
olduğunu anlatmanıza gerek yok Bay
Mallory yine de onların hayaletlerini okulda
gezinirken görmüyorsunuz.
Rookford yatılı bir
okul, Bayan Cathcart.
Çocukların çoğu
ailelerini hiç görmüyor, yetimlerden farkı yok.
Bunu size kendi
durumunuzu hatırlatmak için söylemiyorum.
Neden söylüyorsunuz
öyleyse?
Çocukluğumdan
hatırladığım tek şey korku.
Kafamda ailemin
ölümüyle ilgili birkaç sahne var; ama Kenya'daki
hayatımız ve Londra'ya gelişimizle ilgili birşey yok.
Kapkaranlık, sürekli
bir dehşet hissi dışında hiçbir şey.
Kullandığınız taktik
alçakça.
Korku çocukluğumuzu
yutar.
Yetişkinliğimizi de.
Bu çocuklar geceleri
duydukları tıkırtılar yüzünden endişelenmiyorlar.
Ölecek kadar
korkuyorlar.
Lütfen gidin.
Yardımınızı istemek
için gönderilmiştim ve bu görevimi de yerine getirdim.
Görülen o ki, canının
istemediği hiçbirşeyi yapmayan bir kadınsınız.
Wellington Oteli'nde
kalıyorum.
Zaman ayırdığınız
için teşekkür ederim.
Semper Veritas.
Latince dersleri yeni
açılan bir okula saygıdeğer bir hava kazandırıyor.
Bu da fiyatı biraz
daha yükseltebilecekleri anlamına geliyor.
"Gerçek"
bir hayalet ise fiyatı tekrar aşağı çekiyor olmalı.
Latince.
Ne eğlenceli.
"Daima gerçek.
" Bakalım, öyle miymiş.
Sabırsızsın.
Bu insanların olmayan
bir şeye inandığı konusunda o kadar eminsiniz demek.
Bilim olmadan,
insanlar olmayan birşeye değil, herhangi bir şeye inanırlar buna hayaletler de dahil.
Yani bizim onlara
ihtiyacımız var, sizinse yok.
Ben kanıtlara
inanırım.
İhtiyaçların bununla
ilgisi yok.
Yine başka birinin sigaralığını
taşıyorsunuz.
Yenildim!
Özür dilerim.
Bay Mallory, ben Devam edin.
Judd.
Dizleriniz, çocuklar!
Bu, Bayan Hill, okul
sorumlumuz.
Kendisine Maud
diyebilirsiniz.
- Nasılsınız?
- Maud?
Bunlar ona çok ağır
geldi.
Normalde de tuhaf bir
insandır zaten.
Mesela sizin
kitabınızı da beğenmişti.
Sizi tanıyor gibiyim.
Kitabınızı defalarca
okudum.
Kitaplığımda İncil'le
yan yana duruyor.
Daha önce hiç
eğitimli bir bayanla tanışmamıştım.
Cambridge'li biriyle
mesela.
Ünlü birinin ise esamesi
bile okunmaz.
Ünlü olan Kaiser'di, Bayan
Hill.
Ben yalnızca kitabı
yazdım.
Maud.
Bay Mallory bana Maud
diyebileceğinizi söylemişti.
Maud.
- Merhaba.
- Merhaba.
Bay McNair tüm
öğrenciler içeri girecek, demedi mi?
Tom.
Herkesin sinirleri mahvolmuş
durumda.
14 yıldır buradayım.
Burayı iyi biliyorum ve bu hayalet saçmalığına inanmıyorum.
Bilmenizi isterim ki hizmetinizdeyim.
Merhaba.
Kesin şunu.
Yürüyün.
Howell, savun kendini.
Saçını da kestir.
Hepiniz aşağıya.
Teşekkürler, Maud.
Bayan Cathcart'ı müdür
beyin yanına götüreceğim.
Binaya taşındığımızda
buradaydı.
Çocukların favorisi.
Sanırım Vaftizci
Yahya.
Bu taraftan.
Aslında bu
Holofenes'i katleden Judith.
Düşman kampına
gizlice sızarak, baş generali baştan çıkarıp
kafasını kesen bir kadının öyküsü.
Güzel zamanlardı, değil
mi, Maud?
İçerde değilim, dışarıdayım.
En azından
dışarıdaydım.
Artık içerdeyim.
Siz hayalet kadın
olmalısınız.
Böyle gelin.
Peder Purslow, bu
Florence Cathcart.
Eğitimli bir kadın.
Gelmenize sevindim.
Okul sorumlusuna
teşekkür borçlu olduğunuzu biliyorsunuzdur.
Sanırım.
Anne babasından önce
ölen bir çocuk.
Ne korkunç şey.
Ben 3 çocuğumu
kaybettim.
Ahrete inanmayan biri
olduğunuzu düşünüyorum.
İnanmıyorum.
Korkunç, değil mi?
Bay Mallory size
okulu gezdirecek.
Yemekhaneye
gidiyorum, görmek isterseniz buyurun.
Bay Mallory.
Demek rehber benim.
Akşam yemeğinden bir
saatlik zorunlu kitap okuma dersi var.
Saat 8'de de ışıklar
söner.
Size Walter'ın
bulunduğu yeri göstereyim.
Çocukların hayaleti
gördüklerini iddia ettikleri her yeri görmek istiyorum.
Belki Maud'un da bizimle
gelmesini istersiniz?
Walter'ınki de dahil
olmak üzere pek çok olay burada yaşandı.
Walter buranın hemen
dışında, terasta bulundu.
Çocukların çoğu artık
buraya gelmeye korkuyor.
Bay Mallory.
Gereksiz seslerden
hoşlanmıyor.
Ego Contemno Latin.
Latinceden nefret
ediyorum.
Bunu siz mi yazdınız?
Walter burada bulundu.
Bay Broad onu hemen
kahvaltıdan önce buldu.
Bu kapılar kilitli
miydi?
Oyuncak ayısı var
mıydı?
- Evet, ön taraftaki
ofiste duruyor.
- Getirebilir misin?
Ondan hoşlanmıyorsun.
Nedenlerim var; ancak
anlatmak yerinde olmaz.
Gözlüğü nerde?
Bahane olarak onu
kullanıyordu.
Bir bacağı da
topallıyordu.
Bu sayede cepheye
gitmedi.
- Annesi bunu
götürmek istemedi.
- Teşekkürler.
Walter'ın bulunduğu
sabah bu hala yatağının üstünde miydi?
Evet.
Hayalet başka
yerlerde de görüldü, demiştiniz.
Evet.
Çoğunlukla batı
kanadındaki yatakhanede.
Maud.
Bu işi sana
bırakabilir miyim?
- Neden okuma
dersinde değilsin?
- Kitabımı unuttum,
efendim.
İyi misiniz?
Sömestrtatili yarın
başlıyor, değil mi?
Ailesi çok uzakta
olan öğrenciler gitmiyor.
Bunun dışında bina
tamamen bize kalıyor.
Onu korkutuyorlar
mıydı?
Ona, Hırıltılı Walter
derlerdi.
Astım hastasıydı.
Arkadaşları kimlerdi?
Hiç arkadaşı var
mıydı?
Bayan Cathcart, burası
iyi bir okul.
Ama diğerlerinden
farklıysanız Bu halde olan tek yatak
onunki değil.
Sonra Kral Arthur, Sör
Bedivere'e şöyle dedi.
Yeni doğan gün
hepsini ayıracak.
En ünlü şövalyelerin en
güzel arkadaşlıklarını.
İsimlerini dünya
unutmayacak.
Ne güzel de
uyuyorlar, sevdiğim adamlar.
Bence artık artık hiçbirzaman Bence artık hiçbir zaman şövalyelerin başarılarından
bahsederek ruhumuzu hoş tutmamalıyız.
Dowden!
Ayağa kalk.
Bu genç hanımı sınıfıma
getirmenizin, kendisine Bay Dowden'ın çirkin
davranışını göstermekten başka bir nedeni olduğunu düşünüyorum.
Bay McNair.
Çocuklar şu an hepinizin üzgün ve korku dolu olduğunu
biliyorum.
Bayan Cathcart
korkularınıza son vermek için burada.
Kendisi
İngiltere'deki en zeki insanlardan biri.
Bayan Cathcart.
Ayağa kalkın.
- İyi akşamlar.
- İyi akşamlar.
Oturun.
Lütfen oturun.
Şu hayalet hakkında Walter
Portman'la kimler konuştu?
Aranızda hayalet
çocuğu kendi gözleriyle gören var mı?
Ben gördüm, Bayan.
Ben gördüm.
Ayağa kalk.
Benimle gelip Çok korkunçtu.
Üst kat koridorunda.
Yüzü bulanık ve çarpılmış gibi.
Fotoğraflardaki gibi.
Ama acı içindeydi.
Ağlıyordu.
Gördüğüm oydu.
Lütfen onu öldürün,
Bayan.
Lütfen öldürün.
Susun!
Cep Premo.
12'lik film ve
mercekle.
Ses kayıt cihazı.
Herhangi bir temas
izini saptamaya yarayacak fumigatör.
Walter'ın
yatakhanesindekiler başka yerde uyuyabilir mi?
Yemekhaneye
taşıyabiliriz.
Marconi manyetik alan
detektörü.
Her tabla için 1/3
onsluk magnezyum ve potasyum klorid.
Biri tele
takıldığında diyafram saniyenin 30'da birinde açılacak ve elektrik akımı barutu ateşleyecek.
- Bunlar ne?
- Ayak izlerini
yakalamak için.
Hayaletlerin ayak izi
mi var?
Hayaletçilik oynayan
insanların var.
Senden nefret ediyor
olmalılar.
Kim?
Spiritüalistler mi?
Hayır, hayaletler.
Kes sesini.
Kes sesini, yoksa
gününü gösteririm!
Victor, bugün güzel
koştun.
- Neyin var?
- Bir şey yok.
Nedir bu dağınıklık?
Dediklerini yapacak
mıymış?
Gelen bayan.
Ne diyorlar ki?
Hayaleti öldürecekmiş.
Ve o bunu yapana dek,
her egece bir çocuk ölecekmiş.
O buraya hayalet
yakalamaya gelmedi.
Yaramaz çocukları yakalamaya
geldi.
Susun artık.
Kapayın gözlerinizi.
Lşıklar az sonra
sönecek.
Parry.
Parry.
Kimse seni sevmiyor.
Kes sesini.
Kes sesini, yoksa
gününü gösteririm!
Sessiz ol.
Merhaba?
Zilleri duydum.
İyi misin?
Birinci zil!
Birinci zil!
Sıradaki 3 çocuk
gelsin.
Sessiz olun.
Sıradaki.
Çoraplı
olmadıklarından emin misiniz?
Takip ettiğim izler
kesinlikle çıplak ayakla bırakılmıştı.
- Geri çekil!
- Haydi.
Neden buradayız,
efendim?
Pekala, arkanızı
dönüp ayaklarınızı kaldırın.
Müdür Bey.
Parry.
- Efendim.
- Parry.
Parry, baban bunu
duyunca ne düşünecek?
Öldüğü gece Waltertuvalete
kalkmıştı.
Gözlüğü gözünde
değildi.
Bay Parry ise yüzünü
kapatmak için bunu kullanarak onu korkuttu.
Walter'a böyle birşey
yapmadım.
Dün gece de aynı şeyi
bana yapmaya çalıştı.
Öyle değil mi?
Victor.
Bunu yaparsam bana karşı iyi olacaklarını söylediler.
Sızlanmayı kes.
Malcolm, lütfen.
Kim?
- Onlar.
- İspiyoncu!
Walter'a bir şey
yapmadım, onu seviyordum.
Beraber oynardık.
- Victor.
- Onu kimin
korkuttuğunu kimse bilmiyor.
Bu yüzden bir çocuk
öldü.
- Ben yapmadım.
- Tamam, o yapmadı.
Dün gece bir çocuk
daha vardı.
Onu merdiven
boşluğunda gördüm.
Ne?
Dowden?
- Başka çocuk yoktu.
- Bu işin arkasında
sen varsın.
- Doğru söylüyorum,
efendim.
- Öteki çocuk kimse
söyleyin hemen.
Başkası yoktu,
efendim.
Kim olduğunu söyle
yoksa iyi bir dayak yiyeceksin.
Anlatacak başka bir
şey yok.
Başka kimse yoktu.
Bir dakika durun!
Size doğruyu
söylüyorum.
Tanrı aşkına,
yeterince zarar verdiniz zaten, bunu da yapmayın.
Ne dediniz?
Ciğerleriniz için bir
balsam kullanıyorsunuz.
Kokusunu şimdi adım.
Camlara, kapılara ve Walter'ın ayıcığına da sürülmüştü.
Öldüğü gece siz de
oradaydınız.
İtiraz ediyorum.
Walter'ı alt katta
bulup ayıcığını alıp onu karanlığa terk
ettiğinizde o da itiraz etmiş miydi?
Buraya çocukları
korktukları şeye karşı korumak için geldim
sizse onları bu korkuyla yaşamaya mahkum ediyorsunuz.
- Korku kimseyi
öldürmez.
- Hayır ama korkunun neden olduğu astım krizi
öldürebilir.
- Onu bıraktığımda
hayattaydı.
- Malcolm.
Ağlıyordu.
Hayalet gördüğünü
söylüyordu.
Ona ona cesaret kazandırmam gerektiğini düşündüm.
Onları pışpışlamamız
yetmez, Robert.
Bu çocukların güçlü
olmaları gerek.
Bizden daha güçlü.
Malcolm, şu hayatta
senden daha fazla korumak isteyeceğim kimse yok ama çocukların aileleri neredeyse burada olur
ve okulu bir an önce terk etmeni
istiyorum.
mutlu sona ererken.
Dayan ruhum dostlarım
buradan giderken Bizimkine yakın
birsiperde bir asker vardı.
Pek çok gün batımında
bu ilahiyi söylediğini duyardık.
Geçmişi şimdiki
zamandan ayırmak çok zor.
Çocuklar rahat etti.
Mutlu olmalısın.
Semper veritas.
Gerçeğin bir
bedeli var.
Zaten yaralı olan bir
adamı mahvettik.
Malcolm umurumda
değil.
Senin de değil.
Seni gördüm.
Hayalet işinin
düzmece olduğunu kanıtladığın anda Lütfen,
Robert.
Benden istenileni
yaptım.
Korkulacak hiçbirşey olmadığını
kanıtladım.
Hiçbirşey.
Kiliseden erken
ayrıldın.
Bay Judd.
Eve mi dönüyorsun?
Hayaleti buldun.
McNair'in günah
keçisi ilan edilmesiyle yazacak bir hikayen daha oldu.
Başına gelen onca
şeyden sonra.
Bay McNair'in başına neler
geldiğini tam olarak bilebileceğimizden
emin değilim.
- Benimle böyle
konuşmamalısın.
- Efendim?
- Özür dilerim, öyle
demek istemedim.
- Savaşa gitmemenin
kötü birşey olduğunu bilmediğimi mi
sanıyorsun?
Buraya bana bunları söylemeye mi geldin?
Bak, sana bir tavsiye
vereyim, hayalet kadın kendini sakınman
gereken, yaşayanlardır ölüler değil.
İşte geldi.
Olanları unutmaya
çalış.
Müdür Bey unuttu bile.
Eve gidip, kek ve
pudingleri mideye indirme zamanı.
Şanslı keratalar.
Yine de biz de burada
eğleneceğiz.
Hep böyle diyorsun.
Şanslı keratalarmış.
Hep böyle diyorsun.
Hayır!
Hiçbirşey yok.
Hiçbirşey yok.
Tamam, geçti.
Güle güle.
Haftaya görüşürüz.
Gitmeden önce
müştemilatları kontrol edin, Bay Bakter.
Tarrow çiftliğinde
Çingeneler var.
Ailen deniz aşırı bir
yerde mi, Tom?
Hindistan'da
yaşıyorlar.
Hindistan'a gitmek 3
hafta sürüyor.
Orda kaplanlar var.
Görüşürüz.
Mary.
Sen gittin mi?
Hayır.
Gitmedim, ama Afrika'da
aslanları gördüm.
Hatta birtanesi bana
saldırdı.
NasıI kurtuldun?
Köylülerden biri
tarafından kurtarılmışım.
Kabile reisiymiş.
Aslanı öldürmüş mü?
Çok küçüktüm, hatırlamıyorum,
ama herhalde.
Köylüler beni alıp, yardım
gelene kadar baktılar.
Bana Mowa-Zee
diyorlardı "Beyaz bebek".
Acaba hakkımda ne
düşünüyorlardı?
- Tom, bizi yalnız
bırakabilir misin?
- O zaman annenle
baban yanında mıydı?
Öldüler mi?
Sanırım, evet.
Ciddi bir şeylerden
konuşacağız.
Ciddi konuşmaları ben
de severim.
Hadi.
Görüşürüz.
Mowa-Zee.
Maud, kazaydı.
Sigaralığımı düşürdüm.
Böyle birşeyi nasıI
yapabildiniz?
Bunu konuşmak
istemiyorum.
Size birşeyler oldu şu an gidemezsiniz, Bayan.
Bana
"Bayan" demeyi keser misin?
Adım Florence.
Ayrıca burada kalamam.
Üzgünüm.
Teşekkürler.
Birsaat içinde gitmiş
olurum.
Düştüm.
Düştüm.
Orda olduğunu
biliyorum, Robert.
Lütfen gitme.
Gitme.
Siz hayalet kadın
olmalısınız.
Böyle gelin.
İyi akşamlar.
Kes sesini.
Kes sesini, yoksa
gününü gösteririm!
Bay Mallory, yardımınıza
ihtiyacım var.
Gitmiyor musun?
Bazı aletlerin yeniden
kurulması gerek.
Anlayamıyorum.
Suçluyu buldun.
Başka ne kaldı?
- Alır mısın?
- Hayır, teşekkürler.
Şeri sevmez misin?
Ben asla içki
içmeyeceğim.
- İnsanın midesini
bulandırıyor.
- Bay Judd siz de buyurun isterseniz.
İşim var.
Mallory.
Bay Mallory?
Florence, ne
yapıyorsun?
Bu eve bir fenomeni
açıklamak için geldim ve görüyorum ki, işim
daha bitmemiş.
Burada herkes
tarafından paylaşılan birsanrı var.
Evin içinde,
karşısında hiçbir kapı ya da duvar yokmuşçasına gezinen bir çocuk.
Burada bir çocuğun
öldürüldüğünden söz etmiştiniz.
Peki ya tüm bu şeyler Tüm bunları bir his yüzünden mi yapıyorsunuz?
Bu bir his değil.
Bu birtez.
- Cinayetin nasıI
işlendiğinden bahsedin.
- Gerçekten olup
olmadığını bilmiyoruz.
- Bunun bir nedeni
olmalı.
- 2 saat önce
gidiyordu.
- Florence, bunu
neden yapıyorsun?
- Florence.
- Nedir bu?
- Diferansiyel
termometre.
Koridorun bu tarafı
birdenbire diğer tarafından çok daha
soğuk hale geldi.
Eskiden buranın bir
ev olduğundan söz etmiştiniz.
Genelde böyle
yerlerde hizmetçilerin paspas ve süpürge gibi şeyleri koymak için kullandıkları gizli dolapları vardır.
Bazen üst katlara çıkmak
için merdivenleri bile olur.
Bunu biliyorum.
Eski bir ninni.
Uç uç böceğim evine uç.
Evin yanıyor çocukların gitti.
çocukların gitti.
Robert, evi kilitle.
Bunun bir anlamı yok.
Saçma bir ninni
sadece.
Korkuyorum.
Tom.
- Tom.
- Beni yakalamak
istiyor.
Tom, hiçbir şey
olmayacak.
Söz veriyorum.
Çalışmam gerek.
Bana ihtiyacınız olursa
üst katta olacağım.
Seninle oturabilir
miyim?
Hiç konuşmam.
Tabi ki.
Konuştuğum zaman başım
derde giriyor.
Aslında çok da
konuşmuyorum.
Okuldayken arkadaşların
var mıydı?
Benimle
konuşabilirsin.
Bazen kendime arkadaşlar
uyduruyorum.
Bunda birsorun yok.
Pek çok çocuk yapar
bunu, benim de vardı.
Adı neydi?
Adının olup
olmadığından emin değilim.
- Seninkilerin adı
var mı?
- Hala yalnızsın değil mi?
Belli oluyor.
Okuldaki çocuklara
rağmen.
Belli oluyor.
Bir kez gerçek bir
arkadaşın olmuştu.
Ama artık yok.
Onu seviyor muydun?
Evet, seviyordum.
Evet, seviyordum.
Ama sonra sonra çok saçma ve zalimce bir şey yaptım.
Sanırım kaybetmek
korkuyordum, o kadar çok seviyordum ki onu.
Savaşa gitmişti.
Ne yaptın?
Ona bir mektup yazıp,
onunla evlenemeyeceğimi, çünkü artık
onu sevmediğimi söyledim.
Ne dedi?
Öldü.
Mektubu aldıktan kısa
birsüre sonra.
Ama onu seviyordun.
Bu yüzden onu geri
istiyorsun.
Teşekkürler.
Mowa-Zee.
Sanırım tüm
dünyada yalnızlığı buradan daha iyi anlatabilecek
bir yer yok.
Kendine eziyet
ediyorsun.
Burada olma nedenin
bu mu?
Onun gerçekten
gittiğini kendine her gün yeniden ispat etmek için mi?
Yaranı herseferinde daha
fazla deşmek için mi?
Suçluluk duyduğun
için mi?
Kendi bacağını
paramparça ederken bana nutuk atıyorsun.
Kendi bacağını
paramparça ederken bana nutuk atıyorsun.
Neden bahsettiğini
bilmiyorsun.
Robert.
Korkuyorum.
Böyle yaşayamam.
Haklısın, bunun
bir bedeli var.
Kendimden giderek
daha fazla nefret ediyorum, ama korkarak yaşayamam.
Yoksa yakında ben de
ölmüş olurum.
Kırmızı 4, siyah 5'in
altına gider.
Her kartın bir yeri
var.
Hepsi kendi yerine
gittiğinde, oyunu kazanıyorsun.
Bu, şuraya gidiyor.
Bu da şuraya.
Siyah 8, kırmızı 9'un
altına gidebilir.
Zaman alan bir şey.
Bu yüzden bu oyuna, Sabır
adını vermişler.
Alt katta.
- Mowa-Zee.
- Tom.
Tom!
Tom!
Sen olduğunu
biliyorum, Tom.
Peşinden gelmeyeceğim.
Oynamaya devam et.
Florence.
Bunu neden yapıyorsun?
Güldüğünü duydum.
- Güldüğünü duydum.
- Florence!
Beni bir adama götürdün.
Kimdi o?
!
Bir adam vardı!
Kes şunu.
Sebebi sensin.
Hepiniz bu işin
içindesiniz!
Sen Sen çok kötü ve zalim bir çocuksun.
Florence!
Senden nefret
ediyorum.
Buraya gel ve özür
dile hemen.
Bana emretmekten
vazgeç.
Yanlış birşey
yapmadım!
Seni tanıyamıyorum.
Kibar ve sevgi dolu
bir kız olduğunu düşünüyordum; ama geriye
hiçbirşey kalmamış.
İçin bomboş senin.
O çok dertli.
Bunu anlamak
zorundasın.
Seni çok, hem de çok
seviyor.
Ben umurunda değilim
onun.
Walter gibi ölsem
bile umurunda olmaz.
Nefret ediyorum ondan.
Robert, yardımına
ihtiyacım var.
Tüfeği vardı.
Oradaydı.
Bunlardan biri bunu
kanıtlayacak.
Işıklardan birini
açık bırakabilirim, rahat etmeyeceksen Sorun
değil.
Şunları
kaldırabilirsen.
Güzel.
Eskiden karanlıktan korkardım.
Sonra, ateş ya da
patlamanın olmadığı karanlık güvende olduğumuz
- Teşekkürler.
anlamına gelmeye
başladı ama yatağıma yattığımda etrafımdakileri görmek için gözlerimi açmak
ister; ama korkumdan açamazdım.
Teşekkür ederim.
Hiçbir zaman gözlerimizi
kapattığımız zamanki kadar karanlık olmuyor
ama onları yine de kapatıyoruz.
Neden acaba?
Teşekkür ederim.
Hareketler bulanık
çıkmamış, demek ki o sırada hareket ediyor
olsa bile en azından bir tanesinde onu
görebileceğiz.
Neden gözlerini
kapatıyorsun, Florence?
Nerde o?
Aman Tanrım.
Hayır.
Sen gerçeksin.
Öyleyim.
Bu şeyler neden
burada?
Benden ne istiyorlar?
Belki de sana
gelmemişlerdir.
Tom, burada kal.
Odadan çıkma.
Hayır!
Açın kapıyı.
Florence'a bir şey
oldu.
- Burada kalacağına
söz ver.
- Tamam.
Tom!
Söz veriyorum.
Maud!
Florence!
Gördüm seni.
Onunla birlikte
gördüm.
Savaş kahramanımızla
birlikte.
Neden bahsettiğimizi Bu pencerelerde birsürü şey görmüştüm, ama
böylesi ilk defa oldu.
Kadınlar.
Acıklı hikayeler
kalbinizin kapılarını açtırıyor, değil mi?
Onları askere
aldılar, kendileri başvurmadı.
Birden kahraman
kesildiler.
Bunu ne cüretle
söylüyorsun?
Tek yaptığın
oturmaktı yine de onun gibi adamlarla alay
edebileceğini sanıyorsun.
Söylediklerine dikkat
et.
Onlar hayatlarını
verirken, sen hiçbirşey Hayır!
Robert!
Robert!
Florence, ne oldu?
Ne oldu, tatlım?
Judd bana saldırdı.
Şey yapmaya çalıştı.
Sanırım öldürdüm onu.
- Sanırım öldürdüm
onu.
- Maud, bir battaniye
bul.
Banyoyu da hazırla.
Hemen lütfen.
Judd nerde?
Ağaçlığın orda.
Yolun biraz
ilerisinde.
Hayır, içeri gir.
Maud'u bul ve içerde
kal.
Duydun mu?
Robert, bunları Tom'a
anlatma.
Tom mu?
Yeterince korktu
zaten.
Buradaki tek çocuk o.
Burada çocuk falan
yok.
Yalnızca üçümüz varız!
Ne?
Bütün çocuklar gitti.
Biri dışında.
MoWa-Zee.
MoWa-Zee.
MoWa-Zee.
MoWa-Zee.
O gece Walter'ı korkutmak
istememiştim.
Biliyorum.
Sana inanıyorum.
Görünüşünü kontrol
edebiliyor musun?
Bazen.
Ama Walter'ın beni nasıI
görebildiğini bilmiyorum.
Kimse görmez çünkü.
Kendimi onlara
gösteremiyorum.
Neye ihtiyaç
duyuyorsak onu görüyoruz.
Walter'ın da bir
arkadaşa ihtiyacı vardı.
Benim de.
Ama tavşanın
söylediği ninniyi duyduğunda korktun.
Birini seni
yakalayacağını söyledin.
- Kimdi o?
- Bunu söyleyemem.
Lütfen söyle.
Kendin görmelisin.
Birlikte olmamızın
tek yolu bu.
Yeniden.
Ne?
Bizi yine bırakıp gitmeyeceğine
söz ver.
Mousie.
Mow-zee?
Oyuncak evine bak.
- Hayır.
- Hatırlamaya
başladın.
- Bunu biliyorum.
- Hayır.
Sadece bak.
Herşeyi
hatırlayacaksın.
- Eve bak.
- Bakmak istemiyorum.
Hatırlamaya başladın,
bunu biliyorum.
Eve bak.
- Bakmak istemiyorum.
- Beni rahat bırak!
Mousie.
Hatırlamaya başladın.
Hatırlamaya başladın,
bunu biliyorum.
Ama birtürlü
susmuyorsun.
Yüzünü bile görmek
istemiyorum!
Böyle yaşayamam!
Bak.
Herşeyi
hatırlayacaksın.
Bilmiyorsun.
Entrikalar çevirip, arkamdan
gülüyorsunuz.
Kimse entrika falan
çevirmiyor.
Yalnızca artık seni
umursayamıyoruz.
Umursanmamak için elinden
geleni yapıyorsun.
Benimle günlerce
konuşmuyorsun.
Kızına bakmıyorsun
bile.
Kes sesini.
Kes sesini, yoksa
gününü gösteririm!
Erkek olmadığı için
onu sevmiyorsun!
Sen bir canavarsın!
Oysa çok akıllı ve
tatlı bir kız.
- Bana bir oğlan
doğur!
- Ama bir oğlun var!
Senin p.
Çinin kızımız Florence'la
gezip durması beni nasıI hissettiriyor
sanıyorsun?
Tom'u bu işe
karıştırma!
bunların bedelini
ödüyoruz.
Anne!
Anne!
Geri çekil, Florence.
Annene artık yardım
edemezsin.
Çekil önünden!
Annene artık yardım
edemezsin.
Çekil önünden!
Annene artık yardım
edemezsin.
Çekil önünden!
Önümden çekil, dedim.
Lütfen, baba.
Mousie, Mousie, kaç!
Saklandığın yerleri bilmiyor
muyum sanıyorsun?
Küçük fareciğimin
nereye gizlendiğini bilmez olur muyum?
Küçük Mousie.
Küçük Mousie.
Çok üzgünüm, küçük
Mousie.
Seni bulacağım,
tatlım.
Annenin yanına gitmen
gerekiyor.
Mousie.
Mousie.
Küçük Mousie.
Hiçbir zaman
"okul" demedin.
Geldiğinden beri
buradan "ev" diye bahsediyorsun.
Sen.
Dadı.
Tom'un annesi.
Seni buraya getirmenin
yeterli olacağını sanmıştım.
Ama beni de, başına
gelen korkunç şeyleri de hatırlamadın.
Zihninin her şeyi
sildiğini anladım.
Ama birşey, senden
emin olmamı sağladı.
"Onu"
görebiliyordun.
Sen benim benim
canım canım yıllardır arkadaşı olmadan buradan yaşayan
oğlumu gördün.
Ben onun arkadaşıydım.
Her şeyi
paylaşıyorduk.
Babamızı bile.
Herşeyi.
Ama görmen
gerekiyordu.
Bu yüzden Tom'u zaman
zaman seni korkutmaya gönderdim.
Bunu kalman için
yaptım Çünkü senin için en iyisinin ne olduğunu biliyorum.
Her zaman biliyordum.
Çünkü seni ben
büyüttüm.
Sana süt annelik
yaptım.
Seni izledim.
Elimden alınmanı evlatlık verilmeni seyrettim.
Sen de tıpkı oğlum gibi benden koparılıp alındın.
Hayattan hiçbirşey
istemedim.
ve dünya, bir kadına
seveceği çocuklar verip sonra da onları söküp alan bir cehennem.
Küçük Tom.
Little Tom.
Herşeyi unutmuşum.
Yani belki de,
herşeyi değil.
Aslanlar beni
yemişti, demek.
Aslında her anı bir
şekilde değiştirilip, tekrar düzenlenir.
Seni buna inandırdıkları
için kimseye kızamazsın.
Endişelenmene gerek
yok.
Kimse Judd'ın
cesedini bulamaz.
Ondan çok daha iyi adamları
gömdüm ben.
Sen de kendi
hayaletlerini görüyor musun?
Şu an bizimle
birlikteler mi?
Arkadaşların.
Arkadaşlarıma
benziyorlar.
Buna hakları yok.
Hiçbirsuçun bedeli
kendine böyle bir acı yaşatman olamaz.
Hayaletlerle dolu bir
hayat.
Hayaletlerle dolu bir
hayat.
Bizim de ölüden farkımız yok.
Ateş yakın, bardak
çıkarın.
Birzamanlar biri bana
alkolün insanın midesini bulandırdığını söylemişti.
Tom, birşey mi var?
Ne oldu?
Annem herşeyin yoluna
gireceğini söyledi.
Senin de bunu
istediğini.
En yalnız çocuklar
Tom'u görüyor, peki o saklanacak mı?
Sana ihtiyacı var.
Maud, ben eve
dönüyorum.
Gerçekleri öğrenmeden
göle atladığında beni ne kadar korkuttuğunu düşün.
Ama hepsi geçti artık.
Çünkü artık sonsuza
dek Tom'la kalabilirsin.
Herşey yerli yerinde.
Maud herşeyin en iyisini bilir.
Robert!
Florence?
- Florence?
- Bay Mallory.
Florence ve ben artık
gidiyoruz.
Tom'un ailesine
ihtiyacı var.
Florence?
Florence?
Maud'un odasındaki
ecza dolabına git, çabuk.
İçirdiği şey beni
hasta etti.
Tanrım, hayır!
Tom?
Tom?
Kızma lütfen.
Seni çok özlüyorum.
Sürekli.
Sen beni bıraktıktan
sonra hiç mutlu olmadım.
Ama gelemem.
Bunu biliyorsun,
değil mi?
Tek arkadaşım sensin.
Ancak şimdi
seninle gelirsem, ruhum asla mutlu olmayacak
ve bana yardım edersen mutlu olabilirim.
Ama o zaman bana
ihtiyacın olmayacak.
Kimsenin ihtiyacı
olamayacak.
Tom, cesur olmalısın.
Etrafında duvar
yokmuş gibi hareket edebiliyorsun, değil mi?
Duvar ve yer yokmuş
gibi.
Yardım et ona!
O zaman uç, küçük Tom.
Uç.
Öldün mü?
Ölüyor musun?
Bilmiyorum.
Uyumam gerek.
Gözlerimi
kapatmalıyım.
Yanında kalacağım.
Söz veriyorum.
Beni göremesen bile.
Seni seni hissedebiliyorum.
Çocuklara bir kaza
olduğunu söyleyeceğim.
Mahvolacaklar.
- Ona bayılıyorlardı.
- Hepimiz öyleydik.
Sanırım Walter olayı,
onu düşündüğümüzden daha çok sarstı.
Cathcart denen kızsa yardımcı
olamadı.
Sanırım kendisi de pek
iyi değildi zaten.
Geçen dönem, kadınların
zihninin yüksek eğitime uyum
sağlayamadığı hakkında bir çalışma okudum.
Orda olduğunu
biliyorum.
Bu konuda müdür
beyden daha başarılısın.
Eskiden burada
oynardım.
Saklambaç.
Maud da Maud da şurada otururdu.
Bir kitap daha
yazmayı düşünüyorum.
"Hayaletlerin
İzahı" Tanrım, yardım et.
Victor, bağcıklarını
bağla.
- Merhaba.
- Tekrar merhaba.
Şoföre yolun sonunda beklemesini
söyler misin?
Yürümeyi seviyorum.
Hep sevdim.
Önümüzdeki Cumartesi
görüşürüz.
Onları görmüyor
olmamız unuttuğumuz anlamına gelmiyor.
Değil.
- Merhaba.
- Merhaba.
||
« Prev Post
Next Post »