Print Friendly and PDF

Translate

3 Aptal (2009)3 Idiots

|

 


170 dk

Yönetmen:Rajkumar Hirani

Senaryo:Rajkumar Hirani, Abhijit Joshi, Chetan Bhagat

Ülke:Hindistan

Tür:Komedi, Dram

Vizyon Tarihi:02 Aralık 2009 (Hindistan)

Dil:Hintçe, İngilizce

Müzik:Shantanu Moitra, Atul Raninga, Sanjay Wandrekar

Nam-ı Diğer:3 Ahmak

Oyuncular

Aamir Khan

Madhavan

Sharman Joshi

Kareena Kapoor

Boman Irani

Özet

Hindistan'ın en iyi mühendislik okuluna başlayan öğrencilerin hayatını anlatıyor özet olarak. Sistemin daima yarış üzerine kurulu olduğu, herkesin en iyi olmaya çabaladığı bir okulda sistemi değiştirmeye çalışan bir öğrenci ve onun en yakın 2 arkadaşı. Başlarından geçenler, hayattan aslında ne istedikleri.Ranco karakterinin başrol oynadığı film dram ve komedi türünü en iyi şekilde harmanlayıp bize öğretici bir film olmakta

Altyazı

 Alo?

 Evet  Ne?

 Efendim, lütfen cep telefonunuzu kapatın.

 Sadece bir saniye, bir saniye, lütfen.

 Affedersiniz!

 Efendim, lütfen oturun!

 Kaptan, acil tıbbi bir durum var!

 Yolcunun biri koridorda bayıldı.

 Delhi, Air India 101, acil tıbbi bir durum için geri dönüyor.

 Onu çevirelim.

 Özür dilerim, efendim.

 Bekleyin!

 Artık iyiyim, teşekkürler.

 Siz lütfen işinize bakın.

 Ben giderim.

 Beyefendi!

 Bekleyin!

 - Arabayı getir!

 - Siz Bay Dhillon musunuz?

 - Neden?

 Alnıma adımı mı yazdırayım!

 Getir şu arabayı!

 - Tamam, efendim.

 Otele mi, efendim?

 Evet, evet, ama Vasant Vihar'a uğrayacağız.

 Gaza bas, dostum!

 Çeviri: King3000 Evet, Farhan?

 Hemen hazırlan!

 Beş dakika içinde orada olacağım!

 Ne oldu, dostum?

 Chatur aradı.

 Onu hatırladın mı?

 'Susturucu' mu?

 Evet, o, kardeşim.

 Dediğine göre  Rancho geliyormuş.

 Ne dedi?

 Dediğine göre, saat 8'de kampüse geliyormuş.

 Hadi be!

 Hadi acele et, dostum.

 Tamam, tamam!

 Tatlım, ben hemen dönerim.

 Oh, ayakkabılar.

 Dostumuzu bulduk!

 Ne?

 Daha sonra söylersin, görüşürüz.

 Pantolonunu unuttun!

 Şimdi otele mi, efendim?

 Evet, ama önce İmparial Engineering üniversitesine uğrayacağız.

 Tamam, efendim.

 Çoraplarımı unutmuşum.

 Bence çoraplardan daha fazlasını.

 Pantolonunu.

 Olamaz!

 Şimdi havaalanından kardeşimi al.

 Soyadı aynı, Dhillon.

 Ben Dhillon.

 Benim arabam nerede?

 Yolda mı?

 Hey Rancho!

 Hey Chatur, Rancho nerede?

 Rancho!

 Rancho nerede?

 Hoş geldiniz, aptallar.

 Madeira şarabı ister misiniz?

 Geçen gün içtiğiniz içkiden.

 İçin!

 Rancho nerede?

 Sabırlı olun, önce şuna bakın.

 Karıma değil, arkadaki pansiyona bakın, aptallar.

 3.500.000 dolar.

 Yüzme havuzu, ısıtmalı.

 Oturma odası, akçaağaç ahşap döşeme.

 Benim yeni Lambhorghini'm 6496 cc.

 Çok hızlı.

 Hey, bize bunu neden gösteriyorsun ki?

 Unuttunuz mu?

 Bu ne?

 '5 Eylül'.

 Bugünün tarihi, ne olmuş?

 5 Eylül.

 Sana meydan okuyorum!

 10 yıl sonra tekrar buluşacağız!

 Aynı gün.

 Aynı yerde!

 Kimin daha başarılı olduğunu göreceğiz!

 Cesaretin var mı?

 Bahse gir, bahse gir!

 Hatırlıyor musunuz?

 O aptala burada meydan okumuştum.

 Ben sözümü tuttum.

 Geri döndüm.

 Seni sersem!

 Ben uçağımı kaçırdım, o pantolonunu unuttu!

 Sırf Rancho'yu görmek için.

 Biz yıllardır onu arıyoruz, onun hayatta olup olmadığını dahi bilmiyoruz.

 Sen onun, senin aptal bahsin için ortaya çıkacağını mı sanıyorsun?

 Hayır, onun ortaya çıkmayacağını biliyorum.

 - Onun çenesini sen mi kıracaksın, yoksa ben mi kırayım?

 - Bir dakika, Farhan!

 Peki, bizi ne diye buraya çağırdın?

 Rancho ile görüşmeniz için.

 Gelin ve görün.

 Bakın ben nereye vardım, ve o nerelere düştü.

 Yani, Rancho'nun nerede olduğunu biliyor musun?

 Evet.

 Rancho nerede?

 Shimla'da.

 Rüzgar gibi tam özgür.

 Tıpkı yükselen uçurtma gibi.

 O nereye gitti   hadi bulalım onu.

 Rüzgar gibi tam özgür.

 Tıpkı yükselen uçurtma gibi.

 O nereye gitti  hadi bulalım onu.

 Biz sıradan yollarda giderken   o hep kendi yolunu bulurdu.

 O, hep düşer kalkardı.

 Heyecan içinde yürürdü.

 Biz hep bugünü düşünürken   o sadece bugünün tadını çıkarırdı.

 O her anı dolu dolu yaşardı.

 O nereden geldi   o bizim kalbimize dokundu ve kayboldu.

 O nereye gitti  hadi bulalım onu.

 O, kavurucu güneş gibiydi   çöl ortasındaki vaha gibiydi.

 O, yaralı kalplerimizin yarasına merhemdi.

 Biz hep korku içindeyken   o hep nehre atlardı.

 O hep akıntıya karşı yüzerdi.

 O bulut gibi dolaşırdı   o bizim sevgimizdi.

 O nereye gitti  hadi bulalım onu.

 Rancho.

 Ranchhoddas Shamaldas Chanchad.

 Adı gibi o da benzersizdi.

 Doğuştan öğrendiğimiz tek şey; hayat bir yarıştır.

 Acele et, yoksa ezilirsin.

 Doğmak için bile, 300 milyon spermin içinden birinin şansı var.

 1978.

 05:15'te doğdum.

 Ve 05:16'da babam şöyle demiş   benim oğlum bir mühendis olacak.

 - Farhan Qureshi, biyoteknoloji mühendisi.

 Ve kaderim mühürlenmiş.

 Benim ne olmak istediğimi  bana sormadılar.

 Raju Rastogi  Ranchhoddas Chanchad.

 Oda numaran kaç?

 D-26.

 Hadi.

 Ben Man Mohan.

 MM.

 Buradaki mühendisler bana Milimetre diyorlar.

 Yumurta, ekmek, süt, çamaşır için   dergi bulmak için, ödev kopyalamak için bana söyle.

 Ben senin adamınım.

 Tamamdır, pazarlık istemem.

 Hey, bekle, bekle, bekle, tut şunu!

 Kilobyte, Megabyte, ve anneleri Gigabyte ile tanış.

 Devam et, çek, bu aile ısırmaz.

 Buyur  al sana Tanrıdan korkan biri daha.

 - Merhaba, ben Farhan Qureshi.

 - Ben Raju Rastogi.

 Merak etme.

 Bir kaç gün sonra Tanrı inancını kaybeder.

 Sonra duvara çıplak hatun resimleri asar ve   oh Tanrım!

 Bir kez olsun onlarla bir kez olsun yatayım!

 Hey!

 Defol buradan!

 Dört dolar.

 Çanta başına iki.

 İşte beş.

 Üstü kalsın.

 Teşekkürler patron.

 Bahşişinin karşılığını alacaksın.

 Bu gece en iyi iç çamaşırını giymeyi unutma.

 Neden?

 Majesteleri, siz büyüksünüz!

 Bu mütevazı teklifimizi kabul edin!

 Oh, burada He-Man varmış!

 Bu ne güzel bir parça.

 Sevimli ve mükemmel.

 Kampüsün geleneği, 1. gün   çaylakların büyüklerine saygı göstermeleri   ve iç çamaşırlarını göstermeleri gerekiyor.

 Rancho'yu ilk orada görmüştüm.

 Örümcek adam.

 Batman.

 Taze et.

 Selamlar.

 Pantolonunu indir, ve damgayı ye.

 Adın ne?

 Ranchhoddas  Shamaldas  Chanchad.

 Bu ne büyük lokma böyle!

 Ciddi ciddi çiğnenmesi gerekiyor.

 Hadi, pantolonunu indir.

 Demek inatlaşıyorsun ha?

 Islak pantolon iyi değil, evlat.

 Hadi hemen çıkar.

 Hadi.

 Ne dedin?

 Ne dedi?

 Biri ona söylesin.

 Hey James Bond!

 Ona anlat.

 Pantolonunu çıkart, yoksa üzerine işeyecekler.

 Hey, İngiliz!

 Hintçe konuşmaya utanıyor musun?

 Üzgünüm, efendim.

 Ben Uganda'da doğdum, ve Pondicherry'de okudum.

 Bu yüzden Hintçem biraz yavaş.

 O halde yavaş yavaş anlat, acele etmeden.

 Sen üşüyor musun?

 Giysilerini çıkart.

 Yoksa o senin üzerine  sidik atacak.

 İşemeye 'sidik atacak' mı deniyor?

 Mühendislerin topraklarında gerçek bir dilbilimci!

 Hey, çık oradan!

 Çık!

 Hemen çık, yoksa   kapına sidik atarım!

 10'a kadar sayacağım, ve çıkmazsan   o zaman bütün dönem kapına sidik atarım.

 Bir  İki!

 Üç!

 Dört!

 Beş!

 Altı!

 Yedi!

 Sekiz!

 Dokuz!

 On!

 Tuzlu su müthiş bir elektrik iletkenidir.

 8. Sınıf Fizik dersi.

 Biz okumuştuk.

 O uyguladı.

 Dr. Viru Sahastrabuddhe üniversitenin müdürüydü.

 Öğrenciler ona, Virüs, bilgisayar virüsü, derlerdi.

 Millet Virüs yolda, yumurtalarla birlikte.

 Çaylaklar hemen gelsin!

 Hadi gelin, hadi!

 Virüs, gördüğümüz en rekabetçi adamdı.

 Hiç kimsenin onu geçmesine katlanamazdı.

 Zaman kazanmak için, gömleği fermuarlıydı.

 Kravatı da geçiriyordu.

 Aynı anda iki eliyle yazmaya eğitimliydi.

 Her gün saat tam 2'de güç toplamak için şekerleme yapardı.

 Opera ninnisiyle.

 Govind, onun uşağı, onun talimatıyla   o saatte, traş, tırnak kesme gibi verimsiz görevleri yapardı.

 - Bu ne?

 - Efendim, yuva.

 - Kimin?

 - Bir guguk kuşu yuvası, efendim.

 Yanlış.

 Guguk kuşu asla kendi yuvasını kendisi yapmaz.

 O, diğerlerinin yumurtalarının üstüne yatar.

 Peki yumurtadan çıkınca ne yaparlar?

 Tabi ki, diğer yumurtaları yuvadan atarlar.

 Yarışma bitmiştir.

 Onların hayatları cinayetle başlar, bu onların doğası.

 Rekabet et, ya da öl.

 Siz de guguk kuşu gibisiniz.

 Ve sizin yumurtlarınız üniversitenin altında.

 Unutmayın, üniversiteye her yıl 400.

000 başvuru yapılıyor.

 Ve sadece 200 kişi seçiliyor, siz.

 Peki onlar?

 Bittiler, kırık yumurtlar.

 Kendi oğlum üç yıl uğraştı.

 Reddedildi.

 Her seferinde.

 Unutmayın, hayat bir yarıştır.

 Eğer hızlı koşmazsanız, o zaman ezilirsiniz.

 Size çok ilginç bir hikaye anlatayım.

 Bu bir astronot kalemi.

 Dolma kalemler ya da tükenmez kalemler uzayda çalışmıyor.

 Yani bilim adamları bu kalemi icat etmek için milyonlar harcadılar.

 Herhangi bir açıda yazabilir, sıfır yerçekiminde, ya da sıfır derecede.

 Bir gün, ben bir öğrenciyken.

 Okulumuzun müdürü beni çağırdı.

 Viru Sahastrabuddhe, dedi.

 Evet efendim, dedim.

 Buraya gel!

 Ben korktum.

 Bana bu kalemi gösterdi.

 Bu, mükemmelliğin sembolü, dedi.

 Sana veriyorum.

 Ve kendin gibi olağanüstü bir öğrenciye rastladığın zaman   bunu ona ver, dedi.

 32 yıldır, o öğrenciyi bekliyorum.

 Ama hiç şansı yok.

 Herkes burada, içinizden kim bu kalemi kazanmak istiyor?

 İyi.

 Ellerinizi indirin.

 Panoya mı yazayım?

 İndir elini.

 Efendim, benim bir sorum vardı, efendim.

 Efendim, kalemler uzayda yazmayınca   o zaman astronotlar neden kurşun kalemi kullanmadılar?

 Milyonları harcamaktan kurtulurlardı.

 Ben, ben bu konuda sana döneceğim.

 O gece, eskileri kızdırdı.

 Bugün de müdüre engel oldu.

 Sen Virus'ı çok kızdırdın.

 Majesteleri, siz büyüksünüz.

 Lütfen bu mütevazı teklifimi kabul edin.

 Çekil!

 Okula neden gitmiyorsun?

 Bunu kim ödeyecek?

 Baban mı?

 - Babamı bu işe karıştırma!

 - Sakin ol!

 Okul için paraya ihtiyacın yok, sadece üniforma yeter.

 Bak  Bir okul seç, üniforma satın al, ve sınıfa gir.

 Çocuk denizinde, hiç kimse fark etmeyecektir.

 - Ya yakalanırsam?

 - O zaman yeni üniforma, yeni okul.

 - Gördün mü?

 - O farklıydı  Sistemin her düzeyine meydan okuyordu.

 Virüs'ün yuvasına özgür bir kuş konmuştu.

 Bizler birer robottuk, körü körüne profesörleri dinliyorduk.

 Makine olmayan bir tek o vardı.

 Makine nedir?

 Sen gülüyor musun?

 Aslında, efendim, mühendislik okulunu okumak çocukluk hayalimdi.

 Sonunda burada olduğum için çok mutluyum.

 Mutlu olmana gerek yok.

 Sen makineyi tanımla.

 Ah  efendim   makine, insan eforunu azaltan herhangi bir şeydir.

 Lütfen bunu açıklar mısın?

 Efendim   işinizi kolaylaştıran, zaman kazandıran her şey makinedir.

 Sıcak bir günde düğmeye basın, anında soğuk bir hava.

 Klima  o bir makinedir!

 Kilometrelerce uzaktaki arkadaşınızla konuşun.

 Telefon  o bir makinedir!

 Saniye içinde milyonlarca hesap yapın.

 Hesap makinesi  o bir makinedir.

 Etrafımız makinelerle dolu, efendim.

 Bir kalem ucundan bir pantolonun fermuarına kadar, birer makinedir.

 Bir saniyede yukarıda, bir saniyede aşağıda, yukarı, aşağı, yukarı, aşağı!

 Tam tanımı nedir?

 Ben de size onu anlattım, efendim.

 Sınavda bunu mu yazacaksın?

 Yukarı aşağı, yukarı, aşağı  Aptal!

 Başka kimse var mı?

 Evet?

 Efendim, makineler, herhangi sınırlı hareketleri olan   bir kaç parçanın birleşimidir.

 Ayrıca, güç ve hareketi aktarabilen şeylerdir.

 Vida ve somun gibi parça, ya da kolu olan   makara, dayanak, ya da mil kullanılır.

 Özellikle, bu yapı, daha fazla ya da daha az karmaşıktır.

 Hareketli parça, veya bir kombinasyondan oluşan   basit mekanik elemanları, tekerlekleri kolları, kamerası olan şeylerdir.

 Harika.

 Mükemmel.

 Lütfen otur.

 Teşekkür ederim.

 Ama efendim, ben de aynı şeyi söyledim, basit bir dille.

 Madem basit dille anlatacaksın, o zaman Sanat ve Ticaret üniversitene git.

 Ama efendim, bunun bir anlamı olmalı.

 Körü körüne kitaptaki tanıma takılmamalı.

 Sen kendini kitaptan daha mı zeki zannediyorsun?

 Geçmek istiyorsan kitabın tanımına uymak zorundasın bayım.

 - Ama başka kitaplarda  - Çık!

 Oh!

 Neden?

 Basit bir dille  defol!

 Aptal!

 Makine konusunu konuşuyorduk  Ne?

 Geri mi döndün?

 Efendim, bir şey unuttum.

 Ne?

 Kayıt belgesi, analiz, düzen, özet   tartışma ve bilgi açıklamak, gösterilen, gösterilmeyen   ciltli, ciltsiz, kılıflı, kılıfsız   önsözlü, tanıtımlı, içerikli, fihristli   aydınlatma amaçlı, anlayış amaçlı   zenginleştirme, pekiştirme, insan beynini eğitme   duyusal olarak yol bulma  bazen de dokunma.

 Sen ne demek istiyorsun?

 Kitaplar, efendim.

 Ben kitaplarımı unuttum.

 İzin verir misiniz?

 Basitçe isteyemez miydin?

 Daha önce denedim, efendim, ama bu işe yaramıyor.

 Profesörler, Rancho'yu genelde çıkarıyorlar, nadiren çıkarmıyorlardı.

 Sınıfın birinden atılır, bir diğerine girerdi.

 İlk yıl olsun, son yıl olsun bilgi bilgidir, yeter ki yakala, derdi.

 O hepimizden farklıydı.

 Biz her sabah duş için kavga ederdik.

 O ise, suyu bulduğu yerde yıkanırdı.

 Günaydın, efendim.

 Makinelere tutkusu vardı.

 Onları görünce açardı.

 Bazıları onu yeniden toplardı   bazıları ise toplayamazdı.

 Onun gibi  biri daha vardı.

 Joy Lobo.

 Efendim.

 Affedersiniz, efendim.

 Bay Joy Lobo!

 Efendim, keşke toplantı tarihlerini bilebilseydim.

 Neden?

 Aslında babam tren bileti ayırtmak istiyordu.

 Ben köyümden ilk mühendisim.

 Herkes katılmak istiyor.

 Bu durumda, babanı ara.

 Lütfen acele et.

 Vaktimi boşa harcama.

 Alo?

 Baba, Müdür seninle konuşmak istiyor.

 Joy!

 Bay Lobo, oğlunuz bu yıl mezun olamayacak.

 Ne oldu, efendim?

 O, bütün tarihleri kaçırdı.

 Bay Lobo, bu gerçekçi olmayan bir proje.

 O saçma bir helikopter gibi bir şeyler yapıyor.

 Size önerim bilet ayırtmayın.

 Çok üzgünüm.

 - Efendim, çok yaklaştım, efendim.

 - Projen hazır mı?

 - Projen hazır mı?

 - Efendim, bir kere bakın lütfen.

 Gönder, göz önünde bulunduracağız.

 - Efendim, küçük bir süre  - Neden, ben ne yapayım?

 Babam felç olduktan sonra iki ay odaklanamadım.

 Yemek yemekten vazgeçtin mi?

 Hayır.

 Banyodan vazgeçtin mi?

 Hayır, peki neden eğitiminden vazgeçtin?

 Efendim,çok yaklaştım, lütfen bir kez olsun bakın.

 Bay Lobo!

 Pazar günü öğleden sonra, benim oğlum trenden düştü ve öldü.

 Pazartesi sabahı, sınıfa gelip ders verdim.

 Yani bana bu saçmalıklarla gelme.

 Sana acıyabilirim, ama süre veremem.

 Efendim  çok yaklaştım  Hayatım boyunca   başka bir hayat yaşadım.

 Sadece bir an   bırak yaşayayım.

 Hayatım boyunca   başka bir hayat yaşadım.

 Sadece bir an   bırak yaşayayım.

 Bana biraz güneş ışığı ver.

 Bana biraz yağmur ver.

 Bana bir şans daha ver.

 Ben bir kez daha büyümek istiyorum.

 Bana biraz güneş ışığı ver.

 Bana biraz yağmur ver.

 Bana bir şans daha ver.

 Ben bir kez daha büyümek istiyorum.

 Dostum şu inanılmaz tasarıma bak.

 Bir helikopter üstünde kablosuz kamera.

 Trafik takibi için, güvenlik için kullanabilir  vay!

 Ama Virüs bunun maket bir tasarım olduğunu, uçamayacağını söyledi.

 Uçacak!

 Bunu uçuracağız.

 Joy'a söylemeyin.

 Sürpriz olacak.

 Onun penceresine kadar uçup, tepkisini yakalayacağız.

 Eğer onun projesiyle uğraşırsak, bizim projemizle kim uğraşacak?

 Testler, sözlüler, sınavlar, dönem başı 42 sınav.

 Sen de hemen korkuyorsun, kardeşim.

 Elini yüreğine koy, ve 'her şey yolunda, her şey yolunda' de.

 - Her şey yolunda mı?

 - her şey yolunda.

 Bilge sözler.

 Kutsal Guru Ranchhoddas.

 Köyümüzde yaşlı bir bekçi vardı.

 Gece devriyesinde, 'her şey yolunda' derdi.

 Huzur içinde uyurduk.

 Sonra bir hırsızlık oldu.

 Ve o gece olmadığını öğrendik.

 'Her şey yolunda' diye bağırması huzur içinde uyumamıza yetiyordu.

 O gün insan yüreğinin kolayca korktuğunu anladım.

 Onu kandırmak zorundasınız.

 Sorun ne kadar büyük olursa olsun, 'her şey yolunda' de yeter.

 Bu sorunu çözer mi?

 Hayır ama yeniden cesaretlendirir.

 Bunu iyi öğren, kardeşim, burada buna gerçekten de ihtiyacımız var.

 Hayat kontrolden çıkınca, bırak dudakların kımıldasın.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Hayat kontrolden çıkınca, bırak dudakların kımıldasın.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Her şey yolunda!

 Tavuklar yumurtaların kaderini bilemez.

 Civciv mi olacak yoksa omlet mi?

 Geleceğin ne getireceğini kimse bilemez.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Islık çalsın.

 Her şey yolunda.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Hey dostum, her şey yolunda.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Karışıklık ve daha fazla karışıklık.

 Hiç çözüm belirtisi yok.

 Ah  sonunda bir çözüm çıktı.

 Ama bekle  soru neydi?

 Korkak ve ürkek kalp ölüme yakındır.

 Eğer kandırabilirsen, çok basit olur, kardeşim.

 Aptal bir kalp, hep büyülenir.

 Dudakların kımıldasın.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Hey dostum, her şey yolunda.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Bursla bir alem yap, ama sakın benim kazağıma dokunma.

 Kutsal tütsü ciğerimi yaktı, ama Tanrı hala görüntüde yok.

 Kuzuların kaderlerinden haberi olmaz.

 Ya şişlenirler ya da kıyma yapılırlar.

 Hiç kimse geleceğin ne getireceğini bilemez.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Islık çal, her şey yolunda.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Hey dostum, her şey yolunda.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Hayat kontrolden çıkınca, bırak dudakların kımıldasın.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Her şey iyi!

 Tavuklar yumurtaların kaderini bilemez.

 Civciv mi olacak yoksa omlet mi?

 Hiç kimse geleceğin ne getireceğini bilemez.

 Dudakların kımıldasın, ve ıslık çalsın.

 Buldum!

 Buldum!

 Her şey yolunda diye bağır!

 Hey Bayan Tavuk, her şey yolunda.

 Hey Bay Kuzu, her şey yolunda.

 Hey kardeşim, her şey yolunda.

 Hey, Joy'un penceresine kadar götür.

 Daha yükseğe.

 Yukarı!

 Şuraya bakın!

 Çıplak!

 Joy, çık dışarı!

 Pencereye gel.

 Joy, dışarıya bak!

Benden bu kadar.

 Haberler iyi, efendim.

 Ne polisin ne de Joy'un babasının elinde bir ipucu yok.

 Herkes bunun intihar olduğunu düşünüyor.

 Otopsi raporuna göre   ölüm nedeni, nefes borusu üzerindeki baskıdan.

 Boğulma sonucu.

 Herkes nefes borusu üzerindeki basınçtan olduğunu düşünüyor.

 Peki ya senin dört yıldır yaptığın ruhsal baskıya ne demeli?

 Bu raporda eksik.

 Mühendisler akıllı adamlardır.

 Ama zihinsel baskıyı ölçebilecek bir makine icat edemediler.

 İcat etmiş olsalardı   bunun intihar değil, cinayet olduğunu bilirlerdi.

 Sen ne cüretle beni Joy'un intihar ile ilgili suçlayabilirsin?

 Eğer öğrenci baskıyla başa çıkamıyorsa bu benim suçum mu?

 Hayat baskılarla dolu.

 Bunun için hep birilerini mi suçlamalıyız?

 Efendim ben sizi suçlamıyorum.

 Ben sistemi suçluyorum.

 Elimdeki istatiklere göre, Hindistan intiharda bir numara.

 Her 90 dakikada bir öğrenci intihar girişiminde bulunuyor.

 İntihar, hastalıktan daha büyük bir katildir.

 Bir şeyler yanlış gidiyor, efendim.

 Diğerlerini bilmem   ama bu üniversite, ülkenin en iyilerinden biri.

 Ben 32 yıldır bu yerde çalışıyorum.

 28. sıradan bir numaraya taşıdık.

 Ne bir numarası, efendim, ne bir numarası?

 Ne yeni fikirleri ne de yeni icatları konuşuyorlar.

 Amerika'da sadece, aşamaları  işleri öğretiyorlar.

 Efendim, iyi puan almayı öğretiyorlar, mühendisliği öğretmiyorlar.

 Şimdi de bana nasıl öğreteceğimi mi öğreteceksin?

 Hayır, efendim, ben  Efendim, efendim, belge  Vaidyanathan, lütfen otur.

 Bu kendi kendini profesör ilan etti.

 Ona göre, o bize daha iyi eğitim verecekmiş.

 Evet, profesör Ranchhoddas Chanchad, hadi bize mühendisliği öğret.

 Bütün günümüz yok.

 Bu terimleri tanımlamak için 30 saniyeniz var.

 Kitaplarınızdan yararlanabilirsiniz.

 Cevabı bilen elini kaldırsın.

 Bakalım kim önce  ve kim sonra bilecek.

 Zamanınız başladı  şimdi!

 Zaman doldu  Zaman doldu, efendim, zaman doldu.

 Evet, cevabı bilen var mı?

 Şimdi hayatınızı bir dakika geriye alın.

 Soruyu sorduğumda, meraklı mıydınız?

 Heyecanlı mıydınız?

 Yeni şeyler öğrenmeye hevesli miydiniz?

 Yok mu?

 Efendim?

 Hayır, hepiniz yarış telaşındaydınız.

 Böyle bir terimi ilk öğrenseniz ne faydası olur ki?

 Bilginimizi mi artıracak?

 Hayır, sadece baskıyı.

 Ve bu üniversitede, baskıya yer yok.

 Sirk aslanları bile sandalyeye otururken kırbaç yerler.

 Ama siz de aslanlar gibi değil de, sadece adı iyi eğitim olanı istiyorsunuz.

 Alo!

 Bu bir felsefe sınıfı değil.

 Sadece o iki kelimeyi açıkla yeter.

 Efendim, bu iki kelime yok.

 Bunlar arkadaşlarımın isimleri.

 Farhan ve Raju.

 Susun!

 Saçmalık!

 Bu mu senin öğreteceğin mühendislik?

 Efendim, ben size mühendislik öğretmiyordum.

 Siz bu konudan uzaksınız.

 Ben size  sizin bize öğrettiğiniz gibi öğretiyordum.

 Ve ben bir gün mutlaka öğreteceğimden eminim.

 Çünkü ben senin aksine zayıf öğrencileri bırakmayacağım.

 Görüşürüz, efendim.

 Sessizlik!

 Sessizlik, dedim!

 Üzülerek belirtmek isterim ki, oğlunuz   Farhan ve Raju   kötü bir ikili oluşturdular.

 Acil önlemler alınmadığı takdirde durumları berbat olacak.

 Virüs'ün mektupları evlere atom bombası gibi düşmüştü.

 Adeta Hiroşima ve Nagasaki kasveti düşmüştü.

 Ailelerimiz, bizi fırçalamak için çağırdılar.

 Gelin  gelin  gelin, gelin!

 Bunu görüyor musun?

 Biz sadece bir klima alabiliyoruz.

 Bunu Farhan'ın odasına, rahat etsin diye koyduk.

 Araba alamadım, ancak motosiklet alabildim.

 Tüm paramızı Farhan'ın eğitimi için harcıyoruz.

 Farhan'ın geleceği için rahatımızdan vazgeçtik, beni anlıyor musun?

 Hey, bu fotoğrafları sen mi çektin, Farhan?

 Bir zamanlar böyle işe yaramaz şeylerle uğraşıyordu.

 Etrafta hayvan fotoğrafları çekip duruyordu.

 Vahşi yaşam fotoğrafçısı olmak istiyordu.

 Oğlum, o yıl not ortalaman nasıldı?

 %91  Duydun mu?

 % 94'ten % 91're.

 Bunu komik mi buldun?

 Hayır efendim, üzgünüm.

 Ben fotoğraflara hayran kaldım.

 Neden onun mühendis olmasını istiyorsun?

 Neden vahşi yaşam fotoğrafçısı olmasın?

 Yeter!

 Alçakgönüllülükle rica ediyorum, lütfen oğlumun hayatını mahvetme!

 Hadi, yemek hazır, hadi.

 Eğer bir daha gelmeyeceksen bizimle yiyebilirsin.

 Babam yemeğimizi mahvetti.

 Ve karınlarımız yemek yerine  fırça yemekle doldu.

 Raju'nun evine gittik.

 Raju'nun evi tıpkı 50'lili yıllardan kalma siyah beyaz film gibiydi.

 Küçük, pis bir oda  Felçli bir baba.

 Öksüren bir anne.

 Ve evlenmemiş bir kız kardeş.

 Kanepe yayları fırlamış.

 Ve 24 saat çatıdan sızan su.

 Anne, şikayet etmeyen emekli bir öğretmendi.

 Baba, postane müdürüydü.

 Felç, vücudunun bir kısmını bitirmiş.

 Ve sadece onun maaşı vardı.

 Ve kız kardeş.

 Kammo 28 yaşında.

 Çeyiz için araba istediler.

 Eğer hem çalışıp hem okumazsan, o nasıl evlenecek?

 Bamya ister misin?

 Biliyor musun?

 Bamyanın kilosu 12 rupi, karnabaharın 10 rupi.

 Bu güpegündüz bir soygun!

 Peki, üniversiteden uyarı alınca ne yiyeceğiz?

 Anne!

 Süzme peynir?

 Süzme peynirin kuyumcularda satılması gerekiyor, kadife kese içinde.

 - Süzme peynir?

 - Hayır, hayır, sorun değil.

 Anne, lütfen.

 Tamam, susacağım.

 Ailenin hizmetçisiyiz, köle gibi çalış dur.

 Sonra da sessizlik yemini et.

 Oğlumla değil de kiminle dertleşeceğim, arkadaşlarıyla mı?

 Hey, Raju.

 Büyük bir ikilem içindeydik.

 Arkadaşımızı mı, yoksa annesini mi teselli edecektik?

 Her neyse, sanırım süzme peynire odaklanmalıydık.

 Egzema merheminin fiyatı 55 rupi.

 Roti isteyen var mı?

 - Hayır.

 - Hayır, teşekkür ederiz.

 Yeter.

 Bamya 12, karnabahar 10 rupi  En azından yemek sunuldu.

 Senin sadist babanın aksine  Hitler Qureshi!

 Tabi, senin annen de Rahibe Teresa  bize 'egzamalı roti' yedirdi!

 - Sakın annemle alay etme!

 - Yeter, çocuklar!

 Ben açım.

 Dışarıda yiyelim.

 Ay sonu geldi.

 Kim ödeyecek?

 Onun Rahibe Teresa'sı mı?

 Akşam yemeği için paraya ihtiyaç yok.

 Sadece bir giysi.

 Bakın  - Hadi.

 - Hadi!

 - İyi akşamlar!

 - İyi akşamlar.

 Oh, amca!

 - Dinle, üç büyük vodka.

 - Yarım soda, yarım su.

 Yakalanırsak ölürüz.

 - Başlangıç için ne var?

 - Çifte porsiyon alın.

 Sen bunu burada bırak ve müzik başlasın.

 Pia, bu ne saçmalık?

 Bu eski saçma şeyi neden takıyorsun?

 Millet ne der, benim nişanlım   doktor olacak, ve 200 rupilik bir saat mi takıyor?

 Lütfen çıkart.

 Teşekkür ederim.

 Merhaba yakışıklı!

 Hey Teyze.

 Çok iyi görünüyorsun!

 - Setimi görmezden gelme, canım!

 - Yakut mu?

 - Mandalay'dan!

 - Mandalay  vay!

 - Hey, hadi seni David ile tanıştırayım.

 - Elbette.

 Elbette.

 Affedersin.

 Evet?

 Çiçek.

 - Bu  bardağı alabilir miyim?

 - Neden?

 Bunu kafamda kırmanı istemem de.

 Bunu neden yapayım ki?

 Şu anda sana vereceğim tavsiye için.

 Ne?

 Sakın o eşekle evlenme.

 Affedersin.

 O bir insan değil, o bir marka delisi.

 - Dinle  - Tüm hayatını fiyat ve marka kabusuna dönüştürecek.

 - Alo!

 - Hayatını mahvedecek.

 Geleceğini mahvedecek.

 Nereden mi bildim?

 Giydiği ayakkabının fiyatını söyleyeyim mi?

 Ben sormayacağım.

 O kendisi söyleyecek.

 Tut!

 Bu ne saçmalık?

 300 dolarlık ayakkabımın üzerine nane sosu mu döktün?

 300 dolarlık ayakkabım!

 Yaşamak istiyorsan kaç!

 Sana tavsiyem bu!

 Al ya da bırak!

 Orijinal İtalyan derisi, el dikişli!

 Baba, bunlar senin misafirlerin mi?

 Onlar benim öğrencilerim.

 Burada ne işleri var?

 Bekle.

 Bu fasulyenin kokusu harikaymış.

 - Roti için yer yok.

 - Yanına al.

 - Merhaba!

 - Hey!

 Bu gerçekten de göz açıcıydı.

 Çok teşekkür ederim.

 Görevimdi.

 - Bir şey daha isteyebilir miyim?

 - Evet, evet.

 Babam, nişanı bozmama izin vermez.

 Sen iyi açıklarsın.

 Ona da açıklar mısın?

 Kesinlikle açıklarım.

 Raju, nane sosu.

 Sen çok tatlısın.

 - Hey, baban nerede?

 - Tam arkanda.

 Her şey yolunda.

 Yaşamak istiyorsan kaç!

 Sana tavsiyem bu!

 Al ya da bırak!

 Siz burada ne yapıyorsunuz?

 Efendim  biz çifte hediye verecektik.

 Ver  evlenen benim kız kardeşim.

 Kız kardeşin mi?

 Efendim, kaç tane kızın var senin?

 Boş.

 Çeki unuttunuz mu, Raju  Farhan?

 Sizi biz davet etmedik, siz damat tarafından olmalısınız.

 Hayır efendim  biz bilim elçileri olarak buradayız, bilim elçileri.

 Nasıl?

 Açıklayabilir misiniz?

 Baba, süper açıklama yapıyor.

 Mutlaka açıklama yapmalı.

 Değil mi?

 Şey, Delhi'de çok elektrik kesintisi oluyor   bu da düğün kutlamalarını bozabilir.

 Ben de konukların arabalarından   elektrik çekeriz diye düşündüm.

 Anladım  Vay!

 Peki invertör nerede?

 Efendim, tasarımı hazır.

 Tasarım nerede, Farhan?

 - Tasarımı sana vermiştim.

 - Evet, ben onu Raju'ya verdim.

 Raju, tasarım?

 Tasarımı boş verin, efendim.

 Ben invertörü yapıp size göstereceğim.

 Sen invertör değil, sen sadece hikayeler uyduruyorsun.

 Hayır, efendim, bir tane yapacağım, söz veriyorum.

 Adına senin adını vereceğim.

 Ne de olsa bu   sizin kızınızın düğünde icat edildi.

 Sizi onurlandıracağız.

 Farhan, Raju.

 Yarın sizi ofisimde görmek istiyorum.

 Efendim, tabağın fiyatı ne kadardı?

 Onu öderiz.

 Taksitle.

 - Bir daha hiç bir düğüne gitmeyeceğiz.

 - Kendi düğünümüze bile.

 Aslında, ben evlenmek istemiyorum.

 O da istemiyor.

 Bu  doğru  evlenmeyeceğiz.

 Aslında ailelerinizin evlenmemesi gerekiyordu.

 Dünyada iki aptal eksik olurdu.

 Oturun!

 Dikkat edin.

 Bu Ranchhoddas'ın babasının aylık geliri.

 Bir kaç sıfır silince gelir yine büyük olur.

 Bir sıfır daha silince   endişeler başlar.

 Senin babanın geliri bu değil mi, Farhan?

 Evet, efendim.

 Ve şimdi bir sıfır daha sileceğim.

 Bu da Raju Rastogi'nin geliri.

 Büyük endişe.

 Benim tavsiyemi dinlerseniz   bence Chatur Ramalingam'ın odasına gitmelisiniz.

 Sınavlar yaklaştı.

  başarısızlık istiyorsanız o zaman Rancho'nun yanında kalın.

 - Traş olmak ister misiniz?

 - Hayır, efendim.

 O halde kaybolun!

 Raju endişelenme.

 Bu Virüs bizi bölmek istiyor.

 Böl ve yönet.

 Ben endişelenmiyorum.

 O bizi ele geçirdi.

 Ve bu yıl iyi bir işe sahip olmak için iyi notlar lazım.

 Senin aksine, benim zengin babam yok.

 Hey, Raju kapat çeneni.

 Onun dediklerini yapmak zorunda mıyız, 'her şey yolunda, her şey yolunda'?

 Senin aksine, ben onun oyuncağı olmayacağım.

 - Sen çizgiyi aşıyorsun.

 - Hayır, ben çizgiyi çiziyorum.

 Benim bakmam gereken bir ailem var.

 Babamın ilaçları annemin emekli maaşını bitiriyor.

 Kız kardeşim evlenemiyor, çünkü çeyizde araba istiyorlar.

 Annem beş yıldır  kendine sari alamıyor.

 Şimdi annenin gardrobını tartışma zamanı değil.

 Bu arada, yılda kaç sari makbuldür?

 Sakın annemle ilgili şaka yapma.

 Raju, notlara göre değil, içimizden geldiği gibi çalışmalıyız.

 İnsanın değeri zenginlikle değil, bilgiyle ölçülmeli.

 Sen mükemmelliği izle, mükemmeliği, başarı seni izleyecektir, o kadar.

 Bu bilgiyi kim veriyor  Kutsal Guru Ranchhoddas mi?

 Git ve bataklıkta çürü!

 Stres yapma, Raju, notlarımızı yükselteceğiz, imkansız diye bir şey yok.

 İmkansız diye bir şey yok mu?

 Al, şimdi bunu tüpüne geri koy o zaman!

 Raju başka bir trene bindi.

 Chatur'la sancıları yeniden başladı, evet, seferleri değil, sancıları.

 Chatur'a 'Susturucu' denirdi.

 Hafızası canlansın diye, piyasadan bir hap almıştı.

 İşte o zaman yellenmeye başlardı.

 Ben yapmadım  Raju?

 Her zaman başkalarını suçlardı.

 Susturucu 18 saat çalışmıştı.

 Sınav arifesinde, başkalarının işini bozardı.

 Onun inancına göre, zirveye ulaşmanın iki yolu vardı.

 Ya kendi notunu yükselt, ya da diğerlerinin notunu kır.

 Rancho Susturucu'ya baskın yapıp, Raju'yu kurtarmaya karar vermişti.

 Olağanüstü bir planla.

 Müdürümüz durmaksızın hizmet vermiştir  'Sunum' demek  Anlamına lanet olsun, ben onu ezberledim.

 Chatur, Öğretmenler Günü faaliyetlerinde sunum yapacak olan kişiydi.

 Virüs'ü etkilemek için, kütüphaneci tarafından entelektüel Hintçe   konuşma yazdırmıştı.

 Alo, bekleyin, Chatur, telefon sana!

 Lütfen çıktı al, ben hemen dönerim.

 Oh  yapmam gereken şey  Sayın Dubey, Müdür senin adını söyledi.

 - Gerçekten mi?

 - Evet.

 Hemen.

 Tamam, hemen gidiyorum.

 Bunu Chatur'a ver.

 - Alo!

 Alo!

 - Alo, Bay Ramalingam?

 Evet?

 Ben polis karakolundan arıyorum.

 - Sen Uganda'lısın öyle değil mi?

 - E  evet, efendim.

 - Hayatın tehlikede.

 - Ne?

 Nasıl?

 Beni dikkatle dinle, yoksa üniversiteden adımını atar atmaz   dışarıda öldürüleceksin.

 Neden?

 Ne oldu?

 Chatur meşgulken   Rancho onun konuşmasında bir kaç kelime değiştirmişti, örneğin   'hizmet' kelimeleri, 'eziyet' olmuştu.

 Beni mi çağırdınız, efendim?

 - Sen kimsin?

 - Dubey, kütüphaneci.

 Ben sürekli personelim, efendim.

 Tebrikler.

 Bekle, bekle  şef diğer hatta.

 Affedersiniz, efendim  efendim.

 Evet  nerede kalmıştım?

 Benim dışarıda öldürülebileceğimi söylemiştiniz.

 Evet, kapıdan çıkar çıkmaz trafik ışıklarını göreceksin.

 Trafik ışıkları, tamam.

 Tamam.

 Kırmızı yanınca, tüm arabalar duracak.

 Tamam, tamam.

 Sonra?

 Çok dikkatli bir şekilde karşıya geç.

 Eğer dikkat etmez, ve acele etmezsen, arabanın biri seni çarptığında ölürsün.

 Bu ne saçmalık, bunları biliyorum ben!

 Bunları biliyor musun?

 Mükemmel.

 O halde güvendesin, evlat.

 Hey, Susturucu, kütüphaneci verdi.

 Bana öyle deme, Chanchad!

 Hey, müdür beni çağırmamış.

 Çağırdığını kim söyledi?

 Ben senin adını söyledi demiştim.

 Çağırdı mı?

 Alçaklar!

 Saygıdeğer başkanım  Baş konuğumuz, Milli Eğitim Bakanımız.

 Saygıdeğer öğretmelerimiz ve arkadaşlarımız.

 Üniversitemiz artık atmosferin de ötesine yükselmiştir.

 Örnek alacaksanız, bu insanı bulacaksınız.

 Dr Viru Sahastrabuddhe.

 Büyük alkış!

 Efendim, ses onun ama sözler benim.

 O harika bir adam, gerçekten de öylesin.

 32 yıldır, durmaksızın   ve sürekli olarak öğrencilere eziyet ediyor, eziyet!

 Demek istediği, hizmet ediyor.

 Çabalarının devam edeceğinden hiç şüphem yok.

 Hayatımız boyunca, sadece daha iyi   eziyet eden adama hayran kalırız.

 Tabi bunu, sıkı eğitim ve dayanıklılık vererek yapıyor.

 Hayatının her anını, hiç durmadan eziyet ederek geçiriyor.

 Onun yöntemlerini kullanmamız gerekiyor.

 Yarın bu üniversitenin öğrencileri tüm dünyaya yayılacak.

 Nereye gidersek gidelim söz veriyoruz onun gibi biz de eziyet edeceğiz.

 Tüm dünyada eziyet edenlerin bayrağını yükselteceğiz.

 Tüm dünyaya, eziyeti bilmeyen, ya da eziyeti görmeyen   bir tane dahi öğrenci kalmasına izin vermeyeceğiz.

 Her yere gideceğiz.

 Sayın Bakan.

 İyi akşamlar.

 Siz bu kuruma   en çok gerekli olan şeyi verdiniz.

 - Kucak, kucak  - Kucak!

 Fon olacak, aptal!

 Kucak demek  Bu ne saçma hakaret böyle?

 Herkesin kucağı var ama, hep cukka oluyor.

 Bunu hiç kimse kolayca dile getiremez.

 Kaba adam!

 Bu acımasızca eziyet için   hiç çekinmeden bağrınızı açtınız.

 Büyüyünce ne olacağını gör.

 Siz burada bunu mu öğretiyorsunuz, müdür?

 Ağustos ayı vesileyle, burada Sanskritçe ayet var.

 Dinle, dinle, bu ayette osuruk olabilir.

 Gür sesli osuruk hayırlı olandır.

 Osuruk mu?

 Susturucu!

 Vasat düzeydeki osuruk kabul edilebilir.

 Daha yumuşak osuruk çok korkunçtur.

 Ama sessiz olanı  dayanılmaz olanıdır.

 Ne yaptım ki?

 İşte senin akılsız ineklerin bunlar.

 Bak, bak, bak!

 Bu ineklerin üniversitesini dört yıl boyunca göreceksin.

 Ama eziyet 40 yıl sürecek.

 Hala anlamadı, dostum.

 Orta halli osuruk kabul edilebilirmiş  bu inanılmazdı!

 Sen bir şairsin, Rancho.

 Bunu nasıl düşündün?

 Çok eğlenceliydi.

 Ona kimin vurduğunu anlamadı bile.

 Sizi domuzlar!

 Ben size ne yaptım ki?

 Üzgünüm, adamım.

 Bu kişisel değildi.

 Ama benimki kişisel.

 Chatur Ramalingam, bu hakareti asla unutamayacak.

 Bunu her dakika, nefes aldığım her an düşüneceğim.

 Üzgünüm, adamım, bu göster Raju içindi, sen üstüne alınma.

 Anla ve bilim harikalarının tadını çıkart.

 Ben buraya bilim harikaları için gelmedim.

 Ever sen bilim için buradasın.

 Devam edin, benim yöntemlerime gülmeye devam edin.

 Ama bir gün bu yöntemler beni çok başarılı kılacak.

 O gün ben güleceğim ve sen ağlayacaksın.

 Yine yanlış yoldasın, dostum.

 Başarıyı takip etme.

 Sen iyi bir mühendis ol, başarı seni takip edecektir.

 Bu idealler gerçek dünyada işe yaramaz, Chanchad!

 Sen kendi trenine bin, ben de kendi trenime bineceğim.

 On yıl sonra aynı istasyonda yine buluşacağız.

 Aynı gün.

 Aynı yer.

 Kimin daha başarılı olduğunu göreceğiz.

 Sen mi  yoksa ben mi?

 Cesaretin var mı?

 Cesaretin var mı?

 Hadi bahse girelim!

 Hadi!

 Meydan okuyorum  meydan okuyorum  meydan okuyorum!

 Dikkatli ol!

 Ne yazıyor?

 Bu tarihi asla unutma!

 Ben pahalı hediyeler almaya alışkın değilim, Suhas.

 Alışmalısın, Pia.

 Sen Suhas Tandon'un karısı olacaksın.

 Faturayı alabilir miyim, lütfen?

 Virüs'ün invertörü.

 Ben hemen dönerim.

 Pil burada  bağlantısı burada  - Konuşmanı mı değiştirdin?

 - Ne?

 Yalan söyleme!

 Oh  evet  - Babamla sorunun ne?

 - Hiçbir sorunum yok.

 Ben onun adına invertör yapıyorum, bak  Neden onu rahatsız ediyorsun?

 Çünkü o üniversite değil, fabrika yönetiyor.

 Hadi git, git, eşeğin orada.

 Onu mahvetti, adamım.

 Sen ne cüretle ona eşek dersin?

 Başka ne olacak ki?

 Önce mühendislik, sonra master   sonra da ABD'de bir bankacı.

 Daha fazla para için değil mi?

 Onun için hayat, sadece bir kâr-zarar tablosu.

 Seninle olmanın kâr olduğunu gördü, bu yüzden seninle.

 Müdürün kızı, doktora yapıyor, aman ne güzel bir tablo!

 Sen onun umurunda değilsin.

 Sen kim olduğunu sanıyorsun?

 Umurunda değilsin de ne demek?

 Yeni bir saat mi?

 Bir dakika.

 Her zaman gösteri yapmak zorunda.

 Hey, Suhas!

 Neredeydin?

 Seni arıyordum!

 Saatini arıyordu.

 Ne?

 Saati kayıp mı ettin?

 Boş ver, adamım, yenisini alırsın.

 Onun değeri 400.000!

 4  400.000 mi?

 - Benimki sadece 250 ama o da aynı zamanı gösteriyor.

 - Kes!

 Nasıl bu kadar dikkatsiz olabiliyorsun, Pia?

 Bu duygusuz tavrın çok iğrenç.

 Bu tamamen saygısızlık.

 O saat sınırlı sayıda üretilmişti.

 Şimdi yemekte o eski şeyi takarsın.

 Ne?

 Neye bakıyorsun?

 Oh, şimdi de gözyaşları!

 Bu çok olgunca, Pia.

 Ben bunu kaldıramam.

 Ağlamayı kes, ve onu ara.

 Bunun için başka bir bilek bul  eşek!

 Hey, sen harikaydın.

 Adamın yüzüne eşek dedin.

 Kaybol!

 Burası çok gürültülü.

 O bana 'teşekkür ederim' diyor, ve ben 'kaybol' olarak duyuyorum.

 - Sana kaybol dedim!

 - Çok sinirlisin.

 Aslında, sen onu hiç sevmedin.

 Ne demek istiyorsun?

 Demek istediğim, onu görünce rüzgarlar fısıldıyor mu?

 Eşarbın yavaşça uçuyor mu?

 Ya da, Ay devasa gözüküyor mu?

 O dediğin gerçek hayatta değil, filmlerde olur.

 Gerçek hayatta da olur, adam gibi birini sevdiğinde   bir eşeği değil.

 Alo.

 Ne?

 Ne?

 Tanrım!

 Tamam, geliyorum.

 Görüşürüz.

 Hey, sen tıp öğrencisisin, öyle değil mi?

 Senin yardımına ihtiyacım var.

 - Bu acil bir durum, lütfen!

 Lütfen!

 - Ne?

 Lütfen benimle gel.

 Doktorların ettiği yemine ne oldu?

 Hiç bir hastayı yüzüstü bırakamazsın, Hipokrat Yemini.

 Lütfen bana yardımcı ol, acil bir durum.

 Kız kardeşimin düğününe geliyorsun, nişanlımı kovduruyorsun   babamın senin yüzünden sinirleri bozuluyor!

 Ve burada sana yardım ediyorum!

 Buna inanamıyorum!

 Bu Hipokrat Yemini, bizi mahvediyor!

 - Raju nerede, madam?

 - Taksi çağırmaya gitti.

 Ambulansı iki saat önce çağırdık.

 Bu ülkede, pizza 30 dakika içinde gelir.

 Ama ambulans  Hastaneye yatması gerekiyor.

 Acilen!

 Hey dur!

 Çekilin!

 Acil bir durum!

 Çekilin!

 Çekilin!

 Doktor, acil!

 Acil!

 Hastamız bu.

 Al.

 Hey, Raju burada.

 Neler oluyor?

 Babamı motosikletle mi getirdin?

 Onu kurye ile mi göndereydim?

 Sakın babamla dalga geçme.

 O nerede?

 Git ve doktora sor.

 İyi ki getirmişsiniz, Pia.

 Birazcık daha gecikseydiniz onu kaybederdik.

 İyi ki ambulansı beklemeyip onu motosikletle getirmişsiniz.

 Sorun olursa beni ara.

 Rancho!

 Teşekkür ederim  Arkadaşlara teşekkürler!

 Susturucu sana görgü kurallarını öğretmiş.

 Sen ona, arkadaşların bağrının büyük olduğunu öğretmedin mi?

 Hadi gidelim.

 Yarın sınavın var.

 Pek çok sınav var, biri de senin baban.

 Posta müdürü olmadan buradan gitmeyeceğiz.

 Üzülme.

 Rancho, beni affet.

 Çok korkmuştum.

 Tamam.

 Şimdi sus.

 Lütfen beni affet!

 Tamam, sakin ol.

 Babanı görmeye git.

 Ama bu sulu gözlerle gitme.

 Teşekkürler dostum.

 Zarif motosiklet.

 Bir hayat kurtardı.

 Fiyatı ne kadar?

 Biraz nane sosu dökersen fiyatını söylerim.

 Hey, mutlu Bağımsızlık Günü.

 Ama bugün Bağımsızlık günü değil.

 Senin için  artık özgürce annenin saatini takabilirsin.

 Artık başında kaç para olduğunu söyleyecek bir eşek yok.

 Hey.

 Onun annemin saati olduğunu nereden bildin?

 Kız kardeşinin düğününde, yeni ve şık kıyafetler giyiyordun.

 Sadece saatin eskiydi.

 Bu ne demek olabilir?

 O gün gerçekten anneni özledin, öyle değil mi?

 Evet.

 Annen gerçekten de çok güzel olmalı.

 Evet.

 Nereden biliyorsun?

 Babanı gördün mü?

 'Hayat bir yarıştır.

 Eğer acele etmezsen   kırık yumurta olacaksın, guguk kuşu.

' Seni!

 Rüzgarlar bir melodi fısıldıyor  Gökyüzü bir melodi fısıldıyor  Bütün evren şarkı söylüyor.

 Zoobi do  Param pum.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Ah, yapraklar şarkı söylüyor.

 Çiçeklerdeki arılar şarkı söylüyor.

 Çılgın gün ışığı şarkı söylüyor.

 Kuşlar şarkı söylüyor.

 Bahçede iki çiçek sürekli sohbet içinde.

 Her şey tıpkı filmlerdeki gibi oluyor.

 Biz de öyleyiz.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Bugün benzersiz bir nane sosu yapalım.

 Bütün güzel sosları sahtekar insanlar yapar.

 7. bölgeniz açık.

 Eşekten kurtulup bir insan bulacaksın.

 Şimdi olgun aşk zamanı.

 Yeni Delhi'de sıcaklık mevsimsel düzeyde.

 Gökyüzü açık, ama aşkta yağmur bekliyoruz.

 Yağmur şıpır şıpır yağıyor.

 Rüzgar sanki ıslık çalıyor.

 Tıp tıp yağmur damlaları, boom boom gökyüzü yankılanıyor.

 Yağmurda tutkulu ve sırılsıklam.

 Kalçaların dans ediyor.

 Şu anki olanları filmlerde gördüm ben.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Dolunay muhteşem, dünya aşk içinde.

 Bir yıldız kayıyor.

 Bir aşk şarkısı mırıldanıyor.

 Gece parlak ama yalnız değil.

 Hadi gel ve dokun bana, yakışıklım.

 Şu anki olanları filmlerde gördüm ben.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Zoobi doobi Zoobi doobi pum paara.

 Zoobi doobi param pum.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli.

 Zoobi doobi Zoobi, bu aptal kalbim neden bu kadar deli!

 Alo!

 Uyanın!

 - Ne?

 Yoksa posta müdürü öldü mü?

 - Ne?

 Hayır, aptal.

 Saat 8.30, sınavınız saat 9'da.

 Evet ama onu tek başına bırakamayız.

 Ben buradayım.

 Ve bu sadece üç saatlik iş.

 Benim motorumu alın.

 Geç kalıyorsunuz.

 Hey  Tanrım, yine eski saat.

 Git.

 - Üzgünüm, geç kaldık.

 - Acil bir durum vardı.

 Yerinize geçin.

 Efendim, onlar hala yazıyorlar.

 Alo!

 Zaman doldu.

 Lütfen, beş dakika.

 Biz yarım saat geç başladık.

 Acil bir durum vardı.

 Lütfen, lütfen.

 Bize, sanki her iki böbreğini de istiyoruz gibi baktı.

 Ama biz yazmaya devam ettik.

 O cevap kağıtlarını düzenlemeye devam etti.

 Bitti, efendim.

 Geç kaldınız.

 Bunu kabul edemem.

 Efendim, lütfen, efendim.

 Efendim, bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?

 Başbakan'ın oğlu mu?

 Öyle olsa bile   kağıtlarınızı kabul etmeyeceğim.

 Efendim, siz bizim ismimizi ve numaramızı biliyor musunuz?

 Hayır  Kimsiniz siz?

 Bilmiyor!

 Koşun!

 Hey, numaranız kaç?

 Lanet olası kağıtlar nerede?

 Tanrım, merhamet et.

 Bugün sonuç günüydü.

 Tanrı ile anlaşma yapma zamanıydı.

 Sadece benim Elektroniğimi kurtar.

 Sana Hindistan cevizi sunacağım.

 Yılan efendim, lütfen benim fizik dersimi kurtar, sana her gün süt getireceğim.

 Tanrıça İnek, lütfen, lütfen geçmeme izin ver, al sana ot.

 Artık porno filmleri izlemeyeceğim, Tanrım.

 Yeter ki sonuçlarım güzel olsun.

 Tanrım, ben sana her ay 100'lük vereceğim.

 Söz!

 100'lük bir trafik polisine bile verilecek bir rüşvet değildi.

 Tanrıya nasıl olsun?

 Alttan kontrol et.

 Kontrol et.

 Sen  sonuncusun.

 Peki sen?

 Sondan ikinci.

 Rancho?

 Burada yok.

 Kalbim kırılmıştı.

 Sıralarımız bozulduğu için değil, arkadaşlığımız dağıldığı için.

 Bir hata var.

 Bu mümkün değil.

 Bu haksızlık.

 Susturucu neden şikayetçi?

 O ikinci sırada.

 Birinci kim?

 Rancho  Rancho?

 Çekilin!

 Çekilin!

 İnsan gibi davranmayı öğrenmiştik.

 Arkadaşınızın başarısız olması kendinizi kötü hissettirir.

 Ama arkadaşınızın başarılı olması daha da kötü hissettirir.

 Biz üzgündük, ama diğer ikisi daha da üzgündü.

 Ranchhoddas Chanchad.

 Ön sıraya.

 Müdürün sağına.

 Uday.

 İkinci sıra.

 Üçüncü koltuk.

 Lalita.

 Üçüncü sıra.

 Üçüncü koltuk.

 Ramesh.

 Üçüncü sıra  Efendim, bu oturma sırası neye göre yapıldı?

 Bununla ilgili sorunun mu vardı?

 Evet, bu sınıflandırma sistemi sosyal sıralamaya göre.

 A sınıfı; Krallar.

 C sınıfı; Köleler.

 - Bu güzel bir fikir değil, efendim.

 - Daha iyi bir fikrin var mı?

 Evet.

 Efendim bence notlara göre olmamalı.

 Birilerinin kusurlarını ortaya dökmeye ne gerek var ki?

 Efendim, bunu ille de meydana çıkarmak   ya da saklamak zorunda değilsiniz, değil mi?

 Gördünüz mü, efendim?

 Yani aslında sizin söylemek istediğiniz   benim her öğrencinin odasına gitmem gerekiyor  Ve hepsinin kulaklarına   sen biricisin, sen ikincisin, diye fısıldamam gerekiyor değil mi?

 Oh, üzgünüm, siz başaramadınız.

 Hayır efendim, demek istediğim  burada insanları sınıflandıran notlar.

 Ben birinciyim, bu yüzden senin yanındayım.

 Arkadaşlarım sonuncu, bu yüzden köşede oturuyorlar.

 En azından bir köşedeler.

 Seninle kaldıkça daha fotoğraf dışı bile kalacaklar.

 Ne geçebilecekler, ne de iş sahibi olabilecekler.

 İş sahibi olacaklar, efendim.

 Mutlaka insanları   makinelere tercih eden firmalar vardır.

 İş sahibi olacaklar, bunu garanti ederim.

 Garanti eder misin?

 Garanti eder misin?

 Bahse var mısın, efendim?

 - Govind.

 - Evet, efendim?

 Eğer kampüs görüşmelerinde içlerinden biri dahi işe girerse   ben bıyığımı keseceğim.

 Efendim!

 - Mutlu musun?

 - Gülümseyin, lütfen.

 Mutluyum, efendim.

 Seni şapşal!

 Kornayı kokunu gizlemek için mi çalıyorsun?

 Seni fosseptik!

 Sen yine mi hap içtin?

 Ben yapmadım  Raju?

 Bu numara çok eskidi.

 Küresel ısınmanın tek sebebi o.

 Of, buna dayanamıyorum!

 King 3000 Cüzdanını bana ver, pantolon alacağım.

 - Onun yerine Chatur'un takım elbisesini al.

 - Hey!

Takımıma dokunmayın.

 Rancho seni iç çamaşırınla bile tanır.

 - Burası nerede?

 - Eğer okursam benden fıstık alır mısınız?

 - Okuyamıyor.

 - Ama konuşabiliyor.

 Bayım, bayım, ah, sen Ranchhoddas Chanchad'ı tanıyor musun?

 Evet, orada yaşıyor.

 Rüzgar gibi tam özgür.

 Tıpkı yükselen uçurtma gibi.

 O nereye gitti   hadi bulalım onu.

 - Chatur, işte hapların.

 - Teşekkürler.

 Neredeydiler?

 - Cebinde.

 - Hey, bu ne cüret?

 O benim pantolonum.

 Karl Marx, bütün kaynakları paylaşın, der.

 Hey, çıkar şunu!

 Dostum insanların aklına kötü şeyler gelecek.

 Seni deli!

 Onu şimdi istiyorum!

 Ne oldu?

 Rancho'nun babası.

 Affedersiniz, acaba Ranchhoddas nerede?

 - Orada.

 - Teşekkür ederim.

 - Rancho  - Evet?

 Özür dilerim.

 Biz Ranchhoddas'ı arıyoruz.

 Ben Ranchhoddas'ım.

 Hayır, demek istediğim  'Ranchhoddas Shamaldas Chanchad'.

 Ranchhoddas Shamaldas Chanchad.

 O benim.

 Ranchhoddas, kendine iyi bak, evlat.

 'Ranchhoddas Chanchad'.

 "Ranchhoddas Chanchad, mühendislik bölümü diploması.

" Raju.

 Delhi-Shimla arası iç çamaşırlarıyla geldiğim için   Guinness Rekorlar Kitabı'na gireceğim.

 Hem de yanlış adam için.

 Aynı isim, aynı diploma, aynı fotoğraf, ama farklı bir adam.

 Neler oluyor?

 Ama Susturucu Rancho'nun adresini nereden buldu?

 Evet!

 Hey Chatur, buraya gel.

 Ne cesaretle bunu açarsın sen?

 Ben onu San Francisco'dan aldım!

 El yapımı bisküvi.

 Özellikle Bay Phunsukh Wangdu için.

 Phunsukh Bangdu?

 Kim o?

 Bangdu değil.

 Wangdu.

 'W', Phunsukh Wangdu.

 Onun kim olduğunu biliyor musunuz?

 O büyük bir bilim adamı.

 400 patent.

 Dünya onu istiyor.

 Randevu almak bir yılımı aldı.

 Biliyor musun?

 Şirketimle anlaşma imzalarsa, ben dev olacağım.

 Dev!

 Wangdu'yu unut.

 Rancho'nun adresini nereden bulacağız?

 Phunsukh Wangdu'ya teşekkür etmelisiniz.

 Rancho'ya beni o götürdü.

 Bakın.

 Sekreterim Wangdu ile randevu alabilmek için buradaydı.

 Ama alamadı.

 Ama ben Rancho'yu buldum.

 Shimla rehberini kontrol ettim, ve Rancho'nun ismini buldum.

 Onun yüzüne ne oldu?

 Plastik cerrahı mı ziyaret etti?

 Bunu sadece bir adam cevaplayabilir.

 Üzgünüm baba, son dileğini yerine getiremedim.

 Seni hacca götürmemi istemiştin.

 Ama ben otoyol ihalesini bekledim.

 İhale açıldı, ama sen gözünü kapattın.

 Çok üzgünüm, baba, ben iyi bir evlat olamadım.

 Ne yapıyorsun?

 Sen bir mühendissin, duvarında diploman var.

 Sen çok iyi bir evlatsın.

 Siz ne cesaretle bana karışırsınız?

 Sizi tutuklatacağım.

 Hayır, sen tutuklanacaksın.

 Bir soruşturma başlattık.

 Kontratları kapmak için diplomayı kullandın.

 Bu bizim arkadaşımızın diploması, sen bunu nasıl aldın?

 Burası 150 dönümlük bir arazi.

 Sizi öldürüp gömsem, hiç kimsenin haberi bile olmaz.

 Anladınız mı?

 Şimdi kaybolun.

 Babamın küllerini kutsal nehre götüreceğim, sizinkileri de götürebilirim.

 Babayı kap!

 İşte, burası.

 Bırakın babamı!

 Doğruyu söyle yoksa baban gider!

 - Bırakın babamı!

 - Baban kutsal kanalizasyona gidecek!

 - Babamı klozetten çıkart!

 - Eğer tetiğe dokunursan baban gider.

 Üçe kadar sayacağım!

 Bizi vuracak mısın?

 Raju, külleri dök!

 Bir!

 Sen tetiği çek, biz de babanı indiririz.

 Anladın mı?

 Ne?

 İki!

 O halde onu göndereceksin.

 Ne var?

 Yanlış vazoyu almışız.

 Bu boş!

 Boş mu?

 Boş mu?

 Bo  onu tuvalete boşaltırız!

 Tuvalete boşaltırız!

 Hayır, hayır!

 Hayır, hayır!

 Onu tuvalete boşaltırız!

 Tuvalete boşaltırız!

 Hayır!

 Hayır, hayır  eller yukarı!

 Kimsin sen?

 Benim adım Rancho.

 Hayır!

 Babamın üzerine yemin ederim, bu doğru.

 Ben Ranch!

 O Chhote'ydı.

 Chhote?

 O bizim bahçıvanın oğlu, Chhote'ydı.

 Yetim kaldıktan sonra bizimle yaşıyordu.

 Etrafta bu evin işlerini yapıyordu.

 Bilirsiniz  garip işlerimizi yapıyordu.

 İçinde öğrenme tutkusu vardı.

 Benim eski üniformamı giyer ve okula giderdi.

 Bana uyabilecek her derse girerdi.

 Ödevlerimi o yapardı   sınavlarıma o girerdi.

 Böyle devam etti, ta ki   öğretmenimizin, 6. sınıf bir öğrencinin   10. sınıf bir öğrencinin matematik dersini yaptığını görene kadar.

 Sen hangi sınıftasın, evlat?

 Adın ne?

 Yakalanmıştık.

 Babam güçlü bir adamdı, bu yüzden   öğretmenimiz müdüre gitmeden önce onu uyarmıştı.

 Bunu başlatan sensin, ve bitirecek olan da sensin.

 İnsanlar, önümde bana saygı göstermek için ölürler.

 Ama arkamdan   beni cahil görüp alay ederler.

 Bunun oğluma olmasına izin vermeyeceğim.

 Bu çocuk okumak istiyor.

 Ben sadece bir diploma istiyorum.

 Hadi bu oyunu oynayalım.

 Bu çocuğu mühendis yap.

 Ben de oğlumun duvarında kendi adına diploma asayım.

 Ben dört yıllığına Londra'ya gittim, o da üniversiteye gitti.

 Diplomayı aldıktan sonra bağlantıyı koparacağına söz verdi.

 Bana hep   'benim için senin yanına iki tane salak gelecek' derdi.

 O da sizi çok özlüyordu.

 Size onun adresini vereceğim, onun yanına gidin.

 Ama lütfen sırrımı kimseye söylemeyin.

 Lütfen.

 Ne sırrı?

 Efendim, o yanlış kap, babanız burada.

 Hey, neler oluyor?

 O silahlı adam da kimdi?

 Karmaşık bir hikaye.

 Altyazı olmadan sen anlamazsın.

 - Görmezden gel.

 - Nereye gidiyoruz?

 Ladakh.

 Ladakh!

 Neden?

 Rancho'yu görmek için.

 O Ladakh'ta mı?

 Orada ne yapıyor?

 Bilmiyoruz, ama okulun adresini aldık.

 Okul öğretmeni!

 Ben Rockledge şirketinin başkanı oldum, ve o  Apple'ın (Elma) A'sı, Ball'un (Top) B'si  Donkey'in (Eşeğin) D'si.

 Gelecek hafta Phunsukh Wangdu ile büyük bir anlaşma imzalayacağım.

 Ve o  Apple'ın (Elma) A'sı, Ball'un (Top) B'si  Bugün o aptala olan saygım artmıştı.

 Bir çoğumuz üniversiteye sadece diploma için gideriz.

 Diploma olmadan, ne güzel bir iş, ne de güzel bir eş vardı.

 Ne banka kartı, ne de statü vardı.

 Ama onun için hiç önemli değildi.

 O üniversiteye sırf öğrenmek için gelmişti.

 İlk ya da son olmak umurunda değildi.

 Ay'a çıkan ilk insan kimdi?

 Neil Armstrong, efendim.

 Bu çok açık, Neil Armstrong.

 Bunu hepimiz biliyoruz.

 Ama ikinci kimdi?

 Boşuna zaman kaybetmeyin, bu önemli değil.

 Hiç kimse ikinci olan insanı hatırlamaz.

 Yakında 26 şirket iş teklifi için burada olacak.

 Son sınavdan önce işe gireceksiniz.

 Bu sizin son turunuz, dostlarım.

 Son aşamada gaza basın.

 Oraya gidin, ve tarih yazın.

 Sorusu olan?

 Evet?

 Efendim, öğrenci işi aldıktan sonra   eğer son sınavda başarısız olursa   yine işi alır mı, efendim?

 Çok iyi bir soru.

 Aynı sorusu olan başka kimse var mı?

 Beklendiği gibi.

 Lütfen sahneye buyurun, herkesten kocaman bir alkış istiyorum.

 Dört yıldır   en tutarsız öğrencilerimizden biriydiler.

 Her sınavda gecikirlerdi.

 Hadi gelin benim dahilerim, gelin.

 Bunların beyinleri oldukça iyi para eder.

 Çünkü hiç kullanılmamış durumdalar.

 Sorunun cevabına gelince   sınav onların işlerini etkilemez.

 Çünkü onları alacak hiç bir firma yok.

 Onlar benzersiz, onların isimleri altın harflerle yazılı.

 'Farhanitrate' ve 'Prerajulization'.

 Onlara büyük alkış, lütfen.

 Bizi rezil etti!

 Hem de herkesin önünde.

 Tanrım, ben pes edeceğim, 1000 tane tütsü yakacağım.

 Bana bir iyilik yap.

 Şu Virüs'ü sil!

 Onu cehennemde yak!

 Virüs'ü gaz yağının içinde yak!

 Sen Tanrının kiralık katil olduğunu mu sanıyorsun?

 Sen kapa çeneni!

 Sen her yıl Virüs'le çerçevenin orta yerindesin.

 Bizse köşede çürüyoruz.

 Bu yıl çerçeveden tamamen çıkacağız.

 - Neden birinci olduğumu biliyor musun?

 - Neden?

 Çünkü ben makineleri seviyorum.

 Mühendislik benim tutkum.

 Tutku nedir biliyor musun?

 - O benim çantam.

 - Sessiz ol.

 Ne yapacaksın?

 Senin tutkun  bu, bu  işte bu  Bu mektubu gönder.

 Ne mektubu?

 5 yıl önce vahşi yaşam fotoğrafçılığı için mektup yazmıştı.

 - Andre  - Istvan.

 Ona Macaristan'da eğitim verecekti.

 Fakat babasından korkusundan, Führer'den korkusundan, onu hiç göndermedi.

 Mühendisliği boşa, Fotoğrafçılıkla evlen.

 Yeteneklerinin peşinden git.

 Eğer Michael Jackson'ın babası onu boksör olması için zorlasaydı   ve Muhammed Ali'nin babası onu şarkıcı olması için zorlasaydı   o zaman olacak felaketleri bir düşünsene.

 Anladın mı?

 Dediklerimi anlıyor musun?

 Salak!

 Fotoğrafçılığı seviyor, ama makinelerle evleniyor.

 Guru Hazretleri Ranchhoddas.

 Mühendislik, benim hem karım hem de sekreterim.

 - Ama yine de başarısızım.

 Neden?

 - Açıkla.

 Çünkü sen bir korkaksın, geleceğinden korkuyorsun.

 Şuna bak, parmaklardan çok kutsal yüzük var.

 Sınav korkusu yüzüğü, kız kardeşinin çeyizi korkusu yüzüğü, iş korkusu yüzüğü.

 Yarından bu kadar korkarken, bugünü nasıl yaşayacaksın?

 Ve derslerine nasıl odaklanacaksın?

 Acayip dostlarım var benim.

 Biri hayattan korkuyor, diğeri ise bahaneler uyduruyor.

 Hey, sen her ikisini de yaşıyorsun, hem korkuyu, hem de bahaneleri.

 - Hey, korkmuyorum.

 - Hey, dinle.

 Sen, Pia'ya aşkını söylemeye korkuyorsun, ama bahaneler buluyorsun.

 Saçmalık!

 Akıl vermek kolay, ama kolaysa sen uygula.

 Cesaretin varsa, o zaman Pia'ya aşkını söyle.

 - Alakası yok!

 - Bal gibi var, majesteleri!

 Hayır, hayır, bak   eğer sen Pia'ya aşkını itiraf edebilirsen   o zaman ben de babama   mühendislikle değil, fotoğrafçılıkla evleneceğimi söylerim.

 Ben de iş görüşmelerine kadar bütün korku yüzüklerimi gömerim!

 Ne dersin?

 Hadi!

 Cesaretin var mı?

 Neden sustunuz, hazretleri?

 Hadi.

 - Hadi!

 - Nereye?

 Hadi.

 Virü!

 Ben anti-virüsüm!

 Umarım köpek yoktur.

 Korkaklar!

 Hadi gidelim!

 Eğer tehlike olursa, sizi uyarırım.

 Dikkat, Virüs içeride.

 Arka plan müziği ister misin?

 - Pia!

 - Kim o?

 Sakın bağırma!

 Benim, Rancho.

 Beni bir dakikalığına dinle, sonra gideceğim.

 Hiç bir şey  söyleme  - Pia  - Evet?

 Senin motosiklette geçirdiğimiz o 22 dakika   hayatımın en büyüleyici 22 dakikasıydı.

 Keşke hayatımın sonuna dek sürseydi.

 Vay!

 Sen her gece gelinliğini giyip   motosikletinle rüyalarıma geliyorsun.

 Duvak yerine, kaskını takıyorsun.

 Ve öpmek için bana yaklaşıyorsun.

 Ama o öpücük gerçekleşmiyor.

 Neden?

 Çünkü burunlarımız çarpışıyor, ve ben uyanıyorum.

 Burunlar asla çarpışmaz, aptal!

 Özür dilerim, ben seni Pia zannettim.

 Keşke olsaydım.

 Abla, niye bozdun ki?

 Bunu söyletmek dört yılımı aldı.

 Pia, onu öp.

 Burunlarınızın çarpışmadığını göster ona.

 Benden sana izin, hadi öp onu!

 Çok tatlıymış!

 - Bu kim?

 - Ablam.

 Sen kimsin?

 Sen konuşurken, velet tekmeledi.

 İlk kez!

 O mu?

 Ama erkek ya da kız olduğunu nereden biliyorsun?

 Babam falcıya sordu.

 Ya mühendis ya da doktor olacakmış.

 Yani?

 Yani, eğer erkek olursa mühendis, kız olursa da doktor olacak.

 Hey, şampiyon, içeride kalsan daha iyi olur  buralar sirk gibi.

 Deden sirk müdürü.

 Çıkar çıkmaz seni kamçılayacak.

 Hayat bir yarıştır.

 Mühendis ol.

 Ama sen yüreğini izle.

 Eğer deden seni korkutursa  o zaman 'her şey yolunda' de.

 Tekmeledi.

 Tekrar söyle.

 Her şey yolunda.

 Tekmeledi!

 Tekmeledi!

 Bir kez daha, her şey yolunda!

 Her şey yolunda!

 Kim o?

 Git!

 Demek babalarımıza mektup gönderirsin ha?

 Al sana mektup!

 Çiş mektubunun keyfini çıkar!

 İyi oku!

 - Kim o?

 - Müstakbel damadın!

 Ve düğün partisi.

 Rastogi!

 Güvenlik, bu taraftan!

 Hepiniz basit sarkaç teorisini zaten biliyorsunuz.

 Şimdi gelişmiş bileşik sarkaç teorisini öğrenelim.

 Bu, kendi etrafında salınan düzensiz bir nesnedir.

 Size göstereyim.

 - Bu ne?

 - Kalem.

 - İçinde ne var?

 - Kurşun.

 İyi.

 Bu kurşun kalemi bir eksene koyalım.

 Hatta bir bileşik sarkaç olabilir, eğer salınım  - Raju Rastogi nerede?

 - Buradayım, efendim.

 Merhaba.

 Herkes buradaymış!

 Günaydın, efendim.

 Dün gece neredeydin?

 - Efendim, bütün gece ders çalıştık, efendim.

 - Öyle mi?

 Gerçekten mi?

 Efendim, o iki gecedir uyumuyor, bu yüzden dağınık görünüyor.

 Uyumadım mı?

 Ne çalıştınız?

 Endüksiyon motoru, efendim.

 Endüksiyon motoru.

 Bütün bölüm.

 Bütün bölüm mü?

 Bu durumda, Bay Raju Rastogi  Evet efendim!

 Endüksiyon motorunun nasıl çalıştığını söyleyebilir misin?

 Kes şunu!

 Efendim, rom.

 Bay Rastogi.

 Hadi ofisimde bir bardak çay içelim.

 Efendim?

 Kapıyı kapat.

 Yazabilir misin?

 Evet, efendim.

 Benim için bir mektup yazar mısın?

 Kesinlikle, efendim.

 Gel, otur.

 Efendim, özür dilerim efendim  Lütfen.

 Efendim   çok üzgünüm ama sizi bilgilendirmek benim görevim.

 Oğlunuz uzaklaştırma almıştır.

 Hayır, üzgünüm, bunu sil.

 Geriye gel.

 Oğlunuz, Bay Raju Rastogi   Mühendislik üniversitesinden uzaklaştırılmıştır.

 Hadi, yaz, yaz!

 Hadi, yaz.

 Bu benim babamı öldürür, efendim.

 - Lütfen yaz.

 - Efendim, lütfen efendim.

 Benim kararım kesin ve geri dönülemez.

 Onun tek yaşam kaynağı benim mühendis olmam.

 Bunu, benim kapıma işemeden önce düşünmeliydin.

 Efendim, lütfen bana bir şans verin, lütfen!

 Tamam, mektuptan kendi adını sil   ve Rancho'nun adını yaz.

 Dün gece onun da senin yanında olduğunu biliyorum.

 Şahidim ol, ben de seni affedeyim.

 Düşünmek için 7,5 dakikan var.

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 Henüz tamamlamadık  henüz değil.

 Gökler seni çağırıyor olabilir.

 Ama biz seni Tanrıya teslim etmeyeceğiz.

 Seni kaybetmeye hiç niyetimiz yok.

 Kaçmak için elinden geleni deneyebilirsin.

 Tüm gücünle deneyebilirsin.

 Ama bizim seni salıvermeye hiç niyetimiz yok.

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 Henüz tamamlamadık  henüz değil.

 Rancho, monitörü izle.

 Raju.

 Vücudu şok ile felç oldu, ama aklı uyanık.

 Bizi görebiliyor ve duyabiliyor, lütfen yanında ağlamayın.

 Onunla normal konuşun, onu motive edin, şaka yapın.

 Hey, Raju, haberler iyi.

 Baban kurtuldu.

 Yeni ilaç işe yaradı.

 Sizin ailede bir erkek ayağa kalkınca   diğerinin yatması gelenek mi?

 Hadi, hadi kalk.

 Baban Pia'nın motosikletini istiyor.

 Ona vereyim mi?

 Umarım bir yerlere çarpmaz.

 Raju, Farhan’ın kamerası açık, yurttan.

 Bak, Virüs senin uzaklaştırılmanı iptal etti.

 Sorun çözüldü  kalk artık.

 Her şey çözüldü!

 Duydun mu?

 Hadi canlan artık, dostum.

 Hayat denilen yolculuk   bir kaç adımla başlar.

 Sakın durma  neşelen ve eğlen.

 Lütfen seni sevenlere kulak ver.

 Her karanlık gecenin ardından gün doğar.

 Sakın seni sevenleri görmezden gelme.

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 Henüz tamamlamadık  henüz değil.

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 Henüz tamamlamadık  henüz değil.

 Bak, bak annen yeni sari aldı.

 2.000 rupiye aldım, evlat.

 Hey, kalksana artık.

 Bir tane değil, 10 tane aldı!

 Bak!

 Hey!

 Hey, Raju!

 Raju  nasıl göründüğümü söylemeyecek misin?

 Annenin yazdığı mektupları hatırla.

 O hep seni ebedi hayatla kutsar.

 Onu görmezden gelemezsin, sen ölemezsin.

 Şimdi bize bak, sakın uzaklaşıp gitme.

 Umursadığını göstermek için bir kez olsun gülümse.

 Hadi kalk, hadi eziyet etme bize artık.

 Kız kardeşin ne yapıyor biliyor musun?

 Kız kardeşin evleniyor!

 Hem de çeyiz istemiyorlar!

 Damat  damat hiç bir şey istemiyor.

 O sadece Kammo'yu istiyor, Kammo'yu!

 - Ve  ve, ve damat kim biliyor musun?

 - Evet.

 - Evet, damat kim biliyor musun?

 - Tahmin et!

 - Sen onu çok iyi biliyorsun.

 - Evet.

 - O hayvanları seviyor  - Evet?

 Ve o bir vahşi yaşam fotoğrafçısı olacak!

 Ne diyorsun sen?

 Hala bilemedin mi?

 O bizim Farhan!

 Farhan çeyiz falan istemiyor.

 Farhan kız kardeşinle evlenecek.

 Çeyizsiz!

 Çeyizsiz!

 Çeyizsiz!

 - Raju!

 Hey!

 Hey, Raju!

 - Raju!

 Bir kilo bamya, 500 gram peynir ücretsiz olunca iyileşti.

 Neden beni kurban ettin?

 Aferin dostum, aferin!

 İşte böyle.

 Farhan kız kardeşinle evlenecek.

 Tamam.

 Rancho  Sizi alçaklar  kesin şu şaklabanlığı.

 Seni şanslı kerata!

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 Henüz tamamlamadık  henüz değil.

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 Henüz tamamlamadık  henüz değil.

 Senin gitmene izin veremeyiz.

 "12 kg bamya.

" Taksiyi siz mi çağırdınız?

 - Ben çağırdım.

 - Sizi bekliyor.

 Teşekkür ederim.

 Neden?

 İş görüşmesine gidiyorum.

 Sen benimle mi geliyorsun?

 Hayır, görüşmeye gidiyorum.

 Sen eve gidiyorsun.

 Ben neden eve gidiyor muşum?

 Hatırlasana  biz bu alçağa söz vermiştik.

 Hadi, bana kravatını ver.

 Neden?

 Bunu okuduktan sonra görüşmeye gideceğinden şüpheliyim.

 O ne?

 Bir mektup  senin için Macaristan'dan.

 Andre Istvan adında bir fotoğrafçıdan.

 Benim mektubumu mu gönderdin?

 Fotoğraflarını çok beğenmiş.

 Seni aşağılık  adam asistanı olmanı istiyor.

 Brezilya yağmur ormanlarında  bir yıl boyunca.

 Maaş da verecek.

 Babam asla kabul etmez.

 Git ve onunla konuş  kalbinden konuş.

 Bir kez olsun bütün korkularını at   yoksa ileride ölüm döşeğinde buna pişman olursun.

 O taksiye binmek yerine bu mektubun peşinden gitmelisin.

 Sadece biraz cesaretle, tüm hayatın değişebilir.

 Sence beğenecek mi?

 Neden böyle pahalı bir hediye aldın?

 Oğlumuz bugün ilk işine başlıyor.

 Böyle bir gurur anında cimri olmaya gerek yok.

 Farhan?

 Farhan  bugün senin iş görüşmen yok muydu?

 Gitmedim.

 Ben mühendis olmak istemiyorum, baba.

 Ne oldu?

 Kaza mı geçirdin?

 Efendim   şu binayı görüyor musunuz?

 Üçüncü katından atladım.

 Neden?

 Çünkü  üniversiteden atılıyordum.

 Neden?

 Efendim, ben  içki içip müdürün kapısına gitmiştim.

 O şeytan Rancho senin aklını mı karıştırdı?

 Ben mühendislikten zevk almıyorum.

 Ben korkunç bir mühendis olurum.

 Rancho'nun inancı çok basit.

 Tutkun olduğun işi yap.

 O zaman her şey oyun gibi olur.

 O ormanda ne kazanacaksın?

 Az bir para, ama çok şey öğreneceğim.

 Beş yıl sonra   kendi arkadaşlarının ev ve araba aldıklarını görünce, kendine kızacaksın.

 Mühendis olarak yaşamak bana sadece üzüntü getirir, asıl o zaman kendime kızarım.

 Kendimi lanetlerim.

 Herkes bize güler!

 Beş yılını çöpe atmış olursun!

 Bay Kapoor senin mühendislik okumana seviniyor, şimdi ne diyecek?

 Klimayı bana Bay Kapoor vermedi.

 Ben rahatsızken beni teselli eden Bay Kapoor değildi.

 Hayvanat bahçesinde beni omuzlarında taşıyan o değildi.

 Tüm bunları sen yaptın, baba.

 Bay Kapoor'un benimle ilgili düşünceleri pek de önemli değil.

 Onun ilk adını dahi bilmiyorum.

 Sen kendini film kahramanı, tiyatro kahramanı mı sanıyorsun?

 Yeter, lütfen  o çok üzgün.

 Maazallah, ya Raju gibi delice bir şey yaparsa?

 O halde bu tartışma bitmiştir, değil mi?

 Ne ona ne de Tanrısına bir şey söylemeyelim yoksa çatıdan atlar.

 Hayır, baba.

 Ben asla intihar etmem.

 Söz veriyorum.

 Senin o   şeytan deyip de nefret ettiğin Rancho, cüzdanıma bu resmi koydu.

 Aklıma intihar etme gibi bir fikir geldiğinde buna bakmamı istedi.

 Ve, ölü bedenimi gördüğünüzde   gülümsemenizin ne olacağını düşünmemi istedi.

 Baba  ben seni ikna etmek istiyorum, baba.

 Ama intihar tehdidi ile değil.

 Söylesene  ben bir fotoğrafçı olsam ne olur, baba?

 Tamam daha az kazanırım.

 Daha küçük bir evim ve daha küçük bir arabam olur.

 Ama daha mutlu olurum.

 Gerçekten de mutlu olurum.

 Senin için yaptıklarımın hepsini gerçekten de sevdiğim için yaptım.

 Ben seni hep dinledim.

 Bir kez olsun lütfen benim gönlüme kulak ver.

 Lütfen  baba.

 Baba  Baba gitme lütfen.

 Bunu geri verelim.

 Oğlum, profesyonel bir kameranın maliyeti nedir?

 Laptop ile takas edilebilir mi?

 Eğer daha fazla para gerekiyorsa, sadece iste yeter.

 Oğlum, git ve hayatını yaşa.

 Senin notların hep düşük, neden?

 Korku, efendim.

 Ben çocukluğumdan beri iyi bir öğrenciydim.

 Ebeveynlerim, sonunda onları mutlu edeceğimi umuyorlardı.

 Bu beni korkuttu.

 Burada hayatın bir yarış olduğunu gördüm.

 Eğer atılmazsan kazanamazsın.

 Korkum büyüdü.

 Korku notlar için iyi değil, efendim.

 Takı ve yüzüklere daha fazla bağlandım.

 İyilikler için Tanrıya dua ettim.

 Hayır  bunun için yalvardım.

 16 kırık kemik, düşünmem ve tepki vermem için bana 2 ay verdi.

 Sonunda kafama dank etti.

 Efendim, bugün bu iş için Tanrıya yalvarmadım   sadece bana bu hayatı verdiği için teşekkür ettim.

 Eğer beni reddederseniz, pişmanlık olmayacak.

 Çünkü  hayatımda değerli bir şeyler yapmaya devam edeceğim.

 Böyle dürüst davranış firmamız için iyi değil.

 Biz, diplomatik olarak müşterileri idare edebilecek birilerini arıyoruz.

 Ve sen bundan yoksunsun.

 Ama  Eğer bize   bu tutumunu kontrol altında tutacağına söz verirsen   seni düşünebiliriz.

 Bu, benim iki bacağım ve ayağımın kırılmasına neden oldu.

 Bu tutuma sahip olmak o kadar kolay değil.

 Bunu değiştiremezsiniz, efendim.

 İş sizde kalsın  ben  tutumuma devam edeceğim.

 Bunun için üzgünüm, efendim.

 Bekle.

 Ben 25 yıldır sayısız adaylarla görüştüm.

 Herkes işi almak için evet-adama dönüşüyor.

 Sen nerede büyüdün, evlat?

 Efendim?

 Maaşı da tartışmamız gerekiyor mu?

 Teşekkür ederim, efendim.

 Majesteleri, büyüksünüz.

 Bu mütevazı teklifi kabul edin.

 Govind!

 Eğer işi alırsa bıyığımı kes, demiştiniz!

 Sen ne yaptın?

 Bıyık olmadan kendimi çıplak hissediyorum.

 Ben onurumu kaybettim!

 Bu yenilgiyi kabul etmeyeceğim, Rastogi!

 Son sınavını geçmediğin sürece işin olmayacak.

 Ve bu sefer soru kağıdını ben hazırlayacağım.

 Baba, bu adil değil.

 Aşkta ve savaşta her şey mübahtır!

 Ve bu Dünya Savaşı  üç.

 Rastogi, sen ölüsün!

 Hey!

 Burada ne yapıyorsun?

 Dikkatli ol.

 - Sen sarhoşsun.

 - Evet, iki kadeh içtim.

 İkiden fazla içmişsin!

 - Cesaret gerekiyordu.

 - Ne için?

 - Bunu çalmak için.

 - O ne?

 Virüsün ofisinin yenilenen anahtarı.

 Soru kağıdı kırmızı mühürlü kapaklı şeyin arasında.

 Babam, soruları Raju'nun başarısız olacağı şekilde ayarladı.

 Hadi durma!

 Sen böyle bir şeyi yapmak için delirdin mi?

 Aşkta ve savaşta her şey mübahtır.

 Söylesene   sence öpüşürken   burunlarımız   gerçekten de çarpışır mı?

 Bekle.

 Biraz dhokla ye.

 Gujarat'ın çok sevimli.

 Ama neden yemeklerinin sesi bu kadar tehlikeli geliyor?

 Dhokla, Fafda, Handwa, Thepla, Khakhra.

 Füze gibi ses.

 Hadi.

 Bugün Irak'a Bush'un iki Dhoklas'ı düştü.

 400 ölü, ve 37 yaralı.

 Hadi.

 Hey!

 Khakhra, Fafda ile başa çıkabilirim.

 Ama senin adın  Ranchhoddas Shamaldas Chanchad, iğrenç!

 Evlendikten sonra soyadımı değiştirmeyeceğim.

 Pia   biz evlenemeyiz.

 Neden?

 Başka biri mi var?

 Hayır.

 - Gay misin?

 - Hayır.

 O zaman neden bana teklif etmiyorsun?

 - İktidarsız mısın?

 - Hayır.

 O zaman bunu kanıtla!

 Kanıtla!

 - Pia, dur.

 - Kanıtla!

 Hey, dur, dur, dur!

 - Ne oldu?

 - Pia'ya haber vermedik.

 Burada durun, mesanem patlamak üzere.

 - Sen kapa çeneni!

 - Onunla temas halinde misiniz?

 - Hayır, dostum  ama ev numarası var.

 - Ara onu, ben duracağım.

 - Tamam, dur.

 Alo!

 Bu ülkede tuvalet ihtiyacı görecek yer yok.

 - Alo  evet, Pia mı?

 - Hayır, değil.

 O hastanede mi?

 Neden orada olsun ki?

 O bugün Manali'de evleniyor.

 Pia evleniyor mu?

 Henüz değil.

 Daha 6 saatlik yol var.

 Acele edersek evet demeden önce varırız.

 Ne dersin?

 Bunun başka yolu yok.

 Geri dönelim.

 Hey!

 Geri dönüş yok.

 Ladakh'aya doğru sürün.

 Rancho'yu görüp öyle döneceğiz.

 Cuma günü Phunsukh Wangdu ile bir toplantım var.

 Hadi, hadi!

 Bu toplantıyı kaçırırsam onu Japonlar kapar.

 Şirketlerde ismi birinci sırada.

 'Phunsukh ve Fujiyashi', kar paylaşımı  "Pia ve Suhas evleniyor.

" - Pia ve Suhas evleniyor mu?

 - Takım için teşekkürler.

 Virüs kalp krizi geçirecek.

 Her kızının düğününde, rock partisi düzenliyoruz.

 Dinle, ben Pia'ya haber vereceğim, sen de etiketçinin icabına bak.

 - Farhan!

 - Rancho'yu bulduk!

 - 107 için mi?

 - Evet, efendim.

 - Ver şunu.

 Terbiyeli ol.

 - Üzgünüm, efendim.

 Hadi git buradan.

 - Oda servisi, efendim.

 - Gel.

 Amore  Amore  Hadi, hemen ceketimi ütüle.

 Amore  Amore  Ne?

 Rancho'yu bulduk!

 Bu eşekle evlenemezsin.

 Sen delisin, Farhan.

 Kendini kandırma, Pia.

 Sen hala Rancho'yu seviyorsun.

 Ve hala onun en sevdiği yemekten yiyorsun.

 Amore  Amore  O asla uslanmaz.

 O etiket delisiydi, ve hep öyle olacak.

 Kapa çeneni, Farhan, Suhas değişti.

 Artık etikte ve fiyatlardan söz etmiyor.

 Benim 150,000 rupilik ceketim!

 Siz insanlar neden sos yersiniz ki?

 - Bunu hemen hallederim, efendim.

 - Nasıl?

 Çamaşır lekesi çıkarmak bizim uzmanlık alanımız.

 Onu hemen temizlerim.

 Bir dakika efendim!

 Hemen buraya gel!

 - Ama, artık çok geç, Farhan.

 - Pia.

 Pia, hadi gidelim, geç kaldık.

 Pia, ben Raju, sakın bağırma, yoksa beni öldürürler.

 Suhas nerede?

 Hizmetçi ceketimi aldı.

 Git ve hemen Suhas'ı buraya gönder.

 Töreni terk etmek kabalık olur.

 - Evet, Farhan, söyle.

 - Araba hazır.

 Elinden tut ve onu buraya getir.

 Kımıldama!

 - Efendim.

 - Ceketim?

 - Siz burada mısınız?

 - Evet!

 - Peki aşağıdaki kim?

 - Aşağıdaki mi?

 Dönen başka çift, biz evli sayılacağız.

 Ben zaten evliyim, Pia.

 Hadi gidelim.

 Artık çok geç, insanlar bana güler.

 O zaman intihar mı edeceksin?

 Rastogi!

 İnsanlar daha sonra dedikodu yapar ve unuturlar.

 Ama sen bu evlilikten dolayı ölene kadar pişman olacaksın.

 Kapıdaki arabayla Rancho'ya kavuşabilirsin   ama sen insanlardan korkundan bu eşekle evleniyorsun.

 Hizmetçi?

 Pia, küçük bir sorun var.

 Ne?

 Rancho'nun evli olup olmadığını bilmiyoruz.

 Ne?

 - Evlenmemiştir.

 - Ya evlendiyse?

 O zaman seni geri getiririz.

 Sakin ol!

 El yapımı bisküvi?

 O burada ne yapıyor?

 - Onu boş ver.

 - Bisküvi çok iyi.

 Düne kadar, ben yasalara saygılı bir vatandaştım.

 Ancak son 24 saat içinde, tavan yaptım.

 Neredeyse Shamalda'nın küllerini kanalizasyona atacaktım.

 Gelini kendi düğününden kaçırdım, hepsi Rancho'nun yüzünden.

 Ama o da arkadaşları için her şeyi yapardı.

 Aslanın ininden soru kağıtlarını çalmak gibi.

 Kırmızı mühürlü zarfı al.

 Eğer Raju başarısız olursa bir yerden daha atlamak zorunda kalacaktı.

 Ama biz prensibi olan hırsızlardık, biz sadece Raju için çalıyorduk.

 Göz atmamaya bile yeminliydik.

 Nerede saklı?

 Aramaktan yorulduk, Pia'ya sor.

 Pia, telefon.

 'Her şey yolunda' dediğinde tekme atıyor.

 Tekmeledi.

 Pia, telefonun  "Babamın ofisi.

" Buldum!

 Rancho, buldum.

 Alo?

 Çabuk şunun fotokopisini çek.

 - Neredeydi?

 - Arkasında.

 Geri koy.

 - Kurtulduk!

 - Neredeydiniz?

 - İşte.

 - Bu ne?

 Bir hediye.

 Soru kağıdı.

 Virüs başarısız olman için bunu hazırladı.

 Sizi garip arkadaşlar!

 Önce dik durmamı öğrettiniz, şimdi de utanç yolunu sunuyorsunuz.

 Olmaz.

 Başaramazsam, kendi işimi kendim bitiririm.

 Olmazsa da olmasın.

 Bizi kazanmıştı!

 Sanki kendi ailemi kucaklıyorum gibiydi.

 Ama sonra duygularıma hakim oldum.

 - Lanet hırsız!

 - Efendim, lütfen, efendim!

 - Seni alçak!

 - Özür dilerim efendim!

 Sistemini değiştirmek istedin!

 - Demek kapıma işersin ha?

 - Efendim, ne yapıyorsun?

 Üzgünüm efendim!

 Okuldan uzaklaştırıldınız!

 Eğer sabahleyin hepiniz gitmezseniz polis çağıracağım!

 Polisi çağıracağım!

 Alçaklar!

 Hepiniz alçaksınız!

 Ofisimin anahtarını nasıl aldınız?

 Ona anahtarı ben verdim, baba.

 Keşke kardeşime de verseydim.

 Eğer verseydim o şu anda yaşıyor olurdu.

 Kes, Pia.

 Oğlunun trenden düşüp öldüğünü mü sanıyorsun?

 Kapa çeneni, Pia!

 Onun mühendis olmasına sen karar vermiştin.

 Hiç ona ne olmak istediğini sordun mu?

 Sen ona öyle baskı yaptın ki   o da sınava girmek yerine ölümü seçti.

 Anlayamıyorum  Baba, sen odana git.

 Pia, kes şunu, dur artık, Pia.

 Kardeşim, bir edebiyatçı, bir yazar olmak istiyordu.

 Ama tek yazabildiği intihar notu oldu.

 Pia lütfen şunu kes.

 Artık susmayacağım, abla!

 Bir kez olsun  bir kez olsun ona   eğer istemiyorsan mühendislik okuma, deseydin!

 İçinden geleni yap, deseydin.

 Bugün yaşıyor olurdu!

 O intihar etmedi.

 Haklısın, baba.

 İntihar değildi   cinayetti.

Dün gece başlayan sağanak yağışlardan dolayı  bir çok şehir tamamen sular altında.

Trafik durma noktasına geldi.

 Baba  Mona?

 Geri çekil, Milimetre.

 Sen niye peşimizden geliyorsun?

 Neden?

 Yollar senin malın mı?

 Lütfen yardım edin, burada mahsur kaldık!

 Bir ambulans gönderemez misiniz?

 Başka bir hastaneden alın!

 Bütün şehir sular altında, efendim.

 Elimizden bir şey gelmiyor.

 Mona, sen iyi misin?

 Rancho, Pia.

 Rancho, oraya gidemezsiniz, dediğim gibi yapın.

 Su torbası patladı.

 Bağlantı kesildi!

 Mona!

 Mona?

 - Işıkları açın.

 - Nereye?

 - Masa tenisine.

 - Pia, öğretmenler odasındayız.

 Raju, web kameranı aç.

 Raju!

 Mona nerede?

 Onu göster.

 Tut!

 İşte, Pia.

 Abla, sakın endişelenme, ben senin yanındayım.

 Pia, ben ölüyorum!

 Rancho, doktor da olmasa hastane de olmasa   bebekler hep doğar.

 Bu bebeği sen doğurtacaksın.

 Her şey yolunda.

 Bu ne cüret?

 Seni öldüreceğim!

 Baba, sen karışma.

 Lütfen sen karışma, tamam mı?

 Farhan, havlu ve makas getir.

 Milimetre, sen giysi ve sıcak su hazırla.

 - Rancho, sen Mona'nın üzerini ört.

 - Ta  tamam.

 Mona, ıkınmaya çalış.

 Tüm gücünle ıkın.

 Ikın.

 Sus!

 Yapamıyorum!

 Rancho, hareketlenme var mı diye bak.

 Hareketlenme mi?

 Resmi getir.

 Rancho, bebeğin kafasının çıkıp çıkmadığına bak.

 Hadi, Rancho, acele et!

 Hadi!

 Hadi, Rancho, hadi!

 Hayır!

 Hayır hareketlenme yok.

 Mona, lütfen ıkın.

 Mona!

 Mona!

 Yoruldu, Pia.

 Onu uyandırın!

 Eğer ıkınmazsa büyük sorun olur.

 - Vakum gerekiyor.

 - Onu nereden bulacaklar?

 Vakum nedir?

 Nasıl kullanılır?

 Sana göstereceğim.

 Eğer anne yorulursa, bebeğin kafası vakumla tutulur.

 Vakumun yardımıyla bebeğin kafasından çekilir   ve bebek dışarı çıkarılır.

 - Bunu yapabilirim.

 - Nasıl?

 - Elektrikli süpürgeyle.

 - Elektrikli süpürge mi?

 Evet, efendim, elektrikli süpürgeyle.

 Çekim gücü çok fazla, Rancho.

 - Onu kontrol edebilirim.

 - Elektrikli süpürge var mı?

 Evet, ofisimde.

 - Farhan, hemen getir.

 - İşte anahtarlar.

 Mona!

 Ikın!

 Hadi ıkın!

 Aman Tanrım!

 Ne oldu?

 - Raju, ne oldu?

 - Elektrikler gitti.

 Peki elektrikli süpürge nasıl çalışacak?

 Farhan, sen süpürgeyi getir, ben de elektriği.

 Nasıl?

 Milimetre, Virüs'ü çıkart.

 - Hadi gel!

 - Bu ne saçmalık!

 O virüsü değil.

 Benim Virüs'ü, invertörü.

 Hadi hemen çıkart.

 Raju, yurda git.

 Araba aküleri, tel ve bir vakum ölçer al.

 Acil bir durum!

 - Rancho nerede?

 - Burada, efendim.

 Aküleri ve telleri buraya koyun.

 Raju her şeyi kapatın, invertörü şebekeye bağlayın.

 Rancho, elektrikli süpürge.

 Farhan, temizleyiciyi ver.

 - Üfleyici mı?

 - Evet, onu.

 Rancho, işte.

 İyi.

 Ölçeri tak.

 Rancho, bitirdim.

 - Her şey kapalı mı?

 - Evet.

 Masanın ve bilgisayarın fişini aç.

 Tamam.

 Raju, bilgisayarı açın.

 Farhan, işte.

 Pia, çabuk buraya gel!

 Seni seviyorum, Rancho!

 - Farhan  - Evet!

 - Çalıştır.

 - Tamam.

 Pia, emme gücü ne kadar olmalı.

 En fazla 0,5.

 - Farhan, 0,5.

 - Elini yakınlaştır.

 - 0.5.

 - Tamam.

 Bebek elektrikli süpürgesi mi?

 Her anneye lazım!

 - Farhan, dur  - Tamam.

 Raju, masanın üzerinden   bebeği aşağı doğru ittir, böyle.

 Tamam, tamam.

 Farhan, çalıştır.

 Hadi, bunu yapabilirsin.

 Hadi, ıkın!

 Bunu yapabilirsin, şampiyon.

 Hadi, Mona!

 Dışarı çıkıyor!

 Bunu yapabilirsin.

 Hadi Mona, ıkın!

 Farhan, kapat.

 Tamam, tamam.

 İki klipsle tutturup, kordonu kesin.

 Farhan, kordona iki klips.

 - Makas getirin.

 - Dikkatli olun.

 Dikkatli olun.

 Ortasından kes, havlu getir.

 Pia, ağlamıyor.

 Hey!

 Hey Şampiyon  Rancho, sırtını ov.

 Hey, Şampiyon!

 Hadi Şampiyon!

 Hayır, hiçbir şey olmuyor.

 Ağzına hava püskürtün.

 Hadi!

 Hadi Şampiyon!

 Yanıt yok.

 Sakin ol, Mona, sakin ol, her şey yolunda, yolunda.

 Tekmeledi.

 Ne?

 Tek  tekmeledi.

 Her şey yolunda, de, her şey yolunda.

 Her şey yolunda.

 - Her şey yolunda.

 - Her şey yolunda.

 Eğer Virüs, torunum bir mühendis olacak deseydi   onun çenesini kıracaktım.

 Nihayet konuştu  ama hepimizi hayrete düşürdü.

 Bu nasıl bir tekme böyle?

 Yoksa futbolcu mu olacaksın?

 Sen  sen ne istiyorsan onu ol.

 Bekle!

 Seninle işim henüz bitmedi!

 Üniversitede ilk gününde, bana bir soru sormuştun   neden astronotlar uzayda kurşun kalem kullanmıyorlar, demiştin.

 Peki ya kurşun kalemin ucu kırılırsa?

 Sıfır yerçekimi yüzeyinde, birinin gözüne ya da makinenin içine girerse?

 Sen yanıldın.

 Her zaman doğruyu bilemezsin.

 Anladın mı?

 Evet, efendim.

 Bu çok önemli bir buluştu.

 Anladın mı?

 Evet, efendim.

 Müdürüm bana   bunu   bunu olağanüstü öğrencine ver, demişti.

 Git, çalış!

 Sınavlarını geç ve git.

 Ve şimdi, Yılın Öğrencisi   Ranchhoddas Shamaldas Chanchad.

 Efendim, bir fotoğraf.

 Bütün bu anıları yakalamak ve eve götürmek istiyordum.

 O gün, birbirimize sarıldık, sevindik, ağladık  Yılda bir kez olsun görüşeceğimize söz verdik.

 Rancho'yu son görüşümüz olduğunu kim bilebilirdi ki?

 King3000 Onu çöz.

 Hepinizi Amerikan mahkemesinde dava edeceğim.

 Raju.

 Ancak Rancho böyle bir okul yaratabilir.

 Ama o nerede?

 Buraya işeyemezsin!

 İçeri girin, ucubeler!

 Hadi!

 - Hey, sakın buraya işeme.

 - Sizi mahvedeceğim.

 Bingo!

 Fazla uzakta olamaz.

 Hadi, hadi!

 Affedersiniz, acaba Ranchhoddas nerede?

 - O Ranchhoddas değil!

 - Rancho  - Chhote  kahretsin.

 - Onun adı neydi?

 Sakin olun, sakin olun.

 Benimle gelin.

 - Nerede o?

 - Rancho.

 Rancho.

 Farhan, o senin tüm kitaplarını okudu.

 Raju, senin bloğunu her gün okuyor.

 Gururla çocuklarla paylaşıyor.

 Bu kaskı hatırlıyor musun, Pia?

 Çalınmıştı.

 Sen kimsin?

 İsimlerimizi nasıl biliyorsun?

 - Beni tanımadın mı?

 - Hayır.

 Nasıl olur?

 Milimetre artık Santimetre oldu.

 Santimetre değil, sen Kilometre olmuşsun.

 Sen buraya nasıl girdin?

 İçinde tren bileti olan bir mektup aldım.

 Ve dedim ki, okulu boş ver, bu treni yakala  ve öyle yaptım.

 Seni aşağılık Rancho!

 Nerede bu aptal?

 Dorje, şunu sen uçur.

 Her gece rüyamda sen motosiklete binmiş bana geliyorsun, gelinlikle.

 Duvak yerine, kafanda kask var.

 Ve beni öpmeye geliyorsun.

 Gitmeden önce neden bana söylemedin?

 Hayır.

 Üzgünüm.

 Evlendin mi?

 Ne?

 Ne?

 Hayır.

 - Sen?

 - Neredeyse  aptal.

 Evet?

 Evet, ne?

 Birini seviyor musun?

 Evet.

 Kimi?

 Seni.

 Gördün mü?

 Öpüşürken burunlar çarpışmaz, aptal!

 Evet  bu doğru!

 Hey, Rancho!

 Merhaba, Farhan!

 Senin 'Merhaba'na başlarım!

 - Hey, beni dinle  - Hayır, sen beni dinle!

 Dinle, dinle  - Sen beni dinle!

 Sana her şeyi açıklayabilirim.

 Merhaba  Raju!

 Seni ne zamandır arıyorduk!

 Telefon edemez miydin?

 İki tokat da benim için atın!

 - Seni aşağılık, pislik!

 - Bırakın onu.

 Tamam, tamam, yeter.

 Hadi, ayağa kalk, hadi.

 Eğleniyor musunuz, aptallar?

 Hey  merhaba Chatur.

 Ranchhoddas Chanchad.

 Selam, nasıl gidiyor, Bay Öğretmen?

 Demek köyde öğretmensin ha?

 Apple'ın (Elma) A'sı, Ball'un (Top) B'si  Biz birlikte okuduk, ama sen tersine gitmişsin.

 Mühendisten ilkokul öğretmenliğine.

 Maaşın ne kadar, Chanchad?

 5000 mi?

 Benim için 100 dolar.

 Oğlumun cebinde senin maaşından daha fazla para var.

 - Kes şu saçmalığı.

 - Saçmalığı bize veren o.

 Eğitim sistemini değiştirmek istedi, dünyayı değiştirmek istedi.

 Ama sonunda değişen o oldu.

 Muhallebi çocuğu.

 Onun çenesini sen mi kıracaksın yoksa ben mi kırayım?

 Hey!

 Sakin ol.

 Hatırlıyor musun, gün gelecek ben güleceğim ve sen ağlayacaksın demiştim.

 Buraya imzala.

 Senin kaybettiğini ve benim kazandığımı kabul et.

 Yenilginin Deklarasyonu!

 İnanılmaz bir adam.

 - Chatur.

 - Çılgın adam.

 Hey, o Virüs’ün kalemi!

 Onu çaldın mı?

 Boş ver dostum.

 Bu  kaybedenler için değil, kazananlar için.

 Eğer okulunun bağışa ihtiyacı olursa bağış için asistanımı ara.

 Apple'ın (Elma) A'sı, Ball'un (Top) B'si  - Hiç değişmemiş.

 - Boş ver onu.

 İçi pislik dolu.

 İyi haber, senin adının Ranchhoddas Chanchad olmaması.

 Düşünsenize, evlendikten sonra, Pia Chanchad olacak.

 Bu arada, senin gerçek adın ne?

 Phunsukh Wangdu.

 Wangdu?

 Pia Wangdu mu?

 Yani sen bilim adamı mısın?

 400 tane patentin mi var?

 Evlendikten sonra ismimi değiştirmek istemiyorum.

 Sen Chatur'un Wangdu’su musun?

 Yani Japonya’yla irtibat halinde misin?

 Wangdu'yu beğenmedim.

 Sen bilim adamı mısın, yoksa öğretmen misin?

 Bilim adamı, ama aynı zamanda çocuklara da öğretiyorum.

 Yani sen Phunsukh Wangdu musun?

 Evet, evet!

 - Susturucu!

 - Hey Chatur, geri gel!

 Bunu al.

 Bekleyin, ben onu durdururum.

 Bay Wangdu, buna inanamıyorum.

 Üzgünüm, Bay Chatur.

 Ama şirketinizle anlaşma imzalayamam.

 Ne, ne efendim?

 Neden efendim?

 Nasıl imza atayım, adamım?

 Sen benim kalemimi aldın ki!

 Ne kalemi, efendim?

 Sizi anlayamadım.

 - Elindeki kalem, Virüs’ün kalemi.

 - Onun ka  Bay Wangdu?

 Evet söyle, Chatur.

 Apple'ın (Elma) A'sı, Ball'un (Top) B'si  Geri verin de G'si.

 Beni yakaladın, Rancho.

 Yani, Wangdu.

 Beni kandırdınız, bu çok iyiydi.

 Umarım kişisel sorunlarımız anlaşmamızı etkilemez.

 Hey, Chatur!

 Bunu al, bunu!

 Hey, ben sadece şaka yapıyordum, adamım.

 Derinlerde bir yerde, iyi şeyler olacağını biliyordum.

 Yalan söylüyorsun!

 Hayır, hayır, hayır, gerçekten de yemin ederim.

 Rancho, 100, Chatur, 0.

 Sen kazandın, ben kaybettim.

 Bana inanmıyor musun?

 Osuruğa dikkat edin.

 Majesteleri, siz büyüksünüz.

 Bu mütevazı teklifimi kabul edin.

 Sana bedava bir tavsiye, Wangdu.

 Yaşamak istiyorsan kaç.

 Hey, Rancho, işimi kaybederim, adamım.

 Küçük çocuklarım var  Kutsal Guru Ranchhoddas doğru söylemiş  Mükemmelliği izle.

 Başarı seni bulacaktır.

 

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar