Kusursuz Yabancı (2007) Perfect Stranger
| |
109 dk
Yönetmen:James Foley
Senaryo:Todd Komarnicki, Jon Bokenkamp
Ülke:ABD ABD
Tür:Suç, Dram, Korku
Vizyon Tarihi:20 Nisan 2007 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Antonio Pinto
Web Sitesi:Sony Pictures [us]
Oyuncular
Halle Berry
Bruce Willis
Giovanni Ribisi
Richard Portnow
Gary Dourdan
Özet
Araştırmacı gazeteci Rowena Price (Halle Berry) arkadaşının
öldürülmesinin güçlü reklam müdürü Harrison Hill'le (Bruce Willis) bağlantılı
olabileceğini öğrenince, iş arkadaşı Miles Haley'nin (Giovanni Ribisi)
yardımıyla, kimlik değiştirir. Bir yandan Hill'in şirketinde geçici sekreter
Katherine olarak çalışırken, bir yandan da Hill'in internet üzerinden flört
ettiği Veronica olur. Rowena, böylece avının etrafını dört bir yandan sarar,
ama keşfettiği tek şey kimlik değiştirenin sadece kendi olmadığıdır.
Altyazı
ZİYARETÇİ ABD SENATOSU ZİYARETÇİ, CAROLINE ELDRIDGE
- Buyurun, hanımefendi.
- Teşekkürler.
İçinden geçin, lütfen.
Bilgisayarınızı açın,
lütfen.
Sanırım insanlar bilgisayarlarını
artık her yere götürüyor.
Güvenlik kalkanı.
Şanslı kalkan.
Sıradaki.
ABD SENATÖRÜ Stephen
R.
Sachs (Cumhuriyetçi) Vay
canına.
Kendi kapınıza bile
bakıyorsunuz.
- Etkilendim doğrusu.
- Misafir karşılama
alışkanlığı.
Kimin geldiğini bilmek
isterim.
Ayrıca, sekreterim
Laura erkenden öğle yemeğine çıktı demin.
Ben Önce Aile
örgütündenim, adım Caroline Eldridge.
Erken geldiniz.
Hoşuma gitti.
Girsenize.
- Kanepeye oturalım.
- Tamam.
Şunu çıkarmamın sakıncası
yoktur umarım.
Hafızamın yerini
artık resmen bilgisayarım aldı, o yüzden
anlayacağınız bütün o eski moda değerleri kaydetmek istiyorum.
Şimdi, bildiğiniz
gibi, Önce Aile broşürümüzü çıkarıyoruz
ve burada birlikte başlığını belirleyebileceğimiz birkaç resim var.
- Sor bakalım.
- Pekala.
Şununla başlayalım.
Burada Katrina kasırgasından
sonra Meksika Körfezi'nde ekibimden birkaç
kişiyle birlikteyim.
Çok üzücü bir olaydı.
Pekala.
Bu resme "Senatör Sachs ve ekibi kasırga mağdurlarına yardım eli uzatıyor.
" diyelim.
- Güzel.
- Ya şu?
Eski stajyerlerimden
biri.
Adı Josh.
İşten ayrılacağı gün
çekilmiş olmalı.
Bu fotoğrafa da: -
"Stajyer programı başarılı" diyelim.
- Tamam.
Bu türden bir sürü iyi
çocukla tanıştım.
Eminim öyledir.
Şuna ne diyelim?
Bir deneyeyim.
"Stajyer
programının ek faydaları var.
" Oldu mu?
Bir bakalım.
- "Sachs'ın
Evlilik Dışı İlişkisi" diyelim.
- Kimsin sen?
Sen eşcinselken, son
iki yıldır eşcinsel bireylerin medeni
haklarını kısıtlamaya çalışmanı iki
yüzlülük olarak gören biri.
Sanki tek bir tür
aile varmış gibi konuşuyorsun.
Elinde ne olduğunu sandığını
bilmiyorum ama sana bir şeyi
açıklayayım.
Elimdeki şey Josh'un imzalı
ifadesi.
Elimizde iptal
edilmiş çekler var ve Josh sakladığı
aşk mektuplarını vermeye de hazır.
- Laura!
- Yemeğe çıktı,
unuttun mu?
Anlaşılan birbirinizi
yalanlayacaksınız.
Ama onun
anlattıklarını yarın yayınlıyoruz.
<i>New York
Courier'deki David Shane adına çalışıyorum.
Tanrım.
Josh O'Bannon bize
yedi ay önce geldi.
Dolabınızdaki tek
kirli çamaşırın kendisi olmamasıyla
gerçekten ilgileneceğimizi düşünmüş.
Biz de size iddiaları
yanıtlama fırsatı vermeyi düşündük.
Nasıl istersen.
Ne istersen veririm.
Ne olursa.
<i>Her şeyi
veririm İstediğin her şeyi veririm.
<i>Ne olursa.
Şimdi verdin, Senatör.
Demin hem de.
Kaydettiğini söyle,
Miles.
Lütfen kaydettiğini
söyle.
Evet, kaydettim seni
psikopat.
Şimdi otobüse atla ve
hemen gazeteye gel.
Şişenin dibini görene
kadar içelim.
<i>Ne istersen
veririm, ne olursa.
Bir daha.
Konuşmayı Washington'dan
aktardınız ve New York'ta kaydettiniz.
Avukatlara sorun.
- Yasal bir şey.
- Yaparım.
Ayrıca stajyerin
ifadesini de doğrulamamız lazım.
Evde telefon bekliyor.
Manşetin bu mu, David
Shane?
TACİZ Cİ SACHS HABER:
DAVID SHANE Evet.
Chumley'in barında
olacağız.
İçki ısmarlayıp
şirkete yazdıracağız.
Tanrım, bu işi
seviyorum.
David Shane'e.
Bu haberin hak
ettiğin bütün ödülleri kazandırması umuduyla.
Ün, alkolizm, tedavi,
iyileşme, tekrar alkolizm.
Ve Pulitzer ödülünü
kazanınca arkadaşlarını unutma.
Boş ver arkadaşları.
İçkin bitmiş.
Parası senden,
getirmesi benden.
Bakar mısınız?
Dikkat et, Ro.
Bir tane daha içti mi
seni öpmeye çalışabilir.
Bay Arvis Narron.
Arvis ne biçim isim?
Aileden geliyor.
Haber yayından
çekildi, Ro.
Biri stajyerini
bulmuş.
Caydırmış.
Tahminimce bol
sıfırlı hesapları olan biridir.
Ne?
Gidip onu arayacağım.
Sadece avukatına ulaşabilirsin,
tıpkı bizim gibi.
Bu haber için altı
aydır çalıştığımı biliyor musunuz?
Altı ay.
Birkaç hafta dinlen.
Tatili hak ettin.
Hemen ofise döneceğim.
Bu adamın bir sürü
stajyeri vardır, inanın bana.
Kolski birkaç hafta tatil
yapmanı istiyor.
Ama bu bir istek
değil.
Pekala, dur bakalım.
Lütfen şimdi bana
gazete, Sachs'ın son seçim kampanyasını
desteklediği için haberini yapmayacağını söyleme lütfen.
Lütfen öyle
olmadığını söyle.
- N'aber, Narron?
- Şuna bak.
Yarınki manşet: "Özgür
Basın Öldü.
" Kolski beni susturmak istiyor çünkü senatörün peşine
düştüm.
Sen rahatsız olmuyor musun,
Narron?
Haberleri örtbas
etmemiz değil yayınlamamız gerektiği
ilkesinden rahatsız olmuyor musun?
Irak'tan gelen
cesetleri yayınlayamadığımız gibi.
Bir şeyi görmüyorsan,
hiç olmamış demektir.
- Haber kaynağın
kesildi, Ro.
- Hayır, senin de bildiğin
gibi kesilmedi.
Elinde bir şey yoksa "örtbas"
diyemezsin.
Haber kaynağıma para
yedirildi.
Bu iyi bir haber,
Narron.
Haber öldü bile.
Klasik işte.
Güçlü adamlar güçlü
adamları koruyor.
Takma adla yazmak
istediğinde bir erkek ismiyle yazmak
istediğinde sana kim arka çıktı?
İlk kez bir haberimin
önünü kesmiyorsun ama bu kesinlikle son
olacak.
Git Kolski'ye ücretli
izni istemediğimi söyle çünkü istifa ediyorum!
Taksi!
Rowena?
Rowena!
Bekle!
Dur!
Dur!
Lanet olsun!
- Rowena.
- Grace.
Ödümü patlattın.
Telefonlarıma yanıt
vermedin.
Evet, şehir
dışındaydım, işler çok yoğundu.
Evet.
Senatör Sachs
skandalı.
Merak etme.
Kimseye anlatmadım.
Ayrıca sana daha iyi bir
haber buldum.
Harrison Hill
hakkında.
- Yapma ama.
- İnternette tanıştık.
Evet.
İnternette soru yanıt
sohbeti vardı.
E-postayla ne kadar
harika olduğunu söyledim.
Bilirsin işte, bir
erkeğin aletini okşaman onunla bir gece geçirmene yeter.
Ama egosunu okşarsan,
hayatı boyunca minnettar olur.
İnternette
arkadaşlığa başladık ama galiba benden
hoşlandı.
New York'a gelip
tesadüfmüş gibi onunla tanışmaya karar verdim.
Düzenlediği hayır
işini biliyordum bir bilet aldım,
doğruca ona gidip: "Harrison, ben 'Hızlı Tay"' dedim.
Kızacağını sanıyordum.
Aksine tahrik oldu.
Cesaretim hoşuna
gitmiş.
"Gitme.
" dedi.
Birkaç saat sonra
arabasında, otel odasında işi pişiriyorduk.
Bu işler için oda
ayırtmış, pislik.
Chuck'a ne oldu?
Sevişmekten çok kavga
ediyoruz.
Neyse,
Philadelphia'ya gittim internetteki
sohbetimiz ateşli olmaya başladı.
Beni özlüyordu.
Gerçekten buraya
taşınmam için bana yalvarıyordu.
Yani ev ve iş
arıyordum.
Ve ona söyleyecektim,
anladın mı?
Çok heyecanlıydım.
Ama birden ona
ulaşamaz oldum.
Ona milyonlarca
e-posta yolladım ama yanıt vermedi.
Soğudu.
Pis herif.
Hill'in oturduğu yeri
biliyorum.
Havalı karısını
gördüm.
Ona neler
yapabileceğimin farkında bile değil.
Benden yine ne
istiyorsun, Grace?
Eden bulur, Ro.
İnsanları unutamazsın gömüp hiç olmamışlar gibi davranamazsın.
Dönüp dolaşıp seni
bulurlar.
David Shane, Hill'i
birkaç e-postasını yayınlamakla tehdit etse ne olur acaba?
Eminim karısı ilgi
çekici bulur.
Al.
Oku.
Çünkü herifin
kapısına dayanmama az kaldı.
Annene saygılarımı
ilet.
Hill'in oturduğu yeri
biliyorum.
Karısını gördüm.
Ona neler
yapabileceğimin farkında bile değil.
<i>David
Shane'e.
Bu haber hak ettiğin bütün
ödülleri kazandırması umuduyla.
Ve Pulitzer ödülünü
kazanınca arkadaşlarını unutma.
H2a, Harrison Hill
ajansı'na hoş geldiniz Sanal Bir Tur Atmak İster misiniz?
"Reklamcılığın
geleceğine hoş geldiniz.
" -Harrison Hill <i>Şimdi sinyal sesi gelecek.
Ne yapacağınızı
biliyorsunuz.
<i>Ro, yine
benim, Miles.
Bir haftadır seni
arıyorum.
<i>İş falan mı
arıyorsun?
Eğer öyleyse beni de
yanında götür.
<i>Bil bakalım
ne oldu.
Kız kardeşimin çocuğu
oldu, Fletcher.
<i>Ne güzel,
değil mi?
Bir saat sonra eve
uçacağım.
Beni ara.
<i>Ben de
Narron'dan nefret ediyorum.
Sersemin teki.
<i>Şimdi sinyal
sesi gelecek.
Ne yapacağınızı
biliyorsunuz.
<i>Ro, ben
Elizabeth Clayton, Grace'in annesiyim.
<i>- Yardımına
ihtiyacım var.
- Elizabeth.
<i>- Merhaba.
- Ro?
Mesele Grace.
<i>Kayıp.
Geçen hafta
işyerinden aramaya başladılar.
<i>New York'a
çok gidiyor, seninle haberleşmiştir diye düşündüm.
<i>Polise haber
verdim.
<i>New York'ta
bir kadın boğulmuş.
<i>- Diş
kayıtlarını istediler.
- Elizabeth, bir
saniye.
Onu geçen hafta
gördüm.
<i>- Yola çık
gel.
- Ama eğer oysa,
orada olamamam <i>Belediye
morgundakilerin yarısını tanıyorum.
<i>Grace
olamaz, yemin ederim.
<i>Geri dönünce
ararım.
Merhaba, ben Rowena
Price.
Bir cesedi teşhis
etmeye geldim.
Bunu her kim yapmışsa
cesedi dibe batırmaya çalışmış.
Acemi işi.
- Neden?
- İşe yaramamış çünkü.
Seni uyarıyorum.
Hiç hoş bir görüntü
değil.
Yüzünün ve boynunun
derisinin bir çapayla veya keskin bir
metalle yüzüldüğünü tahmin ediyoruz.
Umarız başka bir
yerinden teşhis edebilirsin.
Doğum lekesi, yaralar
var dövmeye benziyor Merhaba, Rowena.
Oyun oynamak ister
misin?
Geliyor musun?
<i>Arka bahçeye
geçelim.
Benim odam şurası.
<i>Çocuklarını
korumak için elinden ne gelirse yaparsın.
<i>Doğru
okullar, iyi imkanlar.
<i>Ama hepsi
yanılsama.
Herkes tehlikede.
Bunu kızıma kim
yapabilir?
Bulacağız, Bayan
Clayton.
Birkaç şey sormamın
sakıncası olur mu?
- İzin verir misiniz?
- Hayır.
O aile dostumuz.
Kızınızın çıktığı
biri var mıydı?
Evet.
Chuck.
Chuck Freeman.
Ama ilişkileri
sorunluydu.
Evet.
Bana da anlattı.
Onu geçen hafta
metroda gördüm kavga ettiklerini
söyledi.
Onu en son o zaman mı
gördünüz?
Evet.
Onu aramaya çalıştım
ama bir şeylerle meşguldü herhalde Şimdi
düşünüyorum da keşke biraz daha çabalasaydım.
Biliyorum, canım.
Birbirlerini
çocukluklarından beri tanırlar.
Siz ikiniz çok
yakındınız, özellikle de babadan sonra.
Evet, biliyorum.
Bana ve anneme hep
çok iyi davrandın.
Grace de öyle.
Bayan Clayton,
aşağıda birkaç belgeyi imzalamanızı istiyoruz.
Tabii.
Bir dakika içinde
oradayım.
Ro.
Grace seninle gurur
duyardı.
Bütün yazılarını
saklardı.
Senden bahsedip
böbürlenirdi.
David Shane olduğumu nereden
biliyordu?
Sen söyledin
sanıyordum.
Muhtemelen
söylemişimdir.
Teşekkürler.
Polisler bu işi
yapanı bulacaktır.
Ben bulmalarını
sağlarım.
Sağ ol, canım.
Merhaba.
Merhaba, Miles.
Dur anahtarı alayım.
Ben anahtarı genelde
kapının üstüne saklarım.
Miles!
Grace'i en son ne
zaman gördün?
Tarihlerle aramın iyi
olmadığını bilirsin Pekala, kaba bir
tahmin.
Bir hafta mı?
Bir ay mı?
Bir yıl mı?
Beş yıl mı?
Ne kadar?
Öyle bir şey.
Neden sordun?
Lazım.
Çünkü birini
hayatımdan çıkarmam onu senin de
hayatından çıkarmanı beklediğim anlamına gelmiyor.
- Belki istiyorsundur.
- Pekala, belki
istiyorumdur.
- Neden gizli tutma
gereği duyuyorsun?
- Birkaç kez
e-postayla haberleştik.
Ona kibar davranmamın
sebebi senin arkadaşın olmasıydı.
Benim David Shane
olduğumu ona sen mi söyledin?
Evet.
Yakalandım.
- Beş dakika ciddi
olamaz mısın?
- Yapma ama!
Senatör Sachs olayını
da anlattın eminim, değil mi?
Onunla yolları
ayırdığım gün senin sevgilinle yattığı gündü.
Kimin söylediğini ona
sorsan daha iyi edersin.
Sen kendi işine
baksan iyi edersin, ben de böyle düşünüyorum.
Cameron'u işe dahil
etmesen iyi olur.
Ciddiyim, Miles.
Ro, üzgünüm.
Duyarsız davrandım.
Ro?
Üzgünüm.
Grace ve Cameron
dünyanı başına yıktıktan sonra toparlanmana
yardım eden bendim Evet.
Polis ne diyor?
Philadelphia'da flört
ettiği adamı bulmaya çalışıyorlar.
Ama benim başka bir
fikrim var.
Nedenmiş o?
Çünkü Grace'i geçen
hafta gördüm.
Sır saklayan ben
miyim?
Harrison Hill'in
peşine düşmemi istedi.
Ne?
Harrison Hill şu
bildiğimiz Harrison Hill mi?
Evet, o Harrison Hill.
Şuna bir göz at.
Karısına söylemekle
tehdit ediyordu.
Anlaşılan temmuzda internette
tanışmışlar ve eylülde ateşli bir hafta
sonu geçirmişler.
Yani Hill'in REKMÜD
olduğunu varsayarsak.
Dur.
Kim?
Yazıştığı adam,
REKMÜD.
Yani reklam müdürü,
mantıklı geliyor.
New York'taki en büyük reklam ajansının sahibi Harrison
Hill mi?
"Seni öyle bir
becereceğim ki, ikiye bölüneceksin.
" Tanrım.
Bir dakika, Ro.
Haber olamaz bu.
Miles, bu
e-postaların geri kalanını elde etmeyi çok isterim.
Çünkü bence Grace, Hill'le
yatıyordu.
Herif kıza tekmeyi
bastı, onun da tepesi attı ve adamı
karısına anlatmakla tehdit etti, bu yüzden öldürüldü.
Anlasana.
- Bu kadar basit.
Hepsi bu.
- Ro.
Adam Harrison Hill.
Birinin ölmesini
istediyse bunu kendi - Sana ilk defa
karşı geliyorum.
- Adamın peşine
düşmüştü.
Ona milyonlarca
e-posta yollamış.
Muhtemelen evine bile
gitmiş olabilir.
Kim bilir?
Cinayet işlemek için
gereken tek şey doğru zamanda doğru
koşulların oluşmasıdır.
Orospu çocuğu.
<i>- Neredesin?
- George Washington
Köprüsü'nde.
Ne oldu?
Grace'in e-posta
hesabına girdim.
En çok kullandığına.
Burada bir sürü adam
var ama hiçbirinin takma adı REKMÜD
değil.
Evet ama benim sana
verdiğim hesap o değildi, Miles.
Dur.
Sonra öbür hesabına
baktım, hızlıtay@iol.
com gelen kutusu
neyle dolu bil bakalım.
REKMÜD.
Ro - Evet?
- Bunların bazılarını
okuman lazım.
Hepsini okumak
istiyorum, Miles.
Tamam.
İşten sonra hepsini
sana getiririm.
Ro, REKMÜD'ün Hill
olduğunu hala bilmiyoruz.
Ve o olmadığını da hala
bilmiyoruz.
Evet.
Yemeğin ısınıyor!
Dur.
Kayıtlara geçsin diye
söylüyorum, vay canına!
Ayrıca dışarıdan
alınıp evde yenen yemekler için biraz seksi değil mi?
Yemek getireceğini bilmiyordum.
Ben de randevun olduğunu
bilmiyordum.
- Tanrım.
- Şanslı adam kim?
Sadece e-postalara bakabilir
miyiz, lütfen?
Elbette.
Tabii.
Al.
Otur bakalım.
Bana Grace'in senden
Hill'i tehdit etmeni istediğini söyledin.
Sensiz de bir süredir
tehdit ediyormuş zaten.
Dinle.
Bu e-posta bir
haftalık ve son yazdığı.
"Harrison, bana ilgi
göstermezsen bedelini ödersin.
New York'tayım ve
karının burada olmadığını biliyorum.
Benimle buluş, yoksa ben
karınla sonra buluşurum.
" Yani Grace karısının şehir dışında olduğunu
biliyormuş.
Evet ama sen Grace'in
neden bahsettiğini bildiğini varsayıyorsun
ama bence yanlış biliyordu.
Bu arada, REKMÜD'e
Harrison dese de onun Harrison Hill olduğunu
ispatlamaz.
Haberi yayınlamaya yetecek
bir kanıt değil.
Tamam.
Nasıl ispatlarız peki?
Aslında
ispatlayamayız ama bir şekilde REKMÜD'e
e-posta yollatırsak takip ederim bilgisayarına
sızarım ve hesabına daha yakından bakabilirim.
Harika birisin.
Seni seviyorum.
Sen adalete engel
oluyorsun.
Hayır, ben adaleti
arıyorum.
Sana söz veriyorum.
Hill'e karşı somut
bir şey bulursak aynı gün doğru polise ve
Narron'a gideceğiz.
Onlar adamı yakalar.
Biz de haberi
yayınlarız.
Evet ama REKMÜD'ün
Hill olduğu ortaya çıksa bile internette
sohbet veya aldatmak suç değil ama
böyle bir ziyafette bu kıyafetle dışarı çıkmak kesinlikle suçtur.
Ama mecburum.
Çünkü geç kaldım.
Sen bitir.
Yarın görüşürüz.
Kapıyı kapat!
Kendisi kilitleniyor!
Bol eğlenceler.
Harrison Hill.
H2A DTM 7'ye
Taşınıyor İşte buradasın.
Cameron.
Buraya gel.
Evet.
Evet.
- Hoşuna gitti mi?
- Evet, canım.
Söylesene.
Evet, evet.
Evet, hoşuna gitti mi?
Beğendin mi?
Evet, güzel.
Hill'e daha çok
yaklaşmalıyım.
<i>Merhaba,
Miles.
Nasılsın?
İyiyim, sen?
Sağ ol.
Merhaba, Miles.
Nasılsın?
İyiyim, sen?
Hill'e daha çok
yaklaşmalıyım.
Dün gece Cameron'a yaklaştığın
kadar mı?
Grace'in eski
kırığıyla çıkmak için biraz erken değil mi?
Üzgünüm, senin
kırığın.
Ne yani, beni mi
gözetliyorsun?
<i>Hayır.
Bir arkadaşım görmüş.
<i>Samimiymişsiniz.
Ne?
Onunla yeniden başlayacak
mısın?
Sana veya arkadaşına
bir açıklama yapmam gerektiği için değil ama
Cameron'u görmek istedim.
Birinin Grace'in
başına gelenleri söylemeliydi.
Sanırım hepimiz farklı
şekillerde acı çekiyoruz.
Bir şey diyeyim mi,
Miles?
Unut gitsin.
Yardım etmek
istemiyorsan, Terry hiç alınmaz.
Araştırmaya dahil
olmak için can atıyor.
Terry iki eliyle kendi
kıçını bile bulamadı.
<i>Pekala,
tamam, tamam.
Daha kibar olacağım.
Tamam.
Güzel.
Sen siber uzayda
araştırma yaparken bense, zeki
arkadaşım senin bana ayarlayacağın işi
arayacağım.
Tanrım.
Geçici bir şey.
Girmesi ve çıkması kolay
bir iş.
Yapabilir misin?
Ormanda ayı boku
temizlemek olur mu?
H2A'nın sunucusu bekarlığa veda partisindeki bir kızdan daha
çok giriş noktasına sahip.
Geçici işçi
ajanslarına gönderdikleri eleman listelerine bir bakacağım.
Çok zor olmasa gerek.
Geçici işçi hep
aranır.
- Ve baştan çıkarıcı
bir şey giy.
- Ne?
Kancaya yem takmalısın.
Hill'in şirketinde çalışmamı
sağla yeter.
<i>Evet, yeni
adın Katherine Pogue olacak.
<i>Kendi ismimi
kendim seçerim.
<i>Ne kötü.
Lisedeyken Katherine adında
bir kıza abayı yakmıştım.
<i>Onun anısına.
- H2A'ya gidiyorum.
- H2A.
<i>Hill, New
Jerseyli, Mia Rheinhart Hill'le evlenince
<i>Para çuvalına düştü.
<i>Kadın ayrıca
H2A'nın esas sahibi Max Rheinhart'ın da kızı oluyor.
Teşekkürler.
Beni takip edin
lütfen.
<i>Bir adamı
karısının parasından ayırmak zor iştir.
<i>Para
kötülüğün köküdür, Miles.
<i>Kutsal
kitaplara bir daha bak.
<i>Para aşkı
bütün kötülüklerin kökenidir, Ro.
Aşk.
Yeni bir geçici
çalışanımız var.
Adı Katherine Pogue.
Sana masanı
göstereyim.
Burası.
Dışarı çıkmak için
9'a, bana ulaşmak için de 3'e basıyorsun.
Ama hemen karşında
olacağım o yüzden beni bulmada sorun
yaşamazsın.
Katherine, konferans
odası A'ya kahve servisi yapılması lazım.
- Bay Hill için mi
çalışacağım?
- Hayır.
Bay Hill için ben
çalışıyorum.
Sen benim için
çalışıyorsun ve kollarını sıvasan iyi
edersin çünkü bu hafta elemanımız az.
Sek-sasyonel,
Harrison.
Gerçekten.
Harikulade.
Bu arada Amsterdam'da
şube açmayı düşündüğünü duydum.
- Evet, açtık.
Nisanda.
- Gerçekten mi?
Affedersiniz, Bay
Hill.
Bayan Kirschenbaum'um
arabası aşağıda ve saat 2 randevunuz bekliyor.
Teşekkürler,
Esmeralda.
- Seni geçireyim,
John.
- Teşekkürler.
İyi iş yapıyorsun.
Seninle çok gurur
duyuyorum.
Sensiz yapamazdım.
En iyisinden eğitim
aldım.
- Teşekkürler.
- Uğradığın için
teşekkürler.
Dinle, muhtemelen
saçmalıktır ama adamlarımdan biri senin
yöneticilerinden birkaçının Canton'a gidip
Reebok işimi kapmaya çalıştıklarını duymuş.
Saçmalık olduğundan
bu kadar eminsen neden soruyorsun?
Çünkü senin
şirketinin içinden birinden duymuşlar.
Öyle bir hata yapmanı
istemiyorum, Harrison.
11 yıldır Reebok
reklamlarını ben yapıyorum.
En büyük müşterim o,
biliyorsun.
Gülüşüne ve
abartılarına kanıp beni bırakıvermezler.
Ya avcısın, ya da av.
Değil mi, John?
Sen hep böyle demez
miydin?
Reebok işini elinde
tutmak için gerekenleri yapmadın.
Ben kapmasaydım başka
biri kapacaktı ve bunu biliyorsun.
On yıl önce bunun
olmasına göz yummazdın.
Büyük bir hata yaptın.
Gerçekten aptalmışsın.
Vanessa'ya selam
söyle.
Esmeralda.
Kirschenbaum &
Bond'a bilgi sızdıran biri var.
Kim olduğunu öğrenmek
istiyorum.
Derhal.
Kapıyı açık tutun,
lütfen!
- Durun.
Teşekkürler.
- Az kalmıştı.
Harrison, bu geceki
Victoria's Secret toplantısına katılacak mısın?
Belki birlikte
gideriz diye ummuştum.
Evet, sanırım
gideceğim.
Taksimetre açık
kalsın.
Şimdi gidebiliriz.
74.
Sokak ve Broadway,
lütfen.
<i>Rowena.
<i>Rowena.
<i>Rowena.
<i>Yakaladım
seni!
Babanın banyo
zamanını ne kadar sevdiğini biliyorsun.
Bu gece Victoria's
Secret partimiz var.
- Günaydın, Esmeralda.
- Günaydın, Katherine.
İki yüz misafir, iki
yüz hediye paketi, çok az zamanın var.
Paket başına beş
parça.
Bol eğlenceler.
<i>- Miles, ne
var?
İşteyim.
- Boğulma değilmiş.
Zehirlenmiş.
Bağırsaklarında çok
büyük bir delik açılmış.
Ciddi misin?
Adli tıbbın
raporundan alıntı.
Ne tuhaftır ki, katil <i> gözlerine de zehir koymuş.
Ro, henüz
açıklamadılar ama Grace hamileymiş.
<i>Üç aylıkmış.
Merhaba!
Ben Gina!
<i>- Ro?
- Katherine Pogue,
burada mısın?
İşte buradasın.
Sana Victoria'nın
sırrını açıklayabilirim ama o zaman seni öldürmem lazım.
Zekice, değil mi?
Bay Hill, " Çok
Seksi Koleksiyon" un tanıtımı için buldu.
Çok seksi.
Ve bir sürü rengi var.
Al, kendin
kullanırsın.
Biliyorum, senin gibi
güzel bir kızın erkek arkadaşı vardır.
- Yok.
- Kız arkadaşın?
- Hayvanın?
- Hayır.
Burada bir sürü adam
var.
Öyle.
Hill hakkında ne
söyleyebilirsin?
İlginç biri.
Evli.
Söylentiye göre,
benden duymadın ama birkaç yıl önce
çalışanlardan birkaç kişiyle mahkemelik ilişkileri olmuş.
Davaları geri
çekmeleri için tonlarca para vermiş.
Aracı olması için yeni
birini işe aldı o zaman.
O kişi Josie olmalı.
Veya onu kızdıracak
olursan, "Kuduz Josie".
Hill'in kapıcısı.
Ayaklı hafıza
kartıdır.
Böylece Hill hiçbir
adı, işi ve düşmanını unutmaz.
Önce Josie'yle
görüşmeden kimse ona ulaşamıyor şimdi.
Dur tahmin edeyim, onu
da becerdi, değil mi?
Hayır.
Hayır.
Ondan ziyade sana
daha çok ilgi duyar, anlarsın ya.
Sanırım anlıyorum.
Hill'in bekçi köpeği,
fahişesi değil.
- Herif değişti ne
yazık ki.
- Ya ne demezsin.
Karısı nefes
aldırmıyor.
Kadının kafasının
arkasında bile gözleri var.
İnan bana.
Aldatıldığını
öğrenirse, parasıyla birlikte çeker gider.
Şuradaki Jesse
Drake'i görüyor musun?
Sonbaharda fıstık
gibi hatunu geçici olarak işe aldı.
Adı Veronica'ydı.
Bir gün, patronun
karısı çıkageldi Bay Hill ile
Veronica'yı, Sparkletts hakkında samimiyetle
konuşurken gördü.
Sonraki gün hatun
kovuldu.
Adama gem vuruldu.
Ama sağlam bir
kaynaktan edindiğim bilgiye göre değişik
yöntemleri varmış ve muhtemelen de sıkı
dizginleri seviyor.
Kıçıma bir şaplak
atmasına göz yumarım.
- Yüksek sesle mi
söyledim?
- Sapıksın sen.
Affedersin.
Seni korkutmak
istemedim.
Affedersiniz.
Sen Katherine'sin,
değil mi?
Siz de Harrison Hill
oluyorsunuz, patron yani.
Evet.
Patron olmak güzel.
Evet.
Bu gece partide görüşürüz,
Katherine.
Victoria's Secret
adına, bizi her zamankinden daha seksi yapan
çok özel meleğimiz Harrison Hill'e teşekkür etmek istiyorum.
Harrison.
Seni nasıl bu
gecekinden daha seksi yapabileceğimizi bilmiyorum, Heidi.
Çok teşekkürler.
Victoria's
Secret'taki ve benim şirketimdeki herkesin şerefine.
Bu reklam
kampanyasını en başarılı kampanyalardan biri haline getirdikleri için kadeh kaldıralım.
"Çok Seksi
Koleksiyon" H2A'nın en seksi en
başarılısı Bu kampanyayla iyi iş
çıkardık.
Sevgililer Gününüz
kutlu olsun.
Teşekkürler.
İyi geceler.
İşkencenin bir
parçası bunca eğlenceyi sadece izleyebildiğimiz gerçeği mi?
Dalga mı geçiyorsun?
En iyi koltukları biz
kaptık.
Pekala, heykellerin
yanında dikilen kelini kapatmaya
çalışmış adamı görüyor musun?
Bob Milstein,
muhasebeden.
Aşkta talihsiz
görünebilir.
Ama geçenlerde satış
bölümünden Kay Ronalds'ı yatağa attı,
cücenin yanındaki dev.
- Kurumsal Amerika,
ne tuhaf, değil mi?
- Büyük, mutlu bir
aile.
Şu yüksek sesle gülen
esmer kim?
Biraz sarhoş gibi
görünen.
Bethany Lee, marka
müdürü.
Uzun bacaklı,
mükemmel dişli, cehennemde yansınlar.
Birkaç yıl önce Bay
Hill'le birlikte şirketin işlerinden
başka işler pişirdiği söylentisi vardı.
- Gerçekten mi?
- Evet.
Ama o davalardan
önceydi, Kuduz Josie devrinden ve
karısı gözlerini açmadan önceydi.
Şimdi karısıyla sıkı
fıkı, tüp bebek kliniklerine gidiyorlar.
Sanırım karısı kısır.
Senin bilmediğin bir
şey var mı, Gina?
Hayır.
Anlamıyorum.
Bayan Hill güzel bir
kadın.
Yani gerçekten güzel.
Bana güzel bir kadın
göster ben de sana onu becermekten sıkılan
bir adam gösteririm hemen.
- Ne güzel, Gina.
- Ne var?
Erkek kardeşlerim var.
Onu ve kendini
utandırıyorsun.
Tamam, daha düzgün davranacağım.
Karısı burada!
Üzgünüm.
Affedersin.
Al, taksi parası.
Hadi.
- Beni arayacak,
değil mi?
- İyi geceler,
Bethany.
Sana söyledim,
Narron, istifa ettim.
Kafanı toplaman için iki
hafta yeter diye düşündüm.
Gitmem lazım.
Bak, Senatör
konusunda üzgünüm, Ro.
Ama seni kaybedemem.
David Shane gazetenin
yıldızı.
Bir yıldızı yedek
kulübesinde tutamazsın.
Haberleri örtbas eden
kişiler hep olacak, Ro her gazetede,
her şehirde.
Buna yorum yapmak
deniyor ve gerçek.
Sırf orospu çocuğunun
teki gazeteye karşı gücünü kullanıp haber
kaynağını susturdu diye pes etme.
Dinlen, geri gel.
Ve bir sonraki orospu
çocuğunu ortaya çıkar.
Olabilir.
IOL hesabını aldım
ama bir isme ihtiyacın olacak.
"Roket"e ne
dersin?
Üniversitedeki
lakabımdı.
"Teker Üstündeki
Ateşli Hatun" olmak istemediğinden emin misin?
Şaka yaptım.
Pekala, Roket,
"Roketkız".
DShane@NYCourier.
com adresinden daha seksi bir şey.
REKMÜD'ü arkadaş
listene ekledim ve buna ek olarak bilgisayarına birkaç ayar çektim.
Dinle, bu çok güzel.
<i>Miles seksi.
<i>Miles seksi.
- Çevirisi ne?
- Dur tahmin edeyim.
"Miles
seksi" mi?
- Öyle mi düşündün?
- Buna neden
ihtiyacım var?
Çünkü harika bir şey!
Her anlık ileti
alışında farklı bir ses çıkacak.
Bilgisayarımın
konuşmasını istemiyorum.
Hele, Miles seksi demesini hiç istemiyorum.
- Hill'e bir ses
vereceğim.
İnternetteki bir
videodan aldım.
Hill'in konuşmasının sakıncası
yok, değil mi?
- Seçeneğim var mı?
- Hayır.
Peki gerçekte nasıl
biri?
Sana bir şey diyeyim,
bu adamın senin sandığından çok vukuatı var.
Ofislerini
izlemelisin.
İnternete gir, bir
bak.
Göreceksin.
Rezalet.
Sapık.
Tam senin sevdiğin
gibi.
Bu arada bir şeyler
öğrendim.
Anlaşılan Hill birkaç cinsel taciz davasını para
yedirerek geri çektirmiş.
Para akışını takip
edebilir misin?
- Bence adam buna
uygun biri.
- Pek sayılmaz.
Artık bütün pis
işlerini çeviren bir Amazon kadın var.
- Sahi mi?
Seksi mi?
Evet.
Çok seksi.
Aynı zamanda lezbiyen.
Piç herif.
Pekala, sohbet
odasında yeni olduğunu görünce - Önemli
değil.
- Hayır, bence bu
övgü.
Bence internette flört
etme üzerinde çalışmalısın.
Bunu neden yapmak
isteyeyim ki?
Çünkü bazen hiç
tanımadığın birine söylemeyeceğin bir
şeyi söylersin.
Özellikle de kimliğin
gizliyse.
Bunu bilmeliydiniz, Bay
David Shane.
Bu arada, bir
dolarına bahse varım ki Hill aradığımız adam değil.
Grace hamileymiş ve
onu karısına söylemekle tehdit etmiş, değil mi?
- Evet.
- Tamam ama bu arada
karısı Hill'i tüp bebek kliniğine götürmekle
meşgul.
Ve en önemli şeyi
unutmayalım, karısı eşittir para.
- Evet.
- Bilemiyorum.
Bence bu güçlü bir
dürtü.
- Güçlü bir dürtü mü?
- Öyle dedim.
Bahse giriyorum.
Oyun başladı.
<i>Sohbete hoş
geldiniz.
"Trublu" mu?
Tamam.
Hoş geldiniz.
"Seni buralarda
görmemiştim.
" Ben yeniyim.
Kimsin?
Neil, 31, garsonluk yapan
aktörüm, sen?
Merhaba, Neil, ben
Tiffany.
Tiffany, 33, işsiz.
Pekala, Trublu, hadi
bakalım.
Beni nasıl hayal ediyorsun?
"Uzun sarı
saçlar, daha uzun bacaklar " Çok yaklaştın.
KABUL ET - REDDET "Orgazm
oluyorum dediğinde gerçeği kastettiğini bilmiyordum.
" Beni rahat bırak!
Hill'den ses çıkmadı
mı daha?
Onunla bağlantı
kurmadım.
Hala orada mısın?
"Ben ona " -
Alo.
- Bak, hiç komik
değil.
- Beni eğlenmek için
kullanıyorsun.
- Sakin ol, tam
konuştuğumuz gibi.
Bir kez yanıt verirse
güvenlik kalkanını geçebilirim.
Giriş izninin bedeli
bu, Ro.
Şöyle yazdım:
"Sevgili Harrison yanıtlar harika
seks, ucuz bira ve Rolling Stones.
" <i>- Ne?
- Yapma!
<i>Onu harekete
geçirmeliyiz.
Bu arada, senin
hesabından gönderdim.
- Lanet olsun!
Sohbete katıldı,
Miles.
- İşte geldi.
Ben yazayım.
- Dur, bekle.
Miles.
- "Harrison "
<i>- Ne yapıyorsun?
- Senden haber almak
ne güzel.
Miles, benim yerime
mi yazıyorsun?
<i>- Bir
bilmece.
- Miles!
Kes şunu!
<i>- Dur!
- Pekala, güzel.
Ateş duvarını geçtim,
REKMÜD hesabına girdim.
Artık senindir.
Miles, seni piç.
<i>- Adın ne?
- Lanet olsun.
Veronica.
<i>Saçın ne renk?
Sarışınım.
Koyu.
<i>Koyuyu
severim.
Bulanık.
<i>Avucuma
almayı isterim.
<i>Etkilendin
mi?
Evet.
Piç!
Kapatmalıyım.
<i>Ama ısınmaya
yeni başlamıştık.
Evet.
Herifin topları
patlatma.
"Evet, Ro.
Herifin topları
patlatma.
" <i>- Geri geleceğim.
Hoşça kal.
- Hoşça kal.
Beni gözetlemeyi keser
misin?
Resmen benim çalışma
yöntemime karışıyorsun ve ben bunu kabul etmem.
- Adam Hill.
Artık ispat
edebiliriz.
- Artık benim adıma e- posta gönderme ve konuşma, hiçbir şekilde!
Alt üst edici dehan
için teşekkürler Miles, desen olmaz mı?
Teşekkürler!
Hoşça kal!
Günaydın, H2A, nasıl
yardım edebilirim?
Oturum Aç Roketkız KABUT
ET - REDDET trublu sizi sohbete davet etti Merhaba.
"Dün gece ne
oldu?
" KABUL ET - REDDET REKMÜD sizi sohbete davet etti Günaydın.
Günaydın.
"Tiffany"
mi?
"Veronica"
mı?
Katherine.
İşçi formunu
doldurmayı unutmuşsun.
Tamam.
İnsan Kaynaklarına geri
götüreceğimi söyledim.
Hemen.
Tamam o zaman,
doldururum.
- Devamlı bir iş mi
arıyorsun?
- Her zaman.
Geçici olarak nerede
çalıştın?
Bilmiyorum.
Telefon rehberi var
mı?
Evet, var.
Pekala.
Zaffman, Meyer &
Pearce, I.
P.
E - Vay canına, yeni binalarını seviyorum.
- Tuvaletleri harika.
Ya Kirschenbaum &
Bond?
Tuvaletleri fena
değil.
Orada ne zaman çalıştın?
Bilemiyorum, nisan
olabilir.
Bilmiyorum.
Sağım solum belli
olmaz benim.
Gecem gündüzüm
birbirine karışır.
Heineken Amsterdam
buna bayılacak, Harrison.
Sanırım yazılı basın
reklamlarını, zamanlamayı, ek ürünleri konuşmalıyız.
Kesinlikle.
Bütün dünyada da
gösterilebilir.
Jesse, Chuck, Toni ve
Steve'le medya alımlarını konuşmaya ne dersin?
Birkaç dakikaya
ihtiyacım var.
Hemen dönerim.
Mutlu olmanıza
sevindim.
Çok sevindim.
Ne zaman baskıya yollayabiliriz
sence?
Şunu tutar mısın?
Esmeralda, birkaç
dakika telefon bağlama lütfen.
Phelps!
Bay Phelps!
Tünaydın, beyler.
Gunnar, ayağa kalkar
mısın lütfen?
Çık dışarı!
Seni pislik!
Casusluk mu
yapacaksın?
Ha?
Ayağa kalk, seni
pislik Motorlu kuryeydin!
Seni zengin yaptım!
Kirschenbaum'da sana
göre bir iş vardım umarım.
İstifanı kabul
ediyorum.
Gunnar.
Tebrikler.
Şimdi yeni odanı
temizle.
Herkes işinin başına!
Neye bakıyorsunuz?
Vay be.
Demin ne oldu?
Gunnar Hope terfi
etti.
"Veronica,
REKMÜD hesabımı nereden öğrendin?
" H2A'da geçici olarak çalışmıştım.
Bir saniye.
Jesse Drake'in masasındaki
Veronica mısın sen?
Evet.
Seni arayabilir miyim?
Seni görebilir miyim?
Erkek arkadaşımın
hoşuna gitmez.
Bana fotoğrafını
gönder.
Lanet olsun.
Bu arama affedildiğim
anlamına mı geliyor?
Kendini affettirmen
için bir fırsatın var.
Veronica'nın
fotoğrafını istiyor.
- Kimin?
- Benim.
Roketkız'ın.
- Çıplak olabilir mi?
- Miles!
Noel zamanında burada
çalışan bir geçici işçi vardı.
- Veronica bilmem ne.
- "Veronica
bileme ne.
" - Dalga geçiyor olmalısın.
- Hayır.
Jesse Drake için
çalışıyordu.
Her çalışanın bir
kimlik kartı var <i> yani onun da
dosyalarında vardır.
- Yapma ama.
Miles!
Bul şunu!
<i>Buna
ihtiyacım var, Miles.
Lütfen bul.
<i>- Çabuk ol!
- Soyadı olsaydı çok
iyi olurdu.
Sistemde kaç Veronica
olabilir ki?
Yapma, Miles.
Çabuk ol.
<i>- Miles!
- Saçmalık bu.
Yapma.
Hadi.
Hadi.
<i>Onu buradan
görebiliyorum.
Hadi, Miles!
Çabuk ol!
<i>Miles.
Çabuk ol!
Miles!
<i>- Tamam.
- Hadi.
Hadi.
Buldum.
Veronica Carter.
İndir, yükle, derin
bir nefes al ve gönder.
Bir numarasın.
Bir daha beni
terslediğinde de bunu aklından çıkarma.
Dosya İndiriliyor Adli
tıptaki adamım Bill Patel'le Chumley'in barında, 7'de buluşacağız.
Grace'te bulunan
zehir ve polisin elindekiler hakkında her şeyi biliyor.
Harika.
Orada buluşuruz.
Bilgisayarınızı
Yeniden Başlatın Lanet olsun.
Bilgisayarımın ekranı
dondu ve Veronica'nın yüzü ekran
koruyucu oldu!
Ne?
<i>- Kapat.
- Lanet olsun.
<i>Kablosunu
çek!
Lanet olsun, geliyor.
- Merhaba.
- Merhaba.
Gün sonuna göre çok meşgulsün
galiba.
Evet.
Gayretle çalışıyorum.
Yardım edebileceğim bir
şey var mı?
Hayır.
Bilgisayara veri
girmekten heyecan duymazsanız tabii.
Bir şey diyeyim mi?
Ne tuhaftır ki,
duymuyorum.
Ama ciddi soruyorum, nasıl
gidiyor?
Sana bu gece neler yapacağımı
söyleyeyim.
Sapa'da yemeğe
gitmeliyim.
Vasat fıkralar,
harika yemek.
Sıkılırsan 24.
ve 25 Sokak civarına bir şeyler içmek için uğrayabilirsin.
Teklifiniz için çok
sağ olun ama sanırım geri çevireceğim.
Tamam.
Sizin için
yapabileceğim başka bir şey var mı?
Hayır.
Fikrini değiştirmeni bekliyorum
sadece.
Bakın, Bay Hill Bu ses tonunu tanıyorum.
Ciddi gibi.
Burada çalışmayı gerçekten
seviyorum.
Ve asıl işimin fark
edilmesini isterim.
Anlıyorum.
İyi akşamlar, Bayan
Pogue.
Durun!
Bay Hill?
Fikrimi değiştirirsem tatlınızı yerken etrafı kolaçan edin.
- Miles.
- Bill Platel, Rowena
Price.
- Memnun oldum.
- Gözlüklerini
çıkarabilirsin, Bill.
Dedektif filminde
değiliz.
İşte pina koladan, şemsiyeyi
tut.
Boğulma olayını
biliyoruz, Bill.
Fakat bu zehir de ne
oluyor?
Güzelavrat otu.
Neymiş o?
Atropin yapmak için
kullanılan, zehirli bir bitki.
Ne olduğunu
biliyorsunuz, değil mi?
Evet.
Atropin göz
bebeklerini büyütmek için kullanılır.
Ve anestezide, duran
kalbi yeniden çalıştırmada ve
büyücülükte kullanılır.
Adli tabip ölüm
nedenini atropin zehirlenmesi diye bildirdi ama ben safrada yaptığım araştırmada zehrin güzelavrat
otu olduğunu buldum.
Ne demek oluyor?
Şu pahalı, sentetik
olan değil, daha kolay bulunan bir şey yani
geldiği yeri bulmak daha zorlaşıyor.
Nereden bulunabilir?
Öyle eczaneye uğrayıp
bir şişe sipariş edebileceğin bir şey değil.
Bakacağın yeri
bilirsen bulması kolay bir şey.
Ayrıca, bugünlerde
hemen hemen her şeyi internetten alabiliyorsun.
Ama kesinlikle zehir
mi?
Güzelavrat otu göz
ameliyatlarında kullanılır ama asla bu miktarda olmaz.
Katil gözlerinin
içine dökmüş.
Vahşice öldürülmüş ve
kesinlikle kaza değilmiş.
Şerefe.
- Nereye gidiyorsun?
- Gitmem lazım.
- Biraz daha kalsana.
- Kalamam.
Eve gidip üstümü
değiştirmeliyim.
Dışarı çıkacağım.
Ama Bill belki biraz
daha bilgi verir.
Bill?
İyi misin?
Beynim dondu.
- Dışarı kiminle
çıkıyorsun?
- Seni sonra ararım.
Bill, sen bize gökten
indin.
Sağ ol.
Burnundan nefes al.
Güzel elbise.
- Güzel parti.
- Bir şey diyeceğim.
İki Hemingway kokteyli
söyle.
Burası New York'ta o
kokteyli en iyi yapan iki yerden
biridir.
Neden o kadar
lezzetli olduğunu anlatmak için
zamanında döneceğim.
Elbisenin çok güzel olduğunu
söyledim mi?
Hayır, hayır.
Hayır, hayır.
- Hazır mısın?
- İki Hemingway
kokteyli.
- Buyurun, Bay Hill.
- Teşekkürler.
Sizden etkilendim ve buraya
kadar geldim.
Al.
Çok ünlü bir adam bir
keresinde "Samimiyet her şeydir.
Onu bir kez aldattın
mı gerisi kolaydır.
" demiştir.
Hemingway kokteyli
için iki ölçü rom Bir ölçü misket limonu suyu, bir ölçü sıradan
likör biraz greyfurt suyu, üstüne de
nar şurubu koy.
Senin için endişelenmem
gerektiğini biliyordum.
Dikkatlisin.
Evet.
Örneğin, nikah
yüzüğünü fark ettim.
Evet.
Ben evliyim.
- Ne olmuş?
- O zaman benimle
burada ne işin var?
Seninle Hemingway
kokteyli içiyorum.
Peki senin burada
benimle ne işin var?
Ben sizinle miyim?
Evli misin?
Öyle olsaydı çok
ilginç olurdu, değil mi?
- Hayır.
Kesinlikle hayır.
- Hayır mı?
- Birinden mi
ayrıldın?
- Hayır.
- Eşcinsel misin?
- Hayır.
Aslında Match.
com'a üye olmayı düşünüyorum.
Hayır.
Dalga mı geçiyorsun?
Öyle mi?
- Birçok insan
internette tanışıyor.
- Sen çok güzelsin.
Siz bu konuda ne
düşünüyorsunuz?
Hayatım zaten
yeterince karışık.
Burada oturmuş
seninle içki içiyorum ve bunu nasıl
açıklayacağımı düşünüyorum.
Açıklamak zorunda
mısınız?
Umarım olmam.
Umarım olmam.
- Çocuğunuz var mı?
- Hayır.
Senin de çocuğun yok,
değil mi?
- Hayır.
- Ailen var mı?
Annem var.
Gunnar Hope ve köşedeki
odasının şerefine!
Tanrım.
- Biraz dramatikti,
değil mi?
- Evet.
Böyle ihanete
uğramayı reddediyorum.
Phelps adisi.
Köstebek.
En büyük günahı
işledi.
- Neymiş o?
- Arkadaşlarına
ihanet etme.
- Seni seven
insanlara ihanet etme.
- Orman kanunu, değil
mi?
Evren kanunu.
Mesele artık öldürmek
veya öldürülmek değil.
Öldür veya hiç ol.
Hiç olmama şerefine.
Ve kızma.
Evliyim diye falan
kızma bana.
Çünkü o şu anki
şeyden farklı bir şey.
Öyle mi?
Seni evine götürecek
bir araba falan ayarlamalıyım.
Tamam.
Tamam.
Hemingway kokteylini
iç.
- Alo.
- Nerelerdeydin sen?
- Geç geldim.
- Evet, öyle.
Bir dakika.
Sarhoş musun?
<i>Hayır.
Sen sarhoş gibisin
sanki.
- Hayır, değilim.
- Ne oldu?
<i>- Seninle
konuşmak için bekledim.
- Ne konuda?
Bu haberi birlikte
araştırdığımız düşüncesi hakkında.
Birlikte
araştırıyoruz.
Biliyorum ama sen
dışarılarda içerken bütün ağır işi ben yapıyorum.
Hiç değilse beni lezbiyenle
tanıştırabilirsin.
Sanal geziye katıl.
Eminim orada güzel
bir fotoğrafı vardır, Miles.
<i>- İyi
geceler.
- Dur, dur.
Riverbank Parkı'nda
gerçekleştiğini buldukları cinayetleri hatırlıyor musun?
Yakalayamadıkları
serseriyi?
Öldürülüp
uçurumlardan atılan kadınları?
Evet.
Rufus Scott haberini
yapmıştı.
Polisler serserinin Grace'le
karşılaştığını düşünüyor.
Evet, olabilir.
Ama ben uyuyacağım o
yüzden yarın konuşalım.
Tatlı rüyalar.
<i>Yorgun musun?
Aklından ne geçiyordu?
<i>Sen.
<i>Kahve odası.
Hatırladın mı?
<i>- Bana
sürtünmüştün.
- Bunlar çok işe
yarayacak.
Sohbeti kaydet.
<i>Sonra
eğildin.
İğrenç, öyle mi?
<i>Bana neler
yaptığını biliyordun.
<i>Hoşuna
gidiyordu.
Senin kadar değil.
Pek sayılmaz.
<i>Aklımdan
çıkmıyorsun.
<i>- Erkek
arkadaşın nerede?
- Seni adi Uyuyor.
Karın nerede?
<i>- Dışarıda.
- Tahmin etmiştim.
<i>Anlaşılan
baş başa kaldık, Hill.
<i>-
Heyecanlandın mı?
- Hayır.
Evet.
Ben de!
Beni ayartmaya mı çalışıyorsun,
bayım?
Bir dakika, şimdi tam
adını söyleyeceğim Harrison Hill.
<i>- Ne
giyiyorsun?
- Sabahlık.
<i>- Altında ne
var?
- İç çamaşırı.
Rengini sor.
Hadi, hadi.
Biliyorum.
Ne renk?
<i>Ne renk?
Biliyordum.
Beyaz.
İnce kumaştan.
<i>- Onu
severim.
- Sever misin?
<i>Şimdi
hayalet.
<i>- Bir
kumsaldayız.
- Hayır.
Gerçekçi olsun.
<i>- H2A'da
olalım.
- Tamam.
- H2A.
- Evet.
<i>- Etrafta
kimse yok.
- Bunu sana
anlatmalıyım, Miles.
<i>Kahve
odasına geliyorsun.
Ben oradayım.
Miles, Hill'le
konuşuyorum <i>- Bana
sürtünüyorsun.
konu da H2A.
Vay be!
<i>Eteğini
kaldırıyorum.
<i>Veronica?
<i>- Veronica.
- Geliyorum.
<i>- Orada
mısın?
- Affedersin.
Ellerim biraz
meşguldü.
<i>Benimkiler
de.
En azından bir tanesi.
Çok kolay uyarılıyorsun.
<i>Sana ne
yapacağını söyleyeceğim.
<i>Yapacaklarının
söylenmesinden hoşlanır mısın?
Dinliyorum.
Ellerini çamaşırına
doğru götür.
İçine sok.
Seni becerdiğimi hissedebiliyor
musun?
- Hey.
- Merhaba.
- Burada ne işin var?
- Sana kahvaltı
getirdim.
- Günaydın.
- Günaydın.
Açma.
- Açmam lazım.
- Hayır.
- Dur.
Bekle, dur.
- Hayır.
Yapma.
Meşgul olduğunu söyle.
Telefonu açma.
<i>Seninle
konuşmam lazım.
Hill konusunda büyük
bir şey buldum.
Cameron, bana biraz
müsaade et.
Telefona yanıt vermem
lazım.
<i>Miles, ne
oldu?
E- postamı aldın mı?
Bir saniye, "
Cameron, bana biraz müsaade et.
" demediğini söyle.
<i>Yapma, bunun
için vaktim yok.
<i>- Ne oldu?
- Meşgulsün, öyle mi?
Bak, konuşacak bir
sürü şey var.
<i>- 1'de Grill
Room'da buluşabilir miyiz?
- Evet.
Onun orada olmasını istemiyorum,
Ro.
Evet.
Biliyorum.
Hey, Ro.
Cameron bugün
Grace'in bebeği için DNA testi yaptıracağını söyledi mi?
Saat üçte.
31.
karakolda.
Polis kasımda
birlikte olduklarını biliyor.
- Kahve.
- Bundan bahsetti mi
sana?
Harika kadınlar neden
boktan heriflerle birlikte olur?
<i>Bilmiyorum.
Sen düşün.
Bana daha sonra
söylersin.
Başka telefon yok.
Bugün ne işin var?
- Benim işim sensin.
- Hayır, öyle değil.
Bugün öğleden sonra.
Şehir dışında birkaç
yer göstereceğim.
Gerçekten mi?
- Ya şehir merkezinde?
- Ne demek istiyorsun?
- 31.
karakol.
- Ne?
Saat üçte.
Yalancı!
Grace'i görmeyeli bir
yılı geçti demiştin.
Görmedim.
Polislerin elinde üç
ay önce onunla birlikte olduğuna dair kanıt var ama.
- Sağ ol, Miles.
- Bitti dediğini
sanıyordum, Cameron.
O sürtüğün umurunda olmadığını
söylemiştin.
- Umurumda değil.
- Orada oturup - "Seni seviyorum, Ro.
" demiştin.
- Seviyorum, Ro.
Yalancının tekisin!
Bebek senden miydi?
Senin olabilir miydi?
Bilmiyorum.
- Bilmiyorsun.
- Ro Defol git evimden.
Günaydın.
Günaydın.
Pekala.
Pes ediyorum.
Ne oldu?
Bugünkü gazeteyi okumadın
mı?
Bugün " En İyi
Çalışanınızı İşe Götürün" günü.
O halde sanırım Esmeralda'yı
alacaksın.
Bir şey diyeyim mi?
Esmeralda işe her gün
süpürgeyle gidiyor.
Ne komik.
Çok komik.
Mizah duygun gayet
iyi.
Bobby, Katherine'e
merhaba de.
Merhaba, Esmeralda,
yine benim.
Hala toplantıda mı?
Aradığımı ve onunla
daha sonra görüşeceğimi söylersin.
Teşekkürler.
Teşekkürler.
Beyler, New York'a,
ya da öteki adıyla Reebok Kenti'ne hoş geldiniz.
Gelin şuraya oturun.
Bu kıç yalama işi
bütün gün sürecek.
Uzun bir öğle
yemeğine ne dersin?
Hayır, olmaz.
Şehir merkezinde biriyle
buluşmam lazım.
Görüşürüz.
Rüküş hatun.
- N'aber?
- Tesadüfen Hill'in
karısı ve aile serveti hakkında bir
şeyler buldum.
Milyonlarca paraları
var ve birçoğunu tıbbi araştırmaya
yatırmışlar.
Destekledikleri bir
adam ameliyatlarda devrim yaratmış.
Güzelavrat otu denen bir bitkinin tıpta kullanım yöntemi bulmuş.
REKMÜD'ün Hill
olduğuna ve Grace'i tanıdığına dair kanıtımız var.
Sebep de belli,
hamilelik.
Hill'in güzelavrat
otuyla bağlantısını açıklayan bilgiler ve geçmişi var.
Sadece Hill'in
kişisel e-posta hesabına erişimimiz yok.
Ne diyorsun sen?
Erişimimiz var.
Hayır, o IOL hesabı.
Ana hesabı H2A'da ve ona ulaşamıyorum.
Sistemde güvenlik
kalkanı var.
Yeni bir şey.
Uzaktan erişimle kalkanı
aşamıyorum.
- Şunu al.
- Ne bu?
Hill'in bilgisayarına
yükleyeceğin yeni casus program.
Gün sonunda git, bilgisayarına
kur ve sabit sürücüsüne yükle.
- Bu ne kadar zaman
alır?
- Üç dakika on dört
saniye.
Ama kaba tahmin.
SPYrid mi?
SPYrid Casus Program
Avcısı tarafından engellendi!
Lanet olsun.
Ne oldu?
<i>- Evet?
- Bilgisayarında
casus program avcısı var.
"SPYrid adına
durun" diye kocaman bir uyarı veriyor.
SPYrid mi?
Kesinlikle bir şeyler
saklıyor.
Bir köstebek vardı, o
yüzden muhtemelen güvenliği artırdılar.
Şimdi ne yapacağım?
Benden şifre istiyor.
Şifre yeni.
Bak, kırabilirim ama
birkaç dakika sürer.
Hafıza kartını çıkar,
daha sonra yaparız.
Tamam mı?
Üzgünüm.
Üzgün müsün?
Tek söyleyebileceğin
o mu?
Bana bir şeyler söyle.
Genelde rekabet güzel
bir kadını patronun ofisine gönderip bilgisayarındaki
bilgilere ulaşıp yeni fikirler bulmaya
çalışmaktan daha zekice şeyler gerektirir.
- Ben, şey - Hayır, dur.
Bir açıklama
getirebilecek misin bakalım.
Ofisindeyim ve gerçekten dürüst bir şey uydurmam gerekiyor.
Hayır.
Ben gerçekten, ne
bileyim, gerçeği söyleyecektim.
Hadi.
Bir dene bakalım.
Buraya geldim çünkü sana
not bırakmak istemiştim.
Burada kimsenin
olmadığı günün sonunda yapmak istedim çünkü
işyerindeki herkesin yeni kızın patrona
abayı yaktığını bilmesini gerçekten
istemedim.
Peki notta ne
söyleyecektin?
Şey diyecektim,
yanılıyorsun çünkü bu şehirde Hemingway kokteylini yapan on yedi restoran
var.
Telefonda kiminle
konuşuyordun?
Eddie'yle.
Arkadaşım Eddie.
Kendisi barmen, isimleri
yazmama yardım ediyordu.
On yedi barın hepsini
hatırlamadığımı fark ettim o yüzden
yardım etsin diye onu aradım ve Üzgünüm.
- Ve eminim kovuldum.
- Dışarı çık.
Al.
Barların isimleri
burada.
- Lütfen - Sana gerçeği söylüyorum.
Sana bu notu bırakacaktım.
Belki kontrol etmek istersin.
Buna inanmamı mı
bekliyorsun?
Listeyi bırakmak için girdiğine inanayım mı?
Evet.
Tamam.
Kovuldun.
Çünkü seni yemeğe patronun
olarak çıkarmak istemiyorum.
Sabahleyin veya
tatlıdan sonra seni yine işe alırım belki.
Bana nasıl abayı
yaktığını anlatırsın.
Tamam.
- Benim yüzümden mi?
- Evet, senin
yüzünden.
- Nereye gidiyorsun?
- Bekle.
Tuvalete gitmeliyim.
Hemen dönerim.
Pekala.
- Hemen dönerim.
- İyi misin?
Ro, merak etme.
Hill'in bilgisayarına
başka bir yoldan gireceğim.
M.
Birden kendimi kötü
hissetmeye başladım.
Sanırım beni eve
götürmelisin.
Çok içtim sanırım.
Ne tarafa gidiyoruz?
Çıkışı kaçırdık.
Bunu daha ne kadar
uzatacaksın?
Adını söyle.
Hadi.
Söyle.
- Katherine.
- Yalan.
- Katherine Pogue.
- Yalan.
Yalan.
Pekala.
Beni eve bırakmalısın.
Esmeralda haklıydı.
Ama ben ona inanmak
istemedim.
Kirschenbaum adına casusluk
yapıyorsun, değil mi?
Bana yanıt ver!
Konuşmak istemiyor
musun?
Bak ne diyeceğim.
Buna ne dersin?
Arkadaşın
"M"yi arayalım.
M kim oluyor?
Ve benim adımın bu
mesajda ne işi var?
Tamam.
Sana bir kez daha
soracağım.
Sen casus musun, değil
misin?
- Ne?
- Evet!
Phelps, değil mi?
Sen ve o it Phelps, hep
sizdiniz.
İlk günden beri.
Değil mi?
Sana ne kadar para
veriyorlar?
Orospuların
aldığından daha fazla veriyorlar mı?
Çünkü sen orospusun, değil
mi?
Sadakatin ne demek
olduğunu bilir misin sen?
Eminim karın da aynı
şeyi merak ediyordur.
Şimdi beni büyük hayal
kırıklığına uğrattın.
Ama birini incitmek
istediğin inciteceğin anlamına gelmez.
Harrison, üzgünüm.
Bu şekilde kimseye
casusluk yapmadım.
Hadi oradan.
Çık dışarı.
<i>Rowena.
<i>Rowena.
<i>Rowena.
<i>Gel, canım.
<i>Acaba nerede?
<i>Banyo zamanı.
<i>Hayır!
Ro, dün gece seni elli
defa aradım.
Seni H2A'dan aradım,
artık orada çalışmadığını söylediler.
<i>Neler oluyor?
Neredesin?
Annemi görmek için hastaneye
gidiyorum.
<i>Senine en
son Hill'in bilgisayarına program
kurmaya çalıştığında konuştum.
Aklımdan neler neler
geçti, haberin var mı senin?
Hill dün gece
yolladığın mesajı gördü.
<i>- Ne?
- Yani bilgisayarına
artık giremeyiz.
Hayır.
Hayır, hayır.
Hayır, sorun değil.
Bir yolunu bulurum.
<i>- Sen merak
etme.
İyi misin sen?
- Evet.
İyiyim.
Bu akşam erkenden yemek
yiyebilir miyiz?
Bilgisayarını
getirirsin, ben de haberi yazmaya başlarım.
<i>- Tamam.
- Tamam mı?
Güzel.
Hiç tamam demezsin
sen.
Güzel.
Hoşuma gitti.
Güzel.
Oradan çıkmana
sevindim.
Evet.
Ben de.
Pekala, akşam
görüşürüz.
<i>- Hoşça kal.
- Hoşça kal.
Phyllis?
Kimse yok mu?
Kimse yok mu?
Merhaba, anne.
Güzel görünüyorsun.
- Merhaba, nasıl
yardım edebilirim?
- Merhaba.
Ben teknik
servistenim.
Bay Hill'in bilgisayarını
kontrol etmeye geldim.
İlginç.
Niye biliyor musun?
Kimse teknik servisi
aramadı.
Ama bilgisayarınız
aradı, efendim.
Ağa bağlı her
bilgisayar hasar görünce imdat çağrısı yollar.
- İmdat çağrısı.
Bunlardan yedin mi?
- Hayır.
- Ortasında biraz bal
var.
- Teşekkürler.
- Harrison Hill.
- Kurt Benson.
İlginç isim.
Sana bir şey sorayım.
Bunun bilgisayarıma casus
program yüklemeye çalışan biriyle
ilgisi olabilir mi?
Her şeyle ilgisi
olabilir.
Ama diski taramak
için bilgisayarınızı vermezseniz bilemem.
İyi bir tarama
istiyorum.
On dakika yalnız kalmam
lazım ama bu arada Josie için sana
ofisi gezdirmek zahmet olmaz eminim.
Merhaba, Josie.
Josie, bu Kurt Benson.
Esmeralda, Gunnar'ın
bir yerlere bıraktığı taslakları alabilir miyim?
Evet, nerede
olduklarını biliyorum.
- Beni takip et.
- Josie.
Hadi, Miles.
Lanet olsun.
Güzel yer.
Güzel insanlar.
Güzel resimler.
Bunlar gezegen mi?
Hayır.
Göz.
Bayan Hill bir dizi
yaptı bunlardan.
"açılmış göz
bebeğinin içinde.
" Misafirler için bir bilgisayarımız var.
Sanal tur at.
Çok bilgilendirici.
Bana ihtiyacın olursa
odamdayım.
Teşekkürler.
Dışarıda kaldım.
<i>Miles seksi.
Miles?
<i>Miles seksi.
<i>Miles seksi.
<i>Miles seksi.
<i>Miles seksi.
<i>Miles seksi.
<i>Miles seksi.
Hoş geldin, Trublu.
Grace 5 ekim Yardım
edebilir miyim?
Neler oluyor, Miles?
- Bu odada ne işin
var?
- Bilgisayarından kendi sesimin geldiğini duydum.
O yüzden buradayım.
- Şaka.
Eğlenmek için.
- Şaka, öyle mi?
Bu bilgisayardaki onca
fotoğraf şaka mı?
Şu salağın üstündeki fotoğraflarım
şaka mı?
Sana neyin şaka gibi
olduğunu söyleyeyim mi?
Grace'i görmediğini söylemene
rağmen bilgisayarında ekimden kalma fotoğrafları
olması şaka gibi.
Çıplak fotoğraflar,
hepsinde de zincirlenmiş falan.
Öteki odaya gidip konuşabilir
miyiz?
Hayır, hayır.
Onun hakkında konuşalım.
Trublu.
Fotoğrafların hepsini
belki de arkadaşın Trublu çekmiştir.
Buradaki bütün
fotoğrafları belki de Trublu çekmiştir!
Seni sapık!
- Dur bir dakika.
- Hadi, itiraf et.
Derhal itiraf et!
REKMÜD sendin.
- İki veya üç kez,
evet.
- Evet.
Ben de öyle
düşünmüştüm.
Bütün olayı sen
yönlendirdin, değil mi?
Bana yalan söyledin.
Grace'i yatağa attın.
Kim atmadı ki?
Harrison Hill'i
tuzağa düşürmeye mi çalışıyordun?
Bir dakika.
Bunların yüzünden benim olayda parmağım olduğunu mu düşünüyorsun?
Neden düşünmeyeyim?
Kimliğini değiştirip
durursan insanlar sana güvenmez, Miles.
Bu kadar iki yüzlü
olma, Ro.
- Defol git!
- asıl sen defol git!
Bu iş için var
gücümle çalıştım.
- Herkesin sırları
vardır, Ro!
- Doğru.
Herkesin sırları
vardır değil mi?
Yakalanana kadar!
Bir bakalım.
Bir şeye bak.
H2A'da sanal tur atmamamı
söylemiştin.
Resepsiyondaki fotoğraflara tıkladığın zaman Mia Hill'in sayfasına yönlendiriliyorsun.
açılmış göz
bebeklerinin fotoğraflarını çekmiş, Ro.
Gözlerin!
Bak.
" Mia Rheinhart
Hill 1920'lerde moda olan bir olayı
tekrarlıyor.
Güzelavrat otu
kullanılarak kadınların göz bebeklerinin açılması.
" İşte bu.
Bu şekilde zehri elde
etti veya karısı elde etti.
İşte bu.
Aradığım şey buydu.
Psikolojik yardım alman
lazım.
Bir dakika.
Bir dakika.
Gerçek haber bu.
Artık gidebilir miyim?
SENATÖR SACHS
VALİLİĞE ADAY CUMHURİYETÇİLER DESTEKLİYOR <i>Haberleri örtbas eden, gerçekleri
gizleyen <i> güçlü bir adam hakkında bilgiler var.
<i>Harrison
Hill yapmadan önce <i> her şeyi bir araya getirip vermek istedim.
Harrison, konuşabilir
misin?
"Veronica.
Yeni haberler var mı?
" "Erkek arkadaşım şehir dışında.
" "Yani?
" Sen söyle.
"Gansevoort
Oteli.
" <i>"Senin adına bir anahtar bırakacağım.
" <i>"1801
numaralı odanın, manzara muhteşem özellikle
de gün ağarırken.
" Siz Harrison Hill misiniz?
Evet.
Bay Hill, ellerinizi
başınızın arkasına koyun.
Grace Clayton'ı
öldürmekten tutuklusunuz.
- Kimi?
- "Hızlı
Tay" ı.
Sessiz kalma ve
hiçbir soruyu yanıtlamama hakkınız var.
<i>Söyleyeceğiniz
her şey mahkemede aleyhinize kullanılabilir.
<i>Polisle
konuşmadan önce avukat tutma ve sorgulama esnasında <i> şimdi ve daha sonra avukatınızın bulunmasını
talep etme hakkınız var.
<i>New York
Eyaleti sanık Harrison Matthew Hill'in <i>
Grace Alexandra Grace'i kasten <i> ve planlayarak öldürdüğünü ispatlayacaktır.
Kocanızla başka
kadınlar arasındaki yüzlerce e-postayı biliyor muydunuz?
Artık biliyorum.
Bayan Hill,
güzelavrat otunuzu nerede saklıyorsunuz?
<i>Şehir
merkezindeki fotoğraf stüdyomdaki ecza dolabımda.
<i>Mahkeme
şimdi sanığın arabasında, kurbanında kanında
<i> saçında ve salgılarında
bulunan <i> güzelavrat otu denen cinayet aracına ilişkin <i> çürütülemez, fiziksel deliller sunacak.
Kan bulduk.
Ve en sonunda da, bu
reklamcının söylediği yalanlara inanan ve bunun bedelinin ölüm olacağını hiç fark etmeyen genç bir kadın olan Grace Clayton hakkında bilgi edineceksiniz.
Zaman ayırdığınız ve ilgi
gösterdiğiniz için teşekkürler.
Bu davanın
bitimindeki kararınızı dört gözle bekliyorum.
Şehrin her yerinde.
Ama çoğunlukla otel
odasında.
Gansevoort Oteli'nde bir
oda ayırtmış.
Güneşin doğuşunu
izlemeyi severdi.
Karısının bilmesi
istemezdi sadece.
Öğrenirse her şey
biterdi.
Saç, kan ve
salgıların hepsi kurban Grace Clayton'ınkilerle uyuşuyor.
Ayrıca, biraz
güzelavrat otu özü de bulduk.
Bütün büyük mali
varlıklar karısı Mia Rheinhart Hill
adına.
- Ayın beşinin gece
yarısıydı.
Vardiyama yeni
başlamıştım.
Sarışın bir kadın
vardı, çıldırmıştı, Bay Hill'i görmek istiyordu.
Onu aradım ama yanıt
vermedi.
Bir zarf bıraktı ama
mutlu değildi.
Yaklaşık bir saat
sonra Bay Hill aşağı indi, zarfı aldı ve gitti.
Gecenin devamında onu
görmedim.
Mahkemenin üç numaralı kanıtı elimde, şöyle yazıyor: "Grace.
Evime gelme.
İşyerime gelme.
İlişkimiz bitti.
Beni rahat bırak.
" Bunu nereden elde ettiğinizi sorabilir miyim?
Polis bilgisayarına
el koyduktan sonra, Harrison Hill'in bilgisayarında buldum.
<i>Sessiz bir
uğultuyla ve sizi davet eden boş bir ekranla başlıyor.
- Jüri bir karara
vardı mı?
- Evet, vardık, Sayın
Hakim.
<i>"İçeri
buyurun.
" diyor.
<i>"Her
zaman açığız.
" Sanık ayağa kalksın lütfen.
Taammüden cinayet
suçlaması konusundaki kararınız nedir?
<i>Eylemlerin
bir bedeli olmayan <i> suçun kimliksizlikle gizlendiği <i> parmak izi olmayan bir dünya olduğunu
sanıyorsunuz.
<i>Görünmez bir
evren <i> internetle
<i> birbirine bağlanan <i> ama hayattan kopuk yabancılarla dolu.
<i>Sırlarınızı
çalacağım <i> hayallerinizi yıkacağım <i> ve kimliğinizi değiştireceğim.
<i>Çünkü bu
dünyada <i> istediğiniz her şey <i> istediğiniz herkes olabilirsiniz <i> kim olduğunuzu
<i> unutabilirsiniz.
Merhaba, Rowena.
Babanın banyo
zamanını ne kadar sevdiğini biliyorsun.
Benim güzel kızım.
Sen çok - Onu yere bırak hemen.
- Yardıma ihtiyacı
vardı.
- Öyle değil mi,
Rowena?
- Çık dışarı!
Çıksan iyi edersin.
- O şeyi elinden
bırak!
- Hayır, ciddiyim.
Bırak hemen.
Beni duydun mu?
İyi misin, tatlım?
Bir şeyin yok ya?
Anne, geri geliyor.
Dışarı çık dedim!
Çık!
Sana şantaj
yapıyordu, değil mi?
Onca yıl bu yüzden ona
iyilik yaptın erkek arkadaşınla yattıktan
sonra bile.
Hayır diyemedin,
değil mi?
Neydi?
Grace'in senin
hakkında bildiği şey neydi?
Ortadan kaybolduğunu
söyleyeceğiz.
Geçen ağustosta
olduğu gibi.
Eve hiç dönmedi.
Başını alıp gitti ve
bir daha dönmedi.
Anladın mı?
Rowena, bana bak!
Anladın mı?
<i>Ondan nefret
etmiş olmalısın.
Ben nefret ediyordum.
Ondan senin yerine
nefret ediyordum.
Hala da ediyorum.
- Rowena.
- Grace.
<i>- Ama
isteklerinin ardı arkası kesilmedi.
- İnsanları
unutamazsın gömüp hiç olmamışlar gibi
davranamazsın.
Sonra o gece Hill'i
eline düşürdü.
Adamı eline düşürdü
resmen.
Annene hürmetler.
Bir noktada, bu artık
bitmeli.
Her şey bitmeli diye
düşünmüş olmalısın.
<i>Biraz
araştırma yaptın.
Sanal tur attın.
<i>Güzelavrat
otunu bu sayede öğrendin.
Suçu Hill'in üstüne
atabileceğini bu sayede öğrendin.
Bilgisayarındaki arama geçmişi sayesinde onu senin
öldürdüğünü anladım.
Benim evimdeki o
geceyi hatırlıyor musun?
<i>Mia Hill'in
web sayfasını ararken bilgisayarın adresi kendisi tamamladı.
<i>Önce
bağlantıyı kuramadım.
<i>Ama sonra
bilmen gereken her şeye sahip olduğunu fark ettim.
<i>Beni ona
yönlendirdin.
Güzelavrat otu göz
bebeklerini açmak için kullanılır.
- Bunlar gezegen mi?
- Hayır.
Göz.
Bayan Hill bir dizi
yaptı bunlardan.
"açılmış göz
bebeğinin içinde.
" <i>Attığın her adım çok dikkatliydi.
Ve tek ihtiyacın güzelavrat
otuydu.
Neden sonra annenin o küçük ecza dolabını ve senin az personelleri olmasından yakınmanı
hatırladım.
Kimse fark etmeden elde
etmek zor olmadı, değil mi?
<i>Hill
hakkında haber yapacağın izlenimini <i>
uyandırmak için Grace'i aradın.
<i>"Bilgisayarını
getir.
Elindekilerin hepsini
göster.
" dedin.
<i>Bilincini
kaybedene kadar içirdin.
Biraz saç <i> biraz kan aldın.
<i>Dikkati
Hill'e veya karısına çekmek için gözlerine
güzelavrat otu döktün.
Sonra tek yapman gereken, kanıtlar ile Hill
arasında bağlantı kurmaktı.
<i>Elinde kan
vardı, kıyafet parçaları vardı.
<i>Güzelavrat
otu bile vardı.
<i>Her parça
yerini bulmuştu.
Sırlar harikadır, Ro.
Ta ki yakalanana
kadar.
Bir keresinde bana
kusursuz bir cinayet işlemek için gereken
tek şeyin doğru zamanda doğru koşulların oluşmasıdır demiştin.
Demek bunca yıl doğru
koşulların oluşmasını bekledin.
Ne kadar mükemmel.
Şairane.
Bir şey hariç
mükemmel.
Ağzımı sıkı tutmam
için bana ne verebilirsin?
Teğmen Tejada, ben
Rowena Price.
Sanırım yanlış adamı
hapse yolladık.
Miles bana saldırdı!
Derhal evime
gelmelisiniz!
Lütfen!
||
« Prev Post
Next Post »