Print Friendly and PDF

Translate

Kusursuz Yabancı (2007) Perfect Stranger

|

 

 


109 dk

 Yönetmen:James Foley

Senaryo:Todd Komarnicki, Jon Bokenkamp

Ülke:ABD ABD

Tür:Suç, Dram, Korku

Vizyon Tarihi:20 Nisan 2007 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Antonio Pinto

Web Sitesi:Sony Pictures [us]

Oyuncular

Halle Berry

Bruce Willis

Giovanni Ribisi

Richard Portnow

Gary Dourdan

Özet

Araştırmacı gazeteci Rowena Price (Halle Berry) arkadaşının öldürülmesinin güçlü reklam müdürü Harrison Hill'le (Bruce Willis) bağlantılı olabileceğini öğrenince, iş arkadaşı Miles Haley'nin (Giovanni Ribisi) yardımıyla, kimlik değiştirir. Bir yandan Hill'in şirketinde geçici sekreter Katherine olarak çalışırken, bir yandan da Hill'in internet üzerinden flört ettiği Veronica olur. Rowena, böylece avının etrafını dört bir yandan sarar, ama keşfettiği tek şey kimlik değiştirenin sadece kendi olmadığıdır.

Altyazı

ZİYARETÇİ ABD SENATOSU ZİYARETÇİ, CAROLINE ELDRIDGE

- Buyurun, hanımefendi.

 - Teşekkürler.

 İçinden geçin, lütfen.

 Bilgisayarınızı açın, lütfen.

 Sanırım insanlar bilgisayarlarını artık her yere götürüyor.

 Güvenlik kalkanı.

 Şanslı kalkan.

 Sıradaki.

 ABD SENATÖRÜ Stephen R.

 Sachs (Cumhuriyetçi) Vay canına.

 Kendi kapınıza bile bakıyorsunuz.

 - Etkilendim doğrusu.

 - Misafir karşılama alışkanlığı.

 Kimin geldiğini bilmek isterim.

 Ayrıca, sekreterim Laura erkenden öğle yemeğine çıktı demin.

 Ben Önce Aile örgütündenim, adım Caroline Eldridge.

 Erken geldiniz.

 Hoşuma gitti.

 Girsenize.

 - Kanepeye oturalım.

 - Tamam.

 Şunu çıkarmamın sakıncası yoktur umarım.

 Hafızamın yerini artık resmen bilgisayarım aldı, o yüzden   anlayacağınız bütün o eski moda değerleri kaydetmek istiyorum.

 Şimdi, bildiğiniz gibi, Önce Aile broşürümüzü çıkarıyoruz   ve burada birlikte başlığını belirleyebileceğimiz birkaç resim var.

 - Sor bakalım.

 - Pekala.

 Şununla başlayalım.

 Burada Katrina kasırgasından sonra   Meksika Körfezi'nde ekibimden birkaç kişiyle birlikteyim.

 Çok üzücü bir olaydı.

 Pekala.

 Bu resme   "Senatör Sachs ve ekibi   kasırga mağdurlarına yardım eli uzatıyor.

" diyelim.

 - Güzel.

 - Ya şu?

 Eski stajyerlerimden biri.

 Adı Josh.

 İşten ayrılacağı gün çekilmiş olmalı.

 Bu fotoğrafa da: - "Stajyer programı başarılı" diyelim.

 - Tamam.

 Bu türden bir sürü iyi çocukla tanıştım.

 Eminim öyledir.

 Şuna ne diyelim?

 Bir deneyeyim.

 "Stajyer programının ek faydaları var.

" Oldu mu?

 Bir bakalım.

 - "Sachs'ın Evlilik Dışı İlişkisi" diyelim.

 - Kimsin sen?

 Sen eşcinselken, son iki yıldır eşcinsel bireylerin   medeni haklarını kısıtlamaya çalışmanı   iki yüzlülük olarak gören biri.

 Sanki tek bir tür aile varmış gibi konuşuyorsun.

 Elinde ne olduğunu sandığını bilmiyorum   ama sana bir şeyi açıklayayım.

 Elimdeki şey Josh'un imzalı ifadesi.

 Elimizde iptal edilmiş çekler var   ve Josh sakladığı aşk mektuplarını vermeye de hazır.

 - Laura!

 - Yemeğe çıktı, unuttun mu?

 Anlaşılan birbirinizi yalanlayacaksınız.

 Ama onun anlattıklarını yarın yayınlıyoruz.

 <i>New York Courier'deki David Shane adına çalışıyorum.

 Tanrım.

 Josh O'Bannon bize yedi ay önce geldi.

 Dolabınızdaki tek kirli çamaşırın   kendisi olmamasıyla gerçekten ilgileneceğimizi düşünmüş.

 Biz de size iddiaları yanıtlama fırsatı vermeyi düşündük.

 Nasıl istersen.

 Ne istersen veririm.

 Ne olursa.

 <i>Her şeyi veririm  İstediğin her şeyi veririm.

 <i>Ne olursa.

 Şimdi verdin, Senatör.

 Demin hem de.

 Kaydettiğini söyle, Miles.

 Lütfen kaydettiğini söyle.

 Evet, kaydettim seni psikopat.

 Şimdi otobüse atla ve hemen gazeteye gel.

 Şişenin dibini görene kadar içelim.

 <i>Ne istersen veririm, ne olursa.

 Bir daha.

 Konuşmayı Washington'dan aktardınız   ve New York'ta kaydettiniz.

 Avukatlara sorun.

 - Yasal bir şey.

 - Yaparım.

 Ayrıca stajyerin ifadesini de doğrulamamız lazım.

 Evde telefon bekliyor.

 Manşetin bu mu, David Shane?

 TACİZ Cİ SACHS HABER: DAVID SHANE Evet.

 Chumley'in barında olacağız.

 İçki ısmarlayıp şirkete yazdıracağız.

 Tanrım, bu işi seviyorum.

 David Shane'e.

 Bu haberin hak ettiğin bütün ödülleri kazandırması umuduyla.

 Ün, alkolizm, tedavi, iyileşme, tekrar alkolizm.

 Ve Pulitzer ödülünü kazanınca arkadaşlarını unutma.

 Boş ver arkadaşları.

 İçkin bitmiş.

 Parası senden, getirmesi benden.

 Bakar mısınız?

 Dikkat et, Ro.

 Bir tane daha içti mi seni öpmeye çalışabilir.

 Bay Arvis Narron.

 Arvis ne biçim isim?

 Aileden geliyor.

 Haber yayından çekildi, Ro.

 Biri stajyerini bulmuş.

 Caydırmış.

 Tahminimce bol sıfırlı hesapları olan biridir.

 Ne?

 Gidip onu arayacağım.

 Sadece avukatına ulaşabilirsin, tıpkı bizim gibi.

 Bu haber için altı aydır çalıştığımı biliyor musunuz?

 Altı ay.

 Birkaç hafta dinlen.

 Tatili hak ettin.

 Hemen ofise döneceğim.

 Bu adamın bir sürü stajyeri vardır, inanın bana.

 Kolski birkaç hafta tatil yapmanı istiyor.

 Ama bu bir istek değil.

 Pekala, dur bakalım.

 Lütfen şimdi bana gazete, Sachs'ın son seçim kampanyasını   desteklediği için haberini yapmayacağını söyleme lütfen.

 Lütfen öyle olmadığını söyle.

 - N'aber, Narron?

 - Şuna bak.

 Yarınki manşet: "Özgür Basın Öldü.

" Kolski beni susturmak istiyor çünkü senatörün peşine düştüm.

 Sen rahatsız olmuyor musun, Narron?

 Haberleri örtbas etmemiz değil   yayınlamamız gerektiği ilkesinden rahatsız olmuyor musun?

 Irak'tan gelen cesetleri yayınlayamadığımız gibi.

 Bir şeyi görmüyorsan, hiç olmamış demektir.

 - Haber kaynağın kesildi, Ro.

 - Hayır, senin de bildiğin gibi kesilmedi.

 Elinde bir şey yoksa "örtbas" diyemezsin.

 Haber kaynağıma para yedirildi.

 Bu iyi bir haber, Narron.

 Haber öldü bile.

 Klasik işte.

 Güçlü adamlar güçlü adamları koruyor.

 Takma adla yazmak istediğinde   bir erkek ismiyle yazmak istediğinde sana kim arka çıktı?

 İlk kez bir haberimin önünü kesmiyorsun   ama bu kesinlikle son olacak.

 Git Kolski'ye ücretli izni istemediğimi söyle çünkü istifa ediyorum!

 Taksi!

 Rowena?

 Rowena!

 Bekle!

 Dur!

 Dur!

 Lanet olsun!

 - Rowena.

 - Grace.

 Ödümü patlattın.

 Telefonlarıma yanıt vermedin.

 Evet, şehir dışındaydım, işler çok yoğundu.

 Evet.

 Senatör Sachs skandalı.

 Merak etme.

 Kimseye anlatmadım.

 Ayrıca sana daha iyi bir haber buldum.

 Harrison Hill hakkında.

 - Yapma ama.

 - İnternette tanıştık.

 Evet.

 İnternette soru yanıt sohbeti vardı.

 E-postayla ne kadar harika olduğunu söyledim.

 Bilirsin işte, bir erkeğin aletini okşaman onunla bir gece geçirmene yeter.

 Ama egosunu okşarsan, hayatı boyunca minnettar olur.

 İnternette arkadaşlığa başladık   ama galiba benden hoşlandı.

 New York'a gelip tesadüfmüş gibi onunla tanışmaya karar verdim.

 Düzenlediği hayır işini biliyordum   bir bilet aldım, doğruca ona gidip: "Harrison, ben 'Hızlı Tay"' dedim.

 Kızacağını sanıyordum.

 Aksine tahrik oldu.

 Cesaretim hoşuna gitmiş.

 "Gitme.

" dedi.

 Birkaç saat sonra arabasında, otel odasında işi pişiriyorduk.

 Bu işler için oda ayırtmış, pislik.

 Chuck'a ne oldu?

 Sevişmekten çok kavga ediyoruz.

 Neyse, Philadelphia'ya gittim   internetteki sohbetimiz ateşli olmaya başladı.

 Beni özlüyordu.

 Gerçekten buraya taşınmam için bana yalvarıyordu.

 Yani ev ve iş arıyordum.

 Ve ona söyleyecektim, anladın mı?

 Çok heyecanlıydım.

 Ama birden ona ulaşamaz oldum.

 Ona milyonlarca e-posta yolladım ama yanıt vermedi.

 Soğudu.

 Pis herif.

 Hill'in oturduğu yeri biliyorum.

 Havalı karısını gördüm.

 Ona neler yapabileceğimin farkında bile değil.

 Benden yine ne istiyorsun, Grace?

 Eden bulur, Ro.

 İnsanları unutamazsın   gömüp hiç olmamışlar gibi davranamazsın.

 Dönüp dolaşıp seni bulurlar.

 David Shane, Hill'i birkaç e-postasını yayınlamakla tehdit etse ne olur acaba?

 Eminim karısı ilgi çekici bulur.

 Al.

 Oku.

 Çünkü herifin kapısına dayanmama az kaldı.

 Annene saygılarımı ilet.

 Hill'in oturduğu yeri biliyorum.

 Karısını gördüm.

 Ona neler yapabileceğimin farkında bile değil.

 <i>David Shane'e.

 Bu haber hak ettiğin bütün ödülleri kazandırması umuduyla.

 Ve Pulitzer ödülünü kazanınca arkadaşlarını unutma.

 H2a, Harrison Hill ajansı'na hoş geldiniz Sanal Bir Tur Atmak İster misiniz?

 "Reklamcılığın geleceğine hoş geldiniz.

" -Harrison Hill <i>Şimdi sinyal sesi gelecek.

 Ne yapacağınızı biliyorsunuz.

 <i>Ro, yine benim, Miles.

 Bir haftadır seni arıyorum.

 <i>İş falan mı arıyorsun?

 Eğer öyleyse beni de yanında götür.

 <i>Bil bakalım ne oldu.

 Kız kardeşimin çocuğu oldu, Fletcher.

 <i>Ne güzel, değil mi?

 Bir saat sonra eve uçacağım.

 Beni ara.

 <i>Ben de Narron'dan nefret ediyorum.

 Sersemin teki.

 <i>Şimdi sinyal sesi gelecek.

 Ne yapacağınızı biliyorsunuz.

 <i>Ro, ben Elizabeth Clayton, Grace'in annesiyim.

 <i>- Yardımına ihtiyacım var.

 - Elizabeth.

 <i>- Merhaba.

 - Ro?

 Mesele Grace.

 <i>Kayıp.

 Geçen hafta işyerinden aramaya başladılar.

 <i>New York'a çok gidiyor, seninle haberleşmiştir diye düşündüm.

 <i>Polise haber verdim.

 <i>New York'ta bir kadın boğulmuş.

 <i>- Diş kayıtlarını istediler.

 - Elizabeth, bir saniye.

 Onu geçen hafta gördüm.

 <i>- Yola çık gel.

 - Ama eğer oysa, orada olamamam  <i>Belediye morgundakilerin yarısını tanıyorum.

 <i>Grace olamaz, yemin ederim.

 <i>Geri dönünce ararım.

 Merhaba, ben Rowena Price.

 Bir cesedi teşhis etmeye geldim.

 Bunu her kim yapmışsa cesedi dibe batırmaya çalışmış.

 Acemi işi.

 - Neden?

 - İşe yaramamış çünkü.

 Seni uyarıyorum.

 Hiç hoş bir görüntü değil.

 Yüzünün ve boynunun derisinin   bir çapayla veya keskin bir metalle yüzüldüğünü tahmin ediyoruz.

 Umarız başka bir yerinden teşhis edebilirsin.

 Doğum lekesi, yaralar var   dövmeye benziyor  Merhaba, Rowena.

 Oyun oynamak ister misin?

 Geliyor musun?

 <i>Arka bahçeye geçelim.

 Benim odam şurası.

 <i>Çocuklarını korumak için elinden ne gelirse yaparsın.

 <i>Doğru okullar, iyi imkanlar.

 <i>Ama hepsi yanılsama.

 Herkes tehlikede.

 Bunu kızıma kim yapabilir?

 Bulacağız, Bayan Clayton.

 Birkaç şey sormamın sakıncası olur mu?

 - İzin verir misiniz?

 - Hayır.

 O aile dostumuz.

 Kızınızın çıktığı biri var mıydı?

 Evet.

 Chuck.

 Chuck Freeman.

 Ama ilişkileri sorunluydu.

 Evet.

 Bana da anlattı.

 Onu geçen hafta metroda gördüm   kavga ettiklerini söyledi.

 Onu en son o zaman mı gördünüz?

 Evet.

 Onu aramaya çalıştım ama bir şeylerle meşguldü herhalde  Şimdi düşünüyorum da keşke biraz daha çabalasaydım.

 Biliyorum, canım.

 Birbirlerini çocukluklarından beri tanırlar.

 Siz ikiniz çok yakındınız, özellikle de babadan sonra.

 Evet, biliyorum.

 Bana ve anneme hep çok iyi davrandın.

 Grace de öyle.

 Bayan Clayton, aşağıda birkaç belgeyi imzalamanızı istiyoruz.

 Tabii.

 Bir dakika içinde oradayım.

 Ro.

 Grace seninle gurur duyardı.

 Bütün yazılarını saklardı.

 Senden bahsedip böbürlenirdi.

 David Shane olduğumu nereden biliyordu?

 Sen söyledin sanıyordum.

 Muhtemelen söylemişimdir.

 Teşekkürler.

 Polisler bu işi yapanı bulacaktır.

 Ben bulmalarını sağlarım.

 Sağ ol, canım.

 Merhaba.

 Merhaba, Miles.

 Dur anahtarı alayım.

 Ben anahtarı genelde kapının üstüne saklarım.

 Miles!

 Grace'i en son ne zaman gördün?

 Tarihlerle aramın iyi olmadığını bilirsin  Pekala, kaba bir tahmin.

 Bir hafta mı?

 Bir ay mı?

 Bir yıl mı?

 Beş yıl mı?

 Ne kadar?

 Öyle bir şey.

 Neden sordun?

 Lazım.

 Çünkü birini hayatımdan çıkarmam   onu senin de hayatından çıkarmanı beklediğim anlamına gelmiyor.

 - Belki istiyorsundur.

 - Pekala, belki istiyorumdur.

 - Neden gizli tutma gereği duyuyorsun?

 - Birkaç kez e-postayla haberleştik.

 Ona kibar davranmamın sebebi senin arkadaşın olmasıydı.

 Benim David Shane olduğumu ona sen mi söyledin?

 Evet.

 Yakalandım.

 - Beş dakika ciddi olamaz mısın?

 - Yapma ama!

 Senatör Sachs olayını da anlattın eminim, değil mi?

 Onunla yolları ayırdığım gün senin sevgilinle yattığı gündü.

 Kimin söylediğini ona sorsan daha iyi edersin.

 Sen kendi işine baksan iyi edersin, ben de böyle düşünüyorum.

 Cameron'u işe dahil etmesen iyi olur.

 Ciddiyim, Miles.

 Ro, üzgünüm.

 Duyarsız davrandım.

 Ro?

 Üzgünüm.

 Grace ve Cameron dünyanı başına yıktıktan sonra   toparlanmana yardım eden bendim  Evet.

 Polis ne diyor?

 Philadelphia'da flört ettiği adamı bulmaya çalışıyorlar.

 Ama benim başka bir fikrim var.

 Nedenmiş o?

 Çünkü Grace'i geçen hafta gördüm.

 Sır saklayan ben miyim?

 Harrison Hill'in peşine düşmemi istedi.

 Ne?

 Harrison Hill şu bildiğimiz Harrison Hill mi?

 Evet, o Harrison Hill.

 Şuna bir göz at.

 Karısına söylemekle tehdit ediyordu.

 Anlaşılan temmuzda internette tanışmışlar   ve eylülde ateşli bir hafta sonu geçirmişler.

 Yani Hill'in REKMÜD olduğunu varsayarsak.

 Dur.

 Kim?

 Yazıştığı adam, REKMÜD.

 Yani reklam müdürü, mantıklı geliyor.

 New York'taki   en büyük reklam ajansının sahibi Harrison Hill mi?

 "Seni öyle bir becereceğim ki, ikiye bölüneceksin.

" Tanrım.

 Bir dakika, Ro.

 Haber olamaz bu.

 Miles, bu e-postaların geri kalanını elde etmeyi çok isterim.

 Çünkü bence Grace, Hill'le yatıyordu.

 Herif kıza tekmeyi bastı, onun da tepesi attı   ve adamı karısına anlatmakla tehdit etti, bu yüzden öldürüldü.

 Anlasana.

 - Bu kadar basit.

 Hepsi bu.

 - Ro.

 Adam Harrison Hill.

 Birinin ölmesini istediyse bunu kendi  - Sana ilk defa karşı geliyorum.

 - Adamın peşine düşmüştü.

 Ona milyonlarca e-posta yollamış.

 Muhtemelen evine bile gitmiş olabilir.

 Kim bilir?

 Cinayet işlemek için gereken tek şey   doğru zamanda doğru koşulların oluşmasıdır.

 Orospu çocuğu.

 <i>- Neredesin?

 - George Washington Köprüsü'nde.

 Ne oldu?

 Grace'in e-posta hesabına girdim.

 En çok kullandığına.

 Burada bir sürü adam var   ama hiçbirinin takma adı REKMÜD değil.

 Evet ama benim sana verdiğim hesap o değildi, Miles.

 Dur.

 Sonra öbür hesabına baktım, hızlıtay@iol.

com   gelen kutusu neyle dolu bil bakalım.

 REKMÜD.

 Ro  - Evet?

 - Bunların bazılarını okuman lazım.

 Hepsini okumak istiyorum, Miles.

 Tamam.

 İşten sonra hepsini sana getiririm.

 Ro, REKMÜD'ün Hill olduğunu hala bilmiyoruz.

 Ve o olmadığını da hala bilmiyoruz.

 Evet.

 Yemeğin ısınıyor!

 Dur.

 Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, vay canına!

 Ayrıca dışarıdan alınıp evde yenen yemekler için biraz seksi değil mi?

 Yemek getireceğini bilmiyordum.

 Ben de randevun olduğunu bilmiyordum.

 - Tanrım.

 - Şanslı adam kim?

 Sadece e-postalara bakabilir miyiz, lütfen?

 Elbette.

 Tabii.

 Al.

 Otur bakalım.

 Bana Grace'in senden Hill'i tehdit etmeni istediğini söyledin.

 Sensiz de bir süredir tehdit ediyormuş zaten.

 Dinle.

 Bu e-posta bir haftalık ve son yazdığı.

 "Harrison, bana ilgi göstermezsen   bedelini ödersin.

 New York'tayım ve karının burada olmadığını biliyorum.

 Benimle buluş, yoksa ben karınla sonra buluşurum.

" Yani Grace karısının şehir dışında olduğunu biliyormuş.

 Evet ama sen Grace'in neden bahsettiğini bildiğini   varsayıyorsun ama bence yanlış biliyordu.

 Bu arada, REKMÜD'e Harrison dese de onun Harrison Hill olduğunu   ispatlamaz.

 Haberi yayınlamaya yetecek bir kanıt değil.

 Tamam.

 Nasıl ispatlarız peki?

 Aslında ispatlayamayız   ama bir şekilde REKMÜD'e e-posta yollatırsak takip ederim   bilgisayarına sızarım ve hesabına daha yakından bakabilirim.

 Harika birisin.

 Seni seviyorum.

 Sen adalete engel oluyorsun.

 Hayır, ben adaleti arıyorum.

 Sana söz veriyorum.

 Hill'e karşı somut bir şey bulursak   aynı gün doğru polise ve Narron'a gideceğiz.

 Onlar adamı yakalar.

 Biz de haberi yayınlarız.

 Evet ama REKMÜD'ün Hill olduğu ortaya çıksa bile   internette sohbet veya aldatmak suç değil   ama böyle bir ziyafette bu kıyafetle dışarı çıkmak kesinlikle suçtur.

 Ama mecburum.

 Çünkü geç kaldım.

 Sen bitir.

 Yarın görüşürüz.

 Kapıyı kapat!

 Kendisi kilitleniyor!

 Bol eğlenceler.

 Harrison Hill.

 H2A DTM 7'ye Taşınıyor İşte buradasın.

 Cameron.

 Buraya gel.

 Evet.

 Evet.

 - Hoşuna gitti mi?

 - Evet, canım.

 Söylesene.

 Evet, evet.

 Evet, hoşuna gitti mi?

 Beğendin mi?

 Evet, güzel.

 Hill'e daha çok yaklaşmalıyım.

 <i>Merhaba, Miles.

 Nasılsın?

 İyiyim, sen?

 Sağ ol.

 Merhaba, Miles.

 Nasılsın?

 İyiyim, sen?

 Hill'e daha çok yaklaşmalıyım.

 Dün gece Cameron'a yaklaştığın kadar mı?

 Grace'in eski kırığıyla çıkmak için biraz erken değil mi?

 Üzgünüm, senin kırığın.

 Ne yani, beni mi gözetliyorsun?

 <i>Hayır.

 Bir arkadaşım görmüş.

 <i>Samimiymişsiniz.

 Ne?

 Onunla yeniden başlayacak mısın?

 Sana veya arkadaşına bir açıklama yapmam gerektiği için değil ama   Cameron'u görmek istedim.

 Birinin Grace'in başına gelenleri söylemeliydi.

 Sanırım hepimiz farklı şekillerde acı çekiyoruz.

 Bir şey diyeyim mi, Miles?

 Unut gitsin.

 Yardım etmek istemiyorsan, Terry hiç alınmaz.

 Araştırmaya dahil olmak için can atıyor.

 Terry iki eliyle kendi kıçını bile bulamadı.

 <i>Pekala, tamam, tamam.

 Daha kibar olacağım.

 Tamam.

 Güzel.

 Sen siber uzayda araştırma yaparken   bense, zeki arkadaşım   senin bana ayarlayacağın işi arayacağım.

 Tanrım.

 Geçici bir şey.

 Girmesi ve çıkması kolay bir iş.

 Yapabilir misin?

 Ormanda ayı boku temizlemek olur mu?

 H2A'nın sunucusu   bekarlığa veda partisindeki bir kızdan daha çok giriş noktasına sahip.

 Geçici işçi ajanslarına gönderdikleri eleman listelerine bir bakacağım.

 Çok zor olmasa gerek.

 Geçici işçi hep aranır.

 - Ve baştan çıkarıcı bir şey giy.

 - Ne?

 Kancaya yem takmalısın.

 Hill'in şirketinde çalışmamı sağla yeter.

 <i>Evet, yeni adın Katherine Pogue olacak.

 <i>Kendi ismimi kendim seçerim.

 <i>Ne kötü.

 Lisedeyken Katherine adında bir kıza abayı yakmıştım.

 <i>Onun anısına.

 - H2A'ya gidiyorum.

 - H2A.

 <i>Hill, New Jerseyli, Mia Rheinhart Hill'le evlenince  <i>Para çuvalına düştü.

 <i>Kadın ayrıca H2A'nın esas sahibi Max Rheinhart'ın da kızı oluyor.

 Teşekkürler.

 Beni takip edin lütfen.

 <i>Bir adamı karısının parasından ayırmak zor iştir.

 <i>Para kötülüğün köküdür, Miles.

 <i>Kutsal kitaplara bir daha bak.

 <i>Para aşkı bütün kötülüklerin kökenidir, Ro.

 Aşk.

 Yeni bir geçici çalışanımız var.

 Adı Katherine Pogue.

 Sana masanı göstereyim.

 Burası.

 Dışarı çıkmak için 9'a, bana ulaşmak için de 3'e basıyorsun.

 Ama hemen karşında olacağım   o yüzden beni bulmada sorun yaşamazsın.

 Katherine, konferans odası A'ya kahve servisi yapılması lazım.

 - Bay Hill için mi çalışacağım?

 - Hayır.

 Bay Hill için ben çalışıyorum.

 Sen benim için çalışıyorsun   ve kollarını sıvasan iyi edersin çünkü bu hafta elemanımız az.

 Sek-sasyonel, Harrison.

 Gerçekten.

 Harikulade.

 Bu arada Amsterdam'da şube açmayı düşündüğünü duydum.

 - Evet, açtık.

 Nisanda.

 - Gerçekten mi?

 Affedersiniz, Bay Hill.

 Bayan Kirschenbaum'um arabası aşağıda ve saat 2 randevunuz bekliyor.

 Teşekkürler, Esmeralda.

 - Seni geçireyim, John.

 - Teşekkürler.

 İyi iş yapıyorsun.

 Seninle çok gurur duyuyorum.

 Sensiz yapamazdım.

 En iyisinden eğitim aldım.

 - Teşekkürler.

 - Uğradığın için teşekkürler.

 Dinle, muhtemelen saçmalıktır ama adamlarımdan biri   senin yöneticilerinden birkaçının Canton'a gidip   Reebok işimi kapmaya çalıştıklarını duymuş.

 Saçmalık olduğundan bu kadar eminsen neden soruyorsun?

 Çünkü senin şirketinin içinden birinden duymuşlar.

 Öyle bir hata yapmanı istemiyorum, Harrison.

 11 yıldır Reebok reklamlarını ben yapıyorum.

 En büyük müşterim o, biliyorsun.

 Gülüşüne ve abartılarına kanıp beni bırakıvermezler.

 Ya avcısın, ya da av.

 Değil mi, John?

 Sen hep böyle demez miydin?

 Reebok işini elinde tutmak için gerekenleri yapmadın.

 Ben kapmasaydım başka biri kapacaktı ve bunu biliyorsun.

 On yıl önce bunun olmasına göz yummazdın.

 Büyük bir hata yaptın.

 Gerçekten aptalmışsın.

 Vanessa'ya selam söyle.

 Esmeralda.

 Kirschenbaum & Bond'a bilgi sızdıran biri var.

 Kim olduğunu öğrenmek istiyorum.

 Derhal.

 Kapıyı açık tutun, lütfen!

 - Durun.

 Teşekkürler.

 - Az kalmıştı.

 Harrison, bu geceki Victoria's Secret toplantısına katılacak mısın?

 Belki birlikte gideriz diye ummuştum.

 Evet, sanırım gideceğim.

 Taksimetre açık kalsın.

 Şimdi gidebiliriz.

 74.

 Sokak ve Broadway, lütfen.

 <i>Rowena.

 <i>Rowena.

 <i>Rowena.

 <i>Yakaladım seni!

 Babanın banyo zamanını ne kadar sevdiğini biliyorsun.

 Bu gece Victoria's Secret partimiz var.

 - Günaydın, Esmeralda.

 - Günaydın, Katherine.

 İki yüz misafir, iki yüz hediye paketi, çok az zamanın var.

 Paket başına beş parça.

 Bol eğlenceler.

 <i>- Miles, ne var?

 İşteyim.

 - Boğulma değilmiş.

 Zehirlenmiş.

 Bağırsaklarında çok büyük bir delik açılmış.

 Ciddi misin?

 Adli tıbbın raporundan alıntı.

 Ne tuhaftır ki, katil  <i>  gözlerine de zehir koymuş.

 Ro, henüz açıklamadılar ama   Grace hamileymiş.

 <i>Üç aylıkmış.

 Merhaba!

 Ben Gina!

 <i>- Ro?

 - Katherine Pogue, burada mısın?

 İşte buradasın.

 Sana Victoria'nın sırrını açıklayabilirim ama o zaman seni öldürmem lazım.

 Zekice, değil mi?

 Bay Hill, " Çok Seksi Koleksiyon" un tanıtımı için buldu.

 Çok seksi.

 Ve bir sürü rengi var.

 Al, kendin kullanırsın.

 Biliyorum, senin gibi güzel bir kızın erkek arkadaşı vardır.

 - Yok.

 - Kız arkadaşın?

 - Hayvanın?

 - Hayır.

 Burada bir sürü adam var.

 Öyle.

 Hill hakkında ne söyleyebilirsin?

 İlginç biri.

 Evli.

 Söylentiye göre, benden duymadın ama   birkaç yıl önce çalışanlardan birkaç kişiyle mahkemelik ilişkileri olmuş.

 Davaları geri çekmeleri için tonlarca para vermiş.

 Aracı olması için yeni birini işe aldı o zaman.

 O kişi Josie olmalı.

 Veya onu kızdıracak olursan, "Kuduz Josie".

 Hill'in kapıcısı.

 Ayaklı hafıza kartıdır.

 Böylece Hill hiçbir adı, işi ve düşmanını unutmaz.

 Önce Josie'yle görüşmeden kimse ona ulaşamıyor şimdi.

 Dur tahmin edeyim, onu da becerdi, değil mi?

 Hayır.

 Hayır.

 Ondan ziyade sana daha çok ilgi duyar, anlarsın ya.

 Sanırım anlıyorum.

 Hill'in bekçi köpeği, fahişesi değil.

 - Herif değişti ne yazık ki.

 - Ya ne demezsin.

 Karısı nefes aldırmıyor.

 Kadının kafasının arkasında bile gözleri var.

 İnan bana.

 Aldatıldığını öğrenirse, parasıyla birlikte çeker gider.

 Şuradaki Jesse Drake'i görüyor musun?

 Sonbaharda fıstık gibi hatunu geçici olarak işe aldı.

 Adı Veronica'ydı.

 Bir gün, patronun karısı çıkageldi   Bay Hill ile Veronica'yı, Sparkletts hakkında   samimiyetle konuşurken gördü.

 Sonraki gün hatun kovuldu.

 Adama gem vuruldu.

 Ama sağlam bir kaynaktan edindiğim bilgiye göre   değişik yöntemleri varmış   ve muhtemelen de sıkı dizginleri seviyor.

 Kıçıma bir şaplak atmasına göz yumarım.

 - Yüksek sesle mi söyledim?

 - Sapıksın sen.

 Affedersin.

 Seni korkutmak istemedim.

 Affedersiniz.

 Sen Katherine'sin, değil mi?

 Siz de Harrison Hill oluyorsunuz, patron yani.

 Evet.

 Patron olmak güzel.

 Evet.

 Bu gece partide görüşürüz, Katherine.

 Victoria's Secret adına, bizi her zamankinden daha seksi yapan   çok özel meleğimiz Harrison Hill'e teşekkür etmek istiyorum.

 Harrison.

 Seni nasıl bu gecekinden daha seksi yapabileceğimizi bilmiyorum, Heidi.

 Çok teşekkürler.

 Victoria's Secret'taki ve benim şirketimdeki herkesin şerefine.

 Bu reklam kampanyasını en başarılı kampanyalardan biri haline   getirdikleri için kadeh kaldıralım.

 "Çok Seksi Koleksiyon" H2A'nın en seksi   en başarılısı  Bu kampanyayla iyi iş çıkardık.

 Sevgililer Gününüz kutlu olsun.

 Teşekkürler.

 İyi geceler.

 İşkencenin bir parçası bunca eğlenceyi sadece izleyebildiğimiz gerçeği mi?

 Dalga mı geçiyorsun?

 En iyi koltukları biz kaptık.

 Pekala, heykellerin yanında dikilen   kelini kapatmaya çalışmış adamı görüyor musun?

 Bob Milstein, muhasebeden.

 Aşkta talihsiz görünebilir.

 Ama geçenlerde satış bölümünden Kay Ronalds'ı   yatağa attı, cücenin yanındaki dev.

 - Kurumsal Amerika, ne tuhaf, değil mi?

 - Büyük, mutlu bir aile.

 Şu yüksek sesle gülen esmer kim?

 Biraz sarhoş gibi görünen.

 Bethany Lee, marka müdürü.

 Uzun bacaklı, mükemmel dişli, cehennemde yansınlar.

 Birkaç yıl önce Bay Hill'le birlikte   şirketin işlerinden başka işler pişirdiği söylentisi vardı.

 - Gerçekten mi?

 - Evet.

 Ama o davalardan önceydi, Kuduz Josie devrinden   ve karısı gözlerini açmadan önceydi.

 Şimdi karısıyla sıkı fıkı, tüp bebek kliniklerine gidiyorlar.

 Sanırım karısı kısır.

 Senin bilmediğin bir şey var mı, Gina?

 Hayır.

 Anlamıyorum.

 Bayan Hill güzel bir kadın.

 Yani gerçekten güzel.

 Bana güzel bir kadın göster   ben de sana onu becermekten sıkılan bir adam gösteririm hemen.

 - Ne güzel, Gina.

 - Ne var?

 Erkek kardeşlerim var.

 Onu ve kendini utandırıyorsun.

 Tamam, daha düzgün davranacağım.

 Karısı burada!

 Üzgünüm.

 Affedersin.

 Al, taksi parası.

 Hadi.

 - Beni arayacak, değil mi?

 - İyi geceler, Bethany.

 Sana söyledim, Narron, istifa ettim.

 Kafanı toplaman için iki hafta yeter diye düşündüm.

 Gitmem lazım.

 Bak, Senatör konusunda üzgünüm, Ro.

 Ama seni kaybedemem.

 David Shane gazetenin yıldızı.

 Bir yıldızı yedek kulübesinde tutamazsın.

 Haberleri örtbas eden kişiler hep olacak, Ro   her gazetede, her şehirde.

 Buna yorum yapmak deniyor ve gerçek.

 Sırf orospu çocuğunun teki gazeteye karşı gücünü kullanıp   haber kaynağını susturdu diye pes etme.

 Dinlen, geri gel.

 Ve bir sonraki orospu çocuğunu ortaya çıkar.

 Olabilir.

 IOL hesabını aldım ama bir isme ihtiyacın olacak.

 "Roket"e ne dersin?

 Üniversitedeki lakabımdı.

 "Teker Üstündeki Ateşli Hatun" olmak istemediğinden emin misin?

 Şaka yaptım.

 Pekala, Roket, "Roketkız".

 DShane@NYCourier.

com adresinden daha seksi bir şey.

 REKMÜD'ü arkadaş listene   ekledim ve buna ek olarak   bilgisayarına birkaç ayar çektim.

 Dinle, bu çok güzel.

 <i>Miles seksi.

 <i>Miles seksi.

 - Çevirisi ne?

 - Dur tahmin edeyim.

 "Miles seksi" mi?

 - Öyle mi düşündün?

 - Buna neden ihtiyacım var?

 Çünkü harika bir şey!

 Her anlık ileti alışında farklı bir ses çıkacak.

 Bilgisayarımın konuşmasını istemiyorum.

 Hele, Miles seksi   demesini hiç istemiyorum.

 - Hill'e bir ses vereceğim.

 İnternetteki bir videodan aldım.

 Hill'in konuşmasının sakıncası yok, değil mi?

 - Seçeneğim var mı?

 - Hayır.

 Peki gerçekte nasıl biri?

 Sana bir şey diyeyim, bu adamın senin sandığından çok vukuatı var.

 Ofislerini izlemelisin.

 İnternete gir, bir bak.

 Göreceksin.

 Rezalet.

 Sapık.

 Tam senin sevdiğin gibi.

 Bu arada bir şeyler öğrendim.

 Anlaşılan   Hill birkaç cinsel taciz davasını para yedirerek geri çektirmiş.

 Para akışını takip edebilir misin?

 - Bence adam buna uygun biri.

 - Pek sayılmaz.

 Artık bütün pis işlerini çeviren   bir Amazon kadın var.

 - Sahi mi?

 Seksi mi?

 Evet.

 Çok seksi.

 Aynı zamanda lezbiyen.

 Piç herif.

 Pekala, sohbet odasında yeni olduğunu görünce  - Önemli değil.

 - Hayır, bence bu övgü.

 Bence internette flört etme üzerinde çalışmalısın.

 Bunu neden yapmak isteyeyim ki?

 Çünkü bazen hiç tanımadığın birine   söylemeyeceğin bir şeyi söylersin.

 Özellikle de kimliğin gizliyse.

 Bunu bilmeliydiniz, Bay David Shane.

 Bu arada, bir dolarına bahse varım ki Hill aradığımız adam değil.

 Grace hamileymiş ve onu karısına söylemekle tehdit etmiş, değil mi?

 - Evet.

 - Tamam ama bu arada karısı   Hill'i tüp bebek kliniğine götürmekle meşgul.

 Ve en önemli şeyi unutmayalım, karısı eşittir para.

 - Evet.

 - Bilemiyorum.

 Bence bu güçlü bir dürtü.

 - Güçlü bir dürtü mü?

 - Öyle dedim.

 Bahse giriyorum.

 Oyun başladı.

 <i>Sohbete hoş geldiniz.

 "Trublu" mu?

 Tamam.

 Hoş geldiniz.

 "Seni buralarda görmemiştim.

" Ben yeniyim.

 Kimsin?

 Neil, 31, garsonluk yapan aktörüm, sen?

 Merhaba, Neil, ben Tiffany.

 Tiffany, 33, işsiz.

 Pekala, Trublu, hadi bakalım.

 Beni nasıl hayal ediyorsun?

 "Uzun sarı saçlar, daha uzun bacaklar " Çok yaklaştın.

 KABUL ET - REDDET "Orgazm oluyorum dediğinde gerçeği kastettiğini bilmiyordum.

" Beni rahat bırak!

 Hill'den ses çıkmadı mı daha?

 Onunla bağlantı kurmadım.

 Hala orada mısın?

 "Ben ona " - Alo.

 - Bak, hiç komik değil.

 - Beni eğlenmek için kullanıyorsun.

 - Sakin ol, tam konuştuğumuz gibi.

 Bir kez yanıt verirse güvenlik kalkanını geçebilirim.

 Giriş izninin bedeli bu, Ro.

 Şöyle yazdım: "Sevgili Harrison   yanıtlar harika seks, ucuz bira ve Rolling Stones.

" <i>- Ne?

 - Yapma!

 <i>Onu harekete geçirmeliyiz.

 Bu arada, senin hesabından gönderdim.

 - Lanet olsun!

 Sohbete katıldı, Miles.

 - İşte geldi.

 Ben yazayım.

 - Dur, bekle.

 Miles.

 - "Harrison " <i>- Ne yapıyorsun?

 - Senden haber almak ne güzel.

 Miles, benim yerime mi yazıyorsun?

 <i>- Bir bilmece.

 - Miles!

 Kes şunu!

 <i>- Dur!

 - Pekala, güzel.

 Ateş duvarını geçtim, REKMÜD hesabına girdim.

 Artık senindir.

 Miles, seni piç.

 <i>- Adın ne?

 - Lanet olsun.

 Veronica.

 <i>Saçın ne renk?

 Sarışınım.

 Koyu.

 <i>Koyuyu severim.

 Bulanık.

 <i>Avucuma almayı isterim.

 <i>Etkilendin mi?

 Evet.

 Piç!

 Kapatmalıyım.

 <i>Ama ısınmaya yeni başlamıştık.

 Evet.

 Herifin topları patlatma.

 "Evet, Ro.

 Herifin topları patlatma.

" <i>- Geri geleceğim.

 Hoşça kal.

 - Hoşça kal.

 Beni gözetlemeyi keser misin?

 Resmen benim çalışma yöntemime karışıyorsun ve ben bunu kabul etmem.

 - Adam Hill.

 Artık ispat edebiliriz.

 - Artık benim adıma   e- posta gönderme ve konuşma, hiçbir şekilde!

 Alt üst edici dehan için teşekkürler Miles, desen olmaz mı?

 Teşekkürler!

 Hoşça kal!

 Günaydın, H2A, nasıl yardım edebilirim?

 Oturum Aç Roketkız KABUT ET - REDDET trublu sizi sohbete davet etti Merhaba.

 "Dün gece ne oldu?

" KABUL ET - REDDET REKMÜD sizi sohbete davet etti Günaydın.

 Günaydın.

 "Tiffany" mi?

 "Veronica" mı?

 Katherine.

 İşçi formunu doldurmayı unutmuşsun.

 Tamam.

 İnsan Kaynaklarına geri götüreceğimi söyledim.

 Hemen.

 Tamam o zaman, doldururum.

 - Devamlı bir iş mi arıyorsun?

 - Her zaman.

 Geçici olarak nerede çalıştın?

 Bilmiyorum.

 Telefon rehberi var mı?

 Evet, var.

 Pekala.

 Zaffman, Meyer & Pearce, I.

P.

 E  - Vay canına, yeni binalarını seviyorum.

 - Tuvaletleri harika.

 Ya Kirschenbaum & Bond?

 Tuvaletleri fena değil.

 Orada ne zaman çalıştın?

 Bilemiyorum, nisan olabilir.

 Bilmiyorum.

 Sağım solum belli olmaz benim.

 Gecem gündüzüm birbirine karışır.

 Heineken Amsterdam buna bayılacak, Harrison.

 Sanırım yazılı basın reklamlarını, zamanlamayı, ek ürünleri konuşmalıyız.

 Kesinlikle.

 Bütün dünyada da gösterilebilir.

 Jesse, Chuck, Toni ve Steve'le medya alımlarını konuşmaya ne dersin?

 Birkaç dakikaya ihtiyacım var.

 Hemen dönerim.

 Mutlu olmanıza sevindim.

 Çok sevindim.

 Ne zaman baskıya yollayabiliriz sence?

 Şunu tutar mısın?

 Esmeralda, birkaç dakika telefon bağlama lütfen.

 Phelps!

 Bay Phelps!

 Tünaydın, beyler.

 Gunnar, ayağa kalkar mısın lütfen?

 Çık dışarı!

 Seni pislik!

 Casusluk mu yapacaksın?

 Ha?

 Ayağa kalk, seni pislik  Motorlu kuryeydin!

 Seni zengin yaptım!

 Kirschenbaum'da sana göre bir iş vardım umarım.

 İstifanı kabul ediyorum.

 Gunnar.

 Tebrikler.

 Şimdi yeni odanı temizle.

 Herkes işinin başına!

 Neye bakıyorsunuz?

 Vay be.

 Demin ne oldu?

 Gunnar Hope terfi etti.

 "Veronica, REKMÜD hesabımı nereden öğrendin?

" H2A'da geçici olarak çalışmıştım.

 Bir saniye.

 Jesse Drake'in masasındaki Veronica mısın sen?

 Evet.

 Seni arayabilir miyim?

 Seni görebilir miyim?

 Erkek arkadaşımın hoşuna gitmez.

 Bana fotoğrafını gönder.

 Lanet olsun.

 Bu arama affedildiğim anlamına mı geliyor?

 Kendini affettirmen için bir fırsatın var.

 Veronica'nın fotoğrafını istiyor.

 - Kimin?

 - Benim.

 Roketkız'ın.

 - Çıplak olabilir mi?

 - Miles!

 Noel zamanında burada çalışan bir geçici işçi vardı.

 - Veronica bilmem ne.

 - "Veronica bileme ne.

" - Dalga geçiyor olmalısın.

 - Hayır.

 Jesse Drake için çalışıyordu.

 Her çalışanın bir kimlik kartı var  <i> yani onun da dosyalarında vardır.

 - Yapma ama.

 Miles!

 Bul şunu!

 <i>Buna ihtiyacım var, Miles.

 Lütfen bul.

 <i>- Çabuk ol!

 - Soyadı olsaydı çok iyi olurdu.

 Sistemde kaç Veronica olabilir ki?

 Yapma, Miles.

 Çabuk ol.

 <i>- Miles!

 - Saçmalık bu.

 Yapma.

 Hadi.

 Hadi.

 <i>Onu buradan görebiliyorum.

 Hadi, Miles!

 Çabuk ol!

 <i>Miles.

 Çabuk ol!

 Miles!

 <i>- Tamam.

 - Hadi.

 Hadi.

 Buldum.

 Veronica Carter.

 İndir, yükle, derin bir nefes al ve gönder.

 Bir numarasın.

 Bir daha beni terslediğinde de bunu aklından çıkarma.

 Dosya İndiriliyor Adli tıptaki adamım Bill Patel'le Chumley'in barında, 7'de buluşacağız.

 Grace'te bulunan zehir ve polisin elindekiler hakkında her şeyi biliyor.

 Harika.

 Orada buluşuruz.

 Bilgisayarınızı Yeniden Başlatın Lanet olsun.

 Bilgisayarımın ekranı dondu   ve Veronica'nın yüzü ekran koruyucu oldu!

 Ne?

 <i>- Kapat.

 - Lanet olsun.

 <i>Kablosunu çek!

 Lanet olsun, geliyor.

 - Merhaba.

 - Merhaba.

 Gün sonuna göre çok meşgulsün galiba.

 Evet.

 Gayretle çalışıyorum.

 Yardım edebileceğim bir şey var mı?

 Hayır.

 Bilgisayara veri girmekten heyecan duymazsanız tabii.

 Bir şey diyeyim mi?

 Ne tuhaftır ki, duymuyorum.

 Ama ciddi soruyorum, nasıl gidiyor?

 Sana bu gece neler yapacağımı söyleyeyim.

 Sapa'da yemeğe gitmeliyim.

 Vasat fıkralar, harika yemek.

 Sıkılırsan   24.

 ve 25 Sokak civarına   bir şeyler içmek için uğrayabilirsin.

 Teklifiniz için çok sağ olun ama sanırım geri çevireceğim.

 Tamam.

 Sizin için yapabileceğim başka bir şey var mı?

 Hayır.

 Fikrini değiştirmeni bekliyorum sadece.

 Bakın, Bay Hill  Bu ses tonunu tanıyorum.

 Ciddi gibi.

 Burada çalışmayı gerçekten seviyorum.

 Ve asıl işimin fark edilmesini isterim.

 Anlıyorum.

 İyi akşamlar, Bayan Pogue.

 Durun!

 Bay Hill?

 Fikrimi değiştirirsem   tatlınızı yerken etrafı kolaçan edin.

 - Miles.

 - Bill Platel, Rowena Price.

 - Memnun oldum.

 - Gözlüklerini çıkarabilirsin, Bill.

 Dedektif filminde değiliz.

 İşte pina koladan, şemsiyeyi tut.

 Boğulma olayını biliyoruz, Bill.

 Fakat bu zehir de ne oluyor?

 Güzelavrat otu.

 Neymiş o?

 Atropin yapmak için kullanılan, zehirli bir bitki.

 Ne olduğunu biliyorsunuz, değil mi?

 Evet.

 Atropin göz bebeklerini büyütmek için kullanılır.

 Ve anestezide, duran kalbi yeniden çalıştırmada   ve büyücülükte kullanılır.

 Adli tabip ölüm nedenini atropin zehirlenmesi diye bildirdi ama ben   safrada yaptığım araştırmada zehrin güzelavrat otu olduğunu buldum.

 Ne demek oluyor?

 Şu pahalı, sentetik olan değil, daha kolay bulunan bir şey   yani geldiği yeri bulmak daha zorlaşıyor.

 Nereden bulunabilir?

 Öyle eczaneye uğrayıp bir şişe sipariş edebileceğin bir şey değil.

 Bakacağın yeri bilirsen bulması kolay bir şey.

 Ayrıca, bugünlerde hemen hemen her şeyi internetten alabiliyorsun.

 Ama kesinlikle zehir mi?

 Güzelavrat otu göz ameliyatlarında kullanılır ama asla bu miktarda olmaz.

 Katil gözlerinin içine dökmüş.

 Vahşice öldürülmüş ve kesinlikle kaza değilmiş.

 Şerefe.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Gitmem lazım.

 - Biraz daha kalsana.

 - Kalamam.

 Eve gidip üstümü değiştirmeliyim.

 Dışarı çıkacağım.

 Ama Bill belki biraz daha bilgi verir.

 Bill?

 İyi misin?

 Beynim dondu.

 - Dışarı kiminle çıkıyorsun?

 - Seni sonra ararım.

 Bill, sen bize gökten indin.

 Sağ ol.

 Burnundan nefes al.

 Güzel elbise.

 - Güzel parti.

 - Bir şey diyeceğim.

 İki Hemingway kokteyli söyle.

 Burası New York'ta o kokteyli en iyi yapan   iki yerden biridir.

 Neden o kadar lezzetli olduğunu   anlatmak için zamanında döneceğim.

 Elbisenin çok güzel olduğunu söyledim mi?

 Hayır, hayır.

 Hayır, hayır.

 - Hazır mısın?

 - İki Hemingway kokteyli.

 - Buyurun, Bay Hill.

 - Teşekkürler.

 Sizden etkilendim ve buraya kadar geldim.

 Al.

 Çok ünlü bir adam bir keresinde "Samimiyet her şeydir.

 Onu bir kez aldattın mı gerisi kolaydır.

" demiştir.

 Hemingway kokteyli için   iki ölçü rom  Bir ölçü misket limonu suyu, bir ölçü sıradan likör   biraz greyfurt suyu, üstüne de nar şurubu koy.

 Senin için endişelenmem gerektiğini biliyordum.

 Dikkatlisin.

 Evet.

 Örneğin, nikah yüzüğünü fark ettim.

 Evet.

 Ben evliyim.

 - Ne olmuş?

 - O zaman benimle burada ne işin var?

 Seninle Hemingway kokteyli içiyorum.

 Peki senin burada benimle ne işin var?

 Ben sizinle miyim?

 Evli misin?

 Öyle olsaydı çok ilginç olurdu, değil mi?

 - Hayır.

 Kesinlikle hayır.

 - Hayır mı?

 - Birinden mi ayrıldın?

 - Hayır.

 - Eşcinsel misin?

 - Hayır.

 Aslında Match.

com'a üye olmayı düşünüyorum.

 Hayır.

 Dalga mı geçiyorsun?

 Öyle mi?

 - Birçok insan internette tanışıyor.

 - Sen çok güzelsin.

 Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 Hayatım zaten yeterince karışık.

 Burada oturmuş seninle içki içiyorum   ve bunu nasıl açıklayacağımı düşünüyorum.

 Açıklamak zorunda mısınız?

 Umarım olmam.

 Umarım olmam.

 - Çocuğunuz var mı?

 - Hayır.

 Senin de çocuğun yok, değil mi?

 - Hayır.

 - Ailen var mı?

 Annem var.

 Gunnar Hope ve köşedeki odasının şerefine!

 Tanrım.

 - Biraz dramatikti, değil mi?

 - Evet.

 Böyle ihanete uğramayı reddediyorum.

 Phelps adisi.

 Köstebek.

 En büyük günahı işledi.

 - Neymiş o?

 - Arkadaşlarına ihanet etme.

 - Seni seven insanlara ihanet etme.

 - Orman kanunu, değil mi?

 Evren kanunu.

 Mesele artık öldürmek veya öldürülmek değil.

 Öldür veya hiç ol.

 Hiç olmama şerefine.

 Ve kızma.

 Evliyim diye falan kızma bana.

 Çünkü o şu anki şeyden farklı bir şey.

 Öyle mi?

 Seni evine götürecek bir araba falan ayarlamalıyım.

 Tamam.

 Tamam.

 Hemingway kokteylini iç.

 - Alo.

 - Nerelerdeydin sen?

 - Geç geldim.

 - Evet, öyle.

 Bir dakika.

 Sarhoş musun?

 <i>Hayır.

 Sen sarhoş gibisin sanki.

 - Hayır, değilim.

 - Ne oldu?

 <i>- Seninle konuşmak için bekledim.

 - Ne konuda?

 Bu haberi birlikte araştırdığımız düşüncesi hakkında.

 Birlikte araştırıyoruz.

 Biliyorum ama sen dışarılarda içerken bütün ağır işi ben yapıyorum.

 Hiç değilse beni lezbiyenle tanıştırabilirsin.

 Sanal geziye katıl.

 Eminim orada güzel bir fotoğrafı vardır, Miles.

 <i>- İyi geceler.

 - Dur, dur.

 Riverbank Parkı'nda gerçekleştiğini buldukları cinayetleri hatırlıyor musun?

 Yakalayamadıkları serseriyi?

 Öldürülüp uçurumlardan atılan kadınları?

 Evet.

 Rufus Scott haberini yapmıştı.

 Polisler serserinin Grace'le karşılaştığını düşünüyor.

 Evet, olabilir.

 Ama ben uyuyacağım o yüzden yarın konuşalım.

 Tatlı rüyalar.

 <i>Yorgun musun?

 Aklından ne geçiyordu?

 <i>Sen.

 <i>Kahve odası.

 Hatırladın mı?

 <i>- Bana sürtünmüştün.

 - Bunlar çok işe yarayacak.

 Sohbeti kaydet.

 <i>Sonra eğildin.

 İğrenç, öyle mi?

 <i>Bana neler yaptığını biliyordun.

 <i>Hoşuna gidiyordu.

 Senin kadar değil.

 Pek sayılmaz.

 <i>Aklımdan çıkmıyorsun.

 <i>- Erkek arkadaşın nerede?

 - Seni adi  Uyuyor.

 Karın nerede?

 <i>- Dışarıda.

 - Tahmin etmiştim.

 <i>Anlaşılan baş başa kaldık, Hill.

 <i>- Heyecanlandın mı?

 - Hayır.

 Evet.

 Ben de!

 Beni ayartmaya mı çalışıyorsun, bayım?

 Bir dakika, şimdi tam adını söyleyeceğim   Harrison Hill.

 <i>- Ne giyiyorsun?

 - Sabahlık.

 <i>- Altında ne var?

 - İç çamaşırı.

 Rengini sor.

 Hadi, hadi.

 Biliyorum.

 Ne renk?

 <i>Ne renk?

 Biliyordum.

 Beyaz.

 İnce kumaştan.

 <i>- Onu severim.

 - Sever misin?

 <i>Şimdi hayalet.

 <i>- Bir kumsaldayız.

 - Hayır.

 Gerçekçi olsun.

 <i>- H2A'da olalım.

 - Tamam.

 - H2A.

 - Evet.

 <i>- Etrafta kimse yok.

 - Bunu sana anlatmalıyım, Miles.

 <i>Kahve odasına geliyorsun.

 Ben oradayım.

 Miles, Hill'le konuşuyorum  <i>- Bana sürtünüyorsun.

  konu da H2A.

 Vay be!

 <i>Eteğini kaldırıyorum.

 <i>Veronica?

 <i>- Veronica.

 - Geliyorum.

 <i>- Orada mısın?

 - Affedersin.

 Ellerim biraz meşguldü.

 <i>Benimkiler de.

 En azından bir tanesi.

 Çok kolay uyarılıyorsun.

 <i>Sana ne yapacağını söyleyeceğim.

 <i>Yapacaklarının söylenmesinden hoşlanır mısın?

 Dinliyorum.

 Ellerini çamaşırına doğru götür.

 İçine sok.

 Seni becerdiğimi hissedebiliyor musun?

 - Hey.

 - Merhaba.

 - Burada ne işin var?

 - Sana kahvaltı getirdim.

 - Günaydın.

 - Günaydın.

 Açma.

 - Açmam lazım.

 - Hayır.

 - Dur.

 Bekle, dur.

 - Hayır.

 Yapma.

 Meşgul olduğunu söyle.

 Telefonu açma.

 <i>Seninle konuşmam lazım.

 Hill konusunda büyük bir şey buldum.

 Cameron, bana biraz müsaade et.

 Telefona yanıt vermem lazım.

 <i>Miles, ne oldu?

 E- postamı aldın mı?

 Bir saniye, " Cameron, bana biraz müsaade et.

" demediğini söyle.

 <i>Yapma, bunun için vaktim yok.

 <i>- Ne oldu?

 - Meşgulsün, öyle mi?

 Bak, konuşacak bir sürü şey var.

 <i>- 1'de Grill Room'da buluşabilir miyiz?

 - Evet.

 Onun orada olmasını istemiyorum, Ro.

 Evet.

 Biliyorum.

 Hey, Ro.

 Cameron bugün Grace'in bebeği için DNA testi yaptıracağını söyledi mi?

 Saat üçte.

 31.

 karakolda.

 Polis kasımda birlikte olduklarını biliyor.

 - Kahve.

 - Bundan bahsetti mi sana?

 Harika kadınlar neden boktan heriflerle birlikte olur?

 <i>Bilmiyorum.

 Sen düşün.

 Bana daha sonra söylersin.

 Başka telefon yok.

 Bugün ne işin var?

 - Benim işim sensin.

 - Hayır, öyle değil.

 Bugün öğleden sonra.

 Şehir dışında birkaç yer göstereceğim.

 Gerçekten mi?

 - Ya şehir merkezinde?

 - Ne demek istiyorsun?

 - 31.

 karakol.

 - Ne?

 Saat üçte.

 Yalancı!

 Grace'i görmeyeli bir yılı geçti demiştin.

 Görmedim.

 Polislerin elinde üç ay önce onunla birlikte olduğuna dair kanıt var ama.

 - Sağ ol, Miles.

 - Bitti dediğini sanıyordum, Cameron.

 O sürtüğün umurunda olmadığını söylemiştin.

 - Umurumda değil.

 - Orada oturup  - "Seni seviyorum, Ro.

" demiştin.

 - Seviyorum, Ro.

 Yalancının tekisin!

 Bebek senden miydi?

 Senin olabilir miydi?

 Bilmiyorum.

 - Bilmiyorsun.

 - Ro  Defol git evimden.

 Günaydın.

 Günaydın.

 Pekala.

 Pes ediyorum.

 Ne oldu?

 Bugünkü gazeteyi okumadın mı?

 Bugün " En İyi Çalışanınızı İşe Götürün" günü.

 O halde sanırım Esmeralda'yı alacaksın.

 Bir şey diyeyim mi?

 Esmeralda işe her gün süpürgeyle gidiyor.

 Ne komik.

 Çok komik.

 Mizah duygun gayet iyi.

 Bobby, Katherine'e merhaba de.

 Merhaba, Esmeralda, yine benim.

 Hala toplantıda mı?

 Aradığımı ve onunla daha sonra görüşeceğimi söylersin.

 Teşekkürler.

 Teşekkürler.

 Beyler, New York'a, ya da öteki adıyla Reebok Kenti'ne hoş geldiniz.

 Gelin şuraya oturun.

 Bu kıç yalama işi bütün gün sürecek.

 Uzun bir öğle yemeğine ne dersin?

 Hayır, olmaz.

 Şehir merkezinde biriyle buluşmam lazım.

 Görüşürüz.

 Rüküş hatun.

 - N'aber?

 - Tesadüfen Hill'in karısı   ve aile serveti hakkında bir şeyler buldum.

 Milyonlarca paraları var ve birçoğunu   tıbbi araştırmaya yatırmışlar.

 Destekledikleri bir adam   ameliyatlarda devrim yaratmış.

 Güzelavrat otu denen   bir bitkinin tıpta kullanım yöntemi bulmuş.

 REKMÜD'ün Hill olduğuna ve Grace'i tanıdığına dair kanıtımız var.

 Sebep de belli, hamilelik.

 Hill'in güzelavrat otuyla bağlantısını açıklayan bilgiler ve geçmişi var.

 Sadece Hill'in kişisel e-posta hesabına erişimimiz yok.

 Ne diyorsun sen?

 Erişimimiz var.

 Hayır, o IOL hesabı.

 Ana hesabı H2A'da   ve ona ulaşamıyorum.

 Sistemde güvenlik kalkanı var.

 Yeni bir şey.

 Uzaktan erişimle kalkanı aşamıyorum.

 - Şunu al.

 - Ne bu?

 Hill'in bilgisayarına yükleyeceğin yeni casus program.

 Gün sonunda git, bilgisayarına kur   ve sabit sürücüsüne yükle.

 - Bu ne kadar zaman alır?

 - Üç dakika on dört saniye.

 Ama kaba tahmin.

 SPYrid mi?

 SPYrid Casus Program Avcısı tarafından engellendi!

 Lanet olsun.

 Ne oldu?

 <i>- Evet?

 - Bilgisayarında casus program   avcısı var.

 "SPYrid adına durun" diye kocaman bir uyarı veriyor.

 SPYrid mi?

 Kesinlikle bir şeyler saklıyor.

 Bir köstebek vardı, o yüzden muhtemelen güvenliği artırdılar.

 Şimdi ne yapacağım?

 Benden şifre istiyor.

 Şifre yeni.

 Bak, kırabilirim ama birkaç dakika sürer.

 Hafıza kartını çıkar, daha sonra yaparız.

 Tamam mı?

 Üzgünüm.

 Üzgün müsün?

 Tek söyleyebileceğin o mu?

 Bana bir şeyler söyle.

 Genelde rekabet güzel bir kadını   patronun ofisine gönderip bilgisayarındaki bilgilere ulaşıp   yeni fikirler bulmaya çalışmaktan daha zekice şeyler gerektirir.

 - Ben, şey  - Hayır, dur.

 Bir açıklama getirebilecek misin bakalım.

 Ofisindeyim   ve gerçekten dürüst bir şey uydurmam gerekiyor.

 Hayır.

 Ben gerçekten, ne bileyim, gerçeği söyleyecektim.

 Hadi.

 Bir dene bakalım.

 Buraya geldim çünkü sana not bırakmak istemiştim.

 Burada kimsenin olmadığı günün sonunda yapmak istedim   çünkü işyerindeki herkesin   yeni kızın patrona abayı yaktığını   bilmesini gerçekten istemedim.

 Peki notta ne söyleyecektin?

 Şey diyecektim, yanılıyorsun   çünkü bu şehirde   Hemingway kokteylini yapan on yedi restoran var.

 Telefonda kiminle konuşuyordun?

 Eddie'yle.

 Arkadaşım Eddie.

 Kendisi barmen, isimleri yazmama yardım ediyordu.

 On yedi barın hepsini hatırlamadığımı fark ettim   o yüzden yardım etsin diye onu aradım ve  Üzgünüm.

 - Ve eminim kovuldum.

 - Dışarı çık.

 Al.

 Barların isimleri burada.

 - Lütfen  - Sana gerçeği söylüyorum.

 Sana   bu notu bırakacaktım.

 Belki   kontrol etmek istersin.

 Buna inanmamı mı bekliyorsun?

 Listeyi bırakmak için   girdiğine inanayım mı?

 Evet.

 Tamam.

 Kovuldun.

 Çünkü seni yemeğe patronun olarak   çıkarmak istemiyorum.

 Sabahleyin veya tatlıdan sonra seni yine işe alırım belki.

 Bana nasıl abayı yaktığını anlatırsın.

 Tamam.

 - Benim yüzümden mi?

 - Evet, senin yüzünden.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Bekle.

 Tuvalete gitmeliyim.

 Hemen dönerim.

 Pekala.

 - Hemen dönerim.

 - İyi misin?

 Ro, merak etme.

 Hill'in bilgisayarına başka bir yoldan gireceğim.

 M.

 Birden kendimi kötü hissetmeye başladım.

 Sanırım beni eve götürmelisin.

 Çok içtim sanırım.

 Ne tarafa gidiyoruz?

 Çıkışı kaçırdık.

 Bunu daha ne kadar uzatacaksın?

 Adını söyle.

 Hadi.

 Söyle.

 - Katherine.

 - Yalan.

 - Katherine Pogue.

 - Yalan.

 Yalan.

 Pekala.

 Beni eve bırakmalısın.

 Esmeralda haklıydı.

 Ama ben ona inanmak istemedim.

 Kirschenbaum adına casusluk yapıyorsun, değil mi?

 Bana yanıt ver!

 Konuşmak istemiyor musun?

 Bak ne diyeceğim.

 Buna ne dersin?

 Arkadaşın "M"yi arayalım.

 M kim oluyor?

 Ve benim adımın bu mesajda ne işi var?

 Tamam.

 Sana bir kez daha soracağım.

 Sen casus musun, değil misin?

 - Ne?

 - Evet!

 Phelps, değil mi?

 Sen ve o it Phelps, hep sizdiniz.

 İlk günden beri.

 Değil mi?

 Sana ne kadar para veriyorlar?

 Orospuların aldığından daha fazla veriyorlar mı?

 Çünkü sen orospusun, değil mi?

 Sadakatin ne demek olduğunu bilir misin sen?

 Eminim karın da aynı şeyi merak ediyordur.

 Şimdi beni büyük hayal kırıklığına uğrattın.

 Ama birini incitmek istediğin   inciteceğin anlamına gelmez.

 Harrison, üzgünüm.

 Bu şekilde kimseye casusluk yapmadım.

 Hadi oradan.

 Çık dışarı.

 <i>Rowena.

 <i>Rowena.

 <i>Rowena.

 <i>Gel, canım.

 <i>Acaba nerede?

 <i>Banyo zamanı.

 <i>Hayır!

 Ro, dün gece seni elli defa aradım.

 Seni H2A'dan aradım, artık orada çalışmadığını söylediler.

 <i>Neler oluyor?

 Neredesin?

 Annemi görmek için hastaneye gidiyorum.

 <i>Senine en son Hill'in bilgisayarına   program kurmaya çalıştığında konuştum.

 Aklımdan neler neler geçti, haberin var mı senin?

 Hill dün gece yolladığın mesajı gördü.

 <i>- Ne?

 - Yani bilgisayarına artık giremeyiz.

 Hayır.

 Hayır, hayır.

 Hayır, sorun değil.

 Bir yolunu bulurum.

 <i>- Sen merak etme.

 İyi misin sen?

 - Evet.

 İyiyim.

 Bu akşam erkenden yemek yiyebilir miyiz?

 Bilgisayarını getirirsin, ben de haberi yazmaya başlarım.

 <i>- Tamam.

 - Tamam mı?

 Güzel.

 Hiç tamam demezsin sen.

 Güzel.

 Hoşuma gitti.

 Güzel.

 Oradan çıkmana sevindim.

 Evet.

 Ben de.

 Pekala, akşam görüşürüz.

 <i>- Hoşça kal.

 - Hoşça kal.

 Phyllis?

 Kimse yok mu?

 Kimse yok mu?

 Merhaba, anne.

 Güzel görünüyorsun.

 - Merhaba, nasıl yardım edebilirim?

 - Merhaba.

 Ben teknik servistenim.

 Bay Hill'in bilgisayarını kontrol etmeye geldim.

 İlginç.

 Niye biliyor musun?

 Kimse teknik servisi aramadı.

 Ama bilgisayarınız aradı, efendim.

 Ağa bağlı her bilgisayar hasar görünce imdat çağrısı yollar.

 - İmdat çağrısı.

 Bunlardan yedin mi?

 - Hayır.

 - Ortasında biraz bal var.

 - Teşekkürler.

 - Harrison Hill.

 - Kurt Benson.

 İlginç isim.

 Sana bir şey sorayım.

 Bunun bilgisayarıma casus program   yüklemeye çalışan biriyle ilgisi olabilir mi?

 Her şeyle ilgisi olabilir.

 Ama diski taramak için bilgisayarınızı vermezseniz bilemem.

 İyi bir tarama istiyorum.

 On dakika yalnız kalmam lazım ama bu arada   Josie için sana ofisi gezdirmek zahmet olmaz eminim.

 Merhaba, Josie.

 Josie, bu Kurt Benson.

 Esmeralda, Gunnar'ın bir yerlere bıraktığı taslakları alabilir miyim?

 Evet, nerede olduklarını biliyorum.

 - Beni takip et.

 - Josie.

 Hadi, Miles.

 Lanet olsun.

 Güzel yer.

 Güzel insanlar.

 Güzel resimler.

 Bunlar gezegen mi?

 Hayır.

 Göz.

 Bayan Hill bir dizi yaptı bunlardan.

 "açılmış göz bebeğinin içinde.

" Misafirler için bir bilgisayarımız var.

 Sanal tur at.

 Çok bilgilendirici.

 Bana ihtiyacın olursa odamdayım.

 Teşekkürler.

 Dışarıda kaldım.

 <i>Miles seksi.

 Miles?

 <i>Miles seksi.

 <i>Miles seksi.

 <i>Miles seksi.

 <i>Miles seksi.

 <i>Miles seksi.

 <i>Miles seksi.

 Hoş geldin, Trublu.

 Grace 5 ekim Yardım edebilir miyim?

 Neler oluyor, Miles?

 - Bu odada ne işin var?

 - Bilgisayarından   kendi sesimin geldiğini duydum.

 O yüzden buradayım.

 - Şaka.

 Eğlenmek için.

 - Şaka, öyle mi?

 Bu bilgisayardaki onca fotoğraf şaka mı?

 Şu salağın üstündeki fotoğraflarım şaka mı?

 Sana neyin şaka gibi olduğunu söyleyeyim mi?

 Grace'i görmediğini söylemene rağmen   bilgisayarında ekimden kalma fotoğrafları olması şaka gibi.

 Çıplak fotoğraflar, hepsinde de zincirlenmiş falan.

 Öteki odaya gidip konuşabilir miyiz?

 Hayır, hayır.

 Onun hakkında konuşalım.

 Trublu.

 Fotoğrafların hepsini belki de arkadaşın Trublu çekmiştir.

 Buradaki bütün fotoğrafları belki de Trublu çekmiştir!

 Seni sapık!

 - Dur bir dakika.

 - Hadi, itiraf et.

 Derhal itiraf et!

 REKMÜD sendin.

 - İki veya üç kez, evet.

 - Evet.

 Ben de öyle düşünmüştüm.

 Bütün olayı sen yönlendirdin, değil mi?

 Bana yalan söyledin.

 Grace'i yatağa attın.

 Kim atmadı ki?

 Harrison Hill'i tuzağa düşürmeye mi çalışıyordun?

 Bir dakika.

 Bunların yüzünden   benim olayda parmağım olduğunu mu düşünüyorsun?

 Neden düşünmeyeyim?

 Kimliğini değiştirip durursan   insanlar sana güvenmez, Miles.

 Bu kadar iki yüzlü olma, Ro.

 - Defol git!

 - asıl sen defol git!

 Bu iş için var gücümle çalıştım.

 - Herkesin sırları vardır, Ro!

 - Doğru.

 Herkesin sırları vardır   değil mi?

 Yakalanana kadar!

 Bir bakalım.

 Bir şeye bak.

 H2A'da sanal tur atmamamı söylemiştin.

 Resepsiyondaki   fotoğraflara tıkladığın zaman   Mia Hill'in sayfasına yönlendiriliyorsun.

 açılmış göz bebeklerinin fotoğraflarını çekmiş, Ro.

 Gözlerin!

 Bak.

 " Mia Rheinhart Hill 1920'lerde   moda olan bir olayı tekrarlıyor.

 Güzelavrat otu kullanılarak kadınların göz bebeklerinin açılması.

" İşte bu.

 Bu şekilde zehri elde etti   veya karısı elde etti.

 İşte bu.

 Aradığım şey buydu.

 Psikolojik yardım alman lazım.

 Bir dakika.

 Bir dakika.

 Gerçek haber bu.

 Artık gidebilir miyim?

 SENATÖR SACHS VALİLİĞE ADAY CUMHURİYETÇİLER DESTEKLİYOR <i>Haberleri örtbas eden, gerçekleri gizleyen  <i>  güçlü bir adam hakkında bilgiler var.

 <i>Harrison Hill yapmadan önce  <i>  her şeyi bir araya getirip vermek istedim.

 Harrison, konuşabilir misin?

 "Veronica.

 Yeni haberler var mı?

" "Erkek arkadaşım şehir dışında.

" "Yani?

" Sen söyle.

 "Gansevoort Oteli.

" <i>"Senin adına bir anahtar bırakacağım.

 " <i>"1801 numaralı odanın, manzara muhteşem   özellikle de gün ağarırken.

" Siz Harrison Hill misiniz?

 Evet.

 Bay Hill, ellerinizi başınızın arkasına koyun.

 Grace Clayton'ı öldürmekten tutuklusunuz.

 - Kimi?

 - "Hızlı Tay" ı.

 Sessiz kalma ve hiçbir soruyu yanıtlamama hakkınız var.

 <i>Söyleyeceğiniz her şey mahkemede aleyhinize kullanılabilir.

 <i>Polisle konuşmadan önce avukat tutma ve sorgulama esnasında  <i>  şimdi ve daha sonra avukatınızın bulunmasını talep etme hakkınız var.

 <i>New York Eyaleti sanık Harrison Matthew Hill'in  <i>  Grace Alexandra Grace'i kasten  <i>  ve planlayarak öldürdüğünü ispatlayacaktır.

 Kocanızla başka kadınlar arasındaki yüzlerce e-postayı biliyor muydunuz?

 Artık biliyorum.

 Bayan Hill, güzelavrat otunuzu nerede saklıyorsunuz?

 <i>Şehir merkezindeki fotoğraf stüdyomdaki ecza dolabımda.

 <i>Mahkeme şimdi sanığın arabasında, kurbanında kanında  <i>  saçında ve salgılarında bulunan  <i>  güzelavrat otu denen cinayet aracına ilişkin  <i>  çürütülemez, fiziksel deliller sunacak.

 Kan bulduk.

 Ve en sonunda da, bu reklamcının   söylediği yalanlara inanan   ve bunun bedelinin ölüm olacağını   hiç fark etmeyen genç bir kadın olan   Grace Clayton hakkında bilgi edineceksiniz.

 Zaman ayırdığınız ve ilgi gösterdiğiniz için teşekkürler.

 Bu davanın bitimindeki kararınızı dört gözle bekliyorum.

 Şehrin her yerinde.

 Ama çoğunlukla otel odasında.

 Gansevoort Oteli'nde bir oda ayırtmış.

 Güneşin doğuşunu izlemeyi severdi.

 Karısının bilmesi istemezdi sadece.

 Öğrenirse her şey biterdi.

 Saç, kan ve salgıların hepsi kurban Grace Clayton'ınkilerle uyuşuyor.

 Ayrıca, biraz güzelavrat otu özü de bulduk.

 Bütün büyük mali varlıklar karısı   Mia Rheinhart Hill adına.

 - Ayın beşinin gece yarısıydı.

 Vardiyama yeni başlamıştım.

 Sarışın bir kadın vardı, çıldırmıştı, Bay Hill'i görmek istiyordu.

 Onu aradım ama yanıt vermedi.

 Bir zarf bıraktı ama mutlu değildi.

 Yaklaşık bir saat sonra Bay Hill aşağı indi, zarfı aldı ve gitti.

 Gecenin devamında onu görmedim.

 Mahkemenin   üç numaralı kanıtı elimde, şöyle yazıyor: "Grace.

 Evime gelme.

 İşyerime gelme.

 İlişkimiz bitti.

 Beni rahat bırak.

" Bunu nereden elde ettiğinizi sorabilir miyim?

 Polis bilgisayarına el koyduktan sonra, Harrison Hill'in bilgisayarında buldum.

 <i>Sessiz bir uğultuyla ve sizi davet eden boş bir ekranla başlıyor.

 - Jüri bir karara vardı mı?

 - Evet, vardık, Sayın Hakim.

 <i>"İçeri buyurun.

" diyor.

 <i>"Her zaman açığız.

" Sanık ayağa kalksın lütfen.

 Taammüden cinayet suçlaması konusundaki kararınız nedir?

 <i>Eylemlerin bir bedeli olmayan  <i>  suçun kimliksizlikle gizlendiği  <i>  parmak izi olmayan bir dünya olduğunu sanıyorsunuz.

 <i>Görünmez bir evren  <i>  internetle  <i>  birbirine bağlanan  <i>  ama hayattan kopuk yabancılarla dolu.

 <i>Sırlarınızı çalacağım  <i>  hayallerinizi yıkacağım  <i>  ve kimliğinizi değiştireceğim.

 <i>Çünkü bu dünyada  <i>  istediğiniz her şey  <i>  istediğiniz herkes olabilirsiniz  <i>  kim olduğunuzu  <i>  unutabilirsiniz.

 Merhaba, Rowena.

 Babanın banyo zamanını ne kadar sevdiğini biliyorsun.

 Benim güzel kızım.

 Sen çok  - Onu yere bırak hemen.

 - Yardıma ihtiyacı vardı.

 - Öyle değil mi, Rowena?

 - Çık dışarı!

 Çıksan iyi edersin.

 - O şeyi elinden bırak!

 - Hayır, ciddiyim.

 Bırak hemen.

 Beni duydun mu?

 İyi misin, tatlım?

 Bir şeyin yok ya?

 Anne, geri geliyor.

 Dışarı çık dedim!

 Çık!

 Sana şantaj yapıyordu, değil mi?

 Onca yıl bu yüzden ona iyilik yaptın   erkek arkadaşınla yattıktan sonra bile.

 Hayır diyemedin, değil mi?

 Neydi?

 Grace'in senin hakkında bildiği şey neydi?

 Ortadan kaybolduğunu söyleyeceğiz.

 Geçen ağustosta olduğu gibi.

 Eve hiç dönmedi.

 Başını alıp gitti ve bir daha dönmedi.

 Anladın mı?

 Rowena, bana bak!

 Anladın mı?

 <i>Ondan nefret etmiş olmalısın.

 Ben nefret ediyordum.

 Ondan senin yerine nefret ediyordum.

 Hala da ediyorum.

 - Rowena.

 - Grace.

 <i>- Ama isteklerinin ardı arkası kesilmedi.

 - İnsanları unutamazsın   gömüp hiç olmamışlar gibi davranamazsın.

 Sonra o gece Hill'i eline düşürdü.

 Adamı eline düşürdü resmen.

 Annene hürmetler.

 Bir noktada, bu artık bitmeli.

 Her şey bitmeli diye düşünmüş olmalısın.

 <i>Biraz araştırma yaptın.

 Sanal tur attın.

 <i>Güzelavrat otunu bu sayede öğrendin.

 Suçu Hill'in üstüne atabileceğini bu sayede öğrendin.

 Bilgisayarındaki   arama geçmişi sayesinde onu senin öldürdüğünü anladım.

 Benim evimdeki o geceyi hatırlıyor musun?

 <i>Mia Hill'in web sayfasını ararken bilgisayarın adresi kendisi tamamladı.

 <i>Önce bağlantıyı kuramadım.

 <i>Ama sonra bilmen gereken her şeye sahip olduğunu fark ettim.

 <i>Beni ona yönlendirdin.

 Güzelavrat otu göz bebeklerini açmak için kullanılır.

 - Bunlar gezegen mi?

 - Hayır.

 Göz.

 Bayan Hill bir dizi yaptı bunlardan.

 "açılmış göz bebeğinin içinde.

" <i>Attığın her adım çok dikkatliydi.

 Ve tek ihtiyacın güzelavrat otuydu.

 Neden sonra annenin   o küçük ecza dolabını ve senin   az personelleri olmasından yakınmanı hatırladım.

 Kimse fark etmeden elde etmek zor olmadı, değil mi?

 <i>Hill hakkında haber yapacağın izlenimini  <i>  uyandırmak için Grace'i aradın.

 <i>"Bilgisayarını getir.

 Elindekilerin hepsini göster.

 " dedin.

 <i>Bilincini kaybedene kadar içirdin.

 Biraz saç  <i>  biraz kan aldın.

 <i>Dikkati Hill'e veya karısına çekmek için   gözlerine güzelavrat otu döktün.

 Sonra   tek yapman gereken, kanıtlar ile Hill arasında bağlantı kurmaktı.

 <i>Elinde kan vardı, kıyafet parçaları vardı.

 <i>Güzelavrat otu bile vardı.

 <i>Her parça yerini bulmuştu.

 Sırlar harikadır, Ro.

 Ta ki yakalanana kadar.

 Bir keresinde bana kusursuz bir cinayet işlemek için   gereken tek şeyin doğru zamanda doğru koşulların oluşmasıdır demiştin.

 Demek bunca yıl doğru koşulların oluşmasını bekledin.

 Ne kadar mükemmel.

 Şairane.

 Bir şey hariç mükemmel.

 Ağzımı sıkı tutmam için bana ne verebilirsin?

 Teğmen Tejada, ben Rowena Price.

 Sanırım yanlış adamı hapse yolladık.

 Miles bana saldırdı!

 Derhal evime gelmelisiniz!

 Lütfen!

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar