Print Friendly and PDF

Translate

Bipolar (2014)

|

 


Yönetmen:Jean Veber

Senaryo:Jean Veber

Ülke:ABD

Tür:Gizem, Gerilim

Vizyon Tarihi:25 Mayıs 2014 (ABD)

Dil:İngilizce

Çekim Yeri:Los Angeles, California, ABD

Nam-ı Diğer:Harry & Mr. Grey | Side Effects

Oyuncular

Andrew J. West

Emma Bell

Lenny Jacobson

Taylor Nichols

Claire Demorest

Özet

Harry Poole, uzun zamandır Bipolar hastalığı ile mücadele etmektedir. Tedavisi için elinden gelen çabayı göstererek iyileşmenin bir yolunu aramaktadır. Günün birinde Dr. Lanyon isimli biriyle tanışır ve doktorun bulduğu alternatif yöntemle başladığı tedavi ilginç sonuçlar verir; karakteri tamamen değişerek Edward Grey isimli bambaşka birisi olur. Tedavinin ilerleyen aşamaları tehlikeli sonuçlar doğurmaya başlar. Sona yaklaşırken Harry ve Edward arasında gerilim dolu olaylar yaşanır.

Altyazı

Merhaba, benim adım Dr. Steven Lanyon.

 Alta Vista Araştırma Merkezi'nin yöneticisiyim.

 Bipolar bozukluk günümüzde   5 milyondan fazla Amerikalı'yı etkilemektedir.

 Bununla birlikte, olası tedavi seçeneklerine   odaklanan araştırmalar günden güne artmaktadır.

 Siz ya da tanıdığınız birisi bipolar bozukluktan muzdaripse,  Alta Vista Araştırma Merkezi   yeni bir çalışma için katılımcılar arıyor.

 Ciddi duygudurum semptomları yaşayan hastalara,  bu klinik çalışmanın bir parçası olma fırsatını sunuyoruz.

 Katılımcıların ayırdıkları zaman ve   yolculuk masrafları tarafımızca karşılanacaktır.

 Katılmak için 18 yaş veya üzerinde olmanız gereklidir.

 Daha fazla bilgi için, lütfen ekranın altındaki numarayı arayın.

 Adım Harry Poole.

 26 yaşındayım.

 Merhaba, Harry.

 Neden kendin hakkında biraz daha bilgi vermiyorsun?

 Öğrenciyim ve benden 5 yaş büyük abim John ile   aynı dairede yaşıyorum.

 Peki, bugün kendini nasıl hissediyorsun Harry?

 İyiyim, sanırım.

 Sadece  Sadece başım gerçekten çok ağrıyor.

 Uykuların nasıl Harry?

 Pek de  Pek de iyi değil.

 Ailende bipolar bozukluğu olan başka kimse var mı?

 Bildiğim kadarıyla yok.

 Daha önce hiç intihar düşüncen oldu mu, Harry?

 Ya da herhangi bir girişimin?

 Bir defa.

 Duygu dalgalanmalarının nasıl olduğunu tarif eder misin biraz?

 Bunu yapmak zorunda mıyız?

 Ben sadece bazı yeni ilaçlar için denek olacağımı düşünmüştüm.

 Deneyimlerin hakkında ne kadar bilgi sahibi olursak   sana o kadar yardımcı  Ne bilmek istiyorsunuz?

 Duygu dalgalanmaları işte, tamam mı?

 Yukarı, aşağı, yukarı, aşağı.

 Yeterince açık, değil mi?

 Tamam, Harry.

 Seni duyuyorum.

 Eklemek istediğin başka bir şey var mı?

 Peki, bugünlük bu kadar yeter.

 Harry, bu hemşire Miller.

 Tedavinde bana yardımcı olacak.

 Merhaba.

 - Nasılsın ufaklık?

 - İyi.

 - Al bakalım.

 - Teşekkür ederim.

 Rica ederim, Harry.

 Peki, güzel.

 Şimdi biraz dinlen.

 Bir şeye ihtiyacın olursa, hemşireden isteyebilirsin.

 Bana Anna diyebilirsin.

 Bizim daireye de şu otomatlardan almak lazım.

 Ne şekil olurdu değil mi?

 Neye gülüyorsun?

 Ha!

 Şu an bir hastanedesin, rezil yemekler yiyorsun,  seni iktidarsız yapacak, saçını kaybettirecek,  ya da memelerini büyütecek ilaçlar alıyorsun.

 Ağlıyor olman lazım lan.

 Nasıl gidiyor kardeşim?

 İyi.

 Ee, tedavi nasıl gidiyor?

 Bilmiyorum.

 İyi, sanırım.

 Daha geçen gece başladık.

 Herhangi bir değişiklik fark ettin mi?

 Ağız kuruluğu ve kabızlık.

 İyi ki sormuşum.

 Vay!

 Kamera da neyin nesi?

 O, tedavinin bir parçası.

 7/24 gelişimimi gözlemlemek istiyorlar.

 Biri bizi gözetliyor.

 Merhaba, Harry.

 Öğle yemeği vakti.

 Merhaba.

 Selam.

 Domuz gevreği?

 Ben John, Harry'nin abisiyim.

 Ve sen de?

 Tahmin et.

 Aa, hem güzel hem eğlenceli.

 Hey, hemşire, koridordaki otomatlardan   almak istiyorum, nerden bulabilirim?

 Umarım yemeğini beğenirsin Harry.

 Hoşçakal.

 Şaka mı bu?

 Böyle hemşireler sadece pornolarda oluyor sanıyordum.

 Galiba aşık oldum, adamım.

 İyi olacaksın.

 Nasılsın evlat?

 Dinle, senin için sorun olmazsa, doktorunla konuşmak istiyorum.

 Tedavinle ilgili birkaç soru soracağım.

 Sadece oğlumla adamakıllı ilgilenildiğinden   emin olmak istiyorum.

 Bu şeyin güvenli olduğundan emin misin Harry?

 Evet.

 Buraya neden geldin?

 Ne istiyorsun?

 Oğlum hastanede yatıyor.

 Onu görmeye gelmem gayet normal.

 Beni ziyaret etmene gerek yok.

 Geçen gün eski odanı temizliyordum.

 İlk İncil'ini buldum.

 İsa seni seviyor.

 Ve ben de seni seviyorum.

 Bazen  Bazen sürüden ayrılan kayıp kuzu gibi olmasaydın   ne olurdu diye merak ediyorum.

 Bazen burada olmanın gerçek sebebi,  inancını kaybetmen olabilir mi diye düşünüyorum.

 Merhaba, peder.

 Son vaazını vermeye mi geldin?

 Yoo, aslında şu anda öğle tatilindeyim.

 Seni görmek güzel.

 Oturmak ister misin?

 Geçen gün babanı kilisede gördüm.

 Yanına uğramamı istedi.

 Annem ben 9 yaşındayken öldü, intihar etti.

 - Kazara aşırı dozdan dediler.

 - Biliyorum, Harry.

 Ama ben onun ölümünün kaza eseri olmadığına inanıyorum.

 Babam, anneme ve bize canavar gibi davranırdı.

 Annem de kurtulmak istedi muhtemelen.

 Ve anlıyorum da.

 Anlıyorum.

 Berbat bir hayatı vardı, o da yapması gerekeni yaptı.

 Anlıyorum, ama bütün bunları daha önce konuşmuştuk Harry.

 Sizinle konuşmuyorum Peder.

 Doktorumla konuşuyorum.

 Bu şeyleri ona söylerken kendimi hiç rahat hissetmiyorum ama,  bunları sana söylediğimde hep rahat hissediyorum.

 Sanırım ona açılmam konusunda bana yardımın dokunuyor.

 Faydalı olabildiğime sevindim.

 Peki, tedavinle ilgili bir sonuç var mı?

 Arada yine geliyor ama, nispeten daha iyi hissediyorum.

 Kim bilir?

 Belki de işe yaramaya başlar.

 Güzel Harry, güzel.

 İşte ruh budur.

 Tabii, Kutsal Ruh.

 Teşekkürler, bütün hafta buradayım.

 Seninle vakit geçirmek güzeldi, Harry.

 Son vaaz hakkında şaka yapmıyordum, Peder.

 Eski Harry'i unutacağım, artık başka birisi olacağım Peder.

 Biliyorum, bunu yapabilirim, bu benim içimde var.

 Harry Poole gidecek, Edward Grey gelecek.

 Edward Grey?

 Evet, neden olmasın?

 Yeni insan, yeni isim, öyle değil mi?

 Uyanığım.

 Yemeğini getirdim.

 Uyuyup uyumadığından emin değildim, o yüzden  Gel, otur bir dakika.

 Elma püremi seninle paylaşacağım.

 Teşekkür ederim, ama işime dönmem gerek.

 Anlıyorum.

 İyi geceler  Anna!

 Tamam, sadece birkaç dakika.

 Ama ben buradayken birisi ölürse, suç senin Harry.

 - Daha iyi görünüyorsun.

 - Daha iyi hissediyorum.

 Sende kesinlikle farklılık var, Harry.

 Aslında bugün Harry değilim, Edward'ım.

 - Gerçekten mi?

 - Evet.

 Edward Grey.

 - Bu güzel bir isim.

 - Beğendiğine sevindim.

 Öyleyse sana Edward mı demeliyim?

 Evet.

 Harry ve onun bütün problemleri uçtu gitti.

 Bunu sevdim.

 Edward.

 Ve ben de parfümünü sevdim.

 Pekala, tedavi olumlu sonuçlar veriyor gibi görünüyor.

 Akşam yemeğinde ne var?

 Biftek, kızarmış sebze ve tatlı olarak da elma püresi.

 Ama yarısını alıyorum, unutma.

 Ne yapıyorsun, Edward?

 Yani Harry.

 Sanırım gitmem gerek.

 Sonra görüşürüz.

 Vay anasını.

 Günaydın, Harry.

 İlacımı alabilir miyim?

 Evet, ama önce birazcık konuşalım.

 Bunu başka bir zaman yapabilir miyiz lütfen?

 Bugün kendimi hiç iyi hissetmiyorum.

 Uzun sürmeyecek.

 Sadece birkaç soru sormam gerekiyor.

 Şimdiye kadar herhangi bir değişiklik fark ettin mi, Harry?

 Dün kendimi biraz daha iyi hissediyordum.

 Güzel.

 Uykusuzluğun ne alemde?

 Biraz daha iyiye gidiyor mu?

 Evet.

 Artık ilaçlarımı alabilir miyim lütfen?

 Sadece birkaç soru daha.

 Uzun sürmez.

 Hala baş ağrıların oluyor mu?

 Hayır.

 Herhangi bir intihar düşüncesi  Tanrım!

 Artık şu lanet hapı verir misiniz!

 Özür dilerim, doktor.

 Biraz haddimi aştım.

 Sadece çok heyecanlıyım, çünkü tedavinin işe yarayabileceğini   düşünüyorum ve başa dönmek istemiyorum.

 Önemli değil, Harry.

 Seni anlıyorum.

 Ama bu görüşmeleri yapmamız ve   duygularını yakından takip etmeye devam etmemiz önemli.

 Tamam.

 Bugünlük burada durabiliriz.

 Umarım canını çok yakmamışımdır.

 Şunu tut lütfen.

 Günden güne daha iyi olduğunu gördüğüm için mutluyum.

 Erkek arkadaşın var mı?

 Hayır.

 Güzel.

 İşime dönmem lazım.

 Sonra görüşürüz.

 Kötü haberlerim var, Harry.

 Maalesef tedaviyi yarıda bırakmak zorunda kalacağız.

 Ne?

 Son dönemde ilacın formülü üzerinde   biraz daha çalışılması gerektiği dikkatimizi çekti.

 Siz neden bahsediyorsunuz?

 Hayatım boyunca   hiç bu kadar iyi hissetmemiştim.

 Biliyorum, Harry.

 Ama güven bana   sana bir şey söylüyorsam, bu sadece senin iyiliğin içindir.

 Ve şimdi, araştırmalarımıza sil baştan başlamamız gerekiyor.

 Ama işe yarıyor, doktor!

 Ben bunun yaşayan kanıtıyım.

 Bize çok yardımcı oldun Harry.

 Ve tabii ki harcadığın zaman ve emek telafi edilecektir.

 Prozac, Zoloft, Paxil, Efexor.

 Adını siz koyun, her şeyi denedim.

 Şu ana kadar hiçbir şey bunun kadar etkili olmadı.

 Bunu bana neden yapıyorsunuz doktor?

 Bu senin kendi güvenliğin için Harry, ve ben  Neden!

 Neden!

 İşte nedeni bu.

 Diğer katılımcılarımızın bir kısmında   öfke nöbetleri ve konfüzyon gibi etkiler gördük.

 İlaç henüz hazır değil, Harry.

 Özür dilerim.

 Gerçekten özür dilerim.

 Bana ne oluyor bilmiyorum.

 Temas halinde olacağız.

 Söz veriyorum seni bırakmayacağım.

 Beni istediğin zaman arayabilirsin.

 Sana küçük bir veda hediyesi getirdim.

 Teşekkürler.

 Bir konu hakkında bana söz vermelisin.

 Hediyeni eve gidene kadar açmayacaksın.

 Tamam, söz.

 Hoşlanacağını düşünüyorum.

 Merhaba doktor, eve döndüm   ve kendimi gözlemeye devam etmeye karar verdim.

 İki kamera kullanacağım.

 Buralarda işler oldukça heyecan verici   olacakmış gibi hissediyorum ve sizin de   gösteriyi kaçırmanızı istemiyorum.

 Size bunları nereden bulduğumu söylemeyeceğim ama,  tedavime kendi başıma devam edeceğim.

 Biliyorum ki bir gün bu videoları izlediğinizde   tedaviye son vermenin ne kadar yanlış olduğunu anlayacaksınız.

 Ve ne kadar iyi bir doktor olduğunuzun farkına varacaksınız.

 Kim bilir?

 Belki de Nobel ödülü bile kazanabilirsiniz.

 Peki.

 Bu 1.

 gün.

 - Merhaba, Larry değil mi?

 - Hayır, Harry.

 - John evde mi?

 - Hayır dışarıda.

 Has.

iktir!

 Biraz ot lazım bana.

 Sen ayarlayabilir misin?

 Yok, ben içmem.

 İstersen onu bekleyebilirsin.

 Edward'la tanışana kadar bekle, doktor.

 Eve döndün demek!

 Ne oldu?

 Kovdular mı yoksa seni?

 Sen ot mu içiyorsun, Harry?

 Hayır, ama belli ki Edward içiyor.

 Kim?

 Ha, Edward.

 Doğru, doğru.

 Geri döndüğüne sevindim adamım.

 İyi görünüyorsun!

 Çek, çek, bırak yapacaksın.

 Bunun olayı budur.

 Bunları kayıt mı ediyorsun sen?

 Evet.

 Doktor bir süre daha   kendimi gözlemlemeye devam etmemi istedi.

 Değil mi, doktor?

 Doktor senin ot çekmeni mi izlemek istiyor?

 Reçetesiz kullanmıyoruz en nihayetinde, değil mi?

 Evet, aynen öyle.

 Ve bu da kayıtlara geçsin lütfen,  bu ancak tıbbi sebeplerden ötürü kullanılmaktadır.

 Demek istediğim, benim bel fıtığım var   ve kardeşim de korkunç bir uykusuzluk çekiyor.

 Kes sesini de uzat şunu.

 Edward, ha?

 Bu ikinci kişiliğin çağı, John.

 Bu Avatar'ın çağı.

 O maviş pilice her türlü çakardım.

 Yani, onun o maviş poposunu aletimin üstüne yaklaştırır   ve sonra aniden bitiştirip yek vücut olurdum.

 İçtiğin şey bayağı güçlüymüş.

 Çok fena başım ağrıdı.

 12 yaşındaki Fransız bir çocuğa yeniliyorum şu anda.

 Fransızca'da 's.

ktir git' nasıl deniyor?

 Babam hastaneye, beni görmeye geldiğinde sarhoştu.

 Saklamaya çalışıyordu, ama nefesinin kokusundan belliydi.

 Bana bilmediğim bir şey söyle.

 S.ktir oradan, seni küçük kurbağa.

 Puşt herif, bir el bombası attı, uçurdu beni.

 Niye hala uğramaya devam ediyor, bilmiyorum.

 Hayatımızdan defolup gitsin, başka da bir şey istemiyorum.

 Şunu açacak mısın?

 Önümden geçmeden!

 Erkencisin.

 Özür dilerim.

 Seni uyandırdım mı?

 Hayır, hayır, ben de tam hazırlanmak üzereydim.

 Hey, n'aber hemşire?

 - Abim John'u hatırlıyorsun değil mi?

 - Evet.

 Şimdi çıkıyorum.

 Seninle sonra görüşeceğiz, küçük pislik.

 - Ne?

 - Yok, yok.

 Şu anda 12 yaşındaki   Fransız çocukla konuşuyorum.

 Döndüğüm zaman seni lime lime edeceğim.

 Üstüme bir şeyler giyip geliyorum.

 Evet, anlamadım dediğini.

 Pekala.

 Yumuşak şeker?

 Almalısın.

 Yumuşak şeker candır.

 Bana daha çok kaldı.

 Pekala.

 Görüşürüz çocuklar.

 Harry, kendini nasıl hissediyorsun?

 Oldukça iyi.

 Senin sayende.

 Hediye için teşekkür ederim, Anna.

 Hadi gidelim.

 Açlıktan ölüyorum.

 Tamam.

 Beni bir dakika dışarıda bekler misin?

 Sadece John'a bir not bırakacağım.

 Tabii.

 Hemşirenle çıkıyorum.

 Süper değil mi?

 John burada mı?

 - Gary idi, değil mi?

 - Hayır.

 Edward.

 John'u beklememin bir sakıncası var mı?

 - Burası güzel kokuyor.

 - Yemek pişiriyorum.

 Teşekkürler.

 Sende bir farklılık var ama ne bilmiyorum.

 Parfümümü değiştirdim.

 - Tüttürecek bir şeyler var mı?

 - Hayır.

 Peki, ne pişiriyorsun?

 Risotto.

 Vay canına!

 Keşke ezik erkek arkadaşım da senin gibi yemek pişirebilseydi.

 - Saçlarını mı kestirdin?

 - Hayır.

 Ha, buldum!

 Sakallarını kesmişsin.

 O krakerlerden çok yeme.

 - Ne?

 - Karbonhidrat.

 Ne olmuş?

 Şişman olduğumu falan mı düşünüyorsun?

 Dostum senin derdin ne ha?

 Bir kadınla bu şekilde konuşulur mu!

 Sakin ol.

 Büyütülecek bir şey yok, öylesine söyledim.

 Sence ben şişman mıyım?

 Seni incitmek istemedim, oldukça güzelsin.

 Özellikle sinirli olduğun zaman.

 - Kardeşimle tanışmışsın herhalde.

 - Evet, puştun önde gideni.

 Ot var mı?

 Teşekkür ederim.

 - Şaka mı bu adamım?

 - Ne?

 Ne?

 Şu kıza çakmak için aylardır uğraşıyorum,  sen şu Edward dalaveresiyle bir geliyorsun, bam!

 Hay s.keydim!

 Nasıl becerdin bunu lan?

 Big Lebowski gibi giyinmeyi bırakırsan senin de olur.

 - S.ktir oradan.

 - Dalga geçiyorum sadece,  bu halinle gayet iyisin.

 Dostum, bana birkaç taktik öğretmelisin.

 Tabii.

 Umarım açsındır,  çünkü dehşet bir Risotto yaptım.

 Ben her zaman açım.

 O zaman hemşire de benim olsun.

 Vay canına, şuraya bak.

 Çok yakışıklısın, Harry.

 Edward.

 Harry dilenci gibi giyiniyor.

 Peki o zaman Edward, bu geceki plan nedir?

 Bir değişiklik yapıp evde oturabiliriz.

 Biliyor musun, seni bazen   hemşire üniformanla da görmek isterim.

 Elbisemle ilgili bir sorun mu var?

 Yok.

 Hiç de bile.

 Özür dilerim, Anna.

 Kaba olmak istememiştim.

 - John evde değil mi?

 - Hayır.

 Bu gece kız arkadaşının evinde kalacak.

 Sen benim yatak odamı görmedin daha, değil mi?

 - Yavaş ol bakalım, Edward.

 - Gerçekten mi?

 Evet, gerçekten.

 Sadece, biraz hızlı gidiyoruz.

 Seni daha iyi tanımak istiyorum.

 Anlıyorum.

 Umarım sen de öyle düşünüyorsundur.

 Çünkü gerçekten senden hoşlanıyorum.

 Ben de senden hoşlanıyorum.

 Pekala.

 Flört hakkında hiçbir şey bilmiyor musun?

 Çok değil.

 Eminim Harry bayağı bilgi sahibidir.

 Kızların kötü çocuklardan hoşlanması gerekmiyor mu?

 Kötü çocuk olmakla, pislik olmak arasında   ince bir çizgi vardır.

 Kibar çocuklar sona kalırmış, duymadın mı?

 - Harry'i daha çok seviyorum sanırım.

 - Harry korkağın teki.

 Bilmiyorum, ama o nazikti, terbiyeliydi.

 Bırak şu eziği.

 Gel buraya.

 Belki o ezikten bir iki şey öğrenebilirsin.

 Sonra konuşuruz.

 "Merhaba, ben Anna.

 Lütfen mesajınızı bırakınız.

" Merhaba Anna, benim.

 Dinle, sana karşı   bir pislik gibi davrandığım için özür dilerim.

 Ne düşünüyordum, bilmiyorum.

 Lütfen hatamı düzeltmek için bana bir şans ver.

 Söz veriyorum, bir dahaki sefere böyle bir şey olmayacak.

 Tanrım.

 Ne salağım.

 Çok, çok, çok özür dilerim.

 Pekala, birazcık heyecanlandım ama mesele değil.

 Sadece ondan çok hoşlanıyorum, ama sanırım Edward   bazen biraz sabırsız olabiliyor.

 Selam, kardeşim.

 Şampiyonların kahvaltısı.

 Megan birkaç gece önce toplarımı traş etmemi istedi.

 Beni bilirsin; insanları kıramam.

 Ben de onu kırmadım.

 Ama şimdi toplar oldu fırça gibi.

 Felaket kaşınıyor.

 Pizza sipariş edeceğim.

 Bir şey istiyor musun?

 Hava durumunu sunan bayan   bugünün yağmurlu geçeceğini söyledi.

 Elita.

 Gökyüzü bulutlu, meme yağma ihtimali mevcut.

 - Şu çeneni kapar mısın?

 - Ne?

 Beni duydun.

 Öğleden sonra 2'de uyanıyorsun.

 Ot çekiyorsun, bütün gün bilgisayar oynuyorsun.

 Bu ne boktan bir yaşam tarzı?

 Vay.

 Bugün birileri yatağın tersinden kalkmış.

 S.ktir oradan, şişko pislik!

 - Sen, sen iyi misin Harry?

 - Hayır!

 Değilim!

 İyi değilim.

 Özür dilerim, özür dilerim.

 Öyle demek istememiştim.

 Önemli değil, adamım.

 Önemli değil.

 Her şey yoluna girecek.

 Gerçekten uzun zamandır bu kadar kötü hissetmemiştim.

 Sanırım ilacımın dozunu arttırmam lazım.

 Bu konuyu doktoruna danışman gerekmiyor mu?

 Evet, danışacağım.

 Seni seviyorum, John.

 Sana gerçekten saygı duyuyorum, biliyor musun?

 Asıl ben sana saygı duyuyorum, kardeşim.

 Kendine bir bak.

 Hayatını düzene koymaya çalışıyorsun.

 Bunun için savaşıyorsun.

 Sen bir savaşçısın adamım.

 Ve bu arada, haklısın.

 Şu yağlarımdan bir an önce kurtulmam lazım.

 Bugün sokağın altındaki spor salonuna yazılacağım.

 Gün bugündür.

 Evet, tabii.

 Tanrım, bu çok iyi.

 Bu, şu ana kadar yediğim en iyi elmalı turta.

 Bunu kendi başına yaptığından emin misin?

 Böyle pişirmeyi nereden öğrendin?

 Annem strese girdiğinde yemek yapardı ve   babamın olduğu bir yerde annem sürekli strese girerdi.

 Bu yüzden, işin gerçeği annem hayatını mutfakta geçirirdi.

 Onu izleyerek, ondan bir şeyler kapmış olmalıyım.

 Ve itiraf etmeliyim ki, yemek yapmak iyi de terapi oluyor.

 Senin terapi beni şişmanlatıyor.

 - Bu olağanüstü bir film.

 - Evet.

 Pekala, neden hemşire olmaya karar verdin?

 İnsanların hayatlarını kurtarmak ve ağrılarını hafifletmek için.

 İyiymiş.

 Yok be, çalışma saatlerinin esnekliği   ve gelirinin iyi olması yüzünden.

 Hep küçüklüğümden beri hayalim olduğunu söylerim ama   gerçek şu ki, kendimi bildim bileli aktris olmak istemişimdir.

 Ben küçükken hep süper kahraman olmak isterdim.

 Gizli bir kimliğe sahip olmanın, pelerin giymenin,  kötülerle savaşmanın çok havalı olduğunu düşünürdüm.

 Kısmen olmuşsun da.

 Çocukluk hayalini yerine getirmiş sayılırsın.

 Çünkü; Harry, Clark Kent ve Edward da Superman, değil mi?

 - Kriptonitin ne peki?

 - Sensin.

 Vay be, harika görünüyorsun!

 - Merhaba, Anna.

 - Merhaba, John.

 Artık ben John değilim.

 Bana Tyler Falcon de.

 Kim?

 Elmalı turta ister misin?

 Hayır.

 Tyler Falcon tatlı yemez.

 Burası çok aydınlık.

 Siz çılgınsınız.

 - N'aber?

 - Pek iyi değil.

 Mesajımı aldın mı?

 Beni geri arayabilirdin.

 - İşim vardı.

 Geçen günden beri,  seni düşünmeden edemiyorum.

 - Biliyorum.

 Seni özledim, Edward.

 Hayırdır, ne oluyoruz?

 Bana acı mı çektireceksin, Edward?

 Kalbimi kıracaksın değil mi, şerefsiz.

 Ben küçük, hassas bir kızım.

 Öpsene beni.

 Hayat gökkuşağı ve tek boynuzlu atlardan ibaret değildir, Ivy.

 Büyüleyici prensler, zırhları parıldayan şovalyeler yoktur.

 Vampirler sen uyurken, sana sevgi dolu gözlerle bakmazlar.

 İstedikleri seni kollarına alıp, kurt adamlardan korumak değildir.

 Vampirler bundan fazlasını isterler.

 Vampirler senin kanını emmek isterler.

 Şu anda seninle sevişmeyi o kadar istiyorum ki.

 Bu da kim?

 Mike!

 Ne yapıyorsun!

 Seni buraya kadar takip ettim küçük kahpe!

 Beni dinle!

 Bir daha kız arkadaşımın yanında görürsem   seni mahvederim, şerefsiz herif!

 Buraya gel, seni küçük fahişe!

 Bir bayanla böyle konuşulmaz!

 - Ayrıca onun pek de öyle olmadığını düşünüyorum.

 - Ne?

 - Ayrıca kız gibi yumruk atıyorsun.

 - Ne?

 Edward!

 Ne yapıyorsun?

 Dur!

 Onu öldüreceksin!

 Aman Tanrım!

 Aman Tanrım!

 Bilmiyorum, çok özür dilerim!

 Ben  Bana ne oldu bilmiyorum.

 Bu ben değilim.

 - Aman Tanrım, o öldü.

 - Hayır, hayır.

 Hala nefes alıyor.

 Banyonun oradaki ilkyardım çantasını getirsene.

 İyi olacaksın, tamam mı?

 İyi olacaksın.

 Çok özür dilerim.

 Bana ne oldu bilmiyorum.

 Beni duyabiliyor musun?

 Mike?

 Mike?

 Mike?

 Beni duyabiliyor musun?

 Gördün mü, doktor.

 Sanırım, Edward'ı daha çok seviyor.

 - Ha?

 - Yok bir şey, devam et.

 Kameraya en seksi pozunu ver bakalım.

 Ne düşündüğünü biliyorum.

 Gördün mü ben sana söylemiştim, ilaç henüz hazır değil,  hala üzerinde çalışılması gerekiyor demiştim,  diye düşünüyorsun.

 Ne dememi bekliyorsun!

 Önce o başlattı!

 Beni o kışkırttı.

 Birisi gelip yüzüne vursa sen ne yapardın doktor, ha?

 Diğer yanağını da mı uzatırdın?

 O Harry idi.

 Edward'ın oyun oynamaya hiç niyeti yok.

 Bay cici çocuk yok artık.

 Ve sana bir şey daha söyleyeyim mi, o şerefsiz,  Harry'i kolayca alaşağı edebilirdi.

 Ama Edward?

 Edward o pisliğe patronun kim olduğunu gösterdi.

 Ben yenilmezim, doktor.

 Merhaba, Harry.

 - Ne istiyorsun?

 - İçeri gelebilir miyim?

 Yüzüne ne oldu?

 Viski bile tedavi edemiyorsa, tedavisi yok demektir.

 Bugün buraya geldim Harry   çünkü seninle yeniden iletişime geçmek istiyorum.

 Seninle ve abinle.

 Hayattaki tüm varlığımız ailemizdir, değil mi?

 Kötü haberlerim var, Harry.

 Hastayım.

 Kanser 

Söyleyecek bir şeyin yok mu?

 Olur böyle şeyler.

 Senin derdin ne, ha?

 İlaç mı aldın sen Harry?

 Öyle de denilebilir.

 Şu gülümsemeyi yüzünden silsen iyi olur evlat.

 Yoksa?

 Annene biraz taze çiçek götürelim.

 Bunun bir şeyleri değiştireceğini mi düşünüyorsun?

 - Yeter, Harry.

 - Hayır, sana yeter.

 Haklıydın, doktor.

 İlacın bazı yan etkileri var.

 Bugün korkunç şeyler yaptım.

 Aslında yapmak istememiştim.

 Ne düşünüyordum bilmiyorum, çok hızlı oldu ve   doktor, kendimi cin çarpmış gibi hissediyorum.

 İlaç almayı bırakmaya ve kendi halime dönmeye karar verdim   ve ben, ben ne olacağını bilmiyorum ama,  birilerine zarar vermeden bu şeye   bir son vermem gerektiğini biliyorum.

 Seni dinlemeliydim, doktor.

 Biliyor musun?

 O herif de çok sinir bozucuydu.

 Demek istediğim, gitmişim, annemle konuşuyorum.

 Adam çıkıp geliyor, saatini gösterip diyor ki,  6:00'da kapatıyoruz.

 Saat 5:50.

 Yani bu çok kaba değil mi?

 Gelip bu şekilde sözümü kesmesi.

 Şişko parmaklarıyla saatine dokunup, gözlerini bana dikmesi.

 Hayır, hayır, hayır.

 Hayır, bunun özrü olamaz.

 Yaşanan şey çok korkunçtu.

 O bunu hak etmedi, hak etmedi.

 Bu korkunç, değil mi?

 Biliyorum gülmemem gerek ama   tahmin et ona ne dedim.

 Ona etraftaki tüm mezarları gösterdim ve dedim ki,  onlar sonsuza kadar buradalar ve siz 6:00'da kapatıyorsunuz ha?

 Herif söylediğimi anlamadı bile.

 Sadece orada dikildi ve beni o boş bakışlarla   ve yüzündeki o salak gülümsemeyle   izlemeye devam etti.

 Yani, düşünün doktor, orada durmuş annenizle konuşuyorsunuz,  küçük acınası bir mezarlık çalışanı   paldır küldür araya giriyor.

 Saatini gösteriyor ve sana 6:00'da kapattıklarını söylüyor.

 Demek istediğim, siz de biraz kendinizi kaybedebilirsiniz.

 Her neyse, orada bir, orada bir kürek vardı, tamam mı?

 Yeni kazılmış bir mezarın yanında.

 O küreği aldım ve kafasına çok sert bir şekilde vurdum,  yavşak herif çizgi film karakteri gibi döndü, boing.

 Direk çukurun içine düştü.

 Ve sonra onu   kendi mezarlığına gömdüm.

 Bu şiirsel adalet hakkında ne düşünüyorsun doktor?

 Neyse, bu tamamen bir kazaydı.

 Muhteşemliğe giden yolda ufak bir tümsek.

 Allah kahretsin!

 Seninle biz müthiş bir takımız.

 Şimdi seninle konuştum ya, kendimi daha iyi hissediyorum.

 Ve deminki çöküş mü dersin neyse işte   onun için de senden özür dilerim.

 Ve haplar hakkında söylediğim şeyleri de unut.

 Onları almaya devam edeceğim.

 Sen çok tatlı bir çocuksun, Harry.

 Hiç değişme, seni bu halinle çok seviyorum.

 Kötü bir çocuk oldum doktor.

 Bu gece bir fahişe tuttum, ama düşündüğün gibi değil.

 Sadece yanımda konuşacak birisi olsun istedim.

 Sonra o rezalet otel odasına gittik ve bana dedi ki,  senin olayın bu mu yani, fahişelerle konuşmak?

 Ona kadınlarla konuşmayı çok sevdiğimden,  zamanında annemle sürekli gevezelik ettiğimizden   ve ne yazık ki ben çocukken   annemin intihar ettiğinden bahsettim.

 Umursamaz bir şekilde yüzüme baktı.

 Belli ki söylediğim şeylerle pek de ilgilenmiyordu.

 İyi.

 Neyse.

 Konuşmaya devam ettim.

 Annem beni, iğrenç babamın yanına bıraktığında   başlarda ona ne kadar sinirlendiğimi,  ama sonrasında bunun annemin suçu olmadığını anladığımı,  onun beni çok sevdiğini   ve asla beni incitmek istemediğini söyledim.

 Ve ben ona bunları anlatırken,  o orospu el çantasından malzemelerini çıkardı   ve makyajını tazelemeye başladı.

 Tamam.

 Aldırmadan laflamaya devam ettim.

 Yıllar geçtikçe annemin kendini   neden öldürdüğünü anlamaya başladığımı,  ve sonuç olarak annemi affettiğimi söyledim.

 Lanet saatine baktı ve dedi ki;  'Tik-tak'.

 İnanabiliyor musun?

 'Tik-tak'.

 Peki ben ne yaptım?

 Daha fazla para mı istiyorsun!

 İşte sana para, al!

 Hepsini al, umrumda değil!

 Şerefsizin birinden çaldım zaten.

 Bana baktı, tamamen sersemlemişti.

 Güldüm ve sakin olmasını söyledim;  her şey yolunda, rahatla.

 Parayı alabilirsin, senindir, gerçekten.

 Geldiği yerde daha çok var.

 Lanet kafasını yakaladım ve   yatağın kenarına tekrar tekrar vurdum.

 Kafasını yatağın kenarına   art arda vururken ona ne söyledim   biliyor musun doktor?

 Dedim ki;  'Tik-tak', 'Tik-tak'.

 Ee, doktor.

 Tedaviyi sonlandırmak   pek de kötü bir fikir değilmiş gibi görünüyor.

 Ama ne var biliyor musun, bunu yapamam.

 Yani, yaparım da yapmak istemiyorum.

 Artık Harry olmak istemiyorum.

 Sanırım Edward olmayı daha çok seviyorum.

 Harry depresif, intihara meyilli,  küçük bir kurbanlık gibiydi.

 Ama Edward daha enerjik, özgüveni daha yüksek.

 Velhasıl doktor şöyle bir sonuca vardım.

 O zavallı, neşesiz Harry olarak öleceğime,  Edward olarak cehennemde yaşarım daha iyi.

 Ve tabii ki ona dönüşmeden önce   yaptığım şeylerden de utanç duyuyorum.

 Ama hemen o senin beni Edward gibi hissettiren   ekstazi haplarından bir tane sallıyorum   ve bütün o utanç ve suçluluk duyguları eriyip gidiyor.

 Ve biliyor musun, ciddi ciddi düşündüğün zaman,  o acınası mezarlık görevlisi ve   o küçük fahişe ölmeyi hak etmişlerdi.

 Onlar anneme saygısızlık yaptılar,  onlar bana saygısızlık yaptılar, doktor.

 Her neyse, sadece bir çift aşağılık insandı işte.

 Bana sorarsan, ben onlara iyilik yaptım.

 Ve çoğu insanın beni bir canavar olarak   nitelendireceğini biliyorum.

 Ama bu, Edward olmak için ödenecek küçük bir bedel.

 Teşekkürler doktor, yaptığın her şey için.

 Sen olmasaydın bu potansiyelime asla ulaşamazdım.

 Aslında sen olmasaydın,  muhtemelen şimdiye çoktan ölmüş olurdum.

 Ve bu yolculuk nereye kadar sürecek hiçbir fikrim yok,  ama bu yolculuğun her adımında   senin de yanımda olmanı istiyorum.

 O yüzden senin için bu kayıtları çekmeye devam edeceğim.

 Beraber başladık, beraber bitireceğiz.

 Harry öldü.

 Çok yaşa Edward.

 Lütfen çekme, berbat görünüyorum.

 - Sen hiçbir zaman berbat görünmezsin.

 - Teşekkürler.

 Tada!

 Sırtıma güneş kremi sürer misin?

 Biraz kendine de sürmelisin.

 Yanacaksın.

 - Tamam.

 - Seni seviyorum, Harry.

 - Ben de seni seviyorum.

 Yatağa gelsene, Edward.

 Seni bekliyorum.

 Sorun ne, bebeğim?

 Benimle yatak odasına gel de, şu asık yüzü tersine çevireyim.

 İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?

 Evet.

 Evet, makarna ya da onun gibi bir şey pişiriyordun.

 Ve o sevdiğim kıyafeti giyiyordun.

 Gerçekten çok iyi görünüyordun.

 Hayır, ondan önce.

 İlk tanıştığımız zaman.

 Bilmiyorum, seni fark etmeye başladığım   ilk zaman oydu sanırım.

 Aynen öyle.

 Ondan önce senin için görünmezdim.

 Beni dinle.

 İlk tanıştığımız zaman ben Harry'dim.

 Harry senin için hiçbir anlam ifade etmiyordu.

 Ama diğer yandan Edward, ona doyamıyorsun.

 Lafımı kesme.

 Harry ile asla çıkmazdın.

 Şimdi ise tek istediğin Edward'la sevişmek.

 Şu anda zil zurna sarhoşsun.

 Kes sesini!

 Dur!

 Canımı acıtıyorsun Edward!

 Sakın bir daha bana elini kaldırayım deme.

 Şuradaki küçük kutuyu görüyor musun?

 O senin için.

 Al hadi.

 Al dedim sana.

 Aç.

 Bu benim için mi?

 Edward, bu çok güzel.

 Bayıldım.

 Bu bir söz yüzüğü.

 Sana söz veriyorum,  beni terk etmeye kalkarsan seni öldüreceğim.

 Şimdi git odada beni bekle.

 Birazdan geliyorum.

 Lavaboya bir süre girmeyin.

 Öyle bir sıçtım ki eşi benzeri yok.

 Siz biraz önce kavga mı ediyordunuz?

 Ivy'nin bağırdığını duydum.

 Seni ilgilendirmez.

 Dur söyleme.

 Edward, değil mi?

 Artık sigara içiyorsun öyle mi?

 Bu aralar sana ne oluyor?

 Deli gibi içip, tüttürüyorsun.

 İnsanlara bok gibi davranıyorsun.

 Bütün gece ortadan kayboluyorsun.

 Kendinde değilsin adamım.

 Yapma ya.

 Artık seni çok az görüyorum, Ivy.

 Ne oluyoruz?

 Hadi bu gece beraber dışarı çıkalım.

 Kevin da partide olacak.

 Söz veriyorum, çok eğleneceğiz.

 Eminim eğlenceli olur, Sarah, ama gelemem.

 Gelemezsin, çünkü ondan korkuyorsun.

 Ben kimseden korkmuyorum.

 Hediye ettiği yüzük güzelmiş, morluklar da.

 Birisi bana öyle dokunsa ben var ya  Balım, ben geldim.

 Kiminle konuşuyorsun?

 Bu benim arkadaşım, Sarah.

 Tanıştığıma memnun oldum, Sarah.

 Ben Edward Grey.

 Merhaba.

 Ben artık gitsem iyi olur.

 Hayır, hayır, hayır.

 Bu ilginç olabilir.

 Üçümüz arkadaşça konuşup   birbirimizi daha iyi tanıyabiliriz.

 Seni sonra ararım, Ivy.

 Sarah, bir ara ben evdeyken buraya uğramalısın.

 Benden pek hoşlanmadığının farkındayım, ama göreceksin.

 Cana yakın bir insanımdır.

 - Hoşçakal, Ivy.

 - Güle güle, Sarah.

 Sarah çok tatlı bir kız değil mi?

 Evet, öyle.

 O yüzden mi bu kadar korkmuş görünüyorsun?

 Ondan hoşlanmamdan korkuyorsun değil mi?

 Canımı acıtıyorsun.

 N'olur bırak.

 Bebeğim benim.

 Sakin ol.

 Şaka yapıyorum sadece.

 Pekala.

 Benim küçük prensesim bu akşam ne yapmak istiyor bakalım?

 Dışarı çıkabilir miyiz?

 Dışarı.

 Klübe falan mı gitsek?

 Felekten bir gün çalarız.

 Evet.

 Eğlenceli olabilir.

 Bir bakalım.

 Nereye gidebiliriz?

 'Totem' diye yeni bir yer açılmış.

 Duyduğuma göre çok eğlenceliymiş.

 Oraya gidelim mi?

 Olur.

 Dışarı çıkmayı gerçekten çok istiyorsun değil mi?

 Evet.

 Ben gidip hazırlanayım.

 - Gitmiyoruz.

 - Ne?

 Pekala, yapacak başka bir şey düşünmemiz lazım değil mi?

 Ev gibisi yok vallahi.

 Harry?

 Merhaba bebeğim.

 - Ters giden bir şey mi var?

 - Hayır.

 Tanımadığım bir çocuk Facebook'ta beni dürttü, iğrenç.

 Facebook'ta birini dürtmek; bu aklıma gelebilecek   en ilkel iletişim şeklidir herhalde.

 Ben çay yapacağım.

 Sen de ister misin?

 - Ha?

 - Çay ister misin, çay?

 Sen iyi olduğuna emin misin?

 Bugün hiç kendin gibi davranmıyorsun.

 Yorgunum sadece.

 Gel buraya, yanıma otur.

 Hayırdır?

 - Sana bir soru sorabilir miyim?

 - Tabii.

 - Beni ne kadar seviyorsun?

 - Ne?

 Diyelim ki benim bir hırsız olduğumu fark ettin,  beni yine de sever misin?

 - Niye, bir şey mi çaldın?

 - Sadece cevap ver.

 Evet.

 Tabii ki.

 Diyelim ki ben bir suçluyum.

 Yine de sever misin?

 Bilmiyorum, ne garip sorular bunlar.

 Ben bir katilim, Anna.

 Ben Harry'i öldürdüm.

 Sen komik bir çocuksun, Harry.

 Hayır, hayır, şaka yapmıyorum.

 Harry öldü.

 Edward'ı başlarda çok da sevmediğini biliyorum,  ama göreceksin.

 O aslında çok eğlenceli birisi.

 Abinin piposundan mı tüttürüyorsun sen?

 Çünkü biliyorsun ki, bunu yapmandan nefret ediyorum.

 Anna, senden benim için bir şey yapmanı istiyorum.

 Biraz daha hapa ihtiyacım var.

 Bana verdiklerin bitmek üzere   ve onları almaya devam etmemin   çok önemli olduğunu düşünüyorum.

 Sana bununla alakalı bir şey söylemem gerekli.

 Sana verdiğim haplar plaseboydu, Harry.

 Ne?

 Haplar diyorum, plaseboydu.

 Neden?

 Plasebo derken ne demek istiyorsun?

 Seni üzgün görmeye dayanamıyordum   ve kendini kaybetmiş görünüyordun.

 Sana yardım etmeye çalışıyordum.

 Bana şeker mi verdin?

 Sana deneysel bir ilaç veremezdim,  hele ki bu kadar tehlikeli olabilecek bir ilacı.

 Ben bir hemşireyim, böyle bir şey yapsam işimden olabilirdim,  ya da daha kötüsü, sana zarar verebilirdim.

 Bunun ne demek olduğu hakkında en ufak bir fikrin var mı?

 Vay be.

 Bu güzel bir hediyeydi işte.

 Lütfen Harry, bunu yapma.

 Anlamıyorsun.

 Artık Harry yok, artık sadece Edward var.

 Başından beri ben oydum ve o da bendi.

 Bana neden o plaseboları verdin?

 Üzgünüm, Harry, çok üzgünüm, bak, ben değildim.

 - Doktor Lanyon verdi.

 - Ne?

 Sana acıdı ve kötü bir şey yapabileceğinden korktu ve   benden bu hapları sana vermemi istedi,  ben başta kabul etmedim   ama o ısrar etti, ben de en sonunda dediğini yaptım.

 Doktor Lanyon bana plasebo vermeni mi söyledi?

 Bana kızdın mı?

 Hayır.

 Sana değil.

 Dinle, ani tepki gösterdiğim için özür dilerim.

 Sadece yalan söylenilmesinden hoşlanmıyorum.

 Neyse, önemli değil.

 Önemli olan bu işte.

 Anna, hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum.

 Benimle evlenir misin?

 Ne?

 Şimdilik yok ama söz, en kısa zamanda sana bir yüzük alacağım.

 Duydunuz zilin sesini.

 Bunu bu kadar erken beklemiyordum Harry.

 Yani,  henüz değil.

 Daha birbirimizi yeni tanıyoruz gibi hissediyorum.

 - Bu bir hayır mı?

 - Bu bir belki.

 Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun Harry   ve şu anda çok mutlu oldum ve gururum okşandı.

 Ama?

 Bence böyle şeyleri aceleye getirmemeliyiz.

 Biraz düşünmeye ihtiyacım var.

 Seninle konuşmam lazım.

 Bitti, Edward.

 Seni sadece arayabilirdim de,  ama buraya bizzat gelmem gerekliydi.

 Sen gerçekten zavallı bir insansın   ve bana bu şekilde davranmana izin verdiğime inanamıyorum.

 Pekala, işte yüzüğün.

 İşte, al.

 Artık senden korkmuyorum, Edward.

 Harika zamanlama.

 Tam da evlenme teklif ediyordu ve yüzüğe ihtiyacı vardı.

 - Ne?

 - Sakin ol, anlamadan dinlemeden  Eşyalarımı almak için gelirim sonra.

 Bu da kimdi?

 Biliyor musun?

 Umrumda değil.

 Ben gidiyorum.

 Ben o yüzüğü sana bir söz karşılığı vermedim mi?

 S.

ktir git seni  İçinde her an patlamaya hazır bir volkan varmış!

 Sevdim bunu.

 Seni öpsem mi öldürsem mi bilemedim şimdi.

 Sanırım seni öldüreceğim.

 Edward!

 Ne yapıyorsun!

 - Kameraya bak.

 - Ne?

 Kameraya bak dedim!

 - Şimdi de ki; 'Teşekkürler doktor'.

 - Ne?

 - 'Teşekkürler doktor' de.

 - Teşekkürler doktor.

 Onu seviyordum.

 Onu çok seviyordum.

 Özür dilerim evlat.

 Bu ailenin başına açtığım her şey için özür dilerim.

 Sen bunu hak etmedin.

 Sen ve abin iyi insanlarsınız.

 Ve anneniz  Anneniz de iyi bir kadındı.

 O hapların hepsini   benden kurtulmak için yuttuğunu biliyorum.

 Gayet iyi biliyorum, onu ben öldürdüm.

 Ve inan bana, keşke o çukura o değil de ben girseydim   diye düşünmediğim tek bir gün bile geçmiyor.

 Kemoterapi almaya başlayacağım.

 Doktor saçlarımı ve iştahımı kaybedeceğimi söylüyor.

 Alkol almayı da bırakmamı söyledi.

 Haftalardır seni öldürmeyi düşünüyordum.

 Şimdi fark ettim ki sana yapabileceğim daha kötü   bir şey var; yaşamana izin vermek.

 Geliyorum, Selma.

 Doktor Lanyon, ben Harry Poole.

 Dinle, kendimi hiç iyi hissetmiyorum.

 Gerçekten yardımına ihtiyacım var.

 Beni bırakmayacağına söz vermiştin.

 Lütfen, en kısa zamanda beni görmeye gelebilir misin?

 Merhaba?

 Hey, Harry.

 Harry?

 Kimse yok mu?

 Merhaba!

 Amerika'da ev telefonu kullanan son doktor olmalısın.

 Lütfen ismini ve yaşını söyler misin?

 Bu ne, Harry?

 Ne yapıyorsun?

 Merhaba Doktor Lanyon,  neden kendin hakkında bize biraz daha bilgi vermiyorsun?

 Sen neden bahsediyorsun, Harry?

 Neden bu sandalyeye bağlıyım?

 Peki, Doctor Lanyon.

 Bugün kendini nasıl hissediyorsun?

 Ne diyorsun lan sen?

 N'oluyor?

 Unutma, duygularını yakından   izlememiz çok önemli doktor.

 Ve lütfen, bana Edward de.

 Bütün bunlar ne için, Harry?

 Telefonunu aldım, gelebildiğim kadar hızlı geldim.

 - Plasebo mu, sen ciddi misin?

 - Ne?

 Bana acıdın ve bana plasebo mu verdin?

 Hey hemşire Anna.

 Şu şerefsize biraz   şeker verelim, bu onu rahatlatacaktır.

 Farkı anlamaz bile.

 Acımak mı!

 Lanet olsun doktor.

 Bekle.

 Bunu ilk kez duyuyorum, Harry.

 Neden bahsettiğini bilmiyorum!

 Harry'e yalan söyledin.

 Onu kandırdın ve   çocuk gibi tedavi ettin.

 Ama biliyor musun doktor?

 Harry şimdi büyüdü ve adı Edward.

 Ve sana şöyle söyleyeyim, Edward çok sinirlenmiş durumda.

 Ben sana hiçbir şey vermedim.

 Sana niye plasebo vereyim ki?

 Zırvalama!

 Anna senin yaptığını söyledi.

 Anna yalancı bir orospu!

 Yemin ederim!

 Sana hiçbir şey vermedim!

 Onun hakkında bu şekilde konuşamazsın!

 O benim hayatımın aşkı ve bana yalan söylemez.

 Sensin yalancı!

 Acımakmış.

 Bundan daha iğrenç bir şey düşünemiyorum.

 Edward merhamet kabul etmez.

 Ve Edward merhamet göstermez de.

 Tamam, Harry.

 Lütfen sakin ol.

 Bana sakin olmamı söyleme!

 Sen kim olduğunu sanıyorsun,  seni küçük kendini beğenmiş aşağılık doktor.

 Hepiniz aynısınız.

 Bir canavar yarattığını düşünüyordum.

 Senin şeytani kuklan olduğumu düşünüyordum.

 Şimdi ipler benim elime geçti.

 Pekala, doktor.

 Şu önündeki iki küçük küp şekeri ve ilaç şişesini görüyor musun?

 Bu aralar kendi küçük araştırmam için katılımcılar arıyorum.

 Ve sen de bu çalışmaya dahil edildin.

 Ha, harcadığın tüm zaman ve   yolculuk masrafların karşılanacaktır.

 Ve, 18 yaşından büyüktün değil mi, doktor?

 Şişede ne var, Harry?

 Liserjik asit dietilamid.

 Piyasada LSD diye bilinir.

 Küçük deneyimizi şöyle yürüteceğiz;  küp şekerlerden biri asite batırılmış,  diğeri ise sadece bir plasebo.

 Ben sana hiçbir zaman plasebo vermedim!

 Her neyse, %50 şans fena değil yine de değil mi?

 Bu küpte ne kadar LSD var?

 Harry, beni öldürebilirsin.

 Evet.

 İşin gerçeği, bilmiyorum.

 Ama güzel bir seyahat için   yeterli olacağından adım gibi eminim.

 Dinle çocuk.

 Sana yardım edebilirim.

 Birlikte çalışabiliriz.

 Hastalığının tedavisini bulacağım.

 Bunun için birazcık geç.

 Bunu yapmak için yeterince zamanın vardı.

 Bu sen değilsin, Harry.

 Kendine bir bak.

 Ne hale geldiğine bak.

 Canavara dönüşmüşsün.

 Daha hiçbir şey görmedin.

 Çok acı çektiğini anlıyorum.

 Ama bu şekilde olmak zorunda değil.

 Sana yardım edebilirim, evlat.

 Biliyorum.

 Henüz çok geç değil.

 Hala bir geleceğin var.

 Parlak bir gelecek.

 Salakça bir şey yapıp bunu mahvetme.

 Lütfen beni çöz de gideyim.

 Söz, söz veriyorum kimseye söylemeyeceğim.

 Hayır, sanmıyorum.

 İmdat!

 Yardım edin!

 İmdat!

 Hayır.

 Bununla bir yere varamazsın.

 Sağlam düğüm attım vallahi.

 Seni öldüreceğim!

 Seni sapık!

 Seni öldüreceğim!

 Şu haline bak!

 Asıl canavar kimmiş?

 Pekala, hangisini seçeceğine karar verdin mi?

 Hala emin değilsin.

 Belki de joker hakkını kullanmak istersin.

 Hani telefonla arama joker hakkı falan.

 Sen manyaksın.

 Sen tam bir manyaksın.

 Son kararınız mı, doktor?

 Bu boku ağzıma atacağımı sanıyorsan,  bir daha düşünmelisin.

 Hadi ama, ne biçim deneksin sen?

 Koca bir bebek gibi burnunu sıkıp zorla mı yedireyim?

 - Sağdaki olsun!

 - Aferin sana!

 Pekala, emin misin?

 Evet, sağdaki mi?

 Beni öldürebilirsin.

 Bu şeyi ağzıma almamın mümkünatı yok.

 Başlayacağım ama.

 Hadi yapalım şunu.

 Aç bakalım.

 Hadi!

 Aç ağzını.

 Hadi, doktor.

 Aç, aç, hadi.

 Hadi, aç ağzını.

 İşte oldu, işte oldu.

 O kadar da kötü değilmiş, değil mi?

 Üzgünüm, lollipop yok vallahi, olsa verirdim.

 Hangisiydi bu?

 Plasebo mu?

 Sürprizleri sevmez misin?

 Tanrım, çok perişan görünüyorsun.

 Bu benim kalbimi kırıyor.

 Pekala, sanırım söyleceğim.

 Doktor, görünen o ki   ikisi de plasebo değildi.

 Eyvah!

 Sadece seninle dalga geçiyordum.

 Nasıl hissettirdi?

 İyi yolculuklar doktor.

 Nasıl zevk veriyor, değil mi?

 Evet, yolculuk başladı.

 Yok, yok, kıyamam.

 Ağlama.

 Her şey yoluna girecek.

 Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim.

 İşte bunu daha çok sevdim.

 Nefes  Nefes alamıyorum.

 Beni  Beni çözmen lazım.

 Beni çözmelisin.

 Nereye gidiyorsun?

 Hadi, gel.

 Gel sen de partiye katıl.

 Lütfen beni öldürme.

 Lütfen beni öldürme.

 Ölmek istemiyorum!

 Lütfen!

 Ölmek istemiyorum!

 Ölmek istemiyorum!

 Evde doktor var mı?

 Evde doktor var mı dedim!

 Ben aslında doktor değilim.

 Hayır, sadece TV'de birisini oynuyorum!

 TV'deyim adamım!

 Doktoru oynuyorum  Merhaba, ben Harry Poole.

 Çocukken babam beni döverdi!

 Bu çok üzücü.

 Çok üzgünüm, çünkü annem, annem kendini öldürdü.

 Ben çocukken annem kendini öldürdü.

 Ben çok üzgünüm!

 Ben bipolarım!

 Ben bipolarım!

 Harry Poole, ne aptal ama!

 Ne aptal ama!

 Harry Poole.

 Sen bir aptalsın.

 Bir şeyler yap.

 Aman Tanrım.

 Kuşa bak, Harry.

 Şu kuşa bak.

 İnanılmaz güzel.

 Küçükken bir kuş kurtarmıştım.

 Yuvasından düşmüş, kanadı kırılmıştı.

 Onu eve getirdim ve iyileştirdim.

 Onu birkaç gün besledim ve sonra serbest bıraktım.

 Seni iyileştiremediğim için üzgünüm, Harry.

 Seni iyileştiremediğim için üzgünüm.

 Biraz havaya ihtiyacım var.

 Biraz havaya ihtiyacım var.

 Böylesi daha iyi.

 Muhteşem, değil mi Edward?

 Günbatımı.

 Çok güzel.

 Hadi içeri girelim, hava soğudu.

 Dur bir dakika.

 Aman Tanrım!

 Şu kuşa bak, kocaman!

 Dostum, beni bekle!

 Harry Poole yargılandı ve ömür boyu hapse mahkum edildi.

 Hapiste fazla kalmadı ve akıl hastanesine gönderildi.

 Psikiyatristler onu iyileştirmek için ellerinden geleni yaptı,  ama Edward Grey isminde tedavi edilemez bir vaka ile   karşı karşıyalardı.

 Çeviri: quduz_qunduz||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar