Print Friendly and PDF

Translate

The Prison (2017)

|

 


125 dk

Yönetmen:Na Hyun, Hyeon Na

Senaryo:Na Hyun, Hyeon Na

Ülke:Güney Kore

Tür:Aksiyon, Suç

Vizyon Tarihi:02 Mart 2017 (ABD)

Dil:Korece

Web Sitesi:official site [United States]

Nam-ı Diğer:Peurizeun

Oyuncular

Seok-Kyu Han

Woong-in Jeong

Rae-won Kim

Kim Sung Kyun

Shin Sung-Rok

Özet

Bir hapishanede mahkumlar geceleri kusursuz suçlar işlemek üzere hapishaneden çıkarlar. Ik Ho (Han Suk Kyu) hapishaneye adeta bir kral gibi hükmeden bir suçludur. Yoo Gun (Kim Rae Won) ise vur-kaç, delil karartma ve rüşvetten hapse düşer. Ayrıca %100'lük başarı oranına sahip eski bir dedektiftir. Güçlü bir irade ve asabi bir mizaca sahip Yoo Gun, Ik Ho'nun dikkatini cezbeder.

Altyazı

O kadar zamandır burada saklanıp beklemekten bıktım usandım.

Dinle!

 Yarın sabah ilk iş olarak yük gemisine bineceğim.

 Fakat benim için geride kalanların icabına bakman lazım.

 Anlıyor musun?

 Ne?

 Beklemek zorundasın derken ne demek istiyorsun?

 Sana daha kaç kez söyleyeceğim?

Her şey için beni suçluyorlar!

 Bütün basın çalkalanıyor!

 Woo Myung Grup'un vergi kaçakçıIığı doğrulandı.

 Hayır, hayır  Çin olmaz!

 Vietnam'a gitmek istiyorum.

 Siz de kimsiniz be?

 Bay Jang Min Ki mi?

 Değil mi?

 Ne haltlar karıştırıyorsunuz?

 Tut şunu.

 Biraz canınız yakacak.

 Lütfen yumruğunuzu sıkın.

 Gidelim o zaman.

 Tamam.

 Anladım.

 Şey  Bu senaryoda yoktu.

 Ne yapalım?

 Ne yapacaksınız?

 Senaryoyu tekrar yazın.

 Savcılar tarafından çağrıImadan hemen önce sırra kadem basan Woo Myung Grup Başkanı   Seul'de bir otelde kalp krizi sonucu ölmüş olarak bulundu.

 ÖIüm sebebi aşırı dozda uyuşturucu gibi görünüyor.

 Jang'ın ölümünün savcıIığın Woo Myung Grup'a yönelik   vergi kaçakçıIığı soruşturmasını sona erdirmesi bekleniyor.

 - Düzgün yürüyün.

 Aynı hizada durun.

 - Güzelce anlaşalım.

 Önünüze bakın!

 İlerleyin!

 ÖIüm mahkumu!

 Mankafa, ölüm hücresi kırmızı olur.

 Sarı, şüpheli kişi demektir.

 Dikkat edilmesi gerektiği anlamına gelir.

 En iyisi onu kendi haline bırakmak.

 Neye bakıyorsun Ian şerefsiz?

 - Dik dik bakma öyle.

 - Sessiz olun!

 Gözlerini oyacağım senin  Lanet olsun!

 Bırakın beni!

 Bırakın!

 Gel Ian buraya!

 - Uzun zamandır buraya gelen ilk dangalak.

 - Öyle görünüyor.

 Göğsünde altın çançiçeği bile var.

 Orospu çocuğu!

 Onu daha önce görmemiştim.

 Hangi çeteden?

 Kahrolası ahmak!

 Girin içeri!

 Lanet olsun!

 KımıIdamayın!

 KımıIdamayın, piç kuruları sizi!

 KımıIdama.

 Boynunu kırabilirsin salak herif!

 AnlaşıIdı!

 Baksanıza.

 AsıIı duruyor!

 Seni pislik.

 - Kesin artık!

 - Emredersin, patron!

 - Uyuyacağım.

 - Şuraya bırakın.

 İyi geceler, efendim!

 Sokayım böyle işe!

 Niye her uyumaya çalıştığımda işeyeceğim tutuyor ki!

 Doktora gitmem lazım.

 Zorlanıyor musun?

 GüçIü olmalısın.

 Böyle olunca eğlencesi kalmıyor Teğmen Song.

 Biliyorum.

 İçeri tıktığın adamla aynı hücreyi paylaşmak aklının ucundan geçmemiştir, anlıyorum.

 Gülüyor musun?

 Komik mi Ian?

 Onun bunun çocuğu!

 Ne?

 Pislik herif, ne dediğini anlamıyorum.

 - Uzun zaman önce  - Ne dedin?

 - Uzun zaman önce  - Ne?

 Uzun zaman önce mi?

 - KımıIdama!

 - Gardiyan nerede?

 - Geliyor!

 Gardiyanı istemiştim.

 Sizin gibi ciğeri beş para etmeyenleri değil.

 Boğazını keseceğim!

 ÖIürse suç sizin!

 Hemen gardiyanı getirin!

 Bu piç cidden delinin teki!

 Sana bir şey sorayım.

 Bu kimin fikriydi?

 Dolap çevirirken dikkatli olman lazım.

 Bu pisliklerin arasında ne yapmamı bekliyorsun?

 Bu çay Tibet'ten geliyor.

 Harika bir kokusu var.

 Afiyetle iç.

 Bu yerin oldukça zorlu olduğunu işittim.

 Ama bana böyle yapmamalısın.

 Ben de senin gibi memurdum.

 Günün birinde başına ne iş geleceğini asla bilemezsin.

 Islahevlerini idare etmek kolay iş değil.

 Diğer insanları kilit altına alan insanlar  Boş boş konuşuyorsun.

 Beni dinlemiyorsun.

 Beni başka bir hücreye koyun.

 O zaman cezam bitene kadar göze batmayacağım.

 Bana bu şekilde meydan okumak duvara yumruk atmak gibi.

 Go Chang Hapishanesi'ndeyken   güvenlik amiriyle diğer bir memuru istifa ettirmiştim.

 Bu yüzden beni tahrik etmeyin.

 O vakit sessiz sakin dururum.

 Gece gece mahkumların ortalıkta dolaşmasına kim izin veriyor?

 - Burası nasıI bir hapishane böyle?

 - Gel buraya.

 Gel buraya, piç kurusu!

 Orada dur bakalım!

 Gel buraya!

 Acıyor  Yeter bu kadar.

 Buna bir son verelim.

 Hay sikeyim!

 Gözlerinden şer akıyor resmen.

 Burası çetin bir yerdir.

 Böyle taşkınlıklar yaparsan   ikimiz de yıpranırız.

 Birbirimize güvenmemiz ve yardım etmemiz gerekir.

 Sen de ben de kahrolası birer mahkûmuz.

 Ne cüretle bana nutuk atarsın?

 Yani elini bu makinede çalışırken   kaybettin, öyle mi?

 - Lanet olsun.

 Sikeyim böyle işi!

 Yapmayalım böyle!

 Yakalayın!

 Hayır!

 Bekleyin biraz!

 Lütfen bağışlayın beni!

 Bana ne söylerseniz yaparım!

 Uslu duracağına söz verdin.

 Altına yapmışsın.

 Lanet olsun.

 3260 numara.

 Saldırı ve mülke zarar vermeden yirmi günlük tecrit cezası.

 Gir içeri!

 Acele et.

 İtmeyin.

 Bu arada o herif de kimdi?

 Ne kadar utanç verici.

 Adamın ters tarafına denk gelen birinin defteri dürülmüş demektir.

 Gardiyanlar bile ona dokunamaz.

 Sıkıntıları tespit edip çözen kişidir.

 Bu yüzden ağzından çıkan burada kanun demektir.

 Dürüst olmak gerekirse adam işimizi kolaylaştırıyor.

 Hangi çeteden?

 Herhangi bir çetenin mensubu değil.

 Onların üstünde.

 Beyaz Kaplan Çetesi'ni biliyor musun?

 Lideri, Ik Ho ile bir kavgaya tutuştu ve tüm adamlarını kaybetti.

 Denilen o ki, Ik Ho herifin gözünü çıkarıp herkesin ortasında çiğnemiş.

 Maval okuma Ian!

 Her neyse, adam bu mekanda dokunulmazdır.

 Herif resmen kral.

 Sekiz numaralı koğuşa gitmeye çalış.

 Tüm adamları orada.

 Oraya ayak basmayız.

 O koğuşa katılabilirsen hapishane hayatın harika olur.

 Woo Myung vergi kaçakçıIığı davası suçlama yapıImaksızın kapandı.

 - Islah!

 - Girin.

 Duyduğuma göre kızınız evleniyormuş.

 Hiç gerek yoktu  Burada hepimiz aileyiz.

 Tebrik ederim, Amir Kwon.

 - Bu arada  - Baksana!

 - Evet, efendim!

 Buyurun efendim.

 - Bir durumu var  - Neymiş?

 - Kızım çok hasta.

 - Onu nakledin  Busan iyi olacaktır.

 Endişelenme.

 Halledeceğim.

 Şimdi bir toplantım var.

 - Teşekkür ederim, Amir Kwon.

 - Teşekkürler.

 Sanırım o aynasız duruldu artık.

 Tam bir baş belası, o yüzden gözümüzü üstünden ayırmamak gerek.

 - Vurkaç mı?

 - Öyle değil.

 Her şeye bakmış  Delilleri tahrip etme, rüşvet.

 ÖIüm Meleği deniyormuş.

 Çünkü radarına girdiği zaman hiç kimse ondan kurtulamazmış.

 İşte bu yüzden bir sürü düşmanı var.

 Bizim için tam bir baş ağrısı.

 Yani işini mükemmel bir şekilde mi yapıyormuş?

 3260 numara.

 Dışarı çık.

 - Kardeşim!

 - Sen de kimsin?

 Muhbirini bile tanımıyor musun?

 - Gye Shik sen misin?

 Suratına ne oldu öyle?

 - Sen kendininkine bak.

 Buraya geldiğini duymuştum.

 Ama bu lanet şey üzerindeyken seni neredeyse tanıyamıyordum.

 Teğmen Song, baksana!

 Çıktın mı?

 Oradayken çok zorlandın mı?

 Sen yokken sıkıntıdan öldük burada.

 Kulağımın hesabını vereceksin şerefsiz!

 Hepsini yedim it herif.

 Git de tuvalette ara.

 Siz ikiniz, geri çekilin!

 Bu gece özel olacak.

 Kanlar göt deliğinden akarken gün doğumunu seyredeceksin.

 Size geri çekilin dedim.

 Tecrit cezası mı istiyorsunuz?

 Size durun dedim!

 Eskiden mafyaydın ama şimdi kabadayının tekine dönüşmüşsün.

 Ağzından çıkana dikkat et.

 Benim çocuklar yanı başında.

 Adamlarından diğerlerine zorbalık etmelerini istemek  Kabadayı dediğin böyle yapar.

 Onun yerine  işleri yoluna koymak için bir dövüşe ne dersiniz?

 - Lanet olsun, ne yapmaya çalışıyorsun?

 - Korktun mu?

 Bahse girelim mi?

 Kazanırsam tüm hücrelere kızarmış tavuk.

 Beni de 8 numaralı koğuşa koyacaksınız.

 Hay böyle işe, peki tamam.

 Ben kazanırsam beni ve çocukları başka bir hapishaneye naklettireceksin, tamam mı?

 Amirim!

 Onları duydunuz mu?

 Yürü be kardeşim, kim tutar seni!

 Başlayın!

 - AşağıIık herif  - Patron, iyi misiniz?

 - Çekilin!

 - Elim!

 - Buna faul derler, dallama!

 Kalk ayağa orospu çocuğu!

 Kalk!

 Siktir be!

 - Dur!

 Dur artık!

 - Son vuruş, yavşak herif!

 Harikaydın adamım!

 - Patron, patron!

 - Sessiz olun, piç kuruları!

 Tavuk!

 Tavuk!

 Tavuk!

 Lanet olsun.

 - Piç herifler.

 - Bacağından istiyorum!

 Ellerime bırak.

 Kanat istiyorum ben de.

 Bir kanat!

 Tadı enfes.

 Sen de biraz alsana.

 Akşam yemeğini atlamak umurunda değil mi?

 Ben sadece baharatlı tavuk yerim, adi herif.

 Yani hepiniz baharatlı mı seviyorsunuz?

 Elveda, ben kaçtım!

 Lanet olsun, burası hapishane mi yurt mu?

 - Harika.

 - Bunların hepsi   sessiz kalman için ayarlandı.

 Bu yüzden adamakıllı davran.

 Buraya girmek için kıçımı yırttım.

 Sana iyilik borcum yok.

 Alo.

 Merhaba, Doktor Kim.

 Hayır, sakın alma onu!

 Öyle mi?

 Tamam öyleyse.

 Madem öyle, bir kâse sığır eti çorbası içelim.

 Olur.

 Woo Myung davasının hesapları.

 Gerçek isimle hesap sistemi işleri karmakarışık bir hâle sokuyor.

 İIki senin için, o yüzden al bakalım.

 Geri kalanı Baş komisere gidiyor.

 Altın kanadında hisselerin mi var?

 - Birazcık.

 - Birazcıkmış, hadi oradan.

 Sat onları.

 İki gün içerisinde iflas bayrağı çekecekler.

 - Bu da ne böyle?

 - Bilmiyor musun?

 Hepsi ayarlandı.

 O zaman ne olduğunu söyle bana!

 Tavırların sinirimi bozuyor.

 Hâlâ mahkûm olduğumu mu düşünüyorsun?

 Gerçekten öğrenmek istiyorsan ona kendin sor.

 Hapse neden düştün?

 Tıbbi bir kaza.

 - Mesleki ihmâI.

 - Doktor musun?

 Baek Jung gerçek bir katildir.

 Kendini kollasan iyi edersin.

 Buradaki adamlar öyle rasgele mahkûmlar değildir.

 Açıcı, Se Sung şirketinde eski bir araştırmacıydı.

 Bay Yang askeri üste baş teknisyendi.

 Kasap et konusunda işinin ehlidir.

 Hepimiz uzmanız.

 Hafiyelere yer yok.

 Diline hakim ol.

 - Ben de iyi iş çıkardım.

 - Bırakın da yemek yiyeyim.

 Ağırdan alman lazım.

 Besleyecek bir sürü boğaz var.

 NasıI ağırdan alayım?

 Yeni müdürün yönetimi altında işler farklı.

 Ufak tefek meselelere kafa yoracak olursak açIıktan ölürüz.

 Burada işlerin nasıI yürüdüğünü bilmiyorsun  Hep dışarıdasın.

 Bu son mesele acil.

 Acele edelim müdürüm.

 Doktor Kim bir harika.

 Bunları nereden alıyor?

 Polisin el koyduğu şeyleri almış o yüzden bizim için sıkıntı çıkmaz.

 Yani anladınız mı?

 - Patlatmak zorundayız.

 - Patlatmak mı?

 Gi Tae denen bir adam var.

 Jang Sung Hapishanesi'nde.

 Patlatma konusunda Kore'de bir numaradır.

 Açıcı kasayı halledecek, Hak Kyu ise taşıma işini.

 Yong Cheol destek kuvvet.

 Dört kişi yeterli olacaktır.

 Neler oluyor?

 Ben gidiyorum.

 Beni arkada mı bırakacaktınız?

 Takım çalışması denen bir şey duymadınız mı?

 Yapacak mıyız yoksa yapmayacak mıyız?

 İşlerini bitirmişe benziyorlar.

 Peki, efendim.

 Ne yapıyorsun?

 Sıçtık.

 Ne yapacağız şimdi?

 Lanet olsun!

 Kim Sang Jo 23 Kasım, 1995 Bekle.

 Girin.

 - Müdür Bey.

 - Ne var?

 Şey  Bana bunu neden şimdi söylüyorsun?

 Ya polis elinde bir şeyle yakalarsa?

 - Git getir onu!

 Ne gerekiyorsa yap!

 - Baş üstüne!

 Ne oldu?

 Ne?

 AnlaşıIdı.

 Cezaevi müdürü teftiş için geliyor.

 Ne oluyor be?

 Böyle birden bire nereden çıktı?

 Siz ikiniz yer değişin.

 KımıIdayın!

 Kapınızı açayım!

 Her şey yolunda, efendim!

 Yağmurun altında niye bekliyorsunuz?

 - Birden bire sizi buraya hangi rüzgâr attı?

 - Neden?

 - Size önceden haber etmem mi lazım?

 - Hayır, efendim.

 Öyleyse neden surat asıyorsunuz?

 - Sizin için sakıncası mı var?

 - Hayır, efendim.

 Sıkıntınız var mı yok mu ona bakacağım.

 Size gelişigüzel denetimler lazım.

 Turumuza başlayalım.

 Temiz!

 Islah!

 Size çalışma odasının zeminini sulayın demiştim!

 - Bronşlarına zarar gelebilir.

 - Emredersiniz, efendim!

 Taşeronlardan rüşvet alırken yakalanırsan   pisliğin dibine batarsın.

 Bu da ne böyle?

 O da ne?

 - Bahçıvanlık sınıfınız mı var?

 - Evet, efendim.

 Ne kadar hassas bir hapishane yönetiyorsunuz.

 Arta kalan ramen beni deli ediyor.

 - Yiyebileceğiniz bir şeyi pişirsenize!

 - Ne var?

 Kahrolası domuzlar!

 Islah!

 Islah!

 Oldukça etkileyici.

 Ancak işin sırrı budamakta.

 Sizin de saksı bitkileriniz var mı?

 - Varsa biraz almak isterim.

 - Demek öyle.

 - Saksı bitkileri mi  - İşte oradalar.

 Eskiden Gang Jin Hapishanesi'ndeydin öyle değil mi?

 - Pardon?

 - Başlarım pardonuna.

 Beni hatırlamıyor musun?

 7126 numara, Jung Ik Ho değil mi?

 Mahkûm numaranı dahi hatırlıyorum.

 Şimdi örnek mahkûm mu oldun?

 Birinci seviyede hem de?

 - Bundan emin misiniz?

 - Kendisi  Şu adilere bakın hele.

 Hazır ol!

 Rahat.

 Sana "rahat!

" dedim, it herif!

 Bu kadar yeter.

 Az önce ne dedi bu?

 Şimdi kodamanın teki olmuşsun!

 Bu pislikleri şımartan kim?

 Başını yere koy.

 Şerefsiz!

 Orospu çocuğu beni unutmuş olmalı.

 - Efendim.

 - Bu son uyarı.

 Başını.

 Yere koy!

 Gözlerinin nesi var?

 Başını yere koy, piç kurusu!

 Karşı mı koyuyorsun?

 - Sana dedim ki  - Lanet olsun!

 Hiçbir şey yapmayan bir adamla neden uğraşıyorsunuz?

 Sen kim olduğunu sanıyorsun?

 Mahkûmların insan hakları yok mu?

 Neden böyle yapıyorsun?

 Kapa çeneni!

 Seni it oğlu it.

 Soktuğum başını yere koy!

 Sana çeneni kapamanı söyledik!

 Neden?

 Yanlış bir kelam mı ettim?

 Kolpa herifin hoş bir uşağı varmış.

 Fakat hâlâ pisliğin tekisin.

 Senin neyin var?

 Nereye gidiyorsun?

 Onun bunun çocuğu seni!

 Kapatın çenesini!

 Gel buraya, orospu çocuğu seni!

 - Ağzından çıkanı kulağın duysun!

 - Kaçmaya nasıI cüret edersin?

 Ne yapıyorsunuz?

 Kırın kemiklerini.

 - Buranın müdavimi mi olmak istiyorsun?

 - Biraz ağırdan al, adi herif.

 Tecrit cezasını seviyor gibisin.

 Oraya şeker falan mı sakladın?

 Amanın sırtım!

 Kapıyı kapat.

 Buz gibi.

 Temizleyin şu pisliği.

 - Daha sonra kontrol edeceğim.

 - Baş üstüne, efendim.

 Seni  AsıI niyetini asla aklından çıkarma.

 Sigarayı bıraktım.

 Kahrolası adiler sırtımı tepeledi resmen.

 Acayip sızlıyor.

 En sevdiğin şey ne?

 Ne yemek istersen söylemen yeter.

 Çok değil  Yediğim kuş kadar bir şey zaten.

 Boş ver öyleyse.

 - Bu pisliği hücresine geri götürün.

 - Sarı kuyruk!

 - Şimdi tam mevsimidir.

 - Sashimiyi kast ediyorsun?

 Yapamayacaksan neden sorma zahmetine giriyorsun ki?

 Bu da ne böyle?

 Bildiğin firar bu!

 Bak buraya.

 Sessiz ol!

 Ben kaçıyorum!

 Bu gerçek bir firar, piç kuruları sizi!

 Çok fazla hapishanede bulundum.

 Ancak böylesini hiç görmemiştim.

 Tam bana göre!

 Acayip derecede iyi yani.

 Dayak yemeye değer.

 Bunu neden yaptın?

 Bilemiyorum  Ben de merak ediyorum.

 Beni etkilemek için mi?

 Seni etkilemenin bir faydası dokunur mu?

 Hapishanedeki herkes sana yağ çekiyor gibi.

 Fakat neye yarar?

 İhtiyacın olduğunda hiç kimse senin için öne atıImadı.

 Bu da canımı sıktığı için harekete geçmeye karar verdim, oldu mu?

 Kafadan kontak piç seni.

 Bu lanet hapishanede hayatta kalmak için kafadan kontak olman gerek.

 - Ama sırrın ne?

 - Sırrım mı?

 Sırrın hapishanede iyi bir hayat sürmek.

 - Duyduğuma göre her şeyi yapabiliyormuşsun.

 - Beni kıskanıyor musun?

 O zaman öyle söylesene ahmak!

 Elbette seni çok fena kıskanıyorum.

 Lakabının ÖIüm Meleği olduğunu duydum.

 Maziden konuşmayalım.

 Acı veriyor.

 Dışarı çıkıp birini içeri getirebilir misin?

 Sırf bulman için nakit yüz bin dolar.

 Altından kötü kokular geliyor.

 Her neyse, yalnızca onu yakalayacağım.

 Beni diğer pisliklerle karıştırma.

 Endişelenme.

 Sadece işini yap.

 Hava parçalı bulutlu olacak bununla birlikte yağmur ihtimâli

 Biraz sessiz duralım.

 - Teğmen Song.

 - Abi.

 Burasının suçlu mekanı olduğundan eminim.

 Meydana çıkarmamız lazım.

 Çok saçma.

 Sence bu mümkün mü?

 - Sen de mi delirdiğimi düşünüyorsun?

 - Öyle değil  Sen bir muhabirsin.

 Polis değil.

 - İşte bu yüzden sana geldim ya.

 - Yu Gon.

 Geri dönmem gerekiyor.

 Özür dilerim.

 Baksana!

 Daha sonra konuşuruz.

 Anneni ara!

 - Ona güvenebilir miyiz sence?

 - Fark etmez.

 Gözden çıkarılabilir.

 Baksana!

 Hapishaneden çıktığın zaman ilk olarak seni aldatanları ziyaret et.

 Bedelini ödemeleri için.

 Dışarıda hâlen birkaç muhbirim var.

 Hak Kyu'nun iş ortağı Kang Wei tarafından kandırıIdığını söylüyorlar.

 Neredesin?

 Bu da ne?

 Sigaran var mı?

 Durma, iç hadi.

 Buraya senin için gelmediğimizi söylemiştim.

 Hak Kyu nerede?

 Sana bunu anlattığımı kimseye söyleyemezsin!

 Seni pislik!

 Gun San'a gitti.

 Çin'e giden bir gemi bulmamı istedi.

 - Burada olduğundan emin misin?

 - Tabii ki hayır.

 Hayatta hiçbir şey kesin değildir.

 Fakat Çinli metresiyle burada yaşadığını duymuştum.

 Burası kaçakçıların uğrak yeridir.

 Kaçtıysa gideceği yer burası olmalı.

 Bekleyip görelim.

 Geldi mi?

 Evet.

 Adamı kalmamış gibi görünüyor.

 Lanet olsun, ıslanmaktan nefret ediyorum!

 Yüz bin dolar.

 Hay böyle işin, galiba grip oluyorum.

 Bunu yapmasını isteyen müdür müydü?

 Burada sorunları çözen kişi olduğunu duymuştum.

 Her neyse, bir firariyi yakalamak inanıImazdı.

 Hayır, aslında inanıImaz olan benim!

 Özür dilerim, efendim.

 Neden yaptın?

 Durdurmak istemiştim.

 Bir daha olmayacak.

 Lütfen beni affedin.

 Efendim?

 Burası dışarıdan hayatın en alt kademesi gibi görünebilir   lâkin öyle değil.

 İnsanlar burada da yaşar   zaman aynı şekilde ilerler.

 Hayatın, kararını nasıI vereceğine bağIı.

 Hem zaten bir daha polis olamazsın.

 Bu fırsatı değerlendir.

 Bir dahaki sefere daha iyi bir domuz eti alabilir miyiz?

 İçelim!

 Yavaş ye.

 Sizin için doldurayım.

 Teşekkür ederim, efendim.

 - Ne için?

 - Geçen ay babamı 70.

 yaş günü için   Jeju Adası'na yolladığınızı duydum.

 - Şu ana kadar bundan haberim yoktu.

 - Lafı bile olmaz, serseri.

 Önemli değil.

 Bize içelim hadi!

 - Bize!

 - Bize!

 - İkiniz aynı yaşta mısınız?

 - Evet, efendim.

 Güzel.

 İkiniz tek bir akıI olabilirsiniz.

 Ben polisken   Uzakdoğu çetenizi elime düşürmek üzereydim.

 Merkeze çağrıImış olmasaydım çok uzun zaman önce tanışabilirdik.

 Ne demeye getiriyorsun, şerefsiz?

 Şimdi mi yüzleşmek istiyorsun?

 Özür dilerim, efendim.

 Çabucak yiyin ve temizleyin.

 Ayrıca o kahrolası diline de hakim ol.

 Bana kızın biriyle tüm gece sürecek bir eğlence garantisi verir misin?

 Ne dilersen!

 İşte geliyor!

 Yalnızca beş dakika!

 Bay Ma, içeri girin.

 Burada ne haltlar dönüyor böyle?

Seninle baş başa olunca hatıralar gözümde canlandı.

 Bize ne oldu böyle?

 Ne?

 Alnına ne oldu?

 Sonsuza kadar burada mı kalacaksın?

 Seneye çıkıyorsun.

 Ne yapmak istiyorsun?

 Laf ortalığa yayıIdı bir kere.

 Hiçbir çetenin mensubu olmayan pisliğin tekine yalakalık yaptığın gerçeği.

 Kim söylüyor bunu?

 Doğrusunu söylemek gerekirse tamamen yanlış da sayıImaz.

 Korkuttun.

 Üzülme.

 Bunu senin iyiliğin için söylüyorum.

 Sanırım Song denen pislik seni zorlayabilir.

 Öyle bön bön etrafa bakarken her şeyi kaybedeceksin.

 Sonrasında hapisten çıkacaksın am acınası bir ezikten fazlası olmayacaksın.

 Yeteri kadar dinledim.

 Bay Ma.

 Senden bir şey yapmanı istemedim.

 Yalnızca geri adım at ve gözlerini kapa.

 Geriye kalanı ben hallederim.

 Eski günlerin hatırına bunları duymamış olayım.

 Ancak yine böyle bir saçmalığa kalkışırsan o zaman öldün demektir.

 Tanrı aşkına, ne kadar asil bir hizmetkârsın böyle!

 Song Yu Cheol Dong Gook Baş komiser onu araştırmamı istedi.

 İsmi Song Yu Cheol, gerçek bir gazeteci.

 Araştırmacı gazetecilikte uzmanlaşmış.

 Tam bir pitbull olduğunu söylüyorlar.

 Bir şey bulduğu zaman peşini asla bırakmazmış.

 Şimdi de bizim tepemize bindi.

 Bana kalırsa yakında bir haber çıkarması daha yapacak, kaptana haber sal da   tez vakitten ondan kurtulsun.

 Burasının suçlu mekanı olduğundan eminim.

 Meydana çıkarmamız lazım.

 Sen de mi delirdiğimi düşünüyorsun?

 Aklım iyice gitti.

 - Sen kimsin be?

 - Efendim?

 - Burada ne işin var?

 - Temizlik yapıyorum.

 Ne?

 Bu kadar uzun süren ne?

 Efendim, hala burada olduğunuzdan haberim yoktu.

 Bu, burada ne arıyor?

 Ona temizlik yapmasını söylemiştim.

 - Adalet Bakanlığı'ndan adamlar geliyor.

 - Sana kim bunu yap dedi?

 - Özür dilerim efendim.

 - Çık Ian dışarı.

 Bu ilk seferin değil, değil mi?

 Gözüm üstündeydi.

 Eline ne zaman fırsat geçse o odaya gidiyorsun.

 - Bunu niye yapıyorsun ki?

 - Eh  elim biraz uzundur.

 Anladım.

 Ne yürüttün peki?

 Göster bakalım.

 Kıpırdama!

 Bir memura elini sürersen cezan kesilir.

 Biliyordum.

 Paranın kokusunu alıyorsun demek.

 Bundan çuvalla vardır herhalde.

 Buna el koyuyorum.

 Eminim maksadımı anlamışsındır.

 Bilemiyorum.

 Puşt herif, ben de Ik Ho'nun masasında kalan kırıntılardan istiyorum!

 Gardiyanlardan tut da hapishane müdürüne kadar herkes   Ik Ho'dan sömürülen malların tadını çıkarıyor.

 Ben niye faydalanmayayım?

 Burada ne arıyorsun?

 Acelemiz var.

 Biraz öğüt veriyorum.

 Artık gidebilir miyim?

 Yakında görüşürüz seninle.

 Çok iyi değil mi?

 Dışarı çıktığımda hapishane kapısında hazır bekleyecek bu.

 Öyle ya da böyle, burada eli açık kaptanımızla   karşılaştığımız için hepimiz kutsanmış olmalıyız.

 Kıçımın kutsanmışı!

 Onun yüzünden hayatımız ipin ucunda.

 Senin neyin var, delirdin mi?

 - Yanlış bir şey mi dedik?

 - Kafan mı güzel, keş herif?

 Hassiktir be!

 Uyumam lazım!

 Tamamdır.

 Doktor Kim, bir yargıç kadar ayıklar  Bu kez iyi iş çıkardın.

 Kimse iflas eden bir taşeronun hapse düşmesini umursamaz.

 - Gerçekten müteşekkirim.

 - Lakin, ıslahat birliği başkanı olarak   elinizden en azından bu geliyordu.

 - Biraz çay içelim.

 - İyi olur.

 Bugün, özel izin günü.

 - Herkes işi bıraksın ve bir günlüğüne dinlensin.

 - Peki efendim.

.

 Bana bakın!

 Burayı temizleyin ve   hepsini teker teker evlere teslimat yapın.

 Peki efendim.

 Herkes dışarı çıksın.

 Hemen çıkın!

 Sen de çık!

 Niyeymiş?

 Tonla işim var.

 Çık dedim Ian göt herif!

 Göt herif mi?

 Yemek yanarsa suçu kim üstüne alacak?

 Şerefsizin evladı.

 Biraz olsun değişmemiş.

 Gel de tanış.

 - Doktor Kim.

 - Gerçek doktor değil.

 O lakap burada yürüyen sözlük olduğum zamanlardan kalma.

 Tanıştığıma memnun oldum Kim Sang Jo.

 Kaptanımız seni pek bir sevdiğinden tanışalım istedim.

 Ama özgeçmişine bir göz atmamız gerekmez mi?

 Şaka şaka.

 Ona sık sık polisin içinden birine ihtiyacımız olduğunu söylerdim.

 Artık yanımızda sen olduğundan işim çok daha kolay olacak.

 - Beraber iyi işler yapalım.

 - Biraz dinlen.

 - Olur.

 Müdür Lee, doğru kararı vermişsiniz.

 Bu ürünler bir harika!

 Sessiz olun!

 Kendin bak.

 Aceleye getirme.

 Ne oluyor Ian?

 İçeri geçin.

 Parayı buraya bağlayabilirsin  - Ne yapıyorsunuz?

 - Tüm kremayı siz mi götüreceksiniz?

 Meyve yemek için ağaca tırmanmak gerekir.

 Bundan böyle seninle aynı hapishanede kalamam.

 Bugün kıçına tekmeyi basıyorum şerefsiz herif.

 Bu ne acele böyle?

 Bu da neymiş?

 Böyle büyük miktarlarla mı iş çeviriyorsunuz?

 Şimdi sıkı tuttunuz!

 Bunu dışarıdaki herkese gammazlayacağım.

 Çocuklar!

 İnsanın şansı başında kimin olduğuna göre değişir.

 Bugün aranızdan biri   onun yüzünden bir gözünden olacak ulan!

 Durmayın öyle puştlar!

 Yüksekten atıyor, tutun şunu!

 Kodese düştüğümden beri  tam dokuz tane gözü oyup mideye indirdim.

 Pezevenk yargıç dedi ki   bunu bir kez daha yaparsam darağacını boylarmışım.

 Az dur orospunun evladı!

 ÖImeyeceksin ki.

 Gözünü yedikten sonra   senin için öleceğim.

 Yetmez mi?

 Abi, özür dilerim.

 Mafya işinde itibara leke sürdürülmez biliyorsun.

 Benim de adamlarım ve bir bölgem var.

 Bu söylenti yayıIırsa neyim var neyim yok kaybederim.

 AkıIsız gerzek.

 Senin için ölürüm!

 Siktir git.

 İzin ver sana hizmet edeyim abi.

 Veledi zina.

 Namussuz herif.

 Yalvarıyor olmam göğsünü mü kabarttı?

 AkıIsız köpek, arkasını kollayacak kimse olmadan buraya hükmetmeye çalışıyor.

 Patron!

 Lanet orospu çocuğu!

 Sıyırmış orospu çocuğu!

 Dikkat!

 Durun!

 Size durun dedim!

 Durun dedim Ian it herifler!

 Bu moronların ipini azıcık gevşettin mi   hemen gerçek yüzleri açığa çıkıyor.

 Yaralıları revire gönderin.

 Geri kalan da soruşturma odasına!

 Gerzek.

 Kafasız orospu çocuğu.

 Bakmam lazım.

 Song Yu Cheol Dinle   bu hiç de kazaymış gibi durmuyor.

 Ne bir görgü tanığı var ne de kanıt.

 Önceden planlanmış bir cinayet belli ki.

 Kimin yaptığına dair bir fikrin var mı?

 Şerefsiz kabadayı.

 Sana bıçağı derin mi saplamış?

 Sana az zamanda çok borçlandım galiba.

 Böyle bir davanın baş şüphelisi halihazırda hapiste olunca   kusursuz bir mazereti oluyor.

 Soruşturmamdan sonra fark ettim ki tüm bu faili meçhullerin   bu hapishaneyle bir bağlantısı var, suç ne olursa olsun.

 Komiserim, bu sırrı açığa çıkarmamız lazım.

 Ama bu sadece bir varsayım, üstelik hiçbir kesin kanıtı da yok.

 - KatıIıyorum da  - Dinle Jeong  - Evet efendim.

 - Bundan emin misin?

 İkinci derece kanıtlara bakıIırsa, söyledikleri kuvvetle muhtemel.

 Bunu nasıI ispatlayacaksın?

 Anlat bakalım bana.

 - Bir özel görev kuvveti kuralım  - O zaman da bahsettiği tüm dosyaları   baştan açmak zorunda kalırız.

 Resmi emirle savcıIığı, polisi, mahkemeyi ve hapishaneyi çağırmak zorunda kalırız.

 Sence bunu yapabilir miyiz?

 Hem de böyle bir zamanda.

 Komiserim  Neler hissettiğini anlıyorum.

 Lakin bu iş boyundan büyük.

 Doğrusu, bundan pek emin değilim.

 Burada bitirelim.

 Efendim.

 İzin verin içeri gireyim.

 Ne?

 Bizzat içeri girmem gerek.

 İçeriden   kim ne planlıyor ve bunu ne şekilde yapıyor bulurum.

 Orospu çocukları!

 Ben gidiyorum!

 Keyfinize bakın ve cehennemin dibini boylayın!

 Şerefsiz pezevenkler!

 Bir dal da bana ver.

 Sıçayım.

 Ne oluyor Ian?

 Olay ne?

 Durup dururken niye çağrıIdık?

 Sessiz olun!

 Aranızdan biri beni arkamdan bıçakladı.

 Şimdi ortaya çık   yoksa seni öldürürüm.

 Lütfen beni bağışlayın.

 Bir daha asla  Bak hele Bay Ma  Chang Gil'le bir olduktan sonra   beni ortadan kaldırsaydın   başa kim geçecekti?

 Sen mi yoksa o lavuk mu?

 Bu sıçanın icabına bakacak olan var mı?

 Kimse yok mu?

 Korkak tavuklar.

 Song!

 Sen yap.

 Yani elini bu makinede çalışırken kaybettin, öyle mi?

 Güzel manzara, değil mi?

 Bok gibi mi hissediyorsun?

 Burayla dışarısı arasında zerre fark yok.

 Hayatta kalmak için ne kadar çaresizsen   o kadar günah işlersin.

 Hayat dediğin böyledir.

 Bana sırrımı sormuştun ya.

 Burada nasıI refah içinde yaşadığımı.

 Kime karşı dövüşürsen dövüş, önce başlarındakine darbe vur.

 En hızlı yol budur.

 Dalkavuklar, patronlarını bir hiç olarak görmeye başladı mı   oyun bitmiş demektir.

 Dünyanın kendi kendine döndüğünü sanıyor olabilirsin ama yok öyle bir şey.

 Etrafta dünyayı istediği gibi döndüren insanlar var.

 Kah o yana kah bu yana.

 Anlamışsındır.

 Bundan böyle o sesemlerin ipi benim elimde.

 Sen bana güven ve arkamdan gel yeter.

 Dert nedir bilmezsin.

 Hassiktir be günümde değilim.

 - Her şeyi temizledin mi?

 - Anlamadım.

 Son birkaç yıI içinde   daha büyük bir eve taşınıp bir de arsa almışsın.

 Ayrıca duyduğuma göre Geo-Je Adası'nda bir villa alıyormuşsun.

 Hepsi de karının üstüne.

 Bir hapishane müdürü tüm bunları nasıI karşıIıyor?

 - Karşılayabilir mi?

 - Hakkınız var ama   endişe etmenize Iüzum yok- Seninle Ik Ho şerefsizi arasında bir şeyler dönüyor.

 Bana söylemeyecek misin?

 Özel denetim mi istiyorsun?

 Hazır!

 Yakaladım!

 Soğanları getirin bana!

 Ne iş Ian?

 Anca bu kadar mı soydun?

 Song Yu Gon'u gören var mı?

 - Yu Gon nerede?

 - Ne?

 Ben gördüm, dışarı çıktı.

 Dışarı mı?

 Ne dışarısı.

 Sivil otoritelere yardım etmek üzere görevlendirildi.

 Şu rezalete bak.

 - Toparlanalım!

 - Peki.

 Depoda kadın topluluklarından gönderilen mallar var.

 - Onları otobüse taşıyın.

 - Peki efendim.

 Bakiyeyi çık bakalım.

 Mesele ne?

 Ne yapacaksın?

 Sonra başıma iş açma da.

 Sen de ağzını kapalı tut.

 Burası hapishane falan değil, Jung Ik Ho'ya bağIı koca bir suç örgütü.

 Mahkumları para karşıIığında dışarı çıkarıp suç işlettiriyor.

 Tıpkı maç için oyuncu seçen koçlar gibi.

 Planlama yapan adamları olduğu gibi bunları icraata geçirenler de var.

 Hapishane müdürü ise onlarla Ik Ho arasında elçilik yapıyor.

 Orada biraz daha kalırsan büyük tehlikede olacaksın.

 Riskli bir işe kalkışma.

 Birkaç gün daha dayan yeter.

 İşe infazın ertelenmesini sağlamakla başlayacağım.

 Onu yakalamak için elimize geçmiş geçecek tek fırsat bu.

 Şimdi çıkamam.

 Onun boynunu tek hamlede kırmam gerek.

 İçeri gel.

 Gel de otur.

 Bırak onu.

 Sen de gel de otur.

 Bir tane de ben içebilir miyim, bir kereliğine?

 5 yıIdır örnek teşkil eden bir mahkum.

 Toplamda 18 yıI ile etkileyici bir rekor.

 Yeterince değişim yaşadığına inanıyorum.

 Şartlı Tahliye Talep Dilekçesi Neyin peşindesin sen?

 Artık git.

 Bae denen namussuz neler çevirdiğini biliyor.

 Bu zamana kadar yaptıklarımızı örtbas edebilirim sanmıştım.

 Ama artık o iş yürümüyor.

 Aklıma gelen tek çıkar yol da bu.

 Hayırdır?

 Gitmek istemiyor musun?

 Taze bir başlangıca ihtiyacın var, değil mi?

 Bir imzamla özgürsün.

 Minnettar olsan iyi edersin.

 Git de güzelce yaşa.

 Bu yanını hiç bilmezdim bak.

 Sana işleri ağırdan al dediğimde kulak vermen gerekirdi.

 Kimin kime kulak vermesi gerekiyormuş?

 Sıradan bir gardiyanı kimin hapishane müdürü yaptığını unuttun galiba.

 Artık karnını doyuracak kadar kazanıyorsun diye   kaçış yolu mu arıyorsun?

 Bir daha böyle boktan bir gösteri yapayım dersen   karının kalan hayatını   hapishanede geçirmesini sağlarım Müdürüm.

 Sivil çalışmaları desteklemek için dışarı çıkmışsın diye duydum.

 SıkıImıştım da biraz temiz hava alayım dedim.

 Ne bekliyorsun?

 Yeşil yandı.

 Planlama işi Doktor Kim'de, Hwang da operasyonları yürütüyor.

 Onlardan gözünü ayırma.

 Birlikte hareket etmeleri, bir şeyin kapıda olduğunun habercisi.

 Mesaj geldi mi, içeride hazırlıklar başIıyor.

 - Alo.

 - Benim.

 Neredesin?

 Beni merak etme.

 AsıI sen kendine dikkat et.

 Oğlum, sesim geliyor mu?

 Alo?

 Alo?

 Şimdi çıkamam.

 Onun boynunu tek hamlede kırmam gerek.

 Dışarı çıktıklarında hepsine topluca baskın yapalım.

 - Neredesin?

 - Konuşacak vakit yok.

 An-San'ın dışında bir dökümhanedeyiz.

 Hemen buraya gelin.

 Yerlerinizi alın.

 B beklemede.

 İçeri gönderin.

 Beni durumdan haber edin.

 Artık onları boyunduruk altına alıyoruz.

 Önce şüpheliyi yakalayın.

 Sonra tüm çalışanlardan kimlik toplayın.

 A, inceleme tamamlandı şüpheli kimlik tespiti olmadı.

 Ne?

 Burada hiçbir şey yok.

 Bu arada, istikameti niye değiştirdik?

 Sen bilmesen de olur.

 Arkana yaslan da gösterinin tadını çıkar.

 Ne halt ediyorsun sen be?

 NasıIsın bakalım?

 Fazla ileri gittin orospu çocuğu.

 Fazla ileri gidecek vakit bende ne arar?

 - Buraya iş yapmaya geldim.

 - Şerefsizin evladı!

 Müdürümüzü hapishane hizmetlerinin başına tayin ediyorum.

 Böylece Kore'nin tüm   hapishanelerine hükmedebilirim.

 Ne dersin?

 Fevkalade, değil mi?

 Hadi oradan!

 Tamam tamam.

 Demek istediğini anlıyorum.

 Sessizce istifa edeceğim.

 - Tamam mı?

 - Edecek misin?

 Öyleyse şu an cehennemi boylamak da senin için sorun olmaz, değil mi?

 Ik Ho, Jung Ik Ho!

 Bu işleri başına açan sensin.

 Ik Ho, dur!

 Hata ettim!

 Pezevenkler!

 Operasyon başarısız olursa yapacak bir şey kalmaz.

 Geri çekilin.

 Şu an hapishane dışındalar.

 Komiserim, ayrıca cezaevi müdürünün de kayıp olduğunu teyit ettirdim.

 Hapishaneye dönüşlerine set çekersek elimizde bir fırsat olur.

 Dinle.

 Ben başka bir yol bulurum.

 Şimdi sadece geri çekil.

 Ateşe körükle gidersen yangın kontrolünden çıkar.

 Ama Yu Gon tehlikede olacak.

 Ya ona bir şey olursa?

 Beni dinle.

 Şimdi geri çekil!

 - Bu bir emirdir!

 - Komiserim  Komiserim!

 Efendim?

 Pekala.

 Sung An Hapishanesi 23 km Birinin yolundan gitmek her zaman kolay olmaz.

 Sırf canın istiyor diye adam öldürebiliyor musun?

 Başka ne yapacağım ki?

 Hepsi yoluma çıkıyor.

 Bu adamı tanıyor musun?

 - Kim bu?

 - Doktor Kim'in kuyruğu oluyor kendisi.

 Aynasızlar fabrikanın çevresinde vahşi köpek sürüsü gibi kumpas kurmuşlardı.

 Aramızda bir köstebeğin olduğu aşikar.

 Müdür mü, Byung Soo mu yoksa Doktor Kim mi?

 Güvenemeyeceğiz artık.

 - Bum Mo.

 - Efendim?

 Hepiniz hazır mısınız?

 Bay Jeong, Yu Gon'u tanımıyormuş demek.

 Yu Gon da öyle dedi.

 Öyle diyorlarsa öyledir.

 Şimdi bitirin işini.

 Bunun benzeri bir kez daha gelmişti başıma.

 Lanet gazetecinin teki hiç rahat vermiyordu.

 O zaman bu meseleyi kapattım sanmıştım ama   şimdi de bu çıktı.

 Sence niye böyle oluyor?

 Kes şunu.

 Onun seninle bir derdi yok dur hemen.

 Madem öyle niye onu bu işe bulaştırdın?

 Adam senin yüzünden canından oluyor.

 Hemen kes şunu!

 Hayır.

 Dur dedin Ian orospu çocuğu!

 Kahretsin!

 Yani?

 Bae'ye ne oldu?

 - Zannediyorum ki- - Puştlar!

 Siz kim oluyorsunuz Ian?

 Memur musunuz yoksa bir mahkumun uşakları mı?

 Size ne demeli Müdürüm?

 Kim bu namussuzlar?

 Bundan kaç kişi haberdar?

 Kaç kişiyi daha cehennemin dibine yollayayım?

 Söyle bana.

 Seninle ne yapayım istersin?

 Kaçık herif.

 Canın ne istiyorsa onu yap.

 Buraya adım attığım an ölü olduğumu anlamıştım zaten.

 Buralara gelmek için onca emek ettikten sonra böyle olması sana uyar mı?

 Ne fark eder ki?

 Hiçbir şey bitmedi.

 Şimdi hatırladım da abini öldüren de bendim.

 Bunu biliyor muydun?

 Bilseydim seni çoktan öldürmüş olurdum.

 Ama yaptıkların bundan ibaret değil.

 Sadece bekle.

 Yaptığın ne varsa bedelini ödeteceğim sana.

 İşinin erbabı olduğunu biliyordum.

 Senin hakkında aldığım karar ne olursa olsun   kişisel algılamamayı aklından çıkarma.

 Sana güvendiğim için pişman değilim ayrıca.

 Yine de   yolun sonuna geldik zannediyorum.

 Buna daha fazla göz yumamam.

 Bana kalırsa sen de anlıyorsun.

 Kafayı mı yedin sen?

 Korkak bir fare gibi o beş para etmez teypleri toplayıp durdun.

 Bu boku başımıza sen sardın.

 Vakit yok.

 Bitir şunun işini hemen!

 Sen çeneni kapa da kaybol.

 Ne dedin sen?

 Ciğeri beş para etmez bir hükümlüye iyi davrandık diye   şimdi kendini adam mı sandın?

 Bu işe noktayı koyalım.

 Niye nokta koymak isteyip duruyorsun?

 Ben daha yeni başIıyorum.

 Byung Soo, bundan böyle müdür sensin.

 Şuna ne dersin?

 Müdürü vurduktan sonra kendi canına kıydın.

 Bu iş görür.

 Çabuk olun!

 Tüm geceyi burada mı geçirelim?

 Gel buraya orospu çocuğu.

 Baek Jung kaldır şunu!

 - Daha güçIü!

 - Uğraşıyorum!

 Bacakları!

 Bacaklar!

 Ahmak herifler.

 Bırak!

 Bırak da gitsin namussuz!

 Işığı yakın!

 Kimse kıpırdamasın.

 Yakalayın şunu.

 KımıIdama!

 Acil durum!

 Acil durum!

 Firari var!

 Bir memuru öldürdükten sonra kaçmaya kalkışıyor!

 Tüm çıkışları engelleyin ve kaçış rotalarını kesin!

 Gördüğünüz yerde vurun!

 Tekrar ediyorum.

 Firari var!

 - Kimse kıpırdamasın!

 - Arayın!

 Yürüyün!

 Cidden  Kafayı yedim herhalde.

 Biliyorsun, ben aslında böyle biri değilim.

 Kimseye seni kurtardığımı söyleyeyim deme.

 Bu kez ne halt ettin?

 - Dinle.

 Bana yardım etmen lazım.

 - Hayatta olmaz.

 Kusura bakma da aramızdakilerin bununla sınırlı kalması lazım, abi.

 Daha iyi arayın piçler!

 - Arka kapı ne durumda?

 - Kontrol ediyoruz.

 Arka kapı!

 Durum bildirimi yapın!

 Yangın çıktı.

 İyice yayıIıyor buraya.

 YıkıIıyor!

 Yangını söndüreceğiz.

 İtfaiye merkezinden arıyorum.

 Sizin bölgenizden bir alarm alıyoruz.

 Evet, yangın yok.

 Fırını tamir ediyoruz.

 Acilen harekete geçin Iütfen.

 Tamam beyefendi, geçeceğiz.

 Bir patlama sesi geldi.

 İyi misiniz?

 Alo?

 Beni duyuyor musunuz?

 Cevap verin.

 Sung An Hapishanesi.

 Tüm bağlantıları kesin.

 Bütün kapıları da kilitleyin.

 8.

 Koğuşu açın ve herkesi yangını söndürmeye yollayın.

 Sung An Hapishanesi'nde büyük bir yangın çıkmış efendim.

 Boştaki tüm birlikleri gönderin.

 Peki ya Jeong?

 Onu buldunuz mu?

 - O kokuşmuş fareye ne oldu?

 - Şey  Baş Gardiyan!

 Müdür olmak istiyor musun istemiyor musun?

 O fareyi hemen yakala!

 Hassiktir Ian!

 Güzel manzara, değil mi?

 Kötü bir atıcısın belli ki.

 Seni o kadar kolay öldürdükten sonra nasıI tadı çıkar ki?

 Kime karşı dövüşürsen dövüş, önce başlarındakine darbe vur.

 Bugün bu oyuna bir son vereceğim namussuz herif!

 Bak bakalım şerefsiz.

 Herkes izliyor.

 Herkese göstereceğim senin gibi adi heriflerin sonunun ne olduğunu.

 Bırakın beni göt herifler!

 Tüm çıkışları kapatın ve bu işe bulaşmış kim varsa tutuklayın.

 İndir silahını ve teslim ol!

 Tekrar ediyorum!

 İndir silahını!

 Siktirin gidin piç herifler!

 Burası benim bölgem!

 Benim kurduğum dünya, bok kafalılar!

 Kimse bunu berbat edemez!

 Piç  Orospu çocuğu!

 Yaşamaya hakkın yok, alçak herif!

 Song Yu Gon, dur!

 İçeri bunun için girmedin!

 Teğmen Song.

 İyi düşün.

 İndir onu!

 Sen üzerine düşeni yaptın.

 Öyle  Öyle mi dersin?

 Hayır!

 Onu bize bırak, Yu Gon.

 Onlara inanıyor musun?

 O sersemler aptaldan başka bir şey değil.

 AkıIsız herif!

 Orospu çocuğu!

 Ayağa kalk göt herif!

 Şerefsiz!

 Beni yakalamak mı istiyorsun?

 Yakalayıp da ne yapacaksın Ian puşt?

 Bu dünyada beni mahkum edecek bir hapishane var mı sanıyorsun?

 Tabii, olmadığını biliyorum.

 Durma, zaten cehennem hayatı sana daha uygun.

 Hep hayal görüyordun.

 Burası sadece bir hapishane.

 O artık bizimle.

 Yu Gon.

 Gidelim.

 Sana önce iyi haberi vereyim.

 Jung Ik Ho'nun dışarıdaki bağlantısı   Doktor Kim, Osaka'da tutuklandı.

 Hwang'ın bulunduğu yer de yakında teyit edilecek.

 Bir de, tüm faili meçhuller yeniden incelemeye alınacak.

 Olaylarla bağlantısı olan herkes mahkemeye çağırılacak.

 Sayende yapacak tonla işimiz oldu.

 Bu arada artık bunu sana geri verebilirim.

 Kötü haber nedir?

 Mesele hapishanedeyken gerçekleştirdiğin eylemler.

 Kundaklama şüphesi   ki bunu zaten kabul ettin.

 Bizim başımızı daha çok derde sokan ise   olaylara ilişkin mahkumların ve gardiyanların   esas suçlu Jung Ik Ho ile yakın işbirliği içinde   çeşitli suç girişimlerinde faal olarak yer aldığına dair ifade vermiş olması.

 Kendini savunma adına söyleyeceğin bir şey var mı?

 Hayır.

 Sanırım buradaki görevim tamamlandı.

 Soruşturmanın kalanını size bırakıyorum.

 Üzülerek söylüyorum ki   hafifletilmiş haliyle bile   hüküm giymekten kurtulmanın bir yolu yok.

 Bunu kabul edebilecek misin?

 Elbette.

 Orada da, insanlar yaşıyor.

 Ve zaman aynı şekilde geçiyor.

 Çeviri: Ladystoneheart & mircelona* Yeppudaa Çeviri Çetesi HAPİSHANE||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar