The Prison (2017)
| |
125 dk
Yönetmen:Na Hyun, Hyeon Na
Senaryo:Na Hyun, Hyeon Na
Ülke:Güney Kore
Tür:Aksiyon, Suç
Vizyon Tarihi:02 Mart 2017 (ABD)
Dil:Korece
Web Sitesi:official site [United States]
Nam-ı Diğer:Peurizeun
Oyuncular
Seok-Kyu Han
Woong-in Jeong
Rae-won Kim
Kim Sung Kyun
Shin Sung-Rok
Özet
Bir hapishanede mahkumlar geceleri kusursuz suçlar işlemek
üzere hapishaneden çıkarlar. Ik Ho (Han Suk Kyu) hapishaneye adeta bir kral
gibi hükmeden bir suçludur. Yoo Gun (Kim Rae Won) ise vur-kaç, delil karartma
ve rüşvetten hapse düşer. Ayrıca %100'lük başarı oranına sahip eski bir
dedektiftir. Güçlü bir irade ve asabi bir mizaca sahip Yoo Gun, Ik Ho'nun
dikkatini cezbeder.
Altyazı
O kadar zamandır burada saklanıp beklemekten bıktım usandım.
Dinle!
Yarın sabah ilk iş
olarak yük gemisine bineceğim.
Fakat benim için
geride kalanların icabına bakman lazım.
Anlıyor musun?
Ne?
Beklemek zorundasın
derken ne demek istiyorsun?
Sana daha kaç kez
söyleyeceğim?
Her şey için beni suçluyorlar!
Bütün basın
çalkalanıyor!
Woo Myung Grup'un
vergi kaçakçıIığı doğrulandı.
Hayır, hayır Çin olmaz!
Vietnam'a gitmek
istiyorum.
Siz de kimsiniz be?
Bay Jang Min Ki mi?
Değil mi?
Ne haltlar
karıştırıyorsunuz?
Tut şunu.
Biraz canınız yakacak.
Lütfen yumruğunuzu
sıkın.
Gidelim o zaman.
Tamam.
Anladım.
Şey Bu senaryoda yoktu.
Ne yapalım?
Ne yapacaksınız?
Senaryoyu tekrar
yazın.
Savcılar tarafından
çağrıImadan hemen önce sırra kadem basan Woo Myung Grup Başkanı Seul'de bir otelde kalp krizi sonucu ölmüş
olarak bulundu.
ÖIüm sebebi aşırı
dozda uyuşturucu gibi görünüyor.
Jang'ın ölümünün
savcıIığın Woo Myung Grup'a yönelik vergi
kaçakçıIığı soruşturmasını sona erdirmesi bekleniyor.
- Düzgün yürüyün.
Aynı hizada durun.
- Güzelce anlaşalım.
Önünüze bakın!
İlerleyin!
ÖIüm mahkumu!
Mankafa, ölüm hücresi
kırmızı olur.
Sarı, şüpheli kişi
demektir.
Dikkat edilmesi
gerektiği anlamına gelir.
En iyisi onu kendi
haline bırakmak.
Neye bakıyorsun Ian
şerefsiz?
- Dik dik bakma öyle.
- Sessiz olun!
Gözlerini oyacağım
senin Lanet olsun!
Bırakın beni!
Bırakın!
Gel Ian buraya!
- Uzun zamandır
buraya gelen ilk dangalak.
- Öyle görünüyor.
Göğsünde altın
çançiçeği bile var.
Orospu çocuğu!
Onu daha önce
görmemiştim.
Hangi çeteden?
Kahrolası ahmak!
Girin içeri!
Lanet olsun!
KımıIdamayın!
KımıIdamayın, piç
kuruları sizi!
KımıIdama.
Boynunu kırabilirsin
salak herif!
AnlaşıIdı!
Baksanıza.
AsıIı duruyor!
Seni pislik.
- Kesin artık!
- Emredersin, patron!
- Uyuyacağım.
- Şuraya bırakın.
İyi geceler, efendim!
Sokayım böyle işe!
Niye her uyumaya
çalıştığımda işeyeceğim tutuyor ki!
Doktora gitmem lazım.
Zorlanıyor musun?
GüçIü olmalısın.
Böyle olunca
eğlencesi kalmıyor Teğmen Song.
Biliyorum.
İçeri tıktığın
adamla aynı hücreyi paylaşmak aklının ucundan geçmemiştir, anlıyorum.
Gülüyor musun?
Komik mi Ian?
Onun bunun çocuğu!
Ne?
Pislik herif, ne
dediğini anlamıyorum.
- Uzun zaman önce - Ne dedin?
- Uzun zaman önce - Ne?
Uzun zaman önce mi?
- KımıIdama!
- Gardiyan nerede?
- Geliyor!
Gardiyanı istemiştim.
Sizin gibi ciğeri beş
para etmeyenleri değil.
Boğazını keseceğim!
ÖIürse suç sizin!
Hemen gardiyanı
getirin!
Bu piç cidden delinin
teki!
Sana bir şey sorayım.
Bu kimin fikriydi?
Dolap çevirirken
dikkatli olman lazım.
Bu pisliklerin arasında
ne yapmamı bekliyorsun?
Bu çay Tibet'ten
geliyor.
Harika bir kokusu var.
Afiyetle iç.
Bu yerin oldukça
zorlu olduğunu işittim.
Ama bana böyle
yapmamalısın.
Ben de senin gibi
memurdum.
Günün birinde
başına ne iş geleceğini asla bilemezsin.
Islahevlerini idare
etmek kolay iş değil.
Diğer insanları kilit
altına alan insanlar Boş boş
konuşuyorsun.
Beni dinlemiyorsun.
Beni başka bir
hücreye koyun.
O zaman cezam bitene
kadar göze batmayacağım.
Bana bu şekilde
meydan okumak duvara yumruk atmak gibi.
Go Chang
Hapishanesi'ndeyken güvenlik amiriyle
diğer bir memuru istifa ettirmiştim.
Bu yüzden beni tahrik
etmeyin.
O vakit sessiz sakin
dururum.
Gece gece mahkumların
ortalıkta dolaşmasına kim izin veriyor?
- Burası nasıI bir
hapishane böyle?
- Gel buraya.
Gel buraya, piç
kurusu!
Orada dur bakalım!
Gel buraya!
Acıyor Yeter bu kadar.
Buna bir son verelim.
Hay sikeyim!
Gözlerinden şer
akıyor resmen.
Burası çetin bir
yerdir.
Böyle taşkınlıklar
yaparsan ikimiz de yıpranırız.
Birbirimize
güvenmemiz ve yardım etmemiz gerekir.
Sen de ben de
kahrolası birer mahkûmuz.
Ne cüretle bana nutuk
atarsın?
Yani elini bu
makinede çalışırken kaybettin, öyle mi?
- Lanet olsun.
Sikeyim böyle işi!
Yapmayalım böyle!
Yakalayın!
Hayır!
Bekleyin biraz!
Lütfen bağışlayın
beni!
Bana ne söylerseniz
yaparım!
Uslu duracağına söz
verdin.
Altına yapmışsın.
Lanet olsun.
3260 numara.
Saldırı ve mülke
zarar vermeden yirmi günlük tecrit cezası.
Gir içeri!
Acele et.
İtmeyin.
Bu arada o herif de
kimdi?
Ne kadar utanç verici.
Adamın ters tarafına
denk gelen birinin defteri dürülmüş demektir.
Gardiyanlar bile ona
dokunamaz.
Sıkıntıları tespit
edip çözen kişidir.
Bu yüzden ağzından
çıkan burada kanun demektir.
Dürüst olmak
gerekirse adam işimizi kolaylaştırıyor.
Hangi çeteden?
Herhangi bir çetenin
mensubu değil.
Onların üstünde.
Beyaz Kaplan
Çetesi'ni biliyor musun?
Lideri, Ik Ho ile bir
kavgaya tutuştu ve tüm adamlarını kaybetti.
Denilen o ki, Ik Ho
herifin gözünü çıkarıp herkesin ortasında çiğnemiş.
Maval okuma Ian!
Her neyse, adam bu
mekanda dokunulmazdır.
Herif resmen kral.
Sekiz numaralı koğuşa
gitmeye çalış.
Tüm adamları orada.
Oraya ayak basmayız.
O koğuşa
katılabilirsen hapishane hayatın harika olur.
Woo Myung vergi
kaçakçıIığı davası suçlama yapıImaksızın kapandı.
- Islah!
- Girin.
Duyduğuma göre
kızınız evleniyormuş.
Hiç gerek yoktu Burada hepimiz aileyiz.
Tebrik ederim, Amir
Kwon.
- Bu arada - Baksana!
- Evet, efendim!
Buyurun efendim.
- Bir durumu var - Neymiş?
- Kızım çok hasta.
- Onu nakledin Busan iyi olacaktır.
Endişelenme.
Halledeceğim.
Şimdi bir toplantım
var.
- Teşekkür ederim,
Amir Kwon.
- Teşekkürler.
Sanırım o aynasız
duruldu artık.
Tam bir baş belası, o
yüzden gözümüzü üstünden ayırmamak gerek.
- Vurkaç mı?
- Öyle değil.
Her şeye bakmış Delilleri tahrip etme, rüşvet.
ÖIüm Meleği
deniyormuş.
Çünkü radarına
girdiği zaman hiç kimse ondan kurtulamazmış.
İşte bu yüzden bir
sürü düşmanı var.
Bizim için tam bir
baş ağrısı.
Yani işini mükemmel
bir şekilde mi yapıyormuş?
3260 numara.
Dışarı çık.
- Kardeşim!
- Sen de kimsin?
Muhbirini bile
tanımıyor musun?
- Gye Shik sen misin?
Suratına ne oldu öyle?
- Sen kendininkine
bak.
Buraya geldiğini
duymuştum.
Ama bu lanet şey
üzerindeyken seni neredeyse tanıyamıyordum.
Teğmen Song, baksana!
Çıktın mı?
Oradayken çok
zorlandın mı?
Sen yokken sıkıntıdan
öldük burada.
Kulağımın hesabını
vereceksin şerefsiz!
Hepsini yedim it
herif.
Git de tuvalette ara.
Siz ikiniz, geri
çekilin!
Bu gece özel olacak.
Kanlar göt deliğinden
akarken gün doğumunu seyredeceksin.
Size geri çekilin
dedim.
Tecrit cezası mı
istiyorsunuz?
Size durun dedim!
Eskiden mafyaydın ama
şimdi kabadayının tekine dönüşmüşsün.
Ağzından çıkana
dikkat et.
Benim çocuklar yanı başında.
Adamlarından
diğerlerine zorbalık etmelerini istemek Kabadayı
dediğin böyle yapar.
Onun yerine işleri yoluna koymak için bir dövüşe ne
dersiniz?
- Lanet olsun, ne
yapmaya çalışıyorsun?
- Korktun mu?
Bahse girelim mi?
Kazanırsam tüm
hücrelere kızarmış tavuk.
Beni de 8 numaralı
koğuşa koyacaksınız.
Hay böyle işe, peki
tamam.
Ben kazanırsam beni
ve çocukları başka bir hapishaneye naklettireceksin, tamam mı?
Amirim!
Onları duydunuz mu?
Yürü be kardeşim, kim
tutar seni!
Başlayın!
- AşağıIık herif - Patron, iyi misiniz?
- Çekilin!
- Elim!
- Buna faul derler,
dallama!
Kalk ayağa orospu
çocuğu!
Kalk!
Siktir be!
- Dur!
Dur artık!
- Son vuruş, yavşak
herif!
Harikaydın adamım!
- Patron, patron!
- Sessiz olun, piç
kuruları!
Tavuk!
Tavuk!
Tavuk!
Lanet olsun.
- Piç herifler.
- Bacağından
istiyorum!
Ellerime bırak.
Kanat istiyorum ben
de.
Bir kanat!
Tadı enfes.
Sen de biraz alsana.
Akşam yemeğini
atlamak umurunda değil mi?
Ben sadece baharatlı
tavuk yerim, adi herif.
Yani hepiniz
baharatlı mı seviyorsunuz?
Elveda, ben kaçtım!
Lanet olsun, burası
hapishane mi yurt mu?
- Harika.
- Bunların hepsi sessiz kalman için ayarlandı.
Bu yüzden adamakıllı
davran.
Buraya girmek için
kıçımı yırttım.
Sana iyilik borcum
yok.
Alo.
Merhaba, Doktor Kim.
Hayır, sakın alma onu!
Öyle mi?
Tamam öyleyse.
Madem öyle, bir kâse sığır
eti çorbası içelim.
Olur.
Woo Myung davasının
hesapları.
Gerçek isimle hesap
sistemi işleri karmakarışık bir hâle sokuyor.
İIki senin için, o
yüzden al bakalım.
Geri kalanı Baş
komisere gidiyor.
Altın kanadında
hisselerin mi var?
- Birazcık.
- Birazcıkmış, hadi
oradan.
Sat onları.
İki gün içerisinde iflas
bayrağı çekecekler.
- Bu da ne böyle?
- Bilmiyor musun?
Hepsi ayarlandı.
O zaman ne olduğunu
söyle bana!
Tavırların sinirimi
bozuyor.
Hâlâ mahkûm olduğumu
mu düşünüyorsun?
Gerçekten öğrenmek
istiyorsan ona kendin sor.
Hapse neden düştün?
Tıbbi bir kaza.
- Mesleki ihmâI.
- Doktor musun?
Baek Jung gerçek bir
katildir.
Kendini kollasan iyi
edersin.
Buradaki adamlar öyle
rasgele mahkûmlar değildir.
Açıcı, Se Sung
şirketinde eski bir araştırmacıydı.
Bay Yang askeri üste baş
teknisyendi.
Kasap et konusunda
işinin ehlidir.
Hepimiz uzmanız.
Hafiyelere yer yok.
Diline hakim ol.
- Ben de iyi iş
çıkardım.
- Bırakın da yemek
yiyeyim.
Ağırdan alman lazım.
Besleyecek bir sürü
boğaz var.
NasıI ağırdan alayım?
Yeni müdürün yönetimi
altında işler farklı.
Ufak tefek meselelere
kafa yoracak olursak açIıktan ölürüz.
Burada işlerin nasıI
yürüdüğünü bilmiyorsun Hep dışarıdasın.
Bu son mesele acil.
Acele edelim müdürüm.
Doktor Kim bir harika.
Bunları nereden
alıyor?
Polisin el koyduğu
şeyleri almış o yüzden bizim için sıkıntı çıkmaz.
Yani anladınız mı?
- Patlatmak
zorundayız.
- Patlatmak mı?
Gi Tae denen bir adam
var.
Jang Sung
Hapishanesi'nde.
Patlatma konusunda
Kore'de bir numaradır.
Açıcı kasayı
halledecek, Hak Kyu ise taşıma işini.
Yong Cheol destek
kuvvet.
Dört kişi yeterli
olacaktır.
Neler oluyor?
Ben gidiyorum.
Beni arkada mı
bırakacaktınız?
Takım çalışması denen
bir şey duymadınız mı?
Yapacak mıyız yoksa yapmayacak
mıyız?
İşlerini bitirmişe
benziyorlar.
Peki, efendim.
Ne yapıyorsun?
Sıçtık.
Ne yapacağız şimdi?
Lanet olsun!
Kim Sang Jo 23 Kasım,
1995 Bekle.
Girin.
- Müdür Bey.
- Ne var?
Şey Bana bunu neden şimdi söylüyorsun?
Ya polis elinde bir
şeyle yakalarsa?
- Git getir onu!
Ne gerekiyorsa yap!
- Baş üstüne!
Ne oldu?
Ne?
AnlaşıIdı.
Cezaevi müdürü teftiş
için geliyor.
Ne oluyor be?
Böyle birden bire
nereden çıktı?
Siz ikiniz yer
değişin.
KımıIdayın!
Kapınızı açayım!
Her şey yolunda,
efendim!
Yağmurun altında niye
bekliyorsunuz?
- Birden bire sizi
buraya hangi rüzgâr attı?
- Neden?
- Size önceden haber
etmem mi lazım?
- Hayır, efendim.
Öyleyse neden surat
asıyorsunuz?
- Sizin için
sakıncası mı var?
- Hayır, efendim.
Sıkıntınız var mı yok
mu ona bakacağım.
Size gelişigüzel
denetimler lazım.
Turumuza başlayalım.
Temiz!
Islah!
Size çalışma odasının
zeminini sulayın demiştim!
- Bronşlarına zarar
gelebilir.
- Emredersiniz,
efendim!
Taşeronlardan rüşvet
alırken yakalanırsan pisliğin dibine
batarsın.
Bu da ne böyle?
O da ne?
- Bahçıvanlık
sınıfınız mı var?
- Evet, efendim.
Ne kadar hassas bir
hapishane yönetiyorsunuz.
Arta kalan ramen beni
deli ediyor.
- Yiyebileceğiniz bir
şeyi pişirsenize!
- Ne var?
Kahrolası domuzlar!
Islah!
Islah!
Oldukça etkileyici.
Ancak işin sırrı
budamakta.
Sizin de saksı
bitkileriniz var mı?
- Varsa biraz almak
isterim.
- Demek öyle.
- Saksı bitkileri mi - İşte oradalar.
Eskiden Gang Jin
Hapishanesi'ndeydin öyle değil mi?
- Pardon?
- Başlarım pardonuna.
Beni hatırlamıyor
musun?
7126 numara, Jung Ik
Ho değil mi?
Mahkûm numaranı dahi
hatırlıyorum.
Şimdi örnek mahkûm mu
oldun?
Birinci seviyede hem
de?
- Bundan emin misiniz?
- Kendisi Şu adilere bakın hele.
Hazır ol!
Rahat.
Sana "rahat!
" dedim, it herif!
Bu kadar yeter.
Az önce ne dedi bu?
Şimdi kodamanın teki
olmuşsun!
Bu pislikleri
şımartan kim?
Başını yere koy.
Şerefsiz!
Orospu çocuğu beni
unutmuş olmalı.
- Efendim.
- Bu son uyarı.
Başını.
Yere koy!
Gözlerinin nesi var?
Başını yere koy, piç
kurusu!
Karşı mı koyuyorsun?
- Sana dedim ki - Lanet olsun!
Hiçbir şey yapmayan
bir adamla neden uğraşıyorsunuz?
Sen kim olduğunu
sanıyorsun?
Mahkûmların insan
hakları yok mu?
Neden böyle
yapıyorsun?
Kapa çeneni!
Seni it oğlu it.
Soktuğum başını yere
koy!
Sana çeneni kapamanı
söyledik!
Neden?
Yanlış bir kelam mı
ettim?
Kolpa herifin hoş bir
uşağı varmış.
Fakat hâlâ pisliğin
tekisin.
Senin neyin var?
Nereye gidiyorsun?
Onun bunun çocuğu
seni!
Kapatın çenesini!
Gel buraya, orospu
çocuğu seni!
- Ağzından çıkanı
kulağın duysun!
- Kaçmaya nasıI cüret
edersin?
Ne yapıyorsunuz?
Kırın kemiklerini.
- Buranın müdavimi mi
olmak istiyorsun?
- Biraz ağırdan al,
adi herif.
Tecrit cezasını
seviyor gibisin.
Oraya şeker falan mı
sakladın?
Amanın sırtım!
Kapıyı kapat.
Buz gibi.
Temizleyin şu pisliği.
- Daha sonra kontrol
edeceğim.
- Baş üstüne, efendim.
Seni AsıI niyetini asla aklından çıkarma.
Sigarayı bıraktım.
Kahrolası adiler
sırtımı tepeledi resmen.
Acayip sızlıyor.
En sevdiğin şey ne?
Ne yemek istersen
söylemen yeter.
Çok değil Yediğim kuş kadar bir şey zaten.
Boş ver öyleyse.
- Bu pisliği
hücresine geri götürün.
- Sarı kuyruk!
- Şimdi tam
mevsimidir.
- Sashimiyi kast
ediyorsun?
Yapamayacaksan neden
sorma zahmetine giriyorsun ki?
Bu da ne böyle?
Bildiğin firar bu!
Bak buraya.
Sessiz ol!
Ben kaçıyorum!
Bu gerçek bir firar,
piç kuruları sizi!
Çok fazla hapishanede
bulundum.
Ancak böylesini hiç
görmemiştim.
Tam bana göre!
Acayip derecede iyi
yani.
Dayak yemeye değer.
Bunu neden yaptın?
Bilemiyorum Ben de merak ediyorum.
Beni etkilemek için
mi?
Seni etkilemenin bir
faydası dokunur mu?
Hapishanedeki herkes
sana yağ çekiyor gibi.
Fakat neye yarar?
İhtiyacın
olduğunda hiç kimse senin için öne atıImadı.
Bu da canımı
sıktığı için harekete geçmeye karar verdim, oldu mu?
Kafadan kontak piç
seni.
Bu lanet hapishanede
hayatta kalmak için kafadan kontak olman gerek.
- Ama sırrın ne?
- Sırrım mı?
Sırrın hapishanede
iyi bir hayat sürmek.
- Duyduğuma göre her
şeyi yapabiliyormuşsun.
- Beni kıskanıyor
musun?
O zaman öyle
söylesene ahmak!
Elbette seni çok fena
kıskanıyorum.
Lakabının ÖIüm Meleği
olduğunu duydum.
Maziden konuşmayalım.
Acı veriyor.
Dışarı çıkıp birini
içeri getirebilir misin?
Sırf bulman için
nakit yüz bin dolar.
Altından kötü kokular
geliyor.
Her neyse, yalnızca
onu yakalayacağım.
Beni diğer
pisliklerle karıştırma.
Endişelenme.
Sadece işini yap.
Hava parçalı bulutlu
olacak bununla birlikte yağmur ihtimâli
Biraz sessiz duralım.
- Teğmen Song.
- Abi.
Burasının suçlu
mekanı olduğundan eminim.
Meydana çıkarmamız
lazım.
Çok saçma.
Sence bu mümkün mü?
- Sen de mi delirdiğimi
düşünüyorsun?
- Öyle değil Sen bir muhabirsin.
Polis değil.
- İşte bu yüzden sana
geldim ya.
- Yu Gon.
Geri dönmem gerekiyor.
Özür dilerim.
Baksana!
Daha sonra konuşuruz.
Anneni ara!
- Ona güvenebilir
miyiz sence?
- Fark etmez.
Gözden çıkarılabilir.
Baksana!
Hapishaneden çıktığın
zaman ilk olarak seni aldatanları ziyaret et.
Bedelini ödemeleri
için.
Dışarıda hâlen birkaç
muhbirim var.
Hak Kyu'nun iş ortağı
Kang Wei tarafından kandırıIdığını söylüyorlar.
Neredesin?
Bu da ne?
Sigaran var mı?
Durma, iç hadi.
Buraya senin için
gelmediğimizi söylemiştim.
Hak Kyu nerede?
Sana bunu anlattığımı
kimseye söyleyemezsin!
Seni pislik!
Gun San'a gitti.
Çin'e giden bir gemi
bulmamı istedi.
- Burada olduğundan
emin misin?
- Tabii ki hayır.
Hayatta hiçbir şey
kesin değildir.
Fakat Çinli
metresiyle burada yaşadığını duymuştum.
Burası kaçakçıların
uğrak yeridir.
Kaçtıysa gideceği yer
burası olmalı.
Bekleyip görelim.
Geldi mi?
Evet.
Adamı kalmamış gibi
görünüyor.
Lanet olsun,
ıslanmaktan nefret ediyorum!
Yüz bin dolar.
Hay böyle işin,
galiba grip oluyorum.
Bunu yapmasını
isteyen müdür müydü?
Burada sorunları
çözen kişi olduğunu duymuştum.
Her neyse, bir
firariyi yakalamak inanıImazdı.
Hayır, aslında
inanıImaz olan benim!
Özür dilerim, efendim.
Neden yaptın?
Durdurmak istemiştim.
Bir daha olmayacak.
Lütfen beni affedin.
Efendim?
Burası dışarıdan
hayatın en alt kademesi gibi görünebilir
lâkin öyle değil.
İnsanlar burada da
yaşar zaman aynı şekilde ilerler.
Hayatın, kararını
nasıI vereceğine bağIı.
Hem zaten bir daha
polis olamazsın.
Bu fırsatı
değerlendir.
Bir dahaki sefere
daha iyi bir domuz eti alabilir miyiz?
İçelim!
Yavaş ye.
Sizin için doldurayım.
Teşekkür ederim,
efendim.
- Ne için?
- Geçen ay babamı 70.
yaş günü için Jeju Adası'na yolladığınızı duydum.
- Şu ana kadar bundan
haberim yoktu.
- Lafı bile olmaz,
serseri.
Önemli değil.
Bize içelim hadi!
- Bize!
- Bize!
- İkiniz aynı yaşta
mısınız?
- Evet, efendim.
Güzel.
İkiniz tek bir akıI
olabilirsiniz.
Ben polisken Uzakdoğu çetenizi elime düşürmek üzereydim.
Merkeze çağrıImış
olmasaydım çok uzun zaman önce tanışabilirdik.
Ne demeye
getiriyorsun, şerefsiz?
Şimdi mi yüzleşmek
istiyorsun?
Özür dilerim, efendim.
Çabucak yiyin ve
temizleyin.
Ayrıca o kahrolası
diline de hakim ol.
Bana kızın biriyle
tüm gece sürecek bir eğlence garantisi verir misin?
Ne dilersen!
İşte geliyor!
Yalnızca beş dakika!
Bay Ma, içeri girin.
Burada ne haltlar
dönüyor böyle?
Seninle baş başa olunca hatıralar gözümde canlandı.
Bize ne oldu böyle?
Ne?
Alnına ne oldu?
Sonsuza kadar burada
mı kalacaksın?
Seneye çıkıyorsun.
Ne yapmak istiyorsun?
Laf ortalığa yayıIdı
bir kere.
Hiçbir çetenin
mensubu olmayan pisliğin tekine yalakalık yaptığın gerçeği.
Kim söylüyor bunu?
Doğrusunu söylemek
gerekirse tamamen yanlış da sayıImaz.
Korkuttun.
Üzülme.
Bunu senin iyiliğin
için söylüyorum.
Sanırım Song denen
pislik seni zorlayabilir.
Öyle bön bön etrafa
bakarken her şeyi kaybedeceksin.
Sonrasında hapisten
çıkacaksın am acınası bir ezikten fazlası olmayacaksın.
Yeteri kadar dinledim.
Bay Ma.
Senden bir şey
yapmanı istemedim.
Yalnızca geri adım at
ve gözlerini kapa.
Geriye kalanı ben
hallederim.
Eski günlerin
hatırına bunları duymamış olayım.
Ancak yine böyle bir
saçmalığa kalkışırsan o zaman öldün demektir.
Tanrı aşkına, ne
kadar asil bir hizmetkârsın böyle!
Song Yu Cheol Dong
Gook Baş komiser onu araştırmamı istedi.
İsmi Song Yu Cheol,
gerçek bir gazeteci.
Araştırmacı
gazetecilikte uzmanlaşmış.
Tam bir pitbull
olduğunu söylüyorlar.
Bir şey bulduğu zaman
peşini asla bırakmazmış.
Şimdi de bizim
tepemize bindi.
Bana kalırsa yakında
bir haber çıkarması daha yapacak, kaptana haber sal da tez vakitten ondan kurtulsun.
Burasının suçlu
mekanı olduğundan eminim.
Meydana çıkarmamız
lazım.
Sen de mi delirdiğimi
düşünüyorsun?
Aklım iyice gitti.
- Sen kimsin be?
- Efendim?
- Burada ne işin var?
- Temizlik yapıyorum.
Ne?
Bu kadar uzun süren
ne?
Efendim, hala burada
olduğunuzdan haberim yoktu.
Bu, burada ne arıyor?
Ona temizlik
yapmasını söylemiştim.
- Adalet
Bakanlığı'ndan adamlar geliyor.
- Sana kim bunu yap
dedi?
- Özür dilerim
efendim.
- Çık Ian dışarı.
Bu ilk seferin değil,
değil mi?
Gözüm üstündeydi.
Eline ne zaman fırsat
geçse o odaya gidiyorsun.
- Bunu niye
yapıyorsun ki?
- Eh elim biraz uzundur.
Anladım.
Ne yürüttün peki?
Göster bakalım.
Kıpırdama!
Bir memura elini
sürersen cezan kesilir.
Biliyordum.
Paranın kokusunu
alıyorsun demek.
Bundan çuvalla vardır
herhalde.
Buna el koyuyorum.
Eminim maksadımı
anlamışsındır.
Bilemiyorum.
Puşt herif, ben de Ik
Ho'nun masasında kalan kırıntılardan istiyorum!
Gardiyanlardan tut da
hapishane müdürüne kadar herkes Ik
Ho'dan sömürülen malların tadını çıkarıyor.
Ben niye faydalanmayayım?
Burada ne arıyorsun?
Acelemiz var.
Biraz öğüt veriyorum.
Artık gidebilir miyim?
Yakında görüşürüz
seninle.
Çok iyi değil mi?
Dışarı çıktığımda
hapishane kapısında hazır bekleyecek bu.
Öyle ya da böyle,
burada eli açık kaptanımızla karşılaştığımız
için hepimiz kutsanmış olmalıyız.
Kıçımın kutsanmışı!
Onun yüzünden
hayatımız ipin ucunda.
Senin neyin var,
delirdin mi?
- Yanlış bir şey mi
dedik?
- Kafan mı güzel, keş
herif?
Hassiktir be!
Uyumam lazım!
Tamamdır.
Doktor Kim, bir
yargıç kadar ayıklar Bu kez iyi iş
çıkardın.
Kimse iflas eden bir
taşeronun hapse düşmesini umursamaz.
- Gerçekten
müteşekkirim.
- Lakin, ıslahat
birliği başkanı olarak elinizden en
azından bu geliyordu.
- Biraz çay içelim.
- İyi olur.
Bugün, özel izin günü.
- Herkes işi bıraksın
ve bir günlüğüne dinlensin.
- Peki efendim.
.
Bana bakın!
Burayı temizleyin ve hepsini teker teker evlere teslimat yapın.
Peki efendim.
Herkes dışarı çıksın.
Hemen çıkın!
Sen de çık!
Niyeymiş?
Tonla işim var.
Çık dedim Ian göt
herif!
Göt herif mi?
Yemek yanarsa suçu
kim üstüne alacak?
Şerefsizin evladı.
Biraz olsun
değişmemiş.
Gel de tanış.
- Doktor Kim.
- Gerçek doktor değil.
O lakap burada
yürüyen sözlük olduğum zamanlardan kalma.
Tanıştığıma memnun
oldum Kim Sang Jo.
Kaptanımız seni pek
bir sevdiğinden tanışalım istedim.
Ama özgeçmişine bir
göz atmamız gerekmez mi?
Şaka şaka.
Ona sık sık polisin
içinden birine ihtiyacımız olduğunu söylerdim.
Artık yanımızda sen
olduğundan işim çok daha kolay olacak.
- Beraber iyi işler
yapalım.
- Biraz dinlen.
- Olur.
Müdür Lee, doğru
kararı vermişsiniz.
Bu ürünler bir harika!
Sessiz olun!
Kendin bak.
Aceleye getirme.
Ne oluyor Ian?
İçeri geçin.
Parayı buraya
bağlayabilirsin - Ne yapıyorsunuz?
- Tüm kremayı siz mi
götüreceksiniz?
Meyve yemek için
ağaca tırmanmak gerekir.
Bundan böyle seninle
aynı hapishanede kalamam.
Bugün kıçına tekmeyi
basıyorum şerefsiz herif.
Bu ne acele böyle?
Bu da neymiş?
Böyle büyük
miktarlarla mı iş çeviriyorsunuz?
Şimdi sıkı tuttunuz!
Bunu dışarıdaki
herkese gammazlayacağım.
Çocuklar!
İnsanın şansı başında
kimin olduğuna göre değişir.
Bugün aranızdan biri onun yüzünden bir gözünden olacak ulan!
Durmayın öyle puştlar!
Yüksekten atıyor,
tutun şunu!
Kodese düştüğümden beri tam dokuz tane gözü oyup mideye indirdim.
Pezevenk yargıç dedi
ki bunu bir kez daha yaparsam darağacını
boylarmışım.
Az dur orospunun
evladı!
ÖImeyeceksin ki.
Gözünü yedikten sonra senin için öleceğim.
Yetmez mi?
Abi, özür dilerim.
Mafya işinde itibara leke
sürdürülmez biliyorsun.
Benim de adamlarım ve
bir bölgem var.
Bu söylenti yayıIırsa
neyim var neyim yok kaybederim.
AkıIsız gerzek.
Senin için ölürüm!
Siktir git.
İzin ver sana hizmet
edeyim abi.
Veledi zina.
Namussuz herif.
Yalvarıyor olmam
göğsünü mü kabarttı?
AkıIsız köpek,
arkasını kollayacak kimse olmadan buraya hükmetmeye çalışıyor.
Patron!
Lanet orospu çocuğu!
Sıyırmış orospu
çocuğu!
Dikkat!
Durun!
Size durun dedim!
Durun dedim Ian it
herifler!
Bu moronların ipini
azıcık gevşettin mi hemen gerçek
yüzleri açığa çıkıyor.
Yaralıları revire
gönderin.
Geri kalan da
soruşturma odasına!
Gerzek.
Kafasız orospu çocuğu.
Bakmam lazım.
Song Yu Cheol Dinle bu hiç de kazaymış gibi durmuyor.
Ne bir görgü tanığı
var ne de kanıt.
Önceden planlanmış
bir cinayet belli ki.
Kimin yaptığına dair
bir fikrin var mı?
Şerefsiz kabadayı.
Sana bıçağı derin mi
saplamış?
Sana az zamanda çok
borçlandım galiba.
Böyle bir davanın baş
şüphelisi halihazırda hapiste olunca kusursuz
bir mazereti oluyor.
Soruşturmamdan sonra
fark ettim ki tüm bu faili meçhullerin bu
hapishaneyle bir bağlantısı var, suç ne olursa olsun.
Komiserim, bu sırrı
açığa çıkarmamız lazım.
Ama bu sadece bir
varsayım, üstelik hiçbir kesin kanıtı da yok.
- KatıIıyorum da - Dinle Jeong
- Evet efendim.
- Bundan emin misin?
İkinci derece
kanıtlara bakıIırsa, söyledikleri kuvvetle muhtemel.
Bunu nasıI
ispatlayacaksın?
Anlat bakalım bana.
- Bir özel görev
kuvveti kuralım - O zaman da bahsettiği
tüm dosyaları baştan açmak zorunda
kalırız.
Resmi emirle
savcıIığı, polisi, mahkemeyi ve hapishaneyi çağırmak zorunda kalırız.
Sence bunu yapabilir
miyiz?
Hem de böyle bir
zamanda.
Komiserim Neler hissettiğini anlıyorum.
Lakin bu iş boyundan
büyük.
Doğrusu, bundan pek
emin değilim.
Burada bitirelim.
Efendim.
İzin verin içeri
gireyim.
Ne?
Bizzat içeri girmem
gerek.
İçeriden kim ne planlıyor ve bunu ne şekilde yapıyor
bulurum.
Orospu çocukları!
Ben gidiyorum!
Keyfinize bakın ve
cehennemin dibini boylayın!
Şerefsiz pezevenkler!
Bir dal da bana ver.
Sıçayım.
Ne oluyor Ian?
Olay ne?
Durup dururken niye
çağrıIdık?
Sessiz olun!
Aranızdan biri beni
arkamdan bıçakladı.
Şimdi ortaya çık yoksa seni öldürürüm.
Lütfen beni
bağışlayın.
Bir daha asla Bak hele Bay Ma Chang Gil'le bir olduktan sonra beni ortadan kaldırsaydın başa kim geçecekti?
Sen mi yoksa o lavuk
mu?
Bu sıçanın icabına
bakacak olan var mı?
Kimse yok mu?
Korkak tavuklar.
Song!
Sen yap.
Yani elini bu
makinede çalışırken kaybettin, öyle mi?
Güzel manzara, değil
mi?
Bok gibi mi
hissediyorsun?
Burayla dışarısı
arasında zerre fark yok.
Hayatta kalmak için
ne kadar çaresizsen o kadar günah
işlersin.
Hayat dediğin
böyledir.
Bana sırrımı
sormuştun ya.
Burada nasıI refah içinde
yaşadığımı.
Kime karşı
dövüşürsen dövüş, önce başlarındakine darbe vur.
En hızlı yol budur.
Dalkavuklar,
patronlarını bir hiç olarak görmeye başladı mı
oyun bitmiş demektir.
Dünyanın kendi
kendine döndüğünü sanıyor olabilirsin ama yok öyle bir şey.
Etrafta dünyayı
istediği gibi döndüren insanlar var.
Kah o yana kah bu
yana.
Anlamışsındır.
Bundan böyle o sesemlerin
ipi benim elimde.
Sen bana güven ve
arkamdan gel yeter.
Dert nedir
bilmezsin.
Hassiktir be günümde
değilim.
- Her şeyi temizledin
mi?
- Anlamadım.
Son birkaç yıI içinde daha büyük bir eve taşınıp bir de arsa
almışsın.
Ayrıca duyduğuma göre
Geo-Je Adası'nda bir villa alıyormuşsun.
Hepsi de karının
üstüne.
Bir hapishane müdürü tüm
bunları nasıI karşıIıyor?
- Karşılayabilir mi?
- Hakkınız var ama endişe etmenize Iüzum yok- Seninle Ik Ho
şerefsizi arasında bir şeyler dönüyor.
Bana söylemeyecek
misin?
Özel denetim mi
istiyorsun?
Hazır!
Yakaladım!
Soğanları getirin
bana!
Ne iş Ian?
Anca bu kadar mı
soydun?
Song Yu Gon'u gören
var mı?
- Yu Gon nerede?
- Ne?
Ben gördüm, dışarı
çıktı.
Dışarı mı?
Ne dışarısı.
Sivil otoritelere
yardım etmek üzere görevlendirildi.
Şu rezalete bak.
- Toparlanalım!
- Peki.
Depoda kadın
topluluklarından gönderilen mallar var.
- Onları otobüse
taşıyın.
- Peki efendim.
Bakiyeyi çık bakalım.
Mesele ne?
Ne yapacaksın?
Sonra başıma iş açma
da.
Sen de ağzını kapalı
tut.
Burası hapishane
falan değil, Jung Ik Ho'ya bağIı koca bir suç örgütü.
Mahkumları para
karşıIığında dışarı çıkarıp suç işlettiriyor.
Tıpkı maç için oyuncu
seçen koçlar gibi.
Planlama yapan
adamları olduğu gibi bunları icraata geçirenler de var.
Hapishane müdürü ise
onlarla Ik Ho arasında elçilik yapıyor.
Orada biraz daha
kalırsan büyük tehlikede olacaksın.
Riskli bir işe
kalkışma.
Birkaç gün daha dayan
yeter.
İşe infazın
ertelenmesini sağlamakla başlayacağım.
Onu yakalamak için
elimize geçmiş geçecek tek fırsat bu.
Şimdi çıkamam.
Onun boynunu tek
hamlede kırmam gerek.
İçeri gel.
Gel de otur.
Bırak onu.
Sen de gel de otur.
Bir tane de ben
içebilir miyim, bir kereliğine?
5 yıIdır örnek teşkil
eden bir mahkum.
Toplamda 18 yıI ile
etkileyici bir rekor.
Yeterince değişim
yaşadığına inanıyorum.
Şartlı Tahliye Talep
Dilekçesi Neyin peşindesin sen?
Artık git.
Bae denen namussuz neler
çevirdiğini biliyor.
Bu zamana kadar
yaptıklarımızı örtbas edebilirim sanmıştım.
Ama artık o iş
yürümüyor.
Aklıma gelen tek
çıkar yol da bu.
Hayırdır?
Gitmek istemiyor
musun?
Taze bir başlangıca
ihtiyacın var, değil mi?
Bir imzamla özgürsün.
Minnettar olsan iyi
edersin.
Git de güzelce yaşa.
Bu yanını hiç
bilmezdim bak.
Sana işleri ağırdan
al dediğimde kulak vermen gerekirdi.
Kimin kime kulak
vermesi gerekiyormuş?
Sıradan bir gardiyanı
kimin hapishane müdürü yaptığını unuttun galiba.
Artık karnını
doyuracak kadar kazanıyorsun diye kaçış
yolu mu arıyorsun?
Bir daha böyle boktan
bir gösteri yapayım dersen karının
kalan hayatını hapishanede geçirmesini
sağlarım Müdürüm.
Sivil çalışmaları
desteklemek için dışarı çıkmışsın diye duydum.
SıkıImıştım da biraz
temiz hava alayım dedim.
Ne bekliyorsun?
Yeşil yandı.
Planlama işi Doktor
Kim'de, Hwang da operasyonları yürütüyor.
Onlardan gözünü
ayırma.
Birlikte hareket
etmeleri, bir şeyin kapıda olduğunun habercisi.
Mesaj geldi mi,
içeride hazırlıklar başIıyor.
- Alo.
- Benim.
Neredesin?
Beni merak etme.
AsıI sen kendine
dikkat et.
Oğlum, sesim geliyor
mu?
Alo?
Alo?
Şimdi çıkamam.
Onun boynunu tek
hamlede kırmam gerek.
Dışarı çıktıklarında
hepsine topluca baskın yapalım.
- Neredesin?
- Konuşacak vakit yok.
An-San'ın dışında bir
dökümhanedeyiz.
Hemen buraya gelin.
Yerlerinizi alın.
B beklemede.
İçeri gönderin.
Beni durumdan haber
edin.
Artık onları
boyunduruk altına alıyoruz.
Önce şüpheliyi
yakalayın.
Sonra tüm
çalışanlardan kimlik toplayın.
A, inceleme
tamamlandı şüpheli kimlik tespiti olmadı.
Ne?
Burada hiçbir şey yok.
Bu arada, istikameti
niye değiştirdik?
Sen bilmesen de olur.
Arkana yaslan da
gösterinin tadını çıkar.
Ne halt ediyorsun sen
be?
NasıIsın bakalım?
Fazla ileri gittin
orospu çocuğu.
Fazla ileri gidecek
vakit bende ne arar?
- Buraya iş yapmaya
geldim.
- Şerefsizin evladı!
Müdürümüzü hapishane
hizmetlerinin başına tayin ediyorum.
Böylece Kore'nin tüm hapishanelerine hükmedebilirim.
Ne dersin?
Fevkalade, değil mi?
Hadi oradan!
Tamam tamam.
Demek istediğini
anlıyorum.
Sessizce istifa
edeceğim.
- Tamam mı?
- Edecek misin?
Öyleyse şu an
cehennemi boylamak da senin için sorun olmaz, değil mi?
Ik Ho, Jung Ik Ho!
Bu işleri başına açan
sensin.
Ik Ho, dur!
Hata ettim!
Pezevenkler!
Operasyon başarısız
olursa yapacak bir şey kalmaz.
Geri çekilin.
Şu an hapishane
dışındalar.
Komiserim, ayrıca
cezaevi müdürünün de kayıp olduğunu teyit ettirdim.
Hapishaneye
dönüşlerine set çekersek elimizde bir fırsat olur.
Dinle.
Ben başka bir yol
bulurum.
Şimdi sadece geri
çekil.
Ateşe körükle
gidersen yangın kontrolünden çıkar.
Ama Yu Gon tehlikede
olacak.
Ya ona bir şey olursa?
Beni dinle.
Şimdi geri çekil!
- Bu bir emirdir!
- Komiserim Komiserim!
Efendim?
Pekala.
Sung An Hapishanesi 23
km Birinin yolundan gitmek her zaman kolay olmaz.
Sırf canın istiyor
diye adam öldürebiliyor musun?
Başka ne yapacağım ki?
Hepsi yoluma çıkıyor.
Bu adamı tanıyor
musun?
- Kim bu?
- Doktor Kim'in
kuyruğu oluyor kendisi.
Aynasızlar fabrikanın
çevresinde vahşi köpek sürüsü gibi kumpas kurmuşlardı.
Aramızda bir
köstebeğin olduğu aşikar.
Müdür mü, Byung Soo
mu yoksa Doktor Kim mi?
Güvenemeyeceğiz artık.
- Bum Mo.
- Efendim?
Hepiniz hazır mısınız?
Bay Jeong, Yu Gon'u
tanımıyormuş demek.
Yu Gon da öyle dedi.
Öyle diyorlarsa
öyledir.
Şimdi bitirin işini.
Bunun benzeri bir kez
daha gelmişti başıma.
Lanet gazetecinin
teki hiç rahat vermiyordu.
O zaman bu meseleyi kapattım
sanmıştım ama şimdi de bu çıktı.
Sence niye böyle
oluyor?
Kes şunu.
Onun seninle bir
derdi yok dur hemen.
Madem öyle niye onu
bu işe bulaştırdın?
Adam senin yüzünden
canından oluyor.
Hemen kes şunu!
Hayır.
Dur dedin Ian orospu
çocuğu!
Kahretsin!
Yani?
Bae'ye ne oldu?
- Zannediyorum ki- -
Puştlar!
Siz kim oluyorsunuz
Ian?
Memur musunuz yoksa
bir mahkumun uşakları mı?
Size ne demeli
Müdürüm?
Kim bu namussuzlar?
Bundan kaç kişi
haberdar?
Kaç kişiyi daha
cehennemin dibine yollayayım?
Söyle bana.
Seninle ne yapayım
istersin?
Kaçık herif.
Canın ne istiyorsa
onu yap.
Buraya adım attığım
an ölü olduğumu anlamıştım zaten.
Buralara gelmek için
onca emek ettikten sonra böyle olması sana uyar mı?
Ne fark eder ki?
Hiçbir şey bitmedi.
Şimdi hatırladım da abini
öldüren de bendim.
Bunu biliyor muydun?
Bilseydim seni çoktan
öldürmüş olurdum.
Ama yaptıkların
bundan ibaret değil.
Sadece bekle.
Yaptığın ne varsa
bedelini ödeteceğim sana.
İşinin erbabı
olduğunu biliyordum.
Senin hakkında
aldığım karar ne olursa olsun kişisel
algılamamayı aklından çıkarma.
Sana güvendiğim için
pişman değilim ayrıca.
Yine de yolun sonuna geldik zannediyorum.
Buna daha fazla göz
yumamam.
Bana kalırsa sen de
anlıyorsun.
Kafayı mı yedin sen?
Korkak bir fare gibi o
beş para etmez teypleri toplayıp durdun.
Bu boku başımıza sen
sardın.
Vakit yok.
Bitir şunun işini
hemen!
Sen çeneni kapa da
kaybol.
Ne dedin sen?
Ciğeri beş para etmez
bir hükümlüye iyi davrandık diye şimdi
kendini adam mı sandın?
Bu işe noktayı
koyalım.
Niye nokta koymak
isteyip duruyorsun?
Ben daha yeni
başIıyorum.
Byung Soo, bundan
böyle müdür sensin.
Şuna ne dersin?
Müdürü vurduktan
sonra kendi canına kıydın.
Bu iş görür.
Çabuk olun!
Tüm geceyi burada mı
geçirelim?
Gel buraya orospu
çocuğu.
Baek Jung kaldır şunu!
- Daha güçIü!
- Uğraşıyorum!
Bacakları!
Bacaklar!
Ahmak herifler.
Bırak!
Bırak da gitsin
namussuz!
Işığı yakın!
Kimse kıpırdamasın.
Yakalayın şunu.
KımıIdama!
Acil durum!
Acil durum!
Firari var!
Bir memuru öldürdükten
sonra kaçmaya kalkışıyor!
Tüm çıkışları
engelleyin ve kaçış rotalarını kesin!
Gördüğünüz yerde
vurun!
Tekrar ediyorum.
Firari var!
- Kimse kıpırdamasın!
- Arayın!
Yürüyün!
Cidden Kafayı yedim herhalde.
Biliyorsun, ben
aslında böyle biri değilim.
Kimseye seni
kurtardığımı söyleyeyim deme.
Bu kez ne halt ettin?
- Dinle.
Bana yardım etmen
lazım.
- Hayatta olmaz.
Kusura bakma da
aramızdakilerin bununla sınırlı kalması lazım, abi.
Daha iyi arayın
piçler!
- Arka kapı ne
durumda?
- Kontrol ediyoruz.
Arka kapı!
Durum bildirimi yapın!
Yangın çıktı.
İyice yayıIıyor
buraya.
YıkıIıyor!
Yangını söndüreceğiz.
İtfaiye merkezinden
arıyorum.
Sizin bölgenizden bir
alarm alıyoruz.
Evet, yangın yok.
Fırını tamir ediyoruz.
Acilen harekete geçin
Iütfen.
Tamam beyefendi,
geçeceğiz.
Bir patlama sesi
geldi.
İyi misiniz?
Alo?
Beni duyuyor musunuz?
Cevap verin.
Sung An Hapishanesi.
Tüm bağlantıları
kesin.
Bütün kapıları da
kilitleyin.
8.
Koğuşu açın ve
herkesi yangını söndürmeye yollayın.
Sung An
Hapishanesi'nde büyük bir yangın çıkmış efendim.
Boştaki tüm
birlikleri gönderin.
Peki ya Jeong?
Onu buldunuz mu?
- O kokuşmuş fareye
ne oldu?
- Şey Baş Gardiyan!
Müdür olmak istiyor
musun istemiyor musun?
O fareyi hemen yakala!
Hassiktir Ian!
Güzel manzara, değil
mi?
Kötü bir atıcısın
belli ki.
Seni o kadar kolay
öldürdükten sonra nasıI tadı çıkar ki?
Kime karşı dövüşürsen
dövüş, önce başlarındakine darbe vur.
Bugün bu oyuna bir
son vereceğim namussuz herif!
Bak bakalım şerefsiz.
Herkes izliyor.
Herkese göstereceğim
senin gibi adi heriflerin sonunun ne olduğunu.
Bırakın beni göt
herifler!
Tüm çıkışları kapatın
ve bu işe bulaşmış kim varsa tutuklayın.
İndir silahını ve
teslim ol!
Tekrar ediyorum!
İndir silahını!
Siktirin gidin piç
herifler!
Burası benim bölgem!
Benim kurduğum dünya,
bok kafalılar!
Kimse bunu berbat
edemez!
Piç Orospu çocuğu!
Yaşamaya hakkın yok,
alçak herif!
Song Yu Gon, dur!
İçeri bunun için
girmedin!
Teğmen Song.
İyi düşün.
İndir onu!
Sen üzerine düşeni
yaptın.
Öyle Öyle mi dersin?
Hayır!
Onu bize bırak, Yu
Gon.
Onlara inanıyor musun?
O sersemler aptaldan başka
bir şey değil.
AkıIsız herif!
Orospu çocuğu!
Ayağa kalk göt herif!
Şerefsiz!
Beni yakalamak mı
istiyorsun?
Yakalayıp da ne yapacaksın
Ian puşt?
Bu dünyada beni
mahkum edecek bir hapishane var mı sanıyorsun?
Tabii, olmadığını
biliyorum.
Durma, zaten cehennem
hayatı sana daha uygun.
Hep hayal görüyordun.
Burası sadece bir
hapishane.
O artık bizimle.
Yu Gon.
Gidelim.
Sana önce iyi haberi
vereyim.
Jung Ik Ho'nun
dışarıdaki bağlantısı Doktor Kim,
Osaka'da tutuklandı.
Hwang'ın bulunduğu
yer de yakında teyit edilecek.
Bir de, tüm faili
meçhuller yeniden incelemeye alınacak.
Olaylarla bağlantısı
olan herkes mahkemeye çağırılacak.
Sayende yapacak tonla
işimiz oldu.
Bu arada artık bunu
sana geri verebilirim.
Kötü haber nedir?
Mesele
hapishanedeyken gerçekleştirdiğin eylemler.
Kundaklama şüphesi ki bunu zaten kabul ettin.
Bizim başımızı daha
çok derde sokan ise olaylara ilişkin
mahkumların ve gardiyanların esas suçlu
Jung Ik Ho ile yakın işbirliği içinde çeşitli
suç girişimlerinde faal olarak yer aldığına dair ifade vermiş olması.
Kendini savunma adına
söyleyeceğin bir şey var mı?
Hayır.
Sanırım buradaki görevim
tamamlandı.
Soruşturmanın
kalanını size bırakıyorum.
Üzülerek söylüyorum
ki hafifletilmiş haliyle bile hüküm giymekten kurtulmanın bir yolu yok.
Bunu kabul edebilecek
misin?
Elbette.
Orada da, insanlar
yaşıyor.
Ve zaman aynı şekilde
geçiyor.
Çeviri:
Ladystoneheart & mircelona* Yeppudaa Çeviri Çetesi HAPİSHANE||
« Prev Post
Next Post »