Ölüm Fısıltısı (2007) Şeytanın Vesvesesi
| |
Whisper 94 dk
Yönetmen:Stewart Hendler
Senaryo:Christopher Borrelli
Ülke:ABD, Kanada
Tür:Suç, Dram, Korku, Gerilim
Vizyon Tarihi:13 Temmuz 2007 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Jeff Rona
Nam-ı Diğer:Hellion
Oyuncular
Jennifer Shirley
Blake Woodruff
Michael Rooker
Josh Holloway
Sarah Wayne Callies
Özet
Zengin bir İngiliz ailenin çocuğu olan 10 yaşındaki David
kaçırılır. Çocuğu kaçıran Max Harper ve ortağı, yüklü bir fidye karşılı bu
olayı klasik bir kaçırma olayı olarak görmektedirler. Ancak utangaç ve sessiz
biri gibi gözüken küçük çocuğun gizli güçleri vardır.
Altyazı
David?
Geliyorum, anne.
Sid!
Gerçek dünyaya hoş
geldin.
Hadi, şuna bir
baksana.
Biliyor musun Max, seninle
açık konuşacağım.
Burayı gerçekten
almak istiyor musun?
Ben olsam burayı
soymam bile.
Evet ama burası tamamen
benim olacak.
Bizim.
Bizim.
Bizim.
Bak, hapiste mutfakta
çalıştın diye tek seçeneğin bu olacak
değil, tamam mı?
Hayır Sydney, Max'in
bir iş planı var.
Menüler üzerinde
çalışıyoruz bile.
Size başka bir şey
söyleyeyim, benim de bir iş planım var.
Ve kağıt şapkalarla,
peçetelerle ve isim kartlarıyla hiçbir ilgisi yok.
Artık öyle işler yapmıyorum
Sid.
Bak, Aralık ayında
güzel bir iş var.
Jones diye bir adamla
yapıcağız.
Küçük bir çocuğu
kaçırıp, iyi para alacağız.
Herkes kazanacak.
Onu dinleme, olur mu?
Biliyor musun?
Bu çok iyi bir fikir.
Ama bir düşün
istersen Max.
Ne paran var, ne de
bir teminatın.
Hiç bir banka seninle
çalışmak istemez.
Bu işi yapacağım Sid.
Evet, yapacağından
eminim.
Seni bir kaç hafta içinde
ararım, tamam mı?
Git buradan.
Burada daha önce
yemek sektöründe çalıştığınız yazıyor.
Quincy, Waltham ve
Newport'da aşçı olarak çalıştım.
Ve 50.
000 dolarlık krediyle
Hazel Sokağı'ndaki eski lokantayı canlandırabileceğinizi mi
düşünüyorsunuz?
İki işlek sokağın
köşesinde.
Hem yaya hem de araba
trafiğinin çok olduğu bir yer.
Evet, Bay Truemont, bunları
inceledim.
Çok kötü değil ama pek iyi de değil.
Nasıl gitti?
Aldın mı?
Sid aradı.
O işi kabul edeceğim,
Rox.
Başka şansım yok.
Peki tatlım, ben partini
hazırlamaya gidiyorum seninle Chloe
ilgilenecek.
Ama senin yapman daha
çok hoşuma gidiyor.
Sandborn'un partisi burada
mı?
Shazam!
Bu harikaydı, değil
mi çocuklar?
Güzeldi, değil mi?
Evet.
Sakın bunu evdeki
hayvanlarla denemeyin ama.
Hazır mısınız?
Bakalım onu yok edebilecek
miyiz?
Noel Baba!
Noel Baba!
Noel Baba!
Herkese hediye
getirdim!
Bekleyin.
Herkese hediye
getirdim!
Tamam, dikkat edin.
Sen, oradaki.
Kavga etmek yok!
Tamam!
Tamam!
Hemen onu bana ver.
Abrakadabra!
Noel için ne istersin,
David?
Sen ne istersin, Noel
Baba?
Pekâlâ, pasta zamanı!
Chloe, David'in
nerede olduğunu biliyor musun?
Hayır, emin değilim.
David!
Aman Tanrım.
Seni özlemişim
Sidney, yeni saç şeklin güzel olmuş.
Geldiğine seviniyor
musun bari?
Evet.
Bu arada, senin burada
ne işin var, Yoko Uno?
Çocuklarla aram iyidir,
Vince.
Bende iki tane var.
Ne istiyorsun?
İki.
Bu da ne böyle?
Bir tanesini atlamış
olmalıyım.
Hayır, kahretsin.
Önemli değil.
Çocuğumuz geldi.
Tamam.
Umarım doğru çocuğu
getirmiştir.
Sidney.
Sakin ol.
Duruyor.
Her şey yolunda mı, çocuklar?
Evet.
Benzinimiz bitti.
Tamam!
Tamam, hallettik!
Bobby!
Hangi cehennemdesin?
128'de iki patlak lastik
var.
Bobby, sana söylüyorum tembel herif!
Bir numaralı otoyola
gel Ne gördü?
Muhtemelen hiç bir
şey.
Burada olmaz.
Max, kamyoneti getir.
Hadi, gidelim.
- Neden?
- Hadi.
Ama hiç bir şey görmüş olamaz.
Bir balta al.
Uyandırmamı mı
istiyorsun?
Asla uyanmayacaksın!
Bayan Sandborn?
Ben Dedektif Whitley.
Sizce onu bulabilecek
misiniz?
Telefonda da
söylediğim gibi hanımefendi, tüm ipuçlarını takip edeceğiz.
Ama kaçıranlar sizi
büyük bir ihtimalle arayacaktır.
Genelde ararlar.
Bayan Sandborn.
Dedektif Miles.
Bunun sizin için zor
bir zaman olduğunu biliyorum ama tüm
çalışanların bir listesine ihtiyacım var.
Miles, bir dakika konuşabilir
miyiz?
Affedersiniz.
Ben bunları hallettim,
tamam mı?
Sen izle ve not al.
İşleri nasıl
yürüttüğümüzü öğren, tamam mı?
Burası bir yaz kampı
sanıyordum.
Burayı ayarlamayı nasıl
becerdin?
Sahibi Mart ayına
kadar göz kulak olayım diye bana para verdi.
Evet.
Yıkılmasın diye mi göz
kulak olacaksın?
Hepimizin daha güzel günleri
oldu.
Hadi içeri sokalım
şunu.
Hava gitgide soğuyor.
Bu gece hava buz gibi.
Pekâlâ.
Şimdi kafana bunu
geçireceğim ve birlikte içeri girip
ısınacağız, tamam mı?
Tamam.
Tamam, bir şey yok, merak
etme.
Sadece rüzgar.
Defol git buradan!
Ne var?
Sadece bir köpek!
Tanrı beşinci maddeyi
korusun.
Korkacak bir şey yok.
Sana bir şey
olmayacak, söz veriyorum.
Tuvalete gitmem gerek.
Tamam, hemen içeride kendi
tuvaletin var.
İçeride nerede?
Neredeyim ben?
Sen bunu kafana takma
David.
Bize yardımcı ol,
yeter.
Ne bileyim, oyun gibi
farz et bunu.
Canımı yakacak
mısınız?
Hayır!
Sakin ol, dostum.
Sonra sana dondurma getiririm.
İster misin?
Tamam.
Haydi, gir içeri.
Artık gözündeki bandı
çıkarabilirsin, David.
Tipik bir kamp
ablasısın.
Vince.
Sidney, bana
söyleseydin kendi aletlerimi getirirdim.
Hiç değilse daha çok
kanalımız olurdu Cep telefonumuz bile yok.
Seni uyarmama gerek
yok biliyorum ama çocuğa çok bağlanma,
tamam mı?
Ben aldım.
Çocuğun yanındaki odaya
biz geçeriz.
Tamam.
Teşekkür ederim.
Bu yabancı şey de ne?
Sınıra çok yakınız
Vince.
Nerenin sınırı?
Afrika mı?
Kapıyı aç!
İçeri gireyim!
İşte gidiyoruz!
Dostum!
Tek eksiğimiz güzel
bir pizza.
Harika bir akşam
olacak.
Kamp ablası,
buralarda bir telefon rehberi gördün mü?
Bırak onu.
Arkamızda iz bırakmak
için harika bir yol.
Merhaba anne, evet
kamptayım.
Bir kaç güne kadar
dönerim.
Ne istersem onu
alırım!
Onu bana geri ver!
Onu merak etme.
Kötü bir şey olmasına
izin vermem, biliyorsun.
Keşke bitse artık bu.
Yakında bitecek.
Yatma vakti.
Sana bunu buldum.
Üşüyebilirsin diye
düşündüm.
Bunu neden takıyorsun?
Benim kim olduğumu görmeyesin
diye.
Biraz uyumaya çalış,
tamam mı?
Rahatsız görünüyor.
Çıkartmak istersen,
bakmam.
Tamam, ama bu
aramızda sır olarak kalacak.
Tamam, söz.
Vahada gece oldu develeri uykuya yatırın.
Gölgeler boyuyor yüzlerimizi aklımızda romantik hayaller gökyüzünde yarım ay gülümsüyor bize bakıp.
Bir kum tepesine çıkalım
hadi ve biraz toz kaldıralım.
Beni seviyor musun,
Max?
Belki.
Bu kadar nefret
ediyorsan parayı alınca onu sildirebiliriz.
Yapamam.
Yarayı kesersen daha
da büyür.
Sence biz kötü insanlar
mıyız?
On Emir'de çocuk
kaçırmayla ilgili bir şey yok.
Hırsızlığa giriyor
ama.
Bu hırsızlık değil.
Ödünç alıyoruz.
Çocuğun annesi
Jones'a ödeme yapacak ve David de yarın gece evine dönecek.
Bu Jones denen adam
kim?
Önemi yok.
Sid, Jones ile
anlaşma yaptı.
Biz çocuğu kaçırıp sakladığımız
için pay alıyoruz.
Onlar da değiş tokuşu
yapıp, ödemeyi alacaklar.
Evet, herkes
kazanıyor.
Herkes kazanıyor.
Max'i öldür!
Max.
Ne oldu bebeğim?
Yok bir şey, özür
dilerim.
Bir kabus gördüm.
Tamam.
Sesler duyuyorum.
David'i kontrol eder
misin?
Tamam.
Teşekkür ederim.
Burayı hiç sevmedim.
Lanet olsun!
Yataktasın sanıyordum.
Seni korkutmamaya
çalışıyordum.
Pencerem neden açıktı,
Max?
Diğerleri beni böyle
çağırdığını duymasın.
Anladın mı beni?
Özür dilerim.
Bazen istemediğin
şeyleri duyuyorsun.
Gel buraya, her şey yolunda.
Yat hadi.
Lanet olsun!
O küçük piç
insülinimi mahvetmiş!
Tamam, sakin ol.
Bagajda yanında duruyordu.
Tekme falan attı
herhalde.
Vince, isteyerek
yapmamıştır.
Sakin ol dostum.
Ne zaman yapman
gerekiyor?
Her sabah, dostum.
Hemen şimdi.
Tamam, bana
anahtarları ver.
Buralarda bir eczane
vardır herhalde.
Yolun aşağısında bir
tane var ama yabancı olduğunu hemen anlarlar.
Bunu yapamayız.
O zaman Portsmouth'a giderim!
Anahtarları ver.
Hayır, olmaz.
Çok az vaktimiz var.
Saat beşten evvel
Jones'la Welsham buz pistinde buluşmalıyım.
Tek arabayla gelmek kötü
bir fikir demiştim ben!
Buradaki tek kötü fikir
seni getirmekmiş.
Hadi, ver şunu.
Sakin ol!
Max, onu Portsmouth'a
götür.
Reçeten var mı?
- Evet.
- Gereken her şey var
mı?
- Evet!
Pekâlâ.
Al götür şunu buradan.
Lanet olsun!
Gel buraya, seni
küçük piç!
Vince, onu rahat
bırak!
- Saçmalama!
- Onu rahat bırak!
Suratımızı gördü,
Sydney.
Şimdi ne yapacağız?
Bir dakika durun da düşüneyim,
tamam mı?
Max, dün gece ona
baktıktan sonra kapıyı kilitlemiş miydin?
Bir dakika, ne dedin
sen?
Ne yaptın sen?
Üstünümü örttün yoksa?
Yemin ederim kilitledim.
Senin bunu bilmen
lazım.
Bunun ne demek
olduğunu biliyorsun, değil mi?
Muhtemelen
isimlerimizi de biliyordur.
Bu ucube çocuk
işimizi mahvetti.
Yüzlerimizi de gördü.
Artık onu bırakabilir
miyiz, bilmiyorum.
Dinle, ben gelene kadar
bir şey yapmayın - Max!
- Ne var?
Merhaba!
Diyabet!
Biraz daha gel.
Burası güzel.
Burada dur.
Hemen arayın, bunlar
muhteşem.
Bunlar çok hızlı
gidiyor.
Sence de bunlar
evdekiler için harika bir hediye olmaz mı?
Büyükanneler, dünürler,
komşular herkes bu harika hediyelere
bayılacak.
Pekâlâ, aç mısın?
Hemen geri dönmeliyiz.
Hadi ama, Sydney
Portsmout'a bu kadar çabuk gidip döndüğümüze inanmaz.
Hadi.
Hadi buralarda biraz
zaman geçirelim de anlamasın.
- Pekâlâ.
- Pekâlâ.
Efendim?
Tanrım.
Kendine hiç yardımcı olmuyorsun
evlat.
Başım belada mı?
Bilmiyorum.
Sana bağlı.
Neye benzediğimizi
unutabilir misin?
Yüzlerimizi,
seslerimizi, isimlerimizi?
Neden?
Neden mi?
Neden mi?
Sana bir masal anlatayım
istersen.
Birkaç yıl önce
ortağımla beraber bu bölgedeki bir bankada bir iş çeviriyorduk.
Her şey yolunda
gidiyordu, ta ki veznedar sessiz alarmı çalıştırana dek.
Onu uyarmıştık, yapma,
uzak dur demiştik.
Ama o gene de gidip alarma
bastı.
Ortağım da ne yapsın, mecburen beynini
havaya uçurmak zorunda kaldı.
Kafasına bir kurşun
sıktı.
Kıssadan hisse kimse ispiyoncuları sevmez.
Güzelmiş, nedir bu?
Veznedarın kolyesi.
Kopup, her yere
dağılmıştı.
Sen nereden biliyorsun
bunu?
Ben pek çok şey
biliyorum.
Ve kızı ortağının öldürmediğini
de biliyorum.
Polise öyle
söylemedin.
Bu hikayeyi o kadar
çok anlattın ki, kendin de inanmaya
başladın.
Bir şey daha biliyorum.
Neymiş o?
Ne biliyorsun?
Kalp krizi geçirmek üzere
olduğunu.
Ne?
Beni korkutmaya mı çalışıyorsun?
Arabanın burada olmaması
çok kötü.
Dur.
Planın buydu, değil
mi?
Tek araba daha az
sorun demektir.
Korkarım burada öleceksin,
Sidney.
Bu küçük, ıssız
kulübede oturma odasındaki kahverengi
halının üzerinde.
Sidney?
Sidney?
Sidney!
Sidney!
Tamam, tamam.
911.
Acil durumunuzu
bildirin.
Hanımefendi, acil durumunuzu
bildirin.
Özür dilerim, yanlış
numara çevirmişim.
Üzgünüm, Sidney.
Max birazdan burada
olur.
Hayır!
Burada olduğumuzu kimseye
söyleyemeyiz!
Dayan.
Merak etme, Max
birazdan gelir.
Tamam, her şey yoluna
girecek.
Max?
Bebeğim, Sidney,
kalbi, ben Özür dilerim, Max!
David benimle
birlikteydi.
Yalnız kalmaya
korkmuştum, Max.
Bay Cesur'un başına
gelenlere üzüldüm.
Gerçekten çok üzüldüm.
Bir sürü örümcek var.
Kış uykusuna yattıklarını
sanırdım.
Yuvaları nerede acaba?
Toprak donmuş, onu
gömemeyiz.
Bir kaç gün onu
burada tutup giderken yanımıza alırız.
Şimdi payınız daha da
büyüdü.
Bu çocuk beni
korkutuyor.
Bence uğursuzun teki.
Peki, şimdi ne
yapıyoruz?
İki seçeneğimiz var.
Ya çocuğu bir yol
kenarına bırakır işi unuturuz Ne?
Tüm bunları bir hiç
uğruna mı yaptık?
Yine eski fakir
günlerimize mi döneceğiz?
Hayatta olmaz!
Ya da ben buluşma noktasına gidip Jones'u bulurum.
Plan devam eder ve
biz de paramızı alırız.
Evet ve üstelik
payımız daha da büyük artık.
Vince, yemin ederim, bunu
bir başkası söylese Sidney'in payını yeğenine
vereceğiz.
Peki, her neyse.
O zaman sen gidip
Jones ile konuşuyorsun.
Bir dakika, oylama
yapmıyor muyuz?
Ben David'i bırakalım
diyorum.
Bu iş hakkında içimde
kötü bir his var.
Max?
Şunu al, korunmak
için.
Neden?
Cücelerden mi?
Sidney nerede?
Öldü.
O Öldü.
Kalp krizi geçirdi.
Çok kötü.
Çocuk hayatta mı peki?
Elbette.
Annesi kanıt isterse
diye fotoğrafını da çektim.
Bu da ne?
Yeni bir fotoğraf
çekmemiz gerekecek.
Zahmet etme.
Annesini aramaya hazırsın,
değil mi?
Evet, bu gece.
İhtiyacın olan her
şeyi aldın mı?
Evet.
Evet.
İzlenemeyen telefon,
sinyal karıştırıcı, hepsini bağlayacak bir uzman.
Gerzek.
Adam profesyonel.
Yarın öğlen Boston Sanat
Müzesi'nde ol.
Teslimat için
detayları ve paranızı alacaksın.
İzlenmediğine emin ol.
Bütün fotoğraflar bu
kadar mı, Mora?
Affedersiniz.
Detektif, bize
katılmanız ne güzel.
Hâlâ Mississippi
saatinde herhalde.
Arabayla ilgili bir gelişme
var mı Mora?
Pek sayılmaz, ama
büyük bir Amerikan arabası aradığımız söyleyebilirim.
Minibüsten ne haber?
Yakmadan önce temizlemişler ama garaja alınca bir şeyler bulabilirim
yine de.
Yani elimizde hiç bir
şey yok.
Pek sayılmaz, bak.
En az iki set parmak
izi var burada.
Temiz bir başparmak
ve işaret parmağı.
Bunlardan birinin kaydı
vardır mutlaka.
Pekâlâ, bu çok iyi.
Gerçekten çok iyi.
Seninle biraz dolaşacağız,
tamam mı?
Nereye gidiyoruz?
Seni eve götürmeden
önce yapacak birkaç işimiz daha var.
Ama ben burada
eğleniyordum.
Eve gitmek
istediğimden emin değilim.
Ne demek istiyorsun,
dostum?
Elbette gitmek
istiyorsun.
Hadi, gidiyoruz.
Belki de artık
dönmeliyiz.
Bunun için artık çok
geç.
Çıkış yok.
Bana söylemeliydin!
Max!
Onu aşağıda tut.
Kusura bakma, tatlım.
- Öyle demek
istemedim - Yapmam lazım!
Artık bakabilirsin
David.
Tamam.
Pekâlâ, sinyal bozucu.
Tamam mı?
Dekoder.
Hazırız.
Bunu tespit edemezler
umarım.
Anneni arıyoruz David.
Çok iyi.
Başlıyoruz.
Biz bağlanana kadar
açmayın.
Tamam.
Alo?
Bayan Sandborn?
Evet, benim.
Oğlunuz elimde.
Yaşadığına dair kanıt
istiyorum.
Evet, elbette.
David?
David, sen misin?
Hadi ahbap, bitmesine
az kaldı.
Şunu konuştursana.
Bir şey söyle!
Merhaba de.
Hadi David, korkma.
Evet, kork.
Sana ne yapacağımı bilsen
korkudan ödün patlardı.
Tamam canım.
Sadece alo de.
Hadi.
Lanet olası, bir şey
söyle!
Pekâlâ.
Vince, canını yakma
sakın!
Ne yapıyorsun.
Geri çekil.
Vince, yapma dur!
Tamam David, bir şey
yok.
Bırak onu!
Az önce adımı söyledi!
Neden beni
bıçaklamıyorsun?
Neler oluyor?
Kamp ablası az önce
onlara adımı söyledi!
Neden yaptın bunu?
Kapat artık Max!
Telefonu kapat!
Hayır!
Ne yapıyorsun?
Pekâlâ, her şeyin bir
kopyasını çıkaralım.
Ses eşleşmesi
bulabildin mi?
Herhangi bir sinyal
ya da iz?
Bunları duyduğunuz için
üzgünüm.
Pekâlâ, sayıları
işleme koyun.
Bana geri dönün.
David hâlâ hayatta mı?
Ses eşleşmesi
yapılamamış.
Bulundukları yer de
belli değil.
Oğlum öldü mü?
Onu öldürdüler mi?
Bilmiyoruz Katherine.
Hiç bir fikrimiz yok.
Peki, şimdi ne yapmak
istiyorsunuz?
Şimdi şu dondurmayı yiyebilirim
artık.
Tamam, yeter artık.
Vince, sakın ona
zarar verme.
Çekil yolumdan!
Tamam canım.
Her şey yolunda,
tamam mı?
Hayır, değil.
Ne yapıyorsun, Max?
Uzun zaman önce yapmam
gereken şeyi.
Ve adımı söyleyip
durma.
Bu ölmen için iyi bir
sebep olur.
İlk cinayetin mi
olurum?
Max, dikkat et!
Bu da neydi böyle?
Bunu gördünüz mü?
Max Max Max?
Uyuyamadın mı?
Kabuslar.
Arkadaş ister misin?
Hayır, teşekkürler.
Yalnız kalmak
istiyorum.
Lütfen bizi bağışla.
Vince?
Vince?
Vince, aşağıdaki sen
misin?
Sıra sende.
Seni kim serbest
bıraktı?
Hiç kimse.
Max nerede?
Jones diye biriyle konuşmaya
gitti.
Birinin meselelere hakim
olması çok iyi.
Roxanne nerede?
Neden?
Beni dinle.
Dün gece çevirdiğin numaradan
sonra mahzende Sid'in yanında yatıyor
olman gerekirdi.
Beni öldüremezdin.
Sende o yürek yok.
Oynamak ister misin?
Günaydın, tatlım.
Neden o senin sevgilin
değil?
Senden çok
hoşlanıyormuş gibi bir hali var.
Sen ne anlarsın ki?
Dün gece onun dua ettiğini
duydum.
Bir sır yüzünden
Tanrı'dan bağışlanma diliyordu.
Max'ten bile sakladığı
bir sır.
Ne sırrı?
Maine'in Blanchard kasabasının
hemen dışında, korkunç bir olay yaşandı.
On yedi yaşındaki bir
genç kızın cesedi, taş ocağının yakınlarındaki terk edilmiş bir arabada
bulundu.
Yetkililer olayla
ilgili olarak genç bir adamı sorguluyorlar.
Ve şimdi hava durumu Aman Tanrım!
Vince, bir daha böyle
sinsi sinsi gelme.
Sen de duydun mu bunu?
Hayır.
Bir şey değildi herhalde.
Sorun ne, prenses?
Sidney'i düşünüyordum.
Onu kurtarabilirdim.
Hayır, bu senin suçun
değildi.
Senin suçun değildi
bebeğim.
Teşekkür ederim,
Vince.
Hiç beni özlediğin oluyor
mu?
Hayır.
Gidebilir miyim?
Çünkü ben bazen seni
özlüyorum.
Seni gerzek.
Bir şey
söylemeyeceğine yemin etmiştin.
Hayır, anlaşma anlaşmadır,
tamam mı?
Ama senin de sırların
var.
Ne sırrı?
Bebeğimizden haberim
var.
Ne yaptığını
biliyorum.
Nasıl olur?
Ben kimseye bir şey
söylemedim Evet ama bana söylemeliydin.
Vince, o bir hataydı.
Pekâlâ, tamam.
Sadece seni son bir kez
daha istiyorum.
Rox, eğer Max ne yaptığını
bilseydi hâlâ seni anne adayı olarak
seçer miydi?
Onu istiyor.
Max öğrenecek.
Bizim sırrımız.
Bizim sırrımız.
Telefon görüşmen bir
felaketti.
Biliyorum, kötü oldu.
Lanet olası çocuğu idare
etmek çok zor.
Senden karne istemedim.
Evet.
Tahmin edersin ki
bugün teslimatı yapamıyoruz.
Bunu duymak için mi on
kilometre yol yaptım?
Eğer çocuğun
yaşadığını kanıtlayabilseydin bu problemi yaşamazdık.
Önündekini görüyor
musun?
Hieronymus Bosch.
Ona ilham veren
neydi, biliyor musun?
Ölüm.
Bunun ne alakası var
şimdi?
Çok alakası var.
Şimdi tek bir seçeneğin
kaldı.
Çocuğu öldürmek.
Beni çocuğu kaçırmak
için tuttun, öldürmek için değil Telefon görüşmesi kötü gittiyse bir daha
ararız.
Annesi de parayı öder.
Kim olsa öder.
Evet.
Paramızı alana kadar bu
iş bitmemiştir.
Beni anladın mı?
Hayır, asıl sen beni
anla Max.
Sana ne dersem onu
yapacaksın.
Cesedi yok etmeye
hazır ol.
Bunu da hesaba katman
gerektiğini biliyor olmalıydın.
Kimseyi
öldürmeyeceğim, hele ki sekiz yaşındaki bir çocuğu asla.
Kiminle uğraştığını bir
bilsen.
Dinle Jones, kim olduğun
umurumda değil.
Bu işi yapmıyorum!
İstersen bir de
çocuğun kulağını kesip annesine postalayayım.
Çok da etkili bir
yöntem değil.
Telefonu yerine koy.
Yarın sabah son kez
senin restoranda buluşacağız.
Tamam, sakin ol.
Otur.
Anlat bakalım Jones.
Ne?
Jones mu?
Ben Jones değilim.
Neden bahsettiğini
bilmiyorum.
Yemin ederim!
Lanet olsun, bu da ne
demek oluyor?
Ben Jones değilim.
Jones diye birini de
tanımıyorum.
Peki beni arayan
kimdi?
Birisi telefonu buraya
bırakıp sonra da geri alırsam bana para
vereceğini söyledi.
Sana parayı veren adam
neye benziyordu?
Ne yaptın sen?
Hatırladığın kadar
iyi mi?
Dur, ver şunu.
Abrakadabra.
Çok komik.
Ver şunu dedim.
Max'e anlattığım zaman
ona vereceğim.
Neyi anlatacaksın?
Roxanne'le seni.
Ve şah.
Oyun oynamayı seviyorsun
demek.
Ben de bir oyun
biliyorum.
Gel hadi.
Bu tarafa.
Hadi gel, gel.
David?
Nereye gidiyoruz peki?
Benim oyunumu oynamaya.
Sana bir şey göstermek
istiyorum.
Pekâlâ, gel.
Orada dur.
Tamam, gördün mü?
Ağaçların arasından
bak.
Bakmaya devam et.
Bu oyunu sevmedim.
Ağlayacak mısın?
Buna ihtiyacın olabilir
diye düşündüm.
Hayır.
Başka söyleyecek bir
şeyin kaldı mı?
Lütfen beni öldürme.
Sende yok o yürek.
Ne yapıyorsun?
Lütfen öldürme beni.
Boğuluyorum, yapma!
Söyledim sana!
Sende o yürek yok!
David?
David!
David?
Sıra sende, Vince.
Çok akıllıca.
Pekâlâ.
Ben tam burada
duruyorum.
Ama beni ne kadar çok
bekletirsen Koşman bitti mi?
Güzel.
Çok güzel.
Çünkü bacaklarını
kıracağım.
David?
Max'i mi çağırmak
istiyorsun?
Belki sana yardım
edebilir.
Asıl sana kim yardım
edecek?
Beni tehdit mi ediyorsun?
Tanrım.
Hayır, o değil.
Şah mat.
David?
Düştü!
David!
Yakaladım seni.
Efendim?
Ben Mora.
Vincent Delayo adına bir
ilaç girişi bulduk.
Anlaşılan iki gün
önce insülin reçetesi yaptırmış.
Bunun işe
yarayacağını biliyordum.
Nerede?
Reggie Eczanesi'nde.
Maine'de, Welsham 227.
Cadde.
Şimdi Whitley'i
arıyorum.
Arama.
Ben onunla konuşurum.
Görüşürüz ufaklık.
Göz kapakların ağırlaşmış.
Düşler.
Kötü düşler David.
Vince yok ama artık.
Olanlar çok korkunçtu.
Biraz olsun mutlu olmadın
mı yani?
Mutlu mu?
Sence Vince'in başına
gelen şey beni mutlu mu etti?
Gözlerinden belli
oluyor.
"Gözler ruhun
aynasıdır" dediklerini duymuştum.
David!
Bizi biraz yalnız bırakabilir
misin?
Sorun değil Max.
Gittiğim için özür
dilerim.
Öyleyse yarın Jones'u
görmeye gitme.
Paramızı almam lazım.
Hayır.
Her gittiğinde korkunç
bir şeyler oluyor.
Hadi David'i bu gece
yollayalım.
Olur mu, lütfen?
Rox paraya
ihtiyacımız var!
Hani herkes kazanacaktı
Max?
Arkadaşların öldü!
Kaçırdığımız şeyin ne
olduğunu bile anlamadım.
Gecenin bir yarısı tuhaf
sesler duyuyorum!
Uyandığımda sanki
birisi kafama garip fikirler sokmuş gibi hissediyorum!
Sakin ol!
Sakin ol.
Bana bak.
Az kaldı.
Çok az kaldı.
Yüzüğün nerede?
Temizlik yapıyordum.
Burada bir terslik
var.
Yarın gideceğiz, söz
veriyorum.
Bu tarafa.
Aman Tanrım!
Nerede?
Bunu mu arıyordun?
Yüzüğün neden
Vince'in yatağındaydı Rox?
Hayır Max,
anlamıyorsun, açıklayabilirim.
Beni zorladı.
Neye zorladı?
Max üç yıl boyunca yoktun.
Yalnızdım.
Ve bir hata yaptım.
Vince sana söylemekle
tehdit etti.
Ben de Max?
Gelebilir miyim Max?
Max, lütfen açıklamama
izin ver!
Bebeğim, nereye gidiyorsun?
Buluşmaya.
Bu saate mi?
Erken dönerim.
Beni yalnız bırakamazsın!
Max.
Max.
Roxanne ben öldüreceğini
biliyor mu?
Lanet olsun.
Kıpırdamayın, bayan.
Kaç kişisiniz?
Size bir soru sordum.
Yalnızım.
Şimdi sakin olun.
Beni buldunuz memur
bey.
Bir an için hiç
bulamayacaksınız sanmıştım.
Her şey yoluna girecek
David.
Bilirsiniz,
hayatlarımız öyküler gibidir.
Bir başlangıç, gelişme
ve sonu vardır.
Max'in öyküsü.
Sizin öykünüz de burada
memur bey.
Nasıl bittiğini bilmek
ister misiniz?
Neden ona bodrum
katındaki telefondan bahsetmedin?
Kafandan uydurup
durma.
Aşağıda hiç bir şey
yok.
Kime istersen ona
inan.
Sakın bir adım daha
atma!
Uzun zaman burada
olmayacaksın!
Kapıyı açın bayan!
Bir şeyler yapsan iyi
olur Roxanne.
Hapiste bebek
doğuramazsın.
Bu son şansın.
Kapıyı aç!
Kapıyı aç!
Git buradan.
O adamı ben öldürdüm.
Başka çaren yoktu
Roxanne.
Ölmesini istememiştim.
Elbette istemedin.
Gitmiş.
Hayatım boyunca oradaydı.
Nesin sen David?
Ben bir meleğim.
Düşlerine giren
sesler sana ne söylüyor?
Max'i öldürmemi
söylediler ama ben asla Ruhu Roxanne cehenneme gidecek.
Hayır tatlım.
Cehennem gerçek
değildir.
Ailelerin
çocukları korkutmak için uydurduğu bir şeydir.
Öyle bir şey yok.
Emin misin?
Ben cehennemi gördüm
Roxanne.
Kötüleri sonsuz ceza
bekliyor.
Tanrı Max'i kötülüğü için
cezalandıracak.
Max kötü değil.
Şimdilik.
Ama Max beni öldürmek
istiyor.
Bir meleği öldürecek.
Hayır, asla yapmaz.
Sonsuz ceza Roxanne.
Lütfen David, her
şeyi yaparım.
Onun için öldürür
müsün?
Onun ruhunu kurtarmak
için?
Onun için cinayet işler misin?
Onunla
ilgilenmelisin.
Onun ruhunu
kurtarmalısın.
Bunu düşünürken bana yardım
edebilir misin?
Küçük olduğum için kibritle
oynamamalıyım.
Oradan uzaklaş Sam.
İşimiz neredeyse
bitti.
Beni izlediğini biliyorum.
Artık bu oyunu oynamayacağım.
Oyun mu?
Bu bir iş anlaşması.
Sen de kafasına bir
kurşun sıkarak sözünü tutacaksın.
Benim yaptığım anlaşma
böyle değildi.
Hangi cüretle yüzüme
kapatırsın?
David'le birlikte
dört kötü gün mü geçirdin Max?
Bir de sekiz yıl geçir
bakalım.
Jones sen misin?
Burada kaparodan çok
daha fazlasını karşılayacak para vardır herhalde.
Küçük bir çocuğu öldürmeyeceğim.
Öyle bir şey yapmayacaksın
zaten!
Onun insan olduğunu
mu sanıyorsun?
Seninle ortak bir
yanımız var.
İkimiz de kurdu
evimize sokup kapıyı üstümüzden kilitledik.
Ben onu evlat
edinerek özlediğim hayata kavuştum ama sen
daha başına nasıl bir bela aldığını onun
neler yapabileceğini bilmiyorsun.
Ondan kurtulmak
için her şeyimi feda ederdim.
Kafanın içine
girer ve korkunç fikirler fısıldar.
Kurtulamayacağın hayaller
çizer.
Her geçen gün daha
da güçleniyor, Max.
Bir yıl ya da bir
hafta sonra hatta şimdi bile neler yapabileceğini bilemiyorum.
Hepimizi öldürene kadar
da durmayacak.
Şimdi yanında kim var?
Kendi babasını
öldürdü.
Son dadısını öldürdü.
Onu öldürmeyeceğini
mi sanıyorsun?
Dinle beni.
Sana yalvarıyorum.
Lütfen!
Onu öldür.
Yanlış adamı kiraladın.
Hayır, lütfen Özür dilerim.
Özür dilerim.
Aradığınız numara kullanılmamaktadır
Duyuyor musun, Roxanne?
Neyi bebeğim?
Kötü adam geliyor.
Rox?
Rox!
David'e ne yapacaksın?
Hiç bir şey.
Max, beni bağışladığını
söyle.
Elbette bağışladım.
David, saklan!
Neden?
Silahı al Max.
Polisin silahını al.
Koş!
Roxanne aklını
kaçırdı.
Vur onu Max!
Vur onu Max!
Vur onu!
Öldür onu!
O bir katil!
Benim canımı yakmak
istiyor.
Ona güvenme.
İndir silahı Rox.
Buradan çıkabiliriz.
Her şeyi geride
bırakabiliriz!
Hayır, Max!
Roxanne'i içeri alma.
Korkuyorum.
Benim canımı yakmak
istiyor.
Yardım et, Roxanne!
Kurtar beni!
Max!
Ona izin verme Sen!
- David!
- Hayır!
Senin ruhun için, Max!
David, bana gel!
Git buradan, Rox!
Gel de beni al.
Max.
Arkanda.
Sağa bak.
Ateş et!
Sakın ıskalama!
Sakın ıskalama!
Max!
İyi atış, Max.
Ben Aman Tanrım!
Rox!
Rox.
Rox, hayır.
Beni bırakamazsın.
Onu dinleme.
Rox, özür dilerim.
Rox.
Rox!
Hayır.
Rox!
Hayır, hayır.
Daha yeni başladım.
Zavallı Roxanne.
Benim bir melek
olduğumu sanıyordu.
Melekleri
öldüremezsin.
İblisleri
öldürebilirsin.
İblis dediğin ne
ki?
Düşmüş bir melek.
Tıpkı senin düşeceğin
gibi Max.
O kadar üzgün durma
katil.
Artık kazanan
takımdasın.
Emir yok, suçluluk
yok.
Çaresizler için
gönderildim.
Uyanmamı mı
istiyorsun?
Asla
uyanmayacaksın!
Parçası Zayıf olduklarında gelirim ben.
Umutları
tükendiğinde.
Sevdikleri onları reddettiğinde.
Onları bulur kulaklarına fısıldarım.
Çok ikna edici olabilirim.
Max?
Neden David?
Tüm bunların nedeni
ne?
Ruh toplamak için Max.
Benim yaptığım bu.
Ya ben?
Ben ne yapıyorum?
Sen de diğerleri kadar
acizsin.
O yüzden uslu çocuk
ol ve silahı başına daya.
Yap hadi.
Ya da hayatın boyunca
sesimi duyarsın.
İyi bir oyundu Max.
İyi oyundu Max ama
daha bitmedi.
Hayır David, bitti.
Rox?
Bir meleği öldüremezsin
Max.
Hep seninle birlikte olacaklar,
Max.
Daima.
Hayır!
Hadi!
Yap!
Mutlu Noeller!
Tanrı korusun.
Mutlu Noeller.
Mutlu Noeller!
||
« Prev Post
Next Post »