Oyun (1997) The Game
| |
129 dk
Yönetmen:David Fincher
Senaryo:John Brancato, Michael Ferris
Ülke:ABD
Tür:Dram, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:06 Şubat 1998 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Çin Lehçesi, Almanca
Müzik:Howard Shore
Oyuncular
Michael Douglas
Sean Penn
Deborah Kara Unger
James Rebhorn
Peter Donat
Özet
Nicholas Von Orton, bütün yatırımlarının kontrolünü ve
ilişkilerini elinde tutmaya alışık, zeki, kurnaz ve başarılı bir iş adamıdır.
Ancak Orton’un bu düzenli yaşamı, sorumsuz fakat etkileyici
küçük kardeşi Conrad’ın ona verdiği beklenmedik bir doğum günü hediyesiyle
köklü değişikliklere uğrar. Nicholas oyuna başlarken ortada çok büyük bir ödül
olduğunu farkeder ancak bu esrarengiz oyunun kuralları ve amacı hakkında hiçbir
bilgisi yoktur. Ayrıca Nicholas karşılaştığı olaylardan hangisinin gerçek,
hangisinin oyunun bir parçası olduğunu da anlayamaz. Kendi evinde esrarengiz
kişiler tarafından izlendiğini farkeder. Bu kişiler onu ortadan kaldırmak
istemektedir..
Bu oyun hayatını sonsuza dek değiştirecek bir ölüm kalım
savaşı haline gelmiştir...
Altyazı
Para
piyasaları, 11 puanlık yüzdelik endeksle, 38'lik kilit seviyenin hemen üzerinde.
Diğer
senetlerinizin durumuna gelince, 25'e 32'de 9 puanlık oynama gösteriyorlar.
Ana
endeks, piyasaya ağırlığını koyarak, 7.
sıradaki yerini koruyor.
Çevirmen: Murat 'BANQUO' Coşkuner Teşekkür
ederim, Ilsa.
İyi günler.
Eğer bu
sabah dakikseniz, buna bağlı olarak San
Francisco otoyolları Şimdi bana ne yapmamız gerektiğini söyle.
Yani,
hisselerin çoğunluğuna konmuş olabilirsin
ama günlük iflâsta hepimiz yarağı yeriz.
O eski
kurt, bizi batıracak.
Baer/Grant'in Kâr-Zarar raporu elime geçer
geçmez acilen seni ararım.
Söz mü?
Özür dilerim, ama ben o terimi bilmiyorum.
Peki
Anson, gerçekleştirme prosedürü için ararsa, ne yapayım?
Sav başından, sekreterine toplantıda olduğunu
söylet.
Teşekkür ederim, Jack.
- Evet, Maria.
- Davetler.
- Hııı-hı.
- Müze galası.
- Hayır.
- Fitswilliam, botanik bahçesi yıllık bağış
yemeği.
- Hayır.
- Hinchburger düğünü.
Hinchburger düğünü smokinler ve monoton sohbetler, hiç
sanmıyorum, hayır.
Üzüntülerinizi bildiririm.
Ama ne diyeceğimi bilemiyorum?
Sen sosyeteyi bilmezsin, Maria.
Ondan kaçmanın zevkini hiç tatmadın.
- Evet.
- 3.
hatta, Elizabeth diye biri var.
Eski karınız.
Kim olduğunu biliyorum.
Mesajını al.
Ah, yaşgününüz kutlu olsun, efendim.
Teşekkür ederiz, Maggie.
Ondan hoşlanmıyorum.
Bu, sıradakini söylemeyecektim bile, ama çok
ısrarcıydı.
- Belli ki, bir tür eşek şakası.
- Ne?
Şey, sizinle öğle yemeği yemek isteyen bir
beyefendi aradı.
Onu çok meşgul olduğunuza ikna etmeye çalıştım.
- Adı ne?
- Seymour Butts diye bir bey.
'Açık Tribünler Altında', Seymore Butts.
Efendim?
Öğle yemeğimi iptal et, Şehir Kulübü'nde benimle
Bay Butts için bir rezervasyon yap.
Her zamanki masam.
Maria, rezervasyonu benim adıma yaptır.
- Sipariş için hazır mısınız, efendim?
- Hayır, hâlâ bekliyorum.
Bu, buzlu çay mıydı?
- Bööö!
- Conrad, bu ne sürpriz!
Yaşgünün kutlu olsun, Nickie.
Seymore Butts, bundan asla usanmayacağım.
Bu yüzden, o bir klasik.
Hoş bir restoran burası.
- Bana bedava ceket verdiler.
- Geri isteyeceklerinden eminim.
- Uzun zaman önce gelmiştim buraya.
- Evet, seni bir kere getirmiştim.
Hayır, baş garsondan kristalize iştah açıcı
alırdım.
- Ah, öyle mi?
- Üniversitedeyken.
Hangi üniversite?
Tuş.
Özledin mi beni?
Mümkün olduğunca.
- İyi görünüyorsun.
- Sen de.
Merak ettiğimi farz et.
Beni mi?
Annemin cenazesinden bu yana ne kadar oldu?
2-3 yıl mı?
- Bıraktığını sanıyordum.
- Bıraktım.
Yürümedi.
Ama burada içemezsin.
Seninleyim.
California'daki restoranlarda sigara içmek
yasadışıdır.
Siktir et California'yı.
Sen nasılsın?
Daha iyi olamazdım.
Elizabeth?
Boşandık, bir çocuk doktoru ya da bir
jinekologla evlendi veya çocuk
jinekoloğuyla.
Şeyde yaşıyor Sausalito'da.
Çok yazık.
Onu severdim.
Peki ya sen?
Ne, artık izimi sürmüyor musun?
Islah evindeki aile haftasından beri, hayır.
Kısacası seni şehre ne getirdi, Conrad?
Her şey yolunda mı?
Evet.
- Bir şey lâzım mı?
- Hayır.
Gerçekten mi?
Hayır, senden istediğim bir şey yok.
Sadece
Bisa yakınlarındaki sahilde çıplak yatıyordum ki birden şimşek çaktı.
12 Ekim
Nickie'nin yaşgünü.
11 Ekim.
Her neyse.
Bu sana.
Hiç gerek yoktu.
Senin gibi bir adama ne alınır her şeyi olan adama?
Tüketici Eğlence Hizmetleri.
Benim golf kulüplerim var zaten.
Şu numarayı ara.
- Niye?
- Hayatını eğlenceli kılmak için.
- Eğlenceli mi?
- Ne olduğunu biliyorsun, başkalarında
görmüşsündür.
Bu bir eğlence hizmeti.
Arkadaşlık hizmeti mi?
Çok derin bir yaşam tecrübesi.
- Özür dilerim, ah, şu peçeteyi - Tamam, sorun yok, sadece Bana arayacağını söyle.
- Arayacağımı söylemiştim.
- Hayır, söylemedim.
Sen hâlâ tedavide misin?
Niye söyledin bunu?
Beyler, siparişiniz hazır mı?
Anladığın şeyi kastetmedim.
Hiçbir şeyde değilim, psikiyatriste bile
gitmiyorum ve kendimi harika
hissediyorum.
İzin verir misin?
Bence bu yaptığımı seveceksin.
Şimdiye dek benim başıma gelen en güzel şeydi.
Ararım onları.
Ara kendin için.
Ararım dedim, tamam mı?
Peki, arayacağım.
Sadece eee sürprizlerden
nefret ederim.
Biliyorum.
Mutlu
yıllar size Mutlu yıllar size -
Mutlu yıllar, Bay Van Orton - Bay Van Orton
Mutlu yıllar size.
Birilerinin
Seattle'a uçup, Anson'ın kalbine kazık saplaması gerek -
Kârlılık raporunu görmüş müydün?
- Mutsuzluğumun ne kadar arttığını hayal
edebilirsin.
- Yani
Anson'la anlaşacak mısın?
- Aynen öyle.
Öfkeden
kuduruyoruz.
İyi
uyu, Nicholas.
Uyurum.
İyi geceler, Ilsa.
Akşam yemeği fırında.
Teşekkür ederim.
Ah, bugün Conrad'i gördüm.
Öyle mi?
Nasıl?
İyi.
Galiba şu
kişisel gelişim mezheplerinden birine filân bulaşmış.
İyi, yine görürseniz, sevgilerimi iletin.
- Yaşgününüz kutlu olsun.
- İyi geceler.
Ödemesini
yapamayan şirketlerden Federal
Haberleşme Komisyonu 500 milyon dolardan fazlasını almayı umuyor fiyatlar yükselmeye can atarken Elizabeth, iyi akşamlar.
Mutlu
yıllar, Nickie.
On bir kırk.
Bu sene az daha kaçırıyordun.
Yaşgünün
iyi geçti mi?
Rose Kennedy'nin siyah elbisesi var mıdır?
Hem o, şaplak makinesinden bir değil, iki kere
geçmiştir.
Hayal
edebiliyorum.
Nasılsın?
Aynı şeyi bugün Connie de sordu bana.
Connie,
öyle mi?
Kardeşini
hep sevmişimdir.
Neyse Ben - bunun
senin için zor olacağını düşündüm.
- Bir yaşgünü daha sadece.
Baban
yüzünden Doğru, 48'indeydi o, değil mi?
Şu ana dek aklıma bile gelmemişti.
Niye
aradım ki ben?
Açıkçası, bilmiyorum Dr.
Mel ile Rachel'a en iyi dileklerimi ilet,
lütfen.
Bebek
bekliyor o.
Ultrason
yaptık.
Resmî nükleer aile.
Çok memnun olmalısın.
Öyleyiz.
Çok
memnunuz.
Peki, seninle konuşmak güzeldi.
Seni
rahat bırakmalıyım galiba.
Kendine iyi bak.
Sen de,
Nicholas, ciddi söylüyorum.
- Çok
ciddiyim.
- Hıı-hı, iyi kal, hoşça kal.
Küçük
ölçekli işletmeleri, çalışanlarına sağlık sigortası yapmaya yüreklendirmek için sunulan teklif, şu anda Washington yasa
meclisinde görüşülüyor büyük şirketler arasındaki küçük işletmelere
yer açmayı hedefleyen teklif kilit
konumdaki çok sayıda Cumhuriyetçi liderden
öncelikli destek alıyor.
Yine
de, Demokrat yasa koyucular bunun
yerel yetkilileri işlevsiz bırakacağı konusunda
ciddi kaygıları olduğunu dile getiriyorlar Sadece birbirimizi anladığımızdan emin olmak
istiyorum Bu işi kâğıda döker dökmez, benim
tam desteğime güvenebilirsiniz.
- Anlıyoruz.
- Teşekkür ederim.
Yakında konuşuruz.
TEH TÜKETİCİ EĞLENCE HİZMETLERİ 14.
KATTA HİZMETİNİZDE Ama bunun şu ana olumsuz yansıdığını
düşünmemelisiniz.
- Olumsuzluğun direkt bana işlendiğini hissedebiliyorum.
- Bu aldığım
Bir saniye.
Böyle hissetmenize üzüldüm.
Anlıyorum.
Umarız, sizi sıkıntıya düşürmemişizdir.
T.
E.
H.
'ni seçtiğiniz için teşekkür
ederiz.
Bay Feingold, şu beyefendiye yardımcı olabilir
misiniz?
Ah, evet tabiî.
Jim Feingold, VP Mühendislik, Veri Tahlilinden.
Tam olarak nasıl işlediğini bilmiyorum, kardeşim
hediye olarak bu kartı yollamış.
Ah, işte başlıyoruz, evet.
Tamam, mükemmmel, evet Eh, hadi başlayalım.
Evet, özür dilerim, yani buradaki tüm bu
kargaşa için Biz, şey hâlâ yerleşiyoruz da.
Şunu bir zahmet tutar mısınız?
Çok teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
- Aç mıydınız?
Yeni Ay Büfe?
- Hayır, teşekkür ederim.
Conrad Van Orton'dan hediye.
İlginç.
- Nedir o?
- Yani kardeşiniz, Londra şubemizin
müşterisiydi.
Bir tür gayriresmî puanlama yaparız rakamları inanılmaz.
Sahi mi?
- Aç olmadığınızdan emin misiniz?
- Evet, teşekkür ederim, ben iyiyim.
Şimdi şunları şu formları doldurmamız gerekiyor.
Başvuru formu
sonra da bir çift psikoanaliz
testi, MNPI ve PAP Ah, şey malî durum anketi için söylüyorum içinize sinmeyen hiçbir şeye cevap vermeyin.
TRW'muzu uygularız.
Zaman zaman küçük hayvanları incitir miyim,
evet ya da hayır mı?
Mastürbasyon yapınca, suçluluk duygusuna
kapılırım.
Ama soruları ben hazırlamıyorum, sadece
cevapları değerlendiriyorum.
Bu neye yarıyor?
Şey, bize kapasiteniz hakkında kapsamlı fikir
veriyor.
Hayır, burası neye yarıyor?
Ne satıyorsunuz?
- Ah, bu bir oyun.
- Oyun mu?
Her katılımcıya göre özel olarak ayarlanmış.
Uzun bir tatilmiş gibi düşünün, sadece siz
gitmiyorsunuz o size geliyor.
Ne ne
gibi bir tatil?
Her seferinde farklı olur.
Özellikleriyle beni sevindirin.
Bizim sağladığımız eksik olanlar.
Peki ya hiçbir şey eksik değilse?
İki öneride bulunabilir miyim?
Gerçekten de katılacağımı düşünüyorsunuz, bilmediğim
bu kadar Bir; itiraf edin ki, bu size
ilgi çekici geliyor iki; bugün karar
vermek zorunda değilsiniz.
Şu saçma teste girin, aptal formları doldurun oyununuz bir gün başlar, sevip sevmediğinize
de o zaman karar verirsiniz.
Bakın, biz biz sanki
deneyime bağlı Ayın Kitabı Kulübü gibiyizdir.
Hiçbir ek mecburiyetiniz olmadan istediğiniz
zaman bırakabilirsiniz.
Bu, satış konuşmamdı.
Ne kadar sürer bu?
Bunlar bir saat, bir saat de fiziksel olanı.
- Fiziksel mi?
- Yüzeysel bir muayene kafanı çevir, öksür tarzı bir şey, çabucak
çıkarsınız.
Karmaşık.
Tehlikeli.
Kanlı.
Tüh.
-
Baer/Grant Yayıncılık için Bay Sutherland aradı.
- İptal et, çarşambaya salla.
-
Grant'ler yarın döneceklerini söylüyorlar.
- Yarın mı?
Evet.
Bu daha ne kadar sürecek?
Fazla değil, işimiz bitti sayılır.
İki saat önce de böyle demiştin.
-
Pekâlâ, yarına kadar bir yere sıkıştır.
- seçiminizi takip eden duygusal yanıtlardan önce yapın.
Devam
etmek için 0,9 saniyeniz var.
Etkene gösterilen duygusal reaksiyon zamanı Lütfen
seçiminizi, takip eden duygusal yanıtlardan önce yapın.
Devam
etmek için 0,9 saniyeniz var.
Şu şey bitti mi?
Sizi burada beklettiğim için özür dilerim.
Ama üzülmeyin, bütün günümü sizin garantinize
güvenerek mükemmel geçirdim.
Şey, her şey şunun içindi.
Bu, sigorta şirketinin koşulu; diyorlar ki,
farkında olmalıymışsınız bu bir oyun ve
siz de bu söz konusu oyuna kendi isteğinizle katılıyorsunuz öyle ya da böyle, garanti ediyoruz ki, ücret
tamamen kardeşinizin size bir
hediyesidir ve sizin memnuniyetinize bağlıdır.
Yani bu, memnun kalmazsam, ödeme yapmak zorunda
olmayacak demek mi oluyor?
Böyle bir şey hiç olmadı, asla tatminsiz bir
müşterimiz olmadı.
Tatmin olmamış demek istediniz sanırım.
Doğru, sol beyniniz kelime fetişisti.
İsminiz, isminiz, şuraya da imzanız kanınızla.
Şakaydı.
Tamam, artık belgeniz bu dosyada ilk sırada
olacak.
Ve ben kalem sizde kalsın.
Size haber veririz.
-
Pazartesi ya da Salı nasıl olur?
- Hayır, bana uygun değil.
- Peki
ya bu gece?
- Bu akşamda ful çalışıyorum.
Tek
elverişli gün çarşamba şu anda.
- Akşam
yemeği mi istersin?
- Olur.
Bu
arada, T. E. H. 'e gittim.
Öyle mi?
Nasıl buldun?
Şey,
sanki biraz düzensiz gibiler.
Evet,
ben Londra'da katıldığımda da, biraz oyalanmışlardı.
Devam
edecek misin?
Hayır,
henüz karar vermedim.
inan bana, sonraki Disneyland'e zemin kattan
girmenin yolu bu.
T. E. H. halka açılmaz, aileye ait.
Daha tuhaf şeyler de olmuştu.
Hayır, aslında olmamıştı.
Burada da açmışlar.
"Oyun", San Francisco'da mı?
Gördünüz mü?
Bizsiz de idare edebiliyorlar.
- Nasılsın, James?
İyi akşamlar.
- İyi akşamlar, efendim.
Yeni üyeler mi alındı?
Öyle görünüyor, efendim.
Sonraki içkiler benden olsun.
Anladım, efendim.
Hayır, hayır, hayır.
Son Pebble oynadığımda, bir daha asla başka
kulüp seçmeyeceğime yemin etmiştim.
Konu oyunlardan açılmışken T. E. H. hakkındaki konuşmanıza kulak misafiri olmaktan
alıkoyamadım kendimi.
Yani, bunu söylememin sebebi şu bugün Montgomery Caddesi'ndeki bürolarında
teste girdim.
Girdin mi?
Aferin.
Peki seninki henüz başlamadı mı?
Hayır, henüz değil, size soracaklarımdan biri
de buydu.
- Nedir bu?
- Ah, nedir bu?
Ebedi soru.
Seni kıskanıyorum, biliyor musun?
Keşke geri dönüp, her şeye ilk seferki gibi
baştan başlayabilseydim.
İçelim yeni deneyimlere.
Hmmm, izniniz olursa, ben gitmek zorundayım.
İyi geceler, Ted.
- Nicholas
- Tanıştığımıza sevindim.
Peki sen yakınlarda mı oynamıştın?
Ah, yaklaşık bir yıl önce.
Los Angeles'ta çalışıyordum.
Ah, Londra bürolarının da çok iyi olduğunu
duydum Yine de şu fantastik rol oynama saçmalığı
gibi bir şey galiba.
Ne olduğunu bilmek istiyor musun?
Tam olarak nedir?
John, 9.
bölüm, 25.
âyet.
Ben, şey
- Pazar okuluna gitmeyeli uzun
zaman oluyor.
- Eskiden kördüm artık görüyorum.
İyi geceler, Nicholas.
Şansın açık olsun.
İyi geceler.
Baer/Grant toplantısı yarın yapılmayacaksa hiç yapılmasın daha iyi.
Bay Van Orton, ertesi gün uçağına binince eklemelerle birlikte anlaşılanın tamamından
oluşan son paketini kusursuzca
yenilenmiş hâliyle alır.
Yani her hâlükârda, zaten muhtemelen uyuyarak geçireceğiniz
bir opera daha kaçıracaksınız.
Artık müşterilerimize, onun canlandırıcı rekabetine
nasıl ulaşabileceğimizi göstermek için
bir şansımız var.
- Evet?
- Nicholas Van Orton mı?
- Siz
kimsiniz?
- T. E. H. 'den Cynthia.
- Bu
numarayı nereden buldunuz?
- Muamelelerinizi bitirip - Bak,
şu anda bir toplantıdayım.
- Korkarım, reddedildi.
-
Anlayamadım?
- Bunun size kötü yansıyacağı duygusuna
kapılmayın bir
rahatsızlığa sebep olmadığımızı umarız.
- Aaa,
saçmalık bu.
- T. E. H. ile konuştuğunuz için teşekkür ederiz.
Bir sorun mu var?
Aaa hayır, hayır, yok bir kapatabilir ya da daha çok seçenek için 'tab'
tuşuna basabilirsiniz.
Ah,
ben, Conrad.
Mesaj bırakın.
Pekâlâ, Connie, ben Nicholas, eve gelince beni
bir ara.
Ah, aaa yaşgünü hediyenle ilgili olarak şey işler biraz zıvanadan çıkmış durumda.
Programıma uydurup uyduramayacağımı bile
bilemiyorum.
Ama bunu yarın akşam yemeğinde konuşuruz.
Sağ ol, hoşça kal.
Merhaba
işsizliğin artması sonucu küçük işletme satışlarında düşüş görüldü.
Bu
aralar, Cumhuriyetçi liderler de, bunun hareketsiz
ekonominin ihtiyacı olan canlanmaya
iyi bir geçiş olacağını söylüyorlar.
Bunun,
Nicholas van Orton'ın şımartılmış
mevcudiyetine nasıl bir etkisi olacağı konusunda, kimse fikir yürütemiyor.
Demokratların
da, Cumhuriyetçilerin de hemfikir oldukları tek konu çoğu Amerikalı'nın ekonominin geleceği konusunda
ciddi kaygılar duyduğu.
Yeni
yapılan sarsıcı bir ankete göre, Amerikan işçilerinin %57'si 5 ilâ 7 yıla kadar, büyük ihtimalle işsiz kalacaklarına inanıyorlar.
Ama bu,
neden senin gibi şişirilmiş milyoner şişko bir kediyi ilgilendirsin ki?
Para
piyasalarında haberler şöyle.
Borsa, çeşitli yüksek teknoloji şirketlerinin beklenenin üzerindeki kazançlarının duyurulmasının ardından, hem yurtiçinde, hem
yurtdışında yükseldi ama
Nicholas van Orton'ın hapşırdığına dair ulaşan rapor sonucu yeniden dibe vurdu.
Akşamın
geri kalanını o palyaçonun ağzını zorla açmaya çalışarak mı geçireceksin?
Ben ben
ben hiç te Bana
ilgi göstermemen çok sinir bozucu.
Bu da neyin nesi?
Bu,
senin oyunun, Nicholas ve oyuna hoş geldin.
Sana
birkaç temel kuralı göstermek için buradayım.
İlk
anahtarı aldın, diğerleri de gelecek.
Onları
nerede bulacağını ve nasıl kullanman gerekeceğini asla bilmeyeceksin.
O
yüzden, gözünü dört aç.
Sen nasıl
Beni görebiliyor musun?
Soruları
sonraya saklayalım.
Nasıl çalışıyor bu?
Tam şu
anda seni izleyen minicik bir kamera
var.
İmkansız.
Haklısın,
imkansız.
Televizyonunla
sohbet ediyorsun.
Çok
küçültülmüş.
Bunun
ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun?
- Bay
Van Orton?
- yurttan
haberlerde ise, güneşli California Evet,
Ilsa, ne vardı?
- Her şey yolunda mı?
- Yolunda.
dün petrol işleme tesisinde -
Akşamki işlerimi bitirdim, başka bir şeye ihtiyacınız olur mu?
- güneşli
California'da Hayır, olmaz, Ilsa,
teşekkür ederim.
İyi geceler.
- İyi
geceler öyleyse.
- büyük
kontrole rağmen dışarı sızdı dün bir
petrol işleme tesisinde Birkaç hafta
- Kimdi o?
- Boşver şimdi kim olduğunu.
-
Kameranın evine nasıl girdiğini bilmek istiyorsun, değil mi?
- Evet, istiyorum.
Soğuk.
Ço çok soğuk.
Sı sı sıcak.
Çok
sıcak.
Şu
numarayı yaz.
Tüketici
Eğlence Hizmetleri'nin 24 saat açık hattı.
Yalnız
acil durumlar için.
Ama
oyunun amacının ne olduğunu sormak için arama
bunu keşfetmek
oyunun amacıdır zaten.
İyi
şanslar, seçtiğin için de kutlarım T E H.
'yi Olaydan
sonra Amerikan Büyükelçisinin kovulması büyük yankı yarattı.
Hemen
ardından Dışişleri Bakanlığı acele bir özür yolladı.
Gönüllü
büyükelçilere derhâl bir duyuru gönderilip
Yardımcı olabilir miyim?
Ne var?
Ne?
Teşekkür ederim.
Arkadaş?
Çıkmama yardım edebilir misin?
Biraz tuvalet kâğıdı lâzım.
Hepsini bitirdim.
Yandaki yandaki bölmeye bak.
Hadi, çıkmama yardım et.
Hey?
Hey?
Seni burada görmeyi beklemiyordum.
Sana şans dilemek istedim.
Bütün gece uyumadın mı?
İnceledim
bizzat.
Minnettarım, Sam.
Neden eve gidip biraz uyumuyorsun?
- Beni yanında istemediğinden emin misin?
- Evet, idare ederim.
Hmmm, güzel gömlek.
Sorma.
Çav!
Tüm bu yıllar boyunca ilk kez bu bürolara ayak basıyorsun benden istifa etmemi istemek için.
Hedeflere ulaşmaya söz vermiştin, Anson hisse başına bir dolar altmış demiştin.
Bence bu ziyaret seni şaşırtmamalı.
- Hedefler fazla iyimserdi.
- İtiraf etmek gerekirse, evet.
Beklentilerimiz son çeyrekte 150'ydi, 8 sent
üstündeyiz.
Beklentiler, 10'du ve bu şartlarda beklentiler
her şey demekti.
Gerçekten beni birkaç kuruştan sorumlu mu
tutacaksın?
Benim tahvillerim düşüyor, seninkilerden
haberim yok o kuruşlar, milyonlara
maloluyor.
Bana bana
bir çeyreklik daha zaman ver.
Hâlâ böyle düşünüyor olursan, hisselerini
satışa çıkarırsın.
Mühim olan bugün, Anson.
Seni seni
dik kafalı orospu çocuğu.
Keşke baban seni şimdi görseydi.
- Ne var ki?
- Baban, dosttu.
Siz arkadaştınız!
Lânet olsun, sen benim ellerimde büyüdün.
Babamla zamanında balığa çıktın diye, elim
kolum bağlı oturmalı mıyım - sen paramı çarçur ederken?
- Ben Bitirmedim.
İstifa etmekten bahsederken yanlış konuştun.
Ben seni kovuyorum.
Gereken yapıldı, güvenlik sağlandı Tahviller yükseliyor.
Hayır.
Baer/Grant Yayıncılık yok Baer/Grant Yayıncılık yok Anson Baer yoksa.
Stewart Grant nerede?
Muhtemelen denize açılmış senin ne cehennemde kaldığını merak ederek, emeklilik
günlerinin tadını çıkarıyordur, Anson.
Üzgünüm
başaramadın.
Adilden de öte bir ilişik kesme paketi hazırladım.
Bu akşama kadar geçerli.
Bu konuda seni uğraştırabilirim.
İmzanı almadan gidersem bu anlaşma parçalanmaya başlar fire verirse, seçenekler azalır tazminatın da düşer.
Bunun iyiliğin için olduğunu farzet, Anson.
Peki, galiba bu senin şanslı günün.
Avukatlarım seninle bağlantıya geçer.
Affedersin, Conrad Van Orton bir mesaj filân
bırakmadı mı?
- Hemen kontrol edeyim, Bay Van Orton.
- Teşekkür ederim.
- Ah, özür dilerim.
Buyrun.
- Lütfen, gerek yok.
Çok üzgünüm, önüme bakmıyordum bile.
Kötü bir gün geçiriyorum gerçekten.
Bir ay olmasın sakın?
Geçen hafta buradayken, neredeyse aynı şeyi
yapmıştın bana.
Buyrun.
Bırak şunu.
Bana sadece biraz eee biraz
peçeteyle eee biraz soda getir.
Öyle görünüyor ki eee temizleme,
elbiseden pahalıya gelecek.
Hiç sanmıyorum.
- Kazayla oldu, efendim.
- Berbat.
Özür dilemiştim.
Göt herif.
Cristine!
Bay Van Orton, değerli bir müşterimizdir.
Güzel, öyleyse kıçını siz yalayın.
Benimle bu şekilde konuşma.
Özür diledim, yardım önerdim, daha ne yapmamı
istiyorsunuz?
Dolabını boşalt.
- Ne?
- Beni duydun.
Çok özür dilerim, Bay Van Orton.
Eğer fazla rahatsız değilseniz hediye yemeğimiz için şu masa uygun mudur?
İdare eder.
- Garsonunuzu getireyim.
- Teşekkür ederim.
Hesabınız, efendim.
- Bayan, affedersiniz, bayan?
- Ah, harika, siz.
İşleyiş nedir bilmiyorum, ama sizde benim için
bir şey var.
Ben eee - Bu notu aldım.
- Neden bahsediyorsun?
Sapıklardan mı?
Neler döndüğünü bilmem gerekiyor.
Neler döndüğünü mü bilmek istiyorsun?
Bu ay ikinci işimi kaybediyorum.
Bu gidişle işsiz kalacağım.
- Belki de açıklamam gerekiyor.
- Açıklama, sadece siktir git.
Orospu çocuğu!
Ben elimden gelen
özür diliyorum ben Yüce İsa, bu da ne?
- Nesi var?
- Bilmiyorum, düşüverdi.
Beni duyuyor musun?
- Yapılacakları bilir misin?
- Nefes alıp almadığını bile anlayamam.
Kafanı oynat.
Dikilme orada, yardım bul.
Hey, hey, bir şey yok.
Onun gerçek olduğunu nereden biliyoruz?
Pantalonuna işiyor, bayım.
Bu sizin için yeterince gerçek mi?
Yardım et, Tanrım!
Morarıyor.
Polis!
Polis!
Bu formları doldurmanız gerekiyor.
Ben, bu adamı tanımıyorum.
- Buyrun, ne gerekiyor?
- Ben buna bulaşamam.
- Hey, sizi gözaltına almak zorunda
kalabilirim.
- Gözaltına mı?
- Raporlar doldurulmak zorunda.
- O doldurabilir raporları.
Karınızın yanına binin.
Hastahanede görüşürüz.
- Hastahanede mi?
- İki blok ötede.
O, karım değil.
Gidelim.
Çok manasız.
10 dakika önce, sakin hafif bir akşam yemeği
yemek üzereyken bu notu aldım.
GİTMESİNE İZİN VERME - Nefes alıyor, değil mi?
- Evet.
Siren ille de gerekli mi?
Hadi bütün bunlara son verebilecek biriyle konuşalım,
olur mu?
Bekle.
Sürücü belge numaranı istiyorlar.
Ah, hayır, şaka yapıyor olmalısınız.
Neler eee - oluyor?
- Sana açıklamaya çalıştığım şey buydu işte.
Bu bir eee oyun.
- Bir ne?
- Bu bir şirket.
Ayrıntılı şakalar planlıyorlar.
Bunun gibi şeyler.
Kendim bile tam olarak anlayabilmiş değilim.
Sen neden bahsediyorsun?
Bu bir Işıklar,
kesilince yüzlerce insan kaçıverdi.
Yani o adam
üstüne işeyip moraran adam O
konuda üzgünüm.
Olmalısın zaten.
Seni niye bulaştırıyorlar ki?
Buralarda bir
el feneri olmalı.
Ah, harika.
O herifin öleceğini sanıp sunî teneffüs
yapmıştım ağzımla.
Görüşürüz.
- Oradan gidildiğini nereden biliyorsun?
- Bilmiyorum.
Hepiniz nereye kayboldunuz, sizi hergele kulüp
çocukları?
Saklanın siz, saklanın.
Lobiye mi?
Bana bu şirketin hediye sertifikasını kardeşim
vermişti.
Neden mi?
Anahtarı şu şey şeyin
ağzından almıştım şeyin tahta palyaçonun.
Boş ver.
Bu hoşuma gitmedi.
Çekmiyor.
Asansörde Mahsur Kalma Macerasının satış oranı
nasıl?
Hey, bunu aklından bile geçirme.
- Neden?
- İkazda ne yazdığını okusana.
"Dikkat!
Asansör durursa, kesinlikle açmayı denemeyin "
" acil durum telefonunu kullanın.
" - Telefon mu?
- Telefon
Olsaydı, tabiî.
Yardım bekleyeceğiz yani.
Yardım bekleyelim sadece.
Tamam, seni yukarı iteceğim.
Sen çık, önden sen git.
Bu bir nezaket girişimi değil, seni ben
kaldırmazsam oraya nasıl çıkacaksın?
Bilmem, sen beni çekersin.
Benim dediğim daha kolay, hadi, bas.
- Hayır.
- Ah, lütfen.
İç çamaşırım yok.
Tamam, işte söyledim.
Peki.
Bunu merdiven gibi kullanabiliriz.
Kahramanım benim, hadi.
Hiç sanmıyorum.
Teşekkür ederim.
Lânet olsun!
Çantam!
Ben beklerim.
Sanki bulan açabilecekmiş gibi.
Dur bir dakika, burası, T.
E. H - T. E. H. de ne?
- Sana sözünü ettiğim şirket.
Şu bana hediye sertifikası veren.
Burası onların binası.
Bekleyelim, güvenliğin gelmesini bekleyip onlara durumu açıklayalım.
Buna bayılırlar!
İkimiz için de açıkla!
Fark edilmek istemiyoruz, dikkat çekme sakın.
- Gezmeye çıkmışız gibi.
- Koş!
Aşağıdan kaçamayız!
Sen beni ekmeye mi çalışıyorsun?
- Hey!
Sen yetişkin bir adamsın, ben sorumlu değilim
bu - Kaçışı başlatan ben değilim.
Ama ben başlatmadım tüm bu - Çık şuraya!
- Çıkıyorum.
Gel.
Tırman.
Tırman.
Peki evcil köpeklerle ilgili alçakgönüllülüğüne
ne oldu?
Hey!
Kesin sesinizi!
Aptal amcık köpekler!
Dur, tahmin edeyim!
Ben önden gidiyorum.
Gitti bin dolar.
Ayakkabılarının fiyatı bin dolar mı?
Bunların öyleydi.
Gel.
Hadi.
İşte orada.
Yemeklerle Yolculuklar.
Ne?
Burada olması lâzımdı.
Yangın çıkışı.
Evet, klâsik durum.
Neden ben?
Kimsin sen?
Nicholas Van Orton.
Nesin sen, çar filân mı?
Pekâlâ.
Bence eğer buradan düşersek çöpler düşüşümüzü hafifletir.
Bence hafifletmez.
Dikkat et!
Siz neye baktığınızı sanıyorsunuz?
Ah kahretsin!
İki kişilik bir masa, lütfen.
Nereye gidiyoruz?
Şu uzun ışıklı bina var ya.
Onun yakınlarına.
Her şey yolunda mı, bayan?
Evet.
Nasıl gidiyor?
San Francisco'nun en iyi yanı Şunu atabileceğim bir yer var mı?
Masanın yanında bir çöp kutusu var.
Ah Galiba
bir yerlerde sana göre temiz bir gömlek vardı.
Bu, harika olurdu.
Biliyor musun?
Bir kez bile bana adımı sormadın.
Evet, şey
Baş garson sana Christine demişti.
Peki.
Sana bir taksi çağırayım, değil mi?
Büronda duş mu var?
Evet.
Sen atlet filan mısın?
Hayır, yatırım bankeriyim.
Bir yerden diğerine para aktarırım.
Acaba sakıncası olur mu çabucak bir duş alsam?
Hayır.
- Kullanabileceğim bir havlu var mı?
- Evet, ka eee ka kapının arkasında.
- Ah, bir saniyede çıkarım.
- Sorun değil.
Dinle, şehir kulübünün sahibini tanıyorum ve
onu seve seve ararım istersen.
Arama, zaten boktan bir işti.
Aşırı tepki göstedim.
Ben, eee
Etmem gereken bir itiraf var.
Biri, içkileri üzerine dökmem için bana 400
papel verdi eşek şakası olarak.
Öyle mi?
Peki ne dediler?
Yani, onlar 300 dedi, ben 4 onlar gri pazen elbiseli herif dediler galiba ben de gri pazen elbiseli çekici herif mi dedim?
Bay Van
Orton?
-
Merhaba?
- Bay Van Orton, ben Maria.
-
Aramam gerektiğini düşündüm.
- Saat kaç?
Saat 11.
İzninizle
Alison ile olan toplantınızı erteledim ve
Hayır, hayır, hayır, bir saate kadar orada olurum.
Acaba sen, çantamı 1019 Montgomery Caddesinde
bırakmıştım Kayıp Eşya Bürosu'na bir
sorabilir misin lütfen?
- Anson
Baers, şehirde, Ritz Carlton'daymış.
- Öyle mi?
- Bu
gece sizden akşam yemeği istiyor.
- Tamam, bakarız.
Bir de,
Otel Niko aradı American
Express kartınız ön bürolarındaymış.
Dün
gece orada mı unutmuştunuz?
-
Birini yollayayım mı?
- Hayır, bana numarayı ver sadece.
-
555-1111.
- Ben yine ararım.
Günaydın!
Otel Niko.
Evet, ben Nicholas Van Orton.
American Express kartımın sizde olduğunu
söylediler.
Evet,
Bay Van Orton, her şey hazır görevli,
odanıza şarap ve çiçekleri yerleştirdi.
Öyle mi?
Ve genç
bir bayan arayıp, yolda olduğunu ama
biraz gecikeceğini bildirdi.
Genç bayan adını bıraktı mı?
İnanın
ki, bilmiyorum.
Elbette bilmezsin.
Teşekkür ederim.
Affedersiniz, benim hatam.
Ah, Bay Van Orton.
Tekrar hoş geldiniz.
Bir bakalım.
Tanışmış mıydık?
Yanılmıyorsam, evet.
Şurayı imzalayabilirseniz imza kısmını.
Teşekkür ederim.
Anahtarım?
Anahtar almıyor muyum?
Dün gece vermemiş miydim?
Hayır, hiç sanmıyorum.
Zekice, bu çok zekice.
Bu taraftan, efendim.
İyi günler.
Temizlik.
Biraz sonra gelebilir misiniz?
Ah Kahretsin!
KIRMIZIDA DÖNÜLMEZ Nerede bu be?
Neden izliyorsun beni?
Neden bahsediyorsun sen?
Seni izlediğim yok.
Sadece araba kullanıyorum.
Hey - ne yapıyor olursam olayım, seni ilgilendirmez.
- Oyun, Anson Baer mi?
Bütün bunlar onunla mı ilgili?
Hey, ahbap, geri çekil, bir geri çekil, ha?
Ne?
Ah, ne şirin, gerçekten çok şirin.
Oyunda gerçek mermi kullanılıyordur herhalde,
ha?
Pekâlâ, ben özel dedektifim.
Biri, beni, seni takip etmem için tuttu.
Kim?
Seni kim tuttu?
- Bay
Van Orton - Maria, Sutherland'i beklet.
Ritz Carlton'da benimle buluşsun.
Ben yoldayım.
- Neler oluyor?
- Beni izle, Sam.
Ah, Nicholas!
Hiç beklemiyordum.
Sen sırf çocuk kitapları basıyorsun diye benim itibarımın insanların umurunda olacağına inandın mı gerçekten?
Elinde, meme uçlarım halkalı Kaptan Kanguru'nun götünü sikerken çekilmiş
fotoğraflarım bile olsa onların
umurunda olan tek şey, borsadır!
Borsa yükselmiş mi, düşmüş mü - Baba?
- Tamam, tamam.
Ve Conrad'i bu çocukça oyuna bulaştırman da vicdansızlık.
- Bitti mi?
- Hayır!
Bitmedi!
Avukatım Samuel Sutherland ile tanışmanı
istiyorum.
Sanırım ikiniz konuşacağı şeyler var.
Ah, bu sabah tanışmıştık.
Baer/Grant adına sınırlama anlaşmasını imzaladım.
Uzlaşma teklifini kabul ettim, Nicholas.
Sen haklıydın.
Yelken açacağım, bilirsin, yelken.
Belki de bizimle öğle yemeğine kalırsın bunu düzeltebiliriz.
Karım Mary Carol ile gelinim Kaliegh'i
hatırlıyorsundur.
Lütfen, eee
kabul edin bu yanlış, eee Ne kadar endişelenmeliyim?
Bir yanlış anlamaydı.
Sana bir hayli benziyor.
Evet, bir de gece haberlerinde neler
yaptıklarını görsen.
Ne?
Senden bir ricada bulunabilir miyim?
Bulunabileceğini biliyorsun.
Tüketici Eğlence Hizmetleri adlı şirketi
araştır.
Tenis raketi filan mı üretiyorlar?
Bildiklerin neler?
Şey, bana bir feragatname verdiler - Bu da ne?
- O bir
İnanamıyorum, görünmez mürekkep.
- Şaka yapıyorsun.
- Uğraştığım şeye bak.
Oyuncağı oldum bir bir grup ahlaksız çocuğun, bu İyi misin?
Bana endişelenecek bir şey olmadığını söyle.
Endişelenecek bir şey yok.
Yemin ederim.
Seni sonra ararım.
Tamam.
Maria, geçen gece dün gece
Christine adında genç bir kadın için taksi çağırmıştım Kulllandığımız şirket hangisiydi?
Birleşik mi?
- Ne?
- Birleşik Taksi Şirketi.
Birleşik Taksi öyleyse Birleşik'i arayıp, şoför kimmiş,
öğren onu nereye götürdüklerini de.
Ilsa!
Silahım var!
EVİNE HOŞ GELDİN
bir tür mantar da yemişsin, aklın ağır işliyor git Alice'e sor o bilir bence
mantık ve kıyas safdışı kaldığında beyaz at meydan okuyacak ve kırmızı vezir Benden önce babamın yaptığı gibi, ebedî
uykuyu seçiyorum.
Unutma,
fındık faresi dedi ki: Ilsa?
Ilsa Ilsa - Bay Van Orton!
- Sen iyi misin?
Nasıl yani?
Ne oldu?
Ev, evi görmedin mi?
Ne olmuş eve?
Biri içeri girmiş, hemen kapını kilitle - İçeride kal, kapını kilitle hemen.
- Ah, dikkatli olun.
- 911,
acil?
- Evet, polis istiyorum.
- Biri
evime zorla girmiş.
- Hatta kalın ve bana adresinizi verin.
Adresim, 2210, Broadway.
Caddedeki en büyük evdir.
-
Şimdi, bayım, zorla girildi mi demiştiniz?
- Evet, evet, zorla girilmiş.
Gittiklerinden
emin misiniz?
Ne?
Evin
herhangi bir yerinde hâlâ biri olmadığından emin misiniz?
-
Nickie!
- Bayım?
Orada
mısınız?
-
Arabanda buluş benimle.
- Alo?
Alo?
Bayım?
- Pekâlâ.
Ne oldu?
- Şşşt.
Conrad, nereye gidi ?
Bekle biraz!
Ne yapıyorsun?
Olanlardan sonra otelin oda servisine güvenemiyorsam lanet olası arabaya hiç güvenemem.
- Kim?
- T. E. H. ! Kim sanmıştın?
Yüce İsa!
Az daha seni de bulaştıracağımı düşündükçe.
Neden bahsediyorsun sen?
Ah, sikildim ben.
Onlar hep siker!
Yine siker!
Yine siker!
Ve sen tam bitti derken, asıl sikiş o zaman
başlar!
Tamam, sakinleş, derin bir nefes al.
Onlar asla vazgeçmez, Nick.
Faturayı ödedim.
Lanet olası paralarını verdim onlara.
Peşimi hiç bırakmayacaklar!
Sana ne yapıyorlar?
Her şeyi!
Tanrının cezası bir oyuncak küpüyüm ben.
Sakin ol!
- Peki parasını ödediysen, neden oynamaya
devam ediyorlar?
- Bilmiyorum.
Bilmiyorum.
Durmalarına yetecek olandan fazlasını ödedim
onlara!
Onlar yaptı bunu.
Lastik patladı.
Nereden biliyorsun?
!
Kendine hâkim ol, tamam mı?
Şimdi anlarız!
Tamam, tamam.
Telefon çalışmıyor.
Sinyal alamıyorum.
Sahi mi?
- Lastik nasıl değiştirilir, biliyor musun?
- Hayır, sen bilmiyor musun?
O kadar zor olamaz.
Orta yerde böyle apaçık durmamalıyız bence.
Teletakibi aç, torpido gözünde.
Sen onlardansın.
Ne?
Bunu yaptığına göre, sen de bunun bir
parçasısın.
Kimin bunlar?
Onlardan haberim yok.
Biri koymuştur.
Hepsinin arkasında sen varsın, değil mi?
Sen neden bahsediyorsun?
Onları sen bana getirdin.
Bunlar, arabandaydı!
Tam orada, lanet olası arabanda!
Conrad!
Ağzından çıkanı kulağın duysun.
Hayır!
Bu sohbeti sen yönetmeyeceksin!
Tarif ettiğin şeyi neden yapayım ki ben?
Çünkü bana kızıyorsun.
Duygusal olmayı bırak.
- Hayatımı yaşıyor olmama katlanamıyorsun.
- Sesini yükseltme, Conrad!
Ne var?
Biri bu sahneye şahit olacak diye korkuyor
musun?
Geri dön oraya!
Lanet olası evine geri dön!
- Keser misin şunu?
- Polisi arıyorum.
Biri görecek diye ödün kopuyor nasıl da tam ayarında bir yönetme manyağı
olduğunu!
Neyin var senin?
Neyin peşindesin?
Ah, özür dilerim, Nick Senin beklentilerine göre yaşamadığım için
özür dilerim.
Ah, saçma!
Ben, sen değilim, asla sen olmayacağım, olmak
da istemiyorum.
İşte yine başlıyorsun!
Ben, senin kardeşinim!
- Sen sorumluluğu hep bana at!
- Tanrı aşkına!
Ben, senin kardeşinim!
- Her zaman sana yardımcı olmaya çalıştım.
- Senin yardımını istemiyorum!
- Kimse senden Baba'yı oynamanı istemedi!
- Hayır!
Böyle konuşamazsın!
Başka seçeneğim var mıydı?
Başka seçeneğim var mıydı?
Conrad!
Ne?
Senin
yardımını istemiyorum!
- Kimse
senden Baba'yı oynamanı istemedi!
- Başka seçeneğim var mıydı?
Başka
seçeneğim var mıydı?
Taksi!
2210, Broadway.
Hey, ahbap, bir dönüşü kaçırdın.
Hey!
Duyuyor musun beni?
Geride bir dönüşü kaçırdın Hayır, hayır, hayır!
Durdur arabayı!
Durdur arabayı!
Teşekkür ederim.
Kapıyı aç.
Kapının kilidini aç.
Aç şu kahrolası kapıyı!
Dinle.
Ben çok
zengin bir adamım.
Ve sana ne ödüyor olurlarsa olsunlar iki katını veririm.
Hayır!
Ne yapıyorsun sen, kahrolası aklını mı
kaçırdın?
Bu bir oyun.
Bu bir oyun.
İşte!
- Müfettiş, ben, Sam Sutherland.
- Tim Folly.
Nereye gittiğimizi biliyor musunuz?
Bu taraftan.
14.
kat.
Tamam Bina
yönetimi, yerin henüz resmen kiralanmamış olduğunu söylüyor.
İlçe kayıtta bu isimde hiçbir kayıt yok,
Tüketici Eğlence Hizmetleri ya da bundan
türemiş bir isim.
Dalgıçlar hâlâ taksiyi arıyorlar bulur bulmaz, plakayı hemen Taşıt Tanıma'ya
gönderirler.
Kardeşinizle konuştunuz mu?
Henüz aramadı.
Hayır.
Peki ya ev?
Duvar yazısı, yağlı boyalı esaslı bir deniz
işaretleme çözeltisiymiş Birleşik
Devletler'de yasal olmayan.
Saptanması imkansız değildir, ama zaman alır.
Fotoğraf
silah palyaço ambulans
hepsi askıda.
Elimizdeki tek sağlam şey, haneye tecavüz.
Kötü niyetli kişi, kırıp dökme, sıkıntı verme - ama
hepsi bu.
- Yasadışı gözaltı pervasızca tehlikeye atma Cinayete teşebbüs.
Evet, ama dediniz ki, bu herifleri siz
tutmuşsunuz.
Bunun konuyla ilgisi yok.
Şimdi, bakın.
Elimizde neler olduğunu size söylemek,
görevimiz ama şu ana dek elimizde bir
neden yok.
Babam nasıl biriydi, Ilsa?
Niye soruyorsunuz?
Bilmem.
Bu kadar zamandır sizi tanıyorum, bir kez bile
bana onu sormamıştınız.
Galiba o hep aklımdaydı.
Anneniz, babanızı çok severdi.
Bence çok fazla çalışıyordu.
O somurtkan
mıydı?
Yani En
iyi hatırladığım şey davranışları çok belirsizdi.
Bir odada saatlerce beraber kalsanız bile tüm o zaman boyunca onun orada olduğunu fark
etmeyebilirdiniz Hayır, benim demek
istediğim Öncesinde Ne oldu, değil mi?
Kimse bunu beklemiyordu.
Ona ne kadar çekmişim acaba?
Fazla değil, bence.
Annem onun için kaygılanır mıydı?
Babanız için kimse kaygılanmazdı.
-
Efendim.
- Ben, Maria.
-
Aradığınız adresi Birleşik Taksi'den aldım.
- Evet, söyle bana.
Patraro
Tepesi'nde Kimsin sen?
Christine burada mı?
Uyuyor.
Amian,
kim o?
Hey!
Senin burada ne işin var?
Konuşabilir miyiz?
Tabii.
- Selam.
- Selam.
Seni bir daha hiç görebileceğimi sanmıyordum.
Bana bunlar hakkında ne söyleyebilirsin?
Bu sen misin?
Nerede buldun onları?
Otel odamda.
Benim oteldeki Bunun sen olmadığını mı söyleyeceksin bana?
Ben olduğum fikrine eee nereden
kapıldın?
Yani eee sutyen,
kırmızı sutyenden.
Peki.
Düşündüm ki
Oturabilir miyim biraz ?
Tabii.
İyi misin?
İyi değilsin sen, değil mi?
Hâlâ şu yarışma mıdır nedir, onda mısın yoksa
?
Özür dilerim, başına bela oluyorum.
Gitmeliyim.
Hayır, sorun değil, konuşabiliriz.
Üstüme bir şeyler giyip, öyle geleyim ben.
Aspirinin var mı?
Bunu yutman için sana içecek bir şey vereyim
mi?
Bu sen misin?
Ah, evet.
İlk törenim.
Göster bana.
- Sorun ne?
- Resmi çerçeveden çıkar ve bana göster.
Tamam.
Gözetliyorlar.
Ne?
Burada değiller.
Burayı görebiliyorlar.
Duman dedektörü.
Ne dersin, biz ah İstersen
bir gezintiye filan çıkalım - Hayır,
hayır, sıkıldım bundan, hem de çok sıkıldım.
- Gidip bir şeyler içeriz, bildiğim Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz?
Kim olduğunu sanıyorsun sen?
Hadi, çıkın oradan!
- Nicholas, lütfen!
- Hadi başlayalım, hemen şimdi.
Hadi, hadi, hemen şimdi çıkın oradan!
İşte başardın.
Peki ne yapacaklar?
Pencereden uzaklaş.
Nedir bu?
Uyan, kahrolası bir kandırmaca bu.
Bin, bin!
Sen iyi misin?
Sıkı tutun!
- İn arabadan.
- Seni onlara yakalatabilirdim.
- Ve artık beni bulurlarsa - İn şu kahrolası arabadan!
Seçeneğin yok!
Başka kimse sana neler olduğunu anlatmayacak!
Bilmek istiyorsun ve ben gidersem, asla
öğrenemezsin.
Kahrolası eve doğru dürüst girmek için sabredemediklerine
inanamıyorum.
- Kim onlar?
- Bilmiyorum.
Kimse bilmiyor.
Ben sadece görevliyim.
Sen ne işe yararsın öyleyse?
Kimlere güvenebileceğini biliyorum, bir de - kardeşinin
başından beri işin içinde olduğunu.
- Bu bir yalan.
Öyle mi?
Yaşgününde garsonun bendim.
Connie, o gün bana T. E. H. 'den bahsetmişti.
Beni daha önce hiç orada görmüş müydün?
Üzgünüm
Yani bu onun hatası değildi, tek çıkar yolunun bu olduğunu düşünüyordu
galiba.
Onu bayağı bir kazıklamışlardı.
Ama nasıl?
Onu nasıl ulaştılar?
Ona yaptıklarının aynını sana da yaptılar.
Neden bahsediyorsun?
Hesaplarını kontrol ettiler.
Bürondaki o gece özel hattının numarasını aldım ve T. E. H. 'e bilgisayarına uzaktan erişim imkanı
veren modem numaranı.
Diğerlerinin hepsini de ona sen verdin.
Neleri?
Testlerine girdin, el yazın, ses örneklerin,
ruhsal bilgilerin Onları şifrelerini
çözmek için kullandılar.
Ve Feingold
imzanı alan herif City Bank'ı
becermekten 5 yıl yatmıştı o.
Senin dikkatini dağınık tutmaları gerekiyordu mali şebekene zorla girip birikimlerini sahte hesaplara transfer
ederlerken.
Denizaşırı santral lütfen.
Yoksa neden bizi vurmak istesinler ki?
Alamine Bankası, Zürih, İsviçre.
Çünkü seninle işleri bitti.
Canlı, ölü, fark etmez.
Yok olduğun müddetçe.
Evet, mavi-iki-ters taksim 9690, David'in D'si.
Doğru.
Bakiye?
Bu, imkansız.
Çoktan ele geçirdiler, Nicholas.
Her şeyi ele geçirdiler.
Sutherlands'a
ulaştınız.
Lütfen mesaj bırakın.
Sen bu mesajı aldığında, Sam, hepsini kontrol
etmiş olacağım, nasıl bilmiyorum ama
hesaplarımı tüketmişler.
Beni öldürmeye çalışıyorlar.
Hemen polisleri ara.
Onlardan biri burada, elimde.
Ona tanıklık ettiririz.
Bunun kulağa nasıl geldiğini biliyorum ama beni ara cep telefonumdan.
Ve sen de dikkatli ol.
Evet.
Kartını ikiye böldü, yani ben ödedim.
İki şeker alıyorsun, değil mi?
Boş ver.
- Adım Christine değil, bu, yani, bu gerçek
adım değil.
- Kimin umurunda ki?
Olan parana oldu, hayatta olduğuna
sevinmelisin.
Şu anda bunu konuşmamayı tercih ederim.
- Demek istediğim, senin gibi biri - Bunu daha kaç kere yapmıştın?
- Merak ediyorum.
- Neyi?
Şu dalavereler.
Üçkağıtlar, kaç kere?
Çok.
Güzel, geçmişte bu kadar çok ucuz dolandırıcılık
saçmalığı becermişsin ama bu sadece
benim param değil.
Emekli aylığı ödemeleri tüm maaşlar
600 milyon dolar.
Efendim.
Nick,
ben Sam.
Mesajını
aldım.
Altüst
oldum açıkçası.
Peki ne yapacağız?
Bir
saattir telefondayım zaten.
Nicholas,
parana el sürülmemiş.
Hiçbir
şeye dokunulmamış.
- Sen neden bahsediyorsun?
Kendim kontrol ettim.
- Kim o?
-
Aramaları kendim yaptım.
- Hiçbir şey değişmemiş.
İnan
bana, hesaptan tek bir sent bile çıkmamış.
Kim o?
Avukatım hiçbir kayıp olmadığını söylüyor.
O da işin içinde.
Neler
döndüğünü bilmiyorum, ama olduğun yerde kal.
- Ben
gelene kadar.
- Sutherland da işin içinde.
Nicholas,
başka biri arıyor.
Bana
tam yerini ver.
Nicholas?
Buradan çıkmamız gerek.
Ona nasıl ulaştılar?
Neden Ben
olsam üzülmezdim.
Ne demek istiyorsun?
Senin elinde değil.
Cep aramalarının yolu kesilebilir.
Yaptığın şu aramalar A'nın B'sine
Fransa'ya, A'nın B'sine, İsviçre'ye.
Bizimle konuşuyordun.
Bizimle konuşuyordun.
Boşlukları doldurdun.
Giriş kodları, şifreler.
Avukatında bile olmayan şeyler.
Ama artık
bizde var, yani işimiz görüldü.
Hoşça kal, Nicholas.
Olanlar oldu.
- Önemli olan şu ki - Şşşt, şşşt, şşşt.
Para yok, kimlik yok, pasaport yok.
Ne oldu size?
Nereden başlasam?
- Biraz karmaşık.
- Hep öyledir.
Tek başıma tatildeydim ve iki adam tarafından
soyuldum.
Soyuldunuz mu?
Peki hangi otelde kalıyordunuz?
Hatırlamıyorum.
Polise gittiniz mi?
İspanyolca bilmiyorum.
Sadece buradan çıkmak için gerekenin
yapılmasını istiyorum.
Ah, eğer siz uğraşmak istiyorsanız, yerel kanuni
yaptırımlar konusunda yardımcı oluruz.
Hele işin içinde para varsa.
Bir teklifte bulunabilir miyim?
Saldırıya uğradığınızı mı söylüyorsunuz?
Ve şu saati almadıklarını mı?
Böyle bir saat ne kadar eder?
En az iki yüz filan.
18. YAŞGÜNÜNDE, BABANIN SAATİ, SEVGİLER, ANNEN -
Böyle saati olan birinin pasaport sorunu olmaz.
- 18. YAŞGÜNÜNDE, BABANIN SAATİ, SEVGİLER, ANNEN Böyle
saati olan birinin pasaport sorunu olmaz.
JOHNIE'NİN KAHVE DÜKKANI Affedersiniz?
Herkes dikkatini bana verebilir mi lütfen?
Teşekkür ederim.
Aranızda San Francisco'ya giden varsa, beni de
bırakabilir mi?
18 dolar, 70 78 sentim var.
San Francisco'ya gitmek için.
Kimse yok mu?
UMUMİ MEZAT İLANI, HACİZ SEBEBİYLE, KİŞİSEL
MÜLK SATIŞI
- Üstü kalsın.
- Sağ ol, arkadaş.
Conrad Van Orton.
Odasını arayabilir misiniz lütfen?
Bir dakika lütfen.
- Bir sorun mu var?
- Conrad Van Orton için mi geldiniz?
- Evet.
- Ben otel yöneticisiyim.
Sizi tanımak büyük zevk.
Kardeşim nerede?
- Benimle gelir misiniz, bayım?
- Durun bir dakika, bir aksilik mi var?
Bayım, bu sizin için gizli bir mesele.
Diğer misafirlerin bazı şikayetleri var odasına zarar vermiş Davranışını görmezden gelmek için elimizden
geleni yaptık.
- Davranışı mı?
- Evet, bayım.
Birkaç gün önce bir olay oldu.
Sinir bozukluğu dediler.
Polis onu götürdü.
Bir gelirse diye, bu adresi bıraktılar.
Napa'da bir hastahane.
Çok üzgünüm onun için.
Elizabeth
Arabanı ödünç almam gerek.
Nickie Ne
oldu sana?
Yani -
Hâline baksana - Bak bir gecede neler
oldu bana?
Bilmiyorum.
Endişelenmem gereken şeyler var.
Arabana ihtiyacım var.
İhtiyacın varsa, alabilirsin elbette.
Sana yiyecek bir şeyler ısmarlayamaz mıyım?
Biliyorsun ki, güvenebileceğim tek insansın.
Tüm diğerleri
Eğer Sam Sutherland seni ararsa sakın
ona benimle konuştuğunu söyleme.
Yalan söyle ona.
Ve o konuşmadan önce, ne olursa olsun Tamamdır, kahve İngiliz kurabiyesi ve suyunuz.
Bu şişe
- açık.
Kim açtı bu şişeyi?
- Evet, ben açtım.
Ben açılmış şişe istemiyorum.
Açılmamış bir şişe istiyorum.
Böyle buz da istemiyorum, sadece bardak
istiyorum lütfen.
Nickie, konuş benimle.
Beni ürkütüyorsun.
Neden bahsettiğini bile anlayamıyorum.
Özür dilerim, Liz, niyetim bu değil.
Özür dilerim.
Biliyor musun, ben son birkaç gündür düşünüyorum.
Biraz biraz boş vaktim oldu.
Ve sana şunu söylemek istiyordum: Beni neden terk ettiğini anlıyorum.
Ve biliyorum ki, ben buna kızmıştım.
Senden özür dilemek istiyorum kendimi sana kapattığım için ve yanında olmadığım için.
Ve umarım beni bağışlayabilirsin Evet, ben
Günlerdir yoldasınız.
Bağışlanacak bir şey yok.
O anda ağrı başlıyor
gezici bir dizi ağrı Bütün
bunlar çok tanıdık geliyorsa çare nihayet burada.
Ah, hayır
sizi piçler.
Akü Yaklaşık on yıldır, doktorlar tavsiye
ettikleri Beni burada nasıl buldun?
Kaplan
gibi güçlü olup koşuşturanlar
iki şey var O, bir oyuncu.
Yani
doktorunuza güveniyorsanız Taggarene'e
de güvenin.
O, bir televizyon oyuncusu.
Şimdi açıklayamam.
Sarı sayfalarınızı ödünç alabilir miyim?
Kahve, Çin Mahallesini geçince.
İn arabadan, hergele.
Kapıyı aç ve çalışır durumda bırak.
Hata ediyorsun.
Hadi in şu arabadan.
İn şu arabadan.
Ben aşırı derecede kırılganım şu anda.
Hilal Kahvesi.
- Reklamlarda oynuyor.
- Bizim kaç müşterimiz olduğundan haberiniz
var mı?
Yüzlerce, binlerce.
Sizden sipariş verdiğini biliyorum.
Montgomery Caddesi, 1019'a gitti Burada bana yardımcı olabilecek kimse yok mu?
Bir oyuncu o.
Buradaki bütün bu insanları kovalarsam Hey!
Resmimi niye alıyorsun?
Bugün seçmelere katılmasını umuyorduk.
Bu rol için biçilmiş kaftan olacaktı.
Ah, bu
onu çok üzecek.
Peki onunla bağlantıya geçebileceğimiz herhangi
bir yer var mı?
Şey,
çağrı cihazı burada, masanın üzerinde.
Çocukları
hayvanat bahçesine götürdü.
Hayvanat bahçesi!
Çok tatlı.
- Hangi
hayvanat bahçesi?
- Ah, Beyaz Kaplan'ın olduğu.
Lyno Fisher, yaptığın işe bayılıyorum.
Tamam, lütfen
Bak, ben, ah Çocuklarım yanımda.
Kurtul onlardan.
Çocuklar ah çocuklar, hadi, tatlı zamanı Bir tatlı daha.
İşte, hadi, hadi, hadi.
Bu, sadece bir işti.
Şahsi bir şey değil.
Bilirsin, yani
Rolümü oynadım - Biraz doğaçlama
yani.
- Baş sorumluyla konuşmak istiyorum.
Kimse bilmiyor kimse tahmin bile edemiyor Hey, Tammy, Alex, yapmayın!
Lanet olsun, neden yapıyorlar bunu?
Büroları bomboş.
Nerede olduklarını öğrenmem gerekiyor.
Peki.
Bütün bina onların.
Sadece kattan kata taşınıyorlar.
Sen de onlar için çalışıyorsun, öyle mi?
Beni içeri sokabilirsin.
- Hayır, sokamam.
- Ah, evet, sokabilirsin.
Polisin aradığını söyleyebilirsin onlara.
Biriyle konuşman gerekiyor.
Onları ihbar edeceğimi söyle onlara.
Ne ihbarı?
İhbar mihbar yok.
Bu, çok tehlikeli.
Anladığını sanmıyorum.
Şu anda
ben fazlasıyla tehlikeliyim.
Michael, çocuklar.
Hadi, gidiyoruz.
İşte geldik.
İçeri sür.
Ne yapacaksın ki sanki?
Paranı geri alamazsın.
Para umurumda değil.
Ben perdeyi aralayacağım.
Büyücüyle tanışmak istiyorum.
Tiffany kuleleri gibi süzüyor bizi.
Seni görmeyecekleri bir yere çek.
Kıpırdama, Bayım.
- Burada olmaya iznin yok senin.
- Beni geri çağırdılar.
Onayım var.
O, benimle.
- Bana ihtiyacın yok.
- Kapa çeneni.
- Gir şuraya.
- Aman Tanrım.
Trabzana kelepçele onu.
Kaçıncı kat?
Siz s.kildiniz,
ikiniz de, dikkatleri üzerinizde!
Neresi?
- Beni telefonla tuttular demiştim sana.
- Çeklerini nereden aldın?
- O başka kattaydı.
- Tahmin et!
Bildiğin gibi
sanki bu taraftanmış gibi bilmiyorum.
Pekâlâ, ağır ol.
Bana şaşırdığını söyle.
Ah, kahretsin!
Ne işin var burada?
Ölümden döndüm.
Nicholas, kimseyi vurmayacaksın.
Arkanı dön.
Benimle geleceksin.
Herkes yere yatsın!
Dur!
Pekâlâ, sen ne yaptığını sanıyorsun?
Sen söyle!
Kim var bunun arkasında?
Kim yaptı bunu bana?
Neden?
- Ne demek neden?
Ne kadar aldatılabilirsin ki?
- Bundan kim sorumlu?
Hedef sen değildin
Şahsi değildi
Bankada birkaç yüz
milyonu olan herhangi göt bir herif de olabilirdi.
Al telsizimi, tamam mı?
Patronunu çağır Onlara birini vuracağımı söyle.
Kimi arayacağım, Nicholas?
Yemezler bunu.
Ah, evet, yerler!
Buraya hemen birini çağır çünkü seni öldüreceğim.
Ben umurlarında olmam, Nicholas.
Ölmeme engel olmazlar Kimseyi tehdit edebilecek durumda değilsin.
Bunu nereden buldun?
Ne?
- Bu silah otomatik değil.
- Sen ne saçmalıyorsun?
Hepimizde otomatik vardı.
Silahı nereden buldun?
Bu benim silahım.
Ama evi araştırmıştık.
İyi ya, galiba bunu gözden kaçırmışsınız,
değil mi?
Sahte bu.
Oyununun bir parçası.
- Yine başlatma beni.
- Hayır, hayır, dinle beni.
- Baştan başlatma sakın beni.
- Şu anda sana gerçeği söylüyorum bütün bunlar, "oyun".
Saçma, tamam mı?
Saçma!
O herife ne olduğunu biliyorum vurdular o herifi, Feingold mudur nedir,
vurdular onu.
- Bir düşün, ne gördün?
- Onu öldürdüklerini gördüm.
Hayır, gerçekten, gerçekten ne gördün?
Bütün bu zaman boyunca, özel efektler fişekler, filmlerdeki fişekler gibi.
Nicholas!
Nicholas, dinle!
Lanet olsun, kahrolası kurşunları olan gerçek
bir silahı var tamam, tamam, bırakırım.
Feingold, Bay Fisher, şu kapının arkasında - Bir oyuncu o.
- Beni öldürmeye çalışıyorsunuz.
Kimse seni öldürmeye çalışmıyor, Nicholas.
Lütfen bırak o silahı.
Hayatının en büyük hatasını yapmak üzeresin.
Nicholas, yani daima bir güvenlik ağı vardı.
Taksi, evimde bir şoför vardı ayrıca bize kurusıkı ateş ettiler.
Bu doğru değil.
Doğru.
Bunun için bizi sen tuttun.
Şu kapının arkasında bizi bekliyorlar ellerinde şampanyayla, Nicholas!
Lütfen, kahretsin!
Conrad!
Conrad de orada!
Bu senin yaşgünü partin.
Yalan söylemeyi bırak!
Bırak sana göstereyim.
Sakın kıpırdama.
Silahı var, kapıdan uzaklaşın!
Vurdun onu!
Biri Biri
ambulans çağırsın!
Öldü.
Bildiğinizi sanıyorduk.
Bunun bu kadar kontrolden çıkmasına nasıl izin
verdin?
Beni hiç dinlemedi.
Bu sonuncudan sonra bitiyordu.
Senin suçun değil.
Sakın Sakın
bunu örnek gösterip, yerine geçmelerine izin verme.
Özür dilerim.
Bizi de öldürebilirdi.
Telsiz telefonum vardı.
Telsiz telefonu kullandım.
Hapse gireceğiz.
Hayatımızın sonuna kadar, hepimiz hapis
yatacağız.
Ah, Tanrım!
Nicholas!
Yakaladık
onu.
Bize
ulaştı, tam hedefe vardı.
Gereken
tıbbi müdahale için beklemede kalın.
Çürük
camları temizleyene dek herkesi geride tutun.
Bay Van Orton, gözlerinizi açmayın.
Çürük cam, ama yine de batabilir.
Sizi bir bakacağız.
Nabzınızı ölçeceğim.
Sakin olun, sıkı bir düşüştü.
Mutlu yıllar, Nickie.
MEKSİKA'DA UYUŞTURULUP ÖLÜME TERK EDİLMİŞTİM, VE
ÜZERİMDE BİR TEK BU SALAK TİŞÖRT VARDI.
Ne bu?
Yaşgünü hediyen.
Gerçek bir şeylerle canını yaktım.
Götün tekiyim ben.
Bayanlar ve baylar, kardeşim, Nicholas Van
Orton.
TEH NICHOLAS VAN ORTON'IN 48. YAŞGÜNÜ PARTİSİNE EN İÇTEN DİLEKLERİMİZLE DAVETLİSİNİZ, CUMARTESİ,
EKİM'İN YİRMİSİ AKŞAM SEKİZ ON YEDİ İLE
SEKİZ OTUZ SEKİZ ARASI, SAN FRANCISCO'DA
2 NUMARALI YENİ MONTGOMERY CADDESİ'NDE, HERHANGİ BİR YERDE Büyüleyiciydi,
belirtmek istedim.
Şimdiye kadar olanların en iyisiydi.
Tanrıya şükür ki, atladınız, çünkü
atlamasaydınız sizi beni atmam
gerekecekti.
Sağ ol.
Eve gitmek zorundayım.
Bir hoşça kal demek istedim.
Rachal
tatlı rüyalar.
Sağ ol, Mal, geldiğin için.
Araban için üzgünüm.
Hayvanat bahçesinde bırakmıştım.
Önemli değil.
Mutlu yıllar, Nicholas.
Seni ararım.
Gerçekten ararım.
Nicholas, tüm bu olanlardan benim haberim
yoktu.
Şampanya seçimin her zamanki gibi kusursuz.
Muhteşem bir girişti.
Evet ve bilmeni istiyorum ki, Pazar günü
olanlar Ah, hayır, hayır, hayır lütfen.
Hayatım boyunca hiç bu kadar mutlu olmamıştım.
Sana teşekkür ediyorum karım da teşekkür ediyor.
Geldiğin için teşekkür ederim.
Teşekkür ederim, Sam.
Nedir o?
Bu bir fatura.
Fatura mı?
Kalem kalsın.
Teşekkür ederim ikinize de.
Bölüşmek ister misin?
Ah, Tanrım, evet lütfen.
Bu konuda sana ihtiyacım olacak.
Aman Tanrım!
Teşekkür ederim, Connie.
Ne oldu şu eee garson
kıza?
Neydi adı eee Christine
mi?
Uçağı yakalamaktan filan bahsediyordu.
Ön tarafta taksi beklerken görmüştüm.
Christine?
Ben eee hoşça kal demeye fırsatım olmamıştı.
Teşekkür ederim.
Ben ben
ben eee Biliyor
musun, sana hiç adını sormamıştım, değil mi?
Doğru.
Adım Clair.
Peki sen eee uçağa
filan mı yetişiyorsun?
Evet, önümüzdeki hafta Avustralya'da başlayacak
bir işimiz var, yani Biraz daha koyun
güdeceksin yani.
Bu seferki önemsiz bir rol.
Peki geri döndüğünde belki akşam yemeği, bir akşam yemeği yeriz.
Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.
Hayır, bilmiyorum.
Öyleyse söyle bakalım.
- İyi de, ne
- Nerelisin?
Aslen O
Oklahoma.
Colorado muydu?
Çok uzun zamandır bu işi yapıyorum.
Biliyor musun ah Acaba
benimle havaalanında bir kahve içer
misin?
Bir hap
seni kocaman yapar, bir diğeriyse küçücük
Annenin sana verdikleriyse hiçbir şey yapmaz Git Alice'e sor boyu 3 metre olduğunda Eğer
tavşanların peşine düşersen ve
düşeceğini anlarsan Onlara de ki, nargile içen bir tırtıl çağırttı seni
Alice'i çağırın henüz küçükken
Satranç tahtasındaki adamlar kalkıp, nereye gideceğini söylediğinde Bir
tür mantar da yemiştin aklın
ağır işliyor Git Alice'e sor o bilir bence
Mantık ve kıyas safdışı
kaldığında beyaz
at meydan okuyacak ve
kırmızı vezir kafasından çıkacak Unutma Fındık faresi dedi ki: "Kafanı besle !
" " Kafanı besle!
« Prev Post
Next Post »