Print Friendly and PDF

Translate

Oyun (1997) The Game

|


129 dk

Yönetmen:David Fincher

Senaryo:John Brancato, Michael Ferris

Ülke:ABD

Tür:Dram, Gizem, Gerilim

Vizyon Tarihi:06 Şubat 1998 (Türkiye)

Dil:İngilizce, Çin Lehçesi, Almanca

Müzik:Howard Shore

Oyuncular

Michael Douglas

Sean Penn

Deborah Kara Unger

James Rebhorn

Peter Donat

Özet

Nicholas Von Orton, bütün yatırımlarının kontrolünü ve ilişkilerini elinde tutmaya alışık, zeki, kurnaz ve başarılı bir iş adamıdır.

Ancak Orton’un bu düzenli yaşamı, sorumsuz fakat etkileyici küçük kardeşi Conrad’ın ona verdiği beklenmedik bir doğum günü hediyesiyle köklü değişikliklere uğrar. Nicholas oyuna başlarken ortada çok büyük bir ödül olduğunu farkeder ancak bu esrarengiz oyunun kuralları ve amacı hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Ayrıca Nicholas karşılaştığı olaylardan hangisinin gerçek, hangisinin oyunun bir parçası olduğunu da anlayamaz. Kendi evinde esrarengiz kişiler tarafından izlendiğini farkeder. Bu kişiler onu ortadan kaldırmak istemektedir..

Bu oyun hayatını sonsuza dek değiştirecek bir ölüm kalım savaşı haline gelmiştir...

Altyazı

   Para piyasaları, 11 puanlık yüzdelik endeksle, 38'lik kilit seviyenin hemen üzerinde.

   Diğer senetlerinizin durumuna gelince, 25'e 32'de 9 puanlık oynama gösteriyorlar.

   Ana endeks, piyasaya ağırlığını koyarak, 7.

  sıradaki yerini koruyor.

  Çevirmen: Murat 'BANQUO' Coşkuner Teşekkür ederim, Ilsa.

  İyi günler.

   Eğer bu sabah dakikseniz, buna bağlı olarak    San Francisco otoyolları   Şimdi bana ne yapmamız gerektiğini söyle.

   Yani, hisselerin çoğunluğuna konmuş olabilirsin    ama günlük iflâsta hepimiz yarağı yeriz.

   O eski kurt, bizi batıracak.

  Baer/Grant'in Kâr-Zarar raporu elime geçer geçmez   acilen seni ararım.

   Söz mü?

  Özür dilerim, ama ben o terimi bilmiyorum.

   Peki Anson, gerçekleştirme prosedürü için ararsa, ne yapayım?

  Sav başından, sekreterine toplantıda olduğunu söylet.

  Teşekkür ederim, Jack.

  - Evet, Maria.

  - Davetler.

  - Hııı-hı.

  - Müze galası.

  - Hayır.

  - Fitswilliam, botanik bahçesi yıllık bağış yemeği.

  - Hayır.

  - Hinchburger düğünü.

  Hinchburger düğünü   smokinler ve monoton sohbetler, hiç sanmıyorum, hayır.

  Üzüntülerinizi bildiririm.

  Ama ne diyeceğimi bilemiyorum?

  Sen sosyeteyi bilmezsin, Maria.

  Ondan kaçmanın zevkini hiç tatmadın.

  - Evet.

  - 3.

  hatta, Elizabeth diye biri var.

  Eski karınız.

  Kim olduğunu biliyorum.

  Mesajını al.

  Ah, yaşgününüz kutlu olsun, efendim.

  Teşekkür ederiz, Maggie.

  Ondan hoşlanmıyorum.

  Bu, sıradakini söylemeyecektim bile, ama çok ısrarcıydı.

  - Belli ki, bir tür eşek şakası.

  - Ne?

  Şey, sizinle öğle yemeği yemek isteyen bir beyefendi aradı.

  Onu çok meşgul olduğunuza ikna etmeye çalıştım.

  - Adı ne?

  - Seymour Butts diye bir bey.

  'Açık Tribünler Altında', Seymore Butts.

  Efendim?

  Öğle yemeğimi iptal et, Şehir Kulübü'nde benimle Bay Butts için bir rezervasyon yap.

  Her zamanki masam.

  Maria, rezervasyonu benim adıma yaptır.

  - Sipariş için hazır mısınız, efendim?

  - Hayır, hâlâ bekliyorum.

  Bu, buzlu çay mıydı?

  - Bööö!

  - Conrad, bu ne sürpriz!

  Yaşgünün kutlu olsun, Nickie.

  Seymore Butts, bundan asla usanmayacağım.

  Bu yüzden, o bir klasik.

  Hoş bir restoran burası.

  - Bana bedava ceket verdiler.

  - Geri isteyeceklerinden eminim.

  - Uzun zaman önce gelmiştim buraya.

  - Evet, seni bir kere getirmiştim.

  Hayır, baş garsondan kristalize iştah açıcı alırdım.

  - Ah, öyle mi?

  - Üniversitedeyken.

  Hangi üniversite?

  Tuş.

  Özledin mi beni?

  Mümkün olduğunca.

  - İyi görünüyorsun.

  - Sen de.

  Merak ettiğimi farz et.

  Beni mi?

  Annemin cenazesinden bu yana ne kadar oldu?

  2-3 yıl mı?

  - Bıraktığını sanıyordum.

  - Bıraktım.

  Yürümedi.

  Ama burada içemezsin.

  Seninleyim.

  California'daki restoranlarda sigara içmek yasadışıdır.

  Siktir et California'yı.

  Sen nasılsın?

  Daha iyi olamazdım.

  Elizabeth?

  Boşandık, bir çocuk doktoru ya da bir jinekologla evlendi   veya çocuk jinekoloğuyla.

  Şeyde yaşıyor  Sausalito'da.

  Çok yazık.

  Onu severdim.

  Peki ya sen?

  Ne, artık izimi sürmüyor musun?

  Islah evindeki aile haftasından beri, hayır.

  Kısacası seni şehre ne getirdi, Conrad?

  Her şey yolunda mı?

  Evet.

  - Bir şey lâzım mı?

  - Hayır.

  Gerçekten mi?

  Hayır, senden istediğim bir şey yok.

  Sadece   Bisa yakınlarındaki sahilde çıplak yatıyordum ki   birden şimşek çaktı.

  12 Ekim   Nickie'nin yaşgünü.

  11 Ekim.

  Her neyse.

  Bu sana.

  Hiç gerek yoktu.

  Senin gibi bir adama ne alınır  her şeyi olan adama?

  Tüketici Eğlence Hizmetleri.

  Benim golf kulüplerim var zaten.

  Şu numarayı ara.

  - Niye?

  - Hayatını  eğlenceli kılmak için.

  - Eğlenceli mi?

  - Ne olduğunu biliyorsun, başkalarında görmüşsündür.

  Bu bir eğlence hizmeti.

  Arkadaşlık hizmeti mi?

  Çok derin bir yaşam tecrübesi.

  - Özür dilerim, ah, şu peçeteyi  - Tamam, sorun yok, sadece  Bana arayacağını söyle.

  - Arayacağımı söylemiştim.

  - Hayır, söylemedim.

  Sen hâlâ tedavide misin?

  Niye söyledin bunu?

  Beyler, siparişiniz hazır mı?

  Anladığın şeyi kastetmedim.

  Hiçbir şeyde değilim, psikiyatriste bile gitmiyorum   ve kendimi harika hissediyorum.

  İzin verir misin?

  Bence bu yaptığımı seveceksin.

  Şimdiye dek benim başıma gelen en güzel şeydi.

  Ararım onları.

  Ara  kendin için.

  Ararım dedim, tamam mı?

  Peki, arayacağım.

  Sadece  eee  sürprizlerden nefret ederim.

  Biliyorum.

   Mutlu yıllar size  Mutlu yıllar size   - Mutlu yıllar, Bay Van Orton  -  Bay Van Orton   Mutlu yıllar size.

   Birilerinin Seattle'a uçup, Anson'ın kalbine kazık saplaması gerek   - Kârlılık raporunu görmüş müydün?

  - Mutsuzluğumun ne kadar arttığını hayal edebilirsin.

   - Yani Anson'la anlaşacak mısın?

  - Aynen öyle.

   Öfkeden kuduruyoruz.

   İyi uyu, Nicholas.

  Uyurum.

  İyi geceler, Ilsa.

  Akşam yemeği fırında.

  Teşekkür ederim.

  Ah, bugün Conrad'i gördüm.

  Öyle mi?

  Nasıl?

  İyi.

  Galiba şu   kişisel gelişim mezheplerinden birine filân bulaşmış.

  İyi, yine görürseniz, sevgilerimi iletin.

  - Yaşgününüz kutlu olsun.

  - İyi geceler.

   Ödemesini yapamayan şirketlerden    Federal Haberleşme Komisyonu 500 milyon dolardan fazlasını almayı umuyor    fiyatlar yükselmeye can atarken  Elizabeth, iyi akşamlar.

   Mutlu yıllar, Nickie.

  On bir kırk.

  Bu sene az daha kaçırıyordun.

   Yaşgünün iyi geçti mi?

  Rose Kennedy'nin siyah elbisesi var mıdır?

  Hem o, şaplak makinesinden bir değil, iki kere geçmiştir.

   Hayal edebiliyorum.

   Nasılsın?

  Aynı şeyi bugün Connie de sordu bana.

   Connie, öyle mi?

   Kardeşini hep sevmişimdir.

  Neyse   Ben   -  bunun senin için zor olacağını düşündüm.

  - Bir yaşgünü daha sadece.

   Baban yüzünden  Doğru, 48'indeydi o, değil mi?

  Şu ana dek aklıma bile gelmemişti.

   Niye aradım ki ben?

  Açıkçası, bilmiyorum  Dr.

  Mel ile Rachel'a en iyi dileklerimi ilet, lütfen.

   Bebek bekliyor o.

   Ultrason yaptık.

  Resmî nükleer aile.

  Çok memnun olmalısın.

   Öyleyiz.

   Çok memnunuz.

  Peki, seninle konuşmak güzeldi.

   Seni rahat bırakmalıyım galiba.

  Kendine iyi bak.

   Sen de, Nicholas, ciddi söylüyorum.

   - Çok ciddiyim.

  - Hıı-hı, iyi kal, hoşça kal.

   Küçük ölçekli işletmeleri, çalışanlarına sağlık sigortası yapmaya yüreklendirmek    için sunulan teklif, şu anda Washington yasa meclisinde    görüşülüyor    büyük şirketler arasındaki küçük işletmelere yer açmayı hedefleyen teklif    kilit konumdaki çok sayıda Cumhuriyetçi liderden    öncelikli destek alıyor.

   Yine de, Demokrat yasa koyucular    bunun yerel yetkilileri işlevsiz bırakacağı konusunda    ciddi kaygıları olduğunu dile getiriyorlar  Sadece birbirimizi anladığımızdan emin olmak istiyorum  Bu işi kâğıda döker dökmez, benim tam desteğime güvenebilirsiniz.

  - Anlıyoruz.

  - Teşekkür ederim.

  Yakında konuşuruz.

  TEH TÜKETİCİ EĞLENCE HİZMETLERİ 14.

  KATTA HİZMETİNİZDE Ama bunun şu ana olumsuz yansıdığını düşünmemelisiniz.

  - Olumsuzluğun direkt bana işlendiğini hissedebiliyorum.

  - Bu aldığım  Bir saniye.

  Böyle hissetmenize üzüldüm.

  Anlıyorum.

  Umarız, sizi sıkıntıya düşürmemişizdir.

  T.

 E.

 H.

 'ni seçtiğiniz için teşekkür ederiz.

  Bay Feingold, şu beyefendiye yardımcı olabilir misiniz?

  Ah, evet  tabiî.

  Jim Feingold, VP Mühendislik, Veri Tahlilinden.

  Tam olarak nasıl işlediğini bilmiyorum, kardeşim hediye olarak bu kartı yollamış.

  Ah, işte başlıyoruz, evet.

  Tamam, mükemmmel, evet  Eh, hadi başlayalım.

  Evet, özür dilerim, yani buradaki tüm bu kargaşa için  Biz, şey  hâlâ yerleşiyoruz da.

  Şunu bir zahmet tutar mısınız?

  Çok teşekkür ederim.

  Teşekkür ederim.

  - Aç mıydınız?

  Yeni Ay Büfe?

  - Hayır, teşekkür ederim.

  Conrad Van Orton'dan hediye.

  İlginç.

  - Nedir o?

  - Yani kardeşiniz, Londra şubemizin müşterisiydi.

  Bir tür gayriresmî puanlama yaparız   rakamları inanılmaz.

  Sahi mi?

  - Aç olmadığınızdan emin misiniz?

  - Evet, teşekkür ederim, ben iyiyim.

  Şimdi şunları  şu formları doldurmamız gerekiyor.

  Başvuru formu   sonra da   bir çift psikoanaliz testi, MNPI ve PAP  Ah, şey  malî durum anketi için söylüyorum   içinize sinmeyen hiçbir şeye cevap vermeyin.

  TRW'muzu uygularız.

  Zaman zaman küçük hayvanları incitir miyim, evet ya da hayır mı?

  Mastürbasyon yapınca, suçluluk duygusuna kapılırım.

  Ama soruları ben hazırlamıyorum, sadece cevapları değerlendiriyorum.

  Bu neye yarıyor?

  Şey, bize kapasiteniz hakkında kapsamlı fikir veriyor.

  Hayır, burası neye yarıyor?

  Ne satıyorsunuz?

  - Ah, bu bir oyun.

  - Oyun mu?

  Her katılımcıya göre özel olarak ayarlanmış.

  Uzun bir tatilmiş gibi düşünün, sadece siz gitmiyorsunuz   o size geliyor.

  Ne  ne gibi bir tatil?

  Her seferinde farklı olur.

  Özellikleriyle beni sevindirin.

  Bizim sağladığımız   eksik olanlar.

  Peki ya hiçbir şey eksik değilse?

  İki öneride bulunabilir miyim?

  Gerçekten de katılacağımı düşünüyorsunuz, bilmediğim bu kadar  Bir; itiraf edin ki, bu size ilgi çekici geliyor   iki; bugün karar vermek zorunda değilsiniz.

  Şu saçma teste girin, aptal formları doldurun   oyununuz bir gün başlar, sevip sevmediğinize de o zaman karar verirsiniz.

  Bakın, biz  biz sanki   deneyime bağlı Ayın Kitabı Kulübü gibiyizdir.

  Hiçbir ek mecburiyetiniz olmadan istediğiniz zaman bırakabilirsiniz.

  Bu, satış konuşmamdı.

  Ne kadar sürer bu?

  Bunlar bir saat, bir saat de fiziksel olanı.

  - Fiziksel mi?

  - Yüzeysel bir muayene   kafanı çevir, öksür tarzı bir şey, çabucak çıkarsınız.

  Karmaşık.

  Tehlikeli.

  Kanlı.

  Tüh.

   - Baer/Grant Yayıncılık için Bay Sutherland aradı.

  - İptal et, çarşambaya salla.

   - Grant'ler yarın döneceklerini söylüyorlar.

  - Yarın mı?

  Evet.

  Bu daha ne kadar sürecek?

  Fazla değil, işimiz bitti sayılır.

  İki saat önce de böyle demiştin.

   - Pekâlâ, yarına kadar bir yere sıkıştır.

  -  seçiminizi    takip eden duygusal yanıtlardan önce yapın.

   Devam etmek için 0,9 saniyeniz var.

  Etkene gösterilen    duygusal reaksiyon zamanı   Lütfen seçiminizi, takip eden duygusal yanıtlardan önce yapın.

   Devam etmek için 0,9 saniyeniz var.

  Şu şey bitti mi?

  Sizi burada beklettiğim için özür dilerim.

  Ama üzülmeyin, bütün günümü sizin garantinize güvenerek mükemmel geçirdim.

  Şey, her şey şunun içindi.

  Bu, sigorta şirketinin koşulu; diyorlar ki, farkında olmalıymışsınız   bu bir oyun ve siz de bu söz konusu oyuna kendi isteğinizle katılıyorsunuz   öyle ya da böyle, garanti ediyoruz ki, ücret tamamen   kardeşinizin size bir hediyesidir ve sizin memnuniyetinize bağlıdır.

  Yani bu, memnun kalmazsam, ödeme yapmak zorunda olmayacak demek mi oluyor?

  Böyle bir şey hiç olmadı, asla tatminsiz bir müşterimiz olmadı.

  Tatmin olmamış demek istediniz sanırım.

  Doğru, sol beyniniz kelime fetişisti.

  İsminiz, isminiz, şuraya da imzanız   kanınızla.

  Şakaydı.

  Tamam, artık belgeniz bu dosyada ilk sırada olacak.

  Ve ben  kalem sizde kalsın.

  Size haber veririz.

   - Pazartesi ya da Salı nasıl olur?

  - Hayır, bana uygun değil.

   - Peki ya bu gece?

  - Bu akşamda ful çalışıyorum.

   Tek elverişli gün çarşamba şu anda.

   - Akşam yemeği mi istersin?

  - Olur.

   Bu arada, T. E. H. 'e gittim.

   Öyle mi?

  Nasıl buldun?

   Şey, sanki biraz düzensiz gibiler.

   Evet, ben Londra'da katıldığımda da, biraz oyalanmışlardı.

   Devam edecek misin?

   Hayır, henüz karar vermedim.

   inan bana, sonraki Disneyland'e zemin kattan girmenin   yolu bu.

  T. E. H.  halka açılmaz, aileye ait.

  Daha tuhaf şeyler de olmuştu.

  Hayır, aslında olmamıştı.

  Burada da açmışlar.

  "Oyun", San Francisco'da mı?

  Gördünüz mü?

  Bizsiz de idare edebiliyorlar.

  - Nasılsın, James?

  İyi akşamlar.

  - İyi akşamlar, efendim.

  Yeni üyeler mi alındı?

  Öyle görünüyor, efendim.

  Sonraki içkiler benden olsun.

  Anladım, efendim.

  Hayır, hayır, hayır.

  Son Pebble oynadığımda, bir daha asla başka kulüp seçmeyeceğime yemin etmiştim.

  Konu oyunlardan açılmışken   T. E. H.  hakkındaki konuşmanıza kulak misafiri olmaktan alıkoyamadım kendimi.

  Yani, bunu söylememin sebebi şu   bugün Montgomery Caddesi'ndeki bürolarında teste girdim.

  Girdin mi?

  Aferin.

  Peki seninki henüz başlamadı mı?

  Hayır, henüz değil, size soracaklarımdan biri de buydu.

  - Nedir bu?

  - Ah, nedir bu?

  Ebedi soru.

  Seni kıskanıyorum, biliyor musun?

  Keşke geri dönüp, her şeye ilk seferki gibi baştan başlayabilseydim.

  İçelim  yeni deneyimlere.

  Hmmm, izniniz olursa, ben gitmek zorundayım.

  İyi geceler, Ted.

  - Nicholas  - Tanıştığımıza sevindim.

  Peki sen yakınlarda mı oynamıştın?

  Ah, yaklaşık bir yıl önce.

  Los Angeles'ta çalışıyordum.

  Ah, Londra bürolarının da çok iyi olduğunu duydum  Yine de şu fantastik rol oynama saçmalığı gibi bir şey galiba.

  Ne olduğunu bilmek istiyor musun?

  Tam olarak nedir?

  John, 9.

  bölüm, 25.

  âyet.

  Ben, şey  -  Pazar okuluna gitmeyeli uzun zaman oluyor.

  - Eskiden kördüm   artık görüyorum.

  İyi geceler, Nicholas.

  Şansın açık olsun.

  İyi geceler.

  Baer/Grant toplantısı   yarın yapılmayacaksa   hiç yapılmasın daha iyi.

  Bay Van Orton, ertesi gün uçağına binince   eklemelerle birlikte anlaşılanın tamamından oluşan son paketini   kusursuzca yenilenmiş hâliyle alır.

  Yani her hâlükârda, zaten muhtemelen uyuyarak geçireceğiniz bir opera daha kaçıracaksınız.

  Artık müşterilerimize, onun canlandırıcı rekabetine nasıl ulaşabileceğimizi   göstermek için bir şansımız var.

   - Evet?

  - Nicholas Van Orton mı?

   - Siz kimsiniz?

  - T. E. H. 'den Cynthia.

   - Bu numarayı nereden buldunuz?

  - Muamelelerinizi bitirip   - Bak, şu anda bir toplantıdayım.

  - Korkarım, reddedildi.

   - Anlayamadım?

  - Bunun size kötü yansıyacağı duygusuna kapılmayın    bir rahatsızlığa sebep olmadığımızı umarız.

   - Aaa, saçmalık bu.

  - T. E. H.  ile konuştuğunuz için teşekkür ederiz.

  Bir sorun mu var?

  Aaa  hayır, hayır, yok bir    kapatabilir ya da daha çok seçenek için 'tab' tuşuna basabilirsiniz.

   Ah, ben, Conrad.

  Mesaj bırakın.

  Pekâlâ, Connie, ben Nicholas, eve gelince beni bir ara.

  Ah, aaa  yaşgünü hediyenle ilgili olarak  şey  işler biraz zıvanadan çıkmış durumda.

  Programıma uydurup uyduramayacağımı bile bilemiyorum.

  Ama bunu yarın akşam yemeğinde konuşuruz.

  Sağ ol, hoşça kal.

  Merhaba    işsizliğin artması sonucu    küçük işletme satışlarında düşüş görüldü.

   Bu aralar, Cumhuriyetçi liderler de, bunun    hareketsiz ekonominin ihtiyacı olan    canlanmaya iyi bir geçiş olacağını söylüyorlar.

   Bunun, Nicholas van Orton'ın    şımartılmış mevcudiyetine nasıl bir etkisi olacağı konusunda, kimse fikir yürütemiyor.

   Demokratların da, Cumhuriyetçilerin de hemfikir oldukları tek konu    çoğu Amerikalı'nın ekonominin geleceği konusunda ciddi kaygılar duyduğu.

   Yeni yapılan sarsıcı bir ankete göre, Amerikan işçilerinin %57'si    5 ilâ 7 yıla kadar, büyük ihtimalle    işsiz kalacaklarına inanıyorlar.

   Ama bu, neden senin gibi şişirilmiş milyoner şişko bir kediyi ilgilendirsin ki?

   Para piyasalarında haberler şöyle.

  Borsa, çeşitli yüksek teknoloji şirketlerinin    beklenenin üzerindeki kazançlarının    duyurulmasının ardından, hem yurtiçinde, hem yurtdışında yükseldi    ama Nicholas van Orton'ın hapşırdığına dair ulaşan rapor sonucu yeniden dibe vurdu.

   Akşamın geri kalanını o palyaçonun ağzını zorla açmaya çalışarak mı geçireceksin?

  Ben  ben  ben hiç te   Bana ilgi göstermemen çok sinir bozucu.

  Bu da neyin nesi?

   Bu, senin oyunun, Nicholas ve oyuna hoş geldin.

   Sana birkaç temel kuralı göstermek için buradayım.

   İlk anahtarı aldın, diğerleri de gelecek.

   Onları nerede bulacağını ve nasıl kullanman gerekeceğini asla bilmeyeceksin.

   O yüzden, gözünü dört aç.

  Sen nasıl  Beni görebiliyor musun?

   Soruları sonraya saklayalım.

  Nasıl çalışıyor bu?

   Tam şu anda seni izleyen minicik bir    kamera var.

  İmkansız.

   Haklısın, imkansız.

   Televizyonunla sohbet ediyorsun.

   Çok küçültülmüş.

   Bunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyor musun?

   - Bay Van Orton?

  -  yurttan haberlerde ise, güneşli California  Evet, Ilsa, ne vardı?

  - Her şey yolunda mı?

  - Yolunda.

    dün petrol işleme tesisinde   - Akşamki işlerimi bitirdim, başka bir şeye ihtiyacınız olur mu?

  -  güneşli California'da  Hayır, olmaz, Ilsa, teşekkür ederim.

  İyi geceler.

   - İyi geceler öyleyse.

  -  büyük kontrole rağmen dışarı sızdı    dün bir petrol işleme tesisinde   Birkaç hafta   - Kimdi o?

  - Boşver şimdi kim olduğunu.

   - Kameranın evine nasıl girdiğini bilmek istiyorsun, değil mi?

  - Evet, istiyorum.

   Soğuk.

   Ço  çok soğuk.

     sıcak.

   Çok sıcak.

   Şu numarayı yaz.

   Tüketici Eğlence Hizmetleri'nin 24 saat açık hattı.

   Yalnız acil durumlar için.

   Ama oyunun amacının ne olduğunu sormak için arama    bunu keşfetmek    oyunun amacıdır zaten.

   İyi şanslar, seçtiğin için de kutlarım   T  E  H.

 'yi   Olaydan sonra Amerikan Büyükelçisinin kovulması büyük yankı yarattı.

   Hemen ardından Dışişleri Bakanlığı acele bir özür yolladı.

   Gönüllü büyükelçilere derhâl bir duyuru gönderilip  Yardımcı olabilir miyim?

  Ne var?

  Ne?

  Teşekkür ederim.

  Arkadaş?

  Çıkmama yardım edebilir misin?

  Biraz tuvalet kâğıdı lâzım.

  Hepsini bitirdim.

  Yandaki  yandaki bölmeye bak.

  Hadi, çıkmama yardım et.

  Hey?

  Hey?

  Seni burada görmeyi beklemiyordum.

  Sana şans dilemek istedim.

  Bütün gece uyumadın mı?

  İnceledim   bizzat.

  Minnettarım, Sam.

  Neden eve gidip biraz uyumuyorsun?

  - Beni yanında istemediğinden emin misin?

  - Evet, idare ederim.

  Hmmm, güzel gömlek.

  Sorma.

  Çav!

  Tüm bu yıllar boyunca   ilk kez bu bürolara ayak basıyorsun   benden istifa etmemi istemek için.

  Hedeflere ulaşmaya söz vermiştin, Anson   hisse başına bir dolar altmış demiştin.

  Bence bu ziyaret seni şaşırtmamalı.

  - Hedefler fazla iyimserdi.

  - İtiraf etmek gerekirse, evet.

  Beklentilerimiz son çeyrekte 150'ydi, 8 sent üstündeyiz.

  Beklentiler, 10'du ve bu şartlarda beklentiler her şey demekti.

  Gerçekten beni birkaç kuruştan sorumlu mu tutacaksın?

  Benim tahvillerim düşüyor, seninkilerden haberim yok   o kuruşlar, milyonlara maloluyor.

  Bana  bana bir çeyreklik daha zaman ver.

  Hâlâ böyle düşünüyor olursan, hisselerini satışa çıkarırsın.

  Mühim olan bugün, Anson.

  Seni  seni dik kafalı orospu çocuğu.

  Keşke baban seni şimdi görseydi.

  - Ne var ki?

  - Baban, dosttu.

  Siz arkadaştınız!

  Lânet olsun, sen benim ellerimde büyüdün.

  Babamla zamanında balığa çıktın diye, elim kolum bağlı oturmalı mıyım  -  sen paramı çarçur ederken?

  - Ben  Bitirmedim.

  İstifa etmekten bahsederken yanlış konuştun.

  Ben seni kovuyorum.

  Gereken yapıldı, güvenlik sağlandı  Tahviller yükseliyor.

  Hayır.

  Baer/Grant Yayıncılık yok   Baer/Grant Yayıncılık yok   Anson Baer yoksa.

  Stewart Grant nerede?

  Muhtemelen denize açılmış   senin ne cehennemde kaldığını merak ederek, emeklilik günlerinin tadını çıkarıyordur, Anson.

  Üzgünüm   başaramadın.

  Adilden de öte bir ilişik kesme paketi   hazırladım.

  Bu akşama kadar   geçerli.

  Bu konuda seni uğraştırabilirim.

  İmzanı almadan gidersem   bu anlaşma parçalanmaya başlar   fire verirse, seçenekler azalır   tazminatın da düşer.

  Bunun iyiliğin için   olduğunu farzet, Anson.

  Peki, galiba bu senin   şanslı günün.

  Avukatlarım seninle bağlantıya geçer.

  Affedersin, Conrad Van Orton bir mesaj filân bırakmadı mı?

  - Hemen kontrol edeyim, Bay Van Orton.

  - Teşekkür ederim.

  - Ah, özür dilerim.

  Buyrun.

  - Lütfen, gerek yok.

  Çok üzgünüm, önüme bakmıyordum bile.

  Kötü bir gün geçiriyorum gerçekten.

  Bir ay olmasın sakın?

  Geçen hafta buradayken, neredeyse aynı şeyi yapmıştın bana.

  Buyrun.

  Bırak şunu.

  Bana sadece biraz  eee  biraz peçeteyle  eee  biraz soda getir.

  Öyle görünüyor ki  eee   temizleme, elbiseden pahalıya gelecek.

  Hiç sanmıyorum.

  - Kazayla oldu, efendim.

  - Berbat.

  Özür dilemiştim.

  Göt herif.

  Cristine!

  Bay Van Orton, değerli bir müşterimizdir.

  Güzel, öyleyse kıçını siz yalayın.

  Benimle bu şekilde konuşma.

  Özür diledim, yardım önerdim, daha ne yapmamı istiyorsunuz?

  Dolabını boşalt.

  - Ne?

  - Beni duydun.

  Çok özür dilerim, Bay Van Orton.

  Eğer fazla rahatsız değilseniz   hediye yemeğimiz için şu masa uygun mudur?

  İdare eder.

  - Garsonunuzu getireyim.

  - Teşekkür ederim.

  Hesabınız, efendim.

  - Bayan, affedersiniz, bayan?

  - Ah, harika, siz.

  İşleyiş nedir bilmiyorum, ama sizde benim için bir şey var.

  Ben  eee  - Bu notu aldım.

  - Neden bahsediyorsun?

  Sapıklardan mı?

  Neler döndüğünü bilmem gerekiyor.

  Neler döndüğünü mü bilmek istiyorsun?

  Bu ay ikinci işimi kaybediyorum.

  Bu gidişle işsiz kalacağım.

  - Belki de açıklamam gerekiyor.

  - Açıklama, sadece siktir git.

  Orospu çocuğu!

  Ben  elimden gelen  özür diliyorum  ben  Yüce İsa, bu da ne?

  - Nesi var?

  - Bilmiyorum, düşüverdi.

  Beni duyuyor musun?

  - Yapılacakları bilir misin?

  - Nefes alıp almadığını bile anlayamam.

  Kafanı oynat.

  Dikilme orada, yardım bul.

  Hey, hey, bir şey yok.

  Onun gerçek olduğunu nereden biliyoruz?

  Pantalonuna işiyor, bayım.

  Bu sizin için yeterince gerçek mi?

  Yardım et, Tanrım!

  Morarıyor.

  Polis!

  Polis!

  Bu formları doldurmanız gerekiyor.

  Ben, bu adamı tanımıyorum.

  - Buyrun, ne gerekiyor?

  - Ben buna bulaşamam.

  - Hey, sizi gözaltına almak zorunda kalabilirim.

  - Gözaltına mı?

  - Raporlar doldurulmak zorunda.

  - O doldurabilir raporları.

  Karınızın yanına binin.

  Hastahanede görüşürüz.

  - Hastahanede mi?

  - İki blok ötede.

  O, karım değil.

  Gidelim.

  Çok manasız.

  10 dakika önce, sakin hafif bir akşam yemeği yemek üzereyken   bu notu aldım.

  GİTMESİNE İZİN VERME - Nefes alıyor, değil mi?

  - Evet.

  Siren ille de gerekli mi?

  Hadi bütün bunlara son verebilecek biriyle konuşalım, olur mu?

  Bekle.

  Sürücü belge numaranı istiyorlar.

  Ah, hayır, şaka yapıyor olmalısınız.

  Neler  eee  -  oluyor?

  - Sana açıklamaya çalıştığım şey buydu işte.

  Bu bir  eee   oyun.

  - Bir ne?

  - Bu bir şirket.

  Ayrıntılı şakalar planlıyorlar.

  Bunun gibi şeyler.

  Kendim bile tam olarak anlayabilmiş değilim.

  Sen neden bahsediyorsun?

  Bu bir  Işıklar, kesilince   yüzlerce insan kaçıverdi.

  Yani o adam   üstüne işeyip moraran adam  O konuda üzgünüm.

  Olmalısın zaten.

  Seni niye bulaştırıyorlar ki?

  Buralarda bir   el feneri olmalı.

  Ah, harika.

  O herifin öleceğini sanıp sunî teneffüs yapmıştım ağzımla.

  Görüşürüz.

  - Oradan gidildiğini nereden biliyorsun?

  - Bilmiyorum.

  Hepiniz nereye kayboldunuz, sizi hergele kulüp çocukları?

  Saklanın siz, saklanın.

  Lobiye mi?

  Bana bu şirketin hediye sertifikasını kardeşim vermişti.

  Neden mi?

  Anahtarı şu  şey   şeyin ağzından almıştım  şeyin   tahta palyaçonun.

  Boş ver.

  Bu hoşuma gitmedi.

  Çekmiyor.

  Asansörde Mahsur Kalma Macerasının satış oranı nasıl?

  Hey, bunu aklından bile geçirme.

  - Neden?

  - İkazda ne yazdığını okusana.

  "Dikkat!

  Asansör durursa, kesinlikle açmayı denemeyin " " acil durum telefonunu kullanın.

 " - Telefon mu?

  - Telefon  Olsaydı, tabiî.

  Yardım bekleyeceğiz yani.

  Yardım bekleyelim sadece.

  Tamam, seni yukarı iteceğim.

  Sen çık, önden sen git.

  Bu bir nezaket girişimi değil, seni ben kaldırmazsam   oraya nasıl çıkacaksın?

  Bilmem, sen beni çekersin.

  Benim dediğim daha kolay, hadi, bas.

  - Hayır.

  - Ah, lütfen.

  İç çamaşırım yok.

  Tamam, işte söyledim.

  Peki.

  Bunu merdiven gibi kullanabiliriz.

  Kahramanım benim, hadi.

  Hiç sanmıyorum.

  Teşekkür ederim.

  Lânet olsun!

  Çantam!

  Ben beklerim.

  Sanki bulan açabilecekmiş gibi.

  Dur bir dakika, burası, T.

 E. H  - T. E. H.  de ne?

  - Sana sözünü ettiğim şirket.

  Şu bana hediye sertifikası veren.

  Burası onların binası.

  Bekleyelim, güvenliğin gelmesini bekleyip   onlara durumu açıklayalım.

  Buna bayılırlar!

  İkimiz için de açıkla!

  Fark edilmek istemiyoruz, dikkat çekme sakın.

  - Gezmeye çıkmışız gibi.

  - Koş!

  Aşağıdan kaçamayız!

  Sen beni ekmeye mi çalışıyorsun?

  - Hey!

  Sen yetişkin bir adamsın, ben sorumlu değilim bu  - Kaçışı başlatan ben değilim.

  Ama ben başlatmadım tüm bu  - Çık şuraya!

  - Çıkıyorum.

  Gel.

  Tırman.

  Tırman.

  Peki evcil köpeklerle ilgili alçakgönüllülüğüne ne oldu?

  Hey!

  Kesin sesinizi!

  Aptal amcık köpekler!

  Dur, tahmin edeyim!

  Ben önden gidiyorum.

  Gitti bin dolar.

  Ayakkabılarının fiyatı bin dolar mı?

  Bunların öyleydi.

  Gel.

  Hadi.

  İşte orada.

  Yemeklerle Yolculuklar.

  Ne?

  Burada olması lâzımdı.

  Yangın çıkışı.

  Evet, klâsik durum.

  Neden ben?

  Kimsin sen?

  Nicholas Van Orton.

  Nesin sen, çar filân mı?

  Pekâlâ.

  Bence   eğer   buradan düşersek   çöpler düşüşümüzü hafifletir.

  Bence hafifletmez.

  Dikkat et!

  Siz neye baktığınızı sanıyorsunuz?

  Ah   kahretsin!

  İki kişilik bir masa, lütfen.

  Nereye gidiyoruz?

  Şu uzun ışıklı bina var ya.

  Onun yakınlarına.

  Her şey yolunda mı, bayan?

  Evet.

  Nasıl gidiyor?

  San Francisco'nun en iyi yanı  Şunu atabileceğim bir yer var mı?

  Masanın yanında bir çöp kutusu var.

  Ah  Galiba bir yerlerde sana göre temiz bir gömlek vardı.

  Bu, harika olurdu.

  Biliyor musun?

  Bir kez bile bana adımı sormadın.

  Evet, şey  Baş garson sana Christine demişti.

  Peki.

  Sana bir taksi çağırayım, değil mi?

  Büronda duş mu var?

  Evet.

  Sen atlet filan mısın?

  Hayır, yatırım bankeriyim.

  Bir yerden diğerine para aktarırım.

  Acaba sakıncası olur mu   çabucak bir duş alsam?

  Hayır.

  - Kullanabileceğim bir havlu var mı?

  - Evet, ka  eee  ka  kapının arkasında.

  - Ah, bir saniyede çıkarım.

  - Sorun değil.

  Dinle, şehir kulübünün sahibini tanıyorum ve onu seve seve ararım   istersen.

  Arama, zaten boktan bir işti.

  Aşırı tepki göstedim.

  Ben, eee  Etmem gereken bir itiraf var.

  Biri, içkileri üzerine dökmem için bana 400 papel verdi   eşek şakası olarak.

  Öyle mi?

  Peki ne dediler?

  Yani, onlar 300 dedi, ben 4   onlar gri pazen elbiseli herif dediler   galiba ben de   gri pazen elbiseli çekici herif mi dedim?

   Bay Van Orton?

   - Merhaba?

  - Bay Van Orton, ben Maria.

   - Aramam gerektiğini düşündüm.

  - Saat kaç?

   Saat 11.

   İzninizle Alison ile olan toplantınızı erteledim ve  Hayır, hayır, hayır, bir saate kadar orada olurum.

  Acaba sen, çantamı 1019 Montgomery Caddesinde bırakmıştım  Kayıp Eşya Bürosu'na bir sorabilir misin lütfen?

   - Anson Baers, şehirde, Ritz Carlton'daymış.

  - Öyle mi?

   - Bu gece sizden akşam yemeği istiyor.

  - Tamam, bakarız.

   Bir de, Otel Niko aradı    American Express kartınız ön bürolarındaymış.

   Dün gece orada mı unutmuştunuz?

   - Birini yollayayım mı?

  - Hayır, bana numarayı ver sadece.

   - 555-1111.

  - Ben yine ararım.

   Günaydın!

  Otel Niko.

  Evet, ben Nicholas Van Orton.

  American Express kartımın sizde olduğunu söylediler.

   Evet, Bay Van Orton, her şey hazır    görevli, odanıza şarap ve çiçekleri yerleştirdi.

  Öyle mi?

   Ve genç bir bayan arayıp, yolda olduğunu    ama biraz gecikeceğini bildirdi.

  Genç bayan adını bıraktı mı?

   İnanın ki, bilmiyorum.

  Elbette bilmezsin.

  Teşekkür ederim.

  Affedersiniz, benim hatam.

  Ah, Bay Van Orton.

  Tekrar hoş geldiniz.

  Bir bakalım.

  Tanışmış mıydık?

  Yanılmıyorsam, evet.

  Şurayı imzalayabilirseniz   imza kısmını.

  Teşekkür ederim.

  Anahtarım?

  Anahtar almıyor muyum?

  Dün gece vermemiş miydim?

  Hayır, hiç sanmıyorum.

  Zekice, bu çok zekice.

  Bu taraftan, efendim.

  İyi günler.

   Temizlik.

  Biraz sonra gelebilir misiniz?

  Ah  Kahretsin!

  KIRMIZIDA DÖNÜLMEZ Nerede bu be?

  Neden izliyorsun beni?

  Neden bahsediyorsun sen?

  Seni izlediğim yok.

  Sadece araba kullanıyorum.

  Hey  -  ne yapıyor olursam olayım, seni ilgilendirmez.

  - Oyun, Anson Baer mi?

  Bütün bunlar onunla mı ilgili?

  Hey, ahbap, geri çekil, bir geri çekil, ha?

  Ne?

  Ah, ne şirin, gerçekten çok şirin.

  Oyunda gerçek mermi kullanılıyordur herhalde, ha?

  Pekâlâ, ben özel dedektifim.

  Biri, beni, seni takip etmem için tuttu.

  Kim?

  Seni kim tuttu?

   - Bay Van Orton  - Maria, Sutherland'i beklet.

  Ritz Carlton'da benimle buluşsun.

  Ben yoldayım.

  - Neler oluyor?

  - Beni izle, Sam.

  Ah, Nicholas!

  Hiç beklemiyordum.

  Sen sırf çocuk kitapları basıyorsun diye   benim itibarımın insanların umurunda olacağına   inandın mı gerçekten?

  Elinde, meme uçlarım halkalı   Kaptan Kanguru'nun götünü sikerken çekilmiş fotoğraflarım bile olsa   onların umurunda olan tek şey, borsadır!

  Borsa yükselmiş mi, düşmüş mü  - Baba?

  - Tamam, tamam.

  Ve Conrad'i bu çocukça oyuna bulaştırman da   vicdansızlık.

  - Bitti mi?

  - Hayır!

  Bitmedi!

  Avukatım Samuel Sutherland ile tanışmanı istiyorum.

  Sanırım ikiniz konuşacağı şeyler var.

  Ah, bu sabah tanışmıştık.

  Baer/Grant adına sınırlama anlaşmasını imzaladım.

  Uzlaşma teklifini kabul ettim, Nicholas.

  Sen haklıydın.

  Yelken açacağım, bilirsin, yelken.

  Belki de bizimle öğle yemeğine kalırsın   bunu düzeltebiliriz.

  Karım Mary Carol ile gelinim Kaliegh'i hatırlıyorsundur.

  Lütfen, eee   kabul edin   bu yanlış, eee  Ne kadar endişelenmeliyim?

  Bir yanlış anlamaydı.

  Sana bir hayli benziyor.

  Evet, bir de gece haberlerinde neler yaptıklarını görsen.

  Ne?

  Senden bir ricada bulunabilir miyim?

  Bulunabileceğini biliyorsun.

  Tüketici Eğlence Hizmetleri adlı şirketi araştır.

  Tenis raketi filan mı üretiyorlar?

  Bildiklerin neler?

  Şey, bana bir feragatname verdiler  - Bu da ne?

  - O bir  İnanamıyorum, görünmez mürekkep.

  - Şaka yapıyorsun.

  - Uğraştığım şeye bak.

  Oyuncağı oldum bir   bir grup ahlaksız çocuğun, bu  İyi misin?

  Bana endişelenecek bir şey olmadığını söyle.

  Endişelenecek bir şey yok.

  Yemin ederim.

  Seni sonra ararım.

  Tamam.

  Maria, geçen gece   dün gece   Christine adında genç bir kadın için taksi çağırmıştım  Kulllandığımız şirket hangisiydi?

  Birleşik mi?

  - Ne?

  - Birleşik Taksi Şirketi.

  Birleşik Taksi   öyleyse Birleşik'i arayıp, şoför kimmiş, öğren   onu nereye götürdüklerini de.

  Ilsa!

  Silahım var!

  EVİNE HOŞ GELDİN   

bir tür mantar da yemişsin, aklın ağır işliyor    git Alice'e sor    o bilir bence    mantık ve kıyas safdışı kaldığında    beyaz at meydan okuyacak ve kırmızı vezir  Benden önce babamın yaptığı gibi, ebedî uykuyu seçiyorum.

   Unutma, fındık faresi dedi ki:  Ilsa?

  Ilsa  Ilsa  - Bay Van Orton!

  - Sen iyi misin?

  Nasıl yani?

  Ne oldu?

  Ev, evi görmedin mi?

  Ne olmuş eve?

  Biri içeri girmiş, hemen kapını kilitle  - İçeride kal, kapını kilitle hemen.

  - Ah, dikkatli olun.

   - 911, acil?

  - Evet, polis istiyorum.

   - Biri evime zorla girmiş.

  - Hatta kalın ve bana adresinizi verin.

  Adresim, 2210, Broadway.

  Caddedeki en büyük evdir.

   - Şimdi, bayım, zorla girildi mi demiştiniz?

  - Evet, evet, zorla girilmiş.

   Gittiklerinden emin misiniz?

  Ne?

   Evin herhangi bir yerinde hâlâ biri olmadığından emin misiniz?

   - Nickie!

  - Bayım?

   Orada mısınız?

   - Arabanda buluş benimle.

  - Alo?

   Alo?

   Bayım?

  - Pekâlâ.

  Ne oldu?

  - Şşşt.

  Conrad, nereye gidi ?

  Bekle biraz!

  Ne yapıyorsun?

  Olanlardan sonra   otelin oda servisine güvenemiyorsam   lanet olası arabaya hiç güvenemem.

  - Kim?

  - T. E. H. !  Kim sanmıştın?

  Yüce İsa!

  Az daha seni de bulaştıracağımı düşündükçe.

  Neden bahsediyorsun sen?

  Ah, sikildim ben.

  Onlar hep siker!

  Yine siker!

  Yine siker!

  Ve sen tam bitti derken, asıl sikiş o zaman başlar!

  Tamam, sakinleş, derin bir nefes al.

  Onlar asla vazgeçmez, Nick.

  Faturayı ödedim.

  Lanet olası paralarını verdim onlara.

  Peşimi hiç bırakmayacaklar!

  Sana ne yapıyorlar?

  Her şeyi!

  Tanrının cezası bir oyuncak küpüyüm ben.

  Sakin ol!

  - Peki parasını ödediysen, neden oynamaya devam ediyorlar?

  - Bilmiyorum.

  Bilmiyorum.

  Durmalarına yetecek olandan fazlasını ödedim onlara!

  Onlar yaptı bunu.

  Lastik patladı.

  Nereden biliyorsun?

 !

  Kendine hâkim ol, tamam mı?

  Şimdi anlarız!

  Tamam, tamam.

  Telefon çalışmıyor.

  Sinyal alamıyorum.

  Sahi mi?

  - Lastik nasıl değiştirilir, biliyor musun?

  - Hayır, sen bilmiyor musun?

  O kadar zor olamaz.

  Orta yerde böyle apaçık durmamalıyız bence.

  Teletakibi aç, torpido gözünde.

  Sen onlardansın.

  Ne?

  Bunu yaptığına göre, sen de bunun bir parçasısın.

  Kimin bunlar?

  Onlardan haberim yok.

  Biri koymuştur.

  Hepsinin arkasında sen varsın, değil mi?

  Sen neden bahsediyorsun?

  Onları sen bana getirdin.

  Bunlar, arabandaydı!

  Tam orada, lanet olası arabanda!

  Conrad!

  Ağzından çıkanı kulağın duysun.

  Hayır!

  Bu sohbeti sen yönetmeyeceksin!

  Tarif ettiğin şeyi neden yapayım ki ben?

  Çünkü bana kızıyorsun.

  Duygusal olmayı bırak.

  - Hayatımı yaşıyor olmama katlanamıyorsun.

  - Sesini yükseltme, Conrad!

  Ne var?

  Biri bu sahneye şahit olacak diye korkuyor musun?

  Geri dön oraya!

  Lanet olası evine geri dön!

  - Keser misin şunu?

  - Polisi arıyorum.

  Biri görecek diye ödün kopuyor   nasıl da tam ayarında bir yönetme manyağı olduğunu!

  Neyin var senin?

  Neyin peşindesin?

  Ah, özür dilerim, Nick  Senin beklentilerine göre yaşamadığım için özür dilerim.

  Ah, saçma!

  Ben, sen değilim, asla sen olmayacağım, olmak da istemiyorum.

  İşte yine başlıyorsun!

  Ben, senin kardeşinim!

  - Sen sorumluluğu hep bana at!

  - Tanrı aşkına!

  Ben, senin kardeşinim!

  - Her zaman sana yardımcı olmaya çalıştım.

  - Senin yardımını istemiyorum!

  - Kimse senden Baba'yı oynamanı istemedi!

  - Hayır!

  Böyle konuşamazsın!

  Başka seçeneğim var mıydı?

  Başka seçeneğim var mıydı?

  Conrad!

  Ne?

   Senin yardımını istemiyorum!

   - Kimse senden Baba'yı oynamanı istemedi!

  - Başka seçeneğim var mıydı?

   Başka seçeneğim var mıydı?

  Taksi!

  2210, Broadway.

  Hey, ahbap, bir dönüşü kaçırdın.

  Hey!

  Duyuyor musun beni?

  Geride bir dönüşü kaçırdın  Hayır, hayır, hayır!

  Durdur arabayı!

  Durdur arabayı!

  Teşekkür ederim.

  Kapıyı aç.

  Kapının kilidini aç.

  Aç şu kahrolası kapıyı!

  Dinle.

  Ben  çok zengin bir adamım.

  Ve sana ne ödüyor olurlarsa olsunlar   iki katını veririm.

  Hayır!

  Ne yapıyorsun sen, kahrolası aklını mı kaçırdın?

  Bu bir oyun.

  Bu bir oyun.

  İşte!

  - Müfettiş, ben, Sam Sutherland.

  - Tim Folly.

  Nereye gittiğimizi biliyor musunuz?

  Bu taraftan.

  14.

  kat.

  Tamam  Bina yönetimi, yerin henüz resmen kiralanmamış olduğunu söylüyor.

  İlçe kayıtta bu isimde hiçbir kayıt yok, Tüketici   Eğlence Hizmetleri ya da bundan türemiş bir isim.

  Dalgıçlar hâlâ taksiyi arıyorlar   bulur bulmaz, plakayı hemen Taşıt Tanıma'ya gönderirler.

  Kardeşinizle konuştunuz mu?

  Henüz aramadı.

  Hayır.

  Peki ya ev?

  Duvar yazısı, yağlı boyalı esaslı bir deniz işaretleme çözeltisiymiş   Birleşik Devletler'de yasal olmayan.

  Saptanması imkansız değildir, ama zaman alır.

  Fotoğraf   silah   palyaço   ambulans   hepsi askıda.

  Elimizdeki tek sağlam şey, haneye tecavüz.

  Kötü niyetli kişi, kırıp dökme, sıkıntı verme  -  ama hepsi bu.

  - Yasadışı gözaltı   pervasızca tehlikeye atma  Cinayete teşebbüs.

  Evet, ama dediniz ki, bu herifleri siz tutmuşsunuz.

  Bunun konuyla ilgisi yok.

  Şimdi, bakın.

  Elimizde neler olduğunu size söylemek, görevimiz   ama şu ana dek elimizde bir neden yok.

  Babam nasıl biriydi, Ilsa?

  Niye soruyorsunuz?

  Bilmem.

  Bu kadar zamandır sizi tanıyorum, bir kez bile bana onu sormamıştınız.

  Galiba o hep aklımdaydı.

  Anneniz, babanızı çok severdi.

  Bence çok fazla çalışıyordu.

  O   somurtkan mıydı?

  Yani  En iyi hatırladığım şey   davranışları çok   belirsizdi.

  Bir odada saatlerce beraber kalsanız bile   tüm o zaman boyunca onun orada olduğunu fark etmeyebilirdiniz  Hayır, benim demek istediğim  Öncesinde  Ne oldu, değil mi?

  Kimse bunu beklemiyordu.

  Ona ne kadar çekmişim acaba?

  Fazla değil, bence.

  Annem onun için kaygılanır mıydı?

  Babanız için kimse kaygılanmazdı.

   - Efendim.

  - Ben, Maria.

   - Aradığınız adresi Birleşik Taksi'den aldım.

  - Evet, söyle bana.

   Patraro Tepesi'nde  Kimsin sen?

  Christine burada mı?

  Uyuyor.

   Amian, kim o?

  Hey!

  Senin burada ne işin var?

  Konuşabilir miyiz?

  Tabii.

  - Selam.

  - Selam.

  Seni bir daha hiç görebileceğimi sanmıyordum.

  Bana bunlar hakkında ne söyleyebilirsin?

  Bu sen misin?

  Nerede buldun onları?

  Otel odamda.

  Benim oteldeki  Bunun sen olmadığını mı söyleyeceksin bana?

  Ben olduğum fikrine  eee   nereden kapıldın?

  Yani  eee   sutyen, kırmızı sutyenden.

  Peki.

  Düşündüm ki  Oturabilir miyim biraz ?

  Tabii.

  İyi misin?

  İyi değilsin sen, değil mi?

  Hâlâ şu yarışma mıdır nedir, onda mısın yoksa ?

  Özür dilerim, başına bela oluyorum.

  Gitmeliyim.

  Hayır, sorun değil, konuşabiliriz.

  Üstüme bir şeyler giyip, öyle geleyim ben.

  Aspirinin var mı?

  Bunu yutman için sana içecek bir şey vereyim mi?

  Bu sen misin?

  Ah, evet.

  İlk törenim.

  Göster bana.

  - Sorun ne?

  - Resmi çerçeveden çıkar   ve bana göster.

  Tamam.

  Gözetliyorlar.

  Ne?

  Burada değiller.

  Burayı görebiliyorlar.

  Duman dedektörü.

  Ne dersin, biz  ah  İstersen bir gezintiye filan çıkalım  - Hayır, hayır, sıkıldım bundan, hem de çok sıkıldım.

  - Gidip bir şeyler içeriz, bildiğim  Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz?

  Kim olduğunu sanıyorsun sen?

  Hadi, çıkın oradan!

  - Nicholas, lütfen!

  - Hadi başlayalım, hemen şimdi.

  Hadi, hadi, hemen şimdi çıkın oradan!

  İşte başardın.

  Peki ne yapacaklar?

  Pencereden uzaklaş.

  Nedir bu?

  Uyan, kahrolası bir kandırmaca bu.

  Bin, bin!

  Sen iyi misin?

  Sıkı tutun!

  - İn arabadan.

  - Seni onlara yakalatabilirdim.

  - Ve artık beni bulurlarsa  - İn şu kahrolası arabadan!

  Seçeneğin yok!

  Başka kimse sana neler olduğunu anlatmayacak!

  Bilmek istiyorsun ve ben gidersem, asla öğrenemezsin.

  Kahrolası eve doğru dürüst girmek için sabredemediklerine inanamıyorum.

  - Kim onlar?

  - Bilmiyorum.

  Kimse bilmiyor.

  Ben sadece görevliyim.

  Sen ne işe yararsın öyleyse?

  Kimlere güvenebileceğini biliyorum, bir de  -  kardeşinin başından beri işin içinde olduğunu.

  - Bu bir yalan.

  Öyle mi?

  Yaşgününde garsonun bendim.

  Connie, o gün bana T. E. H. 'den bahsetmişti.

  Beni daha önce hiç orada görmüş müydün?

  Üzgünüm  Yani bu onun hatası değildi, tek çıkar yolunun bu olduğunu düşünüyordu galiba.

  Onu bayağı bir kazıklamışlardı.

  Ama nasıl?

  Onu nasıl ulaştılar?

  Ona yaptıklarının aynını sana da yaptılar.

  Neden bahsediyorsun?

  Hesaplarını kontrol ettiler.

  Bürondaki o gece   özel hattının numarasını aldım   ve T. E. H. 'e bilgisayarına uzaktan erişim imkanı veren modem numaranı.

  Diğerlerinin hepsini de ona sen verdin.

  Neleri?

  Testlerine girdin, el yazın, ses örneklerin, ruhsal bilgilerin  Onları şifrelerini çözmek için kullandılar.

  Ve Feingold   imzanı alan herif   City Bank'ı becermekten 5 yıl yatmıştı o.

  Senin dikkatini dağınık tutmaları gerekiyordu   mali şebekene zorla girip   birikimlerini sahte hesaplara transfer ederlerken.

  Denizaşırı santral lütfen.

  Yoksa neden bizi vurmak istesinler ki?

  Alamine Bankası, Zürih, İsviçre.

  Çünkü seninle işleri bitti.

  Canlı, ölü, fark etmez.

  Yok olduğun müddetçe.

  Evet, mavi-iki-ters taksim 9690, David'in D'si.

  Doğru.

  Bakiye?

  Bu, imkansız.

  Çoktan ele geçirdiler, Nicholas.

  Her şeyi ele geçirdiler.

   Sutherlands'a ulaştınız.

  Lütfen mesaj bırakın.

  Sen bu mesajı aldığında, Sam, hepsini kontrol etmiş olacağım, nasıl bilmiyorum   ama hesaplarımı tüketmişler.

  Beni öldürmeye çalışıyorlar.

  Hemen polisleri ara.

  Onlardan biri burada, elimde.

  Ona tanıklık ettiririz.

  Bunun kulağa nasıl geldiğini biliyorum   ama beni ara   cep telefonumdan.

  Ve sen de dikkatli ol.

  Evet.

  Kartını ikiye böldü, yani   ben ödedim.

  İki şeker alıyorsun, değil mi?

  Boş ver.

  - Adım Christine değil, bu, yani, bu gerçek adım değil.

  - Kimin umurunda ki?

  Olan parana oldu, hayatta olduğuna sevinmelisin.

  Şu anda bunu konuşmamayı tercih ederim.

  - Demek istediğim, senin gibi biri  - Bunu daha kaç kere yapmıştın?

  - Merak ediyorum.

  - Neyi?

  Şu dalavereler.

  Üçkağıtlar, kaç kere?

  Çok.

  Güzel, geçmişte bu kadar çok ucuz dolandırıcılık saçmalığı becermişsin   ama bu sadece benim param değil.

  Emekli aylığı ödemeleri   tüm maaşlar   600 milyon dolar.

  Efendim.

   Nick, ben Sam.

   Mesajını aldım.

   Altüst oldum açıkçası.

  Peki ne yapacağız?

   Bir saattir telefondayım zaten.

   Nicholas, parana el sürülmemiş.

   Hiçbir şeye dokunulmamış.

  - Sen neden bahsediyorsun?

  Kendim kontrol ettim.

  - Kim o?

   - Aramaları kendim yaptım.

  - Hiçbir şey değişmemiş.

   İnan bana, hesaptan tek bir sent bile çıkmamış.

  Kim o?

  Avukatım hiçbir kayıp olmadığını söylüyor.

  O da işin içinde.

   Neler döndüğünü bilmiyorum, ama olduğun yerde kal.

   - Ben gelene kadar.

  - Sutherland da işin içinde.

   Nicholas, başka biri arıyor.

   Bana tam yerini ver.

   Nicholas?

  Buradan çıkmamız gerek.

  Ona nasıl ulaştılar?

  Neden  Ben olsam üzülmezdim.

  Ne demek istiyorsun?

  Senin elinde değil.

  Cep aramalarının yolu kesilebilir.

  Yaptığın şu aramalar  A'nın B'sine   Fransa'ya, A'nın B'sine, İsviçre'ye.

  Bizimle konuşuyordun.

  Bizimle konuşuyordun.

  Boşlukları doldurdun.

  Giriş kodları, şifreler.

  Avukatında bile olmayan şeyler.

  Ama   artık bizde var, yani işimiz görüldü.

  Hoşça kal, Nicholas.

  Olanlar oldu.

  - Önemli olan şu ki  - Şşşt, şşşt, şşşt.

  Para yok, kimlik yok, pasaport yok.

  Ne oldu size?

  Nereden başlasam?

  - Biraz karmaşık.

  - Hep öyledir.

  Tek başıma tatildeydim ve iki adam tarafından soyuldum.

  Soyuldunuz mu?

  Peki hangi otelde kalıyordunuz?

  Hatırlamıyorum.

  Polise gittiniz mi?

  İspanyolca bilmiyorum.

  Sadece buradan çıkmak için gerekenin yapılmasını istiyorum.

  Ah, eğer siz uğraşmak istiyorsanız, yerel kanuni yaptırımlar konusunda yardımcı oluruz.

  Hele işin içinde para varsa.

  Bir teklifte bulunabilir miyim?

  Saldırıya uğradığınızı mı söylüyorsunuz?

  Ve şu saati almadıklarını mı?

  Böyle bir saat ne kadar eder?

  En az iki yüz filan.

  18.  YAŞGÜNÜNDE, BABANIN SAATİ, SEVGİLER, ANNEN - Böyle saati olan birinin pasaport sorunu olmaz.

  - 18.  YAŞGÜNÜNDE, BABANIN SAATİ, SEVGİLER, ANNEN Böyle saati olan birinin pasaport sorunu olmaz.

  JOHNIE'NİN KAHVE DÜKKANI Affedersiniz?

  Herkes dikkatini bana verebilir mi lütfen?

  Teşekkür ederim.

  Aranızda San Francisco'ya giden varsa, beni de bırakabilir mi?

  18 dolar, 70  78 sentim var.

  San Francisco'ya gitmek için.

  Kimse yok mu?

  UMUMİ MEZAT İLANI, HACİZ SEBEBİYLE, KİŞİSEL MÜLK SATIŞI

 - Üstü kalsın.

  - Sağ ol, arkadaş.

  Conrad Van Orton.

  Odasını arayabilir misiniz lütfen?

  Bir dakika lütfen.

  - Bir sorun mu var?

  - Conrad Van Orton için mi geldiniz?

  - Evet.

  - Ben otel yöneticisiyim.

  Sizi tanımak büyük zevk.

  Kardeşim nerede?

  - Benimle gelir misiniz, bayım?

  - Durun bir dakika, bir aksilik mi var?

  Bayım, bu sizin için gizli bir mesele.

  Diğer misafirlerin bazı şikayetleri var  odasına zarar vermiş  Davranışını görmezden gelmek için elimizden geleni yaptık.

  - Davranışı mı?

  - Evet, bayım.

  Birkaç gün önce bir olay oldu.

  Sinir bozukluğu dediler.

  Polis onu götürdü.

  Bir gelirse diye, bu adresi bıraktılar.

  Napa'da bir hastahane.

  Çok üzgünüm onun için.

  Elizabeth  Arabanı ödünç almam gerek.

  Nickie  Ne oldu sana?

  Yani  - Hâline baksana  - Bak bir gecede neler oldu bana?

  Bilmiyorum.

  Endişelenmem gereken şeyler var.

  Arabana ihtiyacım var.

  İhtiyacın varsa, alabilirsin elbette.

  Sana yiyecek bir şeyler ısmarlayamaz mıyım?

  Biliyorsun ki, güvenebileceğim   tek insansın.

  Tüm diğerleri  Eğer Sam Sutherland seni ararsa   sakın ona benimle konuştuğunu söyleme.

  Yalan söyle ona.

  Ve o konuşmadan önce, ne olursa olsun  Tamamdır, kahve   İngiliz kurabiyesi   ve suyunuz.

  Bu şişe  -  açık.

  Kim açtı bu şişeyi?

  - Evet, ben açtım.

  Ben açılmış şişe istemiyorum.

  Açılmamış bir şişe istiyorum.

  Böyle buz da istemiyorum, sadece bardak istiyorum   lütfen.

  Nickie, konuş benimle.

  Beni ürkütüyorsun.

  Neden bahsettiğini bile anlayamıyorum.

  Özür dilerim, Liz, niyetim bu değil.

  Özür dilerim.

  Biliyor musun, ben   son birkaç gündür düşünüyorum.

  Biraz  biraz boş vaktim oldu.

  Ve sana şunu söylemek istiyordum:   Beni neden terk ettiğini anlıyorum.

  Ve biliyorum ki, ben   buna kızmıştım.

  Senden özür dilemek istiyorum   kendimi sana kapattığım için   ve yanında olmadığım için.

  Ve umarım beni bağışlayabilirsin  Evet, ben   Günlerdir yoldasınız.

  Bağışlanacak bir şey yok.

   O anda    ağrı başlıyor    gezici bir dizi ağrı   Bütün bunlar çok tanıdık geliyorsa    çare    nihayet burada.

  Ah, hayır   sizi piçler.

  Akü   Yaklaşık on yıldır, doktorlar tavsiye ettikleri  Beni burada nasıl buldun?

   Kaplan gibi güçlü olup    koşuşturanlar  iki şey var  O, bir oyuncu.

   Yani doktorunuza güveniyorsanız    Taggarene'e de güvenin.

  O, bir televizyon oyuncusu.

  Şimdi açıklayamam.

  Sarı sayfalarınızı ödünç alabilir miyim?

  Kahve, Çin Mahallesini geçince.

  İn arabadan, hergele.

  Kapıyı aç ve çalışır durumda bırak.

  Hata ediyorsun.

  Hadi in şu arabadan.

  İn şu arabadan.

  Ben aşırı derecede kırılganım   şu anda.

  Hilal Kahvesi.

  - Reklamlarda oynuyor.

  - Bizim kaç müşterimiz olduğundan haberiniz var mı?

  Yüzlerce, binlerce.

  Sizden sipariş verdiğini biliyorum.

  Montgomery Caddesi, 1019'a gitti  Burada bana yardımcı olabilecek kimse yok mu?

  Bir oyuncu o.

  Buradaki bütün bu insanları kovalarsam  Hey!

  Resmimi niye alıyorsun?

  Bugün seçmelere katılmasını umuyorduk.

  Bu rol için biçilmiş kaftan olacaktı.

   Ah, bu onu çok üzecek.

  Peki onunla bağlantıya geçebileceğimiz herhangi bir yer var mı?

   Şey, çağrı cihazı burada, masanın üzerinde.

   Çocukları hayvanat bahçesine götürdü.

  Hayvanat bahçesi!

  Çok tatlı.

   - Hangi hayvanat bahçesi?

  - Ah, Beyaz Kaplan'ın olduğu.

  Lyno Fisher, yaptığın işe bayılıyorum.

  Tamam, lütfen  Bak, ben, ah  Çocuklarım yanımda.

  Kurtul onlardan.

  Çocuklar  ah  çocuklar, hadi, tatlı zamanı  Bir tatlı daha.

  İşte, hadi, hadi, hadi.

  Bu, sadece bir işti.

  Şahsi bir şey değil.

  Bilirsin, yani  Rolümü oynadım  - Biraz doğaçlama yani.

  - Baş sorumluyla konuşmak istiyorum.

  Kimse bilmiyor   kimse tahmin bile edemiyor  Hey, Tammy, Alex, yapmayın!

  Lanet olsun, neden yapıyorlar bunu?

  Büroları bomboş.

  Nerede olduklarını öğrenmem gerekiyor.

  Peki.

  Bütün bina onların.

  Sadece kattan kata taşınıyorlar.

  Sen de onlar için çalışıyorsun, öyle mi?

  Beni içeri sokabilirsin.

  - Hayır, sokamam.

  - Ah, evet, sokabilirsin.

  Polisin aradığını söyleyebilirsin onlara.

  Biriyle konuşman gerekiyor.

  Onları ihbar edeceğimi söyle onlara.

  Ne ihbarı?

  İhbar mihbar yok.

  Bu, çok tehlikeli.

  Anladığını sanmıyorum.

  Şu anda   ben   fazlasıyla   tehlikeliyim.

  Michael, çocuklar.

  Hadi, gidiyoruz.

  İşte geldik.

  İçeri sür.

  Ne yapacaksın ki sanki?

  Paranı geri alamazsın.

  Para umurumda değil.

  Ben perdeyi aralayacağım.

  Büyücüyle tanışmak istiyorum.

  Tiffany kuleleri gibi süzüyor bizi.

  Seni görmeyecekleri bir yere çek.

  Kıpırdama, Bayım.

  - Burada olmaya iznin yok senin.

  - Beni geri çağırdılar.

  Onayım var.

  O, benimle.

  - Bana ihtiyacın yok.

  - Kapa çeneni.

  - Gir şuraya.

  - Aman Tanrım.

  Trabzana kelepçele onu.

  Kaçıncı kat?

   Siz s.kildiniz, ikiniz de, dikkatleri üzerinizde!

  Neresi?

  - Beni telefonla tuttular demiştim sana.

  - Çeklerini nereden aldın?

  - O başka kattaydı.

  - Tahmin et!

  Bildiğin gibi  sanki bu taraftanmış gibi   bilmiyorum.

  Pekâlâ, ağır ol.

  Bana şaşırdığını söyle.

  Ah, kahretsin!

  Ne işin var burada?

  Ölümden döndüm.

  Nicholas, kimseyi vurmayacaksın.

  Arkanı dön.

  Benimle geleceksin.

  Herkes yere yatsın!

  Dur!

  Pekâlâ, sen ne yaptığını sanıyorsun?

  Sen söyle!

  Kim var bunun arkasında?

  Kim yaptı bunu bana?

  Neden?

  - Ne demek neden?

  Ne kadar aldatılabilirsin ki?

  - Bundan kim sorumlu?

  Hedef sen değildin 

Şahsi değildi

 Bankada birkaç yüz milyonu olan herhangi göt bir herif de olabilirdi.

  Al telsizimi, tamam mı?

  Patronunu çağır  Onlara birini vuracağımı söyle.

  Kimi arayacağım, Nicholas?

  Yemezler bunu.

  Ah, evet, yerler!

  Buraya hemen birini çağır   çünkü seni öldüreceğim.

  Ben umurlarında olmam, Nicholas.

  Ölmeme engel olmazlar  Kimseyi tehdit edebilecek durumda değilsin.

  Bunu nereden buldun?

  Ne?

  - Bu silah otomatik değil.

  - Sen ne saçmalıyorsun?

  Hepimizde otomatik vardı.

  Silahı nereden buldun?

  Bu benim silahım.

  Ama evi araştırmıştık.

  İyi ya, galiba bunu gözden kaçırmışsınız, değil mi?

  Sahte bu.

  Oyununun bir parçası.

  - Yine başlatma beni.

  - Hayır, hayır, dinle beni.

  - Baştan başlatma sakın beni.

  - Şu anda sana gerçeği söylüyorum   bütün bunlar, "oyun".

  Saçma, tamam mı?

  Saçma!

  O herife ne olduğunu biliyorum   vurdular o herifi, Feingold mudur nedir, vurdular onu.

  - Bir düşün, ne gördün?

  - Onu öldürdüklerini gördüm.

  Hayır, gerçekten, gerçekten ne gördün?

  Bütün bu zaman boyunca, özel efektler   fişekler, filmlerdeki fişekler gibi.

  Nicholas!

  Nicholas, dinle!

  Lanet olsun, kahrolası kurşunları olan gerçek bir silahı var   tamam, tamam, bırakırım.

  Feingold, Bay Fisher, şu kapının arkasında  - Bir oyuncu o.

  - Beni öldürmeye çalışıyorsunuz.

  Kimse seni öldürmeye çalışmıyor, Nicholas.

  Lütfen bırak o silahı.

  Hayatının en büyük hatasını yapmak üzeresin.

  Nicholas, yani daima bir güvenlik ağı vardı.

  Taksi, evimde bir şoför vardı   ayrıca bize kurusıkı ateş ettiler.

  Bu doğru değil.

  Doğru.

  Bunun için bizi sen tuttun.

  Şu kapının arkasında bizi bekliyorlar   ellerinde şampanyayla, Nicholas!

  Lütfen, kahretsin!

  Conrad!

  Conrad de orada!

  Bu senin yaşgünü partin.

  Yalan söylemeyi bırak!

  Bırak sana göstereyim.

  Sakın kıpırdama.

  Silahı var, kapıdan uzaklaşın!

  Vurdun onu!

  Biri  Biri ambulans çağırsın!

  Öldü.

  Bildiğinizi sanıyorduk.

  Bunun bu kadar kontrolden çıkmasına nasıl izin verdin?

  Beni hiç dinlemedi.

  Bu sonuncudan sonra bitiyordu.

  Senin suçun değil.

  Sakın  Sakın bunu örnek gösterip, yerine geçmelerine izin verme.

  Özür dilerim.

  Bizi de öldürebilirdi.

  Telsiz telefonum vardı.

  Telsiz telefonu kullandım.

  Hapse gireceğiz.

  Hayatımızın sonuna kadar, hepimiz hapis yatacağız.

  Ah, Tanrım!

  Nicholas!

   Yakaladık onu.

   Bize ulaştı, tam hedefe vardı.

   Gereken tıbbi müdahale için beklemede kalın.

   Çürük camları temizleyene dek herkesi geride tutun.

  Bay Van Orton, gözlerinizi açmayın.

  Çürük cam, ama yine de batabilir.

  Sizi bir bakacağız.

  Nabzınızı ölçeceğim.

  Sakin olun, sıkı bir düşüştü.

  Mutlu yıllar, Nickie.

  MEKSİKA'DA UYUŞTURULUP ÖLÜME TERK EDİLMİŞTİM, VE ÜZERİMDE BİR TEK BU SALAK TİŞÖRT VARDI.

  Ne bu?

  Yaşgünü hediyen.

  Gerçek bir şeylerle canını yaktım.

  Götün tekiyim ben.

  Bayanlar ve baylar, kardeşim, Nicholas Van Orton.

  TEH NICHOLAS VAN ORTON'IN 48.  YAŞGÜNÜ PARTİSİNE   EN İÇTEN DİLEKLERİMİZLE DAVETLİSİNİZ, CUMARTESİ, EKİM'İN YİRMİSİ   AKŞAM SEKİZ ON YEDİ İLE SEKİZ OTUZ SEKİZ ARASI, SAN FRANCISCO'DA   2 NUMARALI YENİ MONTGOMERY CADDESİ'NDE, HERHANGİ BİR YERDE Büyüleyiciydi, belirtmek istedim.

  Şimdiye kadar olanların en iyisiydi.

  Tanrıya şükür ki, atladınız, çünkü atlamasaydınız   sizi beni atmam gerekecekti.

  Sağ ol.

  Eve gitmek zorundayım.

  Bir hoşça kal demek istedim.

  Rachal   tatlı rüyalar.

  Sağ ol, Mal, geldiğin için.

  Araban için üzgünüm.

  Hayvanat bahçesinde bırakmıştım.

  Önemli değil.

  Mutlu yıllar, Nicholas.

  Seni ararım.

  Gerçekten ararım.

  Nicholas, tüm bu olanlardan benim haberim yoktu.

  Şampanya seçimin her zamanki gibi kusursuz.

  Muhteşem bir girişti.

  Evet ve bilmeni istiyorum ki, Pazar günü olanlar  Ah, hayır, hayır, hayır lütfen.

  Hayatım boyunca hiç bu kadar mutlu olmamıştım.

  Sana teşekkür ediyorum   karım da teşekkür ediyor.

  Geldiğin için teşekkür ederim.

  Teşekkür ederim, Sam.

  Nedir o?

  Bu   bir   fatura.

  Fatura mı?

  Kalem kalsın.

  Teşekkür ederim   ikinize de.

  Bölüşmek ister misin?

  Ah, Tanrım, evet lütfen.

  Bu konuda sana ihtiyacım olacak.

  Aman Tanrım!

  Teşekkür ederim, Connie.

  Ne oldu şu  eee   garson kıza?

  Neydi adı  eee  Christine mi?

  Uçağı yakalamaktan filan bahsediyordu.

  Ön tarafta taksi beklerken görmüştüm.

  Christine?

  Ben  eee   hoşça kal demeye fırsatım olmamıştı.

  Teşekkür ederim.

  Ben  ben  ben  eee  Biliyor musun, sana hiç adını sormamıştım, değil mi?

  Doğru.

  Adım   Clair.

  Peki sen  eee  uçağa filan mı yetişiyorsun?

  Evet, önümüzdeki hafta Avustralya'da başlayacak bir işimiz var, yani  Biraz daha koyun güdeceksin yani.

  Bu seferki önemsiz bir rol.

  Peki geri döndüğünde   belki akşam yemeği, bir akşam yemeği yeriz.

  Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.

  Hayır, bilmiyorum.

  Öyleyse söyle bakalım.

  - İyi de, ne  - Nerelisin?

  Aslen   O  Oklahoma.

  Colorado muydu?

  Çok uzun zamandır bu işi yapıyorum.

  Biliyor musun  ah  Acaba benimle   havaalanında bir kahve içer misin?

   Bir hap seni kocaman yapar, bir diğeriyse küçücük   Annenin sana verdikleriyse    hiçbir şey yapmaz  Git Alice'e sor    boyu 3 metre olduğunda   Eğer tavşanların peşine düşersen    ve düşeceğini anlarsan   Onlara de ki, nargile içen bir tırtıl    çağırttı seni   Alice'i çağırın    henüz küçükken   Satranç tahtasındaki adamlar    kalkıp, nereye gideceğini söylediğinde   Bir tür mantar da yemiştin    aklın ağır işliyor   Git Alice'e sor    o bilir bence   Mantık ve kıyas safdışı kaldığında    beyaz at meydan okuyacak    ve kırmızı vezir kafasından çıkacak   Unutma   Fındık faresi dedi ki:    "Kafanı besle !

 "  " Kafanı besle!

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar