Print Friendly and PDF

Translate

Avalon'un Sisleri (2001) The Mists of Avalon

|


 183 dk

Yönetmen:Uli Edel

Senaryo:Gavin Scott, Marion Zimmer Bradley

Ülke:Çek Cumhuriyeti, Almanya, ABD

Tür:Dram, Fantastik

Vizyon Tarihi:15 Temmuz 2001 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:Lee Holdridge

Oyuncular

Anjelica Huston

Julianna Margulies

Joan Allen

Samantha Mathis

Caroline Goodall

Özet

Öykümüz, Britanya'nın bir yandan Roma işgali altında hristiyanlaşmaya başladığı, bir yandan da kuzeyli barbarların saldırılarına direnmeye çalıştığı dönemde geçiyor. Dağlarda hala Eski Halk'tan gelen, soyları peri masallarına dek uzanan ve geleneklerine uygun yaşayarak değişime direnenler bulunuyor.

Peri dünyasının sisleri arasında yitmiş olan Avalon'a, gücünü Ana Tanrıça'dan almayan herhangi birinin ulaşması imkanı bulunmuyor. Avalon, güç kazanan Kilise'ye, kadınların üzerindeki baskıyı dayatan yeni yaşam biçimine direnişin ve pagan geleneklerin son ayakta kalan kalesi.

Morgaine, Avalon'lu kadınlardan biriyken kendi isteği dışında evlendirilmiş olan Igraine'in kızıdır. O da annesi ve tüm Avalon kadınları gibi özel güçler barındırmaktadır. Igraine, yakında Britanya Kralı olacak Uther Pendragon ile tanışıp aşık olur ve ona bir erkek evlat verir. İleride Arthur olarak bilenecek olan çocuğun adı Gwydion'dur.

Morgaine ve Arthur, Britanya halklarını tekrar birleştirmek üzere oynanan politik oyun ve ihtirasın, Avalon ile Kilise'nin arasında kalarak birer kurbana dönüşecektir.

Marion Zimmer Bradley'in ünlü fantastik romanlar serisinden TV için çekilen film, büyük bütçesiyle sinema yapımlarına taş çıkarıyor. Bradley'in filme de lham veren kurgusu, Arthur efsanesini hiç anlatılmadığı bir şekilde yeniden sunarken solukları kesiyor.

Altyazı

 

Hiç kimse Camelot ve Kral Arthur'un gerçek hikayesini bilmez.

 Camelot hakkında bildiğinizi sandığınız şeyler   ve hatta Guinevere ve Lancelot   ve Morgaine Le Fey adıyla tanınan kötü büyücü hakkında   tüm bildikleriniz yalan.

 AVALON'UN SİSLERİ

Buna eminim, çünkü ben Avalon adasının rahibesi   Morgaine Le Fey'im.

 Ana Tanrıça'nın eski dini burada doğmuştu.

 Her şey, Britanya'nın gördüğü   en şiddetli istilayla başladı.

 Barbar Saksonlar ülkemizi yağmalıyor   Hıristiyanları ve Avalon'un inananlarını öldürüyorlardı.

 Hıristiyanları ve eski dine inananları   büyük bir lider birleştirmedikçe   Britanya barbarlara mahkumdu   ve Avalon da yok olmaya.

 Benim Hıristiyan babam, Gorlois   Sakson yağmacılarına karşı cesurca savaştı.

 İsa için!

 Britanya için!

 O zamanlar Cornwall'da, ben küçük bir çocuktum   annem Igraine ise, eski dinin inananlarındandı   ve gizli büyü güçleri vardı.

 Kardeşi, Morgause teyzem   hep bizimle beraber yaşamıştı.

 Avalon'un gücünden zevk alıyordu.

 Anne?

 Anne, neyin var?

 Bırak göreceklerini görsün yavrum.

 Görü ona ne gösterecek acaba?

 Korkuyor.

 Bırak görü ona gelsin.

 Görü yeteneğini kullanırsa babam kızar.

 O zaman baban bunu bilmeyecek, değil mi?

 Ne görüyorsun?

 Igraine   ne görüyorsun?

 Benim için bir şey var mı?

 Bir sevgili?

 Bir koca?

 Gölün Hanımı geliyor   ve Britanyalı Merlin onunla beraber.

 Hazırlanmalıyız.

 Ne istiyorlar?

 Onlara kendin sorabilirsin.

 Buradalar.

 Ve böylece Viviane, Cornwall'a geldi.

 Üç kız kardeşin en büyüğü olan Viviane   Avalon'un Yüksek Rahibesiydi   ve Ana Tanrıça'nın dünyadaki sesi.

 Tek bir amacı vardı   Avalon'u Saksonlardan korumak.

 Kardeşim, bu savaşa bir son vermeliyiz.

 Biz engel olmazsak  Saksonlar ülkeyi yıkacak.

 Nasıl?

 Bu topraklara, hem İsa'nın hem de Tanrıça'nın müritlerini   yönetebilecek bir lider vererek.

 Damarlarında Avalon'un kanını taşıyan biri.

 Yüce Kral'ın halen bir çocuğu olabilir.

 Ama o, altı aya kadar ölecek.

 Viviane bunu önceden gördü.

 Bir varis bırakamadan ölecek.

 Yani benim kocam onun yerine Yüce Kral mı olacak?

 Bahsettiğiniz lideri ben mi doğuracağım?

 Evet Igraine.

 Kralı sen doğuracaksın.

 Ama Gorlois'dan değil.

 Çocuk şu işareti taşıyan adamdan olacak.

 O, Tanrıça'ya inanan bir erkek ve kral olacak.

 Ben Cornwall Dükü'yle evliyim.

 Ona bir çocuk doğurdum.

 Onu aldatmayacağım.

 Ona söz verdim.

 O sözü sen ilk önce Avalon'a verdin.

 Bu çocuğun Avalon'dan olmasını istiyorsan   o zaman bu muhteşem yeni kralı sen doğurabilirsin.

 Buna gerek yok Viviane.

 Bırak çocuğu ben doğurayım.

 Aldatacağım bir kocam yok.

 Kralı ben doğurayım.

 Hiç utanman yok mu Morgause?

 Buna karışma.

 Damarlarımda en az onun kadar Avalon kanı akıyor!

 Bırakın da bu adamı kendime aşık edeyim.

 Büyüleri ben de biliyorum.

 Hiçbir erkek veya kadın bir diğerinin kaderini yaşayamaz.

 Senin geleceğinde bir kral ve oğullar var.

 Kim?

 Onu gördüğünde tanıyacaksın.

 Bununla yetin.

 Unutmamalısın düşes   Viviane sadece ablan değil.

 O, bağlılık yemini ettiğin inancın   en yüksek derecedeki rahibesi.

 Şiddet sona erebilir.

 Seçim senin.

 Ama benim-- Bazen büyük erdemler uğruna küçük erdemler gözden çıkartılmalı.

 Bu senenin hasadı adamlarınızın kanıyla sulandı.

 Morgaine!

 Ne oldu?

 Neyin var yavrum?

 Ölü bir adam.

 Anlat bana yavrum.

 Başkalarının göremediği şeyleri sık görüyor musun?

 Evet.

 Her zaman.

 Şimdiden görüye sahip.

 Üç ay sonra   Yüce Kral, varisini belirlemek için   en güçlü şeflerini Londra'da topladı.

 Ve annemi de onur konuğu olarak davet etti.

 Ama Saksonlar onlara yaptıklarınızı asla unutmayacak.

 Sen ve ben, Gorlois.

 Onlara karşı beraber savaştık.

 Ama ben Saksonlarla daha fazla savaşmak istemiyorum.

 Tabii ki savaşacaksın.

 Senelerce-- Bu konseyi toplamamın nedeni bu.

 Burada oluş nedeniniz bu.

 Şunu bilmelisin Igraine   benim papazlarım, senin Avalon rahibelerinle   bir tutuluyor olmaktan hiç hoşlanmıyorlar.

 Ben ise onlara, hepimizin adı ne olursa olsun yukarıdaki Ulu Kişi için   çalıştığımızı söylüyorum.

 Yine de kadınlar, biliyorsun ki   ilk günaha neden olan yaratıklardır.

 Biz bu konulara bu şekilde bakmıyoruz efendim.

 Sizce kadınlar   dünyaya kötülüğün gelmesini sağlayan araçlar değil mi yani?

 İncilinizde, bir elma ve yılan hakkında düş gücüne dayalı bir hikaye var.

 İncil sadece gerçekleri anlatır saygıdeğer leydim.

 Eski inanç sizin dininizi kabul ediyor başrahip   ama sizin papazlarınız, Avalon'un gücünü reddediyor.

 Belki de insanlar artık inanmıyordur.

 Belki de siz öyle söylediğiniz içindir bu.

 -Igraine!

 -Eşin düşündüklerini söylüyor Gorlois.

 Bunun için ona saygı duyuyorum.

 Geri çekilin, sizi cehennem zebanileri!

 Geri!

 Efendim, bağışlayın.

 Bağışlandın, ama şu köpekleri buradan çıkart!

 Onlarsız bir yere gidemez misin?

 Sizi tanıştırmama izin verin, Uther Pendragon   eşim   Cornwall Düşesi.

 Avalon'un Hanımı'nın kız kardeşi Igraine.

 Kutsal Ada'nın kızlarından biriyle tanışmak şereftir.

 Şu işareti taşıyan adamın   çocuğunu doğuracaksın.

 İzninizle efendimiz.

 Viviane.

 Bunu bana neden yapıyorsun?

 Şimdi beni dinleyin.

 Size söyleyeceklerim hepiniz için çok önemli olacak.

 Sizi rahatsız edecek bir şey mi söyledim?

 Kendimi kötü hissettim.

 Bileğimdeki ejderhayı gördüğünüz an masayı terk ettiniz.

 Ejderhalardan korkmam.

 Ben eski dünyadan geliyorum efendim.

 Ne kadar yakın olduğumuzu hissetmene rağmen   neden resmi bir tavırla ''efendim'' diyorsun?

 Daha önce karşılaşmadık.

 En azından bu hayatta   ama eski usulleri bilen herkes gibi   tanışmış olabileceğimiz tek hayatın bu olmadığına inanmalısın.

 Ruhlarımız arasında şimdiden bir şeyler var.

 Bunun gücünü sen de hissettin   ve salonu bu nedenle terk ettin.

 Haklı mıyım?

 Eğer haklıysam, buna karşı koyabilir misin?

 Ben Gorlois'in bağlılık yemini etmiş eşiyim ve öyle kalacağım.

 Yani hissettiklerimi biliyorsun.

 Benimle gel.

 Lütfen, artık konseye dönelim.

 Buna boyun eğmekten başka yapacak bir şey yok.

 Eğer sen benimle gelmezsen, ay tekrar dolunay olmadan önce   ben senin için geleceğim.

 Efendim   konsey toplantısı bitti mi?

 Bitti.

 O zaman tekrar işlerimizin başına dönelim, ne dersiniz?

 Yeni Yüce Kral'ın huzurundan ayrılmaya izin istemeyecek misin?

 -Sen misin?

 -Hayır.

 Ambrosius, Uther Pendragon'u varisi ilan etti.

 Beni kıskanma Gorlois.

 Hanımefendi sana ait.

 Dedikodudan uzak durmaya dikkat et.

 Hiçbir namuslu kadın onun yanında güvende olmaz.

 İnsanlar dedikodu yapabilirler.

 Bu beni ilgilendirmez.

 Ama beni ilgilendirir!

 Benim onurumu mu sorguluyorsun?

 Senin kararlarını sorguluyorum.

 Eğer kararların bu şekilde olacaksa   o zaman sözlerin de beni ilgilendirmeyecek.

 Benimle nasıl böyle konuşursun?

 Sana ondan uzak durmanı söyledim!

 -Gösteririm sana!

 -Gorlois   bana vurmadan önce düşün.

 Yoksa sana Kutsal Ada'nın hiçbir kızının bir erkeğe köle olmayacağını gösteririm.

 Ve böylece babam, Viviane'in ağına yakalanmıştı.

 Efendim!

 Yüce Kral'dan bir haberci geldi.

 Kapıda bekliyor.

 Sizinle konuşmak-- Askerlerin Pendragon'a  Desteğini istemek için geldim Lordum.

 Bu Yüce Kral'ın isteği.

 Adamlarıma burada, Cornwall'da ihtiyacım var.

 Saksonlar yanı başımızdalar.

 Kral bunların şaşırtmaca olduğuna inanıyor Gorlois.

 Tüm savaş düklerine güney sahillerinde toplanmalarını emretti.

 Uther Pendragon Saksonların aklından geçenleri bilemez.

 -Topraklarımı korumak zorundayım.

 -Efendim.

 Bu bir istek değil.

 Bu, kralınızdan bir emir.

 Ordunuzu derhal getirmenizi istedi.

 Ben Cornwall Düküyüm yüzbaşı.

 Uther Pendragon ise değil.

 Ama onun dükü olarak, ordunuzu vaat etmiştiniz.

 Daha ilk sınavda ona ihanet mi edeceksiniz?

 Ne söylediğinize dikkat edin yüzbaşı.

 Sakson tehlikesinin geçtiğini gördüğümde konuyu tekrar düşüneceğim.

 Belki o zaman Pendragon'a planlarında yardımcı olabilirim.

 Eğer Yüce Kral'ı şu anda reddederseniz   o sizin düşmanınız olacak.

 Eğer Uther Pendragon, önce Saksonlarla ve sonra benimle   savaşabileceğini sanıyorsa   denesin!

 O zamanlar çok gençtim   ve babamın Yüce Kral'dan neden nefret ettiğini anlayamamıştım.

 Ama Saksonları Cameldun'da durdurmak üzere yola çıktığında   Avalon'un sihri işlemeye başladı.

 Kız kardeşim?

 Kız kardeşim, duy beni.

 Viviane!

 Igraine   Uther'i tekrar canlı görmek istiyorsan dinlemelisin.

 Onu tekrar görmeyeceğim.

 Kocamı aldatmayacağım.

 O zaman sevdiğin adam bu gece ölecek.

 Ben Uther'i sevmiyorum!

 Kız kardeşim, iyi dinle, fazla zamanımız yok.

 Gorlois, Uther uyurken baskın yapmayı planlıyor.

 Onu uyarmalısın.

 Onu kurtar, Avalon'u kurtar.

 Ama eski usulleri bilen herkes gibi   tanışmış olabileceğimiz tek hayatın bu olmadığına inanmalısın.

 Ruhlarımız arasında bir şeyler oluştu bile.

 Annem Uther'in hayatını nasıl kurtarabileceğini görmüştü   ama hepimizin ödemesi gereken bedeli önceden tahmin edememişti.

 İşte orada, dünyadaki son gecesini geçiriyor.

 Uther derin uykudayken   kılıcımı onun göğsüne saplamak istiyorum.

 Uther!

 O da ne?

 Burada büyü var.

 Hissedebiliyorum!

 Uther?

 Gorlois Cameldun'da değil.

 Adamları kampının etrafındaki tepelerde.

 Kendinizi kurtarın.

 Kendinizi kurtarın.

 Igraine?

 Efendim, iyi misiniz?

 Hemen hazırlanalım yüzbaşı.

 Bir haini nasıl karşıladığımızı gösterelim.

 Uther!

 Buna şimdi son verebiliriz Gorlois.

 Sen bilirsin!

 Anne, neredesin?

 Anne?

 -İyileşecek.

 -Igraine!

 Onu iyileştirecek şifalı bitkiler var.

 Haydi yatağa taşıyalım.

 Kapıyı açın!

 Düşes hasta.

 -Şifalı bitkiler bulmalıyız!

 -Kapıyı açın.

 Açmamak için emir aldık leydim.

 Ne?

 Ne siz, ne de Leydi Igraine, Dük yokken kaleden ayrılamaz.

 Annem ölüyor.

 Üzgünüm.

 Emirler kesin.

 -Dikkatli ol Morgaine.

 -Tamam.

 Orada, ağaçların dibinde.

 Morgaine'i gördün mü?

 Yakala onu.

 Buraya gel Morgaine.

 Babanın otoritesinden kaçılır mı?

 Şifalı bitkiler annem için.

 O ölüyor.

 Yüzbaşı!

 Bu kadar yeter.

 Bırak geçeyim.

 Olmaz Merlin, hiç kimse geçemez.

 Lord Gorlois bile mi?

 Efendim, zırhınızı tanıdım.

 Ama emrettiğiniz gibi davranmalıyım.

 Yüzünüzü görmek zorundayım.

 Ona yüzünü göster Gorlois.

 Kızımı serbest bırak.

 Baba!

 Babamın sağ salim bize dönmüş olmasına çok sevinmiştim   ama sonra ejderhayı gördüm   ve anlamaya başladım.

 Burada ne yapıyorsun?

 Babamı bekliyorum.

 O yukarıda annenle beraber.

 Benim babam öldü.

 Peki, eğer baban öldüyse   o zaman yukarıdaki kim?

 Ejderhalı adam.

 Kehanetteki adam.

 Viviane'den çekinmelisin çocuğum.

 Seni küçük bir sinek gibi   ağına düşürecektir, tıpkı hepimize yapmaya çalıştığı gibi.

 Ama beni elde edemeyecek.

 Ondan hep bir adım önde olmayı biliyorum.

 Bu büyücülük.

 O, Yüce Kral'a karşı çıktı.

 Uther onu öldürmek istemiyordu.

 Başka seçeneği yoktu.

 Acaba Uther Pendragon tarafından   öldürülen kocasını gördüğünde annemin aklından neler geçmişti?

 Bunların hiçbirisinin   Morgause teyzem için önemi yoktu   çünkü Orkney'li Kral Lot'ta   güce kavuşmanın yolunu görmüştü.

 Ben de ilk defa, Uther Pendragon'la yüz yüze geldim   ve Avalon'un gücünü anlamaya başladım.

 Britanya'nın en iyi Hıristiyan savaşçısı ölmüştü.

 Kral Uther, Saksonları tek başına püskürtecekti   ve Avalon, Tanrıça'ya inanan birisi tarafından kurtarılacaktı.

 Uther bizi Camelot'taki kalesine götürdü   ve annemi Yüce Kraliçesi yaptı.

 Geçmişteki tüm mutsuzluklar küçük kardeşim Arthur'u   ilk gördüğüm zaman yok olmaya başladı.

 Yardım et.

 Ne yapıyorlar?

 Bereket ve bolluk için Tanrıça'ya dua ediyorlar.

 Tanrıça mı?

 Papaz Cuthbert'in sevmediği Tanrıça mı?

 Şimdi tohumlarına göz kulak olacak, ve tüm bahar boyunca  büyümelerini sağlayacak.

 Yani bu insanlar İsa'yı sevmiyorlar mı?

 Bazıları seviyor.

 Ama yine de Tanrıça'ya dua ediyorlar.

 Aynı anda hem Tanrı hem de Tanrıça olabilir mi?

 Tabii ki.

 Tıpkı aynı anda hem anne hem de babanın olması gibi.

 Ben ve küçük erkek kardeşim için mutluluk dolu bir zamandı.

 Ve yeni babam Kral Uther   Saksonları sonsuza dek uzakta tutacak gibiydi.

 Bir gün kraliyet odasında tanıdık bir ses duydum   ve her şeyin tekrar değişmek üzere olduğunu anladım.

 Artık oğlunuza öğretmelisiniz.

 Ama o hala bir çocuk.

 Arthur, geleceğinin korunması için yetiştirilmeli   ve düşmanlarından da korunmalı.

 Uzun süre önce yaptığımız bir anlaşmaydı bu.

 Ve ayrıca   Avalon'da yetişmesi için Morgaine'i bana vermelisiniz.

 Asla.

 Görü yeteneği var.

 Bu yetenekle doğmuştu.

 Görünmeyenden asla kaçamaz.

 Onu Hıristiyan olarak yetiştiririm daha iyi.

 Hayır!

 En kötü ihtimalle, manastır duvarları arasında güvende olacaktır.

 Kız, bir rahibe olmak için doğdu.

 Yetenekleri mutlaka geliştirilmeli.

 Yeter bu kadar kadın!

 Şu anda kralı olduğum topraklardasın.

 Sen kralsın.

 Ama seni oraya kim koydu?

 Avalon desteğini geri çekerse   ne kadar dayanabilirsin sence?

 İsteklerin uğruna kendi kız kardeşini mahveder misin?

 Arthur ve Morgaine'in kaderlerini gerçekleştirmeleri için her şeyi yaparım.

 Her iki çocuğumu da aynı anda benden alamazsın.

 Çocukların güvende ve mutlu olacak   ikisi de kaderleri için eğitilecek.

 Bununla ve birbirinizle   yetinmeyi öğrenmelisiniz.

 Her zaman kalbimde olacaksınız.

 Allahaısmarladık anne.

 Baba.

 -Ne yapıyorsun?

 -Anne.

 -Onu nereye götürüyorsun?

 -Anlamalısın.

 İkiniz de eğitilmelisiniz.

 Bunun farklı yerlerde olması gerekiyor.

 Hayır!

 Kardeşimi benden alamazsınız!

 Beni bırakma Morgaine!

 Arthur!

 Onu benden ayırma lütfen!

 Ne istersen yaparım!

 İyi olacağım!

 Söz veririm!

 Hepimiz özveride bulunuruz.

 Bazen istediğimiz şey ve doğru olan şey aynı değildir.

 Ona destek olmalısın yavrum.

 Güçlü olacağız, değil mi Arthur?

 Oynadığımız o oyunu unutma  Geceleri korktuğunda beni çağırabilirsin   ve nefesini tutup karanlığa kulak verirsen   benim sana fısıldadığımı duyacaksın.

 Yanından hiç ayrılmayacağım.

 -Allahaısmarladık.

 -Güle güle.

 Gel Morgaine.

 Anne babamdan ayrılmak yeterince zordu   ama küçük kardeşimden ayrılmaya neredeyse dayanamayacaktım.

 Yine de o gün, birimiz kuzeye, birimiz güneye   kendi kaderlerimize doğru ayrıldık.

 Tanrıça doğadaki her şeydir   ve doğadaki her şey kutsaldır.

 Bak.

 Bu onun yüzü.

 Dinle.

 Bu onun sesi.

 Güzel olan her şeyde o vardır.

 Üzücü olan her şeyde de o vardır.

 Biz esrarengiz adayı sarmalayan göle yaklaşırken  Avalon'un koruyucuları sessizce tepelerde belirdi.

 Gölün kenarına varıp sislere doğru baktığımızda   arkada, hayalini kurduğum bütün o mucizelerin olduğuna inanamadım.

 Neredeyiz?

 Avalon'un sınırlarında.

 Burası Avalon mu?

 Sislere yaklaşırken içimden bir ürperti geçti.

 Kendime, bu perdenin arkasına geçersem   küçük kardeşim Arthur'a hiç dönüp dönemeyeceğimi sordum.

 Orası Avalon mu?

 Bir Hıristiyan manastırına benziyor.

 Evet, benziyor.

 Ama Avalon onun altında, arkada   sislerin içinde.

 Hıristiyanlar manastırlarını kurmadan çok önce de oradaydı.

 Ne kadar güzel!

 Güzel, evet.

 Ama eğer amacımızda başarılı olamazsak mahvolacak.

 Sonunda varmıştım ve Tanrıça'nın kız kardeşleri arasına katılacaktım.

 Adın nedir?

 Adı Raven.

 Tanrıça için sessizlik yemini etti.

 Ama sessizlik sana göre değil.

 Senin aşman gereken başka şeyler var.

 Gel.

 Tanrıça her şeyi dengede tutar  İyilik ve kötülük, ölüm ve tekrar doğum.

 Avcı ve av.

 O olmasa, yıkım ve kaos hüküm sürer.

 Ve böylece Avalon'un sırlarını öğrenmeye başladım.

 Beni, eski dinin bir rahibesi yapacak olan yola koyuldum.

 Yavaş yavaş, Tanrıça'yı kendi annemmiş gibi görmeye başladım   ve de dünyanın annesiymiş gibi.

 Ama bir rahibe olmak için bilgiden daha çok şeye ihtiyaç vardı.

 Her elemente birer birer hakim olmak   gerekiyordu.

 Bunu nasıl yaptın?

 Bana da göster.

 Öğrenmek istiyorum.

 Morgaine!

 Morgaine, konsantre olmalısın.

 Ama kardeşimi gördüm.

 Hayalleri ve gerçekleri birbirinden ayırmayı öğrenmelisin.

 Bu sefer aklını tek bir yerde tut.

 Sınavların en büyüğüne   hazır olana kadar yıllar geçecekti  Avalon'un sislerini ayırmak.

 Ve en sonunda, sadece Tanrıça'ya kendini adamış olanların   taşımasına izin verilen kutsal işarete layık olmuştum.

 Tanrıça'nın hizmetine hoşgeldin.

 O alındı.

 Bir gün, Avalon rahibesi olarak   sisleri bir ziyaretçi için açmama izin verilmişti.

 Kardeşime olan özlemimin sona ereceğinden emindim.

 Arthur?

 Arthur değil hanımefendi.

 Onun kuzeni.

 Eğer siz Morgaine'seniz, sizin kuzeniniz.

 Benim kuzenim mi?

 Kimin tarafından?

 Öğretmeninizin tarafından.

 -O zaman sen—

 -Lancelot.

 İstersen bana sarılabilirsin.

 Ne de olsa ailedenim.

 Gel.

 Lancelot, akrabalarını görme zevkini tatmak için gelmemişti.

 Annesi Viviane ile karşılaşmaya gelmişti.

 Saksonlar gerçek dünyayı yıkarken  Avalon'da kalmamı sen bile isteyemezsin.

 Sence Avalon gerçek değil mi?

 Savaş kadar değil.

 Daima doğamızı reddetmememizi öğütlersin.

 Benim doğam ön saflarda savaşmak.

 Bilgeliğimizi öğrenmek için kalsaydın   çatışmalara kapılmak yerine onları yönlendiren sen olurdun.

 Buraya iyi dileklerini almaya geldim.

 Bu beni çok memnun edecek.

 Bunu rica ediyorum   ama doğrusu, sen onay ver ya da verme, yoluma devam edeceğim.

 Ben, erkeklerin kadınlardan izin almadığı bir dünyada yaşadım.

 Benimle nasıl böyle konuşursun?

 Anne, lütfen.

 Beni bu konuda yumuşatabileceğini sanma.

 Anne, hiçbir konuda yumuşamanı falan istemiyorum.

 İkiniz de taş çemberine gidin.

 Eğer Avalon'a veda etmen gerekiyorsa, bunu orada yapman için ısrar ediyorum.

 Neden anne?

 Kararını onaylamamı mı istiyorsun?

 O zaman söylediğim gibi yap.

 Bence atlarla fazla vakit geçiriyorsun.

 Evet, işte burası.

 Annenin sana göstermemi istediği şey bu.

 Saçmalık.

 Artık annemi tanıyor olmalısın.

 Halkanın gücünü beraber hissetmemizi istedi, böylece ben-- Böylece kalmaya karar verebilirsin.

 Annemin pek çok taktiği var.

 Haklı olabilirsin.

 Aslında hissediyorum.

 Halka.

 İçimde aktığını hissediyorum.

 Çocukken de hissetmiştim, ama şimdi farklı.

 Hissediyor musun?

 Tabii ki.

 Seninle aynı kandanız.

 Bak.

 Hıristiyanlar.

 Bizi görebiliyorlar mı?

 Hayır.

 Onlar Glastonbury'de.

 Biz Avalon'dayız.

 Taşları bile göremezler.

 -Bizi göremediklerinden emin misin?

 -Evet.

 Bir şeyler hissediyor.

 Dünyalar arasındaki perdeyi açabilirsin.

 Yap bunu!

 Hayır, güçlerimle oyun oynamam yanlış.

 Bu oyun değil ki.

 Yoksa yapamıyor musun kuzen?

 Nereden geldiniz böyle?

 Sakın korkma.

 Hiçbir yerden gelmedik.

 Sen geldin.

 Avalon'dasın.

 Peri halkından biri.

 Onu benden uzak tut.

 O peri değil.

 En az senin kadar ölümlü.

 Ben Lancelot'um   ve bu da kuzenim Morgaine.

 Sen kimsin?

 Guinevere.

 Kral Loedekrantz'ın kızı.

 Hayal görüyor olmalıyım.

 Burası Avalon olamaz.

 Öyle bir yer yok.

 Avalon var.

 O yol nereye gidiyor?

 Çayırlara ve korulara iniyor.

 Hepsi birbirinden güzel.

 Bir süre kalabilir miyim?

 Onları bana gösterecek misin?

 Tabii.

 İstediğin kadar kalabilirsin.

 Beni duyabiliyor musun?

 Nereye gittin?

 Lancelot?

 Öğretmenin seni iyi eğitmiş.

 Ne demek istiyorsun?

 Bir an için sana baktığımda, sanki annemi görüyorum sandım.

 Beklediğini biliyorum.

 Şimdi gidip ona kararımı bildirmeliyim.

 Peki neye karar verdin kuzen?

 Savaşta liderlik etme gücüm var.

 Bunu yapmaya niyetliyim.

 Lancelot kararını söylediğinde   içimde hiçbir erkeğe karşı hissetmediğim duygular oluştu.

 Birkaç gün sonra, Viviane'in emriyle   Beltane ziyafeti adıyla bilinen doğurganlık şölenlerine   katılacaktım   onun ''büyük evlilik'' dediği törene.

 Kime verileceğimi bilmiyordum.

 Ama Viviane bana, Avalon'un geleceğinin   bakire avcı rolünü oynamama bağlı olduğunu   ve eşimin, geyik kralı öldüren adam olacağını söyledi.

 Kutsal Ada'ya döndüğümde, yüreğimi büyük bir arzu kaplamıştı.

 Beltane törenlerindeki adamın Lancelot olmasını istiyordum.

 Ama yüzünü hiç görmemiştim.

 Aslında kim olduğu hakkında hiç ipucu verilmemişti.

 Kimdi o?

 Onu tekrar ne zaman görebilirim?

 Onu bir geceliğine tanıman gerekiyordu Arthur.

 Büyüyle çağırabilirsin.

 En azından yüzünü göster.

 Yüzünü hiç görmedim.

 Bakire avcının kimliğini asla bilmeyeceksin.

 Bu kutsal bir bilgi ve sen, onu olduğu gibi bırakmalısın.

 Eğitimin sona erdi, artık gerçek dünyaya dönmelisin.

 Neden şimdi?

 Çünkü babanın sana ihtiyacı var.

 Arthur'un babasını aramak için yola çıktığı gün   Uther Pendragon da en büyük sınavını veriyordu.

 Saksonlar yine Britanya'ya saldırıyordu   hem de büyük bir orduyla.

 Baba!

 -Baba!

 -Arthur.

 Eve döndün ve ölümümü görebileceksin.

 Ölmeyeceksin!

 Oğlum, artık bu dünyayı unutalım   ve bir sonrakini konuşalım.

 Bana yaklaş.

 Üşüyorum.

 Gel oğlum.

 Buradayım.

 Britanya'nın Yüce Kral'ı ölüyordu.

 Hiçbir zaman kral olma şansın olmadığı için üzgünüm.

 İyi bir kral olurdun.

 Baba!

 -Arthur!

 -Biliyorum.

 Zamanı kalmadı.

 Cennetin ve dünyanın efendileri  Bana yardım edin!

 Cennetin Tanrısı ve Yeryüzünün Tanrıçası'na sesleniyorum!

 Şimdi yardım edin!

 Tanrı ve Tanrıça'ya seslendin.

 Cevap veren Tanrıça.

 Dinle Arthur.

 Yüce Kral olmaya hazırsın.

 Ve eğer Avalon'un desteğini alırsan, bu isteğin olacak.

 Eski inançlara bağlı olacağına ve  Tanrıça'yı insanların kalbinde yaşatacağına  söz verirsen, Avalon seni yükseklere çıkartır.

 Yemin et!

 Yemin ederim!

 O zaman kürsüye bak.

 O Excalibur   Avalon'un ulu kılıcı.

 Tanrıça tarafından kutsandın.

 Onu çekebilecek gücün var.

 Al onu Arthur!

 Al onu ve yönet.

 Al onu Arthur.

 Al onu ve yönet.

 Arthur?

 Excalibur'a gelin!

 Bana gelin Britanya'nın adamları!

 Bana gelin!

 Arthur savaşın gidişatını çevirdi   ve Saksonları bir süre için de olsa   topraklarımızdan attı.

 Yüce Kral ilan edileceği gün yaklaşırken   tüm Britanya, Camelot'ta toplanıyor gibiydi.

 Yeni bir dönem başlıyordu.

 Hatta Orkney'li Kral Lot bile İskoç adalarından   eşi ve kraliçesi olan teyzem Morgause ile gelmişti.

 -Sevgili çocuğum.

 -Bana artık çocuk diyemezsin.

 Morgaine, Morgaine.

 -Anne, bu benim kuzenim mi?

 -Evet, kuzenin.

 Bu ilk çocuğumuz Gawain.

 Bir Avalon rahibesiyle tanışmak şereftir.

 O zevk bana ait.

 O yer hakkında birçok ilginç şey duydum.

 Boyunuzu kısalttığınızı ve serçelere bindiğinizi söylüyorlar.

 Hayal kurmak her zaman gerçeklerden daha çekicidir.

 Dönmen çok iyi oldu Morgaine.

 Varlığın annene huzur verecektir.

 O nerede?

 Anne?

 O yılları kaçırdım.

 Küçük bir kız olduğun yılları.

 Senin yanında ben olmalıydım, Viviane değil.

 Asla izin vermemeliydim.

 Anne, seçme şansın yoktu.

 Baban evde olduğunda, şu anda senin durduğun yerde otururdu.

 Bu kederin seni, Arthur'un taç giyme töreninden alıkoymasına izin verme.

 Morgaine   Arthur taç giydiğinde, ben Glastonbury'ye gideceğim.

 Neden benimle Avalon'a gelmiyorsun?

 Avalon'a vereceğimi verdim.

 Annenin birçok Hıristiyan dostu var.

 Ona iyi davranacaklardır.

 Yani yemin altına mı gireceksin?

 İki kocamı toprağa verdim.

 Tekrar sevmeyeceğim.

 Artık Uther yok.

 Babana yaptıklarım için bağışlanmaya ihtiyacım var.

 Bunu da ancak Glastonbury'de yapabilirim.

 Unutmayın   Camelot'un geleceği sizlere bağlı.

 İzle onları.

 Haydi, gözlerine bak.

 Kay, o kalkanı yukarıda tut.

 Yoksa Bedevere boynunu kopartacak.

 Al dostum.

 Kralın sana dövüşmeyi öğretmesine izin verirsen başına bu gelir.

 Daha kral olmadım.

 Yeni bir gelin adayı.

 Gel.

 Onunla tanışmalısın.

 Bu seferki çok özel.

 Başrahip onunla evlenmemi istiyor.

 Camelot'a hoşgeldiniz bayan.

 Böyle cesur bir savaşçıya hizmet etmek şereftir.

 Öyleyse biriyle daha tanışın.

 Bu Lancelot, en iyi dostum.

 Peçenizi kaldıracak mısınız?

 Bize karşı haksız bir avantajınız var.

 Lancelot   Loedekrantz'dan Guinevere.

 Bir şey söyle.

 Emrinizdeyim bayan.

 Çok az konuşur leydim, ama en iyi askerimizdir.

 -O kim?

 -Hangisi?

 Yukarıda, balkondaki.

 Kendi kız kardeşini tanıyamadın mı?

 O Morgaine.

 Avalon'dan yarınki tören için geldi.

 İzninizle, kardeşime hoşgeldin demeliyim.

 Benim küçük kardeşim nerede?

 Burada.

 Hala burada.

 Gidip atları alalım mı?

 Hayır, tek at alalım ve eskisi gibi beraber binelim.

 Eski güzel günlere döndük.

 Yüz prensesle tanıştığını duydum.

 Gel, sana bir şey göstereceğim.

 Aşağıdaki kızı görüyor musun?

 Kimseye söylememeye söz vermelisin.

 Biz evleneceğiz.

 Onu seviyor musun?

 Seveceğim kardeşim.

 Başka biri var, değil mi?

 Hayır.

 Evet var.

 Bir Avalon rahibesini kandıramazsın.

 Evet var.

 Başka biri oldu.

 Harika bir geceydi  Ama?

 -Neden zorluyorsun?

 -Kardeşlerin buna hakkı vardır.

 Bana adını söyle.

 Bilmiyorum.

 Sormadın mı?

 Konuşmadık.

 Onu tekrar görecek misin?

 Bunu istiyorum kardeşim.

 Ama nerede olduğunu bilmiyorum.

 En azından nasıl biri olduğunu anlat.

 Bunu da bilmiyorum.

 Bunu nasıl bilmezsin?

 Bir maske takıyordu.

 Beltane törenlerinde oldu.

 Orada kutsandım.

 Seviştik.

 Hayal ettiğim her şey onda vardı.

 Sanırım   o kızın gözlerindeki bir şey beni sonsuza dek izliyor olacak.

 Arthur!

 Görevlerim beni bekliyor.

 Aşağıda bizlere katılacaksın, öyle değil mi?

 Gelecekteki eşimle tanışmalısın.

 Morgause teyzem, nefret etmeye   karar verdiği bir kadına büyü yapıyordu.

 Ateşlerin adıyla   taşların adıyla   suların adıyla   ve havanın adıyla   Loedekrantz'lı Guinevere'i   lanetliyorum.

 Seni sonsuza dek lanetliyorum!

 Excalibur adına yemin ederim ki   ben Arthur Pendragon, Britanya Kralı   hem eski dine inananlara hem de Hıristiyanlara eşit davranacağım.

 Herkes istediği inancı taşıyabilecek.

 Elim adalet için kalkıyor!

 Tek krallık   eski bilgelik ve yeni inanç!

 Tek krallık burada, Camelot'ta, barbarların akınlarını durduracak.

 Kardeşlerim!

 Bugün kutlayacak bir değil, iki şeyimiz var.

 Bugün kralımız   Britanya'ya   Avalon'a   ve Kutsal Babamıza   bağlılık yemini etti.

 Ve Hıristiyan prenses   Loedekrantz'lı Guinevere'le evlenmeye söz verdi.

 İnsanlar ona inanıyor.

 Britanya'yı kurtaracak biri varsa   odur.

 Bunu kendi hayatında yapmak zorunda.

 Ne yaptın?

 Tahtını bırakabileceği bir oğlu olmayacak.

 Bizimki tahta geçecek.

 Çok yaşa Kral Arthur!

 Beni bırakma Morgaine!

 Ne oldu canım?

 İçerideki heyecandan mı etkilendin?

 Hayır Morgause, ondan değil.

 Öyleyse nedir?

 Sanırım bir bebeğim olacak.

 Törenden sonra   Arthur sınırları ziyaret etmek için yola çıktı   ve Guinevere'i Lancelot'a emanet etti.

 Arthur'un müthiş bir liderlik zekası var.

 Ben aşiretlerin yalnız savaşmasına izin vermezdim.

 Çünkü sen bir savaşçısın Lancelot.

 Ne olursa olsun, kendini kavganın ortasına atmaktan hoşlanıyorsun.

 Sanırım basit bir adam olduğumu düşünüyorsunuz.

 Lancelot!

 Guinevere!

 -Yaralandınız mı leydim?

 -Hayır.

 İyiyim.

 Ama benim için tehlikeye atıldın.

 Bu görevim.

 Bağlılığın beni etkiliyor.

 Bağlılığımın sonu yok leydim.

 Sana bir itirafta bulunmalıyım.

 Bu konuyu bir daha konuşmayacağız.

 Glastonbury'deyken seni rüyamda gördüm.

 Bir perde açtın ve beni Avalon'un içine aldın.

 O bir rüya değildi.

 Morgaine'le beraber oradaydım.

 Seni içeri alan o.

 Ama bunu ondan isteyen bendim.

 Demek sen de hissettin.

 Ben Arthur'a sadakat yemini ettim.

 Benim gibi.

 O zaman itiraf edecek bir şeyimiz yok.

 Ama ben, düşüncelerimde seninle günaha girdim.

 Düşünceler hareket değildir.

 Başrahip der ki, ''Düşünmek yapmaktır.

'' Benim düşüncelerim başrahibe karşı sorumlu değil.

 Eğer öyle olsaydı, her yanımdan geçişinizde   bin yıl boyunca cehennemde yanardım.

 Cehennem bana da çok yakın.

 Bu konuda hiçbir şey yapmamalıyız.

 Beni dinliyor musun?

 Yemin et.

 -Ne için?

 -Bir şey yapmamak için.

 Kralıma karşı günaha girmek istemem.

 O zaman niye yemin etmiyorsun?

 Aramızda hiçbir şey olmayacak.

 Tamam mı aşkım?

 Korkuyorum.

 Korkman çok normal.

 Ama endişelenme.

 Bunu evlenmeden önce ben de kullanmıştım.

 Tadı fena sayılmaz.

 Haydi bakalım, iç ilacını.

 İç Morgaine.

 Serbest kalacaksın.

 İç.

 Sen ne yapıyorsun?

 İstemediği bir çocuğu taşıyor.

 Ondan kurtulmasına yardımcı oluyorum.

 Bizi yalnız bırak Morgause.

 Ben eteklerine sarılan bir çocuk değilim Viviane.

 Ya da sana tapınan rahibelerinden biri.

 Orkney'li Lot'un karısı ve kraliçesiyim.

 Sen bana, git veya kal diyemezsin.

 ''Bizi yalnız bırak'' dedim.

 Bunu bana nasıl yapabildin?

 Bize nasıl yapabildin?

 Senin bilmeni asla istemedim.

 Ama artık biliyorum.

 Nasıl böylesine iğrenç bir şey düzenleyebildin?

 Bu benim kutsal görevim Morgaine.

 Sen ve Arthur, bu topraklarla   sisler dünyası arasındaki son bağsınız.

 Bu bağlar her geçen yıl zayıflıyor.

 Onları canlı tutmak için elimden geleni yapmalıyım.

 Bu, sevdiklerini feda etmek anlamına gelse bile mi?

 Bu, ruhumu feda etmek anlamına gelse bile.

 Gölün Hanımı olmanın gerekleri bunlar.

 Sen de bir gün bunları öğreneceksin.

 Ben mi?

 Sen, tabii ki.

 Benden sonra Gölün Hanımı olmazsan, aldığın eğitimin   ve yaşadığın acıların anlamı kalır mı?

 Yüce bir ruhun var Morgaine.

 Bunu görebiliyorum.

 Bunu her zaman gördüm.

 Babası kendi öz kardeşim olan piç bir çocuğu içimde taşıyorum.

 Sen Arthur'un varisini taşıyorsun.

 Sence Morgause, onu senin rahminde öldürüp   kendi oğlunun önünü açarsa daha mı iyi olacak?

 Hayır.

 Eğer çocuğun olmazsa   Lot ve Morgause'un çocuğu tahtın varisi olacak.

 Senin ihtiyaçlarınla neden bu kadar ilgili olsun ki?

 Buna inanmıyorum.

 Öyleyse devam et.

 Onun hırsının ülkenin geleceğini belirlemesine izin ver.

 Morgause kendinden başka hiç kimseyi ve hiçbir şeyi düşünmez.

 Onunkilerden daha asil nedenlerin olabilir   ama yine de bizlerle satranç tahtasındaki piyonlar gibi oynuyorsun.

 Annem senin Avalon'un için nelerden vazgeçti.

 Babam senin yüzünden Uther'in ellerinde öldü.

 Zavallı, masum kardeşim Arthur   kucağımda büyüdü ve beni kimseyi sevmediği gibi sevdi.

 Ben de onu sevdim.

 Bize yaptıklarına bir bak.

 Avalon uğruna sevgimizi utanca dönüştürdün!

 Hayır!

 İçimdeki çocuğu öldürmeyeceğim, ama   onu Avalon'a götürmene de izin vermeyeceğim.

 Onu da amaçlarına alet etmene izin vermeyeceğim.

 Onu Britanya'nın gördüğü en iyi lider yapabilirim.

 O asla Avalon'a ayak basmayacak Viviane.

 Ne o ne de ben, piyonlarından biri olmayacağız.

 Benim aracılığımla Tanrıça'ya yemin ettin.

 Benim sözüm ona idi, sana değil.

 Seni terk ediyorum.

 Beni duydun mu?

 Bir daha Avalon'a ayak basmayacağım.

 İtaat edeceksin!

 Asla!

 Benim için, Morgause ve Lot ile   vahşi Orkney topraklarına gitmekten başka seçenek var mıydı?

 Çocuğum orada, Lot'un kalesindeki kalabalığa karışabilirdi.

 Yiyin ve eğlenin!

 Benim kalemde kış aylarında bile   ne harika şölenler olduğunu herkes duysun.

 En iyi tarafını sana ayırdım Morgaine.

 Bana, üreyen bir kadın için   en iyi etin çiğ geyik ciğeri olduğunu söyleyen   sen değil miydin?

 Bebek geliyor.

 Çabuk, onu odaya taşıyın.

 Her şey tamam.

 Kadın, bekle.

 Oğlumuzun rakibini dünyaya getirmekte acele ediyorsun.

 Eğer bu çocuk ölürse   ve Guinevere Arthur'a bir varis vermeyi başaramazsa   bizim oğlumuz   Yüce Kral olacak.

 O çocuğu dünyaya getirmeden önce bunları biraz düşün.

 Bunları iyice düşün.

 Yut Morgaine.

 Ikın.

 Her şey yolunda Morgaine.

 Ikın, ıkın!

 Morgaine!

 Neden seni göremiyorum?

 Şimdilik onu besleyemez.

 Zavallı bebek.

 Ama sütanne hazır.

 Onu götüreyim mi leydim?

 Kadın bekliyor.

 Henüz değil.

 Anne.

 Evet yavrum.

 Anne, beni affet.

 Ne için?

 Arthur   o bilmiyor.

 Babası Arthur mu?

 Ona söyleme.

 Lütfen.

 Lütfen ona söyleme.

 Onu kollarıma almak istiyorum.

 Onu tutmak istiyorum.

 Bizi yalnız bırakın.

 Neler oluyor kadın?

 Çocuk yaşıyor-- Ve yaşamaya devam edecek.

 Neden?

 O, Arthur'un çocuğu.

 Bir kralın oğlu.

 -Sana mı söyledi?

 -Söylediğinde sayıklıyordu.

 Benim bildiğimi bilmiyor.

 Yüce Kral'ın oğlu.

 Kaç tane oğlu olursa olsun   bu çocuk her zaman ilk doğan olacak.

 Bu sır bizim elimize geçen bir silah.

 Düşünsene sevgili kocam.

 Onun kanı, onun canı, onun varisi.

 Ama benim öğretim, benim etkim.

 Ona, Morgaine'e ihtiyaç duymamayı ve bana ihtiyaç duymayı öğreteceğim.

 Ve seneler geçtikçe   Britanya gittikçe daha çok bizim olacak.

 İlk yemeğinin zamanı geldi.

 Yeni ve korkunç bir güç serbest kalmıştı.

 Ve Britanya'nın kaderi sonsuza kadar değişmişti.

 Hayatım sislerin arasında kaybolmuş gibiydi.

 Sevdiğim ve değer verdiğim her şeyi kaybetmiştim.

 Kaybedebileceğim daha fazla bir şey kalmadığını sanıyordum.

 Ne kadar yanılmışım.

 Ama Camelot'ta, Britanya'ya nihayet yaz gelmiş gibi görünüyordu.

 Yuvarlak Masa Şövalyeleri'nin adil ve cesur yönetimleri altında   ülkemiz huzur ve barış içerisindeydi.

 Arthur herkesin beklediği Yüce Kral'dı   ve Guinevere de onun kraliçesi.

 Seni özledim aşkım.

 Hasta mısın?

 Yine adet dönemimdeyim.

 Bu seni neden üzüyor?

 Ama bu sana bir oğul veremediğimi gösteriyor.

 Sana bir varis veremedim.

 Henüz ikimiz de genciz.

 Çocuk yapmak için önümüzde seneler var.

 Şimdi üzerine bir şeyler giy.

 Askerlerim zaferle döndüler ve onlara   kraliçeyi yanımda göreceklerine söz verdim.

 Arthur!

 Ne oldu Morgaine?

 İyiyim.

 Yine kötü bir rüya mı?

 Anne, neden bu kadar çok kötü rüya görüyorsun?

 Bazı insanlar bu şekilde doğmuştur yavrum.

 Tıpkı kimi insanların kahverengi saçlı   kimilerinin de sarı saçlı olması gibi.

 Kimilerinde görü vardır.

 Henüz değil.

 Daha çok küçük.

 Orkney'deki barış dolu ortamda böylesine huzursuz olmam ne garip.

 Neden Camelot'a dönmüyorsun?

 Çocuğuma ne olacak?

 Biz kendimize bakabiliriz, öyle değil mi?

 Onu şimdiden benden çaldın.

 Bizim ruhlarımız ikiz.

 Eğer şimdi tümüyle bana kalırsa, bu güzel olmaz mı?

 Bana bir söz vermelisin  Viviane asla Mordred'e sahip olmamalı.

 Onu yetiştirmek istiyor.

 Buna asla izin vermemelisin.

 Söz veriyorum.

 Artık benim Camelot'a, Britanya'nın kalbinin attığı   ve kardeşim Arthur'la beraber   çocukluğumu geçirdiğim yere dönme zamanım   gelmişti.

 Şövalyeler.

 Kızkardeşim Orkney'den döndü.

 -Gawain'i hatırlıyorsun.

 -Morgaine.

 Percival, Gallahad, Accolon.

 Sisler Adası'nda eğitildiğinizi duydum.

 Orada rahibelik eğitimi aldım.

 Bir gün oraya gidip   gizli dünyanın sırlarını öğrenmek istiyorum.

 Efendim   beni de tanıştırmayacak mısınız?

 -Kraliçem.

 -Tanışmıştık, ama pek konuşmamıştık.

 Benim senin önünde eğilmem daha uygun olacak Morgaine.

 Senin benden çok daha önce kralın kalbinde yerin vardı.

 Gel, iki kız kardeş gibi konuşalım   çünkü gerçekte iki kız kardeşiz.

 Senden korktuğumu saklamayacağım.

 Eski dinden şüphe duyarak büyütüldüm.

 Ama aklın sana aynı olduğumuzu söylüyor.

 Evet, buna benzer bir şey.

 Ama yine de-- Daha farklı olamazdık.

 Çok iyi.

 Düşünceleri okumayı sana iyi öğretmişler.

 Düşünceleri herhangi bir kadın kadar okuyabilirim.

 Ama aldığın eğitim, Morgaine   sana bir şeyler katmış olmalı.

 Mesela, Avalon sana bitki ilmini ve büyü yapmayı öğretti mi?

 Tabii.

 Bana şu anda ne düşündüğümü söyle.

 Tahmin edemiyorum.

 O zaman yüksek sesle söyleyeceğim.

 Kadınların   gebe kalmasına yardımcı olan bazı bitkiler var, öyle değil mi?

 İstediğin bu mu?

 Lütfen bunu olduğundan daha zor hale getirme.

 Ara sıra kullanılan bir muska var.

 Ama sen, ona asla dokunmazsın tabii.

 Bana cadı olmadığını söyle.

 Bunun şeytanın tılsımı olmadığını   ve cehennemde yanmayacağımı söyle.

 Bu sefer, sadece bu sefer   sana inanacağım.

 Muska Beltane gecesinde hazır olacak.

 İşte arkadaşım.

 Her şey yolunda.

 Bir tay gibi koşacaksın!

 Atlarla aran iyi.

 İnsanlarla olduğundan daha iyi sanırım.

 Bütün insanlar mı, yoksa sadece bazıları mı?

 Kadınları kastediyorum.

 Şimdiye dek evlenmiş olacağını sanırdım.

 Ya da kalbin hala elde edemediğin kadın için mi atıyor?

 Dedikodular doğru değil.

 Bu konuyu benimle konuşabilirsin kuzen.

 Ne de olsa, buna neden olan benim.

 Onu senin dünyana ben taşıdım.

 O an olabilecekler hakkında en ufak fikrim bile yoktu.

 Arthur'u sevdiğim tüm erkeklerden daha fazla seviyorum.

 Aklımda ve kalbimde bundan başka ne varsa   ben ölene dek gizli kalacak.

 Peki benim aklımda ve kalbimde ne olduğunu biliyor musun?

 Senin yokluğunu hissediyorum kuzen.

 Kimse bana senin gibi dokunmadı.

 Hala, hatta şimdi bile, seni istiyorum.

 Çok savaşa katıldım Morgaine, ama hiçbiri   Avalon'daki o günden sonra yaşadıklarımdan zor değildi.

 Yatağa gel Arthur.

 Zaman hızla geçti   ve Beltane doğurganlık şölenlerinin zamanı   geldi çattı.

 Bu beni gebe mi bırakacak?

 Muska tahmin ettiğinden de çok işe yararsa sakın şaşırma.

 Tanrıça'nın hareketleri kendisine özgüdür.

 Ne tesadüf, öyle değil mi?

 Bu gece Beltane gecesi, ama benim umurumda değil.

 Tanrıçaları bana bir çocuk verecekse  bırak putperest büyülerini yapadursunlar  İçin aslanlarım, için.

 Bu duvarlar arasında kendi Beltane kutlamalarımızı   güven içinde yapacağız.

 Işıksız nereye gidiyorsunuz?

 Burada yeterince ışık var.

 Bu günlerde ateş yakmak tehlikeli.

 Papazlar hoşlanmıyor.

 Papazlar gitgide güçleniyor.

 Ama bu gece, sadece bu gece   papazları unutabiliriz.

 Yürüyelim mi lordum?

 Kraliçem.

 Guinevere ve Lancelot.

 Dünyada en çok sevdiğim iki kişi.

 İkiniz de beni seviyor musunuz?

 Bazen Lancelot'un aramızdaki en iyi insan olduğunu düşünüyorum.

 Haydi bakalım.

 Gelin, yanıma yatın.

 İkiniz de.

 Sizinle konuşmak istiyorum   ve içki bana bunları söyletemezse   bunlar asla söylenmeyecek.

 Guinevere'in çocuğu yok.

 Birbirinize nasıl baktığınızı görmüyor muyum sanki?

 -Arthur-- -Hayır.

 Lafımı bitireceğim   sessiz olmanızı emretmem gerekse bile.

 Karım çocuğumuz olmadığı için kendini suçluyor   ama bence, sorun bende.

 Evet, bazen hata erkekte olabilir.

 O erkek kral olsa bile.

 Arthur, lütfen buna devam etme.

 Krallığımın bir varise ihtiyacı var aşkım.

 Başka türlü, uğruna savaştığım her şey kaybedilir.

 Kralın yatağında yapılmış   senden olacak bir erkek evlat   tahta varis olabilir Lancelot.

 Lot'un oğlunun hükmetmesinden daha iyi, öyle değil mi?

 Tabii Başrahip Patricius bunun günah olduğunu söyleyecektir   ama ben, krallığımın, babamın tahta geçmesinden önceki karmaşaya   düşmesine izin vermenin   daha büyük bir günah olacağını düşünüyorum.

 Dostum   kuzenim, bunu benim için yapar mısın?

 Bu seçim leydime ait.

 Lordum, hayır.

 Ben size bağlılık yemini ettim.

 Bana ettin, evet.

 Benim olmak, kocan ve kralın olarak bana itaat etmek için.

 Yıllar boyunca atalarımız aynı şeyleri utanç duymadan yaptılar   bizi bu gece izleyen aynı tanrıların huzurunda.

 İkimiz de seninle olacağız.

 Ve eğer istediğimiz çocuk bu geceden gelirse   hiçbirimiz emin olmaya ihtiyaç duymayacak.

 Ve sen tüm dürüstlüğünle   çocuğumuzun   kralın yatağında rahmine düştüğünü söyleyebileceksin.

 Keşke daha önemsiz bir adamın kardeşi olsaydın.

 Günaydın kuzen.

 Ona bir muska verdin, değil mi?

 Guinevere'e mi?

 Bana söyledi.

 -Muska senin için yapılmamıştı.

 -Öyle mi?

 Sen olacağın konusunda hiçbir fikrim yoktu.

 O zaman Tanrıça'nın hareketleri senin anlayışının da ötesinde.

 Kralın kendisi   beni kraliçeyle paylaştıkları yatağa çağırdı.

 Üçünüz birden mi?

 Her şey nasıl   eskisi gibi olacak?

 Masasında nasıl oturabilirim?

 Önünde diz çöküp onun emrinde olduğumu nasıl söylerim?

 Guinevere'i sevmek senin suçun değil.

 Ne yapabilirim?

 Endişelenme kuzen.

 Kafa kafaya verir, çaresine bakarız.

 Leydi Morgaine bana   umut olduğunu söyleyene kadar hiç umudum yoktu.

 Onunla konuştum ve bana evlenme teklif etti.

 Kim evlenme teklif etti?

 Lancelot.

 Majesteleri, İngiltere'deki en mutlu kadın benim.

 Lancelot senden karısı olmanı mı istedi?

 Ve sen de evet dedin.

 Tabii ki evet dedin.

 Bundan daha doğal ne olabilir?

 Majesteleri?

 Artık bir kocan var, çok güzel.

 Ama benim kralıma verebilecek bir çocuğum var mı?

 Hayır.

 Diğer kadınlara bunları fısıldayacaksın, öyle değil mi?

 ''Kraliçe yine hamile kalamadı.

'' Yıkıl karşımdan!

 -İki seçenek var: Kuzeye çıkabiliriz-- -Arthur.

 Benim yerime geç.

 Arkadaşının aşkı bu kadarmış.

 Kız kardeşinin muskaları da.

 Guinevere, sakin ol.

 Seni buraya getiren nedir?

 Yine adet gördüm Arthur.

 Sana verebileceğim çocuk yok.

 Ama kraliçem-- Bir cadıdan zehir aldım   hem senle, hem de arkadaşınla yatıp şehvetinize   ve günahlarınıza kendimi verdim, ama tüm bunlar bir işe yaramadı.

 Hiçbir işe yaramadı!

 Bebek yok, bebek yok.

 Benim bebeğim nerede?

 Bu konu artık bizim değil, Tanrı'nın ellerinde.

 Ağlama.

 Tanrı günahkarları ödüllendirmez.

 Hepimiz günahkarız aşkım.

 O bunu biliyor ve anlıyor.

 Ve O senin putperestlere ve Hıristiyanlara aynı değeri verdiğini   Tanrıça için de sanki cennetteki Babamızla   aynı seviyedeymiş gibi savaştığını biliyor.

 Babamız cennette olabilir Guinevere   ama Tanrıça hepimizin Yüce Anasıdır.

 O benim Yüce Anam değil.

 O bana çocuk vermiyor.

 Ve sen onu onurlandırdığın sürece Tanrı bana çocuk vermeyecek.

 İyi biri olduğunu söylüyorsun   ama vahşilere verdiğin söz yüzünden   eşini kısırlığa mahkum ettin.

 Seni adam yerine koymuyorum Arthur Pendragon.

 Ne iyi bir Hıristiyansın   ne iyi bir putperest, ne de iyi bir koca.

 Ve böylece Lancelot, Leydi Elaine ile evlendi.

 Eğer beni mutlu edemeyecekse   en azından Elaine'in basit ruhunu sevinçle doldurabilir   ve Avalon'un büyüsüyle ruhunda açılan yaraları   iyileştirebilirdi.

 Annem geldi mi yaşlı bilge?

 Annen iyi dileklerini gönderdi oğlum.

 Belki de senin, sadece Hıristiyanların   bayrağı altında evlendiğini görmeye dayanamayacaktı.

 Pellinore'a giderken onu ziyaret ederiz.

 Teşekkürler Morgaine.

 Morgaine   Gölün Hanımı kendini ondan mahrum ettiğin için çok üzgün.

 Onu sık sık düşünüyorum   ama seçtiğim yola devam ediyorum.

 Viviane nasıl?

 Seni yanında görmeyi çok istiyor.

 Yaptığı her şeyi Tanrıça'ya hizmet adına yaptı.

 Her ne kadar onu reddetmiş olsan da eski usulleri hala kullanıyorsun.

 Bunun için sana saygım var.

 Bu Galler'den Accolon.

 O da, babası Uriens gibi eski dinin kuvvetli bir takipçisi.

 Biz zaten tanışıyoruz Merlin.

 Bu dansı bana lütfeder misiniz?

 Eğer atlılarını   Gal tepelerinden aşağıya indirebilirsen   Gotlar Avon'a gelmeden tuzak kurabiliriz.

 Emriniz yapılacak Majesteleri.

 Bahsettiğim konuyu düşünmeye fırsatınız oldu mu?

 Kral Uriens uzun süredir bekar ve tekrar evlenmek istiyor.

 Yüce Majestelerine Kuzey Galler Kraliçesi olmak isteyecek   birinin olup olmadığını sordum.

 Morgaine.

 Morgaine mi?

 O biraz genç değil mi?

 Bence kendisinden yaşlı bir adamla evlenmekten mutlu olacaktır.

 O havai bir genç kız değil.

 Ne düşünüyorsunuz Kral Uriens?

 Yüce Kral'ın kız kardeşi mi?

 Beni kabul etmesinden onur duyarım.

 Bunu daha sonra tartışacağız dostum.

 Teşekkürler lordum.

 Morgaine, Uriens için ha?

 O iyi bir adam   eski dine inanıyor ve önemli bir müttefik.

 Morgaine'e de sormamız gerekmez mi?

 Cevabının ne olacağını biliyorum.

 Morgaine, senin için bir evlenme teklifi aldık.

 Yani konu gündeme geldi.

 Kuzey Galler'in kraliyet ailesine katılman isteniyor.

 Orası vahşi bir yer.

 Ve Camelot'tan uzak kalacaksın kardeşim.

 Orada seninle evlenmek isteyen ve eski dine inanan birisi var.

 Aslında pek de şaşırdığımı söyleyemem sevgili kardeşim.

 Kurnaz adammış.

 Seninle konuştuğunu bana söylemedi.

 Ona ne demeliyim?

 Kuzey Galler'de yaşamaktan mutlu olacağımı söyle.

 Senin adına sevindim Morgaine.

 Çok sevindim.

 Arkadaşlar   bu güzel günde   sizlere verecek güzel bir haberim daha var.

 Sevgili kardeşim Morgaine   Kuzey Gallerli Kral Uriens ile birleşiyor.

 Bir an için anlayamadım.

 Ama sonra farkına vardım  Oğlu yerine babası ile evlenmek için kandırılmıştım   ve yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

 Uriens'i o anda orada reddetmek   onu herkesin önünde küçük düşürmek demekti   ve kardeşime Galler'in sadakatine mal olacaktı.

 Bir sinek gibi   örümceğin ağına yakalanmıştım.

 Buna nasıl izin verdin?

 Yapabileceğim pek bir şey yoktu.

 İlk önce Pendragon'un bayraklarını indirdiler.

 Şimdi de   Camelot'ta Tanrıça'nın ruhunu canlı tutabilecek tek kişi olan Morgaine   Kuzey Galler'e gönderiliyor.

 Hem de neden?

 Budala bir Hıristiyan yüzünden.

 Gücümü kaybettim Viviane.

 Tanrıça'nın gücünün artık   içimde olmadığını hissediyorum.

 Yorgunsun, hepsi bu Merlin.

 Camelot'tan buraya yol uzundu.

 Bu, yorgunluktan öte.

 Avalon'da sana eski gücünü verebilecek bitkiler mutlaka vardır.

 Raven'den toplamaya başlamasını isteyeyim.

 Lütfen, beni yalnız bırakma.

 Lütfen.

 Zavallı Merlin.

 Ben de yorulmaya başladım.

 Morgaine'in yerime geçmesini ümit etmiştim.

 Belki de hiç kimse yerine geçmeyecek Viviane.

 Belki de   Avalon bizlerle beraber ölecek.

 Genç Mordred gelebilir belki.

 Yaşı gelmek üzere.

 O bizim en güçlü umudumuz.

 Sen ve ben, uzun süredir birlikte   savaşıyoruz.

 Çok iyi bir birliktelikti.

 Bildiğim her şeyi senden öğrendim Merlin.

 Daha yıllar boyu savaşacağız.

 Hayır, ben başka savaş görmeyeceğim.

 Ama sen devam edeceksin.

 Sen her zaman   Avalon için her şeyi feda ettin   ve bunu memnuniyetle yaptın.

 Sence hayatımı boşa mı harcadım?

 Hayır.

 Biz her şeyi Avalon'a verdik   çünkü başka seçeneğimiz yoktu.

 -Ama başaramadık.

 -Hayır, bu doğru değil.

 Biz her saniye   doğru olduğunu düşündüğümüz şeyleri yaptık.

 Bazı zamanlar inatçıydık   ama hayatlarımızı tutku ve bağlılıkla yaşadık.

 Bunun için şükretmeliyiz.

 Viviane   biraz mutluluk bul.

 Sadece sana ait olan   biraz mutluluk bul.

 Tanrıça'nın bizim insanlığımızda   yaşadığını düşünüyorum   o başka bir yerde değil.

 Garip görünse de   Kral Uriens'le evlenmek ve Galler'e taşınmak   bana hayatımda mutlu geçecek birkaç yılı kazandırdı.

 Accolon da yanımıza geldiğinde   bir süre için tam bir aile haline geldik.

 Ama ülkenin kuzeyinde, Morgause'un eğittiği oğlum Mordred   artık yetişkin bir erkek oluyordu.

 Hepimizi mahvedecek bir erkek.

 Atları durdurun!

 Ne oldu lordum?

 Lucius, adamları Orkney'e geri götür.

 Bu yolu değil, nehri takip edeni kullanın.

 -Sizi bu akşam göreceğim.

 -Evet lordum.

 Beni takip edin.

 Viviane.

 -Beni tanıyorsun demek.

 -Tabii ki.

 Lothian'a hoşgeldin Gölün Hanımı.

 Sanki beni bekliyormuş gibi bir halin var.

 Seni görmeden çok önce hissedebiliyordum.

 Sanırım benim için bir planın var.

 Tanrıça'nın amaçları için geldim Mordred.

 İnançlı birine ihtiyacı var.

 Ve soru şu: O kişi sen olacak mısın?

 O kişi zaten var.

 Adı Arthur.

 Avalon artık Arthur'a güvenemez.

 Camelot'taki varlığımızı uzaklaştırdı ve varisi yok.

 O varis sen olacak mısın?

 İnsanlar neden beni Yüce Kral'ın varisi   olarak kabul etsin ki?

 Çünkü sen onun oğlusun.

 Onun oğlu muyum?

 Ama benim annem onun kız kardeşi.

 Aynı güçlü soydan gelen anne babanın sihirle dolu kanları   senin damarlarında akıyor Mordred.

 Bu güç sende de var, bunu biliyorsun.

 Onun oğluyum.

 Arthur'un oğluyum.

 Kendi kız kardeşinden.

 Evet, o güç bende var.

 Bunu her zaman biliyordum.

 Askerler bana itaat eder.

 Bu toprakların geleceğini senin ellerine bırakıyorum Mordred.

 Bu şansı yakalayacak mısın   yoksa İskoç topraklarında mı kalacaksın?

 Beni sen yarattın teyze   tıpkı çamurdan bir heykelin yaratıldığı gibi.

 Sence cevabım ne olacak?

 Beni yalnız bırakın.

 Çıkın!

 Neden bana söylemedin?

 O sana geldi, öyle değil mi?

 Neden babamın kim olduğunu   bana söylemedin?

 Hazır olmanı bekliyordum.

 Hazırım.

 Viviane hazır olduğuma inanıyor.

 Viviane!

 Onun ne kadar acımasız olduğunu görmüyor musun?

 Seni kendi öz yeğenlerinden üretti.

 20 sene sonra seni nasıl kullanabileceğini hesapladı.

 Ama karşılığında   tüm gücü benim ellerime veriyor.

 Sadece o değil Mordred.

 Ben de   Arthur ve Guinevere'in kendi çocukları olmamasını sağladım.

 Onun rahmini lanetleyen bendim.

 Yani sen de Yüce Ana Kraliçem olup   beni Yüce Tahtta mı görmek istiyorsun?

 Evet.

 Ama şu anda hiçbir şey yapılamaz.

 Arthur'un alevi öyle parlak yanıyor ki.

 Ona karşı çıkacak herkes, arkadaşlarını karşısında bulacaktır.

 Sence onu savaşarak yenemez miyim?

 Gücü bu şekilde kazanırsan, uzun soluklu olmaz.

 Akıllı ol.

 Senin düşmanın, kralın çok seviliyor olması.

 Yani, Britanya'nın kralına olan sevgisi bir şekilde azaltılmalı.

 Nasıl?

 Saygınlığı yok edilmeli.

 Her insanın kusurları vardır.

 Kralınkiyse, kraliçesiyle ilgili.

 Bu harika kralın, bu harika adamın   babamın, düşmanım olduğu fikri   pek hoşuma gitmiyor.

 Ama Avalon'un uğruna   elindeki her şeyi almalıyım.

 Ben de herkes gibi onu sevmek isterdim.

 Annem Leydi Morgaine'i   annem olarak görmek isterdim.

 Onu, beni doğuran annem   olarak tanımak isterdim   bir rahibe veya Tanrıça olarak değil.

 Tanrı ve Tanrıçalardan çok sıkıldım.

 Kaderimden sıkıldım.

 Eski bir Roma atasözü vardır  ''Bir insan ölene dek ona mutlu deme.

'' O zaman görevim   babama en büyük mutluluğu vermek.

 Sarhoş olacaksın.

 Sarhoş olacağım.

 Bırak öyle olsun.

 Ölüm ve onursuzluğa içiyorum.

 ''Ve Tanrı İbrahim'e dedi ki  ''Sana dokuzuncu yılında, bir erkek evlat vereceğim  '' ve onun içinden çıkacak tohumlarla  '' yıldızlar kadar parlak insanlar türeyecek  '' ve dünyanın hakimi olacaklar.

'' Habersiz geldiğim için kusura bakmayın lordum.

 Ben, Lothian'lı Mordred.

 Emrinizdeyim efendim.

 Başarılarını duydum oğlum.

 Yedi Sakson'a karşı tek başına dövüşüp galip gelmişsin.

 Elime düşen Saksonları sorguluyorum lordum.

 Bir istila planladıklarına inanıyorum.

 Ama 10 yıldan beri barış içindeler.

 Bu zamanı gemi yapmakla değerlendirdiler.

 Yüzlerce gemi  Eğer Saksonları tanıyorsam, bu defa birkaç mızraklı askerle gelmeyeceklerdir.

 Bu ülkeyi baştan başa ele geçirmek istiyorlar.

 Bu doğru olabilir efendim.

 Saksonlar hiç bu kadar sessiz olmamışlardı.

 Size yalvarıyorum efendim   bana şövalyelik unvanı verin.

 Ordunuz bilgimden yararlansın.

 Benim taktiklerimle onları yok edebiliriz.

 Yemin ederim.

 Lordlarım   şampiyonların görevinin, yeni gelenleri sınamak olduğunu duymuştum.

 Artık bu küstahlığı cezalandırmak için yeterli nedenim var.

 Böyle savaşmayı nereden öğrendin?

 Adamlarımdan birinin oğlu musun?

 Onlardan birinin değil efendim.

 Benim babam, ben onu tanıyamadan çok önce öldü.

 Ama size tanıdık geliyorsam   annemin izlerini yüzümde gördüğünüz içindir.

 O, kız kardeşiniz   Leydi Morgaine.

 Morgaine'in oğlu.

 İnanmıyorum.

 Ondan bahsetmiş olmalıydı.

 Bahsederdi sayın leydim   ama sanırım benim doğumumda üzücü bir nokta varmış.

 Morgause teyzem beni   Orkney'de büyüttü.

 Yine de sende Morgaine'e ait olan o hükmedici hava var.

 Kız kardeşimin oğlu dışında başka kim buraya böyle girebilirdi ki?

 Yüzünden senin şüphesiz onun oğlu olduğunu görebiliyorum.

 Aramıza ve benim masama hoş geldin.

 Benimle otur ve her şeyi anlat.

 Sabaha kadar konuşmalı ve birbirimizi tanımalıyız.

 Adamlarım, yeğenime hoş geldin deyin.

 O bizden biri.

 Kral Uriens öldüğünde   Avalon'u düşünmeden duramaz olmuştum.

 Hayatımda bir dönemin bittiğini, yeni bir dönemin   başlamak üzere olduğunu biliyordum.

 Ve her ne kadar Accolon'u seviyor olsam da   onun, geleceğimin bir parçası olamayacağını biliyordum.

 Morgaine.

 Bu, babanın en sevdiği manzaraydı.

 Yakında gideceğim.

 Kalabilirsin.

 Teşekkür ederim.

 Ama sana her baktığımda onu görüyor olacağım.

 Nereye gideceksin?

 Avalon'a dönmeliyim.

 Ana Tanrıça'nın, Viviane'le tekrar anlaşmamı   kolaylaştıracağını sanmıştım   ama yanılıyordum.

 Saksonlar saldırıyor.

 Dövüşün!

 Adamlarım istilanın bir sonraki dolunaydan önce olacağını söylüyorlar.

 Onlara karşı hazırız.

 Tek bir konu dışında.

 O konu nedir?

 Savaşta ölebilirsiniz efendim.

 Sizler savaşa devam edersiniz.

 Lancelot devam edecektir.

 Bütün cesur adamlarım savaşa devam edecektir.

 Ve aralarından hangisi Yüce Kral olacaktır efendim?

 Seçilmiş bir varisiniz yok.

 Kraliçem bana hala bir çocuk verebilecekken varis seçemem.

 O bu ümitle yaşıyor.

 Ondan bunu çalamam.

 Krallığınıza mal olsa bile mi?

 Kendi kanımdan birini seçmezsem   bu arkadaşlarımı ayıracaktır.

 Kendi aramızda savaş çıkar ve Saksonlar başarıya ulaşır.

 O zaman kendi kanınızdan birini seçin.

 Ben sizin oğlunuzum.

 Ben sizin oğlunuzum.

 Ama senin annen Morgaine.

 Yüce evlilikte beraber olduğunuz kadın oydu.

 Bakire avcı oydu.

 Onunla birleştiniz   ve bir çocuk yaptınız.

 O çocuk benim ve şimdi de   hakkımı almaya geldim!

 Hayır, bu doğru değil.

 Doğru değil.

 Seni hak etmediğin bir yere getirmesi için yalan söylüyorsun.

 Arthur, ona bunun doğru olmadığını söyle.

 Ona asla   asla  Sana bunu söyleyemez   çünkü o da doğru olduğunu biliyor.

 O zaman benim ona bir çocuk veremediğim tüm bu zaman boyunca   Mordred onun oğluydu.

 Yıllar boyunca   Tanrımız adına   kendimi kocama verdim.

 Yıllar boyunca, içimde bir yaşam oluşturmak için dua ettik.

 Ama sanki Tanrı bu duaları duymamış.

 Belki de duydu   ama olmasını istemedi.

 O zaman ne olmasını istedi?

 Ensest bir ilişkiden   meydana gelmiş piç bir çocuğun   bizim sonsuz bağlılığımızı yenmesini.

 Tanrının işine aklımız ermez.

 Elbette.

 Ben tanrının iradesini anlamak için fazla küçüğüm.

 Sence   beraber geçirdiğimiz gece için mi cezalandırılıyorum?

 Bence bizi cezalandıran Tanrı değil.

 Biz kendimizi cezalandırıyoruz.

 En azından bir süre için   cennet ve cehennemi   kendi kendimize yarattığımıza inanmak rahatlatıcı olmaz mıydı?

 Rahatlatıcı olurdu.

 Olurdu Lancelot.

 Belki Tanrı size ondan istediğiniz her şeyi vermiyordur   ama görmeyi reddettiğiniz başka şeyler veriyordur.

 Belki de size verdiklerinde huzur bulmalısınız sevgili leydim   ve onları kabul etmelisiniz.

 Yaralı ve yorgun bir halde, en sonunda Avalon'un sınırlarına vardım.

 Sanki oradan hiç ayrılmamış gibi hissettim.

 Ama sonra fark ettim ki   bir zamanlar sahip olduğum güç beni çok uzun süre önce   terk etmişti.

 Dışarıda bırakılmış bir çocuk gibi   orada kalakaldım.

 Viviane beni yüzüstü bırakmıştı.

 Sonra yıllardır duymadığım bir ses kulağıma geldi  Glastonbury'nin çanları.

 Kızım!

 Nerelerdeydin yavrum?

 O kadar kederliydim ki.

 Gel.

 Lancelot?

 Yanlış.

 Kaç!

 Mordred   bu hile ancak senden beklenirdi.

 Lancelot, kral adına seni birinci dereceden vatana ihanetle suçluyorum.

 Gawain, Tanrı aşkına, nasıl bu oyuna alet olabildin?

 Bunu senden asla beklemezdim.

 Tanrı adına yemin ederim ki savaşta ölmeyi buna tercih ederdim.

 Kıyafetlerini giy.

 Seni Arthur'un önüne bu şekilde çıkartamam.

 Yeterince insan utancına şahit oldu.

 Ses çıkartmadan bizimle gelmenin iyi olacağına inanıyorum.

 Anne?

 Kraliçeye bak.

 Arthur onunla hesaplaşana kadar senin ellerinde olacak.

 Buraya gelin leydim.

 Geceliğinizi giyin.

 Kralın önüne bu şekilde çıkmak istemezsiniz, değil mi?

 Bana kılıcını ver Lancelot.

 Gel.

 Dur!

 Bırakın gitsinler.

 Artık onların kaderine kral karar verecek.

 Britanya'daki hiç kimse artık onları saklamaz.

 Size karşı geldiler.

 En sadık adamlarınızdan birini öldürdü.

 İkisini de seviyorum.

 Peşlerinden gitmeyeceğim.

 Size yalvarıyorum lordum.

 Lancelot vatana ihanet etti.

 Hayatım adına bağlılık yemini ettiğim tahta ve ittifaka ihanet etti!

 Lancelot ve Guinevere benim birer parçam.

 Benden kendi etimi koparmamı istemeyin.

 Eğer hiçbir şey yapmazsanız   ordunuzun ve adamlarınızın güvenini kaybedersiniz.

 Adınızdan başka hiçbir şeyiniz Yüce Kral olmaz.

 Bunu yapacak cesarete sahip değilim.

 Bu işi senin ellerine bırakmaktan başka çarem yok.

 Size burada veda etmeye dayanamıyorum leydim.

 Artık hiçbir erkeğin eşi veya sevgilisi değilim.

 Bu noktadan itibaren, kalbim sadece tanrıya ait olacak.

 Kralımı kaybettim.

 Şerefimi kaybettim ve şimdi de-

- Seni taşlarda gördüğüm o gün.

 O çan yine çalıyordu.

 Hatırladın mı?

 Nasıl unutabilirim ki?

 O kadar masumduk ki.

 Cennetin varolması   ve senin bir melek olman için   dua edeceğim ve bu şekilde   öldüğümde nihayet beraber olabileceğiz.

 Geleceğini biliyordum.

 Başrahibe, bağışlanmak için geldim.

 Ve burası bağışlanacağın yer.

 Acı çekmek kadınları tanrıya getirir.

 Camelot'tan ayrıldığında   Arthur seni öyle özledi ki.

 Çoğu kez en büyük günahımın   Arthur'la arandaki sevgiye müdahale etmek olduğunu düşünmüşümdür.

 Sevgili kardeşim nasıl?

 Büyük tehlike içerisinde.

 Sana şimdi ihtiyacı var.

 Neden?

 Ne oldu?

 Sorun oğlun Mordred.

 Kardeşimin ihtiyacı olan anda   aceleyle Camelot'a dönerken   insanların kıyılardan kaçtığını gördüm.

 Sakson saldırısı en sonunda başlamıştı.

 O anda, bir daha görmekten ümit kestiğim   tek kişiyle   karşı karşıya geldim.

 Çoğu zaman senin arkandaydım.

 Gururlu ve merhametsizdim.

 Sana sırtımı dönmüş olabilirim   ama kalbim asla dönmedi.

 İkimizin arasındaki bir şeyi Tanrıça adına yok ettim.

 Şimdi de, onun adına bir şey daha yok etmiş olmaktan korkuyorum.

 Camelot ve Avalon sislerin arasında kayıp mı olacak?

 Kargaşa içinde, kana bulanmış   bir ülke görüyorum.

 Bu bir çağın sonu.

 Viviane'le Camelot'a vardığımızda neler göreceğimizi bildiğimi sanıyordum.

 Ama durum tahminlerimizin çok ötesindeydi.

 Ben Morgaine, kralın kız kardeşi.

 Kardeşim nerede?

 Arthur Pendragon nerede?

 Anne.

 Bu ne sürpriz.

 Beni değil de Arthur'u mu görmeye geldin?

 Kardeşini görmeye geldin   ona doğurduğun erkek evladı değil.

 Yeni Camelot'a hoşgeldin.

 Bu bir melanet.

 Gurur duyacağını sanmıştım.

 Tanrıça'nın isteklerini gerçekleştiriyoruz.

 Bunlar Tanrıça'nın istekleri değil.

 Onun isteklerini benden iyi mi bileceksin?

 Sen daima her şeye sahiptin, benimse hiçbir şeyim olmadı.

 Ama biri beni koruyordu   ve bunun hangi Tanrı olduğu umurumda değil.

 Aşiretler seni sadece   Pendragon bayrağını taşıdığın için takip ediyorlar.

 Ben, Gölün Hanımıyım.

 Ben, Avalon'un Yüce Rahibesiyim   ve onun sizi kandırdığını açıklıyorum.

 Bu, Avalon değil.

 Bu, benim hizmet ettiğim Tanrıça'nın isteği değil.

 Bu, onun isteği   ve bu, cinayet ve sapıklık.

 Camelot'u Camelot yapan her şeyi   yıkmak niyetinde olan kötü bir büyücü o.

 Şimdi beni krala götürün!

 Sen misin?

 Gerçekten sen misin?

 Beni görmek için geri geldin.

 Kardeşim, neden bana çocuğumuzdan bahsetmedin?

 Neden tüm yükü tek başına taşıdın?

 Seninle paylaşmak acımı hafifletmeyecekti.

 Sen her zaman beni korudun.

 Ben görevimi yaptım ve şimdi de sen kendininkini yapmalısın.

 Benim yapacak ne görevim kaldı?

 Topraklarını, daha önce hiç görmediğim kadar tehlikeli olan   Sakson istilasına karşı korumalısın.

 Ben bir günahkarım ve zayıfım.

 İkimiz de günah işledik.

 O günahların, papazların istediği gibi, bizi yıkmasına izin mi vereceğiz   dizlerimizin üzerine çöküp af mı dileyeceğiz   ya da onları aşıp, dünyaya yapmak için geldiğimiz görevleri mi gerçekleştireceğiz?

 Bu dünyaya geliş amacımız nedir?

 Sen bu dünyaya halkına liderlik yapmak için geldin Arthur.

 Kalk!

 Sakson istilası başladı.

 Kıyılarımıza çıkarma yaptılar.

 Camelot'u yıkacaklar.

 Şimdi savaşmalısın, bu senin en son savaşın olsa da.

 Avalon'a son bir zafer haberi vermelisin.

 Ve böylece Arthur ve Yuvarlak Masa'nın kalan şövalyeleri   son savaşlarına doğru yola çıktılar.

 Hep yaptığımız gibi savaşacağız.

 Her zaman olduğu gibi dostum.

 Saksonlara katılmış.

 Cennetteki Babamız   ve dünyadaki Anamız   yakında yanınıza geleceğim.

 Size layık olmama izin verin.

 Ölürken elimde tuttuğum kılıç ruhumu temizlesin.

 Ve sizin belirlediğiniz yazgımda şeref var ise   onu bugün hak edeyim.

 Baba.

 Tanrıça her şeyi dengede tutar.

 O olmasa, yıkım ve kargaşa hüküm sürer.

 Bana atımı getirin.

 Neden benim düşmanım oldun?

 Gerçekten başka türlü olabileceğine inanıyor musun baba?

 Anne.

 Beni eve götür kardeşim.

 Beni Avalon'a götür.

 Avalon beni çoktan reddetmiş de olsa   ölmek üzere olan kralı   kutsal sahillere götürürken oranın garip gücünü hissettim.

 Avalon'a varabileceğimizden şüphe duyuyordum.

 Belki de, itaatsizliğimiz yüzünden   sislerin ortasında sonsuza dek kaybolacaktık.

 Ya da, Viviane'in ölümüyle   Avalon ortadan yok olmuştu.

 Avalon'a alınmıyor muyuz kardeşim?

 Korkarım ki Tanrıça bizi reddetti Arthur   bizim onu reddettiğimiz gibi.

 Belki de bir sunuya ihtiyaç vardır.

 Onu Tanrıça'ya geri ver Morgaine.

 O artık ona ait.

 Evimizdeyiz Arthur.

 Benim küçük kardeşim   benim aşkım.

 Evimizdeyiz.

 Avalon, insanların dünyasından kayboldu   artık onun mucizelerinin olduğu yeri sadece Glastonbury gösteriyordu.

 Saksonlar tüm Britanya'yı ele geçirdiler   ve Tanrıça unutuldu.

 Ya da ben senelerce öyle sandım.

 Bakire Meryem   Tanrı'nın Anası, benim için dua et.

 Ta ki en sonunda, Tanrıça'nın hala hayatta olduğunu anlayana dek.

 O yok edilmemişti   sadece yeni bir formda tekrar doğmuştu.

 Ve belki de bir gün   gelecek kuşaklar onu, Avalon'dan tanıdığımız   tüm ihtişamıyla   geri getirecektir.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar