Print Friendly and PDF

Translate

İlk Şövalye (1995) First Knight

|

 


 134 dk

Yönetmen:Jerry Zucker

Senaryo:Lorne Cameron, David Hoselton, William Nicholson

Ülke:ABD

Tür:Aksiyon, Macera, Romantik

Vizyon Tarihi:20 Ekim 1995 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Jerry Goldsmith

Çekim Yeri:Hertfordshire, İngiltere, Birleşik Krallık

Nam-ı Diğer:True Knight

Oyuncular

Sean Connery

Richard Gere

Julia Ormond

Ben Cross

Liam Cunningham

Özet

Lancelot (Richard Gere), kılıcına son derece bağlı asi bir şövalye, Lady Guinevere (Julia Ormond) ise Kral Arthur (Sean Connery) ile evlenmek üzere olan asil bir prensestir. Lancelot, Kral Arthur'un yanına parayla onu korumaya gider fakat hiç beklenmedik bir şekilde Kral Arthur'un müstakbel nişanlısına da aşık olur..

Altyazı

Sonunda savaşlar sona ermişti.

  Camelot kralı Arthur   yaşamını barışçıl ve adil bir ülke kurmaya adamıştı.

  Ama barış uzun sürmedi.

  Şövalyelerden Prens Malagant   uzun zamandır kralın zaferini kıskanıyordu.

  Arthur'la kavga etmeye başladı ve kinle dolu olarak ülkeyi terk.

 etti.

  Ülke yine bölünmüştü, Malagant yandaşları   ve krala sadık kalanlar arasında.

  Sonra ortaya Lancelot çıktı   barışı, adaleti ya da şövalyeliği hiç düşünmemiş olan bir avare.

  Zor günlerdi.

  Herkes geçimini becerebildiği bir şekilde sağlıyordu.

  Lancelot kılıcıyla hep iyiydi  Güzel.

  Nasıl kazanacağını bilmek ister misin?

  Kılıcı olan tek taraf ol.

  Sakin ol.

  Ona yardım edin!

  iyi dövüştü!

  Aferin John.

  Kazanan herşeyi alır dostlarım!

  Bir kişi daha çıksın gideceğim.

  Hayatta bir kere o kadar korkusuz birini tanırsın.

  Ona kimse dokunamaz.

  Onu beklerken benimle alıştırma yapabilirsin.

  Benden iyi birinin olduğuna, güneşin doğacağı kadar eminim.

  Burada olabilir, bugün olabilir.

  Evet!

  Sen olabilirsin.

  - Güçlü görünüyor.

  İyi midir?

  - Dene de gör!

  Haydi Mark.

  Ama canını yakma.

  Demek sen Mark'sın, öyle mi?

  Ben Lancelot.

  - Hazır mısın?

  - Hazırım.

  Yenmek için beni öldürmen gerekmez.

  - Kılıcını sıkı tuttun mu?

  - Bunun için endişelenme!

  Bir nasihat vereyim mi?

  Kılıcını düşürme.

  Kılıcın bu mu?

  Ona yardım edin!

  - Aferin Mark!

  - Nasıl yaptın bunu?

  - Hile mi yaptın?

  - Hayır.

  Ben böyle dövüşürüm.

  Ben yapabilir miyim?

  Anlat.

  Öğrenebilirim.

  Rakibini incele, böylece onun ne yapacağını önceden bilirsin.

  - Bunu yapabilirim.

  - Ve kritik anı bekle.

  - Bunu yapabilirim.

  - Hayatını düşünmemelisin.

  Haydi!

  Çabuk olun!

  Kapıları kapatın!

  Babam nerede?

  Yakın.

  Diri diri yanacağız!

  Su lazım!

  Su getirin!

  - Hayır, onlara gidene dek bekleyin!

  - O zaman kadar ölmüş oluruz!

  Malagant.

  Dün gece bu köyden birileri üç adamımı öldürdü.

  Karşılığında, bende köyünüzü yokettim.

  Sınırlar uzun zamandır kanunsuz.

  Şunu bilin ki,artık kanun benim!

  Haydi!

  İşte orada.

  Köpeğe dikkat!

  - Buraya gelin leydim.

  - Durun.

  - Leydim  - Fazla uzun sürmez.

  Bir saldırı daha oldu.

  Bir sınır köyü daha yakıldı.

  Anne, yerime geç.

  - Yine Malagant mı?

  - Evet.

  Küçük bir grup kurtulmuş.

  - Onlarla ilgileniliyor mu?

  - Önce sizi görmek istiyorlar.

  Hayır, lütfen.

  Zavallı insancıklar, bu korkunç yolculuktan sonra  Başka nereye gideceğimizi bilmiyorduk leydim.

  Suçlu olduğumuzu söylüyorlar.

  Sınırı geçmişiz.

  Biliyorum, hepsi yalan.

  Boyun eğelim diye korkutmaya çalışıyor.

  - Boyun eğmeyin.

  Biz savaşırız.

  - Ben teslim olacak biri değilim.

  Jacob.

  Bu insanları içeri al ve onlara yiyecek içecek ver.

  Dinlendikten sonra köyünüz ve Leonesse için dua ederiz.

  - Tanrı sizi korusun leydim.

  - Sizi de.

  Şimdi gidin.

  - Yaktığı üçüncü köy bu.

  - Hepimizi yok etmek mi istiyor?

  - Anlaşmasını imzalamamızı istiyor.

  - Ona karşı koyamayız sanıyor.

  İstediğini alamazsa alabilecek gücü var.

  Oswald  Sen birşey söylemiyorsun.

  - Düşündüklerimi biliyorsun evladım.

  - Evet, sanırım biliyorum.

  - Prens Malagant'a cevap verilmeli.

  - Verilecek.

  Bugün karar vereceğim.

  Şimdi beni yalnız bırakın.

  Oswald.

  sen kal.

  - Daha çok zamanım olsun isterdim.

  - Yüreğini bilmiyor musun?

  Ne istediğimi biliyorum.

  Evlenmek istiyorum.

  Leonesse'de yaşamak ve ölmek istiyorum.

  Ama istediğim herşeye sahip olamam, değil mi?

  Affedin beni ama Camelot'lu Arthur'dan evlenme teklifi var  Evet, biliyorum.

  Haklısın elbette.

  Başka söz yok.

  Gereken yapılsın.

  - Teklifi kabul ediyor musun?

  - Camelot'lu Arthur'la evleneceğim.

  Doğduğunda seni kollarımda tutmak bana gurur vermişti.

  Evlenmeni görmek daha da çok gurur verecek.

  Zavallı Arthur.

  One vereceğim tek çeyiz tehlikede bir ülke.

  - Ama onu seveceğim Oswald.

  - Sevmelisin evladım.

  Sevmediğim biriyle evlenemem.

  Arthur gücünü kibarca taşıyor.

  Gözlerinde nezaket var.

  Onun gibi birini hiç tanımadım.

  Başkasını nasıl daha çok severim?

  Durun!

  Tuzak olabilir.

  Ağaçlara bakın!

  Arabayı koruyun!

  Sırayı bozmayın.

  Bekleyin!

  Bekleyin!

  Şimdi!

  Takip edin!

  Tamam.

  Gidiyorlar.

  Bekleyin!

  Yan tarafa dikkat edin!

  Atlamalıyız!

  Haydi Elise!

  Düşünce yuvarlan!

  Petronella, gel!

  Yapmalısın!

  Acele edin!

  Kendinizi kurtarın!

  Onların izlediği benim!

  Saklanmış olmalı.

  Uzakta olamaz.

  Orada!

  Hareket etme.

  - Sende kimsin?

  - Kimin umrunda?

  Öldür onu!

  - Ne var?

  - Üç kişiydiler.

  Nefes bile alma.

  Sen  kılıcını at.

  - İşin bitince o benim olabilir mi?

  - Sen kadının peşinde miydin?

  Elbette.

  Hiç bu kadar güzel birşey gördün mü?

  - Bilemiyorum.

  - Onu istemiyor musun?

  Yumuşak teni, tatlı dudakları, genç, diri vücudu.

  - Aldığım emirler var.

  - Kim bilecek?

  - Onu geri götürmeliyim.

  - Onu senin için tutarım.

  - Uzun sürmez.

  - Bela istemiyorum.

  Bu bela değil.

  Baksana.

  O da istiyor.

  - Ne yapıyor?

  - Kendin bak.

  Döndür onu.

  Gözlerine bak.

  Sana neler verebilir gör.

  Merhaba güzelim.

  Evet  benim için neyin var?

  Haydi.

  Gel.

  Gidelim.

  Neden benim için hayatını riske attın?

  Seni öldürebilirlerdi.

  Beni öldürmek o kadar kolay değil.

  Kim olduğumu biliyor musun?

  Guinevere, Leonesse'in leydisi.

  Evet?

  Bir leydinin hayatını kurtarmak hoşuna gitmedi mi?

  - Sütçü kız hoşuma giderdi.

  - O sana ödül veremezdi.

  Senin kadar güzel olsaydı, verebilirdi.

  - Ne yaptım ben?

  - Bana hakaret ettin.

  Şimdi sana hakaret ettim.

  Ne cüretle böyle davranırsın?

  Daha iyisini bilmediğini düşünüyorum.

  Bana iyi hizmet ettin, ben de bu konuyu unutacağım.

  - Hangi yöne?

  - Daha önce buraya hiç gelmedim.

  - Yolu nereden biliyorsun?

  - Tahmin ediyorum.

  Leş kuşlarını görüyor musun?

  Geçen arabalar tarafından ezilen küçük hayvanları arıyorlar.

  - Şu ödülü konuşalım

 - Adamlarım size para verir.

  - Para istemiyorum.

  - Ben evlenmeye gidiyorum.

  Öyleyse henüz evli değilsin.

  Özgürsün.

  - Söz verdim.

  - Ben sözünü istemiyorum.

  - Seni istiyorum.

  - Ben her isteyenle beraber olmam.

  Neden?

  Sen de beni istiyorsan.

  - Hizmetçi kızları etkileyebilirsin.

  - Bir kadının beni istediğini anlarım

 - Gözlerinden okurum.

  - Benim gözlerimden değil.

  - Korkuyorsun, değil mi?

  - Saklayacak birşeyim yok.

  O zaman bak bana.

  İçinizde biraz onur varsa, bunu bir daha yapmayacağınıza söz verin.

  Onuru bilmem ben.

  Ama söz veriyorum.

  İsteyene kadar bir daha seni öpmeyeceğim.

  Bunu asla istemeyeceğim.

  - Ne zaman evleniyorsun?

  - Yaz Bayramı Günü.

  - Yaz Bayramı günü, güneş doğmadan önce seni yine öpmemi isteyeceksin.

  - Şimdi de terk mi ediyorsunuz?

  - Yol tam karşıda.

  Ve sanırım o da.

  cesur muhafızın.

  - Evladım  Tanrıya şükür.

  - Bayanlar güvende mi?

  - Takip edildiniz mi leydim?

  - Hayır.

  Hayır,orada kimse yok.

  Yeni ülkeniz sizi bekliyor.

  - Eğer birşey olursa  - Haber veririm.

  Korkmayın.

  Jacob'u gönder.

  İyi ya da kötü hemen öğrenmek isterim.

  Söz ver.

  Söz veriyorum.

  Söz veriyorum.

  Leonesse'li Lady Guinevere.

  Camelot'a hoşgeldiniz.

  Tanrıya şükür, güvendesiniz.

  Hiçbirşey size zarar veremez artık.

  Lord'um kibarlığıyla beni onurlandırıyor.

  Gelişiniz ümit bile edemediğim bir mutluluk getirdi bana.

  Lordum beni çok büyütmesin, hayal kırıklığına uğrayabilir.

  Öyleyse sizi olduğunuz gibi kabul edeceğim, siz de öyle yapın.

  Leonesse güvende olduğunuz haberini bekliyor.

  İstediğiniz mesajı göndereyim.

  Lordum isteklerimi ben söylemeden biliyor.

  Halkıma, yeni ülkeme sağ salim geldiğimi söyleyin.

  Gözlerimde mutluluk yaşları gördüğünüzü söyleyin onlara.

  Şimdiden kraliçe gibisiniz.

  - Agravaine, ne oldu?

  - Tuzak.

  efendim.

  - Malagant mı?

  - Öyle olmalı.

  - Lady Guinevere tehlikede miydi?

  - Hepimiz tehlikedeydik.

  İki ayrı birlik vardı.

  - Lady Guinevere de tehlikedeydi.

  - Hazırlıklı değil miydiniz?

  İlk saldırıda çoğu öldü.

  İkinci bir birlikleri olduğunu nasıl tahmin edebilirdik?

  Kaç adam kaybettiği, kazandığı sürece Malagant'ın umrunda değil.

  - Sizi bir daha üzmeyeceğim.

  - Kimse mükemmel değildir.

  - Ama herşeyi bilmeliyim.

  - Efendim.

  Gelin.

  Bu tepeye çocukken tırmanmıştım.

  Ve şehrim olacak yeri görmüştüm.

  Adını Camelot koydum.

  - O kadar güzel ki korkutuyor beni.

  - Neden böyle diyorsunuz?

  Güzelliğe inanmayacak şekilde yetiştirildim.

  ''Güzellik uzun sürmez'' derdi babam.

  Size nasıl baktığını hatırlıyorum.

  Şöyle dediğini hatırlıyorum: - ''Bütün babalar kızlarının çok güzel olduğunu mu düşünür?

 '' Bunu bana hiç söylemedi.

  Camelot.

  Aferin kızıma  Teşekkür ederim!

  Uzun bir turdan kurtardınız beni.

  Ne zaman duracaktı Tanrı bilir.

  - Güzel bir hayvan.

  - Kraliçeye uygun.

  - Ben Peter.

  Kralın seyisiyim.

  - Lancelot.

  Hangi kral?

  Kral.

  Camelot'lu Arthur.

  Bu güzel şey geline armağanı.

  İnsanlar onun asla evlenmeyeceğini söylerdi ama ben biliyordum.

  Doğru kişiyi bekliyordu.

  Hepimiz gibi.

  Bugün ziyafet var!

  Haydi!

  Parti başladı!

  Makasları geçin ve kralla tanışın!

  Kimin yüreği aslan gibi?

  Makastan geçen ilk kişi olun, - ve orada onunla içki için, kardeşinizmiş gibi!

  Çıkın şuraya!

  Giysilere sarının ve makasları yenin!

  Çocuklar, siz ne dersiniz?

  Bu cesur, genç adama destek verin!

  Makasları yenin ve tatlı kraliçemizle tanışın!

  Kazanana öpücük verecek misiniz leydim?

  Bu nasıl?

  Makasları geçin ve Lady Guinevere'dan öpücük kazanın.

  Yakında kraliçemiz olacak!

  Bu kim olacak?

  Böyle olmaz aptal!

  Önce gelip şunlara sarın!

  Buraya gel!

  Delisin sen!

  Kendini öldüreceksin!

  Devam et!

  Evet!

  Öp!

  Öp!

  Öp!

  - Olağanüstü.

  Adın ne senin?

  - Lancelot.

  Lancelot.

  Bu adı unutmayacağız.

  Ödülünüz  - İste benden.

  - Hayır.

  İste.

  Asla.

  Bu kadar güzel bir bayanı öpemem.

  Kaybedecek tek bir kalbim var.

  Gel.

  Aferin.

  - Daha önce hiç denemiş miydin?

  - Hayır, hiç.

  - Nasıl yaptın?

  - Tehlikenin gelişini görmelisin.

  Diğerlerine çok zor geldi.

  İlk yapan sensin.

  Belki korku onları ileriye yerine geriye götürmüştür.

  - Korku hissetmedin mi?

  - Hayır.

  Kaybedecek birşeyim yok.

  Evin, ailen yok mu?

  Bir mesleğin var mı?

  - Kılıcımla yaşarım.

  - Para için dövüşüyorsun.

  Makaslar için kimse para vermedi ama.

  Yapabileceğimi biliyordum, yaptım.

  Evet Lancelot  alışılmadık birisin.

  Hiç böyle bir cesaret, yetenek,  hakimiyet, zerafet ve aptallık gösterisi görmemiştim.

  Gel.

  Burada her yaşam değerlidir, yabancıların yaşamları bile.

  Eğer ölmeliysen, kendinden daha büyük birşeye hizmet ederken öl.

  Daha da iyisi yaşa  ve hizmet et.

  - Yuvarlak masa.

  - Evet.

  Yüksek Kurul burada toplanır.

  Başı, ucu yok.

  Herkes eşit  Kral bile.

  ''Birbirimize hizmet ederek özgür oluruz?”

Camelot'un kalbi budur.

  Bu taşlar, tonozlar, kuleler, saraylar değil.

  Hepsini yak  Camelot hala devam eder.

  Çünkü o içimizde yaşar.

  Yüreğimizde saklı bir inançtır.

  Neyse, önemli değil.

  - Camelot'ta kal.

  Seni davet ediyorum.

  - Yakında yine yolda olacağım.

  - Ne yolu?

  - Talih beni nereye götürürse.

  Yaptığının talihle ilgili olduğuna inanıyor musun?

  - Evet.

  - Bu yolda iki kapı vardır.

  - Nasıl karar vereceksin?

  - Önemli değil.

  Hepsi talih.

  Umarım talih seni sola götürür.

  Tek çıkış yolu o.

  Lancelot!

  Sadece bir düşünce 

Hiçbir şeyden korkmayan hiçbir şeyi sevmeyen biridir.

  Ve hiçbir şeyi sevmezsen hayattan nasıl keyif alırsın?

  Yanılıyor olabilirim.

  Peter!

  Nasıl gittiğini göster bize.

  - Bu sizin.

  - Çok güzel.

  Peter bir bayana uygun olmadığını düşünüyor.

  - Ben de onu seçerdim.

  - Biliyorum.

  - Nereden biliyorsunuz?

  - Avı hatırlıyor musunuz?

  - Korkusuzdunuz.

  - Babam ''pervasız'' demişti.

  Hep övgüyle bahsederdi.

  Gelin.

  - Burada neredeyse yalnızız.

  - Bana anlatacak sırlarınız mı var?

  Hayır, sır yok.

  Sadece bir soru.

  Benimle evlenmek istiyor musunuz?

  Babanız istedi diye benimle evlenmeniz gerekmez.

  Benimle evlenmeseniz de Camelot Leonesse'i koruyacaktır.

  Teşekkür ederim.

  Bunu duymak benim için ne kadar önemli bilemezsiniz.

  Nişanı bozmak ister misiniz?

  Hayır.

 Sizinle evlenmek istiyorum.

  Tahtınız, ordunuz ya da altın şehriniz değil.

  Sadece siz.

  - Sadece ben mi?

  - Evet.

  Eğer beni seviyorsanız.

  - Bunu hatırlıyor musunuz?

  - Avda yaralanmıştınız.

  - Yara izi kalacağını düşünmemiştim.

  - Küçük bir çizik.

  Kanı, elbisenizin koluyla silmiştiniz.

  Kolda leke hala duruyor.

  O ana kadar bir kadın tarafından sevilmenin güzelliğini düşünmemiştim.

  Ve hayatımda ilk defa istedim  - Neyi?

  - Uzun sürmez denen şeyi.

  Söz verilemeyen, ya da gün ışığından uzun sürmeyen şey.

  Ama sıcaklığını yüzümde duymadan ölmek istemiyorum.

  Kralla evlen Guinevere.

  ama bu adamı sev.

  Sevmenin tek yolunu biliyorum.

  Bu da vücutla  kalple  ve ruhla.

  Bana aşkınızı getiren yarayı öpüyorum.

  Deneyin onu.

  - Eyerini getireyim mi?

  - Gerek yok.

  - Nadir bir güzellik efendim.

  - Evet, öyle.

  Kısrak da öyle.

  Tanrı bize gerçeği bulmak için bilgelik versin,  ve onu sürdürmemiz için güç versin.

  Hepinizin bildiği gibi yakında evleniyorum.

  - Vakti de gelmişti.

  - Dinleyin!

  Savaştan payımıza düşeni aldık.

  Artık daha sakin günler bekliyorum.

  Ama önce, konuğumuzu içeri alalım.

  - Malagant

 - Malagant davetim üzerine geldi.

  Kralı yaklaşan evliliği için kutlamak isterim.

  Görüyorum ki yerim henüz alınmamış.

  - Şövalyeleriniz arasında ilktim.

  - Kendi özgür iradenle gittin.

  Her birimiz kendi yollarımızı takip etmeliyiz.

  Yolun seni nereye götürüyor?

  Leonesse'e mi?

  Leonesse benim komşum.

  Leydi'ye bir dostluk anlaşması önermiştim.

  - Köyleri yakmak dostluk mu?

  - Evet leydim 

Ülkeniz kanundan uzaklaşıyor.

  Size de yeni saldırılmadı mı?

  - Bana saldıranı biliyorsunuz.

  - Bilmek benim işim oldu.

  - Adalet yerine getirildi.

  - Kendinizden başka kanun yok size!

  ''Silahlı kuvvetlere Leonesse'e girme hakkı verilecek. '' ''Birlikler Leonesse'te kanunun uygulanmasına yardımcı olacak?”

- Bunu imzalamak ister misiniz?

  - Asla imzalamayacağım.

  Çok cesur  Şimdi evleniyor.

  - Camelot Leonesse'i koruyacak mı?

  - Leonesse'in korunması mı gerekli?

  Haydi Arthur.

  Bu işi çözmek için buradayım.

  Leonesse yalnız ayakta kalamayacak kadar zayıf.

  Yarı yarıya diyelim.

  Küçük olan büyüğe teslim olur.

  Hangi millet Camelot'tan daha büyük?

  Adalet ülkesi.

  Haydi  elini koy üstüne.

  Hep dost olarak yaşayalım.

  Sana ait olmayan birşeyi bana vermeyi teklif ediyorsun.

  Beni iyi tanırsınız.

  Sözümün eriyimdir.

  Beni düşmanın yapma.

  - Camelot'a zarar vermeyeceğim.

  - Uyguladığımız yasayı biliyorsun.

  Nerede yazıyor Camelot'un ardında daha az insan yaşadığı?

  İnsanlar kendini koruyamayacak kadar zayıfsa, bırakın ölsünler mi?

  Başkalarının başka kanunları var.

  Yoksa dünyayı sen mi yönetiyorsun?

  Bazı yasalar insanı köle yapar, bazıları özgür bırakır.

  Bizim doğru, iyi ve gerçek olarak kabul ettiklerimiz  ya tüm insanlar için doğru, iyi ve gerçektir,  ya da biz yağmacı bir kabileyiz.

  Sözlerin seni barıştan uzaklaştırıp savaşa yaklaştırıyor.

  Sadece savaştan sonra bulunan bir barış vardır.

  Eğer bu savaş başlamalıysa ben savaşacağım!

  - Ben de!

  - Ben de!

  Büyük Arthur  ve büyük rüyası.

  Hiçbir rüya sonsuza dek sürmez.

  - Ordunun durumu nedir?

  - Dört tabur, ikisi yedek.

  - Gözcüleri iki katına çıkaracağım.

  - Malagant'ın savaş istediğini sanmam.

  Yedekleri silahlandırın.

  O savaş istiyor.

  - Leonesse'i tampon olarak istiyor.

  - Camelot'u istiyor.

  - Ne zaman saldırabilir?

  - Ordusu 5 günlük uzaklıkta.

  Sessizlik için çok uzun.

  Buraya yaklaşmak isteyen kim?

  Lady Guinevere'ye mesaj getirdim!

  Gir.

  - Leydim, bu Jacob.

  - Nerede?

  - Kuzey kapısına geliyor.

  - Leonesse  Jacob  - Basamağa dikkat.

  - Jacob.

  ne oldu?

  Lady Guinevere'yi götürdüler!

  Götürdüler mi?

  Nereye?

  Bir tekne.

  Kuzey kapısından ormana.

  Dışarıda askerler ve köpekler var.

  Bana bir tabur asker verin.

  - Adamları verin bana.

  - Hayır, o da bunu istiyor.

  - Bir tugayı alın, hemen!

  - Efendim.

  Ona zarar vermeyecektir.

  Çok değerli.

  - Değiş tokuş için kullanacak.

  - Ben de bundan korkuyorum.

  Onun için hayatımı veririm.

  Ama ya fazlasını isterse?

  Sarayıma hoşgeldiniz  leydim.

  Sanırım leydiyi bağlarından kurtarabiliriz.

  Eğer öyle istiyorsa.

  Bu da ne?

  Elbiseniz yırtılmış.

  Ralph  Leydinin zarar görmemesi için emir vermiştim.

  Elbiseniz berbat olmuş.

  Siz    neredeyse    bir kraliçesiniz.

  Ralph.

  Bunu sen mi yaptın?

  - Evet Prensim.

  - Görüyor musunuz?

  İşte Arthur'un anlamadığı bu.

  İnsanlar kardeşlik değil, liderlik istiyorlar.

  Gidelim mi?

  Burası bir zamanlar en büyük kaleydi.

  Kralların bir zamanlar ziyafet verdiği yerlerde şimdi otlar var   ve köylüler domuzlarına yuva yapmak için duvarları söküyor.

  - Ne görkem.

  - Benimle ne yapacaksınız?

  Arthur mantıklı olana kadar seni tutacağım.

  Hayatıma karşılık Leonesse'i vermez.

  Ölürüm daha iyi, biliyor.

  Kendini feda etmek kolaydır.

  Ama sevdiğin birini feda etmek inançlarını sınar.

  Eminim Arthur uzlaşma faziletine erişecektir.

  Buna ''oubliette'' denir.

  Fransızca unutulma yeri demek.

  Kalacağınız yer leydim.

  Kapı, parmaklık, kilit yok.

  Sadece duvarların havası.

  Dışarı çıkabilirsiniz!

  Silahsız ve yalnızım!

  - Kimsin sen?

  - Kralın habercisiyim.

  - Yalnız mı gelmiş?

  - Evet prensim.

  - Mesajın nedir?

  - Lady Guinevere zarar gördü mü?

  Zarar görmedi.

  Sözüme inanın.

  - Kendi gözlerimle görmeliyim.

  - Sözüm yeterince iyi değil mi?

  Ben sıradan bir adamım.

  Kelimeler çok işime yaramaz.

  Bir mesajı var.

  Onu ocağa götürün, sonra geri getirin.

  - Onu gördün.

  Gidelim.

  - Hayır.

  - Vereceğim bir mesaj var.

  - Tamam.

  Seni geri sürükleyeceğiz.

  Atla üstüne!

  Atla!

  Haydi!

  Atla!

  Su dışarı çıkabiliyorsa biz de çıkarız.

  Haydi.

  Hayır!

  Tutun!

  Ateş edin!

  Neden durduk?

  - Yoruldum.

  - Asla.

  Sen rüyanda bile dövüşürsün.

  - Ne yapıyorsun?

  - Görürsün.

  Şimdi iç.

  Yine.

  - Bunu nereden öğrendin?

  - Hayatımın çoğu dışarıda geçti.

  Bir evin yok mu?

  Hayır, evim yok.

  Uzun zamandır.

  - Zor olmalı.

  - Neden öyle olmalı?

  Kendi kendimin efendisiyim.

  İstediğim yere giderim.

  Neden savaşçı lordların yakması için bir ev yapayım?

  Öyle mi oldu?

  Tanrı öyle bir günden korusun seni.

  Kaç yaşındaydın?

  Anne!

  Baba!

  Uzun zaman önceydi.

  - Tanrı, öyle günde hepimizi korur.

  - Beni korumadı.

  - Ama kurtarmış.

  - Neden?

  Seni sen yapan bu olmuş.

  Hiçbir şeyden ve kimseden korkmayan biri.

  Bu yeteneği kullanabilirsin.

  Öyle olmasa sen de ölebilirdin.

  Bunu kaç kere istediğimi bilemezsin.

  Ama ölmedin, yaşadın.

  - Ne yapmalıyım söyle.

  - Bu senin kendi hayatın.

  Sana veriyorum.

  Evleneceğimi unutuyorsun.

  İstediğin gibi özgür davranabilsen Arthur'la evlenir miydin?

  - Ben özgürüm.

  Senin kadar.

  - Kanıtla.

  - Nasıl?

  - Kim olduğunu unut.

  Tüm dünya ve insanlar uzaklaşsın.

  Sadece sen ve ben.

  Yapmak istediğini yap.

  Burada.

  Şimdi.

  İşte orada!

  Tanrım, şükürler olsun!

  Teşekkür ederim.

  Teşekkür ederim.

  Gidebilirsin.

  Yapacak daha iyi şeylerin olmalı.

  Bana hayatımı geri verdin.

  En azından gömleğini verebilirim.

  - İstediğini söyle.

  Senindir.

  - Her erkeğin yapacağını yaptım.

  Başkası için hayatını riske attın.

  Bundan büyük sevgi yoktur.

  Beni aldattın.

  Ama şimdi gerçeği biliyorum.

  Kendini umursamıyorsun.

  Para, ev, amaç yok,  sadece seni iten o tutkulu ruh.

  Tanrı senin gibi insanları kullanır.

  Yüreğin açık olduğu için kendini tamamen veriyorsun.

  Beni daha iyi tanısan, böyle şeyler söylemezdin.

  İyiyle kötüyü bir arada düşünürüm.

  İnsanları dilimler halinde sevmem.

  Artık itiraz yok.

  Bırak kendimce teşekkür edeyim sana.

  Sizi sevinçle karşılıyorlar.

  Lady Guinevere'nin hayatını tek bir kişiye borçluyuz.

  Lancelot.

  Camelot'a bir amaç için geldiğine inanıyorum,  kendisi bunu bilmiyor bile olsa.

  Bu adama önermek üzere olduğum şey zaten kendisine ait.

  Bir yer boş duruyor.

  - Onu şövalye mi yapacaksınız?

  - Ayrıcalıklı bir hayat önermiyorum.

  Hizmet edilecek bir hayat.

  İstersen, senindir.

  - Hakkında birşey bilmiyoruz.

  - Belki önce konuşmalıyız  Yeter!

  Ne diyorsun?

  Bize katılacak mısın?

  Lordum, konuşabilir miyim?

  Bu adama  buradaki herkesten çok daha fazla şey borçluyum.

  Verebileceğiniz her türlü şerefi hak ediyor.

  Ama Camelot'a ait değil.

  Yoluna yalnız giden biri o.

  Bu özgürlük ve yalnızlık onun gücü.

  Onu onurlandırmak istiyorsanız, benim yürekten yaptığım gibi, onu olduğu gibi onurlandırın.

  Bırakın gitsin, yalnız ve özgür  ve sevgimizle.

  Evet  Lancelot?

  Lady Guinevere beni iyi anlıyor.

  Ama burada sizlerin arasında özgürlükten daha çok istediğim birşey buldum.

  Sizleri terk etmek kalbimi kırar.

  Bravo!

  Öyleyse bize katılıyor musun?

  - Evet.

  - Hoşgeldin.

  Bu henüz başlangıç.

  Bu geceyi duayla geçirin,   çünkü yarın yeni bir hayat için yeniden doğacaksınız.

  - Neden?

  - Nedenini biliyorsun.

  - Lütfen Camelot'tan git.

  - Senin yanında olmak istiyorum.

  Bana böyle şeyler söylememelisin.

  Hiçbir şey söyleme.

  Camelot'tan şimdi giderim, eğer benimle gelirsen.

  - Hayır.

  - Öyleyse beni sevmediğini söyle.

  Seni sevmiyorum.

  Kalkın Sör Lancelot.

  Kardeş kardeşe, yaşamda ve ölümde seninle.

  Kardeş kardeşe, yaşamda ve ölümde seninle.

  Kardeş kardeşe, yaşamda ve ölümde seninle.

  Kraliçem Guinevere'yı sevip ona hizmet edeceğime yemin ederim.

  Kraliçem Guinevere'yı sevip ona hizmet edeceğime yemin ederim.

  Jacob  Bağışlayın leydim.

  Kara Malagant Leonesse'i aldı.

  Leonesse  Kapılar açık.

  - Gece için kamp kurun.

  - Nereye efendim?

  Şuraya.

  Orası çok açıklık.

  Asla savunamayız.

  Efendim.

  Burada değiller.

  Burada kimse yok!

  Hazır!

  Gönder!

  Saldırın!

  Saldırın!

  - Okçular yerlerini aldı.

  - Yerlerinde kalsınlar.

  - Sol kanatları çöküyor.

  - İkinci tabur sola!

  Merkez kontrol altında mı?

  Hücum edin!

  - Dağılıyorlar efendim.

  - Peşlerinden gitmeyin.

  - İlk tabur yine toparlandı.

  - Durumu bildirin.

  - Kaçıyorlar, takip edelim mi?

  - Hayır, gitsinler.

  Leonesse'e!

  Çok iyidin Kılıcınız  Sör Lancelot.

  Hayır!

  Hayır!

  - Gelin.

  - Yaşıyorlar.

  Güvendesiniz.

  Korkmayın.

  Kurtulduğunuza sevindik.

  Basamak var.

  Dikkat.

  Tanrı sizi korusun.

  Artık çok yaşlıyım.

  Şimdi eve gidebilir miyim?

  Şimdi eve gidebilir miyim?

  Evet.

  Şimdi eve gidebilirisiniz.

  Tanrı sizi korusun, leydim.

  Elise 

Hoşçakal demeye ve iyi dileklerimi iletmeye geldim.

  Uzun bir gece oldu.

  Uyumadın.

  - Nereye gideceksin?

  - Yol nereye götürürse.

  Seni ne zaman göreceğiz?

  Geri geleceğimi sanmam.

  Asla mı?

  Asla.

  Şimdi ne yapmalıyım biliyorum.

  Daha önce hiçbir şeye inanmamıştım.

  Ama Camelot'a inanıyorum.

  Ve giderek ona en iyi şekilde hizmet edeceğim.

  Krala söyleyin, bendeki iyi yanı görmesini hep hatırlayacağım.

  Ya kendime ne söylemeliyim?

  Bir zamanlar seni, değiştiremeyecek kadar çok seven biri vardı.

  Onu asla unutmayacağım.

  Bir kere onunla yağmurda ağaçların altına sığınmıştık.

  Lancelot  - Kraliçem.

  - Sana bir öpücük borçluyum.

  Senden istiyorum.

  Neden?

  Neden?

  Kral hemen sizi istiyor leydim.

  Bana yalan söyleme, beni inciteceğini düşünsen bile.

  - Kendini ona verdin mi?

  - Hayır lordum.

  Onu seviyor musun?

  Evet.

  - Nerede üzdüm seni?

  - Beni hiç üzmediniz lordum.

  Onu öptüğünde yüzünü gördüm.

  Sevginin birçok yüzü vardır.

  Size bakışım daha az sevgiyle değil.

  Bir kadın iki kişiyi seviyorsa aralarında seçim yapmalıdır.

  - Sizi seçiyorum.

  - İraden beni seçiyor.

  - Kalbin onu seçiyor.

  - İradem kalbimden güçlüdür.

  Duygularıma çok önem verdiğimi mi sanıyorsunuz?

  Onlar geçer.

  Hayatımın akışında beni ayakta tutan irademdir.

  Benim de öyle ama tek yapmam gereken sana bakmak  ve inandığım herşey yitip gidiyor.

  - Tek istediğim sevgin.

  - Sizindir.

  Öyle mi?

  Öyleyse bana ona baktığın gibi bak.

  Lancelot'a bir saniye verdim.

  Evet.

  masumsun.

  Ama onu seviyorsun.

  Bu masumluk biraz daha olursa delireceğim.

  - Ne derseniz yaparım.

  - Ne düşünmeliyim bilmiyorum.

  Artık önümü göremiyorum.

  Sahip olamayacakları şeyleri sadece aptallar hayal eder.

  Beni bağışlayın.

  Bağışlanacak ne var?

  Senin hayalini hayal ettim.

  Güzel bir hayaldi    var olduğu sürece

 - Kapıyı açın.

  - Efendim.

  - Lordum?

  - Soruları ben soracağım.

  Camelot'a bana ihanet etmek için mi geldin?

  - Hayır lordum.

  - Onu arzuladın.

  onu izledin.

  - Kraliçe masumdur.

  - Masum mu?

  Onu kollarında gördüm.

  Sana güvendim, sen ihanet ettin.

  - Sizi incitmek istemedim.

  - Bana birşey bırakmadın.

 Hiçbir şey!

  İhanetle yargılanacaksın.

  Kendini mahkemede savun.

  Seni kanun yargılayacak!

  Tanrı bize gerçeği bulmak için bilgelik versin, ve onu sürdürmemiz için güç versin.

  Amin.

  Lancelot hakkında yanılmışım.

  Bir erkek olarak affedebilirim 

Kral olarak adaletin yerine geldiğini görmeliyim.

  Yarın büyük meydanda dava olacak.

  - Büyük meydanda mı?

  - Konuyu gizlice halledelim.

  Camelot'un onurunun özel bir konu olduğunu mu düşünüyorsun?

  Utanmış gibi karanlık köşelerde mi saklanmalıyım?

  Kapıları açın.

  Herkes gelsin istiyorum.

  Camelot'ta kanunun işlediğini her vatandaş görsün.

  Guinevere, Leonesse leydisi, Camelot kraliçesi, - Guinevere, Leonesse leydisi, Camelot kraliçesi,  ve Lancelot.

  Yüksek Kurulun Şövalyesi,  şahıs olarak kralın haklarına,  karşı gelme ve krallığın şerefine leke sürmekle suçlanmaktadır.

  Bu suçlar Camelot'a karşı ihanet demek olup,  kanuna göre cezası ölümdür.

  - Sör Lancelot konuşabilir.

  - Sözlerim sadece krala.

  Lordum.

  Kraliçe masumdur.

  Ama yaşamım ya da ölümüm,  Camelot'a hizmet edecekse alın.

  Bana istediğinizi yapın.

  Kardeş kardeşe, yaşam ve ölümde sizindir.

  Kral, kraliçenin sorgulanmasını istiyor mu?

  Tanrım beni bağışla.

  Kral, kraliçenin sorgulanmasını istiyor mu?

  - Kim var orada?

  - Kim var orada?

  Nöbetçiler!

  Kapıları kapatın!

  Kimse kıpırdamasın yoksa Arthur ölür!

  Şehrin kapılarını adamlarım kontrol ediyor.

  Her çatıda, yanan meşalelerle adamlarım bekliyor!

  Kolumu kaldırmam yeterli, altın şehriniz küle döner.

  Artık kanun benim!

  Arthur'a itaat ettiniz, şimdi bana edin.

  Halkım silahsız, Malagant.

  İstediğin bensem, işte buradayım.

  Bakın ona!

  Camelot'un büyük kralı Arthur'a bakın.

  Rüyadan uyanan bir adam o.

  Güçlüler zayıfları yönetir!

  Tanrı dünyayı böyle kurmuş.

  Birbirimize yardım edebilmemiz için bizi bir süre güçlü kılar.

  Tanrı beni kendi hayatımı yaşamam için güçlü kılıyor.

  Arthur ''Birbirinize hizmet edin'' diyor.

  Hayatınızı ne zaman yaşayacaksınız?

  Size özgürlük getiriyorum!

  Zorba rüyasından kurtuluş!

  Zorba kanunlarından kurtuluş!

  Zorba Tanrısından kurtuluş!

  Halkının burada  önümde diz çöktüğünü görmesini istiyorum.

  Önümde diz çök ya da öl.

  Çok mu gururlusun?

  Halkına ölü olarak daha mı iyi hizmet edersin?

  Gurur kalmadı bende.

  Şu anda yaptığımı halkım ve Camelot için yapıyorum.

  Beni bağışlasınlar.

  Bu, kralınız olarak son görevim.

  Korkmayın.

  Her şey değişir.

  Ben Camelot'lu Arthur'um.

  Ve şimdi hepinize emrediyorum    savaşın!

  Savaşın!

  Daha önce hiç savaşmadığınız gibi!

  Hayır!

  - Camelot yaşıyor!

  - Herşeyi yakın!

  Hayır!

  Dikkatli olun!

  Haydi!

  Kılıç!

  Camelot, Malagant'ın zorbalığına asla teslim olmayacak!

  - Yapılabilecek başka birşey yok mu?

  - Üzgünüm.

  - Lancelot

 - Evet lordum?

  - Kılıcım nerede?

  - Burada.

  En gerçek  İlk Şövalyem.

  Camelot artık senin evindir.

  Sen geleceksin  Camelot'un geleceği.

  Ona benim için bak.

  Onu koru.

  Şimdi hissediyorum aşkım.

  Gün ışığı.

  Gözlerinde.

 ||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar