Zor Ölüm 4.0 (2007) Live Free or Die Hard
| |
128 dk
Yönetmen:Len Wiseman
Senaryo:Mark Bomback, David Marconi, John Carlin
Ülke:ABD, İngiltere
Tür:Aksiyon, Macera, Gerilim
Vizyon Tarihi:28 Haziran 2007 (Türkiye)
Dil:İngilizce, İtalyanca, Fransızca
Müzik:Marco Beltrami
Nam-ı Diğer:Die Hard 4.0 | Die Hard 4 | Die Hard 4: Die
Hardest | Die Hard: Reset | Die Hard: Tears of the Sun | WW3.com
Oyuncular
Bruce Willis
Timothy Olyphant
Justin Long
Maggie Q
Cliff Curtis
Devam Filmleri
1988 - Zor Ölüm(770,249)8.2
1990 - Zor Ölüm 2(330,688)7.2
1995 - Zor Ölüm 3(358,139)7.6
2007 - Zor Ölüm 4.0(384,731)7.1
2013 - Zor Ölüm: Ölmek İçin Güzel Bir Gün(195,938)5.3
Özet
Geçen yıllarda artık yaşlanmaya başlayan polis memuru John
McClane (Bruce Willis), karısından boşanmış ve alkol tedavisi görmektedir.
Artık polis departmanında çalışmayan McClane, devlete bağlı bir güvenlik
biriminde tehlikeli bilgisayar korsanlarını takip etmektedir. Matt Foster
(Lustin Long)isimli genç bir korsanı tutuklamak için yolda olduğu bir sırada,
trafiğin içinde sıkışmış durumda iken, terörist saldırıların modern bir
versiyonunu ilk elden yaşar. Greg Pope (Timothy Olyphant) tarafından yönetilen
bir bilgisayar korsanları çetesi, Amerika'nın bilgisayar altyapı unsurlarına
saldırıp, işe trafik ışıklarından başlayarak sistemleri teker teker
kapatmaktadırlar. Bankalar arası bilgisayar ağlarına ve borsaya da müdahale
ettikten sonra, Amerika'nın ekonomisi çökmeye başlamıştır. Her zamanki gibi
McClane, bütün bu olayların ortasında kalıvermiştir. Görünüşe göre yeni tutukladığı
Matt, teröristlerin tam olarak ne yapmak istediklerini ve amaçlarına ulaşmak
için hangi adımları atmaları gerektiğini anlayabilecek kadar parlak bir zekaya
sahiptir. Sofistike suçlular, ülkeyi dizlerinin üzerine çöktürmek için
neredeyse kusursuz bir plana sahiptirler; fakat eski moda bir polis ve zeki bir
bilgisayar cambazının işleri çözmeye çalışacaklarını akıl edememişlerdir. Bütün
ulus çöküp dağılmadan önce, McClane ve Foster ikilisinin teröristlerin ne
yapmaya çalıştıklarını anlayıp, bir an önce onlara ulaşıp durdurmaları
gerekmektedir.
Altyazı
Evet?
- Şifreyi
gönderiyorum.
- Evet, şimdi gördüm.
Teşekkürler.
- Ya benim hesabım?
- Geliyor.
Şimdi gönderdim,
almış olman lazım.
- Evet, teşekkürler.
- Bunun yasal
olduğuna emin misin?
Kendi güvenlik
sistemimizi kontrol ediyoruz, bayım.
Sorun çıkmaz.
Sesin çok seksi.
Sizin için yapabileceğim
başka bir şey var mı?
- Ya da senin için?
- İhtiyacımız olanı
aldık.
Hazırız.
Bil bakalım bugün kim
50 Gs yaptı?
- Bilgisayarıma ne
yaptın?
- Haydi oradan,
dokunmadım bile.
Bu hiç hoş değil.
Sakın bir daha
bilgisayarıma dokunayım deme.
Sistem kontrolü hasar
yok diyor ama kasıtlı bir ihlal
olduğundan eminiz.
- Saldırıya mı
uğradık yani?
- Sistemi yıkmaya
yönelik bir saldırı değildi ama içeri
girdikleri kesin.
Pekâlâ.
"Karanlık
Korsanlar"ın dosyalarını çıkarın.
Ülkede bunu
yapabilecek tüm korsanları istiyorum.
Hepsini sorguya
çekin, derhal.
Efendim, bu bine
yakın isim demek.
Haftasonu
tatilindeyiz ve yeterli personel olmaması da cabası.
Dinle.
Bunların olmasını
engellemesi gerekenler biz olduğumuz halde
bizim başımıza geldi.
Halledin şu işi.
Efendim, gece oldu ve
bu adamlar bütün ülkeye dağılmış durumda.
O zaman yerel yasal
birimlerden yardım alın.
Biri bizimle aşık
atabileceğini sanıyor.
Kim olduğunu öğrenmek
istiyorum.
- Hayır dedim, Dennis.
- Canıma tak etti
artık, Lucy.
- Çık arabadan.
- Ne?
- Çık arabadan dedim!
- Çek ellerini! - Hayırdan anlamaz mısın, abaza! - Ne yapıyorsun sen?
- John, yeter! - Bana
öyle hitap etme! Hiç hoşuma gitmiyor.
- Bu herifi tanıyor
musun?
- Kapa çeneni! Kapa
çeneni dedim sana! Baba! Yeter artık! Ciddiyim! - Baba mı?
Babam öldü demiştin.
- Ne?
Bu abazaya öldüğümü
mü söyledin?
Cidden öyle mi
söyledin?
Biraz abartmış
olabilirim.
Bu çocuk neci?
Sevgilin mi?
- Hayır! - Evet! Bilmiyorum,
tamam mı?
Üzgünüm.
Daha belli değil.
Burada ne işin var?
Telefonunu
açmıyorsun, aramalarıma cevap vermiyorsun.
Çünkü seninle
konuşmuyorum.
- Bu sefer neden
konuşmuyorsun, Lucy?
- Neden mi?
Listesini çıkarayım
mı?
Şu nasıl mesela?
Beni izliyorsun.
Sevgilimi arabadan
yaka paça çıkarıyorsun - Hani sevgilin
değildi?
- Değil zaten.
- Ama az önce
sevgilim dedin.
- Kapa çeneni! Sen
adi herifin tekisin.
Tamam.
"Sadece
arkadaş"ını arabadan yaka paça çıkardığım için özür dilerim.
Tamam mı?
- Lucy, haydi tatlım.
Arabaya binelim.
- Hayır, hayır.
- İkiniz de
gitsenize! - Biraz konuşsak, Lucy.
Yorgunum, yatmaya
gidiyorum.
Yalnız! Tabii ki tek
başına yatacaksın.
Lucy, dur biraz.
Seninle konuşmak
istiyorum.
Lütfen.
Baba.
Seninle konuşmak
istediğimde eğer seninle konuşmak
istersem telefon açarım.
Lucy! Dur! - Lucy
McClane! - Soyadım McClane değil, Gennero.
Hatunlar işte.
Ben gideyim.
Gittim.
John?
John?
Benim, Sclavino.
- McClane dinlemede.
- Rutgers'ta ne işin
var?
Yerimi nereden
biliyorsun?
Arabaların hepsine 4
yıl önce verici taktık, unuttun mu?
Bulunduğun yeri
görebiliyorum.
Efendim.
Ben öyle bir şeyi çalıştırmam
ki.
Ama biz yaptık.
Çalıştırdık.
Dinle, federaller
bizden bir kıyak istiyor.
Bir tarama yapıyorlar.
Camden'de bulunan bir bilgisayar korsanını yakalayacakmışız.
Soyadı: Farrell.
Adı: Matthew.
Dur, dur! Camden mi?
Bunu niye bana
söylüyorsun?
- Yeni geldi.
- Vino, sabahın üçü.
Eve gidiyordum.
Akademiden bir tane
taşkafa gönder.
Bu işi seve seve
yaparlar.
Polis memuru
gönderemem.
Federaller kıdemli
bir dedektif talep etti.
Bu çocuk önemli biri.
Bilmiyorum.
Onu yakala ve
başkentteki Hoover binasına kadar eşlik et.
Bu sabah
bilgisayarlarına izinsiz giriş mi ne yapılmış.
Harika! Bana
bilgileri ver.
Şu ismi tekrar
söylesene.
Neydi?
Bana borçlusun Jack.
Sence ne kadar kötü?
Çok kötü.
Sana güvenebilir
miyim?
Hayır.
Ne önerirsin?
Ortadan kaybol.
(Oturumdan ayrıldı) Ne?
Haydi.
Allah kahretsin.
B Planı.
İşi kendimiz
hallediyoruz.
- Kim o?
- New York polisi.
Kapıyı açın lütfen.
- Selam.
- New York polisi mi?
Anladım.
Merak etmeyin,
buralarda herkes yolunu kaybeder.
Yardım edeyim Ben kaybolmadım.
Matthew Farrell siz
misiniz?
Hayır.
Aslında, o artık
burada oturmuyor.
- Eminim öyledir.
Siz kimsiniz?
- İsmim Daisy Duke.
Çocukken başım bu
yüzden yeterince derde girdi zaten.
Bir dert de siz
eklemeyin.
- Kimliğinizi
görebilir miyim lütfen?
- Elbette.
Dedektif! Evet,
sahiciye benziyor! Toys "R" Us dan mı aldın bunu?
Bayağı iyi.
- O zaman şunu
göstereyim.
- Evet.
Bu gerçekten güzel
gözüküyor.
Selam Farrell! Sully,
"Ölüm Bölgesi Dokuz"un yeni sürümünü kırmış.
Bakmak ister misin?
Hayır! Yine de
teşekkürler.
Ve Kötü Zamanlama Ödülleri'nde
iyi şanslar.
Kapıyı aç.
Lanet olsun.
Birşey alır mısın?
Kahve?
Arama emri?
- Neden buradasın?
- Bilmiyorum.
Bilgisayarlarla
ilgiliymiş.
Başkentteki
federaller seninle konuşmak istiyor.
Haydi gidelim.
- Federaller mi?
- Evet.
Federaller.
Dört yıldır
"Beyaz Korsanlık" yapıyorum.
Ama o boktan listeye
bir kez girince Baş belası bir durum.
Oyuncak bebeklerle mi
oynuyorsun?
- Lütfen dokunma ona?
- GI Joe'ya benziyor?
Hayır değil.
O sınırlı sayıda
üretildi - Burasının çıkması mı gerekiyordu?
- Hayır, ama kırık
hali daha değerli.
- Bunun için teşekkür
ederim.
- Süper yapıştırıcı.
Eminim çok önemlidir.
Kırabileceğin başka
güzel şeylerim de var.
- Gidelim artık.
Haydi.
- Cihazlarımı
kapatmam lazım, tamam mı?
Yine oyuncak bebekler.
Kızlarla çok fazla
vakit harcamıyorsun galiba?
Cidden kaçmaya mı
çalışıyorsun?
Tanrım! Ateş etme! Yere
yat! - Tanrım.
- Sakın kalkma.
Haydi! Gidelim.
Haydi.
Aşağı! Eğil! Haydi.
Sorun yok.
Kalkma, tamam mı?
Eğil.
- Yanımdan ayrılma,
tamam mı?
Gidiyoruz.
- Tamam.
Tamam.
Yere yat! İçeri gir! Tekrar
içeri girdiler! Tekrar içeri girdiler! Delirdin mi sen?
Çekil hemen oradan! -
Kilitlemeye çalış - Hemen! Geri git! Koşmaya
hazırlan.
- Bu da neydi böyle?
- Ne?
- Bunu sen mi yaptın?
- Hayır.
- Lanet olsun.
- Ben yapmadım.
Haydi.
- Lanet olsun.
- Yanımdan ayrılma.
Bütün daire yanıyor.
Haydi.
Gidelim.
Gidelim, lanet olsun!
Haydi.
Dikkat et.
Yavaş ol.
Aman Tanrım.
Aman Tanrım.
Gidelim.
Haydi.
Haydi, haydi.
Yanımdan ayrılma.
Yanıma gel.
Yanıma gel.
Haydi, gidelim.
Yanımdan ayrılma.
Arabaya atla.
Çabuk, çabuk.
- Evlat, şarjörü
doldurabilir misin?
- Ne?
Ben mi?
- Şarjörü
doldurabilir misin?
- Ben Torpido gözünü aç ve bir şarjör al hemen! Arka
koltuktan silahı al! İyi misin?
Başını eğ.
Şehre sirk mi geldi?
- Gördün mü?
- Evet, gördüm tabii.
Ben yaptım.
10077'den merkeze.
10077'den merkeze.
Merkez dinlemede.
Dedektif amirinizle
konuşmam gerekiyor.
Acil bir durum, hemen.
Beklemede kalın.
- Baş Dedektif
Wiesman.
- Ben New York
Polisi'nden Dedektif John McClane.
Acil durum.
Bölgenizde bir
silahlı çatışma rapor etmek istiyorum.
Sen söyle.
- Evet?
- Son durum nedir?
Yakalayamadık.
Üç adamımız öldü.
Bekle biraz.
Thomas.
New Jersey'de bir sorunumuz
var.
Farrell hâlâ hayatta.
- Kaçtı öyle mi?
- Evet.
Beş kişi
göndermiştim, değil mi?
Evet ama yanında biri
daha vardı.
Bir helikopter
gönderiyorum.
Havadan gidip izlerini süreriz.
Bunu becerebilecek
misin bari?
- Aman Tanrım.
- Nefes al.
Alıyorum zaten! Titremeye
engel olamıyorum.
Adrenalin işte.
Korktun ya.
Birazdan geçer.
Evet, korktum! Sen
korkmadın mı?
Evet, korktum.
Sahi mi?
Korkmuş halin bu mu?
Bilemiyorum, çünkü
çok sakin görünüyorsun.
Daha önce böyle bir
şey yapmış mıydın?
- Ne gibi bir şey?
- Adam öldürmek gibi.
Evet.
Ama uzun zamandır
yapmıyordum.
Peki bu adamlar kimdi?
Neden seni öldürmeye
çalışıyorlardı?
Dairemi neden havaya
uçurdular?
! Seni öldürmek için gelmişlerdi.
- Beni neden öldürmek
istesinler?
- Sen söyle evlat.
Suçlu olan sensin.
Şimdiye kadar yedi
ölü bilgisayar korsanı ele geçirdik ve
hiçbiri listemizin üst sıralarında değildi.
- Sabit diskleri alın
ve incelemeye başlayın.
- Peki, efendim.
Trey.
Matthew Farrel.
Bul onu bana.
Hemen.
Peki bütün bu
silahlar ne için?
Tedbir amaçlı.
Yazılımını
destekleyen donanım gibi düşün.
Günaydın, Başkent! Güzel
bir 4 Temmuz hafta sonunda sizlerle
beraberiz.
Bugün için büyük
planlarınız varsa, erkenden yola koyulun
çünkü trafik yoğunluğu giderek artıyor.
Sıradaki parçamız,
işine gitmekte olan herkes için gelsin.
Ne?
Ne Ne Ne
yapıyorsun?
O da ne?
- Creedence
dinliyorum.
- Creedence mi?
Creedence.
Creedence
Clearwater Revival.
Klasik rock.
Kim olduklarını
biliyorum.
Eski bir rock grubu
olması onu klasik yapmaz.
- O zaman da
berbattılar, şimdi de berbatlar.
- Creedence sevmez
misin?
Benim için, kıçıma
kozalak girmesi gibi bir şey.
Tamam.
Ciddi misin?
Vay be, ne kadar
olgunsun.
Yapma dostum.
Seninle iş birliği
yapıyorum.
0-6-0 istikametine
yöneliyoruz.
Bir tur daha atacağız.
Herkes beni dinlesin.
Hazır mıyız?
Ulaşım merkezleri
kuruldu ve hazırlandı.
Birinci aşamayı
başlatın.
Trafik Kontrol
Merkezi Washington D.
C.
Ne?
Her şey gitti.
En son ne zaman
radyonu açıp popüler müzik dinledin?
Yılını söyle yeter.
70'lerde mi?
Tahmin edeyim; Michael
Jackson hâlâ siyah mıydı?
Pearl Jam.
10 yıl öncesine
gidelim.
10 yıl.
20 yıl olsun.
The Cure?
Hiç mi dinlemedin?
Haber radyosu denir
buna.
Camden'daki
arkadaşların manşet olmuşlar mı öğrenmek
istiyorum.
Dur biraz.
Haberleri mi
dinliyorsun?
Şimdi de haberlere mi
kafayı taktın?
Evet, haberlerle ilgili büyük
bir sıkıntım var.
Ne olduğunu söyleyeyim mi?
Haberler tamamen hileli.
Her Allah'ın günü, duyduğun her şey şirket medyaları tarafından sadece tek bir
amaç için tasarlanıyor: Seni korku içinde yaşamaya zorlamak.
- Korku mu?
- Mutlak korku.
Bu sayede dışarı çıkıp, muhtemelen asla ihtiyaç duymayacağın şeyleri satın
alıyorsun ve yayıncı kuruluşlar, reklam
geliri kazanmaya devam ediyor.
Bir şey daha söyleyeceğim.
Buna bütün gün devam edebilirim.
Evimde bunlarla ilgili binlerce veri Öğreneceklerin sende bomba etkisi Ne var?
- Kapa çeneni.
- Harika.
Dinleyeceğine
kayıtsız kalmaya - İyi misin?
- Hayır, hiç de iyi
değilim! Arabada kal.
Birazdan kendine
gelirsin.
Hey, dostum.
Nasılsın?
İyi misin?
Sakın hareket etme.
911'i ara, tamam mı?
Tamam.
Tanrım.
Bütün ışıklar yeşil?
Bütün ışıklar yeşil
yanıyor.
Gidelim.
Hemen.
- Gidelim mi?
İyi de nereye?
- Çantanı al, dahi
çocuk.
Gidiyoruz.
- Gidelim.
- Daha önce hiç
trafik kazası geçirmemiştim.
Epey heyecanlıdır.
Gidelim.
Bu taraftan, haydi.
- Sen daha önce kaza
yaptın mı?
- Evet, yaptım.
Şimdi ne yapıyoruz?
60'larda icat
edilmiş, "yavaş koşu" denilen şeyi yapacağız.
Çok seveceksin.
Efendim, Chicago'dan
demiryolu sisteminin çöktüğüne dair bir rapor aldık.
Demiryolları şirketi,
iletişim sistemlerinin çöktüğüne dair
birinci derece arıza uyarısı veriyor.
Federal Havacılık
Dairesi acil durum bildirdi.
Hava Trafik Kontrol
ağı devre dışı kalmış.
Saldırı altındayız.
Pekâlâ, onları dışarı
çıkaralım da biraz temiz hava alsınlar.
Şarbon alarmı bu.
Herkes dışarı çıksın.
Hemen! Hemen! Haydi,
Taylor! Yürüyün! Çıkın! Tüm personel binayı boşaltıp servis araçlarına gitsin.
Bu bir tatbikat
değildir.
Tüm personel binayı
boşaltıp servis araçlarına gitsin.
Size içeride
ihtiyacımız var efendim.
Ekibini al.
Dördüncü kata
adamlarını yerleştir, anladın mı?
Maskelerinizi takın.
Orada ne olduğunu
bilmemiz gerek.
Bozulan verilerde
arama yap başlangıç noktasını bulmaya
çalış.
İkinci aşama başlasın.
Neler oluyor?
Paniklemeye
başladılar bile.
Başlarlar tabii.
Birilerinin,
paralarını aldığını düşünüyorlar.
Video paketini
hazırla.
Başkent ulaşım
sistemi çöküyor; az önce de finans sektörüne saldırdılar.
Hem de tamamına.
Ulaştırma ve Hazine
Bakanlarıyla, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanını bağla bana.
Haydi millet!
Birileri bir yerde dijital bir parmak izi bıraktı.
Bulun onu.
- Başkan Vekili
Bowman burada mı?
- Şu anda yok.
Bekleyeceksin.
Bugün olmaz.
Bu Matthew Farrell.
Onu buraya Bowman'ın isteği
üzerine getirdim.
Neler olduğunu
bilmiyorsan, bilen birini bul.
Bowman benim.
Video paketi
yüklenmeye hazır.
John, Farrell'ı
getirdiğin için teşekkür ederim ama şu
an gırtlağımıza kadar hasar tespitine batmış durumdayız.
Afedersiniz.
Özür dilerim efendim.
Yiyecek bir şeyler
var mı, atıştırmalık bir şeyler?
Varsa çok iyi olur.
Kan şekerim düştü de - Efendim?
- Yok mu?
Bir gün içinde,
ulaşım sisteminin çökmesi ve şarbon paniği yetmezmiş gibi borsadaki satışlar da tavan yaptı.
Federal Ticaret
Komisyonu, bu paniği, borsadaki bir bilgisayar
arızasının tetiklemiş olabileceğini düşünüyor.
Çok kötü.
Göründüğü kadar kötü
değil.
Böyle durumlara
hazırlanmak için tatbikatlar yaparız.
- Bunlar şüpheliler
mi?
- Öyleydiler.
Son 24 saatte yedisi
de öldü.
İçlerinde tanıdığın
var mı?
Hayır.
Birini bile mi
tanımıyorsun?
Efendim, sistem
hatası alıyoruz.
- Amerikalı
kardeşlerim - zaman tüm
vatandaşların kalplerine korku salma zamanı.
- Ülkenizin bu krizi engellemek için -
İzinsiz yayın bu.
neler yapabileceğini
sormayın.
- Çünkü karşılığında - hiçbir
cevap alamayacaksınız.
Ordumuzun gücü bu
durum karşısında hiçbir işe
yaramaz.
Dudaklarımı okuyun.
Amerika'nın o büyük ve kendinden emin ilerleyişi ve büyümesi
sona erdi.
Bu ulusun sahip olduğu
tüm hayati teknoloji bütün
haberleşme ulaşım internet bağlantısı
elektrik ve kritik kamu
hizmetlerinin kaderi şu anda bizim elimizde.
Yorulmayacağız,
duraksamayacağız ve başarısız
olmayacağız.
Bu frekansa nasıl
girdiklerini bilmiyorum.
Teşekkür ederim.
Ve herkesin Bağımsızlık Günü kutlu olsun.
Tüyler ürpertici
olmuş.
Daha fazla Nixon
bulmaya çalışmıştım.
Sence inandılar mı?
Kesinlikle.
Pekâlâ; telekom,
ulaşım ve - Tanrım, yangından mal
kaçırma bu.
- Ne?
Yangından mal kaçırma.
Bundan henüz emin
değiliz.
- Bu zaten bir efsane.
Böyle bir şey
yapılamaz.
- Efsane mi?
Sahi mi?
Bana bu kadının
hiçbir yetkisi olmadığını söyleyin lütfen.
Yangından mal kaçırma
nedir?
Tüm ulusal altyapıya
yönelik, üç adımdan oluşan sistematik bir saldırı.
İlk adım: Ulaşım
sistemini çökert.
İkinci adım: Finans
sektörüne ve iletişime saldır.
Üçüncü adım:
Doğalgaz, su, elektrik, nükleer güç gibi bilgisayarlar tarafından kontrol edilen ne
varsa hepsini, bütün kamu hizmetlerini devre
dışı bırak.
Bu yüzden buna
yangından mal kaçırma diyorlar.
Çünkü her şey elden
çıkarılmalı.
Bana bak.
Adın neydi senin?
Farrell mı?
Sesini alçalt biraz,
tamam mı?
Kimse burada
yangından mal kaçırmaktan bahsetmiyor.
Tabii eğer sen
birinin planlamasına yardım etmediysen.
Hayır.
Ben sadece diyorum ki Düşündüğün için sağol.
Durumu inceliyoruz.
Teşekkür ederiz.
- Şu ana kadar işi
zaten batırdınız.
- Ne?
Ne?
Yok bir şey.
Anladım diyorum.
Bana bak, bu çocuğu
öldürmek için izci kızları göndermediler.
Tam teçhizatlı profesyoneller
gönderdiler.
Adamlar her yeri
havaya uçurdu.
Bu çocuğu tanımıyorum
ve açıkçası ona günahımı bile vermem.
Kusura bakma.
Ama birileri bu
çocuğun ölmesini istiyor.
Ve burada her ne
oluyorsa, bununla ilgisi olduğu ortada.
Tamam, Ulusak
Güvenlik getirdiğimiz bilgisayar korsanlarını sorguluyor.
Size oraya kadar
eşlik etmesi için birini vereceğim.
Tamam mı?
Molina, bu çocuğu
merkeze götür.
O ne biliyorsa ben de
bilmek istiyorum.
Bildiklerimin
yarısını bilse beyni patlardı.
Özel Ajan Johnson.
Arabayla gideceğiz.
- Ajan Johnson mı?
- Evet.
Bu taraftan.
Harika.
Orada söylediklerinin
olması gerçekten mümkün mü?
Mümkün mü?
Tek bir şeyi
çıkarırsan sistem bunu telafi edebilir.
Ama bir seferde her
şeyi çıkarırsan sistem çöker.
Etrafına baksana.
Haydi canım.
Hükümetin böyle
işlerle ilgilenen onlarca dairesi vardır.
Afet İşleri'nin
Superdome'a yeniden su vermesi 5 gün sürmüştü.
Ulusal Güvenlik'e
varmamız ne kadar sürer?
Laughlin, polis
frekansına gir ve Ulusal Güvenlik'e giden yolu açtır.
Başkent Polis
Merkezi, FBI adına yolun boşaltılması talep ediyorum İletişim ağında Farrell kelimesi bulundu.
- Federaller onu
Ulusal Güvenlik'e götürüyorlar.
- Güzel.
- O devreyi hemen
kapat.
- Frekansı yalıt.
Araçlarını
görebileceğimiz bir konum bul ve Jonh
McClane'nin dosyasını göster.
Rand, az önce
Farrell'ı bulduk.
Yer bildirimi için
beklemede kal.
Çocuklar sizi sıkmak istemiyorum
ama az önce bir fast food daha geçtik
ve ben açlıktan ölüyorum.
- Ambalajını bile
açmadan yiyebilirim.
- Kapa çeneni.
- Birkaç tane ketçap
paketi de olurdu.
- Kapa çeneni.
Bana neden yalan
söylediğini anlatmak için 14 dakikan var.
Yalan söylemek mi?
Sen neden
bahsediyorsun?
Duvardaki resimler O adamları tanıyordun, değil mi?
- Hayır - Bana yalan söyleme evlat.
Ben polisim.
Yalan söylediğini anlayabilirim.
Kimdi onlar?
Tamam.
Peki, tamam.
Onlar rakiplerimdi.
Concord'a doğru ilk
sağa dönün.
Değişken bir
şifreleme algoritması geliştirdiklerini söylediler ve kırılıp kırılamayacağını görmek istediler.
Benim işim bu.
Matematiksel tabanlı
güvenlik.
Olay şu; yangından
mal kaçırma gibi çılgınca ve büyük bir
işi başarmak için bir sürü programcı
gerekir.
Ama uygulamak için
bir kaç tane "karanlık korsan" yeter.
Bu noktada işi
başlatanlar, yani benim gibi hiç kötü bir şey yapmayanlar resimlerini adamın birinin duvarında bulur.
Yemin ederim McClane,
Kıyamet Gününe suç ortağı olacağım
hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Lexington'dan sonra
sola dönün.
Bu seksi ses, bizi
neden bu yoldan götürüyor ki?
- 510.
birim.
- Aman Tanrım.
Concord'a giden iki
FBI aracı için yolu açın.
Anlaşıldı, merkez.
Bu o.
- Kim?
- Neyden
bahsediyorsun?
- Bunlar onlar.
- Bunu yapanlar mı
demek istiyorsun?
Yemin ederim onu
tanıyorum.
Bu sesi nerede olsa
tanırım.
- Hayır, bir şey
söyleme - Bir dakikalığına çeneni kapalı
tut.
Merhaba merkez,
oralarda havalar nasıl?
Şu 587'ler yüzünden
ortalık hayli karışık olmalı.
Evet, efendim.
Bütün birimleri sevketmek
zorunda kaldık.
Ortalıkta çıplak
gezenler için mi tüm birimleri sevketmek zorunda kaldınız?
Saçmalamayı kes de
telsizi patronuna ver tatlım.
Laughlin, güzergahı
değiştiriyoruz.
14'üncü caddeden sola
dön.
- Polis memuru
McClane.
- Dedektif McClane,
göt herif! Ama önemli değil.
Seni kodeste ziyaret
ettiğim zaman birbirimizi tanımak için
bol zamanımız olacak.
Ama ben senin
hakkında çok şey biliyorum zaten, John.
Brooklyn'deki
adresini ipotek ödemelerini, ne kadar
zamandır New York Emniyeti'nde
çalıştığını.
Holly nasıl sahi?
Üzüldüm;
boşanmışsınız.
Küçük Jack ve Lucy
için zor oldu mu?
İşte bu daha üzücü;
30 yıllık hizmet karşılığında daha iyi
bir emeklilik tazminatın olur sanmıştım.
Ve daha da kötüye
gidiyor.
401 bin doların yok
artık.
- Bak ne diyeceğim.
Bunu telafi edeyim.
- Şu kavşakta
sıkıştırın.
Bay Farrell'i
kafasından vurup yoluna devam et.
İlk sokağın sonuna
varana kadar bütün borçların
temizlensin ve çocuklarının hayatı kurtulsun.
Çok cazip bir teklif,
özellikle de son kısmı ama reddetmek zorundayım,
pislik herif! John, başaramıyacaksın.
Evet.
Şöyle de olabilir;
gelip seni bulur, dünyanın kaç bucak olduğunu
gösterir ve seni kendi gösterinden dışarı atarım.
Buna ne dersin
dallama?
Konumunu koru.
Eğilin! Eğilin! Kafanızı
kaldırmayın! Ana caddenin kesişiminde polis memuru vuruldu.
Haydi, haydi.
Çık dışarı! Gidelim! Kahretsin!
Kafanı kaldırma! Eğil! Sıkı tutun! Merkez, ekip arabası ateş altında! Destek
istiyorum! Merkez konuşuyor.
Destek gönderiyoruz.
Kemerini tak! Sıkı
tutun.
Sıkı tutun.
Tam isabet! -
İzlerini kaybettik.
- Peşlerinden
ayrılmayın.
- Buldular bizi.
- Biliyorum.
Tünele gir.
Soldan! Tanrım, ne
yapıyorsun.
Aman Tanrım! Tünelin
şemasını göster.
Tünel dedim! Kuzey
girişi kapılarını aç.
Trafiği oraya
yönlendir.
Bütün şeritler
tıkansın.
TÜNEL KAPALI TÜNEL
AÇIK TÜM ŞERİTLER AÇIK - Şimdi diğer tarafı aç.
- Ne?
Çekil! Bir yere tutun.
YÖNLENDİRİLMİŞ TRAFİK
Hey, Hey, arabadan çıkma! Dur.
.
Olduğun yerde kal!
Kımıldama! Koş.
Koş! Kahretsin! Bir
daha bu şekilde tereddüt etme.
Karımı çıkarmama
yardım edin.
- İyi misin?
- Evet, evet.
- İyi misin?
- Kollarımı hareket
ettiremiyorum.
- Bir dakika burada
bekle.
- Ne?
"Üniformalılar
olmaz, John" Duvarın arkasına geçin bayım! "Federaller bir iyilik
istedi.
" "Tek yapman gereken, bir çocuğu Jersey'den alıp
başkente götürmek.
" "Ne kadar zor olabilir ki?
O kadar da zor
olamaz, değil mi?
" "Hayır, kıdemli bir dedektif olması gerekiyor.
" Trafik sıkışıklığının ve üstüme araba atmanın beni
durduracağını mı sandın?
Rand, git oraya ve
işi hallet.
Gerek yok.
Bize doğru geliyor.
Araba yanıyor! Bu iyi
olmayabilir.
Bu hiç iyi bir fikir
değil.
- Dokunma bana,
dokunma.
- Tamam, özür dilerim.
İyi misin?
Aman Tanrım! - Şanslı
bir atıştı, değil mi?
- Evet, çok şanslı.
Arabayla helikopter
düşürdün.
Mermim bitmişti.
- Sen nasılsın?
- Dizim sıyrıldı,
astımım azıyor.
- Her neyse.
İyiyim.
- Yardım et.
Bir daha arabalardan
atlama.
Rand, rapor ver.
Helikopter düştü.
Peki Farrell ve
McClane ne oldu?
Tarih oldular.
Hemen buraya gel.
Tamam, devam ediyoruz.
Üçüncü aşamaya
başlayın.
Az önce Emerson'la
konuştum.
Ekip Woodlawn'a
varıyormuş.
Çok iyi.
Mai, verileri indirmeye
hazır ol.
Bayım, kimlik.
Kamyonun arkasına
park edin.
Sizi içeri alacağız.
Siz kapıya.
Siz benimle gelin.
Şarbon alarmı ilk beş
kat için verildi.
Alt katlar için
Savunma Bakanlığı'nın izni gerekiyor.
Niçin aşağı inmeniz gerektiğini
anlamıyorum.
Orada sunuculardan
başka bir şey yok.
Tekrar söyle.
Rodriguez! Duymadım.
- Giriş emniyette.
- Anlaşıldı.
Tamam, içerdeyiz.
Bu delilik.
Hey! Saçmalama.
Dayanıklı olmak
başka, aptal olmak başka.
Hastaneye gitmelisin.
Haline bak.
Doktor değilim ama yaralı
olduğunu görebiliyorum.
- Evet.
Seksi değil mi?
- Hayır! Gel haydi.
Bize doktor değil,
polis lazım.
İçeride.
Çekilin yoldan! Yol
açın lütfen.
Dikkat et!
Affedersiniz! Affedersiniz! New York polisi.
Bu çocuğu getirdim.
Haydi.
Gidelim evlat.
Affedersiniz.
Teşekkürler.
New York polisi.
Bu taraftan.
Çavuş?
Çavuş! Sizinle
konuşmalıyım.
- Doktor arka tarafta.
- Ben iyiyim.
New York polisi.
Sizinle konuşmalıyım.
Sadece bir dakika.
Çavuş! Aman Tanrım! Gidelim
buradan.
Mükemmel.
Sıra ikincide.
Hazır Hazırım.
Hazırız.
İndirmeyi başlat.
- Bir şey olmuyor.
- Sabret.
- Bilemiyorum, yanıt
vermiyor.
- Bekle.
Gördün mü?
İşte oldu! - % 20'si
inince bana haber ver.
- Tamam.
Lütfen sakin olun.
Affedersiniz! -
Affedersiniz! Teşekkürler.
- Lanet olsun! -
Evlat! Evlat.
- Tamam, tamam.
- Çantanda telefon
var mı?
- Evet.
Haydi gidelim.
Buyur bakalım, Ajan
Tovarek.
Bu sensin.
- % 20'si indi.
- Harekete geçme
zamanı.
Peşlerinden
ayrılmasınlar.
Son olaylar
sebebiyle, güvenlik güçleri tedbirli davranıyor.
Arama bitinceye
kadar, sürücülere araçlarını terketmelerini söylüyorlar.
Ve gördüğünüz gibi,
eğitimli köpekler bütün araçları tek tek arıyor.
Bu uygulamaların,
sabah duyduğumuz şarbon haberleriyle ya da
yeni bir terör tehditiyle bağlantılı olup olmadığını bilmiyoruz - Havacılık Dairesi bütün uçakları indirtmiş.
- Güzel.
Bütün şebekelere
erişim sağladık; telefon, elektrik, su, nükleer santraller.
- Affedersiniz - Jack Parry, Ulusal Güvenlik.
Chuck Summer, Ulusal
Güvenlik'ten.
Beyaz Saray'ın
emriyle geldik.
- Yardıma ihtiyacınız
varsa, hazırız.
- Yardım mı?
Harika.
Adamlarıma
çalışabilecekleri yer lazım.
Bir şeyler yapabilir
misiniz?
Gördüğünüz gibi her
taraf dolu.
Adamlarınız şu köşede
durup beklesin.
Bir şeye ihtiyacım
olursa el sallarım.
- Dur! Sakın arama.
- Nasıl yani?
Bu hattı saatler önce
kırmışlardır.
İzimizi bulabilirler.
Koy cebine gitsin.
- Emin misin?
- Evet.
Ya da parçalayabilirsin.
Parçalamana gerek
yoktu.
Affedersiniz.
Bu polisiye bir durum.
Sizi daha sonra
arayacak.
Yanımdan ayrılma.
Buraya gel.
- Çekiyor mu?
- Evet.
- Efendim?
- Ben, John McClane.
Ajan Bowman lütfen.
Efendim, John McClane
arıyor.
- McClane, konuş.
- Ulusal Güvenlik'e
ulaşamadık.
Yine çocuğun peşine
düştüler.
Bütün adamların öldü.
- Farrell nerede?
- Şu anda benimle
birlikte.
- Efendim?
- Hatta kal, John.
Tamam, bekliyorum.
Cennette yeni bir gün.
Her yere sızmışlar.
İletişim sistemi, telefonlar,
cep telefonları, uydular.
Bütün kanalları ele
geçiriyorlar.
YA, BU HENÜZ
BAŞLANGIÇSA?
YA TEK BAŞINIZAYKEN YARALANSANIZ
VE 911'İ ARASANIZ AMA KİMSE CEVAP
VERMESE?
- Haberleri açar
mısınız?
- Haberler bu zaten.
Bütün kanallar aynı.
- Bir kaç dakikadır
böyle.
- "YA HİÇ KİMSE
YARDIM ETMESE?
" Aman Tanrım! McClane! Dikkat et.
Dikkat et! Dikkat et.
Bowman?
Bowman, gördün mü?
Bowman, bu bir
aldatmaca.
Gördüm.
Tanrıya şükür.
Kahretsin! - McClane?
- Bowman! Uydu göçtü.
Bana bir şehir hattı
bulun.
Küçük bir kod yazdım,
dünya karıştı.
Bu, düpedüz terörizm.
- Ne?
- Bu delilik.
Yangından mal kaçırma
kavramını ilk duyduğumda biri bunu
yaparsa çok ilginç olur diye düşünmüştüm.
Reset düğmesine bas
ve sistemi eğlence olsun diye yok et.
Bu bir sistem
değil.
Bir ülke! İnsanlardan
bahsediyoruz.
Evlerinde tek
başlarına ölüm korkusuyla oturan bir
ülke dolusu insandan bahsediyoruz! Nostaljik takılmayı bırak da, bu herifleri yakalamama nasıl yardım edeceğini düşün.
Yardım et bana!
Kendini onların yerine koy.
Haydi ama! Saldırıyı
yapan sen olsaydın bir sonraki hamlen ne olurdu?
Yangından mal
kaçırmanın bütün olayı çoğunlukla
uzaktan gerçekleştirilmesidir.
Ama her şey tamamıyla
çevrim içi çalışmaz.
Çok büyük tesisler
mesela.
Onlar kapalı devre
çalışır.
Güvenliği aşabilirsin
ama sistemini kapatmak için fiziksel
olarak orada bulunmalısın.
Kendini göstermen
gerekir.
Ayrıca - Şu herifin cep bilgisayarını versene.
- Telefonlar çökmüş
durumda.
Hayır, çöken şey
şebeke.
Tekrar programlayıp
eski uyduyla bağlantı kuracağım.
Bilgisayar korsanları
böyle sörf yapar.
Muhtemelen onlar da birbirleriyle bu şekilde irtibat
kuruyorlardır.
Bu kadar çok şeyi
nereden biliyorsun?
Bilmem.
Çok fazla söylenti var.
Sana anlatamam.
Pekâla.
Ulusal elektrik
şebekesi.
Doğalgaz ve elektrik
şebekesi Doğu, Merkez ve Batı olmak üzere
üç birincil dağıtıcıyla üç bölgeye ayrılmıştır.
İşte burada.
- Neye bakıyoruz?
- Bu, Doğu dağıtıcısı.
Eğer bunu ele
geçirirlerse, bütün Doğu koridorunun elektriğini keserler.
Ama tekrar
söylüyorum, bunu elle yapmak zorundalar.
- Gidelim haydi! -
Nereye?
Batı Virginia'ya mı?
Beni öldürmeye
çalışan insanlarla daha fazla uğraşabileceğimi
sanmıyorum.
McClane! - Alışırsın.
- McClane.
Lanet olsun! Efendim,
kablosuz şebeke çöktü.
Galiba şehir
hatlarına da saldırıyorlar.
Nasıl yaparsanız
yapın ama bana bir hat bulun.
- Haydi! Ne buldunuz?
- Binayı taradık.
Temiz görünüyor.
- Tekrar bakabiliriz.
- Uğraşmayın.
Gerek yok.
Bu bir tuzak.
Herif bizimle oynuyor.
Pekâla, herkes kriz merkezine
geri dönsün.
Toplanıyoruz! - Bin
haydi.
- Kapı kilitli.
Fazla silahın varsa
kilidi açmakta kullanabilirim.
Sakın yapma! Arabayı
kullanılmaz hale getireceksin.
Tanrım! Manyakçaydı.
Gördün mü?
Kusura bakma.
Bu kadar çabuk
açılacağını bilmiyordum.
Bu sorun çıkarıyor.
Sen nasıl yaptın?
İyi misin?
Ne oldu?
Kafana mı çarptı?
Özür dilerim.
Hayır, lütfen onlara dokunma.
Ne yaptığımın farkındayım.
Daha önce de yaptım.
Yani, okudum.
Yol Yardımı.
Hava yastıklarının açıldığını
tespit ettik.
Evet.
Az önce bir ağaca
çarptık ve babam kalp krizi geçiriyor.
Galiba ölüyor.
Bize yardım edin.
Bekleyin, ilk yardım
ekipleriyle temasa geçiyoruz.
Hayır! Ölüyor! Onu hastaneye
götürebilirim! Ben kullanabilirim.
Ben iyiyim.
Anahtar arabayı
çalıştırmıyor.
Sizin çalıştırmanız
gerek.
Lütfen, baba - Adınız, lütfen?
- Ben Benim adım Frank, babamın
adı da Dvorak Tsajanski.
Lütfen Lütfen, bize yardım edin.
Yardımınıza
ihtiyacımız var.
Lütfen.
İlk yardım ekipleri
yola çıktı.
Hayır, beni dinleyin.
Bayan, adınız nedir?
- Dolores.
- Dolores mi?
Dolores, baban var mı
bilmiyorum ama benim var ve bir yıl
sonra da var olduğunu söyleyebilmek istiyorum.
Çünkü babam benim
kahramanımdır.
Ve şu anda kollarımda
ölüyor.
Tek umudu ise acil
olarak bir hastaneye gitmek.
Bekleyemeyiz.
O yüzden lütfen, şu
kahrolası arabayı çalıştır! Teşekkür ederim, Dolores.
Cep bilgisayarını
versene.
Büyücüyü aramam lazım.
- Kimi?
- Büyücü.
Dijital Jedi.
Muhteşem biridir.
DOĞU BÖLGESİ ELEKTRİK
DAĞITIM MERKEZİ MIDDLETON, BATI VIRGINIA Buraya giriş yetkiniz yok hanımefendi.
FBI.
Bir güvenlik
ihlalinden şüpheleniyoruz.
Buraya izinsiz iniş
yapamazsınız Çok iyi bir iş yaptın evlat.
Sağol.
Neyin var senin?
Şikayet edecek bir
şey kalmadı mı?
Hayır.
Ben sadece - Peki, ne?
Neyin var?
- Senin gibi değilim.
Bu işler bana göre
değil.
O ne demek oluyor?
Ne gibi mesela?
Ben kahramanlıktan
anlamam.
Senin gibi cesur
değilim.
- Öyle biri değilim.
- Ben kimsenin
kahramanı değilim, evlat.
Altı saat içinde on
kere hayatımı kurtardın.
Ben sadece işimi
yapıyorum, hepsi bu.
Kahraman olunca
eline ne geçer biliyor musun?
Hiçbir şey.
Üzerine ateş
açılır.
Sırtını
sıvazlayıp, "aferin sana" falan derler.
Boşanırsın.
Soyadını hatırlamayan
bir karın olur.
Çocukların seninle
konuşmak istemez.
Yalnız başına yemek
yersin.
Güven bana evlat,
kimse böyle biri olmak istemez.
Peki bunu neden
yapıyorsun?
Çünkü şu anda yapacak
başka kimse yok.
Bunu yapacak başka
birileri olsaydı onlara bırakırdım.
Ama yok.
O yüzden biz
yapıyoruz.
Böyle biri olmanın
nedeni bu demek.
Bitmesine az kaldı.
Emerson'ı ara.
Yakında orada
olacağımızı söyle.
Ne yapıyorsunuz?
Bu kata sadece
yetkili personel Burada bekle.
Tamam, haydi.
- Girdik.
- Güzel.
Kapatın.
Tahmininde haklıydın,
evlat.
Tamam, bu korkunç.
Misafirlerimiz var.
- Elektrik şebekesini
nasıl kapatabilirler?
- Ne?
- Haydi.
- Şey Merkez kontrol odası.
Tamam - 4.
kat.
4.
kat.
- Acele et.
Sağ tarafı al.
Lanet olsun.
- Duramaz mıyız - Devam et.
Ediyorum zaten! Ben
sadece biraz soluklanalım istedim.
Biliyorsun, spor
salonu diye bir şey var.
Haydi, gidelim.
Gidelim.
İstihbaratçılar,
teröristlerin hareket halinde olduğundan oldukça emin.
Ancak bu şekilde
yerlerinin saptanmasının önüne geçiyor olabilirler.
Kullandıkları
donanımı göz önüne alırsak muhtemelen,
romörklü büyük bir araç arıyoruz.
Pekâlâ.
Ulusal
Güvenliktekilere söyle ellerinde ne
kadar ajan, uydu ve ağ sistemi varsa hepsini istiyorum, derhal.
Oyun bitti, tatlım.
Sakın.
Çek elini silahtan.
Eller yukarı.
Ayağa kalk.
Haydi.
Şimdi! Haydi, evlat.
Yap şunu.
Tamam Olabildiğince hızlı yap.
Tanrım! Bu kadar
kung-fu saçmalığı yeter.
Eskiden birkaç tane
fahişe tanırdım, ama belki de sen Hâlâ
bayılmadın, öyle mi?
- Ne yapman
gerekiyorsa, yap.
- Tamam.
- Ne kadar zamana
ihtiyacın var?
- Şey Fazla değil.
Vay be! - Bitirdin mi?
- Ben, şey - Bitirdin mi?
- Hayır, bitmedi.
- Ne?
- Burada
e-postalarıma bakmıyorum herhalde.
Sanal makine
kullanmışlar, programlarını ana makineden izole edip sunucuyu geri yükleyeceğim.
- Ne?
! - 30 saniye sürer, tamam mı?
Bu şeyi yapmak o
kadar kolay değil Tamam Yaptığın herşeyi geri al.
Şimdi! Tamam.
Tamam, tamam.
Sağ elim, ben sağ
elimi kullanırım.
Diğer elim lazım,
gerçekten.
Sağ elimi kullanırım
ben.
Son kapıyı da aç.
Ne yaptığını biliyor
musun?
Bu ülkeye ne yapacağının
farkında mısın?
Evet, biliyorum.
Kapıyı aç hemen.
Peki, tamam.
İkimizin de biliyor
olması ne güzel.
Ne yaptığını
biliyorsun yani?
Bilmene sevindim.
Nasıl gidiyor?
Sıkı tutun.
Dinle, sadece bir
saniye konuşalım.
Nasıl?
Çok sıkmıyor, değil
mi?
Lanet olsun! Gülümse!
McClane! Kahretsin! McClane, çık ordan! Haydi, adamım! Haydi! Haydi, adamım.
Seni adî sürtük.
Bunu gördün mü?
Onu durdurdun, değil
mi?
Bilirsin, kafana
dayalı bir silah varsa bu tür işleri yapmak zorlaşır.
- Ne?
- Bu sürpriz oldu
biliyorum.
- Öylece kapatamaz
mısın?
Kilitleyemez misin?
- Emin değilim.
Belki biraz
yavaşlatabilirim.
Batı ve Merkez
bölgeleri ele geçirildi.
Sadece Mai'nin
bitirmesini bekliyoruz.
Bir dakika.
Bir şey oluyor.
Tüm güvenlik yeniden
etkinleşiyor.
Sanırım birileri ucuz
viagra almak için markete gitmiş olabilir.
Kız arkadaşın
öldüğüne göre, neden bizim seksi bekarlarımıza bir göz atmıyorsun?
Bu bir elektronik
bomba.
Hey Tamam, bekle, bekle.
- Mai, konuş benimle.
Neler oluyor?
- Mai mi?
Evet, insanları
dövmeyi seven şu Asyalı piliç mi?
Çok uzun bir süre kimseyle
konuşabileceğini sanmıyorum.
Onu son gördüğümde,
kıçında spor aracı asılı halde asansör boşluğundan aşağı süzülüyordu.
Hayrola ne oldu?
Dilini kedi mi yedi?
Dinle, dallama.
Yangından mal
kaçırman sona erdi.
Küçük sirkini topla,
yoksa gelir ve sana dünyanın kaç bucak olduğunu gösteririm.
Kim olduğum veya ne
yapabileceğim hakkında hiçbir fikrin yok.
Burada işimi
bitirdiğimde, söz veriyorum ki çabuk bitecek
Tüm dikkatimi Senin üzerine
yoğunlaştıracağım.
Demek olayı
kişiselleştirmek istiyorsun, peki.
Doğalgazın her
metrekübünü o istasyona yönlendir.
- Bu şeyle Bowman'ı
bulabilir misin?
- Elbette.
Herkesi bulabilirim.
Yap o zaman.
- Şimdi mi?
- Evet, şimdi.
Lütfen, o olmasın.
- Bu Thomas Gabriel.
- Kahretsin.
- Bu herifi tanıyor
musun?
- Onunla çalışmıştım.
Savunma Bakanlığı'nın
altyapı güvenliği baş programcısıydı.
11 Eylül'den sonra,
Kuvvet Komutanları'na sistemin açığı olduğunu o söylemişti.
Revizyondan
geçirilmesini istemişti ama dinlemediler.
Gabriel pek insancıl
değildir.
Öyle mi dersin?
Bunu halka açıklamaya
çalışınca, onu çarmıha gerdiler.
İtibarını yok
ettiler, mal varlığına el koydular.
Sonrasında ortadan
kayboldu.
Oldukça ciddi bir
sorunumuz var.
Bir dakika bekle.
Ne?
Sanırım hemen buradan
çıksak iyi olacak.
- Boru hatlarını
buraya yönlendiriyorlar.
- Boru hatları mı?
Hangi boru hatları?
Tanrım! Hem de
hepsini.
Şu yanıp sönen okları
görüyor musun?
Bu hiç iyi değil.
- Hepsi buraya mı
geliyor?
- Evet.
Sanırım gitsek iyi
olacak.
Dinle, gitmem lazım,
gitmem lazım.
Derhal Thomas
Gabriel'i bulun.
McClane?
McClane?
Haydi gidelim.
Bırak şunu.
Derhal.
Bırak şunu, haydi!
Gidelim! Gir içeri! İyi misin?
- Haydi gidelim.
Burdan çıkmamız lazım.
- Bunu neden yaptılar?
Adamım, ne için?
Hey, kes şunu, haydi.
Onlar için yazdığın
kodla bir alakası olmalı.
Düşün.
Haydi, kazanmamıza
yardım et.
Kazanmak mı?
Ne zaman kazanmaya
başlayacağız ki?
Etrafına bir bak.
Sen aklını mı
kaçırdın?
Kazanıyor gibi mi
görünüyoruz?
Herifler işimizi
bitirdi! Senden sakladığımı mı zannediyorsun?
Ne istediklerini
bilseydim, söylerdim! Hem de memnuniyetle! Tanrım.
Büyücü.
Büyücü.
İşte bu harika.
Telefon da gitti.
- Uyduları yörüngeden
mi çıkarmışlar?
- Hayır şarjı bitti.
- Gidip onu
görmeliyiz.
- Kimi?
Büyücüyü.
Baltimore'daki evine gitmeliyiz.
- Büyücünün evine
şimdi gidemeyiz.
- Hey! Yardım etmemi
istemiştin.
Al sana yardım.
Tamam mı?
Güven bana.
Gidip, Büyücüyü
görmeliyiz.
Tek umudumuz bu.
- Uçmaya ne dersin?
- Nasıl yani?
Bir pilotla mı
diyorsun?
- Yuvarlak kısma
yerleştir.
- Neyi, kahverengi
şeyi mi?
Al, tak şunu.
Oraya yerleştir işte.
İşe yarayacak.
- Sen iyi misin?
- Evet, sadece
uçmaktan biraz korkarım.
- Ben de uçmaktan
korkardım.
- Sahiden mi?
Evet.
Birkaç ders aldım.
Korkularınla
yüzleşmek gibi şeyler.
- Öyle mi?
İşe yaradı mı?
- Pek sayılmaz.
- Bu sesi çıkarmak
zorunda mı?
- Evet.
- Belki de arabayla
gitmeliyiz.
- Sakin ol.
Kalkış en zor
kısımdır.
Gerçekten mi?
Ben de duydum ki - Dürüst olmak gerekirse, birkaç dersi
kaçırmıştım.
- Öyle mi?
Sahiden mi?
Ama ehliyetin var,
değil mi?
Yani, bunlardan
birini uçurabilirsin, değil mi?
- Tanrım.
- Hey, işte
kalkıyoruz! Kalktık.
Tanrım.
Güzel.
Oldukça güzel.
Tanrım, şuna bir bak.
Bütün bölgenin
elektriği gitmiş.
Büyücünün evini nasıl
bulacağız?
Şey, muhtemelen
ışıkları hâlâ açık olan onunki olacaktır.
Güç zaiyatı artmaya
devam ediyor.
Doğu Yakasının
neredeyse yarısı gitti bile.
Pekâlâ.
Elimizde ne varsa acil
güç jeneratörlerine yükleyin.
Bizi nasıl
geçebiliyorlar?
Tamam.
Aşağıda, aşağıda.
Gördüm.
- Aşağıda mı?
- Sola.
Aşağıya.
Ne?
Oraya mı ineceğiz?
- Tamam, sıkı tutun.
- Tamam, Tamam.
Teller.
Tellere dikkat et! -
Teller.
Teller! - Gördüm.
Dikkat - Tanrım.
- Haydi.
Evet.
Ya, evet.
"Kalkış en zor
kısımdır.
" Gidelim.
Büyücü hakkında
bilmen gereken bir şey var.
Polislerden nefret
eder.
Yani konuşma kısmını bana
bırak, tamam mı?
Kahretsin.
Selam, Bayan Kaludis.
Freddy evde mi?
Ben Matt Farrell ve
bu da, şey Billy.
Biz onun Uzay Kampından arkadaşlarıyız.
Uzay Kampına Freddy
ile beraber gitmiştim.
Freddy! - Freddy?
- Misafirlerin var! -
Freddy kaldır kıçınıda, gel buraya.
Frederick! Beni
duymadın mı?
Tüm Baltimore duydu
seni, Anne.
- Arkadaşların geldi.
- Arkadaşlar mı?
Ne ?
Yapma, Anne! Sana kaç
kere insanları buraya getirme demedim mi?
Çok iyi göremiyorum.
Şu sakallı, genç Han
Solo mu?
Çok kilo vermişsin! Hayır,
aksine 14 kilo aldım.
O da kim?
Biliyor musun, pek de
önemli değil.
Dostum, burada ne
işin var?
Senin yüzünden,
çevrimiçi kalabileyim diye 5 jeneratör çalıştırıyorum.
Ve suikastçılar seni
avlamaya başladığına göre, bu ziyaret benim açımdan pek faydalı sayılmaz.
Hey, ona dokunma,
olur mu?
Halk bandı telsiz mi?
Senin gibi birisi
için teknolojisi biraz düşük değil mi?
Dostum elindeki,
dünyanın sonu için sigorta sistemi, tamam mı?
Son mikroçip yok
olduğu zaman, dışarıdaki insanlarla bağlantı kurup zombi olup olmadıklarını öğreneceğim.
- Ne diye babanı
buraya getirdin ki?
- İyi biridir.
Epey oyun kültürü
vardır.
Güzel poster.
- Ne?
Sen de mi Fett
fanatiğisin?
- Hayır.
Ben hep, bir Yıldız
Savaşları hastasından fazlası oldum.
- Yıldız Savaşları
hastası mı?
Bu adam da kim?
- O, benim Hey, damperli kamyon.
Ben onun babası
değilim.
- Ben bir polisim.
Buna ne diyeceksin?
- Polis mi?
Üzgünüm.
Teşekkür ederim.
Neden komuta
merkezime bir polis getirdin ki?
Komuta merkezi mi! Burası
bir bodrum.
- Hayır, komuta
merkezi! - Açıklayabilirim.
Bize Thomas
Gabriel'den bahset, olur mu?
Buraya bunun için
geldik.
Thomas Gabriel mi?
Tanımıyorum.
Üzgünüm.
Defol! Hemen şimdi,
buradan çıkmanızı istiyorum.
Sakin ol.
Sakin ol, koca oğlan!
Sen sakin ol! Burası benim evim! Bana istediğimi söyleyeceksin, yoksa seni
kendi evinde, ölene kadar döverim.
Dört yıl önce,
Savunma Bakanlığı Thomas Gabriel'i sanal hayalet olarak işe aldı.
İşindeki ilk gününde,
patronlarına Ulusal Güvenlik
altyapısının tehlikelere açık olduğunu söylemiş.
Ona,
"Tavsiyenizi değerlendireceğiz.
" demişler.
Ama bu ona yetmemiş
çünkü kendini adamış biri o.
Bu yüzden,
Genelkurmay Başkanının toplantısına izinsiz dalmış, ve sadece bir diz üstü bilgisayarla, Hava
Savunma Komutanlığı'nın sistemine girip
tüm savunma ağımızı devre dışı bırakmış.
Adamın kafasına bir
silah dayayıp durması için zorlamışlar.
Thomas Gabriel, bir
konuyu kanıtlamak için sadece bir diz üstü bilgisayarla Hava Savunma Komutanlığı'nın sistemini
çökerten adamdır.
- Senden korktuğumu
mu sanıyorsun?
- Onu nasıl
bulacağımızı söyle yeter.
Nereden bileyim?
O bir hayalet, adamım.
Ortadan kayboluverdi.
- Başka bir çıkmaz
sokak.
Haydi.
- Bekle.
Dinle Büyücü, birkaç
hafta önce bir şey yazdım Bir değişken
algoritmalı güvenlik kodu, muhtemelen şu anda Thomas Gabriel tarafından
kullanılıyor.
Hayır, bunu biliyoruz.
Evet.
Bize ne için
kullandığını söyleyebilir misin?
Bilmiyorum.
Ben de çözmeye çalışıyordum.
İşte, bak.
Ülkede bulabildiğim
tek güvenlik sistemi şu anda Sosyal
Güvenlik İdaresi şablonunda çalışıyor.
Ama onu ana binada
kullanmıyorlar.
Bak.
Onu bu binada
kullanıyorlar, Woodlawn'da.
- Bu da ne böyle?
Tanrım! - Biliyorum,
değil mi?
- Siz neden
bahsediyorsunuz?
- Güç tüketimi
grafiği.
- Sıcak.
Yanıyor.
- Neden kuleleri
soğutuyorlar?
Merhaba.
Kuleleri soğutmak ne
demek?
Görüyor musun, neyle
uğraşıyorum?
Büyük sunucu
çiflikleri aşırı ısı üretir ve soğutulmaları gerekir.
Ama neden orası?
Bu binada ne var
bilmiyorum, ama Sosyal Güvenlik numaraları olmadığı belli.
Burada bir kırmızı
bayrağım var! Birisi Woodlawn'ı kırmaya çalışıyor.
Şu anda ana sunucuyla
uğraşıyor.
"Frederick
Kaludis.
" - Şuna bir
bakalım.
- Şişko piç.
McClane.
- Kızı nerede?
- Az önce cep
telefonunun izini bulduk.
Buna bayılacaksın.
Pekâlâ.
Sana daha yakından
bir bakalım.
- Freddy?
- Ne?
Ne halt yemeye benim şebekemin
içinde dolanıyorsun?
McClane?
Seni çoktan
öldürdüğümü sanıyordum.
Bunu arada bir
söylüyorlar.
- Yerini tespit
edebilir misin?
- Elbette.
Elinle kamerayı
kapatınca mikrofonu da kapatmış olmazsın, Dedektif.
Evet, bilgisayarlar
konusunda sizin kadar bilgili olmadığımın farkındayım ama hâlâ hayattayım, öyle değil mi?
Şimdiye kadar
elinizdeki kötü adamları tüketmiş olmalısınız, ne dersin?
Gabriel?
Cidden, bana
anlatabilirsin.
Nasıl işliyor bu?
Özel servis numaranız
mı var?
800'lü hat falan mı?
1-800-DALKAVUK gibi?
Eminim hâlâ
"Hemen buraya ölü bir Asyalı
fahişe daha alabilir miyim?
" diyorsunuzdur.
Ama her şey bir yana,
o sıska ninja fıstık harika sakso çalıyordu.
Böylelerine rastlamak
çok zor olmalı.
- Kendini bir şey
sanıyorsun, değil mi?
- Keyfime bakıyorum.
Sahi mi?
Bu onlardan biri mi?
- Alo?
- Merhaba, Acil
Servis'ten arıyorum.
- Hele şükür.
- Beni duyabiliyor mu?
Adım Lucy Gennero.
Burada kapana kısıldım.
Cep telefonum
çalışmıyor.
Konuşmamızı duyuyor
mu?
Lucy, kapat telefonu!
Tamam, sakin olun bayan.
Nerede olduğunuzu
biliyoruz.
Her şey yoluna
girecek.
- Lucy, kapat
telefonu! - Lütfen, John.
konuşmaya çalışıyorum.
Siz de tahmin
edersiniz ki bu gece biraz yoğunuz ama
sizi oradan çıkaracağımızdan emin olabilirsiniz.
- Gerekirse bizzat
ben geleceğim.
- Teşekkür ederim.
Bu arada, sizin
adınıza temasa geçebileceğimiz biri var mı?
Evet.
Babam.
Adı, John McClane.
Kendisi New York
polisidir.
Onu buluruz.
Biraz daha dayanın
bayan, kısa bir süre sonra yanınızda olacağız.
Teşekkür ederim.
Kızın harika biri.
Onunla tanışmak için
sabırsızlanıyorum.
Ne oldu?
Dilini mi yuttun?
Haydi, John.
Espri yapsana.
Komik bir şey söyle.
Nereye gidiyorsun?
McClane! Dur.
Nereye gidiyorsun?
Ne yapacaksın?
Ne yapacağımı
sanıyorsun?
O herifi öldürüp
kızımı kurtaracağım.
- Ama nerede olduğu
belli değil - Bak.
İşler karışacak.
Sen burada kal.
Sadece Hamhock ile bilgisayar oyunu oyna.
- Warlock.
- Warlock.
Evet.
Ya da sadece burada
bekle.
- Bana kalırsa - Sana iyilik yapıyorum.
Bu iş iyice karışıcak.
Gerisini bana bırak.
Yardımın için
teşekkür ederim.
Kemerini bağla.
FBI.
Jersey saha ofisi.
Kimliğinizi görebilir
miyim?
Tabii ki.
Babam polistir.
Alışkanlık işte.
Babanız çok akıllı
biri sanırım.
Bowman'ı arayabilir
misin?
Tabii.
Hiç çekmiyor.
Gabriel bütün uydu
linklerini kapatmış olmalı.
Kahretsin.
Lucy için üzgünüm
dostum.
Her şey için özür
dilerim.
Bu işe bulaşman benim
hatamdı.
Bu senin kavgan
değildi.
Özür dilemene gerek
yok.
- Bırak beni, adi
herif! - Bu kaltak ele avuca sığmıyor.
Sakin olur musun?
Hey! Uslu dur yoksa
canın yanar.
Öyle mi?
İstersen dışarı gel
de kimin canı yanacakmış görelim.
Tam babanın kızısın.
Ellerini bağlayın.
Trey, Gabriel seni
görmek istiyor.
- Vakit geldi mi?
- Evet.
Tamam.
Hemen dönerim.
Hayır, hayır lütfen! Havalandırmadan
içeriye sızmaya çalışanlar var.
Git bir bak.
Geç kalma.
Birazdan
toparlanacağız.
Hey, McClane,
herhangi bir planımız var mı?
Lucy'yi bul ve
diğerlerini öldür.
Demek istediğim; daha
detaylı bir plandı, bunu nasıl yapacağımıza dair mesela.
Haydi.
Görünüşe bakılırsa, soğutma
kuleleri aşağıda tutuluyor.
Bu kilitli sanırım.
Görünen o ki doğru
yoldayız.
Bu şey, soğutma
sistemini kontrol ediyor gibi gözüküyor, yani
sistemi kırıp alarmı etkin hâle geririrsem
bu, Bowman'ı uyarır.
Birileri alarmı
etkinleştirdi.
Teşekkürler dedektif,
duyuyorum zaten.
Kapatmanın bir yolunu
bul.
Elimizde ne var?
Sorunumuz var.
Woodlawn'da alarmlar
çalışmaya başladı.
Bu, onun işi olmalı.
Woodlawn da nedir?
Ulusal Güvenlik
Birimi'nin bir bölümü Baltimore dışında
bir güvenlik merkezi.
11 Eylül'den sonra,
tüm finansal bilgileri yedeklemek için inşa ettiğimiz bir tesis.
Sistemimize
girdikleri an, tüm finansal bilgileri kendi sunucularına aktaracaklar.
Bankalar, borsa,
şirket kayıtları, devlet tahvilleri Hepsini.
Bu da Amerika'nın tüm
zenginliğinin bir yedeği anlamına geliyor.
Hepsi tek yerde mi?
Gabriel bununla neler
yapabilir?
Sisteme girebilirse,
tüm bilgileri almaya çalışacaktır.
Daha sonra da Milyarları hortumlamaya başlayacak.
Ya da tüm bilgileri
silip bizi Taş Devri'ne gönderebilir.
- Ben neden haberdar
değilim bunlardan?
- Açıkçası bu bilgi,
güvenlik seviyenizin üstünde.
Benim bile üzerimde
mi?
Seni haddini bilmez
küstah Ben savunma sistemlerinden sorumluyum .
Benim bilmediğim
kadar gizli bir şeyden Gabriel nasıl haberdar oldu peki?
Çünkü kendisi yazdı.
Bu, onun programıydı.
Geçtiğimiz gece sizin
sisteminize sızmanın indirme işlemini tetikleyeceğini biliyordu.
Buranın yerleşim
planını bulabilecek miyim, bir bakayım.
Kımıldama! Çantadan
uzaklaş, hemen! Tamam, tamam.
Seni bekliyorduk.
Öyle mi?
Açıkçası ben de seni
bekliyordum.
McClane! McClane! Evlat?
Matt?
Evlât! Emerson.
Soğutma kulelerinin
birinde bir sorunumuz var.
- Kule yedi.
- Kule yedi.
Ne olduğunu bul.
Hemen hallediyorum.
Tamam.
Efendim.
Müdahale ekibi hazır
olsun.
Woodlawn'a ulaşmamız
lazım.
Tim'in bölgeye
ulaşması en az 20 dakika sürer diyorlar.
20 dakikamız yok.
Pentagonun başkent
üzerinde uçan uçakları var.
.
Jetlerden birini
Woodlawn'a yollasınlar bir tanesi biz
oraya varana kadar gözetlemede olsun.
Gidelim.
Kızım nerede?
Russo, cevap ver.
Sanırım Russo senin
kız arkadaşınla buluşmaya aşağıya indi, dallama.
Bir dakika bekle.
Buralara geliyor gibi
görünüyor.
McClane! Üçüncü
katta! Hepsini duydun mu?
Bu doğru.
Üçüncü kattayım.
Ama seni yakalamaya
geliyorum.
Kımıldama.
Sana bir doktor
göndereceğim.
Adamı öldür, sana
Mai'nin payını da vereyim.
Anlaştık.
Benim algoritmam.
Tamam lütfen Tanrım.
Lütfen Tanrım.
Tanrım, paranın
peşindeler.
Beni yakalamaya mı
geliyorsun John?
Plan bu mu?
Evet, planım bu.
Şu anda kızının
kafasına bir kurşun sıkmayacağımı nereden biliyorsun?
- Çünkü benden
korkuyorsun.
- Senden korktuğumu
mu sanıyorsun?
Aksi halde şimdiye
kadar ölmüş olurdu.
Bir pazarlık kozuna
ihtiyacın var.
Dur orada! Eller
yukarı.
Beni öldürürsen, onu
asla açamazsınız.
Yakaladım seni, küçük
serseri.
Uzaklaş.
Çekil! Biliyor musun
John, kötü bir başlangıç yaptık gibime geliyor.
Ve bu yüzden benim
kötü adam olduğumu sanıyorsun.
Hiçbir şey gerçeğin
ötesine geçemez.
Ben iyi adamım.
Hazırlıklı olmazlarsa
bunun olabileceğini onlara söylemiştim.
Bir teşekkür aldım mı?
Hayır, çarmıha
gerildim.
Dinlemediler bile.
- Şimdi dikkatlerini
çektin, değil mi?
- Bu doğru.
- Ülkeye bir iyilik
yapıyorum.
- Onu parçalayarak.
Benim yapmam, bir
yabancının yapmasından daha iyidir.
Bazı kafayı yemiş
dindar tipler kıyamet koparmak peşindeler.
Hiç kimse bunun
olmasını istemez.
Ülke, karşılığını
ödemeye niyetli olursa, bozduğum her şey düzeltilebilir.
Saçmalık.
Asıl mesele zaten hep
paraydı.
Ne?
İşimin karşılığını
almamalı mıyım?
Burada zor bir iş
yapıyorum, John.
O zaman bir yere
gitme, göt herif.
Sana bir çek
getiriyorum.
Bu adamla
konuşamıyorum.
Sen konuş, bakalım
odaklanmasını sağlayabilecek misin.
Baba?
Selam bebeğim.
Şimdi sadece beş kişi
kaldılar.
Dayan Lucy.
Geliyorum.
Birisi lütfen şu
orospu çocuğunu öldürebilir mi?
Bir sorunumuz var.
Aslında bir sorun yok.
Sadece yanlış katta
inmişim.
Bu bir karmaşa.
Vay.
Gerçekten etkilendim,
adamım.
Tüm ülkedeki finansal
verileri tıkanıklığı çözmeden kırmak
haftalar alırdı.
Yangından mal kaçırma
bunun içindi, değil mi?
- Çok zekice.
- Evet, öyle.
Lütfen sessiz ol.
- Pislik.
- Sen kimsin?
Matt Farrell.
Lucy McClane.
Adının Gennero
olduğunu sanıyordum.
Lucy Gennero.
Bugün değil.
- Kodu kırabilir
misin?
- Belki.
Yani, yeterli vaktim
olursa.
Oldukça ümit verici.
Bizimle geliyorlar.
- Gidiyoruz.
- Gidiyoruz.
Gabriel, Pentagon
üzerimize bir F-35 yolladı.
Gözün üzerinde olsun.
Kodları indirmeye
başladı.
Mezar taşında ne
yazmasını istediğini düşünmeye başlasan iyi olur, göt herif! Tanrım.
Lanet olası hamster! İşte
geliyor.
Hâlâ ayakta mısın,
örümcek adam! İşte böyle.
Allah kahretsin! Olamaz!
Cidden, belki de ellerinde bu silahlar varken, onlara karşı koymamalısın.
Bir dakikalığına
cesaretini topla, erkek ol, çünkü buna ihtiyacın olacak.
Vay.
Bu ses tonunu tanıyorum.
Sadece senin gibi,
kel olmayan birinden duymak çok garip.
Efendim.
Tahmini varış süresi
15 dakika.
Haydi bakalım.
Düzelt şunu.
Niye?
Düzeltirsem beni
hemen öldürürsün.
Bunu biliyorum.
Kahretsin.
Bunu yapmayacağım.
- Yo, hayır, hayır,
hayır! Kahretsin! - Robinson oldukça hızlı geliyor.
- Anlamadım, ne?
- Ters giden bir şey
var.
Robinson çok hızlı
yaklaşıyor.
Gelen Robinson değil.
Babam olmalı.
Freddy?
Freddy?
Ben, John McClane.
Bak, beni
duyabildiğini biliyorum.
Bu senin frekansın,
değil mi?
666.
Haydi, kaldır şu
mikrofonu, Freddy.
Burada o isimde hiç
kimse yok.
Üzgünüm.
Seni kazkafalı
bilgisayar korsanı! Büyücü Beni, nasıl
yaparsın bilmem ama, bir şekilde FBI'ya bağlamalısın.
Başkan Vekili
Bowman'a.
- Beni duyuyor musun?
- Sen ciddi misin?
FBI sibernetik bölüm
karargahına kasıtlı olarak bir hat açmamı
mı istiyorsun?
Freddy, Allah
kahretsin, kızım ellerinde! Yapacağım.
Bekle.
Teşekkür ederim.
Burası Merkez.
Başkan Bowman için
bir hat var.
Efendim.
Merkez size ulaşmaya
çalışıyor.
Devam et.
- Bowman, ben McClane.
- McClane.
Beni dinle.
Gabriel, 695.
yoldan kuzeye doğru
giden bir minibüsün içinde.
Bekle, Gabriel
Woodlawn'dan ayrıldı mı?
Şu anda oraya doğru
gidiyoruz.
Bowman.
Kızım ellerinde.
Bu tehlikeli madde
taşıyan araç hükümete ait ve bu yüzden de izleniyor olmalı, değil mi?
Minibüsü izleyin,
sizi ona götürecek.
- Bana plakasını
söyle.
- Pekâlâ.
Söylüyorum.
Golf Tango Beş
Dokuz İki Nisan.
Anlaşıldı.
McClane, Farrell
nerede?
Onların elinde.
Beni dinle.
Oraya gidip Lucy'yi
kurtaracağım ama bana bir şey olursa adamlarını
üzerine göndermelisin, duydun mu beni?
Hem de herkesi.
O manyağın kızımı
alıkoymasına izin verme.
- John, endişe etme.
- Söz vermeni
istiyorum, Bowman.
Tamam, söz veriyorum.
Tamam.
İşte F-35.
Kodları ele
geçirebildin mi?
- Trey.
Kodları ele
geçirebildin mi?
- Evet.
Beni pilota
bağlayabilir misin?
Şey Telsiz frekansını yalıtıyorum.
Ona kodları
gönderiyorum.
AV-81.
- AV-81, burası
Donanma Hava Kuvvetleri Hava Trafik Kontrol Merkezi.
- AV-81 dinlemede.
Bölgende bir terörist
araç olduğu belirlendi.
Büyük bir kamyon.
- Şu anda, tehlikeli
madde taşıyan bir aracın peşinde.
- Gördüm onları.
Saldırma ve yok etme
yetkin var.
Anlaşıldı.
AV-81 saldırıyor.
Ne?
Aman Allahım! Allah
kahretsin! Yanlış adama ateş ediyorsunuz! Sanırım baban gelemeyecek, tatlım.
Hey! Ahmak herif! Bu
kadar mı?
En iyi atışın bu mu?
Haydi! Lanet olsun! Haydi!
Haydi, gidiyoruz! Bu taraftan.
Yürüyün! Üç dakika
içinde gidiyoruz.
Senin bir dakikan var.
Kurallar değişmez.
Çözdüğüm an beni
öldüreceksin.
- Kahretsin! -
Matthew?
Matthew! Dikkatini
vermeni istiyorum.
- Kurallar her zaman
değişebilir.
- Tamam, dur.
- Kızı on saniye
içinde vuracağım.
- Bekle.
Dokuz.
Yapamam.
Sekiz.
Yapamam.
Aman Tanrım.
Tamam! Tamam, tamam! Altı.
Tamam, dur! Dur, dur!
Yapacağım.
Yapacağım! Tanrım Aman Tanrım.
Federaller buraya
doğru geliyorlar.
- Her şeyi uçağa
yükleyin.
- Tamamdır.
- Baba! - Dikkatli ol.
Üzülme bebeğim.
Her şey yoluna girecek.
Baba! Hayır! Tut şunu.
Hayır! Tanrım.
Yakaladın mı?
Emin misin?
İyi denemeydi.
- Matthew! -
Kahretsin! Tamam, tamam! Tamam! Biliyorum, hallediyorum.
McClane.
Bana bir iyilik yapar
mısın?
Biliyorum gözlerin
kararmaya başladı, fakat biraz daha dayanabilirsen Matt işini bitirir bitirmez, onu ve kızını
öldüreceğim ve bunu görmen çok hoşuma
gidecek.
Kahretsin.
Matthew?
On saniye, tamam mı?
Bütün paranı
alacaksın.
- Gidersin.
Kimseye bir şey
olması gerekmez.
- Birkaç saniye daha.
Sık dişini.
McClane! Sık dişini.
Baba?
Mezar taşında şöyle
yazacak, "Daima yanlış zamanda, yanlış yerdeydi!" "Yaşasın"a
ne dersin, orospu çocuğu !" Baba Baba Baba! - İyi misin?
- Evet bebeğim,
iyiyim.
Benim için geleceğini
biliyordum.
Tabii ki senin için gelirim
tatlım.
Geç kaldığım için
üzgünüm.
Haydi, haydi.
Kımıldama! Durun,
durun! Sorun yok.
- Aracı alın.
- Etrafını çevirin! -
Haydi, babanı kaldır.
- Tamam.
Bekle, bekle.
Düşündüm de biraz
daha böyle kalayım.
- Tamam.
Baba, sen aklını
kaçırmışsın.
- Neden bahsediyorsun?
- Kendini vurdun! - O
anda iyi bir fikir gibi gelmişti.
Bu adamlara bunu
yaptığımı söyleme.
- Her şey için
teşekkürler, John.
- Sağol.
O iyi mi?
- Ellerimi kaldırayım
mı?
- Hayır, kaldırmana
gerek yok.
Böyle biraz daha indireyim
mi?
Hastane yolunda
şoktan ölebilir.
Pekâlâ.
Birazdan dönerim.
- Selam.
- Selam.
- Vurulmak nasıl bir
hismiş?
- Aslında harika
hissediyorum.
Bana bir şey verdi Neydi adı?
Mor ?
Morfin.
- Artık madalyan da
olmuş oldu.
- Evet.
Ne anlama geldiğini
bilmiyorum ama.
- Bir de,
biliyorsun kızlar yara izine bayılır.
- Gerçekten mi?
O hariç.
- Ne?
- Aklından bile
geçirme! Ne düşündüğümü nereden biliyorsun?
Sana bir şey dedi mi?
- Aramızda bir şeyler
olduğunu hissettim.
- Sakin ol.
Bunlar sadece
morfinin etkileri.
Elbette.
Ayrıca, bütün bu
yaşadıklarımızdan sonra, seni öldüresiye dövmek zorunda kalmak istemem.
Bu çok kötü olurdu.
- Gitmeye hazır
mısınız?
- Evet, hazırız.
Kendine dikkat et.
Hastanede görüşürüz.
Hey.
Kızımın hayatını
kurtardığın için teşekkürler.
Ne yapacaktım ki?
İşte şimdi tam bir
erkek oldun.
Evet.
Peki, benim hakkımda
bir şey söyledi mi?
Tanrım, Lucy.
Ne?
Özür dilerim.
Sadece soruyorum.
Zaten yeterince ağrım
var.
Hastaneye!
« Prev Post
Next Post »