Print Friendly and PDF

Translate

The Invention of Lying (2009) Yalanın İcadı

|

 


100 dk

Yönetmen:Ricky Gervais, Matthew Robinson

Senaryo:Ricky Gervais, Matthew Robinson

Ülke:ABD

Tür:Komedi, Fantastik, Romantik

Vizyon Tarihi:14 Eylül 2009 (Kanada)

Dil:İngilizce

Müzik:Tim Atack

Nam-ı Diğer:This Side of the Truth

Oyuncular

Ricky Gervais

Jennifer Garner

Jonah Hill

Louis C.K.

Jeffrey Tambor

Özet

Politikacısınıdan reklamcısına herkesin aklındakini doğru oralarak söylediği bir gerçeklik düşünün. Ve o gerçeklikte ezik bir adam olan Mark, yalan söyleyebilmeyi keşfeder..

Altyazı

Deneme.

Deneme.

Jenerik sırasında deneme.

Şu kimsenin umurunda olmayan jenerikler.

 "Biz iş adamıyız.

 "Film başlamadan önce jenerikte görünmek istiyoruz çünkü " Her neyse.

 İzleyeceğiniz hikaye, insan ırkının  yalan söyleme kabiliyetinin hiç gelişmediği bir dünyada geçiyor.

 Burası, o dünyada sıradan bir şehir.

 Gördüğünüz gibi, insanların işleri, arabaları, evleri ve aileleri var  ama herkes salt gerçekleri söylüyor.

 Yalan, yalakalık veya uydurma diye bir şey yok.

 İnsanlar düşüncelerini olduğu gibi söylüyor  ve bu bazen biraz sert olabiliyor.

 Ama başka seçenekleri yok.

Doğaları böyle.

Dinle, bugün işe gelmeyeceğim.

Hayır, hasta değilim.

Oradan nefret ediyorum.

Bebeğiniz çok çirkin.

Küçük bir fare gibi.

Vay canına!

Az önce hayatımın en büyük kakalarından birini yaptım.

Ne yiyeceğine karar verdin mi?

 Eğer bu adam gibi tombul, küçük bir zavallıysanız,  kendisi Mark Bellison olur,  tamamen yalnız ve piramidin en altındasınız demektir.

 Ama hikayenin ilerleyen kısmında dünyanın ilk yalanını söyleyince  şansı dönecek.

 Bunu henüz kendi bile bilmiyor.

 Dört gözle bekleyin.

Eline yüzüne bulaştırma.

- Selam!

- Selam.

Erken geldin.

Ben de tam mastürbasyon yapıyordum.

Bu bana vajinanı düşündürdü.

Ben Mark.

Nasılsın?

Şu an biraz engellenmiş hissediyorum.

Ayrıca bu akşamki randevumuz için bir o kadar gergin ve kötümserim.

Anlıyorum.

Ben Anna.

Girsene.

Şurada bekle.

Hazırlanmalıyım.

Hazırlanırken hala azgın olduğumu fark edip sen duymadan mastürbasyonu bitirebilirim.

Erken geldiğim için biraz garip hissediyorum.

Evet, beni de hayal kırıklığına uğrattın.

Bu geceyi pek de iple çekmiyordum ama hayatımın geri kalanını yalnız geçirme fikri beni ve annemi aynı derecede korkutuyor.

Tabii.

Mastürbasyon yapmaya başladığını düşünüyorum çünkü ortam çok sessiz.

Ben duymadan sessizce yapmaya çalışacağını söylemiştin.

Seçtiğim restoranın senin için yeterince pahalı olmamasından korkuyorum.

Benim durumumda birinin ancak buna gücü yeter.

Farkındayım, 40"ımı devirdim ama açıkçası maddi durumum pek iyi değil.

Ayrıca patronum bu hafta muhtemelen beni işten atacağını söyledi.

Az önce mastürbasyon yaptım.

Bu beni azdırdı.

Umarım gecemiz seksle biter.

Seni çekici bulmuyorum.

Gidelim mi?

Olur.

- Önden buyur.

- Sağ ol.

- Hatırladığım kadar güzel değilmiş.

- Ne hakkında konuşacağız?

Selam.

Sizden gözüm korktu.

Mark Bellison.

İki kişilik masa.

Tabii.

Benimle gelin.

Teşekkürler.

Teşekkürler.

- Plastik.

- Burada çalıştığım için çok utanıyorum.

- Selam.

- Selam.

- Merhaba.

- Çok güzelsiniz.

Dolayısıyla utancım ikiye katlandı.

İçecek bir şeyler alır mısınız?

- Evet.

- Ben Budweiser alayım lütfen.

Ben de mangolu margarita istiyorum ve muhtemelen gecenin sonuna kadar üç içki daha içerim.

- Kız kardeşiniz mi?

- Hayır.

- Kızınız mı?

- Hayır.

Bu kız seni aşar.

Teşekkür ederim.

Seninle ilgili birkaç soru sorayım mı?

Evet.

Günlerin nasıl geçiyor?

Sabah saat 8"de kalkarım çünkü alarm saatimden çıkan ses uykumu böler.

- Ve uzanır, alarmı kapatırım.

- Kapatırsın.

Bu, düşündüğümden daha detaylı oldu.

- Ne öğrenmek istemiştin?

- Sadece  - Çalışıyor musun?

- Bir ofiste çalışıyorum.

- Ne iş yapıyorsun?

- Yöneticiyim.

- Hoşuna gidiyor mu?

- Hayır.

Ama bana kazandırdığı şeyi seviyorum, yani parayı.

Ayrıca kazandığım paraya göre çalışma saatleri oldukça iyi.

Paramı kıyafet, gezme ve benim için kötü olduğunu bilsem bile, içki gibi sevdiğim şeylere harcıyorum.

Gerçi bunlar için çalışmak yerine sadece parayı almayı tercih ederdim.

Tabii.

Kendinle ilgili bir şeyler anlatsana.

Hakkımda çok şey biliyorsun zaten.

Güzel olduğumu biliyorsun çünkü bu zaten ortada.

Başarılı olduğumu da biliyorsun çünkü dairemi ve giydiğim kıyafetleri gördün.

Ve mutlu olduğumu biliyorsun çünkü gülümsüyorum.

- Her zaman mutlu musundur?

- Genellikle.

Bazen yemek yiyip ağlayarak yataktan çıkmadığım oluyor.

- Buyurun.

- Teşekkürler.

- Tam şuradan bir yudum aldım.

- Pekala.

Evet  Sipariş vermeye hazır mısınız yoksa daha sonra mı geleyim?

Ben hazırım.

Şişman olduğumu düşündüğüm için tavuklu Sezar salata alacağım, ayrıca bence lezzetli bir şeyi de hak ediyorum.

Ben balıklı dürüm alacağım çünkü son gelişimde ondan yemiştim.

Tek bildiğim bu.

Harika.

Gidip siparişlerinizi hazırlattırayım.

Telefonumu versem, arar mısın?

Hayır.

Affedersin.

Annem arıyor.

Muhtemelen nasıl gittiğini sormak için arıyor.

Uzun sürmez.

Alo.

Evet, şu an birlikteyiz.

Hayır, pek çekici değil.

Hayır, çok para kazandığı da yok.

Ama yine de fena değil.

Hoş biri gibi.

Eğlenceli.

Biraz şişman.

Küçük ve komik bir domuzcuk burnu var.

Biraz kurbağa suratlı diyebilirim.

Evet, ama  Hayır, bu gece onunla yatmayacağım.

Hayır.

Büyük ihtimalle öpmem bile.

Tamam.

Sen de.

Kusura bakma.

Sorun değil.

Dert etme.

Annen nasıl, iyi mi?

- İyi  - Harika.

Bu  Benimle buluştuğun için teşekkür ederim.

Sana layık değilim ve bunu sırf Greg rica etti diye yaptığını biliyorum ve muhtemelen bir daha senden haber almayacağım ama  Beklediğimden daha iyi vakit geçirdim.

Ama biraz daha ayılana kadar hakkında ne düşündüğümü gerçekten bilemem.

- Tabii.

- Evet.

Yarın ayıldığında hala benden hoşlanıyor olursan ara.

Olabilir.

Yanağımdan öptüğün için sağ ol.

Bunu yapmak zorunda değildin  Çok hoşsun!

İyi geceler!

 ilk olarak, yaklaşık 4 bin yıl önce, Keltlerin arabalarında kullanılmış  ve 1800"lerin sonlarına kadar fazla değişikliğe uğramamış.

 Merhaba ben Bob.

Coca-Cola Company"nin sözcüsüyüm.

 Bugün size kola almaya devam edin demek için buradayım.

 Yıllardır içtiğiniz bir içecek olduğunu biliyorum  ve hala tadı hoşunuza gidiyorsa,  yakında yine kola almanızı hatırlatmak isterim.

 Temelde şekerli, kahverengi bir su.

 Yakın zamanda içindekilerde bir değişiklik olmadı  bu yüzden size anlatacak yeni bir şey yok.

 Gerçi kutusu biraz değişti.

 Şuradaki renklerin farklı olduğunu görebilirsiniz  ve çocuklar bizi sevsin diye bir kutup ayısı ekledik.

 Koladaki şeker oranı yüksektir ve diğer yüksek kalorili gazozlar gibi,  sağlıklı beslenmeyen çocuk ve yetişkinlerde obeziteye neden olabilir.

 Hepsi bu kadar.

İşte kola.

Çok ünlü.

Herkes biliyor.

 Adım Bob.

Coca-Cola için çalışıyorum.

Ve kola almaktan vazgeçmemenizi istiyorum.

 Hepsi bu kadar.

Kola Çok ünlü  Biraz tatlı.

Teşekkürler.

Asansörü beklet.

- Selam Mark.

Nasıl gidiyor?

- Selam Frank.

Pek iyi sayılmaz.

Dün akşam yıllardır aşık olduğum bir kızla buluştum ve büyük olasılıkla beni bir daha aramayacak.

Ayrıca sanırım bugün işten atılıyorum.

Senden ne haber?

Aslında pek de iyi sayılmam.

Bütün gece ağrı kesici kustum çünkü kendimi gerçekten öldürmek için gerekli miktarı içmeye korktum  Yarın görüşürüz.

Ölmezsem, görüşürüz.

- Güzel.

Anlaştık o zaman.

- Tamam.

İyi günler.

Görüşürüz.

NEDEN BENİM EVSİZ OLDUĞUMU VE SENİN OLMADIĞINI ANLAMIYORUM Bu doğal değil!

Hiçbiri doğal değil!

Hepimiz hayvanız!

Neden kıyafet giyiyorum?

Nasıl böyle yaşayabiliyorsunuz?

Neden her yer beton yığını?

Bu sabah uyandığımda seni sevmediğimi ve seninle yatma fikrinden tiksindiğimi fark ettim.

Söylediklerin seni sevmememe değil daha çok sevmeme neden olur.

Coca-Cola Olmadığında Tarih Filmleri Bugün oraya gitmek istemiyorum.

İçimden gelmiyor, anlıyor musun?

Tarih Filmleri"nin tüm yapımları işte burada yazılıyor, filme çekiliyor ve yayına hazırlanıyor.

Hatta bu bina, Tarih Filmleri"nin yetenekli yazarlarının dünya tarihinin en çarpıcı, en eğlenceli ve hatta komik anlarını bulmak için geçmiş olayları incelediği yer.

Bu olaylar senaryolaştırıldıktan sonra optik suflörden okunmak üzere dünyaca ünlü okuyucularımıza veriliyor ve nihayet sizin seyir keyfinize sunuluyor.

Şimdi, beni takip ederseniz, size Tarih Filmleri"nin gelecek yaz hasılat rekorları kıracak tanıtım filmini izleteceğim.

 Napolyon: 1812"den 1813"e.

Tarih Filmleri - Gerçek Olayları Anlatanları Filme Alıyoruz  Yakında Tarih Filmleri"nden, senaryo, Brad Kessler  ve başrolde, Nathan Goldfrappe.

 Napolyon 1812"den 1813"e  Ve böylece Napolyon,  misket tüfeği kuşanmış askerlerden ve destek topçu tugayından oluşan  yaklaşık 700.

 000 kişilik bir orduyla Rusya"yı istila etti.

 Napolyon"un hastalık ve açlıktan bitap düşen askerleri  azimle direndiler.

 O zaman  Bakın.

Tarih Filmleri"nin senaristlerinden Mark Bellison burada.

Mark, Tarih Filmleri"nin en başarısız senaristlerindendir.

Ayrıca duyduğuma göre, bugün büyük ihtimalle işten atılacak.

Şimdi de yakında vizyona girecek bir Tarih Filmleri yapımı  Çatalın İcadı ile ilgili son işlemleri kurgu bölümünde görelim.

Bu taraftan.

Günaydın Shelley.

Selam Mark.

Her gün giderek bu pozisyon için ne kadar nitelikli olduğumu ve senin ise ne kadar beceriksiz olduğunu fark ediyorum.

Mesaj var mı?

Bir saat içinde Anthony cesaretini toplayabilirse seni kovmaya gelecek.

Toplayamazsa, yarın kesin yapacağını söyledi.

Kovulmakla alakası olmayan başka mesaj yok mu?

Bu hafta kovulacağını herkese söyledim ve cevap alamayacaklarını düşündükleri için kimse mesaj bırakmadı.

Pekala.

Bir dahaki sefere  Bir dahaki sefer olacağını sanmam.

 mesajı al, belki de kovulmam.

Neredeyse kesinlikle kovulmak üzeresin.

Evet ama şu an hala buradayım, öyleyse  Zaman kaybı gibi görünüyor.

Hayır, öyle değil.

Bunun için para alıyorsun, öyleyse mesajları al çünkü belki de  - Ama herkes kovulacağını biliyor.

- Daha gerçekleşmedi.

Tamam.

Ama bunu herkes biliyor.

Ofisimdeyim, sakın  Tamam.

Senin için iş ilanlarına bakacağım.

İşine devam etsen iyi olur.

Hayır, teşekkürler.

12.

YÜZYIL YÖNETİM Anthony?

Girsene.

Ne oluyor?

Girsene.

Bugün gerçekten gergin görünüyorsun.

Bu şekilde, daha da kötü olur.

- Anthony, beni işten atma.

- Mark.

1300"ler çok sıkıcı.

Verdiğin son iki senaryo da iç karartıcıydı.

Senaryolar Kara Veba hakkındaydı.

1300"lerde geçiyor.

Başka nasıl olabilirdi ki?

Bu tamamen senin suçun değil Mark.

Sana zor bir yüzyıl denk geldi.

- Hayır, hayır, halledebilirim.

- Mark.

Pes et artık.

1300"lerde yeni şeyler olmayacak.

Tarih Filmleri"nde, sadece günümüzün isim yapmış okuyucularına insanların bildiği ve sevdiği hikayeleri okutmak istiyoruz.

Sıkıntılıyım  Acaba  Sakıncası yoksa  - Bu işi yarın gelip yapsam olur mu?

- Şey  Sadece, seni kovacağım için gerginim.

Yüzleşmelerde pek iyi değilimdir.

Belki  Belki de bir gece düşünürsem.

 O zaman ben de, "Kovacak mı, kovmayacak mı?

 " derim.

- Kovuldun.

- Kovuldum, öyle mi?

Çünkü biraz  Tabii.

Aman ya.

 Mark, bu sabah ayık uyandığımda M.

 Bellison@TarihFilmleri.

 net Gönderen: ANNA1389  her ne kadar arkadaşlığın hoşuma gitmiş olsa da,  tipin, maddi durumun ve hayattaki yerin göz önüne alınınca  sana karşı duygusal ilgim olmadığını fark etim.

 Aramızda ciddi bir klasman farkı var.

Anna.

Kovulduğun için mi iç çektin?

Ve az önce bir kadından aldığım e-posta için  Evet, en çok tipinle ilgili olan kısmı sevdim.

E- postamı mı okudun?

Evet.

Herkes okudu.

Bu yıl gönderilenlerin en iyisi.

Benim için değil.

Bir şeyler atıştıracağım.

Sen de ister misin?

Evet?

Senin için çalıştığım her dakikadan nefret ettim.

Şimdi ne yapacaksın?

Bilmiyorum.

Ama gelecekten fazla umutlu değilim.

Benim de senin için fazla umudum yok ama iyi şanslar dilerim.

- Güle güle Mark.

- Hoşça kal Shelley.

- Mark!

- Efendim?

- Bir dakika konuşabilir miyiz?

- Hayır.

- Duyduğuma göre işten atılıyormuşsun.

- Evet.

- Zor olmalı.

- Öyle.

Sadece güle güle demek ve senden hep nefret ettiğimi söylemek istedim.

- Benden hep  - Nefret ettim.

- Bunu bilmiyordum.

- Evet, çoğu insan biliyordu.

- Diğerlerine de mi söyledin?

- Tabii.

Hatta bazı insanları sana karşı kışkırttım.

Bunu konuşmaya mı geldin?

Nefret ettiğini söylemek için mi?

Hayır, güle güle demeye geldim ve gerisi kendiliğinden geldi.

Demek kendiliğinden, tabii.

Kara Veba"nın film olarak tutmayacağını her zaman biliyordum.

Berbat bir yüzyıla saplanıp kalmış berbat bir yazarsın.

Ayrıca biraz karı kılıklısın.

Karı kılıklı.

Ama seni hep bir tehdit olarak gördüm çünkü hakkında anlayamadığım bir şey var ve anlayamadığım şeylerden nefret ederim.

Her zaman kaybetmeye mahkum olacaksın.

Ve neredeyse her konuda ben senden daha başarılı olacağım.

Bunu değiştiremezsin.

Shelley kilolu bir eşcinsel olduğunu düşünüyor.

- Hayır, asla öyle demedim.

- Teşekkürler.

 "Şişko ibne" dedim.

 "Dobişko, şişko ibne.

 " Aklımda yanlış kalmış.

 Ben de "şişman eşcinsel" lafına bozulmuştum.

Önemli değil.

Her halükarda bodur, küçük nonoşun tekisin.

Mark, sefil hayatının tadını çıkarmaya bak.

Harika biri.

Hiç de değil.

O senin düşüncen.

Hoşça kal Shelley.

Sonsuza dek görüşmemek üzere.

UMUTSUZ YAŞLI İNSANLAR İÇİN HÜZÜNLÜ BİR YER İlaçlarınızı almalısınız Bayan Johnson.

- Selam.

- Yaşlı birini terk etmeye mi geldiniz?

Daha önce yapmıştım zaten.

Martha Bellison, oğluyum.

İyi ki buradasınız.

Durumu pek iç açıcı değil.

Bugün vedalaşsanız iyi olur.

Evet.

Her geldiğimde aynı şeyi duyuyorum.

İlk önce onun öleceğine bahse girdik.

Ölen oğluma benziyorsun.

Her gün bir öncekinden daha kötü.

Her şeyi turuncu gösteren ilaçlar kullanıyorum!

Anne, bu çok can sıkıcı.

En azından pencereden dışarı bak.

Televizyon bozuldu.

Bozuk değil.

Yine kumandanın üzerine oturup kanalı değiştirmişsindir.

Evet, öyle olmuş, bak.

Uydu için üçüncü kanala geçmelisin.

Söylediklerinin hiçbirini anlamıyorum.

Bu beni korkutuyor ve kızdırıyor.

Bugün işimi kaybettim anne.

40"larımdayım, yalnızım ve hayattan bir beklentim yok.

İşler benim için de iyiye gitmiyor.

Ama daha kötüsü de olabilirdi.

Evsiz kalabilirdik.

Bir şeyleri değiştirmek ister miydin?

Keşke zavallı olmasaydım diye düşündün mü?

Ben zavallı olduğumu düşünmüyorum.

Öylesin anne.

Kesinlikle.

Basiretsiz bir sülaleden geliyoruz.

Senin suçun yok.

Sen bir  Zavallısın.

Seni seviyorum Mark.

Ben de seni seviyorum anne.

İş bulma konusunda iyi şanslar.

Ben gideyim.

Kes sesini!

Bir işim bile yok.

- Selam.

- Kirayı almaya geldim.

Ben de bugün seninle konuşacaktım.

Dün işten atıldım.

Biliyorum.

Bu yüzden kirayı almaya geldim.

- Anladım, ama yok.

- Kaç paran var?

Banka hesabımda 300 dolar kadar kaldı.

- Kira 800 dolar.

- Biliyorum.

Ama o kadar param yok.

O zaman evi boşalt.

Eşyalarını toplaman için bir günün var.

Bunu nasıl yaparım?

300 doların var.

Kamyon kirala.

Nasıl yardımcı olabilirim efendim?

Oturduğum daireden tahliye edildim.

Bu yüzden eşyalarımı çıkarmak için tüm paramı çekeceğim.

Sanırım hesabımı kapatmak zorundayım.

Muhtemelen evsiz kalacağım.

Mark Bellison.

Maalesef şu anda sistemde arıza var, sistem düzelene kadar hesap kapatma işlemini gerçekleştiremiyorum.

Ama para çekmenize yardımcı olabilirim.

Bugün ne kadar çekmek istiyorsunuz?

- Hepsini.

Ne kadar kaldıysa.

- Sistem arızalı efendim.

Hesabınızda ne kadar var söyler misiniz?

Beyefendi?

 800 dolar.

Beyefendi?

- 800 dolar.

- Efendim?

Hesabımda 800 dolar var.

Sistemdeki arıza düzeldi.

- Sistem düzeldi arkadaşlar.

- Sağ ol Jill.

Hemen hesabınıza bakalım.

800 dolar çekeceğinizi söylemiştiniz, değil mi?

Bir dakika.

Burada sadece 300 dolar görünüyor ama siz 800 dolar çekmek istiyorum demiştiniz.

Evet.

Özür dilerim efendim.

Sanırım sistem hata verdi.

Size 800 dolarınızı vereyim.

Tüm mü, bozuk para mı isterdiniz?

- Para, tüm olsun.

- Pekala, buyurun.

İşte 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 800 dolar.

Başka bir arzunuz var mı efendim?

Lütfen kusura bakmayın.

SİNEMALARDA OTOMOBİLİN İCADI

- Burada ne işin var?

- Kiramı ödeyeceğim.

Hadi be!

 Bugün daha önce kimsenin aklına gelmeyen bir şey keşfettim.

 Yaptığım şey, nesiller boyu tarih kitaplarında yazılacak.

 Oysa, dakikalar öncesine kadar hem benim için  hem de tüm insanlık için akıl almaz bir şeydi.

 Tarif etmesi güç.

Ve o kadar kolaydı ki  Nasıl anlatsam?

Olmayan bir şey söyledim.

Olmayan bir şey söyledim.

Ben  Nasıl söylenir ki?

Bunun için bir kelime yok.

Tabii ki yok.

Bunu ben icat ettim.

Seyret şimdi.

Jim!

Ne var?

Benim adım Doug.

- Adın Doug mı?

- Selam Doug.

Gerçek adını hiç bilmiyor olmam tuhaf.

Doug güzel isim.

Sana yakışıyor.

Yapmayın!

Benim adım ne?

- Doug.

- Doug.

Hayır, değil!

Adım Mark!

- Senin adın Mark mı?

- Selam Mark.

- Mark sana daha da çok yakışıyor.

- Marko.

Tamam, anlamadınız.

Marko.

- Ben zenciyim.

- Biliyordum.

Tenin çok açık ama belli oluyor.

- Hep zenci bir arkadaşım olsun istemiştim.

- Ben de.

Ben Eskimoyum.

Harika!

Evet, hiç zenci Eskimo görmemiştim.

Ben korsanım.

- Korsanlık bitti sanıyordum.

- Tehlikeli bir korsan mısın?

Ben bir aslan terbiyecisiyim ve peruk takıyorum.

Bir gün ısırılmaktan korkmuyor musun?

Bu muhteşem bir peruk.

- Bisikleti ben icat ettim.

- İcadına bayılıyorum.

On viteslide indirim yaparlar mı?

Ben tek kollu bir Alman uzay kaşifiyim.

Ne zaman uzaya fırlatılıyorsun?

Gerçeğine çok yakın bir protez olmuş.

İnanılmaz.

Hadi.

Biraz daha zorlayalım.

Hadi.

Her istediğinizi yapabilecek olsaydınız ne yapardınız?

Herhangi bir şeyi değiştirebilseydiniz, her şeyi yapabilseydiniz, yapacağınız ilk şey ne olurdu?

Her şeyi yapabilseydim mi?

Herhangi bir şey mi?

Herhangi bir şey.

Kızların memelerine dokunurdum.

Evet.

Belki onlarla yatardım bile.

Aynen.

Onu da yapardım.

Tamam.

Deneyelim o zaman.

- Nereye gidiyorsun?

- Dışarı.

Bana bakma.

Hiç çekici değilsin.

- Hayır, dinle.

- Zahmet etme.

Çok duydum bu lafları.

Eğer hemen seks yapmazsak, dünyanın sonu gelecek!

Motele gitmek için vaktimiz var mı yoksa burada mı yapmalıyız?

Motele gidelim.

DOĞRU DÜZGÜN TANIMADIKLARINIZLA SEVİŞMEK İÇİN UCUZ MOTEL Elbisemi çıkarmama yardım et.

Dur, bekle, bekle.

Önce birbirimizi tanıyalım.

Olmaz!

Seks yapmalıyız.

Dünyanın sonu gelecek!

Adını bile  Çocukları, küçük bebekleri düşün!

Bir şeyler içelim.

Sanki sen şey gibi  - Bira için 10 dolar.

Bu  - Anlamıyor musun?

- Hepimiz öleceğiz!

- Bu doğru değil.

Tabii doğru değil, dünyanın sonu gelecek!

Derhal seks yapmalıyız!

Bekle.

Selam NASA.

Evet, benim.

Ona haber veririm.

Bu iyi haber.

- Hemen.

- Teşekkürler.

Dünyanın sonu gelmeyecek.

Seks yapmak zorunda değiliz.

Yaşayacağız!

Kurtulduk!

Teşekkürler!

Teşekkürler!

- Gitmem gerek.

- Kalamaz mısın?

Birlikte çok şey atlattık.

Hayatımın en kötü tecrübelerinden birini yaşadım.

Yeni bir bisiklet mi icat ettin?

Her şeyi yapabilseydin başka ne yapardın?

- Memeler.

- Hayır, memeleri geçtik.

Sonra ne yapardın?

Ya, sen ne yapardın?

Para bulurdum.

Çuvalla param olurdu.

Hadi.

- Nereye gidiyoruz?

- Gezintiye çıkıyoruz.

Ben sürerim.

Ben sürmemeliyim.

Ama umurumda değil.

Dibe vurmaya çalışıyorum.

Şimdi dibini göreceksin.

Kenara çek.

Dursana.

Pekala, bana bir iyilik yap.

Bırak ben konuşayım, tamam mı?

Galiba kusacağım.

Sakın polis memurunun önünde kusma.

Kusma dedikçe daha çok kusasım geliyor.

Merhaba memur bey.

Nasılsınız?

Zenci olmadığınızı görünce rahatladım.

Yüksek olasılıkla daha sinirli olurdum, sebepsiz yere sizi vururdum ve sonra silahımı kaybedebilirdim.

Bu iyi.

- Hapse girmek istemiyorum.

- Hapse girmek istemiyor.

Alkollü araç mı kullanıyordunuz?

- Evet, çok içtim.

- Demek ki hapse gireceksiniz.

Şuna üflemenizi istiyorum.

Memur bey, buna gerek yok.

Arabanıza bakılacak olursa rüşvetimi karşılayacak durumda değilsiniz.

Neden?

Ne kadar istiyorsunuz?

5400 dolar.

Bu çok para.

Bence de çok fazla.

Neden bu kadar yüksek?

Pahalı bir kokain alışkanlığım var.

Ama dahası var.

Fiyatı daha yüksek tuttuğum zaman küçük suç olmaktan çıkıyor ve haysiyetimi korumama yardımcı oluyor.

Kendinizi daha değerli  Anladım.

Sizinle sohbet etmek güzeldi.

Yine de sizden şuna üflemenizi isteyeceğim.

Üfleyeceksiniz, içinize çekmeyeceksiniz.

Yasal sınırın çok üstünde alkol var.

Sarhoşsunuz.

- Hapse gidiyorsunuz.

Araçtan inin.

- İstemiyorum.

Bayım, bir kez daha söylüyorum, araçtan çıkın.

- İn bari.

- Yapamam.

Pekala!

Yeter!

Arabadan in!

Çık dışarı!

Sarhoşsun!

- Kendinden utanmalısın!

- Memur bey.

Bunu daha sonra düşüneceğim.

- Memur bey.

Dinleyin, hayır!

- Bayım, lütfen araca dönün.

Söyleyeceğim şeyi bir dinleyin.

O sarhoş değil.

Çok fena bir hata yaptım.

Bazen böyle yapıyorum.

Biraz  Adrenalinden oluyor.

Aslında tahrik oluyorum.

Cinsel olarak mı?

- Anladım  - Çok özür dilerim.

Lütfen.

Lütfen yardım etmeme izin verin.

Beni affedebilir misiniz?

Bir şey mi yediniz?

Gıda zehirlenmesi mi?

- Siz sürer misiniz?

- Evet.

İyi fikir.

Sağ olun.

Çok üzgünüm.

Bu müthişti.

- Gülmeyi kes.

Midem bulanacak.

- İyileşeceksin.

İyi.

- Nereye gidiyoruz?

- Zengin olmaya.

KUMARHANE Burada ne işimiz var?

Çarçur edecek paramız yok.

Çarçur etmeyeceğiz.

- Bol şans.

- Teşekkürler.

- Selam.

- Selam.

Fiş lütfen.

Büyük ihtimalle paranın hepsini bu akşam burada kaybedeceksiniz.

- Biliyorum.

- Ve kazansanız bile, daha da büyük olasılıkla, uzun vadede parayı geri alacağız.

- Biliyorum.

- Oyunların bazıları hileli, - örneğin bilgisayarlı olanlar.

- Biliyorum.

- İyi şanslar.

- Teşekkürler.

- Selam beyler.

- Selam.

Keşke striptizci olabilseydim ama yeterince çekici değilim.

İçecek ister misiniz?

Şuradaki rulet masasına iki bira alalım.

- Sağ ol.

- Hadi ama, en aptal oyun rulet.

Tamamen şansa bağlı.

Hiç yetenek gerekmiyor.

Sorun değil, şanslı hissediyorum.

- Hayatında hiçbir konuda şanslı olmadın ki.

- Sadece izle.

Bahisleri oynayın.

Bahisleri oynayın.

Uzun vadede hep kumarhane kazanır.

Masadaki sıfırlar yüzünden her bahis belli oranda kumarhanenin avantajınadır.

35 siyah.

Kazanan yok.

Şu tuhaf şeye bakın, hayatımda  Artık gitti.

Bu arada siyah 35"te ben varım.

Kazananımız var.

İyi iş çıkardın!

Tebrikler efendim.

Az önce bu makinede en büyük ikramiyeyi kazandım ama para vermedi.

Bunun için özür dilerim efendim.

Ben sorunu halledeyim.

Sizi tebrik etmek isterim.

Teşekkür ederim.

Burada büyük ikramiyeyi kazanan biri var.

Kasayı açar mısınız?

Bu, hayatımın en harika gecesi.

Kusmuk kokmasaydın daha da harika olurdu.

Biliyorum.

Nasıl gidiyor Mark?

İyi.

Senden ne haber?

Oldukça berbat.

Dün bütün gece uyumadım ve İnternet"te boğularak intihar etmeyi araştırdım.

Sanırım bu akşam onu yapacağım.

Görüşürüz.

Frank.

Efendim?

Bunu yapma.

Neden?

Yani  Biliyorsun, sefil adamın tekiyim.

Kimsenin umurunda olmaz.

Benim umurumda.

Ama sen bir zavallısın, sen sayılmazsın.

Her şey düzelecek.

Öyle mi?

Evet.

Biriyle tanışacaksın.

Mutlu olacaksın.

Kendimi öldürmemeli miyim?

Kesinlikle hayır.

Tamam, öldürmeme gerek yok.

Ben de  Şu boğulma fikrinin çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyordum.

Öyle değildi.

Akşam yapacak işim kalmadı.

Beraber takılmak ister misin?

Olmaz.

Pekala.

Sorun değil.

Dur!

İyi fikir.

Hadi takılalım.

Akşam görüşürüz.

Akşam görüşürüz.

Harika, tamam.

Alo, ben Anna.

Merhaba, ben Mark.

Selam Mark.

E-postamı almadın mı yoksa?

Senin için yeterince iyi olmadığımı anlatanı mı?

Evet, onu.

Evet, aldım.

Dinle, başka bir buluşma daha teklif etmek için aramıştım.

Neden bunu yapasın ki?

Hayatımı istediğim gibi yaşayabildiğimi gördüm.

Tebrik ederim!

Kapatmam lazım.

Dur, bekle.

Biliyorum, benimle bir daha asla buluşmak istemediğini söylemiştin, ama ben değiştim.

Bence artık aynı klasmandayız.

Daha mı yakışıklısın?

Hayır.

Daha güçlüyüm.

Bence kendin görmelisin.

Spor salonuna mı gittin?

Hayır.

Spor salonuna kaydoldum ama  Benim için işler değişti.

 - Bence beni zor tanırsın.

- Yeni kıyafetler mi aldın?

Hayır.

Pardon ama buluşabilir miyiz?

En iyisi bu.

Anlaştığımızı kabul etmiştin.

Eğer benimle o gün iyi vakit geçirdiysen lütfen evet de.

Senden minicik bir randevu istiyorum.

Peki, olur.

Şahane.

Seni yarın 8 gibi alayım mı?

Ama büyük ihtimalle bu son görüşmemiz olur, bunu bil.

Tamam.

Harika.

Tamam.

Görüşürüz!

Görüşürüz!

Kapat telefonu Mark.

Görüşürüz.

Sanayi Devrimi"ni gururla sunar.

 Merhaba, ben Angelo Badsmith.

 Beni, Sanayi Devrimi sırasında geçen  heyecan verici olayları anlatırken seyredin.

 Kuşağının en sevilen ve en saygıdeğer senaristi Brad Kessler  tarafından yazılmış.

 Bence kimse Brad Kessler"dan daha iyi senaryo yazamaz.

Öyle mi?

Hey!

İşini geri almak için yalvarmaya mı geldin?

 Millet!

Kara Veba"nın iyi bir film olacağını düşünen basiretsiz adam bu.

Hey!

İyi şanslar rezil herif.

- İçeri giremezsin.

- Randevum var.

O zaman buyur.

Sonra konuşuruz.

Selam.

Stüdyo şefiyle konuşuyordum.

Neden buradasın?

Beni işten attığında derin bir bunalıma girdim.

- Biliyordum.

- Ama  Şehir dışında yürüyüşe çıktım.

Karşıma bir çöl çıktı ve bir palmiye ağacının altında uyuya kaldım.

Diğer insanların hayat değişikliği hikayeleri beni pek açmaz.

Ve uyandığımda kumdan dışarı çıkmış bir şey gördüm.

Kumu kazıp onu çıkardım, eski bir sandıktı.

Hayli eski.

Yedi yüz yıl yaşında.

Sandığın içinde bu vardı.

Ne o?

Daha önce hiç duyulmamış tarihi bir hikaye.

Hangi zamanda geçiyor?

1300"lerde.

Yapma, olmaz Mark!

Mark, daha önce söyledim, burada Kara Veba filmleri yapmıyoruz!

Kara Veba hakkında değil!

Sadece Kara Veba hakkında değil.

Konusu  Okuyabilir miyim lütfen?

Heyecan duy.

Ellerini vurma, heyecanlan.

Hem de çok heyecan duy çünkü bu, insanoğlunun keşfettiği en iyi keşiflerden biri.

Ve sen de bunun bir parçası olabilirsin.

Peki, ortada bir film var mı?

Tarih Filmleri"nin yaptığı en iyi film.

Okumaya başla.

 "14.yüzyılın ilk gününde çok mühim bir olay gerçekleşti.

 "Oysa sıradan bir gün gibi başlamıştı.

Güneş doğdu, bebekler ağlamaya başladı.

 "Bütün bunlar dev bir uzay gemisinin gökleri yararak  "Babil"in merkezine büyük bir gürültüyle inmesinin yanında önemini yitirdi.

 " Ne?

Hemen herkesi odama çağır.

Büyük bir hikaye var.

Lütfen Mark, devam et.

 "Ninja ordusu dev bir alev topu atarak  "robot dinozorun hakkından geldi ve böylece Mars"ı, Dünya"yı  "ve çıplak uzaylı Amazon kadınlarını tek bir nefes kesici hamleyle kurtardı.

 "Dünya kurtulmuştu.

 "Jebediah ve Aleena, uzaylı Kral Wanglor"un izniyle evlendi.

 "İlk defa bir insan ve çıplak uzaylı Amazon kadını evlenecekti.

 "Bu yüzden masraftan kaçınmadılar.

 "Tüm Babil ve Mars halkı kutlamalara davetliydi.

 "Düğün Mars"ta serin bir yaz günü yapıldı.

 "Büyük Ninja Savaşı"ndan  "ve Kara Veba"dan kurtulanlar oradaydı.

 "Yediler, içtiler, dans edip güldüler, herkes şen şakraktı.

 "Gelin ve damat öpüştüklerinde  "Kral Wanglor tüm insanların hafızalarını sildi  "ve bu yaşananların 700 yıl boyunca yüz üstüne çıkmasına engel oldu,  "ta ki Mark Bellison isimli büyük bir yazar, bir gün bu yazılanları  "kafasız patronu Anthony tarafından işten atıldıktan  "ve gerzek Brad ve Shelley onunla dalga geçtikten sonra çölde buluncaya dek.

 "Tarih Filmleri hikayenin filmini çeker ve film büyük sükse yapar.

 "Mark da çok zengin ve ünlü biri olur.

 " Adını ne koyacaksın Mark?

 Kara Veba.

Hemen işe koyulmanı istiyorum, elindeki şey bugüne dek yazılmış en iyi senaryo olabilir.

Olacak.

Dünyada yazılmış en iyi senaryo olacak.

Sanırım senaryonu sattığın için seni kutlamam lazım.

- Şerefe.

- Şerefe.

Biraz ailenden bahsetsene.

Hakkında çok az şey biliyorum.

Biz biraz şanssız bir aileydik.

Babam alkolikti.

Üzücü.

Alkol yüzünden işini kaybetti ve bizi geçindirebilmek için suç işlemek zorunda kaldı.

Ne tür bir suç?

Hırsızlık.

Genellikle evlere giriyordu.

Burada ne işin var?

Bugün pazartesi ve saat 12.

İşte olman lazım.

Çok merak ettiysen söyleyeyim, işte çok stres oldum.

Erken çıktım.

Biraz kendimle ilgileniyorum.

Asıl sen ne yapıyorsun?

Evini soyacaktım.

Hiç hoşuma gitmedi.

Hem de hiç.

Ama artık yapamam çünkü sen buradasın.

Şimdi ne olacak, biliyor musun?

Polis çağıracağım ve tutuklanacaksın.

Ben gidiyorum, ne de olsa adımı bile bilmiyorsun.

- Adın ne?

- Richard Bellison.

Memnun oldum.

İki seçeneğin var.

Bir, polisi evine gönderirim.

Komşularının önünde tutuklanıp herkese rezil olursun.

İki, içeri girip polisi burada beklersin.

- Peki, bekleyeyim.

- Daha iyi, değil mi?

- Gir madem.

Çay ister misin?

- Çok iyi olur.

 Son yıllarını hapiste geçirdi.

Onu pek tanıyamadım.

Ama hepten şanssız olduğum da söylenemez.

Beni büyüten harika bir annem vardı.

- Çok hoş.

- Harika bir insandır.

Şimdi nerede?

Yaşlılar evinde.

Ama yarın onu oradan çıkartacağım.

Ona bir malikane alacağım, hayatının geri kalanını lüks içinde yaşasın diye.

Çok güzel.

- Şefin ikramı.

- Teşekkürler.

Bugün nesi var bilmiyorum, bunlar çok kötü.

- Bana güzel göründüler.

- Aptalsın da ondan.

Düşünüyordum da, artık zengin ve başarılı bir şahsiyet olduğuma göre  Aynı dünyaların insanı sayılırız ve belki duygusal bir ilişkiye girmek isteyebiliriz.

Sebep?

Hoşumuza gidebilir.

Senden hoşlanıyorum ve seninle güzel vakit geçiriyorum.

Beraber olup çocuk yapsak benim genetik kodumun yarısını taşıyan çocukların iyi bakılıp finansal güvencede olmalarını isterim.

Ayrıca senin iyi bir baba ve iyi bir eş olacağını düşünüyorum.

Süper.

Ancak doğacak çocuklar genetik özelliklerinin diğer yarısını senden alacaklar.

Domuzcuk burunlu, şişko çocuklarım olsun istemiyorum.

Anlıyorum.

Pardon.

Alo?

Benim.

Anneme ne oldu?

YOĞUN BAKIM

Anne?

Biraz önce aradılar.

Neler oluyor?

Muhtemelen bu akşam öleceğimi söylediler.

Ne?

Merhaba.

Hastamızın durumuna bakmaya gelmiştim.

Martha"nın oğlu olmalısınız.

Bu akşam ölecek de ne demek?

Durumu iyi değil.

Büyük bir kalp krizi geçirdi.

Kalbi çok zayıf.

Nabzı pek kuvvetli değil.

Tansiyonu hızla düşüyor ve muhtemelen gecenin ilerleyen saatlerinde ölümcül bir kalp krizi geçirecek.

Evet.

Yani ölecek.

Ek bilgi, kafeteryada bu akşam fajita var, annen öldükten sonra bu fırsatı kaçırma derim.

Tamam mı?

Çok korkuyorum Mark.

Bunlar pek konuşulmaz ama ölüm feci bir şeydir.

Bir dakika önce nefes alırken birden her şey bitiveriyor.

Sonum geldi Mark.

Birkaç saat sonra sonsuz bir boşluğa düşeceğim.

Hemşire!

Hayati organlar iflas ediyor.

Çok  Çok korkuyorum.

Anne.

Anne, dinle beni.

İyi dinle.

Öldükten sonra olanlar hakkında yanılıyorsun.

Sonsuz bir boşluk yok.

Dünyada en sevdiğin yere gideceksin.

Evet.

Seni seven ve senin sevdiğin herkes yanı başında olacak.

Yine genç olacaksın.

Eskisi gibi koşup zıplayıp dans edebileceksin.

Ne de güzel dans ederdin.

Orada hiç acı olmayacak.

Sadece sevgi olacak.

Mutluluk olacak.

Herkesin bir malikanesi olacak.

Sonsuza dek böyle yaşayacaksın.

Sonsuza dek anne.

Babama selam söyle.

Ona onu sevdiğimi söyle.

- Devam edin.

- Başka neler olacak?

Anne.

Ölünce yine annemi göreceğim.

Lütfen biraz daha anlatır mısınız?

Merhaba.

Merhaba.

Affedersiniz.

Affedersiniz.

Affedersiniz.

Affedersiniz.

İşte orada!

Bu o!

Ölünce sadece bir yere mi gidiliyor?

Bugüne kadar ölen herkes orada olacak mı?

Oranın adı ne?

Orada seks yapabilecek miyim?

Alışveriş merkezleri var mı?

Ya sigara?

Sigara içebilecek miyiz?

Merhaba.

Ölümden sonrasıyla ilgili yeni şeyler bildiğini söylüyorlar.

 Yirmi dört saat önce, Mark Bellison adı sanı duyulmamış bir yazardı.

 Bugün ise elinde ölümden sonrasıyla ilgili  yeni bilgiler olduğu söyleniyor.

Çok fena.

Sadece  Biliyorum, kusura bakmayın.

Affedersiniz.

Pardon, izninizle.

Affedersiniz.

Affedersiniz.

Çabuk.

İçeri gir.

Evet.

Annene söylediklerini bana da söyle.

Söylemesem daha iyi.

Her şey olabilir.

Bundan sonra çenemi sıkı tutmam lazım.

Neden akılsızca  Her ne söylediysen pek çok insan bundan etkilenmiş.

Bence bunu insanlardan saklayamazsın.

Saklarım.

Şuradan çıkar giderim.

İlk uçakla Namibya"ya giderim.

Orada kimse beni tanımıyor.

Söylediklerini bana da anlat Mark.

Lütfen, bana da anlat.

Annem ölüyordu, çok korkmuştu, tir tir titriyordu ve sonsuz bir boşluğa düşmek istemediğini söyledi.

 Ben de ona, "Öldükten sonra olanlar hakkında yanılıyorsun" dedim.

Sonra da şöyle devam ettim,  "Sonsuz bir boşluk yok.

 "Bütün arkadaşlarını göreceğin ve sonsuza dek mutlu olacağın  "muhteşem bir yere gidiyorsun.

 " Onu mutlu ettim.

Bütün bunları nereden biliyorsun?

Şey, ben  Bunları duyunca çok mutlu oldum.

Onlara bildiğin her şeyi anlatmalısın.

Mecbursun.

Bu çok önemli.

Anlamıyorsun.

Anneme anlattığım şeyler  Bunları duyduğunda mutlu oldu demedin mi?

- Evet.

- Peki sen nasıl hissettin?

- İyi.

- Bir de bütün bu insanlara anlattığında neler hissedeceğini düşün.

Pekala.

Biraz zamana ihtiyacım var.

Bunu yapmam gerektiğine emin misin?

Tabii ki yapmalısın.

Mark, bildiğin şeyler insanoğlunu ebediyen değiştirecek.

Dünyada bugüne kadar söylenmiş en önemli şeyler bunlar.

Seni yalnız bırakayım da çalış.

Gir.

Pizza getirdim.

Hepimize malikane verileceğini neden söylemedin?

- Ben de  - Bırak çalışsın.

Bisikleti icat etmen bir yere kadar, bu çok  Sen çalışmana bak, dert etme  Onu uzun zamandır tanırım ama bunları hiç anlatmadı.

- Sade aldım, ve bir de  - Güzel.

Bir tane daha sade aldım.

 Londra, İngiltere bekleyişte.

 Roma, İtalya bekleyişte.

New York bekleyişte.

 Dünya olduğu yerde sayıyor.

 Herkes televizyonlarının, radyolarının başında  veya bu bahçede bekleyişte,  herkes Mark Bellison"ın elindeki bilgileri paylaşmasını bekliyor.

Selam.

Bitirdim.

Hazır mısın?

Sanırım.

Keşke bunları koymak için daha iyi bir şeyler olsaydı, mesela tablet gibi.

Daha iyi kağıda bile razıyım.

- Bu daha iyi.

- Güzel.

Sadece  Onlara bildiklerini anlat.

- Bol şans dostum.

- Sağ ol.

 Yirmi dört saat önce, Mark Bellison adı sanı duyulmamış bir yazardı.

 Bugün ise elinde ölümden sonrasıyla ilgili  yeni bilgiler olduğu söyleniyor.

Pardon.

Sanırım herkes dün akşam anneme anlattıklarımı duydu.

Ve bu yüzden buraya geldiniz.

Öldükten sonra neler olduğuyla ilgili çok önemli şeyler biliyorum.

Bilmeniz gereken her şey bu pizza kutularında yazılı.

 "Bir,  "gökte bir adam var ve her şeyi o kontrol ediyor.

 "  - "İki " - Yavaş ol biraz.

Adamın tipi nasıl?

Uzun boylu, kocaman elleri var, kolayca el işi yapıyor.

Gür saçlı.

Hangi ırktan?

Yeni bir ırktan.

Hepimizin karışımı.

- Bulutlarda mı yaşıyor?

- Hayır.

- Onu görebilir miyiz?

- Hayır.

Bulutların çok üstünde, görmek mümkün değil.

- Yani uzayda.

- O kadar da değil.

O zaman termosferde mi?

Kusura bakmayın ama devam etmem lazım.

İzninizle  Adam gökte yaşıyor, göremiyorsunuz ve her şey onun kontrolünde.

Anlaşıldı mı?

 Güzel.

"İki,  "ölünce sonsuz bir boşluğa düşmüyoruz.

 "Onun yerine harika bir yere gidiyoruz.

 "  "Üç, orada herkese bir malikane veriliyor.

 " - Nasıl bir malikane?

- Aklına gelebilecek en muhteşem malikane.

Ben ise çok berbat bir malikane düşünüyordum.

Olmaz.

Aklına gelebilecek en muhteşem malikaneyi düşün.

Şimdi düşündüğünü boş ver, bugüne kadar düşündüklerinin en muhteşemi.

Nasıl bir malikane senin için en muhteşemse sana onu verecekler.

 "Dört,  "öldüğünüzde, sevdiğiniz herkes orada olacak.

 " Onların da malikanesi olacak mı?

Evet.

Tabii ki.

Herkesin olacak.

Ya benimle yaşamalarını istersem?

Olur.

Kendi malikanelerinden çıkıp seninle yaşarlar.

- Malikanelerine ne olacak peki?

- Bilmem.

Emlak piyasasına dahil olur.

 Bunlara "Beş,  "ölünce herkes bedava dondurma yiyebilecek.

 "Gece gündüz demeden, aklınıza neli gelirse ondan yiyebileceksiniz.

 " - Kötü bir şey düşünsek de mi?

- Neden kötü tatlar düşünesin ki?

Aklınıza ne gelirse dedin.

Eyvah.

Birden vanilyalı kokarca düşündüm.

Onu yeme o zaman.

Çikolata sosunun cıvık kaka olduğunu hayal ettim.

E, onu da dondurmanın üstüne dökmeyiver!

Sizin derdiniz ne böyle?

 Rica ediyorum  Lütfen.

"Altı,  "kötü şeyler yaparsanız öldüğünüzde bu harika yere gidemezsiniz.

 " Nereye gidiyoruz?

Berbat bir yere, aklınıza gelebilecek en fena yere.

Kötü şeyler neler?

Tecavüz, cinayet gibi çok kötü suçlar.

- Birine yumruk atmak kötü mü?

- Evet.

- Ya canımıza kast etmişlerse?

- O zaman sorun yok.

- Küfür etmek kötü mü?

- Hayır.

- Ya işe geç kalmak?

- Hayır, o  Yani, patronunun hoşuna gitmeze kovulabilirsin ama öldükten sonrasını etkilemez.

Ya köpeğini beslemeyi unutmak?

Unutursan bu köpek için kötü.

Köpek ölürse bu kötü bir şey ama  Bilerek yapma yeter.

İki güleceğim diye köpeği aç bırakıp ölmesini seyretme tabii  Ya lütfen  Sadece bir tane kötü bir şey yaparsam kötü yere mi gidiyorum?

Hayır!

Üç hakkın var.

Üç kötü şey yaparsan yanarsın.

Tıpkı beyzbol gibi!

Gibi.

Başka sorusu olan var mı?

Evet!

- Rica etsem, devam edebilir miyiz?

- Hayır.

Kötü olan her şeyi öğrenmemiz lazım.

Evet.

Pekala.

Pantolon giymek kötü mü?

Bu nasıl  İki Saat Sonra Hayır.

Hiçbir saç kesimi kötü yere gitmenize sebep olmaz.

Bunları konuşmuştuk.

Asıl kötü şeyler insanlara bilerek fiziksel acı çektirmek, anlaşıldı mı?

Eşyalarını almak, istemedikleri şeyler yapmak, kasten cinayet işlemek gibi şeyler.

 Pekala.

"Dokuz,  "iyi yere mi kötü yere mi gideceğinize  "gökteki adam karar verir.

 "  "Kimin ne zaman öleceğine de o karar verir.

 " - Doğal afetleri o mu yapıyor?

- Evet.

- O mu annemi kanser yaptı?

- Evet.

Geçen hafta arabamın üstüne ağacı o mu düşürdü?

- Evet.

- Babamı kalp kriziyle o mu öldürdü?

Evet.

O zaman gökteki adama koyayım!

- Evet!

- Evet!

Evet, çok kötü biriymiş!

Bulutların arkasına saklanıp bize kötülükler yapan ödleğin teki.

Yiyorsa yüzümüze karşı yapsın!

Hepimizi öldürmeden bu orospu çocuğunu durdurmalıyız!

- Evet!

- Evet!

Durun, durun, beni dinleyin.

Gökte yaşayan ve her şeyi kontrol eden adam aynı zamanda başımıza gelen iyi şeylerin de sorumlusu.

Teknem alabora olduğunda beni o mu kurtardı?

- Evet.

- Tekneyi o mu alabora etti?

Evet.

Büyükannemi öldürüp milyonlarca doları bana o mu bıraktı?

Aynen öyle.

Yani annemin kanserini de o mu tedavi etti?

Evet.

Yani aslında iyi biri ama biraz da piçin teki.

Evet.

Ama şunu bir dinleyin.

 "On, gökteki adam size kötü şeyler yapsa bile  "öldükten sonra size sonsuza kadar iyi şeyler vererek bunu telafi ediyor.

 " Ama senin bahsettiğin o kötü şeyleri yapmazsak, değil mi?

- Evet, tabii.

- Yani bu bir çeşit sınav.

Evet.

Bütün bildiklerim bu kadar.

Bunları nereden biliyorsun?

Çünkü bunları bana gökteki adam söyledi.

Peki nasıl oluyor da milyonlarca yıldan sonra bütün bunlardan daha yeni haberimiz oluyor?

Bilmem.

Söylemeyi unutmuş.

Çok meşgulmüş, etrafına baksana.

Teşekkürler.

Sanırım fena gitmedi.

HERKESE MALİKANE NASA Gökteki Adamı Arıyor Nihayet İyilik Yapmak için Bir Sebebimiz Var GÖKTEKİ ADAM BEBEKLERİ AIDS YAPMAYA DEVAM EDİYOR GÖKTEKİ ADAM TSUNAMİ İLE KIRK BİN KİŞİ ÖLDÜRDÜ GÖKTEKİ ADAM BİR KADININ 104 YIL YAŞAMASINA İZİN VERDİ Herkes Malikanesini Düşünüyor YILIN ADAMI MARK BELLISON KARA VEBA SATILDI Şerefe, şerefe.

Şerefe, şerefe.

VİZYONDA - KARA VEBA YAZAN MARK BELLISON MARK BELLISON"IN "KARA VEBA"SI TÜM REKORLARI KIRDI!

 "KARA VEBA" EN İYİ FİLM ÖDÜLÜNÜ ALDI!

- Şerefe.

- Şerefe.

Sana hiç yangından kurtardığım bebeğin hikayesini anlatmış mıydım, bir de ayı çıkmıştı karşıma ve  Bir saniye, hem yangın hem de ayı mı var?

Evet, ağlayan bir bebek sesi duydum ve alevlerin içine atladım, kendi emniyetimi ikinci plana attım ve bebeği bulup aşağıya atladım.

İkinci kattaydım, oradan aşağıya.

Yere indim, bebek güvende.

Sonra birden bu ayı  - Peki, nasıl kurtuldun?

- Oraya geliyorum.

Hayır, yani atlayıştan diyorum.

Düz yolda bile bileğin burkuluyor.

Çünkü o gün yumuşak bir şeyin içine düştüm.

- Neyse  - Neyin içine?

- Reçel.

- Reçel.

Reçel fıçısıydı.

Yangın reçel fabrikasında çıkmıştı.

Muhtemelen ayı da reçele geliyordu.

- Anladım.

- Bu olayı hiç duymadın mı?

Yanan bina, bebek, ayı, fabrika, reçel vakası?

Tüh, hayır.

Herkes bilir.

Neyse, yerdeyim.

Beni yemek için üstüme gelen kocaman, dev gibi bir ayı hayal et, aynı şuradaki mutlu adam gibi.

- Uyuyan, çirkin şişkoyu mu diyorsun?

- Yani  - Mutlu değil ki o.

- Nereden biliyorsun?

Bilinmeyecek gibi değil ki.

Şuna bak.

Basiretsizin teki.

Sadece adama bakarak bunu anlayamazsın.

Belki dünyanın en iyi şairi.

Pekala, muhtemelen haklısın.

Kötü bir örnekti.

Demeye çalıştığım şey şu, sırf birinin görünüşüne bakıp  Mesela şu adama baktığında ne görüyorsun?

Kısa, terli, kel bir adam.

- Anladım.

- Merhaba!

Bir çanta taşıyor.

Acelesi var.

Muhtemelen çok önemli bir toplantıya gidiyor.

Çok güçlü bir iş adamı olabilir.

Benden daha fazla şey görüyorsun.

E, çünkü, eğer bakarsan 

Şu çifte baktığında ne görüyorsun?

Şapkalı iki gerzek mi?

Evet.

Güzel.

Çok iyi gözlem yapıyorsun.

Ama görünüşlerinin ötesini görmeye çalış.

El ele tutuşmuşlar.

Birbirlerine aşıklar.

Beni de anlat.

Bende ne görüyorsun?

Güzelsin.

Muhteşem gülümsüyorsun.

- Bunları herkes görüyor.

- Daha bitirmedim.

Tanıdığım en tatlı, en sevecen insansın.

Bunu daha önce söylemesem de şurandaki beneği çok seviyorum.

Genelde gülümsersin ama bazen gününü yatağında yemek yiyip ağlamakla geçirirsin.

Birisi annesi kaybettiğinde onun elini  Tanıdığım en muhteşem insan sensin.

Sen bana baktığında ne görüyorsun?

Tombulsun ve domuzcuk burnun var.

Evet.

Bu doğru.

Zekisin.

Naziksin.

Tanıdığım en tatlı erkeksin.

Kesinlikle tanıdığım en ilginç insansın.

Seninle olmak eğlenceli.

Kimse dünyayı senin gördüğün gibi göremiyor ve senin bakış açını seviyorum.

En iyi arkadaşım sensin.

Hiç kimse beni senin kadar mutlu edemiyor.

- O zaman neden beraber olamıyoruz?

- Genlerimiz yüzünden.

Domuzcuk burunlu, küçük, şişman çocuklar.

Zengin ve ünlü olmanın insanın genetiğini değiştirememesi ne üzücü.

Oysa seni seviyorum.

Zengin ve ünlü olmak insanın genetiğini değiştirir mi?

Hayır.

Değiştirmez.

Çocuklarımız domuzcuk burunlu, küçük ve şişman olur.

 Sağ ol Jim.

Sırada Mark Bellison var.

 O kadar para ve şöhreti hak ediyor mu  yoksa gökteki adamdan duyumlar alan şişko bir basiretsizin teki mi?

 Bence şişko bir basiretsiz Bob.

 Olay çok basit Jim.

Adama bakmak yeter.

 Şişko bir aptala benziyor.

Bu kadarı yetmez mi?

 Ya evinin bahçesine kamp kuran yüzlerce insana ne demeli?

 Bu insanların işi yok mu yahu?

 Belki de onlar da Mark gibi şişko ve basiretsizdirler.

 Ayrılmayın, sırada hava durumu var.

 Sonra şöyle yaz, "Ördek, Alaska"da oturan arkadaşı  "kutup ayısıyla buluşmak için oraya uçtu.

 "  - "Ve kutup ayısı "

 - Kaç tane içtin?

 Fark etmez.

"Son.

 " - Biraz tuhaf bir son oldu.

- Evet, öyle değil mi?

Bunu Tarih Filmleri"ne götürmemi istiyor musun?

- Evet.

- Tamam.

Söyle, bu hafta çekilsin.

Tamam.

Çocuklar için olduğunu söyle.

Çocuklar bunlara bayılır, değil mi?

Arabada giden ayılara ve ördeklere.

- O ne?

- Sana bir doğum günü kartı aldım.

- Görmek ister misin?

- Teşekkürler.

Bu akşam seninle film izleyemeyeceğimi söylemeye geldim.

- Neden?

- Randevum var.

Kiminle?

- Brad Kessler.

- Brad Kessler"la mı?

Onun hakkında ne düşündüğümü biliyorsun.

Gelmiş geçmiş en adi herif o.

- Sana göre öyle.

Bence değil.

- Evet.

Bana karşı çok hoş ve kibar.

Tabii ki öyledir.

Şu haline bak!

Köpek balığı bile sana kibar davranır.

- Öyle mi?

- Hayır.

Köpek balıklarına yaklaşma.

Seni bir hamlede

  - Onunla çıkmamalısın.

- Nedenmiş?

- Benim için mükemmel bir eş.

- En azından onunla yatma.

- Neden?

- Ne?

Yoksa düşünüyor muydun?

Onunla yatmazsam o da onunla yatacak başka uyumlu bir eş bulur.

- O zaman evde kalırım.

- Hayır, yapmaz.

- Evet.

- Hayır, hayır, hayır.

İyice düşünmemişsin.

Çünkü ben seninle çıksaydım  Bir de Brad gibi çekici olsaydın.

Evet.

E, ama  Ama benimle ilk randevuda yatsaydın sana olan saygımı yitirirdim.

Neden dersen  Konuşun, muhabbet edin, neden olmasın.

Ama, ne olursa olsun, sakın ola  Ne kadar muhteşem biri olduğunu ona göstermek istiyorsan  Konuşarak, diğer türlü değil  Böylece o da  "Onunla çıkmak istiyorum.

İkinci bir randevu istiyorum" der.

Sakın  Evli olmadığın insanlarla seks yapmak yok.

Kural bu.

Halloldu.

- Tamam.

- Güzel.

Bu ne?

Doğum günü seksi için kupon.

Doğum gününde seks yapmak için bir kupon.

Bu sayede seninle seks yapabilecek miyim?

Her şeyi olan birine başka ne verebilirdim ki?

- Pardon.

- Artık unutabilirsin.

Bilmiyordum.

- Yo, yo, yo, bir saniye.

- Evli değiliz.

Biraz önce dedin ya.

Evli olmadığın insanlarla yatmak yok.

Öyle dedim.

Ama bir saniye.

Kupon ne olacak?

- Kural  - Kuralı biliyorum.

Yani yapamayacağız  Kupon, asıl kupona  - Kural.

- Kupona yazık olacak.

- Ama, yani, şimdi  - Çok yazık.

Evet, evet.

Kupon değerini kaybetti yani.

Ne istiyorsun peki?

Şimdi ne hediye alacağım sana?

Seninle seks yapamam.

Onun yerine çorap istersin herhalde, değil mi?

Evet.

Seks yerine bir çift boktan yün çorap al.

- Merhaba.

- Geldi.

Neden buraya davet ettin?

Etmedim.

Onun fikriydi.

Eminim öyledir.

Burası benim evim.

- Anna.

- Çok yakışıklısın.

Biliyorum.

- Mark.

Bok gibi görünüyorsun.

- Senin fikrin.

Hadi biraz eğlenelim.

- Çok değil.

- Hey!

O elindeki ne?

Doğum günü seks kuponu.

- Seninle mi?

- Evet.

Ama evli olmadığımız için istemiyor.

- Onun yerine çorap istiyor, değil mi?

- Alabilir miyim?

Tabii.

Gerçi bunu kullanabilmek için önce evlenmemiz gerekir.

Kim bilir, belki de evleniveririz.

Hayır  Bu beni mutlu etmedi.

Ne  Sonra ararım.

Bu akşam bir kutlama yapalım istedim.

Bugün çok önemli bir terfi aldım.

Herkesin imrendiği birinci yüzyılın baş yazarı olmamın yanı sıra, bugün 18. , 19.ve 20.yüzyılların sorumluluğu da bana verildi.

- Çok heyecan verici.

- Evet, hem de çok.

Bırak en popüler dört yüzyılı, bugüne kadar kimseye bu kadar çok yüzyıl verilmemişti.

Mark"ın birden fazla yüzyılı hiç olmadı.

Mark"ın bir de gökteki adamı var, onun anlattığı hikayeleri kimse duymamıştı.

Peki Mark benim gibi yakışıklı mı?

Bendeki genler onda var mı?

Bendeki özgüven?

Bendeki karizma?

- Hayır.

- Hayır.

Bu şişeyi geri göndereceğim.

Bozuk olduğu için değil, zeki ve güçlü görünmek istediğimden.

Tabii efendim.

Ayrıca, sipariş vermeye hazırız.

Bayana bir Sezar salata, şişmanlamasını istemiyorum.

Bana da az pişmiş bir dana fileto çünkü pahalı, - lezzetli ve ben önemli biriyim.

- Harika.

Neden bana küçük bir salata söylediğini anlıyorum ama çok acıktım.

- Belki biraz tavuk koydurabiliriz.

- Yo, yo, yo.

İkimiz de bir gün güzelliğini kaybedeceğini biliyoruz.

Yaşlanacaksın, derin buruşacak, çirkinleşeceksin.

Üstüne leziz ve yağlı tavuklar yiyip şişman olmanın alemi yok.

Tabii ki yok.

Pardon.

Herhalde annem randevumun nasıl gittiğini öğrenmek için arıyor.

Aşırı koruyucu ve sabırsızdır.

Versene, ben konuşayım.

Tamam.

Anna"nın annesi, karşınızda Brad Kessler.

Evet, kızınız çok güzel görünüyor.

Hayır, henüz beni sıkıp kendinden soğutmadı.

Tamam ama artık canımı sıkmaya başladınız.

Sesiniz çok cırtlak.

Hoşça kalın.

Kusura bakma.

Teşekkürler.

Benim için pek çok açıdan neredeyse mükemmel bir eşsin, fiziksel olarak, genetik olarak, sosyal olarak, parasal olarak.

Katılıyorum.

Bir taraftan da sırf Mark sana aşık diye ve ona acı çektirmeyi sevdiğimden seni istiyorum.

Neden ondan bu kadar nefret ediyorsun?

Onunla çok iyi arkadaşız.

Çünkü o basiretsizin teki.

Malikanede yaşaması ve gökteki adamla konuşması gereken kişi benim.

Ama ulaşamadığı tek şeye sahip olabilirim.

Seni.

Çünkü sen çok mantıklısın.

Genetik olarak sana en uygun eşi arıyorsun ki bir gün çocukların  Domuzcuk burunlu, küçük ve şişman olmasınlar diye.

Kesinlikle.

Kesinlikle.

Evet.

BOŞ VERSENE.

YAKINDA MALİKANEMDEYİM

 Gökteki adam, sonsuz bilgelikle, iki kötü şey yapsak bile malikanemiz olacağını söyledi.

Ben de diyorum ki  Hayır.

Öldüğümüzde senin malikanene taşınmayacağım.

Çok baskıcısın.

Beni kendinden ittikçe seni daha da çekici buluyorum.

Çekil yolumdan şişko!

Sen Mark Bellison"sın.

Evet.

Özür dilemek ister misin?

Niye ki?

PEPSI

Artık Ahirette de İçebilirsiniz

- Bir içki daha isteyen var mı?

- Evet, lütfen.

Ben de alırım.

Sağ ol.

Nasıl gidiyor?

Ne yani, koca bir evim ve çuvalla param var diye moralim bozuk olamaz mı?

Ya siz?

Daha mutlu musunuz?

Gökteki adamdan sonra?

- Evet, kesinlikle.

- Çok mutluyum.

Hala yalnız mısın?

Birini bulabildin mi?

- Hayır, o işin peşini bıraktım.

- Neden?

Düşündüm de, öldükten sonra sonsuz mutluluk varsa, bundan daha iyisi olamaz, adı üstünde, sonsuz.

Bu yüzden çok mutluyum.

O zamana kadar alkol içmeye devam edeceğim.

Küçük dairemde oturup kendi başıma içki içip televizyon seyredeceğim.

Bu hiç de mutlu bir hayat değil.

Daha çok, uzun ve berbat bir hayat.

Aslında o kadar bile sürmeyecek, ne kadar çok içersem, o kadar çabuk öleceğim.

Tek beklentim o malikane.

Tam benim kafadansın ahbap.

Şahane.

 Ona telefon mu ediyorsun?

 Hayır, sadece  Şu anda bir şeyler söylüyor.

 - Bir şey mi diyor?

- Evet, evet.

 Ne dediğini bizimle paylaşır mısınız?

 Diyor ki, "Bu ahmakla neden konuşuyorsun?

 "  Ben de ona, "Ona bir şans vereyim " Seyredecek daha iyi bir şey olsa gerek.

Anne, değiştirme.

O benim çok iyi bir arkadaşım.

Yapma ama.

Arkadaşlarını tanırım ve hiçbiri böyle insanlar değiller.

Bu da ne demek?

Şu demek, sırf gökteki adamla konuşması onu arkadaşın yapmaya yetmez.

Ya ondan arkadaşlıktan fazlasını isteseydim?

Gökteki adam korusun.

Anlamsız olurdu.

 Gökteki adam bizimle haberleşmek için Mark Bellison"ı seçmiş olabilir ama bu onun zavallının biri olduğu gerçeğini değiştirmez, çocuklarınız da öyle olur.

- Mark benim için bundan daha fazlası.

- Fazlası mazlası yok.

Kaybetmeye mahkum insanların kaderi hayat boyu değişmez.

O  O zeki, komik, kibar ve sevgi dolu bir insan.

Kendimi özel hissetmemi sağlıyor.

Beni mutlu ediyor.

Sen, sana uygun biriyle beraber olacaksın, hep istediğin çocukları sana verebilecek biriyle.

Brad Kessler gibi.

Alo, Brad.

Bir saniye.

- Onunla konuş.

Eline yüzüne bulaştırma.

- Anne!

Alo.

Selam Brad.

Seni özlüyorum anne.

BELLISON - MARTHA - 79"UNDA ÖLDÜ KENDİ AKRANLARINA KIYASLA SIRADAN BİR HAYAT YAŞADI

 Beni duyamadığını biliyorum.

Gökte bir malikanede olmadığını biliyorum.

Burada, toprağın altındasın.

Dünyada bunu bilen tek kişi de benim.

Hiç mutlu değilim.

Yaptığım bunca şeye rağmen  Mutlu değilim çünkü insanlar gerçek isteklerine kulak vermiyor.

Bu yüzden de hayat boyu kaybetmeye mahkumum.

Bu yüzden hep yalnız olacağım.

Mark.

Çok kötü görünüyorsun.

İçeri gelebilir miyim?

- Uzun zamandır ortalıkta yoksun.

- Evet, haklısın.

İşler biraz yoğundu ve bir de

 Seni birkaç kere aramaya çalıştım ama telefonlara cevap vermiyorsun.

- Evleneceğimden haberin var mı?

- Evet, var.

Buraya gelme sebebim buydu.

Sana bir davetiye getirdim.

Yapma.

Düğün yarın.

Lütfen, onunla evlenme.

- Umarım gelirsin.

- Neden?

Çünkü gelirsen mutlu olurum.

Seninle olmak beni mutlu ediyor.

O zaman neden onunla evleniyorsun?

Benimle en uygun genlere sahip birini bulmak ve hep istediğim çocukları yapmak için kısıtlı bir sürem var.

Bunu sen de biliyorsun.

Mark, bir gün cildim buruşacak, yaşlanacağım ve çirkin olacağım.

Hayır, olmayacaksın.

Benim için olmayacaksın.

Asla çirkin olmayacaksın.

Kafamı karıştırıyorsun.

- Lütfen al şunu.

- Mutluluklar dilerim.

Dondurma güzel miymiş şişko?

Kesin şunu!

Üzülme.

Sen onlara bakma.

Adın ne?

Kısa Şişko Brian.

Brian.

Kısa ve şişko olmanın dışında başka özelliklerin de var.

Gördün mü?

Sen Güzel Gülümsemeli Brian"sın.

Teşekkürler.

Greg!

Pardon!

Sessiz ol.

Şişko, kızıl kafalı  Sessiz ol!

Onu henüz kaybetmiş sayılmazsın dostum.

GÖKTEKİ ADAMI DÜŞÜNMEK İÇİN SESSİZ BİR YER

Ezik.

Bugün burada bir araya gelmemizin sebebi, Brad ve Anna gibi genç ve çekici bir çiftin evlenme arzusu.

Onlar bu evlilikten her ikisinin de karlı çıkacağına kanaat getirmişler, genetik eşleşmelerinin güzel çocuklar üreteceğine ve hayat boyu mali istikrar ve fiziksel güven içinde yaşayacaklarına inanmışlar.

Brad, canın istediği kadar Anna ile yaşamayı ve mümkün olduğunca çocuklarını korumayı kabul ediyor musun?

Ediyorum.

Anna, canın istediği kadar Brad ile yaşamayı ve mümkün olduğunca çocuklarını korumayı kabul ediyor musun?

Ediyorum.

Bu çifti karı koca ilan etmeden önce eşlerden herhangi birine daha iyi bir genetik eş olacağını düşünen biri olup olmadığını sormak istiyorum.

Ben.

Hadi ama Mark.

Şu haline bir bakar mısın?

Nasıl benden daha iyi olacaksın?

Çünkü o benimle mutlu.

Madem seninle mutluydu burada benim yanımda ne işi var?

Çocukları için en iyi babayı bulmaya çalışıyor.

Buldu da zaten.

Evet.

Peki bu durumda ne olduğunun farkında mısın?

Sperm donörü.

Anna en iyi arkadaşım.

Hani bendim?

Şimdi değil.

Lütfen  Ve onu seviyorum.

Yapma.

Bunu yapma.

Gerçekten istediğin şey bu mu?

Dünyanın kanunu böyle Mark.

Neden?

Kim demiş?

Senin çocuklarının benimkilerden iyi olacağı ne malum?

Sert çene hatlarına, hızlı bir metabolizmaya veya kaslı bir fiziğe sahip olmanın  Ayrıca daha uzun.

Farkındayım ama sen  Bir şey anlatmaya  Bu özelliklerin senin çocuklarını benimkilerden iyi yapacağını kim demiş?

Ben çocuklarımızı seveceğim.

Sırf saygıdeğer bir aileden geliyorsun veya daha sağlıklı bir genetik mirasın var diye daha iyi bir koca olacağın ne malum?

Anna senin gibi biri için fazlasıyla iyi.

Çocuklarınız da öyle.

Anna.

Gerçekten istediğin şeyin bu olduğunu söyle, giderim.

Gerçekten bunu mu istiyorsun?

Hayatın bize sunduklarını seçmek bize düşmez.

- Bu kararı gökteki adam verir.

- Anna"ya sordum.

Anna için nasıl planları olduğunu gökteki adama sorsana.

- En iyisini o bilir.

- En iyisini Anna bilir.

Gökteki adamın ne istediğini söylesene Mark.

Gökteki adamın bizim için ne istediğini söyler misin Mark?

Lütfen söyle.

Olmaz.

Evlendik mi?

Akşam için planlarım var da.

Birkaç şey daha var  Mark, dur!

Gökteki adamın ne istediğini neden söylemiyorsun?

- Kötü bir şey yaptım.

- Önemli değil.

- Üç hakkın var.

- Hayır, anlamıyorsun.

Gökte bir adam yok.

Neden var dedin peki?

Annem ölürken yüzündeki ifadeye dayanamadım.

Sonra işler çığırından çıktı.

Peki olmayan bir şeyi nasıl söyledin?

Bilmiyorum, ağzımdan çıktı.

Söyleyebiliyorum.

O zaman sana zengin ve ünlü olmanın genleri değiştirip değiştirmediğini sorduğumda neden evet demedin?

O zaman seni hak etmiş olmazdım.

Mark.

Ne istediğimi biliyorum.

Domuzcuk burunlu, küçük ve şişko çocuklar istiyorum.

Tam adamını buldun.

 İşte böyle.

Kızı kaptım.

 Unutmadan ekleyeyim, Anna"yla çok mutluyuz.

 O şeyleri nasıl söylediğimi veya yaptığımı hala tam olarak anlayamıyor.

 Kimse bilmiyor.

Hala yalan söyleyebilen tek kişi benim.

 Aslında şu son söylediğim, gerçeği tam olarak yansıtmıyor.

Nasıl olmuş?

Çok güzel görünüyor.

Çok lezzetli olmuş anneciğim.

- Bugüne kadar yaptığın en iyi şey.

- Beğendiğinize sevindim.

Nereden başlasam acaba?

En iyisi önce ekmekle başlayıp yavaş yavaş ilerlemek.

Ye bakalım.

Çok beğendin ya.

Niye biraz daha almıyorsun?

Parmaklarını yedi.

Turkish||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar