Print Friendly and PDF

Translate

Kara Dul (1987) Black Widow

|

 


102 dk

Yönetmen:Bob Rafelson

Senaryo:Ronald Bass

Ülke:ABD

Tür:Suç, Dram, Gerilim

Vizyon Tarihi:01 Şubat 1989 (Türkiye)

Dil:İngilizce

Müzik:Michael Small

Oyuncular

Debra Winger

Theresa Russell

Sami Frey

Dennis Hopper

Nicol Williamson

Özet

Catharine (Theresa Russell) seksi ve tuzaklarını dikkatlice kuran bir güzeldir. Alex (Debra Winger) başkalarının şüphe etmediği konuları ortaya çıkaran federal bir dedektiftir, bu öldürücü kadının zengin adamları onunla evlenmeye kandırdığı, ve sonra da servetlerine kavuşmak için onları öldürdüğünü anlar. Pek yakında Alex'in esrarengiz Catharine'e duyduğu tutku, onu gitgide tehlikenin derinliklerine çekecektir.

Altyazı

10:30, 11:00 olduğu halde ofise gelmeyince   evi aradım.

  Catharine   uykusunda ölmüş, huzur içinde.

  Doktor, yanında uyuyor bile olsaydın   fark edemeyeceğini söyledi.

  Hiçbir şey yapamazdın.

  Bayan Petersen.

  -Catharine, seninle yukarı geleyim.

  -Hayır.

  Biraz dinlen, Sara.

  -Güzel gömlek, Alex.

  -Yıllardır öyle, Michael.

  Anlat.

  Zaten geciktim.

  Bütün sabah ölüm ilanlarına baktım.

  Bütün sabah mı?

Evet.

  Detroit Free Press listende mi?

  12 Nisan tarihli.

  Yataktan kalkıp kahveden önce ölüm ilanlarını okumuyorum.

  Bu adam birkaç yıl önce Marangano'nun kaposu değil miydi?

  -Yani?

  -Yani   dört gün arayla iki adam ölüyor.

  Bu ne demek?

  Benzerlik yok.

  Bu öldürülmüş olabilir, ama Marangano uykusunda öldü.

  Solunumu durmuş.

  Testler yapıldı.

  -Şimdi olmaz.

  -Bruce da aynı fikirde mi?

  Bir eve resmi kurye ile evrak göndermen yasak.

  Dahası, pahalı.

  Federal bütçe açığına katkım.

  Marangano işini de bırak.

  İnsanlar uykuda ölebilir.

  Mafya babaları bile.

  -Cinayetti!

  -Hey, sessiz ol.

  Jersey'in yarısının çöp toplama işi ondaydı.

  -Bilmem ne yüzünden uykusunda  -Ondine Laneti.

  "Beynin solunumu yöneten kısmında sebebi bilinmeyen hasar.

 " Az görülür.

  Gerçek.

  Oluyor.

  Evet, altı yıldır buradayım, hiç olmadı.

  Araştıracak mısın?

  -Yalnız bu mu?

  -Bağlantılı olamaz.

  Bu adam mafyadan değil.

  New York'lu milyoner bir yayıncı.

  "Ölüm nedeni belirsiz.

  Deliller, açıklanamayan bir   solunum yetmezliğini gösteriyor.

  Ondine Laneti ihtimali var.

  Sam Petersen, yaş 60.

  31 yaşındaki 4 aylık eşi Catharine hayatta.

 " Onu bulmak için bir yıl geri gittim.

  Alex, tek örnek o.

  İnan bana.

  İnan bana, orada bir şey yok.

  Adalet Bakanlığı Özel Soruşturma Birimi Tam önümde duruyor.

  Walter, kahrolası kullanma talimatını okumayı bilmiyorum.

  Daha 5 yaşındayım.

  Simdi sen babam ol ve bana nasıl kullanıldığını anlat.

  Basit bir şekilde.

  Çok haklısın, ciddiyim.

  Ama yemek için kadınım geldi.

  Ben de kimsenin babası olmadım.

  Ama 200.

 000 adet bu plastik zımbırtı için para çıkarmamı istiyorsan   rol yapmaya başlamanı tavsiye ederim.

-Karın nasıl?

  -Bugün pek iyi görünmüyor.

-O, Dallas'taki en güzel kız.

  -Biraz döküntü gibi.

Döküntüymüş, daha neler.

  Şu talimatları İngilizce yaz.

-Belki pazar bulabilirsin bu şeye.

  -İlgileniyorum.

  Evet, peki.

  Hoşça kal öyleyse.

  Marielle, sence böyle bir şeyle ilgilenen olur mu?

  Kazanmakla ilgili, Ben.

  Kazanmakla herkes ilgilenir.

  Bu oyuncağı çocuklar için yaptıklarını unutmuşlar.

  Talimatlar çok karmaşık.

  Harika!

  Dünyanın bir numaralı aptalı olmalıyım.

  Beş günlüğüne gidiyorum, ama valize Neiman Marcus'un yarısını koydum.

  Marielle?

  Evet tatlım?

  Brendi nasıl bu kadar çabuk bitti, tatlım?

  Dolapta açılmamış bir şişe gördüm.

  Yine haklısın, tatlım.

  Marielle, Etta'ya bu vasiyetin her açıdan geçerli olduğunu anlattım.

  Herhangi bir itiraz, zaman ve para kaybı olur.

  Benim zamanım.

  Benim param.

  Evlendikten iki ay sonra tek kardeşini vasiyetinden çıkarıyor, hem de  Genç bir kadınla?

  Biliyor musun Etta, kocan haklı.

  Ben'in seninle hiçbir derdi yoktu.

  Sadece hakkımdaki düşüncenle vardı.

  Bence şimdi burada olsaydı   yaptığından pişmanlık duyardı.

  Martin?

  Küçük bir hediye verirsem vergisi ne olur?

  Küçük hanım  Marielle, Charleston'a geri dönecek   ve herhangi bir küskünlük ya da gereksiz gecikme istemiyor.

  Ne kadar küçük bir hediye, canım?

  Altı sıfırlı yüksek bir rakam?

  Bayan Barnes!

  Bayan Barnes?

  Bn.

  Barnes, çantanıza bakabilir miyim?

  Geliyor!

  Ne?

  Dükkan mı soyacaksın?

  Atış poligonundaydım.

  Ruhsat almaya çalışıyorum, hepsi bu.

  Bak ne diyeceğim.

  Bunu Sears'a geri gönder.

  Ondine Laneti'ni hatırlıyor musun?

  Bugün bir tane daha geldi.

  Adam 10 gün önce ölmüş.

  Yemek?

  Ne?

  -Yemek dedim.

  Yemek.

  Bu akşam.

  -Elimde iş var.

  Peki.

  Yarın?

  Bence iyi bir fikir değil.

  İş arkadaşıyız.

  İşyeri politikası mı?

  Ne?

  Tamam.

  İstifa ederim.

  Seni kaybetmeyi göze alamam.

  Sağ kolumsun.

  Peki.

  Ondine Laneti hakkında ne dedin?

  -Mafya değil.

  -Ne?

  Dallas'ta bir oyuncak imalatçısı.

  Çok zengin.

  Çok temiz.

  Yarın yazıcıdan çıktısını alırım, tamam mı?

  -İyi geceler.

  -İyi geceler.

  Michael.

  Bekle.

  Seninle geliyorum.

  Teksas'lı oyuncak patronu mafyadan olabilir mi?

  Teksas'lıyla, New York'lu benziyor.

  -Nasıl?

  -İkisi de yaşlı, çok zengin   genç bir kadınla birkaç aylık evli.

  -Sağlığa zararlı olsa gerek.

  -Bir dakikan var mı?

  6 aylık karısı Marielle hayatta.

  Yaşı: 28 New York'a, Dallas'a telefon et.

  Gazetelere falan.

  Resimlerini toplayalım.

  Zor olmaz.

  Tanınmış adamlardı.

  Adamların değil.

  Karılarının.

  Pekala.

  Seattle rehberleri, Japon yemekleri, başka?

  -Ender sikkeler.

  -Ne tür ender?

  Yeni başlayan için genel, sonra daha özel bir şey.

  Belki   İtalya, 19.  yüzyıl.

  Şehir devletler birleşmeden önce mi, sonra mı?

  Bilmiyorum.

  Hangisi daha   az bilinir?

  Kuzeybatı Kızılderilileri.

  Hangi kabileler?

  Kıyı Salişleri mutlaka.

  Başka ne varsa.

  Tlingit, Bella Coola, Kwakiutl.

  Asıl ilgilendiğim totem heykelleri.

  Ne o, bilgi yarışmasına mı çalışıyorsunuz?

  Ben alırım.

  Teşekkürler.

  SAVAŞ KANOLARININ VATANINDA 1914 EDWARD S.

  CURTIS Yapımı Sikke Satışının Geliri Müzeye Buraya gelin çocuklar.

  Öğretmenler, şuraya geçirin lütfen.

  Bu taraftan.

  Bir milyon dolar.

  Çok cömert bir teklif Bayan Dodd   ama bu müze yönetim kurulunda üyelik satmaz.

  -Başkanımız  -Evet.

  Eminim Bay McCorey niyetimi takdir edecektir.

  İyi günler.

  Ama Margaret, senin fikrini duymak istiyoruz.

  Bu koleksiyona karşı çok güçlü duyguların olduğunu biliyorum.

  Bay McCorey   ilk toplantımda böyle olmasını istemezdim.

  Karşıt fikirde olmayı.

  Bence alımlarımızda Kıyı Salişlerine bu kadar odaklanmamız bir hata.

  En iyisi olmak istiyorsunuz, ama bizim rolümüz bu değil.

  Peki ne, Margaret?

  Bütün kabileleri karşılaştırmalıyız.

  Onları öğrenmek için sanatlarını inceliyoruz.

  Kendimizi anlamak için onları inceliyoruz.

  -En iyi resimler bunlar mı?

  -Resim istemiyor.

  Fotoğraf çekileceğini biliyor.

  Yüzünü çeviriyor.

  Teksas'lı olan farklı, daha zayıf.

  -Duruş şeklinden.

  -Daha genç.

  En az 5 yaş.

  -Makyaj, saç, tavırlar.

  -Bence yanılıyorsun.

  Haklı olabilirim.

  Hareket tarzı, yani karmaşık bir baştan çıkarma dizisi ve cinayetler.

  Bir kadın bunları yapmaz.

  Ya?

  Bir kadın hangisini yapamaz sence?

  Baştan çıkarma mı, cinayet mi?

  Tek istediğim saha görevi.

  -Lütfen.

  -Dinle.

  Veri analizi işimizin belkemiğidir.

  Buradaki en iyi iş senin.

  En iyisi.

  -Sen bu iş için doğmuşsun.

  -Bu iş yeşil pencereli bir iş!

  Bruce, altı yıldır bu bürodayım.

  Yeşil pencereli bu lanet olası devlet dairesinde.

  Heyecan istiyorsun.

  Herkes bunu işinde aramıyor.

  -Bu da ne demek?

  -Tanrım.

  Ne demek sence?

  Sevgili bulmak!

  En son ne zaman uzun bir hafta sonu yüzünden pazartesi işe geç geldin?

  Bana bunu dediğine gerçekten inanamıyorum!

  Bu saçmalığı annemden hep dinliyorum!

  Kendini ne sanıyorsun, Bruce?

  Dinle, ben sadece  Mutlu değilsin.

  Mutlu biri değilsin.

  Ve olmayı hak ediyorsun, hepsi bu.

  Bruce, beni mutlu et.

  Haklı olsan bile bu bizim işimiz değil.

  Hafta sonuna sığdıramadıkların için hastalık mazereti bildirmeyi unutma.

  Sağ ol.

  Onun ölümüyle yıkılmıştı.

  Birbirilerine çok bağlıydılar.

  Catharine uzaklaşmak zorundaydı ve Avrupa'ya gitti.

  Bir yıldan fazla olmuş.

  Ondan haber aldınız mı?

  Roma'dan bir kart aldım.

  Viyana'dan çok hoş bir not, küçük bir hediye.

  Hepsi ilk ayda veya o civarda.

  Yakında bir şey geldi mi?

  Yalnız avukata.

  Gayrimenkulü nakde çevirmesi ve parayı   bir İsviçre hesabına aktarması için talimat almış.

  Manhattan'da başka hiç kimse, bir kişi bile haber almamış.

  Herkes aynı şeyi diyor.

  Chicago'lu, ailesi yok.

  Daha önce nerede yaşadığını ve çalıştığını bilmiyorlar.

  Bu resmi alabilir miyim?

  Affedersiniz.

  Bu size korkunç gelmiş olmalı.

  Sara, o birdenbire ortaya çıktı ve yine birdenbire kayıplara karıştı.

  -Bu kanuna aykırı mı?

  -Garip.

  Ben garip buluyorum.

  Sam Petersen öldü.

  Bütün malı ve parası da gitti.

  Onu senin kadar sevseydim, bunu çok garip bulurdum.

  Felice Baciocchi ve kızkardeşi Elisa.

  Muhtemelen beni etkilemek için bunlara biraz çalıştın.

  İşe yaradı mı?

  Gerçekten merak ettim.

  Gerçek olamayacak kadar iyi görünüyorsun.

  Aklıma seni araştırmak geldi.

  Fena fikir değil.

  Ne de olsa herkes olabilirim.

  İnsanları araştırmamak tehlikeli.

  Araştırdım.

  Ne buldun peki?

  Mount Holyoke Koleji'nde antropoloji okuduğunu öğrendim   ve   birbirimize çok benzediğimizi.

  İtalya'yı, madeni paraları seviyoruz.

  Ve yalnız yaşamayı.

  Bundan hiç söz etmiyorsun.

  Neden hiç evlenmediğimi bilmiyorum.

  Bir liste dolusu nedenim var.

  Arada bir onları çıkarır, cilalarım.

  Bütün bu tuhaf ve kendine has yönler   içinde bir yaşama başladım.

  Üstüme bir diken, bir diken daha derken   adeta   bir kirpiye çevirdim kendimi.

  -Ne?

  -Çok eski bir espridir.

  İki kirpi nasıl   sevişir?

  Çok dikkatlice.

  Sola, köşeden sağa.

  Bulursunuz.

  Yoğun programınız arasında bana zaman ayırmanız incelik.

  Hiç problem değil.

  Söylediklerimi hiç düşündünüz mü?

  Biliyor musun?

  Cenazeden hemen sonra aynı şey benim de aklıma geldi.

  Hatta bir dedektif tuttum.

  Charleston'a yolladım, ailesinin yaşadığını söylediği yere.

  Hiçbir şey yoktu.

  Ne aile, ne en ufak bir iz.

  Niye söylemedin, Etta?

  Ben ölmüştü.

  Onu geri getiremezdim.

  Gazetelere çıkarım diye düşündüm.

  Büyük bir skandal istemedim.

  Pekala, vasiyete gelelim, Etta.

  Rice Enstitüsü tek diğer mirasçıydı, değil mi?

  Evet.

  Ben yardımseverdi ve  Ve eminim siz, Marielle yakalanırsa   Rice'ın onun size verdiği küçük hediyeyi alacağını düşündünüz.

  Biraz süzülmüş gibisin canım.

  Sana bir solaryum ısmarlayayım.

  5 yaşımdan beri her yıl, yılın bu zamanı buraya gelirim.

  Ve her yıl ayrılırken   içimde sanırım bir   kayıp duygusu olur.

  Bir gün burada yaşayacağıma dair kendime hep söz verdim.

  Neden yaşamıyorsun?

  Neden yaşamıyoruz?

  Bu ne?

  Neredeyse dişimi kırıyordun.

  Tıbbi uyarı.

  Penisiline alerjim var.

  Bitti, bitti.

  Tamam.

  Son el çocuklar.

  Herb yapmış, tatlım.

  O bakış var.

  -Bakış bu mu?

  -Bakış bu.

  Benden paso.

  Kesin yaptın, seni namussuz.

  20'ni görüyorum, 20 daha koyuyorum.

  Ne bu, intihar mı?

  Acındırma taktiği mi?

  -Paranı koymak denir.

  Herbert?

  -Yaptım, Alex.

  40'ını geri al.

  Beni gör.

  Görüyorum.

  Floş, hayatım.

  Geçen haftayı hatırla.

  -Şimdi ödeştik, bebeğim.

  -Evet, neyse buradan gitmeliyim.

  Dur bir dakika.

  -Haydi çocuklar.

  -Sakin olun.

  Bu benim param.

  Burada  Burada 40, 50, 60 dolar var.

  Bu paranın gideceği yer hazır.

  Ya, ne alacaksın?

  Yeni iç çamaşırı mı?

  -Bir kez Alex'le çıktınız, değil mi?

  -Redskins maçına gitmiştik.

  Nasıl gitti?

  Skins kaybetti.

  Selam.

  Boynunu ovmamı ister misin?

  Hayır.

  Boynumu ovmanı istiyorum.

  -Of.

  -Madam Borgia'nı mı düşünüyorsun?

  -Nasıl öldürdüğünü buldun mu?

  -Tanrım, bilmiyorum.

  Metadon olabilir.

  Gözden kaçacak kadar az kalıntı bırakır.

  Son 4 ayda, kaç tane 50 yaş üstü erkek   40 yaş altı kadınla evlenmiş, biliyor musun?

  Hayır.

  Ben de.

  Peki ilk 30 şehirde?

  Sen söyle.

  Zilyon tane.

  Üstelik bu kolay kısmı.

  Şimdi bunu milyonerlerle karşılaştırmayı dene.

  Kadınların resimlerini bul.

  Bilgisayar başında daha oturacaksın demek.

  Hayır, bitirdim.

  6 kadına indirgedim.

  Bu haftaki 2 kadın dahil.

  Bütün ülkeyi dolaşamazsın.

  Araştırmak zorundayım.

  Onları araştırmak zorundayım.

  Yoksa benim için korkuyor musun?

  Saçmalıyorsun, Bruce.

  Seni Denver'den ararım.

  Ya da Seattle'den.

  Görüşürüz.

Araçlarınızı mümkün olduğunca ileri park edin.

Kontağı kapatın.

El freninizi çekin.

  Her şey normal.

  Giyinebilirsiniz.

  Doktor, neredeyse unutuyordum.

  Tekrarlayan bademciğim var ve   Seattle'ın havasını biliyorsunuz  Genelde ne kullanıyorsunuz?

  Penisilin.

  Sanırım antropoloji mezunu olduğunu söyledi.

  Vassar'dan veya Smith'ten  -Aslen nereli?

  -New England, sanırım.

  Belki de değil.

  Tuhaf.

  Onu haftada üç kez görüyorum ama  Sally, Bayan McCorey geldi mi bugün?

  Lütfen bak.

  Geçmişiyle ilgili bilgi isteyen bir gazeteci var.

  Sakıncası yoksa bugün rahatsız etmeyeyim.

  İncelediğim kişileri bir şeyler yazmadan rahatsız etmeyi sevmem.

  Değişiklikler yapmak isteyebilirler.

  Margaret bu sabah gelmedi.

  William, bu Bayan Talley.

  -Memnun oldum.

  -Ben de.

Post-Intelligencer'den.

  Ünlü kadın gönüllülerimiz hakkında bir yazı hazırlıyor.

  Yazı işleri müdürünüzü iyi tanırım.

  Kent sayfasında mısınız?

  Gazetede değilim aslında.

  Serbest çalışıyorum.

  -Makalemi almalarını umuyorum.

  -Depoda çalışıyordum.

  -Orada konuşalım mı?

  -Olur.

  Lütfen burada bir şeye dokunmayın.

  -Ev telefonunuz?

  -Burada yaşamıyorum.

  -Nerede kalıyorsunuz?

  -Hilton'da.

  -Bakın  -Havaalanı mı?

  Merkezdeki.

  Bir soru.

  Gazete hakkında neden yalan söylediniz?

  Özür dilerim.

  Gerçekten, ben  Meslekte yeniyim.

Güçlü kadınlar hakkında bir makaleyi Cosmo ya da- Woman's Day alabilir.

  -Evet, anlıyorum.

  Benim kendimi böyle kanıtlamam hiç gerekmedi.

  Sizin için zor olmalı.

  Karım mahremiyetine düşkündür ve buna saygı duyuyorum.

  Ama onunla konuşayım.

  Bakalım size yardımcı olabilir miyiz.

  Çok anlayışlısınız.

  Başka bir şey?

  Sanırım yok, teşekkürler.

  Hey!

  Leo, perdeyi ayarlasana.

  Tamam, ayarlıyorum.

  -Tamam!

  -Haydi ahbap!

  -Ayarlıyorum!

  -Bir sağ kalma filmi daha mı?

Şüpheliyi görememeniz, onun sizi göremediği anlamına gelmez.

  Benzerlik var, ama arasında bağ olmayan ikiz gibi insanlar gördüm.

  Bu işi savmak için bahane arıyorsun, çünkü cesaretin yok.

  Neden bu kadını mıhlamak istiyorsun?

  İki adam bir lanetten öldü diye mi?

  Ondine Laneti.

  Uykuda öldüler.

  Solunumları durdu.

  McCorey de aynı şekilde ölünce beni ararsın.

  Kadınlar şehir dışındaymış dedin.

  Onları zehirledi.

  Zehri bir şeye  İçecekleri veya yiyecekleri bir şeye.

  Bu adamlara otopsi yapılmış.

  New York veya Dallas'ta cesetleri çıkarmak isteyen bir polis var mı?

  Hayır.

  Ama bu eyaletin en zengin adamlarından birine gidip   karınız katilmiş dememi istiyorsun.

  Hem de kimse ortada cinayet görmezken.

  Sen haklısın.

  Olayı masandan çözdün bile.

  Günün kalanında izin yapsana.

  Hayır, sen haklısın.

  Alo, Bayan McCorey?

  Karakola gelip bize adam öldürüp öldürmediğinizi söyler misiniz?

  -Hayır, hiç delilimiz yok.

  -Sabahtan beri delilleri gösteriyorum!

  Adalet Bakanlığı bunlara delil diyorsa   bu konuşmanın en korkutucu kısmı bu.

  Ama haklı olduğumu biliyorum.

  Ne düşünüyorsun?

  Piyanist, piyanodan daha iyi.

  Öyle mi?

  Yarın bir akortçu çağırırım.

  Genç bir hanım müzeye geldi.

  Hakkında bir makale yazacakmış.

  Onu sevdim.

  Çok tatlı birine benziyor.

  Bir cin hazırlayayım mı?

  Hanımefendi.

  Bir daha bakın.

  Kocama burada telefonumu bekleyeceğini söylemiş.

  Buradaymış.

Öğleden sonra ayrılmış.

  Inn at the Market'a geçmiş.

  Sizin için arayabilirim.

  Allah kahretsin!

  diş macunu.

  Margaret?

  -Yukarıdayım!

  -Geliyorum.

  Hayır, hayır.

  Ben şimdi inerim.

  Balığa gittiğini sanıyordum.

  Tutamadın mı?

  Yönetim kurulu toplantısı için avukatı aramaya geldim.

  Bence hata yapıyorsun sevgilim.

  Lanet olsun.

  Bu bir aile işi.

  Beni bir kurula daha alırsan anlaşmazlık ve küskünlüğe yol açar.

  Sen benim karımsın.

  Yanımda olmanı istiyorum.

  Bunu söyleyişine bayılıyorum.

  -Onu nerede bulmuşlar?

  -Bak, Agatha Christie.

  Solunum problemi değil.

  Bildiğimiz kalp krizi.

  Herkes gibi, küt diye.

  -Otopsi yapıldı mı?

  -Evet   yapıldı.

  Toksin analizi de.

  Harika, en fazla 60 bileşiği kapsıyor.

  Kadın kaçınması gerekeni bilmez mi?

  Anafilaktik şok, kalp krizine benzer.

  Bir şeye alerjisi var mıydı?

  -Arı zehri?

  Antibiyotik?

  -Arı zehri!

  Arı zehri.

  Buna inanmayacaksın ama   ben bu olasılığı tamamen atladım.

  Kesin kovulurum.

  Şehirden ayrıldı ve yerini bilmiyorsun.

  Bayan, ortada cinayet yok.

  Nereye gittiğinden bana ne?

  Gittiğini bilmek yeter.

  Ödün kopuyor.

  Beni öğrenecekler ve bunu neden araştırmadığını merak edecekler.

  Şikayetin varsa, git dilekçe ver.

  Yoksa lütfen siktir git.

  Bu bir neden değil.

  Onunla aynı odadaydım.

  Bir metre yakınımdaydı.

  -Ne yapman gerekiyordu?

  -Bilmiyorum.

  Ben   ona  - söylemeliydim.

  -İnanır mıydı?

  Bir şansı olurdu.

  Ona şans vermedim!

  Doğruca ona giderdi, sen yanardın, kadın kaybolurdu.

  Ve belki o ölmezdi.

  Alex, işini bırakamazsın.

  Altı yıl.

  Bir hayaletin peşinden koşmak için!

  O bir hayalet değil.

  Gel.

  Gel!

  Onu bulduk.

  Sanırım bulduk onu.

  Sonunda bulduk galiba.

  -Merhaba.

  -Merhaba.

  -İyi misin?

  -Evet, iyiyim.

  Bu benden.

  Hawaii biletimi aldım.

  Bu dönüş biletin.

  Orada olduğuna nasıl bu kadar eminsin?

  Michael, Seattle'de bileti kesen kadının resmi tanıdığını söyledi.

  Hawaii'den herhangi bir adla başka yere uçmadığı ne malum?

  Belki uçmuştur.

  Başka nereden başlayacağım?

  -Bütün eşyalarını satmışsın.

  -Evet.

  BMW'yi kaça sattın?

  5900 dolara.

  Piyasa değeri 6600'müş   ama galerici papyon takıyordu ve acelem vardı.

  Bana bir iyilik yapar mısın?

  Bunu Sears'a geri verir misin?

  -Bu kadını hafife alma.

  -Silah kullanmıyor.

  Onu yakalamak için, onun gibi düşünmen gerek.

  Sanırım.

  Onu tanıdığını sanıyorsun, öyle mi?

  Niçin yaptığını biliyorsun.

  Anlat.

  Ben çocukken babam  Sana bunu anlatmıştım, değil mi?

  Babam çok sinirli biriydi.

  Ispatulayla kovalardı beni.

  Paslanmaz çelikten krep ıspatulası.

  Nasıl acıtırdı anlatamam.

  Bir keresinde beni koridorda kovaladı   yatak odama sokup öldüresiye dövmeye başladı.

  Aman Tanrım.

  Sonra kalktı, yere yığıldı ve öldü.

  Bence Margaret ya da adı her neyse   yaşlı erkeklere karşı derin bir kin besliyor ve  Bunu yutuyor musun?

  Gerçekten yuttuğuna inanamıyorum.

  Lanet olsun.

  Kimse kimsenin neyi, niçin yaptığını bilmez.

  Tek bildiğim, onun saplantısı öldürmek, senin saplantın da o.

  Beni kaygılandıran, senin de onun kadar deli olabileceğin.

  Bronz bir tenle döneceğim.

  Buraya.

  Kilauea'ya gidecekler burada sıraya girsin lütfen.

  Bu gezegendeki en yeni yerde duruyoruz.

  Dünyada benzeri yok.

  Buraya bayılıyorum!

  Herkes Hawaii'ye kumu, plajı için geliyor   ama buraya bir otel yapmak bir servete mal olur.

  Biliyor musun   bankacılarım deli olduğumu söylüyor.

  Tanrım, burası tam yeri.

  Muhteşem olur!

  Hep sabırsız mıydınız bayan?

  Hayatınız boyunca.

  Bay Shin, dört haftada size 600 dolar verdim.

  Karşılığında siz hiçbir şey vermediniz.

  Sabahları ofisin yolunu bulmanıza şaşıyorum.

  Hep böyle alaycı mıydınız?

  Alaycı bir bebek miydiniz?

  Kadını dört haftadır arıyorsunuz.

  Bir keresinde ben birini 18 yıl aradım.

  Müthiş bir referans.

  Azim.

  Ayrıca, böyle güzel bir kadını haftada 150 papele bulamam.

  -Teşvik primi isterim.

  -Prim yok.

  Elinizdekini gösterin.

  Ne demek bu?

  Elimde bir şey yok.

  Bay Shin, elinde verecek bir şey olmadan   benden zam isteyen birinin aptal olması gerek.

  Zekanıza hakaret etmenin anlamı yok.

  Karşılıklı saygıya dayalı iş yapmayı tercih ederim.

  Güzel.

  -Saygıyı severim.

  -Güzel.

  Nerede o?

  Hanımlar, havuza tekrar girmeden önce   en önemli kuralı hatırlayalım: Yüzeye çıkarken hızlı nefes vermeyin.

  Akciğerde büyümeye, dolayısıyla kanda hava kabarcığına neden olabilir.

  Bu amboliye yol açabilir.

  Amboli de  -İyi misin?

  Belki girmemelisin.

  - çok acılı bir ölüme.

  Pekala hanımlar, havuza girelim.

  Güzel.

  Tamam hanımlar, buraya gelin.

  Haydi.

  Hepiniz gelin.

  Eşleşeceğiz ve iki kişinin aynı tüple nefes almasını çalışacağız.

  Birinin oksijeni bittiğinde gerekiyor.

  Çift olun.

  Seninle sen.

  Seninle sen.

  Evet.

  Regülatörü alın ve acil hava için eşinize verin.

  Eşleşelim mi?

  Merak etme.

  Bulaşıcı değil.

  Arkadaşım benimle eş olmaya söz vermişti.

  Ya?

  Bu durumda yalnız kalan kişi oluyorum, değil mi?

  -Rennie Walker.

  -Jessica Bates.

  -Jessica Bates, sana bira borçluyum.

  -Kabul ediyorum.

  Regülatörü sağ elinize alın   iki nefes çekin, sonra eşinize verin.

  O da iki nefes alınca geri alıyorsunuz   ve iki kere ona nefes veriyorsunuz.

  Beşte nefes vereceksiniz.

  Burnunu fazla sıkmayın.

  Burnunu tıkayacaksınız, ama çekip kopartmayın.

  Elinizi boynunun altında tutun.

  Hava yolu kapanırsa nefes alamaz.

  Bunu kişisel olarak algılamıyorsun ya?

  -Merak etme.

  -Peki.

  Tamam, bugünlük bu kadar.

  Katıldığınız için teşekkürler.

  Gidebilirsiniz.

  Sağ olun.

  Adın neydi?

  -Rennie.

  -Rennie.

  -Sen niçin buradasın?

  -Takılıyorum.

  Paramı harcıyorum.

  Niye bakıyorsun?

  Affedersin.

  Günün büyük kısmını havuzda geçirdik   sen böyle görünüyorsun, bense böyle.

  Bunu merak ettim sadece.

  Sen de fena görünmüyorsun.

  -Yeni bir mayo iyi olur ama.

  -Ah, mayodan mı?

  Harika.

  Bütçem kısıtlı.

  Ne?

  Odama çıkıp doğru dürüst birer içki içmeye ne dersin?

  Olur.

  -Evli misin yoksa?

  -Hayır.

  Şu anda değilim.

  Sağ ol.

  Bu kim?

  Hoşuna gitti, değil mi?

  Böyle yakışıklı adamlar genelde beğenilir.

  Adı Paul Nuytten.

  Tüm dünyada altı tane oteli var.

  Kardeşi var mı?

  Kuzeni?

  Genç bir dedesi?

  Bu gece bir parti veriyor.

  Gelmek ister misin?

  Ne?

  Bu gece bir parti veriyor.

  Gelmek ister misin?

  Gelemem.

  Bütün pahalı kıyafetlerimi Chicago'da bıraktım.

  Önemli değil.

  Benimkilerden ödünç alabilirsin.

  Saçını ödünç alabilir miyim?

  Peki kuaförünü?

  Tabii.

  -Çok güzelsin.

  -Sağ ol.

  -Yalnız sıkılır mısın?

  -Sıkılmam.

  Sonra görüşürüz.

  Cin tonik.

  Teşekkürler.

  Bu elbiseyi tanıyorum, ama kadın kim?

  Paul Nuytten.

  Yeni arkadaşım Jessica Bates.

  -Memnun oldum.

  -Hoş geldiniz.

  Hoş bulduk.

  Eviniz çok güzel.

  Teşekkür ederim.

  Dans eder misiniz?

  Hayır.

  Teşekkür ederim.

  Ayakkabılarım yeni de.

  Matmazel.

  Teşekkür ederim.

  Adınız ne?

  Tran?

  Rennie.

  Bu gece kalır mısın?

  Yarın çok yoğun olacaksın.

  Tekneni cilalayacaksın   yaban domuzu avlayacaksın.

  Ah, Paul.

  Küçük defterinde bir sürü telefon numarası var.

  Neden hep bu konuşmayı yapıyoruz?

  Nedeni sensin.

  İstediğim sensin.

  Tek istediğin, henüz yatmadığın bu kadın.

  Bu beni istemekle aynı şey değil.

  Paul.

  Bir öpücüğe ihtiyacım var.

  Taze balık!

  Aku!

  Taze aku!

  Aku!

  En taze balıklar!

  -Balık!

  Balık!

  -Su.

  -Bir kilo.

  -Hey!

  Görüyorum ki balığını yakalamışsın.

  Çıkaramadın ha?

  Unutmak faydalı bir beceri.

  -Bir ara ben de öğrensem iyi olur.

  -Sigaranı çıkar.

  Sigaranı çıkar ve bana tut.

  Hayır, sağ ol.

  Federal hükümettenim.

  Lisansını kaybetmek istemezsin.

  İşaret et.

  Balıklara.

  Teşekkürler ve hoşça kal de.

  -Teşekkürler.

  -Hoşça kal.

  O adam kimdi?

  Yerlilerden.

  Balığın taze olup olmadığını sordu.

-Alo?

  -Sara?

  -Evet?

  -Sara, ben Catharine.

  -Petersen.

  -Catharine!

  Çok uzun zaman oldu.

  İyi misin?

  Aslında bir sorunum var.

  Anlaşılan bir kadın gazeteci hakkımda sorular soruyormuş   ve Sam hakkında.

  Böyle biri seni görmeye geldi mi?

Evet.

  Yaklaşık 6 ay önce genç bir kadın geldi.

  Ama o federal hükümettendi.

  Sara, şimdi kapatmak zorundayım ama seni sonra ararım, sohbet ederiz.

  Çok uzun zaman oldu, daha sık konuşalım.

  Sonra görüşürüz.

  Hoşça kal.

  Ben yaparım.

  Ben yaparım!

  Gösterge yarı dolu diyor!

  İçinde nasıl hava olmaz?

  Bunları kontrol etmem gerekiyordu.

  Biraz daha ileride ya da arkamı dönmüş olsaydım  Ödümü kopardın.

  Arkanı dönmediğin için sağ ol.

  Hemen iniyorum.

  Hey!

  Bunları çok mu seviyorsun?

  İkinci kocam hastasıydı.

  İkinci kocan?

  Kaç tane oldu?

  Çok.

  Bu şekilde zengin oldum.

  Bir tanesi yetmedi mi?

  Zenginlik zor.

  Hiçbir zaman tam zengin olduğuna inanmıyorsun.

  Pek romantik doğrusu.

  Aslında   bunu işim gibi görürdüm.

  Kendimi çekici kılmayı.

  Bir profesyoneldim.

  Her birini seviyordum.

  Derinden.

  Dürüstçe.

  Başka türlü yürümezdi.

  Ondan hoşlanıyorsun.

  Paul.

  Ondan hoşlanıyorsun.

  Yakınlaş.

  O da bunu istiyor.

  Şu anda birine ihtiyacı var.

  Bağlanmayı bilen birine.

  Bir kadın hakkında tartışıyorlar.

  Adı Pelé, şu futbolcu gibi.

  Biri diyor ki, o salı günü öfkelenecek.

  Öteki adam da, hayır, çarşamba diyor.

  Altı adam aynı tartışmaya girdi  - hepsi bu kadını tanıyormuş gibi.

  -Hayır.

  Pelé bir tanrıçadır.

  Yakıp yıkan bir tanrıça.

  Bir yanardağda yaşar.

  Kilauea'da.

  Ve arada sırada ateş püskürür.

  -Kahve?

  -Hayır, sağ ol.

  -Kahve?

  -Hayır.

  Teşekkürler.

  İyi misin?

  Pek iyi değilim aslında.

  Otele dönsem iyi olacak.

  -Sonra konuşuruz.

  -Olur.

  -Seni götüreyim.

  -Komik olma.

  Sadece başım ağrıyor.

  Seni bu gece ararım.

  Yarın bir şeyler yaparız.

  Dinle, sen ve Jessie keyfinize bakın.

  Tamam mı?

  İyi eğlenceler.

  Tran Cinhindi'de ailenizin yanında mı çalışırdı?

  İkiniz çok yakın görünüyorsunuz.

  Başka bir ailede mi çalışıyordu?

  Karınızınkinde?

  Sadece sezdiğim  Öldürüldü.

  Daha 19 yaşındaydı.

  Üzgünüm.

  Hatırlattığım için de özür dilerim.

  Başkalarının göremediği şeyleri görmek ender bir yetenektir.

  Bazı insanları uzaklaştırıyor.

  İnsanlar sorulmayan şeylerin cevabını bilmek istemiyor.

  O yüzden çenemi tutmayı öğrenmeliyim.

  Adayı biraz gezmek istemez misin?

  Evet, isterim.

  -Neden gülümsüyorsun?

  -Çünkü yüzünde bir ifade var.

  -İfade?

  -Bir şey sormak ister gibi   ama sormuyorsun.

  Sormalısın.

  Hayır, sadece bu kadının neden evlenmediğini düşünüyordum.

  Çekici, zeki.

  Çok, çok güçlü.

  -O öyledir.

  -O mu?

  Ama senden bahsediyorum.

  Pekala   erkeklerle sorunun ne?

  Kötü zamanlama.

  Belki biraz korku?

  Bu konuda bir şey diyeyim.

  Çok, çok tahrik edici.

  Çok garip bir yer.

  Ağaçların özsuyu lavları soğutuyor.

  Paul?

  -Rennie ne olacak?

  -Rennie'yle birlikte değilim.

  Seninleyim.

  Onunla yarışamam.

  Buna gerek yok.

  Bu her neyse, dürüst ve bana özel olduğunu bilmek zorundayım.

  Bana bak.

  Bana bak.

  Karar ver.

  Burada mı?

  Yani, ışıkları söndürebilir miyiz acaba?

  H.

  SHIN ÖZEL DEDEKTİF Kapı vurmak yok mu?

  -Birinin ofisine girerken kapı vurulmaz mı?

  -Özür dilerim.

  Ben vururum.

  Senin ofisine gelsem vururum.

  Nerede doğdun sen?

  -Wisconsin.

  Sonra mı geleyim?

  -Hayır.

  Sonra gelmek için çok geç.

  Kapıyı vurmadın bir kere.

  Ne istiyorsun, Wisconsin?

  Bay Shin, benim adım Rennie Walker.

  Bu kadın benimle arkadaş oldu.

  Şimdi de galiba nişanlımla ilişkisi var.

  Öğrenmek zorundayım.

  Hayır, hayır.

  Bu tür iş yapmam.

  Saygın değil.

  Bay Shin, size hakkımda iki şey söyleyeceğim.

  Çok zenginim.

  Ve çok param var.

  Jessie konusunda özür dilerim.

  Senin bunu istediğini sandım.

  Anlıyor musun, Rennie?

  Otele dönüş çok uzun.

  Bir içki verir misin?

  Rennie?

  Rennie?

  Gir.

  Girmeni istiyorum.

  Neden bu gece, bunca zaman sonra?

  Sanırım yeterince bekledik.

  Bir dakika.

  -Günaydın.

  -Günaydın.

  Geçen gün bunu cipte unutmuşsun.

  Onca yolu kazağımı getirmek için mi geldin?

  Hayır.

  Pek sayılmaz.

  -Kahve ister misin?

  -Hayır, sağ ol.

  Sana bir şey söyleyeceğim.

  Bir şey mi oldu?

  Dün gece Rennie'yle evlenmeye karar verdik.

  Senin üzülmeni istemiyorum.

  Üzülmem.

  Birazdan gelirim.

  Aşık kadın.

  -Gerçekten şüphe mi ediyorsun?

  -Hayır.

  Sana yardım etmedim mi?

  Bizi yakınlaştırınca seni daha çok istedi.

  Yani düğün hediyemin damat olduğunu söyleyebiliriz.

  Hediyeme karşı bir hediye gibi düşündüm.

  Paul'la geçirdiğin zamandan yanında götüreceğin bir şey.

  Bu durumda, sana hala borçluyum.

  -Çok güzel bir törendi.

  -Teşekkür ederim.

  Harika bir törendi.

  Aç.

  Bu her neyse, benim için anlamı büyük.

  Kara dul.

  Çiftleşir ve öldürür.

  Merak ettiğin; aşık oluyor mu?

  Bunu cevaplamak imkansız   onun dünyasında yaşamıyorsan.

  Çok ilginç bir hediye.

  Keşke daha çok şey paylaşaydık dedirtiyor.

  -Ama gerçek şu ki, bitti.

  -Gerçek şu ki, henüz bitmedi.

  Görüşürüz o halde.

  İzninizle güzel gelini öpme zevkine erişebilir miyim?

  Gir.

  Hey, Wisconsin.

  Kapıyı vurdun, seni tanımadım.

  -Resimleri çektiniz mi?

  -Tabii.

  Kısa süre önce evlendiğini duydum.

  Tebrikler.

  İyi malzeme, değil mi?

  Cekmecelerinizde başka ne var Bay Shin?

  Ne demek bu?

  Bir sürü şey var.

  Ataçlar var.

  Naneli şeker var.

  Hatta prezervatif.

  Seni ilgilendirmese de.

  Neden?

  Çünkü seçme hakkınız var Bay Shin.

  Ölebilir ya da mutlu ölebilirsiniz.

  -Bunu niye yapıyorsun?

  -İkinci çekmecede.

  Bak!

  Beş saniyen var.

  -Bir  -Lütfen.

  - iki  -Dur!

  Dur!

  -Bekle.

  - üç dört.

  Hyland, iğneyi göreyim.

  Laboratuvara ver.

  -Hiçbir şeye dokunulmasın.

  -Tamam.

  Bütün odada parmak izi aransın.

  Haberlik bir şey var mı?

  Aşırı doz mu?

  Heyecanlı olursa, numaranı bulurum.

  Siz kimsiniz acaba?

  Gelmene sevindim, Paul.

  Seninle konuşmalıyım.

  Sence Rennie biraz ani gitmedi mi?

  Hayır.

  Rutin gezisi.

  Amerika'da muhasebecisiyle görüşüyor.

  Yatırımlar.

  Paul, beni ne kadar iyi tanıdığını sanıyorsun?

  Seni mi?

  -Biraz, sanırım.

  -Sana yalan söyler miyim?

  -Bilmem.

  -Söyledim.

  Adım Jessica Bates değil.

  Alex Barnes.

  Adalet Bakanlığı'nda çalışıyorum.

  Adalet Bakanlığı Özel Görev Birimi Karının adı da Rennie değil.

  Ama kimse gerçek adını bilmiyor.

  -Beni dinle.

  Üç farklı adla  -Bu çok mantıksız.

   üç farklı erkekle evlendi.

  Hepsi zengin erkekler.

  -Ne yapmaya çalışıyorsun?

  -Paul, hepsini öldürdü.

  Zehirledi.

  Şehirden ayrıldı.

  O zaman öldüler, o yokken.

  Ama parama ihtiyacı yok.

  Portföyünü gördüm.

  Banka hesapları  Onları nasıl elde ettiğini söyledim.

  -Seni kullanmışım gibi geliyor.

  -Gibi mi?

  Ama ne hissettiğimi bilmediğini söyleyemezsin.

  O Jessie idi, bir polis değil.

  Bak, kendini kötü hissetme.

  Herkes herkesi kullanıyor.

  Ama o daha iyi yapıyor, değil mi?

  Mesele bu, değil mi?

  O daha iyi yapıyor.

  -Hayır, bu değil.

  -Bunu atlatacağını söyledim kendime.

  -Atlattım!

  -Öyleyse vasiyetlerimizi açıkla.

  Her şeyi  Her şeyi Kanser Vakfı'na bırakıyoruz.

  Birbirimize hiçbir şey yok.

  Onun fikriydi.

  Bahsettiğin kadına benziyor mu?

  Cevap ver!

  Kıskançlık olmadığını söyle.

  Hiç kıskançlık olmadığını.

  Uykusunda boğuldu gibi bir şey söylediler.

  Jessica Bates adında bir kadın tanıyor musunuz?

  Evet.

  Anlaşılan Bayan Bates, Barnes adlı bir federal ajanmış.

  Ve Bayan Barnes, Bay Nuytten'i öldürdüğünüze inanıyor.

  Paul dün gece öldü.

  Ben San Francisco'daydım.

  Oteli arayabilirsiniz.

  Onu zehirlediğinizi düşünüyor.

  O uyurken gecikmiş etkisini gösteren bir şey.

  -Evde zehri aradınız mı?

  -Hayır.

  Arama emri için makul sebep yok.

  -Sizin gönüllü olarak  -Elbette.

  Evet.

  İstediğiniz her şeye bakın.

  Bu arada   Jessica Bates ya da adı her neyse   kocamın aşığıydı.

  Düğünden önce ve sonra.

  Yani benim evimi ararken  İlginç.

  Kocanızın dün öğleden sonra onun evine gittiğini öğrendik.

  Lütfen oturun.

  Büyük incelik gösterdiniz.

  Tüm bu yaşadıklarınızdan sonra.

  Dinleyin.

  Bayan Barnes'ın evinde toksik bir bileşik bulduk.

  Geç etki gösteren bir zehir.

  Ayrıca bazı fotoğraflar var.

  Bayan Barnes ile kocanızın fotoğrafları.

  O resimler tamamen benim suçum.

  Ben  Bir adam tuttum.

  Sinir bozucu biri.

  Onları nereden buldunuz?

  Tuttuğunuz adam öldü, Bn.

  Nuytten.

  Eroinin dozunu fazla kaçırdığını düşündük.

  Şimdi korkarım Bn.

  Barnes yalnız kocanız için hesap vermeyecek.

  Onu ne kadar tanıyordunuz?

  Geride durun.

  Paul Nuytten'ı tanıyor muydunuz?

  Aşk ilişkiniz mi vardı?

  Bn.

  Nuytten, Kanser Vakfı Bay Foster'ı adaya yolladı.

  Çünkü öyle görünüyor ki  Bir durum söz konusu.

  -Durum?

  -Bay Nuytten'in vasiyetiyle ilgili.

  Bay Nuytten'in yasal ikametgahı Florida eyaletindeymiş.

  Bunu biliyor muydunuz?

  Hayır.

  Bilmeli miyim?

  Florida'nın bir "ölü el" yasası var, Bayan Nuytten.

  Bir hayır kurumuna bırakılan miras, ölümden sonra 6 ay içinde   eş tarafından geçersiz kılınabilir.

  -Ne kadar ilginç.

  -Elbette   bağışı geçersiz kılmanız gerekmez.

 

Ölümünden kısa süre önce, Bay Foster, kocam   vakfınız hakkındaki çekincelerinden bahsetti.

  Büyük çekinceler.

  Bayan Barnes hapishaneden aradı.

  Uzun bir geziye çıkmayı planladığınızı söyledim.

  VİLAYET MAHKEMESİ

 İyi davranıyorlar mı?

  İyi misin?

  Şikayetim yok.

  Bir sürü psikolojik test yapıyorlar.

  Bir tutku suçu için şaşırtıcı geliyor.

  O kadar şaşırtıcı değil.

  Tek nedeninin kıskançlık olmadığını düşünüyorlar.

  En azından Paul'ü.

  Düşündüklerine göre senin saplantın   benimleymiş.

  Hırslı bir federal ajan olarak başladığını   ve saplantıya dönüştüğünü düşünüyorlar   bu hayaletin.

  Sonra   onu takip ettin   takip ettin   ve asla onu yakalayacak kadar hızlı olamayacağını anlayınca  Onu öldürdüm   suçu sana atmak icin.

  Nasıl becerdin?

  Şehirden ayrılıp gizlice geri mi döndün?

  Evime koyduğun şişeyi mi kullandın?

  Daima her şeyi gereğinden fazla düşünme eğilimin vardı.

  Bir şeyi çözmenin en önemli kuralı ne zaman duracağını bilmektir.

  Biliyor musun   50 yıl sonra geri dönüp baktığımda   bütün ilişkilerim içinde   bunu daima hatırlayacağım.

  Merhaba, Sara.

  Seni gördüğüme sevindim.

  Paul'ün brendisine zehri koyduğuma eminim.

  Sen onu  Biliyoruz.

  O bulmadan önce bulduk.

  Fotoğraf çekebilirsiniz, geldi!

  Tebrikler, müthiş bir tuzaktı.

  Washington'a mı dönüyorsunuz?

  Hawaii'de olduğuna dair ihbar mı almıştınız?

  -Lütfen, basına bir cevap verin.

  -Mahkemede tanıklık edecek misiniz?

  Size hikayeyi ben anlatırım.

Altyazılar: SDI Media Group [TURKISH]||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar