Print Friendly and PDF

Translate

Suikast Oyunları (2011) Assassination Games

|

 


101 dk

Yönetmen:Ernie Barbarash

Senaryo:Aaron Rahsaan Thomas

Tür:Aksiyon, Suç, Dram

Vizyon Tarihi:29 Temmuz 2011 (ABD)

Dil:İngilizce

Çekim Yeri:Bucharest, Romanya

Nam-ı Diğer:Weapon

Oyuncular

Jean-Claude Van Damme

Scott Adkins

Ivan Kaye

Valentin Teodosiu

Alin Panc

Özet

Vincent Brazil ve Roland Flint, iki, en iyi suikastçıdır. Ancak Dünyada birbirlerini bilmemektedirler. Flint usta bir keskin nişancı iken, Brazil, bir bıçak ile eşit derecede olan yetenekli biridir. Bu iki rakip suikastçı DEA tarafından desteklenen bir uyuşturucu kartelinin başı aşağı çekmek için huzursuz bir ittifak kurmaya çalışacaktır. | Gönderen: mtastepe

Altyazı

"Düşmana karşı en iyi silah bir başka düşmandır." Friedrich Nietzsche

1844-1900 UNIREA ALIŞVERİŞ MERKEZİ BÜKREŞ, ROMANYA KULÜP SAMOVAR

Şerefe kadeh kaldırmak istiyorum.

 Bugün benim için çok özel bir gün  o yüzden çok heyecanlıyım bunun için de konuşmamı yazdım.

 Dünyanın en müşfik, en iyi  ve en harika insanına: Babama.

 Rüyalarımı gerçekleştirdiğin için teşekkür ederim.

 Haydi şimdi de dans edelim.

 Dur.

 Temiz.

 - Hey!

 Ne yapıyorsun?

 - Özür dilerim.

 Çok özür dilerim.

 Havlu getireyim.

 Hemen dönerim.

 Ivan Borisovich?

 Ivan Borisovich!

 Patron öldürüldü!

 Katil garson kılığında!

 Bütün çıkışları tutun!

 Bütün çıkışları tutun!

 Sasha!

 Sasha!

 Sana doğru geliyor!

 Sasha!

 Sasha, beni duyuyor musun?

 Sasha?

 SUİKASTÇILAR İNTERPOL'DEN MAAŞLI ELEMAN Ml?

 İnterpol Başkanı İnceleme Altında Rüşvet Araştırması Derinleşiyor Tutuklamalar Devam Ediyor Her şeyin kusursuz olacağını söylemiştiniz.

 - İsimleri bire düşürdük.

 - Kim?

 Flint.

 Elinizde en iyi teknoloji var  ama yine de karısı komada yatan biri sizden kaçabiliyor  Kaç yıldır kaçıyor?

 Bu en iyi yaptığı iş ve o bu işte en iyisi.

 O aynı zamanda bizi mahvedebilecek tek kişi.

 Pekala, çocuklar, düşünelim.

 Flint gerçekten çok büyük bir problem mi?

 Demek istediğim, ortaya çıkarsa onu kolayca haklarız.

 İyi bir fikirle yola çıktınız.

 Kötülerden kurtulmak.

 İş için de profesyonelleri tutmak.

 İyi bir fikirdi.

 Sizi destekledim.

 Ama siz iki salak aç gözlü davranıp, suçlulara silah satmaya başladınız.

 İyi ama sen de payını aldın.

 Kes sesini.

 Ay sonunda BM'de sizin bu pisliğinizle ilgili  bir oturum düzenlenecek.

 Herhangi bir sorun çıkarsa  yemin ederim bu rezaleti sizin sırtınıza yüklerim.

 Ve ikiniz de hayatınızın geri kalanını parmaklıklar ardında geçirirsiniz.

 Tamam.

 Anladık.

 Anlamanız yararınıza olur.

 Çünkü kötü polisleri hapishanede çok severlermiş.

 - Pislik.

 - Ama akıllı bir pislik.

 Paçasını kurtarmak için de bizi harcamaktan çekinmez.

 - Peki, ne yapacağız?

 - Flint'i bulacağız.

 Ve haklayacağız.

 Nasıl?

 En iyi adamımızdı.

 - Sen kendin söylemiştin.

 - Yem kullanırız.

 Polo'yu mu kastediyorsun?

 Ukraynalılara para yediririz, Polo'yu bırakırlar ve başına ödül koyarlar.

 Neden Flint'in ortaya çıkacağını düşünüyorsun?

 Kişisel bir şey, saplantısı var.

 Bundan yararlanalım.

 Tek çaremiz bu.

 KARPAT DAĞLARI UKRAYNA Günaydın, Bay Flint.

 Klinikte sabah vardiyasındayım.

 Bir dakika, Bayan Pavlescu.

 Size şunu vereceğim.

 Teşekkür ederim.

 Çok naziksiniz.

 - Her zamanki gibi.

 - Lütfen.

 Anna ve ben  Size bundan daha fazlasını borçluyuz.

 Siz olmasaydınız ne yapardık bilmiyorum.

 - İyi günler.

 - Teşekkür ederim.

 Ah, az kalsın unutuyordum.

 Dün markette alışveriş yapıyordum  Gabi şehre bir adamın geldiğini söyledi.

 - Ne adamı?

 - Bir yabancı.

 Motelde kalıyor.

 Bilmek istersiniz diye düşündüm.

 Teşekkürler, Bayan Pavlescu.

 Hoşça kalın.

 Beni nasıl buldun?

 - Ben de seni gördüğüme sevindim.

 - Beni nasıl buldun?

 Bir daha sormayacağım.

 Sadece bir içgüdüydü.

 Takip edilmiş olmam olanaksız.

 Anna  Anna buraları çok sevdiğinizi söylemişti.

 Avusturya sınırı ile burası arasındaki bütün köylere gittim.

 Ne istiyorsun?

 - Bir iş var.

 - Ben artık çalışmıyorum.

 - Karşılığı bir milyon.

 - Paraya ihtiyacım yok.

 Seni bir daha görürsem  eve tabutta gidersin.

 Hedef Polo.

 Serbest bırakıldı.

 Serbest mi bırakıldı?

 Ukraynalılar onu serbest bıraktı.

 Bahse girerim ya birini ispiyonladı ya da bir anlaşma yaptı.

 - Ya da bir yem.

 - Seni yakalamak için mi?

 Yeni yönetim.

 Belki de İnterpol içinde temizlik yapıyor.

 Belki de hala paralarını istiyorlar.

 Ne de olsa  Roland, yapma.

 Neden?

 Çünkü takip edilmedim.

 Çünkü sana tuzak kurmuyorum.

 Sadece birlikte biraz para kazanırız diye düşünmüştüm.

 Müziği aç.

 - Ne?

 - Radyoyu aç.

 Sesi arttır.

 Roland, yapma.

 Gözlerini kapat.

 - Uzun zamandır buradasın.

 - Gözlerini kapat, hemen.

 Roland, yapacağın şeyi bir düşün.

 Sadece bir düşün, tamam mı?

 Sana tuzak kurmadım.

 Bunca yıl kimseye tek kelime etmedim.

 Sadece bir düşün, dostum.

 Seninle bir geçmişimiz var.

 Roland?

 Hoş geldin, dostum.

 Rusya projesi mükemmel gitti.

 Bulgarlar teşekkürlerini yolladılar.

 - Çikolata?

 - Kilo aldırıyor.

 Pekala ama burada reddedemeyeceğin şeyler var.

 Her zamankinden.

 Güney Afrika, özel kesim.

 Bugünün fiyatıyla tam olarak  550.

000.

 Fazladan bonus olarak 50 bin var.

 Müşteriler çok mutlu.

 Amacım memnun etmektir.

 Çok daha iyi haberlerim var, yeni bir iş.

 Her zamanki ücretinin iki katı.

 Hedef kim?

 Polo Yakur.

 Çok tanıdıkları olan ünlü biri.

 O hapiste.

 - Zor bir iş olacak.

 - Bugün hapisten bırakılıyor.

 Yakında daha fazla bilgi edinirim.

 - Müşteri kim?

 - Adının bilinmesini istemiyor.

 Kabul ediyorum.

 Böyle diyeceğini umuyordum.

 Bir gün daha iyi bir mahalleye taşınacak kadar para kazandığını  düşünecek misin diye merak ediyorum.

 Mahallemi seviyorum.

 İnsanlar başkalarının işine burunlarını sokmuyorlar.

 Tabii.

 Selam, çocuklar.

 Evine hoş geldin.

 Kardeşim nerede?

 - Üzgünüz, patron.

 İçeri aldılar.

 - Ne zaman?

 Geçen hafta.

 Biri çok konuşmuş.

 Gidelim.

 Roland.

 Roland, imdat.

 Roland!

 Roland.

 Roland.

 Roland.

 Roland, imdat!

 Roland.

 Geldiğimde bütün bunlar içeri taşınmış ve paketinden çıkarılmış olsun.

 Sen de işe gitmek için giyin, anladın mı?

 Anladın mı?

 Selam, nasılsın?

 Biz yeni komşularınız.

 October ve ben.

 Orada mı oturuyorsun?

 Evet.

 İşimi genişletmeyi düşünüyorum  ve bütün katı satın almak istiyorum.

 İyi para veririm, ne dersin?

 Hiç sanmam.

 Neye bakıyorsun öyle?

 Kutuları taşı.

 Gizli numara - Alo.

 - Benim.

 İşi kabul ediyorum.

 - Polo işini alıyorum.

 - O iş kapıldı.

 Ücret bir milyon olunca hemen kapıldı.

 Para umurumda değil.

 Bana bilgi topla, bir de teçhizat bul.

 Bu iyi bir fikir değil.

 Başkasının işine engel olmak doğru olmaz.

 Bu kadar para olunca işe girenler çok önemli insanlar olur.

 Culley.

 Bana borcun var.

 Seni arayıp bulduğum için üzgünüm, tamam mı?

 Saklanmaya devam et.

 Güvendesin.

 Anna da öyle.

 Bu durum ne kadar sürer?

 Adamlarının yarısını hakladım ve kendisini hapse attırdım.

 Beni bulup işimi bitirmek isteyecek.

 Önce ben vurursam daha iyi olur.

 Haydi, dostum.

 Yardımına ihtiyacım var.

 Pekala, pekala.

 - Gelip burada kalabilirsin.

 - Güzel.

 - Yakında görüşürüz.

 - Tamam.

 Bu kafayı tedavi ettirmeliyim.

 Polo'nun kardeşi Danzo  yarın mahkemeye çıkıyor.

 İddia makamının tanığı kayıp.

 İşte bu bir fırsat.

 Şanslıysak onu almaya bizzat Polo gelir.

 Tamam, bunu sızdıralım.

 İyi fikir.

 Flint pür dikkat bekliyordur.

 Kaynağım dostumuzun yarın  mahkemeye çıkacağını söylüyor.

 Şah mat.

 Sürpriz dolusun, dostum.

 Belediyedeki mahkeme.

 Evet.

 - Bilgi ne kadar güvenilir?

 - Çok sağlam.

 Sızdıranın kim olduğunu kimse bilmiyor.

 İnterpol'den eski arkadaşların olabilir.

 Bu işi yapmak istediğinden emin misin?

 Beni merak etme, anneciğim.

 Bu işi daha önce bir iki kez yaptım.

 Hoşuna giden bir şey mi gördün?

 Danzo.

 Danzo.

 Danzo.

 Beni duyabiliyor musun?

 Bana bak.

 Bana bak, Danzo.

 Danzo.

 Ateş eden minibüste.

 Ateş eden minibüste.

 Kahrolası herif kardeşimi vurdu.

 Lütfen sakin olun.

 "Sakin olun'' ne demek?

" Lanet olsun.

 Danzo.

 Dikkatli olun.

 Başına dikkat edin.

 Haydi.

 Ambulans nerede?

 Haydi.

 Haydi.

 Silah.

 Gazla, gazla, gazla.

 Dur.

 Hey, sen, kımıldama.

 - Dur, dur, dur.

 - Dur, dur.

 Çekilin, çekilin, çekilin.

 - Biz artık öldük.

 - Hayır, ölmedik.

 Planımız işliyor.

 Flint ortaya çıktı.

 - Korktuğunu düşünmüyor musun?

 - Yüzünü gördün mü?

 Son derece kararlı.

 Polo ölene kadar işi bırakmayacak.

 Daha fazla silah, teçhizat lazım.

 - Bunu yalnız yapamayız.

 - Doğru.

 Herrod'u çağırma zamanı geldi.

 Doktorla konuştum.

 Ucu zehirliymiş.

 Çok hızlı etki eden bir zehir.

 Bunu yapan işini biliyormuş, dedi.

 Bunu iyi sakla  kardeşimi öldüren hayvanı bulduğumda  bununla onun gözlerini oyacağım.

 Peri masallarına inanmam.

 Beni serbest bırakacaklarını söyledikleri an  burnuma kötü kokular geldi.

 Keskin nişancının da  Robin Hood'un da orada tesadüfen olduklarını düşünmüyorum.

 Belki de saklanmalısın.

 Bu akşam tekneyle kaçabiliriz.

 Danzo'yu öldüreni bulmadan bir yere gitmiyorum.

 Haydi, yapılacak işler var.

 Bunun bir tuzak olduğu anlaşıldı.

 Birkaç yeri arayıp, bu gece seni ülke dışına çıkaracağım.

 - Ben hallederim.

 - Olmaz.

 Rıhtımdaki fabrikaların sahibi hala Polo'nun kuzeni mi, öğren.

 Bu konuda kararlı mısın?

 - Evet.

 - Pekala.

 Birkaç yeri arayacağım.

 Kimse bana palavra atamaz.

 Hep söyleyecek bir şeyin var.

 Biraz daha palavra at bakalım.

 Aptal orospu.

 - Dur.

 - Yeter artık.

 Daha palavra atacak mısın?

 Beni rahatsız ediyorsun.

 Git ve yatış.

 Git.

 İyi misin?

 Hayır.

 Pardon.

 Çalışmaya çalışıyorum.

 Kapıda kaldım.

 Otur.

 Şunu sür.

 İşe yarar.

 - Alo?

 - Beklenmeyen engellere rağmen  -  anlaşma hala geçerli.

 - Bekle.

 Kımıldama.

 Burada bekle.

 Tamam mı?

 Ateş eden biri vardı.

 Bu işin sadece bana ait olduğunu sanıyordum.

 Öyle.

 Müşteri bir üçüncü şahsın müdahil olabileceğini söyledi.

 Kişisel nedenleri olan biri.

 Ayrıca, polo oynayan arkadaşımızın bulunabileceği bir yer var.

 Artık gitmelisin.

 Kapıda kaldım.

 Koridorda bekleyebilirsin.

 Lütfen.

 Haydi, gitmen lazım.

 Lütfen, sadece bu gece kalamaz mıyım?

 Haydi, çık dışarı.

 Ancak yarın sabaha yatışır.

 Beni şimdi görürse, yeniden hastanelik eder.

 Yarın sabah gideceksin, tamam mı?

 Hiçbir şeye de elini sürme.

 Polo işi benim.

 Sadece benim.

 Para umurumda değil.

 Benimki kişisel.

 Bana paramı kaybettirirsen, benimki de kişisel olur.

 O antikaların işe yarayacağından emin misin?

 - Öğrenmenin tek yolu var.

 - Sen mahkemedeki adamsın.

 - Ateş etmeme engel oldun.

 - Kaçırmama neden oldun.

 Tuş.

 Bak, ikimiz de profesyoneliz.

 Anlaşabileceğimizden eminim.

 Benim anladığım şey, işime burnunu soktuğun.

 Ben de bunu söylüyorum.

 Aynı hedefin peşinden koşuyoruz  birbirimizi yoluna çıkmaya devam edeceğiz.

 Öyleyse bu işin dışında kal.

 Mahkemedeki olaydan sonra, Polo tetikte olacak.

 Ancak beraber çalışırsak ona ulaşabiliriz.

 Her halükarda para senin olur.

 Tamam mı?

 Bir milyonun tamamı.

 Ve bir de ücretsiz yardımcı.

 Hayatta hiçbir şey karşılıksız değildir.

 Senin çıkarın ne?

 Polo ile bir geçmişimiz var.

 Mükemmel.

 İntikam peşinde koşan bir ortak.

 Tam da ihtiyacım olan şey.

 Onu asla bulamazsın.

 Ama ben bulurum.

 Bu işi uzun zamandır yapıyorum, dostum.

 Tamam, eninde sonunda bulursun.

 Ama ben bu gece bulurum.

 Dediğim gibi, Polo ile bir geçmişimiz var.

 Hayatımın iki yılını onun çetesine sızmaya harcadım.

 Buraya asla gelmeyecek.

 Biri hariç bütün irtibatlarını koparacak.

 - Kim o?

 - Anlaştık mı?

 Bilgi kaynağın gerçek ise.

 Kim o kişi?

 Teçhizatlarını yapan kişi.

 Polo oyuncaklarını çok sever.

 Bu şeyler hakkında bir şeyler okumuştum.

 Çok güzel.

 Dikkat et.

 Dikkat et, o şeyin değeri yarım milyon dolar.

 Gerçek bir işadamı gibi konuştun.

 Ama sorman gereken soru  silahın dolu olup olmadığı.

 Dur, dur, dur.

 Hayır, yapma.

 Tanrım, tamam.

 Hey.

 Tamam.

 Ne istiyorsun?

 Aman Tanrım.

 Roland Flint.

 Beni hatırlıyorsun, bu iyi bir şey.

 Ve ne istediğimi biliyorsun.

 Arayan sensin.

 - Yani, iş yok mu?

 - Lafı geveleme.

 Nerede olduğunu bilmiyorum.

 Bu şeylerin hafızasına belli şekiller kaydedilebiliyormuş.

 Hayır, hayır, dur.

 Hey, dur.

 Yapma, hey.

 Dur.

 Pekala, pekala.

 Sakin ol.

 Seni öldürmeyeceğim.

 Sadece kollarını bacaklarını kopartacağım.

 Lütfen, bir ailem var benim.

 Benim de vardı, pislik herif.

 Peki, tamam.

 Söyleyeceğim.

 Acele et.

 Söyleyeceğim.

 Başına ödül konulduğunu biliyor.

 Eskiden paravan olarak kullandığı otellerde saklanıyor.

 - Bana bir adres ver.

 - Şu anda nerede olduğunu bilmiyorum.

 Ama bu Perşembe ve Cuma, Royal Grand'da olacak.

 Yalan söylüyorsan  Anlıyorum.

 Ne yaparsın biliyorum.

 Lütfen.

 Güzel.

 O da neydi?

 Neden onu öldürdün?

 Onu canlı istiyordum.

 Bir planım vardı.

 Seni onunla tanıştıracaktım.

 Hemen Polo'ya koşacaktı  kardeşini öldüren adamı bulduğunu söyleyecekti  ben de bu bilgiyi onu yakalamak için kullanacaktım.

 Bunu bana söylememiştin.

 Çünkü yeni bir fikirdi, tamam mı?

 Bunu yeni düşünmüştüm.

 Ortak arıyorsan  daha iyi iletişim kurmayı öğrenmelisin.

 Elimizde bir ipucu olduğu için şanslısın.

 - Ona inanıyor musun?

 - Sana inandığım kadar.

 Adamlarıma verdiği bilgiyi teyit ettireceğim, tamam mı?

 Tamam, sen onu yap.

 Ben de Royal Grand'ın planını bulayım.

 Buluşuruz, planı yaparız.

 Bu şey yarım milyon mu?

 Bence bunu almalıyız.

 Hırsızlık gibi göstermek daha doğru olacak.

 Daha hafif bir şey alamaz mıyız?

 Ne var?

 Mahkemede bir adama ulaştım.

 Güvenlik kamerasından şunu bulduk.

 Bunu herkese dağıt.

 Ama herkese.

 Bu pisliği bulup gebertelim.

 Uyan.

 - Haydi.

 Git buradan.

 - Özür dilerim.

 Kapıyı açık bırakmışsın.

 Meyveleri gördüm.

 Karnım açtı.

 Pekala, yedin, uyudun.

 Şimdi de gidiyorsun.

 Haydi.

 Haydi.

 Git buradan.

 - Git.

 - Tamam.

 Ne yapıyorsun?

 Mutlu yaşa, kaplumbağa.

 Bunu nasıl yaptın?

 - Neyi?

 - Başını çıkarmasını nasıl sağladın?

 Gel.

 Göstereyim.

 Tam şurasını sevmen lazım.

 İnanılmaz.

 Bekle.

 Sırtına bir şey sürmelisin.

 Acıdı mı?

 Ne var?

 Anna'yı al.

 Ülkeden git.

 Daha da iyisi, Amerika'ya git.

 Bu işin sonuçlandığını görmem lazım.

 Sonuçlandığını görmen mi lazım?

 Yoksa tetiği çeken mi olmak istiyorsun?

 Adamın iyi olduğunu söyledin, değil mi?

 Güzel.

 İşi o aldı.

 O bir profesyonel, arzulu.

 Polo'nun icabına o baksın.

 Konu sadece Polo değil.

 Bana tuzak kuran pislik İnterpol polisleri de var.

 Kellemi istiyorlar.

 Paralarını istiyorlar.

 Alana kadar da peşimi bırakmayacaklar.

 Peki, sen ne yapacaksın?

 Hepsiyle tek başına mı savaşacaksın?

 Sen çıldırmışsın.

 Orada oturup bana hakaret edebilirsin veya yardım edersin.

 Hangisini yapacaksın?

 Pekala.

 Ne istiyorsun?

 Ben yatmaya gidiyorum.

 Geliyor musun?

 Biraz sonra.

 Elini kirletmek istemediğini biliyorum.

 Ama sana yemin ederim  köpeklerini peşimden çekmezsen, buraya geri gelirim.

 Karının kalbini kopartır ve sana yediririm.

 Anladın mı?

 Ben  Hayır, dinlemedin.

 - Hoşça kal.

 - Yapma.

 Kendi evimde!

 Kendi evimde, karım yukarıdayken ben tehdit etti!

 Sadece seni korkutmak istiyor.

 Kaynak mı istiyorsunuz?

 Tamam.

 Size adam, silah, her şeyi veririm.

 Onun ölmesini istiyorum.

 Neye mal olursa olsun.

 48 saat içinde ölmesini istiyorum.

 Yoksa ikinizi kendi ellerimle adalete teslim edeceğim.

 Sanırım bizim planın eksik yanı, işin içinde  Polo'nun olmaması.

 O manyağı bize ortak mı yapacaksın?

 Sizleri bekliyordum.

 Sen Nalbandian mısın?

 Hizmetinizdeyim.

 İşin içinde kimler olduğunu bilmek istiyorum.

 Bu işi kim ayarladı?

 Suikastçılar kim?

 Her şeyi.

 Bunları senin bildiğini de biliyorum.

 Varsayalım ki haklısın.

 Şimdi ne olacak?

 Şimdi canını yakmadan bana söyleyeceksin.

 Ününü hak ediyorsun.

 Ben de benimkini ediyorum.

 Beyler.

 Ajan Godfrey.

 Görüyorum da bir türlü iyi plan yapamıyorsunuz.

 İşte bu yüzden yardımına ihtiyacımız var.

 Gerçekten mi?

 Size neden yardım edecekmişim?

 Dokunulmazlık.

 Yaşam boyu  hem AB, hem de ABD hükümetleri tarafından.

 Koşul yok, sadece Avrupa ve Kuzey Amerika dışında  herhangi bir yere gideceksin.

 Ne karşılığında?

 Roland Flint'i bulmamıza yardım edeceksin.

 Flint.

 Şimdi her şey anlam kazanmaya başladı.

 Bu kısa süreli bir teklif.

 Bilmemiz lazım.

 Hemen.

 - Tek bir koşulum var.

 - Nedir?

 Kardeşimi öldüren adamı istiyorum.

 İmkansız.

 Doğru fiyat vermediğin sürece.

 Daha iyi misin?

 Sanırım başka Telly'lerim de oldu.

 Ne?

 Yara izleri.

 Vücudumdaki yara izlerine, o yaraları açan adamın adını verdim.

 Beni yargılıyorsun.

 Sanki sen daha iyisin.

 Yeterince para verseler, beni de öldürür müsün?

 Ne istiyorsun?

 Hiçbir şey.

 İnsanlar yaşam tercihi yaptıklarında ölüm tercihini de yapmış olurlar.

 Geceleri uyuyabiliyor musun?

 İyi uyurum.

 Ben bir silahım.

 Hedefimi ben seçmem.

 Tabii.

 Sen emirleri uygularsın.

 Ben bir doktor veya garsondan farklı değilim.

 Bir işe hizmet ederim.

 Anlıyorum.

 Ben de hizmet sektöründeyim.

 Bana fahişe mi diyorsun?

 Hizmet sunucusu diyorum.

 Aslında aramızda hiç benzerlik yok.

 Benim bir seçeneğim yok.

 Hiçbir şeyim ve hiç kimsem yok.

 Senin ise paran var, gücün var.

 Bu yaşamdan istediğin zaman çıkabilirsin.

 Çıkmamayı tercih ediyorsun.

 Ben gidiyorum.

 Hey.

 Senin yüzünden para kaybettim.

 Kızın seninle işi bitti.

 Düşmanın olmamı istemezsin.

 Eminim bu kızları korkutuyordur.

 Kim bu adam?

 Etrafta dolaşıp hakkında sorular soran biri.

 Polis olduğunu sanmıyorum.

 Kimsin sen?

 Noel Baba.

 Çok güzel.

 Bir komedyen.

 Bir kez daha.

 Kimsin sen?

 Sağır mısın?

 Noel Baba'yım.

 Sağır.

 Neler oluyor?

 Yeni bir teklif var.

 Müşteri çok küçük bir iş karşılığı normal ücretinin iki mislini ödeyecek.

 Yapman gereken şey yeni arkadaşını  belli bir zamanda belli bir yere getirmek.

 Bu asla işe yaramaz.

 - Tuzağın kokusunu alır.

 - Polo orada olacak, teşvik olarak.

 Onu getir.

 Rahat olmasını sağla.

 Tek yapman gereken bu.

 Olay başlayınca senin işin biter.

 İnsanın arkadaşı olması iyi bir şey.

 Ama o tehlikeli bir arkadaş.

 Onun hiçbir bağı yok.

 Bu olay onun için kişisel bir şey.

 Flint, Polo'nun örgütüne çok zarar verdi.

 Ama onun hatası yılanın başını ezmeyi en sona bırakması oldu.

 Polo, Flint'e en büyük acıyı verdi.

 Ailesinden.

 Düşmanlarına sert bir mesaj yollamak istiyordu.

 Bu yüzden kendisinin ve adamlarının  karısının ırzına geçmesini Flint'e seyrettirdi  ve sonra kadını döverek komaya soktu.

 Yeni arkadaşının şansına yerel jandarma Polo'nun peşindeydi  ve Flint öldürülmeden müdahale etti.

 Arkasından Flint ortadan kayboldu.

 İnterpol'ün kirli parasının büyük bir kısmını da yanında götürdü.

 Öyleyse bu Polo işi aslında bir duman perdesi.

 Polisler Flint'i yakalamak için Polo'yu yem olarak kullanıyorlar, değil mi?

 Para gerçek.

 Şimdilik üçte biri.

 Gerisi iş bitince.

 Güzel.

 Bay Flint'in kişisel intikamının bulaşıcı olmasından korkmuştum.

 - Onu nereye götüreceğim?

 - Belediye binasına.

 Yarın 9'da.

 Saat 9'da belediye binasında.

 Kaynağım Polo'nun orada bir meclis üyesi ile buluşacağını söyledi.

 Kaynağına güveniyor musun?

 Sana güvendiğim kadar.

 - Senin için kaygılanıyorum.

 - Ne var?

 Kaygılanıyorum çünkü senin için bu kişisel bir olay.

 Çok önem veriyorsun.

 Bu seni öldürecek.

 Belki beni de.

 Kendine şunu sor: Eğer biri veya bir şeye hayatta hiç önem vermediysen  gerçekten yaşamış olabilir misin?

 Tanıdığım biri gibi konuşuyorsun.

 Belediye binası uygun.

 Tek giriş ana lobiden.

 Yukarılarda bir sürü uygun yer var.

 - Sevdim.

 - Tamam.

 Gidip bakalım.

 Buyurun.

 Ben öderim.

 Teşekkürler.

 Hiç dua eder misin?

 Çok eskiden etmiştim.

 Kimse cevaplamadı.

 Vazgeçtim.

 Çok üzücü.

 Büyüdüğüm yerde papazlarla suçlular arasında hiç fark yoktu.

 Hayal kurar mısın?

 Hayır.

 Hiç geleceğini düşünür müsün?

 Hayır, nasıl olsa gelecek.

 Ya sen?

 Ben sadece gitmek istiyorum.

 Bu şehirden.

 Bu hayattan.

 Güvenebileceğim biriyle.

 Ne için güvenebileceğin?

 Ben gittiğimde arkamdan bir mum yakacağına.

 Bu gece için seçimlerimiz.

 Meşgulüm.

 Bence bunu görmek istersin.

 Odayı boşaltın, lütfen.

 Afrikalının başarılı olacağına güvenmiyorsun.

 Ben de bir yedek buldum.

 Bu dostumuz bölgede Benny Black için kız çalıştırıyor.

 Fotoğrafı gördü.

 Arbaletli adamı tanıdığını söylüyor.

 Kardeşimi öldüren hayvanı tanıyor musun?

 Evet, efendim.

 Komşuyuz.

 Bekle.

 Dikkatli ol.

 İNTERPOL YOLSUZLUK ARAŞTIRMASININ YENİ SONUÇLARI

Pardon, burada ne oluyor?

 Polis, madam.

 Polis.

 Durum kontrol altında.

 Ofisinize geri gidebilirsiniz.

 Ofisinize geri gidin.

 Ya sessizce gelirsin ya da bunu bir daha kullanırım, tamam mı?

 Kımılda.

 Şişko arkadaşın dayanmaya çalıştı.

 Gerçekten.

 Ama sonunda  kuş gibi öttü.

 Senin ve ormanda saklandığın ev hakkında her şeyi anlattı.

 Kim bilir?

 Belki de bizim kızı bir ziyaret ederim.

 Mükemmel iş çıkardın.

 Müşteri çok memnun kaldı.

 Kontrol etmeyecek misin?

 Sana güveniyorum.

 Bir iş daha var.

 Biraz ara vereceğim.

 Alo?

 Dostum.

 Sana.

 - Alo.

 - Arkadaşın çok iyi ev sahibeliği yaptı.

 Onu veriyorum.

 Senin için sert adam diyorlar.

 Ama bizim gibi sert adamların bile önem verdiği bir şey vardır.

 Örneğin  ben kardeşimi çok severdim.

 Öldürdüğün kardeşimi.

 Bir takas öneriyorum.

 Kıza karşılık sen.

 Başka bir seçeneğin yok.

 Bir bilge bir zamanlar şöyle demiş: Hepimiz duygularımızın esiriyiz.

 Benim hakkımda yanılıyorsun.

 Ben hiçbir şeyin esiri değilim.

 Kumar oynamak istedi.

 Seni ele geçirmesinin olanaksız olduğunu söyledim.

 Arkamdan iş çevirdin.

 - Aramızda her şey bitti.

 - Yapma.

 Aşırı tepki veriyorsun.

 Aşırı tepki verseydim, ölmüş olurdun.

 Paranın yerini söyle, ben de işini çabuk bitireyim.

 Hemen şimdi bırakın beni.

 Bir daha hiç görmezsiniz.

 Ya bırakmazsak?

 O zaman sizi öldürürüm.

 Ağır ol.

 Önce paramızı alalım.

 Sana son bir şans veriyorum.

 Gabor işinin uzmanıdır.

 İşkenceyi çok uzatabilir.

 Para nerede?

 Neden söz ettiğini bilmiyorum.

 Seni bekliyor mu?

 Kararını gözden geçireceğini ummuştum.

 Flint'i nereye götürdüklerini öğrenmek istiyorum.

 Kendi kuralını bozuyorsun.

 Duyguların yüzünden hayatını tehlikeye atıyorsun.

 Duygularım olmasa, gerçekten yaşıyor olur muyum?

 Bugüne kadar seni anladığımı sanmıştım.

 Sen ve ben birbirimizi çok iyi anlıyoruz.

 Aynı dili kullanıyoruz.

 Flint'in nerede olduğunu öğrenmem lazım.

 Vakit kaybediyoruz.

 Para istemiyorum.

 Bunu ilişkimizi düzeltme umuduyla yapıyorum.

 Eminim ki, ilişkimizin geleceği uzun ve karlı olacak.

 Hafızam beni yanıltmıyorsa, Bay Polo kuzeninin eski fabrikasının  Bay Flint'i sorgulamak için uygun bir yer olacağını söylemişti.

 Para nerede?

 Roland.

 Roland.

 Roland, imdat!

 Pekala.

 Para nerede?

 Bir daha sormayacağım.

 Nerede?

 Harcadım.

 Bitir işini.

 Gabor.

 - Lanet olsun.

 - Pekala, paniklemeyin.

 Paniklemeyin.

 - Sen şurayı kontrol et.

 - Oraya gitmem.

 - Ne?

 - Oraya gitmem.

 Ne?

 Aman Tanrım  Pekala, öyleyse yararlı bir iş yap, tamam mı?

 Şu şeye  Ya ortaya çıkarsın ya da onu vururum.

 Ortaya çık yoksa yemin ederim ki onun kafasını uçuracağım.

 Bana bulaşmamalıydınız.

 Bana tuzak kurdun.

 Hata ettim.

 Geri geldim.

 Evet, geldin.

 Dokunulmazlık - Evet.

 - Pardon, efendim.

 Hala bir haber yok.

 - Aramaya devam et.

 - Flint, değil mi?

 İşini bitirmeye gittiler ama şimdi onlar kayıp.

 Bu senin sorunun değil.

 Hayır, bence Bay Flint ikimizin de sorunu.

 İkimiz de çok acılar çekmesine neden olduk.

 Onu kendi başına bırakırsak  ikimize de yaptıklarımızı ödetmek için elinden gelen  her şeyi yapacaktır.

 Bizim halihazırda yapmadığımız ne yapabilirsin?

 Çok iyi AK kullanıyorsun.

 Bıçakçı olduğunu sanıyordum.

 - İş için en iyi aleti kullanmak lazım.

 - Bu konuda haklısın.

 Senin silahlarından biriydi.

 - Alo?

 - Bayan Pavlescu, benim, Roland.

 Hemen Anna'yı evden çıkarmanızı istiyorum.

 Ne?

 Alo?

 Alo?

 Hat kesildi.

 Alo?

 - Geri dön.

 - Peki.

 - Alo?

 - Hoşça kal.

 Perdeleri çekmişler.

 Görüşü engelliyorlar.

 Önde en az iki kişi var.

 Onları üstümüze çekmemiz lazım.

 El bombası.

 İçeride karım var.

 Sanırım rehine durumlarında pek iyi değilim.

 Eve hoş geldiniz, Bay Flint.

 Bilgisayar kameranıza bir bakın.

 Ne kadar güzel.

 Sakın ona dokunma.

 Ne?

 Bağlantı pek iyi değil.

 Bunu sizin için çok kolay yapacağım.

 Eğer sen ve arkadaşın  15 dakika içinde silahsız olarak teslim olmazsanız  önce bütün adamlarım karının üstünden geçecek.

 Sonra da diri diri derisini yüzmemi izleyeceksin.

 Eğer onu bu da uyandırmazsa, hiçbir şey uyandırmaz.

 On beş dakika.

 Ne yapmak istiyorsun?

 Peri masallarının bitişi  saçmadır.

 Beni ele geçirdin.

 Ona dokunma.

 Sana şunu söyleyeyim.

 Onu en son becereceğim.

 Böylece bu kez izlemek zorunda kalmayacaksın.

 Param var.

 Para kardeşimi geri getirmez.

 Ama sen başka bir şekilde ödeyeceksin.

 Hem de yavaş yavaş.

 12 milyonum var.

 Palavra.

 Göster ona.

 Bu yaklaşık 1 .2 milyon.

 Bunun on misli var.

 Palavra.

 Gitmeme izin verirsen, sana gösteririm.

 - Ne yapıyorsun?

 - Ne?

 Ne yapıyorsun sen böyle?

 Hayat böyledir.

 Hayat böyledir mi?

 Hayat böyle midir?

 Orada yatan karım.

 Sen kalkmış bana hayat böyledir diyorsun.

 Dur.

 O senin.

 Ayağa kalk.

 Şimdi yalvar.

 Canın cehenneme.

 - Yalvar.

 - Hayır.

 Yalvar ona.

 Lütfen beni affet.

 Bundan daha iyisini yapabilirsin.

 Daha yüksek sesle.

 Beni affet!

 - Bir daha.

 - Lütfen beni affet!

 Bu iyi oldu.

 Ama bir sorun var.

 Seni duyamıyor.

 Beni affet, sevgilim.

 Beni affet.

 Bitti.

 Henüz değil.

 Başarı garantisi yok.

 Bu yeni bir yöntem.

 Ve çok pahalı.

 O konuda kaygılanmayın.

 Param var.

 Öyleyse hemen başlayalım.

 Ben sadece gitmek istiyorum.

 Bu şehirden.

 Bu hayattan.

 Güvenebileceğim biriyle.

 Ne için güvenebileceğin?

 Ben gittiğimde arkamdan bir mum yakacağına.

||

Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar