Haberciler (2007) The Messengers
| |
90 dk
Yönetmen:Danny Pang, Oxide Pang Chun
Senaryo:Mark Wheaton, Todd Farmer
Ülke:ABD
Tür:Korku, Gizem, Gerilim
Vizyon Tarihi:13 Nisan 2007 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:Joseph LoDuca
Nam-ı Diğer:Scarecrow | The Untitled Pang Brothers Horror
Project | Totem
Oyuncular
Kristen Stewart
Dylan McDermott
Penelope Ann Miller
John Corbett
Evan Turner
Devam Filmleri
2007 - Haberciler(38,216)5.4
2009 - Messengers 2: The Scarecrow(4,573)4.7
Özet
Yeni bir hayata başlamak için terkedilmiş bir çiftlik evine
taşınan aile çok geçmeden evde garip şeylerin olmaya başladığını farkeder. Hong
Kong korku sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Pang Biraderlerin Amerika'da
çektikleri ilk film olma özelliği taşıyan Scarecrow'un yapımcılığını "Grudge"
ve "Boogeyman" filmleriyle dünyada büyük box office başarısı
yakalamış olan Sam Raimi üstleniyor.
Altyazı
Tamam, tamam geçti tatlım.
Annen yanında tamam
mı? Korkma.
Tamam.
Büyük bir çocuk gibi
davranmanı istiyorum, tamam mı? Yatağın altına gir.
Yatağın altına gir.
Hemen.
Çabuk.
Lütfen bizi rahat
bırak! Ne? Annen nerede? Nerede? Michael koş! Hayır! Michael.
Michael kaç! Pilini
bitireceksin.
Sanki burada çekiyormuş
gibi.
Neyse ki buradaki
insanlar onlara ihtiyaç duymadan da iletişim kurabiliyor.
Yok bir şey ufaklık.
Kemerini çözmemeye dikkat
et canım.
Çözmem.
İşte geldik.
Buna ne dersin? Artık dönüşümüz yok.
İstesek bile bunu karşılayamayız.
Biraz dökük
olduğunun farkındayım ama içeriyi görene kadar bekle.
- Merhaba ufaklık.
- Denise, şu su
pompasına bak.
Gelip yeni bahçemizi
görmek ister misin? Evet.
Kocaman.
- Hala çalışıyor.
- Evet, etkilendim.
Endişelendiğini
biliyorum ama bir kaç gün içinde herşeyi
yeniymiş gibi çalışır hale getireceğim.
Söz veriyorum.
Şunu da mı? Pekala,
belki de bir hafta.
Bunu
yapabileceğimize hala inanıyor musun? İklim uygun.
Toprak analizleri de harika.
Bak, şehirde yapamadığımı
biliyorum.
Bu bildiğim iş.
Jess.
Jess, gel de
çantalara yardım et.
Ev hakkında ne düşünüyorsun?
- Düzgün.
- Taşımaya yardım et.
Yatacak bir şey
istiyorsak, işe koyulmalıyız.
Tamam.
Düzgünmüş.
Jess, iyi olacak merak
etme.
En azından bizimle
konuşuyor.
Bu da bir şeydir,
değil mi? Evet.
Burayı sevdiğimi biliyorsun.
Merhaba.
- Merhaba.
- Nasıl gidiyor? Burası
çok sessiz.
Evet.
Alışmak zaman alacak.
Seni buraya ceza
olsun diye getirmedik Jessica.
Bu hepimiz için zor
olacak.
Ve bunun işe
yaraması için buraya bir şans vermeliyiz.
Bunu "Haklısın
baba.”
Olarak algılıyorum.
Haklısın.
Sen hep haklısındır.
Anlaştık mı? İyi
geceler.
- Biraz uyu.
- Tamam.
Pes etme tatlım! Endişelenme,
halledeceğim.
Haydi.
Haydi.
- Haydi.
- Haydi.
İşte bu.
Haydi.
Başardı.
Çak haydi.
Başardı! Roy Solomon.
Colby Price.
Belton Tasarruf'tan.
Merhaba,
tanıştığımıza sevindim.
Demek babanız da ayçiçeği
yetiştiriyordu.
Evet Turek
Country'de.
- Buralara yakın
büyüdüm.
- Demek öyle.
Bakın, yeni
taşındığınızı biliyorum ama bankada ilgilenebileceğinizi düşündüğüm bir fırsat var.
Siz almadan önce
burası senelerce boş kaldı.
Ama şimdi başkası da
çiftlikle ilgileniyor.
Ayrıca iyi haber,
sizin ödediğiniz paranın üstüne %15
daha fazla veriyorlar.
Buraya daha yeni
geldik.
Açıkcası ailemin şu anda biraz istikrara ihtiyacı var.
Detayları buradan görebilirsiniz.
Görüşmek isterseniz,
beni arayın.
Teşekkür ederim, ararım.
Merhaba Benny.
Geliyorum.
Tatlım, hazır mısın?
Harika.
Ben? Ben? Merhaba
ufaklık.
Uyuduğunu sanıyordum.
Yataktan nasıl
çıktın sen? Uyuduğunu sanıyor Gel haydi,
yatağa gidelim.
Tamam, pekala Ben.
Şimdi uyumaya çalış, tamam mı? Haydi uyu
bakalım.
Aferin oğlum.
Baban seni seviyor.
Ne? - Ne yapıyorsun?
- Kasabaya gidiyorum.
Hiç sanmıyorum, Jess.
Anahtarı bana ver.
İki saniye önce
buradaydı.
Teşekkür ederim Jess.
Gitmeye hazır mısın?
Jess? Ne? Ne oldu şimdi? Onun değil, benim hatam.
Arabayı alacağını
sandım.
Kendini bu kadar üzme,
olur mu? Bu arada, ufaklık dün gece karyolasından çıkmayı başarmıştı.
Bu yeni işte.
Evet.
Sana yapacağım şeyler de öyle.
Akşam tarladan dönünce
göreceksin.
- Yeni şeyler? -
Evet.
Çiftçi-sutra
öğrendim.
Görüşürüz.
Al bakalım.
Şimdi iyi günler.
Sağol dostum.
Siz yeni
taşınanlarsınız, değil mi? - Evet, Roy Solomon.
- Ne ekeceksin? -
Ayçiçeği.
- Pekala.
Başlamana yardım
edeyim.
Ben biraz dolaşabilir
miyim? Tamam.
Çok uzaklaşma.
Gel bakalım ufaklık.
Nereye bakıyorsun
öyle? Yemeğini de bitirmemişsin.
Ve baban dün gece
karyolana tırmandığını söyledi.
Bunu tek başına mı
yaptın? Bu harika! Tamam bu kadar yeter.
Tamam geç onu.
Zıpla, zıpla! Dostum,
bu da neydi? Atabilir misin? Teşekkür ederim.
- Bileğin duruşu
önemli.
- Tabii.
- Ben Bobby.
- Jess.
Kuzey Dakota'ya
hoşgeldin Jess.
Chicago'dansın değil
mi? Evet ama bunu nasıl bildin? Küçük kasaba.
Herkes herşeyi bilir.
Bunu unutmamalısın.
Burada eğlenmek için
ne yaparsınız? Şu an ona bakıyorsun.
Güzel.
Yarısı peşin, yarısı
hasattan sonra.
Bu yapabileceğimin
en iyisi.
Buna minnettarım.
Ve eğer işçi
istersen, ucuza ayarlayabilirim.
Tamam mı? Bunu şu anda karşılayamam ama aklımda
tutarım.
Sağol Ed.
Kıçımı tekmeledin.
- Evet, bilek
önemlidir.
- Yapma.
Chicago'da
oynamıştın, değil mi? Oynamıştım.
Küçükler liginde.
Öyle mi? Ne oldu? Bilmiyorum.
Belki de başka şeylere yöneldim.
Öyle mi? Buradaki
kızlar takımı işe yaramaz.
Erkekler de aynı
sanırım.
İyi atış, dostum.
Baksana eğer
çiftlikte olmaktan sıkılırsan ben genelde
bu civardayım.
Ve birlikte bir şey yapmak için bir yere gidebiliriz.
Tabii sen de
istersen.
Evet, belki.
Ben gitmeliyim.
- Görüşürüz.
- Tabii.
Tanıştığımıza
sevindim.
O çocuk kimdi? Sadece
bir çocuk.
Buralardan mı? Hayır.
Basket oynamaya gelmiş.
- Numarasını aldın
mı? - Baba.
Eğer bunu yapmaya
utandıysan, geri dönüp ben alabilirim.
Baba.
Annen ve sen daha
fazla konuşmalısınız.
Bunu denemelisin.
Biz bir aileyiz,
Jess.
Ben gidip anneme
bakacağım.
Tamam.
Tabii.
- Kasaba nasıldı? -
Küçük.
Bak Jess.
Sabah için özür dilerim canım.
Sorun değil.
Yardıma ihtiyacın
var mı? Koridordaki kutulardan bazılarını aşağı indirirsen sevinirim.
Tabii.
Nereye koyayım? Bodruma indirmen yeterli.
Teşekkür ederim.
Tanrım, buna bir son
vermelisiniz.
- Korkuttuğum için
özür dilerim.
- Ne istiyorsunuz? Alım
teklifine bakma fırsatınız oldu mu acaba? Teklifi değerlendirmeyeceğiz.
Kalıyoruz.
İzin verirseniz, yapacak
işlerim var.
Tamam.
Tabii.
Çiftliklerde her
zaman yapılacak çok iş vardır.
Hoşçakalın.
Lanet olsun! Defolun
buradan! Kahretsin! Aman tanrım.
Bu onları uzak tutabilecek
tek şey.
- Hep böyle
midirler? - Hayır, sadece tohumları istiyorlar.
- Roy Solomon.
- John Burwell.
Tanıştığımıza
sevindim.
Yardıma geldiğin için şanslıyım.
- Buralarda mı yaşıyorsun? - Hayır, kasabaya
gidiyordum.
- İş neredeyse ben
de oradayım.
- Ne iş yapıyorsun? Herşeyden
biraz.
Neden? Yardıma mı ihtiyacın
var? Silah sesi duydum.
Neler oluyor? Her
şey yolunda.
Bu John Burwell.
Part-time karga avcısı.
Kargalar çıldırmış
gibiydi.
John yetişmeseydi şimdi beni öldürmüş olabilirlerdi.
- Yetişmesi iyi
olmuş o halde.
Tarlada bana yardım edecek
biri gerekebilir.
Ama hasata kadar
sana ödeme yapamam.
Yemek verebiliriz ve
işçi barakasında kalırsın.
Ne dersin? - Ayçiçeği? - Yiyemeyeceğin kadar.
Kulağa hoş geliyor.
Ben de yemek
hazırlıyordum.
Bize katılır mısın? -
Tabii.
Bana uyar.
- Tamam.
Onu dışarıda bırakabilir
misin? Özür dilerim.
Bir ailen var mı
John? Hayır bayan.
Sadece ben.
Sence hasat iyi olacak
mı? Evet arazi ekilmeyeli çok olmuş yani
evet.
- Duymak istediğim
de buydu.
Şerefe.
Jess, bana yardım eder
misin? Tabii.
Teşekkür ederim.
Bunu mu istiyorsun? Durmayacaktır.
Ama bu senden hoşlandı
demek.
- Ne arıyorsun? -
Hiçbir şey.
Roy? Sorun ne? Aman
tanrım! İyi misin? Ne oldu? Önemli bir şey değil.
İşte biraz önce traktörde elimi kestim.
- Tatlım bunun
dikilmesi gerek.
- Hayır sadece
bandaja ihtiyacım var.
- Hayır.
Seni hastaneye götürmeliyiz.
- Onu götürebilirim.
Askıya alınmış
ehliyetle olmaz.
Ben'in çantasını
alayım.
- Sen arabaya bin.
- Ben Jess'le
kalabilir.
Roy bunun iyi bir
fikir olduğunu sanmıyorum.
Anahtarları al ve
gidelim.
Olur mu? Jess ve Ben
iyi olacak.
Bir şeye ihtiyacı olursa
John dışarıda.
Lanet olsun.
Babanın durumu iyi
mi? Evet.
Muhtemelen dikilmesi gerekecek.
Ne var orada? Çiftçi
mi? Büyüyünce baban gibi çiftçi mi olacaksın? - Bir şey gerekirse haber ver,
tamam mı? - Tamam, sağol.
Bu kargaların nesi var
böyle? Pekala Ben.
Bu akşamki menümüzde
fileminyo parmesanlı fırında Alaska
usulü tavuk ve peynirli makarna var.
Burada kal Ben tamam
mı? John.
Sen misin? Hey! Kim
var orada? Sanırım evimde bir şey var.
Ben! Ben! Ben? Ben,
ne yapıyorsun? Ben, yardım et! Bırakın, hayır! - Ne oldu? - Yardım et.
- Al onu.
- Sorun ne? Ne oldu
Jess? Ne oldu? Roy, umarım iyidirler.
- Ne oldu? - Her şey
yolunda bayan.
Tanrım.
Bütün odaları
kontrol ettim.
Burada kimse yok.
Kızınız büyük bir hasardan
bahsetmiş.
Bunu hatalı çağrı
olarak kabul ediyoruz.
Kasıtlı yapılmamış
sayacağız.
Teşekkür ederiz.
John ne diyor? Evde
ilk yalnız gecelerinde insanların korkması
normal diyor.
Ama evde olağandışı bir
şey görmemiş.
Anne lütfen bana
inanın.
Doğruyu söylüyorum.
Jess, lütfen.
Kes artık.
Baba.
Baba çok korkuyorum.
Eve dönebilir miyiz?
Jessica, evimiz burası.
Buna alışmalısın.
Deneyeceğin
konusunda anlaştığımızı sanıyordum.
Ne oldu sana böyle? Merhaba.
Kapıyı kapatsana.
Belki de Ben'i
onunla bırakmamalıydık.
Yüzünü gördün mü? Korkmuş
görünüyordu.
Onun için gerçekten endişeleniyorum.
Sadece bu olanlara
alışmaya çalışıyor, hepsi bu.
Burada olmak ona iyi
gelecektir.
Bilemiyorum.
- Belki de yanlış
yapıyoruz Roy.
- Bunu atlatacağız.
Ona biraz zaman tanı.
Düzelecektir.
Sen de gördün değil
mi? Gördüğünü biliyorum.
Görmüş olmalısın.
Sadece söyle.
Keşke gördüklerini bana
anlatabilsen.
Haydi Ben.
Ne zaman konuşmaya başlayacaksın? Sana bir şey
olmasına asla izin vermeyeceğim.
Söz veriyorum.
Bunu sen de duydun, değil
mi? Onları görebiliyor musun? Neredeler Ben? O Çocuğu! Bunu duymamış ol.
- Babam bunu
istediğini söyledi.
- Evet, teşekkür
ederim.
Neden aileme geçen
gece bir şey görmediğini söyledin? Çünkü görmedim.
Yani bak, korktuğunu
biliyorum.
Ve biliyorum ki
insanlar, hatta aileler bazen nasıl dinleyeceklerini
bilmezler.
Özellikle de
benimkiler.
Üzerlerinde senin
anlayamayacağın bazı baskılar var.
Yukarıda bir şey gördüğünden
emin misin? Onu gördüm.
Gerçekti.
Belki aklın biraz
karışıktır.
Merhaba, Jess.
- Merhaba.
Geldiğin için teşekkür ederim.
- Sorun değil.
Ne oldu? Pek iyi görünmüyorsun.
Bizim evde yaşayan
aileyi tanıyor muydun? Pek sayılmaz.
Orada Rollinsler yaşardı.
Onlara ne oldu? Bundan
5-6 yıl önce birden gittiler.
Kötü bir hasattı.
Birçok insan bundan hoşlanmadı.
Bizim evin lanetli
olabileceğiyle ilgili herhangi bir şey duydun mu? Ciddiyim.
Sadece aptal
hikayeler.
Uzun süredir boş duruyordu.
- Nasıl hikayeler? -
Önemli değil.
Küçükken bodruma kim
inmeye cesaret edecek diye iddiaya girerdik.
Neden? Hiçbir şey gördünüz
mü? Hayır, ben görmedim.
Oraya hiç inmedim.
Sen iyi misin? Bugün
yine bir şey gördüm.
Bir kız bodrumdaydı.
Sanki sanki
ona bir şey oldu.
Bir şeyden kaçmaya
çalışıyordu.
- Neden kaçıyordu? -
Bilmiyorum.
Ama o ölesiye korkmuş görünüyordu.
- Bundan ailene
bahsettin mi? - Zaten deli olduğumu düşünüyorlar.
Sence bu delilik mi?
Yani öldükten sonra ruhların etrafta dolaşmaları.
Bu toprağa has bir
şey var.
İnsanı bırakmaz.
Gitmesine izin
vermez.
Peki ya sen? Burada
kendini yalnız hissetmiyor musun? Ailen olsun istemiyor musun? Hayır, siz beni
yeterince meşgul ediyorsunuz.
Teşekkür ederim.
Beni Dinlediğin için.
Her zaman.
- Neredeyse olmuş.
- Evet.
Ben de bundan bahsediyordum.
Burada olmayı seviyorum
Roy.
Siz benim için aile
gibisiniz.
Burada olman güzel
John.
Hasat ne kadar iyi
olursa, kalman için o kadar param olur.
Benim için
endişelenme.
Ailenle
ilgilenmelisin.
Merhaba? Benden ne
istiyorsun? Hey.
İyi misin? Beni
duyabiliyor musun? Sorun ne? Durumu nasıl? Çizikler derinin hemen altında.
Yani iyileşecek.
Tanrım.
Sormamın bir
sakıncası yoksa, kendisine zarar vermesine yol açacak herhangi bir ailevi sorununuz var mı? Buraya
Chicago'dan daha yeni taşındık.
Ve orada Jess başını belaya soktu.
Çok zor bir dönem
geçirdi.
Duygusal olarak
oldukça yoğun bir dönem geçiriyor.
Jessica, annen geldi.
Merhaba.
Baba o evi hemen
terk etmeliyiz.
Başka bir şey
olmadan önce.
Baba.
Baba gerçekten korkuyorum.
Son birkaç yılın ne
kadar zor olduğunu unuttun mu? Benim işten ayrılmam, Ben'in hastane faturaları.
Annenle olan tüm birikimimizi
kaybettik.
20 yıl.
20 yıllık birikim
sadece 2 senede gitti.
Herşeyimiz bu hasata
bağlı Jess, biliyorsun.
Herşeyimiz.
Sadece birkaç gün kaldı.
Lütfen.
- Anne o şeyler bana
saldırdı.
- Yeter! Doktor
kesiklerinin kendin yapmışsın gibi göründüğünü söyledi.
Söylediği bu.
Bunu sen yaptın! Bunu
gerçekten kendime yaptığımı mı düşünüyorsunuz? Neden bana inanmıyorsunuz? Nasıl
inanalım Jess? Söyle bana! Bunları geride bıraktığını sanıyorduk.
Neden her şey için beni
suçluyorsunuz? Beni hiç dinlemiyorsunuz.
Ve mutlu, büyük bir
aileymişiz gibi mi yapmalıyım? Bunu yapamam.
Jess! Bırak gitsin.
Belki de buraya
gelmek bir hataydı.
Yine kendini suçlama
Roy.
Neden? Herkes öyle
yapıyor.
Bunun için bana
saldırma.
Satmalıydım.
- Lanet olsun.
- Ne? Buraya
geldikten hemen sonra, bu çiftlik için bir teklif aldım.
Paramızla birlikte
º/º15 daha alacaktık.
Ve bana bundan söz
etmedin.
Nasıl yapardım?
Teklifi hemen kabul ederdin, biliyorum.
Ve bana söylemeden
mi karar verdin? Sen iş ararken bu aileyi 2 yıl ayakta tuttum.
Ve sen çözümün bu
olduğuna karar verdiğinde kalkıp buraya geldim.
Başka bir
seçeneğimiz vardı ve sen bunu bana söylemedin değil mi? Aileyi sen mi ayakta
tuttun? O yüzden mi sen ve Jess aynı odada 5 dakikadan fazla kalamıyorsunuz? Kızın
dağılmış olmasına şaşmamalı.
Lanet olsun Denise.
Denise özür dilerim.
Lanet olsun.
Lanet olsun? Her şey
yolunda mı Roy? Yapacağım son şey de olsa bu aileyi birarada tutacağım.
Merhaba.
İyi misin? Gelmek ister misin? - Nereye
gidiyorsun? - Yiyecek dükkanına.
Neden? Bobby, sana
bir şey söylemeliyim.
Ve bana inanmalısın
çünkü başka kimse inanmıyor.
Tamam.
Rollinslerin
gittiğine inanmıyorum.
Ne? Neden söz
ediyorsun? Bence başlarına korkunç bir şey geldi.
Bence öldüler.
Onları gördüm.
Hayalet mi gördün? Ailenle
konuştun mu peki? Denedim ama beni dinlemediler.
Neden? Çünkü
Chicago'da çuvallamıştım.
6 ay kadar önce,
annem, babamı havaalanından almaya gitti.
Uçuşu rötar yapmış ve
beni arayıp kardeşimi bakıcıdan almamı
istemişti.
Ona arkadaşlarımla
içtiğimi söylemeliydim ama kendimi
kaybetmiş falan değildim.
Kullanabilecek kadar
iyi olduğumu sandım ama kaza yaptık ve
Ben'i hastaneye kaldırdılar.
O zamandan beri konuşmuyor.
Yani bunu hala atlatamadılar.
Herkes hata yapar,
Jess.
Evet.
Ablan düzelecek, tamam
mı Benny? "Evet anne.”
de.
Bana ne
gösteriyorsun Ben? Ne görüyorsun? Neye benziyor? Bu da ne böyle? Tamam tatlım.
Uyku vakti geldi.
İyi misin? Tamam.
Bu saatteki kadını
daha önce burada gördüm.
İşte.
Bu o.
- Aman tanrım.
- Ne oldu? Eve
dönmeliyim.
Haydi Ben.
Ben tatlım buradan çıkmalıyız.
Haydi canım.
Haydi.
Annen burada canım.
Hemen geliyorum.
Tamam orada dur.
Tamam canım.
Tamam annen geldi.
Tanrım John.
Nereye gidiyorsun? Nereye
gidiyorsun Mary? Ne? Bu da ne? - Beni terk mi ediyorsun? - Ben Kapa çeneni.
Canım çıkana kadar çalıştım,
her gün.
Ama sana yetmiyor, değil
mi? Beni terk etmene gerçekten izin verir miyim sanıyorsun? Michael.
Aç kapıyı! Aç şu kapıyı
Mary! Anne? Baba? Anne? Anne? Ben? Git.
Git.
Haydi devam et, koş.
- Bobby, bekle! -
Ne? - Kardeşim.
- Burada değil.
Haydi gidelim.
Bobby, dikkat et! Aç
şu kapıyı! Anne? Anne.
Jess.
Gördüğün şeyleri biliyorum.
Ben de gördüm.
Sana güvenmediğim için özür dilerim.
Anne bir çıkış bulmam
gerekiyor, tamam mı? Tamam.
Mary, bu aileyi terk
etmene izin vereceğimi mi sanıyorsun? Aç şu kapıyı! Aç şu kapıyı! Sessiz ol.
Bobby! Bobby! Neredeler,
Bobby? Neredeler? Jessica.
- Baba.
- Jess.
Baba! Sen kötü bir
kızsın, Lindsay.
Hayır! Onu rahat
bırak! Gel buraya.
Neden hep benden kaçıyorsun,
Lindsay? Senin sorunun ne? Aileni sevmiyor musun? Benim ailem hep birlikte
kalacak.
Biz senin ailen
değiliz! Anne! Baba! Jess.
Dayan.
Merhaba tatlım.
Her şey yoluna girecek.
Bayan Solomon, birkaç
sorum daha olacak.
İyileşeceksin.
Affedersiniz.
Belki şimdi dinlenebiliriz
Ben.
- Merhaba.
- Merhaba.
- Susadın mı? -
Evet, teşekkür ederim.
Pekala nasıl
gidiyor? Az kaldı.
Orada ne var
ufaklık? Yukarıda ne var? Bu.
Bu.
- Karga mı? - Evet,
karga.
O bir karga.
Buna ne dersin?||
« Prev Post
Next Post »