Print Friendly and PDF

Translate

Öp Beni Öldüresiye (1955) Kiss Me Deadly

|


106 dk

Yönetmen:Robert Aldrich

Senaryo:Mickey Spillane, A.I. Bezzerides

Ülke:ABD

Tür:Suç, Kara Film, Gizem

Vizyon Tarihi:18 Mayıs 1955 (ABD)

Dil:İngilizce, İtalyanca, İspanyolca

Müzik:Frank De Vol

Oyuncular

Ralph Meeker

Albert Dekker

Paul Stewart

Juano Hernandez

Wesley Addy

Özet

 

Kiss Me Deadly ;

''Öp Beni Öldüresiye'', nefes kesen bir polisiye öykü olmanın yanı sıra, Amerikan yeraltı dünyasının sırlarını, yeraltından yer üstündeki üst düzey yöneticilere uzanan ilişkiler ağını da gözler önüne seriyor.

Altyazı

Lütfen dur!

 Lütfen  Az kalsın arabamı mahvedecektin.

 Eee?

 Atla.

Ve şimdi, Nat King Cole'un son albümünden bir şarkı geliyor

"l'd Rather Have the Blues"

Parmak sana yetmiyor değil mi?

 İlle tüm vücudunu kullanacaksın.

 Parmağımı kullansaydım duracak mıydın?

 Hayır.

 Neler oluyor?

 Dur tahmin edeyim  'Hayır'dan anlamayan herifin tekiyleydin.

 Ardımızdaki uçurumda senden kurtulmalıydım.

 Bunu hâlâ yapabilirim.

 - Nereye gidiyorsun?

 - Los Angeles.

 Beni ilk otobüs durağında indir.

 Her zaman üzerinde kıyafetlerin olmadan mı dolaşırsın?

 Sorun nedir memur bey?

 Bir kadın akıl hastanesinden kaçtı.

 Genç, trençkot giyiyor.

 - Bu tanıma uyan birini gördünüz mü?

 - Hayır memur bey Pekala, devam edin.

 Bir şey görmedim memur bey.

 - Karım uyuyakalmıştı.

 - Pekala, devam edin.

 Elimi artık geri alabilir miyim?

 Demek tımarhane kaçkınısın  Zorla götürdüler.

 Kalmamı sağlamak için de giysilerimi aldılar.

 Kimler?

 Keşke sana anlatabilseydim.

 Birilerine anlatmalıyım.

 Başı derde girdiğinde, insan konuşmak istiyor Ama ne derler bilirsin.

 'Bilmediğim şey bana zarar vermez' mi?

 Tekerleğin durumu iyi değil.

 Yana çekip duruyor.

 - İyi geceler.

 - Sağ ön tekerleği kontrol ediver.

 Ne buldun?

 Bu dal parçası aksa takılmış.

 Yoldan çıktığımızda takılmış olmalı.

 Ben yoldan çıktığımda takılan tek şey zehirli sarmaşık oluyor.

 - Teşekkürler evlat.

 - Ben teşekkür ederim.

 - Bana bir iyilik yapar mısın?

 - Elbette.

 Bunu pullayıp benim için posta kutusuna atar mısın?

 Elbette bayan.

 Başka bir şey bayan?

 Tekerlekteki sorunu bulabildin mi?

 Evet.

 Yol kenarında gezintiye çıktığınızda bir dal parçası takılmış.

 Güle güle.

 Yine bekleriz.

 Bana kızgınsın, değil mi?

 Arabanı mahvetmek üzere olduğum için üzgünüm.

 Basit şeylerden bir insan hakkında ne çok şey söylenebileceğini düşünüyordum.

 - Araban örneğin.

 - Sana ne anlatıyor?

 Hiç bitmeyen, tek bir aşkın var.

 Kimmiş o acaba?

 Sen.

 Sen şu kıyafetinden, arabasından, kendisinden başka hiçbir şeyi takmayan  

Kendine düşkün adamlardan birisin Böyle sıkı bir karına sahip olmak için şınav çekiyorsundur eminim.

 Sağlıklı yaşama karşı falan mısın yoksa?

 Daha sıcakkanlı olacaksa, güçsüz kaslara sahip bir erkeği hoş görebilirim.

 Sen, bir ilişkide asla bir şey vermeyen, hep alan tiplerdensin.

 Kadınlar.

 Şu eksik cins.

 Ve tamam olmak için neye gereksinimi vardır?

 Erkeğe elbette.

 Mükemmel erkeğe.

 Pekala, pekala.

 Dök içini.

 Otobüs durağına varmak üzereyiz ve adını dahi bilmiyorum.

 Unuttun mu, ben tımarhanelik bir kaçığım.

 Tüm kaçıklar tehlikelidir.

 Şiir okur musun hiç?

 Hayır, elbette okumazsın.

 Christina Rossetti aşk soneleri yazardı.

 Adımı ondan almışım.

 - Christina mı?

 - Evet, Mike.

 Adınızı araç ruhsatında gördüm bay Hammer.

 Beni şu otobüs durağına bırak ve sonra da gördüğünü unut.

 - Durağa varamayacak olursak 

- Varacağız.

 Varamazsak 

Beni hatırla.

 - Kendinden geçti.

 - Ben onu kendine getiririm.

 Onu hayata döndürürsen bu ne anlama gelir biliyor musun?

 Diriltmek, işte bu anlama gelir.

 Ve diriltmek ne demek biliyor musun?

 "Ölüyü canlandırmak"

Kim oluyorsun da ölüleri canlandırabileceğini düşünüyorsun?

 - Adamı da arabaya koyayım mı?

 - Elbette.

 Mike.

 Mike.

 Hey, Mike.

 Mike.

 - Selam Velda.

 - Selam.

 Sana ihtiyacım olduğunda asla yakınımda olmuyorsun.

 Yakınında olduğumda bana asla ihtiyacın olmuyor.

 Pat burada.

 Beş dakikanız var, hepsi bu.

 Hemşire.

 - Merhaba düztaban.

 - Merhaba.

 Üç gün önce, cenazende giymek için smokin parası denkleştiriyordum.

 Üç gün mü?

 Durumum nasıl?

 İyi durumdasın.

 Bir kaç haftaya kadar çıkarsın.

 Hatırlayabiliyor musun Mike?

 Nasıl oldu, tüm bunlar?

 Bu kokuyu bir daha içime çekebileceğimi sanmıyordum.

 Şu güzelliklere bak.

 - Taksi çağırdım.

 - Bay Hammer?

 Taksiye ihtiyacınız olmayacak.

 Size bir kaç soru sormak istiyoruz.

 Anlaşıldı.

 Sonra görüşürüz.

 Eyaletlerarası Suç Komisyonu - Neden gelmiyorsun?

 Uzun sürebilir.

 - Burada beklerim.

 Pek yol kat edemedik değil mi bay Hammer?

 Olanların çoğunu biliyoruz.

 Tek ihtiyacımız boşlukları doldurmak.

 Ben neredeyse öldürülüyordum, o ise sadece boşlukları doldurmak istiyor.

 İşbirliğinizi istemekle çok şey mi yapıyoruz?

 - Yeniden denemeleri için mi?

 - Size tam koruma sağlanacak.

 Temel sorularla başlarsak şansımız biraz daha yaver gider belki.

 Tam adınız lütfen bay Hammer.

 Michael Hammer, 10401 Wilshire Bulvarı, Los Angeles.

 Hayatınızı nasıl kazanıyorsunuz?

 Elimizdeki bilgilere göre kendisine özel detektif diyor.

 Uzmanlık konusu boşanma davaları.

 Yatakodası yavşağı.

 Kadın aleyhinde bilgi topluyor  Sonra kadınla anlaşıp kocası aleyhinde bilgi topluyor.

 Böylece iki taraflı oynayıp kazançlı çıkıyor.

 Bunu nasıl beceriyorsun?

 Yatakların altına mı saklanıyorsun?

 - Öyle ilkel bir şekilde değil.

 - Bir sekreteri var, ona öyle diyor.

 - Adı nedir bay Hammer?

 - Velda Wichman.

 Çok çekici bir genç kadın.

 Tam bir yavru.

 Prensesler gibi yaşıyor.

 Onu kocaların üzerine salıyor  Ve kimse ne olduğunu anlamadan şantaj için kanıtını elde ediyor.

 Kadınların üzerine kimi salıyorsunuz, bay Hammer?

 Bu da onun işi.

 Tamam beni ikna ettiniz.

 Ben kokuşmuş herifin tekiyim.

 Şimdi, tek derdiniz buysa, artık evime dönmek istiyorum.

 Evet anlıyorum.

 Hayatının işine dönmek için sabırsızlanıyorsun.

 Gitmekte özgürsün.

 Bir cam açın.

 Beklediğin için teşekkürler Pat.

 Akıllı bir kızdı.

 Erkekleri iğneleme tarzı hoştu.

 Bu tiplerin işi çözmesi hayli zaman alacak.

 Kanun yeterine hızlı değil, sen daha iyisini yaparsın- öyle mi?

 Baksana Mike, kim olduğunu sanıyorsun sen?

 Mesele nedir Pat?

 Sıradan bir kız öldürülüyor ve Washington'da etekler tutuşuyor.

 Bir mesele olmalı.

 Sana bir tavsiyede bulunayım.

 Kanunun gücünü küçümseyen senin gibi pek çok insan var.

 Bu işi kendin halletmek istiyorsun.

 Ama bunu yaparsan, sen de orman kanuna uymuş olursun.

 Arabama bir kız aldım.

 Önüme atlamamış olsaydı durmayacaktım.

 Büyük bir işle bir bağı olmalı.

 Mike, neden bize bildiklerini anlatmıyorsun  Ve sonra kenara çekilip işimizi yapmamıza müsade et.

 Bana ne faydası dokunacak?

 Mikey!

 Mikey!

 Hey, Sammy!

 Dostum mezarından kalktı, baksana!

 Ha-ha!

 Va-va-voom!

 Geri döndüğüne sevindim Mike.

 Lazarus gibi, mezardan çıkageldin.

 Şimdi anlat bakalım, ne oldu?

 Ne yaptın ha?

 Yeni arabanı çok mu hızlı kullandın?

 Araba nerede?

 Velda sizin toparladığınızı söyledi.

 Toparlanacak bir şey kalmamıştı Mike.

 Küçük, güzel arabanı görmeliydin.

 Tamamen parçalanmış.

 Hurdaya dönmüş.

 Çöplük.

 Bir daha asla va-va-voom yapamaz.

 İçim parçalandı.

 - Neyse, sen artık iyi misin?

 - Biraz tekliyorum.

 Biraz tekliyorsun demek?

 Ne yapacağız biliyor musun?

 Bir kaç tane fıstık gibi Yunan kızı bulacağız!

 Demek istediğim, va-va-voom!

 Pow!

 Söylemeyi unuttum.

 Birileri seni arıyor.

 Bir sürü soru soruyorlar.

 - Nasıl birileri?

 - Sıkı birileri, çok sıkı Mike.

 Unut gitsin.

 Dinle, geri dönmene sevindim.

 Harika görünüyorsun.

 Yarın görüşürüz Kendine dikkat et, tamam mı?

 İyi misin Mike?

 Henüz bilmiyorum.

 Olmayabilirim.

 Hey, Sammy, "olmayabilirim" derken ne demek istedi?

 Onun ne demek istediğini kim bilebilir?

 Burası Crestview 5-4124.

 Aradığınız kişi, bay Hammer, şu an evde yok.

 Aramanızı kaydetmek için, lütfen sinyal sesinden sonra mesaj bırakın.

 Alo, Mike.

 Eve gelip gelmediğini kontrol ediyordum.

 Lütfen geldiğinde beni ara  Velda.

 Orada olmana sevindim.

 İyi misin?

 - Elbette, neden?

 - Birazdan oradayım.

 - Ne istediler?

 - Bir sürü soru sordular.

 - Nasıl sorular?

 - Sorular işte.

 Giderken Nick'e söyle  Ona ne söylememi istiyorsun?

 Biliyor musun, kollarının yumuşaklığı beni mahvediyor  Bu gece arabasını bırakmasını ve sabah almasını söyle.

 Dosyadaki ne?

 Sen hastanedeyken Ray Diker adında bir adam aradı.

 Seni görmek istiyordu ve araştırmamı istersin diye düşündüm.

 Açma.

 Mike?

 Benim Pat.

 Bu kez resmi bir iş.

 Belki çekip gider.

 Devam edin.

 Bana aldırmayın.

 Özel detektiflik lisansını iptal ediyorum.

 Silah taşıma ruhsatını da.

 Seni elinde silahla ortalıkta görürsem içeri atarım.

 İçeriden hoşlanacağını sanmıyorum.

 Ray Diker kim?

 O adamla ne işin var?

 News'te muhabirdi değil mi?

 Bilim köşesini yazıyordu.

 Neden bıraktı?

 Dostlarının onu da sorguya çektiğini duydum.

 İtiraf etmeliyim: Burnu iyi koku alıyordu.

 Haberin kokusunu onun gibi alanını hiç görmedim.

 Başka neler duydun?

 Onu bulamıyorum.

 Gözden kayboldu.

 Bir gazetenin bilim editörü gözden kayboluyor ve kimse nedenini bilmiyor.

 Bildiğin bir şey varsa bana anlatsan iyi olur Mike.

 Bilseydim anlatırdım.

 Anlatırdın tabi.

 Ona anlatmalısın Mike.

 - Diker adres bıraktı mı - Flower caddesinde bir yerlerde.

 Ama yerinde olsam gitmezdim.

 Şu aşık çocukla yaptığınız kaset kayboldu.

 İşte senin davan  Onu ara ve yeni bir buluşma ayarla.

 Üzgün olduğunu, ona çektirdiğin tüm acıları telafi etmek istediğini söyle  Samimiyetinden birazını tattır ona.

 Kız hakkında neler buldun?

 Christina Georgina Rossetti, şair, İngiliz, doğum 1830, ölüm 1894.

 Senin Christina'n o hastanede sorgulama için tutuluyormuş.

 Kimler tarafından?

 Federaller mi, eyalet mi?

 O kadarını bana söylemediler.

 Bunların amacı ne?

 Beni ilgilendiriyorsa elbette.

 Onu otobüs durağına bırakırsam, kendisini unutabileceğimi söyledi.

 Ama olur da başaramazsa, dedi ki  "Beni hatırla".

 Hatırla öyleyse.

 O öldü.

 Ama ben ölmedim.

 Beni hatırladın mı?

 Evet!

 Bir yerlerden hatırlıyorum.

 Şu adamı araman gerekmiyor muydu, Bay  Neydi adı?

 Canayakın mı?

 Ona bu ismi taktım.

 Bay Canayakın.

 Kesinlikle canayakındı.

 Belki o nefis diyaloglarından yine döktürür, canım cicimli laflardan.

 O kaset kesinlikle iyiydi.

 Bana bir iyilik yap, tamam mı?

 Pencerelerden uzak dur.

 Biri sana öpücük fırlatabilir.

 - 121?

 - Güney'e.

 - Patlamış mısır?

 - Olur.

 Ne kadar?

 On sent, her zamanki gibi.

 Teşekkür ederim.

 Bıçağı at.

 Bıçağı at.

 At şu bıçağı!

 - Evet, ne istiyorsun?

 (İçeri zorla gir.

) - İçeri girmek istiyorum!

 - Amacın ne?

 Kim olduğunu sanıyorsun?

İnandırıcı ol.

 - İnandırıcı ol.

 - Aklından geçen ne?

 Öldüğü gece onunlaydın.

 Öldürüleceğini biliyordu.

 - Seninle konuşmuş, sana anlatmış olmalı.

 - Bana ne anlatacaktı?

 Bilseydin, sen de onun gibi korkardın.

 Benim korktuğum gibi.

 Gitsen iyi olur.

 Bana adının Christina olduğunu söyledi.

 Christina ne?

 Bailey.

 Christina Bailey.

 Adresi ne, kaldığı son yer?

 325 Bunker Hill.

 Fikrini değiştirip konuşmak istersen sekreterimi bul!

 O beni arar.

 Sen bir tanesin.

 Ne zaman bir şeyler yüklensem, derin bir nefes alırım.

 Seni güçlendirir, derin nefesler.

 Bu kez kendime dedim ki "Sıkı bir nefes alırsam, yük hafif gelir" "Allah'a şükret ihtiyar, gittikçe güçleniyorsun" dedim.

 Ama sen bir tanesin.

 Yeni biri mi taşınıyor?

 Taşınanlar, çıkanlar.

 İnsanlar gelip gidiyor.

 Bir yer var ki asla ayrılmazlar.

 63 yıldır aynı yerde yaşıyorum biliyor musun - bu vücutta.

 Doğduğumda taşındım, ölürken çıkacağım.

 Emin ol, öyle efendim.

 - Sana yardım edebilir miyim?

 - Yo yo, teşekkürler.

 Yardım edersen, sonrasında diğerleri ağır gelmeye başlar.

 Gidip diğerini de getireyim.

 - Ne istiyorsunuz?

 - Yöneticiyi görmek istiyorum.

 Size nasıl yardım edebilirim?

 Posta kutusunda bir kart var, Christina Bailey'nin.

 Polis dairesini zaten gördü.

 Size, polisin daireyi zaten gördüğünü söyledi.

 Ben de dairesini görmek istiyorum.

 - Ona kim olduğunu sor Horace.

 - Söyle, çenesini kapatsın.

 Kapa çeneni.

 - Yardım edeyim mi?

 - Bu sefer kolay kandıramazsın beni.

 Derin nefes alıyorum, genç adam.

 Herkes, eşyaları taşıyan yaşlı adama yardım etmek istiyor.

 Çünkü insanlar sürekli taşınıyor.

 Asla bir yerde durmuyorlar.

 Burdan oraya, oradan buraya durmadan taşınıyorlar  Kontratı bir ay daha devam ediyor, ancak polis kiralayabileceğimi söyledi.

 Bu eşyalar kimin?

 Evi mobilyalarla kiraya vermiştik, ama o kendisine göre düzenledi.

 - Kuş yok mu?

 - Oda arkadaşı ölmeye bıraktı.

 - Adı ne?

 - Carver.

 Lily Carver.

 Bir kaç gün önce o da taşındı.

 Aniden, gecenin bir yarısı.

 Nereye olduğunu söylemedi.

 Hep bu istasyonu dinlerdi.

 Tamamdır.

 Hey, bayım.

 Derin bir nefes alın da size bir sır vereyim.

 Diğer kız, bayan Christina'nın oda arkadaşı, bana söylemememi tembihledi.

 Korkuyordu.

 Hani ölmekten korkar gibi.

 Eşyalarını ben taşıdım.

 Size yerini söyleyeyim.

 - İyi geceler.

 - İyi geceler.

 Girin.

 Kimsin sen?

 Adım Mike Hammer, fark edecekse.

 Ne istiyorsun?

 Öldürüldüğü gece Christina'yla birlikteydim.

 Beni de öldürmeye çalıştılar.

 İstersen yara izlerimi gösterebilirim.

 - Beni nasıl buldun?

 - İzleri takip ettim.

 Herkes yapabilir.

 Sen bir karar verirken oturmamın sakıncası var mı?

 Christina arkadaşımdı.

 Kafesteki kuş, ne oldu ona?

 Güzel bir kuştu.

 Elimden yemeye alışıktı.

 Ölmesine göz yummuşsun.

 Onu neden ölmeye bıraktın?

 Ne zaman ötse bana onu hatırlatıyordu.

 İyi bir kızdı.

 Neşe doluydu.

 Bir kaç işte beraber çalıştık  Ta ki hastalanana dek.

 O zaman değişmeye başladığını farkettim.

 Atlıkarınca'ya biniyorsun ve istediğin zaman inebileceğini sanıyorsun.

 Ancak birden bire hızla dönmeye başlıyor.

 Korkmuştu.

 Çok ama çok korkmuştu.

 Dışarı çıkmaya korkuyordu.

 Sinemaya giderdi, ara sıra da bakkala.

 Ama asla uzaklaşmazdı.

 Sonra polisler geldi.

 Sorular sordular, bir sürü sorular.

 Sonra da onu alıp götürdüler.

 Bir süre sonra, evin gözetlendiğini farkettim.

 Sonra o adamlar çıkageldi.

 Ne istiyorlardı?

 Öğrenmek için orada kalmadım.

 Christina neden bu kadar çok korkuyordu?

 Sorun yok, bana güvenebilirsin.

 Bilmiyorum.

 Christina'nın intikamının alınmasını istersin değil mi?

 Bakalım neler yapabileceğim.

 Burası Crestview 5-4124.

 Aradığınız kişi, bay Hammer, şu an evde yok.

 Aramanızı kaydetmek için, lütfen sinyal sesinden sonra mesaj bırakın.

 İyi akşamlar bay Hammer.

 Kim olduğumu merak ediyorsunuzdur, ama bunun önemi yok.

 Önemli olan işinizin kesintiye uğramış, arabanızın mahvolmuş olması.

 Hayatınız altüst oldu, kibarca ifade etmek gerekirse.

 Christina'yı almak için durmasaydınız, Bunların hiçbirisi olmayacaktı.

 Bu yüzden, onu almamış olduğunuzu farzedelim.

 - Öyle farzedersek ne olacakmış?

 - Demek oradasınız bay Hammer.

 Hiçbir şey olmayacak.

 Hayatınız eskisi gibi sükunet içinde devam edecek.

 İyi niyetimizin bir göstergesi olarak, yarın sabah kapınızın önüne bakın.

 Ha-ha!

 Şu Mike.

 Bir arabayı mahvediyor ve gidip bir başkasını satın alıyor, işte böyle.

 Günün birinde ben de kendime böyle bir araba alacağım.

 İçine bineceğim ve süreceğim.

 Gıcır gıcır parlıyor.

 Hey, anahtarları bile üstünde O uyanmadan bloğun etrafında bir tur atıp geleceğim sanırım.

 Neden olmasın?

 Nick!

 - Hiçbir şeye dokunma.

 - Dokunmadım.

 O anahtarı çevirmek yapacağın son şey olur.

 Kaputu aç.

 İçine bak.

 - Hayır diğer tarafa.

 - Diğer tarafa.

 Marşın alt tarafına.

 Bir şey görüyor musun?

 Evet.

 Ayır ve oradan çıkar.

 - Bahsettiğin bu muydu?

 - Evet.

 Bir torpil.

 Anahtarı çevirirsen, buum, ve Nick artık yok.

 - Kaput.

 - Kaput.

 Vay canına, az kalmıştı.

 - Emin misin?

 - Evet, eminim.

 - Kesin emin misin?

 - Eminim dedim ya.

 Eminmiş.

 Bıyığım!

 Babamın bıyıkları!

 Otoyola çıkalım.

 Bu kuşun nasıl uçtuğunu görmek istiyorum.

 - Önce garaja uğrasak daha iyi.

 - Neden?

 - Bu, bulmamızı bekledikleriydi.

 - Bir tane daha mı var yani?

 - Emin misin?

 - Evet eminim.

 Eminmiş.

 Bir şey bulabildin mi?

 İşte bu.

 Hız ölçere bağlı bir bomba.

 Araba yavaş giderse bir şey olmaz, ama açık yolda hızlandığında  Va-va-voom?

 Hey, Nick.

 Böyle bir arabaya ne dersin?

 - Benim mi?

 Hepsi benim mi?

 - Hem de son vidasına kadar.

 Ne yapmam gerekiyor?

 Söyle ve olmuş bil.

 - Bu bombayı kimin yaptığını bulabilir misin?

 - Çantada keklik.

 Culver City'de bir yer biliyorum.

 Kolaçan edip bir kaç soru sorarım.

 - Va-va-voom?

 - Va-va-voom.

 Nicky, ona bunun değerini sormalısın.

 Bundan ne elde edeceğini.

 Beni rahatsız etme ufaklık.

 Sen gitarını çal, Sammy, ben de arabamı süreyim.

 Voom-voom pow!

 Nicky, başını büyük derde sokacaksın.

 Canayakın arkadaşın bay Canayakın'ı aradın mı?

 Evet.

 Sabırsızlıkla beni bekliyor.

 Öyleyse ara ve iptal et.

 Boşanma davalarını unut artık.

 Daha iyi bir damar buldum.

 Arabama aldığım o kız, büyük bir şeylere bulaşmış.

 Ve büyük işin payı da  Büyük olabilir.

 Onunla ilgili bulabildiğin her şeyi bulmanı istiyorum Önce küçük bir ip ucu bulacaksın, o uç seni bir ipe götürecek Ve o ip seni bir halata götürecek  Ve o halatla, boynundan asılacaksın.

 Arkadaşın Christina nasıl bir kızdı?

 Soruyorum çünkü Ray Diker aradı.

 İki isim bıraktı.

 Kontrol etmek isteyebileceğini söyledi.

 Neredeler?

 Daktilomda.

 Va-Va-Voom diyor ki, Yunanistan'da olsaydın adın Michali Sfiros olurmuş.

 Ama başka bir isimle de bu kadar tatlı olur muydun?

 Kawolsky.

 Kawolsky.

 Profesyonel bir dövüşçüydü.

 İlk adı Lee'ydi.

 Raymondo hakkında bir şey bulamadım.

 Kimdi bilmiyorum.

 Neden sürekli geçmiş zamanda konuşuyorsun?

 İkisi de senin Christina'yı tanıyormuş.

 İkisi de tıpkı onun gibi ölmüş.

 Nasıl olmuş?

 Neredeyse senin de öleceğin gibi.

 Trafik  Kaza.

 Biri araçtan düşmüş ve diğerine de kamyon çarpmış.

 Carmen Trivago kim?

 Carmen Trivago, fakir bir adam, Çalışacak bir opera arayan, işsiz bir opera şarkıcısı.

 Raymondo'nun arkadaşı.

 Ya Harvey Wallace kim?

 Kawolsky'e çarpan kamyonu kullanıyordu.

 Washington bulvarında ilerliyordum.

 Şu otoyolu yaptıkları yer.

 Geç olmuştu.

 Uzun bir gün geçirmiştim.

 Kış.

 Havanın nasıl da erken karardığını bilirsin.

 Farlarım açıktı.

 Hepsi açıktı.

 Bunu biliyorum.

 İş çıkışı o tarafta trafik sıkışık olur.

 Saat yediyi geçmişti  Ve cadde bomboştu.

 Köprünün altından geçiyordum, ve hızlıydım, tamam mı?

 Bu adam birden bire ortaya çıktı.

 Yürüyor muydu yoksa koşuyor muydu?

 Belki de itilmişti.

 Evet, itilmişti.

 Daha çok itilmişe benziyordu.

 - Selam Mike.

 - Merhaba Eddie.

 Yeni çocuğu nasıl buldun?

 Kid Nino.

 Oldukça iyi hareket ediyor, değil mi?

 Kesinlikle - Tıpkı tüm boksörlerin gibi Eddie.

 Pekala Kid, biraz gölge boksu yap.

 Bir arkadaşıma caka satıyorum.

 Ne güzel değil mi, ne harika?

 Şu hareketlere bir bak.

 Kesinlikle, muhteşem.

 Ama iş büyük dövüşlere gelince Kafasındaki kesekağıdı yüzünden hiçbir yumruk atamayacak.

 - Neden Mike?

 - Çünkü onu satacaksın, tıpkı diğerleri gibi.

 Bunu değil Mike.

 Bahisler yükselene kadar bekle, karşı koyamayacağın kadar.

 Hayır Mike.

 - Ne zaman dövüşüyor?

 - Yarın gece.

 Asıl dövüş.

 Kazanmayı biliyor, kolay para olacak.

 Her şeyini yatır.

 Gömleğini yatır.

 Kaybederse daha çok kazandırır.

 Düşüp ölmeyeceğine emin misin?

 Sözüm söz Mike.

 İşte böyle bahisleri seviyorum.

 Çok teşekkürler.

 Buraya gelmemin asıl sebebi Lee Kawolsky adıyla dövmüş olan Biri hakkında bilgi toplamak.

 - Ne olmuş ona?

 - Haydi ama, böyle yapma bana.

 Sen herkes hakkında bir şeyler bilirsin.

 Onun hakkındaysa, bilmiyorum.

 Bir kazada öldü, ama aslında bir kaza değildi.

 İki eleman, buraya geldiler.

 Charlie Max ve Sugar Smallhouse.

 Lee Kawolsky hakkında soru soran olup olmadığını, neler bildiğimi sordular?

 Suratlarına baktım.

 Ne dedim biliyor musun?

 "Hiçbir şey bilmiyorum" dedim.

 Soran olursa aklımda tutmamı ve buna değeceğini söylediler.

 Sen annenin ağzındaki altın dişi bile satarsın.

 Tamam, sana ne ödediler?

 Daha fazla veririm.

 Bunun üstüne çıkamazsın.

 Nefes almama izin vereceklerini söylediler.

 Alo.

 Pat Murphy, lütfen.

 Mike Hammer'ın aradığını söyleyin.

 Alo Pat.

 Charlie Max ve Sugar Smallhouse adındaki ikili hakkında ne biliyorsun?

 Benim ne bildiğimi boşver.

 Kimin emriyle hareket ettiklerini söylemen yeter.

 Carl Evello mu?

 Evet  Evet.

 Devam et.

 Seni duyabiliyorum.

 Bilmiyorum.

 Bir dakika, bay Evello'ya sorayım.

 - Ne yapmak istiyorsun, Carl?

 - Yarısını alacağız.

 Carl yarısı diyor.

 Beşinci ayak daha koşulmadı mı?

 Bahis yapabiliriz öyleyse, ha?

 - Ateşini alabilir miyim, Sugar?

 - Beni rahatsız etme tatlım.

 Yapma Sugar.

 Beşinci ayakta Big Boy'a bizden bir binlik koy, aynen.

 Sigaramı yakmayacak mısın, Sugar?

 Kaybol!

 Kadınlar sineklerden de beter.

 Kağıt oynuyor musun yoksa oynamıyor musun Charlie?

 Selam.

 Ne tesadüf değil mi?

 - Nasılsınız hanımefendi?

 - Nasıl mıyım?

 Çılgın.

 Korkma, seni ısırmam.

 Tadın, tanıdığım hiç kimseye benzemiyor.

 Ama sorun değil.

 Aslına bakarsan, harika.

 Gel bakalım çılgın.

 - Bir daha?

 - Tamam.

 Daha önce hiç karşılaşmadığımıza emin misin?

 Hiç.

 Kimsin sen?

 Kim miyim?

 Sen kimsin?

 Ben Friday (Cuma).

 Ama salı günü doğsam, adım Salı olacakmış.

 Carl'ın kız kardeşiyim.

 Üvey.

 Anne aynı, baba farklı.

 Sen diğerlerine benzemiyorsun Carl'ın arkadaşlarına yani.

 Arkadaşı olmadığım içindir.

 Harika.

 O halde benim arkadaşım olabilirsin.

 Tamamen benim.

 Carl'la bir ilgin olmadan.

 Yarış başladı!

 Hep birlikte fırladılar  Onlar iri yarı, kıllı ve çirkin.

 Uzun siyah purolar çiğneyip gürültülü konuşuyorlar.

 Sevmiyorum onları.

 Ama seni sevdim.

 O zaman neden beni evine davet etmiyorsun?

 - Evime gelir misin?

 - Neden olmasın?

 Bu at ne yapıyor, yürüyor mu?

 Tabelaya bile giremeyecek.

 51.

 51 mi?

 51 mi?

!

 Oyuna dikkatini vermiyor ve 51'le işimi bitiriveriyor.

Şerefe  Arkadaşlığa.

 Arkadaşlığa.

 - Pek çok arkadaşım vardır.

 - Eminim öyledir.

 Geçimi zor biri değilimdir.

 Gerçekten.

 Çok iyi bir arkadaş olurum.

 Arkadaşım olacak mısın?

 Ne yapmam gerekecek?

 Yakın arkadaş olmak istiyorsan, bana bir şey sor.

 Soru ne olursa olsun, cevabı evet galiba, ha?

 Olabilir.

 Bakalım hecelemede nasılsın.

 "Yo" diyebilir misin?

 Y-o, "yo" demektir.

 Aferin kızım Şimdi buna çalış biraz.

 Çünkü dost olmanın en iyi yollarından biri ne zaman hayır diyeceğini bilmektir.

 Kardeşin mavi süet ayakkabı giyiyor olamaz değil mi Nadiren.

 Daha çok siyah makosen sever.

 Sıcak bir gün ve ben de terlemeye başladım.

 Neden beni havuza, dalmaya götürmüyorsun?

 Elbette.

 Gidip ıslanalım.

 Hey, bakın kimler gelmiş.

 İçerde kıyafet var.

 Ben beklerim.

 - Dalga mı geçiyorsun?

 - Neden olmasın?

 Charlie, Sug.

 Onu eve gönderin.

 Ne bildiğini nereden bileyim?

 Tek bildiğim ortalıkta dolandığı.

 Tamam, nazik davranırım.

 - Bay Evello?

 - Buradayım.

 Seni sonra ararım.

 Merhaba bay Hammer.

 Durumu iyi idare ettiniz.

 Her dilden anlamak iyidir diye düşünüyorum.

 Gittiğiniz her yerde, başınızın çaresine bakabilirsiniz.

 Belki benim dilimden de anlarsınız, ha?

 Hediyelerin içine bomba gizlemek gibi mi?

 Biraz acemice olduğunu kabul ediyorum.

 Sizi küçümseyip duruyoruz.

 Açıkçası, aklınızdan ne geçtiğini bilmiyorum.

 Ne istiyorsunuz bay Hammer?

 Dün bir ipucu arıyordum.

 Bugünse ipin bir parçasını.

 Ve yarın kimbilir ne, değil mi bay Hammer?

 Ne aradığınızı bile bilmiyorsunuz?

 - Söyleyin.

 - Bela.

 Aradığınız bu bay Hammer.

 Ne kadar şanslı olduğunu biliyor musun?

 Uçurumdan yuvarlanmak seni öldürmedi, bomba öldürmeliydi.

 Ya da Sugar.

 Ona ne yaptın bu arada?

 Charlie'yi ölümüne korkutmuşsun.

 Dinle Mike.

 Senden hoşlandım.

 Başının çaresine bakabilmen hoşuma gitti.

 Makul bir adama benziyorsun.

 Neden bir anlaşma yapmıyoruz?

 Hatırı sayılır becerilerini alıp geldiğin mezbeleliğe dönmenin değeri nedir?

 - Bir fiyat söyleyin.

 - Ve sen de uyup uymadığına bakacaksın ha?

 Akıllısın.

 Değerini herkesten iyi biliyor olmalısın.

 Ücretimi olaya göre belirlerim.

 Bu seferki giderek yükseliyor.

 Demek öyle?

 Belki deneme amacıyla bir teklif yapmak istersiniz.

 Pekala bay Hammer.

 Sizinle konuşmak güzeldi.

 Bir ara tekrar uğrayın.

 Tekrar geldiğimde, aklımda ücretimle igili bir şeyler olur belki.

 Bir ücret belirlemek için artık çok geç bay Hammer.

 Artık çok geç.

 Buraya üçüncü gelişim ve hatun beni başından savmaya devam ediyor.

 Ben de geçinmek zorundayım.

 Başkasını yolla.

 Daha ne kadar katlanabilirim?

 Tekrar gelmeyeceğim diyorum sana.

 Başkasını bul.

 Ortalık adam kaynıyor.

 İnsan buraya çıkana kadar kalpten gidebilir.

 Seni kim çağırdı?

 - Carmen Trivago.

 Hangi oda?

 - Kulağının dikine git.

 Teşekkür ederim.

 Kızı seviyor.

 Kız ölmüş.

 Şarkı söylüyor, usta.

 Muhteşem.

 Güzel ses.

 Güzel, güzel.

 Bravo!

 Bravo!

 - Sen de kimsin?

 - Nicholas Raymondo'yla arkadaş olduğunu duydum.

 Raymondo mu?

 - Doğru.

 Raymondo.

 - Bir şey bilmiyorum!

 Hiçbir şey.

 - Oldukça iyi plakların var.

 - Oh, evet.

 - Caruso'nun Pagliacci'si.

 - Caruso'nun Pagliacci'si.

 Ustaca.

 - Tam koleksiyonluk bir parça.

 - Koleksiyonluk, evet.

 Lütfen, bilmek istediğin ne?

 Söyleyeceğim.

 Raymondo benim arkadaşımdı.

 Çok kederli bir arkadaş.

 Her zaman kederliydi.

 O  Nasıl diyorsunuz?

Mühendis bilimadamıdır.

 Çok akıllı, çok zeki.

 Çok kederli.

 Öldürüldü.

 Neden?

 Bilmiyorum.

 Bilmiyorum.

 - Neden kederliydi?

 - Dünyanın halinden, çok kederliydi.

 Bana derdi ki: "Ben çok zekiyim, Trivago, ama çok da aptalım.

" "Çok zenginim, çok da fakirim.

" "Küçük bir sırrım var ve çok önemli.

 Ama o kadar da önemli değil.

" - Bununla ne demek istiyordu?

 - Sorduğumda  Bunun, cevabı olmayan bir bilmece olduğunu söyledi.

 Şaka yaptığını sanıyordum.

 Ama ölünce, şaka olmadığını anladım.

 Bir yerlerde  Bir yerlerde sırrı gizli.

 - Nereden biliyorsun?

 - Geldiler, onu öldürenler.

 Küçük bir şey istediler.

 Sakladığı ve onların bulamadığı bir şey.

 Ve "nerede o" diye sordular.

 Ama ben bilmiyorum.

 Bilmiyorum!

 Güzel bir plak.

 Mike?

 Dün gece geldiler, sen ayrıldıktan hemen sonra.

 Seslerini duydum, bodruma saklandım.

 - Bir şey bildiğini düşünüyorlar.

 - Ama bilmiyorum.

 - Bunu onlara anlat.

 - Dinle, buradan kaçmalıyım.

 Seni bir kez buldular.

 Yine bulurlar.

 Arabama bineceğim.

 Kornayı duyduğunda koşarak gel.

 Mikey!

 - Selam, Mikey.

 - Ne oldu?

 Sana söylediğim gibi Culver City'ye gittim.

 Bir şey bilmiyorlar.

 Ama ilgilerini çekti.

 Neden sorduğumu bilmek istediler.

 - Onlara ne söyledin?

 - Hiçbir şey.

 Dinle, bırakmam gereken bir şey var, ama döneceğim.

 Birlikte gideriz.

 Merhaba.

 Sizin için yapabileceğim bir şey var mı bayım.

 Şu an meşgulüm  Ne yapıyorsun orada?

 Sana kıyafet alana kadar dolapta bulduklarını kullanabilirsin.

 Yatak odasını sen alabilirsin.

 - Sen nerede uyuyacaksın?

 - Kanapede yatarım.

 Kahve istersen mutfak  Teşekkür ederim, Mike.

 Teşekkürler, teşekkürler.

 Tamam, derdini açıkça anlattın.

 Bir şey değil.

 Mike?

 Mike!

 Bu gece neden geri geldin?

 Siz yokken, arayan olmadı Fikrini değiştirdin.

 Bir şey değiştirmene sebep oldu.

 Neydi o?

 - Bir şey bilmediğini söylemiştin.

 - Doğru, bilmiyorum.

 Ama onlar bildiğini düşünüyor.

 Yoksa peşinde olmazlardı.

 Belki bu işimize yarayabilir.

 Kapıyı zincirle ve telefona cevap verme.

 Seni güvenli bir yere sakladığımı düşüneceklerdir.

 Burada olduğunu bilemezler.

 Ama sana para verirlerse, onlara söylersin.

 O zaman nerede olacağım?

 Mike!

 Bunu yapamazsın!

 Mike?

 Mike!

 Nico, Nico  Oh, Nick  Nick'i öldürdüler Mike.

 Birileri Nick'i öldürdü.

 Hayır  Hayır, hayır  Velda?

 Velda?

 Merhaba Mike.

 Ne oldu?

 Nasıl bir belaya bulaştın bu sefer?

 Evet, evet öyle.

 Bunu görebiliyorum.

 Sevindim.

 Başın belaya girdiğinde seviniyorum çünkü hep bana geliyorsun.

 Ne oldu Mike?

 Nick öldü.

 Nick mi?

 Kriko yerinden oynamış ve araba üzerine düşmüş.

 Gerçekte olan bu mu?

 Benim için bir iki iş yapıyordu.

 Ve öldü.

 Günün birinde tüm arkadaşlarının öleceği gibi.

 Peşinde olduğun ne Mike?

 Nicholas Raymondo'nun sahip olduğu ve kızın da bildiği bir şey.

 Çok değerli bir şey.

 Peki Nick'in hayatına değer miydi?

 Ya da Christina'nın, Raymondo'nun, ya da Kawolsky'nin?

 Ya benim?

 Veya Lily Carver'ın?

 Christina'nın oda arkadaşı.

 Şu an benim dairemde.

 Dün gece de onu öldürmeye çalıştılar.

 "Onlar".

 Ne harika bir kelime.

 Peki kim bunlar?

 Her ne ise, o değerli şey için insanları öldüren isimsiz kişiler.

 Böyle bir şey var mı?

 Kimin umrunda?

 Herkes her yerde nafile bir arayışta - ne için?

 Neden kızı Pat'e devretmiyorsun?

 Kızı korumak onun işi.

 Korunmaya ihtiyacı varsa.

 Ya da sorgulasın onu, gereken buysa.

 Neden her seferinde polislik taslamaya kalkıyorsun?

 - Bu kadar erken yatakta ne işin vardı?

 - Biraz içki içtim.

 Alkolün sersemliğini uyuyarak atıyordum.

 Bu öğlen Toscio'da arkadaşın Ray Diker'a rastladım.

 Bardaki adamlardan birini işaret etti.

 Soyut sanat simsarı mı ne.

 Bir yoklayayım dedim ve tanıştım.

 Kulakların ihya oldu mu?

 Bir kaç isim döküldü.

 Duymak ister misin?

 Carl Evello'yu biliyorsun, fakat  Dr Soberin.

 Bir işine yarar mı?

 Adamın dediğine göre tüm dünyada yeni bir sanat doğuyormuş.

 Bu doktor da koleksiyonunu yapıyormuş.

 Nasıl bir koleksiyon?

 Bilmiyorum.

 Benden randevu koparmaya çalıştı.

 İçkiler birbirini izlemeye başlarsa  Sanırım doktor hakkında daha çok bilgi koparabilirim ondan.

 Randevu vermemi istiyor musun?

 Evet?

 - Evet ne?

 - Ne düşünüyorsun?

 Nick'i öldürenlerin yakasına yapışmayı düşünüyorum.

 Sevgili arkadaşının ölümünün intikamını mı almak istiyorsun?

 Ne kadar dokunaklı.

 Ne kadar güzel.

 Bilinmeyen o şeyi araştırmaya devam etmeni nasıl da haklı kılıyor.

 Neden gitmiyorsun Mike?

 Ben fikrimi değiştirmeden önce.

 Ayrıca dinlenmem gerekiyor  Yeni bulduğum arkadaşım, ruh eşimle boğuşacak kadar kuvvetli olabilmek için.

 Mike  Benimle Pigalle'de buluş.

 Saat ikide, tamam mı?

 Tamam.

 Dostum turşu gibisin.

 Tükenmiş, heba olmuşsun.

 Neyin var ahbap?

 Kendinde değil gibisin.

 Bana bir duble viski ver, şişeyi de bırak.

 - Kendine de koy.

 - Elbette.

 Her zaman.

 Kime içiyoruz?

 - Nick'e.

 - Nick'e.

 Mike.

 Mike!

 Mike, haydi.

 Herifin biri geldi.

 Senin kız ellerindeymiş.

 Velda'yı kaçırmışlar.

 Sana söylememi istediler.

 - Adam nerede?

 - Bilmiyorum, toz oldu.

 Gitti.

 Çok üzgünüm Mike.

 Teşekkürler evlat.

 - Jaguar yeterince sarmadı demek?

 - Evet küllükleri dolmuştu.

 Geçen gece yanımda olan kız, sana postalaman için bir mektup vermişti.

 Kime gönderildiğini biliyor musun?

 Evet.

 Şanslı herifin kim olduğunu bilmek istemiştim.

 Mike adında birine postalanmıştı.

 Mike mı?

 Beni hatırla İlginç bir mektup, ha?

 İyi akşamlar bay Hammer.

 Mektuba göz attık.

 Pek bir şey anlamadık.

 Bu kez sorun çıkaramayacaksınız bay Hammer.

 Dersimi aldım.

 Attığın fiskeden sonra iki saat kendime gelemedim.

 Tek bir kasımı bile oynatamadım.

 - Kaldır onu Charlie.

 - Elbette.

 İstersen bana yaslan, tamam mı?

 İyi misin?

 - İşte geldik bay Hammer.

 - Adımına dikkat et.

 İki haydut için, oldukça kibarsınız.

 Bu dünyadaki vaktimiz kısıtlı, kibar olmak lazım.

 Kendine gelmişsin.

 Yatmaya devam et.

 Kendini neden zorlayasın?

 Kimi göreceksin ki?

 Tanımadığın birini.

 Bir yabancıyı.

 Aradığımız nedir?

 Elmas mı?

 Yakut mu?

 Altın mı?

 Belki de uyuşturucudur.

 Dünya eskiden ne kadar da medeniydi.

 Ancak dünya ilkelleştikçe, hazineleri giderek güzelleşti.

 Belki de açgözlülüğün bittiği yerde, duygusallık kazanacak.

 Öleceksiniz bay Hammer.

 Ama arkadaşınız, onu kurtarabilirsiniz.

 Evet, kurtarabilirsiniz.

 Otoyolda arabanıza aldığınız o genç hanım, size bir mektup yazdı.

 Mektupta iki kelime vardı: ''Beni hatırla.

'' Sizden hatırlamanızı istiyor.

 Hatırlamanız gereken nedir?

 Korkmayın bay Hammer.

 Sadece zararsız bir ilaç.

 Sodyum pentotal.

 'Gerçek serumu'.

 Etkisi altındayken, uykuya dalacaksınız.

 Ve siz uykudayken, bilinçaltınız cevabı verecek.

 Ve hatırlamanız gereken şeyi haykıracaksınız.

 Tatlı rüyalar bay Hammer.

 ''Beni hatırla'' Ne demek istedi?

 Hayır  Hayır  Hayır!

 ''Beni hatırla'' Ne demek istedi?

 Şansımız var mı?

 .

.

altı, yedi, sekiz  Ve Bender bir kez daha kalkıyor.

 Hakem McCoy'u uzaklaştırmaya çalışıyor.

 McCoy bir kez daha geliyor.

 McCoy işi bitirebileceğinin farkında.

 Bender'in çenesine bir sol kroşe.

 Bu gece üçüncü kez yere düşüyor ve daha yolun yarısındayız.

 Bender fena dayak yiyor.

 Hey.

 Hey!

 Bender kaçıp kurtulmak istiyor ancak McCoy takipte.

 Bender'i iplere sıkıştırdı  Yaşayanların arasına döndün demek.

 - Sonunda anladım.

 - Öyle mi?

 - Evet.

 - Tamam, duyalım öyleyse.

 Kızı bırakacak mısınız?

 Elbette.

 Söz veriyorum.

 Bir kuş kadar özgür olacak.

 Konuşmak istiyor musun?

 Fısıldamak istiyorum.

 Fısılda öyleyse.

 Sug.

 Sugar!

 - Evet bay Evello?

 - Konuştu.

 Artık senindir.

 Bender için bu maçın çok erken olduğunu düşünüyorum Bu gece kaplan kesilen McCoy'la baş edemedi, McCoy, Bender'e oranla tecrübesini ve yumruklarını çok iyi konuşturdu, Bender bir acemiden farksızdı.

 Gilmore, Jim'in ağır bir yenilgi aldığını düşündüğü sırada bile  Jim nerede olduğunun ve ne yaptığının çok iyi farkındaydı.

 Gong sesi duyuldu ve genç adam yine yerinden fırladı.

 Onuncu Raund.

 McCoy solunu çıkardı, ancak Bender'dan güzel bir blok geldi.

 McCoy soluyla yaklaşıyor.

 Bender, engelliyor ve birbirlerine sarıldılar.

 Bender McCoy'u ittirdi ve soluyla bir yumruk attı.

 Bender güçlü bir sağ yumrukla puan alıyor  Sanıyorum Bender onu yaralamayı başardı.

 McCoy'un gözünde bir şişlik var ve Bender üzerine yükleniyor.

 Şimdi McCoy kaçıyor ve Bender kovalıyor.

 McCoy köşeye sıkıştı.

 Jim Bender yükleniyor  Carver.

 - Carver?

 - Geliyorum!

 - Carver.

 - Geliyorum.

 Geliyorum!

 - Bu giysileri nereden buldun?

 - Arkadaşın, bayan Wichman getirdi.

 - Ne zaman?

 - Dün.

 Parfüm de getirmişti.

 Kendimi insan gibi hissettim.

 Koklamak ister misin?

 Ne oldu?

 Sorun ne?

 "Beni hatırla" derken neyi kastetmişti?

 Oku şunu.

 "Hatırla" mı?

 Artık yoksam hatırla beni, gün be gün  Bizim için tasarladığın gelecekten bahsederdin Sadece hatırla beni, anlayacaksın Karanlık ve çürümüşlükten arta kalmışsa Bir zamanlar düşündüğümüz şeylerin izi  Son kısmı tekrar oku.

 Karanlık ve çürümüşlükten arta kalmışsa Bir zamanlar düşündüğümüz şeylerin izi  Mike?

 Mike!

 Beni bırakma.

 Dün gece kapıya dayandılar.

 İçeri girmeye çalıştılar.

 İçeri girmeye çalıştılar.

 Onlar?

 Paltonu alsan iyi olur.

 "Karanlık ve çürümüşlükten arta kalmışsa Bir zamanlar düşündüğümüz şeylerin izi" Ama bu bir düşünceyse, yok olmuştur, çünkü o öldü.

 Bir 'nesne' olmalı.

 Küçük, saklayabileceği bir şey.

 Ama nereye saklamış olabilir?

 Benzincide bunun için akit yoktu.

 Yuttu.

 Ve yutmuşsa, sende demektir.

 Kapıyı kapatın lütfen.

 Bu ne?

 Hayır, hepsi bu kadar.

 Paranı ödedim işte, ver artık şunu.

 Size vereceğimi söylemedim ki.

 Aslına bakarsanız, bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.

 Onu istiyorum.

 Ver!

 O genç hanıma otopsi yaptım, ve bir anahtar buldum.

 Ancak, kilitli olan her ne ise, istediğim o değil.

 Bir satıcı bulmak ve hasılatı paylaşmak gerekir Bir sürü sorun.

 Tek istediğim nakit, burada, avcuma.

 Yani, bu anahtarı istiyorsanız, ödeyin.

 Başka yok.

 Keyfiniz bilir.

 HAC.

 HAC.

 Sen burada bekle.

 Hemen dönerim.

 Hollywood Athletic Club - Yardım edebilir miyim efendim?

 - Bu anahtar, ne için?

 - Üye misiniz efendim?

 - Hayır.

 Bana anahtardan bahset sadece.

 Bağışlayın efendim.

 Üye değilseniz  Aman efendim !

 - Şimdi bana anahtardan bahset!

 - Bir dolap anahtarı.

 Kimin?

 Bir saniye efendim.

 - Bu  - Evet?

 Kimin?

 Nicholas Raymondo.

 10 yıllık üyelik.

 - Beni oraya götür.

 - Elbette efendim.

 İşte bu.

 - Bu sıcak.

 - Sıcak mı efendim?

 Bağışlayın efendim.

 Nedir bu?

 Bilmiyorum ama uzak dur.

 Kimseyi yanına yaklaştırma.

 Elbette efendim.

 Carver?

 Carver!

 Evet.

 Evet ama gittiği bara da göz atın.

 Kızın dairesine de bakın.

 Uğrarsa diye bir gözcü kalsın.

 Bir saniye.

 Tamamdır.

 Şimdi içeri girdi.

 - Anahtar nerede?

 - Hangi anahtar?

 Doktor Kennedy'den aldığın anahtar.

 Onu istiyorum.

 - Neden bahsettiğini bilmiyorum.

 - O anahtar çok önemli - Vaktimi harcama da ver şunu.

 - Velda kadar önemli mi?

 Pis işlerine bulaştırmasaydın hiçbir şeyi olmayacaktı.

 Şimdi ver şu anahtarı.

 - Onun için anlaşma yapacak mısın?

 - Lütfen, anahtar.

 Tabi ki anlaşma yapacaksın.

 Christina için yaptığın gibi.

 Onu bir hastanede gözaltında tuttun ve kaçıp öldürülmesine sebep oldun.

 Tıpkı Raymondo ve Kawolsky'nin öldürülmesi gibi.

 Ve Nick'in.

 Ve belki Carver'ın da, bildiğim kadarıyla.

 - Carver mı?

 - Evet.

 Şaşırdın mı?

 Burada nasıl bir soruşturma yürütüyorsun ki sen?

 Lily Carver, Christina Bailey'nin oda arkadaşı.

 Carver'ın cesedini bir hafta önce rıhtım civarında denizden çıkardık.

 Çok akıllısın ya, tek başına çalışıyorsun.

 Seni pabucumun detektifi!

 Büyük olduğunu düşündüğün bir şey gördün ve karışmadan duramadın.

 Kendini Carver olarak tanıtan bu kadın da neyin nesi?

 Bu nasıl oldu?

 Şimdi dinle Mike.

 Dikkatle dinle.

 Bir kaç kelime telaffuz edeceğim.

 Zararsız kelimeler.

 Tesadüfen bir araya gelmiş bir kaç harf.

 Ancak anlamları çok önemli.

 Ne anlattıklarını anlamaya çalış.

 Manhattan Projesi.

 Los Alamos.

 Trinity.

 Gidelim.

 - Velda ne olacak?

 - Ne olmuş ona?

 - O ne olacak?

 - Cehenneme kadar yolu var.

 Bırakalım da burada oturup kızını düşünsün, onun başına gelecebilecekleri.

 Bilmiyordum.

 Bilmiyormuş.

 Bilseydin daha mı farklı davranacaktın sanki?

 Diker?

 Ray Diker!

 Velda'yla tanıştırdığın adamın adı ne?

 Adı ne?

William Mist!

 Adı William Mist!

 Velda nerede?

 Nerede o?

 Nerede?

 Nerede?

 Nerede?

 Nerede?

 Nerede?

 Nerede?

 Dr G.

 E Soberin ~Uyku Hapı~ Bardaki adamlardan birini işaret etti.

 Soyut sanat simsarı mı ne.

 Bir yoklayayım dedim ve tanıştım.

 Bir kaç isim döküldü.

 Kulakların ihya oldu mu?

 Duymak ister misin?

 Dr Soberin.

 Bir işine yarar mı?

 Dr Soberin.

 Bir işine yarar mı?

 Dr Soberin  Dr Soberin  Dr Soberin  - Dr Soberin'in bürosu.

 - Dr Soberin, lütfen.

 Üzgünüm.

 Dr Soberin şu an müsait değil.

 Tüm çağrılarını bir cevaplama servisine yönlendirmiş durumda.

 - Neden başka bir doktoru aramıyorsunuz?

 - Ona bulmalıyım.

 Önemli.

 Size yardımcı olamam.

 Belki sahildeki yazlığındadır, ancak oranın telefonu yok.

 Yolculukların kederli ve melankolik bir tarafı vardır.

 Gitmekten hep nefret ettim.

 Ancak insan yeni bir yer bulmak zorunda  Aksi taktirde bir daha kederli ve melankolik olması mümkün değil.

 Kutunun içinde ne var?

 - Kutunun içinde ne var?

 - Merak kediyi öldürür, Ve kutuyu açacak olursan senin de başına farklı bir şey gelmeyecek - Beni aramakla en doğrusunu yaptın.

 - Evet biliyorum.

 Ama içindeki ne?

 Sana yanlış isim vermişler Gabrielle.

 Adını Pandora koymalıymışlar.

 O da bir kutuyu merak ediyordu ve açtı.

 Ve tüm şeytanları dünyaya saldı.

 Şeytanları boş ver.

 İçindeki ne?

 Lût'un karısını duydun mu hiç?

 - Hayır.

 - Hayır.

 Ona, geriye dönüp bakmaması söylenmişti.

 Ancak itaat etmedi ve tuzdan bir sütuna dönüştü.

 Sadece içindekini bilmek istiyorum.

 Sana söylesem bana inanacak mısın?

 Tatmin olacak mısın?

 Belki.

 Medusa'nın başı.

 Kutudaki işte bu.

 Ve ona bakan olursa, sadece taş kesilmeyecek  Kükürt ve küle de dönüşecek.

 Ancak bana inanmayacaksın.

 İlle de kendin göreceksin, değil mi?

 Nereye gidiyoruz?

 Benim gittiğim yere, senin de gelmenin imkanı yok.

 Seni kandırabilecek bir illüzyonum yok.

 Her kadın gibi sen de bir kedinin sezgilerine sahipsin.

 Kenara çekilir misin?

 Ceketimin üstüne oturuyorsun.

 Kutunun içindeki her ne ise, çok değerli olmalı.

 Uğrunda pek çok insan öldü.

 Evet, çok değerli.

 Yarısını istiyorum.

 Sana katılıyorum.

 En az yarısı senin olmalı.

 Bunu hakediyorsun, bana sağladığın kolaylıkları düşünecek olursak.

 Ancak ne yazık ki bu kutunun içindeki şey bölünemez.

 Öyleyse ben de hepsini alırım.

 Kusura bakmazsan  Gabrielle!

 Dinle beni  Ben Cerberus'um*  (Ölüler diyarını koruyan 3 başlı köpek) Ve cehennemin kapısında tüm başlarımla havlıyorum farzet.

 Sana, onu nereye götüreceğini söyleyeceğim.

 Ama sakın  Sakın kutuyu  Açma.

 - Merhaba Mike.

 - Velda nerede?

 İçeri gir.

 İçeri gir.

 Öp beni Mike.

 Beni öpmeni istiyorum.

 Öp beni.

 Yalancının öpücüğü "Seni seviyorum" der Ancak anlamı çok farklıdır.

 Böyle öpücüklerde üstüne yok.

 Öp beni.

 Velda!

 Velda!

 Velda!

 Velda!

 - Velda!

 - Mike!

 - Mike!

 - Velda!

 - Velda!

 - Mike!

 Mike!

||


Önceki Yazı
« Prev Post
Sonraki Yazı
Next Post »

Benzer Yazılar