Un illustre inconnu (2014)
| |
118 dk
Yönetmen:Matthieu Delaporte
Senaryo:Alexandre de La Patellière, Matthieu Delaporte
Ülke:Fransa
Tür:Dram, Gerilim
Dil:Fransızca, İngilizce
Müzik:Jérôme Rebotier
Nam-ı Diğer:Nobody from Nowhere
Oyuncular
Mathieu Kassovitz
Marie-Josée Croze
Eric Caravaca
Diego Le Martret
Siobhan Finneran
Özet
Sıkıcı hayatından bıkan bir emlakçı, zamanla insanlarla
tanışırken farklı kimliklere bürünür...Başrollerinde, 'Amelie' ve 'Munich' gibi
filmlerden de hatırladığımız Mathieu Kassovitz'e, Marie Josee Croze ve Eric
Caravaca'yı izlediğimiz yapımın yönetmen koltuğunda ise, Matthieu Delaporte
oturuyor.
Altyazı
Merhaba.
Bu Sebastien
Nicolas'dan bir mesajdır.
Bunu dinlediğinizde ben
ölmüş olacağım.
Elveda demek istedim.
Evet, işte bitti.
42 yıllık var olmamak.
Benim adım Sebastien
Nicolas'ydı.
Erkek.
Evlenmemiş.
Beyaz.
Dinini uygulamayan
Katolik.
Boy 1.80.
80 kilo.
Kahverengi saçlı.
Kahverengi gözlü.
Kan grubu A pozitif.
Hiçbir şey söylemeyen
biri hakkında ne diyebilirsin?
Söylenecek başka ne
var?
Ben hiç var olmamış
olsam da yine de yaşamak zorundaydım.
Leo seni babanın,
oğulun ve kutsal ruhun adına -Kız kardeşin iyi temizliyor.
vaftiz ediyorum.
Amin.
Amin!
Al bakalım.
-Sen garson değilsin.
-Merak etme.
Konuklarınla iyi
eğlen.
İşte.
-Nasılsın?
-İyiyim, ya sen?
-Torunum nerede?
-Uyuyor.
Ne iyi bir çocuk.
Bir tane daha ister
misin?
Anne lütfen Tamam konuşmayı bırakıyorum.
Sanki yapabilirsin de!
Bardakları alayım.
Koro çocuğum nasıl?
Merhaba Peder.
İyiyim ya sen?
İyiyim, tabii annenin
içkisi beni kör etmezse.
İyi görünüyor.
-Evet.
-Peki ya sen?
Neler yapıyorsun?
Ben emlakçıyım.
Hoşuna gidiyor mu?
-Hem de çok.
-İyi.
Hafta sonunu bizimle
birlikte geçir.
Denerim.
Bu gece dışarı mı
çıkıyorsun?
Bir toplantım var.
Aidat nasıl?
110 Euro, merkezi
ısıtma dahil.
İyi ışık.
Güneye bakıyor.
Fena değil.
Biraz pahalı ama fena
değil.
Halı yok.
Çocuğum için harika.
Onun toz alerjisi var.
Annesi güneyde.
Eylül ayında burada
olacak.
Orta okul için.
Fena değil.
Fena değil.
Biraz pahalı ama Fena değil.
Güney değil ama
güneye bakıyor.
Seni ararım.
Sebastien.
Millier Saint Cloud
için aradı.
Bir kamulaştırma
sorunu.
Onunla sen konuş.
Beni deli ediyor.
Tamamdır.
Birinci mesaj.
Merhaba hayatım.
Sanırım hâlâ iştesin.
Umarım yakında
görüşürüz.
Beni ara.
Çocuklar dikkatinizi
çekti mi?
O GPS'li kadında bir
şey var.
Çok flörtöz biri.
Hiç dikkat etmediniz
mi?
Emirler veriyor ama
bazen o "sola dön" diyor.
Fena değil.
Biraz pahalı ama fena
değil.
Pahalı ama fena değil.
Güney mi?
Güneye açık mı?
Güney değil ama Güney değil.
Güneye açık.
Güney değil güneye
açık.
Güney değil güneye
açık.
Merhaba.
Ben Charles Beaumont.
Merhaba.
Merhaba.
Lanet olsun.
Lanet olsun!
Çocuklar dikkatinizi
çekti mi?
O GPS'li kadında bu
şey var.
Çok flörtöz biri.
Hiç dikkat etmediniz
mi?
Emirler veriyor ama
bazen o "sola dön" diyor.
Hepimiz ilk kez
buraya geliyoruz.
Ne kadar zor olduğunu
biliyoruz.
Bu akşam yeni bir
üyeye merhaba dememizi istiyorum.
Charles.
-Merhaba Charles.
-Merhaba.
-Merhaba Charles.
Merhaba.
Benim adım Charles.
Ben bir alkoliğim.
Sekiz haftadan beri
ayığım.
12 yıl boyuna
çiçekçilik yaptım.
Beş yıl boyunca kendi
işim vardı.
Sabah 03.
00'te işe başladığımızda, 08.
00'de içmeye başlıyorduk.
İyi olduğunu
düşünüyorsun.
Tıpkı saat 08.00'de
kalkıp öğlen içmişsin gibi.
Değişemeyiz ve bilgelik
farkı bilmektir.
-Hepinize teşekkür
ederim.
-Teşekkür ederim.
-Teşekkür ederim.
-Teşekkür ederim.
İkinci katta ama çok
ışık alıyor.
Buradan küçük bir
terasa çıkışınız var.
Çok çekici değil mi?
Ve sonra o o oturma odasına pisledi.
Ve hiçbir şey yok.
Her yere yaptı.
Anahtarlarımı çek
defterimi kaybetti.
Kimin umurunda?
O kadar önemli değil.
Ama babam olduğumu
düşünüyorum da o pislikle beni
karıştırmak, işte buna dayanılmaz.
-İyi geceler.
-Hoşça kal.
Görüşürüz.
Charles!
Charles!
Charles!
Bekle Charles.
Zamanım yok.
Sen kimsin?
Dur!
-En iyisi gideyim
peder.
-Hayır, lütfen.
Lütfen Sebastien, kal.
Beni görmek için
gelmene sevindim.
Lütfen.
Mesele nedir?
Artık yapamıyorum
Peder.
Yapamıyorum.
Ben
Her zaman benden isteneni yaptım ama artık
Artık numara yapamıyorum.
Evet değişiklik
istiyorum.
Çünkü biliyorum.
Yaptığım şeyi
yapmak doğru değil.
Gerçekten değişmek
istiyorum.
Ama sadece o anlarda hayatta olduğumu
hissediyorum.
Biliyor musun
Sebastien insanlar hep ölümden sonraki hayattan
konuşuyorlar.
Ama onun kadar
önemli başka bir boyut var.
O da yaşamdan
sonraki yaşam.
Değişme hakkın
var, dönüşme.
Daha iyi biri
olmak için düzeltmeler yapabilirsin.
Ne yaparsan yap.
Yapabilirsin.
İstersen başka
biri olabilirsin.
Yeni biri
olabilirsin.
İlk olarak
çalışmanız için size teşekkür etmeliyim.
Bu yıl harika
rakamlar çıktı.
Umarım gelecek yıl
daha iyi olur.
Ve bu harika hediye
için teşekkür ederim.
Gerçekten.
Çok iyi seçim.
Zevkimi iyi
biliyorsunuz.
Herkese mutlu Noeller.
Mutlu Noeller.
Bayan Treven?
Ben Sebastien Nicolas.
Chambard ajansından.
Erken geldin.
-Sonra mı gelmemi
istersiniz?
-Hayır, elbette hayır.
Sadece bu ülkede çok
ender oluyor.
Bu da iki saatlik
zaman farkını bir saat düşünmeme neden oluyor.
Otursana.
-Teşekkür ederim.
Başlamadan önce sizin
bu gizlilik sözleşmesini imzalamanızı isterim.
Müşterime ait
bilgilerin kamuya açıklanmaması gerekiyor.
Anlaşmayı
imzaladığınızda her şey gizli kalacak.
Bu açık mı?
Evet.
Biz bu tür önlemlere
alışığız.
Ünlü birini temsil
ediyorum.
Siz herhalde onu
tanımazsınız ama o dünyaca ünlüdür.
Müvekkilim
Fransız'dır.
Yıllardır New York'ta
yaşıyor ama kimsenin haberi olmadan Paris'e
dönmek istiyor.
Müvekkilim geniş bir apartman
dairesi istiyor.
En azından 200
metrekare.
Üst katta.
Aşırı derecede sessiz.
Altında ya da üstünde
gençler ve küçük çocuklar olmamalı.
Mükemmel durumda
olmalı ve
Not almıyor musunuz?
Hepsini
hatırlayacağım.
Not almanızı tercih
ederim.
Asansörlü.
Geniş ama pencerelere
bakmamalı.
Müvekkilim sıra dışı
biridir ve sıra dışı bir şey ister.
Bunu yapabileceğinizi
düşünüyor musunuz?
Evet ona istediği
gibi bir yer bulabileceğimi düşünüyorum.
Kravatınızı çıkarın
lütfen.
Anlamadım?
Portakal rengine
katlanamaz.
Mösyö de Montalte?
Lütfen bayım.
Sigara içmemelisiniz.
Sigara içiyor musun?
Hayır.
15 yaşımdayken
başladım.
Joseph Rosenblatt bana
kemanını vermişti.
Kendin için olmazsa
onun için yap dedi.
Parmak uçlarının
kokusunu sever.
Ama insanlar artık kokuları
yok sayıyor.
Kolonya mı sürdün?
Hayır.
Senin gibi insanlar
genellikle kolonya sürerler.
Ucuz bir çeşit.
Emlakçı olduğuna emin
misin?
Evet efendim.
Sana ne istediğimi
söyledi mi?
Evet efendim.
Peki ne istiyorum?
Beni sınıyorsunuz
efendim.
Zeki bir küçük
emlakçı.
Yapacak işlerim var.
Yani zamanımı boşa
harcama.
İyi bir şey
bulduğunda tekrar gel.
Ve kravat tak.
Kötü giyinenlere
katlanamam.
Biliyor musun hepimiz
aynı maddeden yapıldık.
Birkaç hücre,
biraz sperm.
Ve bir sürü kaza.
Biyolojik rulet
oyunu diyebilirsin.
Her neyse, biz
kendi anne babamızız.
Biz seçimlerimiziz.
Bazen seyirciler seninle
pek ilgilenmez.
Öyle derler hep.
Diyelim ki insanlık
benim türüm değil.
Biliyorsun bunlar hastalıklı
zamanlar.
Bize müziğin
duyulmasından başka bir şey olduğunu söylediler.
Kutsaldan söz
ediyorsun.
Tanrı'ya inanıyor
musun?
Ben Mozart'a inanırım.
Ve ben çok dindarım.
Ve kendini Mozart'la
mı kıyaslıyorsun?
-Çok küçük.
-Çok küçük.
Ben bir çevirmenim.
-Bir çevirmenim.
-Bir rahip.
-Bir rahip.
-O bir peygamber.
Neden müziğe geri
döndün?
Bana kalsaydı tamamen
karanlıkta çalardım.
Ne yazık ki bir
müzisyen şefi görmeye ihtiyaç duyuyor.
Ya sen?
Hiç çocuk sahibi
olmak istedin mi?
Hayır lütfen.
Çok kötü bir oğuldum.
Daha kötü bir baba
olurdum.
Biliyor musun hepimiz
aynı şeyden yapıldık.
Birkaç hücre biraz
sperm.
Ve bir sürü kaza.
Ben Mozart'a inanırım.
-Ben Mozart'a
inanırım.
-Ve ben çok dindarım.
Ve ben çok dindarım.
Ve ben çok dindarım.
Ben Mozart'a inanırım.
Ve ben çok dindarım.
Hiçbir şey.
Hiçbir şey.
Çocuklukla ilgili
hiçbir şey yok.
Çocukla ilgili bir
şey ilgimi çekiyor.
Hiçbir şey.
Hiçbir şey.
Ben Mozart'a inanırım.
Ben Mozart'a inanırım.
Ben Mozart'a inanırım.
Mozart.
Mozart.
Ve ben çok dindarım.
Hiçbir şey.
Ve ben çok dindarım.
Hiçbir şey.
Çocukla ilgili bir
şey ilgimi çekiyor.
Her neyse biz kendi
anne babamızız.
Biz seçimlerimiziz.
Kendi seçimlerimiz.
Kendi seçimlerimiz.
Harika bir iş
çıkardınız, gerçekten harika.
Çok keskin.
-Teşekkür ederim.
-Bence en iyi yanı suyun akışı öyle değil mi?
Evet harika.
Sen Nehri manzarası harika
değil mi?
İnanılmaz evet.
Göreceğiz.
Onun seçimlerinin ne
olacağını söylemek çok zor.
Eskiden bütün
pencereleri açık severdi.
New York'ta bazen
balkonda keman çalardı.
Hâlâ çalabilir.
O kadar iyi değil
elbette ama çalabiliyor.
O çok yetenekli.
O gün onunla olmam
gerekiyordu.
Boston'da bir konseri
vardı.
10 saatlik araba
yolculuğu tam bir çılgınlıktı ama o
hiçbir şeyi dinlemedi.
Yoldan çıktı ve araba
alevler içinde kaldı.
Hayatta kaldığı için
şanslıydı.
-Günaydın mösyö.
-Günaydın mösyö.
Sanırım çok mutlu
olacaksınız.
Altı daire seçtik.
Hepsi Sana soruyorum.
En çok hangisini
sevdin?
Bence Quai aux Fleurs
apartmanının harika bir manzarası var.
Bayan Traven de -Bayan Traven'a sormuyorum.
Senin en çok neyi
sevdiğini soruyorum.
Hepsi olağanüstü.
Landes dışında
perdeleri sürekli kapalı yaşayan biri için
manzara bir öncelik değil.
En önemli şey
mahremiyet ve sessizlik.
Yani ben olsam
Passy'deki Rue Alboni evini alırdım.
Onu alıyorum.
Babette sen Paris'e
geri dön.
Erkekler kalacak ve
kutlayacaklar.
Neden arkamı dönüp çaldığımı
biliyor musun?
İnsanların seni
dinlemesini sağlamak için mi?
Ben de öyle derdim
ama kaç kişi müzik biliyor?
Kaç kişi iyi ya da kötü
çaldığımı biliyor?
Mart 1939'da Prag işgal
edilmiş bir şehirdi.
Hitler ziyarete gitti.
Alman devriyeleri
şehirde gezdi.
Ve küçük bir onbaşı Mendelssohn'un
heykelinin indirilmesini Akademi
Müzik'e emretti.
Askerler itaat etti.
Çatıya çıktılar ama
Mendelssohn'u tanımıyorlardı.
Ve Wagner indirildi.
Askerler gibi
insanlar bir şey bilmezler.
Ben her zaman Sibelius
Konçerto'ma bayılırım.
Ve o değersizdi.
Değersiz.
Arkamı dönüp
çaldım çünkü
Çünkü insanları görüyorum.
Onları bir skor
tabelası gibi okuyorum.
Her zaman gördüğüm
şeyden nefret ettim.
Örneğin Babette.
O tacizden, kötü
davranıştan ölüyor.
Ben de ona işkence
ediyorum.
Tıpkı küçük hayvanlı bir
çocuk gibi.
Ve sen sana bakıyor ve hiçbir şey görmüyorum.
Kedi gibisin.
İnsan seni affeder
ve sonra işte oradasın.
Bir kedi gibi.
İnsan seni affeder
ve sonra işte oradasın.
Bir kedi gibisin.
İnsan seni affeder
ve sonra işte oradasın.
Hadi Nick buraya gel.
Buraya gel.
Hayır!
Yerine!
Çubuk ister misin?
Tamam yakala!
Yakala!
Aferin sana Nick.
Hayır!
Hayır!
Hayır!
Çörek ister misin?
İster misin?
Izgara somon.
Izgara somon.
Mozart.
Mozart.
Mozart İnsanlık gerçekten benim türüm değil.
İnsanlık benim türüm
değil.
Chambard ajansı.
Merhaba.
Merhaba.
Henri de Montalte, Bay
Chambard lütfen.
Merhaba Bay Montalte?
Nasılsınız?
Daireniz gibi mi?
-Evet iyi.
Bu yüzden arıyorum.
Genç satıcınızı övmek
istedim.
Sıkı elbisesi ve
portakal rengi kravatı olan.
Evet Sebastien
Nicolas.
Evet o.
Çok utangaç ama gerçekten
çok etkili.
Ona bir ikramiye
verin.
Bunu hak etti.
Merak etmeyin.
Personelime iyi
bakarım.
İyi.
Çünkü onu son kez
gördüğümde ayakkabıları biraz şeydi Bana
güvenebilirsiniz.
Aradığınız için
teşekkür ederim.
Yakında görüşürüz.
-Teşekkürler.
Size iyi günler.
Henri beni dinle.
Lütfen.
Henri lütfen.
Çek git.
Seni uyarmıştım
Clemence.
Sana istemediğimi
söyledim.
Ondan kurtulmuş olman
gerekirdi.
Henri Hastayım.
Çek git!
Böyle biteceğini
biliyordum.
Hastayım.
Kanımda bir şey var.
Çek git.
Bu bir yıl önceydi.
O zamandan beri
büyüdü.
Greart'ta yedinci
sınıfta.
Pratt ona
konservatuarda öğretmenlik yaptı.
Hatırladın mı?
Hep seni tanımak
istedi.
Hakkında hiç kötü
konuşmadım.
Beni terk ettiğini
falan hiç söylemedim.
Her zaman büyük bir
aşkı tanıdım dedim.
O da o aşktan doğdu.
Ve babası onun için sadece müzik önemli.
O çocuk için uygun
biri değil dedim.
Babasının sık sık bir
şey yapacaksan doğru yap dediğini
söyledim.
Başka türlüsü dürüst olmaz
derdi dedim.
Bu kendine ve
başkalarına yalan söylemektir.
Ve babası çok dürüst
biridir.
O yalanlara
katlanamaz.
Ona bu yüzden birlikte
kalamadık dedim.
Babası benim olamazdı
çünkü müziğe aitti.
O çok ketum ama çok
harika bir çocuk.
Çok cesur.
Adresimiz fotoğrafın
arkasında.
Hoşça kal Henri.
İzninizle.
Onun nesi var?
Bu Roma'daydı.
Hatırladın mı?
Vincent?
Merhaba efendim.
Merhaba Vincent.
Evet artık gideceğim.
Ne yapıyordun?
Ev ödevimi.
24 Nisan'da ne oldu?
Uzun Thibaud Resitali.
Elbette.
Elbette.
Evet, evet, evet.
Ne yapmalıyız?
Ne istersen.
Ama sen?
Sen ne istiyorsun?
Özel bir şey değil.
Peki o zaman parkta özel
olmayan bir şey yapalım.
Her zaman seni
tanımak istedim.
Ama sanırım senden
nefret ediyorum.
Dinle Vincent hepimiz
aynı maddeden yapılmayız.
Hücreler, kan, sperm
ve şans.
Bir tür biyolojik
rulet.
Ve biz kendi
ebeveynlerimiziz.
Seçimlerimiziz.
Kendini al.
Ebeveynlerin benden
çok Mendelssohn ve Beethoven.
Farkında değilsin ama
şanslısın.
Öksüz olmak gerçek
bir ayrıcalık.
Bach gibi.
Ya da Wagner.
Seni terk ettiğimde
sana bir hediye verdim.
Üzerinden bir yükü
aldım.
Bir gün bunu
anlayacaksın.
Hâlâ annenden
kurtulman gerekiyor.
Ama çok uzun süre dayanmaz.
Alo?
Bayan Treven?
Rahatsız ettiğim için
üzgünüm.
Mösyö de Montalte bir
an önce sizi görmek istediğini söyledi.
Yarın öğlen kendisiyle
buluşabilir misiniz?
Nedenini söyledi mi?
Kendisi söyleyecekmiş.
Size iyi akşamlar.
İyi akşamlar.
Mösyö de Montalte.
Oturun.
Peki.
İspanya'da bana bir
daire bulmanı istiyorum.
Sevilla ya da
Madrid'de.
Herhangi bir yerde.
Umurumda değil.
Anladın mı?
Aptal Traven.
Onu dinledim ve bak!
Neden geri geldim ki?
Onu kovacağım.
Neşelen biraz.
-Nasıl cüret edersin?
Bana bak.
-Ondan kurtul.
-Utanç verici miyim?
-Hanımefendi lütfen.
Sen utanmalısın.
Çek git!
-Ondan kurtul.
-Seni pislik.
Bırak gideyim.
-Hanımefendi lütfen.
-Kaçığın tekisin.
-Bırak onu.
-Hanımefendi lütfen.
-Hayır lütfen.
Lütfen.
Hayır lütfen.
Lütfen.
Biliyor musun?
Özür dilemek
istediğini söyle ona yoksa onu kovalarım.
Yemin ederim -Söyledikleri yüzünden çok üzgün.
Sen buraya gelmeden
önce Vincent hakkında ne kadar kötü hissettiğini
bana söyledi.
Sana oğlumdan mı söz etti?
Kötü davrandığını
biliyor.
Ne yapacağını
bilememiş.
-Onunla konuşacağım.
-Hayır.
Şu anda olmaz.
Bana biraz zaman ver.
Güven bana.
Bir daha sesini
duymak bile istemiyor.
-Merhaba.
-Merhaba.
Mümkünse bir film
arıyorum, baba oğul buluşmasıyla ilgili.
-Özel bir film mi?
-Hayır.
Bir baba oğul
buluşması.
Boorman'ın Zümrüt
Ormanı var.
Oğul Amazon yerlileri
tarafından kaçırılıyor.
Ormanda tek başına
büyüyor.
-Hayır.
-Kayıp, Costa
Gavras'tan.
-Kim?
Kayıp, Costa
Gavras'tan.
Kayıp ama onun ölüsünü
buluyor.
Ya da Superman.
Richard Donner'in ilk
versiyonu.
Onu gördün değil mi?
Hayır.
Bu harikadır.
Marlon Brando, Gene
Hackman.
Doğum, yeniden
buluşma.
Harika!
Uzaklara yolculuk
edeceksin benim küçük Kal-El'im.
Seni asla terk
etmeyeceğiz.
Ölümlerimizde bile.
Hayatlarımızın
zenginliği senin olacak.
Sahip olduğum her
şey öğrendiğim her şey, hissettiğim her
şey bütün bunlar ve fazlası sana vasiyetimdir oğlum.
Beni içinde
taşıyacaksın.
Hayatının tüm
günleri boyunca.
Benim gücümü kendi
gücün yapacaksın.
Gözlerinde
hayatımı göreceksin.
Hayatın benimki
yoluyla görülecek.
Yalnız değilsin.
Bir daha asla
yalnız olmayacaksın.
Yalnız değilsin.
Bir daha asla
yalnız olmayacaksın.
Alo?
Annem beni aramanı
söyledi mi?
Beni aramanı söyleyen
annem miydi?
Bayan Traven?
Merhaba Chambard
ajansından Sebastien Nicolas.
Bir dakikanız var mı?
-Elbette.
Nasılsınız?
-İyiyim ya siz?
Çok iyi.
Teşekkür ederim.
Mösyö de Montalte
hâlâ İspanya'ya taşınma düşüncesinde mi
sormak için aradım.
Dürüst olmak
gerekirse bilmiyorum.
Şu anda durum çok
karmaşık çünkü onun evi soyuldu.
Gerçekten mi?
Bir şey çalındı mı?
Anlaşılan bir şey
alacak kadar zamanları Sebastien?
Ne kadar Bay Montalte bu hafta sonu bana sigorta
memurunu aramamı söyledi.
-Ne kadar delice bir
şey.
-Evet.
Dinleyin, sizi
gelecek hafta ararım.
Her şey için teşekkür
ederim matmazel.
-Size iyi günler.
-İyi günler.
Neredeydin?
Millier'de bir saat
bekledik.
Çünkü soyuldum.
Anladım.
Ama arayabilirdin.
Tamamen yalnızdım.
Bir saniye.
Alo?
İzninle.
Evet Henri?
Cumartesi mi?
Hayır elbette.
Çok heyecanlanacak.
Her çocuk gibi.
Kendini çok zorlama.
Harika görünüyor.
Elbette.
Teşekkür ederim.
Evet?
Biziz!
Merdivenleri çık.
Asansör bozuk.
Hadi gidelim.
Gel.
İçeri girin.
-Merhaba.
-Merhaba.
Çok teşekkür ederim.
İyi misin?
Sadece bir sorun mutfaktaki terslik.
İzin verirsen yardım
edebilir miyim?
Hayır iyiyim.
Teşekkür ederim.
Pekâlâ ben gidiyorum.
Seni 11.00'de alırım.
-Evet pekâlâ.
-Bana bir öpücük ver
hayatım.
İyi akşamlar.
-Hoşça kal.
Onlar beyaz zambaklar.
-Evet.
-En sevdiklerin
olduğunu söyledi.
Evet harika.
Çok teşekkür ederim.
Beni izle.
Bir yere otur.
Ben çiçeklere
bakacağım.
Bana bir mektup mu
yazdın?
Bu, bu şey için değil Şu an için değil.
Ver onu bana.
Ver bana.
Okumamı ister misin?
Sevgili Vincent
sen oğlumdun ama ben baban olamadım.
Senin için asla
bir şey yapmadım çünkü egoist korkağın tekiyim.
Beni özlediğini
biliyorum ama yokluğum için üzülmemeye çalış.
Asla kimsenin yanında
olmadım.
Sevmeyi hiç
öğrenmedim.
Bugün sana benim
için değeri olan tek şeyi bırakıyorum.
Kemanımı.
O benim tek
sırdaşım tek gerçek dostum oldu.
Umarım senin için
de öyle olur.
Ona iyi bak.
Müziksiz bir
hayat, hayat değildir.
Önemsiz bir varoluştur.
Onsuz asla
yaşayamazdım.
Bir sessizlik
dünyasında yaşıyoruz.
Tanrı'nın
sessizliği.
Çaldığında o
sessizliği dolduruyorsun.
Artık hiç çalamam
ve sessizlik beni ele geçirecek.
O sessizliğin seni
ele geçirmesine izin verme.
Seninle dünya
arasına müziği koy.
O seni
koruyacaktır.
Müziğini çal.
O ölümsüzdür.
Hepsi bu.
Özür dilerim.
Gidip bir şey yemek
ister misin?
-Pekâlâ.
-Hadi.
Hadi.
Merhaba.
Bu Sebastien
Nicolas'dan bir mesajdır.
Bunu dinlediğinde
ölmüş olacağım.
Elveda demek istedim.
Bu güzel.
Güzel.
Al dostum.
Günaydın efendim.
Ben Maria!
Merhaba canım.
Günaydın efendim.
-Günaydın.
-Korkarım kötü
haberlerim var.
Yatak odasından
başlayacağım.
Hayır Maria.
Ben iyi değilim.
Evine gidebilirsin.
-Üzgünüm efendim.
Hoşça kalın.
-Hoşça kal.
Birini sevip
destek olabiliriz ama onun için yaşayamayız.
Sebastien yalnız
bir adamdı.
Ama iyi bir adamdı.
Dürüst ve adil bir
adam.
Öfke ve nefret
yeteneği yoktu.
Diğer insanları
seven, içine kapanık biri ama kendini
sevmeyen.
Sebastien'ı 30
yıldan fazladır tanırdım.
Benim koro
çocuğumdu, hem de bu kilisede.
Ama birkaç hafta
önce bana kendisinin söylediği gibi.
Birini gerçekten tanıyabilir
miyiz?
Hiçbirimiz
Sebastien'ın bu kadar genç gitmek istemesine
neyin neden olduğunu bilemeyeceğiz.
Hayat yolculuğunda
anlamı kaybetmesine neyin neden olduğunu.
Bütün onu sevenler
için şu sözcükleri okumak istiyorum.
Bilgelik
kitabından.
"Doğruların ruhları
Tanrı'nın elindedir ve onlara dokunacak
bir işkence yoktur.
Bilge olmayanların
önünde ölmüş gibi görünürler ve onların
gidişleri sefillik olarak algılanır.
Bizden gidişleri
tam bir tahribat içindir ama onlar huzur
içindedirler.
İnsanın gözünde
cezalandırılacak olsalar da onların
umutları tam bir ölümsüzlüktür." Mösyö de Montalte.
Gelmeniz çok güzel.
Sebastien çok
sevinirdi.
Sizi çok severdi.
Ailesini tanıtabilir
miyim?
Bayan Nicolas.
Bu Henri de Montalte,
büyük bir kemancı.
Oğlunuzun prestijli müşterilerinden
biri.
-Merhaba bayım.
-Başınız sağ olsun
madam.
Mösyö.
-Evet?
-Mösye de Montalte?
Yüzbaşı Deveaux,
Teğmen Lionnet.
Suç karşıtı birim.
Birkaç sorumuz var.
Sebastien Nicolas'yla
ilgili.
İçeri girin.
Mösyö de Montalte?
İçeri girin.
Merhaba.
-Merhaba bayım.
Oturun lütfen.
Birkaç şeyi kontrol
ediyoruz.
Şiddetli bir ölüm
için rutin.
Uzun sürmez.
Yapacak işim yok ve zaman
kaybetmeyi hiç sevmem.
Bay Nicolas'yla ilk
olarak nasıl tanıştınız?
Geçen Noel'de.
Bir daire arıyordum.
Onu sık sık gördünüz
mü?
Beş ya da altı kere.
Telefonda konuştunuz
mu?
Birkaç kere.
İyi bir ilişkimiz
oldu.
İzninizle?
Hayır.
Üzgünüm.
Sadece kendi kokuma katlanabiliyorum.
Siz ve Bay Nicolas arkadaş
mıydınız?
Benim hiç arkadaşım
yok.
İnsanlık bana uygun
bir tür değil.
Ama cenazesine
gittiniz.
Benim yaşımdaki
insanların son zevklerinden biri.
Öldüğü gün sizi aradı.
Cumartesi, Ekim 19'da.
Ne istediğini
hatırlıyor musunuz?
Cumartesi.
Emin misiniz?
Hatırlamıyorum.
Akşam 19.30'da 40
saniyelik bir arama.
Telesekreterime
konuşmuş olmalı.
Onunla konuşsaydım
hatırlardım.
Peki mesaj bırakmamış
mı?
Anlaşılan hayır.
Üzgünüm.
Ne istediğini
bilmiyor musunuz?
Aradığı son kişi
sizsiniz.
Onu son gördüğünüzde
endişeli, üzgün ya da depresyonlu gibi
görüldü mü?
Hayır.
O her zaman aynı
davranırdı.
Daha çok sıkıcı.
Sizinle hiçbir sorun
için konuşmadı mı?
Onu rahatsız eden bir
şey?
Hayır.
Evet bir kez.
Vergileri.
Aklınıza bir şey
gelirse çekinmeyin.
Bizi gördüğünüz için teşekkür
ederim.
-Teşekkür ederim.
-Tatile mi
çıkıyorsunuz?
Hafta sonu için
oğlumla.
Güzel.
Zevk alın.
-Teşekkür ederim.
-Hoşça kalın.
-Bizimle görüştüğünüz
için.
-Güle güle.
Kapıyı arkanızdan
kapatın.
Burası dev gibi.
Yatak odaları arkada.
İstediğin birini seç.
Yeşil olan?
Hangisini istersen.
Vincent hazır!
Soğuyor.
Gel ve yemeğini ye.
Hadi.
Carnegie'deki ilk
seferini hatırlıyor musun?
Hayır, bilmiyorum.
Neden?
Ya da Viyana
Filarmoni'deki?
-Ben -Gençken nasıldın?
Ben gençtim.
Gerçekten benim
yaşımdayken?
İyi miydim yoksa yaramazlık
mı yapıyordum diye mi bilmek istiyorsun?
Evet, doğru.
Başlangıç olarak.
Dinle, ben yalnız
biriydim.
Çok fazla keman
çaldım.
-Bu cevap saçma.
-Anlamadım?
Keman çok zor.
Yalnız.
Futbol gibi değil.
Hepsi bunu söylüyor!
-Sinirlenmene gerek
yok.
-Evet var!
Ne zaman bir soru
sorsam asla cevap vermiyorsun.
Ne oldu Vincent?
Ne zaman sana
yaklaşsam beni bir kenara itiyorsun.
Öyle değil.
Öyleyse ne?
Sana dürüst olmaya
çalışıyorum.
Ama sana asla
veremeyeceğim bazı şeyler var.
Neden?
Çünkü ben Ben artık büyük bir kemancı değilim.
Ben hiç Artık Rosenblatt'ın hayran olduğu adam
değilim.
Artık annenin
sevdiği adam değilim.
Eskiden kim
olduğunu bilmiyorum.
Ama babam olduğunu
biliyorum.
Ya müziğin?
Yaklaşan resital
nasıl?
-İyi.
Gerçekten mi iyi yoksa
bir anlamda mı?
Bilmiyorum.
Mendelssohn
konçertoyu çalıştım ve sanırım yaptım.
Ama konser farklıdır.
Elbette.
Stres.
Gürültü.
Hareket.
Nasıl tepki
vereceğimi bilmiyorum.
Hadi bir bakalım.
Anlamadım?
Hadi çalışalım.
Kemanını tamamen
kullan, onu izle.
Topu atmak gibi.
Sakın durma, onu izle.
İşte bu.
Jestini tamamla.
Ve özellikle Sırrımı bilmek ister misin?
-Evet.
Orta parmağını
kullanıyorsun.
Arşede.
İşaret parmağını
değil.
Biliyor musun neden?
-Hayır.
-İşaret parmağı
her zaman güçlüdür.
Orta parmakla
müziği zorlayamazsın.
Anladın mı?
-Evet.
-Güzel.
Midyeler iyi mi?
-İnanılmaz.
-İyi.
Biziz.
Merhaba anne.
-Merhaba.
Hafta sonu iyi miydi?
-Harika!
Ya sen?
Ben de harikayım.
Çay için zamanın var
mı?
Neden olmasın?
Tamam.
-Hafta sonun nasıldı?
-İyi.
Seni tanıyan iki
polis beni ziyarete geldi.
Cuma günü seni
ziyaret ettiklerini söylediler.
-Yüzbaşı Deveaux mu?
-Kesinlikle.
Senden ne istiyormuş?
Bir emlakçı tanıyıp
tanımadığımı sordu.
Sebastien Nicolas
diye biri.
Güya beni bir kere
aramış, 10 dakika boyunca.
Herhalde bir hatadır
dedim.
Ama bu onları
şaşırttı.
Giderlerken senin fotoğrafını
gördüler.
Seni tanıyıp
tanımadığımı sordular.
Vincent'in babası
olduğunu söyledim ve terk ettiğini.
Hâlâ onun beni
aradığını neden düşündüler anlamadım.
O aramadı seni ben
aradım.
Sebastien lokantada
gördüğün adamdı.
O seninle konuştuktan
sonra açıkladı.
Seni aramak için onun
telefonunu kullandım.
Yarın dedektifi
arayıp açıklarım.
İntiharları
araştırdıklarını bilmiyordum.
Ben de öyle.
Günaydın.
Günaydın.
Hediye paketi ister
misiniz?
Hayır teşekkür ederim.
Siz yollarsınız değil
mi?
Evet elbette.
Hangi adrese?
Yüzbaşı Deveaux,
polis merkezi.
Tonio aç şunu.
-Yüzbaşı Deveaux?
-Evet?
Savcılık bürosu için
hatta kalın.
Antoine ben Sandra.
Ekibini topla.
Sabah 06.00'da
kemancıya gidiyoruz.
Evi arayıp
tutuklayacağız.
Suçlamalar, cinayet
şüphesi.
Sebastien Nicolas
vakası.
Anladın mı?
Ne oldu Henri?
Clemence biliyorum bu
garip ama lütfen soru sormadan ya da kesmeden
dinle.
Bunu al.
İçinde babalık testi
için bir talep var.
Bu yasaldır.
İhtiyaç duyulan tek
şey imzan.
Ayrıca Landes evi,
apartman katı ve bazı hesaplar için vekaletleri
bulacaksın.
Hepsi Vincent'in
adına.
Şu andan itibaren bana
bir şey olursa her şey onun.
Sana ne olabilir?
Neler oluyor?
Hoşça kal Clemence.
Vincent'a sevgilerimi
söyle.
Onu terk etme.
Lütfen.
Mösyö de Montalte?
Mösyö de Montalte.
Polis!
Antoine?
Topla şunları.
Topla.
Elizabeth Hayatını Yeterince
Mahvettim.
Kovuldun.
1, 2, 3, 4, 5.
Polisin dediği doğru.
İtiraf ettikten sonra
iyi hissediyorsun.
Bu bir rahatlama.
Kendini kabul
ediyorsun.
Ben Sebastien
Nicolas'yı öldürdüm.
Çünkü gözlerine
katlanamıyordum.
Çevremdeki sürekli
varlığına.
Bana bakış tarzına.
Beni çalışmasına,
beni gözlemesine.
Çünkü beni oğlumdan uzak
tutmaya çalıştı.
O, 12 yıl boyunca bir
baba için hasret çekti.
Kim onu inkâr edecek
kadar acımasız olabilir ki?
Sebastien Nicolas'yı ortadan
kaldırdım ve bundan pişman değilim.
Yaşamak istemiyordu.
Onu özgür bıraktım.
Önceden tasarlanmış
değildi ama pişman değilim.
Bir şeyleri sakladım
çünkü polisin anlamayacağını biliyordum.
Beni mahkum etmeyi
deneyeceklerdi.
Yaptıkları şey budur.
Evet?
Babana sarılmayacak
mısın?
Bu harikaydı.
Seninle gurur
duyuyorum.
Onur yok.
Umut yok.
Hapishane seni bir
bedenden başka bir şey olmamaya mahkum
ediyor.
Ama vücut bir
yanılsama.
İki parmağımı
kaybettim.
Çok mu eksik kaldım?
Biz olduğumuz kişi
değiliz.
Gerçeklik gerçek
değil.
10 yıla mahkum oldum.
Avukatım beş yılda çıkacağımı
söyledi.
Eğer iyi davranırsam.
Ben hep iyi bir çocuk
oldum.
Her zaman itaat
ederek bekledim.
Ama şimdi bekleyecek
bir şeyim var.
Artık başka biri
oldum.
Kendim oldum.
Artık farklıyım.
Diğer herkes gibiyim.
||
« Prev Post
Next Post »