Düş Kapanı (2003) Dreamcatcher
| |
136 dk
Yönetmen:Lawrence Kasdan
Senaryo:Stephen King, William Goldman, Lawrence Kasdan
Ülke:ABD, Avustralya
Tür:Dram, Korku, Bilim-Kurgu
Vizyon Tarihi:18 Nisan 2003 (Türkiye)
Dil:İngilizce
Müzik:James Newton Howard
Oyuncular
Morgan Freeman
Thomas Jane
Jason Lee
Damian Lewis
Timothy Olyphant
Özet
Jonesy, Henry, Pete ve Beaver aralarında bir arkadaşlık
anlaşması yapmışlardı. Çocukluklarında birlikte yaşadıkları bir olay sonrasında
hepsi garip bir güce sahip olmuştu. Şimdiyse tehlikeli bir varlık bu
arkadaşlığı ve gücü test ediyordu. İçlerinden bazıları buna dayanamayacaktı,
bazılarıysa daha önceden kimsenin karşılaşmadığı bu tehlikeye karşı dünyayı
kurtaracaktı.
Altyazı
Carl's Jr. 'da 6 dolarlık hamburgeri 3. 95'e satıyorlar ve
insan karlı çıktığını sanıyor.
İşin aslı, en iyi
hamburgeri de onlar yapıyor.
Dün oraya gidip üç
hamburger söyledim.
Var ya, üç köfte beni
neredeyse tıkıyordu.
Eve gidince bir
paket de Eggos yedim ama Carl'ın
hakkını da yememek lazım.
Yani ortalıkta Carl
Junior olarak dolaşan biri var, öyle değil mi?
Babasının yani asıl
Carl'ın gölgesi olmaktan hiç sıyrılamıyordur.
Aşırı yemenin,
anneni öldürdüğünü düşünmenle bir ilgisi var mı?
Yani ölümüne yiyerek
kendini mi cezalandırıyorsun?
Onu öldürdüğünü düşünüyorsun
ama.
Değil mi?
Asla öyle bir şey
demedim.
O büyük, süslü meşe
yataktan sana seslendi.
Göğüs ağrısı
olduğunu söyledi.
Bunlardan sana hiç
bahsetmedim.
nasıl bilebilirsin
ki?
911 Acil'i araman
için yalvardı.
Sana sürekli
seslenirdi, değil mi Barry?
Orada değildin.
Neler olduğunu nasıl
bilebilirsin?
nasıl?
Önemli değil.
Önemli olan kendini suçlamaktan vazgeçmen.
Vazgeçmezsen, yok
yere erkenden mezara gireceksin.
Beynimi okuyorsun!
Kes şunu!
Yapma.
Bunu yapmana gerek
yok Barry.
Beni rahat bırak!
Senin hatan değildi.
Jonesy?
Nasılsın Henry?
Ne dedin?
Sağır mısın?
"Nasılsın? "
dedim.
ATAH.
Aynı tas aynı hamam.
Anladım.
Henry, bu hafta sonu
boşsan Duddits'i görmeye gidelim mi?
Tamam.
Benim de ne zamandır aklımdaydı.
Uzun zaman oldu.
Açık!
Kapatmalıyım.
Biri geldi.
Cumartesi görüşürüz.
Tamam.
Cumartesi görüşürüz.
Evet, Bay Defuniak ikimiz de Maine'liyiz, biliyor muydun?
Sen
Pittsfield'dansın.
Kopya çeken burslu
öğrencilere ne olur, biliyor musun?
O gün griptin, değil
mi David?
Sınava giremedin,
değil mi?
Hasta olduğun için sınavı
kaçırdığına göre bana bir deneme
yazsana.
3000 kelime, Norman
İşgali'nin kısa vadeli etkileri hakkında.
- Hemen başla.
- Evet, efendim.
Pittsfield geri
dönülecek kadar iyi bir yer değil.
Teşekkür ederim
efendim.
Nereden bildiniz?
O gün orada bile
değildiniz?
Bazen bilirim.
Merhaba.
Bu işe
yaramayacaktır.
Bir araba
satıcısıyla asla böyle lafa girmeyin.
Zorlukları severiz.
Bir saat içinde
Fryeburg'daki bir evi göstereceğim.
Büyük komisyonu var.
Ve araba
anahtarlarımı kaybettim.
Yedek yaptırabilir
misiniz?
- Bir gün sürer.
- Biliyordum!
Sakin ol, Trish.
Belki yardım
edebilirim.
Bir şeyleri bulmakta
çok iyiyimdir.
Adımı söyledim mi?
Hatırlamıyorum da Tahmin ettim.
Anahtarları bulalım.
Selam Rachel.
Selam Pete.
Bulamadım.
Yardımın lazım.
Elinde kahve vardı.
Aspirin aldın,
arabana gittin, anahtarları bulamadın.
Öyle mi?
Evet.
Bu tuhaf gelebilir
ama sadece düşünmeme yardımcı oluyor.
Aspirinden önce çikolata
aldın.
Mars.
Senin, değil mi?
Bir soru daha.
Anahtarları bulursam
akşam yemeği ısmarlayabilir miyim?
Batı İskelesi?
6:30'da?
Eyaletin en iyi
midyesini yaparlar.
Dönüş yolunda.
Tabii.
Olur.
Çok hoş olur.
Tamam.
Buraya geldin.
Çantanı açtın.
Kahve, çikolata ve
aspirin birbirine karıştı.
O anda anahtarlarını düşürdün.
Sadece şans.
Teşekkürler.
Batı İskelesi, tamam
mı?
Altı buçuk?
Tamamdır.
Yine baltayı taşa
vurduk.
Jones.
Nasılsın?
Selam Beaver.
Aynı tas, aynı hamam.
Aynı tas, aynı hamam.
Konuşmak ister misin?
Carla ve çocukların
yanına dönmeye çalışıyorsun.
Sorun ne?
Hiçbir şey yok.
Evine git.
Bekle, Jonesy?
Evet, Beav.
Dikkat et.
Neye?
Keşke bilebilseydim.
ATAH Ne dediniz?
Hiçbir şey demedim.
Evet.
Üzgünüm.
Ambulans çağırın!
Faydası yok.
Bir an kafamı
çevirdim.
Sonra ses duydum.
Ne oldu?
Tanrım!
Profesör Jones!
Onunla az önce
görüştüm.
Olemez!
Açılın!
Faydasız!
Nabız yok.
Tekrar ver.
Açılın!
Ne dü sünüyorsun?
Bence işe yaramaz.
Öldü.
Ba Gay'e dikkat et.
ALTI AY SONRA
Jonesy, bunları
kaldırmaya çalışma.
Büyük mont.
- Beaver, içeri
giriyorum.
- Az sonra
yanındayım!
Dün gece oral
çektirdim.
Aferin sana.
İlk kez mi?
Hadi ordan.
Tombalada bir
hatunla tanıştım.
Onun evine gittik.
Sıkı hatun çıktı.
Sıkıcı kadınlara
göre öyle.
Kesinlikle.
Bir anda sıkıcı
kadınlara dönüşen sıkı kadınlarla da birlikte oldum.
Viagra kullan.
Viagra mı?
Zaten neredeyse tüm gün hazırol'dayım.
Ben şu şey
denilenlerdenim.
Priazik mi?
Prizmatik?
Henry biliyordur.
4. sınıftaki halini hatırlıyorsundur.
- Kaldırmakta
zorlanıyor musun?
- Denemedin, değil
mi?
Tabii ki hayır.
O mavi bombayı
yuttuğunda 12 saat taş gibi kalıyorsun.
12 saat mi?
Yastrzemski'nin
deyişiyle: Sevmek için ihtiyacın olması gerekmez.
Tombala mı?
Şu kilise bodrumlarında oynanan oyun mu?
Orası fırsat yuvası.
Beaver!
Ben de kendimi aciz
sanıyordum.
Sadece seyret.
Senin görevin bu.
İyiyim.
Henry, Duddits
hakkında her zamankinden çok mu düşünüyorsun?
O hafta sonu onu
ziyarete gidecektik, hatırladın mı?
Hatırladım.
Bana araba çarptı.
Tuhaf bir şey anlatacağım.
Araba çarptığı gece,
o kaldırımda duruyordum ve yolun
karşısında Duddits'i gördüm.
Onu Derry'de ilk
gördüğümüz günkü gibi.
Yardım istiyordu ama
kimse onu kaale almayıp yanından geçiyordu.
Sonra bana baktı.
Doğrudan bana baktı.
Ona gelmem için işaret
yaptı.
Onu gördüğüme
inanıyorsun, değil mi?
Evet, inanıyorum.
Duddits beni sever, bunu
biliyorum.
Hepimizi sever.
Bize zarar
vermektense ölür.
Niye araba çarpması
için beni sokağa çağırsın?
Belki de
bilmediğimiz bazı şeyler vardır.
- Bir bok bildiğin
yok.
- İstediğini sor.
Küçük bir bahisten
sonra sorarım.
50 dolar diyelim.
Konu ne?
Filmlerde, insanlar
sabah birlikte uyandıklarında hemen
öpüşmeye, koklaşmaya ve sevişmeye başlar.
Asla kalkıp önce
işemez ya da diş fırçalamazlar.
Bu da bana yalnız
olmadığımı hissettiriyor.
Sürekli kalkık halde
dolaşmaya ne deniyor?
Priapizm.
Gördün mü?
Ben resmen
priazmikim.
Priapizmik.
Her neyse!
Zor işte.
Buna mı bahse
giriyorsunuz?
Hayatın nahoş
gerçeklerinden bahsedildiği tek filmi söyleyebileceğime.
Ama önce parayı
görmeliyim.
Sana bir çeyrek
veririm.
Senden bir çeyrek.
Senden 50 dolar.
"Vaat edilen
ülke.
" "Vaat
edilen ülke" mi?
Hiç duymadım.
Meg Ryan, bir de şu,
adı neydi?
Reefer Sutherland.
Kiefer.
1988'de çekilmişti
galiba.
Meg Ryan bir sabah
uyanıyor ve "Kedi nerede?
" diyor.
Adam "Hangi
kedi?
" diye sorunca, "Ağzıma
sıçan kedi.
" diyor.
50 dolar alayım.
Saçma!
Uydurdun.
Beaver uydurmuş
olabilir mi?
Bu paha biçilmez
sinema sorusu sana bedava olsun.
Bunu anı depomdaki
"kim takar" bölümüne yazıyorum.
Anı deposu ne?
Anı deposunu
hatırlamıyor musun?
Unuttum.
Anı deposunu mu
unuttun?
Hatırlat.
Zırvalamayı kes.
Kafasında.
Hepimizde birer tane
var.
Orası mühürlenmemiş
miydi?
Henüz değil.
O kadar dolu ki, yeni
bir şey öğrendiğimde bir şeyleri
unutmam gerekiyor.
Yeni laptop
aldığımda, rock'n'roll şarkı sözlerimi atmam gerekti.
Depom 10 yıl önceki
bir selde tümüyle yok oldu.
Maine'de sele yol
açacak kadar bira olduğunu bilmiyordum.
Jonesy, tabii bu
gerçek adınsa çıkarttığın dosyaları ne
yapıyorsun?
Yakıyorum.
Mastürbasyon
fantezileri Eski anılar bölümü Harcanmış gençlik, eski öfkeler Sporda
aşağılanmalar "Blue Bayou"nun sözlerini mi attın?
Hayır.
Hiçbir şeyi
atamadığımda tüm gizli şeyleri tuttuğum
bir bölüme giriyorum.
Duddits'le ilgili
anıları nerede tutuyorsun?
Onun üçüncü katta özel
bir bölümü var.
Son zamanlarda hep
Duds'ı düşünüyorum.
Ya sizler?
Sorun burası.
Buraya hiç gelmediği halde buradaymış gibi.
Bu izbe yere
gelişimizin 20. yılı.
Bir 20 yılın daha
şerefine.
20 yıl daha.
Duddits'e düş kapanımıza.
Keşke burada olsaydı.
Duds'a.
- Douglas Cavell'e.
- Duddits'e.
DERRY, MAINE 20 YIL
ÖNCE
Tina Jean Schlossinger'in kalçasının Tracker Brothers'ın duvarında ne işi var?
Çünkü öyle diyorum.
Bir resim.
Gördün mü?
Hayır ama atölyede
arkamda oturan çocuk görmüş.
Tracker Brothers
yıllardır boş.
Mezun kraliçenin
orasını görmek istemiyor musun?
Gelme.
Lanet olsun Freddy!
Bir çocuğun gömleği.
Ne olmuş?
Yeni!
Scooby-Doo.
"Ben Douglas
Cavell'e aitim.
" Bunun sahibi
çocuk kayıpsa, onu Maple Sokağı 19 numara
Derry, Maine'e getirin.
Geri zekalılar
akademisindeki çocuklardan birinin olmalı.
Ye.
Yersen gidebilirsin.
Çocuklar!
Kesin şunu!
Kesin şunu!
Ne yapıyorsunuz?
Bunu yedirmeye mi
çalışıyorsunuz?
Neyiniz var sizin?
Doğru bildin sümüklü.
Ona köpek bokunu yediriyorum, sonra gidebilir.
Yarısını ister misin?
Hala şansınız varken
ikileyin kızlar.
Defolun.
Bu son uyarı.
Dikkat etsen iyi
olur.
Niyeymiş?
Kim olduğunu
biliyorum.
Korkudan titriyorum.
Sen oyun kurucu Richie
Grenadeau'sun.
Ne olmuş?
Ne yaptığını
anlattığımızda insanlar ne der?
Anlatmayacaksın, yoksa
ölürsün.
Hazır ol Pete.
Sen söylediğinde.
Pete resmen uçar.
Bize saldırdığınızda sizi engellememiz yeter.
O salağı yakalayamaz
mıyım yani?
O kim, biliyor musun?
Pete Moore.
Evet, koca götlü.
Pete Moore.
Kimse onu yakalayamaz.
Doğrudan evine
gidecek ve ne yaptığınızı annesine anlatacak.
O da polisleri
çağıracak ve göreceğiz.
Onu tanıyorsunuz,
öyle mi?
Hiç görmedik.
O halde niye bela
arıyorsunuz?
Dayak yemeye değer
mi?
Şu salağa bakın!
Bundan hoşlanıyor.
Neden hoşlandığını nereden biliyorsun?
Haydi ot kafalar.
Dövüşmek mi
istiyorsunuz?
Evet!
Evet!
Hemen giderim Henry.
Söyle yeter.
Niye?
Kaybedeceksiniz.
Bunu yapmamalısınız
da ondan!
Bu yanlış!
Ve herkese
anlatacağım!
Herkese!
Gitmemizi mi
istiyorsunuz?
Hayır!
Pataklayalım onları!
Gidelim.
Onu sonra yakalarız.
Bunu biliyorsunuz.
Sizi sonra yakalarız.
Tamam.
Durabilirsin.
Bir şey yapın.
Yaparsam ve anlatırsanız bir daha sizlerle asla
takılmam.
Kendimi kötü hissediyorum,
endişeliyim Her zaman yalnızım Bebeğimi Blue Bayou'da bıraktığımdan beri Beav'in
şarkı söyleyebildiğini bilmiyordum.
Beş sentlikler, on
sentlikler biriktiriyorum Beaver, bu çok güzel.
Ciddiyim.
Hiçbir şey söylemeyin.
Eaver!
Bir hayranın oldu.
Senin mi?
Ubi-ubi-duu.
Neredesin yahu?
Yapmamız gereken
işler var.
Douglas Cavell.
Adın öyle, değil mi?
Ben Duddits.
Ne?
Ben Duddits.
Duddits mi?
Duddits.
Duddits, seni eve
götürmeliyiz.
TOP SEKTİRMEYİN OYNAMAYIN
Çocuklar!
Buraya gelin!
Çocuğu orada bırakın.
Burada dur Duddits.
Scooby'le kal.
Vay canına!
Bu asla Tina Jean
Schlossinger olamaz.
Belki büyükannesidir.
Aferin Beav.
Hay aksi.
Onca yolu bunun için mi geldik?
Hayır.
Onun için geldik.
GOSSELIN'İN MARKETİ
Pete, köpekleri unuttun.
Kötü hava geliyor.
İki fırtına
birleşecek.
Önce Alberta
Clipper'de 20 santim kar bırakabilir peşinden
kuzeydoğu'dan bir fırtına geliyor.
Kulübeye dön Henry.
Doğrudan oraya
gidiyorum.
Oyalanma.
Sakin ol.
Sakin ol.
Her şey yolunda.
Şükürler olsun.
Evet.
Kaybolmuştum.
Dünden beri ormanda kayıptım.
Seni içeri alalım.
Isıtalım.
nasıl olur?
İyi.
Alayım.
Rick McCarthy.
Gary Jones.
Ama herkes Jonesy
der.
Cep telefonlarımız
çalışmıyor, bu yüzden yardım çağıramam ama
arabamız yakında döner.
Başarabileceğimi sanmıyordum.
Birlikte olduğum adamları
kaybettim.
Beni kurtardınız,
orası kesin.
Bu da ne?
Bir düş kapanı.
Kızılderili muskası.
Kabusları yakalayıp uzaklaştırır.
İnsanı güvende tutar.
Yeterince kabus
gördüm.
Tüm gece geğirdim.
Karanlıkta böğürtlen
yedim.
Midemi bozmuş
olmalılar.
Ne düşündüğünü
biliyorum.
Sabah 11'de içen
herkes tedavi olmalı ama sadece burada yapıyorum.
Gerçek dünyada akşam
5'ten önce bira içmem ve içecek olursam
birayı komple bırakırım.
Bunu duyduğuma
sevindim.
Neyin var senin?
Altı ay önce Jonesy'e araba çarptığı gün.
Bir hastaya korkunç bir
şey yaptım.
Onu aşağıladım ve
bürodan kovdum.
Barry Neiman.
Birkaç gün önce
gazetede resmini gördüm.
Olümüne yemiş.
Mustang araba
satmaya çalışırken bu öyküyü kullanmasam olur mu?
Bu domuz çatlayıp
ölmeden önce de bunalımdaydın.
Sağ ol.
Çok rahatlattın beni.
Çok hassas bir
yaklaşımın var.
Al bakalım Rick.
Bu seni kendine
getirir.
Hay aksi!
Bu fırtına çok can sıkmaya başladı.
Çok sağ ol.
Sanırım hepsi
yanımda.
Ne oldu sana?
Merhaba.
Joe Clarendon.
Bana Beaver de.
Rick ormanda kötü
bir gece geçirmiş.
Hoş geldin.
Soğuktan mı?
Hayır, aynısı fıstıktan
oluyor.
Alerji.
Izgara sandviç
isteyen?
Hayır, çorba bana
yeter.
Alayım.
Gönder.
Annem kendimi hasta
hissettiğimde bana bezelye çorbası Vay
anasını!
Müthiş geğirmeler
duymuştum ama bu kesinlikle bir numara.
Çok utandım.
Rick ormanda
böğürtlen yemiş.
Tanrım!
Tanrım, bu korkunç!
Çok üzgünüm.
Rick, ahbap.
Boş ver!
Dışarıda daha çok
yer var.
Ne yedin sen, domuz
boku mu?
Ne düşünüyorum,
biliyor musun?
Biraz uzanıp
kestirmelisin.
Haklısın.
Sadece yorgunum.
Haydi.
Şapkam.
Beaver?
Buraya.
Beni içeri aldığınız
için ikinize de teşekkür ederim.
Herkes alırdı.
Belki.
Belki de almazdı.
Kusma durumun olursa
diye.
Soldaki üçüncü kapı
olan banyoya yetişemezsin belki.
İlk kapıya girersen
çarşafların üzerine sıçmış olursun.
Bir şeye ihtiyacın
olursa biz dışarıdayız.
Vay canına, biraz
hava verin!
Gaz maskemiz var mı?
Biyolojik tehlike
ekibi gelmeli.
Seni korkutacak bir
şey duymak ister misin?
Aslında hayır.
Karnının büyüklüğünü
fark ettin mi?
Buraya geldiğinde
karnı normaldi, göğsü buradaydı.
Keşke Henry burada
olsaydı.
O psikiyatr, dahiliyeci
değil.
Tıbba gitti.
Ya sen?
Gitmeyi düşünmüştüm.
Hızlansan iyi olur.
Lanet olsun!
Dikkat et!
Neler oluyor?
İyi misin?
Hayır, bacağım
kırıldı!
Lanet olsun, bacağım!
Tamam.
Dayan biraz.
Sıkıştım.
Tanrım!
Henry!
Yardım et!
Dayan Pete.
Dayan.
Kemeri açıyorum.
Birayı yeni açmıştım.
Seni tuttum.
Bacağın nasıl?
Kırık değil.
Sadece dizim
kilitlendi.
Koku bombası Radyasyona
maruz kalmış olamaz ya?
Bir filmde görmüştüm.
Adam Telly bilmem ne gibi kel olmuştu.
Bu adamın bol saçı
var ama kırmızı leke ben bakarken bile
büyüyordu.
Ne yapıyorsun?
Fıstık ezmesi beni
sakinleştirir.
O kavanozdan
başkaları da yemek isteyebilir.
Biraz bırakırım.
Beav.
Beaver.
Tanrım!
Galiba bir kadın.
Seni uyarmalıyım.
Oraya varınca o
karıyı boğarım.
- Bence zaten ölü.
- Umurumda değil.
İkimizi de neredeyse
öldürecekti.
Hey!
Biz geliyoruz bayan.
Korkmayın.
Hey?
Boş ver.
Ölmüş.
Hey!
Beni duyuyor musun?
İyi misin?
Beni duyuyor musun?
Acaba buralarda böyle
mi merhaba deniyor?
Dinle Bayan Kaza, bizi
neredeyse öldürüyordun.
Bir şey söyle.
Rick'i bulmalıyım.
Tamam.
Rick.
Evet.
Vay canına.
Kürklerindeki kırmızı
şeyler ne?
McCarthy'nin yanağındaki
gibi.
Daha önce böyle bir
şey görmedim.
Ayılar bile korkmuş
görünüyor.
Nereye gidiyorlar?
Beni endişelendiren
bu değil.
Onemli olan neden
kaçtıkları.
Neler oluyor?
Bu mükemmel.
Kokarcayı hastaneye götürebilirler.
Millet!
Yardıma ihtiyacımız
var!
İçeride bir hasta
var.
Burası geçici olarak
karantina altında.
Olduğunuz yerde
kalın.
Ne demek karantina?
Burada hasta biri
var!
Yardımınız lazım!
- Çok hasta biri var!
- Onu yanınızda
götürün!
İyi olmanıza
sevindik.
Bu durum 24 ile 48 saat arasında çözülecek.
Kıçımı ye!
Bir şey soracağım
dostum.
Kafam karışık.
Bu ATAH mı, değil mi?
Kesinlikle değil.
Bugün farklı bir tas.
Doğrusu şu ana dek çok
tuhaf bir gündü.
Bu tarafa.
Yavaş.
Kulübeye kadar dokuz
mil var.
Galiba başarabilirim.
Kar motosikletini getirip ikinizi alırım.
Pete, dinle.
Bira almak için arabaya dönme.
Onun yanında kal.
Onu sıcak tut.
Söz veriyorum Doktor.
Henry!
Sen gelmeden önce
ölürsek onunla çıkmadığımı söyleyeceğine
yemin et.
Jonesy, bu durumu
hiç sevmedim.
Bu iş çok can
sıkmaya başladı.
Çok kötü hem de.
Rick, iyi misin?
Biraz hastayım.
Sadece biraz yer açmalıyım.
McCarthy, Rick.
Aç şu kapıyı.
Gidin!
Kapıyı aç yoksa
kırarız!
Biraz yalnız
kalamayacak mıyız?
Neren kanıyor?
Kanamıyor.
Kıralım.
Girmek istediğimden emin
değilim.
Ya ölüyorsa?
Scooby-Doo, yapmamız gereken bir iş var.
Üç dediğimde.
Hazır mısın?
Bir iki Dur!
Ya kapıdan sekersek?
Sekmek ve oynamak
yok.
Evet.
Sekmek ve oynamak yok.
Bir ve iki
üç.
Lanet olsun!
Lanet olsun!
Bunu görmek
istemiyorum!
Bunu göremem.
Kapa çeneni!
Bay McCarthy?
Hala yaşıyor mu?
Bilmiyorum.
Rick?
Lanet olsun!
Jonesy, hala bunu yapabiliyorsa yaşıyordur.
Rick, duyuyor musun?
Galiba öldü.
Saçma!
Daha şimdi sıçtı!
Sıçtığını sanmam.
Yeter, kendine gel!
Tanrım!
Hayır!
Hayır mı?
İyi hareketti!
Kapana kısıldı.
Foseptik dışında
gidecek yeri yok.
Lanet olsun!
Beaver, yer
değiştireceğiz.
Birimiz kulübeye
gidecek.
Asla olmaz!
Kapa çeneni ve dinle!
Orada su geçirmez
bant var.
Getir.
Kapağı yapıştıracağız.
Sonra buradan
gideceğiz!
Bandı sen getir
Jonesy!
Cesur olmaya çalışma.
Benden hızlısın.
Bandı getir.
Ben uzaylının
üstünde otururum.
Çıkarsa onunla
mücadele edemezsin.
Hele bu kalçanla.
Tanrım!
Lanet olsun!
Git!
Beav!
Sıkı dur dostum!
Tamam.
Kendimi kötü
hissediyorum, endişeliyim Her zaman yalnızım Bebeğimi Blue Bayou'da bıraktığımdan
beri Pekala.
Lanet olsun!
Dünyadan Jonesy'e!
Cevap ver Jonesy!
Sakin ol.
Pekala, alacağım.
Kahrolası bandı bul.
Nerede?
Geliyorum!
Beaver!
Beav!
Bandı Neler Jonesy, git buradan!
Beaver.
Çık!
Kapıyı kapat!
Hayır.
Kaç Jonesy!
Onu öldürdün.
Beaver'ı öldürdün.
Onu öldürdün, piç!
Ne istiyorsun?
Yaratık filmindeki
hatundan esinlenen adamlar kırmızı şeye Ripley diyor.
Mavi bölgeden
kaçan hayvanları öldürüyoruz.
Ya bölge sakinleri?
Sivilleri,
Gosselin'in Marketine topluyorlar.
Ne olduğunu öğrenene
kadar onları tutacağız.
Owen?
Bu sefer uzaylılar sana ait.
Doğru ahbap.
- Mavi Lider sensin.
- Nihayet.
- Kaç tane kaldı?
- Yaklaşık 100.
Ciddi bir işgal için
yeterli değil.
Tahminim düştükleri
yönünde.
Daha önce böyle bir
bölge ya da bu kadar soğuk hava seçmediler.
Ne diyorsun?
En büyük tehlike aramızdan
kaçmaları.
Zorunlu iniş de olsa çıkıp hastalığı yaymaya çalışacaklardır.
Karantina Bölgesi Sahip
olmak istemeyecekleri bir dünyayı asla ziyaret etmezler.
Eski numaralarını
uyguluyorlar.
Standart masum
gözlü ve bebek tenli Bay Gray
görüntüsüne bürünüyorlar.
Görmek istediğimizi
sandıkları şeyi yansıtıyorlar.
Gerçek şekillerini
gördüm ve ablanla evlenmelerini istemezsin.
Ripley hakkında görüş
ayrılığı var.
Öyle mi?
Kimin bir görüşü var
ki?
Kim olabilir ki?
General Matheson.
Üç yıldızlı General
Matheson.
Üç mü?
Onu ne zaman gördün?
Beni dün çağırdılar.
Hiç uzaylıyla
karşılaşmamış salakların görüşü ne?
Mantar tüm
kurbanlarda etkili olmuyor.
Bazıları etkilenmiyor.
Gerçekten mi?
Peki ya bok
kafalılar?
Hani arka kapıdan
çıkış yapanlar?
Matheson, insanların
bundan kurtulduğunu mu düşünüyor?
Teorilerine göre
yaratıklar nüfusun ancak bir bölümünde büyüyebiliyor.
Bu teoriyi beğendin
mi?
Bence saçmalık.
Etkilenmiş olduğunu
düşündüğün biri kontrolünde olsaydı İstedikleri
şekilde buradan çıkmalarını istemezdim.
Galiba hemfikiriz.
Kesinlikle
katılıyorum.
Ripley bu çam
cennetinden kaçarsa Buna izin verilemez.
Tüm bölgeyi
karantina altına aldım.
Hiçbir şey canlı
çıkamayacak.
Anlaşıldı.
Gel!
Maples geldi, patron.
Onbaşı Maples,
komutanım.
Yani patron.
Kim olduğunu
biliyorum Maples.
Mavi Gruptaki herkesi
şahsen seçtim.
Bazen kararlarıma
şaşıyorum.
Evet, komutanım.
Üzgünüm, patron.
Mavi Birim
Kurallarını biliyor musun?
Evet, patron.
MBK.
- Düzenli ordunun
parçası mıyız?
- Daha iyiyiz.
Mavi Birim nasıl
çalışıyor?
Gizli.
Tekmil vermeyiz.
Rütbeyi belli
etmeyiz.
Komutanım demeyiz.
Bağımsız bir gücüz.
- Düzenli ordu bize
kıyasla nedir?
- Korkak.
- Hangi kurallara
göre çalışırız?
- Savaş kuralları.
Öyle delikanlı.
Bir asker üstünün
emrine karşı gelirse herkesi tehlikeye atar
ve uygun bir komuta subayı tarafından cezalandırılmalıdır.
Yani ben.
Basit bir soruya
cevap verince gidebilirsin.
Dürüst cevap
vermelisin.
Bu sabah 06:00'da Mavi
Bölge'nin 14.
Sektöründe karantina görevindeydin.
Genç bir kadın ve
dört yaşındaki kızının Hickam Vadisi
Yolu'ndan araçlarıyla bölgeden çıkmasına izin verdin mi?
Albay Curtis, o
Bölgede değildi.
Yanlış dönüş
yapmıştı.
Ona bulaşmış
olamazdı.
Bunu kesin biliyor
musun?
Yoksa o mu söyledi?
Kesin biliyorum
patron.
İzci sözü mü?
Elini kaldırıp bunu
gerçekten bildiğini dürüstçe söyleyebilir misin?
O halde yap Maples.
Yemin et.
İzci sözü.
İzci sözü.
Bağırmayı kes.
Bağırmayı kes.
Divanı harbe
çıkmaktan kurtuldun.
Bir daha bana yalan
söylersen idam mangasıyla yüzleşirsin.
Fikrimi
değiştirmeden götürün onu.
Götürelim şunu.
Nöbetçi!
Tanrım, Abe.
Onu uyardım.
Bir ihtarla
kurtulabilirdi.
Bir ihtarla
kurtulabilirdi.
Ama elini vurmak?
Curtis çizgisini
aştı!
Evime geldi ve yalan
söyledi.
Deli olduğumu mu
düşünüyorsun?
Biraz.
Kendimi kaybettim ama o solucan daha kötüsünü yaptı.
Sabah geçmesine izin
verdiği güzel anne var ya?
Çiftlikte içinde
Ripley'le sürünüyor.
25 yıl.
25 yıldır bu uzaylı
piçlerle savaşıyorum yanlış yer seçtiklerini,
yanlış kapıya geldiklerini gösteriyorum.
Açıkçası yorulmaya
başladım.
Şansım var ki bu bok
fırtınasında iyi haberler de var.
Komuta sende.
Saldırıyı bugün sen
yönetecek ve yarın yerimi alacaksın.
Neden söz
ediyorsunuz?
Bu son görevim.
Bundan sonra komuta
sende.
- Kimden aldığımı
biliyor musun?
- John Wayne'den.
Evet.
Bana verdi.
Şimdi de ben sana
veriyorum.
Ne diyeceğimi Duygusallaşmaya gerek yok.
nasıl yapacağımızı
söyle.
Hızlı ve acımasız
saldıracağız.
- nasıl çıkacağız?
- Temiz ve gülümseyerek.
Tatlım, ben geldim.
İyi fikir.
Biraz uyu.
Enerjini o korkunç osuruklara sakla!
Böyle demen çok hoş.
Ben de seni çekici
buluyorum.
Ford Expedition jip
kullanabilecek nadir kadınlardansın lüks
bir araba gibi kullanılan jipi.
Çok büyük ve lüks
bir araba.
Konuşmak istediğim bir
konu var bakarsın burada nalları diker tahtalı köyü boylarım diye.
Bunun önlenemez
olduğunu düşünmüyorum tabii.
Eminim Henry, Jonesy
ya da Beaver bizi kurtaracaktır.
Onlar arkadaşlarım.
Hepimiz iyi
arkadaşız.
Bu konuda çok açık
olacağım bu yüzden kızmayın ya da Maine'de
birlikte akşam yemeği yenmeyecek bir sapık
olduğumu düşünmeyin.
Batı İskelesi'nde
masum bir akşam yemeği.
Biz dördümüz, çok
iyi arkadaşız ve Duddits adında bir
arkadaşımız daha var.
Dostumuz Duddits
sıradan bir arkada s değil.
Bir gün, uzun zaman
önce hepimize bir tür hediye verdi.
Bu nasıl desem?
Bir yetenek.
Bazı şeyleri bilme konuşmadan, beyinden beyine konuşma yeteneği.
Anlıyor musun?
Anlayacağını
biliyordum.
Son zamanlarda bir
rüya görüyorum ve bu rüyada Duddits'in
bize bu yeteneği nasıl verdiğini anlıyorum.
Bence dostumuz
Duddits bu gezegenden değil.
Bence Duddits başka
bir yerden ve bizi bir şeye hazırlamak
için geldi.
Çılgınca, değil mi?
Tanıdığım tek
mükemmel insan hakkında saçmalıyorum.
O harika biri.
İnsan olduğuna
inanamıyorum!
Hangi galaksiden
geldiğine bakmaksızın ona şükretmeliyim İşemeliyim.
Bunu yapmalıyım.
Senin şerefine Duds.
En itibarlı sivil
ödül.
Tanrım, bir daha
içmeyeceğim.
Bakalım anlamış
mıyım?
Dün bırakmak ve pes
etmek istiyordun.
Bugün yakarıyor ve
dua ediyorsun.
Birkaç saat daha.
Birkaç mil daha.
Kararını ver.
Jonesy!
Aferin adamım!
Günü kurtarmaya
geldin!
Süper Fare yolda.
Ne oluyor?
Bay Gray kim?
Ne söylemeye
çalışıyorsun?
Sen Jonesy değilsin.
Bu da neydi Bay
Jones?
Az önce yolda neyi
geçtik?
Benimle mi
konuşuyorsun?
Evet, öyle Bay Jones.
Jonesy mi demeliyim?
Dostların öyle
diyor, değil mi?
Dost olalım.
Neden yaşamama izin
veriyorsun?
Seni ödünç alıyorum.
Küçük bir gezi
yapacağız.
Beaver kimseyi
incitmedi ama onu öldürdün.
Kafasında hiçbir şey
yoktu.
Seninkinde işe yarar
bir şey buldum.
Canın cehenneme!
Bunun anlamını
biliyorum!
Anı Depo'nun kötü
laflar bölümünü inceledim.
Açıkçası hiç hoş
değil.
Suna ne dersin Bay
Gray?
Bok ye ve geber.
Neden bana Bay Gray
dedin?
Ba Gay'e dikkat et.
Biri bana seni
anlattı.
Kim anlattı?
Öğrenmek istiyorsan düşüncelerimi
oku.
Şaşırtıcı, benden
birkaç şeyi saklayabiliyorsun.
Anlamıyorum ama yakında
öğreniriz.
Pete, Tanrım.
Kahrolasıca aletimi ısırıp
koparmaya kalktı.
Bunu hep eski karım yapacak
sanıyordum.
Seni doktora
götürelim.
Hala medyum
yeteneğin var mı?
Gosselin'e gitmek
için ihtiyacım yok.
Onu biliyorum ama Gosselin'in oraya gitmek istemesek bizi 95.
otoyola nasıl çıkarırdın?
95 mi?
Kimin umurunda?
Canım yanıyor.
Neyin var senin?
Dur, sen Kapa çeneni Pete.
Ne dediğini bilemeyecek kadar yaralısın.
Çok geç!
Pete, hemen kar motosikletine binmeni
istiyorum.
Sen de kimsin?
Şu James Bond'lar
gibi konuşuyorsun.
Yılanbalığıyla
ilgili olmalı.
Sen o Dur!
Yardım etmesini sağlarım.
Pete, ona öğrenmek istediği
şeyi anlat.
95.
otoyol ne tarafta?
Massachusetts'e
gitmeliyim.
Vay canına.
Ne yetenek ama.
Bunu kim öğretti?
Çok yardımcı
olacaksın.
Atla.
Gösteri sona erdi
dostum.
Beni içeri al.
Beyninin o kısmında ne
var profesör?
Anıların depoda,
öyle değil mi?
Kimin uyardığını
bilmek istiyorum!
Ve Pete'e o numarayı kimin öğrettiğini.
Eminim yanıtlar
buradadır.
Bulmam biraz zaman
alacak.
Beni içeri almayı
düşün.
Bu kibar olur.
Beav!
Bu da ne?
Beav!
Lanet olsun!
Vay canına!
Kahrolasıca!
Elveda Beav.
Seni seviyorum.
- Sanat dersinde
yaptık.
- Sana bir tane
yaptım Duds.
Benimki şekilsiz.
İpi nasıl
geçireceğimi bulamadım.
Eaver, Henny, Ownzy,
Eet!
Evet, dostum!
Ben Duddits.
Evet.
Ben Duddits.
Ben Duddits!
Ben Duddits!
Duds onu bulacak.
Duddits her şey
yapabilir.
Geri zekalı
akademisindeki hep el sallayan kız.
O kızı kurtarmalıyız.
KAYIP JOSIE
RINKENHAUER Dünyayı mı kurtarmalıyız?
Dünyayı değil.
Bir kızı.
Dünyayı ba ska zaman
kurtarırız.
Ba Gay?
Evet, bir sır.
Çözmek için yardım
etmelisin.
Düş kapanı.
Duds düşüncelerinizi
okuyacak.
- Yine mi?
- Kapa çeneni.
Hepimiz Josie'yi
düşünmeliyiz.
Josie Rinkenhauer.
Osie?
Evet.
Josie'yi bulabilir misin?
Bu çılgınlık.
Al benden de o kadar.
Hiçbir sey
söylemedim.
Söyledin.
Seni duydum.
"Bu çılgınlık.
" dedin.
Ben söylemedim.
Düşündüm.
Kıçımı ye.
Dud insanların
düşüncelerini duyabiliyor.
Biz duyamıyoruz.
Bundan emin misin
Beav?
Hey, millet!
Kız buralarda!
Josie, orada mısın?
Josie!
Vay canına, aşağıda.
Biliyorum.
Onu kafamda görebiliyorum.
Evet.
Ben de.
İmdat!
Lütfen!
Yardım edin!
Dayan Josie,
geliyoruz!
Josie, dayan!
Günü kurtarmaya
geliyoruz Süper Fare yolda şimdi Şarkı söyleme.
Fazlasıyla korkmuş.
Kapa çeneni.
Burada sıçan boku var.
Bacaklarımı tut!
Duds!
Onu bulduk!
Osie burada.
Mavi Lider.
Nasılsınız?
Yerimizi aldık
patron.
Hızlı ve etkili.
Başka türlü olamazdı.
Efendim?
Görüyorum.
- Lütfen, canımızı
yakmayın.
- Burada enfeksiyon
yok.
Kimin telsizi bu?
Telsiz değil.
Doğrudan kafamızdan konuşuyorlar.
Çaresiziz.
İşte bu beyler.
Doğrudan beynimizde.
Neyle karşı karşıya
olduğumuzu görebilirsiniz.
"Zavallı,
çaresiz yaratıklar.
Galaksiler arası
enkaz gemilerinin yanında çıplak ve
silahsızlar.
" Diye
düşünmeyin sakın.
nasıl bir köpek, nasıl
bir canavar onların acısını duyup aynı
şekilde saldırabilir?
O köpek benim.
O canavar benim.
Çaresiziz.
Ölüyoruz.
Bu şeyler kümesteki bir
tilki kadar zararsız.
Buraya canlarına
okumaya geldim.
- Duyuyor musunuz?
- Evet, patron!
- Anla sıldı.
- Tamamdır patron.
Görsel temas var.
Vay canına!
Şunun büyüklüğüne
bakın.
Mavi Grup, burası
Mavi Lider.
Hedef yakın.
Dördüncü hazırlık seviyesine geçin.
Silahları hazırlayın.
Roketler hazır.
Emir ver Owen!
Mavi Grup, burası
Mavi Lider.
Ormanı temizleyip bu
pisliklerden kurtulalım.
Canımızı yakmayın.
Burada enfeksiyon
yok.
Çaresiziz ve
ölüyoruz.
Ateş serbest!
Çıkar onları buradan!
Patlayacak!
Mavi Grup, geri
çekilin.
Ateşi kesip geri
çekilin!
Son kalanları yok
edebiliriz!
Kendi kendini imha
ediyor.
Çıkın oradan!
Tam üzerindeyiz!
Owen, onları geri
çek!
Çekilin!
Çıkın oradan!
Çekil!
Jonesy, dostumuzu,
Scooby-Doo arkadaşımızı düşünüyorum.
Uzun bir süre bizi bir
konuda uyarmak için gönderildiğini
düşündüm ama ne olduğunu anlayamadım.
Ondan söz etme.
Bugüne kadar.
Şu anki durum için.
Bizi uyarmak istedi.
Devam et Pete.
Bana dostundan söz
et.
O numarayı sana o mu
gösterdi?
Hayır.
Jonesy haklı.
Haydi Pete.
Konuşalım.
Kıçımı ye, serseri.
Tamam, yerim.
Her yerini.
Hayır!
Seni piç!
Onunla konuşma!
Git.
N'aber dostum?
Şükürler olsun ki
geldiniz.
Arabam bozuldu ve feci
korkuyordum.
Çok güzel bir köpek.
Nereye gidiyorsun?
Gosselin'in
Marketine.
Oraya mı gidiyorsun?
Oraya gidiyorum.
Sanırım arkası
açılmış.
Bir bakalım.
Bakıyorum da Mavi üs
için yükün var.
Senin için bir
tatlım var lke.
Yiyebildiğin kadar.
Tüm kırmızı şeyleri
ye.
Uslu köpek.
Evet.
Aferin.
Karnını doldur.
Lezzetli.
İstediğin kadar ye.
Jonesy.
Ne yapmaya
çalışıyorsun?
Duddits Telepati
Derry Sevdiğim Şeyler Jonesy!
ATAH Dur yoksa ateş
ederiz!
Karantina bölgesinden
çıkamazsınız!
- Dur!
- Burada durdum
zaten!
Benimle gel Owen.
Hiç görmemeyi dileyeceğin şeyler göstereceğim.
- Burada ne kadar
kalacağız?
- Her şey düzelecek.
Avukatımı istiyorum!
- Ne zaman çıkıyoruz?
- Birkaç saat içinde.
Amerika'da insanlara
bunu yapamazsınız!
Orada kalmanızı
söyledim.
Karım Hükümet sizi çıkarmak için her şeyi yapıyor.
Merak etmeyin.
Güvende olmanız için
her şeyi yapıyoruz.
Birkaç saat içinde evlerinize
döneceksiniz.
Temiz.
Yardım edebilir
miyim?
Adın ne?
Henry.
Dr.
Henry Devlin.
Doktor mu?
Güzel.
Doktorlara
ihtiyacımız var.
Gel, sana bir fincan
çay ısmarlayayım.
Bayım siz nerelisiniz?
Boston.
Beantown mu?
Güzel şehir.
Sizi hemen oraya ulaştırırız.
Belki sabaha.
Acele et.
Çocukların yüzündeki
lekeyi görüyor musun?
Neden taşrada vakit geçirdiğimi
biliyor musun?
Orada harikaydın!
Gurur duydum Abe?
Abe, iyi misin?
Evet, iyiyim.
Bu bok için yaşlanmış
olmalıyım.
Ne olduğunu
anlamadım.
Tek yol bu Owen.
Yarayı dağlamalıyız.
Hepsi ölmek zorunda.
Tek yol bu.
Ama bunu bilmiyoruz.
Araştırmalara göre
hastalığa maruz kalanların iyileşme ihtimali yüksek.
Araştırmalar bir bok
göstermiyor.
3 yıldızlı General
Matheson son 25 yıldır benim işimi yapsaydı
gençliğini görecek kadar yaşayamazdın.
Bu gri piçler
Kentucky'de seni öğlen yemeğinde yerdi.
Bazıları iyileşiyor.
En azından yarısı birkaç günde düzelecek.
Hangileri, Rahibe
Teresa?
Hastalığı ailelerine
yaymayacaklarını garanti edebilir misin?
Neler için
endişelenmen ve neleri düşünmen gerektiğini söyleyeyim.
Bu birkaç şanssız
insanı değil.
Bir otostopçu için
endişelenmelisin.
- Ne?
- Otostopçu.
En büyük korkumuz bu
gri şeylerden birinin bir yol bulup öldürülmeden
ya da tüketilmeden önce birisiyle dışarı çıkmaları ve sonra hastalığı ülkenin dört bir yanına
yaymaları.
- Öyle biri
olmadığından emin misin?
- Hayır.
Ama öyle biri varsa çıkamayacağından
eminim.
Mavi bölgede
adamlarımın kurduğu ağ varken çıkamaz.
Elimizdekilerin icabına
bakmalıyız görevimiz gezegeni
kurtarmakken birkaç insan için duygusallaşmamalıyız.
Anladın mı?
Benim için kolay
olduğunu sanıyorsan annemden de çılgınsın.
Zavallılar.
Chevrolet'lere
biniyorlar Wal-Mart'dan alışveriş yapıp
"Friends" seyrediyorlar.
Onlar Amerikalı!
Amerikalıları
katletme fikri midemi bulandırıyor.
Ama yaparım.
Yapılması gerektiği için yaparım.
2:00'de başlarsak
işimiz 2:30'da biter ve her şey geride kalır.
Rüyalar dışında.
Evet, onlar dışında.
Burada yaptıkların
hakkında Rita'ya ne diyeceksin Owen?
Soru soracak kadar
büyüdüğünde Katrina'ya ne diyeceksin?
Beni tanıyorsun,
değil mi?
Tanıştığımızı
sanmıyorum ama beni tanıyorsun.
Kaybedecek vaktimiz
yok.
Doğrudan anlatayım.
İki sorunun var.
Birini biliyorsun, ötekini bilmiyorsun.
Devam et.
Uzun zamandır hocan
olan Albay Curtis 25 yıldır uzaylı
avlamaktan çıldırdı.
Yüzlerce masum
insanı öldürmesine yardım etmeni istiyor.
Kimsin sen?
Ben mi?
Bunu buradan
çıktığımızda konuşuruz.
Seni kestirmek
mümkün.
Bu tellerde yanmama
izin vermezsin tıpkı Curtis'in o
insanları öldürmesine yardım etmeyeceğin gibi.
Şu anda çantandaki o
Dijital Uydu Telefonu'nun seni biriyle
görüştürüp görüştürmeyeceğini düşünüyorsun.
General Matheson
adında biriyle.
"Bazen
öldürmemiz gerekebilir ama esas görevimiz hayat kurtarmaktır.
" Baban büyük
bir askerdi.
Bunlar son
sözleriydi.
Resmini hep yanında taşıyorsun.
Bana her şeyi anlat.
Bu insanları kurtar.
Konuşmamız
bittiğinde telefonu al, Matheson'u ara süvariler
gelsin.
Şimdi işin zor kısmı.
Hastalığın
soyutlandığını, otostopçu falan olmadığını düşünüyorsun.
Yanılıyorsun.
Dünyadaki en iyi arkadaşımın içinde.
Gary Jones adında
biriyle.
Ve o dışarıda.
Hemen peşine
düşmezsek menzilimin dışına çıkacak ve
tüm gezegen uzaylı bokuna saracak.
Kabus otostopçumuz.
Ve esrarengiz doktor
dostunu yakalamak için geçiş izni mi istiyor?
Çok kolay.
İnandığımı
söylemiyorum.
Öyküsünü
dinlemelisiniz.
Tamam.
Nerede?
Traktör garajına
götürdüm.
Tamam.
Bakayım, sonra tepkimizi karşılaştırırız.
nasıl istersen
patron.
Haydi!
Vakit geçiyor.
Tamam, aç.
Dr.
Boston?
İçeride misiniz?
Buradayım.
Beni koydukları
yerde!
Kendi mülkümde
mahkum!
Haydi!
Gidelim!
Atla!
Bana çarpacaktın!
Düşüncelerimi okuyup
önümden çekilirsin sandım.
Mavi Birim.
Düzenli ordu
komutasındasınız.
Derhal silahlarınızı
bırakın!
Göreviniz iptal
edildi.
Bu artık Mavi Birim operasyonu
değil.
Silahlarınızı
bırakın!
Tekrarlıyorum, silah
bırakın!
Komutayı General
Matheson devraldı.
Pekala, Owen.
Tamam!
Curtis çizgisini
aştın!
Nereye gidiyoruz?
Güneye.
Tek bildiğim bu.
Beni Jonesy'nin
menziline getirirsen bilmemiz gerekenleri öğreniriz.
Güzel tabanca.
Bakabilir miyim?
Senin gibi biri için
fazla gösterişli değil mi?
Hediye.
Biliyorum.
Neredesin Jonesy?
Telefonu kaldır.
1-800-HENRY'yi ara.
Alo?
Jonesy?
Tanrım, sen olduğunu
biliyordum!
Seni nereye
götürüyor?
Massachusetts mi?
Öyle mi?
Duddits mi?
Tamam, yaparım.
Sen dayanmaya bak
Jonesy.
Kapattı.
Tabancamı ver.
- Derry'ye
gitmeliyiz.
- Oraya mı
gidiyorlar?
Massachusetts'a
gidiyorlar.
Duddits'e
ihtiyacımız var.
Jonesy, Bay Gray'in Duddits'den
korktuğunu söyledi.
Dostun, Bay Gray'le
bunca zamandan sonra hala hayatta mı?
Evet, bağışıklığı
var.
Sanırım öldüğü için.
Ona araba çarptı ve
kalbi durdu.
İki kez.
Bunu bildiğini
sanmıyorum.
Tekrar dirildi.
Onu bir şekilde
değiştirmiş olmalı.
Duddits olacakları
biliyordu sanki.
Öyle mi?
Jonesy, Duddits'in
onu kazaya sürüklediğini söyledi.
Onu yakalarsak onu
öldürmemiz gerekebilir.
Buna mecbur
olduğumuzu biliyorsun, değil mi?
Bay Gray'i
durdurmanın tek yolu onu öldürmek, tabii yakalarsak.
Duddits'i en son ne
zaman gördün?
Uzun zaman önce.
Yıllar oldu.
Yardım
edebileceğinden niye eminsin?
Duddits her şeyi
yapabilir.
Bunu o zaman
anlamamıştım ama sanırım doğru.
Bizi o böyle yaptı.
Ne gibi?
Tuhaf.
Seni bekliyordu.
Tipi bizi yavaşlattı.
Henny!
Seni özledim Henny.
Özledim.
Uzun zaman oldu
Henny.
Tanrım, Roberta.
Nesi var?
Lenf lösemisi.
Onu almana izin
vereceğim ama nedenini söyleyeyim.
Şu anda hazırlandığı
sırada çok heyecanlıydı.
Uzun zamandır hiç
olmadığı kadar.
Bence bu korkunç oda yerine senin yanında olursa mutlu ölebilir.
Parkayı düzgün
giysin.
Soğuk onu mahvediyor.
İlaçlar ve
talimatlar burada.
Hoşça kal anne.
Hoşça kal Duddie,
uslu ol.
Git ve dünyayı
kurtar.
Hedef 10394-20.
Merak etme.
Karavanımı alacak
kadar cesaretleri yok.
Henüz yok.
Durum ne?
Derry, Maine'den
çıkıyorlar.
95 üzerinden Massachusetts'e gidiyorlar.
Massachusetts mi?
Onları izle.
General Matheson!
Gelin lütfen.
Çok hoş, Abe.
Zor günlerde yuvam
oldu.
Görüşmediğimiz bir
konu mu oldu?
İşine ne kadar saygı
duyduğumu söylememiştim galiba.
Üzülerek Herman - Herman diyebilir miyim?
Stratejik konularda
anlaşamayabiliriz ama şunda anlaşalım: Yaşlandım.
Tükendim.
Sadece biraz dürtmek
gerekiyordu.
Montana'daki karışıklıktan
sonra istifa etmeliydim.
Şu anda bile kararlarıma
güvenmiyorum.
Adamlarım buradan
elektronik iletişim olduğunu söyledi.
Evet, uydu
telefonundan karımla konu suyordum.
Barbara'yla tanı stın mı?
Yıllardır emekli
olmamı istiyordu.
Çok mutlu, bunu
söyleyebilirim.
Bir saat içinde her
seyi apatacağım, yeterli mi?
Yeterli.
Kahrolası ışıklar nasıl
kapatılıyor?
Belki de polisi
öldürmekte o kadar acele etmemeliydin.
Çok rahat davranmaya
başladın.
Hiçbir fikrin yok
Jonesy!
Bakalım bunu
beğenecek misin?
Belki de polisi
öldürmekte o kadar acele etmemeliydin.
Fena değil, değil mi?
Bundan hoşlanmadın
değil mi Gray?
Ownzy.
Şu anda polis arabasında.
Polis arabasında.
Yerlerini
görebiliyor musun?
Ownzy.
Ba Gay'in içinde.
Bay Gray.
Doğru Duds, Bay
Gray'in içinde.
"Ba Gay"
Bay Gray demek.
O kızı kurtarmalıyız.
Dünyayı mı
kurtarmalıyız?
Dünyayı değil.
Bir kızı.
Dünyayı başka zaman
kurtarırız.
Ba Gay?
Zaten biliyordun.
Nereye gidiyor Duds?
Bay Gray Jonesy'yi nereye götürüyor?
Ba Gay şu istiyor.
Şu mu?
Şu değil, su.
Bay Gray su mu
istiyor?
Quabbin havzasına
gidiyor.
Quabbin ne?
Tüm Boston'un içme
suyunu sağlıyor.
Ne?
Tek olcan dünayı
ödür.
Tek solucan dünyayı
öldürür mü?
Tanrım!
Tek solucan.
Kulübede
solucanların o şeylerden çıktığını gördüm.
Bay Gray bir
tanesini Boston içme suyuna atmak istiyor.
Bir solucan tüm
dünyaya hastalık yaymaya yeter mi?
Doğru mu gidiyoruz?
Evet, 495'ten git.
Uzak değil.
Harikasın dostum.
Zor bir şey denemeye
hazır mısın?
Zor bir şey
isteyeceğim.
- Evet, Henny.
- İyi.
Jonesy'yle konuşabilir misin?
Seni duymasını
sağlayabilir misin?
Ownzy ve Ba Gay.
Duddits!
Biliyordum!
Onca zaman buradaydı.
Bekliyordu.
Jonesy?
Anlaşılan tesadüfen karşılaşmamışız.
Bunu dostumuz
Duddits'e borçluyuz.
Ne demek istediğini
anlamadım.
Belki de öyledir.
Belki de zeki
arkadaşın, ne yaptığını bilmeni istemiyordu.
Bu yüzden hafızanda benim
hakkımda bir şey yoktu.
Duddits senin için
ne tür bir iş düşündüğünü söylemeye zahmet etmedi.
Ama fark etmez.
Küçük numarası işe
yaramadı, değil mi lke?
Hayır.
Neredeyse vardık!
Şiir dosyan bu
durumda ne derdi?
"Uykuya
dalmadan önce tutmam gereken sözler ve gitmem gereken yollar var ve gitmem gereken yollar var.
" Helikopteri
durdur!
Quabbin Havzası 3
Mil Hızlan.
Korkma.
Teşekkürler Gary
Jones.
Havzanın etrafından
dolaş.
Boston ishale hattı 12.
Girişten başlıyor.
Sabret hayatım.
Tam önümüzde.
Ağacın üstündeki beşikte
uyuyan bebek Rüzgar estiğinde Beşik Burada
kal ve dostunla ilgilen.
Ne duyarsan duy.
Elveda Doktor.
Cici köpek.
Uslu dur.
Lanet olsun!
Orospu çocuğu!
Bekle.
Arabaya dön Duddy.
Daha güvende olursun.
Dikkat et Jonesy!
Geleceğini biliyordum
Henry.
Ölmeme izin
vermeyeceğini biliyordum.
Sen de kimsin?
Beni tanımıyor musun?
Tanımıyorum.
Galiba emin olmak
için seni vurmam gerekecek.
Belki de haklısın
dostum.
Bay Gray gitti mi
ben de bilmiyorum.
İçeride bir yerde fırsat
kollamak için saklanıyor olabilir.
Bay Gray'in asla
bilemeyeceği bir şey söyle.
Sadece bizim
bileceğimiz bir şey.
ATAH.
Yeterince iyi değil.
Sen karar ver.
İstediğini sor.
Tracker Brothers'ın
orada, Duddits'le tanıştığımız gün camın
yanındaki duvarda ne yazıyordu?
Top sektirmeyin
oynamayın.
Merhaba Ba Gay.
Ooby-ooby-boo yapacak işlerimiz var.
Ba Gay gidin.
Hayır!
Ben Duddits!
Henry?
Jonesy.
Jonesy, bu gerçek
adınsa - 50 dolar alayım.
- Saçma.
Ben Duddits.
Onlar dostlarım.
Biz çok iyi
dostlarız.
Duddits'e, düş
kapanımıza.
||
« Prev Post
Next Post »