Kan ve Çikolata (2007) Blood and Chocolate
| |
98 dk
Yönetmen:Katja von Garnier
Senaryo:Ehren Kruger, Christopher Landon, Annette Curtis
Klause
Ülke:ABD, İngiltere, Almanya, Romanya
Tür:Dram, Fantastik, Korku
Vizyon Tarihi:08 Haziran 2007 (Türkiye)
Dil:İngilizce, Romence
Müzik:Reinhold Heil, Johnny Klimek
Kelimeler:kurt adam, aşk, cinayet
Nam-ı Diğer:Blood & Chocolate
Oyuncular
Agnes Bruckner
Hugh Dancy
Olivier Martinez
Katja Riemann
Bryan Dick
Özet
On yıl önce, Colorado dağlarında genç bir kız, ailesinin
kanlarında taşıdıkları bir gizem yüzünden vahşi avcılar tarafından
öldürülmesini çaresizle izledi. Ormana kaçarak ellerinden kurtuldu ve avcıların
hiçbir zaman bulamadıkları bir şeye, bir kurda dönüştü. Dünyanın yarısı kadar
mesafe katetmiş olmasına rağmen, Vivian Gandillion hâlâ kaçıyor.
Altyazı
Çocukken dünyanın sihirli bir yer olduğuna inanırız.
Mitlere, efsanelere ve
kadere inanırız.
İşte hatırladığım ve hiç tanımamayı umduğum dünya böyle bir yerdi.
Rocky Dağları,
Colorado 10 yıl önce - Orada birisi var.
- Eve dönün.
Baba!
Anne!
Vivian, kaç!
Bükreş, Romanya Bugün
Koşuyorsun.
Sürekli koşuyorsun.
Ne zaman ihtiyaç duyacağın
belli olmaz.
Vivian, geldiğinde
seni de görmek isteyecektir.
Burada olmayacağım.
Seçilmiş olmak onur verici bir şey.
Tabii, seçilen
sen olduğunda.
Terk edilmek de
onur verici bir şey mi?
Halkımızın adetleri
böyle.
Bugün tavsiyelerine ihtiyacım
yok, Astrid Teyze.
Bebeğim, bir şeye
ihtiyacın var.
19 yaşında olmanın
nasıl bir şey olduğunu hatırlıyorum.
- Hâlâ 19 yaşındasın.
- Çok komik!
19 yaşında hamile
kaldım.
Bu benim seçimimdi.
Ait olduğun yerde
kalmanın en iyisi olduğunu fark ettim.
Tabii nereye ait
olduğunu biliyorsan.
Vivian, Gabriel
sayesinde burada güvenli bir evimiz var.
Annen ve baban
güvende olmanı isterdi.
Öylesin de.
Yalnızca kendinden
kaçıyorsun.
- Doğru adres
olduğuna emin misin?
- Evet, öyle olmalı.
Vivian, hoşuna giden
bir şey var mı?
- Sadece içmeye
geldim, Drago.
- Hep öyle derler
zaten.
Rüyanda görürsün.
Çok utangaç.
Peşini bırakma,
kuzen.
Bence senden
hoşlanıyor.
- Ben o işte gelecek
görüyorum.
- Bunu söylemen
büyük incelik.
Bir yüzük, kilisede
düğün.
Bütün ailesi de
orada olur.
Davette de hepsini
öldürürsün.
Biliyorum, harika
olurdu.
Biz neyiz biliyor
musun, Vivian?
Romantik.”
Biz" hiçbir
şeyiz.
Romantiklere
gelince onlar asla vazgeçmez.
Evet, ben de seni
üstte hayal ediyorum.
Eğlenceli görünüyor.
Ben de yapabilir
miyim?
Herkese apsent.
Ona da.
Şu işe bak, Talihli
Beşli mağaralarından çıkmış.
Çok şanslıyız beyler.
Kuzenim varlığıyla bizi
şereflendiriyor.
- Dans etmeye mi
geldin, Vivian?
- Evet, salla
kuyruğunu.
Gabriel için nasıl
dans edeceğini görmek isterdim.
Kuzen, yapacağını
biliyorsun.
Yedi yıl, su gibi
aktı.
Seçmesi gereken
başka kızlar da var.
Hiçbiri senin gibi
değil.
Sevgili Vivian'a.
Sürünün gururu.
- Ve parlak
geleceğine.
- Vivian!
Vivian.
Merhaba.
Kim var orada?
Kim mi var?
Bana mı soruyorsun?
Kiliselerin kapısı
ne zamandan beri kilitleniyor bu ülkede?
Burası kutsal bir
mekân.
Korunuyor.
Ben bir şey çalmadım.
Amerikalı mısın?
Bak, sorun çıkarmak
istemiyorum.
Bu yeri duymuştum.
Bir şekilde içeri
girdim.
Nedir bu?
Çizgi roman için eskiz
çalışmaları.
Bunlar Bunlar gibi.
- Kurtlar hangisinde?
- Sonraki sayıda.
Adım Aiden.
Aiden Galvin.
Buraya araştırma
için geldim.
Ve izinsiz girdin.
Bak, Bükreş sahipsiz
bir hazine.
Kurtlara adeta
tapılan yerler olduğunu duydum.
Ama bunun gerçek
anlamda olduğunu düşünmemiştim.
Aslına bakılırsa onlar
gerçek kurt değil.
Onlara
"loup-garou" denir.
Yani kurt adam.
Bizim bildiğimiz gibi
değiller.
Buradaki efsanelerde
canavar olarak anlatılmazlar.
- Nasıl anlatılırlar?
- Büyük bir saygıyla.
Onlar, insanların ve
hayvanların en iyisidir.
Bir çeşit şekil
değiştirici, sanırım.
Tabii, ortadan
kaldırıldılar.
Efsanelerde.
- Yani senin
karikatürlerin
- Çizgi roman.
Canavarlar hakkında değil,
öyle mi?
Yalnızca biz
insanlar hakkında.
Sen saklanıyor musun?
Burada ne arıyorsun?
Dur, dur, dur.
Gidiyorum, tamam mı?
Çıkıyorum.
Yalnızca adını söyle
bana.
Bir adın var, değil
mi?
Onların da adı var
mıdır?
Neden olsun ki?
Kiliseye izinsiz
girmek uğursuzluk getirir.
Dur, adını söylesene.
Taksi istemiyorum.
Git!
Git, git, git!
Yardım edin, imdat!
Çık git buradan.
Haydi ama kuzen.
Canını yakmayacaktık.
Bizim de eğlenmeye hakkımız
var.
Yasayı biliyorsun.
Yasa.
Bir kızdan ne çıkar
değil mi?
Geldiklerinde,
kalabalık ve silahlı olacaklar.
Yalnızca senin değil
hepimizin peşine düşecekler.
Bunları yaşamış
sürtüğün teki gibi konuşuyorsun.
Canını
yakmayacaktık, Vivian.
Yalnızca oynuyorduk.
Riskleri senin gibi biz
de biliyoruz, Vivian.
Evet, Gabriel'in
yasasından hepimizin haberi var.
- "Sürü halinde
avlan ya da hiç avlanma.”
- "Sürü halinde avlan ya da hiç avlanma.”
Senin için koyacağı yasaları da biliyoruz.
Uyudu.
Gabriel Gelirsin diye dışarı çıkmamıştı.
Benden korkuyor
musun?
Hayır.
Geleneklerimizi
biliyorsun.
Her yedi yılda bir,
sürünün lideri yeni bir eş seçer.
Arkadaş mı demek
istedin?
Kurallara daha
saygılı olmalısın.
Onlar olmadan
hayatta kalamayız.
Onlar, senin gibi
kızlarla ilgili kehanetler.
Biliyorsun, sen uzun
liderler zincirinde bir halkasın.
Ailenin kadınları bu
şehirde efsaneleştiler.
Baban Amerika'ya
gitmemeliydi.
Sonunun nasıl
olacağını biliyordum.
Ona söylemiştim.
Herhalde ondan çok
nefret ediyordun.
Hayır, ama burada
hayatta kalabilmemizin nedenini biliyorsun.
Çünkü bir arada
duruyoruz.
Baban önce kendini
düşünürdü.
Aileme hakaret etme.
Senin ailen yok.
Mirasın var.
Kehanette senin adın
geçiyorsa yakında senden karım olmanı
isteyeceğim.
Astrid'e
yaptıklarını görüyorum.
Bir gece için geliyorsun.
O bütün bir ay
ağlıyor.
Sıradan mı olmak
istiyorsun?
Sen sıradan değilsin.
İçindeki hayvana sor.
O sana öğretecektir.
Korku.
Saygını hak
etmedim mi?
Hiç mi hayranlık
belirtisi yok?
Çünkü beni
gerçekten tanımıyorsun.
Hey pislik.
Gidebilirsin.
Beni nereye
götürüyorsunuz?
Neler oluyor?
Nereye
götürüyorsunuz beni?
Dostum, tutuklanman gazetelere
çıktı.
Gurur duyuyor
olmalısın.
Neler oluyor?
Kimsiniz siz?
Lütfen, birlikte
içelim.
Apsent, eski bir
âdetimdir.
Kefaletimi neden
ödedin?
İç.
Biliyorsun, bazı
ülkelerde bunun zehir olduğu söylenir.
Tabii, pis bir
iğneyle yapılmaz ve çocuklara da satılmaz.
Ne istiyorsun?
Haraç mı?
Beraber çalışmak mı?
Dostum, bugüne kadar
kanundan hep kaçtın.
Ama bu şehirde,
kanun biziz.
5000 yıldır olduğu
gibi.
Zehrini kime
sattığını bulacağız.
Çünkü yarın gelenek
hüküm sürecek.
İşte bu her şeyi
açıklıyor.
- Çikolatalarınız.
- Çok hoş.
Teşekkürler.
Hey!
Kurt kız!
Merhaba, tatlı diş.
Avlanmaya hazır mısın?
Gecenin kraliçesini Bükreş'in
güzelini selamlayın!
En yüce avda
avlanacak.
Anne.
Etin peşinde, değil
mi?
Üstüne iniyor,
döndürüyor.
Gregor olduğunu
görüyor.
- Sana söylemiş
miydim?
- Hayır, hiç haberim
yoktu.
Haberim yoktu.
Ne gece ama!
"Korkuyla
bir o yana bir bu yana koşuşturdum.”
Ağzımda kanın ve çikolatanın tadı vardı "İkisinden de nefret etmiştim.”
Hatırladın mı?
Bozkır kurdu.
Biz kayıp
ruhlarız, Vivian.
En azından hep
birlikte kaybolduk.
Lordlarım ve
leydilerim atalarımızın yaptığı gibi bu
gece burada toplandık.
Dolunayın ilk
gecesinde bir araya geldik.
Çünkü biz biriz.
Ve birlikte
avlanırız.
5000 yıl boyunca saklanarak
hayatta kaldık.
Her yerden kovulduk.
İngiltere, Fransa,
Amerika Ama buradan kovulmadık.
Buradan asla
kovulmadık.
Karşınızda duran bu
şeye insan denir.
Ben ona baş belası
diyorum.
İnsan ırkı, özü gibi
kirli.
Elinden yalnızca yok
etmek gelir.
Bu yüzden, arada bir
bu baş belasına sayımız azalsa bile asla
yok edilemeyeceğimizi göstermek
zorundayız.
İşte bu gece doğa bize gerçek kimliğimize bir zamanlar yaşadığımız vahşi hayata dönme nimetini bahşedecek.
Lütfen.
Yemin ederim
Bu ormanda bir nehir var.
Karşı yakaya
ulaşabilirsen hayatta kalacaksın.
Ulaşamazsan hayatına son veren loup-garou zaferin
sahibidir.
Koş.
Kimse nehre ulaşamaz.
Yardım edin!
Sen busun ve hep öyle kalacaksın.
İmdat!
İmdat!
Buna, bana mektup
var mı?
Mektup ya da paket.
204'teyim.
Hayır, yok.
Ne zaman baktın?
Kimseye mektup
gelmedi.
Bunu nereden buldun?
Evet, dikkatli
davranıyorum.
Teşekkür ederim.
Sen gidip bir şeyler
satsana.
Orada durup beni
seyredince tadı daha güzel olmayacak.
Hey, kurt kız.
Bunu bir daha
söyleme.
Sen de adını söyle o
zaman.
Beni nasıl buldun?
Kimi nasıl buldum?
Vivian.
Bak, çalışıyorum.
Konuşamam.
Ayrıca buraya
girmemen gerekirdi.
Gitmemi söylersen
giderim.
Git.
Şimdi de içinden
gelerek söyle.
Kaç hafta oldu?
İki mi, üç mü?
Neden hâlâ
Romanya'dasın?
Çalışmaya çalışıyorum.
- Senin evin falan
yok mu?
- Hayır, yok.
Ama birkaç gün
sonrasına tren biletim var.
Bu birkaç günü
birlikte geçirmeyi umuyordum.
Erkek arkadaşımın
bundan pek hoşlanacağını sanmıyorum.
Madem erkek
arkadaşın vardı o saatte kilisede ne arıyordun?
Neden sürekli benden
kaçıyorsun?
Bak bu iki etti ama.
Eskizlerim o kadar
kötü müydü?
- Gitmen gerek.
- İşte şimdi içten
söyledin.
Benden ne istiyorsun?
Seni tanımak, neyi
sevdiğini neyi düşlediğini bilmek istiyorum.
O gece orada ne
yaptığını bilmek istiyorum.
Sana neden
söyleyeyim?
Hem de çizgi
romanlarına kendi imzasını bile atmayan birisine?
Kitaplarımı okudun
mu?
Herhalde kütüphanede
başka kitap kalmamıştı.
Gitmen gerekiyor.
Tek bir gece.
Bütün istediğim bu.
Yoksa buraya her gün
gelir çikolata alırım.
Piata Romana.
Yarın gece, 7'de.
Yedide.
Bu senin için, kurt
kız.
Selam.
Sağlık müfettişi.
- Bu nedir?
- Çöp.
Ver onu bana.
Ne, senin çöpün mü?
İnsan çöpün mü?
Şimdi neden
- Haydi, ama!
- Bilmiyor.
Bu zaten gayet açık.
Loup-garou üzerine çizgi
romanları var.
İlgili göründüm.
- Öyle mi?
- O anlamda değil.
Kuyruğunla ona modellik
yaptın mı?
Bilmiyor, Rafe.
Rahat bırak onu.
Tabii, kuzen, neden
olmasın?
Bir çocuğun etini
istiyorsan, bana ne.
İstersen 100
tanesini ye.
Sadece, bana
istemiyormuşsun masalını anlatmayı bırak.
Tam eğlencelik.
Bilirsin, tatlı
olanları.
İçimizden geldiği gibi
davranmalıyız.
Öldürdüğün kız gibi
mi?
Bunu senin yaptığını
öğrenirse Bu sürü bir gün benim olacak.
Benim kurallarım,
benim yasam.
O zaman ne istersem
yapacağım.
Ve sen de o tatlı ağzını
açmayacaksın.
Haydi, koş git artık
küçük Vivian.
Dünyanın
lezzetlerinden tatmalısın.
Yine ıskaladın.
- Yine yaptın.
- Bu iki oldu.
Bu işte başarılısın.
Sen, konuşmamız
gerek.
Nasılsın, Gabriel?
İşler nasıl?
Uğruna annemi terk
ettiğin o sürtük nasıl?
Arkadaşlarınla
birlikte kendi başınıza avlanıyor musunuz?
Asla.
Söylentiler var.
Seni onunla
görmüşler.
- Bunu Vivian mı
söyledi?
- Onu izlemedin mi?
- Avlanmak için
değil.
Oyundu.
- Oyun mu?
Rafe, sen benim
oğlumsun.
Ama bu doğruysa seni
koruyamam.
- Korumam.
- Vivian yalancının
teki.
Bunun, Vivian'la bir
ilgisi yok.
O kızı avladın mı, avlamadın
mı?
Saçının teline bile
dokunmadım.
İnsanlar hâlâ
burada olduğumuzu öğrenirlerse kökümüzü
kuruturlar.
- Bu şehri
karanlıkta yönetmeliyiz.
- Çünkü onlardan
korkuyoruz.
Artık sayımız
milyonları bulmuyor.
Lütfen, uyarıma
kulak ver.
Çünkü sürüden ayrı
avlanırsan ölüm fermanını imzalarsın.
Yakaladım.
Yakaladım.
Amerikalı bir kızın Romanya'da
ne işi var?
Burada doğdum.
Çeşitli ülkelerden
gelen göçmenlerin arasında.
Ailem, ben küçükken Amerika'ya
taşınmış.
Ben geri döndüm.
Ailenden ayrı mı?
Ben küçükken orada
öldüler.
O zamandan beri teyzemle
yaşıyorum.
- Onları hatırlıyor
musun?
- Hem de her gün.
Teyzem, beni hep o
kiliseye götürdüklerini söyler.
Hep takip
ediliyormuş gibi mi davranırsın?
Yakışıklı ve aç bir
sanatçıyla dolaşmana izin yok mu?
Kitaplarına adının
yalnızca ilk harflerini koyan biri.
Neden saklanıyorsun?
Söylersem, seni
öldürmem gerekir.
Kitabın nasıl
gidiyor?
Şehirde bir şeyler
bulabildin mi?
Kurt adam
hikâyelerinin baştan aşağı yanlış olduğunu.
Loup-garou
efsanesine göre onlar lanetli değil, kutsanmışlar.
Ayın onları kurda
dönüştürmesi gibi.
Sonradan her şey
çarpıtılmış.
Loup-garou
efsanesinde istedikleri zaman değişebiliyorlar.
Zihinleri maddeye
üstün, aşkın.
Değişeceklerine
inanıyorlar ve o anda değişiyorlar.
Düşünebiliyor musun insandan
kurda?
- Kulağa hoş geliyor.
- Öyle.
Söylenene göre
onları gümüşle öldürebiliyorsun.
Bir de ateşle.
Gerçekten mi?
Ve onlardan biri
olamıyorsun.
Yani ısırılınca
falan.
Sadece doğuştan loup-garou
olabiliyorsun.
Ayrıca,
loup-garou'yu yaraladığında eğer kanları akarsa gerçek kimliklerinin bir parçasını
gösterdikleri söylenir.
Görünüşe göre, her
şey gözlerde.
Olamaz, kapanmış mı?
İnanamıyorum.
Terasta bütün şehrin
manzarasını gören harika bir kafe vardı Bütün şehrin değil.
Seni başka bir yere
götüreceğim.
Vivian!
Burası özel mülkiyet.
Eskiden bunu dert
etmiyordun.
İçimde harika bir
his var.
Şehrin en zengin adamlarından
biri burada yaşıyor.
Sanat koleksiyoncusu.
Bu ilk planımızdan çok
daha iyi.
Koş dediğimde koş.
Koş!
- Koş demedin ki.
- Koş.
İşte şehrin en güzel
manzarası.
Bükreş Şatosundan
geriye kalanlar.
10. yüzyılda Macar prensler tarafından yaptırılmış.
Prenslerin soyunun
loup-garou'dan geldiği söylenir.
Macarlar tahtı
kaybedince kurtların krallığı da sona ermiş.
Burada olduklarını nereden
biliyordun.
Görmek istersin diye
düşündüm.
Sırlarla dolusun,
değil mi?
Eskizlerini çizmek
falan istemiyor musun?
Seninle birlikteyken
hep saklanıyormuşsun hissine kapılıyorum.
Ailemin benim için
planları var.
Gideceğim yere,
birlikte olacağım kişiye dair beklentiler.
Ama bu senin
geleceğin, değil mi?
Sana bir şey
anlatayım.
Babam eski bir ordu
mensubu ve uyuşturucu bağımlısıydı.
Bana, istesem de
istemesem de kendimi korumayı öğrenmem gerektiğini söylerdi.
Benim tek istediğim
resim yapmaktı ama planlarında buna yer yoktu.
Sonunda iyice
birbirimize girdik.
17 yaşındaydım.
Çekip gitmek
istiyordum.
Bunu denersem beni öldüreceğini
söyledi.
Ben de denedim.
Ne oldu?
Kendimi
düşündüğümden iyi savunabildiğimi öğrendim.
İşte bu yüzden adımı
kitaplarıma koyamıyorum.
Beni bulursa,
peşimden gelir.
Amerika'da saldırı suçundan
aranıyorum.
Kitaplarımı gittiğim
yerlerde yazıp yayınevine gönderiyorum.
17 yaşından beri mi?
Demek istediğim senin için planlananları yapmak istememenin
anlamını bilirim.
Ama bu senin hayatın.
Başka hayatın
olmayacak.
Olsa bile, ben burada
olmayacağım.
Seni bir daha
görebilecek miyim?
- Hayır.
- Asla mı?
- Asla.
- O zaman elveda mı
diyoruz?
Ailen bilmek zorunda
değil.
Tabii, eğer
istediğin buysa.
Bunu sen de
istemelisin.
Tren biletin ne
diyor?
Yani, biletin tarihi
ne?
Onu yırttım.
İlham geldi.
Kitaba baştan başlıyorum.
En baştan mı?
Macar prensleri ve
Bükreş Şatosu hakkında olacak.
Loup-garou'nun
ihtişamlı günlerinde şehri yönettikleri zamanda geçecek.
Yükselişleri ve
düşüşleri.
Neden düşmek
zorundalar ki?
Ne?
Kendilerini hayvana dönüştürebilen insanlar mı?
Nasıl olur da bunu
bir tehdit olarak görmeyiz?
Düşmelerini yazmamı
istemiyorsan
- Sorun nedir?
- Yok bir şey, elimi
kestim
- Dur bir bakayım.
- Hayır!
Gitmem gerek.
- Gitmen gerekmiyor.
- Evet, gerekiyor.
Kuzenime dikkat et,
et parçası.
Ona asılan çok oldu,
ama onları bir daha gören olmadı.
Rahat bırak onu,
Rafe.
Bazı kızlar
kalbini çalar ama bu sürtük onu yer.
Çek ellerini
üzerinden.
Ne?
Sana söylemedi mi?
Birisine söz vermiş
olmalı.
Bir adama, önemli
bir adama.
Rahat bırak onu!
Anne babasını
öldürttükten sonra onu buraya getiren adama.
Bunu anlatmıştı,
değil mi?
Katledildiklerini ve
hepsinin onun suçu olduğunu.
Neden bahsediyor?
Onun başı bağlı,
dostum.
Bir adama borcu var.
Sana göre değil.
İyi parça, değil mi?
Taze et, az pişmiş.
Cehennem ol.
Evet, gideceğim yer
orası.”
Başı bağlı" da
ne demek?
Bir daha
görüşmemeliyiz.
Ne istersek onu
yaparız.
Sorun ne, Vivian?
Ailemi sana en başta
anlatmıştım.
Boş ver şimdi aileni?
Onlara ne borcun var?
Sahibin olmalarına
izin mi vereceksin?
Seni de tehlikeye
atamam.
Sırlarımızdan
bahsediyorlar.
Onlar da duydular.
Sürüyü koruyor mu?
- Kim o adam?
- Et parçası.
Amerikan malı.
Ona loup-garoulardan
bahsediyor, Gabriel.
Yoksa Vivian
yasalarımızın üzerinde mi?
Ona karşı hisleri mi
var?
O zaman bunun
icabına sen bakacaksın.
- Ben mi?
- Evet.
Ne yapman
gerektiğini bildiğinden eminim.
Rüşvet ver, tehdit
et.
Ne gerekiyorsa yap.
Bu şehirde bir
gece daha geçirmeyecek.
Kalırsa, ölür.”
Beni bağışla.
Zaman kısıtlı ama söyleyecek çok şey var.”
Silestru Kilisesi'nde
buluşalım.
Şehrin kuzeyinde, bu
akşam saat 6'da.”
Vivian.”
Ebedi istirahatine burada çekilmeye ne dersin?
13. yüzyılda kutsal topraklardan getirilen
toprakla inşa edilmiş.
Buraya o kadar çok
kişi gömülmek istemiş ki mezarlıkta yer kalmamış.
Onlar da bir
değişiklik yapmışlar.
Vivian nerede?
"O kadar da
kötü değil" dediklerini duymak isterdim.
Vivian nerede, dedim.
Senin yanında değil.
Küçük Vivian
yaralı bir hayvan gibidir.
Kalbi birçok kez
kırıldı.
Demek onu
korumaya geldin.
Daha çok
kendisinden.
Trenin ne zaman
kalkıyor?
- Ya o trene
binmezsem?
- O zaman altında
kalırsın.
Tabii, buraya
gömülmek istiyor da olabilirsin.
- Senden iyi pervane
olur.
- Benimle derdin ne?
O kırılgan bir kız.
Hayır, senin benimle
derdin ne?
Hayır, dostum.
Derdi olan ben
değilim.
Sensin.
Romanya'dan kalkan ilk
trene bineceksin.
Onunla
yazışmayacaksın, konuşmayacaksın.
Bir daha görmeye de gelmeyeceksin.
Onun adını bile ağzına
almayacaksın.
Sen nasıl istersen!
Evet, bak!
Bak ne yaptın.
Seni salak et
parçası.
Seni uyarmaya,
kurtarmaya gelmiştim.
Ama artık sen
benimsin.
Bu yemek için sana şükürler
olsun.
Trene bineceğim,
yemin ederim.
Bineceğim, bindim
bile.
Tren benim.
Aman tanrım Gümüş.
Demek sevgilin evde
kaldı.
Gelip beni
görmeliydin.
Bu gece olmaz,
Astrid.
Şu eski kurallar.
Onları
değiştirebilirsin.
Yedi yıl, neden yedi?
Gerçek kurtlarda
ömür boyu sürer.
Başka bir dünya yok.
Haydi.
Eskiden burasının altını üstüne getirirdik.
Hepimiz
yaşlanıyoruz, Astrid?
Bunu ağırbaşlılıkla
karşılamalıyız.
Aiden?
Ne Aiden,
ne oldu?
Kuzenin.
- Rafe?
Sen ne -
Geri çekil.
Neden kurtlar
hakkında bu kadar çok şey biliyorsun, Vivian?
Sen neden
bahsediyorsun?
Yaran ağır mı?
Yoksa o da onlardan biri
olduğu için mi?
Loup-garou.
Efsanedeki gibi.
Çizgi romanlardaki
gibi.
Nerede o?
Nesli tükendi.
Al şunu.
Haydi, al şunu.
Gümüş.
- Seni korumaya
çalıştım.
- Korumak mı?
Kimden, senden mi?
Bu imkânsız.
Şehri terk et.
Romanya'dan git.
Git ve bir daha
dönme.
- Seni bulurlarsa,
öldürürler.
- Demek şimdi
"onlar" oldu.
Benden ne
istiyordun, doğruyu mu?
Ben bittim artık.
Az önce birisini
öldürdüm.
Parmak izlerimi,
kanımı bulurlar.
Onlara ne
anlatacağım?
Onlara ne
anlatacaksın?
Yalnızca insan bir
kız çok şey mi istedim?
- Aiden, ben hiç - Artık çok geç.
Ben umurunda
olsaydım, daha biz tanışmadan peşimi bırakırdın.
Aiden.
Yardımcı olabilir
miyim, efendim?
Evet, aslında
olabilirsin.
Bunlar gümüş mü?
Elbette.
Teşekkür ederim.
Onu aramaya çıktık.
Gideli çok olmuştu.
Sorun nedir, Vivian?
Arabası dışarıda.
Ne oldu?
Oğlumuz öldü.
İntikamını alacağız.
Yardıma ihtiyacınız
var mı?
Hayır, Teşekkürler,
memur bey.
Yalnızca trenimi
bekliyorum.
Doğru cevap, evet
olacaktı.
Lordlarım ve
leydilerim.
İnsan, bizi gerçek
doğamızı saklamak zorunda bıraktı.
Yüzyıllarca bize
eziyet çektirdi.
Dün gece, bir
canımızı daha aldı.
Oğlumun canını.
Ama intikamını
alacağız çünkü katili burada.
Hayır!
- Rafe onu öldürmeye
gitmişti.
- Bu adam sırrımızı
öğrendi, çünkü içimizden biri
yaklaşmasına izin verdi.
- Peki, bunu sen
nereden biliyorsun?
Rafe neden ava çıktı?
Yoksa onu sen mi
gönderdin?
- Oğlumu öldürdü,
kanıyla ödeyecek.
- Benim için kendi
oğlunu ölüme mi gönderdin?
- Yeter!
Hayatta kalırsa yanında
avcıları da getirir.
Annenle babanı
öldüren avcılar gibi ve bu yine senin hatan olur.
Bu ormanda bir nehir
var.
Karşı yakaya
ulaşabilirsen hayatta kalırsın.
Hayır.
Düşmanına veda et.
Ona veda et.
Koş.
İnsanların kalpsiz
katiller olduğunu söylüyorsunuz.
Biz farklı mıyız?
Biz yalnızca hayatta
kalmak için öldürürüz.
Onu ben dönene dek
arabada tutun.
Salak kız.
Sen bir
loup-garousun.
Sürgünler nehre
gider.
Ama ben nehri aştım.
Nehir.
Ne oldu lanet
nehrinize?
Aman tanrım, hayır.
Üzgünüm Lütfen öldürme beni.
Dayan, ileride bir
yol var.
Seni hastaneye
götürmeliyiz.
Hayır, hastane her
şeyi daha da kötü yapar.
O zaman nereye?
Bir yer var.
Vivian!
Evde misin, küçük kız?
Bizi burada
aramazlar.
Eski bir film
stüdyosu.
Fotoğrafların neden yapıldığını
bilir misin?
Gümüş.
Bir nefesinin bile öldürmeye
yettiği söylenir.
- Öyle mi?
- Kanıma çoktan
karıştı.
Bir kez girdi mi tedavi
edilene dek kalır.
Tedavisi nedir?
Antijen-AG diye bir
serum var.
Nerede bulacağımı
biliyorum, ama havanın kararmasını beklemeliyiz.
Haydi.
Vivian!
Gitmemişsin.
Güvendiğim
insanların sayısı azalıyor.
Avlarda hiç kimseyi
öldürmedim.
Lütfen inan bana.
Peki neden
gidiyorsun?
Ben yaşamak için avlanmıyorum,
koşuyorum.
Özgür olmak
istiyorum.
Avcılar evimize
kadar benim izlerimi takip etmişler.
Bu senin hatan değil
ki.
İnsanlar bizi
öldürür.
Biz de insanları.
Çünkü aslında
olmadığımız bir şey için bizden korkuyorlar.
Şimdi hissettiğin de
korku mu?
Yoksa başka bir şey
mi?
Korku.
Peki ne yapacaksın?
Düşündüğün şeyi.
Seni loup-garou
olarak çizerken gerçekten öyle olmanı
istemiştim.
Şimdi başka türlü
olmanı istemeye hakkım var mı?
Bunu kontrol
edebilir misin?
Kontrol edebilirim.
Nereye saklanır,
diye düşündüm.
Gitmemeni söylediğim
yerden başka nereye saklanabilirdin ki?
- Yapma, Astrid.
- O bizden biri
değil.
Astrid, yapma.
Böyle olması
gerekmiyor.
Kız kardeşimi bir
insan öldürdü.
Oğlumu bir insan
öldürdü.
Rafe'i Gabriel
öldürdü.
Beni de öldürecek.
Onun adalet anlayışı
bu.
Seni koruyacağım.
Ona anlatacağım.
Tıpkı kiminle
birlikte olması gerektiğini anlattığın gibi mi?
İlk aşkın bir
hataydı.
Lütfen benimkini elimden
alma.
Gümüş yarası mı?
Eczaneye gidip
antijen alacağız.
Sonra da şehri terk
edeceğiz.
Senden korkarsa,
seni sevemez.
Bana aşık olmamamı
söyle, Astrid.
Hayatta başka şeyler
de olduğunu söyle.
Koş, küçük kızım.
Özgür ol.
Reçete.
Ellerini tezgâha koy.
Bu Gabriel'in adamı.
Zor bir durumda
olmalısın.
Pençeni mi yaraladın?
Sıcak yaz gününde limonata
gibi.
Dur!
Silahını bırak.
Üzgünüm, kürklü
dostum.
Silahını bırak.
Dikkat et!
Koş!
Senin mutluluğun
için kaçımızın ölmesi gerekiyor?
Onun kokusu hâlâ
üzerinde.
Basit bir iş
yürütmeye çalışıyorsun En iyi yeni
müşterim.
Antijeni, mermileri
ve tozunu istiyorum.
Kafeste olmak nasıl
bir duygu?
İnsanların seni
tıkacakları türde bir kafeste.
Halkına ilham
kaynağı olabilirdin.
Şu haline bir bak.
En büyük utanç
kaynağımız.
Bir insana
güvendiğinde hepimizi lanetlemiş olursun.
Biz kendimizi
lanetliyoruz.
Biz de yarı insan
değil miyiz?
Reddettiğin şeyin
bir parçan olduğunu görmüyor musun?
Benim parçam değil.
Senin parçan.
Ben ne olduğumu
biliyorum.
Senin de
geleneklerinin de canı cehenneme.
Sen bu sürünün
geleceğisin.
Onun yazgısını sen
belirleyeceksin.
En çok sevdiğin şey
ne, Gabriel?
Güç, nefret, korku Sen içimizde en insan olansın.
Hiçbir zaman
anlamadın.
Kehanetlere göre,
liderlerin kanından gelen bir kız bir
gün hepimizi yönetecekti.
Bizi umut ve zafer
dolu yeni bir çağa taşıyacaktı.
Bu kızın sen
olduğunu sandım.
Bu yeni umut çağı nasıl
olacaktı?
Ne kadar kan
akacaktı?
Bu gece öğreneceğiz.
Avlanacağız, sen ve
ben.
- Kaç!
- Çabuk, orada!
İçin bakalım.
Sana ve tüm insanoğluna.
Kendi aileni vurmak
mı istiyorsun?
O karlı gecedeki avcı
mı olmak istiyorsun?
O zaman sana sırtımı
dönüyorum.
Sen bunu hak
ediyorsun.
Vur onu.
Yapamam.
Vur onu.
Yapamam.
- Lanet olsun!
- Vivian, yardım et.
Umut çağını gördüğünüzde
tanırsınız.
Arka kapıdan.
Bizi her yerde
izliyorlarsa şehirden nasıl çıkacağız?
Gidemeyecekleri bir
yer var.
Bu benim dünyam.
Onlar benim halkım.
Kehanetlere ve
kadere inanıyorlar.
Ben kendi kaderimizi
çizdiğimize inanıyorum.
Nereye gidiyoruz?
Umut çağına ne
dersin?
O da olabilir, Paris
de!
« Prev Post
Next Post »